31 Mayıs 2012 Perşembe

Düşünüyorum Öyleyse Var mıyım?



Düşünüyorum Öyleyse Var mıyım?

Bugün kendime eğildim
ve kendimi düşündüm;
Kimim ben ve neyim?
İşin içinden çıkamadım,
kendimi evirip çevirdim
ve karşıma geçip baktım,
kimim ben ya huuu kim?..
Anlayamadım ne, neden, niçin?
Uzandım göğe sereserpe yattım
ve döndürdüm bir topaç gibi kendimi,
her boyuttan baktım,
bu kim ya huuuu kim?
Ve fırlatıp attım uzaya,
sonra da yerin dibine soktum;
bak her zerrem yine ben ya huuuuu..
Kendimden korkuyorum,
kendimin gücünden korkuyorum,
kendimden kaçmak istiyorum..
Peki ben kimim ya huu?
Aradığım ne benim?
Ya da düşündüğüm nedir?
Madem ki ben varım….

Düşünerek bulduğum;
neden “hiç birşey” olduğum?
Eğer hiçbir şeysem nasıl düşünürüm?
Düşünüyorsam ben var mıyım be ya huu?

Ya da bulduğum hiç var olmadığımsa,
bunu düşünen kim be ya huuu?
İçimdeki bu muazzam güç,

beni korkutup duran,
kullanılmayı bekleyen,

kapısı mühürlü olan
o güç, peki kim be ya huuu?
Yumurtanın içi dolu tavuk,
ah o yumurta canlı ve yamuk,
karanlığın içinde ışık ve umut,

benim yediğim de yumurta ve umut..
Söyle, hala yumurtanın içindeyim..
Ben mi yumurtayım yumurta mı ben, be yahuuu?
Yumurta tek, damlalar sonsuz nokta,

her biri sağa ve sola dönmekte..
Söyle hangi yöne dönen kazanır be yahuu?
Ya da söyleme, biliyorum ki işe yaramaz..
Onların haberi yok ki varlıktan be ya huu,
sadece döner aşk ile onlar,
sadece sema ederler noktalar..
Uzanıp dokunamazsın kendine,
kendine neden bu kadar uzaksın be yahuuuu?
Sen her şeysin her şey sende,
peki neden başkasına bakıyorum hala ben yahuu?
İçime dönüyorum,ne çok ses var içimde,
hepsi bir telden benim, ben diyor be yahuu..
Sessizliğimde ses veren kim,
o sessiz ses kim be yahuu?
Dokunmak istediğim ama dokunamadığım,

ruhum aşkım nerdesin be ya huuuuu?
Kendimden kaçıyorum, kendimden korkuyorum….

Gidecek başka bir yerim mi var be ya huuuu?
Sığınıyorum yine sana, geldiğim yere dönüyorum..
En sevdiğim yer 
semadaki derya imiş,
her şeylerden kaçtığım da
titreyen ve ürperen hislerle -gözyaşlarıyla döndüğüm
sıla-i rahim, yuvam dairem-hiçliğimmiş..
Ne bellliyim orada ne de kimse bilir beni..
Ahh ahhhhh dön, dön, dönnn
aşk ile dönn, ne huzur dönn, dönnn dur.
Zerrelerin arasına dal ve sadece dönnn..………
Sen perdesin yırtmak istediğin perde kim be yahuu?
Kapat perdeleri seyr olsun,
yırttığında perdeni sema mı kalır be yahuuu?

Nur Cihan
28 mayıs 2008


27 Mayıs 2012 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 12


 99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 12

Aşık,RAkîb,Maşuk için..Allah,Muhammed,Ali  için..3’ü 1 Ol’An için..

Ben ruhların anası, bedenlerin babasıyım” Hz. Mahmud Ahmed Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi vesellem..
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..hoşgeldimm..henüz yazmak için hazır değilim aslında..yazmaya ara verdiğimde işte böyle toparlayamıyorum nedense..en az 5 saattir bu dosyaya alıntıladığım yüzlerce sayfayı tarıyordum ki, çoook ama çok sıkıldım ve birden kendimi Sana MERHABA derken buldum napiim.. ne olacak çok merak ediyorum … ve ayrıca ben, kendimin Muhammedi Müslüman olmaktan inanılmaz korkup kaçtığımı da anladım.. sorumluluğu çok ağır ve ortalıkta bu tür meşreb gerçekten çook az.. ve Muhammedi Müslüman bir kişi belki de tüm varlığa eş değer bir varlıkta olabilir.. ama bugün ki biz Müslümanlara çooook yüksek bir mana sanki.. henüz bizler, diğer kavim dinlerinde devinmekteyiz bence değil mi?.. bu masalımda Muhammedi Müslümanlığa geçiş yapmaya çalışacağım Sevdiğim.. tabii ki Senin izlerine basa basaJ..Allahtan ümmid kesilmez..

