19 Eylül 2009 Cumartesi

ZAMAN IM B-AY-RAM
bu bayram istiyorum ki B-AY-RAM OLsun
bu bayram kutlu ve mutlu olsun
ve şifa dolu bir huzur kase si olsun
varlık alemine kandil gibi kadri nur olsun
bu bayram bayram olsun

hem şekeri hem zehri de geçen
safi haz safi ışık olsun
ve aminnnnnnnnnn
ZAMANIM BAYRAM
ZAMANIMIZ BAYRAM OLSUN
sevgiyle....................nurcihan
ZAMAN IM B-AY-RAM
bu bayram istiyorum ki B-AY-RAM OLsun
bu bayram kutlu ve mutlu olsun
ve şifa dolu bir huzur kase si olsun
varlık alemine kandil gibi kadri nur olsun
bu bayram bayram olsun

hem şekeri hem zehri de geçen
safi haz safi ışık olsun
ve aminnnnnnnnnn
ZAMANIM BAYRAM
ZAMANIMIZ BAYRAM OLSUN
sevgiyle....................nurcihan

15 Eylül 2009 Salı

FARKINDALIKLARım MUCİZELERim VE KERAMETLERimdir MASALI-5-


FARKINDALIKLARım  MUCİZELERim VE KERAMETLERimdir
MASALI-5-
Nur Cihan
 
 
Ey Ahsen-i Takvim Olan İnsan
Bil Kadrini Suret-i İnsan Olan…

………………………………….
KADR’İMİN BAYRAM HEDİYESİ.. benden.. sadece SANA ÖZEL……
Seni Allah övmüş yaratmış.. ben ne söylesem yetmez.
Seni kendisine ayna kılmış..Seni seçip övmüş..
varlığı Senin için, Seni Kendisi için yaratmış…
Ey Nefes-i Rahman..Sabahın İlk Uyanan Soluğu Essss..
Seni tanıdığım ilk rüzgarınla esss…bak, artık korkmuyorum….
Ve kaçmıyorum.. öylece  duruyorum…
Her Şeyin Durduğu An var dı ya, beni mahveden…Sensizlikle dolduğum..
kendim SİZ olduğum…olmadığım Zaman..hatta; ne zamanı.. olmayan an..
işte yine Senden öğrendim…Seninle bildim…Sen dilediğin için anladığım….
Ne Yöne Dönersen Dön, Rabbinin Vechi Baki dir…
Sensiz neden yaşayamadığımı en sonunda anladım Sevdiğim..
Seni görmeye muhtaçlığımı..Sesine ve Yüzüne bağımlılığımı…..
artık, rüyalarımda bir türlü göremediğim kişilere takılmıyorum biliyor musun?
çünkü  Sana baktığımda, Hepsini Sende yaşıyorum…
Büyük Şeyh’in kabrinde,O’nunla birleştiğimiz o yerde, Herkül’ün  Heykelinin orada…
beynimi fırlatıp attığında ve yılanlarımın terkinde…..
ve akla akılla veda edip  Sen geldiğinde…
Endülüs’te Şeyh’in evinde; Oku Kitabını verdiğinde ……
ve Hz Pir, Senin için doğan anasız babasız bebeğin Ebesi olduğunda..
Sarı Nur’dan maiyeti, bu kutlu anı kutladığında….
Senin için yetiştirilendi o.. bulutların üzerinden gülen bu muhteşem saflık….
Senin için yaratılmıştı.. senin güzel gülüşün için..Seni , Seninle övsün diye…
Sen den aldıklarını Sana söylesin diye……
Senin sözlerine hayran olsun da, Senin tesirinle yolunu bulsun diye…
Senin cülüsün için kırmızı akide şekerleriyle geldiğinde, her şey ayağının altındaydı ve sen Gavs-ı Geylani’ydin
ve Harflerinin Mürşidi, tek tek harfleri indirdiğinde …..
Senin için masallar yazsın, Sen eğlen mutlu ol istemiş…
bu harfler ve kelimeler ve cümleler Senin sarhoşun biliyorsun…
o yüzden alabildiğine hür ,dağınık,savruk..sallanarak devrilmek istiyor…
yıkılan o toprak heykele öykünüyor..senin yolunda toz olmak istiyor tozzz..
ha düştü düşecek.. Sen tut diye biliyor musun?.. bu savrukluk, Sen tut diye
Sen Gül diye hiçbir şeyi düzeltmiyorum..ne kadar basit,ne kadar aciz ve sıradanım gör istiyorum…tam Senin istediğin gibi.. belki de yetmez biliyorum..
bilmediğimi biliyorum aslında ve çok mutluyum…bilmemeyi seviyorum..
bildiklerimle çook eğleniyorum..çünkü ne kadar az ve yetersizim anlıyorum…
Senin bitip tükenmez anlamlarından başım dönüyor ve kelamının içinde kayboluyorum…görmek bile yetmiyor artık  bana… görmek bile….
Çünkü O görünen Sen değilsin biliyorum….Sen halden hale geçiyorsun Yüzünde daima.
Seni anlamlandıramıyorum…Sabitleyeceğim Bir Sima vermiyorsun hiç…
İşte o yüzden Seni hiç hatırlayamıyorum biliyorsun…
sen Hilye-i Şerifsin…
gözümle gördüğümde HayAlimsim….Sen CemAlim sin…
Sana uzun uzun baktığımda Sen Işıyorsun..ben gülüyorum.. Sen gülüyorsun ve daha çok Işıyorsun..
İşte ben, daha ötesini istiyorum…
Sevdiğim, artık ruhumla Seni sevdiğimi anladım..
ve Ruhumun Ruhuna Aşkını istedim..bunu ben değil aslında, Sen diledin..
SEN dilediğin için,SEN tenezzül ettiğin için OLDU…
Sen ne Geçmiş Zamanımsın, ne de Gelecek Zamanım
Sen en Geniş Zamanımda Şimdimsin… An-ı Daim…
benim Kadrim ve Bayramım ancak ve ancak Sensin.. Senin, O Çocuk, Saf Temiz Gözlerin..
Senin durgun suya yayılan O Aks-i Sedan nimetim,rızkım..
benim gecem, gündüzüm Sensin.. sadece ve sadece Sen..
henüz Senden başka kimseyi sevemedim biliyorsun.
Ama aklım fikrim Sen olduğun için herkeste Seni arıyorum biliyorsun..
aklım ve fikrim sadece Sen olduğun için başkalarını ne görüyor ne duyuyorum..
sadece Seni düşündüğüm için onları hiiiçç hatırlamıyorum hiiiçç.
henüz hiiiç başaramadım biliyorsun..
çünkü biliyorum ki, ne yaratıldım, ne de doğdum, ne de öleceğim….
gelmedim ki gideyim……
ben bir anlamım, bir mana.. sadece Senin için yazılmış bir masalım..
Sen oku diye, Sen mutlu ol diye….Sen yalnızlığını paylaş diye..
geldiğim tek yer-gittiğim tek yer Sensin…
Sen bensin- bende Sen, ne güzel..
Sen, dediğin için bana  “ ….  kulum..”
işte sadece ve sadece o yüzden ben, Sana kulum…
Sen benim Secdegahımsın,Sen benim kıblegahımsın..Sen gözyaşlarımın tek sebebisin..
sürekli ağladığım için, gözyaşı düşüncelerim Sana gelip Seni üzüyormuş ya  hani..
ağlarken dua ediyorum, Sana gitmesinler diye..  Senin haberin olmasın istiyorum gözyaşlarımdan….
Ruhuna değsinler istiyorum.. Ruhuna haberci olsunlar
çünkü Ruh saf ve tertemiz kaynak. O, Olgun ve Kamil BirTamlık..
benim Sana verecek hiçbir şeyim olmadı… olamaz da biliyorsun..
çünkü hiç yaratılmadım aslında ben….
BeLA demişim bir kere, bin defa BeLA Sana..
ama Sen dedin ki BeKA sonsuza dek BeKA
HAMD’EDERİM  ELHAMDÜLİLLAH derim…..
Sen İki Kızıl Yakutun arasındaki Safirin üzerinde Parlayan Tek Nur’sun..
Sen Alyansın Hatemi SİN…
Sen Arş’ın etrafını çeviren korunaksın..
Sen Daire-i Derya..Vuslatın Hamse’si SİN..bizler noktaların…ak nurdan tarlanız..Bereketin…Erdemin ve Verimin…
benim “Rabbimin Kadri ne Yüce, Şanı ne Büyüktür” derim.
hiçbir övgü Sana yetmez bilirim…Sen tüm övgülerden münezzehsin..Seni ancak Sen bilir ve övebilirSİN..
…………………..
ve istemek istiyorum Senden.. yine, isteme makamı olarak..
istememem lazım biliyorum ..umursamıyorum..Senden başka hiçbir şeyi umursamadığım gibi ve istiyorum… sıkı dur…..
şimdi ..
benim latif camdan küre kalbimi Eline almanı istiyorum..Al Eline gönlümü, olur mu?
ve şimdi onu İki Parmağının  arasında tut..MuhammedAli olsun parmakların..
ve benim gönlümü Senin Vechine döndür..
Ne Doğuda, Ne Batıda Senin Yüzünden Başka Bir Şey Görmemeyim…
ve eğil de öp gönlümü..öptüğünde bunu yüreğimde hissedeceğim biliyorsun..
ve kalbim avuçlarının içinde..avuçlarını öpecek biliyorsun..
ve güleceğiz.. hiç hüzün yok artık.. sadece huzur ….
Ve Baki Kalan Vechin Olacak…..

