27 Mart 2011 Pazar

ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-7



ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-7

Romanın konusunu kısaca özetleyelim: Uzun İhsan Efendi rüyaya yatarak dünyanın atlasını çizmeye çalışan, teoriden yana olan, pratikten korkan bir karakterdir. Buna rağmen oğlu Bünyamin'in lağımcı ocağına katılıp savaşlarda macera yaşamasını destekler(sadece dünyaya yaşayarak şahit olanların ve bunu yazarak aktaranların geleceğe faydalı olacağını da.. )çünkü gizli bir teşkilatın, kıyamet gününün, düşlerin gücüyle örülü bir maceradır bu. Bünyamin’e macerasında babasının hazırladığı bu atlas eşlik edecektir, ve Bünyamin ne yaparsa yapsın babasının düşünde ve onun hayalinde yaşamaktadır ve bu hayalden o dilemedikçe çıkamayacaktır…işte "Puslu Kıtalar Atlası" budur.

Uzun İhsan Efendi:”düşündüğüm için ben var değilim,siz varsınız..siz benim düşüncelerimden ibaretsiniz.” Diyerek ikide bir kafa bulandırıyordu..

“Boşluğun üzerine kuzeyi yayar ve hiçliğin üzerinde dünyayı asar”


Bilge demkeşin anlattığına göre, fî tarihinde çok uzak bir ülkenin padişahına gelen kâhinler ona ülkesinin büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu söylemişlerdi. Söz konusu tehlike ise, bir yıl sonra doğacak olan ve kurduğu düşlerin hepsi bir anda gerçeğe dönüşüverecek bir çocuktan ibaretti. Öyle ki, çocuk eğer başkentteki bütün evlerin altın olduğunu düşünürse, evler gerçekten o anda altın oluverecekti. Bununla birlikte eğer padişahın fakir olduğunu düşünecek olursa sarayları, köşkleri, atlasları ve altınları o anda hiçliğe karışacak olan padişah parasız pulsuz biri olacaktı. Çocuğu doğar doğmaz öldürmek de olmazdı, çünkü kader artık bağlanmıştı. O hiçbir şey düşünmeyecek olursa, düşünülmedikleri için artık ne dünya ne de kendileri var olabilirlerdi. Bunları işitir işitmez dehşet içinde kalan padişahın emriyle söz konusu çocuk aranıp bulunmuş ve kırk bir ilim üstadı olan doksan dokuz âlim, gerçek olan ne varsa ona öğretmeye başlamıştı, öyle ki, çocuk bu sayede sadece gerçek olanları düşünecek ve böylece âlemin nizamı aksamayacaktı. Fakat düş kurması yasaklandığı için sonunda bu çocuk mutsuz olmuştu. Onunla birlikte ülkenin de mutsuz olduğunu gören en yaşlı bilgin, günlerce düşündükten sonra nihayet bir çözüme ulaşmış ve çocuğa, düş kurmasının yasak olduğunu, ama insanların düş kurduğunu düşlemesine herhangi bir sakınca olmayacağını söyleyerek ona izni vermişti.
İhtiyar demkeş, ademoğlunun gördüğü her rüyanın, kurduğu her düşün işte bu mutsuz çocuğun eseri olduğunu söyleyip hikayesini bitirdi.
...
Yeniçeriler kapıyı zorlarken Uzun İhsan Efendi hala malum konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu...
"Rendekar doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öyleyse varım. Oldukça makul. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, var olmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, ben varım. Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da var olduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum."
Kapı kırıldığında Uzun İhsan Efendi kitabı kapandı. az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi:
"Dünya bir düştür. Evet, dünya..Ah! Evet, dünya bir masaldır.
alıntı..Puslu Kıtalar Atlası/İhsanOktay Anar

****************************

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba…
nasılsın?..ben daha iyiyim sanırım ki yazıyorum değil mi?:)işte öyle….ilk önce kendimi nasıl hissettiğimi anlatacağım ve diğer şeyleri..kendimi ,inatçı yaşlı ipinden çekilmiş bir keçi gibi hissettiğimi biliyorsun bence…ne yapalım..ben razıyım ..ve yazılarım..bu masalların ne kadar değerli olduğunun bilincindeyim bildiğin gibi..sadece  kabullenemediğim ve  bazen kendimi hakarete uğramış hissettiğim o şey şu..hiçbir şeyi aklında tutamayan ve senelerdir hiç gazete-dergi okumamış,haber izlememiş, gündemden zerre haberi olmayan ,teknoloji cahili birinin bunları yazması..gerçekte bu düşüncemin aptalca olduğunu da biliyorum..beyinlerine tapanların, o beyinlerinin belli noktalarına “tık”lanmasa bir kan ve irin pisliğinden başka bişey olmadıklarını da öğrendim…ama yinede insanız ya, bize ne dayattılarsa öyle algılamaya devam ediyoruz ..rollerimiz…eh kendimi zevk edindiğim gibi, birazcık yerden yere vurduğum ve gevşediğim  için şimdi zıt bölüme geçmek istiyorum..