Hani:” ahh.. ahh.. keşke asr-ı saadette yaşasaydık, ne Müslüman olurduk, ne ibadetler ederdik, en hakiki mümin biz olurduk, ölürdük O’na bakarken” gibi sözler edenler var ya Sevdiğim…ben o tiplere zerre değer verip inanmam…çünkü asr-ı saadet her dem devam ediyor..hz peygamberle  o makamın mühürlenmesi demek O’nun makamının sonsuza dek sürmesi demek olduğunu ne yazık ki çok az kişi algılayabiliyor.. burada; meşrebi-tariki-yoluna göre peygamberini bulup görememiş, O’nun ashabı olamamışsa, o daha çoook bekler. .burada cehalet perdelerini, ilim, makam, kariyer, şöhret, şehvet, para, mal, beden, marka, skor, v.s putlarını kıramayan da orada eğer var olabilirse booll boll  avucunu yalar..

ben, hz peygamberimizin devrinde ne kadar sahabisi varsa; bugün ve her dem, ancak o kadar olacağına her gün yaşayıp, anlayarak inanıyorum.. ve sahabi de derece derecedir..halaka halaka..ama edeben hepsine sahabi deriz gibi..bazen asabı bozsalar dahi yine de direkt O’na mazhar oldukları için edeben .. bugünde öyledir..işitir işitmez secde edenler.. görür görmez secde edenler, onları görüp secde edenler ve işitip, görüp, bildikleri halde secde etmeyenler.. bugün eğer peygamberimiz yine zuhur edip gelseydiJ?!!; o,uğruna ölecem, bitecem diyenler belki de, ilk önce O’na sırtlarını dönenler olurdu  değil mi Sevdiğim…ilk önce şeriatçılar O’nu reddederlerdi mesela.. akabinde de sırf batınicilikte kalıp kendi benliğine tapanlar….

 ve konumuza girerken Sevdiğim ,eğer yazdıklarım beni incitirse, hata yaptığımı anlarsam çok pişman olur, ezilirim.. bilmiyorum.. ancak yazarak öğreneceğimiz, yazarsam görebileceğim için buna da mecburum işte..kaldığımız yerden devam edelim mi?
biliyorsun ki nazar sahibi biri kafire kılsa nazar ,mazharı iman olurmuş Sevdiğim..bekliyorum
J..

8 mayıs salı..piste yeni inmiş bir uçaktan çıkan bir kişi var..sağ elinde bir torba pişmiş buğday, sol elinde ise eski ilah heykellerinin elindeki nal(altı kapalı) biçimli bir şey var.. çocuk onları kendisine uzatandan alıyor.. bildiğim bir yerdeyim ve tanıdıklarım dizilmişler ve çocuğa tavır almışlar.. çocuk:”ben sizden kitapları değil, içindeki yazıları istiyorum “diyor..

Sevdiğim bugün yollardayız naneyle..vesaitler değişiyor,vapurun en arkasında bembeyaz köpüklere baka baka Üsküdar’a geçiyoruz..Devati hz..dostlarla çay içiyorken, kulübe penceresinden inanılmaz saf- temiz yüzlü biri gülerek, gözlerini dikmiş bize bakıyor..çocuğu selamlayarak diyor ki:” gözlerinden muhammedi nur ışısın”.. yanındaki minik kim diye soruyor..çocuk tanıtıyor..adam:”hz. peygamberimize komşu olasın diye dua ediyor..ne güzel değil mi Sevdiğim..bazen çektiğimiz tüm acılar böyle tertemiz insanların lütfu ile şenleniyor..tabii ki bir anlık
J..sonra, oradan tektaşa gittik..dün gece haber verdiler ki,bu gece İçinden Hızır Geçen Adam gelecekmiş.. ne acaip bir tesadüf değil mi?.. bende masalımın yankısı için cevabımı almaya geliyordum..sohbetin özü şu idi Sevdiğim..
Allahın dostu olmak,O'nun yol arkadaşı olmak istemez misin?.ama O'na dost olmak demenin; tertemiz , saf , çoook incelmiş duygulara,sezgilere ,anlamlara sahip olmak demek olduğunu da bilmelisin..O’na ancak samimi,içten,saf bir SADAKATLE DOST OLABİLİRSİN.. ancak o vakit buğdayı pişen adam hikayesindeki gibi olursun..kalbine danış ve ona göre istediğin gibi davran..çünkü artık o kalp nazargahı ilahi olmuştur…teşekkür ediyorum.. Seni çok seviyorum..
9 mayıs Çarşamba..Sevdiğim nasıl oldu anlamadım ama gece, bir an..bembeyaz şeffaf bir tesbih.. her tesbih tanesinin üzerinde sanki ekvator gibi simsiyah minik minik noktalar diziliydi.

10 mayıs Perşembe.. sanki 3x3 yada 4 x4 e bölünmüş bir tablo pano..her bir karenin içinde güneş resmi var..(Sevdiğimm bu bir anlık şey için aldığım nota şöyle yazmışım nedense..”hz Meryem gönül..kendi mehdisini doğurdu ve O’na tabii oldu”..bunu nasıl anladığımı şimdi hatırlayamadım ama..)


11 mayıs Cuma.. şehir gibi büyük bir camiideyim..içinde bir havuz var..sadece erkekler girebilirmiş.. yanlızca bir genç var..orada merdivenlerden çıkarken, kaselerdeki fındık içleri ve soyulmuş portakallardan ikram ediyorlar. alıyorum.. beni caminin üst katına çıkartıyorlar.. bir sürü havuz var..muhteşem tertemiz,buz renginde..benden başka hiiç kimse yok..birini seçeceğim..

