25 Ağustos 2010 Çarşamba

ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI - 3




ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI - 3

yüksek duvarda bir kapı..kapının üzerinde bir sarmaşık gül..
cebren dönüşüyor.. bak!!  yıldızlar arasında yol gösteren o  işaret..
mavi ok!!..  Bak!!    hokkanın içinde kalem dönüyor….O hemze içinde bir elif……ahhh..
Bu 10 numaralık yeni çizim için teşekkür ediyorum ve Kalem ile Hokka-i Levhin Kelime-i Tevhid olduğunu şimdi idrak ettiğim içinde,  tüm kalbimle Sana secde ediyorum…..
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..havalar serin esiyor..teşekkür ediyorum..artık nefes almayı seviyorum..ileride, eğer öğretirsen, nefes hakkında yazmak istediğimi biliyorsun sanırım..Seni keşfedebilirsem, nefesi de anlayacağımı umuyorum…bu hafta  sakindi..aslında  tüm hayatımdaki, en inziva i ramazan ı yaşıyorum..çok harika, inşallah bozulmaz..sessiz,sakin,huzurlu..kimse benim şerrimden incinmesin diye sanırım böyle yapıyorsun..bence de haklısın..bakalım mı, bu hafta neler olup bitmiş..biliyor musun,çok garip, yazana dek inanılmaz acılar çekiyorum her defasında..oysa  bir defa başlayınca da sakinliyorum..neden böyle oluyor?..bir kaç saat evvel, yazmakla yazmamak arasında, her defasında olduğu gibi infilaklar yaşıyordum..hiç bir şeyden anlamadığım ve bilmediğim halde, Sana nasıl yazıyorum diye utanç içinde kıvranıyordum yine..ama yazmazsam patlayacağımdan  korktuğum için, yine Sana yazılıyorum sevdiğim:)
geçen çarşamba, Laleli de bir otele iftara gittik..ilk defa o muhitten geçmedim, gittim..taxi den indim..karşıdan karşıya geçeceğim.. aaa.. o ne? makine bölümünde okuyan Ömer…selamlaştık..oteli arıyormuş..”sen nerden duydun ki? “dedim..”az evvel  kardeşinden öğrendim, sende gel “dedi...güldüm..tesadüf işte!!..o çok estetik bir yaratılışa sahip,tabii saçları uzunken..bir anda  saçsız kaldı nedense..şimdi yine uzuyormuş..ne ilginç değil mi:)?…sonra  oteldeyiz…Otel Sahibi, bizi odasında karşılıyor..o Haybabamın bir dostuymuş…odası çok sade..masasında bilgisayar bile yok..gülümsüyorum..çünkü insan-ı kamillerin internete ihtiyaç duymamalarının nedenini biliyorum..onlar insanları internet gibi kullanabildiklerinden buna ihtiyaç duymuyorlardı, değil mi sevdiğim?Aşık Murat ,Samarkant,bir avukat hanım var..bizi kabul ettiği için teşekkür ediyorum..”Size, buraya gelirken düşündüklerimi söylemek istiyorum” diyorum:böyle bir yerde ve her yerde, Allah ın Adamları nın olduğunu öğrenmek beni çok etkiliyor..sizin burada olmanız, buradaki tüm eşya için bir nimet..bunu nasıl anlıyorum biliyor musunuz?..bir vücut var ve o  tek vücudun her bölgesinden sorumlu bir insan-ı kamil var..nasıl hastalıklı virüslü bölgeler en son ana dek iyileştirilmeye çalışılır.. ümit kesilmezse.. işte siz de ,benim için bu semtin şifa dağıtan dalga boyusunuz..gülümsüyor ve “estafirullah”  diyor..konuştukları mevzu”  külli irade ve cüzzi iradeydi“geldiğimde..yani insanın, Allah ın iradesi karşısında gerçekten bir iradesi var mıydı?..birazdan  bizimkiler de geldiler..aynı vakit Demirli hoca,öğrencisi,birde yüz  cerrahi prof..
alt kata yemek salonuna indik .. iftar.. cerrah, aynı vakit bir plastik kukla yapımcısıymış..ilk defa imal edenlerden hem de..işte o bir hatırasını anlatıyor ve birkaç defa keşke bir yazan olsa diyor..ben yazarım sizin için diyorum..hatırladığım kadarı ile şöyle geçiyor komik olay:Kahpe  Bizans:) filminde kullandıkları kesik kafa,kol,bacak vesaireyi bir çuvala dolduruyor..çuvaldan da kan sızmış tabii..ve o torbayı arabanın bagajına koyuyor, doğru bir araba galerisine bakıma gidiyor..galeri sahibi de” siz  buyurun, bir çay için.. arabanıza test sürüşü yapalım” diyor..işte çocukların biri arabayı alıp çıkıyor ve bir türlü dönmüyor…neden sonra merak..ve epey sonra olay açığa çıkıyor..arabayı bir polis durdurtmuş ..tabii şoför de hiçbir belge yokmuş..polis arabayı aramak için bagajı açıyor..şoför zaten çok genç ve tecrübesiz..ve bir çuval dolusu kesik kafa,kol ,bacak, kan…bağırtılar..herkes geri kaçıyor..çığlıklar..şoför şokta..neden sonra olay ortaya çıkıyor ve herkes gülüyor……..
iftar soframız da bir plastik yüz inşa edici-mimarı olması ne ilginç değil mi?ona deri yapılabiliniyor mu soruyorum..hayır …ama kalp hücresi yapılabiliyormuş ve çalışıyormuş..diyorum ki: ben merak ediyorum..şimdi siz hücre yapacaksınız ya, o hücrenin bir ruhu var ve sonra hücreler çoğalacak.. ve “ol “deyince “o, oluyor ya” hani ..işte bizi Allah yarattı..ya, yapay hücreye “ol “diyen kim olacak ve o hücre nasıl, hangi emre tabii olacak?çok şaşırıyor dr..ilginç bulduğunu söylüyor en çok “hücrenin ruhu var ı” hayretle duyduğunu söyledi..o da diğerleri gibi Haybabamın eski dostlarındanmış öğreniyoruz.. ve  yemek bitiyor.. Demirli hoca bize ilk geldiğimiz odada, yere serilen çarşaflarda akşam namazı kıldırıyor..
ara kattayız....toplantı salonunu garsonlar oval halde düzenlemişler..ev sahibimiz çok nazik..inanılmaz sakin  ve huzurlu biri..onun bir üveysi nakkaş olduğunu daha evvelden duymuştuk..az evvelki konuya devam ediliyor..insanın ne kadar iradesi var? Dr. la olan mevzudan başlıyor..sadece Allah varsa ve başka bir şey yoksa, senden o hücreye “ol “diyen kim diyor?...o hücrenin olmasını isteyen asıl kim?herkes bir şeyler söylüyor..ama konu hiç bitmeyen bir konu ya hani.. ev sahibimiz de diyor ki:bu konu hz Adem den beri devam ediyor ve bir zevk..şimdiye dek bir  cevap bulunamamış, bundan sonrada bulanamayacak..ama size bir hikaye anlatayım konuyla alakalı ,daha iyi anlarız belki ..hz. Musa a.s: “Allah ım sen herkese rahmet ediyorsun ve rahmetin hiç bitmiyor, bunu bana anlat” demiş.Allah Teala da” çadırının önüne  büyük bir ateş yak Ya Musa” demiş..ve hz. Musa ateş i yakmış..ve herkes meşalesi ile gelip ateşten almış..herkesin bir ateşi olmuş ve yine ateşte hiçbir eksilme olmamış..yani ateş öz..istediği kadar parçalar alındığını sanılsın, alınan yine tek bir ateşe aitmiş ve hakikat o yüzden tek ve birmiş..hepimiz gülümsüyoruz..sonra konuyu namazdaki“sübhanallah “tesbihine getiriyor ev sahibimiz..tesbihatın onu çok etkilediğini anlatıyor..Demirli hocamıza soruyor..o bize tenzihi anlatıyor..mesela diyor” bir bardak gördüğümüzde, onun bardak olduğunu söyleyinceye dek aklımızdan en az yirmi düşünce geçer.. onun, bir bardak olduğunu algılayabilmemiz için..işte insan da bir şeyi anlamak için önce tenzihe sonra ise teşbihe muhtaçtır..meselaFatiha Suresinin yarısını hz Allah söyler, yarısını kul..Tahiyyat ın yarısını Allah söyler, yarısını kul….bir paylaşım vardır kul ile rabbi arasında daima….sonra:” sizde bir şey söyleyin” diyor çocuğa, ev sahibi..çocuk:ben hep tesbihatı şöyle anlıyorum  diyor..mesela insan kendisini tesbih-zerre-atom =salat halinde düşünse; asla bu zerrelerin bir araya gelmesine ihtimal yok ..sadece bu Allah ın dileği ile- kudretiyle birleşebilir..işte buna hayretle “Subhanallah” diyoruz..ve sonra  isimler –sıfatlar devreye girdiğinde yaratıldığını idrak ederek “Elhamdülillah” diyoruz..ama bir de anlıyor ki,varlık kendisinin değil..sahibine teslim etmek lazım..işte kurban..”AllahuEkber” diyor VE BİR  KELİME-İ TEVHİD TAMAMLANMIŞ OLUYOR.. ve yine başa dönerek ,yeniden Subhanallah  tesbihine dönüyor… çocuk, bunları ev sahibinin gözlerine bakarak anlatıyor ki, bir hatası olursa düzeltebilsin diye.. O çok nazik, büyük bir hoşgörülü gülümseme ile başını sallıyor....
Sevdiğim ben bu gün kelime-i tevhitle ilgili yeni anlayışlar edindim bak..kelime –i tevhidin ilk cümlesi La ilahe illallah ı, hz Efendimiz a.s, Nur’u  İlahi ile ilk tecessüm ettiğinde İlahi Yaratıcısına söylemişti ya hani, …ve kelime-i ilahi de ikincisi olan Muhammedünrasulullah dı..yani ,Ehadiyetin  Vahidiyeti tescillemesiydi değil mi?(burada aklıma ikinin ikincisi ayeti geldi sevdiğim.. o an, Onlarda tevhid olmuşlardı değil mi?)bu aradaEhadiyet  birlik..ve Vahidiyet ise tüm eşya-şeyler ile var olan birlikmiş..buda bana tevhid mertebelerinin cem e dek olan yerinin Ehadiyet,cemden sonraki mertebelerin yani  varlığın sadece ona ait olduğu farkındalığı ile aşağı inişin ise Vahidiyet olduğunu anlattı..tüm hatalar benden..bütün cahilliğimde, anlayabilmek için bunları Sana yazmaya mecburum biliyorsun.. Sevdiğim, bunu benim her şeyi getirip- üzerine şablonladığım-her şeyin olduğu damla deryam üzerinde tefekkür ettiğimi hatırlatırım.)
bu gece çok çok güzeldi bence..teşekkür ediyorum…ve grubumuzun bir kısmı Fatih’te surların dibine açılmış bir mekana kayıyor..Samarkant ve Aşık Murat bir şeyler meşk ediyor..birine elmalı nargile geliyor..onu deniyorum..oralete benziyor..bu içeceği hiç hijyen bulmuyorum..bir şey anlamıyorum.. ve çok enteresan dostlarımız, beni evime bırakıyorlar:)
****
bugün cumartesi..rüya içinde rüya içinde rüya.. Senin de aynı rüyayı bana anlatmanla uyanıyorum..vişne bahçesi…. sonra .. gece oluyor..komşularımla görüşüyorum…yeni bir film varmış, ismi“Başlangıç”..gelemem diyorum..ama rüyaları anlatıyormuş ve “Matrix” e benziyormuş diyor arkadaşımın kızı..oo ..o zaman gelirim diyorum..işte gece 23 civarı…tam böyle bir filmi izlemek için ideal vakit bence..Sevdiğim, eğer masal yazmak dışında bir şey yapabilseydim, bence film yorumcusu olabilirmişim sanırım..tabi benim yorumladığım filme de hiç kimseler gitmezlerdi..”bu ne diyor ya huu” derlerdi:)en son “Avatar” a gitmiştim ya ..bakalım şimdi ne olcek diye merakla izledim..film inanılmaz ağır ve zordu bence..böyle izlerken, olmayan aklımı yedim diyebilirim..Sana kaç masal yazdım bir bilsen..bir ara delirdiğimi bile düşündüm..zaten her  şeyden etkilenip hemen darmadağınık oluyorum ya hani.. öyle de oldu..yazmaktan yine vazgeçtim..aynı şey oldu..ilim öyle derin,öğrenilmesi imkansızdı ki, ben kim oluyordum..gittikçe daha ağırlaşıyordu ve ben yüzme bilmiyordum..ne de uçma..kanatlarım zaten yoluk biliyorsun –tabii uslu durup uçamayayım -sıkı tut gevşemesin zenciri misali diye:) neyse halimi az çok arz ettikten sonra filme döneyim barim..tabii, filmin yazarı ne düşündü de bu film ortaya çıktı bilemem..ben kendi anladıklarımı ancak bilebilirim..
başrol adamı ..o aklı kül ün simgesiydi , insan-ı kamilyanii.burada şu ayeti hatırlamalıyız tabii.”biz, sizi tek bir nefisten yarattık ondan eşini ve ondan da çocuklarını”..işte bu aklı kül –mürşit, insan düşüncesine FİKİR- tohum ekerek onu döllemeyi ve o tohumu;  yeni manalı isimlerle besleyip büyüterek rüyalarına  nüfuz edebilme uzmanı..tabii ki bunu ilk evvela  karısında deneyimlemiş:)..yani aynasında-yansımalar yapmış..ve ikisi, öylesine bu konuda ustalaşmışlar ki tam 50 :) yıl süren bir rüya görmüşler ortak..kendilerine cennet bir dünya kurmuşlar..istediklerinde yıkıp daha güzelini yaptıkları bir dünya..hep mamuriyet lazım ya o bakımdan sevdiğim:)ve hiiç sıkılmamışlar..ama aklı kül birden bu cennetten sıkılıp çıkmak istemiş oysa karısı aklı cüz çıkmak istemiyormuş..aklı kül de, karısının en derin bilinç altı kasasına, yeni bir tohum fikir yerleştirmiş..işte sihirli cümle şuymuş:”bu dünya gerçek değil, bir hayal”..ve tabii en gizli kasasından bu fikirle beslenen zavallı aklı cüz de kafayı yiyip meczup olmuş:)bu yolda meczupluk makbul değil ya hani…gerçekle hayali karıştırır..yani iki tarafı dengeleyemez(MARİFET).. intihar ederek; hep, hayali içinde kurduğu cennet ve oradaki çocukları ile yaşamaya karar verir.. fakat aklı külü razı edemez.... aklı kül buna itiraz etmiş..onu, bu alemin gerçek olduğuna, o hayali dünyalarının ise bir rüya olduğuna inandıramamış..ve kadın intihar ediyor..ama adamın vicdanı rahat değil..çünkü ona o fikri dölleyen kendisi..diğer yarısı huzuru bulamadığı için o da, eve=çocuklarına=varlığa=gerçeğe  dönemiyor..gerçekliğe uyanamıyor diyelim….bu anlattığım hikaye, filmin başından en sonuna değin özü..ama bunun üzerine kurgulanmış rüya yönetimi ile insanların düşüncelerine nüfuz edip onları yönetme var..yani bugün Rusya-İsrail-ABD  başta olmak üzere diğer vampir ülkelerin gizli çalışmalar yaptıkları mevzu…hiç anlayıp bilmiyorum ama,filmde  yahudi tasavvufu –kabalası da var..ve başka…işte bir uzak doğulu bir iş adamı-talip-mürid, bu aklı külü tutuyor..çünkü dünyanın enerjisinin yarısını üreten bir adam ölmek üzere ve mirası genç oğluna kalacak..istiyor ki o gencin beynine bir fikir döllensin ve o bu işi yapmasın.. o iş kendisinin olsun..hiçbir masraftan da kaçınmıyor..üstelik hiçbir tecrübesi olmamasına rağmen rüyaya girmeyi talep ediyor ve giriyor da..rüya kurgulayan mürşit ise para derdinde değil..o 3.kata inerek aklı cüzü olan karısı ile işi bitirmek istiyor..çünkü, tüm işlerinde tam başarılı olacakken ,birden Mall adındaki karısı ortaya çıkarak herkesi= isim ve sıfatları öldürüp rüyayı bozuyor..aklı kül de, ondan kendisini azad edip, tekleşerek(şehriYAR  ın  şehriAZAT etmesi yani:) yeniden gerçeğe  uyanıp, dönebilmeyi istiyor…
burada, yeni bir aklı  cüze ihtiyaç duyuyor aklı kül efendi..en az eski eşi kadar iyi bir mimar olabilmeli ki ,Mall a=yansımasına, rüyalarında duygusal olarak=bile isteye yenildiğinde rüyaya müdahale edip, onu dürtükleyerek gerçeğe uyandırsın..bunun içinde üniversitede prof olan babasına gidiyor ve hayal tasarımı öğreteceği kabiliyette bir mimar istiyor..bu işi başarırsa ancak çocuklarına- dünyaya dönebileceği için de babası kabul ediyor..ve yeni,genç, çok yetenekli bir kadın olan mimara hayal tasarlama testi uyguluyor aklı kül:”bana bir labirent çiz ki içinden –sanırım- bir buçuk saat kadar zamanda çıkılamasın” diyor..kız iki defa çiziyor ve adam daha görür görmez yırtıyor..ve 3..bak burada ne oldu biliyor musun?ben, kızın iç içe daireler çizeceğini hissettim ve kız gerçekten benim dairelerimi gösterdi ve işe alındı:)o zaman bu filme neden tesadüfen!!!? geldiğim konusu üzerinde düşünmek istemedim:)…ve beraber çalışmalara başladılar..
bileklerinden serumla uyutan-gevşeten bir sıvı alarak uyuyorlar(iki kaşın arasından gönle akan himmet ixsiri)..ve güçlü olan mürşid, müridinin rüyalarına girerek onu kendisiyle aynı bilince getirecek tohumlamayı  yani fikir döllemelerini yapıyordu..işte,  yeni mimar kadın da; aklı külündeki eksikleri =hatıralarındaki duygularına yenik düşmesini =aşkından vazgeçememesi sonucunda, eski eşinin aslında “kendi  yansıması hayalinden kurtulamamasını da”,onun rüyalarından anlıyordu..yani, ikisi de birbirlerini tamamlıyorlardı..aklı kül rüya tasarlayacak olan mimara, hiçbir şeyini, kendisi dahil kimseye gösterip anlatmamasını istiyordu ..çünkü o vakit başka bilinçler bunu öğrenir ve savunma geliştirebilirlerdi:)duygusal hatıralar da devreye sokulmayacaktı..çünkü duygular içeri çekiyor ve rüyadan çıkılamıyor, araf a düşülebiliyordu. rüyada iken ölen, araf a düşüyordu:)bak burası cem makamı bence..aklını yitirdiğin makam yanii..mürşid siz asla gidilmemesi gereken yer yani..birinin, seni gittiğin yerden geriye, tekrar tenzih- isim ve sıfatlar alemine getirmesi lazım değil mi?yani iniş şart..
Ve sonra kız tecrübelerinde usta olunca işe başlıyorlar..bir de Yusuf adında arap kimyacı-esanscıyı işe alıyorlar(hz. Yusuf rüya ilmi sahibi biliyorsun ,ondan kinaye..) Yusuf çok kuvvetli iksirler yapıyor..10 sene sürecek bir rüya misali..bu alemde birkaç saatmiş..3 kademe derine inecekler.. işlem başlıyor..ve  babası  yeni ölmüş, henüz kasayı açıp mirasının ne olduğunu öğrenememiş olan genci tuzağa düşürüyorlar..onu hapla bayıltıyorlar,  o uyutan serumu bağlıyorlar..ve tabii tüm ekipte serumlanıyor..hepsinin bilinci ortak aynı rüyayı görmeye başlıyor..miras kalan genç çok bilinçli ..onda açık bulamıyorlar ama bir şey var.. babası ile arası hiiiç iyi olmamış.işte bir kademe alta.. bir kademe altta …onun beynine fikir yerleştirici olan aklı kül- mürşid ;onun ihtiyacı olan, şifa veren kelimeyi kodluyor..babasının en son anında söylediği yarım yamalak kelime…çünkü çocuk babası gibi başarılı olamadığından bu mirası hak etmediğini düşünüyor ve babasının kendisini sevemediğini de… sona doğru… bilinç altı kasasına giriyor çocuk ..kasanın içinde… babası,ölüm anında.. yatakta …. ve o yarım duyduğu kelimeye(….hayal kırıklığı…… ) ek..”sen denedin” diyor çocuğuna..ve kasanın şifresini açıyor çocuk..oradaki vasiyetname zarfı bir anda, çocukken ki “dört dilimli rüzgar gülüne” dönüşüyor..genç varis bunu alıyor ve inanılmaz seviniyor..çünkü babası ona demek istiyor ki “sen denedin…benim yaptıklarımı yapmak zorunda değilsin, hayatını içinden geldiği gibi yaşa”…ben burada darmadağınık oldum sevdiğim..rüzgar gülü benim için esmalar demek..ve ona hayat verense Senin nefesin..yani hayat….

