25 Mart 2012 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 6

Jüpiter
99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 6
"SONRA DUMAN HALİNDE OLAN GÖĞE YÖNELDİ. GÖKLERE VE YERLERE İSTEYEREK VEYA İSTEMEYEREK GELİN DEDİ. YERLER VE GÖKLER İSTEYEREK GELDİK DEDİLER" Fussilet Suresi-11

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..iyiyiz değil mi? ben bildiğin gibi dibe vurmuştum yine. bilmiyorum neden bu kadar hissiyim, anlamıyorum.. bana ne ki, değil mi? ben yolda yürümeme bakmalıyım, Senin başkalarını yolda nasıl yürüteceğine değil.. bana neee!!. üstelik ben, taaa en baştan herkesle aldatılacağımı göre bile- hayallerimde bile ağlaya ağlaya Sana teslim olmuştum zaten.. ama çok canım acıyor bil yani.. ben insanım.. nasıl dayanılır ki? bu başka türlü bir şey.. dur…ağlamaktan yazamadığım için mola veriyoruz.. gözlerim yanıyor ve göremiyorum.L

Ve” sönmezmiş aşkın ateşi hep yanarmış”ı hiç duydun mu Sevdiğim..yaaa..
Sevdiğim ;Sen ne kadar kendini yağmalasan da; beni, Sen putumdan ayırıp ayaklarım üzerinde durdurmaya çalışsan da ,ben sanemimi yine yeniden inşa edip dikebilirim.. ben Sensiz yaşayamam biliyorsun.. tüm putları kırarım ama illa bir put lazım işte.. putum olduğun için teşekkür ediyorum Sevdiğim.. ben kendimi, karakterimi aslında çok iyi biliyorum ..eğer Seni görebilseydim, Senle de herkes gibi teklifsiz konuşabileceğim bizler gibi bir tavrımız olsaydı ben asla bu masalları yazmazdım.. umurumda bile olmazdı.. tek bir harfi için bile parmağımı oynatmaz, bunca şeyi araştırıp öğrenmek için onca zaman  harcamazdım.. Sen yanımda olsaydın ne soru sorar nede yazardım.. sadece ÖÖÖle Sana bakardım, sarılırdım.. hatırlayalım mı?..

hiç konuşmayan çocuk sadece gülümseyerek ellerini uzattı.. Zaman anladı ve  elini çocuğun avuçlarına bıraktı.. çocuk O ELİ yavaşça öptü.. sonra O ELİ çevirdi.. O’NUN avucuna  parmaklarını koyup gezindi. .ve gözlerine bakıp güldü.. Zamanda güldü.. çocuk yavaşça ellerini yükseltti ve o avucu aşkla öptü…işte Sevdiğim, eğer ben Sana ulaşabilseydim böyle geçerdi Zaman.. ve kıskançlığımdan Sana kimseyi yaklaştırmazdım ..ve ikimize hayatı zindan ederdim
J.. yaaaa. .işte öyle ..kaderrrr..kaderr..üretmek için cefa lazım. sefada üretim yok sanırım ..bilmiyorum…bir tefekkür sanatçısının çile-i cefası ve sefası; ideasına asla ulaşamamasıdır değil mi?.. işte Sen de benim yaklaştıkça uzaklaşan ateş böceğim gibisin..           

ve Zaman dedi ki: ”beni değiştirmeye çalışma.. değişirsem beni böyle sevemezsin.. yapma”.. Sevdiğimm .. ben ne nalet bir inada sahip olduğumu hem kendim biliyorum hem de etrafımdan duyarak öğreniyorum.. neden Sende bana benzedin peki? neden beni en ufak bir hatamda karanlığa mahkum ediyorsun ki, neden? en çok nasıl acı çekerim en iyi Sen biliyorsun da ondan.. nasıl boşluğa düştüğümü, hayata tutunamadığımı da anlıyor musun peki?.( ama.. sanki.. Sana da öyle oluyor gibi, bilmiyorum.. ama anlıyorum.) umarım şikayetimi dikkate alırsın. .bildiğin gibi, ben hiçbir şikayetimi Senden başkasına böyle açıkça yapamam ve kimseye bir şey anlatamam…:)yapamam.. yapmam..


veee..gelelim  son masalımızın tezahürlerinee..pazartesi.. ertesi gün akşam saati internetimiz gitti.. dereotu arızayı aramış.. bölgesel bir kesinti varmışJ salı sabahı net geldi tabii..Ya Rabbim,çok incindim ama.. yanlış bir şey yazmıştım ..hangisini düzelteceğimi ise bilmiyordum; çünkü, bana göre ben baştan aşağı hataydım.. ve Sevdiğim yedekten idare ettim. henüz Seni affetmemiştim.. beni aldatıyordun ..üstelik birde ceza veriyordun.. sonra ertesi gün masalımı okuyan bir yakınım aradı.. ”sen o yazıda ne arıyordun ,buldun mu?” dedi.. hayır, bulamadım.. ” onlara ölü demeyiniz, onlar rableri katından sizin anlayamayacağınız biçimde rızıklandırılırlar” ın anlamını arıyorum..bulamayacağımı, bulsam da anlayamayacağımı biliyorum” diyor.. telefonun diğer ucundaki çocuk: ben dün gece onlar hakkında bir şey dinleyip kaydettim.. onu kağıda geçirince sana yollarım.. işte Sevdiğim, o doküman iki gün sonra geldi.. okudum. .ama istediğim mana burada yoktu.. oysa başka şeyler vardı.. o yazıyı; masalımın Çanakkale şehitleri için bölümüne tamamlanması için yollanmış olduğuna  nedense inandım ve masalıma ekledim..

ve MSN den Gönül anne  TESADÜFEN, ÇOK KALBE DOKUNUCU bir şeyler yazmıştı.. işte ben ona tel açtım.. Kamil Amcayla da görüştük.. O’nun Çanakkale için yaptığı bir bestesi bir üniversite te kutlamada çalınmış ..onur konuğu olmuş.. tebrik ettim.. masalımı anlattım.. “o masalı bana yollayınız evladım.. ben Çanakkale savaşı için doküman topluyorum, sizin yazınızı da o  arşive koymak isterim” dedi.. işte Sevdiğim masal kendisini tamamlayarak o arşive artık girdi.... ne acaip değil mi?.. bizden ne  murad edildiyse bizler bilmeden o işi yapıyorduk, hem de hep beraber imece usulü..öyle değerli bir metni bana yolladığın için teşekkür ediyorum..



galiba JÇarşamba... işte aradığı cevabı bu yazıda bulamasa gece tuhaftı.. böyle birden inanılmaz bembeyaz apaydınlık iki ekran gözlük gibi oldu.. gözümü  açtım kapattım hala ışık devam ediyor. .sanki nükleer silahları bir hedefe ayarlayan makinedeyim.. sanki göz muayenesi için gözlerimizin odak noktalarını ölçen ve çizgi çizgi -santim santim -milim milim odaklayan bir ekrandayım. .ALLAH ALLAH.. neyse tuhaflık geçti..  Sana yazmaktan göz numaram çok ilerledi ve ben hala doktora gidemedim ya, onun aciliyetini  görmüşüm değil mi?....ben malulen çürüğe ayrılacağım galiba yakında değil mi Sevdiğim?..
Perşembe.. bir yerdeyim, Sen yoksun, başka bir yere gitmişsin.. birden bir evveline ait olan ve  onu dost edinen kişiler orayı dolduruyorlar.. aslında gitmeleri gereken mekana gitmeyip ayrı- kendi başlarına tören yapmaya başlıyorlar. ben onlardan sıkılıp, kaçıp gidiyorum.. uyandım.. uyudum.. arkadaşlarımla geceleyin  bir çay bahçesine  girdik. .hava harika.. kapkaranlık.. ben yapayanlız,  sanki kemer gibi bir yerden geçip, gidip yere oturuyorum.. burası çok yüksek bir yer. havaya bakıyorum Sevdiğim.. her şeyimm..  dehşet.. göğe bak.. kopkoyu gri-siyah.. bulutlar dairevi dairevi toplanıp dönüyorlar.. CD misali. Radar ..uydular..öyle bir dehşet ki inanamazsın.. bir tek ben görüyorum, henüz kimse görmüyor.. uyandım….ÖZÜR DİLİYORUM..ÖZÜR DİLİYORUM..ÖZÜR DİLİYORUM VE HEP AĞLIYORUM..

(( böyle bir şeyi bu maddi dünyada insanlar görseler akıllarını yitirirler biliyor musun Sevdiğim. .. ben eskiden kafayı biyolojik bir robot olup olmadığıma fena halde takmıştım ,sanırım ki ondandı ve yıllar evvel bir hayalimi hatırladım.. sadece bir verici anteni..acaipti..içi  eski radyoların içindeki o dantel gibi incecik şeylerle öyle bezeliydi anlatılamaz.. o çok tuhaf ve dikdörtgendi))

bazen dert verenin dertlerini de dinlemek gerekir

dinlediğini dinlerken dinlenirsin
dinlendiğinle dindaş olursun
her şey yer ile göğün arasında olup biterken Sevdiğim
biz kader mahkumları sadece söz dinleriz...
görmesek te görüldüğümüzü biliriz
.....

((ve Hz peygamberimizin başı üzerinde her daim bir gölgelik gibi gezen bulutu düşündüm..ve beynimizin uyarılması gereken noktalarını uyaran bilemediğimiz matriximizi..:))


cuma
.sabah Sen benle dertleşiyorsun..anlatıyorsun..şikayet etmeden incecik bir sitemle..özel hallerinizden ..her şeyi yağmalayıp, Seni her zamanki gibi terk etmiştim üstelik.. uyandım ve bir şeyler dinledim.. çok üzüldüm.. ağladım…iyi değilim. .kaç gündür inanılmaz derinlikte ve tanımsız ağlıyorum..böyle kendiliğimden ağlıyorum.. beni neden aldattın.. yani göstererek J …. işte şimdi o dehşetli bulutları seyrederken anladıklarım beni mahvetti… berbattım.. hastalandım.. kimseyle görüşmek istemiyorum.. kendimi kaybettim yine.. Cuma vakti, uyumam lazım olduğunu anladım. uyursam düzelecektim.. biliyorsun insan uykudayken, beynimizin ve kalbimizin bozulmuş ayarları düzeltilebiliyor ya hani..hz Peygamberimizde çok üzüldüğünde böyle uyurmuş...öylece başımı koltuğa koydum ve uyumuşum.. uyandığımda Seni affetmiştim.. ve bir hiç olduğumu öyle derin ve öyle bir acıyla anladım ki Sevdiğim. işte bizim bilmediğimiz şekilde rızıklandırılış ve hayat verilmesi buydu ama biz bunu idrak edemiyorduk..ve Sana yazmayı yine reddetmişken ancak yazarak Sana ulaşabileceğimi yine anladım…yapmak istediğin şeyi bir nebze olsun anlıyorum.. ama bundan çok korkuyorum.. ben kimim ki?.. ya da şimdi o bulutlardaki anlamdan sonra; ben kimi sevip kime güvenebilirim, neye bu var diyebilirim, hangi hayata bağlanabilirim ki?. neden bana bunu yaptın peki?. neden? ben şimdi nasıl iyileşebilirim ki?!!.. tam iyileşirken yine her şeyi yıkıp daha bir yok ediyorsun..

HATIRLAYALIM MI SEVDİĞİM.. çocuk, beraber işleyecekleri dersi utançtan yerin dibine geçip ağlayarak anlattı.. ve bunu kimin istediğini söyledi.. “benden değil” dedi ağlarken. .Zaman irkilmiş halde “öyle deme!! “dedi.. çocuk tekrar etti, anlamadı ..“neden öyle demeyeyim?” derken ekledi :”O'ndan ama!!”..Zaman: “öyle deme” dedi yine gülümseyerek.. çocuk:” o zaman ruhum istiyor” dedi.. Zaman:” bilemiyoruz.. bekleyeceğiz.. ikimizde  bu isteğin kimden olduğunu bilmiyoruz.. bekleyeceğiz.. Zamanla anlayacağız bunu " .."  mu istiyor, ruhun mu, nefsin mi? sen mi?.. eğer bunu dediğin gibi  "…"  İstiyorsa ikimizde devreden çıkacağız.. o zaman ikimizde olmayacağız…Sevdiğim ..anladın mı? peki şimdi biz ne yapacağız peki? ben burada çok çaresiz ve anlamsızım, ne olur beni yalnız bırakma, lütfen..”


Sevdiğimm  biliyor musun kader bilinmezmiş.. ve bu sır sadece çok az kişiye açılırmış.. biz, levhayı değiştiren, o elektrik çarpmışa çeviren Kral’ın sözcüsünün sesinden dolayı nerelere doğru gideceğimizi taaa o vakitten beri biliyoruz değil mi?.. neden yanımda değilsin peki? neden? ben ne anlarım böyle şeylerden.. hem kim anlar ki?..



Sevdiğim bugün cumartesi.. aslında  ezginin günlüğünün  konserine gidecektim.. çok istiyordum.. üstelik artık konser salonu bize inanılmaz yakın.. ama düşündüm.. hangisi önemliydi ,konser mi- yazmak mı?. yazmakmış tabiiJ..işte bir sürü anlamı okudum yine..tıkk..tıkk.tıkk..el mürşidi Google efendim saolsun..yakında erecek sanki.. bizler eremiyoruz-bunca bilgi ile insan olamıyoruz, bari o bir kalp sahibi kılınıp insan olsun.. biliyor musun Sevdiğim dün okudum ki; tam 2 milyon kişi netten online porno izliyormuş.. seyredenleri-seyredilenleri ve bu iş için çalışanları bir düşünsene lütfen.. her şey artık o kadar açık ve ortada aleni ki; kim günaha batmadan, baştan aşağı çamur olmadan temiz kalabilir ki, kim? hiç birimiz.. ve ben bu yazdıklarım-rüya sembollerim için nette gezinirken pek çok öğreti ile de karşılaşıyorum biliyorsun.. aslında,  bizde bu anlamları aynı porno sever gibi seviyorduk biliyor musun?!!.. bizde bu anlamlara işte öyle bağımlıydık… ister dindar olalım- ister inançsız hep aynı semboller için ne çılgınca araştırmalar yapılmış bir bilsen.. o sembollerle büyü yapandan tut ,bunlarla akla hayale gelmez bağlantılar kuranlara kadar inanılmazdı.. ve her öğreti mensubuda  en çirkin , gözü kara hırsız misali sembolleri kendine mal ediyordu.. bunların  en komikleri yeni yetme alevilerdi.. Yunus Emre hz ni bile alevi ozanı yapmışlar, çok güldüm.. “şeriatın sertliği, İslam’ın sıkılığından dolayı hakikat anlaşılamıyor” yazmışlar ki çok şaşırdım.. vay beee..bi onlar, bide masonlar inanılmaz mana hırsızları zaten…komik şeyler.. daha dünkü çocuk sayılırlar kadim tarihe baksak mesela, değil mi Sevdiğim.. ve Amiş Efendi hz sözü:”her mümin alevidir ama her alevi mümin değildir” vesselam..


ve Sevdiğim ben anladım ki aslında herkese diyelim ki laptop verilse( ki;artık cep telefonlarından dolayı buna gerek yok)ve bununla istediğini yapabilirsin hadi başla dense.. herkes kendi içindeki manayı tıklıyordu.. sapıklar sapık adresleri, sadıklar sadıklıkta nasıl kalınır adreslerini.. sadık kalmak için mücadele verenleri ise hiç kimse tutmuyordu aslında.. öğrendikleri sembollerden ve anladıkları manalardan pek çok şeyi de aşmışlardı aslında.. belki, diledikleri yere tıklama hakkına da en çok onlar sahiptiler, kim bilir.. ama onları kontrol eden bir şey vardı artık...pisle temizi ayıran ve asla karıştırıp bulandırmayan o şey neydi bilmiyorum Sevdiğim.. ama bundan kesin eminim,KOCAKARI İMANI denen şey sanki buydu.