 12 mayıs cumartesi..pembecikle kitap basımhanesinde konukuz..birde Kırımlı anakız var.. babaları T.Maraşi hz den, akademik kimyacı ve hem de mana simyagerlerindenmiş bir vakitler.. kızı da akademik diabetik dietçiJ..yakında bize manevi yolculuklarda  maddi gıdalar üzerine sohbete gelecek inşallah.. işte bugünkü ekip böyle.. buradaki müze mana odasına alındık, yemekten sonra tabii..Ya Rabbim..hz Geylanin türbe örtüsü geçen ay değişmiş ve koskocaman bir beyit işli parçayı da türbedarı buraya hediye getirmiş.. her satırda Muhyiddin yazıyor ki, anlamını hiç anlamadığım halde nerede ise ağlayacaktım.. burada  ev sahibimiz bize ney müziği ile mum yakıp ,elektriğimizi ve kapımızı kapatıp çıktı.. biz dört hatun kişi onun bize az evvel öğrettiği, hızlandırılmış seyahat tekniğini uygulayarak sessizce bekledik..Sevdiğimm, ben neden hiçbir şey göremiyorum, nedenn?!!geçen bir arkadaşım bana bunun için şöyle dedi bak: “ öyle bir şey olsa, sen hemen masalına yazarsın ,sır tutamazsın, o yüzden de onları hiç göremiyorsun”.. bence çok haklı tabii.. yazmasaydım belki onlar gibi görebilirdim değil mi Sevdiğim.. neyse bende kendimi Evvel Zamanımın bu sorunum için verdiği teselli ile giderdim.. şöyle demişti:” evladım siz rüyada göremezsiniz, çünkü burada görüyorsunuz ya, o yüzdenJ,burada görenler rüyada göremezler”..ve aslında, ben Seni göremediğim için krize girmiştim.. hata üstüne hata yapıyordum.. bilerek, hıncımdan...ve cezam kapıdaydı Sevdiğimm..sonra, minikler için bir koli hediye kitapla oradan evimize bırakıldık..ve akşam.. ve gece ..gözlerim yerinden çıkacak kadar ağrıyor.. başım dayanılmaz.. kusmak istiyorum ama bir türlü başaramıyorum.. bir sürü ilaç içtim.. sabaha dek perişan oldum..


13 mayıs Pazar..anneler günü..bir ormanımız varmış bizim.. ailemden ayrılıyorum..yemyeşil ormanda yürürken bana ait olan evime giriyorum..aaa ahşap kulübem ikiye bölünmüşmüş.. bir odasında çok ihtiyar bir kadın kiraya gelmiş o gün..küçük oğlan torunu ormandaymış..aa.evimin diğer yarısına gelenlerin verandası da bu eve bitişik.. yaşlı teyzenin yerde bir minderi var…çok ilginç.. ama yan komşudaki evde” yokuz, geleceğiz!” notu misali duran; sırt yerden duvara dayandırılmış,  karşılıklı siyah iki koskocaman mindere bakıyorum.. üstündeki oturma izi hala duruyor..bu kumaş değişik..tuhaf.. anlıyorum ki bu evin sahipleri çok zengin kumaşçılarmış, daaa, bu kulübede ne işleri var?!..aynı gün evimi bu hale getirip taşınmışlar.. mindere dokunuyorum.. ve kumaş?!.. o bir kumaş değil!.. kapkara bir kürk.. inanılmaz parlak.. ve o kürk bildiklerimizden değildi Sevdiğimm..ne olur beni koru olur mu, lütfennn…

bugün beni Orhun baba aradı..tüm anneler adına beni tebrik edip güzel sözler söyledi.. bence bu çok ince bir şeydi...birde, daha sonra bir hediye geldi bugün için.. pembeciğin kızları onu görür görmez beni anlatıyor diye hediye almışlar.. şeffaf camdan bir Mevlevi.. ortasında cam çubuk var..üstünde içi boş şeffaf camdan bir Mevlevi dönüyor.. buda muhteşem bir teselliydi ki teşekkür ediyorum.. ve anlıyorum ki mevleviyeden şaşmayıp kaymıyoruz değil mi?.. birde bir yerden” dank” diye şu söz karşıma çıkıyor..SÖZ VERMEK BORÇTUR..hadismiş…ama Sevdiğim ben öbür tarafta söz verdiğimi hiç hatırlayamadım ki daha…her şey gittikçe zorlaşıyor, üstelik ben hiçbir şey bilmiyorum hala..vee cezam olan hastalığım arttı..üşütmüşüm galiba..hiç bir yanım tutmuyor.. ayaklarım, dizlerim ve onların ana sebebi merdok=BELimJ.. eve kapandım,tam bir hafta sürdü üstelik..