EY CAN BÜLBÜLÜ
BULA GÖR GÜLÜ
LAMEKAN İLİ
OLSUN DURAĞIN  …:)…..:)
bülbül gül hikayeleri hiç bana göre olmadı..bunu bir türlü anlayamadığım için kendimden utanıyordum.oysa ki, benim  o bahçe gülü :) manasıyla bir türlü yetinemeyişim,o ezikliğim…. bak, bana ne güzel anlamlar kazandırdı..hep Senin hediyelerin biliyorum..benim Rüzgar Gülüm olduğun için teşekkür ediyorum…kaç terkli bir gülsün henüz oraya gelemedim Sevdiğim:)=muzurun….
ve tabii Aklı Kül ,sadık aynı vakit..verdiği sözden asla dönmüyor..hz Ebu Bekir’in hz Peygambere a.s  sadakatinin, O’na yar mesafesinde olduğunu bu hafta idrak ettim Sevdiğim…ve hz Aişe nin hem eşinden, hem babasından kalan manevi mirasa ortak olması ile gelişen hayatını da..anlıyorsun değil mi?bu okuduğum  hz.Kur an yorumunda en çok miras ayetlerinden etkilendim..bu bildiğimiz miras değil di ama… insan-ı kamillerin mirasları ve onların hukukları üzerineydi..
ve filmin nihayetinde  gerçeğe uyanan akl-ı kül ,eski akl-ı cüzünden kurtuluyor.. onu, birlikte yaşlandıklarına  ikna ediyor..yani artık onun yanılsayan yansımalarından,gölgesinden azad oluyor  ve  kendisini birleyerek evine dönmeye hak kazanıyor..filmde mutlu sonla bitiyor..film salonundan tam çıktık, karşımda kare bir sütun..ilgimi çekti..filmin afişi..ama dört kenarına da ayrı  sanatçıların resmi ve manaları yazılmıştı..işte bunun etrafında döndüm ve asıl filmi anlatanın bu afiş olduğunu idrak ettim..ilk karşıma çıkan, cüzi nefisken ustalaşınca yeni akl-ı cüz olan mimar kızdı..soldan devam edip döndüm..nokta adam vardı.. o  mürşit -rüya tasarımcısının sadık dosttu.. onun düşüncelerini biliyor ve olaya ona göre kurgular vererek yardım ediyor..zaman planlayıcısı aynı vakit.. yani cüzi akıl..(oda mürşidi ile aynileşince akl-ı küle erecek..)onları rüyadan dürterek uyandırıyordu..ve sola dönüşe devam..eski esmalar-sıfatlarla akl-ı cüz Mall=ona yansıma denmiş sanırım=gölge.. ve sonra esas fert..aklı kül-insan-ı kamil hayal tasarımcısı geliyordu..yani 2 erkek 2 kadındılar….VE HAKİKATTE HEPSİ BİR TEK KİŞİYDİLER YANİ AKL-I KÜLÜN KENDİSİYDİLER:) rüzgar gülü misali:)
………yani özet yapayım bence ..çünkü çok karışık oldu gibi değil mi?konunun hası:kelime-i tevhidin ilk bölümü=esmalarının kulu olan kişi, isim ve sıfatlarını=ayrı ayrı varlıklar sanıp= tanrılar edinip, onların yönetimine tabii oluyor ..ne vakit ki akl-ı kül ,tüm bu eşyada olanın kendinden değil onu da Yaratan dan olduğunu idrak edip diğer putlarını kırıp-PUTU KIRANI VE “ONLARI  KİMİN KIRDIĞINI İKRAR ETTİĞİNİ “-TEFEKKÜR EDELİM LÜTFEN..  tek bir İlah-Tanrı olanın =tüm isimlere camii olan “ALLAH “olduğunu idrak ediyor.. işte o vakit  kıyamet kopuyor ve cem oluyor yani haniflik başlıyor..ve bunda sonra Hakka teslim edilen esmalar Allahla seyre giriyor yani kelime-i tevhidin ikinci bölümü “beka “başlıyor..
…..
ve Sevdiğim ,geçen haftaya bir yeni düzeltme yapmam lazım..aslında her şeyim yanlış ama onları affedebiliyorum..bunda kendimi affedemeyeceğimden yazıyorum..hz. Ali k.v nin camide =cami yolunda=namazda şehit olduğundan dolayı ,camiye gitmediklerini söyleyip, alternatif cem evlerinde ,namaz yerine semah ederek ibadet etiklerini söyleyenler var ya hani..işte onlarasevinçli bir haberim var..hz Ali k.v camide sadece yaralanmış.. yani,ileride, beni sevdiklerini söyleyenler camiye gelmemezlik etmesinler diye, orada ruhunu hakka teslim etmemiş..evine dek gitmiş..ve evinde  kendisini şehit eden kişiye zarar vermesinler diye yan odasında muhafaza ettirmiş..…ve o kişiyi affedebilmek içinde, ona bir bade sundurmuş…”eğer bunu içersen, sana söz.. sen cennete girmeden ben de girmeyeceğim” demiş.lakin,bu bade zehirlidir diye, o zehirli adam ikramı reddetmiş- içmemiş..ve …..      daha sonra hz Ali Efendimiz odasında, yatağında BEKA ya ermiş…yani ..Hz ALİ ,”  tevhid =cami=Cuma-cem”  bozulmasın diye manen vasiyet etmiş bence….artık gerçek cem yeri olan camilere Aliseverler gelebilirlermiş…ne güzel değil mi?Sen bana daima çok güzel şeyler öğretiyorsun..
ve bugün Salı…az evvel  Kur’an yorumu kitabımı bitirdim..en son sure-i İbrahim di…O’nu öğrenmek benim için çok anlamlı biliyorsun değil mi?hiç hak etmediğimi biliyorum..fakat neden öyle icab ettiğini hiç anlayamıyorum Sevdiğim..şimdi sadece şunu eklemek için yazıyorum..yukarıda dün yazdığım film yorumuna ek bağlayacağım..hem de İsrailoğulları ve ashabı-hem de millet ve ümmeti..bir nebze ama ipucu ipucudur..siyahla beyazı birbirlerine en yakın hale getirmem gerekiyor ya hani o bakımdan:)..kitap da diyor ki:(hz İbrahim a.s efendimizin ilk eşi Sare annemiz= çokluğu ESKİ BİLİNCİ ..daha sonraki ikinci eş hz. Hacer annemiz ise= tekliği YENİ BİLİNCİ =teklikte  birliği anlatıyormuş.. O  ve oğlu İsmail as. Henüz hiç ekilip dikilmeyen, yerleşim yapılmayan bir yerin ilk insanları..ilk ekilen  tevhid  meyvelerinin  tohumları yani..ve onların soyu da bu meyvelerin-tevhidin  devamları..)
DAHA SONRA BABAOĞUL KABEYİ İNŞA ETTİLER VE İLK DEFA ALLAH IN EMRİ İLE “ZAT’A DAVET “BAŞLADI=bu ezelde olan davetin yeni oluşumla beraber başlayan yansımasından başka bir şey de değil di..Sevdiğim burayı da ilk şablonumla örtüştürüyorum bak.. Sen anlayacaksın beni..dünyadan sevdirilen  üç şeyin baştaki ve sondaki müennes –çokluk kelimelerini..ilki kadındı yani isim ve sıfatların hakim olduğu tenzih..ve diğeri gözümün nuru namaz..teşbih..çünkü namaz da” her şey kişide camii olur “ve eşyanın tüm halleri ile bir olur..inşallah hata yapmamışımdır..bana böyle şeyler düşünmeyi öğrettiğin için  çook teşekkür ediyorum..VE HZ İBRAHİM İLE EHL-İ BEYTİNİ SELAMLIYORUM EFENDİM..SENİ ÇOOOOOK SEVİYORUM…
tak tak…kim o?…SEN:)

