29 Kasım 2011 Salı

İmam Hüseyin'in (a.s) Kızı Fatıma'nın Konuşması


Hz.İmam Hüseyin'in (a.s) Kızı Fatıma'nın Konuşması
Musiru'l-Ahzan ve el-Luhûf kitaplarında şöyle geçer: Fatıma-ı Suğra (s.a) Kûfe'ye girdikten sonra bir konuşma yaptı ve şöyle dedi:

Hamd ediyorum Allah'a; kum ve çakıl taneleri adedince, yerden arşa kadar olan şeyler ağırlığınca. O'na hamd ve iman ediyor ve O'dur dayanağım. Allah'ın birliğine ve şeriki olmadığına şehadet getiriyorum. Şehadet getiriyorum ki Muhammed (s.a.a), O'nun kul ve peygamberidir; O'nun evlatları da suçsuz oldukları hâlde Fırat kenarında öldürülüp başları kesildi.

Allah'ım! Sana yalan ve iftira yakıştırmaktan, sana sığınırım. Peygamber'ine (s.a.a), "Kendi vasi ve halifen Ali b. Ebu Talib (a.s) için, insanlardan biat al!" buyruğunun aksine bir şey söylemekten sana sığınırım. Oysa ki Ali b. Ebu Talib'in (a.s) hakkı gasbedildi ve suçsuz yere öldürüldü. Dün de O'nun oğlunu, sözde Müslüman ve kalben kafir olan bir topluluk Kerbela'da öldürdü. O'na yönelen zulüm ve haksızlıkları, canlarını verme pahasına da olsa defetmeleri gereken insanlar, bu görevlerini ifa etmediler. Eyvahlar olsun onlara da, büyüklerine de! Nitekim Sen O'nu yüce menkıbeleri ve temiz tabiatıyla, herkesçe bilinen yücelik ve görülen erdemleriyle katına aldın. Allah'ım! O, hiçbir kötüleyicinin yermesine aldırış etmeden Sana kulluk sundu. Allah'ım! Sen O'nu, çocukluk çağında İslâm'a yönelttin ve büyüdüğünde de üstünlüklerini övdün. O hep Senin yolunda ve Peygamber'inin (s.a.a) hoşnutluğu için ümmeti nasihat etti ve zamanı geldiğinde de O'nun ruhunu kabzettin. O, dünyaya asla itina etmedi ve bütün varlığıyla ahirete yöneldi. Senin yolunda düşmanlarınla savaştı ve cihat etti. Sen O'ndan razı olup seçkin kıldın ve doğru yola hidayet ettin.

Ey Kûfe halkı, ey hilekâr ve düzenbazlar! Allah bizi sizinle ve sizi de biz Ehlibeyt'le sınadı. Bizim karşılaştığımız belayı güzelleştirip ilmini bizde karar kıldı. Biz Allah'ın ilim ve hikmetinin mahzeni, yeryüzünde de kanıtlarıyız. Allah lütfederek şehirleri ve kulları arasında bize ikramda bulundu ve peygamberi Muhammed (s.a.a) ile de, biz yarattıklarının birçoğundan açık bir şekilde üstün kıldı. Siz ise bizi ya-lan-layıp tekfir ettiniz. Bizimle savaşmayı helal sayıp mallarımızı yağmalamayı caiz gördünüz. Türkistan ve Kâbul esirlerine davrandığınız gibi bize davrandınız. Kanımızı akıttığınızdan ve mallarımızı yağmaladığınızdan dolayı sevinmeyin. Çünkü artık azap sizi kapsamış, zorluklar ve belalar üzerinize çökmüştür. Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun.

Kahrolasınız, ey Kûfeliler! Allah Resulü'nden (s.a.a) hangi alacağınızdan dolayı veya O'ndan hangi kanı talep ettiğiniz için kininizi benim babam olan kardeşi Ali b. Ebu Talib'e, O'nun oğullarına ve ailesine kustunuz?! Öyleki içinizden bazıları, "Ali'yi ve evlatlarını mızraklarla ve Hint kılıçlarıyla biz öldürdük; Türk esirleri gibi esir aldık kadınlarını ve öyle bir tosladık ki meydanın dışına attık." diyerek işlediği bu cinayetle kıvanç duydu.

Ağzın taşla ve toprakla dolsun! Sen Allah'ın, Kitab'ında tertemiz kişiler olarak tanıttığı, kendilerini her türlü çirkinlikten temiz tuttuğu ve her türlü kötülüğü onlardan uzak tuttuğu kimseleri öldürmekle mi övünüyorsun?! Baban nasıl yerinde oturduysa, sen de köpek gibi yerinde otur! Şüphesiz herkes yaptıklarının ve ahiret yurduna gönderdiklerinin sahibidir. Allah'ın bizi üstün kıldığı şeye haset mi ettiniz? Oysa: "Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah büyük fazl sahibidir."

"Allah kime nur vermemişse, artık onun için nur yoktur."

Fatıma'nın (s.a) konuşması buraya varınca, insanlar yüksek ses-le ağlayıp şöyle dediler:

Ey yücelerin ve masumların kızı, yüreklerimizi ve göğüs-lerimizi dağladın. Ciğerlerimizi hüzün ve ıstırap ateşiyle yak-tın. Yeter artık!

Bunun üzerine Fatıma (s.a), konuşmasına devam etmedi.
 s.a.v.)

26 Kasım 2011 Cumartesi

ŞEY’ lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI 35

ŞEY’ lerin  GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI  35
ARAF’DAKİ ÇOCUKLARIN BABASINA

 
İb-RAHİM + Hac-ER = İs-MAİL
bir Adam vardı
yaratılmışların en güzeliydi sanki
 bir Adam vardı
üç basamaktan dördüncüye uzanan
ne yere değen ne gökte duran
arada boşlukta uyuyan bir Adam vardı
öyle güzeldi ki
 uyuyordu ya da uyuyormuş gibi yapıyordu
çocuk O’na tutkuyla çakılmıştı
çocuk O’na ölümüne mühürlenmişti

bu Adam neydi?
melek mi,peri mi,peygamber mi?
bu Adam kimdi?

çocuk O’nun bir metre berisinde oturuyordu
O’na bakıyordu ve O’ndaki Yusuf tecellisinden kıpırdayamıyordu

Adam çok güzeldi ve çok naif
çocuk O’nun yüzünü görünce, kendisinden utandı
ellerini görünce, ellerini arkasına sakladı
ayaklarını görünce, ayaklarını gizledi

çocuk ve tüm dünyada ki  insanlar meğer ne çirkinlermiş, çocuk anladı
dünyanın en güzeli seçilenler bile yaklaşamazmış, bu uyuyan güzelin yanına
eğer şöyle bir salınsa yeryüzünde hayat dururmuş
ve insanlar bedenlerinin utancından intihar bile ederlermiş, bu böyle biline
çocuk O’na aşık olmuş

yanında uzanan  bu güzel
sağ elini hafif yana düşürmüş
 
ve baş parmağı (ALİ k.v)
işaret parmağı (MUHAMMED a.s)
BİRLEŞTİREREK GÖZ YAPMIŞ
(RA’ın GÖZÜ=BİSMİLLAHİRRAHMANİRAHİM)

ve diğer parmaklar içeriye açılan alem-kapılar gibi ardılıymış elinin
diyormuş ki; bak seyreyle, sana, kapı benim –göz benim-anahtar benim

çocuk ayaklarına bakıyormuş güzel Adam’ın
birbirine dolanmış bu olağanüstü varlığın
sağ ayağım solun üstünde ve ben ölüyüm diyormuş bu afet
ben ayağımdan mühürlüyüm ve sana yasaklıyım diyormuş
ama hem de ihramlıyım bak, baştan aşağı şimdilik sana haramım
bana yaklaşamazsın ,bana sarılamazsın ve dokunamazsın o yüzden
ben bu alemin malı değilim


ve ezanla can havli ile uyanmış
 O afet-i          ALEM-İ   A’Lİ olmuş
başından ihramını beline  indirmiş
kara kıvırcık saçlarını savurmuş
o naif beden bir aslana dönüşmüş heybetinden
ve kara gözlerinden kıvılcımlar saçmış

….
…..
*************
iki denizin birleştiği yerde
dünya ve ahiretin ARAF’ında
Ruh’un çocukları bekliyormuş
Rehber-i AYN’ları Ruh’un Babası’ymış
İB-RAHİM=RAHMAN VE RAHİM
cariyesinden efendi doğuran
HAC-ER miş, ER olan KADIN
kul olan hür olurmuş
 
tüm aleme haykırıyormuş buradan HAC-ER
ve  tüm esmalar benden açığa çıkıyor diyormuş İS
-“MAİL=
BEN’DEN HABER VEREN GELECEK”
DİYE TÜM ALEME MÜJDE VERİYORMUŞ
cariye HAC-ER efendisi ni doğurmuş
ve.......
ARINMIŞ-KORUNMUŞ KUTSAL MEKANI BİR KADIN KURMUŞ
KABE BİR RAHİM
KABE BİR KADIN
HACER BİR KADIN MIŞ
Demiş İB-RAHİM;O BENDEN DİR
O BENİM HAVVAM DIR
HEVESİMDİR,NEFESİMDİR-NEFSİMDİR
ARZULARIMDIR, İSTEĞİMDİR...
DIŞI TAŞ OLAN
İÇİ KEVSER
SABIR TAŞIM DIR HACER
AYAĞINI YERE VUR
VE AB-I HAYAT
SANA AKSIN HACER-KEVSER’İMDEN

aslında yok 2 lik
sadece 1 in 2 ye bölünmesi var

ama SEN SENSİZ GEL demiş ona ruhu
BEN DE BENSİZ GELEYİM
bu ağır iki denizi ,yarıp ta geçelim

1 yok sadece O=0 VAR 

çocuk ihramını kendisine açana
niyet etmiş evvela
hareminden
seslenmiş O’na
SELAM SELAM, bizden size daima
 (07.12.2008)


Nokta dairenin babasıdır diye okudum geçen gün..ve çocuk babanın sırrıymış..bu masal RAhMAN a adanmıştır.

Merhaba Sevdiğim ve MerhabaRA..ikisi de aynı anda aynı mekana ulaşmışlardı..kadın çok hüzünlü ve dalgındı..adamı son anda fark etti..ve adam yanındakilerden geride kalarak yavaşladı..kadın öyle üzgün ve dalgındı ki duramadı..ama o duraksamadaki sevinçli hissi hissetti..ve kadın başını kaldırmadan geçip giderken:” konuştuğumda her şeyi berbat ediyorum..en güzeli, O’na yine yazayım “dedi..ve kadın oturdu..ve hep ağladı..kalbi birden onun adını koskocaman koskocaman zikretmeye başladı..kadın ellerini  kulaklarına bastırdı..bir elini kalbine dayadı..çözülmek istediğini anladı..darmadağınık olmayı istiyordu..ama anladı ki O, onu durdurdu ve her şey sakince olup bitti..ama gözyaşları hiiç dinmedi gitti…çantasındaki simsiyah boyunbağını geçen yıldan beri yanında gezdiriyordu , hediye edebilmek için..artık hiç yapamazdı..ve boyunbağını, onu seslere boğan bir diğer isimdaşına hediye etti gitti..