14 mayıs.bu gece tv de hayatımı bir vakitler alt üst eden matrix filmi var.. bir kitap okudum ,bir film izledim ve Sevdiğimi bir defacık gördüm hayatımın formatı değişti misali.. bu film benim için çok değerli Sevdiğim.. henüz yeni yeni anlayacağım üstelik.. orada beni ilgilendiren tek şey harflerin yukarıdan aşağı inişi.. bu beni mahvediyor.. belki bir gün anlayacak seviyeye gelebilirsem bana öğretirsin değil mi?.. aslında Sevdiğim, sadece minicik bir algımı yazmak istiyorum.. hem kendimden hem de başkalarından takip ettiğim.. mesela diyelim ki; bizde, bir şeyi tanımlayıp algılayabilecek bir sembol, isim,veri henüz yok.. o zaman bize bir şey ne kadar gösterilip öğretilse dahi, anlayıp kabul edemiyoruz.. fakat bir film, bu masalın içindeki bazı uyarıcı ,tetikleyici şifre görsellikler yada kelimeler o açılacak manayı tıklıyor sanki.. yeni algıladığımız sembollerle yeni rüyalar görüyoruz …ve gelen o ilhamı ancak o vakit çözümleyebiliyoruz..


mesela hayatta güneş patlaması ne görüp bilmeyen birinin odasında bu görsel bir şekilde, gül gül açılarak gerçekleşse dahi, kişi bunu asla bilemez.. perdelerini ertesi gün söker-başkasına verir ve aylarca perdesiz yaşar korkudan.. ancak aynı dönem tv de, hubble  teleskobun ilk defa çektiği, güneş patlamasını izlerken ise bir şeyler yerine  oturur.. ya da  galaksi adaları-yıldızlar arası ok işaretli yol levhalarını görse asla anlayamaz. .ama Hubble  teleskobunun henüz  çektiği ve dünya biliminde büyük bir olay olan, o aynı sahneyi görünce hayret ederek anlar…yani manada-tahayyundan, maddeye bir şey için izin verilip insanlığa madde halinde açılıp sunulduğunda, bunu insanların hayallerine de sembolen  aynen indiriyorlardı..çünkü artık  o şey maddi bir surete kavuşarak idrak edilebilir kıvama getirilmişti= O KİŞİ İÇİN SADECE TABİİ....bu idrak etrafınızdaki olan biteni takip edebilmeniz için muhteşem ötesi bir bilgiydi.. böylece insanların gördükleri, anladıkları şeyin ana yayıncısını ve taklitlerini de kolayca anlayabiliyordunuz.. belki, keşif ve icad böyle anlaşılabilirdi sanki değil mi Sevdiğim..yanii böbür böbür “ben buldum, ben icad ettim,ilk ben yaptım” ın perde arkası=kim o iş için çalışıyorsa, emek veriyorsa, kafa patlatıyorsa, kafir-mümin ayırt etmeksizin, yada o an kim müsaitse piyango ona vurduruluyor gibi gibiydi….kii tüm verilerde bunun doğruluğunu anlatıyor.. vazife –görev-hizmet-amel-kulluk her şeyden daha önemliydi..


ve mesela geçen incir ağacı ve köpekler olan rüyamın öğleni ,gerçekten de Selma bize geldi..o masallarımızı takip ediyor biliyorsun.. bir rüya anlattı ..tahta paravanlardan, kara kübün binası henüz yokken, orada var olanı seyretmiş.. faraza misal, böyle bir sembolü ancak bizim masalımızı okuyan biri görebilirdi ve çocuktan başkasına da anlatamazdıJ.. çocuk gelen habere çok sevindi.. utanması ve cehaletinden bu derece rahatsız olması lüzumsuzdu.. anlamıştı ki, doğru işaret taşı üzerine seyrediyordu J…bana böyle bir bilgiyi, böyle muhteşem bir sembolle yolladığın içinde ayrıca minnettarım Sevdiğim.. demek ki, ilk  devir ki o figürler doğruymuş..hımmm.J..bence hepimizin hayatta bir dikili ağacı, bir dikilitaşı olmalı…

15 mayıs Salı..bir an..bir deniz..ve görünmeyen bir el denize biri kırmızı biri beyaz parlak iki şey atıyor.. anlıyorum ki, biri inci diğeri mercan ..ve denize atlıyor, görmeden hissediyorum ki denize batamıyorum.. o iki şeyin tam ortasına birden beyaz bir blok kütle iniyor.. üstünde kırmızı işaretler var..  deniz o yüzden beni kabul etmiyor.. ama sonra izin veriyor..faceme ışıkelçi diye tanımadığım biri mesaj yazıyor…

*bu masalın mana sahiplerinden ve çocuğun Turuku A’li incilerinden biri olan A.U.Kurucu’yu anma gecesi var..çok istediğim halde hastalığımdan-ayaklarımdan ve tuhaf yağmurlu havadan dolayı gidemiyorum.. Sevdiğim hava acaib baskıcı ve boğucu..ben hava ile kemiklerimizin içindeki suyun birbirlerinden çok etkilendiklerini ve böyle basık rutubetli havanında benim gibileri çökerttiğini de düşünmekteyim.. belki de burcumun ay ve su ile alakasından böyledir…gel-git=ben
J