Nur Cihan
25.08.2010

18 Ağustos 2010 Çarşamba

ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI - 2















ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI - 2

masmavi  bir  ışık…ne güzel mavi ışık-ramazanın ilk sabahı
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..yine ben!!?:)…bir by diken=gül den en iyi anlayan:)=bülbül kovucu:)ne tuhaf…aslında kolum kanadım kırık…dikenlik yapacak halim bile yok..yazmak için hevesim de…eğer Sen olmazsan hiçbir şey de olmuyor..oysa bugün ne mutluydum..Makam-ı Esma-i Rabbi Busegah-ı Hızır’ım …..yine aynıyla teşrif etmişti..neden sekteye uğradın?….neden? beni ağlattın ..sanki bilerek yapıyorsun..masallarımdaki her şeyi deneyimlemek zorunda mıyız?..Sen olmazsan, bende olamam ki.. sanırım hüzün beni seviyor….hem de çook..olsun..yine de ben, Sana yazılan en eğlenceli kitap olma niyetimde ısrarcıyım..dayanabildiğim kadar tabii..
Sevdiğim bu hafta hiçbir yere gitmedim..havalar malum..benim güneş allerjim olduğunu biliyor musun? sıcağa hiç dayanamam….bu halime bakmadan hep Seni, Güneşi yazıyorum ne tuhaf değil mi?ama benim yazdığım Güneş, güneşe bile ışığını veren Güneş,yaaaa..ben bir yere gitmedim ama bana geldiler?:) ve ilahi taktir işte.. tesadüfler !!!!tesadüfler!!!alıştım artık tabii. bekliyorum..yazdıklarım hakkında bir şey olmazsa yazdıklarımdan şüpheye bile düşer oluyorum…Sana hepsini yazmak isterim de…henüz toparlanamadım ve nerden başlayacağımı bilemiyorum..sadece Sen hep var ol istiyorum.. sakın beni yalnız bırakma…”olur ..tamam mı?.. olur”….en iyisi kurgularıma devam edeyim..olmazsa beğenmezsem hepsini sileceğim..
Sevdiğim neden yazmam gerektiğini ,yazmadığımda olan şeyleri biraz çözdüm, bak!!…son gelişmelerden anladım ki; benim Selsebil manam  Nur=Işık tı..ve  O, kendisini öğretmek istedi ya hani…Işık kesilmez..yani bir Selsebile çeşme olmaz..O, kendiliğinden akar durur..buradan şunu anladım ki ;galiba ben, ölene dek heeep Sana yazacağım…tabii Senin bana yazdıklarını…Selsebil i Fatır la ilişkilendirdim…anlıyorsun değil mi ?mecazı Altın Oluk  hani…başka.. tabii ki okuyup durduğum Kur’ an yorumu kitabım..3. ve son bölümün yarısındayım…artık çook zor okuyorum..hemen hiiç hatırlamıyorum..tüm ilgim dağıldı..ama bitireceğim ..anladıklarımı Sana yazmak istiyorum..tabii ki  anladığım ve ilgimi çeken şeyler üzerinde şablonlayacağım  bir şekilde, tamam mı?..benim tarzımda, algı biçimimde görsel..hep Hay Al etmen lazım yanii..başlayalım mı?
Biliyorsun; benim için,” dünyadan bana üç şey sevdirildi “cümlesi çok anlamlı..o birinci..bir de Kelime-i Tevhid..bu da diğer şablonum.(aslında benim adıma yapılan dersim hani..tabii anlayış benden den)bu kitap bana, bir türü aklımda tutamadığım mertebeleri belletti..en çok ona seviniyorum.. bak Sana anladıklarımı  özetleyeyim…bunları bize öğretebilmek için Hakim  kendisini paralamıştı ,okuyunca sevinir belki..
Tevhidi Fena Mertebeleri:1- Fiillerde Fena..2-Sıfatlar da Fena..3..Zat da fena..yani Kelime-i Tevhidin ilk cümlesi” La ilahe illallah”...tamam mı?bunu getirip her şeyin durduğu damla denizin üstüne koyuyorum ..ve durduk ,,yaratılmışlıkla bize ihsan edilen her şeyi ait olduğu Zat’a verdik…Bahr-i Umman….artık ben yok” O” var…ya Hakkk..sekte..nokta…ne kadar duralımm Sence?…yazarken bile canım acıyor.diğer bölüme geçiyorum bak, hayal et..
Tevhidi Beka Mertebeleri:1-Cem=hz. İbrahim..2-hz. Cem=hz Musa…3-Cem ül Cem =hz.İsa..4-Ehadiyet-ül Cem=hz Muhammed Mustafa  Aleyhümüsselam Efendilerimiz...yani“MuhammedünrasulAllah”….
bunun için de:  dünyadan üç şey sevdirildi  cümlesindeki başta ve sondaki iki müennes kelimeyi ve ortadaki müzekker kelimeyi hayal etmen lazım..ortadaki kelime” koku”..bunu  alıyorum, tamam mı?bunu işleyeceğiz..aslında hayal ettiğim şeyi henüz istediğim gibi anlatamayacağımı anladım..demek ki hazır değilim..sadece şunu söylemek isterim..Evvel Zamanım demişti ya hani:” görüp göreceğin o, başka bir şey yok..ama onun anlamı ciltler dolusu kitaptır”…ve ben, henüz işe yeni başladığımızı idrak ettim..bu mertebeleri ve vazifelerini anladığımda her şey çorap söküğü gibi akacak…o toprak heykelin yıkılışı…bir defa daha her şeyin durduğu ..ya bunları seyreden arşın üstündeki göz?hep gelip gelip aynı yerde durduğumu biliyorum..ne yapayım?.. ben duvarlara çarpıp yok olmayı galiba çook seviyorum, değil mi?buradan, müennes kelimelerden anladığım =fiiller ve sıfatlar = tüm eşya-i esmalar-çokluk….çünkü varlık  Aklı Kül ün kendisini Aklı Cüzde seyretmeyi dilemesi ile başladı ya hani..Ya Rabbim açılıyor:)yine Senin dediğin oluyor, bak…ben gayret eder, bilmediğim halde ısrarla çalışırsam, Sen bana bilmediğimi öğretip hatalarımı düzelteceksin ya hanii..teşekkür ediyorum Sevdiğim…zaten bir ilim, birde muhabbet verdikçe çoğalırmış ya hanii..yani kendiliğinden… sistemleri öyleymiş..teşekkür ediyorum…işte o heykelin toz olup savrulması fani-yaratılmış-sonlu olanın yok olacağını anlatıyordu aslında…ama yaratılış başladı ve ol kelimesi ile olmak sürekli hale geldiğinde…..Sen bilinmekliğini, bildirdiklerinden seyretmeyi sevdiğinde …..Baki Kalan Vechin-Yönelişin Eşya Oldu… yani:” bak vechi yare:)”
…Sevdiğim, bunun için o kitaptaki bir ayetten, idrak ettiğimi yazacağım:”hz. İbrahim yüzünü verdi “diyor bir ayette..bilmiyorum kelime anlamı doğrumu? …bu herkes için-her eşya için geçerli tabii...ama işte tek halife vasfına sahip  insan olduğundan dolayı;bu ayet Zat’ta Fena olanın;” tutan eli, gören gözü, yürüyen ayağı ,konuşan dili”ni de açıklıyor değil mi?yani..Fena makamlarını bitiren Beka makamlarına geçiyor..ama bu her şeyde, her an oluyor…yani bir kere yaptın, bitti, değil…her an yeniden yaratılan bizler, her yeniden yaratılan diğer mahlukat-ı eşya ile sürekli bu şablon üzerinde seyrediyoruz sanırım…bu şablonun bir diğer adı muhakkak Besmele-i Şerif tir değil mi?her an iniş ve çıkışlar var..süreklilik sağlayamayanlar –istikrarsızlar  kayan yıldızlar gibi  düşüyorlar…kovulmuş şeytandan Allah’a sığınanlar ise.. yani bir gönül e girmeyi başaranlar ise; düşseler bile, Zat Okyanusunda , içinde hiçbir şey olmayan, siyah harmanili  kayıkçının usta elleriyle  denizin içinden alınıp, sandala çekiliyorlar değil mi?(bu 4 yaz evvelinden yıldız deliği manasına gelen bir zatın irtihali sabahından hatıra sevdiğim..kendisini  hiç tanımamıştım..gözümü açınca gelen telefondan öğrendim..)…ya gerçek batmayan yıldızlar..işte galiba onlar da bu alemden göçtüklerinde en derin –yüksek semada  gökte asılı duran kandil-avizelerdeki yerlerini alıyorlar..tıpkı  en nadide kesimli  taş misali ışık saçıyorlar..(bu da Evvel Zamanımın beka aleminde ki yıldızlığına örnek sanırım)…”Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine tutunursanız kurtulursunuz “sözü var  hanii.. geçmiş peygamberlerin sayısı 124.000 miş .. ve ashabında sayısı 124.000 miş..bu bana çok tefekkürlük bir konu geliyor..inanılmaz ilgimi çekiyor..buraya not gibi düştüğümü varsay..yavaş yavaş ….usuletle ve sukünetle…
Sevdiğim….her şeyim…..buraya ilerde daha başka şeyler yazabilmeyi çook isterim..eğer Sen öğretirsen…aslında kara delik ve ak deliklere de dair  birkaç bişi yazmak istiyorum..bu kitapta kara deliklerin gerçek İnsan-ı Kamiller olduğunu yazmış yorumcu..benden de aynı fikirdeyim…fena –beka  yı bunlarla sebollemiş anlattıklarında ..anladığım şekilde, Sana yazmak isterim..sanki vakti geldi ha ne dersin?şimdi benim bir zeytinyağıtakıntım var ya hani….inanılmaz bir takıntıdır o.. hiiç vazgeçmem mesela..o yüzden hz Yahya ismine nedense  özel ilgim vardır..”Garib”, belki de ondandır…bunu kendim de halledince Sana yazarım inşallah ve aminn..işte hani hz Efendimiz  a.s  demiş hani:” deve iğne deliğinden geçmedikten sonra cennete  giremezsiniz”…işte ben senelerdir bu sözün kara delikleri anlattığına inanırım..birde  5 sene evvel bir kitap okuyordum…uzak doğulu tarzdı..Y a Rabbim ..yazar,  kendince hac yolculuğu yapıyor …uyuyor ….rüya görüyor..işte bende iki gece, sabah dek okuduğum bu kitapta ,aynen öyle hayaller görüyordum..sonra kitap bitti ve tabii beni fena halde elektirik gibi çarptı=kitap çarpsın sözü doğru yani:)....bir daha asla o tarz kitap okuyamadım ne yazık..işte o etkileşimden..hayalimi buraya yazmam ama Sana anlatabilmeyi çok isterdim..gerçi bugün bir manası kalmadı gibi olsa da, belki de gerçek anlamı bundan sonra ortaya çıkacak, değil mi?işte Sevdiğim.. ben en katı eşya madde halimizden, en son gaz halimize dek tevhid ederek kendimizi düşünebilmeye çalışıyorum..yani izin verilen hudutların ve aklımızın erebileceği kısımlarında buralar olduğuna inanıyorum..bir şeyi kaynatırsan daima onun sıvısı, suyu ve yağı da çıkar değil mi?ama yağdan maksat rayiha yani kokudur aslında..koku uçucudur…(buna bir isim versek mesela; benim hep akılma Buhurizade  Itri Dede geliyor..bu isim ne güzel değil mi?yaptığı musiki de , ruhu öyle inceltip yükseltiyor sanırım…)bir kara deliğe düşenin; bugünkü  ilimle ancak, bir ip gibi incelerek ak delikten çıkacağını söylüyor ya hani..işte sevdiğim, bende ölüm deneyiminin bu tarz bir şey olduğunu üzerinde tefekkür etmekteyim..ölmek bir yerde madden yada manen yok olup, başka bir yerde tekrar vücutlanmak demek sanki..buna nerden geldiğimi  cümlelerimden anlayabilirsin..ama hz Rasulallahımızın bu alemden bunaldığında hz Bilal-i Habeşi’ye: “Ya Bilal beni ruhlandır “dediği yazıyor değil mi?işte ruhun bir manası da rayiha koku imiş, öyle okumuştum..birde hz Ebubekir’in- hz Rabia’nın: bedenimi öyle bir genişlet ki Allah ım ,cehennemde benden başka kimse olmasın “sözlerinden  de…anlıyorsun değil mi?beni anladıysan bana da anlatırsan çok sevineceğim:)…Seni en yaygın  örtü biçiminde seviyorum:)..bak bu bölüme bir hayal kurgu yapayım…
parmaklarım minare..avuçlarımda kubbeler Ayasofya
ve bileklerimde Camii yazıyor..kaldır başını göğe bak..
ne latif bir yaygın Örtü.. huzurla  salınıyor:)….
bu bölümde şimdilik bu kadar yeter…biz gelelim yine  okuduğum kitaba..bu arada  ikimizde iyileştiğimiz için şükrediyorum….bir daha lütfen beni öyle korkutma.
ilk ciltte Bakara suresi yorumu vardı..bu sureye neden o kadar çok  yer vermiş yaratıcı düşünmek lazım..şunları anladım.. tabii şimdilik başlık olacak.. ilerde bu dosyaları yavaş yavaş, idrak ettikçe genişletip açıyoruz ya, o bakımdan…Bakara Suresi ; şeriatı=sünnetullahı anlatıyor sanki..ve tüm İlahi Nizamı..bir de İsrailoğulları nı tabii..tabiatlarını.. Yaratan :”bir sığır kesin” diyor ya hani..öyle çok yokuşa sürüyorlar ki, hz Allah hani diyor “az daha kesmeyeceklerdi.”işte   ben daha evvel anladığımı, bu kitapta yeni idrakimle doğru algıladığıma inandığım için Sana yazmak istedim..şimdi o bölümde her 10 ayette bir bu kurban  mevzu, soru  cevab şeklinde açılıyordu..yani ben öyle anlayabildim.. benim zannım tabii.aslında taa ilk anda yahudilerin Allah’ın onlara ne demek istediklerini anladığını, ama yaptıkları çirkinliği, gene aynı çirkin –kibirli biçimde kamufle etmek için, sorularla alaycı biçimde, aynı hale devam ettiklerini de..yorumcu; benim anladığım tarzda değil de, mertebeler-insanı kamil ve aklı kül nefsi kül arasında yormuş..en fazla da mürşid- mürid arasında tabii..kitapta ana hakimiyet bu…ben kendi algıma dönmek isterim..işte o istenen boyunduruğa girmemiş ,sarı ,ne genç ne yaşlı  sığır aslında onların katlettikleri peygamberlerin mecazıydı(yahudiler eski putperest gelenekleriyle daima boğaya tapınmayı sevmişler demek ki= neden?çünkü dünya bir öküzün boynuzları arasında dönüyor ya o bakımdan..:) VE yahudiler pek çok peygamberlerini öldürmüşlerdir..oysa ki öldürdükleri Allah ın yöneldiği-kendisine ayna seçtiği ve kendisini temsilen emirlerini dinlemeleri  gereken kişilerdi..  bu bölüme unutmamak için şunu da eklemek istiyorum..hz.İbrahim’in ilk zevcesinden İsrailoğulları oluyor hani..ve hemen tümü hükümran-peygamber…bir tek hz Hacer annemizden İsmail ve ondan da sadece Efendimiz as. dünyaya geliyor..bu bana çok ilginç geliyor..birde esas ilginç gelen:” Ashabım, İsrailoğullarının nebileri -peygamberleri gibidir” diyor ya hani..işte burası tam tefekkürlük bence…sanırım bir ayette vardı ya hani..biz İsrailoğulları na dünya nimetlerini verdik diye.. biz yahudilerle  İsrailoğullarını birbirine karıştırıyor olabilir miyiz ? sevdiğim..?bunu da anlayabilmeyi istiyorum ..bu da bu kadar kalsın olur mu ?…başka…başkaa..çok şey var..ama ben iyi değilim..öbür bölüme geçelim ..dedikodu faslına yani..