BU GÜN 1 MUHARREM..yeni yılımız mübarek olsun Sevdiğim…kalbimiz ve bedenimiz huzur,sağlık,bereketle dolup dolup taşsın inşallah ve amin..


nasılsın?..bence çok iyisin.. benimse dertleşmeye ihtiyacım var.. iyi değildim biliyorsun ve gittikçe kötüleşmeye başladım..az evvelde makus inadımdan vazgeçip, kendi kendimi tek iyileştirip, eğlendirip, güldürebildiğim masallarıma avdet etmeye karar verdim..az evvel öyle bir estim ki, maydanoz ve dereotu bile tek  çareyi taksime kaçmakta buldu..pişman mıyım?hayır değilim..çünkü olması gerektiği gibi oldu..canımı çok yakıyorlar..bazen yeni neslin makine olduğunu bile düşünüyorum ki, bugünkü konumuz belki de bu olabilir..bakarız. tabii birde hayır ve şer iç içe… celalden cemal doğar..



Sevdiğim kaldığımız yerden yola devam ediyoruz..geçen Perşembe...bir top zümrüt yeşili ipek kumaş, dalga dalga açılarak yayıldı ..muhteşemdi..ve hatırladığım eski zaman hayallerimin yeşilliklerini..*”bir havuzun başında tek başına oturmuş Evvel Zaman..su buz renginde..ve kuşbakışı görüntü yükseliyor,yükseliyor..Evvel  Zaman ve havuzu aşağıda küçücük kalıyor.her yer uçsuz bucaksız, yemyeşil orman..öyle geniş bir yeşillik ki başka bir şeyde yok..ve ilerde, çook ileride, aşağıya zumluyoruz..yeşil florasan ışıklı bir yerde, yeşil ışık altında bir kadın yemyeşil rulo şeklindeki bir halıyı tutmuş, onunla orada oturuyor…ve sonra başka bir zaman ..çocuk diplerin en  dip mağarasında; artık başka bela gelmesin lütfen diye kendini yatağa mahkum etmişken, bir anda..hayret verici bir anda..o yeşil halılı ,dolunay şeklinde beyaz yüzlü ,sevinç içinde gülen,  aynı o kadın  olan yüz,gerçekten daha gerçek bir anda belirerek  dedi ki:”sana beklediğin müjdeyi vereyim mi?”ve çocuk bu hayret verici  ana şaşırdı ..ümitlendi..Latif dostunu aradı..O dedi ki :”vereyim mi “dediği için ,o müjdeye daha zaman var . bunun ise ne zaman olacağını bilemeyiz”..vee..5 sene sonra bugün 1 muharrem.. Sevdiğim kalbim çok acıyor biliyor musun? ..ben Seni istiyorum..artık bişey yapman lazım..lütfen..

ve bugün Cuma..Sevdiğim  ve yanında birkaç kişi ..bir tuhaf davet var gibi..bahçede bir masada oturmuşum..içeriden  ilk bana gelen, beyaz muhallebiyi  kaşığımla yiyip bitiriyorum..diğerlerine henüz gelmedi ..gelenlerinde kaşığı yok..ve Sen diyorsun ki:”sadece Ben ve Eşair var olacak..sonra sağına bakıp, oradaki grup için konuşmaya devam ediyorsun :diğerleri olmayacak”..sonra:” sana dünyanın en güzel tablosunu göstereceğiz diyorlar.. sessiz,harfsiz..ve renksiz bir canlı hücre yumurtası gözüküyor..ve ben, dünyanın en güzel tablosuna bakma şerefine sayende nail oluyorum..teşekkür ediyorum..bedelini hemen ödemem gerekiyor tabii:)
ve Sevdiğim o sağındaki kimdi biliyor musun?hani bu çocuğun yıllar evvel geldiğindeki hayalinin içinde, Sana utandığından söyleyemediği bir bölüm vardı..çocuk ,o mekanın üst katına, aşağıda, eşini çocuklarını  çok güvende olduklarından eminlikle son bir  defa bakarak bırakıp, bir daha ardına dönmeyecek şekilde çıkıyordu.bir yanı nasıl hep Kabe de kaldıysa ,artık ,bir yanı da daima burada yaşıyordu nedense...ve balkondaydı..yan evin balkonundaysa o vardı..camide ezan okunuyordu..ama o kendine hayran olan kişi başka ses sevmediği için; hoca, ezanı onun sesinden yayınlıyordu ve kendi sesini duyduğunda diz çöküp ,balkonun parmaklıklarına tutunarak hazla ağlamaya başlamıştı ya hani..işte o,Seninle adı hep anılandı…  ve sonra Senin boynundaki beyaz kaşkol da kırmızı harflerle onun adı yazıyordu..ben utandığım için bunu Sana söyleyememiştim..ve sonra başka bir hayalde Senin peşinden giderken önümü kesip onu kabul etmemi ve her şeye o karar verdiğini ve onun dediklerinin yapıldığını söyleyende oydu hani..işte o. ve Sevdiğimm..ben öyle çok korkuyorum ki..  sonra;Sana söz verdiğim için, onu kabul etmem gerekecek diye..belki de ondandır..bilinçaltım yüzünden..onu sevmeyi bırak, hiçbir duygu bağı bile hissedemiyorum ki..kalbim onu reddediyor nedense..onu sevemiyorum..Sana söz vermiştim ya hani..önce ben lütfen.bir başkasına dayanamam..



İhsan ve ceza öyle sıklaşıyor ki  Sevdiğim ,serseme döndüm..o haram otel zamanından beri nedense bana bir hal oldu..düşünmeyi bırak,dalgınlığım hat safhada..pazarda kaç defa aldıklarımı unuttum bilsen..arapça ve tecvid derslerimde not bile alamayacak hale geldim..hiçbir şeyi ne duyuyor nede anlıyorum ..o 00ooO00ooo..programından dolayı sanırım..bilmiyorum..koca O dan başka hiçbişi hissedemiyorum ne yazık ki..çok bitkinim..böyle boşluğa çekildiğimi ve tutunacak tek dalımın da Sen olduğunu düşünüyorum ..bana yardım et lütfen..korkuyorum Sevdiğim..
ve ceza..belki de yeni bir farkındalık olarak rahmettir..bakalım göreceğiz..bugün sperlerin tarihi bir günüymüş Sevdiğim..tüm spermler sperlerine konuşlanarak kozmik yumurtalarına nazar edeceklermiş:)..hepbirlikte: bir tek yumurtamız olgunlaşsın, tekamül etsin diye nazar bennazar halindeyiz yani..kızma diye bu kurguyu seçtim Sevdiğim bak şimdi..gül, tamam mı?çünkü ben bunları en başından beri sürekli ağlayarak yazıyorum..işte spermlerden biri diğerine demiş ki:”heyy.. ben en güzel yeri buldum”.. ... , zevkle arkasına gülerek bakmış..diğer dost spermleri de, seyreyle eğlenceyi dercesine zevklenmişler..


işte iki sperm yan yanalarmış..çocuk ona bakarak gülmüş..merhaba demiş..o da :”
merhaba ..siz buraya neden geldiniz ki? ..neden yalnızsınız?neden diğerleriyle aynı yerde oturmuyorsunuz, birde kayıt yapıyorsunuz? demiş..çocuk sperm:” ben sadece buraya değil, başka yerlere de gidiyorum ve oralar sizin ilginizi çekmediğinden sizi oralarda göremiyorum...herkese açık geliniyor, o yüzden geldim..gelmeyeyim mi? ve kayıt herkes yapıyor…sonra ben, izin alıp onları bazen masalımda yazıyorum demiş..üzerinde elmasları ve fuul makyajı ve dolama sperm başlı yeni ama gecikmiş tarzı ile (çünkü bunu,bu dönemde ilk başlatıp, suyu çıktığı için eskiye dönüşenin karşısında oturuyordu:)


şöyle demiş: sizin yazdıklarınızdan dolayı sizinle ilgileniyorum ben..hani sarışın olduğunuz için esmerlerle alay edişinizden..mini etekliden..vazomsu karikatürden, aklın içinden çıkan çiçek çocuktan da..ve ya cd..spermlermiş..siz böyle bir şeyi nasıl yaparsınız?..çocuk zekası bile bunu yapmaz..bu nasıl bir anlayış.sizin zeka seviyeniz nedir?çocuk hiddetle bağırıp çağırarak herkesi kendilerine bakıtana dönerken, birden .... de oradan hızla kaçışını görmüş..tansiyonumuz oynadı Sevdiğim..mazur göreceğinden eminim:)..çocuk da sesini yükseltmiş:siz ne diyorsunuz?!!o bir rüya ..siz benim rüyamı okumuşsunuz..o sarışın ben değilim ki,minilide..oradaki sarışın  melamet eri demek  yahu..(yahuu Sevdiğim, bak neler olmuş bir bilsen..)ben kızılım kaç senedir yahu..(Sevdiğim..hani o sosyetik ilişkiler içinde olanların oyuncağı olanlar vardı ya..hani bu yüzden terk edip giden .işte o hayal..bir hayal yanlış ellerde yorumlanınca ,ne korkunç izdüşümü oluyor ve gerçektende açılıp saçınılıyordu, ne tuhaf değil mi?)



”nee?!!” diyor elmaslı sperm..evet diyor çocuk:”  o rüya ..siz benim rüyalarımı okumuş ve yanlış anlamışsınız..benim yazım tarzım öyle..hayallerimi, geçmişte bildiklerimi,yeni öğrendiklerimi ve mesela; sizi ki ,haftaya konum siz olacaksınız(İZİN ALDIM..VE KABUL ETTİNİZ unutmayın sakın) ..işte tüm bunları masal halinde kurgulayarak yazıyorum..ve o masal CD m ..benim için gurur verici bir çalışma idi..arkadaşlarıma dağıtmıştım..hatta internette yayınladım ki herkes dinleyebilsin..benim kendime ait hiçbir şeyi beğenmemek gibi kötü bir huyum vardır ..hele sesim.. Ya Rabbim, bu kadar korkunç çirkin bir ses..bu huyumla yüzleştim..ve o zor spermli masalı CD yapıp, o korku eşiğimi geçtim…”neee ?!!”diyor spermcik hayretle, çook rahatlamış bir şekilde gülerek..

şimdi suç bastırıyor bak:
ama bu etik değil..siz nasıl bir ahlaka sahipsiniz?..sizde edeb yok!..bu nasıl anlayış?! ..peki sizin yazılarınızı aileniz, efendiniz okuyabilir mi?bunu yapabilir misiniz?biz size, balıkılhkmle haber yollamıştık ..gelmedi mi?başınıza getireceklerimizi size söylemedi mi?..çocuk:evet geldi..ben kimseyi üzmek istemem..orayla ilişiğim yok ki zaten.. beni özgür bıraktılar, diğerleri gibi:)..kim; benim gibi bir ahlaksızı, siz gibi erdemli dilleri tertemiz ,edebli kişilerin içine sokar ki?ben sizin meşrebinize uygun değilim bir kere..sizin ahlakınızı bozarım ..bu bilindiğinden serbest bırakıldım..sizin nasıl edebli bir lisana sahip olduğunuzu-her ne kadar içinizde henüz olamasam da , bendenizde etraftan duyuyor- kendi çirkin lisanı halimden her dem hicap duyuyorum sperma efendimcim.. diyorum…karşı  taraf çok namuslu bir şekilde hızla “estağfirullah, o ne demek?” diyor ama gözlerini görsen Sevdiğim nasıl parlıyor ,nasıl..:)



çocuk: Evvel Zamanıma bu masalları eskiden telefonla okurdum..O’da” bana bunları bir melek okuyor” derdi, dedi özlemle içini çekerek ve devam etti..ve sonra yazıları O’na kargo ile yollardım..ve kardeşlerimde okuyor.. arkadaşlarım..hatta internette olduğu için tüm dünya okuyabiliyor..ve bu masallar benim çocuklarıma miras olarak yazdığım bir şey..dolayısıylee, ben spermlerden başka hiçbir şey yazmıyorum.. sadece spermleri yazarım…çünkü başka bişi yok..ve siz beni anlayamazsınız..(daha kendisinin bir spermden olduğunu idrak edememiş bir yapı beni nasıl anlasın da masallarımı okusun yani?Yaratanımızın bile ilk sözlerioku..rabbinin adı ile oku.. seni bir damla-atılmış sudan- nutfeden(SPERM den) yarattık “değil mi?eeeee.. koskoca ömrünce ne olduğunu okuyamamış,evlenmiş çocukları olmuş-uygulamalı tedrisatında dahi  yine  okuyup anlayamamış.. bir atımlık sudan başka hiçbir şey olmadığının henüz farkına varamamış ne yazık ki..)