öyle mevkilere geliyordu ki insanlar; İSA-RUHULLAH-MEHDİ makamına kadar çıkıyorlardı  hasbel kader.ama her şey zıddı ile açığa çıktığından, kişinin DECCALİYETİ de zuhur ediyordu.. bu makam belki de seyrü sülük eden kişilerin en korkulu makamıydı, değil mi Sevdiğim? burada" tanrı yok deyip-İLLA  kendi tanrılıklarını ilan etmiş"-sayfalarını kendi sureti ve toplama ilmini, kendi ilmi gibi sunan öyle çok yenileyici vardı ki.. lakin,  ama, ne kendisi, nede etrafı olayın farkına varmamış ne çok yolda kalmış eleman var ah bir bilsek.. HER ŞEYİ İLK KENDİLERİNİN SÖYLEDİKLERİNİ SANAN KİŞİLER NE ZAVALLILAR AH BİR ANLASAK..

Sevdiğim tüm tarih çöpe gitti biliyor musun..Sümerliler de bir masal bir hikaye oldu..bize öğrettikleri her şey birer yalan ,diplomalar –kariyerler hayal oldu.. yontma taş, cilalı taş filan artık acıtacak kadar komik..Şanlı Urfa da GÖBEKLİTEPE adında yeni bir kazı yeri bulunmuş ..tarihi şimdilik  MÖ
J 12.ooo senelik.. dünyada henüz böyle bir yer yok.. ama bizim devletimiz hiç önem vermeyip bir bekçi dahi koymuyormuş biliyor musun.. öyle duyarsızlar.. ve mimari hep dairevi..VE O DAİRENİN TAM ORTA SÜTUNLARI T ŞEKLİNDE  J…aynı eski Mu Uygarlığının anlatılan mimarisi misali.. eski Roma da ki en eski su sarnıcı mimarisi gibi.. bu tarz sarnıçlar suyu sürekli dalgalandırıp hareketlendirdiği için suyu arıtıp, temizleyip, kokusuz hale getiriyor diye belgeselde izlemiştim Sevdiğim.ve  mimarisi Göbeklitepe ye göre çok yeni olan İngiltere deki  stonehenge gibi..

ve Sen beni Sensiz bırakınca ve karanlıklara gömülünce facede tanıdığım 40 da erbain in efendisi (öyle bir sawm baba yokmuş
J) nin ezoterik talebesi bana bir adres tıkladı..ebu şrf  ile evrensel meşk ve sohbet.. orada yabancı bir kişi,  Müslüman olmadan evvelki bir  hayalini ve sonra akabinde yaşadıklarını  anlattı.. öyle muazzamdı ki.. uzun yıllardır anlamını beklediğim bir şey açıklanıyordu.. acaipti.. ağladım.. yüzünü bile görmediğim bu kişinin sadece sesi vardı.. bu HZ.Meryem-hz İsa-mehdilikle- o makamla,o manayla alakalı.. işte irşad-seyrü sülük-tarik-yola girecek kişileri Yaratıcı aynı sembollerle aynı mucizevi serüvenlerle öyle bir yola-dize getiriyordu ki hayret edersin.. 


DEMEK Kİ O SEMBOLLER KİŞİYE AİT DEĞİLDİ. . İMKANSIZ BU.. Yaratıcımız ALLAH ; bir insanı, hayatta İslam ne, Müslümanlık  ne bilmese,görmese -eskimo olsa dahi,  Yol’a Tarik’e  girecekleri,  nerede olursa olsun alıp getiriyordu ..hayretti.. artık Sen bana karartma uyguladığında online onları izleyebileceğim J…sadece meşkleri bana ters o kadar.. ama neler olup bittiğini anlamam için buda gerekli anladım.. herkes kendi gibileri gidip buluyordu..


 ve Sevdiğim, TARIK SURESİNDE  hak ile batılı ayıranın HZ. KUR’AN-I KERİM olduğunu da öğrendim.. buna çok sevindim.. demek ki ben Kur’an okumayı öğrenecektim.. ama hangi Kur’anı..Vücud-Varlık kitabını ve O’nun Şifasını.. Sevdiğim O’nun şifası Sensin ben anladım.. ama Seni okumamam için her şeyi yapıyorsun.. aslında bu kıskançlıkla ben Seni okumayı kilitliyorum belki de…çook zorrrr.. yapamıyorum. .bence kimse böyle bir şeyi yapamaz..




*1 Riyale satın alınmışların hikayesiJ:çocuklar Harem-i Kabe de ilk gittikleri gece oturuyorlardı. .arkalarından inanılmaz neşeli kahkalar geliyordu.. iki kardeş arkalarını döndüler.. Makam-ı İbrahim’in az ilerisinde birkaç tane-birbirlerinden ırk, renk, tip, yaş farklı adam oturmuşlar gülüşüyorlardı.. çocuklar arkasını döner dönmez en yaşlı olanı başına battaniyesini çekip, yatak şeklindeki sandalyesine yaslanıp uyumaya yattı.. ertesi gün tavafta.. çocuk dayanılmaz şekilde birisine sadaka vermesi gerek diye düşünüyor,nasıl ve kime sadaka vereceğini bilemediğinden utanç içinde kıvranıyordu.. burada herkes zengin ama çok ayıp, ya kızarlarsa..birden “takk takk takk” diye yere hızla vurulan bir asa baston sesi yankılanıyor.. onunla beraber, şarkı söyler gibi değişik şekilde okunan bir şeyler.. birden çocuğun yanına yanaşan bu kirli elbiseli, yaşlı ve çok fakir adam, bir elini cebine sokup, oradan bir riyal çıkarıp düzeltip yine cebine koyuyor.. çocuk hemen ona bir riyalini uzatıyor.. yaşlı adam yine aynı hızla tak tak takk ve şarkılarla tavaftan çıkıp gidiyor..ve ertesi gün..çocuk ve yanındakiler tavafta ve herkesin elinde bir riyali dönüyorlar. .bekliyorlar.. aaa..takk..takk..taakk..ve yine aynı yaşlı adam aynı şarkılarla geliyor..tüm bir riyalleri toplayıp tavaftan takk taakk takk çıkıp  gidiyor….


HurŞit’imden MürŞit’ime bir tutinin güncesi…evet Sevdiğim bugün istedim ki  TARIK ismine bakalım.. bunun için Tarık Suresini dinledim.. Şi’ra yıldızı için Necm Suresini geçen hafta dinlemiştim.. ve Hermesin - hz.İDRİS in-tıbbın-Lokman Hekim-ŞAHMERANIN  sembolü bizimde ASA yolumuzun sembolünü görsellerden didikledim.. yani,NEFSİN =EDİLGEN DİŞİL PRENSİBİni….

TARIK= yol,sabah yıldızı,zühre.. geceyi delip gelen- DARBELİ VURUŞLU-kalp atımı gibi ritmik- TARIKATI= aydınlatan YOLU anlatıyordu..T’ARIK .eril ve dişil iki prensibin nasıl her şeyi meydana getirdiğini..


ve YOL  dişiydi, NEFiS ti.. yolcu ise ERİLDİ-RUH tu.. bedense binekti..yolcu-Ruh HAREKETLİ-ETKEN PRENSİPTİ.. XY. .aslında bu yılanlı asa yolunu düzeltip, yolu erkanına göre yürümeyi bilenlerin kendi ASA SULARI, kendi SİNE =TUR DAĞLARINDAN kaynamaya başlıyordu.. 
ve sirUS A ve SİRus B, ZAHİR- BATIN, CELAL ve CEMAL ,HAYIR ve ŞERrin  tevhidi kutsal CEM KASESİnden –ŞUUR-İDRAK-SEZGİyle GÖNÜLDEN ŞİFALANIYORLARDI.. onlar zehri panzehre çevirebiliyor-kimya ilmine mücehhez kılınıyorlardı..
yol -imtihan hep aynı tuzaklarla doluydu ve yolun hiçbir günahı yoktu.. ama yolcudan istenen bu dairevi labirentlerin=paralel evrenlerin içinden, kaybolmadan helozonik yükselip uruç edip, olmayan merdivenlere adım adıp,, birer birer ,ağır ağır bu basamakları çıkabilmeseydi.. belki de bu çabası ile merdivenine bir esma daha eklenecek ve DNA sı bir kuvve-i meleke=ATAYI ESMA  ile güçlendirilecekti.. tabii bu benim için Turuku A’li yani DNA demek.. ama bu her DNA DEĞİL..AŞILANMIŞ DNA lar..belden değilse de yoldan soy soylamış toy toylamışlar daaa ..bunun Rahmanisi de var, şeytani soyu da var.. hepimiz iç içe yaşıyoruz.. ama hangimiz cin, hangimiz şeytan, hangimiz melek, hangimiz uzaylı, hangimiz hayvan, hangimiz insan v.s  bilip anlamıyoruz Kİ; çok şükür….Allah korusun….bir bilsek, birbirilerimizin yüzüne nasıl bakıp aynı yatağa gireriz  değil mi? sadece bu kadarını anlayabiliyorum Sevdiğimm..  anlatacak ilmim olmadığı içinde anlatamıyorum..:) hem komik hem de muhteşem bir anlam aslında..acziyet kadar güzel bir anlam yok bence.. hele o bulutlardan sonra hıhh?!!! Lartık beni aldatmana bile kızamam ,hatta..  SEN PUTUMU kolay kolay dikemem bile değil mi? bilmiyorum..



((*DNA’nın dört ana bazı vardır. Sembolleri şu şekildedir; T (Thymine ) ,C (Cytosine) , A (Adenine) ve G (Guanine). Bu semboller üçlü küme kombinasyonlar şeklinde gruplanırlar. Bunlar 4x4x4 = 64 olası kombinasyona sahiptir. Böylece genetik alfabe 64 harflidir. (ALINTIDIR))

HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ  ..TARIK..
TI ..Harf değeri 9..sen Hakk’ın zuhuru olan bir insansın.ve her insanın üzerinde taşıdığı kendi gibi sayısız sperm insancık var.. bunların bir kısmı bu aleme davete icap eden veya davete icabet etmeyen ümmetler olarak gelecekler.. ve sen bu alemin her işinde kendi payına düşeni yapacaksın ve yapıyorsun.. isteyerek yada istemeyerek emre itaat ediyorsun da farkında değilsin gibi gibiJ…TI,YANİ HZ.MUHAMMET aleyhisselamdan  AYRILMAMAKTIR.

ELİF…harf değeri 1…ASA-İnsan-ı Kamil..her elifin içinde 7 nokta ve her 7 noktanın içinde sayısız elif-siccin-iplikçikler ve her noktanın içinde yine devri daim-seyrü sefer.TURUKU A’Lİ=DNA

RI ..Harf değeri 200.kainatta olmuş ve olacak her şey RA GÜCÜ ile olur..Hz peygamberimiz miraçta ALLAH’ı gördüm dememiştir..” Ben RABBİMİ gördüm” demiştir misali..ve bizlerde nefsimizi bilirsek; ancak ,ALLAH ı değil RABBİMİZİ BİLEBİLECEĞİZ misalidir…

KAF ..Harf değeri 100….gizli hazine.. PARALEL EVRENLERDEN MUHAMMEDİ MEKAN ZAMAN ALEMİDİR. Hayat-ilim-kudret-irade-semi-basar-kelam-tekvin (yaratma) ve aksattır(nötr denge)..yaradılışın tüm aşamaları KAF harfi-KAF DAĞI-KUR’AN da safha safha vardır ve elan var olmaktadır..(KEF-ELİF-FE)
*********

Kuğu takımyıldızı musevilik dinini temsil eder, Vega takımyıldızı hıristiyanlık dinini temsil eder,Kartal (Ukab) takımyıldızı İslam dinini temsil eder…


 PEYGAMBERLER PEYGAMBERİ’NİN  SANCAĞI- TARIK YILDIZI- UKAB..Ukab (okab) arapçada Toz,Duman ve Kartal Takımyıldızı anlamına gelir..Unutmayın ki kainattaki bütün gezegenlerin bağlı olduğu bir güneş vardır. Bu güneşin etrafında dönen her gezegen belli dönemlerde hilal şeklini alırlar. Kainat ilk yaratıldığında henüz gezegenler oluşmadan önce duman halinde idi.

Doğrusu, 'Şi'ra (yıldızı)nın' Rabbi O'dur. (Necm Suresi, 49)
 Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı. (Necm Suresi, 9)

Arapça "Şi'ra" olan Sirius yıldızının, sadece "yıldız" anlamına gelen Necm Suresi'nin 49. ayetinde geçer.. Dolayısıyla Sirius, Sirius A ve Sirius B olarak ifade edilen iki yıldızdan oluşan bir takım yıldızdır. Bilindiği gibi, Sirius-A ve Sirius-B yıldızları birbirleri çevresinde her 49,9 yılda bir çift yay çizerek dolanırlar. Burada, dikkat edilmesi gereken nokta, iki yıldızın birbirleri etrafında dolanırken yay şeklinde iki adet yörünge çizdikleridir.*Sirius A'ya Tarık Suresi'nde de rastlıyoruz.

