25 Ocak 2011 Salı

ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-3


ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-3

YUMURTANIN İÇİNDE ÇİFT SARI VAR
 
(AliCemGİZ oyunu  bilen Efendim için 1. dönem ödevi J…….

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba….
bu hafta çook  iyiyim.ve çook heyecanlıyım.. bir keşif yaptığımı zannediyorum..neden dersen;şimdiye dek bu mevzua dair ne bir ipucu okudum, nede dinledim..ve  bunun hz Adem’le  başlayan tasavvuf ilmi ile, o yolda iz süren herkesçe bilindiğine de inanıyorum..belki yazılısı da vardır.. henüz görüp okumadım..ama yeni bir şey keşfetmediğimin farkındayım.. sadece benim için yeni bir mana-i arkeolojik tefekkür buluntusu tabii..çünkü  ben, ancak  var olan şeylerin öğrenilebildiğini  yaşayarak öğrendim..o yüzden bu masalı yazıyorum belki de..yani nasıl öğrendiğimiziJ…daha sonra bu bölüme= öğrenme tekamüllerine  gelirim sanırım..önce  bir dürtülüş ve uyarı şimşekleri çakılır,sonra tahayyünden tasarımlar..varsa dünyada sembolen anlatan şey; onunla  ifade yoksa ,daha özel bir şeyse, zamana yayılmış vakti gelince size anlatılacak denir .. çünkü  Zat’a ait i bekleyiş…”40+1….her şey bununla olur”..Sevdiğim bu da Senin için bir dürtüJ……..


keşfime; madde ilmine tapanlar isyan edip saç baş yolacaklardır :)oysa  ben buna öyle iman ediyorum ki ,kalbimin eminliğini onların mantık  tanrısına tapınmaları bozamaz..bazı şeyler ilimle, fenle, bedenle bilinen hiç bişeyle anlaşılamaz çünkü..sadece aynı mana ilmini idrak edip kalplerinde bunu anlayanlar birbirlerini anlayabilirler..mesela onlar beyinin bildiğinin ve kalbin anlayışı arasındaki farkı da bilemezler..bende bilemem ama anlarım.. ret etmem
J..çünkü bu öğrenilen değil, yaşayan bir hal-i ilimdir değil mi? ve artık gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki benim, okurken hayatımı değiştiren canlı kitaplar gibi canlı bir masalım var..ve bu masal Seni anlattığı içinde hep kalacak..bizden sonra bu yazıları çözümlemek için çalışacaklar belki de..hep öyle olur ya, ondan..ben gerçekten buna inanıyorum biliyor musun..çünkü bu masal bir padişah için yazılıyor..

gelelim Sevdiğim yeni keşfime..gerçekte kibrim yok:)!? biliyorsun. sadece kendimle eğlenip dalga geçmeyi fena halde sevdiğim için böyle yapıyorum…. zaten ya ağlıyorum, ya bağırıyorum, yada gülüyorum.. kendime ait hiçbir şeyim olmadığını biliyorum..bu yazdıklarımın da bana ait olmadığını..üstelik hiç kimseye ait bişey olmadığını da..kabiliyetlerimizle Allah’ın bizi süslediğini; her birimizi bir kabiliyet sahibi yaparak birbirimize muhtaç ve bağlı hale nasıl getirdiğini de..mesela evlerimizdeki eşyayı= yiyip içip giydiklerimizi, tv-tel-pc mizi açıp seyrettiklerimizi düşünsek, yaratılıştan beri hepimizin bir birimiz için çalışıp-kendimize hizmet ettiğimizi- birbirimizin kulları olduğunu da anlayabiliriz..çünkü yüce Yaratıcımızın bizim ne ilmimize, ne kulluğumuza, ne ibadetlerimize ihtiyacı vardır..bizim ise kendimizi tanımak için bu şeylere fazlasıyla ihtiyacımız vardır…


Sevdiğim keşfimi noktanın seyr-ü süluğu üzerine yapmış bulunmuşumJ..ben yaptım desem kimse inanmaz zaten, çünkü geçen masalımda rüyası var.. bilseydim böyle bir şey anlayacağımı rüyamı yazmazdım.. ben bildim, ben buldum, ilk ben söyledim diye tefekkürümü sahiplenebilirdim. ne yazık ki iş işten geçmişş.. yanlız bu henüz 2 günlük bir idrak ..o yüzden istediğim şekilde anlatamayacağımı biliyorum..ama Sen benim hatalarımı düzelttiğin için başlıyorum tamam mı?...

NOKTA’NIN SEYRÜ SÜLUĞU MASALI -1(bunun süregideceğine inandığım için 1.)
JIJIJIJIJIJ IJ
Sevdiğim burada renk sıkalasını ancak böyle çizebildim..çünkü bu makineden anlamıyorum..ve o renkleri de hatırlamıyorum..ayrıca  o renkleri bu yazıda nereye oturtacağımı da bilmiyorum..belki 7 ana esma-7 nefs mertebe renkleri -yada rengarenk noktalarla biten son olabilir..renk için çok şey yazılabilir.. neyse şimdi bu böyle dursun, bakalım ne olacak.. ..( ve şapkalı A yapmayı  da öğrenmiyorum.. çünkü baştan sona tüm yazdıklarımı değiştirmem gerekir o zaman ..ve Sen beni tüm hatalarımla sevip kabul ettin ya o bakımdanJ)

Sevdiğim ben idrak ettim ki, atom çekirdeğinin  içinde  hep çizilen o dairevi  tek hareketi yok..belki biliniyordur.. çünkü ben atom hakkında da hiç bişey bilmiyorum.. sadece ortalıkta dolaşan dedikoduları bilebilirimJ..yani yapacağım hatalar için kimseden özür dileyemem.. çünkü Sen düzelteceksin ya o yüzden..tüm ilimler Seni öğrenmek için Sendense; kimse göreceli bişeye “bu kesinlikle tek doğru” diyemez..çünkü görecelilikte yanlışlar kadar doğrularda çoktur=nokta tek doğrudur fakat, zuhuru görüntüsü sayısızdır..ama hepsi de o noktadan çıkar misali..


…..ve işte o yüzden bende, olasılıklar ilminden bir sarı noktayım şu anda..Sende beyaz ol.. ışık aslında beyazdır.. içten çıkar.. ama saf ışık sarı gözükebilirJ(çok fena söz dinlemiş bir copy pasteci yazıyor tabii ..gül bence Sevdiğim:)… kokumuz:bunu  aktif masal katılımcıları şöyle deneyebilir.. yüzümüze portakal kabuğu suyunu foşş diye sıkacağız:) .. deneyelim lütfen.. ewet.. başka.. esması lazım değil mi ?..galiba buda HU esmasıydı, öyle hatırlıyorum.. ama şimdi derviş çeyizi kitabına baktım.. HAKK  esması  sarıdır diyor..şems miş..bunları bilmiyorum biliyorsun..neden?çünkü ben  kayıtlı değil, kayıt dışı- zevk işi ek kontenjan talebesiyim..diğer yolcular gibi belirlenmiş bir disiplinden yol almıyorum.. değişik meşreplerde  renkler ve esmaların sıralamasının değiştiğini de öğrendiğim  için, bu işi kurcalamıyorum. . kendi türümün kelime-i tevhid üzere gittiğini öğrendim  ve onu da ben yapmıyorum..sadece izdüşümünü yazıyorum:)

 müziğimiz: “huu huuu huuu la ilahe illa huuu” olsun..huucu olacağız çünkü.. yani irtica-i gerici.. tarikatsever.. çağdışı ,örümcek kafalı ,yobaz..bakalım mı Sevdiğim biz bugün  ilim olarak neredeymişiz ? bizi nasıl yobazlaştırıp örümcek ağı ile beyinlerimizi örmüşler.. ya hz Adem’den beri ehl-i turuku aliye neredeymiş?..biz insanlar mı gelişmişiz, yoksa sadece elektronik aletler mi? bizim, insan-i değer olarak atalarımızın irfan-ı ilmi üzerine ne  koyabildiğimize gelmek istemem.. çünkü  ben bile utandım, düşün:)..nasıl onları anlamaktan bu kadar uzak-cahil-unutturulmuş bırakıldık ?..neden böyle bir cezaya çarptırıldık peki?