çocuk kontrol edemediği bazı fikirlerini söylediğinde bedenini saran tesirin iyimi kötümü olduğunu bilmediğinden Evvel Zamanından izin istemişti..O da şöyle cevaplamıştı:”bizden izin istemeyiniz..ezelden dilediğinizi söylemekte izinlisiniz..korkmayınız..ne söyleseniz unutacaklar,anlamayacaklar ..çok az kişi bilip anlayacak”.. ismi gibi cismi de Latif olan, gitmeden bir gün evvel ona aynı şeyleri demişti:”sakın korkmayınız..dilediğinizi yazınız..kimse onları kirletemeyecek..onlar öyle temiz bir kaynaktan geliyor ki”…ve Zaman, ona ardılı olduğunun ne dediyse aynen devam ettiğini söylemişti..şimdi bakıyorum da Sevdiğim bu masalın çocuğuna serbest olan şey, yazana serbest değilJ)) diimi?neden demiyorum inadımdan .. demiyeceğim…

tek taş sınıfındayız.. mesnevi dersi..H. Top Dede var.. evveli yıl  yazılarımı birkaç defa istemişti..bir türü veremiyordum..en son :”siz  gerçek bir edebiyatçınız benim masallarımı beğenmezsiniz ki “dedim..”neden?” dedi..”serbest” dedim..”olsun, serbest olsun” dedi..” çok serbest ama utanırım”dedi sıkılarak çocuk.. ..”ne kadar serbest ki ?”dediler..”çoook serbest” dedi çocuk..o yine isteyince yazılarından bir kaçını O’na yollamıştı..sonra görüştüklerinde şöyle demişti hoca: “yazılarınız bende kalabilir mi? .. serbest devam edin..nasıl olursa.. yazılarınızda bir şey var..sakın yazmayı bırakmayın”..O Konya’da çocuğa bakıp benzerini söylemişti hani:”sizde çözemediğim bir şey var”..işte bu gün mesnevi dersinde ,içinde bulunduğum çıkmaza O’nun sohbetinden zuhur edecek ayetlerden şifa bulmaya gelmiştim..ilk önce ambar farelerinden bahsetti.. gülümsedim..mana farelerine dikkat etmek lazım ya hanii.. hayalimdeki uzakdoğulu mafyacıları hatırladım..ve sonra fazla zekanın iyi olmadığını, delilerin çoğunun normal zekalıların düşünemediklerini düşündükleri için o halde olduğunu anlattı.gülümsedim..hiç üzerime alınmadımJben daha 5 kere 1 ne onu bilmiyordum.O  rüya alemlerinden,  RUH dan bahsetti..ayağından bağlı ipinden..ben ağladım sadece Sevdiğim..ağladım…


ve en güzeli:Evvel Zamanımın  dostu Nazlı Hanım Teyzenin masallarımı okuması..ve yazılarımdan halimi anlayıp; yazmaya devam etmemi, bu yazılara yeni gençlerin ihtiyacı var demesini..O’nun beni okuyor olması çok özel bir şey benim için..o yaşta kaç hanım bu yazılara, o mana gözü ile bakabilir ki?O’nun dışı saf şeriat mesela.  hayatı görüşüyse  saf hakikat..O’nu ve güzel ailesini buradan selamlıyorum ve teşekkür ediyorum..


yazım hatalarım içinde ne öğrendim bak Sevdiğim..tektaşta Demirli Hocanın öğrencisi Mehmet var…binlerce naatı tarıyor şu sıralar..o dedi ki “sizin işiniz içinizden geldiği gibi yazmak..hiçbir şeyi düzeltmek zorunda değilsiniz..yoksa biz editörler ne iş yapacağız”..
Jyani benim hatam başkasının ekmek parası demek bu mevzuda ,ne güzel değil mi?ayrıca geçen şunu da ondan öğrendim.Demirli hoca yeni çevirdiği henüz yayınlanmamış fütuhat bölümde (ki,henüz hiçbirine sahip olmadığım için okumadım:)  Arabi hocam ,harflerin resminden bahsediyormuş uzun uzun..şimdi muhteşem bir haber tabii..Mehmet bunu okuyunca “yok artık “deyip alay etmiş..ona dedim ki..o gerçek yahu..benim öğrenme tarzımda öyle ..Demirli hoca artık bana kızamayacak..hep “kelimeleri öyle parçalama, harflere öyle manalar verme ,kurallara aykırı “diye bana kızıyordu artık kızamaz dedim..Mehmet te..o zaman ben Arabi hocamdan özür diliyorum beni affetsin inşallah dedi:)ne güzel değil mi Sevdiğim…


ve Sevdiğim gelelim sesli masallarıma..beni en çok eleştiren arkadaşım şimdi ona yeni masal cd leri okumamı istiyor..ailecek dinliyorlar üstelik..ben o cd de bir hata yapmışım.. tabii geriye hiç dönmediğim için okuduğum bir masalı yeni dinledim..çok hızlı okuyup birde fena gülmüşüm..keçi gribi ertesi olduğum içinde öksürüyorum.. sık sık kesmişim… dediği gibi…hiç edebli değil..onları silip yeniden okuyacağım..bu benim tarzım değil:)..hatta çok aptalça buldum..ama kendimi düzeltmek için bir adım atmam lazım..henüz  uygun değilim..ancak içimden gelince tekrar deneyeceğim. ….