çocuk:eğer beni birazcık anlayabilseydiniz şu konuşmayı yapamazdınız..siz söz dinlemek ne demek bilir misiniz?verdiğiniz sözü tutmayı peki?yazmanız gerektiğini?siz benim harflerimle,kelimelerimle aramdaki olan bir şeyi asla bilip anlayamazsınız..yaşamadan beni anlayamazsınız ,o yüzdende size anlatamam. . ben belki de ölene dek yazacağım ve hep aynı şeyi tabii....
karşı sperdeki sperm:
bu nasıl bir ahlak..sizin ailenizde çok geniş bir ahlaki meşrebe  sahipmiş diyor gülerek..bu ne acaip bir ahlaki anlayış..böyle şeyleri nasıl yazarsınız?..ve çocuğu tehdit ediyor..biz bilmem kaç bin kişiyiz.. onlara zarar verirseniz sizi yaşatmayız diyor.


Sevdiğim bizi öldüre öldüre ölümsüz yaptılar gördün mü?:)artık ölüm bizden tırsıyor bak..

... ve çocuk ona bir anlam söylüyor..ve tanımlanmış tamlığımın  anlamını da ..gözleri parlayarak;”kim onun yerinde olmayı istemez ki?!!” diyor yanındaki sperm şimdide özlemle..ve çocuğa diyor ki..”platonik olabilir,bunu bende ,herkeste ve .. anlar ve kabul edebiliriz..ama bu tür  değil..çocuk oraya gelmek zorunda olmadığını,istediği yere gitmesi söylendiğinden dolayı hiiç oraya gitmediğini de ekliyor birde..Ya Rabbim şuna bak nasıl zevkten dört köşe oldu..diyor ki tekrar tekrar:”size teşekkür ediyorum..bu anlayışınız için, teşekkür ediyorum”..ve öyle bir sevinçle hızla, o en güzel konumdaki yerinden kalkıp gidişi vardı ki, görmen lazımdı Sevdiğim..çocuğun yanında ,onu sokarken gözükmekten nasılda korkuyordu değil mi?nasılsa zehrini zerketmişti..

VE ONLARI ÜZMEK Mİ?bu anlayışa sahip biri; değil onlara zarar vermek, onları bakışları ile bile üzemez,  değil mi Sevdiğim..ve sonuç..kıssadan hisse önemli ya hani....onun o süs püsünden,konuşurkenki tansiyonsal iniş çıkışlarından , gözlerinin parlayışından ve duydukları karşısında çocuğun onlardan olmadığını anladığındaki rahatlığından anladım ki ;o bir aşık.. hem de körkütük..ve kendini kendisi ele veriyordu..platonike hepsi eyvallah  dermiş.. derlermiş.. yok yahu?..bu ne yahu..ben görmediğim –yanına bile yaklaşamadığım bişeye nasıl başka tür  bir aşık olabilirim ki yahu..bu ne?..benim ki ne peki?!!vee ben, belki de ,başka bir hayali kurgusal platonduyumsalhazlı bir metod geliştirmişimdir..Allah Allah cık cıkk..aslında bu platonik ortaya çıkışı şunu da anlatıyordu.. kendisini,çocukta basıp suçluyordu.. ve .. karşı  vicdanında suç bastırmak içinde; sürekli,  tuzağa ayağı sıkışmış çocuğu aşağılayıp,  hakaret ediyordu..

ama onların asla bilemeyecekleri bir şey vardı…çocuk bir surete aşık değildi ki..çünkü o bir sureti tanımadan evvel bir nefesi rüzgara tutulmuştu..o rüzgara aitti..hayatın nefesine aitti..ve Sevdiğinin bir kişi için değil, tüm varlığa Sevgili &eş olduğunu da görerek öğrenmişti..tüm kıskançlığı da bundandı..ama çocuğun eli kolu bağlı çaresizdi..birde onlar bu halleri bilip yaşasalar, kim bilir, o birkaç bin kişi ile kimi yok edecekler ki ,haa?

BENİM SEVDİĞİMİN BİR KAÇ BİN KİŞİ ÜZERİNDE DEĞİL, NEFES’İNİN HER ZERRESİ KADAR SEVGİLİSİ VAR ÜSTELİKK yaaaa..hadii okuyup anlasınlar ve kabul edebilirlerse etsinler bakalım..ANLARLARSA SALATI DAHİ ANLAYABİLİRLER ÜSTELİK..nasılsa şimdi hep beraber bir sanal ailemiz oldu…:).(artıkın ailecek  netteyiz.. şükür ki, biriz)..

ve O’nun aşkını, sadece onun gibiler anlayabilirdi..onlar, o kadar yakında da olsalar ,etraflarındakileri yaklaştırmasalar da, aslında hakikatten çoook uzaktaydılar..çocuk gibi biri için bu şekilde öğreti yoktu ki.ŞU AN,sadece maddi gözlerinin bayramıydı..ASLI ise  gözlerini  buraya kapattığında olandı..

Sevdiğimmm..bunu kendimi aklamak için yada batırmak için yapmadım biliyorsun..geçen masalın skarabe böceği tezahürü kim olucak diye bekliyordum ki; ertesi gün bu zuhur etti..yazdığım şeylerle yüzleşmem bazen dayanılmayacak kadar ağır oluyor Sevdiğim..ama seni öldürmeyen şey seni daha güçlü kılar ya hani..ve seni bu simya ile dönüştürür..KENDİ KILAR..ANKALAŞTIRIR..bunu yazdım çünkü içimde kalmasın,O ZEHİR AKIP GİTSİN, daha fazla yük yapmasın diye..aslında hemen o gün yazsaydım bu kadar acı çekmeyecektim biliyorsun..çünkü ben onların zerre kadar umurlarında bile değilim..ben onların zevkü refah dolu hayatlarına uzaktan bile bakamam..güç onların,iktidar onların..akılları olsaydı eğer, benim hantal bedenime,yaşıma ,halime,cahilliğime gülüp geçerlerdi.şu bedenimle bana, kimsenin dönüpte bakmayacağını da bilirlerdi..benn kiim, onların caimasıyla aşık atmak kimm?!!


VE ÖYLE GÜZELDİN Kİ SEVDİĞİM;GÖZLERİMDEN AKAN HİSLERİMİN NAZARI  DEĞDİ....

ÜZGÜNÜM..AFFET..
bazen durmak ve beklemek gerekir
bir şeyler durulsun kalp huzur duysun
ve sonra yine koşarsın,belkide yürümen gerekebilir
ve uçarken de ayağına dolanan çelmeyle tepetaklak savrulmayı da bilmek gerek
erdemli olduğuna inanan binlerce insan seni ezip yok etmek istediğinde
yada varlıklarına secde etmeni dilediklerinde
Sevdiğinin hakkı için
"tanımlanmış tamlığımın" anlamını  bile hediye edersin
yeter ki Sevgili üzülmesin..ne yer incinsin nede gök ağlasın..
o ise hep ceza verir..iki kere ceza ise ihsandandır..
sevmeyi vermeseydin sevmeyi bilemezdik
ve  Sevdiğim "dünyanın en güzel tablosuna bakmak istersen eğer"
beklerim...beklerim..
beklediğin kadar beklemeyi de bilirim..




..benim meşrebim başka..benim kabul edilmemiş-hatta meczub olduğum için böyle olduğumu sanıyorlar biliyorsun..oysaki ben onların hepsinden daha fazla Sana bağlıyım ve kördüğüm benim,  bilmiyorlar..ben istesem bile Senden ayrılamam ki,Sen bile beni Senden ayıramazsın üstelik..kaderde biz LamElif gibiyiz ..ve hani “ben ağırım.. Size zarar veririm “diyene..”sen bana hiçbir şey yapamazsın, bir şey olmayacak” diyen..ve “artık beraber yol alacağız,birlikte başaracağız” diyen..beni onlardan koru LÜTFEN…

onlar benim Sana hizmetimin,bağlılığımın  derecesini ve ölçüsünü bilmiyorlar ne yazık ki.. .......  Allah, insanlara verdiklerini asla almıyordu evet..ama Allahın sonsuz idrak sahibi kulları vardı..ve onların dereceleri bazen ne hırka, ne postla nede taçla malla mülkle,koltukla ölçülemiyordu..kalp de denen gönül sahipleri hepsinden farklıydı ki; maksat da öyle birini bulmaktan başka bir şeyde değildi..çok şükür ki Sevdiğim ben Seni buldum..

bilmiyorum.. içimdeki öfke geçti mi ,bilmiyorum Sevdiğim..şimdi cumartesi günündeyiz..ve kalbim bir yerde olmayı diliyordu..ama hayat şartları beni inim inim inletiyor bazen ve evden çıkmamam lazım geliyor ..bunu bir türlü çözemiyorum. kalbim bunu yazarsam Seni daha mutlu edeceğimi söylüyor..ve öyle değil mi?..Seni seviyorum..herşeyimsin.ve Sen, benim içimde hiçbir şey tutamayıp bas bas bağırırcasına yazacağımı- ancak böyle iyileşeceğimi de biliyordun..bana izin vermeni bekledim biliyorsun..ben Senden başka hiç kimseden asla izin almam..almayacağımda..


her şeyim durmuştu biliyor musun?..bomboş,kaskatıydım..ama bu öğlen aklıma şimdiye dek gelmeyen anlamlar akmaya başlayınca, anladım ki: “yaz diyordun “Sevdiğim…üstelik gelen manalar kutsal inek ve apis içindi ve inanılmaz güzeldi..hiç not etmedim ..bakalım hatırlayabilecek miyim yazarken..onlar haklı aslında..hepsi haklılar tabii..benim yaptıklarım yanlış..ama ben onlar gibi öğrenip, algılayıp, idrak edemiyorum ki..ben hiçbir eğitim öğretim metoduna uygun değilim ki..benim görmem ve gördüğümü uygulamam lazım ..yoksa hiçbir anlamı yok ki diğer öğrenilenlerin..neyse.. şimdi başka bir güne geçeyim de, bu bölümden kurtulayım inşallah.. bir daha bana bu tür şeyler yaşatma lütfen..hatalarımdan da ders alıp ibretlik halimden utanmayı  da nasip et… amin..

sonra.tektaştayız..Orhan Baba gelmiş..benim en dibe vurduğum zamanlarda artık onun Hızır gibi zuhur etmesine çok memnunum..tabii hep ağladım ..ağladım..Samarkant bir züccace-i latife ile muhabbette olduğundan, Orhan baba defalarca aramasına rağmen gelemiyor tabii:)onun yerine yeğeni gelmiş..çocuk, onu bir yerden tanıyor..tanışıyorlar..aaa..Ya Rabbim bu ne teselli ..ÇOK ZARİFSİN ,GERÇEKTEN.. teşekkür ediyorum..işte o, udunu getirmiş..çocuğun hiç aklında yokken birden diline şu sözler geliyor..”neydi o akşam”ı biliyor musunuz?Samarkantın yeğeni şöyle bir şaşkın misali bakıyor ve okuyor ve çocukta kaydediyor..Ya Rabbim ..Sevdiğim, Sence o dairede yükselebildim mi, yoksa yine dipmi yaptım?..ama bu ses üstadı için teşekkür ediyorum ve Seni işte öyle bir zaman gibi seviyorum..



ve sonra içeride çocuklara birer kağıt verilip anlatılıyor..Sevdiğim..ben bunların hep sayende olduğunu biliyorum..çok teşekkür ediyorum.. işte o anlamda; tam bir maddi -dünyevi skarabe zamanıydı...her şerden bir hayır çıkıyor ya hani.. ama birbirlerinsizde hiçbir şey olmuyordu ne yazık ki..Sevdiğim..bir kaç hafta sonra belki de tüm hayatım değişecek..meğer benim o evim bomboş değilmiş.çünkü o maddi astroloji benim için değilmiş..ben senin burcuna girdiğim için, müşterim Sen olduğundan benim kaderim diye bir şey yokmuş..Senin kaderinle benimki aynı..ve bu bir başlangıçtı üstelik..Sevdiğim sanırım şimdi beraber Mısır’a gidebiliriz ve seneye de diğer yanımın kaldığı yere gidebiliriz..onu oradan alamayacağım için belki de Sen beni orada bırakırsın olur mu, lütfen.

