8 Eylül 2010 Çarşamba

ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI – 5


ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI - 5
Evvel Zamanı Busegah-ı Varis-i Makam Velayet-i Risaletnebi…Başgözüm ..Efendim..Elhamdülillah ve Aminn..(27 Ramazan 2.1.)
Merhaba Sevdiğim Merhaba.. öğrendik ki unumuz ve yağımız varmış..eee Sende duha yı şeker olduğuna göre…ne duruyoruz helva yapsana kıvamındayız değil mi?Sevdiğim…Her şeyim..galiba birazcık korkuyorum..ama yine de hevesle bekliyorum..anlıyorsun değil mi?
çarşamba günü.. arkadaşım, tüm gününü bana ve iki yakınına ayırdı sağ olsun..organize ettiği geziye arada  müdahale ettim..böylece şimdiki seyahat ortaya çıktı.. ilk evvela Seyid Nizam hz ne gitmek istedim..itikaf..bunu hayatımda ilk defa deneyimleyecektim..onlarda hayatlarının ilk itikafını istediler ve biz bir saat sonra cami dışında buluşmak üzere sözleştik..malum dünya kelamı yasakmış ya onun için..bizim cinsimizin konuşmadan durabilmesi çok zor.. bu itikaf harika bişey bence…ama bakalımm:)üst kattayım.önce öğle namazı ve itikaf için niyet namazı..Kur’an,hatime devam…birazdan aşağıya sandukanın yanına iniyorum..otobüslerle, galiba başka şehirlerden gelen hanımlar var..birde bir erkek cinsi var…Ya Rabbim sürekli dır dır, kadınların iç taraftaki yerlerine gitmelerini söylüyor…sesi yükseliyor….sesi şiddetli sataşmaya ve tacize dönüşüyor…Ya Rabbim lütfen,itikaftayım yani:)sabııırr…on dakikam kaldı..en dayanamadığım şeyi yapıyorsun.. içimden çığlıklar atıyorum.. lütfen yani… kadınları kovalıyor..kimse dinlemediği için dışarı bağırarak çıkıyor.. bas bas kadınları oradan çıkartmaları için kriz i fitne yaratıyor…ohhh..Allahım bir saat bitti..:)yapacağım şey için Seyid Nizam dan özür diliyorum.. çünkü ilk itikafımı O’na hediye etmiştim naçizane…ve dışarıdayım..görevliyi soruyorum..”neden kadınlara öyle hakarete izin veriyorsunuz?neden o adamı susturmadınız?neden camiden kadınları atıyorsunuz ve hep dışlıyorsunuz” diyorum..adam:” biz yapmıyoruz..o adam deli..zaten kimse onu dinlemedi gördün” dedi…işte Sevdiğim ilk itikafımın sonucu:)..bilmiyorum kabul oldu ve hayatıma bir şey kattı mı?..
sonra Merkez Efendi …kitabesi çok etkileyici ..gözlerim doluyor. tam karşısındaki Panorama Müzesine de gitmek istiyorum..arkadaşım istemiyor .. bişey beni orada tutuyor.. ve biz müzedeyiz..ilk defa görüyoruz..çok etkilendim..teknolojide harika ..çepeçevre seni kuşatan bir İstanbul un Fetih resminin tam ortasındasın ..ve ne yana dönersen dön, kulağındaki bilgi aktarıcı rehber kulaklıktan oranın anlamını duyuyordun ..inanılmaz..çok beğendim..toplara baktım..onların üzerindeki nakşa zarafete..bu kadar ağır ve yok edici bir silaha bile bu derece zarif hislerle yaklaşabilmek..birde bizim bugünkü kaba-görgüsüz işlerimize bakmak lazım..demek ki ilim, fen,teknoloji adamı inceltmiyor gittikçe kabalaştırıyormuş, bir defa daha anladım..biliyor ama halleşemiyorduk yani...Sevdiğim bu resimde en çok alemli sancakları sevdim..böyle gökyüzünde salınıyorlar ya.. surlarda Bizans Bayrağı..çift başlı anka-kartalı vardı..ve bazı anıtlarda da bu figür işlenmişti..geçen tektaşta kütüphanede güzel bir mavilik gördüm.. çektim, koleksiyon bir kitap çıktı..Selçuklular hakkında idi ve kitabın üzerinde Selçuklu Bayrağı çift başlı anka-i kartal vardı…geçen hafta bir belgesl izledim..ABD nin ilk kuruluşu hakkında.. masonlar ve dervişler kitabımla alakalıydı bence..hür masonların en yüksek mürşidi olan George Washington ve arkadaşlarının bu ülkeyi nasıl kurduklarını.. mason sembollerini nasıl her bir yana yerleştirdikleri.. bayraktaki,paradaki o kartal..aslında ilk evvela Mısır dan alınma  anka kuşu imiş, sonra kartala çevrilmiş..
çizdiğin o işaret… yükselişin şemasal anlatımı, piramitti Sevdiğim:)tuğlaları..ve tabii en tepede duran Rabbin-Ra nın Gözü..O her şeyi görür..bu piramit tevhit mertebelerini anlatıyor artık anladım …mesela dünyanın en büyük kütüphanesi ABD deymiş..iç oturum sureti tıpkı Stonehenge gibiydi, ne tesadüf değil mi? Yeraltı şehirleri belgeseli de izledim ve neye rastladım bil..Roma’da ki en büyük su sarnıcı da aynen bu surete sahip ve özelliği; suyu çökeltip  sürekli hareket haline getirerek temizlemesiymiş..ne ilginç tesadüfler değimli sevdiğim:)Senle bunlar üzerinde çalışmayı diliyorum …sembollerin ne kadar değerli olduğunu-o sembollerin hepsinin Tevhidi İslam olduğunu.. onların çaldıklarını da.. ve ABD parasının üzerindeki bu sembollerle korunduğuna bile inanıyorum..bizim paramızda da Allah ı ululamaya ait bir şey olsaydı, tıpkı Devlet-i Aliye nin parası kadar güçlü olurdu diye düşünmekteyim.. Sevdiğim, o bir bedendeki iki balıkçı kuşunu düşündüm..Evvel Zamanım “o bir melek” demişti..anlıyorsun değil mi?bunu öğrenmek istiyorum….