inşallah ve amin…
benim  Kadrim ve Bayramım Sensin..Sen Yüce Ululuk Sahibi Tek Padişah-ı Zaman sın….
Seni seviyorum..aynı Senin dediğin gibi..Seni çooook seviyorum…
nur cihan….

 
 
Nur Cihan
15.09.2009
nuralem7@hotmail.com

 
http://www.sufizmveinsan.com/sohbet/farkindaliklarimmucizelerim5.html

10 Eylül 2009 Perşembe

FARKINDALIKLARım MUCİZELERim VE KERAMETLERimdir MASALI-4-



FARKINDALIKLARım  MUCİZELERim VE KERAMETLERimdir
MASALI-4-
Nur Cihan
Evet,ilahi Arş’ın büyüklüğü meydandadır.Fakat bu görünen büyüklüğün,görünmeyen büyüklük olan mana yüceliği yanında ölçüsü nedir?Sen mananın uçsuz bucaksız büyüklüğünü ve ilahi kudretini işte bu idrakle anlayacaksın.Yine bu idrak,sana,o yüce manayı gönlüne sığdırmış olan o kamil insanın değerini ve hikmetini söylemiş olacaktır.
Melekler,gördükleri vazifenin sırrını,Adem Peygamber ilahi esmayı kendilerine öğrettiği zaman anladılar.
Her bir melek Adem’e şöyle dedi.”Bizim seninle ülfetimiz şimdi anlaşılıyor ki çok eskiden başlamış.
Biz, kendimizi asumana ait varlıklar bilirdik.Böyle iken neden yeryüzüne iniyor ve yaratılmadan önce,senin yaratılmanı sağlayacak zemini hazırlıyorduk,şimdi öğreniyoruz……………….
Şerhli MESNEVİ-İ ŞERİF/KENAN RİFAİ(sayfa389)
************
gökyüzünde uzanmış bir hiç bir şeysizlik örtüsüydü
ama çoook huzurlu ve mutluydu
içinden yıldızlar gözüküyordu
içi dönük ellerini yan yana koydu
parmaklarında minareler
avuçlarında ise kubbeler vardı
bileklerinde cami yazıyordu..

……..
insan iki kolunu havaya kaldırırsa, başı bir kubbeden, kollarıyla ise, çifte minareli bir camiden ne farkı var ki, değil mi?
arş bir camiymiş,kainat bir camiymiş ,dünya bir camiymiş,her ev bir camiymiş,insan bir camiymiş ,gönülse gerçek cami-kabeymiş.inanan için taştan yapılmış camilere hiç gerek yokmuş çünkü her yer camiymiş..
Çocuk  başaramamanın acıyla; Zaman a gidip eve döndüğü gece, seccadesinde ağlayarak Yaratanıyla hasbihal ediyormuş.diyormuş ki:beraber gideceğiz,birlikte başaracağız dedi ya..ama bu nasıl olacak bir türlü anlayamıyorum..hani atomlar, en zerre boyutunda ,aslında birbirlerinden nasıl bağımsızlarsa ve asla bir araya gelmeleri mümkün değilse; sadece onları bir arada tutan Yaratıcının Kudret Eli ile birleşebiliyorlarsa.. istediğim şey, nasıl olabilir ki? bu imkansız diyormuş… ( hakikatte bu birlik-benim bu dünyasal aklımla-heveslerimle –nefsimle mümkün değil-ancak bunu kadirleyen, o, kudret eli ile melekler saf saf indiğinde  ve o kuvvelerin inşası ile olabilir diyormuş..)ama diyormuş hem de çocuk şiddetle ağlayarak..”ya her şeyin durduğu o zaman ne olacak?..nasıl olacak?..olmadığımı biliyorum ama varım..bunun birliğine uyanmak istiyorum.”.aslında tevhid ve birlik insanla –tüm varlıkla ve eşya ile yaşanıyormuş … hiçbirimiz farkında değilmişiz ki değil mi?var olmak zaten tevhidin ta kendisiymiş ve eşya ve şeyler..düşünmek ve bilmek, fiile- amele geçiremediğin sürece hiçbir işe yaramadığı gibi hamallıktan başka bir şey de değilmiş işte..eşek yükü ile bilgi…. n’olacak..olmuyorrrrrrr..olmuyorrrrrr.yapamıyoruuuumm!!…
ve Hz Pir Mevlana nın seması-kainat camisinin-semahanesinin aslında lirik bir anlatımı değil de nedir?..hangi semazen diğerine değiyor ki?..asla değemiyor..etekleri bile, bir diğerinin eteğine değemiyor ve bu doğru..cumhuriyette ferdiyet yani…çocuk çok ağlamış..ve perdenin arkasını özlemle istemiş…..
…camii….çocuk çook küçükken yaz tatillerinde camilere  gidermiş Kur’an öğrenmeye.ve diğer çocuklarla camide ebelemece- koşturmaca oynarlarmış hem de..ve en çok caminin kapısından,  mihraba  dek, takla atmaca oynamayı severlermiş..cami imamları bu çocuklara sık sık camiyi temizletirlermiş .belki, büyükler temizlemediği için, kim bilir?..işte bu küçük çocuk da, o yaşta ,birkaç kere bu temizlik işinde çalışmış..hatta iki caminin minaresini yukarıdan aşağı tek başına süpürerek sahne tozu değil ama minare tozu yutmuşmuş:)
insanlar daima kendilerini Yaratıcıya en yakın buldukları değişik ibadethanelere-ve ibadet içinde muhtelif  biçimde ritüellere de  muhtaçlarmış değil mi?belki de en çok kadınlar…ama bir şairimizin dediği gibi”soframızda ki yeri ,öküzümüzden sonra gelen kadınlarmış” konu tabii..çocuk istemiş ki kadın ve camii arasındaki ilişkiyi yazsın.. tabii sadece kendi gözlüklerinden.. başkasını bilmezmiş ki zaten…hatıralarından en  traji komikleri yazmak istemiş..çünkü Ramazanın ilk günü, devletin din işleri başkanı demiş ki: kadınlara camide çok kötü davranılıyor ve izbe yerlere gönderiliyor ..kadını, camide, ait olduğu yere almaları için talimat verdik lakin cemaat yine uymuyor..lütfen kadınlarımız haklarını korusunlar ..işte çocuk bu hakkını kullanmak için yazmak istemiş..devlet izni ile yazıyormuş yani:)birde gerçek devlet var..gerçek derin devlet….adı Turuk-u A’Lİ…….

