24 Nisan 2011 Pazar

ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-10



ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-10


hayallerini okumayı bitiren içeriye gidip dönmüştü ki: Noter olan, Hakim e ,duyulması zor kısık bir sesle  şöyle diyordu:”bu nasıl olur.. o rüyalarında sıdretül müntehaya dek gidebiliyor?”...Hatır ı Tasarruf:”evet ..olur.. gidiyor”..


Bu masal hayallerime  HayAli  olan GÖNÜL sahibine  adanmıştır..


Merhaba devam eden mana-i Sevdiğim ve Merhaba..nasılsın?bence hiç olmadığın kadar iyisindir..insan başka ne ister ki değil mi?.. .Sen, artık geçmişin masalları?!!! hayallerimden sıkılmış olabilirsin..beni gerici, köhne, yobaz v.s bulanlarda olduğundan eminim..sanmayınız ki geleceğe dair rüyalarım yok derim bende onlara..inadımdan yazmıyorum..onları güzelleri olana dek yazmayacağım..gerçekleşmesinler diye..çünkü ,betondan şehirleri ve metalden makine yığınına dönmüş evlerin içindeki  zamanları yazmak istemiyorum..bence Sevdiğim her kişiye içinde yaşadığı zaman en uygun olandır..ben hiç öyle özentileri olan biri olmadım nedense..şu zamanda- bu zamanda yaşasaydım felan..zaten öyle nalet,,huysuz ve geçimsizim ki ;benim için en uygun Zaman’ın Bu Zaman olduğundan da  çook  eminimJ..bir tek Sen benim kahrımı çekebilir ve bana tahammül edebilirsin biliyorum ..


mesela  çok hayalperesttim ya hani Sevdiğim..aslında göründüğüm gibi değil,farklıyım yanii..benim hayatımda hiç cehennemle alakalı düşüncem olmadı biliyor musun?..insanlar yaptığı her şeyin-ibadetin sevabı hesabını yapıyor genelde..camiye giderken attıkları adımları hesaplayanı gördüm ve gerçek..ellerinde zikirmatikler binlerce esma sayıp kendi kendilerine o esmanın gücünü ele geçirmek için çalışanlarda var…”iyi niyetlileri tenzih ederim, beni affetsinler lütfen.. sözüm onlara değil”....oysa bir hayır yapsalar,selam verip- selam alıp gülümseseler,yoldan bir taşı kaldırsalar,yeryüzünde her an olan bir kötülüğe baş kaldırıp onu iyiye çevirseler,bir zalimin elinden bir mazlumu kurtarsalar; belki de 1000…. defa yerine “1 “defada  o esmanın söyleyişi ile bu iyi amel birleşirde o kişinin kalbi açılır değil mi?



Ve Sevdiğim, cennetle de alakalı hiç hayallerim olmadı ne yazık ki..Sana bunları yazmak istedim bu bölümde.. nedenini henüz bilmiyorum..daha çok birbirimizi tanıyalım diye belki de..ama çocukluğumdan beri şunu çözemedim Sevdiğim bak.”gülme ama” demeyeceğim. çünkü güleceğini biliyorum..eskiden bunu kime sorsam- söylesem yüzleri allak bullak olup gülerlerdi..bak..”şimdi biz cennete gideceğiz ya haniJve orada ne istersek ne dilersek olacak ya hani?ee..diyelim ki ben yağmur istedim ..kar istedim yada dolu…başkası rüzgar.. başkası fırtına.. diğeri güneş..tüm hava karıştığında cennet nasıl olacak ?yani tusunamiler-elninolarJ..yada her birimizin dileği diğerine zarar vermeden nasıl gerçekleşecekJ?bilmiyorum Sevdiğim.. Sen ne düşünürsün? ..
…..


ben yine mektuba devam edeyim..bu bölümde dilediğim kadar çok esmayla şenlenip -çook zengin bir tablo  ortaya koymaya çalışacağım..çünkü neden bil?.EWWETT..10.MASAL dayız yine..yani en tepedeyiz..bu sefer lütfen düşerken canımı yakma olur mu..hatta mümkünse düşmemeyim ..:)UÇAYIM LÜTFEN..neden?çünkü sevdiğim; Zühal, bu masalın çocuğuna düştü de ondan..Sen, beni, O’nun sertliğinden disiplininden kurtar inşallah.. beni cemalinle kapsa..aminnn..



Sevdiğim..nerde kalmıştık derken “semboller “demeliyim tabii ki..henüz bitmemişler demek ki..şimdi..masalım ertesi hayal döşemelerindeyiz..şarabi renkte şiir yazılar akıyor.. hatırlamıyorum fakat güzel,sevimli ve çook tatlı kelimeler..sonra  şiirin bittiği yerde bir sembol resmi  ..büyüyor..büyüyor..zoomm..kare bir tablet..aslında altından ama kızıl hareli..karenin içinde bir piramit var.. tam ortasında ise göz..ve yanlarında hiyeroglifler..ve yaklaşıyor..zoomm..yüzüme gömülüyor??..ahh!!!..tadıı!!..anlamıı!!..Sevdiğim yazamam?!!:) ..hani Hz. Pir demiş ya hatırladığım kadarıyla:”buldunsa ne duruyorsun.. çalıp söyleyip, zil takıp oynasana ..nasılsa sonra ağzını dikecekler, söyleyemeyeceksin”in bir izdüşümü sanki.. gibi….ama piramitin manasını en sonunda öğrendim..böyle- vechimiz- birleşince anladım ki o piramit KABE’ymiş..ve tabii bu masalın konusu da bu olmuş otomatikman.. çok teşekkür ediyorum Sevdiğim..hiiç hak etmediğim bir şeyi, bana öğrettiğin için şükredebilirim sadece..bunu neden benim kadar cahil birine öğrettiğini ise hala anlamış değilim..şu makinede kelime anlamları ararken öyle acaip bilgi yüklü kişiler görüyorum ki kendimden utanıyorum..ve bazen, o bilgi yükleriyle düştükleri hale üzülüyorum…
neyse ben işime bakayım..arada dertleşiriz nasılsa değil mi?



işte Sevdiğim iki değişik gece.. daha evvelde olmuştu .bir anda çok uzaktan uzayı ve yıldızları görüyordum ki salise kadar bişey olsa da çok net ve unutulmazdılar..bir şey olacaktı ve o hazırlanıyordu sanki..yada ben o kıvam için uygun değildim, bilmiyorum ..ve sonra bir hayal..nerde olduğumu ve nasıl birini gördüğümü yazmayacağım..sadece anlamını..”senin aradığın sembol bu dedi..ve daire içinde nokta” sembolünü gördüm ki bu benim baştan beri yazdığım 50 =O. İç içe haliydi…=buçuk ve tamlık gibiyiz değil mi SevdiğimJve ertesi gece..füsus ta hala Adem a.s bahsinin ilk sayfalarında duruyorum.. okuyamıyorum..elimdeydi bıraktım..bir güzellik dinliyorum ki ;sağ avucumda Elini hissettim..avucumda Elin vardı..çok hoştu..davet gibiydi… teşekkür ederim..



ve sonra uzay..Ya Rabbim ne muhteşem..gittikçe yaklaşıyorlar…zoomm.. gezegenler… ne güzel..bir salise ..andan kısa..bir beyaz şey yerinden koptu yaklaşıyor..zoomm.. Satürn.. bembeyaz apak..çok güzel ..bana çarptı ise Sevdiğim ben nasıl hala yaşıyorum peki?:)ve Sevdiğim “zaman” ..zaman bize öğretilen, bizim bildiğimiz zaman değilmiş anlıyorum..çok acaip..muhteşem..ama ben hiç astronomi ,fizik ve matematik bilmiyorum..bunlardan hep 1 alıyordum..2 bile aldığım zaman yok bence
Jbakalım.. bu yaştan sonra bunları öğrenebilecek miyim..benim öğrenme bozukluğum olduğunu unutma sakın olur mu?anlayacağım kadar sade ve göstererek öğret lütfen..ve ZÜHRE'yi de selamlıyorum..O’nun ruhuna, dostlarımdan selam söyleyip -üç İhlas bir Fatiha okudum ki bana kendisini öğretsin diyeJteşekkür ediyorum.. 