başka… yine buradan ayrılamıyorduk..arkadaşım acele ediyordu ve birbirimizi kaybettik..bişey var. ve hatırladım..oraya doğru yürüdüm..kışın, hz.Şems için sema düzenlenmişti hani..inanılmaz bir fırtına vardı.saf celali bir geceydi. 7 semazenden sadece 2-3 ü dönebildi..böyle savrulup savrulup yerlerine geçmişlerdi..işte o gece, birileri bizi buraya getirmişti.. hatırladım..Kenan Rıfai hz ve sevdikleri..sanki gizli bir bahçe gibiydiler..bir döndüm..Samiha Ayverdi Hanımın ismini okudum..Evvel Zamanımın O’nun için dediklerini hatırladım..ikisinin arasında Seni anarak gülümsedim Sevdiğim…
sonra Sümbül Efendi..avludayız..sıradan her şeye bakıyorum..bir kapıdan girdim..ilim evi gibi bir şey yazıyordu..sıra sıra tarihi  hücreler var..Ya Rabbim bir esere bu kadar mı hakaret edilir..sokak pazarından beter içerisi.. görmen lazım..hiçbir şey gözükmüyor…birde camlayıp mekanı batırmışlar…camiye giriyorum..nasıl güzel sütunları var..sütunların tepe yerlerindeki işçilik ve altın varak harika… bol bol gölge-bol bol sütun-bol bol kubbe.. harika bir ses, etkileyici şekilde kuran okuyor..içeri girerken erkek kadın, herkes ikaz ediyor..kadınlara camide namaz yasakmış:) yandaki size ayrılmış yerde kılın..Ya Rabbim ya….neden hep böyle yapıyorlar..nefret ediyorum.“camiyi görmek istiyorum” diyorum ..tamam gezebilirsiniz..ama “namazı camide değil bu dışarıdaki ayrı yerde kılın” diyorlar..işte kalbim kırık..Sümbül Efendi Türbesindeyim..kitabeler aynı sanki.. tekrar okuyorum..çok etkileyici..ben eski lisan bilmiyorum ve bu tür edebi şeylerden de hiç anlamam biliyorsun..sıradan,basit bir avam ne anlıyorsa o.. ağlatıyor..(içinde ;lahmike lahmi-şemsimevlana-daire-i nokta var Sevdiğim..)sonra o güzel camiye, kaçamak namaz için yine giriyorum..cemaat dağılmış. Ya Rabbim o ne!!..hemen her sütunun o güzel serin gölgesinde bir erkek, boydan boya yatmış dinleniyor..görmen lazımdı..uzaktan uzaktan dolanarak baktım..baktım..baktım..çıktım..

 
Fatih Sultan Mehmet Han hz dayız.. ilerde olan Yavuz Sultan Selim Han hz gitmek istedim birden..vakit yok dedi arkadaşım..fakat  bu günü bana ayırdığı için, içi elvermedi ve gittik..türbeye girdik ve bişey anladım..gülümsedim..çok hoştu ya:)…geçen masalımda O’nun sözünü alıntılamıştım ya hani..ne ilginç değil mi?iki mekanda da,camekan içinde sakal-ı şerif sergileniyordu. Türbe inanılmaz sade.. ihtişamlı.. görkemli. sessiz..sükun..ve etrafı da öyle acaip güzel, apaçık Haliç manzarasına sahip..çok temiz ve bakımlı..camideyiz..daha yeni giriyoruz, bak..adamın biri “hayır, içeride namaz kılamazsınız, yan taraftaki binaya geçin” diyor..”siz bizi camiden atamazsınız” diyorum..adam ileriye doğru gidiyor..bu sefer 9 ila 12 yaşları arasında dört çocuk  geliyor..”kadınlar burada namaz kılamaz, yan tarafa gidin” diyorlar ..”Diyanet işleri başkanı:siz kadınları, pek çok cami cemaati erkekler camiden kovalıyormuş..bize  bu kişileri camii isimleri ile beraber şikayet edin dedi.. sizi şikayet edeceğim “diyorum..çocuklar ilerdeki adama gidip söylüyorlar..biri geliyor.. şurada kılabilirsiniz diyor..imam yok. zarif, güzel, sade,temiz, ferah camiye bu akşam imam gelmemiş..cemaat= camiden kadın kovan adam ve arkasında kendisi gibi yetiştirdiği, anne kovdurulan  4 çocuk namaza duruyorlar..(mikrofonu açmıyorlar:)..bizde duruyoruz.. çıkışta ”neden kadınları camiye almıyorsunuz? burası Allah ın evi değil mi? hz Peygamber öylemi yaptı ?Kabe de öylemi?” diyorum..adam kaçamak:” imam gelmedi..yanda kadın cemaati var..burada kimse yok diye dedik, yoksa öyle bişey “yok diyor ..”sizi de bir kadın doğurdu ve büyüttü unutmayın ve bu çocukları da” diyorum..hemen hızla çıkıyorlar..çocuklar çıkarken “sizin yeriniz yan taraf “diye söyleniyor. bakıyoruz..bizden başka yan tarafta da kimse yok …güvenliğe “burada iftar için yer var mı?” soruyoruz..”ne yapıyorsunuz?..burada durmayın hemen gidin..başka yerde yeyin” diyor..
bu kadar harika bir yer neden  böyle Sevdiğim..camide kadın görünce abdestleri bozulur sanan bu  adamlar var ya..işte onlar, camii dışında bir kadın görsek de nasıl yanaşsak diye, akılları fikirleri bazı yerleriyle bozuk olanlar bence … düşünsene koskoca camii.eskiden kadınlara-annelik vasıflarından dolayı sultanların mahfilleri ile aynı hizada ve zarafette yerler yapılmış yada arka tarafa seki…şimdi canım camilere ,kadınları örtmek için iğrenç perdeler geriyorlar..yani cami dışında kadın alabildiğine çıplak olsun, buraya girince……..caminin tüm estetiğini, ihtişamını, bir mabedin uhrevi havasını öldürüyorlar..mimarlara saygısızlık ediyorlar..erkekler zaten en önde namaz kılıyorlar..neden hep kapıdan girer girmez, en arkada sığıntı gibi, ayakkabılıkların üstüne ha şimdi kovuldum kovulacağım diye sığınmış kadınlara gözlerini dikiyorlar?..neden içeriye girince kıbleye doğru gitmek yerine hep arka taraftaki kadınların üzerine doğru geliyorlar?sanki arkalarına secde ediyorlar.. eğer kadını sürekli dışlar ve aşağılarsak o nasıl gelişecek peki?..toplum içinde nasıl davranılır nasıl öğrenecek?…tabii ki bu dışlanmanın ve horlanmanın yansıması da edepsizce dır dır dır dır..bu söylediklerim herkes için değil, ama buda bir gerçek..sonra teravih..Zal Mahmut Paşa Camindeyiz..burada çok güzel okuyuşlu bir imam var..sonra Eba Eyyüb el Ensari hz ve dönüş..