.ve Sevdiğim..bana bu konuda yardım et..maddi konuda hiçbir anlayışım yok biliyorsun.. elimdekileri hiç kesilmeyecek sebile çevir lütfen..bir daha ne olur ,hiç kimseye muhtaç olmayayım..lütfen..belki artık ayaklarımı da yerden kesebiliriz..ne yol,ne yön duygusu olmayan benimle her yere gelir misin peki o zaman?Seni seviyorum..ama benim asıl zenginliğim, sadece SENSİN biliyorsun değil mi?bana dua et olur mu?..hiçbir zaman kaza yapmamayım,kimseye zarar vermeyeyim ve kimsede bana tabii..istiyorum ki yollar bitene dek gideyim, istediğim yerde durup seyredip keyfedip,istediğim kadar  kalayım..istediğim anda kimseye söylemeden çekip gidebileyim..ama kalbimde hep Sen ol ..Sen ol….

ve Sevdiğim kağıtlarımı alalı tam bir hafta olduğu halde; kanatlarımın kırılmasına öyle alışıp korkmuşum ki ,bir defa bile o kağıtları açıp bakmadım, ne tuhaf değil mi?bana çok tuhaf geldi..bence ben korkuyorum..kendi ayaklarımın üzerinde durup duramayacağımı bilemiyorum…Seninle olur tabii:)

pazartesi:dersimiz var..bugün çok eğlendik Sevdiğim..zekiye,hacdan  küçük bir tüp kına getirmiş..hepimizin serçe parmağına yaktı..sonra herkesin ellerinin üzerine desen şeklinde sıkıldı..ben sol sine-i hadramın üzerine yaptırdım..meltem bunu büyük bir törenle uyguladı..çok güldük..öneyin göz kenarına  arzu, maharetle bir motif  yaptı  ki ,çok hoş durdu..o esnada meltem bendir vurdu ,bu çocuk da korkunç bed sesi ile yüksek yüksek tepeleri söyledi..ben, öneye :“o00OOoo  bilgisayar yazılımı var mı?” diye sordum.öney:”hayır öyle şey olmaz ama yeni bir yazılım çıkmış olabilir.. ben takip eder, öğrenir,sana söylerim dedi..ve bu yılda geçen seneki gibi dünya yumurta günümüzü kutlayalım dedi..pasta alacakmış daire formunda..bende renkli yumurtalar boyayacağım …kostümlü olacak..bizim grubun 6 kutsal kasesine özel bir kutlama tabii..bugün anlatıcı başımız gülsüm olmadığından, ben onları mısırda bir tapınağa götürüp gezdirdim..ve elimdeki mısır kitabı kapağındaki kartalın başı üstündeki kırmızı daireye işaret edip YUMURTA dersi yaptık..Rahiym esması üzerinde dolandık durduk..ama bu tabii zor bişi ..bakalımm..Sevdiğimm..iyi ki benim böyle uçuk kaçık meşrebte bir arkadaş grubum var değil mi?ne kadar şükretsem az..


ve  aynı gün Salahi Bey aramıştı..Kubbealtından çıkacak bir takvime Haybabam da konacakmış..Sevdiğimm  çok incesin..teşekkür ediyorum..ve Salahi bey :“artık organize et şu işi, gelin ” diyor..ben Orhan babaya söylüyorum.. Perşembe olur diyor..Mithat bey,asasız Musa,Orhan amca ve haremi.. kardeşlerim..İbrahim..Perşembe ..öğle yemeğinde Salahi beydeyiz..Sevdiğim biliyorsun O, çok cömert..O’na kristal bir üzüm salkımı hediye götürdüm..çünkü, bence O’da selsebile ait olanlardan..ve bu alemde de selsebillik vazifesinde.. ben öyle inanıyorum..O efendisinden değil de,  efendisinin efendisi Maraşi Ahmed Tahir hazretlerinden manada ders alıp yetişmiş..yani Sevdiğim biz birer hayalperestiz ..beraberken hayallerimizden bahsedebiliyoruz,onlara göre olan eylemlerimizden de..:)birbirimizi yargılamıyoruz..çünkü bizim işimiz akılla değil gönülle işliyor.. ve bizi o zaman kimse ayıplayıp gülemiyor..çünkü birbirimizi anlıyoruz..önce sohbet …

O’na diyorum ki:hiç düşündünüz mü Salahi Bey;Allah kaç yüzyıldır kapattığı tüm kapıları bir anda açıyor ve tüm geçmişin hazinelerini de size bastırtıp ,selsebil misali herkese bedavadan dağıttırıyor..neden bunu, sizin elinizle yapmayı diledi sizce?..

Salahi bey :estağfirullah..bu Allahın bir lütfu..ama ben hayatım boyunca şöyle dua ettim.. ellerimi kaldırarak Allahıma:Ya Rabbim beni yarattığın her varlığa,kurda, kuşa hizmet ettir ..işte bu duayı hep ederim ,her gün.. sanırım ki o yüzden oldu..ne mutlu Salahi beye değil mi Sevdiğim..bir vakfedilmiş kişi daha tanımış olduk böylece..Salahi beyin iş yerinin önünde ise ahde vefanın en güzel örneği var..onun emektar-ilk gözağrısı- basımmakinesi..çok hoş bir anıt türbe olmuş:)çünkü o türbe işinden çok iyi anlıyor..dört tarafı cam bir kabrin içinde emektarbasımhane ve önündeki vazoda da bir demet çiçeği ve cama monte edilmiş kitabesi ile  oradaki tüm yeni  yetişen çıraklara bir şeyler anlatıyor..eğer merak edip sorarlarsa tabii:)



ve Salahi bey  MustafaTatçı Hocanın Denizlili Mehmet Emin Efendiden çevirdiği NEREDEN GELİP NEREYE GİDİYOR İNSAN (hakikatten bir bahis veya teşrih-i Hak)ı getiriyor..Orhan babaya da geçen birisi bu kitabı getirmiş..tam üç defa hayretle okumuş..oradan pasajlar okuyor..Salahi beyde sürekli okuyormuş..enteresan bir anlatım tabii.(bu bölüme sonra gireceğim Sevdiğim ..)işte şimdi yemek odasındayız..getirtilen yemekler muhteşemdi..o yetmedi .birde mutfaktan gelenleri de yedik:)..bu esnada enteresan bişi oldu ..bana; saray usulü mesnevi dersi gördüğümüz efendimizden bir mesaj geldi ki hayret ettim..onla ilk defa böyle bişi oluyordu..ve 2. mesajda yanlışlıkla bana yollandığını anladım..3.mesajda yanlış adresten dolayı özür dilemeydi zaten..ne enteresan değil mi?acaba ne anlatmak istedin, bilemedim..


sonra müze odaya alındık…burası harika bir yer Sevdiğim.. yakında göreceğine inanıyorum nedense..ve sonra burada çay kahve eşliğinde akşama dek sohbet ettik durduk..bu organizasyon bana ait olduğu için daha çok keyif aldım..Salahi Bey hepimizle, bir ev sahibinin  ulaşabileceği son hale dek ilgilendi saolsun..giderken kardeşimin arabasının arkası dağıtılmak üzere hediye edilmiş  paket paket kitapla dolmuştu..ve bizlerinde ellerindeki poşetler aynı haldeydi..benim keşkülü fukara dergilerimden biri eksikti onu bile aldım:)
..arkadaşlarım içinde bahsettiğim İNSAN kitabını,MustafaTatçı hocanın Niyazi Mısrinin izinde Limni’den geliyorum,hz Fatime,Mürşidi Kamil Ahmed Amiş Efendi kitaplarından da nevalandık..


çocuk:Salahi bey bunlardan Kamil amcama  yine yollar mısınız? dedi..”haayhay .. menuniyetle” dendi..ve çocuk:bir yere de.. yine yollar mısınız? ..... Salahi bey :”ama O’na ulaşmak çok zor “dedi.çocuk :”evet O’na ulaşılamıyor..çok meşgul.. O beğendi, inanın. siz yollayın yine” dedi..ve Sevdiğim Salahi bey az evvel aradı ki; bunu yapmış ve ne istenirse yollayacakmış..hatta basabilirmiş bile..çünkü, Sen cömert olduğun için benim bütün dostlarımda cömert ..bana böyle dostlarını ihsan ettiğin için çook ama çook teşekkür ediyorum..
ve aramızda bir sır Sevdiğim; ki, masalı bitince Salahi beye de yollayacağım.. okuyacak ve gülerek “evet” diyecek inan..onun tavan arası varmış, depo..oradan ne istersen al senin olsun demişti..işte Sevdiğim oradaki tüüm eserleri; alamayan ve böyle güzel eserlere ulaşamayan ,yeni  yetişen ve bizden daha yürekli başka ülkelerdeki dinbirdildeş kardeşlerimize götürmeni de diliyorum..

Hurşidimden Mürşidime bir tutinin güncesi..Sevdiğimm..bu masal tedavim içindi..kutsal inek ve kutsal öküzümüz apsisimizi diğer masala bırakmak zorundayım,çünkü çok uzadı..ve oraya yazacağım şeylerin  bu meselem ile dağılmasını istemedim..o anlamlar çok büyük bir lütuf ya o yüzden..ben çok az kişi anlasa da ne kadar özel bir şey yaptığımızın bir defa daha farkına vardım Sevdiğim..Salahi beyin verdiği “nerden gelip nereye gidiyor İNSAN adlı kitapla tabii..(d.1873-ö.1953)”

bu kitapta Denizlinin bir kazasında gavur hoca:)
 lakaplı bir ümmi zatın; bir anda görerek elde ettiği miracı seyrin hikayesi var..bu ilmi bugün, onun anlattığı gibi idrakle anlatabilecek faraza diyelim ki; günümüz maddi ilmiyle ve diploması ile ancak adam sayılan bir kişi kalkıp anlatsa, tüm dünya,onu, nereye koyacağını bilemezdi değil mi?ne yazık ki bu tür ilimleri daima bu tür zatlar yapabiliyor ama parsayı da diplomalı, koltuk sahibi kişiler topluyorlar..bu zat diyor ki Sevdiğim:” bugün, tüm maddi ilimler toplansa, manada bilinenlerin 100 de 10 bile etmez..öyle şeyler anlatıyor ki tüüm kuantumcuları darmadağınık eder mesela..