tabii yeni tesadüflerimiz var:)nasıl oluyorsa işte takdiri denk:)ben bu kitabı okumaya başladığımda bana bu kitabı ilk veren akrabamın kardeşine  ablam taile gitti..işe bak ki  bu kitabın yorumcusu da egedeymiş..ve ablam orada yaşayan bir baba dostuna  küçük bir ziyarette bulunmuş..ve akrabamız olan kişi onu tektaş alyans sınıfına davet etmesi için ablamı aramış..isim…tel…Gönül Annenin yardımları ile bulmuşlar…ve bir davet..ismiyle müsemma Kamil Amca ,Muhteremleri ve bizimkiler:)……çay içmişler..3 saat vakit geçirmişler..işte iki kız kardeşim bir gün evvel bendeydiler ve mevzularımızdan biri buydu…dün Gönül Anneyi aradım..hata yapmamak için.. O na, ilk andaki hislerini  sordum..kalbim bozulmasın diye…O da, eşi ve kendilerinin izlenimlerini anlattı..buna ihtiyacım var biliyorsun..”masalını bize de yolla “bile dedi:)bir insanı okurken onu da aslında okuyoruz değil mi?aynileşiyoruz..ne yazacağımı bilemiyorum Sevdiğim..ama bir defa daha şunu anladım..aslında en başında anladığım şeyi artık gönül rahatlığı ile yazabilirim…şimdi bu kitap neden feyizsizdi biliyor musun? çünkü o tüm mertebeleri getirip getiriip hep beyne bağlıyordu..yani sadece beyni anlatıyordu..aşkı anlatırken de mürşidinin gönlünü kullanıyordu..yani bunları tevhid edemiyordu..ama benim bir türlü öğrenemediğim  mertebeleri acaip biçimde her halde anlatıp durabiliyordu..oysaki  ben anladığım her şeyi; gönlün –arşı rahmanın yani  insan-ı kamilin gönlünde mertebelendirip anlayabiliyordum..işte burada onla benim tevhidimiz uyuşmuyordu...bilmiyorum..bu bölümü de daha sonra didikleriz tamam mı?
birde kitabın yorumcusu “ hakikat ilmi öğrenildiğinde şeriatın hükmü kalmadığını” yazmış.. o zaman duruyor ve diyorsun ki :ya hz. Peygamber neci?..boşuna mı namaz kıldı,oruç tuttu ve diğer şer-i kurallara kılı kırk yararcasına uydu.. ya hz. Ali..Ali yi sevdiklerini söyleyip, Ali’nin sevdiklerini sevemeyen  bu insanlar alevi değiller ki..sahte onlar.ancak hz Ali gibi hz Ebu Bekir’i,hz Ömer’i ,hz. Osman ı sevdiklerinde Ali kapısından içeri girebileceklerini bir türlü anlayamıyorlar..hz Ali’nin camide şehit olmasını bahane edip camiye gitmiyorlarmış ..hz. Ali  hiç namazını bıraktı mı ?düşünmek isterler mi acaba?demek ki hakikat kolay… asıl zor olan ise şeriatmış…asıl savaş nefis ile tabii ,o bakımdan..onların binalarının da şeriat temeli olmadığı için binaları da yükselemiyor tabii..insan her şeyi bilebilir ama bilmek yaşamak değil biliyorsun..çok az şey bilip onu zevk edip hazla yaşamak , her şeyi  bildiğini sanıp hiç tad almadan öyle gelip gitmekten bin kez iyi bence, değil mi?bazı kişiler var “İLAH-Tanrı yok” diyorlar ama onların türlerine bir bakıyorsun ki ilmini ve cismini tanrı ettikleri kişiden başkasını göremiyorlar…onlara bakınca hep diyorum ki bu ne perhiz bu ne lahana turşusu…baştan ayağa ilimlerinin kuklası olmuşlar..zaten ahir zamanda her şey bilinecek ama ilmi ile amel eden olmayacakmış deniyor ya hani?sanki bunlar onun heykelleşmiş sembolleri..öyle duygusuz ve katı ilimler.. bu benim öğrenim tarzım olmadığı için sana ne kadar şükretsem az..belki bende onlar gibi çook şey bildiğimi sanıp hiç Seni öğrenemeden bu alemden gidebilirim değil mi Sevdiğim..ben tüm cahilliğimle ancak Sana sığınırım..teşekkür ediyorum..
bu  bölüme ekler yapıyorum..geçen  bahar da tektaş alyans sınıfına yeni bir grup gelmişti..kendilerini bektaşi melami diye adlandırmışlar.çok felsefik entel,sanatsaldılar…daha sonra birde yaftalarının içinde alevi de olduğunu öğrenmiştik…önce yemek vardı tabii..ilk defa çok tuhaf bişey oldu..yemeklerin hepsi dondurucudan çıkmıştı ve henüz çözülmemişlerdi..ve kimse sesini çıkartmadı ..yemeklerden hiçbir tat ve keyif alınamadan çoğu da bırakılarak kalkılmıştı..ben daha yemekleri görür görmez demiştim ki “akşamki ders şimdiden belli oldu”..ve Haybabam odasından bir defa bile tüm ısrarlara rağmen çıkmamıştı..selamlamak ve tanışmak için bile ..birbirlerini hiiç görmeden gittiler..derste anlatıcı öyle antik semboller tarihler tüm mistik kitaplardan anlatıyordu ki ,benim hayran kalmamam imkansızdı..tam benim tarzımdı..ama bir şey eksikti işte..o hep kendi rehberinden bahsediyor ve sürekli mürşid olmadığını ima ediyor ve sürekli alt manalarla gelin ben rehberim,  bir ben biliyorum diyordu..bir ara yatsı okundu…görmen lazımdı..o grurp nasıl huşu ile nerdeyse tüm yüzlerinde kocaman bir gülümseme-gözler kapalı ve teslimiyetle  ezanı dinliyorlardı..hepimiz onların bu takvalı hallerine mest seyrediyorduk ve kendimizden utanıyorduk…hayatının tümünü neredeyse ibadet ve riyazetle geçiren, kendine ibadet adına yapmadığı eziyeti bırakmayan bir arkadaşımda habire ağlıyordu..onlar gibi ezan dinleyemediği içinmiş:)..ve sonra bizimkiler namaza kalktılar.. tabii bu bu ehli karizma takvai grup “tıııın “bile demedi..şimdi bunu neden yazdım biliyor musun..hz..Bektaşi Veli bana göre şeriatte çok sert ..mesela bir kuyuya bir damla içki düşse o kuyunun suyu haramdır ve ondan sulanan  otu otlayan  koyunun eti yenmez demiş ya hani..ve şimdikilere bir bak..o bir Pir… Pirlik öyle kolay olmasa gerek değil mi?
birde  hocalarımızdan biri demişti ki: hep melamiliklerinin ardına sığınıyorlar..oysaki melamilik diye bir tarikat yok..o yunusluk misali bir meslek..zaten Nur ul Arabi hz de öyle demiş..bu meşrep dekiler halkın genelde zıttı ile yaşıyorlarmış kendilerini belli etmemek için ya hani…işte demişti ki o zat mesela :”bugün, ben melami mesleğindenim diyen bir adamın herkes gibi olmaması lazım..herkesin yapamadığı bir şeyi yapması gidip Taksim Meydanında kimseden korkup çekinmeden  cübbe sarık namazlarını kılabilmesi lazım..o zaman örtülerinden herkesin şeriat ehli olduğu anlaşılıyormuş..bugünse herkes maşallah tasavvufla ilgileniyor ama hemen hiiç şeriatına giren yok..mesela bugün ben melamiyim diyenin örtünmesi lazım mış..yaaa işte Sevdiğim…yani hep birileri bizi kandırıyor..neden?çünkü biz okuyup araştırıp öğrenmiyoruz..bir adam bulup, neyin nesi kimin fesi araştırmadan peşine takılıp onu ilah edip gidiyoruz..halbuki Haybabam hep derdi ki :”dolar alırken o kadar sahtemi değil mi diye bakıyorsun da, neden mürşidin sahtemi değil mi araştırmıyorsun?”..ona bu yetkiyi veren icazetnameyi görmek en büyük hakkımızmış..dr ların diplomalarını görmüyor muyuz? ..diğer meslek sahiplerinin de..ee o zaman?….gerçi görsek bile bu icazetnameler gerçek mi değil mi anlayacak ilme de kaçımız sahibiz..ehli irfan, adamı görür görmez anlıyor tabii..bizde o idrak ne yazık ki yok.. ve çünkü biz hep başkalarındakine meylediyoruz..aynı cevherin bizde de olduğunu ve bizim terkibimizin ancak bize şifa olacağını hiiç bilemiyoruz…o adamın anladığı kendine…bizim anladığımız kendimize…tevhidin manası tüm değişik anlamlarında  kabulünü  de anlatır..mesela hep diyorlar ki her şey Hak..her şeyi Hak göreceksin..ama Hak makamında kaç kişi dayanıp durabilir ki?hakikatin sembolü hz.İsa bile bir adamın aptallığından kaçmamış mı?ve bizim Efendimiz as..marifet sahibi değil mi?Sevdiğim ben marifeti şöyle anladım bak.Marifet=Ahadiyet ül Cem …tüm çokluğu birlikte seyretme makamı fakat inceliği şu…her eşyaya hak ettiği hakkı vererek adaleti sağlama makamı..eğer bizim anladığımız manada olanı olduğu gibi gör olsaydı ne peygambere, ne kanuna ,ne kitaplara ihtiyaç olurdu değil mi?iki günde birbirimizin gözünü oyar, dünyanın suyuna da kibrit  çakardık ve biterdi..yaaa.. bak, bu konuyu da sonra sen bana, daha anlayacağım biçimde öğret inşallah, olur mu?
en önemli değerimiz akıl yaratılmıştır..akıl mukayeselerle zıtlıklarla ölçüp biçerek anlar..ancak öyle dili ile de ikrar eder yani kelam halinde söyler..ama ya kalp….kalp ne ölçer ne biçer..o sadece anlar ve kalbiyle kişi hep tastik eder..sever.. ve tasavvuf akıl işi değil gönül mesleğidir..bir de hz Kur an da kişilere derece derece hitap ediyor ya hani..işte  bir ayette akledenlere  ve kalp sahiplerine seslenirken bir yerde sadece kalp sahiplerine sesleniyormuş hz Allah değil mi?ama o kalp bizim bildiğimiz kalp değil…farsça da gönül =dil de deniyormuş hani..bu gönül kelimesi ile bizim şu Göynük ü tefekkür ettim geçen ben ve babaannemin olmuş meyveler için kullandığı şu kelime ile bağladım..göynümüş=çok olmuş:)gönül makamı insanın insan olduğu tek yer bence…kamil  mürşid de, müridini reşit kılmak yani oldurmak için gönlüne almak zorunda…Sen demiştin ya hani..o gönle giren bir daha çıkamaz diye..işte öyle bişey işte…aslında ben biliyorum ki tüm varlık o gönlün içinde..ama bunu idrak eden çok az..her şey ,ne olup bitiyorsa o gönlün içinde oluyor ve oradan seyrediliyor..ne girebilirsin ne de çıkabilirsin ..öye deruun ..öyle derun.. ancak yükselebilirsin..
başka Kelebeğim:)şimdi gün ağardı..yeni bir gün daha merhaba dedi..ben birazdan uyuyacağım..ama yazım bitmedi..dün gece Hakimin  tayini çıktı…doğup büyüdüğü semtte Salacağın üstlerinde bir eve geçebilmeyi istiyor..konuştuk..masalıma yazayım mı ?dedim.. “yaz “dedi..belki Sen amin dersin de o da çook sevdiği semtine ve sevdiği kişilere komşu olur ve aminn..şimdi tel geldi kardeşim ve Demirli Hoca..bizim sınıfı masala yazıyor musun? dedi..dersler başlamadı ki dedim..ve kapı çaldı..komşum geldi..geçen masalımdaki ayın evrelerinden çok etkilenmiş..dedi ki :”sen büyük bir namaz kılıyorsun sanki masallarında”…aslında bu onun kendi yüksek idraki..ama bana böyle güzel şeyler duyurduğun için teşekkür ediyorum…hep kendimi yeriyorum ya, bu sefer öveyim dedim..
hep dinlerken ağladığım bir şarkı var Sana onu yazmak istiyorum..Arabi Hocadan mış..müzik ve ses harika ama esas sözler.tercümeler ne kadar doğru bilemem lakin Seni yani İnsan-ı Kamilin gönlünü anlattığı için yazacağım..
bugüne kadar  Ben’im le aynı evde oturan
Can Dost’umu görmezden gelmişim
Dinimin olmadığı şu anda,O’nun dinine tabiyim
Ve artık kalbim….Bütün suretleri kabul eder oldu..
Ceylanlara otlak….Rahiplere manastır…
Putlara tapınak…Hacılara kabe …
Tevratın levhaları…Kur’an ın sayfaları..
Aşk Dini’nin yolundan gidiyorum ben şimdi..
Ne tarafa yönelirse Aşk Kervanı
Aşk tır benim Dinim İmanım…..