tv de iftar programına Kılıç Hoca çıktı…benim, bahçe gülünden anasır –rüzgar gülüme yeni geçişimi müteakip harika bilgiler anlattı Sevdiğim bak..haç –istavroz(+) ..”yatay olana afaki seyir ,dikey olana ise enfüsi seyir” deniyormuş.. marifet ikisinin kesiştiği o noktadaymış.. gülün ilk açılmaya başladığı nokta yani.. ne güzel anlatım değil mi? bana bunları ehil ellerden öğrettiğin için hamd ediyorum. bu İslam Sufilerinin sembolüyken; gülhaç adı altında diğer dini öğretiler çalmışlar.. ve Kılıç Hoca, Topkapı Sarayının en dıştan içe geçişe dek başlıklarını sıraladı ..tabii yine Turuku Aliye manalarını anlatmadı.. birde olağanüstü bir anlatımla ruh kardeşliğini anlatı..iyi ki Sen bana o mertebelere göre Kur an yorumunu okutun..(aşkla anlatılanı=okunduğu ile hiiiiç alakası olmayanını ise Senden öğreneceğim için mutluyum tabii:)artık kişilerin anlatımlarına farklı gözle bakabiliyorum..anlattığı mertebe açısından anlamamda  bir gelişme oldu yani:)..işte, uluhiyete değindi..ben çok şanslı bir millet olduğumuzu biliyorum..bu kadar değerli Allah Adamlarının sohbetlerinden millet olarak nasiplendiğimiz için- ilk defa bir ramazan ayında- dünya çapında bilinçli bir irşad yapıldığı için,kadir gecesini insan-ı kamille geçirdiğimiz için şükredip hamd ediyorum..Allah onları başımızdan eksik etmesin ve aminn..
Sevdiğim..Her şeyim…gelelim bize..bu yıl, Hz Kur’anın İnişinin 1400. Yılıymış ..tabii ben onu tek sayı ile anlayabilirim..5..O..ne güzel değil mi?demek ki bu sene çook enteresan bir sene..içindeki içinde gibi.. hayatımda hiçbir vakit Ramazanı merak etmemiştim. bu yıl düşündüm. esas tabii ki hz Kur’an ı..herkes kendi algılayabildiği kadar mesul ya hani..işte benim farkındalıklarımdan bazıları..içindeki içinde ya hani..
hatırlıyor musun.. eski masallarımdan birinde Sana yazmıştım..bir gün teknoloji çook ilerlediğinde; tüm Kuran harfleri pc ye yüklense ve hepsi notalandırılsa ve sonra o notalar renklendirilse, bizim, Kuranın müziğini ve filmini izleyebileceğimizi tefekkür etmiştim ya..işte anladım ki biz zaten o filmin içinde yaşıyormuşuz..zaten Kur an ın Müziği bizim çıkardığımız o sözler-seslermiş.tabii ki içindeki içinde her ayet işaret, cümle, kelime, harf, noktanın da kendi içinde seyri ve müziği varmış..ne güzel değil mi?..işte içi dışında- dışı içinde bir hayat-bu kadar yalın ve basit olduğu için biz algılayamıyorduk..bu kadar bizimle iç içe, nefes nefese…ayrışmadan bunun idrak edilemeyeceğini de ..ayrışmak demek ölmeden evvel ölmeyi başarabilmek demekmiş meğer..ama en büyük marifetin tekrar birlenerek varlığın sahibine hizmet etmek olduğunu da…
ve birde her şeye şirk diyenlerin yalancı olduklarını da…oysa yaratılmış olmak bile o vakit şirk oluyordu…bu durumda adamın kendisi şirk, kalkıp birde şirkten bahsediyor yani .bu kadar kolay mı?haşa Allah şirk yapmış oluyor?..peygamberler-veliler-melekler..oysaki asıl şirk bu değil ki..şirk varlığa sahip çıkmakmış .. bunu ben bildim,bunu ben söyledim,bu benim..Ya Rabbi Sen;ben yaptım ı kalp de tutan-sahipleme şirkinden BENİ koru….ve aminn..
1.dersim,Kelime-i Tevhid ya hani..birde diğer 2. dersim hak ile batılı ayırmak ya.işte hak ile batılı kendimin  ayıramayacağını anladım..onu ancak Sen ayırabilirsin. Peygamberleri de bunun için yolladığını anladım..ve onların makamlarının hala sürdüğünü de..ve hiiç matematikten anlamıyorum ya hani..Sevdiğim ben Kelime-i Tevhidin bir matematik olduğunu idrak ettim..yani her şeyimin şablonu olan bu cümlenin Lailahe illallah ve ikinci cümlesi olan Muhammedünrasulallah ın ne muazzam bir cümle olduğunu da..bunu işlemeye hep devam etmeye karar verdim..bak birazını yazayım.1. celal,2. cemal..1.var sandığın varlığını verip ölüş fena..2. tekrar  Allahlı bekaya seyir..1.farzlar=mükellefiyetler.. 2.sünnetler=nafileler=muhabbet(kul Allah a ancak muhabbetle yakınlaşırmış ya)….1.dostluk makamı.2.habiblik makamı….1.akılla mukayese ile idrak.2.kalple seziş=makam-ı gönül….
…….buna sonra devam edelim olur mu?
Sevdiğim gelelim geçen masalımda özdeştirdiğim konumuza..bana anlayacağım şekilde anlattığın ve Kılıç Hocanın da anlatımıyla iyice pekiştirdiğin gibi …demek ki hata yapmıyorum..Sen yolumu şaşırtma lütfen..”Venafahtü Fihi Min Ruhi”……(SAD suresi:)anladın değil mi?çook teşekkür ediyorum.. Seni Seviyorum…
ve ramazan bitti..bayrama girdik..tabii şeker de lazım..şekerlerimiz pembe beyaz akide şekeri(vücud ve o vücudun şifası kitabı)yani bize biraz renk lazım.. çook güzel renkli bilgiler buldum.bir de mavi renk tabii:)
***********1.havai(ma’i,mavi) azrak,utarit,KELİME-İ TEVHİD:)
2.kırmızı,ahmar,merih,İsm-i Celal Nuru..