(*Hiçbir teknolojiye ve maddi ilme sahip olmayan Afrikalı Dogon kabilesi bu konuda tüm bilim dünyasını şaşırtır.. bu bilgiyi binlerce yıldır nerden bildikleri anlaşılamamaktadır
J))
Sirius bir çift yıldızdan oluşur, birbirleri çevresinde 50 yılda bir dönerler, biri çok küçüktür, gözle görülemez ve onun maddesi çok ağırdır. Dogonlar'ın Sirius ile ilgili olarak, sembolizm içerdiği sanılan diğer inanışları şöyledir:Po tohumunun en yüksek gök katındaki ifade edicisi, temsil edicisi ve kopyası Sirius-B yıldızıdır (Po-tolo). Po tohumu alemi döndürmeyi bitirmiş olduğundan dış zar Sirius-B’ye dönüştü. Sirius-B’de Po’nun döndürmüş olduğu alemin kanından arta kalan kısım vardır. Bu, onun yarattığı her şeyin kanından arta kalan kısımdır. Sirius-B küçük olmasına karşın en ağır yıldızdır. Tüm yıldızların ilki Sirius-B’dir. Alemdeki her şey onda vardır. O, âlemin desteği, dayanağı, yıldızların direğidir. Âlem Sirius-B yıldızının sayesinde dönmektedir. Sirius Sistemi Güneş Sistemi’mizle evlenmiş bulunmaktadır. Dünya’ya Sirius-B yıldızından Nommo'nun gemisi ile aktarılan tohumlar yalnızca Dünya üzerinde değil, yaratılan tüm “üst üste konulmuş alemler” de çimlenip çoğaldılar. Dünya’ya kelâmın hepsi açıklanmadı, daha gelecektir. "Emirler Sirius-B'den Sirius-A'ya Sirius-C vasıtasıyla aktarılmaktadır". (hakanyilmazcebi.com  alıntıdır)



Ve Sevdiğim bu 6. Masal gezegenimizin ancak  JÜPİTER olabileceğini düşünmüştüm ki nette bakınırken bu tesbitimin doğru olduğunu görüp sevindim.. ama manasını bilmediğim için tıkladıklarım ve okuduklarımı harmanlayacağım tabiii..
Mitolojide  Jüpiter (Müşteri, Erendiz) Güneş Sistemi'nin en büyük gezegeni. Güneşten uzaklığa göre beşinci sırada. Eski Yunanda adı Zeus-Eski  Roma da ise JÜPİTERDİR.. tüm tanrıların yöneticisi-yasa koyucusu-göksel eril-cennetin  babasıdır... Büyük ölçüde hidrojen ve helyumdan oluşmakta ve babası kronos-SATÜRN gibi  gaz devleri sınıfına girmektedir.. kudrette Satürnden sonra gelir..koku –incelmiş özü –tarafsızlığı –hakem-i  hikmeti de anlatır.. ahlaki bilgelik-ŞANS-BOLLUK-BEREKETTİR.. meşe yapraklarının hışırtısı onun sesidir, egemenlik ASASI  şimşek, KARTAL ve  elde tutulan zafer figürü ile birlikte düşünülür.



Ve Sevdiğim şimdi sırada JÜPİTERİMİZE MÜŞTERİ OLABİLMEMİZ İÇİN, ONUN SÜSLEMEYE GELDİ..BİR GAZ BULUTU MADDEYE ZUHUR EDECEK SE EĞER, ONA CEMAL VE CELAL ELBİSELERİ GİYDİRMEK LAZIM Kİ AÇIĞA ÇIKSIN DEĞİL Mİ?.ve şimşekler o  yüzden belki de...aslında celal çok güzelmiş biliyor musun?.. tüm açığa çıkış –tecellii  zuhurlar celalden olurmuş. mesela bir tohumun-Tevratın- Torahın kendisini yarıp İncille Müjdelemesi onun celalinden cemal çıkartmasıymış.. ve yine toprağı yarıp filize çıkmış müjdeleyicinin müjdelediği hakikat de onun celali imiş.. ve Kemali Cemali Marifeti Muhammediyeyi Vücudu Kur’an mış..ve onun celali her okunuşla, her avazdan cemal bulurmuş.. ama her ağızda değil.. “O’na pisler yaklaşamaz” ayeti aslında o ağızlardan okunan Hz Kur’anın canlanmayacağını anlatıyor..


ALLAH’ın güzelliği üç derece imiş.. Zatının güzelliği,  Sıfatlarının güzelliği ve İsimlerinin güzelliği.
ALLAH isimlerinin güzelliği ayette bizlere şu şekilde bildirilmiştir. “Deki ALLAH diye çağırın, Rahman diye çağırın. Ne diye çağırırsanız; sonunda en güzel isimler Onundur”..
1.CELAL(sıfat) ın önce gelip CEMAL(zat)  sonra 2. CELAL(isimler) den J zuhura  çıkması aslında bize bir rahmetmiş Sevdiğim.. böylece biz Rahmandan sonra Rahime, Zahirden Batına, LA dan İLLA ya  gidebileceğiz..
dna 


Sevdiğim ..ben henüz anlatmak istediklerimi toparlayamadım ama Sen anladın biliyorum.. bu yazı kısa olsun istiyorum.. tüm konuyu özetlersem eğer şöyle anlayacağız.. bir yolumuz var..ve bu yol aslında bir yılan.. bizim omurumuz, bizim DNA mız..biz insanlar aslında tamamen sinirlerimiz , hormonlarımızla=elektirik kabloları misali yönetiliyoruz..  cüzzi irade ve külli iradeyle bize sonsuz seçenekler sunuluyor.. paralel evrenler aslında bizim dairevi sarmal, hayal içre hayal sezişlerle yönlendirildiğimiz başka boyut, hayal kurgular alemlerimiz..

ve aynı cins kuşlar beraber uçarları iyice bellersek.. kalbimizin ısınmadığı kişilerden, markası-fiyatı-yaftası ne olursa olsun uzak durmayı başarırsak.. esma uyuşmazlığı olan- bizi iten- eşya-varlıklara gerekenden fazla yaklaşmazsak ..pisler pislerle –temizler temizlerle olur ayetini bir defa tefekkür etmeyi öğrenirsek ve kendimizi korumayı başarırsak.. mümin, aynı yerden topuğunu bir defa daha yılana  ısırtmaz hadisini anlarsak,  yolda da  istenildiği gibi yürümeyi başarabiliriz diye düşünmekteyim.. tabii biz beşeriz- bazen şaşarız ve tali tehlikeli, mafyalı, terörlü yerlere de düşebiliriz.. ama, biz, kazığımızı sağlam A’Lİ BİR REHBERE bağlarsak ,bizim beden eşekleri de kurda kuşa yem olmadan, ruh kuşunun peşinden uçarak giderde, o hep salak salak yürüdüğünü sanır değil mi SevdiğimJbiliyor musun ne oldu? ..sanki bu son cümleyi  Sen söyleyerek yazdın, ne tuhaf bir hisJ..SENİ SEVİYORUMMM..ve..veee..aaa hatırladım bak.. bugün pazardan harika bir kuş kafesi aldım.. böyle bembeyaz, dantel gibi ve zarif. .ben kuş kafeslerini çok severim ama içleri boşken tabii. .içine mum koyacağımJ

Aklımı kaydırdım yine, Senle ama.. nerde kalmıştık  bakiimmJ..evet yolumuzun sağını ve solunu her ismin zıttı ile açığa çıkışı misali iyi ve kötü, beyaz ve siyah, gayb ve bilinen misali düşünür ve olaylara öyle bakmayı-baktığımızın o hale gelene dek geçirdiği safhaları da tefekkür edebilirsek eğer, dünyada çözüp anlayamayacağımız şey belki de olmaz değil mi? ve bundan ne anlarız en sonunda?.. bu zıt prensiplerin  imtihanın ta kendisi olduğunu ve beraber ortak çalışma ilkesini de seyretmeye başlarız.. olay otomatiğe bağlanmış gibi hadisle de sabitlemiş zaten.. Efendimiz sav Hazretleri: “hiçbir şeye çok sevinmeyin peşinden hüzün gelir ..hiçbir şeye çok üzülmeyin peşinden sevinç gelir “demiş değil mi?.. bunu; duyarsız hissiz olun, sakın ağlamayın, sakın evlenip çocuk yapmayın, teklik bilincine böyle erilir  diye anlayıp talebelerine dikte eden bazı maddi  düşünen beyinlerde var tabii.. hayır!! bizden duyarsız ve hissiz olmamızı istemiyor ki Yaratıcımız.. O’nun hissi ile hislenmemizi ve O’nu- eşyanın hakikatinin KünfeyeKün  sırrını  O’nun la  zevk etmemizi bilip müşahede etmek istiyor..

Yaratıcımız her birimize kendi esmasından bir isim vermiş.. ve hepimiz bu isimlerin zahirdeki ve batındaki hallerini aslında yaşayarak açığa çıkartıp zevk ediyoruz da henüz farkında değiliz.. bilinmek istenilenler henüz bunun farkında değiller…YARATICIMIZ kendisine ALLAH-RAHMAN ismi ile belirli başlık olarak 99 esma –isim vermiş.. oysa, var olan her şey-eşya- bir isimdir. .isimler sınırsız ve sonsuzdur.. her esmanın izdüşümünde hz Peygamberimizin de bir ismi vardır.. çünkü KUR’AN O’NUN İKİZ KARDEŞİDİR.. aslında Sevdiğim:” bana dünyadan 3 şey sevdirildi “de ki; o iki, sağ ve soldaki müennes KELİMEnin, o bahri zattaki simayı şahanesi aynı idi biliyor musun.. ikisi de aynı suretti yani.... ve  çözemediğim 2. Eş olayı bununla alakalı biliyorum.. ama neden anlamama izin vermiyorsun bilmiyorum.. aslında biliyorum.. henüz   vakti gelmedii J.. tıpp..

ve devamm.. Beden-Nefs kumkumalarının
J RUH eşlerine biati ile erilen izdivaçtan oluşan tevhidden teklik hasıl olur..artık T çetveli misali olan insan, kuklacısının elinde yeniden şekillenir.. ve bir ankh-anahtar olur..ve onun açamayacağı kapı –kilit yoktur.. çünkü beden teslim olup yıkılıp, yakılıp ,yağmalanmış.. çünkü nefs hakikatini bilip, bulup, zil zurna aşık olup, benliğini yok edip , kocasına secde etmiş ve istenen tekamül tamam olmuştur.. Beden harap-Nefs mutlu-Ruh atağa kalkmış, kafesin kapısını açmış  gitmeye hazırlanmaktadır ..Ya Sevdiğim..Ya Sevdiğim.. sonra ne olur?!!..gökyüzü galeyana gelir’’..yığın yığın bulutlar hareketlenir!!.. her biri radar-uydu misali gibi sınırı çizerler ve had bilmeyene haddini bildirirler..  nereye??nereye??daha yol yeni başlıyor nereye?!!! :)

ama, sabır yıllar evvel bilmem kaçıncı defa bitmişti.. “artık  tesbihi  A’liyi bitirmişim.. neden hala bunlar oluyor” dedi çocuk.. Zaman: “ben sana bitti demedim ki!!! “  
hamiş:bu kısa bir yazıydı unutma lütfen SevdiğimJ
nur cihan
25.03.2012
nuralem7@hotmail.com

Allah güzeldir,güzeli sever

18 Mart 2012 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 5

mars-venüs

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 5

yumurtanın içindeki çift sarıya bakanların T si, AliCemGiz  Üstadı Efendim için..

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba ve hoş geldik
J…nasılsın? benden de, çok şükretmesi gerektiği söylenen birisi olarak, elbette ki, şükrünü daha da arttırman için Sana yazmaya devam etmektedir.. “neden” kaç zamandır yazmadım diye sor istersen? çünkü, masalımız bir ay kadar kadar uzayınca ömrümüzde uzamış oldu dolayısıyleJ…bişey değil Sevdiğim..:) bakalım mı biz yokken bu masal çocuğu neler yaşamış..hadii..((ve en çok benim kadar berbat bir Türkçeye sahip birini & devrilmedik devrik cümle bırakmayan imlalarıma tahammül edişini seviyorum..Senin bunları kabul edişine mesela tek bir kişi bile inanamaz aslında değil mi?bir tek ben inanırım ….:))

ilk önce geçen ay öğrendiğim bir şeyi yazmak isterim.. başlangıçta iki güneş varmışJJ ama biri diğerine secde edip :”bir gökte iki güneş olmaz” deyüp kendi varlığını  10'dan fenabeka kılmış..işte eskiden güneş olan o güneşin ikizi şimdi ay olmuş..ve  artık güneş de kendisini o ay denilen ayn’dan seyreder olmuş..Sevdiğimm bence beni tebrik etmelisin..çünkü insanların  niburu-marduk diye bekledikleri 2. Güneşin, 26.000 yıllık devasa eliptik  döngüsünü tamamlayıp; foton kuşağı olan bu yıl zarfında, gökte aniden gözükerek kıyameti kopartacağını söyleyen felaket tellallarını işsiz bırakacağız da ondan..böylece uzay gemilerinin onları gelip kurtarmasını beklemeyecekler... ayete bakacaklar.. ”illa bir sultan güçle bu semayı delip çıkabilirsiniz” i doğru anlayacaklar.. bunu da ancak secde etmeyi başarmış benlikler yapabilir vesselam..bana böyle bir farkındalığı nasip ettiğin için çok teşekkür ediyorum ..


23. Şubat..”evvela..mantar halüsijenik masal ertesi günü..sabah uyanıyorum..facede hiç tanımadığım bir masal okuyucusu mesaj yollamış Sevdiğim..mantar etkisi tabii
J (bak hayalini kopyalıyorum..çünkü senaryonun devamını kendi hayallerimde  yaşadım da ondan..)
“taşınıyordunuz.. nereye taşındığınızı bilmiyorum, evden sadece kişisel eşyalarınızı alıp gidiyordunuz...gözünüzün içine baktım,” yazılarınızı okuduğumu söyledim ve yazın lütfen” dedim...ayrıldığınız daire tek kişilik olan ufak bir daire idi; aynı katta başka bir odada kalıyorduk biz, ve burası bize ait değildi , buraya yerleştirilmiştik...
pencereden dışarı baktığımda nakliye araçlarından eşyalar indiriliyordu yeni gelenler...sizin dairenizde ilginç olan tıbbi cihazlarda vardı ve birileri dışardan gelen bir kişiye tıbbi müdahale yaptılar evde...kalabalıktı ...ancak siz bir an önce oradan gitmek istiyordunuz, sizin önünüze geçerek söyledim, dinlemek istemiyordunuz ....hiç konuşmadınız, yazın lütfen dedim yazın...selametle, gününüz hayr olsun...

24.şubat..bir otobüsteyim, laptopumu orada unutarak iniyorum..sahibi  ana ve oğul olan bir bakkala giriyorum.. anlatıyorum.. çocuk tel açıyor yetkililere ve  laptop bu masal çocuğunun adına kayıtlanmış olarak bulunmuş-muhafazaya alınmış  meğerse..o bakkal çocuğa bu çabası için bozuk paralar veriyorum ..sonra bir villadayım.. yeni taşınmışım. bahçesini sevmiyorum.. ev sahibime başvurup bahçe tanzimi yapacakmışım.. çocuklar için oturma ve salıncak yeri, çiçekler istiyorum.. ve orada şişelerde su var.. yarım yarım.. birleştirirken onlar pis bulanık renkli suya dönüşüyorlar.. o suları atıyorum.. yeni bir damacana su ısmarlıyorum.. ve Sevdiğim, uyanınca sadece şunu anladım bak:


IŞIK-AYNA-GÖRÜNEN-DÜNYA4 UNSUR.ATEŞ,SU,HAVA,TOPRAK=MARS ve VENÜS… (kadınlar venüsten erkekler marstan..uzun yıllar evvel okuduğum muhteşem bir kitabın adı..içinden, aklımda kalan tek cümle “erkekler don lastiği gibidir,gelmeleri için önce gitmeleri gerekir” nedense?!!..mars erkeğin sembolü…venüs ise kadının..iki farklı gezenden gelen bu iki varlığın anlamı üzerine bir şeydi sanırım:) venüs saat yönünde dönen tek gezegenmiş Sevdiğim..ve Venüs,Marstan çoooook daha büyük..ikisi aynı O. Şeklinde duruyorlar..