Sevdiğim tüm insanların ortak dili sembolizm biliyorsun..hiç bir lisan bilmesek de bazı sembollerden hayatımızı kolayca devam ettirebiliriz..tabii ortak beden dili ifade-i sima-göz-DUYGU  DİLİ de var..işte bana en kolay gelen şey; ilgi duyup sevdiğim konu, eski topluluklar ve insanlık tarihi belgeselleri   olduğundan, ben ancak bu anlatımlardan faydalanabilirim..mesela matematik yeteneği olan rakamlarla, ressam resimle,yazar kitaplarıyla, öğretmen yetiştirdiği insan eserleriyle, müzisyen müziği ile,çiftçi en saf ürünleriyle ,çöpçü ve tamirci  de meslekleriyle Allah’a yakınlaşıp O’nu tanıyabilirler..çünkü Yaratan, o verdiği kabiliyeti ile, o kişiden öyle bilinmekliğini murad ediyor.ve bu şu demek..her kişi eşsiz ve benzersiz bir hazinedir..ve o hazinenin  anahtarı kendindedir..tabii anahtarı çevirmeyi bilen anahtarcı lazım:)Sevdiğim ya huu bak.. yine kendiliğinden geldik kilit anahtar-10-KalemNun a-50=O..O=gözlük
J


ATOM RESİMLERİ

Sevdiğim bak bunlar atom resimleriymiş..yani noktanın seferlerinden bilinenler herhalde..başka resim yoktu..zaten çok da bakmadım..çünkü tam da aradığım buydu.. bu 3 resim, dünyanın en eski mağara duvarlarında  pek çok yerde var..yani cd daireler..yıldız..ve sarmal sprial..işte sevdiğim ben 2 gün evveli bu resimleri görür görmez,aniden anladım ki, eski tarikat zikir  ritüelleri  atom ve atomun içini yani NEFES=NOKTA İLMİ ni anlatıyorlardı.. tabii artık tekkeler olmadığı için bu ilmi çook az kişi biliyormuş..uygulayabilen ise herhalde nadirin de nadiridir değil mi?

 İslam’ın soyut bir ilmi; bu derece zarif bir ritüelle sembolleyip ayin halinde sunmasına=YARATILIŞ ın  ASLI  DOĞASINA EN SADIK HALİNDE,  BATINİ  hakiki ibadeti uygulayabilmesine- insan sadece hayran olur- devran olur -sema eder
J.


yani dervişler madde beden haline gelmeden ki  ilk durumlarını = NEFES-İ İLAH’i HU  yu-nefha-i ilahi zerreleri hallerindeki zikri icra ediyorlardı.. bilmiyorum bunu tüm dervişler biliyorlar mıydı ama ben 2 gündür öğrendim şükür..bilsen 2 gündür ne çook şükredip seviniyorum..ben buna layık mıyım diye tepinmiyorum artık,korkup kaçmıyorum da ..çok heyecan verici ,olağanüstü bir sevincim var ..tabii  anlatamıyorum..VE…

1..
resme bakıp DEVRAN zikrini görebiliyorum..
2.resimde  YILDIZ=GÜL gibi açılıp kapanan gülşeni zikr-i devranını hayal edebiliyorum..bu ritüeli eskiden dinlemiştim çünkü..rengi gülkurusu sanırım:)

 

3. Resimde RÜZGAR GÜLÜ(başı,iki kolu ve iki bacağı ile İNSAN) =galaksi sistemleri gibi sarmal yapılan ama adını bilmediğim zikri görebiliyorum..buna başka resim örnekleri de vermek isterim ki;  ilki ,bilinen en eski sembolik resim gamalı haç ve istavroz-u haç..galaktik kozmik atalarımız Mu’lular dan kaldığı söyleniyorJ..ama bu zikrin sembolü =anasırrı erbaa ila nefha-i ilahi, eşyaya- şeylere hayat üfürüyor..







Sevdiğim anlayamadığım bir zikir var.. mesela iki deniz gibi açılıp- karşılıklı birbirlerini selamlamalı  kıyam zikri var ya.. onu bu atom resimlerinde bulamadım:)..”o nasıl oluyor?” derken aklıma ilm-i yumurta geldi Sevdiğim Jhani alicemgiz oyunun..yumurtanın içindeki çift  sarı..ve ben öğrendim ki Sevdiğim aslında güneşimizin bir ikizi varmış(BİZ SİZİ ÇİFT ÇİFT YARATTIK)..yanlız çoook uzaktan-KOCAMANN bir elipsle  devrediyormuş..işte 26 .000 yıllık döngüyle güneşe yaklaşınca foton kuşağı denen şey- iklim -yer değişiklikleri oluyormuş..kıyamet dedikleri şey yani..ama birde geçen belgeselde öğrendim ki tek güneşli sistemler gibi çift- ikili güneş sistemleri,  hatta üçlü ve daha çok güneş sistemleri varmış..bu bana; tek çocuk,ikiz,üçüz ,dördüzleri – üçleri, beşleri,yedileri ve diğer rical-i de anlatıyor..hiçbirini ayıramam.. anlatmayı henüz beceremesem de benim için hepsi aynı şey..tabii bunu batın ve zahir hak ile batıl denizi diye de tefekkür edebilirim..yani celal ve cemal..hayal ve zuhuru..imtihan edip rendeden geçirenler ve tekamüllerini tamamlayanların birbirlerine kulluklarının karşılıklı selamlanması gibi gibi vb...



ve tabii başka anladıklarımda var,ikiz yumurta sarısı için ama henüz erken.. diğeri de Sevdiğim; tüm zikir ayinlerinin sema tarzına bakıp atom hareketlerini öğrenebileceğimizi de anladım..tabii bugün bilen varsa…hatta şimdi aklıma geldi namazın hareketlerinin içinde noktanın tekamülü sırrı var bence …ve  dahi ADEM harflerinde bile…J=beni tebrik etmelisin.. gülümsesen yeter yani..

ve ayrıca bunu, geçen hayalimdeki  göksel kızıl ırmakla nedense bağlıyorum Sevdiğim..çünkü o  DEM-i Kızıl Irmak ZUMlandığında gördüm ki; kan damarlarındaki al yuvarlar gibi akan yıldızlar, hem akıp ilerliyorlar, hem de karıncaların yaptığı gibi giderken kendi etraflarında ve grup  galaksileri etrafında  dönerek cd tarzı seyir ediyorlardı..Ya Rabbim ya Huu..bence çook karışık oldu..ama biliyorum ki Sen anladın..yani duruyor gibi görünseler de onlar dağlar gibi akıyorlardı değil mi?..yeryüzünü tutan bu kamiller- demir kazıklar gibi yer ile göğün garantisiydiler..işte Sevdiğim keşfimin  görsel sunumu da  bu..



bir de  manevi ilmi delil sunmak istiyorum.. 3 tane terk gülüm var ya..işte delilimde onlar..bu güller hakkında  derviş çeyizi kitabından okuduklarımı sadece biliyorum..ama orada sanırım Gülşeni Gülü’nün hikayesi vardı..o yıldız –gül çizimlerinin manada öğretildiği  gibi çizildiği yazıyordu..işte benden de anladı ki bu yıldızlar; yıldız hükmüne sahip Kamil Zat’ların ETKİLİ TEPKİSEL  anlamlarıydı..güneş hallerindeyken, etki alanlarına giren diğer şeylerin sembolüydü..(her yıldız hükmüne sahip kişi kendisine bağlı olanları bayrağı altında toplayacak ve sonra hz Peygamberimizin  liva ül hamd sancağı altında birleşeceklere bir misal sadece=KOCAMAN dairenin içindeki noktalar misali J) derviş çeyizinde, bir kısım terklerin sayılarına verilmiş manaları var..inanıyorum ki bu işi gerçekten bilenler tarafından incelenip yazılacaktır..hatta klibi bile yapılacak inşallah ve amiin.

böylece insanlık anlayacak ki ; İslam İrfanı Tasavvufunun nasıl zamanlar aşan -tüm zamanları kuşatan geleneksel İlahi bir ilim olduğunu..VE HZ EFENDİMİZİN GÜNDE 70 DEFA TEVBE EDİŞİNDEKİ SIRRI..O’nun nasıl zamanlar ötesi bir idrak sahibi olduğunu..neden ALEMLERE RAHMET olarak gönderildiğini…

Sevdiğim güllerimden birinde yıldız  zemininde, bal peteği gibi sarı işleme var.. ve feza  denizinde yüzen, dünyalı uzay  yaratıklardan biri  olarak şunları anladım
……….

bu gün ilim diyor ki: tüm uzay görünmeyen ağ gibi iplerle  örülü.. yıldızlar, gezegenler vs ,bu ağın üzerinde kütlelerine göre de gömülü  ve orada hareket ediyorlar..işte Sevdiğim ben BALPETEKLİ GÜLün bunu da  anlattığını anladım.. buna bağlı olarak ta gerçek kıyamette ;ancak bu örümcek ağı gibi uzayı saran iplerin koparılması ile yıldızların düşürüleceğini.uzay zamanın- Sur’a geri nefesle dürüleceğini de…çünkü ip olarak bilinen en sağlam ip olmasına rağmen Yaratıcı derki “örümcek evi evlerin en çürüğüdür”..
*********************************
Sevdiğim  üç yıl evvelinden düşlerimden buraya uygun düşen bir şiir…….