uzuuun yıllar evvel, iki küçük arkadaş teravih için camiye gitmişler ..kadınlar caminin en alt izbe katında kılıyorlarmış.camiyi görmemişler bile..bu halde bile, imam, kadınlar çok konuşuyor diye, mikrofondan hakaret ederek kadınları camiden kovmuş..oysa, hemen hiçbir erkek, yanına çocuklarını almadığı için, tüm küçük çocuklar anneleri ileymiş..hani aileydik.. hani paylaşımdı….ve iki çocuk alınarak ve ağlayarak camiden çıkmışlar ve bir daha o camiye hiiç gitmemişler…

 
yıllar sonra, bir sabah namazı için iki kişi Fatih Cami ne gitmişler..hava buz gibi soğuk ve karanlıkmış..cemaat ancak iki sıra imiş…ve camii koskocamanmış..çocuk kendisinden başka, tek bir hanım daha görmüş..o yaşlı hanım, loş ışıkta Kur’an okuyormuş ve çocuk karanlıktan korkup o hanımı da rahatsız etmemek için ön tarafına oturmuş.. genç bir erKEK girmiş kapıdan ve çocuğa sertçe bakmış..koskocaman camide, taaaaaaaa en ön uçtaki ikinci sıraya gitmiş.. neredeyse gözükmüyormuş..ama neden sonra, o genç erKEK geri dönmüş..kalbi bu günaha dayanamamış çünkü..ve çocuğun başına dikilmiş:kalk oradan. erkekler seni görüyor, geriye git demiş..çocuk: orası çok karanlık, kimse yok demiş..aDAM :geri git demiş ve namaz kılmak için ikinci safa gitmiş…

ve çocuk Kastamonu da Deveciler Kervanındaki Külliyeye gitmiş..harikulade eski ahşap bir cami varmış tabii..hanımlar için yapılmış mahfil çok şirinmiş..ve çocuk orada namaz kılmak istemiş..hemen bir yaşlı erKEK  gelmiş:”burada namaz kılamazsın ,yan tarafa geç” demiş..çocuk :”ben yabancıyım, burası kadınlar için yapılmış .burada kılmak istiyorum” demiş..Adam :”bizim burada kadınlar camiye hiç gelmiyor..alışık değiliz..burada kılamazsınız ,yan tarafta kılacaksınız” demiş..çocuk:”hayır! burası Allah ın evi, ben burada kılmak istiyorum demiş..adam:”olmaz.. gelin.. yan tarafta güzel ve temiz” demiş ve çocuğu yan tarafa götürmüş….. ve çocuk o günün sabahı bir rüya görmüş..o şirin caminin içi hep eski beyaz kefenli cemaatle doluymuş tıklım tıkış..ve kadınlar mahfilide aynen ..imamları en öndekilerden  bir kişiyi kaldırmış ve çocuğu oraya nezaketle oturtmuş..”ölülere bak!” demiş şimdi çocuk .birde, “diriyim “diyenlerin nezaketine bak..ne acı.

ve Eyüp Sultan Cami..çocuk ve arkadaşları ne zaman gitseler, bu caminin hanımlar için yapılmış üst katı kapalıymış..sadece erkeklere hizmet veren bir camiymiş burası da….en son, bu camide namaz kılma deneyimi yapmak istemiş çocuk ve arkadaşları ve taaaa en dipte, kapının önündeki ayakkabılığın orada, iki rekatçık namaz kılmak istemişler ,bu süslü camiyi seyrederek.. kapıdan giren neredeyse beş  erKEK ten  biri, ileri giderken, topukları üzeri dönüp, bu korkunç günahı yok etmek istemiş tabii..dışarıda çarşafla gezen!!?? bu erKEKler!?: hemen buradan çıkın..burada kadınlar namaz kılamaz.. sizin yeriniz yan binada demişler..çocuklar: biz  ancak ayakkabılıktayız ve size çok uzağız.  ne olacak  ki?demişler..”hayır “demişler hep  aDAMlar :olmaz!..siz yan taraftaki o küçük-dar-sevimsiz ve izbe yerde kılacaksınız..size camii ferahlığı ve huzuru ve huşu yasak..biz erKEKİZ,güçlüyüz ve egemen olan biziz..siz günahkarsınız:)çocuk dünyada ki tapuların yüzde doksan iki civarının erkeklere ait olduğunu okumuş olduğundan gülümsemiş aklından gelip geçenlere….
Ve çocuk bir keresinde o yandaki izbe-soğuk-çirkin betonların içinde kıbleye bakmış bir saat …….ve bu mihrab, diğerlerinden çok daha dar yapılıymış..(inanılmaz bir ironik halmiş bu)ve çocuk hayatında ilk mihrab farkındalığına!? bu yerde varmış..bazen şerde hayır olabiliyormuş demek ki…

ve Kabe deyiz..çocuk elindeki kağıttan bakarak ,Kabe ye doğru dua okuyormuş..bir azarlama sesi duyduğu halde ağlayan çocuk oralı olmuyormuş..ama adam hiç susmuyormuş..arapça, habire dır dır söyleniyormuş…adam ön saftaymış tabii ve çocuk arkada ..adamın çocuğu görebilmesi için; aynı diğer aDAMlar gibi, kıble yerine, çocuğa  dönüp bakması gerekiyormuş….ve Adam, Arapça, habire:” hicap- hicap” diyormuş..çocuk, arapça anlamıyormuş..ama adamın dırıltılarından zannetmiş ki :ben, senden hicap-utanç duyuyorum ..git buradan..çocuk adama elindeki kağıdı sallamış ve Türkçe:”sizi anlayamıyorum..burası Kabe..kadın erkek yok.. hepimizin evi. Gitmiyorum demiş..hayli yaşlı erKEK hiç susmuyormuş. diğer erKEKler bakıyorlarmış.çocuk: Allahım, burada bile rahat yok demiş.. “hani senin evindi?” ve ağlayarak kalkmış, başka yere gitmiş.. daha sonra: hicab ne demek?diye sormuş..meğer o adam: ben senden utanç duyuyorum değil ,”peçe tak -peçe tak” diyormuş.oysaki, peçe ile Kabe yi tavaf emek Allah tarafından yasak edilmiş…..