26.şubat Pazar, yeni komşularımız beni ve diğer komşumu Eyüp Sultan hz ne sabah namazına davet ettiler.işte oradayız.. pembe bir konakta kahvaltı..sonra Kaşgari tekke..ve ev..büyük bir sevinçe uyudum Sevdiğim..herkeslerin gördüğü ama benim bir türlü göremediğim ak saçlı pirlerden muhakkak göreceğime inanıyordum bu sefer üstelikJişte seyrimiz:

Antakya gibi tarihi bir mekanda sokakta yürüyorum..siyah bir bulut yukarıdan yere doğru alçalıyor..bulutun içinden silahlı asker-gerillalar oluşarak buluttan aşağı atlıyorlar..bunlar sanki pkk..ama bu pkk &asala ile bağlantılı..önümdeki bir adam telaşla “saklanın teröristler “ diyor..solumdaki eski kagir yüksek kapılı eve giriyorum.. dışarıda taramalı silah sesleri her şeyi tarıyor..o adamda merdiven sahanlığında içeride, önümde..ahşap merdivenler yukarıya çıkıyor..yukarıda kumaş dokuyan genç bir hanım var..onun tam karşısında diğer dokumacı genç bir erkek..ama o gözükmüyor..bizim oraya çıkmamızı istemiyor. o hanımsa izin veriyor.. bu çift hem kumaş dokumacısı hem de boya kazanlarında kumaşları boyuyorlarmış.. hiç bişey görmüyorum ama anlıyorum..ve o genç kız, bir anda olgun bir hanım oluyor.şimdi ise evliler.. birazdan da o hanımın yetişmiş ve doktor olmuş kızına dönüşüyor.. ama o gencecik  doktor kız pkk tarafından şehit edilmiş..ve o kattan birden pencereden aşağı  bakıyorum..bahar havası ve ilk okul müsameresi kız çocukları pembe renkli bayram kostümleri ile folklor oynuyorlar.. çünkü ülkede terör bitmiş bayram gelmiş.ve birden  bir traktöre bağlı iki römork geçiyor..görmeden anladım pankartta şu yazıyor "doğru yol partisi" iktidar olmuş..üstleri beyaz örtü ile örtülmüş  birinci römorka Kuran-ı Kerim, elifba, din kitapları, takkeler  dizilmiş.. ardındaki römorkta ise 3 yada 4 siyah mürşid hırkası dikine ikiye katlanarak bir birlerinin üstüne teğet  gelecek biçimde yan yana  dizilmiş..tam baş hizalarında da yeşil destarlı siyah tac-ı şerifleri var..ve üst tarafında da seccadeleri…



Sevdiğimmm..gözlerimi açıyorum..yataktan uzun süre kalkamıyorum..ben neden hiç sevmediğim siyasete ait bir ilmi- bilimsel –perde arkası olaylarını gördüm ki diye kendime kızıyorum..üstelik bir defa bile böyle şeyleri okumaz, hiç haber izlemezken, neden??neden bir türlü herkes gibi evliyalı kerametli-uçup kaçmalı şeyler göremiyorum ki?.. anlamıyorum.. daha çok ibadet etmem lazım belki de, bilmiyorum.. .benim kalbim sadece SENin ADINı söylemeyi kabul ediyor çünkü..

İşte Sevdiğim şimdi o hayali görürken anladıklarımı dinleyeceksin.. sonrada diğerlerini yazacağım tabii.. evvela; derin devleti-perde arkasını-olayların neden-oluş-sonuç ilişkilerini, arz ve talebin beraberce kotarılışını & her şeyin zıttı ile yaratılıp açığa çıktığını algıladım..en derin devletin Rical-i Gayb olduğunu da ..tekkelere izin  verileceğini anladım..ve dinin her türlü amaç için her daim kullanılan en geçerli geçer akçe olduğunu da tabiii..ve geçmişteki başka bir hayalimi birden hatırladım..orada elime bir gazete vermişlerdi.. artık gözden düşmüş eski bir siyasinin hakkında haber vardı..O vakitler bu kişi devrini tamamladığı halde, sürekli devreye girerek gündemi karıştırıyordu.... işte haberde onun eşinin ayağı takılarak düştüğünü ve aslında onların ermeni kökenli olduğunu okurken anlıyordum..

 ve Sevdiğim böyle şeylerle kafayı üşütmüş biri olarak, el mürşidi aklı maaş Google efendimi “bu parti ismi” için tıklıyorum..ilk pkk olayları tarihini tıklıyorum..aaaa tam bir yıl arayla oluşmuşlar..aaa..hemen bu işten en iyi anlayabilecek tanıdığım en yetkin kişi olan Hakimi arıyorum..rüyamı anlatıyorum, bulduklarımı ..diyor ki Hakim: sen farka gelmişsin . halk hak dır..dört unsur hakkın libaslarıdır.. evet diyor o anladıkların doğru.. asala, Ermenistan da 1982 de bu misyonunu pkk ya devrettiğini ilan etti..ve ertesi yılda pkk ilk eylemlerine başladı.. çocuk onun dediği dosyayı tıklıyor..aaa gerçekten de tarihler tutuyor ve rüyadaki o birliktelik de doğru..  Sevdiğim ben hayatımda kendi doğum günümde  dahil, hiç bir takvimsel güne ilgi duymam biliyor musun.. ben hayattan çok kopukumdur bu anlamda..ama hayatıma Sen girdiğinden-zamanı anlamak için yazmaya başladığımdan beri- yani rüyalarım-tefekkürsel idraklerim bile takvime göre oluyor..ve ben gördüğümü yazdıktan çok sonra anlıyorum, ne acaip değil mi Sevdiğim?..mesela bunu ne anlayabiliyor nede çözebiliyorum.. keşke medyayı takip edebilecek zekam-ilgim  olsaydı.. ne yaptığını anlardım o vakit..


27.şubat.. ‎kapkara,taptaze,havalandırılmış bereketli toprakların üzerindeki çocuk ağlıyor.. karşısında bembeyaz entarili iki kardeş var..hanım olan çocuğun arkadaşıymış ve diğeri de erkek kardeşi cihan…çocuk: ”ben sınırı geçemiyorum.. izin vermiyorlar..yanlız kadınları kaçırıyorlarmış.. lütfen bana yardım edin.. ablanız beni geçirebileceğinizi söyledi” diyor.. genç,  bunun çok tehlikeli ve imkansız olduğunu anlatıyor.. çocuk;O’na erkek adaşı kardeşinin adını söylüyor.. o genç ona hürmet ediyormuş.. çocuk “ben Haybabamın kızıyım” diyor. .o genç ağlıyor.. yardım etmeye çalışacağını söylüyor ..uyanıyoruz Sevdiğimm..ve yataktan çıkıp yarım panjuru yukarı çekmek istiyorum..ip aniden koptu..ve panjur pırrrrr aşağı düştü....yatak odam kapkaranlık.. Sevdiğim..öyle çok şey anladım ki bir bilsen ..ahh çok üzüldüm…BEKLEMEM LAZIM, ANLADIM.. dağıttım yine anlayacağın..sevgili kıskanç ruhum beni yine terk etmişti ve hiçbir şey göstermeyecekti anladım..ve bedenim kendisini işte o an kilitledi..ve obez  fiziki bedenim daha bir büyüdü.. ayaklarım.bacaklarım kaç haftadır bana kök söktürdüler..nefes bile almakta zorlanıyorum.. Medine de bir otel odasında kaybedip uğurladığım, “ ayakları böyleyse kendisi kim bilir nasıl güzeldir”i orada toprağa yollamıştım.. senelerdir görmek için beklediğimi yine göremeyecektim demek..ve ruhum SENİNLE  o kadar yükseliyordu ki Sevdiğim, bedenim ona asla yetişemediği için kendisini böyle cezalandırıyordu.. işte bu teşhis belki de tedavimizin yarısını anlatır umarım..ben bedenime zulmetmek istemiyorum.. hakkını vermek istiyorum.. ..?!!  J


28 şubat Salı..tektaştayız.. İçinden Hızır Geçen Adam gelmiş.. hayalimi anlatıyorum.. Hakimin dediklerini.. anladıklarımı ve tesbit ettiklerimi.. diyor ki:”bu sadece Türkiye için değil, tüm dünyayı ilgilendiren genel bir konudur..ülkemiz için bu pkk sıkıntısı.. diğer taraftan da arap baharı denen şu an gelen haliç ülkeleri: Bahreyn, Katar, Umman,Emirlikler, bunlarında arkasından gelecekler var.. buda İslam’ın o beklenen güzel günlerini anlatıyor.. çok güzel  ve çok yakında gerçekleşecek bir haber bu.. o dört mürşid..4 temel: doğudan, batıdan, kuzey ve güneyden sorumlu 4 evtad -direk gerçek tasarruf ehli mürşidler..4 unsur..bunlar 300 lerden seçilmiş 4 temel vedetlerdir..normal veli değildir bunlar..bu süreç aşağı yukarı 25 seneye girdi.. bizde bu dersin adı şudur..”adalet-diyalog  ..   .. ,savaş yok” ..300 lerden bir tanesi olan bir mürşidin dersidir bu. öyle bir dönem gelecek ki bir insanın bir insana şöyle hafiften dokunması bile çok kabalık olarak kabul edilecek..SAVAŞ ŞİDDETİN EN SON MERHALESİDİR.. BU HOŞ OLMAYAN BİR ŞEYDİR.. o vakit asıl maneviyat hüküm sürecek.
çocuk:” ben en derin devleti de anladım”..hoca:”hah..evet ..doğru..zaten en derin devlet ALLAH..ve onun sebeb olarak kullandığı evliyaullahdır.. bunları masalına yazabilirsin”..


çocuk: birde 4 unsuru da anladım..hoca:hah..evet..Rahman,Rahim,Kerim, Vedüd…bu  dördü asıl iş yapıyor şu anda..rahman ve rahimden adaleti-merhameti sağlıyorsun.. kerim dünyanın cömertliğini hem de teknik olarak gelişmişliğini anlatıyor..bir de vedüd ki bu da hepsinin hamurudur..hepsi ondan şekillenir..vedüd=sevgi olmadan diğerleri hiçbir fayda ,anlam sağlayamazlar...bu inançla alakalı değildir.. mesela çay içmeyi seviyorum.. çay içmek için bir istek duyarım ve emek sarf ederim değil mi?. bunun gibidir ..kalpteki depodaki enerjinin ilk atılımı sevgi, istektir..bu sevgi-istek verilmedikten sonra tüm dünyayı verseler  boştur..

RAHMAN-Cebrail-Muhammed aleyhisselam
RAHİM-Mikail-İsa aleyhisselam=mülk alemi
KERİM-İsrafil-Musa aleyhisselam
VEDÜD-Azrail-İbrahim aleyhisselam..



2 mart cuma..sabah namazı vakti ismini anan bir kalple uyanmak ne güzel bir şey biliyor musun Sevdiğim ve teşekkür ediyorum. ama isterdim ki vedalar ve dönüşlerdeki ziyaretlerde bende uyanık kalabileyimJ ..neden her defasında uyumam gerekiyor ki? neden?

bu sabah komşum aradı..gece KUDDUSİ HZ NİN İCAZET masalımı okuyup uyumuş. rüyasında, Ahmed Kuddusi hz nin  kelime-i tevhid yazılı bayrağını açmışlar..iki eli ile yanından tutmuş..demişler ki “onlardan adam olanına bunu anlat”.. işte bu hafta değişiklik var.. pazartesi dersimiz bugün..Tülin birden arıyor nedense.. arkadaşımda anlatmak istemese de  o an  emanet rüyasını hatırlayıp anlatıyor.. ama bizim içimizde hiç adam yok ki
J Allah Allah .. ve telim çalıyor.. Aşık Murat.. akşam için bizi Eyüp Sultanda yeni yapılan bir konağa davet ediyor.. kızlara söylüyorum.. hep beraber gidecekmişiz....Eril Babaya haber veriyoruz.. seviniyor.. birazdan Aşık Murat yine arıyor: “ya huu siz ne enteresan insansız bu akşam kim geliyor biliyor musunuz ?”diyor..aaaa..kızlarla seviniyoruz..hımmm ..hayrolsun.. demek adam nasıl olunur, akşam göreceğiz diyoruzJ..

mekandayız..Eril Babanın misafiri Yaşam Işık Hatun…ikisi de öyle saatlerce susarak oturabilme potansiyeline ve olgun kemalatına sahip biliyorsun Sevdiğim.. ama bende de yaradılıştan gelen bir hamlık, acelecilik ,cahil cesur olur basitliği ve sürekli acaip sorular sorabilme dürtüsü var.. sükun için çok çabalasam da başaramıyor ve soruyorum..”o kapıdaki Yunus Emre amblemi neyi anlatıyor? ”Eril Baba sakince gülümseyerek: ”hiç bilmiyorum ki.. siz ne anlıyorsunuz?.. onu bize siz yazacaksınız” diyor.. cam kapıya boyanmış resme bakıyoruz Sevdiğim. .sapsarı bir güneşin kıpkızıla boyayarak battığı  denizin nihayetine portre olmuş Yunus Emre suretine dalıyoruz.. yanında iki avuç açılmış.. içinde bir açılmış gül..ve bir buluttan güle yağan damla damla gözyaşı yağmur kan…hımm…füyuzatı  tecelli..ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm tabiii..ve bilmiyorum J…çocuk bunları hep içinden tefekkür ediyor ve inanılmaz bir sükunn..

dayanamayıp yine soruyor ..tabii bu defa misafire: “bizler hiç içki içmeyiz, uyuşturucu da kullanmayız ama bu tasavvufi sohbetlerin bağımlısı olduk..ve sizler bizlerin gördüğü rüyalardan tutun ,akla hayale gelmez sorularımıza, sorunlarımıza ve içimizden geçen pek çok şeye bu sohbetlerde cevap verip anlatıyorsunuz.. sizlerde bunu hissediyor musunuz,kendiniz mi yapıyorsunuz, yoksa gelen, akan tecelliye mi bırakıyorsunuz? bizim aldığımız hazzı  sizlerde alıyor musunuz? ..bizlerin müşkillerini ve beklentilerimizi, bizlere bakınca yada salondan içeri girince bilebiliyor musunuz yoksa başka bir şey mi oluyor?”