birde gelecek nesiller için..bizim evin  maydanozu,dereotu ve nanesi henüz hiçbir masalımı okumadılar ya hani..ama nane kendisine masal defterleri çiziyor..yeni yeni okumayı söktüğü için konuşma balonları da eklemeye başladı..bana göstermeyip uzaktan tutuyor..balonlarını da o ana göre uyduruyor bence..ben onun çok harika bir masalcı olacağına inanıyorum. . serverip  sırvermeyen cinsten hem de..
bunları neden yazıyorum bilmiyorum..çünkü bana göre uzun süredir yazmadığım için ne yazmam gerektiğini ve nasıl yazdığımı bile unuttum.böyle dolanırken, mana kendiliğinden kendini buluyor ya hep, onun içinJ ve tabii bu arada Seni özledim..sevip sevmediğimi ilerleyen satırlarda anlayacağım tabii.sadece şu an en güzel “Lailaheillallah” ı Sen dediğin için en çok Seni SeviyorumJ)hiç kimse Sen gibi” La ilahe illa Allah “diyemez…


 galiba artık yazmadığım zamanların hayallerinden iz düşürülmüş işaretlerimi okumanın sırası geldi..Sevdiğim ..her şeyim..yapabildiğim kadar dağınık olmak istiyorum..Sen anlarsın biliyorum ama ben içinde kaybolmak istiyorum tamam mı?sonra Sen beni bu masalın içinden en sade halimle çıkart olur mu ..lütfen… ….
Gönül sahibi, altı yüzlü aynadır; Allah altı cihette o aynadan nazar eder durur.
Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî (k.s.)


Hurşidimden Mürşidime bir tutinin güncesi..Sevdiğim…nerde kalmıştık demem lazım değil mi?sonrada tabii ki kaldığımız yerde diyordum her zaman ki gibi..yani.. en son o acaip gündeyiz..rebiülevvelin 12.pazartesi(doğum-hicret-öbür aleme doğum günü) 14 şubat sevgililer günü..hatırlayamadığım iki defa tekrar eden aynı andı.. akşam ..ilkinde salatta mıyım bilmiyorum.

BENİ TERKEDEN RUHUMA SEVDİĞİNLE DÖN ÇAĞRISI:)  
bilmiyorum, b ilmi yorum 
seyrediyordum Seniii..tesbih gibi dizilmişiz..
önümde , aramızda, arı duru sağ yanım ,saf yanım 
beni terk etmişti... o Sana doğru dönüktü
Sen,O ve ben ...ne hüzünlüydü.
aklımdan hiç çıkmıyor Sevdiğim..
Sen de kendini benim terk edilişim gibi terk ettin mi hiç?
Senin ruhunda aşık oldu mu hiç?
ne hüzünlüydü ahh bir bilsen...ne gamm..
benim latifim latifesini terk etti...Sana doğru yöneldi..
putuna…secdagahına..
arı duru saf yanım, bembeyazım, boyunca kanatlanmış Sevdiğim...
öyle çok çekti ki bu sevdadan,
acısı O’na kanat takmış bil istedim...
ama bunlar hiç umurunda değil O’nun, anladım...
O kanatlarıyla Sana sarıldı,
iki defa  Sana yöneldi........
ama Sevdiğim, Senin cismin O’nu duymadı.....
bizim hüznümüz   Rahman’ın Yağmuru oldu
……
Sonra gece incecik bir yağmur üzerine yağdı..yağdı..oysa o hiiç ıslanmadı…

ve çocuk hatırladı..birlikte işleyecekleri dersi söylediği Zamanı..ve anlattı..ağladı.. utanarak anlattı..bunu ben istemiyorum benden değil …. … istiyor dedi..Padişahı Zaman ne kadar ciddi ve hissizdi ..durdu ve dedi ki:”bekleyip seyredeceğiz..bakacağız bu nefsinden mi, ruhundan mı, Allah’tan mı?eğer O’ndansa o zaman ikimizde aradan çekileceğiz..biz olmayacağız..”

anlamış mıyım Sevdiğim Sence?....

