27 Nisan 2012 Cuma

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 10


plüt10...hades
99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 10  
hem cefaKAR-ı  vefaKAR’ ım için…
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..bal10 masalımıza hoş geldin.. hikmeti nefes-i himmet Senden olduğu için bu garip de bir nebze gayretle bunları tuşluyor tabiii…hadi içeri gir, ev SeninJ..nasılsın?. bence şu sıralar KOZMONAL karmasın.. ne olduğunu anlamamıştım, ama en son performansından dolayı şimdi  anlamlar yerini buluyor..Jbildiğin gibi algılayamama sorunum had safhada…işte  geçen zamanın hayalleri Sevdiğim.. okuyalım mı?
masal ertesi pazar..o saydam adam sanırım daha bir koyulaşmış.. Ya Rabbim. O, deniz gibi su yutuyor ve ızdırapla, o suyu içinden dışına, ağzından kusarak çıkartıyor.. su nasıl pis.. aynı yer kovasının kirli rengindeki siyah… Sevdiğimm. benim  TENPEREST& putperestliğim ve dedikoduculuğum, inadım, kıskançlığım ne kadar yıkansa arınmıyor, bak gördün mü?. ve unutma ki, ben muhteşem bir kadın olmak istiyorum.. o adamı istemiyorum.. neden hep onu görüyorum ki, neden?..

Salı…. uykuya düşkün biri olarak, sabah seherleri kolay kolay uyanamam biliyorsun.. bu sefer değişik.. uyandım-dırıldım.. bişi vardı ve ritüellerimi yerine getirip yine uyudum.. semaya bak.. muhteşem yıldız nebula.. rengarenk ve çook uzakta.. üzerinde aradaki erkek olmak üzere ikisi kız üç çocuk siması var.. öyle net ve canlı ki Sevdiğim.. sonra 2. Kare gözüküyor.. yine aynı ama netlik soluyor.. sonra 3. Kare yine aynı resim ama her şey mıknatısa tutulmuş kömür tozu misali daha bir solup çözülüyor.. görüntü  geçmişin hayali misali.. izi kalmış.. Gözlerimi açıyorum. .üzülüyorum.. artık 2. Eş anlamını merak etmemem gerektiğini, çünkü düşündüğümden daha farklı yeni bir kisveye büründüğünü anlıyor ve bu konuda tam bir teslimiyetle anlayamayacağıma dair pes ediyorum.. PEESSS..

aynı gün başka bir arkadaşım arıyor.. hayalinde beni görmüş.. küçücük evim varmış..tam 70 tane temizlikçi tutmuş  evimi temizletiyor muşum.. arkadaşım” bu ne, küçücük ev” demiş.. ben:” bu ne ki.. yetmiyor…o kadar daha çağırdım, gelecekler” demişim…işte  Sevdiğim; işlediğim günahlar artık oraya buraya yankı yapıyor diye, o gece 70 tane tövbe istiğfar çekip uyudum tabiii..vay bana..


19 nisan Perşembe..  elimde eski bir bakır tava Ginolu dayım..Huriye halama  tavasını iade edecekmişim.. aaa bir otobüs duruyor.. içinden bir sürü minik kız çocuğu çıkıyor.. kimsesizler.. oysaki Sevdiğim, Sen onların onlarda Seninmiş.. onları büyük bir sevgili sevinçle karşılıyor, sahile doğru gidiyorsunuz.. yokuş yukarı çıkan ben yokuş aşağı sahile inen sizi seyrediyorum.. oraya kadınları her zamanki gibi almıyormuşsunJ..ve sonra.. Trabzon’da patika bir dik yokuşa tırmanıyorum.. yol çok bozuk ve dar.. tüm yol incecik mozaiklerle  döşenmiş.. kenarlar mavi- lacivert-lazuli altın pigmentli bordürlü ..benim yürüdüğüm orta yer ise minik minik kırmızı sarmaşık gül desenli.. yol olağanüstü antik-güzel ve değerli..aaa yol biteceğine yakın mozaiklerde bitmiş.. toprak gözüküyor.. bir nalburdayım.. yolun kalanını döşemek için, o mozaiklerden, inanılmaz uygun bir fiyatla devamını alıyorum.. ve  bir evdeyim.. hiç evlenmemiş arkadaşım Nalan’ın yanında bir bebek ve Şenay var.. bebek  sanki oğlan.. kundakta.. o bebeği; alınabilecek en mükemmili uzanıp almış olan ve yanındakiler kucaklarına alıyorlar.. ama bebek çok ağlıyor ve ne yapsalar susmuyor.. her şeyin en ekmelini  almış olan; o bebeği, bu defa, onlardan uzak durup asla onlarla konuşmayan bizim masalın çocuğuna uzatıyor.. yüzükoyun  bir yatakta uzanmışım.. göğsümden yukarısı dirseklerimle desteklenmiş yukarıda…O, büyük bir sevgi ile, bebeği tam göğsümün altına koyuyor.. bebek hemen sakinleşip susuyor.. neden İNLEYEN BİRİNİN BEBEĞİ DE, GÜLEN BİRİNİN DEĞİL SEVDİĞİMM..?!!
……
bu akşam geç vakitte site cumhuriyetimizde bizlerin talebi ile bir ilk gerçekleşti.. Arabi hocamızdan hikmetler saçan hocamızı keyifle dinledik.. yeni isimler ve bu dersin yeni dönemde devamı için yetkiliden söz bile aldık .. teşekkürler.
Cumartesi…netten bir yazı akıyor.. babasının süsü yazmış.. başlangıcı SÖZ VERMEK le alakalı ve çok büyük harflerden dizilmiş.. ve hiç hatırlamadığım bu yazıyı okuyorum.. en sona gelince, hani şu akıp kayan yıldızlardan haber aldığı için yıldızı düşürülenden etkilenilmiş, bu yazıyı anlıyorum.. B ‘anlamında …Sevdiğim ben sözümü B’ anlamında tutmaya çalışıyorum inşallah ama HÜVE beni içine çekiyor ne yapayım?.. insan Sevdiğini, cemalini seyrettiğinde onun güzelliğiyle zevklenir ya hanii.. galiba bu defada; diğer birkaç defa da olduğu gibi, sınırlarımı aşmış olmanın getirdiği asabiyeti celalinden anladım ki, yazım dilimin yada bilmediğim bir eylemimin dozu kaçmıştı.. misali, bir ucu  Rahman bir ucu şeytan olan ateş değneğimin dairevi dönüşü-simasından akıp geçen korkunç suretler beni çok yıpratmıştı diyelim.. bendeki kötülük-hinlik-aşırı kıskançlık Senden bana & beni mi gösterdi acaba?!!.. yoksa kaç zamandır yanardağlar gibi patlamayı bekleyen asabiyeti beşeriyetim; “Senin verilmiş mana kararını ,sözlü eyleminle mühürlemek zorunda oluşundan mıydı” ,bilmiyorum.. ama Sevdiğim, dünyanın Ortadoğu’sunda Şam-şem YENİDEN YENİ BİR DOĞUMLA ANCAK SENİN KELAMINLA İŞTE BÖYLE DOĞACAK BİLİYORSUN.. BU BELA VE KAHIR, ONLAR ve bizler İÇİN HAYIR OLACAK İNŞALLAH VE AMİNN.. bunun çok zor ve ağır olduğunu biliyorum ve teşekkür ediyorum.. SEN İÇİMİZDE OLDUĞUN MÜDDETÇE BİZE-içlerinde olduğun müddetçe onlara  ASLA ZARAR GELMEYECEK İNŞALLAH VE AMİNN.