ama bişey oldu Sevdiğim..o görüş sabah namazı vaktiydi..ve sonra ben nette Satürn  hakkında diye el mürşidi google efendime sorarken yanlış yazdığım için şu cümle aniden karşıma çıktı bak..”hakkında bilginiz olmayan şeyi araştırmayın”..bende durdum..kalakaldım.. birkaç yere baktım..artık biliyorum ki o kitaplardakiler- o kişilerin kendilerinde tesbit ettikleri manalardı.. herkes ayrı bir kitaptı..ve her şey’inde umuma olduğu gibi, o kişiye has anlamları vardı .. o yüzden edebli olup Sen öğretene dek çok kurcalamamaya karar verdim…zaten okusam  da bir işe yaramaz..çünkü henüz o ilimlerden habersizim..sadece vakti gelince öğreneceğimden haberim vardı  o kadar… (not:kurcalamadan duramadığım için Sana bazı notları kopyalamak istedim ..fakat o sahifelerden kopya alınamadığı için başaramadım.. o yüzden söz dinliyorum Sevdiğim
J)

ve Sevdiğim KABE :biliyorsun aslında Kabe -gökte(sembolen)meleklerin tavaf ettiği bir Nur’dur..O’na Beyt-ül Maktis denmiş..yerde ise, ilk evvela melekler tarafından inşaası olmuş..hangi şekilde?... “henüz bilmiyoruz”..belki hiç araştırılmadı..ama o nuru gören çok var..Kabe’den yukarı- sonsuza uzanan bir sütun şeklinde olduğunu söylüyorlar..Hz Adem Babamız a.s da yaratılınca, ilk maddi  Kabe binasını, O inşa etmiş..sonra Amelika denen bir kavim..daha sonra başkaları..ve  sonra yıkılmış..yeri kaybolmuş..Hz .İbrahim as ve oğlu İsmail as. tarafından Allah’ın vahyi ilhamı ile temelleri buldurulup, yine tarif üzerine yapılıyor..sonra pek çok defa tamir görüyor..bazen yanıyor.. bazen yağmalanıp taş taş üstünde bırakılmıyor..hatta Hacer ül Esved’i bile..bugünkü taş; parçaları bir araya getirip yapıştırılmış haliymiş üstelik..

buna “nedennn??” derdim eskiden ..artık demiyorum..çünkü Allah hiçbir şeyin putlaşmasına izin vermiyor, anladım..ve Sevdiğim bugünkü en son hali ise sultan 4. Murat Han tarafından yaptırılmış..bilinen eski hali dikdörtgenmiş..sonra kare yapılmış..hatim denen kısım aslında içine dahil saylıyormuş.. yani bugün, tavaf ederken herkes içinden geçmiş de oluyor..eskiden bugünkü kapının tam karşısında bir kapısı  daha olduğunu da okumuştum bilmiyorum doğrumu? ….işte aslında bir defa daha,tüm bunlar anlatıyor ki her şey-esma tekamül halinde ..ve maddi şekillerde değişiyor değil mi?ve geometrik bakarsam ki ;matematikte sadece hesabi değil de - kuş bakışiJ)olarak şunu görebilirim, tabii göreceli olarakJ..

kare.aslında iki üçgenin birleşimidir..içinde daire vardır..dikdörtgen de vardır… yıldız da vardır..ama hepsi en ortadaki yada kare prizmanın en tepesindeki nokta dan çıkıp gelen ışıkla zuhur bulur..
bunu ise; az evvel ,duvardan bir noktadan çıkıp gelen ışık tayfının içinde oynaşan çocuk hayalimle bu şekilde anlayabildim Sevdiğim..hayale bir hayalden izdüşüm yani..






buna göre, bu çocuk anladı ki Sevdiğim: belki ,bilmiyorum, fakat, tüm eski zamanlarda bu sembol varsa ki, var.çizilmiş..eskiden Kabe piramit gibiydi..üçgendi..dağ gibi..çünkü o zaman, yeryüzünde bilinen en yüksek binalar DAĞlardı..ve dağlarda ulvi bir yan var..
ve Hz Allah Celle CelaleHU , İnsan-ı Kamil’i yani Halife İnsan’ı DAĞ’a benzetmiştir..”onlar durur sanmayınız.. onlar yürür” der..Dağların içinin dışına çıkış kıyametini ne güzel de tarif eder..bu gerçek Halife Makamındaki Zaman’ın Sahibinin bu dünyadan ayrılışı esnasında biz bilmesek de olan manasını  arz eder….bu gerçek İnsan-ı Kamil’in kalbinden  maddeye bakan Yaratıcı’nın  en eski sembolü de demek ki..çünkü hakikatte daima bir tane gerçek İnsan-ı Kamil gerçek halife vardır..ve O’nun Gönlü Nazargah-ı İlahi’dir..tüm işler O Gönül den işler..O Yaratıcı’nın iki parmağı arasında sürekli bir inkılab içindedir..ve Onlar:herkese makamına, mertebesine, haline,vazifesine,durumuna göre  tecelli ettiklerinden,başka  kişilere çelişkili gelirler..aynı Hz. Kur’an Efendimiz gibi..ayetlerin birbirine ters olduğunu söyleyen şapşalların anlayamayacakları hal yanii..bu KAMİL  kişilerin simaları da hep değişir..O’nu bazen tanıyamazsınız..”bu benim Sevdiğim mi?” dersiniz bazen…..bu O mu?ama orada kaç kişi varsa hepsini kendisine absorbe eden birine bakmak ne zor anlarsınız..ya O bu  duruma nasıl dayanabiliyor dersiniz..Sevdiğim… ne zaman ben Seni gerçek halinle göreceğim.. lütfen… beni çook yoruyorsun ama..
…………

Sonra ben Kabe yi düşündüm..her şeyi anlatan bir geometri olduğu içinde, her sembolü uygulayabilirdim yani..ve prizma:üçgenin “A harfi yani ELİF” olduğunu buldum…ve eski alfebelerde A –ELİF harfine baktım..genelde şu şekildelerdi:kurt köpek başı-üçgen-daire-hemze-i mim misali…




 ve yaşam ağacının  bu olduğunu da tabii..kökleri yukarıda dalları aşağıda hani..aynı biz insanlar gibi..
başımız bizim tohumumuz, saçlarımız, köklerimizdi… ellerimiz ve ayaklarımızla işlediğimiz fiillerde bizim meyvelerimiz ki: bunu kaç sene evvel, bir masalımda yazmıştım.. şimdi hatırladım bak….bizi amellerimizle bu aleme bağlayan; fiil, köklerimizden yukarı uruç eden mana –sevap-kazanımlarımız da bizi yukarı tekrar uruç ettirecek o hale uygun bedenimizi oluşturmak için bankamız misali..ve herkes… aslında, yer ile gök arasında bir dağ, bir ağaç gibidir…gelen- giden- ilham frekansları ile çalışır…algısı ne kadarsa o kadar üretkendir..kaybedici veya kazanımcı.. yada kazandırıcıdır..hazine kendisidir..esmasıdır..ama esmasını dumura uğratıp, esma güdüğü olup, kendini yok eden-ağacını kurutanda olabilir değil mi?zulmette kalıp ışığa çıkmayı tercih etmeyenler yani..



ki ;biz, hakiki sebebini bilemeyiz..bu mana Hakk değil mi Sevdiğim..ama bu Hak mana sadece tefekkürsel..maddi dünya alemimizde haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır demiş bir Peygamberin ümmetiyiz unutmamak lazımdır..affedici olmak ise en sevilen şeydir…affetmemek de kişiye verilmiş bir haktır.. insanların hepsi vicdan sahibidir.. genelde zaman her şeyi affettirir
J..çünkü  zaman aşımı kişiye farklı pencerelerden seyretme imkanı verir…bir şeyi eşyayı 6 cihetten görmenin Sevdiğim; cehdetmek yani mücadele ile eş olduğunu da idrak ettim..nefisle savaşın ise ,aslında, esmalar arasındaki bu mana yı en doğru anlamda “makamına, mertebesine, hali durumuna göre, yerli yerince okuyup fiile dönüştürmek” olduğunu da..

iş bu hal, gerçekte asla savaş meydanlarında değil- tefekkür aleminde olacak şeydi..kendi içinde,kendi  meselelerini halledip çözemeyen ,kendisini okuyamayan biri, asla başka kitapları okuyup onlara kendilerini okumalarında yardım edemezdi..işte Hz Efendimiz Peygamberimiz Aleyhisselam tefekkürde OKlaştığı için NUR DAĞI’nın HIRA MAĞARASI’nda, O’na Ruh ül Kudüs geldi ve artık” OKu “dedi..O  kendisi Nur Dağının İÇİndeki GÖZ olmuştu..elinde yazılı metin, bir kitap, sayfa filan yoktu..neyi okudu?şimdiye dek tefekkür ettiği Yaradılış Seyrü Sülüğünü OKUDU..

ve Hz. Kur’an da O’nun anlamıydı..biz her birimiz, aslı Yaratıcı katında olan Levhi Mahfuz’da yazılı manalar değil miyiz?..o halde.. Hz Peygamberimizin ümmeti olarak, O’na gelen “oku emri “tüm Muhammedilere de gelmiş demektir..O’nun izinden, O’nun tefekkür yolundan, O’nun mücadelesinden iz sürerek ,hayatını rehber ederek ancak Kur ‘an-ı anlayabiliriz .yani..o yüzden de Hz Kur’an- ı okumadan evvela: evrensel ,bilebildiğimiz ,öğrenebildiğimiz tüm ilimleri de bilmeye gayret etmeliyiz..gerçek mümin gayret eder.. Allah da ona yağdırır da yağdırır..çünkü herkesin bir ruhu vardır ..ve ruhun bilgisi Allah katındadır..sadece Allah bilir.. bir de Allah Te A’la’nın dediği gibi “bildirdikleri de bilir”..çünkü O: “bilinmekliğini  murad etti” o yüzden..