Orhan baba” dura dura, korkarak okudum” demişti…Sevdiğim ben çok zevkle okudum..bir günde ..sonra tekrar okuyacağım inşallah..Allah dilerse, insanlara neleri göz açıp kapayıncaya dek yaşatarak öğretip anlattırıyor, hayret değil mi?üstelik Sevdiğim, benim konumdu..tam gelip kaldığımız yerdeydik.. güneş.. boşluk..hatırlıyor musun? ben Mahmut amcamın yazılarını okurken anlamıyordum ama hayalimde öğreniyordum ya hani..denmişti ki her şey itme ve çekme yasası ile oluyor..işte bu kitapta da Mehmed Emin Efendi her şeyin toplanıp salınarak olduğunu sık sık anlatıyor..o boşluğun içindeki gücüde..
ve bu efendi ile ikimizde ne ilginçtir ki her daim kürecikleri anlatıyoruz Sevdiğim..ne acaip değil mi?


amma unutmamak lazım ki buradaki her şeyin varoluş sırları Mehmet Emin Efendiye göre anlatılmıştır..onun idrakine göre..benim için onun anlattıkları yeterli değildi Sevdiğim..o tıpa tıp Mahmut amcamın ilmindeki anlamı; göksel- fiziki biçimde anlatıyordu..benim anladığım muhabbeti hissedemedim ne yazık ki ,aynı hal oldu yani..belki daha yukarıda: bu aşk,bu muhabbet yoktur..hani aşk başlangıçmış ve sonra başka bişi oluyormuş ya:)henüz öğrenemediğim:).. belki de ondandır..bilmiyorum..birde Mahmut amcanın da bana öğrettiği o spermsel anlatımı vardı  ya hanii..(geçen yıl ki bayram telinde bu ilim sizle sürecek demişti nedense..onu korkumdan hiç aramıyorum ne yazık ki):)..Sevdiğimm ben ise ;ikisinin de üstünde başka bir anlatımı diliyorum Senden..beni anlıyorsun değil mi?yani anlatıp anlatamayacağımı bilemiyorum..


ben her şeyin insana verildiğini biliyorum..HERKESİN DEDİĞİNİ:BEN OYUM , BEN YAPIYORUM,BENDEN ,BEN ..BENN..DİYE ASLA ANLAYIP ANLATAMAM..BEN BENCİ DEĞİL SENCİ DİNİNDENİM ZATEN..O DERECENİN ÜSTÜNDE BAŞKA BİŞİ VAR BENCE..ÇÜNKÜ GÖRECELİ BİR MUTLAKLIK VAR..SABİT DEĞİL..AYANI SABİTEyi  DAHİ SEYREDEN VAR..ORASI BİR İLK VE SON OLAMAZ..BENCE ORASI BİR SEYİR MEKANI..AMA SEYREDEN VAR..GÖREN GÖZ HERŞEYİN ÜSTÜNDE..BİŞEY KENDİSİNİ GÖREMEZKİ O GÖREN NE?.. SEVDİĞİMMM ..BANA YARDIM ET LÜTFEN..

ve bu kitabı Mehmed Emin Efendi HAK MAKAMINDAN YAZMIŞ ..yani ben öyle anladım..ki, zaten orada durulamayacağını- hemen geri avdetin lazım olduğunu da yazmış..belki o yüzden orada henüz aşk dahi yok..ama aşk bence hep var..olmasa sukünun içindeki hareket olmazdı ve kendini bilme isteği taşmazdı değil mi Sevdiğim…bu bölümü ağacın köklerini düşünerek yazdım :)
teşekkür ediyorum..(edebsizin:)


her şey sende var deniyor ya hanii.bu bazen evet- bazen hayır aslında..her şey insana veriliyor..ben, bazı varlıkların sadece bir balon misali kof varlıklar olduklarına da inanıyorum..sadece görüntüler, o kadar ..fossss..
nefes misali verilip alınıyor..itme ve çekme –toplama ve salma-dağılma ve birleşmek misali…Mehmet Emin Efendi bunları hep bizim yaptığımızı söylemiş..evet.. oda, hem doğru- hem değil bence..çünkü irademiz..ne kadar bize ait  bir irademiz var ..bunu tefekkür etmek lazım ki ;ben bu hafta en çok ,benim Sana karşı ne kadar iradem olup olmadığını düşünmekle geçirdim Sevdiğim…ben Sana karşı hem iradesiz,hem de izzeti nefissiz bir çıplaklıkla üryandım ..bir bunu anladım ..Seni ,sevip koruduklarını üzmemek için kendimi herkese rezil bile edebilirim biliyorsun...herkese sonuna kadar kapattığım tüm kapılarımı bir Sana açabiliyordum nedense..ve Senle sonra, bu bahsi de konuşalım olur mu?

ben bu zatta, kendimin yanlız olmadığımı,benim gibi kişilerin olduğunu da anlamış oldum hem..çok teşekkür ediyorum..haa bu arada Sevdiğimm..bu kitabı okumaya başladığım gecenin sabahı bu Cuma idi..ve hicri yılbaşımıza uyanacaktık..bir şeyler anladım..ve ilk defa damarlarımda ki şey uyandı..ve o kalkmak istedi Sevdiğim..içimizde öylesine bir güç var ki onu tek teskin edecek şey salavat getirmekmiş, onu da anladım..sanki içimdeki ejderin uyanışı misali idi..sanırım bu yumurtamız için elzem..öyle korktum ki Sana anlatamam..beni koru lütfen..
ve birde Sevdiğim mısırdakilerin yaşamlarını aynı onlar gibi  anlayıp hissedecekmişiz..ona göre..yanımdan ayrılmaman lazım bence..Seni hala her şeye rağmen seven bir kul…
nur cihan
26.11.2011
nuralem7@hotmail.com
 
*******************
bugünün şerefine bir not:
Çok Muhterem Nurcihan Kardeşim,
Matbaamızı Şereflendirdiğiniz o güzel günün hatıralarını okudum. Gönlünüze sağlık. Şu mubarek muhaarrem ayının yüzü suyu hurmetine, Cenabı Allah sizi Hz. Fatıma anamızın nuruyla nurlandırsın, Peygamberimizin, Hz. Ali efendimizin, Hz Hasan, Hz. Hüseyin efendimizin ve on iki imam Hz-lerinin  himmetleri, duaları her daim üzerinizde olmasını Niyaz ediyorum.
                                                                                Acizhane - Fakirhane
                                                                                 H. Salahi ÇİLOĞLU


*

15 Kasım 2011 Salı

ŞEY’ lerin GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI 34


ŞEY’ lerin  GÖRECELİ TEKAMÜLLERİ MASALI
  34
" ...'SEN' böyle güzelken bana söz düşmez!/Bakma böyle yazılar yazdığıma,/ben aslında 'İKRA!' emrine amade/'SENİ' okuyorum! "     Mevlâna Celâleddin-i Rûmî (k.s.)

 Bilgelikli bir Yaşam- iyiyi kötüden ayırt edip bilme ağacı, belki de buğdayı yemekti..maddi buğdayın=İNSAN OLMANIN   manevi anlamı ise hikmetti.batınysa  nefesti...ve hikmeti yiyip yutan, soluklayan bir kişi, artık o kişi değildir..oysa ki eskiden, nerede nasıl olursa olsun, ona, her şey cennetü zevk ü sefadır..amma El Hakimin hikmet kurşunu  ile, iki kaşı arasından vurulan bir insan; bilmenin hazzı ile, artık bu alemde her daim  cennet=cehennem,zahir= batın,celal =cemal  arası ARAF dadır. onların öğretmeni  Araf’taki çocukların BaBasıdır..ve.. o kişi artık bilir ki; o hikmet dairesinin içinden, tekamülünü tamamlamadan asla çıkamaz..o balonu patlatamaz..o nefes zerresinin ,bir hayal balonunun içinde çırpınır durur..tek çıkış yolu;sürekli akıp gelen nefesi hikmet balonlarına teslim olmaktır.. daha çok bilmek ..her gelen şuayı feyzi değerlendirirken, işe yaramayanlardan anında kurtulmak ve daha çok bildiği ile amel etmektir ..gaye ise:, tüüm çevresini saran hayal balonlarını patlatıp,EN SON KENDİNDEN DE SIYRILARAK  manasına ulaşabilmektir..maddeyi, bu dönüşüme boyun eğdirebilecek yegane şey ise ,idraksel  simya-i  ateş-i AŞK  tır..O,  kum tepeleri  ahKAF= ol  dan nice ANKA lar yaratabilir ..ve O, AHKAF=ol dan: bu bedenden  ibaret sandığı tüüm vehmi cinni taif e sine hidayet nasip olur da ;vaktaki o an ,onlar ,o kişinin emri altında ki Süleyman’ın işçilerine dönüşürler.. ölü bedeni dahi; BİR ELİF MİKTARI A’SARI ASA olduğu halde ,onları ,RUH’unun HÜR mabedi için çalıştırır..ve  AY ı etkisi altına alan GÜNEŞ; eşsiz mavi inci DÜNYA sının  sularını içine çekerek, çöllerde iz sürenlere yol açabilir.. ve dahi nefesini salarda , yine sulara gark edip deryaya dönüştürebilir..  ve denizinden  bir damla yı hemzeyi nuna dönüştürüp, o hokka i mime , elif misali  noktalarını üst üste dizerek  “A’SAR”casına uzatabilir..ve NOKTALARIN MİRACI ÖYKÜSÜ DE BÖYLECE BAŞLAMIŞ OLUR..vee..hokkanın içindeki EL&KAleMin yazdığı, mürekkebi MİM & Kendisinden başka ne yazabilir ki ..



 Merhaba Sevdiğim ve MerhabaRAJ..bu masalımı bir defada yazmak istemediğim için Pazar günü akşam üstü bu satırlara başlıyorum.çook sakince, anlamları seyrederek yazabilmeyi de diliyorum tabii ..evvela geçen haftadan unuttuğum bir hayal ..sanırım bu haftaya lazım..gece..acaip, balkabağı camii formunda bir otel..pencereleri kabak dilimleri gözü gibi.. her pencere farklı renkte camdan ve o renkte ışık veriyor..Haybabam burada ziyafet verecekmiş.oraya davetliyiz. ..”four seasons otel”..değişik bir şeydi ..yani ,HER MEVSİM İÇİMDEN GELİR GEÇERSİN misaliydi J..ve bu hafta çok zordu..önce sıralamayı hatırlamalıyım..bir dakika..