Düşünüyorum Öyleyse Var mıyım?
Bugün kendime eğildim
ve kendimi düşündüm;
Kimim ben ve neyim?
İşin içinden çıkamadım,
kendimi evirip çevirdim
ve karşıma geçip baktım,
kimim ben ya huuu kim?..
Anlayamadım ne, neden, niçin?
Uzandım göğe sereserpe yattım
ve döndürdüm bir topaç gibi kendimi,
her boyuttan baktım,
bu kim ya huuuu kim?
Ve fırlatıp attım uzaya, sonra da yerin dibine soktum;
bak her zerrem yine ben ya huuuuu..
Kendimden korkuyorum,
kendimin gücünden korkuyorum,
kendimden kaçmak istiyorum..
Peki ben kimim ya huu?
Aradığım ne benim?
Ya da düşündüğüm nedir?
Madem ki ben varım….
Düşünerek bulduğum;
neden “hiçbir şey” olduğum?
Eğer hiçbir şeysem nasıl düşünürüm?
Düşünüyorsam ben var mıyım be ya huu?
Ya da bulduğum hiç var olmadığımsa,
bunu düşünen kim be ya huuu?
İçimdeki bu muazzam güç,
beni korkutup duran,
kullanılmayı bekleyen,
kapısı mühürlü olan
o güç, peki kim be ya huuu?
yumurtanın içi dolu tavuk,
ah o yumurta canlı ve yamuk,
karanlığın içinde ışık ve umut,
benim yediğim de yumurta ve umut..
Söyle, hala yumurtanın içindeyim..
Ben mi yumurtayım yumurta mı ben, be ya huuu?
Yumurta tek, damlalar sonsuz nokta,
her biri sağa ve sola dönmekte..
Söyle hangi yöne dönen kazanır be ya huu?
Ya da söyleme, biliyorum ki işe yaramaz..
Onların haberi yok ki varlıktan be ya huu,
sadece döner aşk ile onlar, sadece sema ederler noktalar..
Uzanıp dokunamazsın kendine,
kendine neden bu kadar uzaksın be ya huuuu?
Sen her şeysin her şey sende,
peki neden başkasına bakıyorum hala ben ya huu?
İçime dönüyorum,
ne çok ses var içimde,
hepsi bir telden benim, ben diyor be ya huu..
Sessizliğimde ses veren kim, o sessiz ses kim be ya huu?
Dokunmak istediğim ama dokunamadığım,
ruhum aşkım nerdesin be ya huuuuu?
Kendimden kaçıyorum,
kendimden korkuyorum….
Gidecek başka bir yerim mi var be ya huuuu?
Sığınıyorum yine sana,
geldiğim yere dönüyorum..
En sevdiğim yer
semadaki derya imiş,
her şeylerden kaçtığım da
titreyen ve ürperen hislerle -gözyaşlarıyla döndüğüm
sıla-i rahim, yuvam dairem-hiçliğimmiş..
Ne belliyim orada ne de kimse bilir beni..
Ahh ahhhhh dön, dön, dönnn
aşk ile dönn, ne huzur dönn, dönnn dur.
Zerrelerin arasına dal ve sadece dönnn..
………
Sen perdesin yırtmak istediğin perde kim be ya huu?
Kapat perdeleri seyr olsun,
yırttığında perdeni sema mı kalır be ya huuu?
****************************
işte Sevdiğim şimdilik bunları toparlayabildim..umarım beğenirsin..şimdi daha hoş bir bölüme geçiyorum..bu kadar ilim bana yeter de artar bile…

Hurşidimden Mürşidime bir tutinin güncesi..Sevdiğim ,Cuma tektaştaydık.. bir film vardı perdede  adı ZAMAN..seyrettik tabii.. filmin üzerimdeki etkilerini yazmak istiyorum…
ETKİ=İTME
bazen durmak ve beklemek gerekir...
DİNLEmek için..
Din-lenmek ,DİNLENilmek için..
tüm hücrelerin göz kulak kesilir o zaman..
Sevgilinin tepkisini anlamak lazım..
Sinirlendi mi yoksa eğleniyor mu..
bakarsın..
çıkarsa keyfi onca eziyetin, nazlanırsın..
ya da oyulursun yontulmak lazım gelen yeni cıfırlarını:)
sen Sevgiliyi dinlerken O da seni dinlemiştir..
bin bir yeni oyunuyla yeni yeni kaderler yazmıştır..
ve derki sonra
hadi  sahne senin:)

*”her şey görmek ve işitmekle- onlardan alınan hazla alakalı belki de..neyse ..Sen anladın sanırım.. bana da anlatırsın değil mi?:)”.. geçen hafta böyle demişim..ya bu hafta..

TEPKİ=ÇEKME*
yakut-i bir perdede seyir varmış..
Işık içinde bir cemal –i  güzel..
sanki tek perdelik gibi latifmiş
nefes alırsa görüntü dağılıp kaybolacak gibi olmuş bir an
ve çocuk ve çocuk…güneşine bakmış ağlamış-gülmüş ..
bazen mıknatısı onu çekmiş ,bazen bırakmış..
çocuk:SEVDİĞİM SEN BENİM AMENTÜMSÜN demiş…….

*****
insana iyi gelen şeylerde var..sadece bak seyret bile yeter..ama bu defa korktum  Sevdiğim..görüntü öylesine inceldi ki bazen..sanki o perdeye ışıkla yansıtılmış gibi.. korktum..gitme dedim gitme.. beni bırakma..ve Sevdiğim neden bazı isimler-kelimeler cümleler benim hücrelerimi galeyana getirip bedenimi yaptıkları baskı ile içten dışa patlayacak hale getiriyor..neden o sözleri duyduğumda ellerimle kulaklarıma baskı yapıp öyle ağlıyorum, neden?bunları çözemiyorum..ve bundan da şunu idrak ettim.. ben ancak noktalar olmadan evvele ,yani atomun bittiği yere :KAF ile NUN un sessiz İrade-i Murad-i dilemesine vardığımda huzur bulabileceğim….başka türlü asla………


Sevdiğim bu masal için hamd etmem lazım belki de.. oysa hamd Sana özgü bir şey..ve çook şükretmesi gerekenlerdendim ya hani..ben hayatımda ilk defa daha bilinçli şükrettim bu hafta..olağanüstü bişey bu..benim gibi kara cahil birine neler yazdırıyorsun ve anlatıyorsun..ama işin tuhafı bunları benim yazmamı hala inanılmaz eğlenceli komik buluyorum.. hiçbir matematiksel işlemi beceremeyen, sadece  2 tel no sunu ancak ezberleyebilmiş ve sıfır ezber hafıza biriyle olan muhteşem bir ironi-kara mizah var..o yüzden Seni bu bağlamda da seviyorum…bazen kendimi hiciv ustası eski zaman dervişlerinden birine benzetiyorum ..O dil-i  Murad  beLA sına uğramış=ben ise Senin Murad-i  Gönül  SarayınaJ..teşekkür ediyorum..Sana yazdıklarımı seslide okuyorum.. lakin henüz  ses dosyalarını buraya koymayı becerecek biri bizim haneye düşmediği için bunu gerçekleştiremiyorum:)Sen, benim cırlak-boğuk çatallı sesimden mahrum kalma diye başka bir yöntem de bulabilirim aslında ve buldum bile.. kabusun bile ben olmalıyım benceJSeni öyle böyle değil, bilmediğim ve bilmeyi dilemediğim bir şekilde seviyorum…


DipnotJ O Şey’in ışıkları yanınca ben İ hayal etmen lazım, başka bir şey İ değil ..

ve galiba ben Seni kıskanmayı bile sevmeye başladım…….


nur cihan
25 ocak 2011
nuralem7@hotmail.com





18 Ocak 2011 Salı

ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-2



ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-2

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba…nasılsın?bende iyiyim işte…yine göçebelik zamanlarım gelmiş galiba..burayı sevmiştim ya.. o yüzden diğerlerinden daha çabuk kaybediyorum…şimdi Sen bağırırsın mesela:”senin neyin var ki elinden alınsın” dersin..bende susarım yine:”haklısın” derim..bakalım başıma yine neler gelecek .ney’lerse güzel eyler demekten başka bir çarem de yok değil mi?