3.beyaz,abyaz,zühre,İsmi Cami’olan Hamir Nuruna(bütün isimleri içine toplayan hamur)
4.sarı,astar,şems,Hak İsm-i Şerifi Nuruna..
5.yeşil,ahter,kamer,Hayy İsm-i Şerifi Nuruna
6.siyah,esved,zühal,Kayyum İsm-i Şerifi Nuruna. siyaha saygı icabı siyah-ı şerif denilmektedir..İsm-i Zat’a Alem-i Celal e işarettir...daireyi fena..
7.boz(renksiz)abrani(bulut rengi), müşteri,Kahhar İsm-i Şerifi nuruna işarettir..
…7 renk olması 7 ismin nurlarına işarettir….
…………..ayrıca mavi rengin hz. İsa’nın sembolü olduğu ve bu yüzden  tarikatlerde kullanılmadığını…………….(Alıntıdır)
****************
birde duymuştum ki mor-lacivertte durmaya izin yokmuş..orası sadece Bir Kişi ye aitmiş ..velayet yeşilden seyredermiş..tabii bu arada Sevdiğim, ben yeşil rengin mavinin izdüşümü olduğunu idrak ettim..daha evvel bahsettiğim gibi;buna damarlarımızın içinde kırmızı akan kanımızın deri üstünden mavi-yeşil gözükmesinden gelmiştim..birde geçende nefsi mutmaine yi okurken daldım..hani iki kırmızı mercan gülden bir alyans vardı ya işte onu yeşil gördüm:)
ve İstanbul’u da hayretimin rengi erguvaniye boyadım:)
Sevdiğim..bu kitabın sadece renklerini okudum..resimlerine baktım.işte rüzgar gülümün gerçek manasını terk-i güllere bakarken anladım.Tevhid Yıldızının manasının da, bu gülün ilk hali olduğunu..hani ayet var yaKuranı Kerim [Rahman suresi 37. Ayet]
Bismillahirrahmanirrahim; Gökyüzü yarıldığı zaman açılmış bir gül halini aldığında.başka hangi şeyle rabbinizin nimetini yalanlamaya kalkışırsınız
..
.
bu kitabı okuyayım sonra yeni bir şey anlarsam yazarım inşallah..aminn.. 
Sana bir şeyler yazmak istiyorum.. bayram hediyem..benim için vaktin olmasa da…benim Vaktim ve Zamanım Sen olduğun için….
Sevdiğim..her şeyim..
artık ne kadir gecemi arıyorum ne de bayramımı…
çünkü Sen hepsine Camiisin..o manalar Senden çıkıyor..
Sevdiğim, İsm-i Azam ı da aramıyorum..
çünkü kalbimin zikrettiği O İsim, benim Rabb-i Has’ım.
benim İsm-i Azamım Senin Adın..
Sevdiğim her şeyim… bin aydan daha hayırlı olanım..
Senin Cemalinden yansıyan ise; bizi var eden nurlar..
Senin Gönül Kandilinde-Işkında kırılıp alemlere ziya salan..
renklerle, etrafını nurlandırdığın mekan…
Ruh’ül Kudüsüm..
 var dediğin tüm  varlığımla Sana Hamd Ediyorum..
AMİNN.
“FITIR-YARATILIŞ BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN…”
Busegah-ı sine sinem Zaman için….
:)celalinden cemal zuhur edenim..ya Zülcelalivelikram Efendim..
tüm lisanların CEM olduğu AN da..GÖNÜL den DİLe-DİLden GÖNÜLe….
sultan kulunu bula –kul sultanını bula..bayram o an ola, bayram o an ola…
cumabuselik makamı:)..ol vakti cumayı  bayram..ve teşekkür ederim..
****
her ne kadar kahrından her seferinde darmadağınık olup incinsemde, incinmişliğimden  yine senin lütfunla çıkabiliyorum..biz beraber dağılıp dağılıp toplanıyoruz….Beni anlayacak şerha şerha olmuş bir sine isterim demiş ya hani hz Pir..işte sineden sineye iki şerh, Senin için…..
Sevdiğim bak ne okudum Bir Kitap tan:)1-bazı kişilere iki taraf içinde konuşabilme ve affedebilme yetkisi verilirmiş..2-işte o kişilerden kimisi de bunları istemez sadece  hoş bir gülümseme ile sohbet ve bir merhaba istermiş:)”
”inci ama latif ve dahi şeffaf bir kristal ve dahi içinde buğusu var
yeşimler, inciler, taşlar....aklımda kalan kırmızı güller ve güzel ekmekler:)
ve yüzmek için en sert, en acımasız çalışmalara tabii tutulanlar,
en derinlere inebilmek için en yetkinlerce acımadan çalıştırılanlar...”
Sevdiğim avucumdaki yıldızı yazabilmem için bana yardım edermisin lütfen?yine devam edelim yani..çünkü ben Seni sevmekten vazgeçemiyorum………………

Nur Cihan
21.09.2010
nuralem7@hotmail.com



1 Eylül 2010 Çarşamba

ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI - 4





ZAMAN DEĞİRMENİNDE ZAMANE TEFEKKÜRLERİ MASALI - 4

Nur Cihan

Padişah-ı alem olmak bir kuru kavga imiş, bir veliye bende olmakcümleden evla imişYavuz Sultan Selim Han hz.”
duvar….kapı..telekleri ayaklarının altında  cascavlak-i melanet bir anka-i tuti:)…kapının içi..Şehriyar-ı Nefes.. Zamanın ve An ın hükmünün yürüdüğü mahal..Gönül Kabesi nin içi…
her vakit olduğu gibi yine,  bildiği ve söylemek istediği her şeyi unutmuş çocuk..burası zero center…50=O. imiş..
her bişeyi unuttuğu içinde, yine hırçınca şikayette bulunmuş..ve Padişah da yine hey heylenmiş:)=önce deva yani..bu ses, bu bakış ve burada olmak.. çocuğun ızdırabı orada olmakla nihayet bulmuş.yine aynı bahis..vazgeçilmezleri:)..