bugün insanlar dini çağdışı bulup utanç duyuyorlar..çağcıl modern olmak dinsiz olmakla eşdeğer sanıyorlar..çok aptalca ama öyle ne yazık ki..hiç akıl edemiyorlar..mesela şu yukarıda yazdığım bir prizmadan- tek bir noktadan çıkan ışıkla; onca renk tayfını kabul ettikleri gibi,  her şeyin tek bir elden işlediğini idrak edemiyorlar..kilitliler..tüm manalar tüm semboller gelip gelip aklın son sınırı noktada bitiyor halbuki..eğer bir Yaratıcı, bir kuvvet, bir var olan olmasaydı ,bu tek anlam asla olamazdı değil mi?eğer bizi tabiat kuvvetleri dedikleri şeyler- esma sıfat tanrıları yaratsaydı o zaman çok tanrı olacağından hiçbir zaman gelip gelip son  noktada aynı manada bitmezdik ki..hep farklı manalar zuhur ederdi..bunu da idrak etmek lazım…

çelişkiler….çelişkilerim..kendimle mücadelem..esma savaşlarım.. cehdim.. vuslatım..çakan şimşeklerim..yağan yağmurlarım..ve toprağımdan biten yeni yeni Rahmani esma-i manalarım..kendimi zenginleştirmeme- Sana dostluk edebilmem için- kendimi yükseltmeme izin verdiğin için teşekkür ederim Sevdiğim..Her Şey’im….
……………..

sanırım bu bölüm şimdilik halloldu değil mi Sevdiğim?şimdi  gelelim içinden çıkamadığım mevzumuza..hani her şey Hak denir ya hani..Hakk her şeyden razı ..sende razı ol mevzuuna..ama Hakk’ın gözünden bakmak için Hak olmak lazım değil mi?BEN HAKKın hakkıyım tabii ve üstelik de HAKTANIM..ama ben aynı zamanda,sadece yaratılmış bir   kulum da..ve ben, ancak kul gözü ile, şeriatle (ve duruma göre hakikat ve marifetle de tabii:) bakabilirim..eğer her şey Hak dünyasında yaşasaydık kanun yasa olur muydu peki?peygamberler, kitaplar, vahiyler olur muydu peki?onca kan neden döküldü peki?ve ..yazmaktan vazgeçtim…yukarıda her şey var aslında.. o yüzden..bu konu beni çok yoruyor..sadece affedebilme yasası her şeyi temizliyor ya o yüzden değil mi?belki temyize gideriz …neyse burası şimdilik kalsın…






Hurşidimden Mürşidime bir tutinin güncesi:
Sevdiğim… derslerimin zorlaşıp ağırlaştığını anladım..sanki gene kaçmak isteyeceğimi ve Seni terk etme zamanlarımın gelmek üzere olduğunu hissetmeye başladım..lütfen hiçbir disipline gelemeyen  beni yapamayacağım şeyler için zorlama.. ki, biliyorsun..hem anlaşmıştık hani..beni olduğum gibi kabul edecektin..ben zaten sürekli dönerken dönüşüp değiştiğimin farkındayım..bu kimsenin elinde değil, her fert aynen böyle..ama Sevdiğim, Satürn ün  okuduğum  manası beni korkutuyor nedense..bana kolaylaştır lütfen..çünkü ben çok cahilim ve güçsüzüm..lütfen…Satürn ün sabır olduğunu idrak ettim birde Sevdiğim..hani şu benim bittiği halde: hala” Ben,sana bitti demedim ki “dediğin tesbihim..Jartık bitti de de bitsin lütfen..sonra  Jüpiter geliyormuş bak okudumJama onun için bedel var ki bu çok ağır..o yüzden sabır a devam edeceğiz.. ne yapalım..ben Senden asla ayrılamam biliyorsun..asla…ya sabır Sevdiğim benim..”bitti” deme madem J)

Sevdiğim sağlıklı zamanlar için bir şeyler deniyorum ki; sonuçlarından emin olunca Sana yazacağım..işte tam bu hafta bir sitede İbn i Sina’nın bir RUH ile ilgili bir kasidesi yayınlandı..okuyunca etkilenip ona nazire yazdım..bildiğimden değil biliyorsun..ben etkilendiğim her harfe, her kelimeye, her manaya sarkma eğilimdeyim ki, oda içimdeki harflerin muzurluğu ..o yüzden..ben gülemiyorum, bari onlar bu darı dünyada mesut bahtiyar olsunlar değil mi ..şimdi Sana o metni ve benim şiirimi kopyalıyorum..


TÜRKÇE MEÂLİ “Kül rengi bir güvercin, izzet sahibi ve kendisine uymayan her türlü sıfattan uzak olarak en yüce bir yerden sana indi.”
 “Onunla ârifin gözü arasında perde vardır, ârif onu göremez. Fakat o yüzünü açmıştı, yüzünde peçe yoktur.”
 “Seninle buluşmak onun için bir hayli zor olmuştur, ancak senden ayrılmak da onun için zordur, ayrılışı üzüntülü olacaktır.”
 “Güvercin, başlangıçta beğenmedi, ısınamadı; ancak seninle birleştiği zaman buna alıştı, bomboş, ıssız ve susuz bir harabe ile ünsiyet kurdu.”
 “Bedenle ilişkisi sebebiyle sanırım, nefs ilk bulunduğu yerde verdiği sözleri, yaşadığı âlemdeki hatıraları ve mevkileri unutmuş gibidir.”
 “Öyle ki, kendi merkezinin “mim”inden kopup inişin “he” si ile buluşuverdi.”
 “Böylece sakîl’in “S”si onunla ilişkiye geçince önemli yerler ile ören yerler arasında kalıvermiştir.”
 “Saflığını koruyacağına dair verdiği sözü hatırladıkça gözlerinden akan yaşlar hiç durmuyordu.”
 “Güvercin, dört rüzgârın muhtelif yönlerden eserek karmakarışık ettikleri yurtta bulunan tek tük eserler üzerinde fasılasız dertli dertli öter.”
 “N’eylersin ki sık örgülü ağ ve bazı eksiklikler güvercinin mutluluk veren o geniş zirveye yükselmesine engel olmuştur.”
 “Nihayet bedenden ayrılıp asıl vatana yolculuk zamanı gelip çatmış, o geniş uzaya doğru göç yola koyulmuştur.”
 “Güvercin geride kimsenin değer vermediği ve toprak olmak üzere bıraktığı her şeyden ayrılmıştır.”
 “Güvercin o andan itibaren şakımaya başlar daha önce uykulu gözlerle göremediği şeyleri görür.”
 “O, yüksek bir dağın tepesinde şakımaktadır, çünkü ilim yükselmeyeni aşağıda olanları yükseltir.”
 “O güvercin en yüksek âlemden aşağı nasıl inmiştir ve niçin bu aşağı çukurlara düşmüştür?”
 “Eğer Allah ruhun kemâl sahibi olmak gibi bir husustan başka bir gaye için indirmişse bu hikmetin ne olduğunu bilen hiç kimse yoktur.”
 “Eğer onun düşüşü duymadıklarını işitmek için kaçınılmaz bir sonuç idiyse;”
 “Ve güvercin, iki dünyadaki bütün gizlilikleri öğrenip ana yurduna bilgin olarak dönmek üzere indiyse eğer, açığı bir türlü kapanmamıştır.”
 “Zaman bu konuda onun yolunu kesiverdi, öyle ki bir daha doğmamak üzere batıp gitti.”
 “Adeta o bedende parıldayan bir şimşekti, sonra sönüverdi, sanki hiç parıldamamıştı…”
 “Benim araştırdığım şeyin cevabı ile nimetlendi ve ilim ateşi alevlendi.”
Alıntıdır….. 
**********
NAZİRE
bir güvercin di o..bembeyaz arı duru insan kuş...

ve yatağında yatan bembeyaz nefs kedisine baktı durdu..
kuş ayakta ve kedi yatakta ona bakıyorlardı..

sertti kedi..o saray kedisiydi.. belli ki saltanat onundu:)
üzülmesin diye elini uzatıp sevmek istedi sinirli kediyi
ruhun beyaz kuşu hiddetle eline omuz vurup yere indirdi
anladı ki nefsi sevmek bedene yasaktı....
bir ten kediyi sevmek istedi ve kedi küstü...
ve kuş tene kızdı..
ne kuş tene.. ne ten kediye yar olmadı gitti:)))

ve Sevdiğim birde çocukluğumdan kalma tek ezberleyebildiğim tekerleme..