(Amina Alaoui-aşk kervanı-ode ibn Arabi)
bu teferruatlarda Seni değişik başlıklar ve değişik mertebelerde seyredebilmeyi düşünüyorum..HER YENİ ALGIMIN HAKKINI VEREREK ALGILAYABİLMEYİ  UMUYORUM..ADALET biz insanlara göre başkadır..Allah ın adaleti  ise tam olduğu gibidir..aynı ezelde nurunu saçması misali sanki..yani kimini nura boğarken, kimine bir huzme, kimine bir güneş, kimine bir ay, kimine bir yıldız, kimine karanlık… ….Ay ın iki yüzü var biliyorsun..ancak Aşk her şeye tahammül edebildiği için;Yaratıcının  aşkı icad ettiğini  ve her şeyi de neden aşkından yarattığını anladım..tüm zıtlıkları birleyen sadece ancak O olabilir..tüm AliCemgiz oyunlarının Senden tezahür ettiğini biliyorum..Seni hala çok tehlikeli buluyorum..hala korkuyorum..ama işte seviyorum..tüm bu teferruatı da Seni anlayabilmek için yazdığımı biliyorsun değil mi? ama kalbimle de hissederek, ürpererek, tüm hücrelerimdeki mıknatısiyetle de sevebilmeyi..Seni tanırsam korkmam severim ya hani..o bakımdan..bir gün bin bir gece masallarındaki gibi masalımız bittiğinde bizimde Şehriyar ve Şehrazat gibi(sanki aklı kül  ve aklı cüz misali)Ne idim? Ne oldum? Ne olacağım? manalı çocuklarımız olur belki.:)çocuklara Sen bakarsın.. ben de bizi yazarım aynen şimdiki gibi..Bizi şimdiden seviyorum…Bizim O  halimizi ise daha çok seviyorum…