“Sen hiç söz dinlemiyorsun!!” demiş Padişah..”dinliyorum” demiş çocuk..dinlemiyorsun!..dinliyorum..dediklerimi yapmıyorsun!!..yapıyorum demiş çocuk.ve birden durmuş..yanlış yaptığını ilk defa anlamış.gülerek:”benim öğrenme bozukluğum var biliyorsunuz, öğrenemiyorum”.. Padişah:”yok öyle şey ..sen neden böyle yapıyorsun biliyor musun,hep inadından..inatsın”.…çocuk:peki öğretin o zaman..ne diyeyim?..Padişah:Ben sana söz dinlemiyorsun dediğimde, sen hep “dinliyorum” diyorsun..işte buradan dinlemediğin belli.. itiraz ediyorsun..Beni dinleseydin aynı benim dediğimi der ve” evet dinlemiyorum” derdin…beni dinleseydin, dediklerimi yapmıyorsun dediğimde ,yapıyorum yerine “evet dediklerinizi yapmıyorum “derdin…
Sevdiğim ,galiba ben Seni dinlemeyi-dinlememeyi, işte Senle böyle hasbihal edebilmek için seviyorum..ne güzel bağırınıyoruz bence…başka türlü, bir farkım olduğunu=yakın olduğumuzu anlayamam ki..Sen benim nazımı çekiyorsun..ööööyyle duruyoruz:)..ne güzel.. yazılar..çok uzun yazdığımı biliyorum..kendimden sıkılıyorum hatta..bir kaç sayfa yazabilmeyi diliyorum.bu kelimeler bana yetmiyor..Sen beni anlıyorsun..”Bana bir işaret yap, Ben anlarım “diyorsun..gülüyorum…”öğretin”  diyorum..Sana öyle işaretler çizemem ki bu klavyede..ancak harflerle yapabilirim..ve her işaretimin açıklaması  bin sayfa olurdu..neden?çünkü Sevdiğim, konumuz SEN:)
çocuk, sevgisini anlatmak istiyor.. Ya Rabbim bu gece inanılmaz beceriksizim..yazdığım için sözel yanım gittikçe kayboluyor bence..harekete ise müsaade yok..Sen gülümsüyorsun..kendi aşkından dem vuruyorsun:”peki Ben ne yapayım ..bu işler böyle..hasretle.”.diyorsun..bakıyorum..HÜZÜN..ne kadar çaresiziz değil mi? Senin aşkının seneleri yanında benim ki ne ki? Seninle Sevdiğini,kendimle mukayese bile edemeyeceğimi anlıyorum ve yine hırçınlaşıyorum..kendimle alakalı, şimdiye dek anlatmadığım şikayetlerimi diziyorum.”kaderse eğer razıyım ama  ya değişebilirse” ….. Sen  dinliyorsun öylece..diyorsun ki;sabırla koruk tatlanırmış..daha çok kızıyorum.”hani bitmişti ..biri bitiyor diğeri başlıyor..her doğrudan daha doğru ve her yanlıştan daha yanlışı çıkıyor” diyorum..Sen teselli ediyorsun.. “Ben, sana bitti demedim ki “diyorsun..Sen olduğun için  tabii yine sabredeceğim..
birden: bana bir hediye verin diyorum..seviniyorsun..çook güzel gülüyorsun:”tamam,vereyim..sana ne hediye vereyim?” diyorsun..etrafına bakınıyorsun..oysaki ben daha evvelki talep ettiğime gözümü dikiyorum…o vakit onun yerine, başka türünü vermek istemiştin.. ve ben reddetmiştim hani..Sen, benim beğendiğimi değil ,hiç alakası olmayanı teklif etmiştin..işte ikisi de  karşıma duruyor..aklım ilk istediğimde..Sen bir tesbih çıkartıyorsun:”bu değerli. al bu senin olsun” diyorsun..sonra” aaa bu sana uygun değil.. sana incili taşlı bir şey bulalım” diyorsun..bakıyorsun…tabii öyle bir şey yok..minicik kahverengi taneli-buçukça(=nokta delik alyans yüzük:) yeşil püsküllü bir ahşap tesbih seçiyorsun..tamam bu olsun diyorsun..sonra “kuka” dan yapıldığını söylediğin tesbih için:bunun kokusunu çıkartmak lazım diyorsun ve  tesbihi avuçlarının içinde ovalıyorsun..bakıyorum…yine istediğimi vermediğini biliyor ama sesimi çıkartmadan söz dinliyorum..(oysaki ben, Sana ait bişeyim olsun dilerdim:)dersi olmadan tesbihi olan biri için çok hoş bir hediye bu Sevdiğim:)=bu tesbihle kalbimin çektiği O İsmi zikredeceğimi bil yani…….ve tesbihe bir anlam yüklüyorsun..benim için bu yüklediğin mana beklenen şeydi biliyor musun?..yazmak istediğim şey için beni koruyacak delilimdi yani. çok teşekkür ediyorum..tüm ihtiyaçlarımı dile getirmeden verdiğin için..Sevdiğim bu tesbih, bana Turuku A’li hayalimi hatırlattı..yılanın asa olması ile Allahın ipine dizilmiş tüm alyans yüzükleri-akitlileri yani ..her biri, bir değirmen taşı gibi öğütülmüş ve öğütmüşleri:)..Ehlullahı..ve İmamesi Altın Huzmeli Işıklarla Aydınlanan Allahümme salli ala seyyidina Muhammed i.. hımmmm…
Öylece duruyoruz…ne güzel..ne güzel..ama Sen, bana git diyemediğin için diğerleri halleriyle diyor…işte…ben aslında diğer tüm yazdıklarımı bu birkaç dakikalık anı yazabilmek için yazıyorum biliyorsun değil mi?sadece bu birkaç dakikalık an için onca kelime ve düşünce ile boğuşuyorum..oysa Senleyken ne harflerin ne de ilmin değeri kalıyor..öylece durmak ve seyretmek..sonunu, yine ayrıldığımız için hırçınlıkla bitirmem lazım ki, kaldığımız yerden devam edebilelim,değil mi?şikayetim:biliyor musun Sevdiğim, ben Seni hiiç hatırlayamıyorum..Senin vechini kaydedemiyorum..Seni hiçbir surete sığdıramıyorum… Sen hep değiştiğin için, asıl Seni bulamıyorum..çünkü  hiçbirisi Sen değilsin.. o yüzden de Seni ruhumla özdeşleştirebiliyorum.. anlıyorsun değil mi? anlıyorsun değil mi? bak bu ilk işaretimdi.. eğer anladıysan bana anladığını yaşat, tamam mı?