çocuk düştüğü halden bomboştu..Can'ı onu boşamıştı..anlatılabilecek bir his değil belki de..ama muhteşem ..olabilecek en asil şey..aşık bir ruh var ve bedenini aşkı için terk etmiş..onun mekansız olduğunu, içimde olmadığını da biliyorum, biliyorsun..mizansen öyleydi:)..aşka saygı duymak..ona dilediğini yapmasını ve geriye bakmamasını söylemek..ne güzel biliyor musun..ama sonraki günler gittikçe acım arttı..önce “ahh!! ..benden değilmiş bak.. artık özgürüm.. ben sevmeyi bile henüz öğrenmedim ki” diyeni o gün görmen lazımdı..mutfakta masa başında durmuş” artık bu düşüncelerden sevdadan kurtuldum ..benim değil, onun aşkıydı.. oda beni terk etti” derken, tuhaf bişi oldu Sevdiğim..böyle ellerim şakağımda derin düşünüyordum..üstümden- başımdan aşağı bir ağ salındı..beni sımsıkı sardı..kıpırdayamıyordum ,o latif bir ağdı..ve anladım ki artık ben benim değildim..iyimi kötümü bilemedim..artık kendi kararlarımı kendimin veremeyeceğini düşündüm..bazen bunu hissediyorum.öğreniyorum..ve gittikçe bu artacaktı anlıyordum..çok kırgındım ..ahh bilsen..çok fena kırgındım..

*****
Antepteyiz..
ben Seni kaydedici gözetmenim, her zaman ki gibi.
Sen başkalarına konuşuyorsun ama esas bana anlatıyorsun..
geçen masalımın sorusunu cevaplıyorsun ..
“zahiri güzeller batıni hükümdarlar? “
“gönül kimi severse güzel odur.. hükümdarı da odur “diyorsun
***
Bizanstayız
eski  bir su sarnıcı …mihrab şeklinde…Makamı Rahmanı yüssük misali..
Kapsayan Rahmanın kuyusu..burayı Bizanslılar iyi Türklere vermişler..
babası yukarı kat çekmiş..çocuk orada doğmuş..ona evini gezdiriyor ebeveyni ve anlatıyorlar..dışarı çıkıyor sarnıcından… yanda bir kalıntı..İlk önce tapınakmış, sonra kilise  olmuş ,şimdi harap..koşarak yokuştan sahile izini sürdüğüne gidiyor çocuk..Sevdiği şifa için denize girmek üzere..O’na gülerek bir şey diyor..O da çocuğa gülüyor……….

Bundan geçmiş masalında anlayamadığı yeni şeyleri az evvelki salatta anlamış çocuk..Sevdiği için kaydetmek istemiş..hani herkes başladığı noktaya geri döner..zaman dairevidir..yaratıldığı toprak üzerine inşa olur ve ona geri döneri, bu hayalin anlattığını fark ettim.teşekkür ediyorum..yazmadığım zamanlar neden bana bu kadar net öğretmediğini anlayamıyorum SevdiğimJ)ve Hz Nebimiz Rasullahımızın neden sadece Kabe Toprağından yaratılmış tek numune olduğunu anlayacağımı da(hilye ilmime gerek değil mi:) …ve bazı yerlere neden hep aynı manada inşaalar olduğunu da..ne muhteşem bir mana bu biliyor musun..artık tarihi eserlere, kelime köklerine daha farklı bakacağım tabii.. sayende.. unutmadığım zamanlar tabiiJ)SENİ ÇOOK  SEVİYORUM..
***
şimdi teknolojik bir Zamandayız..
çocuk  miniklerin uyku odalarında tv izlemek istiyor..Yayıncılar gelip  yeni tv ve kanalları ayarlıyorlar..sunucu çekilen bir şeyi işaret ediyor..Evet ….”öyle bir akşamdı işte yeni bir masal kitabından” miniklere  okuyoruz Sevdiğim bak.dinle..
Ormanlar Kralı Aslan  o gün gürleyecekmiş..orman halkı toplanmış..kurda gönül vermiş kuzuda oradaymış hani..saray mahremi kuzunun yanındaki başka bir kuzuyu çağırmış..bişiler fısıldamış..o gelince demiş ki:”ey kuzu, sen bu aslanın yemeği  olmak için kayıt yaptırdın mı?hayır demiş kuzu ben eski aslanın yemeğiydim o iş bitti..yendim kül oldum”..kablo kuzu:”hımm demiş olsun ..oda bir avcı nasılsa, hepsi aynı”..ve Aslan bir Göklemiş yerleri ateş bürümüş....ayın güneş parçası yanı kararmış..ay arka yüzünden tecelli etmiş..o bir ucu rahman  nuru, diğer ucu şeytanın zulmü olan tezahür etmiş..”nerde benim cemali kemalim?” demiş kuzucuk..”nerde benim ışığım?”..zulmetin celali tüm havayı kaplamış..kuzucuk hiiç korkmamış.sadece hep ağlamış:”bu korkunç görüntüyü mü sevdim?” demiş ..bunu mu?..evvet..böylede güzel, öylede güzel..O’nun özü güzel demiş..ve tören bitmiş..kapıdan zehirli elmayı verenin bir çıkışı varmış ki görmek lazımmış..sanki kuzucuğun gördüğünü oda görmüş.. dehşet içindeydi..inanılmaz öyle bir geceydi …sorun, o zehirli elmayı verende olmadığı için ona kızamam ..diğerinin kıskançlığını ilk hayallerimden biliyorum zaten..muhatab kabul edilmeyip tefeciye verilmiş gibisin ya hanii ondan kırgınlığımız..onlar yine aynı korkutmayı sürdürüyorlar zaten..işleri bu..işleri buu…kimin eliyle kimin verdirdiği önemli ..bazen en derin ilk dalga boyumuzla- en sonda olan umurumuzda bile olmayan-  son dalgayı da vurabiliriz..bu bence hatırlı bir şey..kendi canını benim canımdan çok yaktığın için asıl üzgünlüğüm. ve hala Seni Seviyorum AliCemgiz Üstadım Efendim Keremi AlimJ
*****