ooo “diyor Yaşam Işık “sohbet başlamış bile”..ve anlatıyor Sevdiğim..bazen bunu hissedip anladığını, bazense akışla öğrendiğini söylüyor.. bu tür yaşadığı örneklerden anlatıyor.. ve kendi teslimiyetini de..başka bir şehirdeyken sadece bir tek emirle valizini toplayıp, her şeyi bırakıp, kendisinden istendiği gibi bir camiye gidip bekleyişini.. saatlerce bekleyişten sonra hiç tanımadığı birinin gelip onu; hiç bilmediği evine götürüşünü.. ve ayda bir defa yapılan Ali meclisindeki bir toplantıya bu şekilde katılışını.. Sevdiğim, bu toplantıda diyelim ki, şöyle oluyormuş. her meşrebin en tepe ismi ayda bir defa bir  köhne-izbe köşke gelirlermiş.. normalde hiç biri diğeri ile görüşmezlermiş bile.. buz gibi soğuk olurmuş.. hepsi birbirlerinden çok farklı tipte-yaradılıştaymışlar.. ve  konumuz şeker olsun derlermiş.... işte bu zatlar kendi meşrep zevklerine göre o şekeri anlatıyorlarmış ki bunlar inanılmaz derin ve ağır manalar olurmuş. öylesine bir beyin fırtınası estirdikten sonra ise; birbirlerini hiç tanımıyor gibi, bir dahaki aya dek dağılırlarmış.. ve Sevdiğim biz bu hanımın anlatımını, yaşadıklarını dinlerken ;hepimiz onun adam olduğuna karar verdikJ..ama arkadaşım rüyasını ona anlatmadı, belki de içinden söylemiştir bilmiyorumJ..

ben  onu dinlerken çok hüzünlendim aslında Sevdiğim.. yaptığı iş ona çok ağır geliyor gibiydi ve sanki asabiyette yapıyordu .. zaten bu meslek bence dünyadaki en ağır, en zor meslekti..  onun omuzlarında ağır bir yük misali canını yakıyordu.. neyse ki ben hiçbir zaman kadın olmaktan vazgeçmeyeceğim için, böyle bir emanetim olmayacak değil mi Sevdiğim.. beni böyle bir ızdıraptan kurtardığın için Sana daima minnettar kalacağım.. ben hep Senin şımarığın kalayım lütfen, ne olur…



5 mart..geçen masaldaki sorunumu göstererek öğretiyorsun Sevdiğimm..bir selam dediğimiz kişinin kendisini nasıl hastalandırdığını, sadece ona bakarken anlıyorum..ve  gönlü kaymış-her şeyi birbirine katmak üzere olan  talebesini nasıl dize getirdiğini de zevkle izliyorum.. ikisi de mutlulukla gidiyorlar.. ve Sen orada ders verecekmişsin..beni aldattığını düşündüğüm için Seni dinlemeyeceğim.. gidip tam ters bir yere ayaklarımı uzatıp oturuyorum.. Sen kürsünden ters dönüp bana doğru geliyorsun, gülerek önüme oturuyorsun.. gülüyoruz. bana öğrenmek istediğim şeyi böyle göstererek öğrettiğin için teşekkür ediyorum Sevdiğim.. biliyorsun ki ben başka türlü öğrenemiyorum..

bugün belediyeye iki arkadaşımla  gittik.. geçen talep ettiğim ders isteğim için:” gelip beni ikna etmelisiniz” denmişti. işte bizde gittik.. konuştuk.. ben siyasetten nefret ederim. ama hayat siyaset, biliyorum.. oysaki ben dümdüz ve asla eğrilemeyen bir kişiyim ne yazık ki..VE EĞRİLİRSEM ÇAT DİYE KIRILIRIM J))…bakalım henüz cevap gelmedi..

6-7 mart..bir bahçedeyiz..yanımda arkadaşım Zeynep var....ikimiz beraber 1. Kattaki bir pencereye  bakıyoruz..  pencere içine duvar örülmüş ama içeride öylesine altın rengi bir ışık var ki duvarlardan geçip tuğlaları dahi aydınlatıyor.. arkadaşım, bana, eşi İbrahim’i  endişeyle soruyor.. ikimizde gözlerimizi duvara dikmişiz seyrediyoruz.. ben diyorum ki :”ikinci eş olayı”..o anlamıyor Sevdiğim.. ben de anlamıyorum biliyorsun. .hala daha da öğrenemedim.. ama çok canımı acıtıyor bilmiş ol yani..

uyanırken yazılar görüyorum yine.. ilimler  kavramlara bölünerek tasnif edilmiş.. okuyorum ama hiiiç hatırlamıyorum Sevdiğim.. ben öyle zor şeyleri- kuralları hiçbir zaman öğrenemem, biliyorsun değil mi?

bu gece tuhaf..anlıyorum..bekliyorum..kaç defa uyudum uyandım bir bilsen .. 8 mart..sağ gözümün içine  ateş geliyor , alev alev yanıyor Sevdiğim..ama yakmıyor ve acıtmıyor..
ve hayale geçiyoruz.. bir camii..erkek cemaatin içinden geçerek ileri doğru gidiyoruz. arkadaşım benle beraber yürüyor..en ön  sol köşeye gidiyor ..aaa!!  Sende büyük bir hevesle onun peşinde yanına gidip oturuyorsun.. ben Senin  o halini görünce en arkada durup kalıyorum.. tüm arkadaşlarım ve diğer hanımlar saf saf  Seninleler..tüm safların bittiği en arkada - iki cemaatinde en ortasında, tek başıma oturuyorum.. Sen bu hanımlar bölümüne geçtiğin için tüm erkek cemaat anında Senin arkanda namaza durmak için dönüyor ve salattayız.. namaz bitiyor.. ben kırgınım.. dönüyorum.. yürüyorum.. biri koluma giriyor..aaa bir bakıyorumn Senmişsin, gülüyorsun.. ama ben tabii ki her şeyi yağmalıyorum bildiğin gibi Sevdiğimm.. herhalde dünya kadınlar gününde görülecek en tuhaf rüyada bu olsa gerek değil mi?:) hiçbir anlamı yok?!!!

ve Sevdiğim şimdi bunu okurken yıllar evvelinin yine böyle sadece kadınlara ait bir rüyasını hatırladım bak..bir eski ahşap çatı katına çıkartılıyorum..bu çatı katının dört bir yanı silme kadınla dolu..böyle geçmişten günümüze gelip geçmiş tüm kadınlar etnik kıyafetleri ve ilk doğal halleri ile birer biblo heykel misali oturmuşlar bana bakıyorlar.. ben de hepsinin önünde durarak dolaşıp seyrediyordum.. kimi devasa ebattayken, kimisi de parmak kadardı. boy boy.. kimi kadından birkaç taneyken, kimisi tekti ..ne acaip değil mi? ..aklıma nerden geldi bilmiyorum…


Ertesi gün:Cihanlayım..burada akla hayale gelmez  ıvır zıvır  var.. ben bir hediye seçecekmişim.. öyle karışık ki ..birden yan yana simetrik dizilmiş 4 tane RA’nın GÖZÜ görüyorum.. en çok bunu beğeniyorum ..değişik renklerde.. ben sağ üstteki mavi olanı seçiyorum.. onu almak için, o 4 lü gruptan ayırmak için elimi uzatıyorum..aaa o ra’nın gözü paralel dalgalı biçimde  enine ,3 yada 4 e bölünmüş.. elime parça parça geliyor.. kardeşim diyor ki.. annem bahçede git bak..aaa ..bahçeyi bu dünyaya ait olmayan biçimde dizayn etmişler.. annemde bahçenin güzelliğinden oradan çıkamıyormuş.. Sevdiğim bu bahçeyi bahçe ressamı bir karıkoca çift yapmışlar.. bir ağaca da bu dünyaya ait olmayan malzemeler olduğu için anlatıp tanımlayamadığım biçimde adlarının markalarını çizmişler.. bahçe inanılmaz  bişeydi.. işte o esnada arkadaşım  elinde bir paket kıymasıyla gülerek ,büyük bir hevesle geliyor.. Sen bizi yemeğe davet etmişsin.. etlerinizi alın gelin burada pişireceğim demişsin ve bizi aldırmak için birilerini de yollamışsın.. ben Sana gitmek istemiyorum.. kırgınım..

 ra nın gözü üç dalga ya kesilmiş..sanki paralel evrenleri anlatıyor değil mi Sevdiğim?..

10 mart..buzdolabımı açıyorum..içi meyve  rengarenk çiçekle dolu..öyle güzel ki.. bir sebzeliğim pembe ve mor sümbüllerle dolu, diğeri ise rengarenk minik çiçeklerle.. tanımadığım bir hanım beni ziyarete gelmiş. o çiçeklerin birkaç tanesi ve göz göz duran minik meyvelerle şeffaf cam bir kaseye şerbet yapmışım.. suyun içi çiçek-meyve dolu kadehlerimizden içiyoruz.. çok lezzetliymiş.. annem söyleniyor.. onu arkadaşıma şikayet ediyorum..”yeni evli bir kızın her sabah uyanınca perdesini açıp sana el sallamasını istiyorsun ,  bu olacak şey mi anne?”


bugün bir yere davetliyiz Sevdiğim..geçen aylarda okuduğum bir kitabın yazarına  yeni dostum muhteşem sesli  Selma bizi götürecek.. gitmeden Ruhullah la alakalı  bir kitabını daha vermişlerdi ki onu da  okudum.. ve O’na hayalimdeki gibi rengarenk çiçekler aldım.. tabii ki mor ve laciverttim..aaa O’da mor bir gömlek giymişJ…80 lerindeymiş. bu mekanda her şey koyu yeşil ve onlar tabii ki kadiri.. bize sohbet yaptı..4 saate yakın oturduk…O, hep zamanın insanından ve O’na biat etmekten bahsediyor..aaa dedim heyecanla” bende 5 sendir zamanı tanımak için masal yazıyorum ne acaip”..efendi diyor ki: bizler O’nu bilip tanıyamayız ama O’ na  niyet edeceğiz.. O’nu kabul edeceğiz.. O dilerse gelir, bizi alır, kabul eder..

ve  anlatmaya devam ediyor.. bugün ben mürşidim diyenlerin hemen çoğunun gerçek icazetli-yetkin olmadığını ve teberrüken bu işi yürüttüklerini dolayısı ile asla olgunlaştırıcı olamadıklarını da  söylüyor tabii.. yetişmiş adam olmaması ve insanların gittikçe maneviyat açlığının artması da bu sektöre sahte mehdi, sahte resul, sahte imamlar yaratmaktan başkada işe yaramıyorduJ..bir şey kanunen yasaklanırsa o yeraltına iner ve hakikisi ile sahtesini bilecek anlayacak kimseler kalmazdı ..belli,  kontrol edilebilir mekanlar yerine kahvehaneye,derneklere,kitapevlerine,barlara,evlere,klüplere,sokak başlarına ,internete, akla hayale  gelmeyen iğreti yerlere dahi;  birer islami  yada değil =her çeşitte öğreti-inanç  okulu-kursu açılabiliyordu ..

hatta aslında Sevdiğim; ben gözlemledim ki, bu kurumlar  hiç kapatılmamış.. tam gaz devam ediyor.. insanlar öyle dinlerinden habersiz ve cahil ki kendilerinin yönlendirildikleri başörtüsü ve şeriat kurallarına takılıp kalmışlar.. bugünkü tasavvufçuların hemen çoğunun bu tür şeylerle hiç  alakası bile yok ki…örtünmekten-namazdan -şeriattan öyle nefret ediyorlar ki bir  bilsen, hayret edersin.. işte Sevdiğim eğer kızmazsan, bende, hem kendi sahteliklerimi, hem de etraf da okuyup gözlemlediğim bu konudaki iğrenç sahtekarlıkları ve bizi bekleyen tasavvufla islamı yok etme siyasi  planlarından-dönen oyun tezgahlarından  gözlemlediğim çirkinlikleri  ve güzellikleri Sana yazmak istiyorum.. lütfen kızma olur mu?.. lütfen bununla  yüzleşmem lazım çünkü..

ve Sevdiğim konuya döneyim.. O Zat’ı Muhterem gerçek bir alim.. O bir İstanbul beyefendisi.. O’nda nedense Necip Fazıl’ın tavrını görüp hissettim ki; ben, O’nun hakkında ne okudum nede doğru düzgün bir şey bilirim birkaç cümleden başka. .onların talebelerinin kültür seviyeleri inanılmaz yüksekmiş ve dünyanın pek çok yerindelermiş. çok disiplin hakimmiş.. dünya liderlerine çektikleri mesajları anlatıyor.. hiç bilmediği lisanlarda yazdığı mektupları.. ben O’nun her söylediğine inanırım ..çünkü böyle şeyler olabileceğini bilirim ve iman ederim..O sık sık zamanın insanını anlatıyor tabii.. çocuk:” herkesin efendisi o kişinin zamanıdır.. ben tüm peygamberani kiramın manasının devam ettiğini ;onların aynı değil –mirascı esmalarına mazhar kişilerle beraber yaşadığımızı da biliyorum.. ve hepsiyle tek tek tanışacağımada inanıyorum.. işte, bence, sizde onlardan bir tanesisiniz..ama hangi isim olduğunuzu şimdi anlayamıyorum.. inşallah, Allah bir gün nasip eder ve bende sizin mananızı öğrenip bilirim. .şimdi elinizi öpebilir miyim izninizle “diyor  çocuk..O bizi çok sevdiğini ve sohbet günleri  gelebileceğimizi söyledi.. ve Sevdiğim biz oradan yazılmış tüm kitap hediyelerimizle çıktık..bunlar çok kaliteli ciltlere  ve baskılara sahip şeyler..