bülbül güle gül gül dediii..
gül gülmedi gitti..
gül bülbüle bülbül güle yar olmadı gitti..:)




yazmam gereken şey için moral yaptığımın farkında mısın Sevdiğim..ve şimdide göreceli masalım için bana dil çıkaran
Einstein’a benden de izninle dil çıkartmak istiyor..tam zamanı bence..Ya Rabbim çok hoşsun…şimdi bu mason AHİsi  dervişi  kardeşimi selamlamak istiyorum..o kaderin ona bir oyunu ile öyle meşhur olmuş..bir film izlemiştim onun göreceli kanunu aslında başka bir hanım buluyordu.. ne yazık ki oynanan oyunlar,savaş ve imkansızlıklar, kader devreye girince aynı dönemlerde aynı izi süren bu zat meşhur olup denklemini sahipleniyordu filme göre..ben böyle şeylerden hiç anlamam.. hele o Satürn den sonra hiiç anlayabileceğimi sanmıyorum .çünkü zamana bakışım bu hafta değişti..aslında en baştan beri yazdığım şeyin zuhuruydu ki ona gelmek isterim Sevdiğim..


ama önce masonlar ve dervişlere yeni bir ek yapmam lazım..bu manayı taa yazın köye gittiğimde Fütüvvet kitabını okuduğumda anlamıştım.. fakat kesin emin olmadan yazmam doğru olmayacağı için bekledim..sembollerin, tanrıların, esmaların kökenine arkeoloji yapmam lazımdı..çok şükür bugün artık hazırım..Sevdiğim;ben, masonluğun Ahiliğin sistemini çalıp gaspettiklerini çaktım..Ahiliğin  ise Sümerliler ile yani Türklerin(=Oklaşmış olan boyların tabii_ırkçı uluyan  boylarını değil) ezeli yaşam düzeni olduğunu fark ettim..bu tek tanrılı bir inançtı ve ahlaki kurallara göre işliyordu(Ben güzel ahlakı tamamlamak için geldim-hadis)..KELEBEK ETKİSİni yani; bilip ona göre tedbirli EDEB li yaşama stili idi.. bunu masalıma büyük bir zevkle yazmak istiyorum şimdi..


Sen dilersen gerçekleşir biliyorum..Ahilik Teşkilatının tekrar uyandırılması yasa teklifini Sana sunuyorumJ…. 

ve Sevdiğim şimdi artık gönül rahatlığı ile yazabilirim..hani geçen yıl piramitlerin önünde kumlara yazılmış ŞARANİ kelimesi vardı ya..onun kelime kökü için ben Arapça hocama sormuştum o zaman..luğata bakıp değişik manalarından biri için şöyle demişti..duvardaki tuğlalar örülüp bitince üzerine yapılan sıva..:)bu tuğlaları sonra konuşalım olur mu Sevdiğim…sonra..Sen bana anlat lütfen….

ve görecelilikten görecesiz olarak bu hafta bir defa daha şunu anladım ki Sevdiğim:ZamAN  AN dır..her zaman her anın içindedir..her yaşanmış isim =mana bugün aynı anlamda farklı elbise-sıfat ve isimlerle devam etmekte ve tekamül sürmektedir..ve hiiç bitmeyecektir..çünkü Beyt ül Mamur hep yenilenip tamir edilip ömürlendirilmektedir…ve ben çocukluğumdan beri inanırdım ki başlangıçta melekler,ruhaniler,cinler,insanlar ve diğer varlıklar birlikte yaşıyorlardı..zamanla insan maddeye daha fazla bağlandıkça latif olanları maddeyle kapattılar sanki..eğer öyle olmasaydı binlerce yıl evvelinde bizim bilemediğimiz o manalara o suretler olmazdı değil mi?içimizdeki 7 uyuru uyandırırsak eğer, bizim mağaramızı bekleyen kurt -köpek -aslan- Sir Us=Yüksek ŞuurJ u da uyandırmış oluruz değil mi?..OLAYLARA ŞAHİTLİK EDEBİLİRİZ YANİİ..o zaman da yüzlerce sene uyumanın anlamına erebiliriz belki de değil mi Sevdiğim?SENi  TENimden, BENimden, NEFSimden daha çok  LAtifeliLAtif kadar seviyorum..:)
********

ve Atamız Araf’taki çocukların babası Hz. İbrahim Halilullah tüm putları kırdı..en son bir tane bıraktı..elindeki baltayı da onun eline tutuşturdu..ve dedi ki :”putları ben kırmadım.. o kırdı”..

aradan zamanlar geçti..manalar tekamül etti.. en zirve gün geldi
..İlmin Şehri, İlmin Kapısını omzuna çıkarttı..”kır “dedi “o el lah putunu”..o en büyük puttu….bunu şimdiye dek kimse yapmamıştı…yapamazdı da..ancak MuhammedAli manası zuhur ettiğinde olacaktı çünkü..bu mana da hep devam eder hala mesela..KamİL nutku BEYİT lere bakmak lazım değil mi?ve  “Ben be’ nin altındaki noktayım” diyen elindeki baltayı o son put olan “son noktaya” indirdi..Sevdiğim ne yapıyorum..sabrım.. jüpiter e geçtiği an bu an işte değil mi?lütfen..ben ağlıyorum..bu anlamın çıkacağını bilmiyordum..bilmiyordum..bilmiyordum..
……..

ve put yere yuvarlanırken be’nin altındaki nokta şunu gördü…her yerden görünen be nin noktası değil” o nokta tohumunun içinde boşluk bırakmayan Muhammedi Nur’un Tecessüm etmiş Latifiydi”..işte  hayat o anda hakikatte başladı..ve zamanda; o anda ,sonsuza dek akmaya karar verdi..çünkü büyük ben bing bang olmuş-benlik putunu kırıp birliği ortaya çıkartmıştı..Ehad’in Ahmed’in Mim’i… İlah ın kendini vermiş H’sinin içinde sırlanmıştı..ve AŞK  OK’u H’yi MİM den( I O ) vurmuş…. AH MİNEL AŞK…..(AllaHU) hükümdar olmuştu..
………………………….
ve çocuk bir türlü teslim olamadığına gitmeyi başardığında
cehennemi deliliği huzur buldu
damarlarında akan kan değişip kimyayı saadet oldu
içindeki hazla yürüyordu bir pazarda
hayretle karşıdan yürüyüp gelen insanlara bakıyordu
ve her insanın üzerinde
 Sevdiğinin  su gibi şeffaf  duru suretsiz sureti vardı
her varlıktan bir tek O ,ona doğru geliyordu…………….
……………….

Sevdiğim.. bunu ilmen, aklıyla da bilmek isteyenler için “cern” de denenmek istenen şeyi düşünmeye davet edebiliriz..(”alemde toplu iğne başı kadar boşluk yok” diyen bir Peygamberin ümmeti olmak ne şerefli..) anlamayanlara yani…bunu o zamanda söyleyen birinin manasına eremeyenlere tabii..zerre, kuant, nurun içinde ne var diye düşünenlere..Muhammedi Nur nasıl bir şey diye tefekkür eden bana yani..Sevdiğim..beni savura savura, oraya buraya çarpa çarpa getirdiğin bu muhteşem anı seviyorum..ama Seni daha çok seviyorum..ne yazacağımı bilmeden yazarken harflerin peşinde anlamları bulmak ne  muhteşem biliyor musun..bu nasıl oluyor ?..diye artık kavga etmeden itaat ediyor- teslim-İslam olup Senin dininle bugün DİNleniyorum…dinlenirken de öğreniyorum..söz dinlemenin keyfi bu galiba değil mi?:)

evet Hz Allah Celle CelaleHU,
Kendi Nur’undan BİR  Nur’una: “Kün Muhammeda” dedi veO Nur  Hz Ahmed-i Mahmudu MUHAMMED Mustafa  olarak tecesüm etti……………..

nur cihan
24/4/2011
nuralem7@hotmail.com


17 Nisan 2011 Pazar

ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-9




ŞEY’lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI-9

M
evcudunda vücud bulunan mutlak vücud
Ulül elbabların rehberi en ulu kişi
Habibullah,hubbu marifeti muhabbetullah
Adı Ahmed-i Mahmud  Muhammed  Mustafa
Mim’in içinde saklı sırrı ayinesi
Manası maddesi aynı kişi;kendisinden kendisi
Erdirir kendine;kendinde erittiği Camii’Sin i
Dili gönül hem O’nun Kabe’si




 



 



Hz. Meryem ( a.s ) türbesi  

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba:yine benn..bu sefer harflerim  bana acı vermeden yazmak istedim..çünkü biliyorsun ki geçmişin tanrılarıyla tıka basa- silme doluyumJ..onları tek bir tanrıya indirmem lazım, yoksa halim harap..bakalım. evvela yukarıdaki şiirime gelmek isterim..nasıl yazdığıma. Hz Efendimiz Aleyhisselam için  şimdiye dek, O’na layık olmadığımdan  hiç  şiir denememiştim..fakat gelişen olaylar beni aniden 8 sene sonra şu yazdığım;hayali kitabımı aldığım rüyama ve o acaip şeyleri bana gördüren, o esnada okuduğum Füsusül Hikem kitabına tekrar götürdü..o vakitte bu incecik kitabın yarısını on ayda.. gördüğüm bir hayalle; Ali Kitabını okuma sevdasıyla da, diğer yarısını hiiç anlamadan bir haftada bitirmiştim..