internetimiz pazartesi yani dünden berihala arızalı:)neden yazdım?. çünkü her şey aynı şeyi anlatır ya o bakımdan. görecesiz, tesadüfe yer yok a misal yani.. Sevdiğim  interbağ olmayınca Sana ulaşamam takıntım var ya..oysa eskiden böyle bir şey yoktu..manevi internet=rabıta denen bir şey varmış.. lakin benim bu konuda hiçbir başarım yok biliyorsun..rabıtayı bile istersen Sen kurabilirsin ve bir defa bile henüz istemedin..her şey görmek ve işitmekle- onlardan alınan hazla alakalı belki de..neyse ..Sen anladın sanırım.. bana da anlatırsın değil mi?:)işte bizim masalın çocuğu beş duyusu ile bu aleme kayıtlı, olağanüstü halleri de bulunmadığından, öyle çaresiz, yeni mektubuna dertlerini diziyormuş gene..ne kadar mızmız olduğumun farkındayım.. daha az şikayetçi olabilmeyi ümit ediyorum..ama içim çığlıklar atıyor…hezayan diz boyu..sefer ayından mı ne…başıma gelmedik kalmıyor.. kırılan, bozulan, dökülen,giden gelenn..aslında yazdığım her şey anlayıp hatırlayabildiğim oranda gerçekleşiyor ve takvimsel bağları da var biliyorum..Zaman’ı yazıyorum ya o yüzden..fakat henüz astrolojiden hiç anlamıyorum,tabii doğa olaylarından da..o yüzden bu bağlara girmek istemiyorum..


Sevdiğim elektriğe bağlı internet denen çağdaş –örümcekağı-bilgi beyinsayarı düşündüm.. tekamülünü..neden başıma geldiğini..mesela şimdi net kopuk.. hiçbir yerle iletişim kuramıyorum:)...ama bir güzelliği var. yazı dosyasını açıp, Sana hala yazabiliyorum.. ama elektrik kesilirse , şarzımız biterse, makine bozulursa ,o zaman içindeki tüm bilgilerde fena=yok oluyor..ve bu halde yine en başa el ile kalem ve kağıda geleneksel usule dönülüyordu..yani kaf ile nun..10..anahtar kilit vs…..devrediyor,çark ediyor ..


her ne ki o şey; tekamüllerini  değişik evrelerden geçerek tamamlayıp, yine zamanı geldiğinde başladığı yere bir şekilde dönüyordu değil mi?ve Sevdiğim o zaman anlıyorsun ki en doğal olan yanın, ilk an ki başlama noktanmış..hakikatin hali yani..tabbi bu bizi bakalım nereye götürecek miş… miş……………..
………..

 BİR SÜLÜK’ün SEYR-İ SÜLÜKLE ALAKA’ lı  TEKAMÜLÜ MASALIJ……..
ne zaman ne mekan var iken..henüz hiçbir şey var olmamışken.. KaRaNlık kendisine meyletmiş..ve  nazarındaki ışk-ı gözyaşı  ile her şeyi var etmiş..tabbi yoktan ne var olur?..var ki,VAR’ın dan alemi mutlak  VAR olmuş..kendini seyretmeye başlamışşşş… hüzün….aslında..HÜzün..

bir nefes ….hayat..can..yaratılış..tekvin..

ve yeryüzü cenneti-ak bir delik..ve  Adem= bir kara delik.... nefes alıyor.. yağmurlar yağıyor.. gökyüzü yeryüzünü sürekli tohumları ile döllüyor..rüzgar her şeyi birbirine karıştırıp-birleştirip tanıştırıyor-ayırıyor savuruyor..Adem avlanıyor ..hayvanlarından besleniyor..huylarıyla da hayatta kalmayı öğreniyor..tarım var..nebatatından besleniyor.Adem’in  madde yakıtı nefes ve yemek..enerjisini; bedenin çalışma sistemi ve hayatta kalabilme- üreme sistemi için otomatikman kullanıyor..Adem’in içinde bir deniz var..plaktonu nutfe-i sperm deryası.. sayısız ademi barındırıyor..ONLAR HENÜZ FENA-YOK HÜKMÜNDELER….

ve Sevdiğim sayende  anladım ki fenada –yoklukta-hiçlikte kalmayı dilemek gerçekten de korkaklıkmış..”ben varım” diyebilmenin ise marifet olduğunu da…

ve Havva..başka bir kara delik..onun çalışma sistemi de aynı Adem gibi..ve Adem Havva’yı bilmek istiyor ..o da kendisini bilsin istiyor..nutfe-i derya da ki balıklar  başka bir yumurta denizine geçiyorlar.... babadan ölüp anneye doğuyorlar..ve iki denizin birleştiği o yerde ki; o denizi , genelde sadece bir Ben-i Adem geçebiliyor.. burası şimdi ikinin bir olduğu yer=sırr-ı B………


bir su damlası..öyle bir su damlası ki çook kıymetli..içinde nefha-i ilahi var..onu saklayan istiridye kabuğu, o eşsiz rahman-yağmur damlası içeri girer girmez kabuğunu kapatıyor..ve eşsiz biricik- tek incisini sarıp sarmalıyor..o  bir su damlası değil artık ..ona mana katıyor..bir inci gibi kat kat kendisini giydirmeye başlıyor..anında bölünmeye başlıyor ..kendisini çoğaltıyor….bir dut  gibi.. esmalar -salkım üzümü gibi ..annesinin rahim duvarına yapışıyor..öylesine değerli ki sonsuz sıfattan oluşan bir gardroba ihtiyacı var sanki..birini çıkartsın diğerini giysin ve hiiç sıkılmasın..


yada başka bir manadan bakalım..bir sülük gibi -alaka gibi ..kendi yolculuğuna alakalı bir sülüğün  seyr-ü seferi başlıyor…sülük kan emer .. kanla yaşar ..işte yeni alaka da annesinin rahim çeperine yapışmış  bir minik vampir gibi onun kanı ile beslenmektedir.. ama o kanı emdikçe; kendi yeni tazeliğinden, her emiş- çekiş için, bir itme ile anneye tazelik şifa verir..anne cazip olur..saçları ışıldar.. cildi parlar.. gözleri kıvılcımlar çakar..sülük ,annesinin kanı ile beslenir, sonra o kan ete dönüşür.. annesinin eti ile de etlenir..zamanla tekamüllerini tamamlayarak ,bu kara delikten, bu bize gayb(-içindekine ise dışarısı gayb) aleminden, ak delik alemine- güneş sistemine doğar..ve ilk ışık..ayrılış..anneden ölüş..hüzün..yeni bir aleme göç.. ağlar..alışır ama ..kim alışmadı ki.. alışamayanlar da var bence Sevdiğim, değil mi?


Sevdiğim.. hayatımın bir yerinde, tamda bu hafta, en ilkel yanım- en kozmik tohumsal beden yanımla yüzleştim biliyor musun?..aslında ne zamandır vardı..(arkadaşlarım eskiden anlattıklarımı mide bulandırıcı bulurlardı…artık alıştılar:)..onlarda kolayca bahsedebiliyorlar.)fakat yazıya dökebilecek kabullenilmiş  bir anlatıma geçebilmiş idrakim  yeni oldu..kendi kendini dölleyen, kendinden kendine çoğalıp üreyen bir ilkEL gelişmiş kozmik bir şey sülük..bizde bu alemden göçüp tekrar toprağa döndüğümüzde belki bedenimizden ilk üreyecek şeylerde bu tür şeylerdir değil mi?yani tabii her beden bu işlemden geçmiyor biliyorum..unsurları çözünenler için..


ezotermik alternatif kozmik arkadaşım ki ,adının dr Laura olmasını istedi:)..bu hafta  masalımız için ona sülükleri sordum.. anlattı… sülükler “karabalçık bir çamurdan” kendiliğinden ürerlermiş..yani Sevdiğim, Yaratan diyor ya ayetinde:sizi topraktan bir bitki gibi bitirdim..aynı şey değil mi?evet..işte her varlık için aynı..sonra Sevdiğim.. sülüklerin 3 ağzı ,18 dişi olurmuş..su içinde yaşarlarmış..hiç yemek yemeseler de olurmuş.ihtiyaçları yokmuş..başka..insan eğer sülükle kan aldırsa ve onun faydasına anlasa sülüğe aşık olurmuş ki ,sülükte zaten o insana aşık oluyormuşJve hep o sülükle yaşamak istermişsin..