ve birde bu geceden şu farkındalıklarla ayrıldım.. Sana her gelişimde, işlemek istediğim günahlarımı anlatabilmeyi umuyorum.. oysa, her defasında hepsini unutuyordum.. yine öyle oldu.. ve nedenini de öğrettin hanii.tasarrufat devam ediyor ve günah işlemeye izin yok.. neden? ben sonra tevbe ederdim ama, lütfen..ve Sevdiğim en acısı da şunu anladım..benim dikenli aşk sarmaşığım sandım ki Seni saracak..oysa  o dikenli sarmaşığın beni sarıp sarmaladığını, içimi boşalttığını da.. gittikçe kuruyorum..”nefsimi elinde tutana yemin olsun ki” sözünü sanki anlamaya başlıyorum..bunu nasıl anladım biliyor musun?.. Sana ellerimi uzatırken bir an da istem dışı ellerim aşağı indi ya hanii.. işte oradan.. bakalım bu bölümü yazarken ağladığımı da anlayacak mısın….. Seni seviyorum….
geçen Salı.. ilginç birisi ile tanıştım.. O, 74 yaşlarında.. 30 sene evvel doğu tıbbını öğrenmek için sanırım 9 kişi Çin e gönderilmişler... yıllarca kalmışlar. Gobi Çölü nü uçakla o vakit 6 saatte filan geçmişler.. sanki en çok ondan etkilenmiş ki önce onu anlattı..Gobi Çölünün uçsuz bucaksız  kum sayılarının kaplayacağı alanın, insan beyninin ucundan bucağından geçemeyeceğini de.. o değişik birisi.. bir askerden daha  tertibi disipline-temiz bir titizliğe sahip.. her halinden belli oluyor..aşırı derecede sağlığına dikkat eden hemen tüm kişilerde gözlemlediğim bedene sahip..bir deri bir kemik ve minicik kalmış bir vücut..işte oturuyoruz ve sohbet başlıyor.. ona derdimi anlatıyorum..maddi tıbbın dediklerini ve çarenin olmadığını (varsa bile süreç ve aşamalar zordur) ağrılarla yaşamak lazım geldiğini de… o şiirler söylüyor.. gönül kabesinin kandilini uyandırmayı .. aradığını, lakin henüz bulamadığını –aramaktan da hiç vazgeçmediğini de..o bunlardan bahsederken, aslında kendisini çocuğa tanıştırıyor..öylece dost olacaklarını anlıyorlar..arada birkaç defa adam:insanların hangi cesaretle yazdıklarını, kitaplar yayınladıklarına hayret ettiğini söylüyor… kitap-yazmak öyle değerlidir ki, herkesin yazmaması lazım diyor. sesimi çıkartmadan dinliyorum:) sonra: senin gözlerinden bir çift Zühre yıldızı bakıyor biliyor musun? diyor ve hoş sözler-şiirler  söylüyor.. bir şeyler ima ediyor..sesimi çıkartmadan bekliyorum.. diyor ki adam:sizin ruhunuz bedeniz den ayrılmış 3-4 km önden koşuyor..bedeniniz ruhunuza yetişemiyor çok geride..varlığınıza geri dönün..tüm bu hastalıklar o yüzden..aslında hiçbir şeyiniz yok..ruhunuzu geriye bedeninize döndürün, onları birbirlerinden razı edin ve dengeyi sağlayın.. bakın o zaman her şey düzelecek diyor.. birde siz ağlıyorsunuz.. ne mutlu ki ağlayabiliyorsunuz.. işte o gözyaşları sizi iyileştirecek, tek ilaç bu diyor…
çocuk gözleri dolu: şimdi hz Mevlana yı-sema yı –atomları hayal edin olur mu? ve bir insan düşünün..  zerreliğini, bir hiç olduğunu,hiçliği,ve bu muhteşem özgürlüğü… söyleyin nasıl bu dapdar ve cehennemi hapishaneye geri dönsün.. hem dönse de artık nasıl sığsın.. çok yetersiz.. gözlerindeki yaşları silene, adam anlayışlı bir gülüşle bakarak şiirler okumuş.. nasıl bir hazineye sahip …. biliyor mu?  diyor.. acıyla gülümsüyorlar… nasıl bir hazineyi kaybettiğini biliyor mu? diyor..acıyla gülümsüyorlar… ona bir masal anlatıyor çocuk.. bu masalı sadece sizin anlayacağınızı düşündüğüm için size anlatıyorum.. hem sizin işinize yarar hem de tedavime sanırım diyor.buraya neden geldim biliyor musunuz?ben kendimi bildim bileli, aklıma aniden gelen bazı niyetler ederim ve sonra hep o niyetler üzerinde yol alırım..ve her şeye niyet nasıl gerekliyse ,birde delil lazım bence..işte bugün buraya  bu delil için geldim..sonuç hiç önemli değil yani  anlıyorsunuz değil mi..ben denedim.. bu benim delilim..
……………………………………………
ve her şeyin-belaların- hastalıkların bile, birer lütufla nasıl verildiğini…adam irkiliyor…hırsızlardan bahsediyor..hazineleri nasıl çaldıklarından..herkese anlatmamak lazım geldiğinden..sonra bazı hareketler öğretiyor sağlık için..çocuk onun duvarlardaki plaketlerine bakıyor..eşi ile beraber bir de hastane yaptırıp hibe etmişler..eşini anlatıyor..kendini anlatıyor..çocuk ona ben bir sanal tasavvuf masalı yazıcısıyım..her hafta yazdıklarımla anlayabildiğim kadar yüzleşiyorum..bugün burada olmamın da benim için özel anlamı olduğuna inanıyorum..izin verirseniz sizi de masalımda kurgulayacağım diyor..gülümsüyor ve  “ne güzel “diyor....