Sevdiğimm..gelip, içe doğan anlamlar çok yıpratıcı..neden, ağlamak ve kanlı gözyaşı dökmek gerekiyor ki? nedenn? bunu anlamak istemiyorum..belki de anlayabilirim..ama bu derece yanlızlığı ve hüznü kaldırabilecek bir gönlüm ne yazık ki henüz yok..bana dayanamayacağım acıları verme lütfen..insan en çok :kendi kanı,canı, eti ve sütü ile besleyip-kendini kurban olarak sunup yetiştirdikleri=copy pastedleri  ile imtihan olur ya…
Jyanii, VAROLUŞUN EN BAŞINDAKİ ESMALARIN HALİ  sürekliliği….işte öyle bir şeydi..buna takılmamaya çalıştım..hani o kalbe neşe gelecek ve gülecekti Sevdiğimm? hıı?!!.. neyse..yoluma devam edebilmem için bir adım atmam lazım..bakk..attım..ben atmadım.. Sen, beni o halden atlatıp geçirdin ve teşekkür ediyorum…

bazen o kadar huzur ve sevinçle kalbim doluyor ki Sevdiğim..sanıyorum ki cennet benim,rızık benim,hayat benim.bunu hissettiğim anda hep şükrediyorum..ne yazık ki bunlara takılmamam gerektiğini ve anında, tam zıttının tecellisine maruz kalacağımı da bilmeme rağmen, o sermestlik haline her daim kapılıyorum.. meşrebimde, zevkperest gurmecilik ya hani birde ..hiç bir şey yapmadan; öööyle, tertemiz ve düzenli  ferah bir yerde,Sevdiğim bir Sesin eşliğiyle  yan gelip yatıp, sadece düşünmek & hissetmek istiyorum..kalbime; Seni düşünürken gelen tesire, esir-i teslim olmak.. kalbimden tüüm hücrelerime yayılan o dalganın keyfini çıkartmak..benim için yaşamak artık sadece bu demek, biliyor musun?..o yüzden de, hep kalbimde Seni tutabilmeyi başarmam lazım..ne yazık ki bu olmuyor..sık sık ve daima, ben ne kadar bu halimi muhafazaya çalışsam da, çok sevdiğim nefsimin ve etrafımın tuzağına çabucak avlanıyorum…



Sevdiğim, son masalımdan sonra düşündümJ.ben, neden bu tür şeylere ilgi duyuyordum,  neden,anlaması ve kabul edilmesi herkese zulüm olan şeylere böyle düşkündüm?… yazılarımın; okuyanları ürküttüğünü ,benim için türlü fena şeyler düşündüklerini de çok iyi biliyorum..ne kadar okumuyor ve ilgisiz duruyorlarsa da;okuduklarını, yazdıkları kelimelerden, öyle, şııp diye yakalıyorum..belki bu yüzdende ileride, insanlar, benden hep uzak durup korkacaklar değil mi?:)ne güzelll.buda benim Sevdiğim şey..ben, sadece Seni Senle Seviyorum..Seni Seninle yaşamaktan başkada hiçbir şey istemiyorum Sevdiğim.

.((ve geçen hafta, bana yine aynı uyarı yapılmıştı ..ve aynı kişiler tarafından habersel yayındı..çok geziyormuşum..sadık olmalıymışım.ve o, Senle aynıymış..Sevdiğim..ben sadece onun değil, herkesin Senle aynı olduğunu  da biliyorum üstelik..))ama gönül bu ..sadece bir surette,bir tek isim başlığı altında cem olmuş= Seni zuhur ettirmiş sıfatlarla ,BİRTEK  SENLE Seni sevebiliyorum.. öyle, her, bende oyum!!.. bende oyum,diyeni nasıl sevebilirim ki?!!..yada ben, henüz bu mevzuda çook geriyim, değil mi?

birde Sevdiğim, geçen masal konumuz HORUSUN GÖZÜ* ne ek.. (* baba OSİRİSin bir diğer adının da A’SAR: yani yapıp inşa eden- ölçüp biçen YÜCE MİMAR anlamına denk geldiğini de bu haftaki tefekkürlerimde buldumJ)
yıllar evvel..bu makinede yazmayı ilk öğrenirken..masal çocuğunun ad ve doğum tarihini çok tuhaf bulan, başka bir şehirde yaşayan ünlü bir astrolog, onun haritasına bakmak istemiş.ve şöyle demiş hiç tanıyıp görmediği bu kişiye..”
ben  astroloji dergisi çıkartıyorum ve gazetelerde yazarım..sizin horoskopunuz gibi bir şey şimdiye dek hiiç görmedim..bilmem ne eviniz bomboş..hiç bir şey yok..hiçbir zaman hiçbir şeye sahip olamayacaksınız..çünkü  sizin o evinizde madde yok..böyle bir şey olamaz..ve siz çook yükselip uçacaksınız ama o kadar da yapayalnız kalıp hüzünleneceksiniz..bu şeyleri konuşabileceğiniz paylaşabileceğiniz kimseleriniz olmayacak..oralarda çook nadir ve birbirinden çook uzakta insanlar olur..

Sevdiğim..bugün, ne yazık ki, tefekkürde geldiğim şeyleri kimseyle konuşamıyorum.. benim ilgi duyduğum şeylere ilgi duyan ve o halime cevap alabileceğim tanıdık tek kimsem yok..olanlarsa çok yukarda, yıllanmış kadehler misaliler.. ben onları rahatsız etmeye utanıyorum…ve benim gittiğim yoldan giden tek bir kişiye henüz rastlamadım..bir tek bu masallarla Sana yazarak içimdeki şeylerden kurtulabiliyorum.. bir tek Sen bana ne olduğunu ve sonraki adımımın ip ucunu kimseler anlamadan verebiliyorsun.. ben Seni kızdıracak kelimeleri biliyorum..Sen tepki verdiğinde okuduğunu anlıyor ve büyük bir mutlulukla onları düzeltiyorum


J ve biz aynı dili konuşabiliyoruz..ama ne yazık ki, bu dünya için değiliz..ben nefesin,nefsin,ruhun,levhin,hikmetin bir cinsiyeti olmadığını çok iyi biliyorum..huriyide..bu yazdıklarımın içinde asla cinsellik yok, çünkü mananın cinsiyeti yok..ama ne yazık ki Sevdiğim; bu madde aleminde aklın tuzağı&nefse hizmeti ,gönlün cinsiyetsizliğine galebe çalıyor ..neysee..ben Seni üzüp incitmemek için, Senden fersah fersah uzak durmalıyım..çünkü ben hala Seni ruhumla,nefsimle ve tenimle seviyorum ne yazık ki”neden”?!!! demeli miyim peki?demiyeceğimm.çünkü ağlıyorum..

ve masal ertesi günkü ipucum için, gizli şeyler üzerine ritm tutma konserine gittikJ.Sevdiğim, üç muhteşem ses var ..onların söyledikleri sırası ile, daima, badı sabadan haber verirler..ne yazık ki  görsel efekt uzmanları sık sık ,görüntü ve sesle oynamayı bir halt sandıklarından, sürekli kopan sesler ve bozulan görüntülerden başka bişi  yoktu..o üç ses, ellerinde, seslerini duyuracak bir cihazları olmadığından, diğerlerinin sesine kurban ediliyor..tek anladığımız: bu gelinen mevkinin güzelliği  ve kayıtlı olduğun evden ayrılmamak gerekli olduğuydu… Sevdiğim..benim kayıtsız kaydımı silip, ezip, incitseler bile mi?!!..beni onlardan uzak tut lütfen..ne olur…beni Senden başka kimse ne bilsin, ne tanısın, nede görsün..

işte bu masal çocuğu düşündü..ve anladı neden bu masalı yazdığını..üstelik Ahkaf Suresinde de Yaratıcımız yazmış.bir başka surede de, hz İsa’ya da sormuştu hani:”sen mi onlara ben tanrının çocuğuyum dedin,sen mi ,bana ve anama tapın dedin”..ve ardından ince bir ironi:şüphesiz onlar yer ve içerlerdi..


Sevdiğimm..canım..her şeyim..meğerse bilmeden ALLAHÜEKBER demişim.. içgüdülerimle;   isim ve sıfatları tanrı edinmeyip,  onlara tapmadığımı Sana yazmışım..hatta, bana  bu yetmediği için, geçmişte,yazılı kaydedilmiş edebiyattaki tüüüm tanrı ve tanrıça öykülerinin de bu esma ilminden başka hiçbir şey olmadığını da YAZITSAL bir GÖRSELLİKLE SANA SUNABİLMEYİ istemişim.. .tanrı edinilmiş esmalar: yarın bir gün, benden davacı olduklarında ..bende dilimle ,elimle ve kalbimle onları hiçbir zaman tanrı edinmediğimi, her türlü eylemle dile getirdiğimi de belgelemiş oluyordum böylece…teşekkür ediyorum Sevdiğim..bu yazısal bir ALLAHÜEKBER ..inşallah gerçeğine de vakıf olur, bilerek bir daha  hacc ül ekber e erenlerden olurum, amin..aminn..aminn..

cuma…Sevdiğimm..bir eski zaman duvarı..üzerinde yazılar var..birini hatırlayamıyorum..diğeri ise skaREbe böceğine neden o sembolsel mana yüklendiğini anlatıyor.. o  yazıları okumam ve bu manaya ermem istendi ..ama ben okumayı ret edip okumadım Sevdiğim..uyandım ve hiçbir şey hatırlamıyorum..
her ne kadar düşünmemeye çalışsam da,aklım hep skarebe de..sonra netten baktım.. sembol resimleri inceledim..manevi ilim kanatlarının tam içindeki beden =SİYAH MADDE=VARLIK = SKARABE idi..o simsiyahtı..ön iki ayağı hilal biçimindeki  ayı temsil ediyor ve iki eli ile de güneşi tutuyordu..aslında bu hali ile, elinde ayna tutarak kendisini seyreden bir şeyi de simgeliyordu ..


 biz çok talihliyiz ya Sevdiğim.benim mısır tarihi hocam aynı zamanda bir hayvansever fotoğrafçı..ve  pek çok değişik acaip hayvanı incelemek için de beslemiş biri..ve tabii mısırda yaşarken de bir süreliğine skarabe beslemiş..bak anlattıklarından:skarabe böcüğü en çok gübreli sıcak ortamları severmiş Sevdiğim..o yumurtlayacağı vakit; bir toprak parçasını gübre ile kaplar , bilye kadar olunca da ona tohum yumurtalarını bırakıp, yine gübreye yuvarlayarak bu küresini büyütür ve tam bir hafta kadar süre her gün büyük bir sabır ve güçle onu güneşe doğru yuvarlar  güneşe tutarmış.(Sevdiğim ne kadar yuvarlak bir cümle oldu gördün müJ)ve  yumurtalar güneşle olgunlaşıp yavrular doğunca da vazifesini bitirirmiş.



“**scarabe diriliş, ölümsüzlük, ilahi bilgelik ve doğanın üretken güçlerini yöneten ve düzenleyen Tanrı’nın İnayeti’dir. “Bu böcek türünün sadece eril cinsten oluştuğu ve spermalarını küreye dönüştürdükleri bir maddenin içine yerleştirdikleri söylenir. Ardından bu kürecikleri arka ayakları ile ileri doğru yuvarlarlar. Bu hareketleriyle skarabeler güneşin hareketini taklit ederler… kozmik evrenin meydana getirilişini temsil eder. Bu böceğin kendi kendine üreme biçimi kendi kendini doğuran, kendi kendinin nedeni olan yaratıcı güç , bir  oluşturma işlemi yoktan var etme değil var edileni biçimlendirme işidir. Mısır hiyeroglif yazı biçiminde olmak, bir başka deyişle verilen biçimi alarak varlık haline dönüşmek anlamına gelen hpr veya kheper fiili ayakları açık bir skarabe ile yazılırdı. Dolayısıyla bu sözcük “olmak” anlamına geldiği gibi skarabe anlamına da gelmektedir..ALINTI..”

((bugün pazartesi ve Demirli hocayı dinlemeye gittik..sonra ben:” Arabi hocamın scarabe hakkında yazmışlığı var mı?” diye sordum..”evet, Fütuhatı Mekkiye de vardı ..kısaca;yaratılış anlamından-vazifesinden memnun olup,var olanı en mükemmel ortaya çıkartmaktır ..ama pek çok yerde de anlatmıştı, şimdi hatırlayamıyorum” dedi hoca..Sevdiğimm,bilsen ne kadar sevindim..sadece levheşim olduğunu bildiğim biri ile aynı izleri sürmüşüz ne güzel değil mi?:))

Sevdiğim.şimdi  kendi anladıklarımı yazıyorum :bizler, tüm canlılar, birbirimizi yiyerek besleniriz ..her konuda aslında bu böyledir..DAİMA MADDE MANAYI YER VE MANAYI MADDE OLARAK DOĞURUR. O, EVRENSEL YAŞAM ÇARKI DÖNGÜSÜNÜN ESASI DA BUDUR..GÜL BUDUR..KÜNTÜKENZ, BİR ANLAMDA BUDUR....kötü kokulu gübre ile beslenen gül fidanın ruhu mest eden kokusu da budur..