 
 
Nur Cihan
17.08.2010
nuralem7@hotmail.com

11 Ağustos 2010 Çarşamba

ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI - 1







ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI - 1
münacat:) bugün günlerden çarşamba....işte Sen ve ben karşı karşıya...işte her şey hep aynı..sohbet hep aynı..sitemler..sitemler..sitemler..ama işte...konuşuyoruz ya önemli olan bu..ben Seni hiiç dinlemesem de, Sen beni hep dinliyorsun...Sen ne güzel dinliyorsun..ben SEN i dinlerken bile DİNLENİYORUM...beni bırakmadığın için teşekkür ediyorum...28-7-2010
merhaba Sevdiğim merhaba…yine bennnn..baştan ayağa kusur,entel dantel dikenli sarmaşığın,salkım saçak püsküllü belan:)….ne kadar kaçarsam kaçayım-Senden başka gidebileceğim hiçbir yer olmadığı için, işte yine geri döndüm..galiba en büyük yalancı benim değil mi?işte Seni terk edemeyeceğimi çook iyi anladığımdan, onun yerine; Sana yazmayı,kahveyi ve sigarayı bırakmaya karar vermiştim en son:)kahveye dayanamadım ,diğeri isteyince –bazen hemen bırakabildiğim bişey nedense…ama masallarım…Ya Rabbim!!.. yazmayı bıraktığımda hemen unutuyorum..okuduğumda o sözleri nerden bulup yazdığımı anlayamıyorum. yazmadığım vakit başıma gelmeyen kalmıyor..neden?hani ,bana iyi geldiği sürece yazacaktım…sanki göreve dönüştü..masal yazmak hayatımda düzenli yaptığım ve en uzun sürdürebildiğim eylem biliyor musun?oysaki benim tek taraflı anlaşmam da ne demiştim.. istediğim –onu alın,bunu da alın,şunu da istemiyorum= ne olduğunu hala bilmediğim her şeyi Sana veriyordum.. bir tek şartım vardı…Ya Rabbim!!.. şimdi düşünüyorum herhalde benim kadar komik bir derviş aday adayı olmamıştır değil mi?herkes bir şeyler almaya gelir- ben vermeye..(bilmiyorum ya, yeni işte..cahil.. lakin herkesin her şeyini verdiğini nihayet yeni öğreniyorum=bilmeden en doğru olanı yapmışım meğer:)..ama bir de şartım vardı!!?..gülmüştün..peki sen ne yapacaksın? demiştin ya hani..ben hiiç bişey yapmayacağım,”sadece Seni seveceğim “değil mi?işte aklımda bu var..aslında masal yazmak bişey yapmak değil belki de, düşüncelerim dağılsın diye demiştin ya…bilmiyorum..demek ki ben ancak yazarak sevebiliyorum, öyle de anladım…bu sefer ne yazacağımı bilmiyorum..ama söz dinleyerek işte gene yazıyorum..en iyisi, her zamanki gibi yine kaldığımız yerden başlayalım mı?bu arada hala gözlerim aç ve kaç senedir orucun gerçek manasının bunun üzerine kurulu olduğunu düşünmekteyim..ve bunun asıl deruni tabii..henüz yazabilecek kıvamda değilim.. o yüzden yazamam…açlığım giderilince bunu anlayabileceğimi çook ii biliyorum sevdiğim..iftara bir milyon baloncuk vakitvar bence:)
İşte en son masalımdan acayip bir huzura kavuşmuştum.böyle boşlukta gibi sakin ve huzurlu bir salınım vardı…içimdeki tüm harflerden beni mahveden düşüncelerden kurtulmuştum ..oraya yazamadıklarımı başka bir yere yazıyorum biliyorsun..sandım ki o gelen tüm dosyalar, tümm harflerim bitti..zaten onlar bana ait değildi ya…işte birkaç gün sonra her şey yine değişmeye başladı..acaip şeyler aklıma gelmeye başladı..yine düşüncelerimi durduramıyorum..öyle hızla akıp geliyorlardı ki..beni çook yoruyorlardı..ama benim Sana ihtiyacım vardı..ve Sana benden çok ihtiyacı olanlar vardı..ve tabi yeniden okumaya başlamıştım hani…işte ilk cildini bitirdim.. ikincinin ortasındayım..ilginç şeyler öğreniyorum..nasıl ki herkesin DNA sı farklıysa,o kişiye ait tüm özelliklerde tek ve biricikti ya hani…tabii bu durumda herkesin anladığı Allah ı da farklı oluyor ve imanı ve algılayışı da değil mi?işte bu okuduğum Hz Kur’an yorumunda,kelime manası yerine anlamlar :nefsi kül ve nefsi cüz,mürşid mürid,ruh nefs,mertebeler arasında yorumlanmış..değişik …ben beğendim..benim meşrebimde ya, o bakımdan..henüz bitmesine bir buçuk kitap var….aynı benim buçukluğum gibi yani..yani Hacı Bayram Veli hz. nin o buçuk dervişi gibi sanırım..henüz onu bile çözemedim..lakin benimle aylarca ne alay etmişlerdi görmen lazımdı…kimse anlamını bilmiyordu..fakat ben buçuğu tamamlayacak olanın Sen olduğunu nedense biliyordum Sevdiğim..onlar benim bir türlü sevdiklerim tarafından ,onların bildikleri tarzda resmen okeylenmeyişimle ve elimde bunu ispat edebilecek hiçbir delilimin olmaması ile çook dalga geçiyorlardı biliyorsun değil mi?”git olmadı,bir daha sor,hahah.. git bir daha sor..sen çok inatsın ya uğraşamazlar senle,kim bilir ne dedin, söz dinlemeyeceğini anlamıştır ondan..git gene sor…”..beni çook ağlatmışlardı..kimse bana inanmıyordu, kimse.hatta yetkin bilinenler bile. Hatta bir defa bu anlaşılmaz halim için çook ağır sözlerinden daha ağırını bile duydum..üzülmüştüm ama Yaratanım onun bana izafe ettiği şeyi onda bana seyrettirdi..çoook teşekkür ediyorum…buçuğun olduğum için şükrediyorum..bununla gurur duyuyorum..Sevdiğim..tanımlanmış Tamlığım.. Efendim..
ve başkaaa…kitap çoook yüksek tefekkürlü bence.. fakat şu da var…feyizli değil nedense(edebi olmayıp edebi yatırdığından sanırım)..yani okurken, başka kamil kitaplarda olanlar olmuyor.. mesela hiiç ürpermedim,hiiç ağlamadım,kitaba ait rüya görmedim,hislerimde bir defa bile mıknatısıyet meydana getirmedi…kardeşim sık sık arayıp kaç sayfa okuduğumu soruyor…işte en çok mertebelerle anlatıyor yazar..yani benim öğrenemediğim şeyin(=neş’e min, mertebesiz olduğunu da biliyorum.. )fakat yinede okuyup emek vermem-delil lazım ya, o yüzden öğrenmeye gayret ediyorum..ona, anladığım kadar: cem,hz. cem,cem -ül cem ve ehadiyet -ül cemi ve temsil ettiği peygamberleriözetledim..sen daha anlayamamışsın, sakın başkasına anlatma dedi:)bence de..ama bu yazdıklarımı hiiç bakmadan yazdım..bunu ilk defa başardım…bu sıralamayı ve temsil ettikleri kişileri en azından öğrendim(bunu anlamamın Füsus’u anlamamı kolaylaştıracağını da çözdüm mesela..benim için bu çok anlamlıydı)..tabii fiillerde- bunu yaşarken anlayarak anlatabilmem lazım ki olsun..henüz olmadı yani..birde Senle yaptığımız şeyin bu tarz bişey olduğunu hissettim..tabii bizim ki masaldı ve daha hayata dönük uygulamalı cihan tarihi misaliydi..çünkü benim ilgi ve anlayış alanım yani esma terkibim camisi için bu gerekliydi sanırım…camimin içine yeterince harf ümmetim dolmadığını,olması gereken kelimelerden mürekkeb cümle için henüz çoook erken olduğunu bile idrak ettim..bu yorum biterse ve ben daha üst düzeyde algıya sahip olursam belki ileriki yıllarda Bursevi hz nin tefsirine yönelebilirim- çok fazla ciltmiş ya hani..bence henüz erken..bilmiyorum ki, lisanı nasıl?..çünkü ben korkunç bir Türkçe ye sahibim biliyorsun….tabii birinin o kitapları bana hediye etmesi de lazım=tercihim canlısından yana..seyrederek okusam olur mu?:)lütfen…..