..* çocuk:”ben Sizden çok korkuyorum, sizi çok tehlikeli buluyorum....Padişaha yakın olmak iyi değildir.. uzak olmak isterim.. ben çok ağırım, size zarar vermek istemem”.. Padişah: ”sen bana zarar veremezsin.. hiç bir şey olmayacak merak etme”.. ve çocuk istediği bir şeyi söyledi ve anlamla baktı.. Padişah çocuğa doğru tüm ciddiyetiyle eğildi ve şöyle dedi: ”Ben sana  zarar veremem ..seni ancak korurum”….Sevdiğim ,emanetin Seni öyle derin belalı seviyor ki, Sana zarar vermemek için, hiçbir zaman Sana yaklaşmayacak ,biliyorsun değil mi?:)….

23.nisan pazartesi çocuk bayramı.. arkadaşım arıyor…bu arada Sevdiğim bu haberi beklediğini ve zaten denetlemeye dek yaptığını bildiğim için mecburiyetten yazıyorum, bil yaniJ..2 ila4 senelik 5 minişimiz geldi.. ben sevgisizliğimden dolayı asla sorumluluk almak istemem.. sadece korkunç bir hayırsever bulabilme potansiyelim vardır ki, o da tabii EFENDİMİN ESMASINDAN DOLAYI.. çok şükür ki harika insanlarla Yaratıcım beni dost yapmış ..benim hiçbir şeyim yok biliyorsun=tam takır kuru bakır deyimi benim için üretilmiş....eee kendi doğurduklarımda ne kadar başarısız olduğumu biliyorsun - seviyeli bir sevgisellikle  birbirimize geri dönüşemeyişimizden de malum zaten.... ben kendimle geçinemiyorum üstelik.. ama gördüğüm hayaller beni zorla bu işe bulaştırıyor sanki; ki, bunca kelimeyi de yazmak zorunda kalıyorum nedense.. işte Sevdiğim, arkadaşım zapt edilmesi çok zor olan bu 5 minişle beni de parka pikniğe davet ediyor.. 5 minik 3 anneyiz.. hemen rüyamı da hatırladığım için kabul etmek zorunda kalıyorum tabii.. çok zor ve ağır bir görev olsa da, hep ince bir kara mizahla Senin oyunlarına gülerek bu işi yaptım..

Salı.. tektaşa gidiyoruz ..arkadaşıma; bir diğer tanıdığımız ve takip ettiğimiz” 18’i ni geçtiği için kendine dışarıda yeni bir hayat kurmak zorunda olandan” tel gelmiş.. “sakın yola çıkma, ambulans, kan, kaza, feryat”  diye yalvarıyormuş.. arkadaşım beni:”  ne yapalım, sen karar ver” diye aradı.. Sevdiğim bana bişi  olmuş.. o rüyayı dinlerken o rüyayı görenin yoksunluktan artık felakete doğru sürüklenen İMDAT -BENİ KURTARIN çığlıklarını duyup anladım.. ve arkadaşıma anlatırken ense kökümden tüm hücrelerime yayılan tesirden, o anlamın tasdikini algıladım..” demek ki rüyalar ne görüldüğü, nede anlatıldığı anlamdaydı !!..”bizle alakası yok kazanın, onunla alakalı.. gidelim.. hayır olur, yarında ona gideriz” dedim.. işte bu gece K.. Hoca geldi.. çok harika idi.. ne zamandır kimseye soru sormuyordum.. soru sormada tavan yaptım diyebilirim ki, sorularım beni bile hayrete düşürdüJ .. çok neşeli geçti.. ve oradan, yarın gideceğimiz yer için  çok büyük bir cömertlikle ayrıldık şükür..


25.nisan Çrşb.. bugün arkadaşımla o rüyayı görene  gittik.. bize emanet edilenleri en güzel şekilde kullandığıma inanıyorum ve onlardayız..aaaaa 13 günlük bebeğini kucağıma koyuyor.. o bir oğlan.. acaip güzel maşallah.. bana nasıl bakıyor bir görsen ve her şey dağılıyor ..o  göğsümde susan bebek hayalim gözümün önüne geliyor.. bizi acilen buraya getiren tasarrufatıma bakarak gülümsüyorum.. ve eve dönünce; devamı afiyet ve huzur için güzel dostlarımı tekrar arıyorum.. çok teşekkür ediyorum Sevdiğim bana bu kadar güzel  cömert insanları dost kıldığın için.. hayatta ki en büyük nimet olan cömertliği tam vaktinde  ve acilen yapmak olduğunu bugün bir defa daha anladım…. Kimsesizlerin:” kimse yok mu??!!”  imdadına, kimsesiz kalmadığımız içinde binlerce şükürler..


……………..
Evvet Sevdiğim gelelim konumuza.. o celali seyir beni nedense kaligula kelimesine götürdüJ.. efendi google dan baktım.. dehasından delilik zuhur etmiş kanlı bir roma imparatoru çıktı.. bu anlam  değildi istediğim.. ve kelimeyle oynayarak en nihayet aradığımın kökenini buldum.. ve Sevdiğim, tüm dünya ciddi kaynakları Yahudilerin hint  kökenli olduğunu ve esasında hiçbir peygambere değil, yıldız tarzı tek tanrı inancına sahip olduklarını söylüyorlar..essenilik ve sabiiliğe daha yakınlarmış.. Hindistan kaynaklı Kali Yuga: ÖLÜM VE YENİDEN DOĞUM. .başlangıçlar ve bitişler döngüsü.. toprak ana.. maddi ve manevi yozlaşmanın doruğa çıktğı 4. zaman devresidir. Vişnunun son avatarı Kali, elinde kılıcı ve beyaz ata binmiş olarak ortaya çıkacak ve kötülüğü yok edecektir.. mehdi beklentisinin kökeni. Oysaki insanlar bilmeliki bizim peygamberimizden başka kurtarıcı gelmeyecektirJ……. Kali, Şiva'nın eşlerinden biri olarak görülmüştür.. . kala , karanlık ve zaman  ayrıca Siyah Kadın anlamına da gelir ki, eşi olan beyaz Şiva'nın tersidir.. Brahman sa dünyanın ruhudur.

((*hikmet baba, anlayış ise anadır. bunlardan oğul olarak ilim doğmuştur. akıldan, azamet ile kudret meydana gelmiştir. bunlar tanrı'nın iki kolu mesabesindedir. tanrı, bunların birincisiyle hayatı doğurur, ikincisiyle onu yok eder. kabala tefekkürüne göre tanrı hiçbir çıkar düşünmeden sevmek (aşk) ve kalp nuru aracılığıyla, ruh kendi benliğinden tecerrüt eder, aslına kavuşur. o zaman tanrı'nın irade ve tefekküründen başka kendisinin irade ve düşüncesi kalmaz. insan için böyle bir ilahi aşka malik olmak büyük nimettir). böylece zamanla yahudilik inancı gelişir ..ALINTIDIR..))

