22 Şubat 2012 Çarşamba

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 4



Ayn'ı rü-yayı görebilmek ümidi ile Sevdiğime.......

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 4
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..nasılsın? ben karışığımJ…bak anlatayım..aslında bu hafta pek latifeli geçiyor.. gözlerimin görselliğe doyurulup depolama safhasını yaşıyor olmamdan dolayı yazmayacaktım.. ama gecenin bu saatine dek uyuyamayınca ve yazma dürtüm beni ele geçirince; bir süt fincanı kahveyi de devirince yazmaya başladım nihayet. .yazıya başlamak çok zor bir şey. başlayınca da durmak sorun..henüz bunlar üzerinde hakimiyet kuramadım..ama yazmam geldiğinde inat edip yazmazsam, tüm hayatım altüst oluyor, bir onu biliyorum.. hem de çok iyi biliyorum…bu hafta hiç yalnız kalamadığımdan- ve yazmamaya kararlı olduğum için- henüz araştırma yapmadım…ne yazacağımı yazarken belirleyeceğim yine….yazmak çok yalnızlık isteyen bir şey..bir insan size bir şeyler anlattığında  yada bir acaip şey olduğunda her şey mahvolabiliyor.. bu her şeyi kilitleyebiliyor..ben galiba araştırmaktan artık bıkıp yoruldum.. nasılsa her şey, aynı manaya gelebiliyorsa, en basit ve sıradan bir şeyde dahi, istediğim her şeyi bulabilmeliydim değil mi Sevdiğim?


evvela bir gemideyim .içi bir ülke-şehir..geminin içi su dolu..ayaklarım bileklerime dek dupduru suya gark, yürüyorum yokuş yukarı merdivenli köprüde, geminin yollarında..ve  dupduru akan bir çeşmeden abdest alıyorum...

bakalım, bakalım, bu hafta neler olmuş…biir, hemen hiç rüya görmedim..çünkü “göremiyorum, göremiyorum” diye ortalığı ayağa kaldırdığım için ,her yerden görünmeye başladın..JJJtedbirlerini alt üst ettin..bak, ben yapmadım ama, Sen yaptın …sakın bana kızma olur mu?.kabul ettiğin için çok teşekkür ediyorum..Seni öpemediğim için,sevincimden, tuttuğumu öptüm ne yapayımm:) rüyasız bir haftadayız.. sadece salı sabahı istiridye mantarı yerken uyandım SevdiğimJ..((*ve bugün Çarşamba…eski mısır tarihi dersinde hocamız birkaç milyon yıllık- oradan gelmiş bir fosil deniz kabuğu getirdi..elime aldım ve o hayalimdeki- müzede bana verilen taraklı deniz kabuğunu hatırladım..bu fosil tamamen taş olmuştu tabii..))


mantar hakkında aslında bir bölüm yazmalıyım. eskiden tanrıların eti, tanrıların yiyeceği de denen bu tuhaf yaratık  için bende pek çok şey yazabilirim.. mantar hakkında, halüsinojen- şamanik ritüel belgeseli izlemiştim yıllar evvel..çok etkileyiciydi.. o sayede de batıya gelmiş. bizim acısız ameliyatlarımıza anestezi maddemiz olmuş..ve  tabii kafayı uyuşturmak içinde  kullanılmış.. eskiden;  artık yoldan çıkmış tekkelerde zikire eşlikte de kullanılırmış.. o zaman; çok acaip şeyler görmeleri kolaylaşırmış.. ve tabii genelde bu yüzden; tekkeler çirkin amaçlı yerlere dönüşmüş.. bugün de çok yaygın olarak; tüm dünyada ,keyif veren maddeler olarak kullanılıyormuş.. hatta şuan bilimselci-beyin üzerindeki noktaları uyararak seyrü sefer yapmaya çalışan son dem  tasavvuf deneyimcilerinin uyarıcı  gözdesi gibiymiş te.. MANtar..şimdilik bu kadar..asıl anlamını Sen bildiğin için; şimdide, Senin anlamını bekliyorum Sevdiğim.pas SendeJ
ve geçen hafta unuttuğum bir şey.kuş tüyünü bulduğum gece o göğsümde uyumuştum..ertesi gün belki psikolojikti;  bir büyüğümde çıkan rahatsızlıktan etki belki, ya da zaten bende de var olan bir şey de olabilir ki, sanırım öyle..böyle kalbim neşterle dikine incecik kesilmiş, kanıyor gibi ağrıyordu.. hep elim kalbimde gezdim.. tam iki haftadır kalp krizi geçiriyorum, yada geçirdim veya kalbim kanıyordu Sevdiğim..ama bak hala ölemedim bir türlü.bir gün, belki ,kendime baktırabilirim. belkii ,bir günnn…J


başkaa..pazartesi kızlarla dersteyiz.. masalımı açıyorum..letaifler..pembecik ve komşum meğerse bu tedrisatı tamamlamışlarmışJ..bunu tamamlayan bir daha yapmaz başka bir derse geçermiş ..yaa..bak ne öğrendik!!.. diğer üç arkadaşımsa henüz devam ediyorlarmış.. gerçekten de o letaif noktaları, birinden diğerine atlayarak açılıp zikrediyormuş, biliyor muydun Sevdiğim.. ve bilmeden, konunun gelişine göre kopyala yapıştır yazdığım yeni bir şeyden, pek çok şey öğrenmiş oldum. tabii çok utandım…meğer ben nakkaşlar arasındaymışım kaç senedir de, ilk defa bu hafta fark ettim ..hayret ettim..benim, yolda hiç ilerlemeyi bırak, sanki yola bile başlamadığımı anladım..ben de, onların anlattıkları şeyler hiç  olmadı ki.. çünkü benim, onlar gibi birebir takip edilen bir dersim de  hiç olmadı ya, ondanJ..(Geylani hazretlerinden  yola başlama dersim var Allah’tan; tabii ki, buna da şükür..bu da olmazsa, böyle her şeyi bilenlerin içinde ne çok utanırdım..J)böyle benim türümdekiler nasıl ilerliyor, hiç bilinemiyor biliyorsun. o yüzden de; söylemeseler de, ikimizde biliyoruz ki, genelde yola kabul edilmediğim düşünülüyor tabii..neyse…zaten bu nakkaşların letaiflerinin yöntemi çok zor bişi, vazgeçtimJ iyi ki öyle bir dersim yok, yapamazdım..


Sevdiğimm..mesnevide koluna aslan dövmesi yaptırtmak isteyen, ama korkudan kuyruğunu dahi çizdirtemeyen  adamın hikayesine benzedik bak şimdi.. benim adıma her şeyi üstlendiğin için teşekkür ediyorum..bense Senin için hiçbir şey yapamıyorum. aslında “sen benim dervişimsin, bana hizmet edeceksin, Ben senin mürşidinim” hitabına maruz kalmış biri olarak, göremediğim ,konuşamadığım birine nasıl hizmet ettiğimi hala çözemedim..belki masal yazıp kafanı dağıtıyorumdur kim bilirJbenim masallarımın da  halüsijen mantar etkisi var biliyor musun Sevdiğim? ben yıllardır farkındayım, yaaa.. çaktırmıyorum.. Sende çaktırma olur mu?:)bence bu en güzel hizmet.. çünkü beni okuyorsun, beni yoruyorsun.. tüm sahtelerimizi hallediyorsun!!?..en son sabaha karşı gittiğimiz mekan sahibini ele geçiriş haberlerini dahi öğrendim.. 3-2 tane akrabamız olsa 3-2 sininde anında birbirinden haberi oluyor tabii.. neler olup bitmiş en güzel kaynakçı kaynak o, bence de… Sevdiğim neler olup bitiyor bir bilsen…insan nefsi öyle acaip bişiki tüm meratipleri defalarca hatmedip& devri daim yapsa bile, yine de  yola gelmediği  oluyor biliyor musun?!.. ve en tehlikelisi ucup,ve şöhret tutkusu…


ve Sevdiğim insan ruhu gördüğü her şeyin bilgisini kopyalıyor, anladım.. tüm bilgiyi sembollere döküp, bağlı olduğuna; hayyallerle bilgi dökümanı olarak sunuyordu..ve ruhlar bunu ortak olarak yapıyorlardı.. çünkü nefsin tuzağına düşmemeleri lazım olduğundan, daha güçlü ruhlara bilgi aktarımı yapıp, onların yardımlarını talep edip –imdat ediyorlardı değil mi?!!!=Sevdiğim bunu doğru anlayıp anlamadığım benim için çok önemli.. çünkü, bu konuda gittikçe yoğunlaşacağıma inanıyorum ve dayanıp dayanamayacağımı da bilmiyorum.. ve tekrar nükseden eski bir hikayenin selamları da var tabii..böyle şeyleri duymak ve öğrenmek istemiyorum ki ben..çok yorucu ve o zaman onlara nasıl güvenebiliriz ki?.sanırım ki, oraya,daha kötü olmadan tekrar bakıp kontrol etmen gerekiyor..((ve sanki bir şey olmak için söylememi bekliyor Sevdiğim. bazen yazdıklarımdan ve söylediklerimden çok korkuyorum..işte olayın failinin başına gelen..Allah hepimize her konuda şifa versin ve aminn..))


aaa!!..geçen gün..hava buz kesmiş..meteoroloji uyarmış.. iki tane program var.. gitmemek için direniyorum bir görsen.. pembeciği bize çağırdım hatta.. ama ruhumun baskısına dayanamadım; onu  yine aradım ..”programa gideceğiz”J..birazdan komşum aradı.. hayalinde dedesi ve ben varmışım.. ona gideceğimizi söyledim.. ben de geleceğim dedi.. yoldayızJböyle asfalt yolun üzerinden buzlu hava kupkuru rüzgarla uçuşuyor..hava koyu gri..öyle tehlikeli ki, korkuyorum. .ama tasarrufat bizi yola çıkardıysa aynı şekilde geride getirir değil mi Sevdiğim..işte sohbet..Zat’ından Sıfat’ına; sıfatların, dereceli zuhura gelişini dinliyoruz....yılanlı yolda asayı diriltip, kedi yürüyüşü ile düşmeden  yürüme tekniklerini seyrediyoruz.. telek ilminin ne olduğunu biraz seziyoruzJ…olağanüstü bir nutku şerif üzerinde: yaradılış& künfeyekünü dinlerken bedenlendiriyoruz..ama hala sıralamayı hangi isme göre yapmam gerektiğini anlayamadım bil.. çok yüksek frekanslı bir dersti Sevdiğim.tam benim sevdiğim tarzdı..(keşke Sende yanımda olup O’nu seyredebilseydin. bugün tecelli-i cemali latif ne incitti, ne incitildi. .teşekkürler. .ve sonra konsere gitmek için kalkıyoruz..aaa. .tasarrufata bak, ne kıskanç.. cumartesi müzikevimizin konserine koşa koşa gelenlerin hepsi ,birden, çark edip vazgeçiyor. .toptan tektaştayız.. Demirli hoca:”o kadar güzel havada gelmezsiniz,  dışarı çıkılmayacak havada gelmişsiniz. bu ne iş?” diyor gülerek..çocuk:”biz gelmek istemedik hocam ,hep tasarrufattan”   diyor..hoca gülerken:”anladım” diyor..