Ya Rabbim ..yüksekte bir mahkeme kürsüsü.. Hakimi ala  kürsüde hükümler vermede..Üç Beyaz uzun melek gibi Atasına karşın , diğer yandaki O Arabi lakayt uzun oturan Atası  gibi şimdi..yerde öyle neşeli… hakimin yanında oturuyor.. birileri ten rengi  deriden yapılış içi mavi süngerli şifalı su minderi gösteriyor..50 lira..beğeniyor..
Tek derdi eve gitmek olan ayaklanmak istiyor

Hakimi İlahi :” bekle …beraber gideceğiz ..ben ,seni eve bırakacağım” diyor..
………………..
bir daire kurdun ,sema tahtası…ben o koca dairede bir noktayım evet...
ve istenilen, bir ayağımı şeriata edeble sabitlemem …ve diğeriyle 18 alemi seyran etmen..
........................
mahremiye camii….
mahremiye mihrabından bir haber..
................horozlar bile öttü..
artık uyan

.......
J
Sevdiğim bu masalda en çok, uyandıranın kendisini tanıtan son kelimesini yazabilmeyi isterdim..hani şu benim Seni nasıl …  …. sevdiğim kelimeyi..rüya da olsa güzeldi..
tabii ki Allahtan hayallerimi danışacağım bir google mürşidim var..ona ne yüklendiyse ayrım yapamadan o kadarını veriyor.. olsun.. en azından ben işime gelen manayı seçebiliyorumJMahremiye Camini tıklıyorum.. Antakya’daymış..evvela tapınak, sonra kilise ,sonra da Kanuni- Sokullu ve Sinan muhteşem üçlüsü burayı camiye dönüştürmüşler..bir bu caminin, birde başından aynı tarih geçen  Bursa Ulu Camiinin mihrablarında neden yapıldığı bilinemeyen birer pencere varmış..bunu neptün misali hocaya netten sordum..geçen seferki gibi yine “yeni bir aşk var “dedi:)sonra gönül penceresini açmış daha ne olsun dedi..ve mihrabın harb kelimesinden geldiğini, artık nefsinle savaş vakti olduğunu da..ne yani dedi çocuk şimdi geri dönüp kellemi mi uçurmam mı lazım?..ne yapacağına sen karar vereceksin, ben bilemem dedi hoca..işte sevdiğim antik tefekkürü arkeolojik mana kazım tam gaz gidiyor..ben bunu muhteşem buluyorum..bana böyle öğrettiğin için sonsuz teşekkür ediyorum..

ben savaş karşıtı biriyim..savaş olduğunda savaş yerine hiç kimsenin gitmemesi tarafındayım..savaşı çıkaranlar savaşmalı değil mi?hem çocuk hatırlamış ki:Kudüs’ten savaştan yeni dönen bembeyaz çöl giysileri toza bulanmış safların sıklığında aralık olmayanları..yemek kazanını yıkayan, En Sevgiliye bakıp demiş ki:”bende sizle savaşa gelmek istiyorum”..Ayakta Duran, kazanı yıkayana demiş ki:”hayır! …sen savaşa gelmeyeceksin…kalıp burada yemek pişireceksin..


 dün gece Hz İsa hakkında film izledim..bir ara son yemekteydiler..yanındaki Havari Petrus” ben senin için ölürüm” diyor..Hz İsa 3 defa soruyor..oda aynı cevabı veriyor..Hz.Ruhullah diyor ki:” sen, horozlar ötmeden üç defa beni inkar edeceksin”..bunun içinde minnettarım sevdiğim..horoz öttüğü ve yalancı seçilmediğim için..


aslında bundan şunu anladım..Sana da yazmak istiyorum..en son masalda sanırım tefekkürde geldiğim yeri Muradı İlahinin ilk ses mi- ışık mı olduğu hakkındaydı ya hani..işte İlahi İrade-dilemenin bizim anlamamızla ses ve hareket halinde ışıkla beraber hayat bulduğunu anladım ama önce hareket ..böylece küçükken çoook merak edip, hiçbir masalda bulamadığım "horoz öten yere mi ışık yanan yere mi gidelim"in cevabını da bulmuş oldum..şimdi Sen beni horoz öten yere götüreceksin değil mi?kimsenin haber vermediği, belki ışık yanan yerin içinde sırlanmış hakikate..sırça kandilin-mihrabın içindeki o ışığa..ben Sana ne kadar teşekkür etsem az..beni benden iyi anladığın için..benim uçuk kaçık –entel dantel tuhaf öğrenebilme kabiliyetime eşlik ettiğin için..Senle yolculuk çok harika..tabii ..sık sık canımı yakıp oramı buramı kanattığını da unutmuyorum Sevdiğim..ama düştüm bir kere peşine.. ne yapayım?!!…


ben beni terkedeli beri Seni kendim sanıyorum:))