Ve tabbi Sevdiğim nasıl oldu anlamadan kendimi netten  KABALA okurken buldum.. hayatımda ilk defa kabala nedir okuyordum ve hayretler içinde kalmadım J.. nedennn?. çünküü..  Haybabamın hayalimde 2 sene evveli verdiği ve o gün bugün masallarımızla okuduğumuz MASONLAR VE DERVİŞLER kitabından dolayı tabii.. bu masalı okuyan herkes çok bahtlı aslında ..artık hiçbir maddi şeye şaşırıp, hayret etmiyoruz değil mi?. köklerimize gidiyorken tüm yollar birleşiyor demek ki=medeniyetler ittifakıJve  geleceğim yer şimdilik burasıydı.. lakin, durup takılıp kalmamak esasdı.. zaten okudukça anladım ki Sevdiğim; şuan ki yeni tasavvufi ekoller, yeni mistikler, beyni esas tanrı olarak alan yeni kuantsal bedenli çakracılar, reikiciler filan fulll ,meğer kabala okuyup uyguluyorlarmış yaaaaJ..çaktım en sonunda  rüzgar gülü değirmenlerini.. çevlan eden çakracıları…bin şükür..ALLAHIM CANIMM.. neden beni, bu konulara meraklı ama bir o kadar da kıt algılı yaratmış, hiiç anlamıyorum hiçç. ..her şeyi en son ben akıl edip öğreniyorum.. yani çok ayıp Sevdiğim, talebenin zekasına ve beden sağlığına zerre şifa verdiğin yok zatenJ….

iştee.. kabala benim için ilk anlamda ne demek bakıiimm.. KA-BA-LA..beden ve ruhun birliği ve  yokluğu üzerine bir seyrüsülük tabii.. ve J2 EŞLİJkaba-la olursa kabe nin siyahlığı ve siyah taş.. KiBeLe=isis=kıble……kabala ayrıca Kabil=KABINI DOLDURANIN TAŞMASI İLE OLAN”OLABİLİRLİLİK YASASI”.. kabile.. klan…madde ile mana ilminin kimyasal dönüşümle VAR-YOK ilmi.. altını demir demiri altın etme misali...Sevdiğim şimdi  okuduklarımdan alıntı yapacağım sonra ise anladıklarıma  devam edeceğim tamam mı? bak çok dikkatli oku.. çünkü, sonra, bana bunları göstererek öğretmen lazımJ..ve teşekkürler..

((*.. Tanrının Aklı, Mutlak İlk alemdir  ve şöyle seyreder: 1. Ateş Alemi  belirsizlik olarak bilinir. 2. Oluşum Hava Alemi ..3. Su Alemidir ki, psişik ve duygu yüklü alemdir. 4. maddi yaşam, somut dünya alemi  olarak da bilinir.    yaratılış suptilden yoğuna veya ateşten toprağa doğru giderek yoğunlaşan enerji-madde seviyeleri içermektedir. Giderek artan yoğunlukların içinde ayrıca enerji-madde ile karışan Sefirot-HAYAT AGACI=yılanın yolu veya varoluş küreleri-yaradılış zikzağı diye bilinen on seri düzlem veya şuur hali doğdu..   Her alem bir öncekinin ve bir sonrakinin daha yoğun ve daha suptil yansımasıdır. Sadece "Ortadaki Dört Sefirot" bir seviyede Yaratılışın bütün enerjilerini ahenkleştirme veya yansıtma özelliğine sahiptir. veya "Doğa Tekerliği" insan bedenine koydu. Satürn taç, jüpiter alın, Mars boyun, etrafında yılan dolanmış  kalp  Güneş (ateş elementi), karaciğer venüs, Merkür dalak ve Ay cinsel organlardır. Dikkatimizi çeken yılanlı kalptir. ..veee ..J..Mısırlı inisiyelerine ayrıca skarab (bok böceği) denilirdi çünkü kendi yenilemelerinin yumurtalarını iterek yuvarlıyorlardı.


YHVH..İbrani Yaratılış doktrini, Bidayeti İnsan kavramını ortaya atar. Bu Tanrı YHVH'in (Yahweh) dört harfinin dikey olarak üst üste konulduğunda Adem'e atfedilen insan şekli ortaya çıkar. Ayrıca, bütün yaratılışın bu Kutsal İsimde kökü bulunduğu da söylenir. Esas Telaffuzu o denli korunan bir sırdır ki günümüzde kaybolmuştur??!!. onun uygun zikredilişini keşfedenlere mutlak güç sağlandığı söylenir, hatta sadece bu İsimin değişik tertipleri üzerinde çalışan Kabala ekolları vardır… Kabalistler yaratılışın birkaç evrede geliştiğini ve içinden "Bidayeti Adam" olduğuna ve bu ilk adamın İlahi İsmin dört harfinin üst üste konulmasıyla yaratıldığını düşündüler. Yod (kafa, salgı bezler/endokrin sistemi) Ateşle ilintilidir; Heh (omuzlar/göğüs, kan dolaşımı ve solunum/kardiyo-pulmonari sistemi) Havayla ilintilidir; Vau (Omuriliği/Sinir sisteme) Suyla ilintilidir; ve son Heh (kalçalar, bacaklar ve ayaklar, iskelet sistemi) Toprakla ilintilidir….  Son Heh'deki nokta maddede gizli, tüm yaratılışta ışık, hayat ve aşk noktasıdır ..Bu gizli güç açığa çıkarıldığı zaman, bizi Yod'un Ateşinde ilahi vecit ve şuurun doruklarına getirir…..
Her bir harfle ilgili bir sürü özellik atfedildi ve bu başlı başına bir kabalistik meditasyon ekolünü oluşturuyordu. Başka harfler ekleyerek, farklı şekilde bir araya getirerek ve sayısal değerleri eş olan harfler ile yer değiştirerek ek İlahi İsimler, başmelekler, melekler ve diğer ruhsal varlıklar çıkarıldı…BidayetiAdam Kadmon'un sözlü geleneği, Mısır tanrısı Osiris'e benzerdir, çünkü Osiris parçalanıp yeniden inşa edildi, diğer yandan Adem "Düştü", parçalandı ve orijinal Ademi tekrar bir araya getirmek Kabalistin işiydi..

Kundalini'=ilahi kozmik enerjidir.. Akrep burcun simgesi Kadüs ile birlikte gözükmektedir. Kundalini Şakti -Kundalini, sarılmış anlamına gelen kundala'den gelir. Halka şeklinde sarılı bir yılan simgesi Kundalini'yi temsil etmek için sıkça kullanılır. Şakti kelimesi güç demektir. potansiyel güç anlamına gelir…tüm evren iki ayrı kutba veya yöne ayrılmış gibi gözüken saf şuurun tezahüratıdır. Bu yönlerden biri tanrı Şiva'dır ve oluşumsuz veya tezahüratsız şuuru, şekilsiz vecit hali, öz varlığı ve farkındalığı temsil eder. Öz olarak erildir ve her ne kadar var olma gücüne sahipse de tezahür ve hareket etme gücü yoktur. Şiva'nın eşi Şakti de bir tanrıça olarak temsil edilir ve kutupların diğer tarafı olarak dinamik, enerjik ve yaratıcı yönünü temsil edip evren olarak tezahür olur. Şakti Şiva'dan doğar ve hiç biri diğeri olmadan var olamaz.. Bu iki prensip aslında birdir, ama tezahür olmuş dünyada bir ayrılık illüzyonu yaratılır.