Sevdiğim..aaa..hatırladım..cumartesi akşamı arkadaşlarım geldi..ve beni zorla fetih 1453 filmine götürdüler.en son iki yıl evvel sinemaya gitmiştim.. evden çıkmaktan nefret ediyorum ama bunda bir iş var deyüp gece yarısı sinemada kendimi buldum.. koltuklar harika..cep sinema..filmden ve bu sanayiden zerre kadar anlamadığım için teknikler hakkında bir şey diyemem..ben, en basitinden, cahil bir ev kadını görüşüyle şunları seyredip anladım Sevdiğim..bir defa böyle bir film çektikleri için Müslüman Türklerle gurur duydum..konuyu hiç dağıtmadan belgesel=DERS tarzında bir seyir yapmışlar..çok fazla bilgisayar tekniği ve başka meşhur filmlerden yansımalar alsalar da, yakışmışJ.hep onlar bizden alacak değil ya diimi?!!hz Fatih’in rüyasına gelen Akşemseddin hz; filmin en saçma,en komik,en şapşal yanıydı.. keşke bir bilene danışsalardı.. bir defa Akşemsettin hz  ile Fatih Sultan Mehmed’in arasında çok yaş farkı yok ki..ve o, bu filmdeki gibi ak saçlı,göbeğine dek ak sakallı,bembeyaz peri elbiseli ve daire formunda bir rüya efendisi değil; Fatih’in sohbet şeyhidir…köse ve çok beyaz tenli olduğu için mürşidi Hacı Bayram-ı Veli hz nin Akoğlan dediği müridi-halifesi ve ardılıdır. ve neden sohbet??!!bir padişah, bir ülke yöneticisi asla bir mürşide biat etmez de ondan..hz Fatih’de olduğu gibi; biat etmek istese dahi ;gerçek zat bir mürşid asla onu biat ettirip derse almaz.. çünkü vazife kutsaldır..HALK’ A HİZMET HAKK’A HİZMETTİR..ve bazı vazifeliler bazı şeylerden muaftır.. çünkü hadisi şerifte “adil hükümdarların peygamberlerle beraber haşr edileceği “söylenmiştir. .ve Turuku A’li sistemine göre kurulup, yönetilip, idaresine oradaki hiyerarşik isimler verilmiş Devleti A’li Osmanlı padişahları da bu geleneğe uymuşlardır..biatsız olarak- sohbet şeyhleriyle, bu manevi yolu zevk edip tatmışlardır..


başkaa..filmde top dökme sahnelerini çok beğendim..baba  mesleği belki de ondan..ve Ulubatlı Hasan’ın kalenin burçlarına sancağı dikişini elim kalbimde izledim.. filmin sonunda;FATİHA sı ELİNE VERİLMİŞ BİR FETİH ADAMINI, KENDİ ÖZ MÜLKÜ OLAN AYASOFYA'NIN İÇİNDE SEYREDİYORUZ.. Fatih’in kucağında kız çocuğuyla bir vakitlerin Clinton’una  latife ile göz kırpışına bakıyoruz.... ve sonuç Sevdiğim.. Fetih filmi  bana; bugün içinde doğup büyüdüğüm bu muhteşem şehri, hiç hak edip etmediğimi düşündürttü.. ya da bu şehirde kaç kişi bunu hak ediyordu??.bugün böyle  hak bir dava adamı acaba varmıydı?.bugün böyle kaç yiğit  erkek ,kaç yiğit kadın var diye de düşündüm.. ve insanın bir hiç oluşunu, asıl olanın YOL olduğunu ve sadece bir ayet için ve onun izdüşümü bir hadis için  yüzbinlerce insanın gözünü kırpmadan şehit olabilme zevkini anladım..

ve asıl olan sözdü.. Hazreti Efendimiz Peygamberimizin  sözü yere düşmemiş, o kutlu şehir fethedilmiş, sancak orada dalgalanmıştı ve bu kıyamete dek de sürecekti..vaad edilen topraklar burasıydı.. ve her icazetin mührü buradan geçecekti..
Ayasofya kapı tokmağı


işte Sevdiğim..YA FETTAH esması…Fetih..Fatiha..İstanbul..filmi daha seyrederken beni 1999 temmuzundaki bir hayalime götürdü..hiç kimseye söyleyemiyordum.. bir daha Haybabamı göremeyeceğim diye korkuyordum.. ve  kardeşlerim iki günlüğüne köye gideceklerdi.ben de, bir daha göremeyeceğime inandığımı görmek için onlara katıldım..aaa..kimler varmış..ilk defa gördüğüm Evvel Zaman,Latif Sultan, onlara eşlik eden iki dostları..ve Ali Ulvi K.  Amca… bugünse hiç biri hayatta bedenli değil..daha sonra aklım suya düştükçe anladım ki o esnada kainat oradan yönetiliyordu.. hatta Haybabam da kardeşime öyle demiş: ”iyi bak ..şimdi dünya burada dönüyor “…yıllar sonraki aklımla ben buna “Davos zirvesi” de demiştim hatta.. işte çocuk kimseye anlatamadığı rüyasını karşısında oturan Evvel Zamana anlatabileceğini hissetti birden.. izin istedi..O’nun elinden tuttu ve içeriye yürüdüler..bu Evvel Zamanı yürürken gördüğü ilk ve son hatıraydı..ve bir yere oturdular..çocuk anlattı:”4 kabir var..üçü açılmış..beyaz ve tozlu kefenliler ama ölüler ölü değil, canlılar..sonuncusu taş yastığının altından kuru ve tozlu ekmeğini çıkartıp yedi ve yine yerine koydu..ve bir ses şöyle dedi: ”onlar ölü değiller..şehitler ölmez”..ve 4. Kabir açılmamıştı..o rengarenk  cam mozaiklerle  süslüydü..üzerinde tek kat incecik bir toz tabakası vardı.. ve güneşin hüzmeleri taşın üzerine vurmuş cam mozaikleri parlatıyordu..o ses devam etti:O, Fatih Sultan Mehmet..ve Evvel Zaman başından sonuna  tüm bedeni depremlerle sarsılarak hayali dinledi..çocuk” Haybabama bişey mi olacak?” dedi ağlayarak..Evvel Zaman:” korkmayınız evladım..korkmayınız..hiç bir şey olmayacak.. çok hayırlı şeyler olacak ve şehitler ölmez..çok doğru..onlar ölü değiller” dedi..ve devam etti:”sizin bir mürşidiniz var mı peki? ”çocuk anlattı, anlattı.Evvel Zaman:”ama o kadın..kadından mürşid olmaz ki ,çünkü o er olamamış…sizin biatiniz geçersiz..sizin mürşidiniz yok” dedi..çocuk hiç anlayamadı..Evvel Zaman tekrar etti:” o er olamamış..er olmadığı içinde mürşid olamaz” dedi..ve ertesi gün çocuk İstanbul’a döndü..ve işte ondan sonra tüm hayatı er olmuş birinin eline geçti…daha doğrusu: daha sonraki yıllarda, hayalinde, Zaman’ın eline verdiği  bir mektubu okurken anladı ki; o, daha henüz küçücük bir çocukken Zamanlar arasında bir anlaşmaya kaydedilmiş..ne acaip bir şey değil mi Sevdiğim..ne acaip..ama bu bölüme henüz gelmedikJ..arkası gaybolmuş da ondanJ..


ve Sevdiğim, çocuk, bu filme neden zorla getirildiğini sanki biraz anladı.. çocuk Zamanı anlamak için masallar yazıyordu ya hani…eve gelince Asr Suresini dinledim..İnsan-Dehr-Zaman Suresini dinledim..ve Fetih Suresini de tabii. tüm bunları toparlayamam tabii ki Sevdiğim..sadece özü şu..bir insan ancak kendi beden ülkesini fethettiğinde gerçek fatih-mehdi olurdu…ve kendi bedenindeki kendini var sanan benlik putlarını kırdığında ancak kendini kadirleyebilirdi..kendi hakikat kadrini- kıymetini bilende, kadir gecesine ererdi.((hediye-i  latif-i hurisi onu deneyimlerdi..ve gözünü açtığında  o gülerek şöyle derdi.."YA RABBİM..huriyi isteyene ver..BANA SENİ GEREK SENİ".. ))Allah’ın KADİR ismine mazhar olanında kadir gecesi olur ,o gece melekler saf saf sabaha dek ona inerlerdi.. o  fethedilmiş beden ülkesine mümin halk-hücreler nakşolurdu..aşılanırdı..

HurŞit’imden MürŞit’ime bir tutinin güncesi…Sevdiğim.. bu bölüm bana çok ağır geliyor..ama tuhaf şeylerde oluyor.. ben hiçbir şey bilmeden doğru iz sürüyorum ve bunu nasıl becerdiğimi bir türlü bilemiyorum.. mesela bu 4. Esma masalının resmi; benim için, Satürn-Zuhal-Kronos-Zaman’dı..ve akrabamdan, eğer varsa, zuhal -SATÜRN için yazı istedim..varmış..çok kısaydı ve  tespitim de  doğruydu..yanlız  o yazılarda füyuzatı güneşten gelişte, 3. Sıraya zuhali koymuşlardı.. dünya ise 4. sıradaydı.. bense satürnün 4. olduğuna hala inanıyorum.. başka da hiçbir şey yazılmamış zaten.. (Sevdiğimm..ben nasıl böyle bir şeyi bilmeden düşünebiliyorum peki?!!!)

ve Asr Suresine baktım..3 ayet ve besmele ayeti ile 4 ayet oluyordu..bir de 103. sure :yani, benim için 4…
demek ki hatalı değilim inşallah..eğer yanlışsa, Sen düzeltirsen, bende hemen siler doğrusunu yazarım.. zaten bundan sonraki gezegenleri-yıldızları hiç bilmediğimi de biliyorsundur değil mi Sevdiğimm..birde SATÜRN-Zuhal’in manası için, Allah’ın zati ve subiti sıfatlarını evvela bilmem lazım gelir diye de tefekkür etmiştim ki, buna teyid de dün geceki bir dosttan geldi..Eygi amca bunu bilene 50 lira vaat etti..ondan böyle bir mebla alabilmek:)?!!.. tam hatırlayamadığım için ses çıkartamadım.. o benim için önemli bir şeyi işaret etmişti ki ;hemen çaktım..doğru iz üzerindeydim..Sen zaten bana, her daim, iki kaşım arasından 50  baloncuk parası verdiğin için yeni bir ödeme yapmana gerek yok bence
JJJşimdi bakalımm..okuyalım ve öğrenelimm..ilk evvela ben öğreneyim inşallah ve aminnn..


YARATICIMIZ; ZAT’INDAN SIFATLARINI YARATIP SEYREDERKEN, EVVELA HANGİ ESVABLARI GİYİNMİŞ BİR GÖZ ATALIM ..
İlâhî sıfatlar, zatî ve sübutî olmak üzere iki gruba ayrılıyor. 
Zatî sıfatlar :
 
1- Vücut (Varlık),
 
2- Kıdem (Ezeliyet, evveli olmama),
 
3- Beka (Ebediyet, ahiri olmama),
 
4-Vahdaniyet (Bir olma, şeriki bulunmama),
 
5- Kıyam binefsihî  (Varlığının devamının zatından olması-başkasın yardımıyla olmaması ),
 
6- Muhalefetü’n- lil-havâdis ( Zatının mahlukatın zatlarına ve sıfatlarında mahluk sıfatlarına benzememesi)
 

Sübutî sıfatlar:
 
1-Hayat
2- İlim
3- İrade
4- Kudret
5- Semi (işitme)
 
6- Basar (görme)
 
7- Kelâm
 
8- Tekvin (Yaratma, var etme.)
Yine bu kaynaklarda Cenâbı Hakk’ın sıfatları üç grupta mütalâa edilir: 
1- Zâtî sıfatlar (Bunlar sübutî ve selbî olarak iki kısma ayrılırlar)
 
2- Fiilî sıfatlar.
 