şimdi ilginç bir durumdayım Sevdiğim..ve sanırım her zamankinden daha çok Sana muhtacım..bence ilim gerçekten tehlikeye girdi..yani aklın bittiği yerdeyim..Sana yazarken bulduklarım hariç  okuyunca bana anlatacaklarına çok fena ihtiyacım var lütfen..tüm hatalarım için şimdiden özür diliyorum..Sen düzeltirsin biliyorum ama ben yinede özür dilemek istiyorum..neden böyle tuhaf manalara takık olduğumu bir türlü bulamıyordum ya hani Sevdiğim..işte son masalımın sabahı; çocuklarınızı Zamana  göre yetiştirinizin sanal bir öğrenicisi olarak hayalimde ,”hafızı Kur’an  Mustafa adında biriyle yazışıyordum ki “akıp giden hiçbir harfi hatırlamıyorum..bir şey yuttum..sanırım ki bir kelime.. yada bir anlam.. belki bir harfti..gözümü açtım..Ya Rabbim bişeyi yutkundum..acı bir hap tadı, buruk.. çıkaracağım..lavaboda eğildim..ağzım su içinde..sandım ki,seneler evvel o derisi soyulup yutturulan bir tadımlık rulo eti çıkaracağım..oh dedim..artık ondan sandığım bu kıskançlıktan kurtulacağım..öyyle bekledim..hiçbişi çıkmadı..sadece ağzım berbat,midem…ve aslında o şeyin hakikatte kötü bir şey olmadığını çoktan beri de öğrendim Sevdiğim..neyse ..

sonra ..öğlen..mutfaktayım..biliyorsun masalıma ne yazarsam kendince olması gereken anlamda oluyor  ya hanii..bir dolu başladı ki görmen lazımdı..bir anda kalakaldım..mutfak camından binanın girişteki üçgen cam alınlığına yağan dolu aynı 6 sene evvelki  hayalim gibi…bakıyorum.. üçgen camın üzerine dolu yağıyordu..o zaman başka bir evdeydik ve sonra başka bir ev ..ve bu o ev:)gülümsedim..göksel hava durumları masalımı beğendi dedim hatta..
ve birde şunu anladım.. Kadim olan Halilullah’ın  çocukluğunda iplere takıp  yerlerde sürüklediği putları..nasıl bir his  biliyor musun.. mutluluk verici..sanki bütün putları ipe takıp yerlerde sürükleyen O ydu ve O seviniyordu..yanlış yapmadığımı O’nu incitmediğimi anladım böylece..hoş bir duyguydu..teşekkür ederim…tabi bu bana, Evvel Zamanım ve ismi gibi manası da Latif olanın karşısında okuduğum hayal defterinden bir yaprağı hatırlattı bak:pembe ve yeşil kağıt paralar(50-100 )..yeşil bir mısır kartalı kanatlarını açmış…T harfi anahtarlığında asılı kuklalar..ve yanık kuklalar..ve sahne döner..perde kalkar..dairevi sahneden kuklacı.önünde ahşap sandığı..içinde yanan kuklaların çok daha güzeli yenisi var..gülümser ve açıklarken uyanılır..ve bu hayali dinleyen Evvel Zaman çok hoş bir tebessümle Dost’una ima eder ve şöyle der:”ne güzel..bu rüyada baştan sona her şey var.”. ve Sevdiğim bu masalımız da T –anahtar-tanrısal yılanlı yol ASA da var..

sonra gece..Füsus Kitabına başladım..bu kitapta ne var bilmiyorum..hep uykumu getiriyor ve onda hiiç ilerleyemiyorum..önsözünde sayfaları Senin düşüncelerin kapladığı için okumayı bıraktım:)…sabah..masalımın harflerle dokunmak bölümüne- alt yazılı anlayacağım lisanda bir mana geldiJdilin belası kılıç yaresinden demek ki.. sözsüz..sustumJ teşekkürler..Evvel Zamanım derdi ki “aynı rüyayı göreceğiniz dostlarınız olsun”..şimdi biz aynı rüyayı görmedik değil mi ?:)bence bu kişiye özel olsun…

ve yine gece..önsöz bitti..Adem fassının ilk cümlelerindeyim..birden Muhammed kelimesinin baş harflerine yazılan bir şiir düşündüm..sonra “hayır ben hazır değilim” deyip vazgeçtim..ama harfler yazılmak istediği için kontrol edemedim.. okumayı bırakıp defterime yazdım ve Sevdiğim, yukarıdaki şeyi hiç silmeden olduğu gibi Sana yazdım..bilmiyorum beğenir misin?..bu ilk tabii..olmamış olabilir..bilmiyorum..sabahı tuhaf hayaller..sonra Zekiye arkadaşım bana hediye almış..eğilip iki ayak topuğuma da harika mavi birer kuş teleği takıyor..çok seviniyorum..onları göğsüme takacağım diyorum..(biliyorsun bu yıl ayak dikenlerim,dizlerim, bacaklarım bana ne zulmettiler..artık  acımadan yürümeyi çook özledim)…teşekkür ediyorum..

ve geçen masala  devam..haa.. hep unuttuğum bir  anı yazmak istiyorum..bu masal başlığını bir salatta anlamıştım ve 1.masalın  gecesi; bir anda deli dahi Aynıştayn ı gördüm..böyle uçuk kaçık genç hali var ya hani..baştan ayağı metalik maviydi..sanki bana dil çıkarıyordu…saçları diken dikendiJ..tabbi o da bir mason dervişi olduğu için masalıma dahil..masonlar ve dervişler bölümüne yani..

Sevdiğim ben bu hafta da hep internette sembolleri okudum..aslında her sembol aynı mananın aşamalı tekamülleri..en soyut -surete en az bulaşmış sembolleri ise İslam Tasavvuf sanatları yapmış..yani suret putunu en aza indirgeyip tefekkürsel bir dürtüye  dönüştürmüşler.. anlayamadığım şey ise; bu kadar yüksek bir tefekküre sahip İslam insanlarının bugün nasıl olup ta, sığ ve putsal batıya böyle yenik düştüğüdür..çünkü kendi cahilane araştırmalarımda gördüm ki: batı, bugün gizemcilikle dünyayı sallayan tüm sembollerini haçlı seferleri esnasında İslam Sufileri’nden araklayıp- kendi pağan inançlarını da, iblisleştirdikleri gerçeği hak olan hermetik sistemle birleştirip kendi zansal hayallerine tapınmaya devam etmişler.. yanlız şunun hakkını vermek lazım ki:masonluk batıla  çalışsa da büyük bir tarikat..her tarikat gibi tefekkürde  ve sanatta ve ilimde ve bilimde çok ileriler..şu gerçek ki tüm dünyada keşif adına ne yapılmışsa ve yapılıyorsa “ hak ve ya batıl- nurani ve zulmani okulların” öğrencileri tarafından gerçekleştiriliyor..çünkü onlar ilhamla iş görüyorlar..bunu bilip anlamaları önemli değil üstelik..ve masonlarda  her yerden her şeyi çalıp kendilerine mal ettiklerinden ve dünyaya egemen olma hırsı ile çooook çalıştıkları için, acaip sanat eserleri ortaya koymuşlar..çünkü dünyayı imar edip, mamurlandırıp, ömürlendirecek  Hiram Ustaların olması hepp lazım da ondanJ)sanki onlar Hz. Süleyman'ın mabed için çalıştırdığı cinler gibi:)mimaride olmazı olur yapıp yaptıkları eserleri ;birer mason tarikatı kitabı gibi” aç aç, oku sembol kitabı “haline getirmişler.anlamsız beton kütükleri yerine tefekkürsel kitap binaları yapmışlar ve hala yapıyorlar….tabii dünyadaki hemen tüm kilit noktalarını da ellerine geçirmişler..yöneticilik onların elinde olmalı değil mi ya?!! ya hakikatte onları yönetip iplerini tutan kim?....ve onlar İslam Tasavvufuna aşıklar mesela..çünkü kendi  onca ilimleri ile bir türlü ele geçiremedikleri(onlara bu yasak) tevhidi ,birlemeyi,inceliği ,sembollerde soyutlaşmayı başaramamışlar..kendileri sembol icad edemeyip hep oradan buradan tırtıklayıp gasp etmişler..