 KUNDALİNİ -İlahi Kozmik Enerji ..Prana enerji bedeninde çakra denilen merkezlerde toplanır.  Esas yedi çakra (enerji merkezleri) ve tekabül eden şuur halleri kişilerin dünyayı farklı şekilde algılamalarını ve yaşamalarını açıklamaktadır.  İnisiye olacak kişinin Asâ’sını yâni uyuyan kundalinisini uyarmış olması değil 7 frekansta (7 farklı soyut titreşim) tam işlev sahibi olarak ayağa kaldırmış olması gerekiyordu.! 7 titreşimli “Sûr” denen ilâhi borudur…(

"Abram".. Ab = "Baba;" Hir veya H'r = "Baş; Üst; Yüceltilmiş;" Am = "Halk.. "Yüceltilmişin Babası."  Ab - î - Ram = "Merhametlilerin Babası." Ab, ayrıca "Yılan" demektir, Ab-Ram (Yüceltilmiş Yılan) bir Naga kralı olduğunu ima eder.  Örneğin Kral Süleyman'ın yakın dostu Tireli Hiram "Yüce Halk" veya Ahi-Ram (Yüce-Yılan)'dır.  … ALINTI))

*ve Sevdiğim.. tüm okuduklarımızdan ve kabalistlerin 7 çakra açma çalışmalarından da anlaşılmıştır ki ,eski mısır osiris dininin tapınak insiyasyonu, aynen onlarda yaşatılarak uygulanıyor ..sütun ayinleri var mesela.. bu meditasyonlarda ışıyarak o sütuna adını yazma işlemi muhteşem bir anlam benim için…hani eski tapınakların en iç-gizli odasındaki ne olduğunu anlayamadığımız ,her firavunun kendi adına=imza kartuşlu diktiği sütunların anlamı da böylece açığa çıkmış oluyor ..ve Yahudilikte en baş yaratıcının adını söylemek yasak olduğundan; bunun zamanla unutulduğu ve değişik harf ve ses kombinasyon zikirlerle-mantralar la bu ismi bulmaya çalıştıkları da ortaya çıkmış oluyor değil mi?. halbuki Yaratıcımız ne der.. İNSAN SEVDİĞİNİ SIKÇA ANAR.. ve kalpler sadece Allah’ın adı ile mutmain olur.. demek ki bir kabalist asla mutmain makamına çıkamıyor.. çünkü tanrısının adını bilmiyor yada onu da kıskanıp söylemiyorJ ÖRTÜYORJ..ne muhteşem  bir öğreniş oldu değil mi Sevdiğimm?..bana bu kadar özel bir şeyi öğrettiğin için çoook ama çook teşekkür ediyorum ve SENİ SEVİYORUMMM…

Perşembe..Sevdiğimm. dün başladığım bu masalı sabaha doğru Hz.Musa  bölümünde bırakmıştım.. uyumadan bir an evvel; zenci-kapkara bir adam gördüm. çok netti.. hala gözümün önünde.. gözlerinin akı bembeyazdı ,yüzü ince zarif ama tam bir daireviydi.. dudaklarında ise çocuksu bir gülümseyiş kıvrımı vardı.. hiç korkmadım.. ama anlamını bilemedim tabii.. ve sabah şöyle uyandım.. ben kabalistlerin hayat ağacı-SEFİROT- kürelerinden oluşmuş şemasının içindeydim ve o şema bendim..  kendi üzerimde tüm küreleri bilerek anlatıyordum.. o kadar harikaydı ki ..ne yazık ki gözlerimi açınca tek kelimesini hatırlayamadım. ama okuduklarım ve gördüğüm tefekkürlerin bu şekilde rüyalarıma girmiş olmasının çok normal olduğunu da biliyorum…

 “Biz de Musa'ya “Sen de asânı bırakıver” diye vahdettik.. Birdenbire asâ, onların bütün uydurduklarını yakalayıp yutuverdi.!”(Araf -7/117) 

"Kur'ân'da Musa'yı da an. Çünkü o ihlâs sahibi idi ve israiloğulları'na gönderilmiş bir peygamber idi"(Meryem, 19/51).

ve Sevdiğim Hz. MUSA  aleyhiselam… .. Yakub a.s  neslindendir... babası, İmran, kardeşi Harun (a.s) dir. .İsrailoğullarına gönderilmiş Ulu'l-Azm elçilerdendir. füsus daki hikmeti ULVİ dir..hz. Musa doğduğu yıllarda:  firavun gördüğü bir rüya üzerine, kendisini tahtından edecek olan erkek çocuğu  bulup öldürmek kastı ile- her biri Musa-  zan’edilen 70.000(çokluğa kesret bir rakamdır) çocuğu  katletmiştir..işte buradaki niyet esasdır ve o çocuklarının her birinin ruhi kuvveti ve anlamı hz Musa’ya  hikmedilmiştir.. ((*Sevdiğim bu aynı bizlerin; babamızda milyarda bir seçenek spermken-sper savaşlarından hedefe varacak; yanii  ana-yumurta tarafından en cazip kılınmış olan bizlerin dünyaya gelebilmesi için, bir milyar kardeşimizin kendini fedasına benziyor değil mi?...bilmiyorumJ...))

MUSA.. sudan gelen anlamı yanında eski mısır da OĞUL demekmiş.. ama MU-su demek olduğu gibi mimde bir ikilik % karşılıklık =muhabbet de var diye öğrenmiştim.. hepimiz ERLİK SUYU olarak sudan yaratıldık ve beden tabutlarında bir yeni doğanın  % 90 nı –yaşlı bir insanınsa %50 si SU imiş..ve SA da ağaç demekmiş yani tabut beden…ve annesinin bedeni tabut misali; onu hamil taşıyıcıyken, şimdi birde süt vererek=kendi beden ağaç suyuyla daha özel bir duruma yükseliyordu.. insan sütü yolu-MİLK WAY.. tabiat şartlarından geçip insana uruç etmiş eşyanın & insan olarak, insana verilmesi en yüksek gıdadan başka hiçbir şey de değildir.. ilim.. mısırlılar ŞİR’A =İSİS yıldızına tapıyorlardı ama o Yaratıcının şeriatından, sadece bir ayetinden başka da bir şey de  değildi..

şimdi gelen yeni BİR di ve şeriatı MUSA idi.. O’nun kundalini ASA sı -JAD i=Turuku A’li omurilik BELSUYU; içine vahiy den başka, aklı ilimler sokulmuş tüm kadim eski bilgileri =HADİSi-NECASETi =şirki =sihir büyü ilizyon halüsinasyonlarını yiyip yutacak ve yine de asla şişmanlamayacaktı.. neden ?çünkü onların gösterdikleri her şey sanal –göz boyamacılıktı da ondan…HAK GELİNCE BATIL otomatikman YOK OLURDU..

ve tüm  ilk dönem  asilleri gibi firavunlarda kız kardeşleri ile evleniyorlardı.. genel de anneler değişik tercih ediliyordu. .bu asaleti korumak, protokol için elzemdi
..(*beraberlik şart değildi..ritüellerin-seromonilerin tanrı ve tanrıça ile beraber işlemesi-olmazsa olmazı  ana esastı..) aslında pek çok başka evliliklerde devam ediyordu.. Firavun da hz Asiye annemizle evliydi ve hiç çocukları yoktu..
ve Nil’den, SAZDAN BİR TABUT İÇİNDE BİR BEBEK AKIP GELDİ..firavun tüm erkek çocukları öldürüyordu.. ama bu GELEN ilginçti.. aynı antik Mısır dini, Osiris  misali bir görsellik canlanmıştı.. Hz Asiye ise sanki burada İsis  rolündeydi.. ve eşine –kardeşine, BU APAÇIK MUCİZEDEN DOLAYI –ÇOCUK İÇİN HİMAYE İSTEĞİNİ- dediğini yaptırabilirdi.. böylece bebek Musa a.s kurtuldu.. Nil boyunca  Salı takip eden kız kardeşi, annesini de saraya süt annesi olarak getirdi ki, bebek  ve anne kavuşmuş oldular.. bir bebek yakınlık ve geliş bakımından Yaratıcıya daha yakındır.. ve büyükler üzerinde daha hükümdardır ki, bu olayda bunu anlatır.. en yüksek  makam sahibi bir adam bile; bir bebekle konuşabilmek için ya onun seviyesine eğilir, yada onu, elleri ile yüzüne dek kaldırır.. onunla anlaşabilmek için mimiklerini bebekleştirir…(aslan olsa dahii..)