ve Mescid-i Nebevi…yeni bir uygulama varmış..Şebeke-i Şerif ,kadınlara ancak belli saatlerde, belli ülke dizilimleri ile ancak gösteriliyormuş..tabii, nasıl görülüyormuş? aynen şöyle..namazdan sonra tüm Şebeke-i Şerif in önüne beyaz kalın muşamba perdeler geriliyormuş.. ve binlerce kadın az ötede bekliyormuş..ülkeler halinde. kaç saat….ve sırası gelen grup, o yeşil halıların orada namaz kılabilsinler diye alınıyormuş..öyle izdiham ve mahşer varmış ki anlatılmaz..çocuğun gittiği günden bir gün evvel, bir nine ve torun ezilerek ölmüşler mesela.. düşünün..herkes, o bir karış yerde iki rekat namaz kılıp cennete nail olabilmek için itişip kakışıyormuş..oysa erkekler içeride diledikleri vakit, diledikleri türlü ziyarette bulunabiliyorlarmış..isterlerse, Şebeke önünde uzanabiliyorlarmış hatta..neyse, çocuk ilk gün, herkes gibi o hengamede namaz kılmış..ama çok içi acımış.ve ertesi gün ziyarete gene gitmişler..saatler beklemişler..aynı izdiham..ve çocuk namaz sırası ona geldiğinde ağlıyormuş ve kılmıyormuş..öyle Şebeke ye bakmış..gördüğü sadece beyaz muşamba ve tavanmış tabii..ve demiş ki:”Ya Rasulallah ..ben namaz kılmayacağım..ben cennet istemiyorum ki..hem Sen in cennetin bu birkaç  metrelik yer mi?Sen Kainat Peygamberisin.. her yer Sen in cennetin değil mi?çok özür diliyorum ama kılmayacağım..çünkü burada zulüm yapılıyor ..biliyorum ki, Sen de razı değilsin “demiş ve dışarı çıkmış..diğer kadınlar, eline fırsat geçmiş olan ve namaz kılmayıp ağlayarak gidene anlamsızca bakmışlar belki de..yada umursamamışlar..çünkü cennet kaçmamalıymış..ve çocuk evine döndüğünde bir rüya görmüş..bir ev ama bu ev sonsuz büyüklükte. yollar ve şehirler bu evin içindeymiş..Altın Şebeke tam karşısında parlıyormuş.ve basamaklardan aşağı inmiş çocuk..taaa Şebeke-i Şerife değene dek…..

ve Süleymaniye Camiinde geçen Ramazan sabahı..çocuk ve arkadaşı büyük bir hevesle bu camiye sabah namazına gitmişler..cami tadilattaymış..bir bölümü açıkmış ama cemaat çok azmış..belki on tane kadın..50-60 erkek yada az fazla..çocuk ve arkadaşı yine erkeklerden bayağı uzak ama sakin bir yere oturmuşlar..burası öyle köşe- kör bir noktaymış aslında..gelen öne doğru gittiğinden kimse görmüyormuş..lakin bir aDAM ileri değil geri arkaya baktığından,  kadınları hemen avlamış:buradan gidin, arkaya. en arkaya.. çocuklar:hayır demişler burada bizi kimse göremez. sizle alakamız bile yok ,lütfen siz yerinize gidin..adam gitmiş beş dakika sonra gene gelmiş..bu günaha dayanamıyormuş tabii..buradan kalkın demiş..çocuklar: hayır, burada kılacağız .sizle alakamız yok”demişler..adam gitmiş..birazdan imam teşrif etmiş..adam seyirterek, imama, kadınları göstermiş.. şikayet etmiş..imam şöyle bakıp, umursamadan görevine dönmüş..adam kızgın.. imamın ardına düşmüş ama gerçekten ayağı bir şeye çarparak çocukların gözü önünde yuvarlanarak düşmüş…


işte bunlar ilk akla gelen camii ve kadın  ve  erKEK sendromları tabii..kim bilir diğer kadın cemaatin ne maceraları olmuştur ve her gün oluyordur..
oysa Osmanlıda camide kadınlara hünkar mahfilinin yanına mekan yapılmış..en zarif işçilikle değil mi? Çünkü “cennet anaların ayağı altındaymış” ya hani. O hadise hürmeten..hiçbir vakit eskiden bu muhteşem zarafetteki camiler kadınlar GÖRÜKMESİN  diye acaip çirkin kara perdelerle örtülmemiş..güzel kafesler varmış, kiminde ise hiç yokmuş..erkek zaten en önde ..tüm erkeklerin sırt gözlerimi açılmış ki kıble yerine arkayı gözetliyorlarmış anlaşılmıyormuş..neden bu zarif-huşu veren mana yapılarından kadın bu kadar dışlanmış..neden bu muazzam yapıların-devasa binaların birkaç safı ancak dolarken kadınlara ait üst kat kapıları daima kilitli oluyormuş?..neden kadın caminin içi yerine izbe alta katlarda-pis bakımsız ve karanlık korkunç rutubet kokan yerlerde namaz kılamaya zorlanıyormuş…

ve Aziz Mahmut Hüdai Cami….çocuk hayatında ilk kez Cuma namazı kılmak istemiş..nasıl kılınır bilmiyormuş..cemaate bakıp öğrenecekmiş nasılsa..ve o sıra canı çoook  yanıyormuş.belki altı –yedi ay evvelidir..tabii bu camiye  girmek yasakmış..cumaymış ve kadınlar alınmıyormuş..yan taraftaki izbe yere alınmış diğer kadınlar gibi..hoparlörden imamın sesi geldiği için; çocuk, olsun demiş..benim içim yanıyor ferahlarım belki…ve birazdan sesi kapatmışlar..kimi kadınlar namaz kılıyor kimi duruyormuş..çocuk da beklemiş..beklemişşşş..beklemişşşş..birazdan kapalı kapıları açmışlar ve ışıkları kapatmışlar..çocuk” hey “demiş “ne oluyor?..daha Cuma namazı ve öğleni kılacağız.”.”namaz bitti “demiş yetkili kadınlar..”ama ben ses duymadım ki” demiş çocuk..”erkekler ayrı kılıyor.. biz kadınlar ayrı kılıyoruz “demiş görevli..”kıldı ya herkes!!..”çocuk çok tuhaf olmuş…

Tektaş Alyans Haybabamın Tasavvuf Sınıfında; Şeyh-ül Ekber uzmanı akademisyen hoca anlatıyormuş.”kadınlar camiye gitmeli..ve yerlerine sahip çıkmalılar..cumaya zorla iştirak edip kendilerine mekan açılmasını sağlamalılar ..bu sabah başlayın mesela. camiye ailecek gidin“demiş..çocuk, geçen Cuma vakasını anlatmış..hepsi çok gülmüşler ve Haybabam demiş ki:siz kadınlar bu Cuma eylem yapın.. …gidin o caminin önünde oturun. Ben de gelip, sizinle protestoya katılacağım. hepsi daha çok gülmüşler ..ama Haybabam sözünü tutmuş…çünkü adam gibi adammış.ne mi yapmış? bakalım ne yapmış..