geçen İstanbul tarihi dersi için gezi yaptık Sevdiğim..Osmanlıya ilk masonluğu getiren matbaayı kuran İbrahim Müteferrika ile Kumbaracı Ahmet Paşa(Osmanlıda topçuluk teşkilatını kuran kont) yı da andık..bu iki Fransız mason dervişi= Müslüman vatandaşı Galata Mevlevihanesi’nin sıkı müdavimlerindenmiş..Galip Dede’ye hayranlarmış..ve orada çok muhabbet görmüşlermiş..mevlevi sikke ve hırkaları ile ayinlere gelirlermiş.. ve kabirleri de yan yana bu mevlevihanenin hamuşanın da sırlanmış..ve.. Beyoğlu’nu dolaştık.Nur-i Ziya sokaktayız bak.. ilk masonların mekanı....ve halende binaları burada..altta Fransız adalet sarayı var..dışında üç sembol tablet var..1.terazi arasında baykuş..2. aslan..yasa kitabı..3. denizci çapası,ip..hatırladıklarım bunlar..




baykuş bilgelik.. basit mana da yılanın asa oluşu tabii..çünkü yılan yumurtadan doğar..ve sürünerek yol alsa da bir gün tüylenir ,kanatlanır, tüylü yılan- kartal olup uçar …yol..tarik..kişinin kendindeki 7 uyurunu uyandırıp  içinde ölü hükmünde olduğu mağarasından uyanması..yani hani eski masallarda vardır ya..her hazinenin üzerinde bir yılan otururmuş..ve sahibi gelene dek hiç kimseyi o hazineye yaklaştırmazmış. ne vakit sahibi gelir, o zaman hazinenin üzerinden kalkar gidermiş ...anlamı:kişi kendindeki esma-i tecellilerini anlayıp, kabiliyetini hizmet=kulluk için kullanmaya o zaman yetkin olur....


ve Sevdiğim eski pağan  ritüellerinde bahar kış ekinoxlarında -hasat zamanlarında filan yapılan ayinler,bayramlar..bugün de hemen hepsi, aslında değişime uğrasa da yaşıyor..çünkü bir anlamı kalmamış..fakat mesela mason sembolleri ile dolu şifresel romanları okuduğumuzda anlıyoruz ki , pağan putperest ayinler bugünde yapılıyor.. ki.. filmlerinde de izliyoruz....buna kozmik simya evliliği demişler..eril prensiple dişil prensibin= gök ile yerin evliliği..(yani rahman ve rahim =bismillahirrahmanirrahim in anlamı)

mesela mum söndü diye bilinen şey..aslında bir pağanist mevsim  çiftleşme ritüeli..ağaçlara su yürümesi gibi..tabiat,hayvanlar ve insanların baharda üreme töreni gibi..sembolleri maddeleştirince de böyle sapkın-yoz-çirkin ayinler ortaya çıkmış tabii..ben bir Hindistan belgeselinde bu ayin türlerinde birini izlemiştim..sağu ları anlatıyordu..gece çırılçıplak dans ediliyor.. otlar filan …ateşler yakılıyor..sonra sabaha dek gece ile gündüzün kadın ve erkeğin gök ve yerin birliğini kutluyorlardı ki bu esnada çekim yasaklanmıştı tabii..ve mesela bir stonehenge belgeselinde seyretmiştim ki İngiltere  köklü bir üniversite yöneticileri öğrenci ve öğretmenleri (yüzlerini göstermiyorlardı tabii) ekinoxlar da; bu taşlar-stonehenge de eski pağan ritüellerini aynı biçimde, aynı giysilerle yapıyorlardı..büyü bile..ama onlar bilim adamı olup  yaptıkları kötülüğün 15 defa fazla kendilerine geri döneceğini bildiklerinden sadece iyi sihircilikle yani cadıcılıkla uğraştıklarını anlattılar..tabii onlar biz müslümanların özendiği ,bizim çocuklarımız onların okullarında okusun,onların lisanıyla aynı onlara benzesinler  diye kendimizi paraladığımız modern batı alimleriydi..
J..o yüzden, onlar yapıyorsa bizde taklit etmeliydik..

***********
bugün her anababanın bence bu sembolleri bilmesi lazım .neden mi?bugün çocuklarımızın izlediği tüm çizgi filmler, tüm görsel şölen sinemalar tamamen mistizm ve uzak doğu öğretileri ,pağanist inançları anlatır..ve biz farkında değiliz ama onlar bizim çocuklarımızı kendilerince insiye ediyorlar..bir insan tüm hayatı boyunca öğrendiğinin % 70 ini 6 yaşına dek öğrenirmiş öyle diyorlar ya hani…artık uyanmak lazım değil mi?çocuklarımızın tüm seyrettikleri filmler metafizik üzerine kurulu..iyi ve kötü enerjilerin savaşları ve reenkarnasyon=avatarlaşma=tanrılaşmasını anlatıyor....yani bugün kuantum fiziği ve teknolojnin ve maddi ilmin bizi  getirdiği yer..şey…tanrı yok diyoruz..ateistiz =tanrı tanımayız çünkü aslında biz tanrıyız demeye getiriyoruz değil mi?:)yani… aslında biz tanrı olmaya çalışıyoruz..benim beynim..benim düşüncelerim..ben buldum, ben ürettim ,ben yarattım, ben, ben, ben …ama ölüyoruz..ama hastalanabiliyoruz..en tepedeyken bir anda en rezillikle alaşağı olabiliyoruz..kendi tanrıcıklığımız bir türlü olamıyor yani..neden?çünkü Allah İlah’lığını yarattıklarına vermiyor da ondan…

Hz İsa ve Hz Meryem tanrılaştırıldığı için Hz Kur’an da Cenab-ı Allah şöyle der nazikçe:”onlar yer ve içerlerdi”..anlayana bu kadar yanii..


aslında Hz Allah c.c, Adem Babamıza ilk esmasını verip O’na bu ilmi öğrettiğinden beri tasavvuf var..ve hep devam edip sürmüş..yani hermetizmle, masoniklerle ,alevilerle ortaya çıkmamış..ne türklerle ne kürtlerle..ne mısırla..ne maya ile..Taaa ..Yaratılışla beraber biz dünya okulunda aslında Devlet-i A’liye hazine-i Hümayundan esma ilmini tahsil ediyormuşuz değil mi?bu her zamanın anlayışına göre şekillenmiş..ama özü hep aynı kalmış..eski Türkler de od=ateş ve öz aynı anlamdaymış..yani kişideki öz İlahsaldı..İlahiydi..o yüzden de Cebrail- Mikail- İsrafil- Azaril-KamİL di..İL= İlahi, Tanrısal ,Allah’a ait demek miş..İlhanlı Türkler de bu ilmi bilenlerdendi demek ki..Kök-Gök Türkler..oklaşmış,buhur, buhar olup boynuzlaşmış gökteki ruhlara ulaşmış kişiler..yani tasavvuf ilminde erilleşmişler..kıyafetlerinde başlarına taktıkları ok tuğ-tüy boynuz taçları ile sembollemişler..eski Türklerde ankai simurg,hüma  kuşuna Tuğrul kuşu denirmiş ..demek ki ok- tuğ =tüylü yılan gibi bir şey sanırım..(ve eski Sümer tabletinde bu sembolü yağmur  tanrısı ile  mayalardaki aynı isimde ne ilginç değil mi..)hakikatine ermiş anlamında..kemalini tamamlamış..ve ilk tüylü ok tuğu- ıslık çalan oku icad edip haksızlığa uğradığında; ebeveynini ve üvey kardeşini öldürenin Oğuz Kağan olduğunu da(tüm kraliyet gelenekleri yani=iktidar egemen güç ortak istemez..)….Kan-Han..İlhan.. tanrısal kan..tanrı oğulları..türk vs. mavi kurt..mavi ışıklar içindeki –alnında mavi yıldız olan göksel  güzel kız..v.s..





zamanla ok ve yay(göksel bilgi) da tekamül edip kılıç kalkan(1O:) a dönüşmüş..ve bence en son en saf hakiki manası kuş tüyü- telek HOKKA-i KALEM'in içindeki MÜREKKEB e =VÜCUD&MEVCUD a, yani KENDİNDE YAZANI KENDİNİN OKUMASI... sana yazılıp kaydedilmiş bilgiyi  OK’U... OKUYARAK  İDRAK ET  fethet e (zan dan fehm e çık)yükselmiş…yani başladığı yere dönmüş…

mesela ErgenOkOn(evrensel manada oklaşıp yükselmiş ruhlar ) destanında ala geyikle kurdun  evliliği var..kurt ile kuzunun barış içinde yaşadığı bir bilgelik ve huzur dönemini anlatıyor olabilir..ve bence kurt zamanla aslana dönüşmüş..çünkü Hacı Bektaş-i Veli sembolünde daima aslan ve geyik yan yana..kurt aslan- ruhu, geyik ise nefsin simgesi oluyor bu halde..bugünse geyik kedi olabilirJ..ve erkeklerin nefsi içinde hep köpek nefisli Jdenir değil mi?çünkü manevi rüya alemi bize, bildiğimiz,  içinde yaşadığımız ortama,gelenek ve göreneklere göre simgeler yollar..Yaratıcımız bize öğretmediği bir şeyle sorgulamaz..
http://tr.wikisource.org/wiki/Ergenekon_(Ziya_G%C3%B6kalp)