((Sevdiğim hatırla.. ben seneler evvel ne yazdığımı biraz  anladığımda, bilmeden tüm salaklığımla masalımı okuyan herkesi Zamanın Sahibine biat ettirmiştim.. sonra yetmedi arkadaşlarıma, tanıdıklarıma o masalı okuyup biat ettirmiştim.. zamanla benim aklım suya erdikçe ise bu yaptığım şeyden kıskançlık krizlerine girmiştim.. ben nasıl Seni herkesle paylaşmıştım ki nedennn?:)J..işte cahillik…))neyse ki bilmeden yapılan şey kabul olmaz değil mi?:)………


akşam tektaştayız..Şahinler hoca var..O’nun için aldığım bir torba kitabını veriyorum.. ders başlıyor..aaa..gündüz dinlediğimiz sohbetin birebir aynı ve verilen misaller-ayetler dahi aynı..sadece Şahinler hoca hiç zamanın insanından bahsetmiyor, o kadarJ…Sevdiğim, Şahinler hoca sürekli hz Kur’an hakkında çalışıp kitap yazıyor biliyorsun.. bu defa günah kelimesini anlattı mesela.. günah kelimesi arapça olmadığı için  KİTABIMIZ da geçmiyormuş tabii.. onun yerine o anlama gelen pek çok kelime kullanılmış.. işte bu kelimeleri dinlerken şöyle dedim gayri ihtiyari: hocam günah kelimesinin seyrü sülüğü, günahın mertebeleri gibi değil mi? “..evet dedi öyle diyebiliriz.. bir ay evvel Münir Derman hz bir kitabını vermişlerdi.. ..okudum.. ((geçen zamanda kırgındık ya, ben hep okudum o yüzdenJ)..orada toprak kelimesinin değişik hallerini yazmıştı.. sera-pişmiş çamur, balçık, suyla çamur arası vesaire..

ve Sevdiğim ben anladım ki Kuran-ı Kerimde her şey seyrü sülük ediyordu..harfler-kelimeler,isimler,şeyler,eşyalar,anlamlar..sürekli, her değişik ağızdan okunup yorumlanışta yepyeni bir kimlikle ama asla aslı bozulmadan, başka bir versiyonla, bambaşka yepyeni bir kostümle neşvünema  buluyordu.. bu Hz Kur’anın hiç bitmeyen en çekici ve asla vazgeçilemeyen güzelliğiydi tabii.. HZ. KUR’AN HER DAİM YEPYENİ BİR ŞANLA OKUNURKEN HER DAİM YEPYENİ BİR ANLAMIDA KURUP İNŞA EDİYORDU…

Sevdiğim.. Şahinler hoca harika, yeni duyduğum bir  mertebesel  tavırlardan dem vurdu..ben de onları kaydettim, bak şimdi…muhteşem bişi..dinle..seyrü sülük eden bir kişi; her peygamberin neşesinden biraz kendi esmasına, neşesine, mertebesine göre zevk edip geçer..mesela: nefsi emmare tavrı Adem.. nefsi levvame tavrı Nuh.. nefsi mülhime tavrı İdris.. nefsi mutmainne tavrı Yahya..nefsi raziye tavrı İsa. nefsi marziye tavrı Musa.. . nefsi safiye-kamile tavrı İbrahim.. bunları değişik unsura sahip karakterler-huylar olarak da tefekkür edebilmeliyiz..ve her şey zıttı ile var olup açığa çıkar..pekiii şimdi sorarsınız neden bu nefs mertebelerinde peygamberimizin ismi yok?!!..çünkü; şimdiii, varlığı nur olanın ,her şeyin aslı hakikati kendisinden yaratılmış  OLAN’ın nefsimi olur diye kendimize sorabilmeliyiz....


12 mart..gece..kapkaranlık..ve karanlığı delip gelen mavi tevhid yıldızım.. içinde masmavi bir rahmani üçgen parlıyor.. içinde bir göz..ve dönüşerek O GÖZ SEVDİĞİM  oluyor..ama yine uyumak zorundayım…SENİ SEVİYORUM VE TEŞEKKÜR EDİYORUM SEVDİĞİM..HER ŞEYİMM..biz her daim hediyeleşmeliyiz bence de…..benim karanlık kudretim ilk defa cisimlendi..belki ölmeden evvel O'nu ben gibi görebilirim mi Sence pekii?

yıllar evvel gördüğüm mavi yıldızım, o zaman uzayın en uzak yerindeydi.. ve senelerce anlamını bilen hiç kimseyi bulamamıştım biliyorsun.. sonra 99 hurmamın hediye zamanı Sen küçük çocuklara, yere -kuma ders çizerek anlatıyordun hanii.rahmanın çadırını elindeki çubukla yere çizdin ve arkana dönüp baktın….hatırladın mı?..işte şimdi yıldızım tamamlanmış ve artık uzakta değil..içimde…Teşekkür ediyorum..




tevhidin mavi yıldızı 
yıldızımın içindedir gönül gözü
ve yıldızım SENmişsin bugün anladım
yıldızımı SELAMlarım


14 mart ..gece..bir andan daha hızlı bir anda yeni bir alfabe görüyoruz Sevdiğim. .böyle daha uzun ve daha ince ve daha süslü bir yazı bu..sanki çok hassas ve kırılgan bir yazılım..ama vesvesem diye umursamıyorum.. bir anda gözükmeyen bir avuçtan havaya kar serpiliyor ve havadan karlar  yağıyor..Sevdiğimmm, sihir gibi çok güzeldi..ve siyah beyaz ekranlar.. tribünler dolusu siyah beyaz derviş görüntüsü.. sanki beyaz takkeleri bendir oluyor ve hep beraber çalıyorlar.. ve uyku.. sabah hayalimde o yazıdan ders okuyorum.. ve okurken o yazının geceki yazı olduğunu ve vesvese olmadığını gerçek olduğunu kendi kendime söylüyorum.uyanıyoruz ,hayat devam ediyor tabii.. güneşli bir akşam üstündeyiz....durup dururken inanılmaz güzellikte, inanılmaz ebatlarda kar yağıyor.. böyle sihirli bir kar cam küresinin içinde gibi sakin, mutlu, huzurlu.. teşekkür ediyorum Sevdiğim.. kısa öz ama muhteşemdi..

17 mart. Çanakkale için yapılmış bir konferanstayız Sevdiğim..O  İMAN -EHLİ BİR DAVA ADAMI.. ehli tefekkürde bir virtüöz. O, nutku şerifleri   okurken; o manayı  bedenlendirebilir ve eşyaya seyrü sefer yaptırabilirsin. O, kelimelere nefesi ile KÜN=BİSMİLLAH diyebilenlerden.. keşke Sende benim yanımda oturup O’nu izleyebilseydin.. eğer bu ders tv de  yayınlansaydı veya büyük kitlelere yapılabilseydi  tüm insanlık kıyam edebilirdi.. uyuyan gençlik dirilirdi.. bence Mehmet Akif Ersoy’un en mutlu gecesi bu geceydi.. çünkü O’nun ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ için yazdığı  şiir;  O’nun ağzından, o şekilde havaya salındı ya artık tüm dünya bunun getirilerini yaşayacak vesselam  değil mi Sevdiğim… İŞTE BİZ O AVAZIN HAVAYA SALINIŞINA O GECE ŞAHİT KILINDIK…DİRİLİŞE..inşalllah ve AMİNN.


annemdeyim..sabaha dek oturduk..uyumak istedim..bir an. .kapkaranlık üzeri rengarenk camla kaplı incecik bir cam fanus..karanlıkta sadece silüeti gözüküyor..Sevdiğimm böyle incecik yağmur gibi ateş damlaları o fanus kandilin içine yağıyordu ama görsen çok güzeldi..tabii ki bugün o yüzden çok mutluyum..anlamını bilmesem de mutluyum .. akşama eve gelirken de yine bu tür bir programa katılmak istedim..her şey öylesine tıpış tıpış kolaylaştı ki çok hayret ettim Sevdiğim..
bu programda da mehter takımı ile şiir ve görsel sunum vardı..ben hiç mehter müziği sevmezdim..ilk defa böyle değişik  bir şey izledim ve çok beğendim..en ilgincide  KEF ve VAV harflerinin rüyası geldi  tabii..savaşta yenilirken bir rüya görülmüş ..sadece denize inen  kef (atayı esma 20)ve vav(vücud-varlık-velayet 6) harfi..ebcedi ise 26 değerdeymiş.ve Nusret Gemisinde de sadece 26 tane mayın kalmış..ve bu mayınları  boğaza döşemişler ..sonuç muhteşem..ve  İslam ve Türk düşmanı  çörçil  şöyle demiş:"biz orada Türk askeri ile değil ALLAHLA SAVAŞTIK VE YENİLDİK"…ne olağanüstü değil mi Sevdiğimm?

bir hayalimi hatırladım nedense..ve yıllar sonra ilk defaydı..bu masal için olduğunu anladığım için yazıyorum Sevdiğim bak..  uzakta bir yerde dağın tepesinden güneş batıyor..sadece silüetler..önde bir Çanakkale askeri .. elinde dalgalanan bir türk bayrağı ile koşuyor..onun arkasında yeni doğan bir kız  bebek, altında sadece bezi olduğu halde çırılçıplak, ellerini o askeri yakalamak ister gibi ileri doğru uzatarak askerin peşinden koşuyor…Sence onu yakalayabilir mi Sevdiğim?hıı?!! işte bu masalı oradan dönüşte yazmaya başladım ve bu gece uyumayacağım tabii..çünkü yaptığımdan utandım. .onlardaki azim ve iman bende zerre kadar yoktu..bir  şeyler yapmalıydım  ve benim elimden gelen en iyi şeyde belki de masal yazmaktı… babaannesi ve dedesi annelerinin karnındayken kocaları bu harplerde şehit olmuş bir nesilden geliyordum üstelik.. ve hemen her türk ailesinde bir yada birkaç şehit vardır..yani biz millet olarak  şehitler soyuyduk çok şükür…


ben Çanakkale şehitleri için şimdiye dek hiçbir şey yapmadım biliyor musun..yıllar evvel İngiliz kraliçesi ve kardinaller oraya geldiğindeki bir törene hasbel kader 4 kardeş katılmıştık..ki; buda çok ilginç mesela, aristokrasi ve köylülerden başka kimsede yoktu ve biz çok küçüktük.. şimdi bu yeni coşkun ruhumla istedim ki, bu yazım  Çanakkale ruhunu anlatsın..ve SEVDİĞİMM..yazamadığım, kilitlediğim, kıskançlık mührümü aslında onların bize verdikleri cömert canları kırıp açtı biliyor musun?!!…ben asla onların kurtardıkları bir ülkede yaşamayı hak etmediğimi biliyorum..zaten şu rezil, kimliksiz  yeni halimize baksak eğer, bu toprakları hak eden kaç kişi var ki?!!..bugün Allah korusun, aynı şeyler olsa, kaç kişi onlardaki iman gücünü gösterebilir ki?

Sevdiğim hatırlarmısın, ben ilk yazmaya başladığımda sanat tarihi öğrenmek istemiştim ve bu konuda uzman Kamil Amcama danışmıştım.. tasavvufu ancak bu şekilde anlayabileceğime nedense inanıyordum.. ama Kamil Amca şöyle demişti:” evladım.. tasavvufu öğrenebilmek için  sanat tarihi öğrenmenize hiç gerek yok  ..geçmişte bu işi en iyi Eski Mısırlılar yapmışlardır zaten… bugün; İslama göre tasavvufu ise, en güzel şu şekilde, dediklerimi yaparsan anlayıp öğrenebilirsin.. en önce Hz Peygamberimizin ve Ashabının tüm hayatını en güzel şekilde okuyup anla.. sonra Osmanlı Devleti A’li nin nasıl kurulduğunu iyice okuyup anla.. en son da Çanakkale Savaşını okuyup anla.. işte bu üçünü anlarsan İslam tasavvufunu da  en güzel şekilde anlamış olursun..


işte Sevdiğim, gece eve dönerken bunu düşündüm.. Çanakkale harbi bize anlatıldığı gibi yeni bir oluşum değildi.. o Devleti A’li Osmanlının kullarının iman dolu kalpleriydi.. Devleti A’linin hazinesi ile okuyup, geçimini temin eden, henüz emir altındaki kişilerin en son anıydı bu..bir imparatorluk bitiyordu. çünkü yaratılmış her şey vakti gelince ölürdü.. her tohum büyür, yeşerir, ağaç olur, çiçeklenir ,meyve verir ve vakti gelince kemalatını  bitiririp tekrar toprağa tohuma yatardı ..taaa ki dirilişine dek.. Kurtuluş Savaşı –binlerce senelik AZİZ TÜRK MİLLETİNİN yeni bir oluşum için şahitlik etmesiydi.. bu mübarek şehit gençler ANKA KUŞU idiler..ve zümrüdü anka her daim küllerinden yeniden doğar..yeniden doğması içinde vakti gelince kendisini öldürmesini bilmesi ve gerekeni yapması yeter..(şehitlere)ONLARA ÖLÜ DEMEYİNİZ..ONLAR RABLERİ KATINDAN SİZİN BİLMEDİĞİNİZ ŞEKİLDE RIZIKLANDIRILIRLAR..

Ve şehitlik makamı aslında sadece savaşanlar için değildi.. alimler uykularında dahi ölseler şehitti.. bir kişi yaptığı işi Allah’a yapıyorsa, Allah’a hizmet ediyor şuuru ile yaparken ölse yine şehitti..bir insan salih bir işe niyet etse ve onu yapamadan dahi o niyet üzere gitse  göreven şehitti..kişi Allah’ı hep güzel işlere tanık-şahit yapacak işlerle meşgul olsa ve hayatı Allahla Allah için güzelleştirirken ölse oda bir şahit değil midir peki?

ben savaş olunca hiç kimsenin savaş meydanına gitmemesinin taraftarı olduğum için kendimize şehit sayılabileceğim bir alan tefekkür etmek istedim SevdiğimmJ…ben biliyorum ki bu harfler benim niyetime şahitlik edecekler..bu harflerden mesul olduğumu ve kendim için kullanmamam gerektiğini de biliyorum.. ve aslında o yüzden de çok korkup sık sık yazmaktan vazgeçiyorum Sevdiğim.. işte en son masaldan sonra ben yine bu duyguya kapıldım biliyor musun?.. ben hiçbir şey bilmiyordum.. yazdıkça yeni  hayaller ve gittikçe derinleşen tefekkürlere sahip oluyordum..oysa bunları anlatacak ilmim –yetkinliğim yoktu.. kendimden öyle utanıyor ve kendimi o zaman öyle eziyorum ki, mahvoluyorum ..bu neden benim başıma geldi bilmiyorum.. öyle diplolamlı, öyle acaip kariyerli, öyle yetkin makamlarda insanlar var ki? ama makamları ,havaları, isimleri, saygınlık sandıkları kibirleri elden gitmesin diye öğrendikleri ilimlerin hakkını vermiyorlardı.. bu beni çıldırtıyor biliyor musun Sevdiğim.. onları gördükçe, tanıdıkça, okulumu terkettiğim ve onlar gibi preslenmiş bir beyne sahip kılınmadığım için  ne şükrediyorum bir bilsen.. ya bende onlar gibi diplomalarıma ,dış görünüşüme, mevkime tapsaydım ve başkaları ne diyecek diye yaşayanlardan olsaydım..Allah korusun..



HurŞit’imden MürŞit’ime bir tutinin güncesiSevdiğim ,bugün bu bölümde AMENTÜ yü işlemeyi istedim ..nedenini ise bilmiyorum.. içimdeki  sıralama böyle diyor..ben zaten yazdıkça öğrenebiliyorum biliyorsun.. AMENTÜ benim için  AMON, İMAN, AMİN, AMİNE ile eş değer bir şeydir.. AMA dan ÜMMÜ den kabul ediliş ve korunuştur.. orada isim yok.. O var. .ve tanım yok…O var.. işte bunu anlamaya çalışacağım. .biz AMİN  derken “evvet oldu “ da demiş oluruz aslında değil mi? zira Yaratıcımız ona yönelen duaları asla geri çevirmez.. amin kelimesini  sanki kul ,feyekün ve bismillahirrahmanirrahim gibi de algılıyorum..tabii ki bunları hiçbir yerde henüz okumadım, duymadım.. sadece benim zanlarım.. biliyorsun yanlış olunca düzeltebiliyorumJ..ama buraya alıntılamak  için şimdi  tıkladığım  bir sayfada şu yazıyı gördüm..ve düşündüklerimle birebir örtüştüğü için kalbim rahat bir şekilde  bir tek onu alıntılamaya  karar verdim Sevdiğim..