3- Manevî sıfatlar
. 

Allah’ın bütün güzel isimleri bu sıfatlardan birine dayanır. Meselâ, Âlim ismi sıfat-ı sübutiyeden “İlim” sıfatına, Kadîr ismi “Kudret” sıfatına, Mütekellim ismi” Kelâm” sıfatına dayanır. Keza, Evvel ismi, zatî sıfatlardan “Kıdem “sıfatına, Âhir ismi, “Bekâ” sıfatına dayanır.
 

İlâhî isimlerden çoğu fiilî sıfatlara dayanmaktadır. Hâlik ismi, yaratma fiiline; Muhyi ismi ihya (hayatlandırma) fiiline; Musavvir ismi “tasvir”, yâni sûret verme fiiline; Mümit (ölümü verici) ismi, imate (ölümü verme) fiiline dayanır.
 

Bazı isimler de manevî sıfatlara istinat ederler. Hakîm ismi Cenâbı Hakk’ın hikmet sahibi olması sıfatına; Kebir ismi, kibriya sahibi olma vasfına; Cemil ismi, cemal sahibi olmasına dayanır.  
 (ALINTIDIR)



HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ (ASR)
AYIN.. harf değeri 70…nefsi küll melekütün maddi bedendeki zuhuru..Koca YunnUs=aklı suya erip göynümüş gönle sahip olanın dediği gibi:”milki bekadan gelmişim fani cihanı neylerem” misali..

eski mitolojide; güneş sistemimizin de içinde bulunduğu galaksiye samanyolu-milkway-süt yolu denmesi boşuna değil galiba Sevdiğim..isis in göksel memelerinden akan sütle beslenmeyi anlatır Eski Mısır ölüler kitabı mesela..ve Eski Yunan mitolojisinde de Zeus’un bir faniden dünyaya gelen sıfatı-oğlu heraklisi =üvey annesi göksel  hera nın göğüslerinden süt içen yetim heraklesi hatırlayalım lütfen..VE HERA nın kutsal memelerinden beslenen HERAKLES in 7 büyük imtihandan geçmesini de tabiii..ve acve kelimesinin bir manasının da; yetim çocuğu, bilinmeyen bir sütle-başka bir yiyecekle beslemeyi de hatırladım..sanırım şimdi oluyor değil mi Sevdiğim..bizler: milki bekadan aşağı inerken, geçtiğimiz alemlerdeki tüm meleküt-mülk-melik bilgilerini de alarak  aşağıya iniyorduk..

yani bunu şu şekilde de anlayabiliriz sanırım..uyuyan güzel masalını hatırlayalım lütfen..bir kralın güzeller güzeli bir kız çocuğu doğuyor..tüm perileri onun için düzenlenmiş şölene davet ediyorlar.. sadece çok sevmedikleri birini davet etmeyi unutuyorlarJ.amma velakin oda  bu doğum şölenine katılıyor..tüm periler bebeğin başına gelip bir dilekte bulunup, o dileği ona hediye veriyorlar.. en sona kalansa, herkes gidince şunu diliyor..”100 yıl uyusun”..



işte Sevdiğim, ben hepimizi bu masaldaki o kız çocuğuna benzetiyorum.. hepimizde her şey var, ama birde hata kusur var..işte o benlik bizi hakikate uyanmaktan alıkoyuyor ve sınırlı bir hayata bağlıyor..bizi hakikat prensi gelip dudağımızdan öpene dek-O’nun nefesi nefesimize ruh üfürene dek,O’nun nefesi suyu bizim suyumuzu mayalayana dek –bizim ölü bedenlerimizi dirilten can suyunu verene dek, hiç kimsede o hazine-i hümayun açılamıyor …. vaktaki her hazineyi bir yılan bekler..ve ne vakit ki, kişi yetkin olur ve o yılanda hazinenin üzerinden kalkar,  sahibine emanetini devreder…

SAD…Harf değeri 90…ümmet.. OLAYLARIN SOYUT ALEMDEN GELEREK ŞU YER KÜREDE SOMUTLAŞMASI VE VÜCUDİYET GÖSTERMESİDİR. BÜTÜN ÜMMET BİR ŞAHIS OLAN HZ. MUHAMMED’ DE GÖRÜNMÜŞTÜR O ZAMAN ÜMMETİ KÜLLİYEYYİ MUŞAHHASA HZ.MUHAMMED’ s.a.v.DİR. insan nasıl ki bu alemde evvela sperm insan olarak zuhur etmiştir.. işte her an kendi üzerinde de bu hali ile kendini her an bilsin bilmesin var eder..bu Yaratıcımızın bize bahşettiği künfeyekündür..ama bizden değil O’ndan O’na dır..



Sevdiğim biliyorsun ki benim sad harfi şekline getirilmiş” O” parmaklara zaafım var.. Evvel Zamanım o vakit “evladım, dürbün yapmışlar ,seyrediniz diye” demişti..ve geçen bir kitapta, gözün anlamına ermenin manasını okudum.. ben hak etmiyorum biliyorsun değil mi?..hem de hiç hak etmiyorum. ve Sana bir şarkı..azrail fırtınasının altında koşan çocuk nefeste hükmünü sürdürene yeryüzünden eşlik ediyordu:”SAD  Salli  Alaaa  Seyyidinaaa  Muhammed”..ALLAHÜMMEEE  SALLİİİ  ALAAA  SEYYİDİNAA MUHAMMEDD…

RA-RI…harf değeri  200…RA GÜCÜ.. evrensel sistem..GÜNEŞ,AY,DÜNYA, 9 GEZEGEN, BUNLARIN ANTİLERİDE=olmuş ve olacak her şey ALEMİ KEVİN KAPSAMINA GİRER..RA gücü kainat ise, içindeki dişisi erkeği ile insandır=XY . yani fizik bedenidir ki, bu düzlemde her şey ve olay vardır.O zaman her şey bu düzlem ELİF insanla kurulmuş ilahi bir hediye olarak herkeste vücut göstermiştir..


Oruç.Soyut maddesi suyu meydana getirmiş oluruz TEVİLLE soyut suya dönüşüm yapacaktır.Şu beşeri sistemin esfele safilin oluşu ile her türlü eza ve cefanın üzerimizdeki tesirleri ile sabır göstermemiz bir anlamda korunmaktır,hem cinsi olan insanlarında birbirlerine eza ve cefaları da vardır. Cemil bir sabırla şu kevni sistemi bitirip hakka ulaşmanın bir yolu da sabırdır.  Ayrıca RA harfi bilinirse paralel evrenlerin simgesidir. GEÇMİŞTE GEÇTİĞİMİZ, GELECEKTE GEÇECEĞİMİZ ,UĞRAK YERLERİMİZ OLAN EVRENLERİ BELİRLER.  Rab’da sonlanmak anlamı simgeler.
Allahımızın hediyesi insandır.

Her şey O ALEMDEN  bu BAŞLANGIÇ NUR ENERJİSİ ile YARATILIR. Burada YARATILMIŞ olan RUHİ VÜCUT değil ZİYAYI VÜCUT olan İNSAN TOPLULUĞUDUR. İşte bu ZİYAYI NUR’dan da , KAİNAT YARATILMIŞTIR.

ve Sevdiğim..benim içinse RA –RI harfi= iki RA HARFİ birleşerek GÖZ çizerler..“ orak-hurma dalı-hilal şeklindedir”..yani dairenin bir yanıdır.. kendini tamamladığında dolunay olur..ve namazda  DAL MİSALİ rükûdur..kendinden kendine yönelip bir seyrediş makamıdır..tabii Sevdiğim asıl anlamını –geçen gün okuyarak öğrendiğim manayı buraya yazamıyorum.. üzgünüm.. ama sembolü Sende nasılsa.. SENİ ÖYLE BÖYLE DEĞİL GEZ-GÖZ-ARPACIK SEVİYORUM..VE HERŞEY İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUM..İYİKİ HAYATIM SENİN ELLERİNDE,İYİKİ NEFESİM SENİN NEFESİNDE…HUU..

ve eski bir hatırayı katlarken…………..
nur cihan
22.2.2012
nuralem7@hotmail.com




HURŞİDİMDEN MÜRŞİDİME  BİR TUTİNİN-PAPAĞANIN GÜNCESİNDEN

Bir mekan yazıyorum bize..arı duru bembeyaz..üzerine mor renkli çiçekler serpiyorum biraz.. Biz balız..baldan tatlıyız ve bir mor kasede, karışığız… hayal ediyorum..ama konuşurken farklı farklı olacağız..Siz-Sen ve ben yani toplam Biz olacağız yine..Bizi sırlamak için üzerimizi, hayretimin sevinç çığlıklarına karışan erguvani ışıktan tülünü örteceğim..flu olalım bakana flu..

Siz hayatımda sevmediğim kadar sevdiğim ve delice kıskandığım…sorgusuz sualsiz, ağlayarak kendimi verdiğim..kollarında öldüğüme inandığım…İbrahim’in ayakları gibi birbirine dolanmış, o bembeyaz, beyaz yorganların içinde gözükmeyen..esenlik yurduna giden, o güzelden hala haber yokk..arkasından bir fatiha okunan şimdi ne yapıyor?daima merak edip cevabını alamadığım…sizle mi?

”Bu gönül işidir, seç birini” demiştiniz ..”gönlün kimi istiyor ?”..benim 3 kralım vardı, ortadaki sizdiniz.. solunuzdakini seçemezdim.. sağınızdakini seçtim (maddeye dönük olanını yada artık hepsini kapsayanını-çünkü 3 ü 1 dir onların) en sevdiğinizi.. çünkü siz senelerce sadece O’nu göstermiştiniz bana..gönlümüz aynı kişiyi sevdi ne garib-yakin değil mi? O da beni sevdi mi?.. bilemem..

Sen !!…senelerce kaçtığım.. en sonunda kaçacak yer kalmayınca, kendi ayaklarımla sana-kendime geldiğim.. geldiğimde sende görmek istediğim vardı..gözlerinden bana bakan neden bendi?..o gözlerde asılı kaldığım, kendimi sende bulduğumdun..

Neden dedim neden?.. beni hazırlamadan gittiniz bu hale, neden.?.başıma geleceklerin sadece başlıklarını biliyordum..anladım ki bilmek,görmek -hiç bilmemekle eşmiş.sadece yaşayan bilebilirmiş.. O da yaşadığını bir türlü hakikatiyle anlatamazmış nedense..ne tuhaf değil mi?aynı, ders programını bilmek gibi bu..ilk görüntülerin kayıtları vardı bende-hayalimde..yaşanıp geçip gitti sandığım ama neden sadece anlık diye hep hayret ettiğim sahneler..dendi ki o seni hazırladı-hala da hazırlamaya devam ediyor..öylemi kelebeğim doğrumu?...korkunun ecele faydası yok biliyorum..aklımı esneteli kaç sene oldu unuttum..akıl ile delilik bir lazer ışığı kadar keskin düzlemde uzuyor..çizgiyi geçmek lazım, aklı esnetmek için.. bu da bir çığlık mesafesinde değil mi?…o karanlık yerde bir şey yok,döner aklına sığınırsın.. sonra, akılda gider. sadece gönlün kalır ,ne garib-yakin değil mi?