17 mayıs Perşembe.. dün gece facede “biz seninle bir denizin iki aşık balığıyız” klibine şöyle bir şeyi not düşmüştüm Sevdiğim:denizde yüzer paluklar..ha bu aluklar-ha pu BALoklar..hepimiz bir ağın içinde tutsak ve avlanmışız meğerseJ..sezon iyi..mevsim av yasağı devri..mekan su..renki renksizlik. . musıkısi üfleme ve inilti, birde kaz vraklaması gibi bişi..dokusu -kaygan ve jelimsi.. cinsiyetleri-cinsiyetsizlik tabii ki....en boy yüksekliksel oranları henüz öle bişileri yok...yönleri- bir kısmı sağa doğru bir kısmı sola doğru dönerek ilerlemekteler= MECZUB AŞIK PALUKLAR KİTABINDAN ALINTI” sonra uyudum..ama değişik.işte kapkaranlık duvarkapıdan ışık huzmeleri içinden siyah gölgeli yan yana adamlar aniden çıkıyor.. konuşma ve görüntü yok.. bana yazdığım bu metni kelime kelime kabsbast ederek soruyorlar.. çok korksam da aslında onların kızmadığını ve hoşgörüyle eğlendiklerini anlıyorum Sevdiğim.. ve meczubların deli filan olmadıklarını da tabii.. onlar yasa koyucu ve uygulayıcı sanki.. gözlerimiz açılsa da yine kapanıyor galibaJ…….

… kimsenin haberi yokken aniden evimiz olan tektaşa gelip çok az kişiyle divanlarda oturuyorsun.. Sen çok mutlusun.. ama ben ,Sen, ortam hep viraneyiz Sevdiğim.. Beratlar gelip hürmetle elini öpüyorlar.. sizi, Senin tam karşındaki camekanlı odadan izliyorum.. ama kıskançlığımdan, gururu inadımdan yanınıza gelmiyormuşum.. karşımdaki  tv ye  bakıyorum..aaa Senle aynı sandalyedeyiz.. elim elinde.. başımı boynuna uzatıyorum..hıımm en sevdiğim şey…ve o yılanla kertenkelenin birleşmesi gibi içiçe geçiyoruz.. ama onların ki gibi sıkıntılı daraltıcı değildi.. inanılmaz lezzetliydi Sevdiğim ,peki Sende benim gibi hissettin mi??




18 mayıs Cuma..yukarıdan aşağı iki defa harfler akıyor..inanılmaz bir sahne..ve bir harf yaklaşıyor..yaklaşıyor..yaklaşıyor..U HARFİ ve sanki yanındaki Ü de öne çıkıyor..
Sevdiğim, Hekatenin  gerçek anlamını öğreniyorum.. bir mitoloji kitabından okuyorum ve inanılmaz basit bir şey ki, uyanınca nedense zerre hatırlamıyorum her zamanki gibi..sonra bir yer…mana hırsızının beni nasıl kuytu saklı köşelerden gözetlediğini görüyorum.. artık bu manaları yürüten, değiştirerek kendine mal eden, beni kendi hırsı için kullanmaya çalışanlara ve anladıklarını başkasına istediği biçimde sunanlara daha dikkat etmem lazım anlıyorum…ve bir pınar başındayım.. tahtadan koskocaman  havuz oluklu bir köy pınarı.. tahta üstü açık üst oluktan çok ince bir su akıyor.. her yer yemyeşil ve ben orada bir şey yıkayacağım.. adamlar, renkli köşelerde gizli çok lüx evler..

Bugün pembecikle Kariye müzesine gittik..sonra yağmur..ama ne yağmur..en sevdiğim padişahım Yavuz Sultan Selim Han hz..camisine kadın kısmını namaz esnasında almıyorlarmış..turistleri de almadılar zaten.. halbuki adamların kalpleri  islama ısınacağına buz gibi oluyor bence.. içeri giren sarık-cübbelilere dedim ki:” istediğiniz kadar ibadet edin, siz hz peygamberin öğrettiği dine zarar veriyorsunuz, sizi şikayet edeceğim”.. onlar: ”yan tarafa dediler”J..yan taraf nerede biliyor musun Sevdiğim.. caminin bahçesini dönüyorsun oradaki camiye bitişik ek binada.. türbeye gittim.. kimse yoktu.. dua ve isteme konusunda ben kadar başarısız bir kul henüz yaratılmamıştır sanırım.. Geylani hz nin tazarru ve niyaz duasını ses kayıd cihazımdan iki defa O’na dinlettimJ…ve Fatih Sultan hz..tadilat dolayısıyle kapalıymışız.. yağmur oluk oluk…su gibiyiz.. sırılsıklamız..gözlerimi kapattım.. ağladım.. suya girdik.. su olduk.. suların neden böyle yağdığını öğrendik..susuzluğumuz geçti şükür..

19 mayıs cumartesi
.. seher vakti bir an..muhteşem bir şey.. anlatamayacağım, tasvir edemeyeceğim muazzamlıkta bir haz.. görsel şölen ..büyük keyif…Arabi hocamın tüm yıldızlı hayalini nedense hatırlattı..Sana tablo olarak çizsem mesela şöyle olurdu..Sen sur borusuydun.. leblebi külahı gibi zarifçe kağıdı çözülerek açılanJ.. ve içinden sayısız muhteşem yıldız bu masalın çocuğuna kaydı.. öyle muazzamdı.. hani sihirli değnek dokununca böyle ışıl ışıl olur ya işte öyle bir şey…süper.. Seni seviyorum ve teşekkür ediyorum.. hayal ama olsun.. biz fakirlerde böyle geçiniyoruz işteJ