Kırıp bin pâre eden şîşe-i kalb-i celâlindir
Yine her pâresinden görünen rûy-i cemâlindir


Ânın için tığını çeşmim demâdem eksik etmez kim
Yorulup yolda kalmaya o kim azm-i visâlindir


Nicesi baksın etrâfa ya ahkâfa yahut kâfa
Şu ankâ kim ânın gönlü nazargâh-ı ilâhîdir


Bulunmaz lâ mekânındır bilinmez bî-nişânındır
Hemen ancak sana kuldur senin ehl-i iyâlindir


Dağıldı mim sâd ve râ bozuldu nisbet-i sûra
Benim bu nisbetim şimdi ne mâhımdır ne sâlindir
HZ.NİYAZİ MISRİ

ve o esma-i eşyaların miracıda ;aslı –varoluş hikmetleri de bundan başka bir şey değildir..ama madde manaya dönüşürken önce bedenlerimizde hazmedilir..KANımıza=YILDIZ TOZU karışır..ve bizim CAN enerjimiz olur..şimdi vücutlarımızdan bakan göze ışık,ellerimizle yapığımız işe kuvvet melekesi olur..bu fiillerimizden zuhur eden manalar: iyi hal üzerede olabilir, kötü hal üzerede.. bunlarla, bizim gelecek için oluşturduğumuz ahret bedenimizin yapı taşlarını biriktiririz..

vee…kendimizi  manevi ilim feyizlerinden mürekkeb bir derya olan güneş olarak da doğurabiliriz ..
fakat:bize miraç etmeyen besinlerin posası olan maddi kabuklarının bedenimizden pislik halinde dışarı atılışı gibi, kendimizi devre sokarak kemal bulamamış gübreler olarak da bu alemde yükselemeden -özümüze eremeden saf kabuk- madde olarak da kalabiliriz..


bu bizlerin her an yaşadığı bir şey aslında..ve eski mısır inancında da ,bugün ki İslam inancında da mutlak kötü ve mutlak iyi yoktur..her şey herkeste vardır.manaları doğru yorumlamak ve fiile dökerek hayata katkı sağlamak önemlidir..


devre giren gübre hükmündeki beşerde değerlidir ÇÜNKÜ O YARATILIŞ FITRATINA HİZMET EDİYOR(=mesela örneği bugünlerde yaşanıyor ki:bizlere  senelerdir;örnek çağcıldır diye yutturulan bir adamın, henüz, hz. Muhammed Mustafa Efendimizin  NURU MUHAMMEDİYYE  kimliğinden bihaber olan cahilliğini yaşadık..O’nu, ancak bir scarabe misali anladığını ve kendisinin de AHİR ÖMRÜNDE DAHİİ  hakikatine eremeden,Hakk'ın hakkını veremeyip devredemeyen devrimcilere bir numune-i teşhir olduğunu da  milletçe gördük.)..güneş olup, o gübreyi ısıtarak, ondan türlü cemadatı-nebatatı-hayvanatı kemal halinde insana sunup, o varlıkları insan yapanda değerlidir..bu döngü kendinden kendine değişmez bir çarktır.. birbirlerine gerekli ve muhtaçtırlar..kötünün içinden iyi,karanlığın içinden ışık çıktığı gibi..her şey zıttı ile çalışır..yeter ki biz at gözlüğü ile yaşamayalım..olaylara hikmet gözlüğü ile bakmasını bilebilelim..scarabe tek bir eril mananın binbir türlürenk scalasında kendini seyretmesinden başka ne olabilir ki?


“- Eski Mısır inanışında, "süptil okyanus"un adı "nun"du. Nun Arapça'da ise, yarım daire ya da hilal biçimindeki bir yaydan oluşan harfin adıdır ki, bu harf, "Ol!" (kün) İlâhî Emrinin ikinci harfidir. Bu harfin nümerik değeri ebced hesabında 50'dir, "nur"a karşılık gelir ve nun aynı zamanda Arapça'da balık ve balina anlamına gelen bir sözcüktür. İbrani alfabesindeki nümerik değeri de 50'dir ve aynı anlama gelir. Kimilerine göre, sözlük vaktiyle yunus anlamına da geliyordu. ALINTI”


ve sonra Sevdiğimm.. bir ingilizce klip buldum.. hiçbir lisan bilmiyorum biliyorsun..ama bazı kelimeleri anlıyorumJ..görsellikle ve harflerle her şeyi, lisan bilmesem de ,aynı anlama bazen  getirebiliyorum..çünkü idrakler sonsuz biçimde olabilir.. işte o  klipi izledim..ve  tanrısal= İLAHİ gökyüzünü bir yay kavsi gibi saranın sembol esması- ilahi göksel anne NUT un resmine odaklandım.NUT=NUN=GÖKSEL GÖZ= GEMİ= BALİNA= HAVVA= NEFES=HİKMET .. nut, akşam olduğunda: O GÜNKÜ KEMALİNİ TAMAMLAMIŞ VE OLGUNLAŞIP DÜŞEN BİR MEYVE MİSALİ  HİKMET OLAN GÜNEŞ RE yi   yiyerek yutuyordu..ve nut un içindeki kan yıldızlardandı..vücudundaki dışarı atılan sıvıda yıldızlardandı..çünkü nut  gökyüzünün sembolik anlatımından başka bir şey değildi..


NUT un içinde, tam” 5=O=hemze=boşluk” tane kıpkırmızı olgun-kemal bulmuş nokta şeklinde güneş vardı..işte bu 5 VAKİT-5 GÜN güneşin rabliğinin beş değişik anlamdaki tecellisi idi .bu 5 güneş nut un bedenin içindeydi yani batınında.. biride ;ağzına girmek üzere batan, en kemal bulmuş  güneşti.. zahiri GECE.. diğeri de; sabahleyin bedeninden çıkan atık misali yenidoğan bebek güneş skarabeRA idi..  zahiri GÜNDÜZ..bu yeni doğan güneş artık saf süptil GERÇEK güneş RE değil gözüken gölgesi maddesel tezahürü GÖLGE  scaRAbe dır.. Sevdiğim ,burada benim çözemeyeceğim bir matematiksel astroloji-takvim-mevsim ve yaşam döngüsü ilmi var değil mi? vee aynı zamanda bu ;ben onu yerim, o beni yer misali, devrü daim sistemi değil mi Sevdiğim..? ben bu kadar anlayabildim şimdilik..Sen öğretmek istersen, kolayca, göstererek öğret olur mu lütfen..

ve tabii bu göksel kız kardeş NUT annenin birde tam altındaki kavsi oluşturan erkek kardeşi GEB vardır..başlangıçta bunlar birleşikmişler..YANİ HEM BEDENSİZ HEMDE CİNSİYETSİZLİK HAKİMMİŞ(henüz hücresel bir yapı yok)..ama FATIRJ gelip bunları nefesi ile ayırmış ve iki kavs olup araları nefesi hava SHU ile dolup bir boşluk oluşmuş..ve TEFNU nem ile rüzgar…İŞTE SEVDİĞİM VARLIK KOZMOZU: ATEŞ-HAVA-SU-TOPRAK..  RÜZGAR GÜLÜ,DEVRÜ DAİM ÇARKI FELEĞİDE İLK BÖYLE BAŞLAMIŞ..VE DÜNYA OL EMRİNE İLK BU ESMA KARDEŞLERLE BAŞLAMIŞŞ..tabii bunlar henüz mana.. sembol..henüz hiçbir canlı ve bedenli yokk..bu kozmik yumurta O HÜCRESİ(hüccurat suresi)  kainatımıza hamile kaldıJSevdiğim çift sarılıı yumurtasal masalımıza,  daha sonraki bölümlerde gelmeliyiz benceJ..AliCemGiz üstadım efendim hazretim..

sonuç Sevdiğim.NUTGEB+SHUTEFNU=4 BÜYÜK MELEK ESMA kardeşler NUH’un gemisi olan kainatımızın ve onun micromakro bir modeli olan bizim  bedenimizin çalışma sisteminin manasal -laboratuarsal esmai çiziminden başka hiçbir şeyde değildi....


 GECE..cumaya uyanacağız..bir an..simsiyah zeminden, an kadar kısa bir anda, .. ooOO0oo ..ooOOoOooo bir bilgisayar dosyası ,yazar kasa gibi hızla akıyor Sevdiğim..paragraf başlığı ve ok işareti kırmızı.. r >harfi gibi sanki..hatırlamıyorum.. korkuyorum Sevdiğim.. beni harflerimden koru olur mu?Bugün Pazar..bir acaip memleketteyiz..sanki Kapadokya.. Haybabam, ben,  kardeşlerim, ailem ve Sen-ehlibeytin ..hepimiz oradayız..üstelik bir şekilde buraya getirtilmiş olan eski mısır tarihi hocamda var SevdiğimJ onun bu şehirde bir evi varmış ..ve ona çaya davetliyiz..mutfak balkonundayım..camla kaplı her yanı..camlar güneşin battığı turuncu kızıl grub renginde..ve tuhaf bir iç bükey yapısı var..ve hocam için bu hayal bence fena..çünkü o tasavvuf sevmiyor ve bahsetmemden de hiç hoşlanmıyorJ..artık kurtuluşu yok demek ki, ne mutlu onaJ..ve benim elimde bir küçük çanta ama Haybabamın devasa valizi var..onunki elde taşınmıyor çünkü tekerlekleri ile kolayca sürülüyor..bir şey arıyorduk Sevdiğim..ne aradığımızı henüz hatırlamıyorum..

Ve  dolayısıylee bugün, tekrar ,ayn-ı şems deltasının kuzey ucundaki: Helioplolis-güneş kenti-ANNU ya  ve RA ya dönüş yapıyoruz Sevdiğim..eksik yerler için buna ihtiyacımız var.bu şehrin zeytin üretimi başlıca gelir kaynağı imiş..ve buradaki tapınak cerrah ve mumyacıların tahsil gördüğü en ünlü  Amon RA (rabbime amin şükürler olsun misali) ya adanmış..bu şehirde ilk defa 365 günlük güneş takvimi bulunup kullanılmaya başlanmış..ve  Sevdiğim ben öyle inanıyorum ki:bu devir mısırlılarının öğreticileri, manayı  derece derece gören  ve şekillendirebilen bir kabiliyete  sahipti ..işte o yüzden de resimli harfler olan hiyeroglifi  icat ettiler..belki de ilk fotoroman olan sinemayı da böylece ilk onlar icat etmiş oldu, değil mi Sevdiğim…Sümerlilerde de var olan aynı mananın,aynı sembollerin o kaba anlatımını estetik bir biçimde  tüüm duvarlarına geçtiler..

edebiyatsal bir biçimde; edebi en güzel  edeple, edebiyatçılar yatırabilir  anlamına şeref verdilerJ.. sahip oldukları ilmi, binlerce yıla taşıdılar. esrarlı görsel  bir şekilde,   hala çekimsel bir gücle ve kendilerini bu suretlerle, her dem hatırda tutturmayı-unutulmamayı da başardılar..çünkü mısır inancında biri sizi hatırlar ve adınızı anarsa ancak var olmayı başarabilirdiniz..  ..ben, mısır ve sümerlileri birbirlerinden ayıramam.. çünkü, beni bu tefekküre getiren rüyamda ikisi de aynı mağaradan- aşağı mısır dan yukarı mısıra akan ırmağı kullanıyorlardı..yani aynı kaynaktan beslenmişlerdi..aynı yolda iz sürmüşlerdi..ama mısır çoook daha zengin ve ince ruhlu idi..