Sevdiğim bu kişiden ilk defa duyduğum bir hikayeyi Sana yazmak istiyorum..çok beğendim bak..bundan 40 sene evvel Kadıköy Osman Ağa Camiinde bir vaazda dinlemiş..LA TEŞBİHdiyor önce..hz Adem cennetten dünyaya indirilince bir yere sırt üstü uzanmış..hiiç kıpırdamadan göğe bakarak yatıyormuş..hz Allah ,Cebrail a.s la ; buğday:) ve bazı araçlar yollamış..cennete her şey hazırdı..artık  emek verip çalışarak yemeğini kazanması lazım diye..işte Cebrail a.s ne kadar uğraşırsa uğraşsın Adem a.s mı yerinden kaldıramamış..hiiç oralı bile olmamış..o öylece göğe bakıyormuş.. Cebrail  Allahü Teala ya yönelmiş..”ne yaparsam yapayım benimle ilgilenmiyor ve dediklerimi yapmıyor Ya Rabbi” demiş..”yine dene” demiş Allah..tekrar tekrar..yok.. tık yok…o zaman Allah Teala, Cebrail e bir hırka vermiş :bu HIRS HIRKASI ya Cebrail, bunu ona giydir demiş..Cebrail a.s ne kadar uğraşırsa uğraşsın hırkayı giymeye Adem a.s  ı ikna edememiş..zor bela  yattığı yerden sağ kolunu geçirmeyi başarmış hırkanın..aa oda ne?!! daha hırkanın kolunun yarısını giyen Adem a.s ayağa fırlamış...”bu dünyanın hepsi benim” demiş..ve Cebrail a.s bir taş koymuş ortaya” hayır.. yarısı senin yarısı Allah ın” demiş..Adem a.s can havli ile atılmış ..taşı kucaklamış. öyle ağırmış ki taş, kan ter içinde saatlerce uğraşarak taşıyabildiği yere dek taşımış..”hayır demiş  yarısından fazlası benim ..buraya dek”..Cebrail elini uzatmış ve taşı eski yerine koymuş..”hayır yarısı Allah ın” demiş..hz Adem çok yorgun.. bu sefer daha  kısa mesafeye dek taşı taşıyarak “ buraya dek benim” demiş..ve Cebrail as. Yine uzanmış taşı eski yerine koyarken, hz Adem üzerine atılmış.hz Adem ona saldırırken düşmüş ve düşerken de Cebrail in bacaklarının arasından bir tekme ile taşı birkaç santim kaydırmayı başarmış:) ve“buraya dek benim tamam mı?”demiş.. Görüyor musun Sevdiğim,ne manidar halimiz var değil mi?bizi bu dünyaya bağlayan tek şey aslında hırslarımız.. her şeye-eşyaya-isim ve sıfatlara-tenzihe karşı duyduğumuz şehvetlerimiz..….bugün çarşamba.. aileyi kaynaştırmak için, amca-hala çocukları iftarı düzenlenmiş..dedemle babaannem aklı külli ile nefsi küllisinden icabet eden 100 kişi oluşmuş.. bir bu kadarı da muhtelif sebeplerden yoklar..çok ilginç bizi seyretmek.babaannem ve dedem eğer yaşasaydı ve bu ahaliyi görselerdi ne düşünürlerdi diye düşündüm..amcam ve halam” gurur duyarlardı, çok sevinirlerdi “dediler..ben henüz bilemiyorum..amcamı bulmuşken değirmen meselesi hakkında yaptığım hataları düzeltebilmeyi istedim..meğer iki değirmen varmış…biri un için,diğeri de yağ..keten tohumu ekip,keten bezi dokuyarak giysi yapıyorlarmış..birde keten ipinden halat gibi şeyler oluyormuş…kandil yağlığını soruyorum..haaa diyor, o bezir yağ kandilliği 1940  savaşlı yıllardaydı..öylesine bir yokluk –kıtlık vardı ki çaresizlikten onu yakıyorduk..yoksa ne doğru düzgün tutuşuyordu nede aydınlatıyordu…birde biz keten tohumunu yokluktan yağ yapıp yiyorduk..normalde o makine yağı ama biz tohumları kavuruyor-su ile açıyor ve bir sürü değişik işlemden geçirip yenilir hale getiriyorduk..en çok mancara(karalahana) ve yumurtaya yakışıyordu..bu enteresan bir geceydi..pek çoğumuz birbirimizi ilk defa görmüştük..
ve bir düzeltme.. daha doğrusu, bilerek eksik bırakılmışı tamamlama diyelim..geçen masaldaki başlangıç filminde rüyaya duyguların hatıraların karıştırıldığında araf a düşüldüğü vardı filmde..benim için his-duygu çok önemli..çünkü Kelime-i Tevhidin ikinci esas olan cümlesinin, Allahın hissini duygusunu anlattığına inanıyorum..yani  dediğin gibi ,hatır demiri keser..muhabbet esas..işte filmde aklı kül  en kritik anlarda-kendi kurguladığı rüya sistemine  uymuyor.. hislerinin-duygularının onu araf a düşüreceğini bilse bile vefadan asla vazgeçmiyordu ..ve tabii yeni mimar aklı cüz kızda aynen..sonuç üstün başarı:)çünkü biz biyolojik robotlar değiliz.. biz insanız..
….ve yıllar öncesinden..çocuk yeni masal yazmaya başlamış..mail gelmiş ..bir adres yollanmış ... adresi tıklamış… programı..anlatıcı tam çocuğun anlayabildiği gibi her şeyi karıştırıp birleştirerek sembollerle uçuk kaçık anlatıyor…böyle rüyalar filan da var..tel bağlandı..bir kız :sizi rüyamda şogun  suretinde gördüm diyor..sunucu çok neşeli ..onaylıyor..oo süper yani..onu sınıfa davet ettirmiş..ve gece..bizim masal çocuğu her vakit yaptığı gibi Evvel Zamanına niyet ederek, Onu da kendisi ile izlemesi için davet etmiş..misafir çook geç saat, programı bitince gelmiş..inanılmaz aktif..herkes mest..ama birden bir şeyler olmaya başlamış..masada oturan adam o adam değilmiş..bazen başka biri ,bazen başka biri ..birde  kimonolar içinde bir saçları arkaya taranmış bir eski zaman şogun u gözüküyormuş..çocuk öyle acaip acaip seyrediyormuş..birde anlatıcının gözlerinden aniden bakan değişmiş..o izbandut gibi siyahi hizmetkarların acımasız bakışıymış bu..neler oluyor?!!..ve sınıfın çoğu işte bu bakışı yakalamış..anlatıcı coşmuş ve tahtaya çizdiği değişik sembolleri, gözleri parlayarak uçarcasına anlatıyormuş..o değişik alt yapılı cd ler hazırlıyormuş..bilinç proğlamlayıcısı deniyor ya hani şimdi.. yaşam koçlarından yani..ama bunu İslam tasavvufu üzerinde-Kur an ın sureleri  ve hz Ali ye ithaf edildiğini söylenen bir dua ile yapıyormuş…tabii belli bir ücrette almak lazım.. emek var ..zaman var değil mi?..