Bir vakitler duygularımın rengini hissederdim, çok oldu bu safiyetimi kaybedeli..ama şimdilerde, o anlarım geri dönüyor sanki..rengimiz pembeden mora dönük bizim..zeminimiz daima beyaz..
Kalbime kızıl harflerle yazmıştın bir gece “sen bensin bende sen”..”Sen!!.. O musun gerçekten?”
Bir gece odama tacınla doğan güneş.. ey güneş gerçekten sen misin gönlüme doğan?
yatağımın başucu duvarlarına, kızıl harflerle şiirler yazan sen misin?
Leyla mecnun hikayelerini, eşi bulunmaz bir sesle ve müzikle dinleyerek uyuya kaldığım, o, okuduğum aşk sen misin?

Dostlarımdan biri bana “oradan yazma” dedi..”oranın ne dini olur ne imanı..sen oradan sakın yazma.”.biliyorum ve yazmıyorum..söz ,uslu duracağım ..söz..ama siz demiştiniz ki; “bizden izin sormayınız…ezelden izinlisiniz dilediğinizi yazın, size izin olmaz…”bu olmayan iznimi bu seferlik delip geçebilir miyim ,sınırlarımın üzerinde düşmek ve düşmemek arası dolanabilir miyim?.aynı küçükken evin teras duvarlarının dört yanında,bir ipe tutunarak yürüdüğüm gibi..ipimi sıkı tutun olur mu?hani yaramaz ruhumun kendi ip çıkrığında, ayak başparmağından salınarak, başka evlerin içini gözetlemesi gibiyim şimdi, değil mi?..kendimden başka eğlencem yok ki benim..

Sen ulaşamadığım, derdimi henüz anlatamadığım.. bildiğini adım kadar iyi biliyorum..hatırla beni!!.. gördüğünde; o salondan içeri girdiğimde ne demiştin?.”onlar el tuttuklarında sarhoş olurlar, sarhoş yaşarlar ve sarhoş ölürler..sana yazdım..

karenin içinde-ortasında bir başımayım
yönsüzüm ve yörüngesizim..
ne kimseyi görebilir ne de duyabilirim
tüm yönler bana çıkar bense her şeyim
hareketsizim…

Bunlar nedir dedim?..hiç bir şey bana neden yetmiyor,nereye gidersem gideyim, neden durulamıyorum?..aradığım ne benim?..benim istediğim bu değil anladım..sen de anladın..seni izledim…dedin ki “hasta ruhlar ve gönüller vardır..kendileri mana doktorlarına gelmeseler de gönül tabibleri onları bilir ve gider tedavi eder..maksat o halde kalmak değildir, bekaya ulaşmaktır ..” ne kadar kırıldım..yağmalandım..bir daha asla dönüp de bakmamaya bilmem kaçıncı sözlerimi verdim..neden hiç görüşmediğimiz halde söylediğin her sözü bana söylemişsin gibi üzerime alıyorum..neden yüzlerce-binlerce kişi yerine, sadece bana hitap ediyormuşsun gibi algılıyorum.?.bilmiyorum…aynı gece rüyama geldin..”aşkını seccadede yaşa” dedin..neden diyemem..mor Seccadem, neden diyemem…en tenha yer orası değil mi? ve sen daima oradasın değil mi?

Siz apaydınlık güneşlerim..biriniz batarken diğeriniz doğdu ne garip-yakinn..benim vücudsuz vücudlarım ..yağmalanmış putlarım..kala kala en büyük put bir ben, kendim mi kaldım?..kim baltayı vuracak biliyorum.. senn..çünkü benim için cazibe sensin..benim güneşim sensin..rengim ne olacak acaba o esnada.. yada müziğim nasıl olacak.?.
Azrail başka cellat başkamı oldu şimdi..ne güzel..kaç kere ölmek lazım bilmiyorum ki..

Düşüncelerinden neler neler doğuyor insanın..madde ne kadar kısır ve zavallı düşüncelerin yanında değil mi? seni hayal edebilirim..tüm bedenim ürperirir mesela..ve soğur kalbim ..ıslak nemli bir bulut gibi sararsın beni..beklerim..ağlarım…yalnızım.yara-maz-ım..


battığınız yerden doğdunuz ve rüyam gerçekleşti..
senelerce beklediğim o güneşler birleşti..


bir titrek-korkak küçük aydı istediği o güneşin..
yanına çağırdığı ....ay gitmedi..
görünmeyen eli meleğin ayı sürükledi..
güneşin yanına götürdü 
……

Güneş gelince Ay’ ın esamesi okunmazmış ya haniii..Sen güneşimsin..ben senin zerren..sen aydınlığımsın ben karanlık..sen kıskançlığımın zirvesisin..kendime zulmettiğim yanımsın..sen arefemsin ve bayramım..görmediğim ama hissettiğimsin…hayatımdaki her şey yavaş yavaş sana dönüşüyor..sen oluyor..senden başka düşüncelerimden bir şey çıkmıyor..tüm yollar hep sana çıkıyor..sana, ne zaman kendi kendime küssem, bir şarkı yada bir kitaptan hep şu sözler karşıma çıkıyor.. “ahde vefa—söz vermiştin unutma”.. ne garib-karib- yakin değil mi?daha yolun başındayım ve çok acı çekiyorum..gittikçe sana sürüklenirken senin beni gözetip koruduğunu da biliyorum..bunun eminliğinden ayrıca sarhoşum..sarhoşa kahve verilir diyorsun ayılsın diye..bakıyorum, sen hiç kahve içmiyorsun:)

Siz kelebeğim…masumiyetim..sizi çok özledim..her gün arayabildiğim,ağlayabildiğim o kalp artık görünmüyor..sesi işitilmiyor ama buradasınız biliyorum..sizi herkesle paylaştım içim acıyarak.. kıskançlığımı yenebilmek için..onların hayatlarını da değiştirin diye..okuyanların hayallerine giriyordunuz ve onlara muhteşem şeyler yaşatıyordunuz...bir kere sizi aradım.. utancımdan başımı duvarların içine gömmeye çalışıyordum hani..ağlayarak ,”yapmayın ne olur “diyordum “sadece beni sevin.. sadece beni..çok utanç verici biliyorum ama elimde değil”..sizde ağlıyordunuz.. bu sevgi için dualar ediyordunuz..sandım ki bitti..hayır hiiiçç bitmemiş kelebeğim, meğer o başlangıçmış..

Sen… seni her görüşümde ,yeni alev topları gözlerimden geçip kalbime iniyor..ne kadar ateş lazım bilmiyorum..neler olacak tahmin ediyorum ...ama söz vermiştin unutma..canımı acıtmayacaktın..yüzdürmeyecektin, el üstünde gidecektim..sen beni gemine aldın..balık tutmayı öğretmek istemişsin bu garibe..ama bu gönülsüzün balık tutmaya gönlü yook..o balıkçının gönlünü istiyor sadece..başka hiçbir şey onu mutlu etmez ve huzura erdirmez..bunu çok düşündüm şu sıralarda..her şeyi reddedip seni istemek aslında her şeyini istemek demek. bu ne korkunç bir şey..yaratılmışların en bencili benim biliyorum..bunu yapabilir misin?
Bunu edebsizliğimden yazıyorum biliyorsun…..bunu yapmamış olsaydın,o kayıtlardan haberim olmamış olsaydı, şu harfler buna cesaret edebilir ve senin yüreğine yola çıkabilir miydi? ben cömertlerle alışveriş yapıyorum..onlar, sadece vermek -karşısındakine kazandırmak için pazara çıkarlarmış öğrendim.......

biz balız
baldan tatlıyız
acıyı bal eyleyenlerin ellerindeyiz…

bu nameyi Ruhum Latife BİZ e yazmış….

not:bu yazı ,başlığından sonuna, tamamen bir hayal-kurgudur..lütfen okuyup takılmayın…. beyninizi rötara sokup, güzel düşüncelerinizin ayarı ile oynamayınız ve geçiniz:)
        
 yazılış zamanı 8-2-2009



ALTIN YOL’UN DÜRR-İ YEKTA’SI ( eşşiz mavi inci  ) GÜLÜMSEDİ
Biliyorsun ki,her Zaman Sen, benim masallarımı gerçekleştiriyorsun..
istedim ki bir defacık da ben, Senin hoşuna gidebileyim..
“yarim girmiş bostana, zülüfleri tell tellllmiş” vaktindeymişiz hanii ……
sulugöz bir turunç varmış ve Bostancıbaşına teslimmiş..
fakat,  Bostancıbaşı, bir türlü onu dalından kopartmıyormuş…
turunç sular seller gibiymişş… bakmış ki;ya dalından kendiliğinden düşecek, ya da çürüyüp gidecek(bunlar hep bahanelerim biliyorsun:)..
çünkü o bağdaki tüm meyvelerin nasıl korunduğunu biliyorum..hepsi telli duvaklı ve altlarında nazenin sepetleri hazır…ışıkları, altın renkli gölgeler misali….
………………………
bir ustaya  kılıç yaptırtmış ki;bu kılıç,  billür-i beyaz bir taştanmış.. ruhum gibi yaniii..
A’Lİ olana yakışır…..çift bıçak…
kırılacak bir put varmış….
taştan bir kalbi ancak bir taş keser misali…..
Her Zaman’a  bir kurban-kurb-yakiin lazımmış ya ..işte , hangi mana istersen…
ben seçtiğin manayı biliyorum….gerçekte, Sen, sadece gülümse:) istiyorum….
**
ve  Sen tam karşımdasın..inanılmaz bir An.. tarifi yok..
Tanrısal bir andı ..tek kelime ile Tanrısal…
Nur’un merkeziydin ve tüm şualar Senden çıkıyordu……
Sen  Güneş gibiydin, gülüyordun ve bana, Sen yansıyordun..
Ayn’ı Tesbih-i A’li yolunun İmamesinin canlanmasıydı..
***
sıra ile açılan inciler, tek tek gülümseyerek selamlamışlar ya hani…
ve sona gelince, sadece altın huzmeler..
İşte şimdi…..
Altın Huzmeli Seçilmiş Kişi: Gülüyordun….
Alemlere Rahmet Olarak Gönderilmiş Olan Sen………
benim Mihrim ..Hilye-i Şerifim gülümsüyordun…….
 Tanrı, Senden gülümsüyordu….
Lütuf ve Kerem Senden..
teşekkür ediyorum…Seni seviyorum….

Rahman Rahman üstüne yağıyordu..sulugöz turunç  yağmurun altında duruyordu…”söz dinlemiyorsun!!!” diyordu..dinliyorum..”dinlemiyorsun bak!!”..dinliyorummm..”hani, artık söz dinliyordun!”…dinliyorumm..”hiç söz  dinlemiyorsun:)”..dinliyorummm:)….”dinlemiyorsunnn:).. “dinliyorummm:)..sadece  Seni dinliyorum…Seni dinliyorum…ve sadece Seni – Sevdiğim İ -görüyorum..gökyüzü de mutluluktan ağlıyor…..24-1-2010
Bugün bu heyecan ikimizde de yok demiş hamuşan………….