aynı yağmurun Rab’le olan yakınlığı gibi ki ;”her şeyi sudan yarattık” denmiştir…ve hareket sükûnetin içinde dahi vardır.. ATOM ÇEKİRDEĞİNİN İÇİNDEKİ KUARKLAR VE ONLARIN İÇİNDEKİ İPLİKÇİK-SİCCİNLER  GİBİ.. tabutun içindeki bebek gibi…osirisin tabutunun içindeki JAD –BELKEMİĞİ-NEY-KAMIŞ GİBİ.. ölüm yoktur ve ölüm diriliği doğurur.. KADİMDEN HADİS –HADİSTEN KADİM DOĞAR GİBİ.. bir alemden bir aleme, farklı hallerden farklı hallere geçiş vardır.. su gibi ..akış misali.. su durgun olsa da o daima içten içe hareket halindedir.. ve Hz.Musa da, firavunun himayesinde büyüyen biri olarak, tabii ki onların geçtiği tüm öğretilerden de geçti.. yani o zamanlar sadece özel istidatlı kişiler ve asiller için olan hz Adem den beri süren ve hz İdris-Enok-Tod –Hermes ile zirveye vuran tasavvufu en ince ayrıntısına dek tahsil etti.. ama artık  Mısır’da; YAKUP A.Sın  merdiveni olarak yaşayan  genetik soyu, hz. Yusuf ve kardeşleri ile hidayet bulan barış dolu  günlerini  çoktan yitirmişti.. yeni firavun tanrılığını ilan etmiş ve kendisine taptırtıyordu..ve hz Yakub-İsra’nın soyuna ise akıl almaz aşağılayıcı zulümler yapıyordu..hz Musa, işte böyle zulüm dolu bir yere, peygamber olarak gönderilmişti..

.. hz Musa’nın Mısır’dan
ÇIKABİLMESİ İÇİN BAZI OLAYLAR GELİŞTİ Kİ HER PEYGAMBERE FARZ OLAN HİCRETİ GERÇEKLEŞSİNMedyen e gitti. Hermetik mason Ezoterikçilerinin   Esseni- Sabiilerden dediği  bir AMA olan hz Şuayb’ın hizmetine çoban olarak girdi.. oysaki öğrendiğime göre Sevdiğim; hz Şuayb yaşadığı müddetçe, hiç kimse O'na- şuursal idrak olan kalbe-  iman etmemiş.. ki, buda, O’nu içinde yaşadığı Esseniler den ayırır değil mi?.. o zaman ezoterikçiler de okuduğum hz Musa ve hz İsa da sabii -esseniydiler sözü külliyyen yalan ve batıl olup düşer..(iyi ki eski mısır mitolojisini okuduk Sevdiğim.. bilsen her şeye bakışım nasıl değişti, hayret ediyorum yani..)ve Hz.Musa 10 yıl hizmetten sonra ise hz. ŞUAYB’IN  2 kızıyla da evlenmiş olarak oradan ayrıldıJJJ…..

((Karanlık ve soğuk bir gecede yolu şaşırdı ve dağ geçidinin yolunu bir türlü bulamadı. Çakmak tasıyla bir şeyler tutuşturmaya çalıştı, başaramadı. Karısı da hamileydi ve doğum zamanı da yaklaşmıştı.. Tur tarafından bir ateş gördü. Ailesine: "Durunuz, ben bir ateş gördüm; belki oradan size bir haber veya tutuşmuş, bir odun getiririm de ısınabilirsiniz" dedi. Oraya gelince, kutlu yerdeki vadinin sağ yanındaki ağaç cihetinden: "Ey Musa! şüphesiz ben âlemlerin Rabbi olan Allah'ım " diye seslenildi. "Değneğini at!." Musa, değneğin yılan gibi hareketler yaptığını görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa! Dön, gel. Korkma. şüphesiz güvende olanlardansın" denildi… alıntı))

ve Sevdiğim burada alıntımıza bizde dahil olalım mı ..hz Musa Yaratıcısı ile konuşup sohbet etmekle şereflenmiştir.. ve bu sohbetin sonunda aşkı iyice artarak O’nu görmek istemiştir.. dağa bakması ,eğer dağ dayanırsa onunda dayanıp göreceği söylenmiştir.. ve hz Musa dağa bakmıştır.. dağ paramparça olup, ateş tecelli etmiştir…(hz. Musa işe bu şiddetli tecelliden düşüp bayılmış ve dili kekeme-peltek kalmıştır ki, bunun içinde kendisine  kardeşi hz. Harun yardımcı kılınmıştır..)aslında bu AŞKın; O’nun SİNA dağındaki TUR tepe-  sinesindeki depremidir.. KALP volkanik yanardağı patlamış ve AŞK TÜM İDRAK  PERDELERİNİ EN CELLALLİ,EN ŞİDDETLİSİNDEN PARAMPARÇA ETMİŞTİR..ilmü ledün fışkırmıştır. .(sefirot latifi kürecikleri=hikmetJ=kendi gayzeri fışkırmıştır)..hz Musa  kıyameti kopup, O  ANda miracını ATEŞ ten yapmıştır..

O sudandır ..ama denizlerin içindeki magma volkanların ısısından da; sulardaki ilk mikroorganizmalar,  yeni yeni isimli, anlamlı, şeyler doğar ve maddeleşir.. ve binlerce senedir süren sistem tamamen değişmiş Lailaheillallah döneminin bitmesine ve Muhammedünrasullullah dönemine hazırlık başlamıştır.. Hak ile bâtıl'ın amansız savaşı. Bütün peygamberlerin birbirlerine miras bıraktıkları tevhit mücadelesi bir daha başlamıştır...ve LENTERANİbeni göremezsin.. işte bu yeni bilinçle yani Kelime-i Tevhidin 2. cümlesinin tecellisi  ile görünür olmuştur…hz Musa SAF ÖZ’ü, hiç sönmeyecek ATEŞ-İ AŞKIN kalp ocağını görmüştü…KUHİNUR... yanan taşlar misali, o dönem her şeyde ateş ve su tecellisi hakimdi.. O Zaman’daki ana baskın unsur oydu.. mesela Sina dağı ve İtalya’daki  Santorini  ve dünyanın pek çok yanındaki içten=alttan birbirlerine bağlı ve tetikleyen sıra yanardağları aynı Mısır’dan çıkış  döneminde patlamıştır.. keza Mekke tamamen volkanik ve aktif bir bölgedir. ki tam zıttı bermuda üçgeni imiş….


bu semboller hz Musa’nın bilmediği şeyler değildi.. lakin, o zamanki Mısır’da din tamamen sihir-büyü-HEKA-ilizyondan ibaretti.. Yaratıcı Rab olan ALLAH;  hz Musa’ya prometheus  misali hakikatin öz bilgisini=ateşi=tanrısallık sırrını verip, O’NU, O ANDA, YILANINDAN KURTARIP, YÜKSELTİP EJDER, ZÜMRÜDÜ ANKA’YA DÖNÜŞTÜRDÜ… geçirdiği ağır imtihanlarında  öğrenerek  bildiğini; göstererek, bir anda , O ‘nu HİKMETLE ZİYNETLENDİRDİ…işte bu REsullük ilmi ve makamı ile de Hızır as. dan üstün oldu. .çünkü şeriat-sünnetullah- fiiller alemi hadis ti.. ancak Kadim olanı bilenler tarafından  hakkı ile uygulanır ve HADİS-SÜNNETLERLE YARATICIYA YAKINLIK SAĞLANABİLİRDİ.. Osiris’in parçalara bölünmesi de ancak mertebeler, seyrü sülükler, makam ve görevler açısından anlaşılmalıydı.. hepsini birleyen içinse; ÖZGÜRLÜĞÜN İÇİNDEN SADECE VE SADECE, GERÇEK KÖLELİK- KULLUKTAN BAŞKA HİÇ BİR ŞEY ÇIKMIYORDU.. ama neye kul olduğunu emin bir şekilde biliyordu tabii..