Sana bana gel diyemiyorum..gel diyemiyorum...
aldığın nefesin içindeyim biliyorum

…………
Şam’dayız..Sen benim masalımı oradakilere okuyorsun..
****
ve Sevdiğim birini gördüm düşümde..düşünü yorduruyordu bir kamile..artık gördüğü rüyalar ona ait değilmiş..tüm hayalleri iki kat kırmızıya bürünmüşe aitmiş..
Sevdiğim bir insanın hem ruhu hem rüyalarına el konursa neyi kalır ki haaa!!neyi kalır?..
****

 Zamanda davetteyiz..duvarda panoda HaybabamZaman sarılmış mutlu poz vermişler..yanda destarlı bir mevlevi sikkesi asılı..hatıralar..muhteremi, çocuğa Şam’ın nadir tatlısından sunduruyor..barış yani..ve sonra bir anfide dersteler..anfinin en tepesinde  en tembel olan zevk içinde…aman Ya Rabbim yine o soluk beyaz adam yanında..o ise  gözünü dikmiş hocasını dinliyor..ve bir liste..ne zaman nereye gidilecek,kaç gün, nerede kalınacak ,fiatı ne kadar?..Ya Rabbim cep delik çepken delik ben bu derslere nasıl katılayım..dünyanın her yerindesin ya huu …
sonra mektup yazıyor çocuğa gülerek.”….  yaz diyor devam et yaz..(ama parantez içinde- bizi yazma
J…)yazacağımı bilerek gülerek yazılmış bir cümle anlıyorum..çünkü bizden başka şey yok biliyorum……………bizi bize yazıyorum Sevdiğim bizi bize..
*********

Annesi Haybabamın hiç kullanmadığı ahşap kaşık takımlarını al kullan diye verir..öyle çok ki..onları hediye etmek için ayrıştırırken birden gelir aklına ikaz..hep kızardı çocuğa o..ne bulursan hemen veriyorsun” verme “ deyişi..vazgeçiyor sonra..bu sefer ben kullanacağım  yemek yapmak için….siyah mutfak önlüğün cebinden Gökçen’in derinmavi elbisesi çıkar..hiç görmediği narinlikteki bu elbiseye hayran bakar..bir insan bunun içine nasıl sığar….
*******
ve Sevdiğim her zamanki gibi çıkmaza girdiğimde bana içinden Hızır Geçen Adamı yolluyorsun ve alıştığım için bekliyorum ya hani..işte o meşum akşamdan birkaç akşam sonra onunla İstanbul trafiğinde tektaşa doğru gidiyoruz..ilk defa trafiği böyle sevdim..her şeyi soruyorum..o neşeyle anlatıyor..iki eli..iki göz nurunun on iki pınarından izni.. o hiçbir şeyi takmaz arabiyle birleşince tam melameti..sizin başka yolunuz da olamaz zaten diyor..şifa yı..nasıl olacağı vakti gelince bilinirmiş..kına için; o gün gelsin  hele, biz el çırpıp düğün bayram edip havalar zıplayacağız diyor neşeyle..

 sonra ders bitiyor ona soruyorum..ikili dna habli metin sarmalını..Sultan Ahmet’deki üç başlı olanı..biri diyor ki ..bir bilim adamı Amerika’da bunun üzerinde çalışıyormuş..5 ,hatta 7 ,hatta 9 sarmallı dna sı olan çocuklar varmış..hoca diyor ki..son 20 yıldır yeni dna lı çocuklar doğmaktadır..yada sonradan kişilere eklenebilmektedir.bu yeni değil..yirmi yıldır sürüyor…bu çocuklar herkesin aklına gelmeyen anormal şeyleri merak edip sorarlar diyor…çocuk acaip sorular soruyor..İçinden Hızır Geçen Adam gülüyor:”şimdi olmaz..başka tenha bir zamanda size anlatırım “diyor…
*****
ve Sevdiğim geçmişteki tefekkürlerimin açılımı hala devam ediyor..mesela Yunnusluğun kocaman balıklık olduğunu anladım..Sen balinaların en çok plakton sevdiklerini biliyor muydunJ ve geçen hafta hayalimde Tatçı hocanın Yunus Emre Okulu ilanını gördüm..tabii gitmedim..ama O, geçen gece tv de sohbet yaptı ve ben almam gereken cevapları şimdilik ne kadar anlamam gerekiyorsa aldım..teşekkür ediyorum..ve tabii  yine, el mürşidi google efendimde dolanırken,kendim kadar tuhaf birine rastladım..orada Yunus Emre hz nin dönemi Karaman Sancağı resmini gördüm..beni götüreceğin Mavi  Tevhid Yıldızıydı ..ve bak oradaki şiirde hazret  ne diyordu..