bu gece müzik evine gittik Sevdiğim..ev sahibimiz her zamanki gibi bize çok zarif davrandı..bir hikayesini Sana aktarmak isterim bak..ser verir sır vermez masalı..bir padişahın bir ajanı varmış..onu  istediği yere yollarmış.. o da ,oradaki her şeyi yazıp,çizer, rapor eder padişahına sunarmış.. işte ajan yeni vazifesinden ise asla geri dönmüyormuş.. padişah raporu vermiyor diye ona çok kızmış ve ceza  vereceğini söylemiş.. derviş yine de sırrımı vermem demiş..padişah onu astırtmış ve dilinin altından şu yazılı paporunu almışlar..”ser verdi, sır vermediJ?!!! “Gece ilerliyor..o yine muhteşem..bize perdeleri ve kendi içimizdeki mana hırsızlıklarımızı anlattıJ!!.. musıki muhteşem.. biliyor musun ne oldu?.. ”bugün nuri imam oldu duyan gelsin bu meydaneee” de hat koptu.. ben oturduğum yerde dairevi salınabiliyordum..aaa.. ben kalbime doğru soldan sağa dönenlerdenim..aaa..ve “gönlümün içinde arşı rahman gizlidir” bölümüne geldiler..kontrol fora..ayağa kalktım yine ne yazık ki Sevdiğim..ellerim göğsümde çapraz.. durduğum yerde,hiç ayağımı kaldırmadan dairevi salındım.. sakın kızma.. geçen seferden sonra en az üç ay ceza oldu.. ilk defa geliyoruz ne zamandır ..gördüğün gibi bende sır baklası ıslanmıyor ne yazık ki.. Sana yalan söyleyemem ki.. Sen bana çok kızsan da,  canımı yakıp mahvetsen de,  yine affedersin değil mi? . galiba benim ruh& bedenimde Mevlevi.. ve aslında suç Senin..benim ruhumun besin vakti geldiğinde mekanımdan men edilmeseydim böyle olmayacaktı yaaa..

22 mayıs Salı..naneloviçle  yollardayız yine..Haliç köprüsünde tamir varmış…karşıya tam 3 saatte geçebildik.. sıcak anormaldi.. akşam tektaştayız..E.Işık hoca gelmiş.. Sevdiğim biliyor musun, ben nasıl:” sizi hayalimde gördüm, birlikte rüyamı gerçekleştirelim mi?!” yi kolayca söyliyebiliyorsam bazı hayallerimi de işte böyle kolayca uygulayabiliyorum.. tektaşın; teneffüste  ciğerleri ve damarları ziftleme bölümünün duvarlarını çocukça resimledim.. birde hanımların bir bölümüne açılan sürgülü kapıya kocaman kapkara bir nokta yaptım.. sürgülü kapıyı çekince, karşına çıkan beyaz holdeki dört duvardan sana bakan rengarenk- kocaman noktalar üstünde gülen yüzler var..JJJ….vee tektaşa gelen, bütün bu devrin yaşayan Adamlarının ellerine mavi bir boya sürüyorum.. sonra beyaz bir dosyaya bu el izini alıyorum.. altına onu hayatta etkileyen yada en sevdiği şeyleri yazmasını rica ediyorum…ve imzalıyoruz tabiiJ..henüz hiç itiraz eden olmadı..kolleksiyonumuz gittikçe artıyor.. sonra bunlar çerçevelenip tektaşa asılacak inşallah ve aminn..eğer Sende bizim gibi olsaydın Senin de böyle ELİN ELİMDE OLURDUJ…tabii izin verirsen..

Sevdiğim ders bitince hocaya bizim köyde Receb’e Ercep dendiğini(ercep elması ağacı var.. bu elma yeşil ve çok ekşi) bunun ne demek olduğunu sordum..Hoca, il-ile liea başlayan kelimeleri anlattı...eski ilk türklerde hiçbir kelime Re yada Ra ile başlamazmış da o yüzden Recebe Ercep  deniyormuş.. eski Türk şamanizmi aslında Tek Bir Tanrıya –göksel olana inanır ve O’na ÇALAP derlermiş..(çal=sürekli hareket halinde olan yaratış)+(ap=su)=hayatı sudan yaratan ve sudan seyreden.... ben çelebi kelimesinin de buna dayandığını böylece anlamış oldum.. Sevdiğim bu kelime beni Sümer yaradılış tanrılarında hep var olan er-enlil e götürüyor tabii ve Eski Mısır da ER in RA –RE oluşuna..aslında EL-İL de tanrıya ait=tanrısallıkla alakalı bir kelimeydi.. uluhiyeti anlatıyordu…her şey tek bir yaratıcı göksel tanrının DİLEMESİ- KUDRET ELİ-İRADESİ,AKLI ile yaratılıp açığa çıkabiliyordu.. zaten en eski gök tanrı sembolü BİR DAİRE içinden çıkan kanat- ışık- ELLER şeklindeydi değil mi?bu yaratıcı Eli anlatıyordu tabii ki..bu Hristiyanlıkta meşhur bir resimde tanrı oğula elini uzatırken betimlenmiş mesela .. ve ilk insandan itibaren her varlık aslında hakikati ball  gibi ,içgüdüsel bir şekilde biliyordu..ama şeytanın fısfısları ile, kendi tanrılığını kolay kolay Yaratıcı olan gerçek BİR’e devredemiyordu..