Tur dağından dönünce; firavun, O’nun karşısına en güçlü ve kudretli sihir sahibi insiyelerini koyup onları yarıştırdı.. onlar aslında ; bugünlerde piramitlerde hermetik en yüksek insiyeler olarak yetiştiklerine inanılan büyücü  KaBaList (kibele-isis) SİMYACILAR dı.. asalarını yere attılar.. türlü ilizyonla onlar yılan gibi gözüktü ise de; hz Musa Rabbinin emri ve BismiALLAH  ile asasını yere atınca onların tüüm hurma lifinden yapılmış çeşitli kimyasallara bürünmüş asalarını yiyip yuttu.. Sihirbazlar secdeye kapanıp: "Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine inandık" dediler" (el-A'râf, 7/115-122).ve tüüm sihirbazlar anında  ekmel biçimde iman ettiler.. neden?.. çünkü, bu ilmi en iyi bilen, en yüksek  hermetik rahip, insiye firavun ve  daha sonrada onlardı.. ve yaptıklarının akılla-simya ile olduğunu da bal gibi biliyorlardı..hz Musa’nın ASA sının hakikat kadim olduğunu akli değil, vahyi olduğunu da anladılar ve vahye tam teslim olarak hiç günah işlemelerine fırsat verilmeden firavun tarafından katledildiler.

burada Osiris dininin en temel yapısı JAD=omurilik suyu=ASA suyu  ve firavunların taçlarında taşıdıkları yılan ilmi zehri panzehir =zıtlıklar ilmi=tarik=yol=DNA  esasdı..  onlara göre kadim olanı, HADİS OLAN- HZ MUSA’NIN ASASI- YENMİŞTİ.. ama durum; hakikatte kadim olanın, hadisle aynı anlamda, farklı zuhurla tecelli etmesi-kelime ve şerhinden başka da bir şey değildi.. söz fiiliyata geçip maddeleşmişti.. ve hz Musa bu ASA MUCİZESİ ile mısırlılara bozdukları dinin hakikatini en özünü-aslını -unutup sapıttıkları ilk halini göstererek öğretmişti.. işte bu yüzden rahip sihirbazlar katledileceklerini bilerek, sevinçle iman ettiler..
*HZ .peygamberimiz canlı KUR’AN dı..O, bize “bunu ALLAH söylüyor bu AYET ..bunu ben söylüyorum bu HADİS “dediği için biz FARZLAR ı ve Sünnetleri bilip anlarız.. O yaşayan maddeleşmiş-Fiili Kur’an olduğu içinde bu anlama erdiğimizde kadimle hadisin aynı olduğunu da biliriz ve iman ederiz.. tabii ki HAK İLE BATILI AYIRMA KILIÇ süzgeçinden geçemediğimiz sürece de hangisi gerçek hangisi sahte asla anlayamayız.. önce kendimizle kökenimiz arasında rabıtayı kuvvetlendirip, ilk elden-ana kaynaktan-suyun başından  bilgi alabilmeyi başarabilmeliyiz ,değil mi SevdiğimmJ?!!

Kızıldeniz olayından sonra hz Musa kavmini filistine doğru  çöllerde yürütmüştür.. İsrailoğulları,  bu 40 yıl içinde çok çeşitli sapıklıklarda bulundular ve sık sık O’na ihanet edip  SAMiri  eşliğinde eski çok tanrılı  BUZAĞI=HATHOR =İSİS=şir’a  dinlerine döndüler... belki de İsrail oğulları, eski Mısırdaki sihir ve büyü HEKA DİNİ hatırına, en büyük mucizelere, en büyük görsel kerametlere sahne oldukları halde, bu garip halk, yine de peygamberlerine her daim ihanet etti ve kendilerine gönderilen tüüm peygamberlerini katletti.. hz Musa gerçek inanan pek az insan bulabildi. Allah’tan kendisini  Beyti Makdis'e yaklaştırmasını, orada ölmesini ve oraya gömülmesini istedi…(* "Eğer ben sizinle beraber orada bulunsaydım, onun yol kenarında ve kızıl bir kum tepesinin yanında bulunan kabrini size gösterirdim" hadis.)

Sevdiğim.. İSRAİLOĞULLARI kelimesinden asıl anladığımı Sana yazmak istiyorum.. bu hakikatte harika bir anlam ve bugün bizim bildiğimiz İsrail le zerre ilişkisi yok. .benim için İSRA hz Yakub as. gördüğü rüyadaki merdiveninde gizli.. buda Turuku A’Lİ DNA habli metin zincirinden başka bir şey olmayan ASA=YILANLI YOL=SÜTUN-KAMIŞLIK TARLASIDIR..

 kişi eğer kendisinde gece  yürüyüşü miracını yapmışsa=İsrafil meleği onun SUR BORUSUNU ÜFÜRMÜŞSE VE KIYAMETİNİ KOPARTMIŞSA VE ÖLMEDEN EVVEL ÖLÜP EŞYANIN HAKİKATİNE ERMİŞSE  ancak bu manaların hakikatine erip kendi kitabını okuyabilirdi.. kendi kitabını okumayı başaran kişilerde; diğer tüm kitapları kendileriyle beraber, esma tecellilerine göre okuyabilirlerdi. İşte ancak o zaman tüm semboller, tüm anlamlarda kişiye sadece “HAKK HAKKK HAKKK “ diye söyler.. aynı eski mısırda ölüler kitabında,  en yüksek tek ruh olan firavunun ruhunun, kamışlık-sütun tarlasını görünce gab kazı misali vraklaması misaliJ…bizde de leylekler lek lek dermiş mesela…örnekler değişse de anlam aynıdır.. ve Sevdiğim hz Musa çok tafsilatlı bir büyük peygamber biliyorsun.. benim ilmim O’nu ne anlamaya ,ne de anlatmaya yeter. .ama ben, bu masalım için okuduklarımdan ve buraya alıntıladıklarımdan bir defa daha şunu anladım.. bugünkü Yahudiler dahil hemen tüm diğer öğreticiler asla İsrail oğullarından değiller ve ne hz İsa’ya ne hz hz Musa’ya neden hz İbrahim’e inanıyorlar.. onlar hala büyük insiye İDRİS-TOT-hiram usta HERMESi takip ediyorlar.. ama O’nun öğrettiği din bozulmadıkça ,Yaratıcının asla yeni bir peygamber göndermeyeceğini bir türlü anlayamamışlar binlerce senedir ne yazık ki.. ve kaç bin peygamber gelip geçmiş.. aslında bu Kabalacılar yada o tür gizem peşinde koşan bizim batınicilerimiz : sadece batın da kaldıkları için BATIL OLAN a  en güzel örnek olarak yeni tür hiç bitmeyecek SAMİRİLERDEN BAŞKALARIDA DEĞİLLERDİR…