aslında şuan okuduğum kitaplar bana 2 sene evvel gelmişti.. Sana hikayesini yazayım bak..bir rüya görmüş çocuğun biri..bir daire paydalara ayrılmış ..ve dışarı çıkmış dilimler..işte hz. Pirimiz Mevlanamızın …. sayıdaki ölümleriymiş..o vakit kısıtlı olan birkaç kişiye sormuştum..kimse bilmiyordu..ama bir akrabam bana “İsmail Hakkı Bursevi hz ve Tamamü’l Feyz(2. Kısım)”adlı eserini birde şuan okuduğum kitabın 2 cildini hediye etti..Bursevi hz nin kitabında bu 4 ölüm anlatılıyordu..beyaz,kırmızı,siyah ve yeşil..işte tabii anlamasam da ,okumuştum o bölümü sadece..diğer kitaplara ise açıp ta bakmamıştım bile ..onları bir yıl kadar sonra geri istediler.. verdim:)demek ancak yeni okuyabilecek hale gelmişim ki geri geldiler..bu kitap herkes için değil, onu anladım..pek çok kişi kendi zannına göre her yere çekebilir..çok sert bir kitap..edebli okumak ve takılmamak lazım bence..benden de sadece okuyor ve öğrenebildiklerini alıyor..çünkü ben başka bir varlığım ve algım da, esma terkibimde farklı..öz-hakikat hep aynı fakat teferruatta zenginlik olmalı..bir Yavuz Sultan Selim Han severi olarak hazineyi hep biraz daha biraz daha doldurmak lazım sanırım değil mi sevdiğim?işte bu dört renk ölüm üstüne biraz bir şeyler yazmak istiyorum..beyaz ölüm açlık demekmiş..Ramazan a giriyoruz ya hani..kendi kendini yakan ay..o kandil ayeti misali..yada benim tarzımda harflere ve kelimelere dalıp: kara kıvırcık saçlarının alevinde yar e ram-kurb an=yakın olmak misali….kırmızı ölüme mevt-i camii de deniyormuş..ne ilginç değil mi?:)..Arabi Hocaya göre bu ölüm daha fazla melamiyedekiler de görülüyormuş..ve ölüm demek tövbe demekmiş..yeşil ölüm yamalı giysilerle sembollenmiş..aynı tabiatın her daim değişen yeryüzü nebatatını simgeliyormuş bu yamalar..ve siyah ölüümm..ezası= cefası fark etmeyen?!! ve sevenin sevdiğinde fena olmasıymış..bak burayı unutma olur mu?:)...başka ölümlerde vardır muhakkak..ben kendi rengarenk noktalarda kalan son anım üzerine baktım:)gerçekten bana o kadar acı çektirecek misin yani… çook ayıp bence..yapma olur mu? Lütfen!!..

bu ölümlere bakıp toprağı düşündüm mesela..topraktan yaratıldık ya hani..nasıl beyaz,kızıl,sarı ve siyah ırk varsa…onların mayalarındaki ilk toprak zerresinin temsil ettiği manayı düşünmek istedim..tabii henüz bulamadım..Sen anlat diye yazıyorum..Sen benim tüm hatalarımı seviyor ve düzeltiyorsun ya ondan..alay etmeden düzelt lütfen olur mu?(gerçi alay bile etsen ben çok gülüyorum:)kendimi kötü hissediyorum sonra tabii..şimdi herkes kendi sedefinin içinde bir inci olacaksa eğer, onu meydana getiren toprağın üstüne sedefini saracak değil mi? İncilerde renk renk biliyorsun…mesela dünyamız biricik eşsiz mavi inci değil mi?:)sanki Güneş ve Ay ın evladı..İKİ AYN’A ARASINDAKİ SIR..O DEMİR MİL…iki cazibe arasında ,sürekli aynı iki elin parmakları= burçları üzerinde meşk-ü sema eden bir cihannüma-ü kalp…esasında değirmen….öyle bir değirmen ki üstündeki herkesi elekten geçirir misali kevgire çeviriyor=şerha şerha olmuş gönül lazım ya, o bakımdan değil mi Sevdiğim:)
sonra..ilk hafta cumartesi pembecik ve beni bir şoför gelip aldı..Evvel Zamanın dostu Hüseyin Salahi Beyin işyerindeyiz….girişte 350 yıllık bir fıskiyeli çeşme var..özel imalat gülsuyu akıyor ve acaip kokularla yukarı çıkıyorsunuz.. güzel bir yer..antikalar var..geçen hafta Devam Eden Gölgeler onu davet etmiş ve kendi yaptığı bir minyatürü hediye etmiş..duvarda asılı.. onu tanıyorum..(O, şimdi memleketteydi..davet var...12.masal tam bittiğinde olması ne ilginç değil mi?...gitmedim.. Her Şey de TEK , Sen SİN çünkü..)….

sohbet… işte acaip şeyler konuşuyoruz..o kendi üç beyaz adamını anlatıyor..manasını:)…ameliyesini de..ve pek çok güzel şey…Ege Bölgesinden; hakkında hiçbir bilgi edinemediği, lakin kendisini ismini adresine dek bilen yaşlı bir ama ‘nın, yaşlı bir hanımla geçen hafta yolladığı yeşil ipek püsküllü antika şalın ve çok eski- harika işçilikli yatağanın hikayesini dinliyoruz..gönderenin kim olduğu hala bilinmiyormuş..burada birde güzel bir odacık var tabii..misafirleri gelecekmiş, bizi oraya aldılar..bir saatten fazla o güzel yerde iki kişi oturduk.kahve içtik..kilitsiz olan her şeye baktım..kılıçı kınından çektim..harika bir nakşı vardı..yazıları da muhteşemdi ve hala çook keskindi..kandiller mumlar,emanetler,yazılar,acaip güzel bir yer.. bir asa vardı..muhteşem işçilikli,ahşap..başı ejder şeklinde.biliyorsun,nefsime çook düşkün olduğumdan bunu bayağı inceledim:)....altında; ahşap üzerine Mevlevi destarlı sikke tablosu asılı.. böyle bir iş yeri ..buranın benzeri yokmuş..zaten olamaz, çünkü gerçekten farklı..sonra ev sahibimiz ;çok feyizli bir yer dediği ,hz.Pir Abdülmecid Sivasi ve aynı yerde meftun olan Pir Abdülehad-i Nuri Sivasi hz in türbesine bizi götürdü..o hafta masalımda çok siyahlık vardı ya:)işte bugünde öyle karaydı..ev sahimiz gibi burasıda halveti şabaniymiş....her yer siyah..ama güzel..huzurlu ve bakımlı bir bahçesi var..bahçede çay içtik…biri var..bize tarihini anlattı..değişik biri..çook esmer…isminin önünde pek uzun pek çok lakabı var..ona farklı davranıyorlar..içeride duvarlarda şirine şiirleri çerçevelenmiş.bize kitap hediye ediyorlar..içindeki ithaf bu beye ait..o devam ettiriyormuş anlıyoruz.. hep çook beğendiğim ve anlamını bilemediğim içerde yazılı olan şu satırların hikayesini soruyorum..Bakai Baba da anlatıyor…
Semâdan sırr-ı tevhidi duyan gelsin bu meydana,
Bugün Nûrî imam oldu, uyan gelsin bu meydana!
sonra yine kitaphaneye dönüyoruz..yemek…yeni cd si çıkmış biri geliyor..bereket parası alacakmış ..bizde istiyoruz tabii:)nasıl bişey henüz görmedik.. siz bekleyin, size farklı diyor..bize sürpriz yapıyor..içeriye geçiyoruz..emanet duran çoook eski ve acaip sembollerle içi dışı tıka basa dolu şifa tasına bir avuç bozuk para atıyor :” eşit sayıda bölüşün” diyor ev sahibi.. bölüşüyoruz.. bil bakalım ne düşüyor?..tam masalımın sayısı kadar yani 12.. işte benimkini beyaz bir keseye bağlıyor..bakalım ne olcek:)ona, yaşadığımız bu olaydan sonra; Ahmed Kuddusi hz nin icazetnamesini basıp dağıtır mı diye soruyorum..”neden olmasın, inceleyelim, soralım bakalım “diyor..sahte mürşidler den konuşuyoruz..herkesin canını çook fena yakıyorlar ya o bakımdan..ve bizi evimize bırakıyorlar..harika bir gündü bugün ..teşekkür ediyorum..

sonraaaa..kitabımı okuyorum..kimseyle görüşmüyorum..acaip bir imtihanın kıskaçları arasında çırpınıp duruyorum..kendimi teselli için hep şunu diyorum:Ya Rabbim bunu tanıyorum,artık alıştım..Sen beni hiiç bilmediğim, tanımadığım şeylerle imtihan etme.. Sevdiğim!! artık olmuyor..eğer kızmazsan yakında bu konudaki o devasa gururumu yerle bir edip – utanç içinde şikayete geleceğim..çünkü sabrın bittiği yerde yeni yeni sabırlar çıkıyor ve artık bizim kabağın canı fena halde acımıyor…kanıyor…saçlarım her geçen gün biraz daha kış oluyor yani..yeter artık dersem biter mi ,lütfen..lütfen..lütfen…

Seni fena halde özledim..yoksun..yoksun..yoksunn..hep yoksun..YOKUZ..YOK..çözüldüğüm halden toparlanamıyorum..hiçbir yere ait olamadığım için darmadağınıkım yine..aslında bu halimi çook seviyorum…çözünük durmak çok güzel ,lakin bu alemde olmuyor…canım çook yanıyor ..bir tek Sana ait olabiliyorum …imdat dileniyorum..el yardım gözyaşları..meşgulüz…yardım edemezmişiz..çünkü Sevdiğimin de fena halde gönlü yanıyor..lakin ben yardım edeceğini biliyorum…bu ızdırabın, yazmadığım için olduğunu düşünüyorum..o gün yazmaya karar veriyorum.gece yarısı bir hayal..kürsüdesin..masala devam etmemi söylüyorsun..sonra görüntü gidiyor karanlık..yazıyorsun..kalemin hışırtısı hala kulaklarımda.. hışır hışır yazıyorsun..ve mürekkebi kırmızı….yaz dediğini anlıyorum..sonra bir ayet gibi bir şey okuyorsun..unutuyorum..uyanıkım..ne olur? anlamı ne ?diye çırpınıyorum..öyle hızlı çok zarif bir şiir okuyorum ki ..çoook hızlı akıyor..hiiç hatırlayamıyorum yine..sadece anladığım manasını Sana söyleyebilirim..nar nurun içinden çıkıyormuş..batılla-zulmetle ;nuru hakkı anlatıyormuş..aslında acıtmıyormuş..aynılarmış..saatlerce odama doğan taçlı şeyi ve perdelerime nasıl güneşi getirdiğini düşünüyorum..benim güneşimin içi dışına çıkmış-serin ve yakmıyordu aslında..peki ben neden hala cayır cayır , bu idraksizlikten dolayı kavruluyordum…neden?..işte Sevdiğim, ben Sana layık bir talebe hiiç olamadım..ne yapsan başaramıyorum..istidadım yok bence..daha sevmeyi bile öğrenemedim….ama yakarışıma cevap verdiğin için çook teşekkür ediyorum..gördüm ya, benden yazıyor işte..yine barışıp anlaştık yani..
pembe şekerden kolyemiz var artık biliyor musun? üzerinde minik minik gözler var….ne demek bilmiyorum..Sen Varsın…gerisi mühim değil..