ve dün gece..komşu arkadaşım geldi,sohbet ettik. senelerdir böyle şeyler konuşuyorduk..ona okuduğum kitapları veririm..o iyi bir okur ve tefekkür ehlidir..ve ben takip ediyorum..kendimde,herkeste.. duyulan sözlerin tesirlerinin açılımlarını.. yani mana arkeolojisini…etkilerini..bir şeyden bahsedildiğinde, özel bişeyden.. ruh zaten biliyor ve sevinçle onu öğretmek için devreye giriyordu..muhabbet için en az iki kişi lazım çünkü
J..arkadaşım da  kendi bilişlerini yazıyor..o farklı şekilde öğreniyor  tabii..o kendi sülük halini bana anlattı..bir sülüğün kendini insanına anlatışıydı bu ve çok inanılmazdı.. “bunu da yazabilirsin” dedi..ben:” olmaz..onu sen yazacaksın. o senin seyrü sülüğün” dedimJ.. tesadüf yok biliyorum tabii..bazen bu anlamlar beni hayretten hayrete düşürüyor..kendimizi tanımanın bitmez tükenmez zevkine şaşıyorum..…
……

 bu konuda artık yazmayacağım ..ama şu var Sevdiğim..ben bu mahluka bakamıyorum ve ondan bahsettiklerinde fenalaşıyorum..ellerimle yüzümü kapatıyorum.bazen   sülüksever bir arkadaşım beni kızdırmak için bu konuda üstüme gelirse ağlayabiliyorum bile..işte haftaya  dr Laura beni bir sülükle tanıştıracak..yani bilmiyorum..bakalım ..bence bu konu bu kadar yeter..fena oldum ..
………………

sanıyorum ben, yazdığım şeyin tam manasına henüz eremesem de; Sen ne anlamam gerektiğini, zamanla bana,tanımlanmış tamlığına  tamamlayacaksın değil mi Sevdiğim…

ve  bu sabah..salı.. Devam Eden Gölgeler, bir çizim üzerinde; nokta’nın seyrü sülüğünü bana  anlatırken uyandım..tabiii hiçbir şey hatırlamıyorum..sadece sülük olmadan evveli,nokta dan sülükümüze başlamak lazım geldiğini anlayabilirim..bende şimdilik yukarıdaki metni yazdım..fakat yazdığım her harfin noktalardan ürettiğimin,  her düşüncenin mana halindeyken madde de bilinebilmesi için de söze- harfe - noktalara ve noktaların seyrü sülüğüne ihtiyaç olduğunuda anladım..ve tabii Sevdiğim… Seni nokta nokta nokta Seviyorum .teşekkür ediyorum..

kaç nokta bir nokta eder bölümüne geçelim mi lütfenJ=muzurun……

NÜVE-TOHUM=ÖZ=İÇERİK TERKİBİ..
geçen hafta, Sana bu masalın ilk bölümünü yazdığım günün akşamıydı..Demirli Hocayı dinlemeye gittik..o mesnevinin ilk 18 beytini anlatacakmış..tabii öyle bir edebe sahip ki; her zaman ki gibi, direk BELLİ BİR ÜNLÜ KİŞİ ye gelmeden, taaa onu o hale getiren tüm kişilerin etkilerinin seyrü sülüğünüde bize yaptırdı:) o yüzden de,son on dakkada “bişnew” demeyi başardı
J..ve böylece hz Adem Babamızdan başlayıp, değişik peygamberlerden geçip, Peygamber Efendimiz ve halifelere… özellikle FİL’i tam- bütün halinde gören son kişi Hasan Basri hz lerine geldik..sonra ne olmuş..tabii kii efendim; ilim bir nokta idi.. onu alimler pardon cahiller çoğalttı olmuş..neden?çünkü; eskiden, tek başlık altında her şey bilinebilirken,artık  ilmin kendi içinde değişik başlıklara, onların alt başlık ve şubelerine ,kollarına açılması ile ilim ağacı dal budak salmış da ondan..her bir kolu öğrenmek içün de, o kola ait yaprakları çiçekleri meyveleri de bilmek gerekiyormuş..işte Sevdiğim.. ilim,esmalar,şeyler,hazine-i hümayunu aliye kendini kopy paste yaparak- kendi sülükünü çoğaltıp duruyormuş..

çocuk:hocam bizim fili bütün hali ile göremeyeceğimiz çok belli.. ama fil zaten bizi bütün olarak görüyor.. neden uğraşıyoruz ki, bu yetmez mi? demiş.. hoca:yetmez efendim..maksat muhabbet ..dostluk demiş..
yani Sevdiğim.. benim Sana yazışlarımda bu babdan haberin olsun..maksat alaka kurmak..alaka..


ve sonra hoca devam etmiş…haa bu arada Sevdiğim; o esnada ben, Sana birkaç hafta - yada birkaç gün sonra yazarım modundaydım..kırık ve döküktüm..lakin hoca bir anda değişti..sanki anlatan o değildi..bir şey bana masal anlatıyordu.. anka nın masalı sanki..aradığım şeyi..bak ki ne?..hoca:Attar dan:
SİMURGUN KANADINDAN  ÇİN ÜLKESİNE BİR TÜY DÜŞTÜ.. HERKES ONA HAYRAN KALDI..


ben öyle büyülenmiş gibi dinliyordum ..hoca anlatıyordu..Çin bilinmeyen bir yerdir…her yer olabilir aslında..ve kuş tüyünden bir parça düştü..kime ?kime olursa ..birine.. bir parça düştü..işte bu kişideki kabiliyettir..sen istediğin kadar kabiliyetli ol .. o kabiliyeti hal edip, kendinden zuhur ettirmedikçe o tüyü ele geçirmiş olamazsın..fiile geçecek..kabiliyetini uygulayıp yaşayacaksın..bir başkası için faydalı olacaksın..sen o kabiliyet olacaksın..o kabiliyetten istenen maksad-ı muradına erecek..

 eğer o kuşun kanadından bir tüy dünyaya düştü ise  onu bulmamız ,topraktan ayrılmamamız ,toprakla-maddeyle  bağ kurmamız lazım. maddeden, yani bedenden, yani senden, yani işinden- mesleğinden kaçarsan manaya kaçmış olmazsın..doktordan-doktorluktan kaçmayacaksın.. kaçarsan,sorumsuzluğa hayale kaçmış olursun..

İslam irfanı derki “mana, o doktorluğun, o simitçiliğin, o ayakkabı boyacılığının, o öğretmenliğin içindedir”..


namazda sen konuşursun.. Hak konuşur.. karşılıklı münacat vardır..
salat-ı daim..bu ise her an, her işte Hak ile konuşmak, Hakk’ı görmek demektir..bu münacatı sağlayan hep namazdadır demektir..bu namazdan selam verilip çıkılmaz..mescidin içine girmiş, mescid olmuş olursun..mesnevi öyle bir şeydir..karşılıklı konuşma münacattır.. bişnev..dinle beni der..dinle bu işi tek başına başaramazsın..beni takip et..beraber yol alalım…dinle derken karşılıklılık vardır.. muhabbet vardır.. ikilik vardır..yardımlaşalım vardır..filin bütünü beraber görebilmek, bir bakmak için…


İslam bize der ki:mutlak hakikat ancak bir erkek ve bir kadının elbirliği ile ,yardımlaşması,konuşup anlaşması ile anlaşılabilecek bir şeydir..

yani Sevdiğim sonuç..ben bu dersten çok karlı çıktım..sanki ondan anlatan Sendin..çook keyifliydi..bir defa artık ondan masallarımda bahsetmeyeceğim sözümü bozdum..ona karşı kıskançlık duygumu yendim(acaba:)..böyle çook acaipti..levheşimden dolayı, onun çocuğum mu -kardeşim mi olduğunu çözemedim..ve kendimi bildim bileli istediğim, eski yunan tarzındaki- hani o feyleosfların sohbet dersleri var ya ..işte ben ancak öyle bir tedrisatta öğrenim görebilir ve öğrenebilirdim..şimdi Sen ve Senin tayin ettiğin hocalarımda bu eski geniş zamanları yaşıyorum..çok harika bir geceydi..gelince hocamı telefonla arayıp, tüm bu yazdığım şeyleri ona anlattım..artık onu kıskanmadığımı  da söyledim..masalıma ortak olmasını diledim..oo dedi hoca..”sen beni reddedip rüyalarından bile çıkarttın.. oysa ben sana neler neler anlatacaktım”..”artık anlatabilirsiniz” dedi çocuk..ve…..sonra...