Ne derisem buyruğum yürür, elümde ferman dutaram
Ne idersem hükmüm revan, çün hükm-i sultan dutarım.
İns ile bu cinn ü peri, divler benüm hükmümdedür
Tahtum benim yil götürür, mühr-i Süleyman dutarım.
İblis ü Âdem kim olur, ya aza yahut azdura
Cümle benem eyü yavuz, kamusun benden dutaram.
Hz.Yunus Emre
  ***
 ve sonra Sevdiğim tüm bu olup bitenler beni çocukluğumdan beri unutamadığım bir soruya yine götürdü..ilk okul zamanımdı..radyoda arkası  yarın programı vardı..orada geceleri hiiiç uyuyamayan ve uyuyamadığı içinde rüya göremeyen çook zengin bir adam vardı. Son derece mutsuzdu çünkü hayalleri yoktu..ve bir çare buluyordu..kendisini mutlu edecek zengin rüyaları dinliyor beğenirse satın alıyordu..bir fakir adam vardı..öyle fakirdi ki rüyalarından başka hiçbir şeyi yoktu..rüyaları dinleyen zengin adam onun tüm düşlerini satın almaya başladı..bir gün, zenginleşen düş görücü adam bir baktı ki ;parası var ama hayalleri olmadığı için umudu, gerçek zenginliği rüyaları yok.. ve uyanıyor..gidip o adamdan hayallerini geriye istiyordu …zengin adam ise ona hayallerini geri vermiyordu..

işte Sevdiğim bu beni senelerdir yoran bir düşüncedir ki,yine  ayyuka çıktı geçende..arkadaşıma bahsettim.. o kitap saatleri ayarlama enstitüsü olabilir mi hatırlamıyordum.çocukken okumuştum ve artık çok nadir kitap okuyabiliyorum..arkadaşım o kitabı yeni bitirmiş.. onda bahsettiğine benzer konu var ama esas dediğin, geçen gün bitirdiğim puslu kıtalar atlasında olabilir.. al oku” dedi..işte  yukarıda alıntıladığım kitabı tam 16 yıl sonra yine okudum.. tesadüf.. elime verildi..ilk basıldığında okuduğumda da acaip etkilenmiştim. . lakin o zaman bu mevzulardan hiç çakmıyordum..sadece o yıllarda takıntı biçimde hatırat okuyordum…fakat bazı kitaplar çok etkili ve canlı ya hani.. ben bu kitabın etkilerini yıllarca pek çok şey üzerinde görmüştüm..

ve tekrar şimdi…aaa.. bir okudum.. sonra dann.. karşıma faceli facesiz=paylaşımcı biri olarak bir klip çıktı..”nasa’nın mavi ışık projesi” deşifre olmuş..bu kitapta yazılan kurgunun birebir kopyası yani ..inanılmaz acaip şeyler anladım..enderuni devletlerin yeşilmavi politikalarının madde ve mana aleminin işbirliği ile nasıl oluştuğunu..ashabı yeminle ashabı şimali..sol el tarikleri-iblisi hermetik  masonik çaktırımları..ve nur ile narın hercailiğini. . galiba şimdi tam da  amak-ı hayali okuma vaktim.bakalım ne anlayacağım  …

Ve .ve  tabiii…hani en son hayalinde efendisinde bu  iki el bağlarını  anladığı için terk eden ve tüm aşkı o anda  biten vardı ya..şimdi daha farklı anlıyorum.. yani.. kaldırıp kaldırmayacağımı bilemiyorum Sevdiğim..ama Sen ben hazır olmadığım  müddetçe hiçbir şeyi bana açmayacaksın biliyorum..çünkü Sen Emin Beldesin ve içinde olduğum müddetçe oraya kimse dokunamaz..Seni  50 baloncuk kadar seviyorum..ve bu yazıyı dilemiştim ki son masalımdan tam 40+1 gün sonra sana yollayayım..ve dileğim inşallah oluyor..bitirebilirsem 41. Gün bunu okuyabileceksin  inşallah ve amin..


ahh birden unuttuğum bir bölümü hatırladım.kaydetmek istiyorum bak..seyret tamam mı?Hüseyin Salahi beyin basımhanesine pembecik ve ben şoförüyle alındık..O birkaç ay evvel beni aramıştı hani..bugün nuri imam oldu dan sonsuzluk baba gelmiş kendisine.. virdini  bastırmak istiyormuş..o masallarımı okumuş..O’na bahsetmiş..Salahi Bey adres istedi..okuyunca yine aradı..ismimi tam yaz.. öyle bir masalda olmak beni mutlu eder ancak dedi..O çok harika biri.. teşekkür ediyorum buradan..işte bugün Evvel Zamanım için kitap yazan Rahmi Beyde burada..kitap öyle beğenilmiş ki fakültelerde ders kitabı olarak okutuluyormuş..onun edebi dili ile, benimki, yan yana bile asla gelmemeli değil mi Sevdiğim..işte O, çocuğu görünce “bu kim?” dedi..Salahi Bey onu da görün istedik ve o yüzden getirdik dedi
J)baktı baktı ve güldü:”hımmm.. sen o gülüzarın bülbülüsün değil mi?” dedi..içimden çığlık atmak geldi Sevdiğim “hayır!!. ben bülbül değil dikenim” diye bağırmak..ama sadece gülümsedim..ve neme yetmez dikenli tacı düşündüm..güneşin başındakini tabii..artık yeni bir diken anlayışım oldu Sevdiğim:)…işte anlattıklarından anladım ki o isminin tam anlamını kendince yaşıyordu..hayallerinden anlattı ..isminin manası orada bile var, ne ilginç değil mi?ve o Seyyid Nizam hz de haftada bir gün soruları cevaplıyormuş görevli olarak..sonra çocuğa dedi ki siz şarkı ile yolculuk ediyorsunuz değil mi?çocuk güldü “evet ..nerden anladınız?” dedi..”melametler öyle olur ..benim kızım kıraat eğitimini yeni bitirdi ..harika bir gırtlağı ve değişik bir ses rengi var.. bir gün size gelelim, size okusun” bile dedi Sevdiğim..O çok ilginç biri acaip bakıyor..dönüşte bize şiirler okudu “yarin olacaksa gözleri yeşil olsun” diye..biz arkadakiler bakışıp gülümsedik..