BEYAZ PİRAMİTLERDE SAKLANAN GERÇEKLER 
  Yüce Kur'an'ın şu Ayeti, bir çok ibret dolu manaya geldiği gibi, arkeoloji ve tarih ilmine dair bir yönlendirme yapmıyor mu?
: "Yeryüzünü dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları yere batırmıştır…. " Yüce Kur'an'da bir çok kavim ve kavim kalıntısından söz edilir. Bu Ayet, yeryüzü diye başlar ve teşvik eder; gezin, araştırın, bakın diye. Neye bakacaklar? Kavimlerden geriye kalan kalıntılara vs. 
hadisi de bir yönlendirmedir. - Ola ki hadis olmasa bile- Yine de yüzyıllardır söylene gelen boş bir söz değildir. 
 Birileri bazı gerçeklerin açığa çıkmasını engellemek istiyor ki, bu sahih hadise bile, sahih değildir, diyebiliyorlar.
 Bunun için; bu gerçeklerin muhatabı olan Türk kavminin, ilgisinin, kendi tarihine yönelmemesi için elden gelen engellemeler yapılıyor. Hatta bu gerçeğin sahibi Türk kavminin, bu hadisin muhatabı olduğunu söylemek bile ırkçı manada değerlendiriliyor. Bu nedenle, ortaya çıkan bulgular dikkate alınmıyor, önemsiz muamelesi yapılıyor. Acaba bu çaba neden, neden engellenmek isteniliyor? Bunu iyice düşünmek gerekir...
'İlim Çin'de bile olsa gidiniz alınız'
 Peygamberimiz (S.A.V) döneminde de  Çin medeniyeti bilinmekteydi. Neden bir başka ülkenin ismi değil de, Çin'in ismi zikredilmiştir? Müslüman Türk milletinin bunu bir kez daha düşünmesi gerekmektedir.

 Dünya tarihinde ilk defa, Çin'deki  eski Türk topraklarında bulunan piramitlerden birinin yakınına sokulduk. Yakınına sokulmakla kalmadık, içine de girdik. ….
 Uygurlu rehberimiz aracığı ile yaşlı Çinli'ye; " köyün 12-13 km güneyinde bulunan piramit hakkında neler bildiğini," anlatmasını istiyoruz. Biz piramit diyoruz, enteresandır, yaşlı ihtiyar Kabba diyor. Türkçedeki kubbe gibi. Ya da biz öyle anlıyoruz…
 ……
"Piramidin bu doğal kayalıkların üzerine inşa edildiğini anlatıyor." Soruyoruz; " piramidin içinde  neler var? " 
 Yaşlı Çinli sorumuza karşılık şunları anlattı:
 "Orası aslında Türklerin atalarına ait mezarlık. İçeride mumyalar var, piramidin içi çok soğuk, orada ayrıca, Türklerin atalarına ait resim ve yazıların olduğunu" söylüyor. Bahsettiği "yazıların ve mumyaların, sadece bir bölümde olduğunu, diğer bölümlerin kapalı olduğunu" söylüyor. Ayrıca şu bilgileri veriyor; "küçükken, köyde hastalanan çocukları bu piramidin içine götürüp, mumyaların yanında bir müddet beklettikten sonra, hasta çocukların iyileştiklerini" anlatıyor. "Kendilerinin de küçükken abisini götürdüklerini" söylüyor. "Piramidin içinde bir çok yazı ve erimiş tabletlerin birbirlerine yapıştıklarını" belirtiyor……………….
Piramit de dev bir kayayı andırıyor. Rengi kıraç toprağın rengine benziyor. Yere uzanarak dürbünle piramide bakıyoruz. Yaşlı Çinli'nin anlatmasına göre; Çinliler, 20-30 yıl önce helikopterle piramitlerin üzerine toprak doldurmuşlar. Ve tohumlama yaparak bitki çıkmasını sağlamışlar. Fakat yıllar sonra,  kasırga ve fırtınaların etkisiyle, bu piramidin üzerindeki bitki örtüsü ve toprak tamamen kalkmış. Neden bunlara beyaz piramit denmiş anlamış değiliz. Çünkü renkleri hiç de beyaz değil.
 Yaşı Çinli, ayrıca "zaman zaman piramitlerin üzerinde büyük ışıklar gördüklerini" anlattı. Biz bu anlatılan olaya,  temkinli yaklaşıyoruz. "Askeri bir faaliyet olabilir," diyoruz.
 …Piramide yakın bir yerden doğal bir mağaranın içerisine girdik. Tek başımıza gelsek buraları asla bulamayız. Mağaranın içerisi karanlık olduğu için, sırt çantamızdan fener çıkardık, fenerin ışığında ilerlemeye başladık... Mağarada hafif su şırıltıları duyuyoruz. Mağaranın içerisindeki geçitten piramide doğru yürümeye başladık. İhtiyar Çinli 600 metre kadar bir mesafeden bahsediyordu ama o kadar gitmedik. En fazla 40-50 metre kadar yol gittik. Bu durumda, "acaba yanlış yöne mi gidiyoruz" diye endişelendik. Uygurlu rehberimiz, "ihtiyara güvenmemizi" söyledi. Nihayet 3 kanallı bir girişe geldik. Dikey bir yerden, 7-8 metre kadar aşağı kaydık. Mağaralarda hiç yarasa göremedik. "Sürüngen hayvan olup olmadığını" sorduk. Yaşlı Çinli,"bu mevsimde olmadığını" söylüyor. Geniş bir alana geldiğimizde yaşlı Çinli, "Piramidin içinde olduğumuzu" söylüyor. İçersi aşırı soğuk, sanki klima çalışıyor gibi. Piramit tabii bir oluşumun üzerine yapılmış. Oldukça heyecanlıyız. Düz bir  duvarın arkasından döndük ve işte o manzara.
 Zifiri karanlık her yer. Fenerlerimizin aydınlığında baktığımızda, karşımızda düz  bir duvarın yukarı doğru uzandığını görüyoruz. Hafif bir su sızıntısı var. Ya biriken yağmur sularından ya da içeri ile dışarının  ısı farkından kaynaklanıyor. İçerisi küf kokuyor sanki. İlerlemeye başladık ama adım atarken tedirgin bir şekilde atıyoruz: "Bir çukur olur da düşeriz" diye.
 Çinli ihtiyar, bir anda saygıyla eliyle işaret ederek feneri gösterdiği yöne tutmamızı söylüyor. Feneri, gösterdiği yöne tuttuğumuzda, buranın bir mezar odası olduğunu anlıyoruz. 2 metreye yakın boyu olan bir mumya var yerde. Heyecanımız iyice arttı. Mumyanın yanı başında bir kayada çeşitli işaretler ve yazılar görüyoruz. Ay yıldız, kurt başları, ve şok olduğumuz şeyi ışığı tuttuğumuzda görüyoruz.

 Duvarda, 3 metreye yakın boyu olan, muhtemelen granit taştan yapılma bir kafa heykeli. Enteresan olan çift boynuzu veya antene benzer iki tane obje var baş kısmında. Kafasının ortasında yine ay –yıldız  simgesi göze çarpıyor. Yine yanında bir kadın  ve kucağında çocuk heykeli. Heykelin baş kısmı kırılmış. Her şeyi incelemeye başlıyoruz. Oksijen almakta zorlanmıyoruz, sanki bir hava sirkülasyonu var. İhtiyar Çinli, dizlerinin üzerine çöküp bir şeyler mırıldanıyor. Gördüğümüz mumya bir erkeğe ait. 30 sene kadar önce yüzü daha net seçiliyormuş hatta ayaklarında çizmeye benzer şeyler olduğunu söylüyor, yaşlı Çinli.
…….. Gördüğümüz mumyanın bazı parçalarını köylüler koparmış. Bu yüzden bozulmaya başlamış. Eskiden yüzü gözü daha netmiş. O kayada da kurt başları, ay yıldız ve o mumyanın sahibine ait bilgiler varmış. Özellikle çift boynuzlu ve çift antene benzer gibi başı olan  granit taştaki o yüzü sorduk:  Bizi oldukça heyecanlandıran şu cümleleri sarf etti:
 O sizin atanız: OĞUZ KAĞAN'ın temsili suretidir.
 Bunları duyunca : (Oğuz, Öğüz, Öküz: Güçlü, dev boynuzlu manasına gelmektedir. Arapça'da  ise,  Zülkarneyn; çift boynuzlu manasına gelmektedir. Oğuz Kağan; kendi döneminde, başına giydiği, boynuzları olan başlıkları ile ünlüdür…) bu bilgiler aklımıza geliyor.
;
Yoksa bu konuda bir operasyon mu yapılacaktır? (Dünyayı kaosa sürükleyecek bir nükleer  güç saldırısı yapıp, sonra da Marduk çarptı mı diyecekler?)  Bu konuları uzmanlar araştırmalıdır? Yine kayalarda, Piri Reis'in haritasına benzer haritaların olması oldukça dikkat çekicidir. Kendi dönemlerinde, bilim ve teknikte çok ileri gitmiş bir medeniyetin izlerini görmek mümkündür.  Yukarıda anlattıklarımız, ancak sizlerle paylaştığımız bölümlerdir. Bu kısa araştırmalarımız sonucunda, yetersiz olsa da, edindiğimiz bilgi, mezar odasındaki kayanın üzerindeki yazılardan bir bölümünün,
 Yine edinilen bilgiler, Çinlilerin  piramitlerin bulunduğu alana radyasyon serpiştirdiği, (oraya kimse girmemesi için) söylenilmektedir.
 Acaba oradaki  granit taşta bulunan suret, gerçekten Oğuz Kağan'ın [Zülkarneyn'in (A.S)] betimlenmesi olabilir mi? Bu konuyu araştırmacıların dikkatlerine sunuyoruz.
 Bu arada, unutulmamalıdır ki; Ay-Yıldız, Göktürk paralarında da mevcuttur.Bakınız aşağıda ki resim:


Bundan, meşhur Ortadoğu ve civarındaki ülkeleri kapsayan bölge kastediliyor... Bu gizli servislerin, raporlarında sıkça dile getirdikleri endişe şu: Güney Müslümanlığını kontrol  altına aldık, yani Ortadoğu ve Araplar ülkelerini. Asıl tehlike ise; Kuzey Müslümanlığı. Yani Türk Cumhuriyetleri. Bunlar yanlarına; Afganistan'ı Pakistan'ı ve Kafkas ülkelerini alırlarsa ve bütün bu ülkeler; … İngiliz gizli servisinin belgelerinde geçen bir tabir bu. Şimdi, aklımıza ister istemez şu bilgiler geliyor:
,' dünyaya hakim olmaz mı?  Ne var bu bölgede? Enerji yatakları… Aklınıza gelen bütün enerji kaynaklarının önemli miktardaki rezervleri ve aklınıza gelen bütün stratejik madenler. Peki, o zaman buraya hakim
. Acaba bu yüzden mi Türkiye'nin yüzü Ortadoğu'ya çevrilerek, meşgul edilmek istenmekte ve  Ortadoğu'nun meseleleriyle oyalandırılmaktadır? Bu manada, bunlar sadece akla gelen ilk sorular… Asya  Müslümanlığı;
? Hele yukarıda anlattığımız bilgilerden sonra, Papa'nın bu sözleri niçin söylediği yeterince açık değil mi? Vatikan'ın, Asya Müslümanlığını ve Türk Birliğini engellemek için Asya'yı hedef seçtiği aşikar değil mi….? *Bu bölüm, çıkacak olan 'ASA ' isimli kitabımızdan bir bölümdür.”ALINTIDIR..”
*******************************



Sevdiğim ben Oğuz Kaan destanından şunu anladım bak..Oğuz'un büyük ihtimalle gerçek adı Mete Han mış..Oğuz öküz demekmiş..boynuzlu öküz..öküz kadar güçlü yani(az evvel marifetnamede bu manaya göz attım ya, yazdıklarımın bence artık hiçbir değeri yok Sevdiğim..lakin bu fakir gene de cahilce devam ediyor işteJ..Sence hala iz sürmeye devam etmeli miyim peki??....

bu sembol de onun o zamana göre bu tasavvuf eğitiminden geçmiş olduğunu da anlatıyor bence..çünkü ormandaki ejderi yenmesi..o ejder nefsin enfes bir nefiseye dönüşmesi ve ruh ile nefsin izdivacını..mana  evliliğini..kendi içsel hayvani huylarını kontrol edip ormanlar kralı aslanı olması da demek belki..ve kurt..kurt sirius bizdeki adı şi’ra olan bir yıldız hakkında..bu yıldız aslında 3 yıldızdan oluşuyormuş..(hz Meryem’in doğumuna gelen 3 gizemli kral..ve Hz İsa ve Hz.Zekeriyya ve Hz Yahya)…bu konuda henüz bilgim yok..ezoterikçiler buna ruhsal plan organizasyoncuları diyorlar..bence yüce hakimler heyeti umumiyesiJve maddi şeyler mananın yanında daima aciz kalacağından sembolizm çok gerekli..bu yıldız büyük köpek takım yıldızı olduğundan  öyle demişler..tabii nasıl  Türk ler kurttan türemiş olduklarına inanıyorlarsa, Romalılar da ve 
başka ırklarda ?!!! bu efsaneye inanıyorlar..


http://sanattarihi.net/forum/index.php?topic=564.0

ve İstanbul ile Roma 7 tepe üzerine kurulu iki şehir..bir tane daha vardı lakin unuttumJAnkara kelimesi de çapa demek miş..yani ters T..yani terazi.yani ilahi yasa- adalet..çapanın ortasındaki direk hem ok hem de kılıç olabilir..belki de bir kuş tüyü ..eski mısırda adalet tanrıçası ma’at ın başında kuş tüyü varmış..ve ölüler rehberleri ilahi varlıklar eşliğinde göksel kayıkla ilahi mahkemeye getirilirler..bir terazide kalbi  tanrı ma’at ın başından çıkarıp teraziye koyduğu tüyle tartılırmış..tüy ağır gelirse gökteki yıldızına gitmeye izin verilirmiş..Sevdiğim ben  kuş tüyü sembolünü düşündüm..adalet -ev -bilgelik demek..ama aslında hak ile batılı ayıracak kıl kadar ince kılıç kadar keskin bakışı da-baykuş- simgeliyor değil mi..ve tatlı dilin yılanı deliğinden çıkarttığını da ele alırsak:ilimle çeyizlenmiş bir dil, kılıç üzerinde bile sulh sağlayabilir..masa başı antlaşmalarında.. savaş halinde hile olabiliyor tabiiJçünkü yasayı koyan dilediğini yapma hükmüne de sahip..kitabı o yazdığı için tabiiJ)

meydanlarda savaşarak kaybedilse bile masa başında bilgi ile gönüller fetih edilebilir..ee GÖNÜLler fethedilince de vaadedilmiş tüm topraklar SENin EMİN BELDE n olur..çünkü Fetih Ehli Turuku A’li yolcuları ,kazandıkları tüm toprakların üzerinde ebediyyen hak sahipleridir..

geçmişten bir hayalden notlar:Almanya da bir durakta oturana bir tabla içinde sıra sıra dizili balıklardan ikram eder bir balıkçı..biri pembe-dört çeşit balıktan yer o kişi.ve ne lisan ne mekan bilene  tabla ekran olur ,gideceği yeri gösterir..bunu dinleyen Latif Dost da gülerek şöyle der:"OOO..ROMA DA BİR TÜRK"….

balık sembolü..benim için derya içindeki tüm damlalar artık balıktır ..tabii Hakk’ın ağının içinde ezelden avlanmışlardır..ve her balık bir ada kara topraktır da… bakalım mı?..ve dün kardeşim okumuş, o söyledi . Uygur Türklerinde balık şehir sembolüymüş.. kaç şehirleri varsa bayraklarında o kadar balık varmış..balık Hz. İsa nın ve hakikatinde sembolü aynı vakit yani Ruh un..ben şöyle anladım bak..tam anlatamasam da Sen anlayacaksın biliyorum:ve Sevdiğim insanın ve dünyanın % 70  i su ya hani..ve insan dahil tüm canlıların derileri de onların kara parçalarıysa-su tulumlarıysa  eğer ve içlerindeki demi suyu en güzel biçimde çevgan ettiriyorsa eğer ,bu değirmenin suyu nerden geliyor demeliyiz benceJYa Rabbim… ya huu..neler yazıyorum..ve tabbi aslında tüm  yeryüzü suları göktaşlarıyla yere geliyormuş ya hanii…sabır taşı bile dayanamamış da içindeki suyu salıvermiş diimii??ben bunları nasıl çözeceğim Sevdiğim ama yanii..


ve Sevdiğim bir ilkemiz, varacağımız bir durağımız ,hedefimiz, bir vadedilmiş toprağımız varsa bunun kızıl elma denen şey olduğunu da idrak ettim sayende..ve herkesin bir kızıl elması olduğunu da.kabiliyet bir kızıl elmadır..tıpkı Mantıkut Tayr daki kuş tüyü gibi..o ki; kimdedir, nerededir onu bulup yemelidir.ve sanırım ki o hep Türk milletindedir…….ve Sen benim kızıl elmamsınJ

nur cihan
nuralem7@hotmail.com
17/4/2011