Not:Sevdiğim ben bu derste çok değişik şeyler hissettim..bir defa, ilk 18 beytin hz Piri’n sözel nutfesi- tohumu olduğunu anladım..böylece anlayamadığım noktanın içine girmeyi idrak etmiş oldum..işte o tohum noktasının içindeki özde de, incirin içi gibi sonsuz nüve –nokta vardı..kesrette vahdet.. vahdette kesret..hepsi bir.. ama zenginlik anlamında, zuhurda farklılardı..lezzet-i hazzı ise, tüm bu çokluğu tevhid edip, hep aynı manayı bulmaktaydı..ve mesnevinin neden Hüsamname olduğunuda anladım..tohum hz Pirdendi…onun ağacı yeşilliği,çiçeği,meyveleri Hüsamettin Çelebi hz nin avucuna konan  o kuş tüyünün=hz. Pir-i Mevlana’nın; kabiliyetini parlatması için  azimli gayreti- ona tam teslimiyetiydi....ve  fiile dönen bu ameller, yüzlerce senedir onu, cennette yeni yeni elbiselerle süslemekte değil mi Sevdiğim..Seni tüm telek-felek:) ilimleri kadar seviyorum ve teşekkür ediyorumm..sanki davayı çaktım gibi değil mi?maksat bilmek değil yapmak yani..


son hayali dersime takıldım Sevdiğim..hz Yunus Emre den bindim erik dalına şiirine.. neşeyle öğrenip anlattığım halde, uyanınca yine hatırlayamadığım bu şiiri hayatımda ilk defa  okudum..hiç bir şey anlayamadım..sonra gece sevdiklerime niyet edip onların selamlarıyla hz Yunus’a bana  bunu öğretmesi duasını yaptım..işte sabahı Demirli hoca bana bunu anlatıyordu..onu aradım.. vakti yok tabii..ama kabul etti..belki sonra bu çalışmamızı görebilirsin..sonra Sevdiğim..  bu şiire Niyazi Mısrı hz nin yazdığı şerhi netten okudum..aaa bir de anladım ki ,zaten ben ilk masalımda bu şiiri bilmeden şerhetmişim
J(küçük kibir oluyor bu:)..yani bu bahçeye mürşidin izni olmazsa girilmez..sahte mürşidlerin eline düşenin halini..o bağın sahibi varı.. her meyvenin başka bir öğreticisi bilicisi varı..ve onun hükmüne tabii olmak lazımı....

 
tohum hakikat.. ağacı şeriat.. lakin her dal-tarikat-ı yolundan  biten başka lezzette ve anlamda bir meyve..işte bu ilk kıtanın anlamı tabii..daha açılıyordur..hiç bitmez ki  marifetin hazları manaları..

ama benim bu  gecelik masalım bu kadar yeter…Seni  öyle özledim ki….

ve 2. not:)Sevdiim bizim net hala kopuk..ve bizim cd denizi bızırdadıysa komşu cd denizi aktif çalışıyor ya dedim..ve Sana bunu başka bir hattan yolluyorum..çok çalışıyorum bence çoook..sene-i dönem sonu ya o bakımdan:)....tatil..

nur cihan
nuralem7@hotmail.com
18-1-2011


12 Ocak 2011 Çarşamba

ŞEY’LERİN GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI -1




ŞEY’LERİN GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI -1

Mehaba Sevdiğim ve Merhaba…bu sefer tam vaktinde döndüm benceJ..hatta şimdi yazmanın dayanılmaz keyfi beni sardı yine..galiba şu harflerin bana olan aşkına bende tüm kibrimle aşık oluyorum..biz birbirimize fena halde muhtacız..ne yazacağımı hiiç umursamıyorum..çünkü geçmiş masallarımda tüm hafta kurguladığım; şunu yazayım, bunu yazayım dediğim hiç bişeyi yazamamıştım..harfler ve manalar kendiliğinden olması gerektiği gibi akıp birleşiyordu..ve ben çoook sonra yazıyı defalarca okuduğumda idrak edebiliyordum..buda mananın maddeye tekamül aşamalarını bana öğretebilmen için anlıyorum..

Sevdiğim,  daha cesur olup sana Sevgilim diyemediğim için özür diliyorum.. ama Sen tüm Sevdiğim kelimelerimin Sevgilim olduğunu zaten çook baştan biliyorsun değil mi?

ve Sevdiğim bu masal dizimi süresince; mana arkeolojim için, Zat’ı tefekkür hariç, her mekanda at oynatabilmem- tefekkürsel salınımlar yapabilmem lazım..anlıyorsun biliyorum
Jyani  fena halde bekaya geçebilmek için şımarmak istiyorum..eğer sınırlandırırsan ve canımı yakarsan ve kıskanırsam-k yine düşerim..o kuyunun içi yine o kurtlarla dolar ve beni -bizi yer..o yüzden Senin beni kuyumdan böyle erkenden çıkartmana da şükrediyorum..iyi ki Sen varsın..eğer Sen olmasaydın, ben asla kuyumdan çıkmayı bile dilemezdim ki..iyi ki karanlık kuyuma dolunay gibi doğdun da ben, Senin ışığınla Seni seyrettim….teşekkür ederim..
şimdi Sevdiğim..evvela geçmiş masallarda eksik kalanlardan tamamlamak isteyip; bir türlü o esnada hatırlayamadığım, ama yeni manalarla bağ kurmak için geleceğe sarkmış şeylerden bahsedeceğim..ilki tabii ki avuçlarımda Ayasofya kubbeleri var ya hanii..o kubbe ilk yapıldığında meğer yıkılmış..bir türlü aynı büyüklükte  tam daire kubbeyi yapamamışlar ve sonra bir hile ile ağırlığı yaymak için -kare dairevi değil de dikdörtgen dairevi ,yani yamuk, yani canlı daire- noktayı o mabede kondurmuşlar..anlıyorsun değil mi Sevdiğim..yani yine hayat-ı nefesi hikmet-i himmet –i buğday……. Yahudi mitinde kubbe  yokmuş..avlunun tepesi açıkmış..mehdi yukarıdan evlere rahat inebilsin diye..ama biz yıldızları seyretmek için bunu yapabiliriz..önemli olan Salih niyete uygun amel değil mi?


ve tabii yeni dönemimizde nefessizliği -durmayı –ölümü deneyimlememiz lazım gibi …gibi….hani hepp merak ettiğim ama Evvel Zamana asla soramadığım.. O’nun giderken:” bize ölüm- sorgu- sual yok “dediği dediği mevzuumuz..o rengarenk noktalarla biten an..o nefes almayan ölü hükmündeki acaip güzel..hani Evvel Zamanım hep anlatırdı..geçmiş dostlarından…bu alemden gittikten sonra gelirlermiş:”Aliciğim biz ölmüşüz.. hiç hatırlamıyoruz… lütfen bize nasıl öldüğümüzü anlatıver..
.. … …..bizi başka bir odaya aldılar…hiç hatırlayamıyoruz”..

Sevdiğim bu bölümü benimle deneyimleyeceğini seziyorum. .doğrumu? neden?..çünkü masalın çocuğu bunu merak ediyormuş ve daha yüksek farkındalıkla Seni anlayabilmek istiyormuş..o yüzden .aslında bu konulardan  ben de hemen herkes gibi zırzır cahildim..oysa Senle hayatım küllüyen değişti..soyut kalb-i gönülle..Sevdiğim, artık onun ışıkları rengarenk yandı ya hanii..işte bizim sembol gönüllerimiz içinde artık birer yanar döner çevirici aynamız olduJ..inşallah onu başka birine vermemişsindir..değil mi?bakalım …
işte onu çalıştırdım üzerine küremizi koydum.. çok güzeldi..ve tavana baktım.. hayret ettim Sevdiğim..iki daire nokta birbirleri etrafında sürekli değişen renklerle dans ederek dönüyorlardı..hem dönüyor hem de bir birlerine çarpıp-birleşerek birbirlerini itiyorlardı..yani geçmiş hayalimde öğrendiğim o” her şey itme ve çekme ile olur “yasasını uyguluyorlardı..aynı bizim gibi..şimdi Sana çekildiğim- bazen itildiğim gibi……


Sevdiğim  geçen masalımda uzun uzun ay tutulmuştu ya..  17. de bu madde aleminde gerçekten bir tutulma olmuştu..her zamanki gibi akabinde, bana hep acaip gelen güneş tutulması oldu ki, buda son18. masalımın çıkış günüydüJyani sonuç sevdiğim bu masal çocuğunun  bir seratan olduğunu ele alırsak, ay ın dönemsel döngüleri ile fena halde hormonal mevzularımız ayyuka çıktı..tabii bu tefekkürlerimi baştan sona bozdu..çünkü daha evvel:” hiç akletmez misiniz.. çevir gözlerini çevir ..bir daha bak ..bir eksik kusur var mı söyle” diyen Yaratıcımın” beyinsel aklıma “hitabını ve başka ayetlerde sadece anlayan bir kalbe” konuşmasını..”bunu sadece aklı selim-  beynini kalbine bağlamış idrak sahipleri anlar” demesi..