 ha bu arada Salahi Beyin ilginç bir olayını da kaydetmek isterim..müzayedeye  meraklı olduğu eşyalardan üç parça gelmiş..bir hırka, bir inanılmaz ağır ve kalın zincirli korkunç ötesi korkunç paslı bir dikenli gürz şiş,birde tacı şerif..onları almak istemiş ama fiyat inanılmaz artınca alamadan geri dönmüş..ertesi gün müzayedicilerden tel gelmiş:”sizi kamerada izledik.. bu parçaları almak için ne kadar istekli olduğunuzu gördük.. o eşyayı anladığınızı fark ettik..ve onları satın alan dün kaza geçirdi şimdi onlar yine bizde.. almak ister misiniz?..en son teklif ettiğiniz ücretten hem de..Salahi Bey:” şu an o kadar veremem.ama düşüneyim”demiş..arkadaşını aramış ve onları çoook daha uygun bir ücrete ,kendisinde dediği  gibi ve bence de yok fiyatına almış..daha yeni ambalaj kağıdındalar..bize onları gösteriyor..hırkanın üzerindeki nokta nokta işe bakıyorum..derviş çeyizinde okumuştum ki; iğne, o kumaşa her girip çıkışında bir ismi celal okunurmuş..bu nakşa ömür yetmez.. nasıl işçilikli bu inci rengi atlas hırka görmen lazımdı..Salahi Bey  zincirli gürzü alıp göğsüne ahhh! diye indirir gibi yapıyor..ahh!!! diyoruz ..o çok kalın..paramparça  olur insan..”olur mu?  R.Baba yapsın bak hiçbir şey olmaz ..hatta bugün onu davet edecektim bunları duası ile yerlerine O koyacak…ama olmadı" diyor gülümseyerek…. anlıyoruz.. sonra Hayreddin Tokati hz konusu geliyor..oranın ne kadar bakımsız ve sahipsiz olduğu konuşuluyor..halbuki sevenleri orayı çok kolay temizleyebilirler değil mi?Rahmi Bey bunu arkadaşına söyleyeceğini müjdeliyor..inşallah ve aminn..masalımı okuyacağını söyleyip adresini alıyor..O’nu da buradan selamlıyorum..masalıma eşlik ettiği için teşekkür ediyorum..

evet Sevdiğim.akşam oldu..yani 41. Güne girdik..bizim burada bir horoz var…villalardan birinde sanırım..o ötüyor hattaJyazdıklarımı  şimdi okudum..çok beğendim..önemli olan sözümü tutmam..ve Sana yazmak benim  tek şifam..bana çok iyi geldi..ne kadar idare ederim bekleyip göreceğiz..ve kendime baktım…baktım..ne kadar olgunlaşmışım diye..henüz olgunluk emaresi bulamadım..olsun ….ham meyveyi kopartsalar da dalından -uygun ortamlarda onu oldurabilirler değil mi?hem herkesin olmuş meyve sevdiği ne malum:)

yine görüşürüz değil mi? hoşça kal..Seni Seviyorum ….

nur cihan
27 3 2011
nuralem7@hotmail.com

26 Mart 2011 Cumartesi

HARFLERİMLE BAŞIM FENA HALDE BELADA

düşünüyorum düşünüyorum..
düşünmemeyi neden başaramadığımı bir türlü düşüremiyorum..
ve artık harflerimi kontrol edemiyorum..
etmek de istemiyorum..
sadece edeb diliyorum..
edeb diliyorum..
edebi yatırmadan edebiyat diliyorum ve amiiinnn
    •  harflerimle başım belada..
      neden diyemem biliyorum..
      harflerimle başım belada..
      hangi kelimelere aşıklar biliyorum..
      neden diyemem biliyorum..
      harflerimle bir yanım deli bir yanım veli...
      ve herhalukarda beni harcayacaklar biliyorum...
      bildiğim halde harflerimin mürşidine yol alıyorum....

      nur cihan
      26.03.2011