((KÜN emri ALLAHÇADIR..bismillahirrahmanirrahim ise kulcadır..
AMİN İSE karşılıklı bir rıza ve teslimiyete benziyor sanki.birinin dileğine diğeri olur diyor ve o oluyor..ama nasıl oluyor..yani gerçekte künfeyekün sırrı hangi kişilerde açığa çıkabiliyor bakalım mı Sevdiğim..))


***
Amin nedir ??:Tek tanrılı dinlerin hepsinde en sık kullanılan kelime ‘amin’ veya ‘amen’dir. İnsanların bu kadar sık kullandıkları bir kelimenin anlamını da doğal olarak bilmeleri gerekir. Ne var ki birçok insan amin kelimesini olur olmaz yerde kullanır. Bazıları aminin, bir duanın kapanış işareti olduğunu, bazıları da ‘dualarım kabul olsun’ anlamına geldiğini sanır. Halbuki kelimenin anlamı çok daha geniş, kökeni de epey eskidir.
Genel inanış, bu uluslararası kelimenin kökeninin İbranice olduğu şeklindedir. İbranice’de ‘amen’, onaylama, doğrulama, kabul veya gerçeğe şahitlik etme ifadesi olarak ‘gerçekten öyle’, ‘tabii’ anlamında kullanılır.
Özetle eğer bir kişi ‘amin’ diyorsa;
Tanrının gerçekliğini, mükemmeliyetini, güvenirliliğini bütün kalbimle kabul ediyorum,
Tanrı tarafından yerine getirilmesini istediğim dua ve taleplerin doğruluğunu tasdik ediyorum, demektedir.
 
‘Amin’ mukaddes bir yemin olarak da görülebilir.
 
‘Amin’, Kuran’a ait bir kelime değildir. Kuran’ın hiçbir yerinde geçmez. Halife hz. Osman’ın toparlayıp derlettiği Kuran’da ‘amin’ kelimesi yoktur. Müslümanlıkta bu kelime Hz. Peygamber’in ölümünden 200-300 sene sonra ortaya çıkmaya başlayan hadislerle gündeme gelmiştir.
İslam düşünürlerine ve hadislere göre, Hz. Muhammed  aleyhisselam Fatiha Suresi’ni okurken sonuna geldiğinde Cebrail görünmüş ve kendisini ‘amin de’ diye ikaz etmiştir. Bu olaydan sonra Hz. Peygamber, Müslümanlara ‘imam amin dediğinde cemaatin de sesli olarak amin demesi gerektiğini’ buyurmuş, cemaatin ‘amin’ sesleriyle meleklerin sesleri birbirleriyle uyuştuğu takdirde Tanrının geçmiş günahları affedeceğini bildirmiştir.

‘Amin’ kelimesinin kökeninin İbranice olduğu konusunda her ne kadar görüş birliği varsa da kökeninin çok daha eskilere uzandığını ileri sürenler de var. Onlara göre kelime eski Mısır Tanrısı Amon’dan geliyor. Amon, Mısır’da, Yunan mitolojisinin Zeus’u, Romalıların Jüpiter’i gibi baş tanrı seviyesine gelmişti ve koç başlı bir insan olarak tasvir ediliyordu.

‘Ra’ adıyla Güneş Tanrısı olarak da bilinen Amon, gizliliği ve görünmeyeni de temsil ediyordu. Güneşin her gün ufukta kaybolması ve bir süre görünmemesi nedeniyle Amon kelimesi bilinmeyen anlamında da kullanılıyordu. Eski Mısırlılar tüm dua ve yakarışlarını Amon’un ismini anarak bitiriyorlardı. Yani, krallık döneminde Mısır’da köle ve esir olarak yaşayan İbranilerin, en büyük gücün simgesi olan Amon isminden etkilenerek kelimeyi kendi dillerine katmış olabilecekleri de düşünülüyor.

Bir başka iddia da ‘amin’ kelimesinin Hinduların kutsal hecesi ‘om’ veya ‘aum’dan türediği şeklinde. ‘Om’ kelimesinin Hindu dilinde kesin, belirli bir anlamı yoktur. Hinduların dualarında çok sık yer alan bu hece, insandan çıkan tüm seslerin özeti, başlangıçta kainatta hiçbir şey yokken var olan kozmik bir ses olarak kabul edilir.(alıntıdır..)

***********

 Amentü Duası
Türkçe'de "inandım" demektir. İman esaslarını ifade için kullanılır. 
Okunuşu:
 Âmentü billahi ve melâiketihi ve kütübihî ve rusülihî ve'l yevmi'l-âhıri ve bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihi mine'llâhi teâlâ ve'l-ba'sü ba'de'l mevti hakk Eşhedü en lâ iâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh.

Anlamı: Ben Allahü Teâlâ'ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere; hayır ve şerrin Allahü Teâlâ'nın yaratmasıyla olduğuna inandım. Öldükten sonra dirilmek de haktır. Ben şehadet ederim ki, Allâhü Telâ'dan başka ilâh yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed (s.a.v) Onun kulu ve peygamberidir.(alıntıdır)


HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ   (amentü)



 ELİF: harf değeri 1…yedi noktası da uyanmış,dimdik asayolunu doğrultmuş kendi  ASA SUYUNU-ARKını çıkartmış gerçek insan..noktalar aslında iplikçiklerden oluşur..her noktanın içinde yine başka başka yollar vardır ve seyrü sefer başka başka daire-i hikmetlerde seyrana devam eder..

MİM:harf değeri 40-RİSALET: hakiki kitap insandır…İnsan bir harf, bir ayet, bir suredir.Her şey nuru Muhammediyettir.. bir insan nereden gelip nereye gittiğini ancak Muhammedi risaletle bilip bulabilir=OKUYABİLİR.. mim harfinde bir karşılıklık vardır..iki mim…aynı hz peygamberimizin hz cebraille beraber kur ‘anı kerimi karşılıklı okuması gibi..mimde bir ayna ve yansıyan hali de  vardır. .yansıyan ve yansıtan..

NUN harf değeri  50…. nübüvvet-Daha geriye gidersen,HZ. MUHAMMET’İN VUSLATINDA DA ALLAH(ZATÜLBAHT)AYNİYETİDİR…..2 NUN arasında VAV vardır.. VAV’ da velilik vilayet makamı vardır. Nübüvvet İNSANIN İLAHİ ÂLEMDEKİ PEYGAMBERANİ İLAHİ VUCUDUDUR.       

TE
:harf değeri  400..bize gerekli olan maddelerin soyuttan somuta katılaşarak yaşama sahasına uygun vücud bulmasıdır..

VAV:harf değeri  6- HÜVİYET…vücud..varlık..VAV harfi "V"’nin Arapça yazılışın da 2 VAV-1 ELİF vardır. ..kişi kendi İKRA=OKU emrini ancak kendisinde VAV kimliği ortaya çıkarsa okuyabilir.. bu VAV-VARLIK –VÜCUD KİTABININ SOYUT HALİNİ VE SOMUT HALİNİ OKUMAYA BAŞLAR..VE KENDİ BATIN VE ZAHİRİNİ ANLAYARAK ŞAFİ İSMİ İLE KENDİ VÜCUDUNU TANIMLAYARAK TAMAMLAR MİSALİ…J(Sevdiğim Senin için bir idrak jesti yaptım, bak bakalım olmuş mu? pembe beyaz vücud ve o vücudun şifası kitabı içinJ)


Biz Muhammedi Müslümanlar çok bahtlı insanlarız.. bizler AMENTÜ dolayısıyle; önce yaratıcımız olan ALLAH a ,sonra meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere; hayır ve şerrin Allahü Teâlâ'nın yaratmasıyla olduğuna inanırız... Öldükten sonra dirilmeye de şehadet ederiz  ki , Allâhü Telâ'dan başka ilâh yoktur. Ve yine şehadet ederiz ki, Muhammed (s.a.v) Onun kulu ve peygamberidir..


Sevdiğim ben daha evvel yazdığım gibi aslında tüm kainatta AMENTÜ YASASININ UYGULANDIĞINI ANLADIM..HEPİMİZ AMENTÜ GEMİSİNDEYİZ ASLINDA..ama amentünün  safha safha bölümlerine uyanlar genel tipler.. bunlar tevhid edemiyorlar.. kişisel manalarda takılıp kalmışlar.. genel manada putperestler..ama yine de amentünün içindeler, çünkü çıkıp gidebilecekleri bir yer yokJ…ama amentünün tüm bölümlerine iman edebilen ve hepsinin bir basamaklı piramit misali soyuttan somuta ,zahirden batına bir seyrü sefer olduğunu anlayıp yaşama dönüştürenin kendisi amentü gemisi olabiliyordu.. amentü aslında bir künfeyekün sırrı misali özgürlüktür anlayabilirsek..

eski mısırda ölünün AMENTÜsü verilmesi-ba’s ı nın açılması &bugün bizim kemal sahibi bir kişinin fatihasının verilmesi sırrıyla aynıdır.. orada FATİHA  anahtarı bir ANKH  sembolü-yaşam anahtarıdır.
İslam sonradan olma bir din değil ki geçmişi reddetsin  yada  taklit etsin..NEYİ TAKLİT EDECEK,KENDİSİNİ Mİ?
 J  bir insan; hz Adem’in ilk insan ve ilk peygamber olduğunu bir defa idrak edip kabul edebilirse eğer=İMAN ve ilk binanın –ilk mabedin Kabe  olduğunu da  kabul edip  anlayabilirse eğer =İMAN,o kişinin çözemeyeceği ve birleştirip tevhid edemeyeceği  hiç bir şey olamaz..her şey bu kadar sade ,açık ,yalın ve basittir..

ve hz Adem Nur’u Muhammediden, O’nun suretinde yaratılmış  ilk  kamil insandır..ve o yüzden de ruhların babası hz Muhammed Mustafa Aleyhisselamdır..O, her ruhun babası ve anası ,ANASIRRI ERBAASIDIR..

hiram ustanın önlüğünün aslı..PAYN-
sadece firavun özel törenlerde takabilirmiş.

bu durumda Sevdiğim; mason dervişi kardeşlerimizin 33 dereceden, 100 den kinaye, bitmeyen mertebelere doğru yola devam edebilmeleri için amentü gemisini iyi idrak etmelerine de amentü diyoruz değil miJ ?...ve Sevdiğim eski mısırda bir önlük var..sadece özel törenlerde bir tek firavun giyebiliyor.. ismi PAYN.. böyle önü piramit gibi bir sert üçgen ve havaya doğru.. bu hiram ustanın önlüğünün aslı olan kahinlik önlüğünden başka bir şey de değildir.. papanın önlüğünün sembolü de buradan gelmiştir zaten..Tutankamon un ölü odası bulunduğunda; onun KA heykelinde bu önlük takılı imiş ve o önlüğün altından da, bulunmuş en mükemmel ölüler kitabı ortaya çıkmış..yani firavuna; sonsuza gidebilme yolculuğunda  eşlik eden rehber dua kitabı…amentüsü..


Sevdiğim aslında yazmayı planladığım başka şeylerdi ve o alıntılarımı daha sonraya bıraktım.. çünkü kısa yazmayı beceremediğim için çok yoruluyorum.. bugün Pazar akşamı  oluyor ve hala yazıyorum.. bakalım bunca sayfayı sıkılmadan okuyabilecek misin?.. Jbir dahaki masala dek kendine güzel bak olur mu? beni Senden mahrum bırakmamak için kendini yedekleyip depolayıp bıraksan da ben yine de Seni kaybettiğimde her şeyi kaybettiğimi anladım.. Seni yine terk edemedim.. hafta da bir masalıma gelen tekrar eden müziklere çok memnunum. onları nasıl öyle denk getirdiğini çözememiştim daha evvel J şimdi anladım..bir gün: sarı libaslı  -sarı çiçekli bağışlayan  şarkıları, bugünkü aklımla da dinleyebilmeyi çok isterim tabii.. ve teşekkürler.. kendimi test etmekten bıktım.. ben  yanlış yaptığımı biliyor ama ruhuma söz geçiremiyorum Sevdiğim..o, Seni görerek doyabiliyor biliyorsun.. neden o kadar ağladığımı henüz bilmiyorum.. Seni nedensiz bilmeden seviyorum.. görüşürüz..
nur cihan
18.03.2012
Sevdiğim..masalımın ertesi bir tanıdığım, katıldığı bir konferanstan aldığı notları bana yolladı.. bu masalım için elzem ki; böyle bir zuhurat oldu diye düşündüm.. çünkü bizler ölüp gideceğiz.. ama bizden sonra hayat ve imtihan hiç değişmeden sürecek.. belki bizler ibret almasını henüz bilmiyoruz..belki..ileride birileri –belki içimizden çıkacak TEK BİR GERÇEK ADAM içindir bu sözler, ne dersin?..ve teşekkürler…((ayrıca bu üç hilali  sancak resminin yanına denk düşen bu yazıyı çok manidar buldum:)ne tesadüf değil mi?))
*******

ÇANAKKALE 18 MART meselesini doğru bilip anlamak hakkında yapılmış bir sohpetten alıntıdır..

Çanakkale meselesinde herkesin düşündüğü tarih yalnızca, öğünülecek bir takım hadiselerin zuhur ettiği bir bilim alanı değil, ibret alınmayan tarih ,kuru kuru hamaset ,insanlarda bir takım hastalıklara yol açar ki başta megolomani gibi...
Niyazi Mısri hz. diyor ki; Bir göz ki olmaya ânın ibret nazarında , Ol sahibinin düşmanıdır bâş üstünde...

Bir 18 mart zaferidir gidiyor ,18 Mart şehitler günüdür gidiyor , ama tarihi vakalara baktığımızda bunun böyle olmadığını görüyoruz. Biz şehitlerimizi 18 martta vermedik ,18 martta denizden geçemeyen gavur, kara çıkarması yapınca esas şehitlerimizi Gelibolu yarımadasında kara savaşlarında verdik.