Haybabam tabutta yatıyormuş..üç katlı dev caminin tüm katları erkek doluymuş..günlerden Cuma vaktiymiş..ve caminin yan tarafındaki çimenlik tamamen kadınlara  ayrılmış..özgür ve eylemsel bir anmış..ve çocuğu tabutun başına dikmiş birisi ve “sen burada bekle” demiş..ve herkes cumayı kılmış..sonra öğle namazını …çocuk ve Haybabam da caminin tüm cemaatinin  en önünde ki eylemlerini gerçekleştirmiş olmuşlar…yalnız öyle ince ayar çekilmiş ki kimse birbirini neredeyse göremiyormuş..çocuk bu farkındalık mucizesine vardığını sevinçle içinden anlatmış Haybabam a ve teşekkür etmiş..o çocuğun tüm HayAl(i)lerini gerçekleştirirmiş çünkü…

cami birlik-beraberlik-tamlık-tevhidse-teklikse eğer nedenmiş bu bölünmüşlük? ..camiden kadını atmak aileyi insanı da bölmek değil mi peki?..her insan hem kadındır hem erkek (XY)biliyoruz değil mi?bugün bunu ilim söylüyor zaten..hormonlarımızda ki küçük bir oynama ile bu oyuna geliyorsak vay halimize..eğer biz birbirimizi hala mümin müminin kardeşidir olarak göremiyorsak, ne zaman göreceğiz peki?.biz daha kendi içimizde birleşemiyorken nasıl dışarıyla tevhid olacağız ki..?
Müslüman Türk olarak yaratılmış olmamız büyük bir şereftir..ama öyle çok parçalanmışız ki..ne kadar değerli-güçlü –zengin- bereketli ve sevilennn bir millet olduğumuzu henüz anlayamamışız..çünkü kişisel çıkarlarımız için, kadını ezerek yok sayma hastalığından ,çocukları doğuran ve yetiştirenleri önce dışlamış ve bölmüşüz değil mi?yani kendimizi doğuranı, eti ile kanı ile bizi besleyen ve aslında kendisi ile ayni olduğumuz kadını…..
Bugünde Türki Cumhuriyetler başkalarının mezalimi altında inliyorsa önce kendimiz düşünmemiz lazım değil mi?
Yaratan dan İlahımızdan dileriz ki:önce kendi kendimizde-ehillerimizde-ailelerimizde tevhid ,sonra ülkemizde birlik, sonra tüm Müslüman Türk topluluklarında birlik ve sonra tüm mümin kardeşlerimizde tevhid ve sonra tüm yaratılmışla birlik olsuninşallah ve aminnnn..

Nur Cihan
08.09.2009
nuralem7@hotmail.com






http://www.sufizmveinsan.com/sohbet/farkindaliklarimmucizelerim4.html

7 Eylül 2009 Pazartesi

FARKINDALIKLARım MUCİZELERim VE KERAMETLERimdir MASALI-3-

http://www.sufizmveinsan.com/sohbet/farkindaliklarimmucizelerim3.html


FARKINDALIKLARım  MUCİZELERim VE KERAMETLERimdir
MASALI-3-
Nur Cihan
Nâs, insanlar demektir. Medine'de inmiştir, 6 (altı) âyettir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine,
2. İnsanların Melikine (mutlak sahip ve hakimine),
3. İnsanların İlâhına.
4. O sinsi vesvesenin şerrinden,
5. O ki insanların göğüslerine (kötü düşünceler)fısıldar.
6. Gerek cinlerden,gerek insanlardan(olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah'a sığınırım! Diyanet Meali
***********************
Çocuğun 3 Zaman Padişahı varmış.. aslında, Onların ÜÇÜ de BİRmiş..
ve Güneşin Aya tutulduğu, üzerinde İskender in resmi nakşedilmiş sikkeleri  de varmış .. o, özel mülkiyetmiş ..Kulluğu öğrenmek için, önce özgür olmak lazım mış ya hani..işte çocuk, O Kul’u öğrenme yolunda, önce, Kul a, bende olmaya çalışıyormuş.çünkü Kulluk Hz .Muhammed e ait bir makammış..biz,” O Ayağın” bastığı toprak tozlarıymışız inşallah ve amin..

çocuk :tecelliler neden bir anlık?.neden uzun değil?
Evvel Zaman:öyle olur,anlık..uzun olmaz ki..
çocuk:görsek bile-bilsek bile, onların bu dünyada karşılığı yok ki..hiç bir işe yaramıyor..neden?
Evvel Zaman:yaramaz olur mu hiç..?tebesümle” yarıyor…”
 çocuk, ne- neden- niçinlerinde tefekkür ederek yolculuğuna devam ediyormuş..eskiyi ve yeniyi, şimdide birleştirerek kendi içinde bulunduğu anı anlamaya çalışıyormuş..çünkü, demiş kiZaman:kişilerin yazdıkları kitaplar, Onların, o anki farkındalıklarıdır..Büyük Zatlar(hz. Geylani,hz Arabi,hz. Mevlana..diğerleri ….) yaşadıklarının ancak yüzde onu nu yazabilmişlerdir. çünkü hal yazıya gelmez..sadece yaşanır ..anlatılamaz ki..Onlar seneler sonra aynı halde midir ki?sen ne diyorsun?..sen ne söylüyorsun?..senin gönlün-sadrın ne diyor -ne anlıyor, onu söyle?…onun yazdığı, onun yolculuğu-onun anladıkları.. senin değil ki..tasavvuf=tarikat, kitaptan o yüzden öğrenilmez..okuyup okuyup artık kitaplar yetmeyenler içindir de aynı zamanda..çünkü tasavvuf  hal ilmidir..kişiye özeldir.umuma değildir tarikat..isteyen içindir..talep edene..hali okutarak değil;o hali naklederek- o hali giydirerek -yaşatarak öğretirler  de ondan….
İşte çocuk bu tahlillerini, yeni izlediği; bir vakitler, Haybabam ile Zaman ın sohbet cd si ile birleştirmek=tevhid etmek istemiş..artık hayatından gelip geçenleri-düşüncelerini  birleştirmek-birleyebilmek-tevhid için çabalayıp duruyormuş..bunu masalla, yazıyla, sözle yapmak çok kolaymış.. lakin, hayata henüz hiç geçirememiş..hala sadece BİR KİŞİyi sevebiliyormuş..ama biliyormuş ki sevdiği BİR KİŞİ görünse de O, BİRLEYEN OLDUĞU İÇİN“BİN KİŞİYMİŞ..”en azından bu mucizenin farkında olmak bile lütufmuş çocuk için tabii..
Haybabam:efendim,bize hakikati Muhammedi den bahsetseniz..Eşyanın Hakikatinden anlatsanız…nasıl anlayacağız?
Zaman:zifiri karanlık gecede şimşek çakması gibidir..mesela şurada elektirik kesik olsa ve birden şimşek çaksa televizyonun karşımızda ,koltukların şuralarda,diğer eşyaların da diğer yerlerde olduğunu tesbit ederiz ve artık onların-neyin ne olduğunu hiç unutmayız gibi ve karanlıkta o eşyalara çarpmayabiliriz  demiş..anlık …ama, kesin ve net..
……………