çünkü kendi tanrılık putunu kıracak, “ elinin üstünde benim elim var dendiği Zat’ı A’li NURU MUHAMMEDİ bulmak –teslim olmak” lazımdı da ondan….bu tek bir  kişi ile yapılabilecek bir şey olsaydı eğer ;hz Peygamber Efendimiz de tek başına, o tek kalan putu kırardı.. bu O’nun için son derece basit ve kolaydı.. olayı sadece kendisine mal de edebilirdi ki, bizlerin her daim yaptığımız gibi mesela… ama nedense öyle yapmadı değil mi?. nedeen? çünkü O’NSUZ BU İŞİ YAPAMAYACAĞIMIZI ANCAK BÖYLE ANLATABİLİRDİ DE ONDAN.. yaptığı şey :bize ne yapmamız gerektiğini göstererek-ala silsiletihim-elele- öğretmek için bir uygulamaydı ve biz bunu öğrendiğimiz içinde artık, aslında buna mecburduk da.. tabii anlayanlar için.. diğerlerine hava hoşş  VE BOMBOŞŞJ...

.. işte bilip öğrenmenin vebali fiiller başlıyordu ne yazık ki.. gerçek İslam daki tam teslimiyet ,insanı kulluğa kul ediyordu…başka hiiç bir seçenek ve yol artık sizin için olamıyordu.. işte o yüzden, tek bir gerçek inanmış adam, bir başına tüm kainatın seyrini değiştirip, tüm bilinenlere çizik atıp, kendi imzasını atabilirdi.. ALLAH’IN KULU OLAN BAŞKASINA KUL OLAMAZDI…ve kulluk bilinen tüüm makamların üstündeydi...

Sevdiğim bu gece 24 mayıs perşembeye yeni girdik.. ve ben bir iki saattir, birden yazmaya başladığım bu masalla meşgulüm.. bir kaç gün sürer sanıyorum.. şimdi biraz dertleşmek istiyorum, lütfen.. biliyorsun ki buna mecburum.. çünkü beni yanlızca bir tek Sen anlayabilirsin. Sevdiğim, bu yazdığım sürekli açılıp saçılan ve dipsiz kuyu misali derinleşen mevzular beni çook aşıyor.. benim hiçbir ilmim ve yetkinliğim yok.. bunları benim yazmam çok utanç verici.. gittikçe yalnızlaşıyorum.. herkesle aram açıldıkça açılıyor, uzaklaştıkça uzaklaşıyorum.. bana ne kadar yaklaşırlarsa ben o derece uzağa çekilebiliyorum..bazen sık sık kendimi yok-boşluk-karanlık hissediyorum.. kimseyle aramda hiçbir bağ aslında yok ama vazifeler yüzünden mecburiyet yükümlülükler var.. korkuyorum..


((ve yazdığım için bu derece ağır bedeni rahatsızlığa düçar kılındığımı da nedense fena halde düşünmekteyim??!! Bu masal çocuğunun akıl almaz zenginliği neden hep harflerden yana da, o harflerin şifasından yana değil peki?!. neden verilen ve artık bezdiren bu rahatsızlık geri alınmıyor acaba?!!.. ve vadedilen o güzellikler hep yalan mı peki?!..mümin bir tek yalan söylemezdi değil mi??!.. bilmiyorum.. ve bir İnsan tanrı olamaz ki Sevdiğim, hastalıklar bizi tanrılıktan korusun.. vücudundan her türlü pis kokulu ifrazatlar çıkan, ne bulursa yiyen, ayağına basılınca her türlü seviyesizliği yapabilen, her  hayvanın her huyuyla huylanmış ölümlü biri zaten tanrı olamayacak kadar defolu değil mi? neden birde üstüne hastalanmak zorundayız ki?!! ve Sevdiğim birde mitolojideki tanrı çocukları olan  tam ve yarı ve çeyrekJ tanrılarında böyle sorunları var..hem bedeni hem de anti huysal..yani  hastalıklar,bedeni kusurlar tanrılığa engel değilJ..sonra bunları da konuşalım olur mu?))

ve Sevdiğim tuhaf şeyler oluyor kaç aydır..eğer ben, sessizce bekleyip seyretmeyi başarırsam, herkes kendisi gelip benim hakkımda çevirdiklerini &başkaları için olup biteni  bilmeden bana anlatıp sonra unutuyor..eğer onlar olduklarından farklı görünüyorlarsa, öyle şeyler yapıyorlardı ki gerçek sakladıkları yüzlerini öğreniyorum..acaip şeyler yaşıyorum.. bu yazdıklarımı hiç hak etmediğimi biliyorum.. maddi kariyercilerden daha korkuncu bu mana mertebelerine-esmaya-taca-tahta-keramete düşkünlerin nefisleri bence Sevdiğim.. benim ne ibadetlerim onlar kadar çok ve  düzgün, nede onlar gibi bilinen kariyer yapılabilecek tastiklenmiş bir metodum var.. ve maddi sefil hayatım, dünyevi başarısızlıklarımda onları böyle şeyleri  hak etmediğimi –torpille çalıştığımıJdüşünmeye sevk ediyor..bu benim elimde değil ki.. birde mana hırsızları var.. buradaki şeyleri yürütüp kendilerine mal edebileceklerini sanıp ,onları değiştirerek bir şeyler yapmaya çalışanlar..kimseyi üzmek istemem.. halbuki onlar sadakatin değerini ne yazık ki anlayamıyorlar.. herkesin anladığı kendi esmasına göredir.. onların ki bana uymaz benimki de onlara.. meşrebler.. mizaclar.. genetik yapılar.. insan aslına-ana manasına-esmasına-ana yurdu olan huy-su-meşrebine ihanet etmemeli..