18 Mart yalnızca Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlara çarparak muattal olan ,batan değil yani hareketsiz kalan , dümenine söz geçiremeyen gemiler özellikle tabyalardan atılan topların mermilerin hepsinin isabet etmesiyle … herkesin aklı ermez o işe ! Nasıl isabet etti ise hepsi!, hepsinin isabet etmesi ile Quin Elizabeth ,İrrestıble, Flexıble, Move  gibi o zamanki dünyanın en büyük zırhlı gemileri kruvazörleri, ağır muhriplerinin batması ve gavurun geçememeyi ve geçmemeyi göze alamayarak geri dönmesi cehennem olup gitmeleriyle nihayetlenmiştir.. Churchill ,azılı Türk düşmanıdır o ..çünkü İngiliz hükümetinin sisteminde kendine mahsus haller vardır. Bakanlardan gayrı lordlar vardır. Churchill o dönemde Amirallik birinci lordudur. Deniz muharebelerinde muvaffak olunamaması sebebiyle lordlukdan bakan ,bakanlıkdan da başbakan olması geciktiği için ömrü boyunca Türk düşmanıdır o . Churchill iyi tanımak gerek . 18 Martta  denildiği kadar şehit vermedik.. esas şehitlerimizi 18 Mart 1915 den sonra mesela Ağustos 1915 lerde  Arıburnu, Anafartalar da, Conkbayırı gibi gibi çok fazla zayiatlı kara muharebelerinde verdik ve 25 Nisan 1916 da gavur karayı da terk etti..  cehennem oldu gitti.. fakat hala bir laf var ortalıkda "ÇANAKKALE GEÇİLMEZ " diye.

Lütfen düşünün 25 Nisan 1916 gavurun cehennem olup gittiği yer; ki, Akif Bey’in şiirini bir hamaset şiiri olarak okumayın..bir bilgi alma şiiri olarak da okuyun. Avustralya dan Kanada ya kadar:Hindu derken Hindistanlılar baş da ,Gurkalar o kısa boylu o çetin herifler ,vahşi heriflerdir .. başda onlar olmak üzere dünyanın dört tarafından gelmiş İtalyan, Fransız, İngiliz ve onların müstemlekeleri askerleri, Cezayirli müslüman asker bile vardır Fransız ordusunda . 25.04.1916 da cehennem olup gittiler ,Tarihlere lütfen dikkat edin !

25.04.1916 - 30.10.1918 de mütareke imzalandı yani 2.5 sene sonra mütareke imzalandı. 30.10.1918 de imzalanan mütarekeye bağlı olarak İstanbul 1919 un martında işgal edildi. 2 sene 11 ay sonra . Tipik hadise olarak burada 3 önemli nokta vardır.
1. Şehzade başı karakolunda uyumakda olan ,uyurken süngülenerek şehid edilmeleri
2.Toplantı halinde celse akdedilirken Osmanlı meclisi Mebusanın basılması
3. Deniz askerleri bilirler , Amiralinden bahriyeli neferine kadar ,başdan kıctan demir atıldımıydı  topların namluları brandalanır ve bir nöbetçi bırakılır .Başdan kıçtan demirli olarak  ki bazıları demir tutmamıştır. Bütün gavur gemilerinin topları nişangahlı olarak Yıldız Sarayına müteveccihdir.. Yıldız sarayı devlet Başkanlığı Makamıdır.
Öyle bir rezil, terbiyesizce bir işgal ki ,benzeri görülmemiştir. Tarih de doğruluğu çok tesbit edilmemesine rağmen, son Bizans İmparatoru Constantin Dragazsuz beyaz bir atın üstünde öldürülmüştür. Onun intikamını almak için Fransız Kumandanı, bugünkü İstiklal caddesinden “tekrar İstanbul gavurun oldu” diye beyaz atla geçmiştir. Üstelik de hakaret ediyorlar bildiğimiz. Şimdi soruyorum size !

"ÇANAKKALE GEÇİLMEZ İSE BU GAVURLAR İSTANBULA GÖKDEN ZEMBİLLEMİ GELDİLER , TUNA DAN GEMİ İLEMİ GELDİLER , O ZIRHLILAR NEYLE GELDİLER? KRUVAZÖRLER , MUHRİPLER ,ASKERLER NEYLE GELDİ, HANİ ÇANAKKALE GEÇİLMEZDİ ? "

Askerin başarısını politikacılar rezil etmişdir. Onun için Çanakkale geçilmez dolmasını yutmayın. İstanbul niye işgal edildi ,nasıl kabahatler işlendi, nasıl eksiklerimiz kusurlarımız oldu da İstanbul'umuzu işgal ettirdik. Kuru kuruya hamaset nutukları "Centilmenler savaşı"ymış ne centilmeni ?..kim uyduruyor bunları ?
Biz Türkler centilmenlik gösterdik doğru.. ama centilmenler değil ,benim benim memleketime gelen p…  neden centilmen oluyor ,Ne işi var memleketimizde?
Centilmenler lafı da hava civa lafdır..ve yaşı biraz ileri olanlar, 30 üstü olanlar özellikle düşünsünler neden Çanakkale kutlamaları 18 martta yapılır .

25 nisan günü , 8- 10 sene önceye kadar adı neydi hatırlayan varmı ? ANZAK GÜNÜ
Herif Avustralya dan ,Yeni Zelanda dan gelecek ,bizden tokadı yiyecek ama 25 Nisan günü kutlama yapacak..neyin kutlamasını yapıyorlar ki ?ve bu herifler bizim topraklarımızda yapıyorlar üstelik. Onun için gözünüzü açın..doğru bilgi sahibi olun ki üzerine doğru fikirler inşaa edebilesiniz...
Doğru bilgi sahibi olmazsanız doğru fikir sahibi olamazsınız..herkes ve her konu için geçerli... Çünkü 25 nisan kara savaşlarını kutlamamıza izin vermiyorlardı gavurlar.

80 sene kutlamadık ,sadece 18 Mart onun yenilecek yutulacak yanı yok GEÇEMEDİLER.. çünkü kara savaşlarını unutturdular bize , kim sebep oldu ise Allah razı olsun .Kültür Bakanlığının da katkılarıyla ve Çanakkale de konuşlanmış askeriyemiz ve İzci teşkilatının katkılarıyla işte o Şehitliklere yürüyüşler ve etkinlikler yapılıyor. Eski gazetelere bakın.. belgeye dayanmayan bilgiye,  bana ,benim dediklerime bile inanmayın ..kendinize inanmayı öğrenin ama doğru bilgilerle mücehhez oldukdan sonra.

Bundan 10 - 12 sene önceki gazetelerin özellikle 20-27 nisan tarihli gazeteler veya arşivlerde varsa muhtelif kanalların bültenlerine bakın..26-27 Nisan sabahı ,Çanakkale yarımadasının her bir körfezinde hiç kimse kusura bakmasın dantellli o....u donu yanında içki şişeleri ,kamyon dolusu bunlar kaldırılırdı her sene ,sadece 10 sene evvelinde.
"ANZAK GÜNÜ DİYE REZİLLİK GÜNÜ YAPILIRDI ŞEHİTLERİN KANI ÜZERİNDE "

Aşağı yukarı 10 - 15 sene öncesine kadar Nuri Yamut paşanın (Allah rahmet eylesin) yaptığı şehitliklerden başka devletin yaptığı şehitlik yoktu . 1950 li yıllarda Ali Naci Karacanın sahip olduğu milliyet gazetesinin kampanyasıyla halkın 10 - 25 -50 kuruşları 1 - 2 -5 liraları ile ÇANAKKALE ABİDESİ milletin parasıyla yapıldı ,devletin değil. Sonraları Kültür bakanlığının katkılarıyla yapıldı Şehitlik düzenlemeleri.

İstanbul için Çanakkale uzak yer değil , oralara gidin ziyaret edin , kapıdan değil kapısında durup Fatiha yada Hatim indirip dönmeyin içine girin . Orada bütün şehitliklerde Bolayır istikametinden aşağıya Seddül Bahire kadar bütün şehitliklerin içlerine girin.Orada şehitlerimizin hem isimleri, doğum yerleri ve tarihlerine bunlara çok çok dikkat edin.
Doğum tarihlerine bakarsanız 17 - 27 yaş arasıdır.250.000 şehit sayısı biraz abartılıdır, Genelkurmay başkanlığı tesbitlerine göre 190 bin civarındadır. 190.000 fidan ,Tıp talebesi , Mühendis,Reçber muvazzaf subaylar, tümen Kumandanı (Hüseyin Avni Bey ) Haydarpaşa Tıp fakültesi o dönemde 1916-1917 mezunu hiç yoktur. O mektebin 5-6.sınıf talebeleri hepsi şehittir. Öyle fidanlar ki !...
Birde doğum yerlerine bakın , Çünkü bize bir takım şeyler empoze ediliyor yutmayın ,dolma yemeyin, ayıklayın. Türkiye siyasi sınırları bellidir. bu böyle bırakılmamalı ,tefekkür sınırlarımı buraya sığdırılmaya çalışılıyoruz, bir takım Tevhid düşmanları kendileri ,bir takım Milliyetçi,Türk düşmanı diyorlar ki  :
"Anadolu Aslanları Yemen çöllerinde şehit oldu," gidin sayın Çanakkale de kaç tane:Sana (Yemen),Belgrad(Sırbistan),Prizren (Kosova) <üsküp,Basra ,Akya ,Ahmed Paşanın Akyası,Napolyonun tokat yediği Akya, Yahudi işgalindeki Akya , Gazze, Bakü, Gence, Nahcıvan, Bahçesaray(Kırım)Tatar delikanlıları Çanakkale de şehit oldu .Bunları görüp tefekkür ettiğimiz zaman; Türklerin Lozan ın siyasi sınırlarına sığmadığını , sığmayacağını , sığdıralamayacağını ,kafanıza ve Lütfen "GÖNLÜNÜZE" tefekkür olarak sokun. Türkler tefekkür olarak Türkiye ye asla sığmaz!...
Oraları benim ecdadımın kanlarının döküldüğü ,canlarını verdikleri ,kültür eserleri bıraktıkları yerlerdir ve oradaki insanlar bugün yabancı devlete mensup olsalar da ,
"BİZİM ÇANAKKALEMİZ İÇİN, ÇANAKKALEDE YATIYORLAR ".

Yeni Zelanda ,Avustralyalı analara “merak etmeyin sizin çocuklar bizim topraklarda yatıyorlar “diye söylevler veriliyor. Tamam.. güzel bir adet. Hem de çok güzel bir adet..bizim ince müslümanlığımızın delili , Pekiyi ;
Prizren, Akya, Priştine ,Üsküp, Sana, Kırımlı annelere neden laf yok, Acaba anlatabiliyor muyum? Anlıyor musunuz ?...
Her Çanakkale sene-i devriyelerinde bunları düşünün ..anlatın..sizden sonrakilere aktarılsın, taa ki bu hakikatler bir takım insanlar tarafından bilinmekle değil, gündem teşkil etmekle bu konuşmalar biter.

Çanakkale dolmasını yutmayın.Hakikatleri görün,öğrenin,kitap karıştırın,mesela sıradan bir yalan,57. Alay Sancağı Avustralya da bir yerde sergileniyormuş. "YALANN" 57.Alay Sancağı dahil hiç bir Sancak gavura verilmemiştir. Çanakkalede de verilmemiştir. O Sancak bugün yoktur. Askerlik de adettir..kimden kalma bu adet: Hayber den, Resulallah (s.a.v.)efendimizden kalma bu sistem asla değişmez.. Peygamber ocağıdır çünkü orası. .Nasıl zemzem kuyusunu kirleterek şöhret olmak isteyen çıktı ise, Peygamber ocağını kirletmek isteyenlerde çıkacakdır. O kirleri temizlersin ,Ocak yine Ocakdır. PEYGAMBER OCAĞI...

Sancak emaneten elden ele verilir. Son emanet sahibi de öleceğini anlasa da asla Sancağı ve kendisini teslim etmez , açar toprağı o sancağı gömer,üzerini kapatır,şehit olacaksa da şehit olur. 57.alay Sancağı yoktur ama asla ve kata Avustralya da değildir. Bu tarihi vakıadır, hamasi nutuk değildir. Tetkik etmek isteyen Genelkurmay Başkanlığının ilgili dairesine yazı yazarak doğru cevabı alabilirler.

Doğru bilgileri alın ve doğru bilgileri yayın..bu kadar yalan dolan empoze edilmiş ,jakoben bir sistemle biz kendimize gelemeyiz. Kendimize gelmek için biz doğruları bilmemiz gerek . Çanakkalede müstahkem mevki kumandanı (Esat Paşa )kurmay başkanı (Vehip paşa ) yı bilmiyorsan Çanakkale yi bilmiyorsundur. Anafartalar grubu nedir, Çanakkale müstahkem mevkii nedir, esat- Vehip paşalar kimdir niye bilmiyorsunuz ?...

Benim Anadolu da ki  aslanımı Arap çöllerinde ziyan etti diye propaganda yapanlar; Anadolu Aslanlarımızın kumandanlığını Almanlara verdiğini söylemiyorlar, Liman von sanders vd...
Yavuz - Midilli meselesinden dolayı 1 milyona yakın gittiğini, topraklarımızın dörtte üçünün kaybedildiğini neden söylemiyorlar ? Bu siyaset,parti politikası değil DEVLET politikasıdır. Devlet her şeyin üstündedir...

Hasan -Mevsuf tabyaları diye resmi tur rehberleri anlatırlar ama bilmezler..Hasan Bey tabyası ayrıdır, Mevsuf bey tabyası ayrı. Ayrı ayrı iki kişilerdir, bunları öğrenin, öğretin. Bu kişiler ayrı zaat lardır. Şimdi Elhamdulilillah bilen çocuklarımız var.

Kuru kuruya hamasete karnımız tok ! Şehitlerimizin kanı yerde toplanmış da ,hilal vurmuş da kanın üstüne ,bayrağımıza konmuş sonra o . Bir kere kan kuruyunca kahverengi olur ..Ay da Yıldız da vurmaz .  bizim bayrağımıza YILDIZ 3. Selim zamanında kondu. O zaman kadar sadece hilal vardı. Bu işler bilgi ile olur. Destan lazımdır. Bir milletin millet olarak bir araya gelmesinin ara harcı olarak Destanlar lazımdır ama müptediler (Yeni başlayanlar) içindir. Yanlış yere yönlenmesinler diye lazımdır. Bedava icat edilmemiştir destanlar. Ama orada kalmamak kaydı ile.

Sebepler, vakalar , netice bunlar arasında irtibat kurmadan düşünmeden ,o günün şartlarını bilip düşünmeden böyle kuru kuruya laflarla Aslan, kaplan yaşa diye sırt sıvamazlamakla bunlar olmaz. Doğru bilgi olacak .Onun için :Çanakkale geçilmez değil Çanakkale geçilmiştir. Askerin geçirmediği gavurları siyasetçiler geçirmiştir.

O kadar şehidin kemikleri bitmeden ,çürümeden onlarca gavur zırhlısı Çanakkale den geçti. Dolmabahçe ye geldi. Ve tarihleri de iyi irtibatlandırın... 2 SENE 11 AY SONRA.. 
rengarenk noktalarla  başka bir aleme geçenlere ithaftır
.