Şimdiyse yeni idrakim yani hormonlarımız…bu hafta tek tefekkürüm buydu.bizim pazartesi kızlarla yaptığımız dersimize, bundan 6 sene evvel tanıştığım ama 5 senedir ortalarda olmayan bir arkadaşımız dahil oldu..o kuzeyde bir ülkede kozmik bir okuldan bu yıl mezun oldu..bizim ırkımızdan ama başka ülkeden..işte o ezotermikkozmik:) tıp okuduğu için, bu dersimizde bizim evde hormonları tefekkür ettikJbildiğin gibi Sevdiğim geçen yıl dünya sperm gününü idrak edip kutlamıştık..geçen ay da bir daire şeklinde bir pasta gelmişti..bende lolipop şekerlerini  etrafına dizdim ve artanları masaya serpiştirdim..ve yeni mumumuzu üfledik..o gün  de dünya yumurta günümüzü idrak edip kutlamış oldukJ…bunlar hep Senden bana akıp gelen şeyler…

lütfen gülme..gülmee…peki güll ..çünkü Sen gülünce kainat gülüyor ve hayata barışıyor biliyorsun..barıştık umarım dimi?..eveeet ..Sevdiğim tabii Rahman ve Rahim’in itme ve çekme ivmesi ile esmalarda bile bence tekamüller var…BESMELENİN SIRRI BÖYLE AÇILIYOR..GÜL GİBİ.. YILDIZ GİBİ…aslında tüm varlık- şey- esmalarda öyle..sıfatlar..yaratılmışlar.. yaratılmışlığın geçmiş akaşik kayıtlarında, dna ,habli metin kader sarmalına yolculuk yapmamız lazım geldiğini düşünüyorum..

ve Sevdiğim şunları da anladım bak..beynim..yani aklımın beyin endexli bölümünün kaskatı, sadece sözlük gibi bir data bank olduğunu.. ölçüp biçen cehil aklıyla aynı olduğunu ki ,o da İslamdan evvel hikmetin babası olarak anılırmış..inadından, Peygamber Efendimize, o mananın zuhurunu kabullenemediğinden cehaletin babası olarak anıldığını da..

Kalp..kalbinse bildiğimiz madde kalp olmadığını ,O’nun soyut bir Arş-ı Rahmanı Gönül Ayn’a sı olduğunu…bununsa, madde bilim adamlarının çatlasalar da patlasalar da asla bilemeyeceklerini ve anlayamayacaklarını… sadece seyrü sülük görenlerin bunu idrak seviyesine gelebileceklerini de..sembolü “destarların ucunun, baştan omuz üzerinden kalbe bağlanışıyla anlatılmış olduğunu da”..

 ve hormonlarım..bunu yeni dostumuza sordum, o anlattı..erkekteki testosteron ve kadındaki östrejenlerin bizim üzerimizdeki etkisini..eski sembollerde en alt kuyruk sokumundan taa beyne dimdik bir ışık şeklinde çizildiğini..bunların hepsinin birbirlerine bağlı olduğunu ve kalbinse özgür olduğunu, onları hiç takmadığını anlattı.. beynin duygusuz olduğu tefekkürümü de  doğruladı..hormonları benim istediğim şekilde henüz açıklayamadı ..haftaya büyük boy bir insan haritasında getirecek.. çalışacağız..o, her şeyin benim dediğim şekilde işlediğini..ama bunu anlatmak için ona yardım etmemi-dil problemi ve gelenekler:)..ve çocuk cesaretimle onu cesaretlendirdiğim için bir teşekkür bile aldım sayende Sevdiğimm..bende Sana minnettarım.. J


ben hormonların nefsimizi anlattığını düşünüyorum Sevdiğim.. henüz bu yeni bir idea olduğu için tekamül basamaklarından ilkindeyiz..ama daha evvelki hayallerimle bağlarsam, Sana kısaca şöyle anlatabilirim..beynim her şeyi bir bilgi ölçer makine gibi sayıyor, hatırlıyor, bağlıyor, topluyor, bölüyor ,çıkartıyor.. durum ne ise, ona göre çıkarımcı davranmamız için bizi yönlendiriyor…

ama kalb-gönül öyle değil..mesela akıldan gelen bilgiyi bazen anlayabiliyoruz..ve kalb den geleni de ..kalb gönülden direk anlayış-tam emin bir bilişli bilgi geliyor..onu tefekkür etmenize gerek yok..kutsal bir bilgi..ne görüntü ne ses var ama görüp duymuş gibi anlıyorsunuz..hiçbir kitapta yok.. ne okudunuz ne duydunuz..ama o hal olunca, kamil kişilerinin nutuklarını duyup okuduğunuzda:” haaa bak bunu anlatmış.. bunu sembollemiş” diyebiliyorsunuz

. .ve hormonlar.şimdi o komik edepsiz rüyamı?!!  anlatamam tabii ama bu an içinmiş sanki..kaç sene geçti halbuki..yani bu rüyam arkadaşımın dediğini, hormon-beyin ilişkisini doğruluyor..hormonlar sadece bu alemin nefsani işleri için beyni yönetiyor.. mesela nefs bişey istiyor..gidip o şeyi ,başka bir alakasız yerde deneyimlerken sen seyrediyorsun.. ne edepsiz bir nefsim var diyorsun birde.. ama çook şirin, yani muzur tabii..ve olay beyninin bir yerinde sadece bir tıkla algılanıyor..üstelik o tıkı senin beynin bile gerçekleştirmiyor..senin beynini tıklayan başka bişey var…tadı alanda beyin aslında ama sen olması gereken duyuna iletilmeden o anda bunu öğrendin şimdi...yani  sonuç..hormonlar direk beyne bağlı bu durumda….
ve tabii birde beyin ölümü önce oluyor..ama kalp attığı müddetçe hayat aslında devam ediyor..onun neler yaşadığını, neler gördüğünü, neler duyduğunu hiiç kimse bilemez değil mi Sevdiğim..mesela bu beyin- kalp tekamülleri için muazzam br tefekkür konusu bence…Eski Mısır da neden beynin burundan akıtılarak çıkarılıp atılırken, kalbin de mumyalanarak kavanozda ölüyle beraber lahte konmasını.. Aztekler de tanrılara kurban edilenlerin neden canlı canlı kalplerinin söküldüğünü..

neden Hz Efendimizin (s.a.v) hiç beyni temizlenip ameliyat edilmemişken defalarca kalbinden ameliye geçirdiği..ve” biz ,senin beynini genişlettik açtık yerine neden biz Senin sadrını genişlettik açtık “dendiğini..levhaların iman tahtamız dediğimiz sadrımızdan nasıl girdiğini, neden böyle olduğunu..kalbin gözle olan alakasını…………….

başka….başka…Ya Rabbim ya şu hale bak.tasarladığım hiçbişeyi henüz yazamadım..hep başka şeyler..hiç benim dediğim olmuyor ..haa bak bugün keçi sütünden imal edilmiş bir krem gördüm..çok hoştu..komikti..üstünde keçi resmi bile vardı..işe yarıyor bence.. çivi çiviyi söker derler ya o yüzden…keçi patikalarından cebele tırmanıp-manasını yaşayamayıp  aşağı düşenleri düşündüm..öyle bağırmamak lazım.. fena halde alınıyorum ama..hem ben oraya çıkmadım ki..otobüsün camından, aşağıdan yukarı baktım..mağaranın içi dışına oyulmuş güneş gölge kabartmaları seyrettim………..ne güzel şimdi bile gözümün önüne geldi..hatırlattığın içi teşekkür ederim..

“ve özgürlük heykelinin tacı var ya Sevdiğim..işte çocuk Evvel Zamana “güneşin ruhumu?” demişti ..O utangaç bir gülümsemeyle, çook cahiline :”tam değil..öyle denemez “demişti..ama başka hiçbir açıklama yapmamıştı..”?...