çocuk bir vakitler bir rüya görmüşmüş..rüyasında yeraltında bir mağarada hiç kimselerin olmadığı tribünlerin  ortasında Babanne,Haybabam ve çocuk varmış..aşağıda Nil Nehri akıyormuş.. mağaranın sağından yukarı doğru akıyormuş Nil ve o mağara ağzı -yukarıda -güneşe açık, aydınlıkmış..Nil Nehri üzerinde, mağara ağzından yukarı yol alanlar da, lahit sandukalarının içindeki Eski Mısırlılarmış...ardında ise, Eski Sümerliler salları üzerinde, derilere sarılı ve sallara bağlı şekilde, tek sıra nehirde seyrediyorlarmış..Sümerli Büyük Şaman olan ve bir Şamanın tüm kostümleri ile ihtişamla oturan Babannenin tam önünde-aşağıda- Sümerli Lider Bir Kadın salının üzerinde, ayakta, Babanneyi tüm sevinci ile selamlıyormuş..ve arkasındaki sallarda, diğer Sümerlilerliler de selamlama  için bekleşiyorlarmış..selamlama ritüelini gerçekleştiren Sümerli Güzel Kadın, beyaz bir kefene tüm neşesi ile sarınmış .. bir anda derilerle de sarılmış .. sala, bitki lifleri ile bağlı hale gelmiş ve Nil Suyu üzerinde diğerlerinin-Eski Mısırlıların çok sağlam lahitlerinin- peşinde, yola akmış..çocuk  Babanneye ve Haybabama anlatıyormuş olan biteni..ve içinden çok büyük utanç duyuyormuş..Onlar bunu biliyorlar ama ben, neden anlatmadan duramıyorum ki diyormuş..ve sesli anlatıyormuş.. sesinde utanç varmış:”onlar ölmeden evvel ölme törenini gerçekleştiriyorlar…..”
çocuk bu rüyasını,iç alemini ele veren, hoş olmayan bir rüya sandığı için utançla Evvel Zaman a anlatmışmış.. Evvel  Zaman, onu tebrik etmiş:” bu çok güzel” demiş..”çünkü rüyalarda, tarihte ne kadar geçmişine gidilirse o kadar makbuldür..sende çok geriye gitmişsin. ne mutlu sana..”

mesela çocuk bu rüyasından anlamış ki Sümerliler, Eski Mısırlılardan daha evvel yaşamışlar..lakin çocuk Eski Mısırla alakalı hemen tüm belgeselleri izlemiş ve pek çok kitap devirmiş olsa da; Sümer hakkında ,tek yazı bile okumamışmış ..hiç belgesel göremediği için izlememiş de..çok ilginçmiş bu farkındalık..sadece sömürgeci-savaş tüccarı Amerika, Irak’ı işgal edip, Sümer tabletlerini çalıp yağmalayınca, bunu haberlerde izlerken nedense çokkk ağlamış..bir hatırası varmış belki de kim bilir?..
yeni farkındalıkları ile çocuk bu rüyayı tefekkür etmek istemiş..yeni  ilimler;kandan –gen den-dna dan geçmişi okuyabilecekmiş sanki.ve aslında, ne dün- ne yarın varmış.yaşadığın hatta yaşadığın bile değil,farkına vardığın-bilincine erdiğin, AYDINLANDIĞIN-SEHER VAKTİ- “AN “ varmış.ve kişide İlk Nur-Hakikat-i Muhammedi nin, big-bangıyla: kırıldı ayn’am paramparça nın    tüm kayıtları varmış…burada Hz.Pir Mevlana nın hakkını vermek lazım değil mi?..ne demiş :

BEN YAŞADIKÇA KUR'AN'IN BENDESİYİM
BEN, HZ. MUHAMMED MUSTAFA'NIN YOLUNUN TOZUYUM
BİRİ BENDEN BUNDAN BAŞKASINI NAKLEDERSE
ONDAN DA ŞİKAYETÇİYİM, O SÖZDEN DE ŞİKAYETÇİYİM,

Bugünde uzay ilimcileri, bizlerin yıldız tozu olduğunu söylüyorlar..bu hakikati 800 sene evvel keşfeden bu Zat-ı Muhteremin ayağının tozu olunmazda ne olur?

 
Çocuk,tv de dün gece Sümerlilerle alakalı bir  proğram izlemiş..tesadüf olmadığı için, gelen akıma teslim olup, onu, yorumda zorlamadan- aktığı gibi, içe gelen ilk hisle değerlendirmek gerekiyormuş..zorlayınca –zorla anlam yükleyince keyifsiz oluyormuş çünkü ve akışa ters olduğu içinde anlam düşüyormuş sanki..
proğramda; Türk Tarihçisi,fıtrat, kan-genetik -ırk ın artık aynı anlamda değerlendirilmesi gerektiğini söylemiş ve çocuk bunu tastiklemiş ve kendiside şunları eklemek istemiş kendi farkındalığında tefekkür edebilmek için..kan-ırk-DNA-genetik-esma terkibi-fıtrat=habli metin dna zinciri-kader……..
Yeni Zamanın meşrebinde artık ilim çok entelektüel ve sanatsal açılımlarla hızla açılıp saçılıyormuş ve çocuk gülmüşJçünkü zaman, O’nun neşesinden seyrediyormuş…çocuk, Zaman için bir anlam eklemek istemiş buraya..her şeyi olumsuza yorarmış çocuk ve Zaman, ona çok kızarmış..mesele eşek meselesi imiş hani..eşek için öyle ağır ithamlarla dolu -önyargılı:) olmayabilirde, olabilirde söylemler varmış ..çocuk, bu cefakar-en ağır yüklere dayanıklı,hizmetçi ruhlu,sahibine sadık-dost yaratılmış varlığa(bu güzel yorumlar Zaman dan mış tabii) olumlu bir mana daha katmak istemiş…eşek, yolda, upuzun deve kervanlarına tek başına önderlik eden, gerçek bir vefakar dost ve yol –iz sürücüsüymüş aynı zamanda(bilerek çocuğun yorumuna açık bırakılmış  bu mana…)bilmiyorum bu anlam yeter mi?:)