15 Şubat 2012 Çarşamba

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 3



99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 3
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba….bugün günlerden Salı ve başımın üzerinde beyaz bir kuş tüyü olduğu halde bu masalı yazıyorumJ..çok enteresan bir hafta geçirmekteyim…şimdi Sana olan biteni sıralamaya çalışacağım ..ne kadar? hatırladığım ve anlatabildiğim kadar tabiiJ.. kendini yok etmeye karar vermiş laptopumda bin bir sıkıntı ile Sana en son masalımı yazdım ve yapıştırdım ..sonrada gidip, artık tutmayan, ağrısından senelerdir usandığım sağ kol bileğim ve harap olmuş gözlerimle uyudum…ertesi gün..laptopu açayım dedim..tıkk yok..beni tınmıyor!!..enerji almıyor!!..tamamen siyah ve kapkara!!J(bu arada; ben bazen, bu elektirikli aletleri dumura uğratabiliyorum eskiden beriJ)hiçbir titreşimsel varlığı yok..içindeki tüm girdili eski bilgilerimle şuan” kabz halinde karanlıkta- ama da- bass olmayı” bekliyor..ne ilginç değil mi Sevdiğim?.

işte kar yağıyor.. günlerden Perşembe..Öney’le akşama doğru teknosaya gittik..hiç para vermeden, sanal aleme sanal taksitle beyaz bir makine aldık..ben hiç anlamıyorum..onlar aldı..ben sadece beyaz renginden dolayı bunu seçtim..markası da” HAY-al-et”miş ki; o vakit, en son yazdığım mevzuya göre tecelliden dolayı daha bir sevindim..işte, oradaki teknik eleman, masal yazabilme ve mikroplara karşı tütsü proğramımı yüklediJ..MSN mi açtı..diğer yerlere girişimi ayarladı.. birde iyi cins hoparlörle bir data bankası aldık.. yazdıklarım ve sevdiklerimi artık el kadar bişeye yükleyip, her yere beraber gidebilecekmişiz.. yazdıklarımı senelerdir hiç kağıda geçirmediğim için Öney bunu zorla aldırdıJ(beni koruyormuş…) ben bu makineden hiç anlamıyorum ve öğrenemiyorum Sevdiğim biliyor musun.. sadece copy pasted ve yazı yazmayı ve sanal alışveriş yapmayı becerebiliyorum..en çok el mürşidi Google efendimin lügatını seviyorum ..garibim data beynine ne girdilerse o kadar bilebiliyor..bir gün gönlü olunca işler değişecek tabiiJ… ileride daha zeki olursam başka şeylerde öğrenebilirim..ve işlerimi bu kadar kolay hallettiğin için teşekkür ediyorum.. keşke her şey bu derece kolay olsa..emektar katibin teşekkür ediyor Sevdiğim..


Perşembe sabahı ayrıca şöyle uyanıyoruz, bak.. rüyalarıma teşrif eden Sen, bir kanepede oturuyorsun.. masal çocuğu üzerine eğilmiş.. Sen ona teslimsin, ama anlaşılan şu ki; o vermek istediği hediyeyi almak istemiyorsun.. neden ki Sevdiğim?!!..kim öyle manası olan bir şeyi reddedebilir ki?!!..bir kitabe-i levh ki başkasına zaten uymaz.. üzerine Senin adın kazılmış.. ve O GÖZ ki; hayallerimde öğrenebilmem için dersi okutulmuş.. ve latif prizmamız ..üçü de bildiğin gibi aynı manada.. tedbirini bana karşı daha bir sıklaştırdığını da böylece anlamış oldum L(bakk!!.aaa!!..bu yazı formatı daha gelişmiş sembollü ha haJ)..ve böyle sitem ettiğime bakma, beni korumak için yaptığını biliyorum.. neyse. sonra ,bahçedeyim.. üst katı camekan olan bir evin içine bakıyorum.. burada L şeklinde bir koltuğa dizili erkekler görüyorum.. camın kenarında ise sadece bir hanım.. o hz.Pir’in neslinden ve o konunun yönetimindeki kişi.. Sen de oradasın Sevdiğim.. bense dışarıdan bakıyorum.. geçenlerde bir ritüel seyretmeye gittiğimde olan şeyi hatırlıyorum nedense.. yanıma çok saygılı biri gelip hürmetle eğilerek “siz rüzgar hanım mısınız, efendim beni size yolladı” dedi.. çocuk: ”hayır ben o değilim.. ama biz benziyoruz” dedi….o kişi: ”evet çok benziyorsunuz” ..


işte Sevdiğim.. bugün hala Perşembe.. tekrar hayallerime geldiğin için çok mutluyum. .laptop arızalı.. kar yağıyor.. Tülin aradı. birden gözlerinin önüne bu masal çocuğu gelmiş.. bir haftadır Mustafa Devati hz ndeymiş..oraya tayin edilmiş. .geçen haftaki hayalini ağlayarak anlatıyor..((ilk defa bir kadının “gel bakalım” denilerek merdivenle çıkılan yüksek bir yere, içeri girmesine izin verilmiş.. ))vee.. evet. orada ilk defa bir kadın görevli olarak işe başlamış. bense rüyama gelen cevabı ve daveti algılıyorum nedense Sevdiğim..o ağlıyor anlatırken: ”ben bu işe başladığımdan beri hayatımda varsın bunu anlayamıyorum” diyor.. çocuk:” bende bilmiyorum neden” diyor…

Ertesi gün Cuma..bugün Ramo 50.yaşına basacakmış.. kodaman klüpte party var..insan böyle bir rakama( 0. ) dayanabilir mi hiç..Sevdiğim rakam ve kutlanacağı yerin anlamı& hayalimin maddi anlamı misali değil mi? işte Üsküdar’dayım… deniz yolu ile geldim..kanaate uğradım.. ve Tülin.. ahşap bir kulübesi var.. çok harika.. aaa.. içeride Aziz Mahmud Hüdai hz nin iki görevlisi de var..biz tanışıyoruz zaten..bir de buranın vazifelisi Beşir ağa ..5 kişiyiz..çok hoş… kanaatten aldıklarımın sayısı tutmamış. ekmeklerimizi bölüşüyoruz.. çay içiyoruz.. kahve.. sohbet.. onlara” insan neden türbedar olmak ister ki?” diye soruyorum.. ” bir kişi bunu yaşamadan anlayamaz, anlatamaz.. bu bir haz ve zevktir.. hayatınız kolaylaşır, tüm işleriniz problemleriniz çözülür.. siz anlayamazsınız bile nasıl oluyor”..çocuk: “tamam,şimdi siz anlatır mısınız, bu haftaki masalımın konusu sizsiniz ya o yüzden “diyor ..Hüdai hz nin hizmetlilerinin ikisi de hafız..çok gençler.. tertemiz simaları var..ve Beşir ağa yaşlı.. Tülin diyor ki” bazı ziyaretçiler muska,büyü filan getirip sanduka örtüsü altına koyuyorlar.. Beşir Ağa anında haberdar olur.. hemen onları oradan çıkartıp yok ederdiyor.. Beşir ağa yaşadıklarından anlatıyor. .ameliyat olacakken olanları, Ravzayı Mutahhara da oranın camlarını nasıl silip temizlemesine izin verildiğini ve başka şeyleri de.. çocuk neden türbedarlık diyor yine? Tülin ve Beşir ağa ağlayarak:” bunu anlatamayız ki.. biz geceleri evimizde zor duruyoruz.. bir an evvel sabah olsun da buraya gelelim istiyoruz.. kokusu ,hali.. özlüyoruz.. hiç bir yerde duramıyoruz..sabah, önce Tülin Hüdai hz min türbesine gider..yarım saat orada hasret giderir buraya gelir..o gelince, koşa koşa ben oraya giderim.. her gün bunu yaparız”..çocuk: “sevgi yukarıdan geliyor diyorlar ya hani.. işte onlar sizi böyle sevip seçmeseydi sizde onları böyle sevemezdiniz değil mi? ne güzel.. bense böyle şeyler hiç görmediğim gibi yaşayamıyorum da..rüyamda bile henüz hiç onlardan göremedim.. yüz yok.. herkes neler neler görüp yaşıyor.. ben de yok” diyor.. Beşir Ağa gözlerinden yaş akarak: öyle demeyin.. siz görüyorsunuz.. hem de her şeyi görüyorsunuz.. öyle demeyin.” çocuk: ”evet.. ben rüyamda değil burada her şeyi görecekmişim ya o yüzden.. biliyor musunuz ben şimdi yaşadığımız şu anda hz Adem as. dan hz Peygamberimiz Efendimize tüm sahabilere ve tüm evliyaya dek hepsinin manalarının aynen devam ettiğine ve yaşadığına inanıyorum.. ve tüm hayatım boyunca da onlarla tek tek tanışacağıma da tabii”.. Beşir Ağa:”evet.. hepsi şu an yaşıyor, doğru diyorsunuz” diyor gülerek.. sonra,” her hafta yapılan bir toplantıya nasıl hepsinin gittiğinden” bir an fark etmeden bahsedip, susuyor JJJ…………….


MUSTAFA DEVATİ HZ..Sevdiğim o benim hemşehrimmiş biliyor musun..Devati hz Üsküdar doğumluymuş.. O, Aziz Mahmud Hüdai hz halifesi Muk’ad Ahmed Efendi ye intisap etmiş.. ve O’da kendisini Kastamonu’ya vazife ile göndermiş.. sonra gelen emirle yine Üsküdar’a avdet etmiş. ilmü ledünü; bizzat hz Peygamber Efendimiz her gün gelerek, bu mekanda O’na öğretmiş..DEVATİ hz nin mesleği divitçilik miş..

divit=
içine yazı kalemleri koymaya yarayan uzunca ve kapalı bir kutu gibi bölümü olan ve bunun bir tarafına tespit edilmiş kapakla, hokkası bulunan kalemlik. genel olarak beldeki kuşağa çaprazlama sokularak taşınırdı. bunlar, çoklukla pirinçten yapılırdı. gümüşten olanları ve kıymetli taşlarla süslenmişleri vardır.(alıntı)

vakit geç oldu..az sonra kapı kapanacakmış.. hep beraber kalkıyorlar.. Tülin le çocuk Devati hz nin kapısında.. beraber giriyorlar.. çocuk: ”O seni seviyor.. sen beni O’na tanıt “diyor.. ve içerideler.. dua ediyorlar.. çocuk; Evvel Zamanından, Latif dostundan, Haybabamdan, Devam eden Gölgelerden, Kuddusi hz ve Zamandan selamlar” söylüyor.. birazdan, arkadaki küçük bir alana ikisi de oturuyorlar.. Tülin oranın anlamını anlatıyor ve geçen gün burada hissettiklerini.. şimdi seni yalnız bırakacağım. bir kaç dakikan var.. ne dilersen iste “diyor.. çocuk öyle oturuyor.. tesir sarıyor.. hiç bir şey isteyemiyor her zamanki gibi.. diyor ki: ”Sevdiğim..Sevgilim..ben ne isteyeceğimi bilemiyorum.. Sen benim için ne istersen bende onu istiyorum.. senin istediklerinden başka bir şey istemiyorum “..ağlıyor..