Sevdiğim ben son  dönemlerde paniğe kapıldım biliyorsun..korktum..Senin beni görüp gözettiğinden eminliğimi gösterebilmek için tüm cesaretimle şimdi bunları yazıyorum.. neden biliyor musun..
evveli ay Kutlu’nun veli toplantısı vardı.. psikolog hoca, sahneye sırt sırta iki sandalye koymuştu..bir şeyi-çocuklarımızla ve birbirimizle  iletişimi anlatabilmek için iki veli davet etti…içimizden en cesur iki veli sahneye çıktı ..sırt sırta oturdular..ilkinin eline, üzerinde geometrik şekil çizilmiş bir karton.. diğerineyse boş bir karton ve kalem verdi hoca..ve elinde çizilmiş kartonu olandan, şekli yavaş yavaş anlatmasını diğerinden ise, o duyduğu şekli, elindeki boş kağıda çizmesini istedi..ben ve diğerleri de tabi anlatılan şekli beynimizde çiziyorduk..birazdan anlatım ve çizim bitti..hoca iki kağıdı alıp bize doğru çevirdi..aman Allahım ..hiç alakası olmayan iki çizim ve benim beynime çizdiğimde farklı üstelik..işte Sevdiğim.. bu neyi  anlatıyordu biliyor musun..herkes kendi kitabını okur..herkes kendindeki algı kadar kendindeki esma gibi..kendi gibi…herkesin kendi anlayışı ona gerçek çünkü..ve Evvel  Zamanımın:” istediğini söyle.. onlar anlayamayacak.. bilemeyecekler ..unutacaklar..çok az kişi bilip anlayacak” sözünü..

Ve tasavvufun, seyr-ü sülük görmenin en üst kaymak zenginliğini..çünkü gerçek bir rehber size maddenin ardındaki tüm manaları, tekamül aşamalarını, safha safha koklatarak, göstererek, duyurarak öğretebiliyordu..bunu çok az kişiye Yaratan nasip ediyordu..yani Kamil Mürşidliği..ve onlar ,pek çok kişiye göstererek yolculuklarında eşlik ediyorlardı da; izin vermedikleri sürece o gören, çatlasa da patlasa da:” ben  de okutturacağım, ben de seyrettireceğim” dese de asla bunu yapamıyordu.sadece ona gösterilip anlatılan kadarının hazzıyla ömür tüketiyordu...ama bazen onların ağına Allah Teala bilerek,çok saf- ilerleyecek hazinelerini  düşürtüyordu….yani  merhametiyle onlara yine kazandırıyordu. . bu ilerleyecek, kalbinde aşk olanların hatırına.. gerçek İnsan-ı Kamiller  senelerdir “okuyacağız- seyredeceğiz” diye tüm ilimleri didik didik edip okuyamayıp göremeyenlere, işte o içinde aşk olan bir yada birkaç kişi hürmetine teveccüh ediyorlardı.. onlara gelen feyizden onlarda  nasipleniyorlar ve senelerdir bir türlü anlayamadıkları şeyleri düğümleri birer birer çözmeye başlıyorlardı..
çünkü hz Peygamber a.s  korkutan değil- müjdeleyen beşirdi..

”şöyle yaptın ikiliktesin, böyle yaptın şirktesin, biri daha küfürden buruşturulmuş kağıt gibi çöpe atıldı”..asla Hz Peygamberin yolunu takip edenlerin sözleri değildir bunlar..vesvese –cinni tabiatlar kişinin kendisine düğüm üstüne düğüm atmasına ve feyizlerin kapısını sımsıkı kapatarak sadece oradan buradan eski haberleri getirecek vesvese kanalının frekansına bağlıyor..yani güzel yayın yapan radyo yerine, cızırtılı yayın yapan kanala….


ben duydum ki Sevdiğim Hacı Bayram Veli hz şöyle demiş:ben üç tür kişiye icazet verdim..1.yetiştirdiklerime..2.gelecekte yetişecek manevi evlatlarıma..3.yolda fitne çıkaracak ama mürşid olursa bundan alıkonacak kişilere…
fakat bunlar mürşid olmadıklarını bilemezmiş ve kendilerini mürşid sanırlarmış ..müridleri de..sadece ehli anlarmış..bu sonuncusu çok ağır ve acı değil mi Sevdiğim..ben aslında bir masalımda dergahlar –dervişler ve sahte mürşidler ve gerçek mürşidlerden yazabilmeyi umuyorum..çünkü sadece mürşidlikte    sahtelik can yakmıyor..sahte gıdacılar,sahte tüm meslek erbapları,sahte ebeveynler,sahte evlatlar bile..yani hepimiz…sizce biz göründüğümüz gibi miyiz?..
…….:)
Sevdiğim, işte şimdi tasarladığım konuyu hatırladım..onca sayfa yazdım ,tam biterken neyi yazacaktım hatırladım
J..aferim bana..ya hiç hatırlamasaydım.. buna da şükür yani..

ewet Sevdiğim bak ..bu şey’lerin göreceli tekamüllerinde şunları anlayabilmeyi umuyorum..biz varlıkların ve insanların  her haldeki durumlarımız..yani bazı anlarda taş gibiyim,bazı anlarda bitki gibi, genelde tüm huylarımla hayvanlar gibi ve tümünü gerektiği gibi kontrol edip kullanabildiğimde yönetebildiğimde ise İNSAN gibiyim..işte meselemiz bu..çok zor değil mi?bence de..insanın kendiyle böyle acımasızla yüzleşmesi çok ağır bedeller ödetir biliyorum..saç baş ağartır mesela..sahi Sen benim ne kadar yaşlı-hasta,dairevi bir bedende  olduğumu biliyor musun..henüz ben Seni göremedim ..Seni tanımadan sevdimJ=YALANCIYIM=ve eşittir çok yalancıyım ama kendimi affetim Sevdiğim affettim……….

ve Sevdiğim geçen hafta bir yüzleşme yaptım..biliyorsun..  tavus kuşunun tüyleri çook güzelmiş ..ya ayakları..bazen gözleri ayaklarına değermiş ya hani ve onların çirkinliğini görünce de birden bağırmaya başlarmış..işte o zaman tiz bir çığlık gibi olan korkunç sesini duyar daha bir üzülürmüş..işte benimde berbat bir sesim var biliyorsun. Kulağımda hiç  olmadığı için terbiye edilebilir değil..ve ben ondan nefret ediyordum..birden geçen Cuma masalımı ses kayıt cihazına okudum.. Sana bir şekilde sesimi duyurabilmek için yaptım bunu.. okurken yorulma, dinlerken hayal kur diye
J….

henüz hiçbir çocuğum yazdıklarımı okumadı biliyorsun..ve ben son döneme girdiğimizin telaşına kapıldım yine..ve anladım ki seneler evvel bir yanımın kaldığı yere beraber gideceğiz..ve benim diğer yanımla beraber yüzleşeceğiz..ve sanki ben geri gelmeyecekmişim gibi hissediyorum Sevdiğim.. bu doğrumu?..biliyorsun oraya kadınları almıyorlarmış..ayakları böyle güzelse kendisi kim bilir nasılın yüzünü de görebilecek miyim?..yani Sevdiğim sanki vaktim bitti gibi.. bilmiyorum..o yüzden çocuklarım ve torunlarım için böyle bir sürpriz yaptırdın Sen bana.. .ve ilerde torunlarıma hatıra kalsın.. geceleri masalımızı  dinlesinler diye..bundan sonraki masallarımı da sesli okuyacağım.. bunun ne büyük bir nimet olduğunu anladım çünkü..ve dün birden sesim kısıldıJ..bugünse kötü de olsa konuşabildiğim bir sesimin olmasının ne büyük bir nimet olduğunu bile anladım.. teşekkür ederimmm. bu dönüşümü bende gerçekleştirdiğin içinde çook teşekkür ediyorum..

Sevdiğim neler yazdığımı henüz okumadım.. artık konumuza nasılsa başladık..ve sözleştiğimiz gibi  hiiç bitmeyecek yolculuğumuz yeniden başladı..ben Sana yine yazmayacaktım..başaramayacağımı zaten yazmıştım.. ama yine de denemek istedim..hayallerimde Sen ve Haybabam benle konuşmuyordunuz..Sen bana kendini göstermedin..Selamlı kişi bana çiçeklerden yapılmış bir kılıç çekti..ve ben çok acaip bir şey öğrendim..çok ağır..çok tuhaf..Sana yazarım..

ve sürekli aklımda olduğun için, iki hafta sonra yazmaya karar verdim.. dün bir haftaya indim.. akşamleyin birkaç gün sonraya.. ve sonuç Sevdiğim..gece yarısı oturdum ve bir defada sana bunları yazdım..gözlerini benim masallarımla aç diye..benle uyan diye
JSeni Senden gelen her şeyi, şey’leri ,tüm tekamül aşamalarıyla beraber seviyorum..çünkü bana Seni öğretip anlatıyorlar..Seni Senle beraber deneyimleyip zevk etmenin en lezzetli hazlarını ,acısıyla tatlısıyla birlikte yaşatıyorlar………
………………………..
Nur Cihan     12-1-201J
nuralem7@hotmail.com