ve hafta sonu için Bandırma’dayım. akşam..Tekke Camisinin güzel ve bakımlı bahçesindeyiz..”sarı gülüm yok ya artık “beyaz gül koparıyorum..onu iki sene evvel buraya bir çocuk getirmiş…başucunda uzamış ve açmış..sonra, Evvel Zamanın dostu Mehmet Ali Amcasına götürüyor pembecik..O,bir İHL eski müdürü..70 yaşlarındaymış..çocuk, O’na okulunu bitiremediğini anlatıyor..”olsun” diyor..o okulun bir kapısından girip diğerinden çıksan bile yeter..masonların oyunlarla nasıl İHL ni yok ettiklerini anlatıyor..dostluklarını anlatıyor..Haybabamı anlatıyor..başka bir yere tayinle gidecekken Ali Ulvi Amcanın “sakın gitmeyiniz.. Ali Efendiye hizmet için burada kalınız “sözü ile nasıl burada kaldığını anlatıyor..sohbet çok harika ..imtihanlardan soruyoruz..O, peygamberlerin ağır imtihanlarını anlatıyor..hz.İbrahimi..dost ya hanii..melekler O’nun malı var …malı ile imtihan et demişler..Mikail veCebrail a.s insan kılığında gelip O’ndan bir şeyler istemişler..hz İbrahim’in çok büyük bir sürüsü varmış ve o sürünün yarısını onlara vermiş..melekler hayran kalmışlar ve tebrik edip kimliklerini açıklamışlar…imtihanı kazandın ve biz sürünü alamayız demişler..hz İbrahim” ben verdiğimi geri almam” demiş ve o sürüyü vakfetmiş..işte ilk vakıf buymuş ve hz İbrahim tarafından kurulmuş:)..sonra sevdikleri ile ve sonra canı ile nasıl imtihan olduğunu anlatıyor..ev sahibemiz çok özel bir duruşa sahip..ben onu çook seyrettim..sanki çook eski tarih sayfalarından çıkıp gelmiş gibi ve gözleri çok güzel- derin siyah mercek..


gece..uykudayız..Evvel Zamanımın odasında..içinde O’nunda oturduğu ciddi siyahlı bir meclise sadece bir anlık şahitlik ediyorum..Pazar günü..Hüseyin Salahi Beyler geldiler…kahve..sütevine gittik..dağıtılmak üzere getirdikleri kitapları bırakıp yola çıkıyorlar..giderken çocuğa diyor ki “o dediğin şeyi unutmadım..beraber konuşup yapalım “diyor..çocuk “gerçek mi ?“diyor..tabii diyor matbaacı..çocuk:” böyle özel vakitlerde dağıtılmak üzere hz Peygamber a.s ın şebeke resmini ve açıklamasını basar mısınız?…çünkü herkes hz pir Mevlana’nın kabrini O’nun sanıyor..hatta ikisini de basalım olur mu? diyor..”çok güzel bir fikir, senle bunu konuşalım “diyor ve gidiyorlar…çocuklar sütevinde yeni dostlarıyla otuyorlar..adı Özer Candan Beymiş..bu masala yazdığım kişilerin hemen çoğundan onları kurgulamak için hep izin aldığımı söylemek istiyorum..O, 80 li yaşlarında..beyaz at kuyruğu saçları var..oldum bittim uzun saçlı –salkım saçak kişileri severim ..lakin hiçbir vakit ööyle uzun saçlı arkadaşım olmamıştı..nedense beğendiğim tüüm uzun saçlı tipler saçlarını kesiyorlar ve ortaya güzellik çıkmıyor:)O az evvel Hüseyin Salahi Beye şöyle demişti..kutuplar birbirlerinin hazinelerini ölçüp biçmeyi severlermiş....kasasında ne kadar ayet var,ne kadar hadis var..ne kadar öğrenci kapasitesi var ve nereye dek çıkartabilir?... ne ilginç biri değil mi Sevdiğim?..sohbet çook güzel..o zeytin çekirdeklerinden tesbih yapıyormuş..ve birden cebinden bir tesbih çıkartıp çocuğa hediye ediyor..O, Devleti Aliyye’nin buharlı makinelerinden anlayan ve tüm selsebillerini onaran tek kişi ünvanını muhafaza ediyormuş(=ne müthiş bir tesadüf değil mi sevdiğim ve teşekkür ediyorum:)..Haybabamı, çıraklıktan ilk kalfalığa geçişinden itibaren tanıdığını anlatıyor:”çok yokluk çekti,hiç yılmadı ve çok çalıştı-başardı” diyor....mekanına davet ediyor..acaip, kütüphane misali bir adam..maşallah..mesela ondan, yeni tamamlayıcı bilgiler öğreniyorum…hz. Eba Eyyüb el Ensari, İstanbulu fetih için iki defa gelmiş..3 değişik yerde de karargah kurmuş..1. Karacaahmed karşısında..hz. Fatih in mescid yaptırdığı yerdeymiş..2. Kaşgari Tekke..3. Haliç tarafındaki Tekbir Tepe (bugün ismi anlamsız Tokmak Tepeye çevriliymiş)Ona sebilleri soruyorum..Aziz Mahmud Hüdai hz nin şu sözlerini söylüyor..”sebil : ilm-i simyaya ait şahıs demektir”:)……..”bu fani alemde nefesini sebil etme,nefesi kimya et”..70 değişik yerde + - kullanılır..adam yetiştirmek,manevi evlat yetiştirmek,evlat yetiştirmek .. ….işte bunlarda kendini selsebil etmek demektir..her işte selsebil olur..mürşidim Muhiddin bin İhya hz derdi ki:13-14-15 nisanda kevser havuzundan bir damla dünyaya iner ve dünya onunla hayat bulur..ne güzel değil mi sevdiğim…TEŞEKKÜR EDİYORUM…


camideyiz..Eraydın Hocanın muhteremi geliyor..onunla ilk defa tanışıp konuşuyorlar..çocuk O na :”ben sizleri hiç tanımıyorum fakat geçen hafta bir hayalden … … belki size mesaj vardır “diye anlatıyor….”Seyyid …. Eraydın Aşkın Gözyaşları” o ağlıyor ve anlatmaya başlıyor:Haybabamla Selçuk yeni tanışmışlardı..Haybabam O nu hergün istiyordu..sürekli gel diye arıyordu..haftada bir mesnevi dersine gidiyordu oraya..birbirlerine çok düşkünlerdi..o kadar çok ısrar ediyordu ki Haybabam, bir gece şöyle dedi Hoca:”mesnevi yazıyorum ..eğer çok istersen bırakır şimdi gelirim.. sen karar ver”…Haybabam da bir çocuk gibi mahzun” tamam, tamam yaz” dedi..bir gün Selçuk, O na demiş ki:bak sana öyle birini getireceğim ki görür görmez aşık olacaksın..ve Bandırmalı Ali Efendimi götürmüş..işte o zaman diyor Selçuk, Haybabamı görmen lazımdı..sanki bedeni -gövdesi -birbirlerinden ayrılmış- havada yürüyor gibi oldu..işte o an sarhoş oldu..aşk sarhoşu..”
camide mevlid-i şerif var..ilk defa mevlidin sözlerine ağlıyorum.hayret ediyorum..sözler..kelimeler..cümleler ne muazzammış, şimdiye dek hiç fark etmemişim..üzerinde tefekkür edilse neler neler anlaşılır değil mi?çıkışta Latif Sultanın mekanına gittik..adı gibi sadece beyaz..şaka gibi ..yazılar bile zor okunuyor..toprağına, dostundan, pembe beyaz akide şekeri bırakıyorum..arabadayız.. kardeşim yeni bitirdiği- hayran kaldığı ve sık sık nasıl söz dinlenir? bölümlerini bana okuduğu 40 mektubu tavsiye ediyor..kitabı istiyorum, vermiyor:)onu İbrahim’e hediye etmiş..ondan istiyorum..tabii ki alıyorum…işte böyle…sonra gece Latif Sultanın odasındayım..hayatımı değiştiren bu insanlar için,onları sevmekten başka hiçbir şey yapamayacağımı bilmek tesellim..erişilebilecek en A’li Makamlarda ve Vazifelerde bir ve beraber olunuz inşallah…ve aminnnnnnnn..işte şimdide söz dinleyip Sana yazıyorum..hiçbir ilmim olmadığı için ancak bu kadar dedikodu yapabildim…beni bırakmadığın için ve sözünün eri olduğun için Seni Seviyorum..aslında hiçbir zaman bırakmayacağını biliyorum…ben huysuz ve çook geçimsizim..çabucak dağılıyorum….işte yavaş yavaş..usul usul sanırım olgunlaşıyorum..bu hafta ilk defa büyümeğe karar verdim..ama her zaman büyümeyeceğim..canım istediğinde..tamam mı?

ve bir teşekkür:Sevdiğim, ben anladım ki ,yazmak benim için en kolay amelmiş..asla istediğim yeterlilikte resim ve ilgi duyduğum hiçbir şeyi yapamayacağımı biliyorum..oysaki,yazarak resmi çizebilirim..hayaller tasarlayabilirim.. en ufak bir kabiliyetimin olmadığı çook sevdiğim müzik yapabilirim..okuyanda rüyalar cereyan ettirebilirim…inanılmaz rayihalar duyurabilirim..tabii bunun için benim Sende pişmem lazım…gerçi nohut gibi vur kafasına –tencereden kaçamasın pişiyor görünsem de, rondodan çekildiğimin farkındayım…mixer Sen olunca başka oluyor tabii:)..benim çorbam bile içilmez bence:)
önce kelam - kalem vardı ve o levhe yazdı ya hani..işte olan da tüm bu yazgıdan oldu onun misali sanki..ben bunu idrak edemediğim, o kadar direndiğim için özür diliyorum..gerçi yine öyle şeyler yapacağım ne yazık ki, ama daha çabuk geri döneceğim..çünkü ben yaratılmış aciz bir kulum..hatalarımla Sana sevimliyim..Sen de hep beni affedersin değil mi?Seni pespembe akide şekerleri gibi seviyorum… ÖZLEDİM..
Nur Cihan
12.08.2010
nuralem7@hotmail.com

4 Ağustos 2010 Çarşamba



















bugün 4-8-2010.............
bu gün Sen geldin düşüme...
aynı 4 yıl evvelki bir bayram sabahı halindeydin..
genç ve siyahlı....
işte yine ders vardı ..anlatıyordun..YALAN...
...koskocaman evimin her odasında YALAN..
tüm hücrelerimde YALAN...
bu gün Seni anmadım sanma...biliyorsun işte söyletme..
yarın yine doğuşunu kutlayacağız ya.....
yarına ..bugüne..diğer yarınlara doğuşunu...
hani demiştin ya..
"biz ölmeyiz,hay ız..bize sorgu sual yok..vazife devam edecek şimdi ve ebediyyen ..biriz beraberiz..."
Sen hala varsın..hep varsın...ben herşeyden habersizinim..
Seni bir milyon gönül baloncuğu gibi seviyorum..
ve her şey için teşekkür ediyorum....

ruhum latifen.....