bunu en güzel anlatan hikaye ise hz Hızır ve hz Musa bahsinden başka bir şey olamaz.. fiili şeriat alemi olan bu dünyada batın o kadar geçerli değildir.. bu alem için asıl önemli olan Allah’ın şeriatı sünnetlerdir- hadistir.. ayetlerin  dereceli kadim anlamı ,sadece dereceli tevhid ehli kadim olanlar içindir ve maddi aleme kademe kademe, mertebe mertebe, parça parça, osirisin parçalarının dağılması misali yayılmıştır.vee fili sadece Yaratan her cepheden seyreder ve bilir.. Herkes filin bir yerinden ancak tutar..  bu aynı bizim şu an ben Allah’ım, bende ilahım deyişimizin zavallılığı gibidir.. mesela ben O’ YUM.. BENDE O’NUN GİBİ GÖRÜYORUM DESEM VE ETRAFIMA BAKSAM EĞER… LÜTFEN  ŞİMDİ SİZLERDE BAKINIZ.. sadece birkaç metre kare alanı seyredebiliyoruz değil mi?…ya eşyaların içindeki atomik çözülmüş kömür tozu hallerini ve  hareketsiz görünen eşyanın içindeki hayatiyeti, manadan nasıl maddeleşip her an dağılıp nasıl birleştiğini  görebiliyor muyuz  peki?. ya tüm kainatı   her an, her cihetten Yaratan.. her an çözüp&  öldürüp &dirilteni ;hangi parçanla anladığını şimdi düşün peki?!..ne komikiz değil mi parça bütüncüler.. ne komikiz J…. yaratılmış hiç bir şey Yaratıcısını ;O’nun izin verdiği isim ve ilimlerin dışına ne bilebilir, nede düşünebilir.. ANCAK KENDİSİNİ BİLEN VE GÖREN O’dur vesselam...

*
Sevdiğim birde not düşmek isterim ki, daha güzel anlaşılsın.. tüm kadim milletlerin içinde en uzun sürmüş tarih eski Mısır olarak bugün bilinir.. ve onların şöyle bir özellikleri var.. her şeyi ama her şeyi  en mükemmel surette deforme ederek kaydedip yazıp çizmişler, mumyalayıp bugüne ilk günkü hali ile aktarabilmişlerdir.. firavundan başka hiç kimsenin; meğer ki, istediği kadar başarılı birisi olsun , ismi ne anılmış, nede mesleği yüceltilerek  SÜTUNLARA  kartuş içinde YAZILMIŞTIR.. firavunlar sadece tarihi olaylarda  değil;kendilerini küçük düşürecek hiçbir olumsuz hali yazmamış, olanları da her daim silmişlerdir.. hiç bir peygamberin adını kaydedip yazmadıkları ve tahrif edip tanrılık tasladıkları için de Yüce Yaratıcımız onların hiç birinin adını Kur’an-ı Kerim de zikretmemiştirJ..o yüzden bende ,bu dönem firavun isimlerini, çok moda olmasına rağmen edeben bu masala kaydetmedim….

* uluhiyet..Kulluk etme, birini koruma, himaye etme, hayranlık duyma, korkudan birine sığınma; üstün bir güç, olağanüstü bir varlık karşısında aciz kalma, gizlenme, saklanmak maksadıyla başkalarına karşı kendini göstermeme, örtünme, ibadet etme, kulluk etme manasına gelen "alehu" fiili, ismi mef'ul olarak alındığında kendisine ibadet edilen varlık, mabud anlamında Kur'ânî ve İslâmî bir terimUluhiyet, kelime olarak yukarıdaki değişik anlamları bir arada toplayan "ilah"ın, masdar halidir ve "ilahlık  tanrılık" anlamına gelir.(alıntıdır..)


HurŞit’imden MürŞit’ime bir tutinin güncesi... Sevdiğim bugünki mitolojik kahramanımız HADES..ve İslam’da HADESTEN  ve NECASETTEN TAHARET , SETRİ AVRET İSTİKBALİ  KIBLE konusu da ilmihale giriyor sanırımJ..kadimle sonradan olmayı ayırmak ve görünür gözükmez şirkten ikilikten-çokluktan temizlenmek bilinci arıtmak ve hakikat abdesti almak demek galiba değil mi?...bilmiyorumJ..
Mitolojide Hades-tammuz(dumuz)-adonis-bal..(GÖRÜNMEZ) -PLUTON….cronus ve rhea'nın oğludur. cronus –satürn dünyayı üç oğlu arasında paylaştırdığında karanlığı, bilimeyen gizli olan yer altı dünyasını almıştır… YERALTINDAKİ TÜM MADENLER  ,SULAR VE ATEŞLER ONA AİTTİR..O ZENGİNLİĞİDE TEMSİL EDER.. diğer kardeşlerinden zeus üst dünyayı, poseidon ise denizleri almıştır…karısı  İANNA-İŞTAR –AŞK VE BEREKET SİMGESİ  persephone ile yeraltı –ölüler  dünyasını yönetmektedir. hades'e  cehennem-thanatos, uyku=hypnos, sandalcı charon=kayıkçı, ve üç başlı köpek cerberus yardımcı olmaktadır… karısı persopon 6 ay yeryüzünde 6 ay yeraltında yaşar ve böylece mevsimler –tarımdaki bereketsel döngüler gerçeleşir..ölüm ve hayat içiçedir ve LA dan daima İLLA  HAYat doğar misali. işte bu yüzden pluton ;  güneşe, hayat kaynağına en uzak gezegen dahi olsa, her şey bu ikisinin arasında cevelan edip hayat &memat seyrü seferini sürdürmektedir…
* Hermes'in kılavuzluğunda yeraltına inen birçok ölü,kayıkçı Kharonla ve kendi kendisiyle konuşur, ölümden sonra her türlü varlığın boş olduğu sonucuna varır. Hades'in Ülkesine Ölü ruhların içeri girmesi de kolay değildir. Ölü ruhları Acheron ırmağından geçiren bir sandalcı vardır. Kharon ölü ruhlarını geçirmek için para alır. Bu nedenle ölülerin ağızlarına yada gözlerine bir obolos (metelik) konurdu.(.Alıntıdır)

İSİS KÜLTÜNDE  sabah yıldızı Venüs, akşam yıldızı=çoban yıldızı  olarak tekrar doğar=NUT..yani hadese giden,  yükselerek tekrar gökten doğar.. dişil prensip..Persephone “korkulacak kişi” demektir. Pluto  korkularımızla yüzleşmektir.. AKREB DE, kendisini kendi  zehirli kuyruğu ile  aynı şahmaran tarzı sokar…ve AKREB…KURBİYET YAKİİN..AKRABASALDIR…ne ilginçtir ki hadese -yeraltı ölüler diyarına dirilerde nadirattan geçerek   ÖLMEDEN EVVEL ÖLMEYİ DENEYİMLEYEBİLİR..  ve bu korkunç tehlikeli yolu, ancak dişil prensip en yüksek performansla tamamlayabilir.. çok nadir erkek bu yolu  sonuna dek gidebilir ki; onlarda erkek ama kadın misali sezgiseldirler..(( Medusa  yılan saçlıdır.. )) mesela toprağa düşmüş bir tohuma kimse ne yapması gerektiğini öğretmez.. tohum çatlayarak, içindeki hazineyi açığa çıkartır ve yine kendine değişik hadiselerden sonra toprağın altı hadese dönerJ….
*hades…etrüsklerin inanışına göre hem cennet hem cehennem... iyi yada kötü ayrım yapılmadan tüm ruhların toplandığı  KOCA BİR BOŞLUK OLAN öteki dünya….