ve RA ve İSİS ve HORUS..AHSENİ TAKVİM..GÜNEŞ SAATİ  PiRAmit..her şeyi en ince- ölçülemeyecek bir ahenkli ritim ve değerde yaratan RAB bin musıkışinas sistemi..tüm geometriksel değerleri oluşturan GÖZ..İÇ GÖZÜ..GÖNÜL GÖZÜ.FUAD NOKTASI.. fu ne demek google baktım..en eski çin edebiyatında kuralları oldukça esnek bir edebiyat türüne FU =ZAMAN deniyormuş..ve Sevdiğim biliyorsun ki: zamana kim hakimse, o dönemde onun ADı mührü de, o zamanın adı oluyordu değil mi
J((bence beni tebrik edip öpmelisin yanii..oleyy oleyy.. oleyyy.. heyyy))

böylece kişi kalbiselim olunca=yani ahseni takvim üzere en güzel şekilde yaratılmış İNSAN hükmüne ERincee .. ve ona gönül verecek bir ehli gönül  de ona gönül verinceee..  kişinin cananı can için baştan çıkıyordu ve ERİyordu.. zamanla da, o gönle akseden sayısız tecelliyi seyredebilecek hale getiriliyordu..bu gerçek horoskoptu değil mi Sevdiğim..içsel aynada tüm oluş bitişleri ve belirlenmiş geleceği ve anı seyretmek..tıpkı gözlerimizin  irisindeki 360 derece içindeki sayısız 360 dereceyi aynı anda seyredebilmek misali sanki..Sevdiğim.. ben hiçbir matematiksel işlem yapamıyorum ya hanii.nasıl olurda astroloji öğrenebilirim diye, hiiç inanmıyordum biliyor musun..şimdi yavaş yavaş anlıyorum ki Sevdiğim; ben, böyle resimsel yazı sanatı ve hayallerim ve kalbimdeki sezgilerle bu işi kıvırabilirmişim gibi …


bir kişi: eskiden iştar-isis ve sonra hz Meryem  a.s denen  GÖNÜLe yani RAHİM ESMASInın tecellisine girdiğinde ve RAHMAN ARŞA İSTİVA ETTİ gerçekleşiyordu..oysaki bu istiva ile kuşatmada kulun hiçbir etkisi yoktu..zaten gönlün üzerinde;akıl dahil - yaratılmış hiçbir şeyin etkisi de olamazdı ki..çünkü orası henüz ilahi feyizlerin suretlenmediği,  hareketin henüz başlamadığı saf damlacıklar halindeki ummanıydı da ondan..her damla denizdi evet.. amma hiçbiride diğerine karışamayacak iki su misaliydidiler de..hem ferdi hem cumhuriyetti..ama asla LAik değildi. TEVHİD-BİRLEME İSLAM SANATINDA AYIRMACI BİR TÜR OLAN LA YOKLUK YOKTUR..İLLA  VARDIR..zaten göstermelik bir laik olan sömürgeci-kan emerek beslenen Fransa nın da Amerika ya hediye ettiği özgürlük heykeli aslında iştar-isismasonların dul kadınından başka da bir şey değildir…biz Müslümanların ,her bilgiye ihtiyacımız olduğunu artık anlamamız lazım değil mi?!!Sevdiğiimm burada kalsın..daha fazla yazamıyorum ..sonra, belki döner yine yazarım..

ve güneş, aslında ilk başta tanrı olarak algılanmamıştı..o ilahi feyzin ilmin deposu denizi olarak bilinmişti..ve  o erildi..güneşin şuaları ise; bir erkeğin spermleri gibi yeryüzüne boşalımsal izdüşürülmüştü..ve güneşRA-RAHMAN-ERil ;her gece DİŞİL AYa bakarak kendisini seyredip& kendinde seyrettiği esma hazinelerini her sabah-ı seher vaktinde dünyaya istiva ediyordu..bir gece boyunca içinde-batınında ürettiği en son tefekkürlerini- tüm geçmiş bilgilerle birleştirip yeniden harmanlayarak, aynası, aksi ,BADI SABA sadası TEZAHÜRLER MEKANI OLAN  yeryüzüne=bedene  RAHMANın FEYZİ OLARAK –HER SEHER VAKTİ- TAPTAZE BİR SOLUK,BİR NEFES olup ESEREK boşalıyordu..ve göksel her şey erildi..ve yeryüzünde yaşayan her varlıkta aslında dişildi..kendini maddi erkek sansalar bile aslında onlarda çoklukta –VAHİDİYETTE ,birlikte-dişillikteydiler..çünkü gönül tekti ..ama denizin içinde sayısız  damla sperm vardı..KARA ZEYTİN amma yumurta  EHAD bir taneydi & ammaVAHİDİYET İNCİR de bir taneydi..:)

bugün Salı..
bir daireyi pek çok paydalara ayırmış bakıyoruz Sevdiğim..bakalım bakalım
Jeğer ben astroloji  ve matematik öğrenebilirsem, bundan daha hayret verici bir şey bence şimdilik olamaz..Seni hayalimdeki çizilmiş  tam  bir daire ve dilimlere ayrılmış çok lezzetli bir pasta gibi seviyorum..hıımm..bütün paydalarından beni seyretmeni de diliyorum..
ve bir notcuk:bir dahaki masal mevzumuz kutsal inek ile kutsal apis öküzü olmak istiyorlarmış Sevdiğim..ilgileneceğine inanıyorum
J..
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
15.11.2011


********

veee
Mustafa Tatcı Hocadan yeni  bir hediye ..

Biz uludan işitdik evvel er yaratıldı
Pâdişâhın birliğin evvel kadîm er bildi

Bunca yıl bunca zamân biz işitdik bî-gümân
Çalap kendü sun‘ından ere Tanrılık kıldı

Eydürler bir kuş idi hikmeti öküş idi
İki cihân ârifi ol kuşdan ibret aldı

Ol kuşun her bir yünü yüz bin yiğirmi dört bin
Evvel ol kuş uçuban rahmet gölüne daldı

Çün gölden geri döndü budak üzere kondu
Silkindi her bir yünden bir damla su döküldü

Ol suyun her birisin bir cân yaratdı güzin
Ol cânın her birisi bunda peygamber oldu


Bu manzumede Yûnus Emre özetle, peygamberlerin ve sırasıyla diğer nesnelerin yaratılışını anlatır.
Biz ulu (mürşidimiz Tapduk)dan işittik ki, önce "er" yaratıldı. Padişahın (Allah’ın) birliğini önce bu "er" bildi. Allah kendi kudretinden bu "er"e ulûhiyet (Tanrılık) sırrını verdi. Bu "er" bir kuşa benziyordu ve çok hikmete sahip idi. O kuş uçarak rahmet gölüne daldı. Gölden çıkıp döndüğünde bir dala kondu; silkindi, tüylerinden etrafa su damlaları saçıldı. O damlaların her birinden seçkin bir rûh yaratıldı. O rûhların her birisi bu âlemde peygamber/eren oldu. 

"Yûnus’un burada tahkiye ettiği Allah’ın ilk önce bir er (kişi) yaratması, bu er’in kuş şeklinde olması, Tanrılık, yaratıcılık kudretine sahip olması, göle dalması ve gölden üzerinde getirdiği suyun damlalarından peygamberlerin rûhlarının yaratılmasıyla ilgili olaylar, Türk Yaratılış Destanı’ndaki dünyânın yaratılışıyla ilgili motiflere de çok benzemektedir. Özellikle Altay Türklerinin Yaratılış Destânı’nda bu benzerlik apaçık görülmektedir . 
Bu manzûmede sözü edilen ve kuşa benzeyen "er" ilk yaratılan ve nûr-ı Muhammedî’yi taşıyan insandır. Tasavvuf düşüncesinde bu varlık/insan-ı kâmil için nûr-ı Muhammedî, akl-ı küll, hakîkat-ı Muhammediyye veya rûh-ı Muhammedî gibi adlar da verilmiştir. Âlemin var olma sebebi ve ilk cevher bu hakîkattir. Şu hâlde ilk nûr, ilk insan, yani Muhammedî rûh, yaratılışın hem sebebi, hem de gâyesidir. "Ey Muhammed! Sen olmasaydın, sen olmasaydın yeri göğü yaratmazdım." (Levlâke, levlâke lemâ halaktü’l-eflâke.) kudsî hadisi bunu ifade eder. İşte bu kuş, ilk erin (insanın) nûrunun istiaresidir. Yûnus, bu beytinde, "er" kelimesini "nûr-ı Muhammedî" ve "hakîkat-i Muhammedî"yi taşıyan insan-ı kâmil anlamında kullanmıştır. 

Nihayet Yûnus, bu beytinde hakîkî dervîşin terk makâmlarını yaşayarak maddeden mânâya yükseldiğini, bir rûh-ı mücessem hâline geldiğini, Hakîkate ulaşıp ayn-ı sâbitesiyle tanıştığını, mânâda kanat vurduğunu yad (yabancı, vahşi) bir kuş değil, hakîkati bilen bir kuş olduğunu söyler. Bu kuş, hümâdır. Yahut, zat tevhîdinde seyreden himmet ehli bir dervîş! Böyle bir dervîşin himmeti kime değerse o ilâhî devlete ulaşmaz mı? O, ankâlaşmaz mı?

Ey Yûnus Hakk'ı bilen söylemez hergiz yalan
İkilik ile gelen doğru yol bulmuş değil

(Ey Yûnus Hakk'ı bilen kişi, asla yalan söylemez. İkilik ile /tevhîde aykırı düşüncelerle yola giren/ gelen doğru yolu bulamaz. )

Beyitteki "yol bulmuş" deyimi bir yazmada "yol varmış" şeklinde geçmektedir. Beyitteki anlam bu hâliyle "İkilik ile gelen hakîkate ulaşıp tevhîdi anlayamaz, dolayısıyla yolunu tamamlayamaz." demek olur.
Yûnus'un "Hakkı bilen, asla yalan söylemez!" demesi, avama uyarı için söylenmiş basit bir tesbit değildir. Cenab-ı Hakk'a giden ve adına
"turuk-ı aliyye" denilen manevî yollar umumiyetle yedi esma, yedi makâm, yedi hâl, yedi bilinç seviyesine göre tanzim edilmiştir. Kur'ân'da yedi nefis mertebesi tek tek tanımlanmıştır. "Hak" mânâ yolunda nefsin rûha döndüğü, kalbin mutmain olduğu, ilâhî tecellînin zuhûr ettiği makâmdır. Burada esmâya takılıp "dili ile Hak diyenler" ile müsemmâdan haberdâr olup "gönlü ile Hak diyenler" arasında fark vardır. Dervîş dili ile Hak dedi mi, kalbi de tasdik etmeli, cümle varlığın Hak olduğunu, Hak'tan başka bir nesnenin olmadığını bilmelidir artık. Yoksa davâsı yalandır. Yûnus bir yerde şöyle der:
Ben dervîşim diyenler yalan da‘vâ kılanlar
Yarın Hak dîdârını görmeyiser göz ile


Beyitteki "ikilik ile gelmek" ibaresi, "sen-ben", "iyi-kötü", "güzel-çirkin" demek gibi tevhîde aykırı olan her türlü şeyle açıklanabilir. Ancak en önemlisi, insanın vücûdunu mânâya döndürememesi, daha doğrusu maddesinin mânâ olduğunu ve benliğinin Hakk’a ait olduğunu idrâk edememesidir. O, bu hâliyle kaldıkça ikilikten kurtulamayacaktır. 
Hakk’ı bilmek ve Hak’ta olmak, ikilikten kurtulmakla mümkündür.