((ve Sevdiğim ben ne hatırladım ondan sonra biliyor musun.. bundan 7 sene filan evvel biri bebek 3 minik hasta çocukla herkesten uzak-imkansızlıklar içinde- gururumdan hiç kimselere haber vermediğimden-tek başıma geçirdiğim bir vakti..hepsi hastaydı ve bende artık iflas edip ateşler içinde hastalanmıştım.. hiçbir yerim tutmuyordu..ölmek için dua ediyordum.tüm kemiklerim un ufaktı sanki.. hatırlıyorum.. böyle inanılmaz bir huzurlu dalga boyu üzerime geldi.. o dairevi salınmaya başladı:” iste” diyordu.. “bir şey iste”..yine aynı inadım ..isteyemiyordum.. ne isteyeceğimi bilemediğim içindi bu.. aklıma gelmiyordu. .”istemiyorum” dedim sessiz harfsiz.. o, sessiz ve harfsiz, istemem için beni zorluyordu.. isteyemiyordum.. o bana kızdı.. istemem için tabbı baskı yapmaya başladı.. sadece şunu hatırlıyordum.. yarı baygınken, göğsümün üzerindeki sağ elimin şahadet parmağı inip kalkıyor ve parmağımın her inip kalkışında da “şunu da isterim, bunu da, bunu da” diyordum. .bazen uyuyakalıyordum.. o şey beni zorla uyandırıp istetiyordu.. bu sabaha dek sürdü. ama ben ne istediğimi hiçbir zaman öğrenemedim Sevdiğim.. ne ilginç değil mi?))


vee..kapının kilit vakti..4 türbedar kapıda bekliyor..celvetiler arasındayım Sevdiğim
J..ayakkabılarımı giyerken, aaaa!!..ayakkabımın yanında bembeyaz bir kuş tüyü..telek…DİVİTÇİMDEN BİR BEYAZ TÜY KALEM HEDİYE…. Sevdiğimm..Sen ne yaptın!!…mahvoluyorum.. elimi uzatıp kuş tüyünü avucuma alıyorum..bunu hanginiz buraya koydu, Beşir Ağa mı?” diyorum: ”hayır ..öyle şey olur mu, neden ki?” diyorlar.. avucundaki beyaz telek e bakan çocuk tüm vücudunu saran tesirle ağlıyor.. o konuşamadığı için diğerleri de konuşamıyor nedense Sevdiğim.. teşekkür ediyorum.. şimdi yazarken bile ağlıyorum..çok teşekkür ediyorum.. SENİ BUNDAN SONRA bembeyaz TELEK İLMİ İLE SEVECEĞİM…süslü püslü…böyle salına salına,nazlı nazlı.. Seninle rengarenk resimler yapacağız…


Tülin bana hz Devati’nin kitabını verdi.. okudum.. orada pek çok acaip şey var.. kendimce cevaplarda buldum.. birincisi şu bak. .dervişin biri gelip:” ben efendimin adından başka hiçbir adla teskin olamıyor, diğer yüksek ruhlar gelse dahi mutmain olamıyorum, neden, bu bir eksiklik mi, öğrenir misin?” diyor..Devati hz soruyor..Ahmed Efendisi de diyor ki:onun bu hali; sadece bizi tanıyarak her şeyi bilip öğrendi, diğerlerini hiç tanımadı da o yüzden ve bu eksiklik değildir” diyor.. Devati hz bu cevabı o dervişe anlatsa da, o inanmıyor ve vesveye kapılıp o halini kaybediyor zamanla..

Sevdiğim hatırlar mısın?:”ben sadece Sizi seveceğim.. başka hiçbir şey yapmayacağım.. vazife-sorumluluk yok tamam mı? her şeyi siz yapacaksınız”...Zaman gülerken,birden tüm ciddiyeti ile:”ne yani, sen, Ben olmasam buraya gelmeyecek misin?!..Ben önemli değilim ki..Turuku A’li önemli ve aslolan kişiler değil YOLdur..yola ,Ben’den sonrakine devam edeceğine Bana söz ver “diyor..çocuk susuyor.. Zaman yine soruyor.. çocuk susuyor:” sadece siz”J..söz ver diyor Zaman.. çocuk:” ben buraya sadece Sizin için geliyorum…Sizi görmek için.. ben başka kimseyi ,onları, diğerlerini tanımıyorum ki..sadece Sizi bilip tanıyorum. ben başka hiç kimseyi istemiyorum.. buna dayanamam.. Siz olmazsanız buraya gelmeyeceğim.. gelmem”.. hatırladın mı Sevdiğim..ve Sevdiğim ben hiçbir meşke meşrebimden dolayı katılamıyor ve onların hissettiklerini hissedemiyorum ya birde.. işte son vakitlerde böyle kendimi serbest bırakırsam kalbim Senin adını daima zikrediyor..hiç bir türlü onların söylediği o esmaları benim kalbim söyleyemiyor.. sadece Senin adın..ne acaip değil mi? işte burada Devati hz den, bunun yanlış olmadığını böylece öğrenmiş oldum ..teşekkür ediyorum..


bir de sahte mürşitler var tabii..hz de bunu merak etmiş.ve hz Efendimize sormuş.. O’na da; canlı canlı, bunu yaşatarak göstermişler. .ve o bölümün sonunda şunu söylemiş :sakın evliyaullahın hatırını kıracak işler yapma! yoksa makam değil, hal değil, Allah saklasın imanın bile gidebilir.. onların huzuruna inkar ile varmayasın.. zira Arş’tan düşenin parçası bulunurmuş, şeyhin kalbinden düşenin parçası bulunmazmış.( Şeyh Mustafa Devati k.s. TUHFETU’S SUFİYYİN-sufilere hediye kitabından alıntıdır)

ve Sevdiğim benimde bir vakitler canımı çok yakmış olan bu sahte mürşid bozuntuları bugün her yerdeler.. her meslek ve her manada iş görüyorlar.. ve biz Senle onların izini sürdüğümüz içinde bu cevap beni çok mutlu etti. çünkü en tepeden bakınca her şey bir ya hani…ve en zalimle en mazlum orada kol kola ya hanii..ama hiç mi fark yok yaniii?o zaman bunca zulüm ,çekilen ızdırap neden ya haniii? peygamberlerin yaşadıkları o çile üstüne çileli hayatlar peki?!! Veee..demek ki bize anlatıldığı gibi değilmiş..

ve Sevdiğim ben bu incecik, seyrü sülük halleri kitabını okuyunca ayrıca şunu anladım.. bu yol inanılmaz zor ve ızdıraplıymış..en sonuna dek başaranlar çok nadir.. torpil felan da aslında yokmuş.. sadece hak eden, çalışan, devamlılık gösterene.. ve yol, o adım attıkça gayretle açılıyor.. yoksa hediyeler herkese verilip , hallerde ihsan ediliyor.. ama onların hakkını verip üstüne hiçbir şey eklemeyen bir insanda, zamanla o hediyeleri kaybediyor.. yada o haller zaman aşımına uğrayıp hükümsüzleşiyor.. zaten Devati hz de yolun çok hızla çıkıldığını ama o makamda durmanın çok zor olduğunu yazmış.. vee..keramet ve şifa kafirlere de veriliyormuş.. bunlara takılmak ancak cahilce işlermiş, bunu da anladım.. esas istenense “EY İMAN EDENLER İMAN EDİNİZ bölümündeki KULLUK BİLİNCİYMİŞ “..teşekkür ediyorum.. bunları öğrendikçe Sevdiğim ; öyle özel şeyler görüp yaşamadığım ve hiçbir hale sahip olmadığım için çok şükrediyorum biliyor musun.. sıradan basit ve istenildiği gibi kul olmak çok özel bir şey bence..


akşam..50. yaş günü..zirve kariyerler dairevi pistte fora..tıstaka tıss..onlarda kendi hallerine göre kalplerinin zikrini yapıyorlar; kendi halvet dairelerinde işteJ…ve ertesi gün evime dönmek için yolardayım yine.. otobüsün camından rengarenk giysiler içindeki her bir nokta insana bakıyorum.. bir şarapçı şişeyi sonuna dek devirip onu yolun kenarına fırlatıyor.. sonrada ara sokaklardaki yokuşu tırmanıyor.. Ya Rabbim diyorum, bunların hepsini tanımak zorunda mıyım?!!..istemiyorum. .dayanamam ki.. ben kendime daha tahammül edemiyorum be Sevdiğim…çok canım acıyacak ama bil yaniii..işte aklıma kuş tüyüm geldiği her defasındaki gibi, birden, nedense ağlamaya başlıyorum yine…artık yazdıklarım ve hayatım bir masala dönüşmeye başladı Sevdiğim.. kendimi külkedisi gibi hissediyorum.. evimdeyim.. Allah hepimize sığınacağımız tertemiz –huzur dolu evler-maddi manevi sağlıklı beden evleri versin inşallah..ve aminn..


gece..gözlerimin önünden maytaplı yıldızlar akıp geçiyor yine. .uyuyorum…bir yerdeyim.. benim bir siyah ekranım varmış Sevdiğim..katlanıyor..onu çıkarıp duvara asıyorum.. boydan boya dev bir tv ekranı oluyor.. orada Seni seyrediyorum
J.. başkaları da geliyor..kıskandığım halde izin veriyorum.. sonra Sen yanında birkaç sadıkınla geliyorsun.. çok hoşuna gidiyor ..biraz izleyip yan tarafa gidiyorsun.. bende peşinden gelmek istiyorum.. biri önümü kesiyor. . kadınların oraya geçmesine izin vermiyor muşsun.. üzülüp geri dönüyorum ve bana karşı aldığın tedbirine hiçbir şey yapamıyorum tabii…söz dinliyorum her vakit ki gibi..((*istemezsen gelmem biliyorsun..bakalım beni latif esması ile onlardan koruyabilecek misin yine…beni çok incitiyorlar ..ama yapacak bir şeyim yok..))

ertesi gece..bir anda uzaya tam gaz hızla akan o DNA sarmalına benzeyen şeye bakıyorum.. aman Allahım bu ne hız ve o ne peki? Uyuyorum.. bugün Cuma.. uyurken kendimi görüyorum.. koltuktayım.. Sende ilerdeki koltukta 50. yaşındakiyle sohbettesin.. birden neşeyle ayağa kalkıp çocuğa sesleniyorsun: ”şuna bak!! ..nasılda ayaklarını Bana doğru uzatmış uyuyor “diyorsun.. ben gülerek Sana bakıyorum.. ama öyle keyifli ki, uyanıp doğrulamıyorum ..sonra iki tane baba?!!..şu sıra hep onları da görüyorum.. onlar sahtemi gerçek mi henüz bilemiyorum Sevdiğim..:)ama masalları ve bizi çok sıkı takip ettiklerini anlıyorum..Sen onları çok iyi biliyorsun bence…


ve LATİF ESMASI NI YAZMAM GEREKİYORMUŞ, ANLIYORUM.. birde sahabiler.. sahabeler hakkında hiçbir şey bilmiyorum ama bugünkü efendiler ve etraflarını gözlemleyerek Sana bu konuda çok şey yazabilirim.. her zaman Senin etrafında ancak birkaç kişi gördüğümle- diğerlerinin hali harabiyetlerini de yazabilirim tabiii…ama ne kadar izin verirsin bilemem…ne kadar sahtekar olduğumuzu kaldırabilir miyiz Sence?hıı?!!

pazartesi..Demirli hocama tel açıyorum..masalları okumuş..”güzel” dedi.. (Jisterse demesin; buraya yazarım biliyor..J)ona derslerinde hep anlattığı o kuş tüyü hikayesini söylemesini istiyorum.. “tamam ..Feridettinn Attar’ın Mantıku’t Tayr kitabını açıyorum” diyor..