*ENKİ nin oğlu tanrı tammuz, göğe çıkmış vahşi bir boğadır.. güneşin ilkbaharda boğa burcuna girmesi, vahşi boğanın güneş olarak 12 burcu geçerek sürmesi ve bir yılı meydana getirmesi demekti. gök gürültüsü bu boğanın kükremesi, şimşek ise bu boğanın tanrısal hiddetidir. (boğa kültü)..sembolü ebedi hayatı simgeleyen HAYAT AGACI selvi  idi.. havuz, su kuyusu veya çeşme de olurdu. ..çünkü  TABİAT TOPRAK ANA  gerçek anlamda hiçbir zaman ölmez (temmuz ayı, dumuz kelimesinden gelir.. tammuzu ve daha sonraları dönüştüğü =MADDELEŞTİĞİ VE GÖRÜNÜR OLDUĞU  tanrı insan  AD10is  i  öldüren de domuzdur. domuzun insan tanrı katili olması onun sevilmemesine yol açmıştır..
BABA Marduk..MERDOK=OMİRİLİK-ASASUYU-ERLİK..J, ilk kaosun canavarı tiamatı (tuzlu suların da kişiselleştirilmesidir... marduk tatlı ve tuzlu suyu birbirinden ayırmıştır.. ZITLIKLAR PRENSİBİ..

HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ

B İSMİ ANLAMIYLA
BE…harf değeri 2..UBUDİYET, RUBUBİYETRablık, Allahlık demek değildir.. RABlik en büyük terbiyecilik öğreticiliktir.. mesela bir öğretmen öğrencilerinin bu anlamda terbiye edicisi ve rabbidir..yahudilikte din adamına rabi denir..araplarda evsahibesi hanıma evin rabbi denir ki, o evden mesul kişide zaten odurJ.. “Ya Rab ,bana yine kulum diye mi “diyen RABİA  4. dür..usta çırağının rabbi, terbiye edip meslek sahibi kılıcısıdır.. ve kişiyi altın bilezik sahibi yapar.. bir iş bir oluşu, derece derece tahayyülden eyleme, kurgulayarak, vücud giydirip& eşya yapma sanatını –kimyayı simyayı öğretir…

mesela camın ana ham maddesi  kumdur.. camdan can kalplerinin de tabii.. ve volkanik eriyik yanardağların sızıntısı da … ve can kırıkları da  camın 2 incil ham maddeleridirJ... ve o kum tanesi evvela ustasına biat etti ve Müslüman oldu ..usta ona ismini verdi ve hangi konuda kulluk edecekse o biçimle  formatlayarak formladıJ….kum tanesi ve su damlasının-ateşle seyrü sülükü de böylece başlamış oldu..-o BİR KUM NOKTASI-HABBESİ –BAŞLANGIÇ NOKTASI  maksadı olan kulluk görevi miracını yerine getirdi ve kemalatını cam olarak, o boyutta BİR İNSANA HİZMET EDEREK =KULLUKLA  bitirdi..:).cam ustası bir rabi; onu, neyiyle karıştırıp=  nefes-i  ATEŞ-i ile  sur borusuna üfleyerek,  CAN camını  gittikçe şeffaflaştırıp, onu biçimlendirmeyi çırağına uygulamalı öğretir.. bilinmeyen-görünmeyen gizli cenin olan cin, can, cam aslında, az evvel hiç yoktu ..ama şimdi eşya oldu ve var.. ve şuan bir bardak oldu ..çay –su ve KAHVE içiyoruz …


ve CİN-CAN-CAM; ibadetini, secdesini en kemal hali ile yaptı..  CANAN ını bulup  İNS’AN OLDU.. bu durumda BE nin içinde usta& çırak, mürşid& mürid, sacid &mescud, yansıyan & yansıtan da vardır.. yani ıslah olunmuş, terbiyeyi kabul etmiş ve pertavlanmışlık A vardır…fişini pirize takmış ve ayarları o kişinin istidadına göre akım verilmiş feyzi mutlaka biatı da anlatır.. BE-BİAT  da demektir aynı vakitte.. ama bu herkes için değildir.. özgür irade ile verilen bir karardırJ??!!..ulaşacağı en niha-i nokta kişiye şunu yaşatır…ÖZGÜRLÜK=MUTLAK KULLUKTUR..
 B KAYIĞINA BİNEN BİR ELİF MİKTARI İNSAN, 7 NOKTASI İLE KEMAL-İ HAK fizik BEDEN’DİR.. noktaların miracı ile vücud giymiştir.. ve her noktanın içinde ipçikler merdivenleri ile yeni yeni miraçlar ,yeni yeni alem- kader- DNA sarmal yolları ile her daim HAY bir YAZILIM dır.. TAHAYYUNDAN maddeye aşikar olan İNSAN dır…tüm kainatın içine dürülü olduğu o SUR BORUSU nun hakikatidir.. gerçek İsrail oğullarıdır…
Allahımızın asla  kula ihtiyacı yoktur. Bu idrak sadece KUL idrakine sahip kullar içindir..
HAMİŞ..Sevdiğimmm..dertleşelim mi?..bu masal bana o kadar zor ve ağır geldi ki anlatamam.. geçen masaldan sonra kemiğime dek kuruduğumu ve boşaldığımı hissetmiştim.. ama dünden beri ise nedense iliklerimin de kuruduğunu ve bana sıkıntı verdiğini hissediyorum Sevdiğim.. bu masalı yazmaktan ümidimi kesmiştim üstelik ..belki de yazmamam  benim için daha hayırlıdır bilmiyorum.. ben hiç bişey bilmiyorum ve bu anlamlar çok ağır  …
Ve Sevdiğimm.. ben çook teşekkür ediyorum.. torpilli yanan ocaklı  volkanik şarkılı ipuçları ve diğer insücinni çifteşli kopyalar içinJ…Sen olmasan ben ne yazacağımı bile akıl edemiyorum biliyorsunJ… (ve bir daha sakın beni kıskandırma tamam mı.. bak her şey nasıl altüst oluyor…) vee..tam masalımın sonuna geldim ve harflerin seyrü sülüğünde ne yazacağımı bilmediğimden hadis ve necis harflerini kopyala yapıştır yapıyordum ki, BE HARFİNİ GÖRDÜMM.. Aman ALLAHIM ben ne kadar geç anlıyor ve öğreniyorum değil mi?.  kendimi ve her şeyi mahvediyor,  lakin gözümün önünde taaa 10 gün evvel sunulmuş ipucunu en son gün anlıyordum.. HADES i- KAYIKÇIYI yazmayı ne çok istiyordum biliyor musun..  ama henüz hiçbir bilgim olmadığı bir şeyin yasak olduğunu anladığım için dün vazgeçmiş ve ne gelirse bugüne sarkmış masalımı tamamlamıştım ki; en sonunda BE TEZAHÜR ETTİ.. üstelik net gazete de, bir noktanın ilk defa bilimsel olarak bulunduğunu az evvel yazmışlar ki neyi keşfettiklerinden henüz haberleri yokJ …G’OL…bu bir tarihi kayıttır ki bunu çocuk ve hermetik mason dervişlerimiz anladı…

veee.. hz Abdülkadir Geylani; Muhammedi meşrebte lakin Musa neşesindeymiş ve tecelliyayı esması  hz İBRAHİM e mazharmış.. sadece bu yüksek anlamda evliyada hatem de O imiş..
Sevdiğim…Seni incittiğim için özür diliyorum.. ama beni çılgınca sevindirdiğin içinde öpüyorum..ve dayanılmayacak kadar güzeldinJ SENİ SABAHIN ŞAHİTİ KAYIKÇI MİSALİ SEVİYORUM......

gökyüzünden bu alemden gidenlerin yıldızları denize demir parçası olarak düşüyor..
durgun sudaki sandalcı elini sakince denize daldırıp o parayı alıyor…
ve sandalcının siyah harmanisinin içinde hiçbir şey yok………
nur cihan
27.4.2012
nuralem7@hotmail.com
Kerbela toprağından ölenlerin gözlerine konmak için yapılmış ......