Zaman:öyle tefekkür etmenizi istiyorum ,öyle düşünmenizi istiyorum ki cinleri bile şaşırtın!..sorun!..her şeye inanmayın,sorgulayın!..her şeyi okuyun, her şeyi!..her şeyi inceleyin!.. en karşıt fikirleri bile bilin!…korkmayın, iman öyle hemen gitmez!..öyle hemen kaybedilecek iman zaten iman değildir!..karşınızdaki kim olursa olsun, onun ilmi ile alakalı  çok azda olsa malumatınız olsun..bana bile inanmayın!..acaba doğrumu söylüyor diye araştırın ve okuyun!…


çocuk, burada düşünmüş.. Sahabelerde, Hz. Peygamber e sık sık sorarlarmış:”Ya Rasulallah, bunları Sen mi söylüyorsun yoksa  Rabbin mi?
Hz Peygamber de Onlara” Rabbim yada Ben” dediğinde; Onlar da,aynı eminlikle tastikliyorlarmış.. usul bu ..körü körüne teslimiyet yok demek ki islamiyette..neye teslim olduğunu bilmen lazım demek?el cevab:”Hak kın iradesine Hak kını vermek” değil mi?
Hz. Peygamber Eminmiş.. Muhammedül Emin..müşriklerin ve o civardaki herkesin Tek Emin bulduğu ve emanetlerini teslim ettiği Tek Merci imiş..çocuk bunu tefekkür etmek istemiş..ve O, emanetleri haram olan şehirden çıkarken Ehl-i Hz.Ali ye teslim etmiş..O’nu yatağında yatırmış mesela..çocuk, Evvel Zamanın, “aynı yatakta uyumak “deyimini sık sık kullandığı cümleleri  düşünmüş ve geçenlerde ki bir hayali hatırlamış..içinde hiçbir şey olamayan O Hırka ve Tacın içi ışıklı-aydınlıkmış bu defa ve Haybabam dan gelen manalar gönlüne yansımış..görmediği ama varlığını görmeden bildiği Zaman ve Haybabamın, Zamana su damlası gibi benzeyen Ayn’a sı ymış Onlar..gelen anlam şu imiş:”Onların ikisi aynı-Birler-hiç farkları yok..”çocuk en azından ikiyi birlediği için çok mutlu olmuş..Onları ayıran kendini ayırırmış çünkü..
Zaman:her şeyi 6 cihetten düşünmeniz lazım..alttan-üstten-sağdan-soldan-önden-arkadan..düşünmekten korkmayın…dinden çıkarız diye korkmayın..günaha girmekten korkmayın..bilememekten-öğrenememekten-cahil kalmaktan korkun..o hatada ısrar edip,o günahtan tevbe etmeyip orada kalmaktan korkun demiş..benzeterek öğrenmekten=teşbih-ayırarak öğrenmekten =tenzih,hristiyana-yahudiye benzeriz diye sakın korkmayın…teslis ederek tefekkürden de korkmayın..tasavvufta da üçleyerek öğrenme  de vardır..Hz. Peygamberin bir şeyi üç kere tekrarı mesela..ve pek çok halde..siz, Allah ı bilip öğrenmek için çalışmalısınız..Allah, kendisine gelene yardım eder..hatalarını settar eder örter..eğer Allah bizim günahlarımızı setredip örtmeseydi hangimiz diğerinin yüzüne bakabilirdik ki..hangimizde o yüz olurdu..

 ve çocuk iç ve dışı da düşünmüş ..çünkü ,çocuğa göre 8 rakamı tamlıkmış..dönüşüm ve Rahmaniyet..Kuşatan-İnsan-ı Kamil demekmiş çocuk için..anasır-ı erbabanın 4 ünün izdüşümüyle-ezvacıyla birlik-tevhidmiş 8(koruyan çadır yada-iki alyans gibi)..çocuk, Fıtır-Yaratılış-Varoluş-Yüzük Bayramını hayal etmiş ve gülümsemiş:)Ayak Bağım…çoook teşekkür ederim demiş..çooook teşekkür ederim..
insanlar, bugün hep efsane-sır peşinde imişler ya hani..çocuk da çok severmiş öyle hikayeleri....zaten hayalperest…kolay bir şey, onun için..Kutsal Tabut-Ahit Sandığı efsanesini düşünmüş çocuk ..(Ahit i; Ashab-ı Yeminle beraber düşünmüş çocuk..Biat ehli gibi..Hz Peygamberin, çok fazla iman etmişi varmış ama biat ehli hayli azmış mesela..ve O, bu alemden göç edince, Hz Ebu Bekir e hiç itirazsız biat edenler de gene Onlarmış..hiç bir halifenin kanını dökmeyenler ve böyle olaylara karışmayanlarda Onlarmış-söz dinleyenler..fakat, Hz Peygamberi gören ve sohbetine katılan herkes sahabe olduğundan, biat etmeyenler için  ve halifelerin şehit edilmesine sebep olanlar hakkında bile konuşmak yasakmış..Hz Ali bunu yasaklamış..en büyük zulme uğrayan kendisi olduğu halde O konuşmamış.. edeben hiçbir biat ehlide mecbur kalmadıkça konuşmamış değil mi?neden? çünkü onlar Muhammedül Emin e inanmışlar ve O’nun Cemalini görmüşler..işte böyle ince işler..bizi aşar.. bizde konuşmayız demek ki..ama aklımızdan geçenleri yazarak geçebiliriz..)

o tabutun içindeki emanetleri..arayıp arayıp bulamadıkları altın tabutu, çocuk, kendince-kendinde bulmuş…tabut insanın kendisi imiş..  altın olduğu için Hakikat-i Muhammmediye ermiş İnsan-ı Kamil miş o aslında..içindeki emanetler; kutsal metinler=genetiği-kaderi-ona sırlanmış esmalar imiş..kutsal kase saf bilinç-ayn’a- gönülmüş çocuk için..kutsal asa şaşmayan doğru yol..tıp sembolüne bakmak lazım..bir asaya sarılmış iki yılan var..iki yılan beynin iki lobu da(kişideki diğer esmalar-aklın tezahürleri-sağ ve sol yollar,iki deniz,soyut ve somut düşünceler..) 
Jkendisini şaşmayan doğru yola-Ana Esma ya(Sırat-i Müstakim-Muhammedi Yol) teslim olup kalbin beynine(gönle )içindeki zehri-sahteyi- zannı ,hak ile değiştiriyorlarmış, panzehir eden kaseye akıtıyorlarmış.(Hz Musa  nın asasına teslim olan yılanlar gibi değil mi?…)çünkü akla akılla veda edilen kutsal alan, ayırdığın müddetçe ateş-zanlarında yanarsın misali..Aşk; zehri şeker ediyormuş..çünkü sadece nedensiz ve karşılıksız sevebilirsek her kusuru ve her kötüyü güzel ve anlamlı(olumsuzu olumluya dönüştürebiliriz) bulabiliriz..kendinde, tüm malzeme olduğu için; kişi, aslında sadece kendi kitabını okuyabiliyormuş..”kendi yemeğini, kendi önünden yediği gibi”...ama önce bu kitabı okutacak ehline düşmek lazımmış ve emanet olan esma bileşimini, O Aşçıya teslim etmek gerekiyormuş..o malzemeden ne yemek çıkacak ancak Ustası bilebilirmiş çünkü, gibi…