SİMURG BİR GECE YARISI ÇİN ÜLKESİNDE GÖRÜLDÜ..ORADA KANADINDAN BİR TÜY DÜŞTÜ..BU SEBEPTEN HER ÜLKE BİRBİRİNE DÜŞTÜ..HERKES O TÜYDEN BİR NAKIŞ ELDE ETTİ..O NAKIŞI GÖREN HERKES İŞE KOYULDU..”

“tamam, yazdım “diyor çocuk..hocam şimdi sorum ARAF?..Demirli Hoca bilinen anlamı söylüyor..cennetle cehennem arasındaki yüksek yer..çocuk” ben başka anlam istiyorum,Arabi hocam ne diyor..hoca:O,arafın İnsan-ı Kamili işaret ettiğini söyler diyor..çocuk tamam benim istediğim anlam buydu ve benim için ARAF DÜNYA da demek aslında diyor ve ekliyor..sonra sorum olunca yine ararım olur mu?”.. ”tamam, ne zaman istersen” diyor hoca ve teşekkür ediyorum.. ben ne bahtlı bir cahil talebeyim değil mi Sevdiğim..danışma kurulum bile imtiyaz yaniiiJ


Sevdiğim, az evvel facebookta bir şey izledim..bu face kanalında en popüler kliplerin bir numarası maşallah-inşallahçı birinin..hani,eskiden hayatta canından başka hiçbir şeye sahip değilken; istidraci =bugünki haşhaşi sıfat elbisesini giyen = yaşayan mana tarzı ile tüüm zenginlerin kolejli çocuklarını ve servetlerini iç ederek versace altın yaldızına buladığı-oradan buradan toplama ilimle yazılmış, bedava dağıtıldığı halde hiiiç okunmayan kitapları olan.. hani insanları inşallah maşallah kuklaları ile tuzağa düşürüp yaptığı şantajlarla ağına düşüren.. işte facede tap10 listesinde o, nambır van yani.. işte onun en son van numara” çıstaka çıss taklı klibine” başka bir ülke halife hanedanından cevap gelmiş. Yanında kılıcı ,başında tacı,arkasında hanedan armalı bayrağı bile var.. Şimdi onu izledim.. inanamadım…keşke Sende onları görüp dinlesen.. insanda ne din kalır ne iman….bizi bunlardan kurtarmayacak mısın hala peki? ve biliyorum ki, neden kurtarmayacaksın?.. çünkü biz hz Peygamber Efendimizi öğrenmediğimiz müddetçe; bizim sahteliğimizin zuhuru olan bunlarla idare etmek zorundayız..vakta ki biz düzeleceğiz.. başımıza da adam gibi adamlar gelecek inşallah ve maşallah ve aminnJJJ


ve bugün 14 .2.2012=O Sevgililer günüymüş…benim Seninle antlaşma tarihimse 16 şubat.. yani bizim sevgilier günümüze 2 gün varJne güzel bir geceydi..kar,buz gibi soğuk bir hava..ve başıma yağan yağmur kar.. üşümüyordum üstelik.. ve ben o zaman ,içinde yaşadığım cehennemime; bahar sevinciyle uça uça dönüyordum…


*********

İlme'l-yakîn, yani kitâbî ve şifâhî bilgiyle elde edilen imân, akıldadır.
Ayne'l yakîn,
yani manevî görüş (kalb gözü) ile elde edilen imân gönüldedir.
Hakke'l-yakîn, yani buluş ve oluşla, içinde yaşayarak elde edilen imân cândadır. Cân ile olan imân cân ile gider. Cennet, Tanrı'nın lutfu nûrundandır. Cehennem, adâletinin tecellîsidir.
Toprak Tanrı'nın nûru; su, hayâtı, yel (hava) heybeti; od (ateş) hışmının (öfkesinin) tecellîsidir. Toprakla suyun yeri Cennet'tir, yel ile âteşin yeri Cehennem.. yunusluk mesleğinden bir YUNUS” (Mustafa Tatcı’dan alıntıdır )


HurŞit’imden MürŞit’ime bir tutinin güncesiSevdiğim bu bölümde çok zorlandığımı fark ettim..ben her şeyi, bildiğim her anlamda düşünüp, aynı istediğim tek bir manaya getirebilme ve yine anında birden dağıtabilme J potansiyeline sahibim biliyorsun.. ama bunu yazıya döküp- bilmediğim ve hiç anlamadığım ilimlerle anlatmak çok zor zanaatsal bir sanat..yani bunu benim yapmaya çalışmam korkunç bir ironi..ama güzel yanı da şu.. ilmi ledün sahibi olup, ilmi, kendi gönlünden sadır olmayan herkes; en yüksek ilim sahipleri dahi, okuyarak, kitabi ilimlerle o şeylere sahip oluyorlardı… ve bu yüzden de: ilmi isteyene ,çalışana, Yüce Yaratıcımız sonuna dek veriyordu.. ve bizim dinimizde ilim öğrenmek-tefekkür etmek her Müslüman için farzdı..ve dolayısıyle ,kendimi her ne kadar ayıplayıp kınasam da;bu ilim, benim gibi sıradan, en cahilinden bir ev kadını için bile farzdı. .yani hepimiz ilim öğrenmeye el mecburuzJ


 öğreneceğiz ki bizi kandırmasınlar..öğreneceğiz ki; şeytanların-cinlerin-uzaylıların oyuncağı olmayalım…öğrenelim ki kendi İseviyetimiz olan Ruh'umuz: kendi ak minaremize indiğinde, ismi CAMİ olan ÖZ BEN; gönül mabedimde İMAM olduğunda artık kıyametim kopup uyanmış ve kıyama kalkıp ayağa dikilmişimdir.. ve tüm hücrelerim saf durup namaz kılmıştır..secde etmiştir..Ruh padişahını onaylamış ve ALLAH’IN EMRİNDEN OLAN RUH’a biat etmiştir..bunu idrak edip anlarsak eğer: önüne gelen salağın” ben mehdiyim , ben yenileyici resulüm,ben 100 yılın mücehhidiyim” safsatalarına da inanmayız tabii
Jmümin aynı yerden topuğunu bir daha ısıttırmaz..mümin uyanık olur…

Sevdiğim bu bölüm için, akrabam ve Kamil amcamın talebesi olan Sevim istediğim harflerimi yolladı..sadece geldikleri gün bir defa okudum o kadar..nasıl yapacağımı ve nasıl toparlayacağımı bilmesem de her zaman ki gibi yazıyorum işte..bakalım ne olacak?!!alıntılarıma kendi yorumlarımı her zamanki gibi harmanlıyorum izninle..çünkü henüz nasıl anlatacağımı ve sıralamayı nasıl yapmam gerektiğini toparlayamadımJ..



HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ

Sevdiğim ben anladım ki esmalar dişil özelliklerinden dolayı eski uygarlık tasavvuflarında İLAH-Tanrı’nın melek kızları olarak algılanıp tasvir edilmiş…((*ve bize Yaratıcımız bir gün soracak:” hangi suçu için kız çocuklarını-esmalarımı- diri diri toprağa gömdünüz”ve bize emanet edildiği halde hakkını verip açığa çıkartamadığımız esmalarımızın; toprakta tohum halinde bırakmanın ,sulayıp büyütüp, yetiştirip gölgesinden yemişinden faydalanacak hale getiremeyişimizin HESABINI bir gün,hepimiz muhakkak ki ALLAHA VERECEĞİZ....) )

vee..yeryüzünde tanrılıklarını ilan edenlerde; kız çocuklarını Allah’a, erkek çocuklarını ise kendilerine isnat etmişlerdir....bu hz. Kur’an da da ayetle sabit değil mi ? zaten Kabe’ye konan hübel=marduk=tammuz=bal& eril baba-rahman tanrısının 3 kızı vardır..lat,menat uzza…burada 4 lü bir sistem var aslında.. her şeyde olduğu gibi…hava ,ateş, toprak ve su.. tabii bu maddenin birde anti maddesi: soyut toprağı,soyut suyu,soyut ateşi,soyut havası vardır..yani her şey 8 li sistem üzere hayat bulur..bir varlığın” KUL” OL’ABİLMESİ İÇİN MANASI VE MADDESİ BİR OLMASIDA LAZIMDIR…

hatırlayalım lütfen Sevdiğim..Marduk nerde ilk görünüyordu?!.. suyun üzerinde –tiamat canavarı yılan ejderine binmiş bir halde; latif bir suretle,bir yüzü cemal-arka yüzü celal halde eski Sümer’de değil mi..

yani demek ki ister Allah deyin, isterseniz Rahman ikisi de bir diye isimlendirilen HAKK’ın belireni İLK İNSANIN, ilk tezahür hali LATİF idi....LAtif..ve bu sembol resim-surette Mardukun içinden tüm gökyüzü değirmensel döngülü galaksi sistemleri ile donatılmıştır..ve tüm galaksilerde-tekerlekler halinde birbirlerine bağlıdır..bunlar ayrıca bir saatin dişlilerine de benzerler.. yani Marduk; o zamanın Kutbul Gavsil Azam-ı İNSANI KAMİL’idir..ve O’ nun sisteminden açığa çıkan her şey O’na göre dişil prensiptir ve çokluktur..tüm isim ve sıfatlara Camii=toplayan=tevhid eden etken ve edilgen olan BİR ALLAHın zuhur mahallidir..çünkü tüm esmaya CAMİİ OLAN sadece ALLAH LAFZIDIR.VE KENDİ DİLEĞİ İRADESİ İLE RAHMAN=HORUSRA-İNSAN-I KAMİLDİR...ALLAH=el takısı alarak tapınılan,bilinen belli bir İLAH demek olan ismi tüm isimlere camii olan ALLA dür…buda bize ispat eder ki tüm esmaya CAMİİ AD-İSİM OLAN ALLAH LAFZI KELAMI DAHİ, KENDİ İÇİNDE SEYRÜ SÜLÜK EDER ..BİR ÇEMBER ÇİZER..KENDİ İÇİNDE KELİME-İ TEVHİDİ YAŞAR..
((* E/A(eski Sümer’de EA=bahri zat-okyanus tanrısıdır..AN ve nin oğludur..yani horusRA dır..yani varlık sahasına inen madde ADEMi))

Evet Sevdiğim demek ki başlangıçta suretsiz suretimiz LATİF miş..ve buda bize LETAİF NOKTALARI olarak islam alemince bilinen,uzak doğulularca da çakra-şakra diye isimlendirilen haller camiisiymiş..

Manası Muhammedi ilahi zat aleminden gelen: güneşsel feyizler-hikmet-himmet-nefes. Vücudda ki mekan makamları:Ten kafesi-Göğüs kısmı-İki meme alt ve üstleri.Kısaca madde bedenimizin Anasırı erbağası olan maddi ateş,hava,toprak,su yun diğer 4 lü anti maddi=manevi yapılarıdır..
***


İmâm-ı Rabbânî Ahmed Sirhindî’ye göre Letâifler
Rabbânîyyun için Seyr ü Sülûk Rehberi
Letâif, latîfe (ince, nâzik, şeffaf şey) kelimesinin çoğulu olup, tasavvuf ıstılâhı olarak insanın hakîkatını oluşturan katmanları ifâde eder. Bunlara rûhun mertebeleri veya farklı boyutları da denebilir. Bir başka târife göre letâif, duyu organları ve aklın sağladığı bilgilerin ötesindeki mânevî gerçekleri bilmemizi sağlayan hassas bilinçaltı yetenekleridir.