biri var,hepimize ne kadar hal ehli olduğunu sık sık yaşatırdı..işte onca kişiden bir tek sanırım hazinesi çok olan oydu ve tuzağa düştü..bunu yazıyorum çünkü “haksızlık karşısında susan şeytandır “hadisine uyabilmek adına..kendimde sahte mürşitler gördüm..acısını yaşadım..onlar insanların kanını emen gerçek vampirler oldukları için; bir kişi bile onların ellerinden kurtulsa bu tüm insanlığı kurtarmak kadar kutsaldır bence..ayakları yaşadığı hallerden-sahip olduğuna inandığı manalardan ayakları yere basamayan,  çoook güzel yaradılışa sahip arkadaşım bu  kişiye yakalandı..ona kartını vermiş..ve tel ler..programına çıktı..o çook iyi,çoook yardımseverdi başta..ama neler oldu? ..ya sonra?…kurtuluncaya kadar akla kara seçilmiş..sahip olduğu güçleri-ilmi kendi AZGIN NEFSİ  için kullanan biriymiş meğerse..olan biten bize belki 8 ay sonra anlatıldı, beklide daha sonra…burada yazmayacağım Sevdiğim..Sen zaten hepsini biliyorsundur..ay ın diğer yüzü ya o bakımdan..bunlarda bizim olmadan olduk sanmalarımızı törpülemek için gerekli biliyorum…kötüyü-sahteyi öğreneceğiz ki ,iyiyi ve gerçeği anlayalım değil mi?biz kendimizi olduk sanırken, Sen bize başka bir sahteyi yolluyordun ve ne halde olduğumuzu onla yansıyarak anlıyorduk.. tabii anlayabilirsek..bir Vücut var ve o vücudun secde etmeyen yapılarını dışarı atmaya yarayan boşaltım organlarını yapan hücreleri de var değil mi?Sen hiçbir şeyi boşa yaratmazsın zaten..ne dersiniz, biz hakikatte bir tek vücudun içindeysek eğer ,hangi organdaki hücrelerdeyiz düşünmek istermisiniz?
ben, aldığım dersi yazmak istiyorum..bir defa ,her havalarda gezeni” aa bu evliya gibi,hall ehli”.. biz ise insan bile değiliz deyip yanılmamak lazım geldiğini..manevi ilimleri bildiklerini söyleyip-ima edenler.. hepimizi, iliğimize dek sömürenler..onları hal ehli sanıp, neyimiz var neyimiz yok bu kişilere anlatıp o manaları-o bilgileri bunlara yükleyip, onları zenginleştirmekten başka yaptığımız yokmuş anladım..ama onlarında ;aynı kayan yıldızlar gibi, kendi kuyularından su çıkartamayıp, başkalarının suyu ile döndüklerini de..ve taşıma suyla değirmen ancak o kadar dönüyordu..sık sık yeni kurbanlar bulup kan emmeleri gerekiyordu..mesela rüya ilmine sahibiz diyorlar herkesin en gizli sırlarından besleniyorlardı..oysa kendi başlarına gelecek hiçbir şeyi, tüm ikaz eden maddi gelişmelere-manevi  rüyalara rağmen bilemiyorlardı..ve gerçekte her rüyanın kişiye ait, kişiye has olduğunu bu ilme çok az kişinin sahip olduğunu da..(mesela Evvel Zamanım rüya için şöyle anlatmıştı..bir mürşidin 100 tane müridi olsa ve hepsi aynı gün aynı rüyayı görseler o mürşid 100 üne de farklı yorum yapar…çünkü hepsinin mevkileri-anlamları farklı..)ve bunu İslam adına yapıyorlardı utanmadan.diğer öğretiler adına yapanlardan ne farkı kalıyordu ki..
ve tabii  kişi, halkın çoook sevdiği muhabbetle inandığı manevi kişilere yakındı-aynı mekanda çalışmak gibi..(belki ilim alışverişi yapıyorlardı )ve ne tuhaf ki, o kişide, onu seviyordu..Sevdiğim ben burada eğer bir hata yapıyorsam beni lütfen affet olur mu?öğretirsen düzeltirim..çünkü olayların perde arkasını bilemem..bu tür kişilerin nasıl oluyor da (İslam tasavvufu adına), gerçek bir insan-ı kamilin yapması gereken irfan mekteplerine öğretmenliği  yaptığını anlayamıyorum..pek çok insanın yolunu kesecek-  kendisine kul edecek..düşün ki adam, insan-ı kamil hükmünde sanılıyor.. lakin ona ait eserlere yaklaşırken bile cinlerden korunma duası okumanızı istiyor..şimdi adam bir düşünse..ya huu ..hz Efendimiz a.s ben “şeytanımı Müslüman ettim” dememiş mi? Muhammediyim diyene şeytan yanaşabilir mi?ee.. burada durmak lazım…henüz onun şeytanı Müslüman olmamış demek ki..ve tabi şeytanı Müslüman olmamış bir kişide asla İnsan-ı Kamil olamamıştır değil mi Sevdiğim...
Sen benim bunu yazacağımı ama çekindiğimi biliyordun ve bana o anlamı yüklediğin tesbihle o korkuyu benden aldın..(şimdi o çekilemeyecek kadar sık ve küçük dişli şey iki halaka halinde bileğimde..aynı mavi ok misali- hokkanın içinde kalem- Sana yazıyoruz yani:)bunun için çok teşekkür ediyorum..aslında bu konuyu çook daha fazla açabilirdim..ama arif olan anlar değil mi?hepimiz kendi cinliklerimize-kendi şeytanlıklarımıza bakmalıyız..mesela ben bu yazdıklarımı nasıl yazdım sanıyorsunuz..kendi cinni ve şeytani yanımı tanıyarak anlayarak tabii…bir insan bilmediği tanımadığı bir şeyi anlayamaz değil mi?kendimizle yüzleşmeye ne dersiniz?







Nur Cihan
01.09.2010
nuralem7@hotmail.com