mesela çocuk için Davut yıldızı, insanın kollarını bacaklarını açmış hali imiş..camilerin içindeki,kubbelerden salınan kandil çemberlerinin ana teması da bu yıldızmış..ve çocuk için bu sembol; tevhid yıldızı imiş ve Bismillahirrahmanirrahim- La ilahe illallah  Muhammeden Resulallah demek miş..kimse başka bir mana için çocuğu ikna edemezmiş şu halinde…ve kolye olarak  senelerdir çekinmeden bu sembolü takabiliyormuş..anlamını içine sindirdiği için..ilim müminin yitik malıymış ya hani, nerede bulursan alacakmışsın..
ve haç-istavroz insanın kollarını açmış- kıyam hali ve anasırı erba- rüzgar gülüymüş çocuğun zannında..4 unsur..bildiğimiz şey..ne bu ?gavur icadı diye korkmayız nasılsa..gavur icadı falan değilmiş yani..gavur da Allah ın kuluymuş..madem efsanelerden bilime geçiyoruz..mantıklı hayallerde kurmak lazım değil mi?
mesela hiçbir ateist=Tanrı tanımaz, çocuğu, Tanrı ya inanmadığına inandıramazmış..çünkü yaratılmış bir kulun, bunu akledebilmesine bile imkan yok muş ki..o yüzden çocuk, onlar bilmeseler de ,her şeye bir isim vereni adsız bırakıp, henüz adını koyamadıkları sadece, Tek =Tanrı olan Allahın birliğine inandıklarını bilirmiş ..ve iman edermiş..başkası değil çocuğun imanı aslolanmış çünkü..
Kişi bilemiyorsa “ama” ise ne olur?..hiç bir şey olmaz tabii..Hz. Şuayp Peygamber “ama” imiş mesela  oysa,gönlü görüyormuş..bugün ilim bize gözlerimiz ile görmediğimizi söylüyor biliyorsunuz..beynin arka karanlık noktasında görüntüyü ters algılayıp gördük sanıyormuşuz, öyle diyorlar..demek ki her görülen, gerçek değil mi yani?her gören de, ne gördüğünü, farklı mı algılıyor peki?gördüklerimiz aynı olsa da, her birimizin anladığı farklı değil mi?kişi bilmediğinden mesul değilmiş ki..bilenler mesulmüş..bilmek kolay değil ki..korkunç kibir yapıyormuş..en çok bilen şeytan bile, bilmediğinden değil,kibrinden-ben biliyorum dediği için- şeytan adını almış zaten değil mi?..bilmeyen, mütevazi insan ve bilmediğini mütevazilikle kabul eden daha makbulmüş  Allah için..çünkü Allahın bilinmeyi istemesi:” ben, istediğime bildireceğim cümlesini de barındırıyormuş değil mi?ben, gizli bir hazine idim ,bilinmek istedim ve insanı yarattım sözüne atıf varmış burada..bilinmek istemesi kendisine dost –refik-aramasındanmış..ortak istemesinden değilmiş ki..ve bu gizli hazineyi insana sırlamış..işte o gizli hazine Hakikat-i Muhammediymiş..6 cihetten bunu tefekkür edebilmek nasıl bir şey çocuk bilemezmiş ama önemli olan niyet edip adım atmakmış..belki bulan olur..ölmeden bulunamayacağını da eklemek istemiş çocuk:)bu ölüm öyle bildiğimiz ölümlerden değilmiş.. eski düşüncelerin-zanların-yanarak ölmesiymiş;çünkü ,eski düşüncelerden, eski adetlerden kurtulmak kişide çok yıpratıcı oluyormuş. Ölüp, yeni fikirlerle dirilmekmiş ve yeni imanla iman tazelemekmiş..taaakii yeni başka  farkındalıklara kadar(müminin bir günü bir güne eş olmazmış ya hani) ..sonra, eskiye tevbe edip,yeniden iman tazeleniyormuş..tefekkürde  daha da derinleşmek isteniyormuş..kıyamet koparken bile fidan dikmek gibi..yeni meyveler(=bizden sonrakiler en güzel miras yeni fikirler bırakabilmek değil de nedir?)anlamlar  için daima yeni farkındalıklar ekmek lazım değil mi?

çocuk ilk derin farkındalığına  erdiği geceyi hatırlamış şimdi..gece yarısı ağlayarak kalkmış ve ilk kez öğrendiği yeni bir niyetle, yeni namazını kılmış..hem kılmış, hem utanarak-korku ile, utançla iman etmiş yeni farkındalığına..çünkü buna koşulsuz iman etse de ilk kez anladığı bu niyet çok ağırmış..hiç uyumamış korkusundan..sanmış ki dinden çıktı-ne iman kaldı ne haya…sabah ilk işi büyük bir korku ve utançla evvel zamanı aramak olmuş..çok korkuyormuş azarlanacak ve hakarete uğrayacak diye..çocuk yeni niyetiyle kıldığı yeni namazını anlatmış..zaman  keyifli ,şen bir kahkaha ile gülmüş:”tebrik ederim evladım,mübarek olsun  demiş…

 
hakiki rehberler, hiçbir zaman, şunu yap -bunu yapma demezler ..çünkü karşılarında mükellefiyet sahibi-hür Müslümanlar varmış..ve Allah ın hükümlerinden haberdar olana emredemezlermiş..tıpkı Hz Peygamber gibi..Rehberler,himayelerindeki yolcularını ,vakti gelince  açılan “şey”den korkup –kendine benlik verip, yoldan kaymasın diye kontrol ederlermiş sanki..akılla yolda gitmek lazımmış..meczubiyet bu yolda makbul değilmiş..meczublar Allahın delisi –Allahın velisi oldukları için onlar hakkında konuşulmazmış ama yolda meczubiyet değil cazibiyet makbulmüş..öyle cazip olmalısın ki ,Allah ın nuru, sizden yansısın misali..Aşkın Tezahürü..nasıl aşık olan kişiler ışıl ışıl gözlere  ve cilde sahip olurlar..tavırları-edaları bile çekicidir.. onlarda mıknatisiyet vardır..böyle, insanı çekerler..onlardan ayrılmak istemezsiniz..işte Allahın emanetlerini keşfetmiş kişide böyle mıknatisiyet sahibidir..Onlar öyle cazibelidir ki ,bilsin bilmesin, herkes Onları ister-sever…aynı Hz. Muhammed i, müşrikler dahil ,zamanının da ki tüm kişilerin sevip-sayıp güvenmeleri gibi..maddesi olmayanın manası da olmazmış zaten..

iman etmek bizim elimizde değilmiş mesela..bize Allahın bir lütfu imiş..biz iman sahibiyiz diye böbürlenmek de boşmuş.. çünkü Allah dilerse, bir anda bizden bu imanı alır, en ateistin-imansızın  üzerine giydirirmiş de, o ,başımıza kutup olabilirmiş..o yüzden ,gerçek bir mirasyedi millet olarak bizim ,Allahın bu lütfuna her an şükür etmemiz lazımmış vesselam…..

Nur Cihan
02.09.2009
nuralem7@hotmail.com