İmâm-ı Rabbânî Ahmed Sirhindî’ye göre insan, on letâiften oluşmaktadır. Bunlara “Letâif-i Aşere” adı verilir. Bunlardan beşi Âlem-i Emr’e (ruhlar âlemine), beşi de Âlem-i Halk’a (yaratılış âlemine) âittir.
Âlem-i Emr’in beş latîfesi “kalp”, “ruh”, “sır”, “hafî” ve “ahfâ” olup “letâif-i hamse” veya “cevâhir-i hamse” (beş latîfe) diye bilinirler.
Âlem-i Halk’ın beş latîfesi ise “nefs” ve insan bedenini oluşturan “dört unsur”dur (anâsır-ı erba‘a: Toprak, ateş, su ve hava). Bu dört unsurun da nefse dâhil olduğu kabûl edilir. Letâif-i Sitte (altı latîfe) dendiğinde Âlem-i Emr’in beş latîfesi ile “nefs”ten oluşan altılı grup kastedilir. “Letâif-i Seb‘a” (yedi latîfe) dendiğinde ise bu altılı gruba dört unsurun “latîfe-i kâlebiyye” (beden latîfesi) adıyla tek bir latîfe olarak eklenmesiyle oluşan yedili grup kastedilir.
Letâif-i sitte (altı latîfe) iç içe geçmiş halkalar şeklinde düşünülebilir. En dış halka nefs, onun içindekiler sırasıyla kalp, ruh, sır, hafî ve ahfâdır. Bunlar insan rûhunun farklı mertebeleri ve boyutları olup bir içteki, dıştakine göre daha hassâs ve yüksek seviyelidir.( alıntıdır)


BU LETAİFİ BEDENİ YAPILAR BİRER MANA ALICISI HAKKA YAKLAŞIM MERKEZLERİDİR.İHLAS SURESİ AYETLERİNE TEKABÜL EDER;

1-KULHÜVALLAHÜ AHAD-KALP -TOPRAK(soyut)-Soyut Ademiyettir(sol meme altı)
2-ALLAHUSSAMET -RUH -SU(soyut)-Meleküti İbrahimiyet (sağ meme altı)
3-LEMYELİD -SIR -ATEŞ(soyut)-Museviyet kanalı(feyiz akışını sağlar)(sol meme üstü)
4-VELEMYÜLED -HAFİ-HAVA(soyut)-İseviyet(ceryanı feyz akışını sağlar) (sağ meme üstü)
5-VELEM YEKÜNLEHÜ KÜFÜVEN EHADAHFANEFİS(maddesi)Muhammedi,şamül- cami bir dengeyi üstünlük olup yukarıdaki 4’lüyüde kapsamı içine alır.(Beden yeri..hulkum denen gırtlak merkezidir..Buradaki feyzi akım Muhammedidir.)


Ruhun sırrı KALP,kalp sırrı BEDEN,beden sırrı TOPRAK,turab sırrı RABBÜL ERBABdır.
İnsan üzerindeki letaifler insan için bir semadır,yükseltidir Ayet:”rızkınız semadandır” 


1.SEMA;SEMAİ DÜNYA-LİSANINDIR. HAYIR VE ŞER HER ŞEY İNSAN KENDİ DİLİ İLE SÖYLEDİĞİ SÖZDEN BULUR…ektiğimizi biçer ve yeriz misali..herkes eliyle getirdiklerinden hesaba çekilecektir misali…demek ki, dil beytimizi pak edecekmişiz evvela..
2.SEMA;ALEMİ KALP-MAKAMI ADEMDİR..soyut toprak..
3.SEMA;ALEMİ RUH-MAKAMI İBRAHİMİYETTİR.soyut su..Zatülbahttan varid olan ilim, kudret,semi, basar gibi feyzi ahdes ruha nuzül ediyor.
4.SEMA;ALEMİ SIR-MAKAMI MUSEVİYETTİR..soyut ateştendir
5.SEMA:ALEMİ HAFİ-MAKAMI İSEVİYETTİR.soyut hava..
6.SEMA:ALEMİ AHFA-MAKAMI MUHAMMEDİYETTİR
7.SEMA;SEMAİ NEFSİ KÜLLİYEDİR-ALEMİ MÜLK VE ALEMİ CEBERUTTUR. batındır.


KÜN emri ahfamız nefsimize yönelmiş FEYEKÜN dünyası “Nur’u Muhammediyetimizle ile nefsimiz ahfanın maddesidir.
LETAİFİ HAMSE DİĞER MANA: 5’i maddi=KESİF=ZULMANİ=NARİdir: Toprak,su,ateş,havadır,birde maddi olan kalp.( henüz bu kalbin soyut manası maddi ilim adamlarınca keşf edilememiştir. )
5’ide manevi unsurlardır” nuranidir.Bunlar kalp,ruh,sır,hafi,ahfadır.

KUN KAF:Harf değeri=100- RUHİ VÜCUD… KAF harfine külliyeyi Muhammediye de denir . Hz.İbrahimi ruh babamızın HI harfi İbrahimi oluşunu belirler.


KAF alemi- ..füyüzatı RAHman’nın ilahi gelişi ile güneşten arz-yerküreye inip oradan çar anasır bendlerine vurulup:alemi cemadat,alemi nebadat,alemi hayvanat,alemi insan baba ya gelişidir.. ziyay-ı ışık PARÇACIKLARIDIR,PARÇACIK GÜÇTÜR. KAF İNSANDIR ..

KUN FEYEKUN : KAF Muhammedi oluşumun saltanatıdır 1-Hayat,2-İlim,3-Kudret,4-İrade,5-Ses(kelam),6-Tekvin(yaratma),7-Aksat nötr denge …

tüm alemleri geçip babanın belindeki er suyu olan MENİ İNSAN; babanın alemi kara deliğinden &annenin alemi kara deliğine düşer..ve bir başka feza insan olan annenin göğüs boşluğundan inen MEZİ SUYUNA karışır…bir karadelikten başka bir kara deliğe düşer..bu fezada insan oluşumunu tamamlayınca: bu defada, anne fezasından yeryüzü alemine- ak deliğe düşer..burada Nur’u Muhammediye ile varlığını görür,bilir,yaşar….işte bu da insanca bir KÜNFEYEKÜNDÜR..ve bu hep böyle; birer birer farklı tekamüller içeren alemlerden ölüp; bir diğer tekamül alemine doğuşla sürer gider.....ÇÜNKÜ, ALLAH; HER AN YENİ BİR ŞANLA- YENİ BİR OLUŞUMLA- HER AN YENİ YARATIMLARDADIR VE O HER AN YENİ ŞENDE DİR..

ELİF: HARF DEĞERİ 1….DNA SARMALI-HABLİ METİN-LEVHİ MAHFUZ- FATİHA –ANAHTAR-KİLİT-NOKTALARIN MERDİVENSEL URUCU MİRACI-HAKK’IN YERYÜZÜNDE BELİREN HALİFESİ İNSAN…ELİF 7 tane noktanın üst üste miracı ile olur..ve her noktanın içinde ayrıca sicim( H) elifler vardır ..ve dahi bu henüz madde ilimcileri tarafından çözülemez bir muammadır..yeryüzünde nereye bir ip uzansa o ALLAHın üzerine düşer…Sevdiğim bildiğin gibi benim BAL10 lar üzerine yazmam hiç bitmez..belki de hep bal10 ları yazdığımı çok iyi bilmemdendir değil mi?ve hakikatte bundan başka da hiçbir şey yoktur…


FE: Harf değeri=80- İnsanın SOYUT- meleküti hali..
HE…harf değeri 5=O..beş katman: milk, meleküt, nasut, lahut, ceberut alemi
YEHarf değeri=10J-ATAYI ESMAJ YARATICI GÜÇ , ZİYAYI VÜCUT İNSANDIR.
mesela yediğin elma sana enerji vermez ama kendi enerjisini sana verir...YANİ ESMALAR KİME SECDE EDİYOR ANLAMAK LAZIM DEĞİL Mİ SEVDİĞİMJ

VAV..
sayı değeri 6.. 3 harften oluşur. VAV-ELİF-VAV. 1.vav..RUHİ VÜCUTLARIMIZ..2. vav ise; DÜNYEVİ BEŞERİ VÜCUDLARIMIZDIR..VAV ın içinde ELİF olmasından dolayı bu vücud muhakkak suret bulacaktır misalidir de..aynı aynaya benzettim ben şimdi VAV HARFİNİ Sevdiğim biliyor musun?.. İKİ YANI SANKİ LATİF BİR CAM.. SIRRI da ELİF ..DNA HABLİ METİN SARMALI..ve ANLAŞILDIĞI ÜZERE NE RUH BEDENSİZ-NE DE BEDEN RUHSUZ BİR ANLAM İFADE ETMİYOR..VE ASLINDA TASAVVUFUN NEDEN 3 SAYISI İLE RAKAMLARA BAŞLADIĞI SIRRIDA BURADA GİZLİ..çünkü her daim onların 3 ü 1 demek de ondan…teslisin hakikati..RUH-NEFS-BEDEN..RUH EMİR ALEMİNDEN OLDUĞU İÇİN O SÜVARİDİR..VE O PADİŞAHTIR..NEFS, RUH’A TABİDİR VE ONUN DEDİKLERİNİ ESMA TECELLİLERİNİ YAPMAKLA YÜKÜMLÜDÜR..VE BEDEN RUH SÜVARİSİ VE NEFS HEVA VE İSTEKLERİNİN BİNEĞİDİR..BURADA; YERYÜZÜ BEDEN-ARAF NEFS-GÖKYÜZÜ İSE RUH OLARAK BİR VE BÜTÜNDÜR..YANİ TÜM EŞYANIN EN MÜKEMMEL TECELLİ ETTİĞİ YER OLAN DÜNYA DIR….


NUN=harf değeri50 JJJGüneş,Ay,Dünya nın birliğidir..BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM dir.SÜLEYMAN’IN MÜHRÜDÜR...O, DAİRE-İ KÜBRA dır.. HATEM-İ MÜHÜRDÜR..O TÜM BAYRAKLARDAKİ TEK SEMBOLDÜR.. O ZATIN BAHRİDİR..HER VARLIK O SOYUT SUYUN İÇİNDEKİ RUH DAMLALARINDAN BİR ESMADIR..BİZ HEPİMİZ O ZAT-I BAHRİN ÜMMETİM ÜMMETİM DEDİKLERİYİZ..BİZ; O vücudun hücreleriyiz..

Bu 2 NUN arasında VAV vardır. “VAV’ da velilik vilayet makamı vardır. VİLAYETSİZ VELİSİZ, NE NEBİ, NEDE ÜMMETLE MÜNASEBET OLUNMAZ. NÜBÜVVET SOYUT ESİRİ BAHRİ MESCURİ ALEMDEN BAŞLAYARAK ESFELİ SAFİLİN OLAN ŞU DÜNYAMIZI DA İÇİNE ALAN OLAYLARDIR..

Peygamberani vasıf nübüvvet Kur’anca “KAF” ve “NUN” şifresindedir. Kur’ani Nübüvvet İNSANIN İLAHİ ÂLEMDEKİ PEYGAMBERANİ İLAHİ VUCUDUDUR. HEPİMİZ O’NDAN GELDİK VE O’NA DÖNECEĞİZ..” İnna lillahi ve inna ileyhi raciun…”
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
15.2.2012