ve Sevdiğim,sağlığım..kendimi bildim bileli en çok hastalıklardan ve mesleğini kötüye kullanan doktorlardan korkmuşumdur ve iğneli kanla alakalı şeylerden.. bakamam bile.. ölmeye ramak kala ancak onlara başvurabilirim..işte artık bedenim son sinyallerini veriyor. .galiba yakında oraya neler olup bittiğini öğrenmek için gitmek zorunda kalacağım..yoksa gelip beni evden almaları gerekebilirmiş
J.. hatırlar mısın?!! hani bir hayalim vardı.. yürümekle yürüyememek arasında korku dolu olan..Sen öyle bir şey olmayacağını söylemiştin.. unutma olur mu, lütfen…..unutma..bu gün mübarek regaib kandil gününe hamile..şimdi uyumaya gidiyorum..sabah görüşürüzJ… ve sabah bitti..öğlen bitti..ikindi sularındayız..devam edelim mi?..

26 mayıs cumartesi..bir yerdeyim..upuzun bir yemek masası..başta bir adam ve yakınları..koskocaman  sürekli  biçimi değişenbir pastayı masaya koyuyorlar..dayımın kızı  Elif ve kardeşleri..bir sürü yemek getirmişler..Elif masaya onları koyuyor. Koca bir çanak buğday çok pişmiş.. yarma.. yiyorum..diğer mavi-yeşil-sarı mercimek yemeği..bu renkleri nasıl yaptın diyorum..içine bir şey sıkmış galiba limon..işte bu renkler o zaman oluyormuş.. yedim..

*Sevdiğim az evvel geçen ısmarladığım kitaplarım geldi bak..biri 4 ciltlik Taberi Tarihi..diğeriJ Şefik Can’ın Klasik Yunan Mitolojisi..Ezraki’nin Kabe Tarihi kitabı yokmuş..ama Bursa’da bir yerde izini bulmuş kitapçım..eğer onu  getirtebilirse bana yollayacakmışJ…teşekkür ediyorum.. gözlerim ve aklım ve gönlüm Sana ait, sakın unutma olur mu lütfen..



HurŞit’imden MürŞit’ime bir tutinin güncesi..Sevdiğim ne yaptığımızla alakalı yeni bir şey hatırladım bu hafta .. biz bu tüm tarih boyunca olan ve hala süren putperestliğimizi iyi bilmeliyiz ki hz peygamberimizi ve sahabiyi anlayabilelim.. ve şimdi o devrin Mekke’sine uzanalım mı Sevdiğim.. bakıyoruz..hım..Kabe.

ALLAH kendi nurundan ayırdığı bir nurdan Nur’u Muhammediyi yarattı.. ve O’NDAN,ONUN SURETİNDE DE  Adem’i..ve ilk MÜRŞİD ALLAH & ilk MÜRİD-derviş ADEM Dİ.. Adem Mürşidi olan ALLAH’tan Esmasını aldı..işte O VAKİT O ZAMANIN EFENDİSİ OLDU .Yaratıcı, tüm melek ve cinlere” O’na secde  kılmalarını” emretti. ve O ADEM’in nefsinden Havvasını yaratı.. ve onlar yeryüzüne indiler.. Havva evinin hanımı olduğu için
J ER’ini burada –EVDE bekledi.. Adem Hindiçinden O’na binbir çile ile ağlaya ağlaya ulaştı..ama Havvacıkda çok ağladı.. gözyaşları inci, dünya şartlarına düşen kanıda mercan oldu.. inci de mercan da bitki değillerdi.. ama tam hayvan da değillerdi.. taş misaliydiler.. ama taş da değillerdi..bilmem ki ne idiler..

velhasılı kelam ADEMHAVVA nın nesli yeryüzünde çoğalarak yayılmaya başladı.. onlar diğer var olan İNSANSI türlerden farklıydılar…ATAları Adem, Yaratıcısı tarafından insiye edilmiş bir derviştiJ..yani kendisine ESMA şeyleri-eşyayı bilme ilmi verilmişti.. üstelik bir suhuf kitabı da olan bir peygamberdi (Sevdiğim ben bu kitabın harfsel değilde sembolik resimsel olduğunu artık düşünmekteyim biliyor musun..çünkü bilinen ilk devir resimler hep aynı helezonik sarmallar,daire-noktalar,gamalı haç=4 anasırrı erbaa unsurlar üzerine ..)..ve onlar  bugünkü KABE binasının olduğu yere arştan inen bir nuru tavaf ederek ibadet dahi ediyorlardı.. 

Adem’in neslinden sağcı ve solcular KABİL&HABİL nesli geldiği gibi birde orta direkBEL-MERDOK –ŞİT a.s  yani ESMA İLMİNE SAHİP  Turuku A’li soyu geldi…bu orta yolcular, sıratı müstakim üzere giden, hem bel hem de yol soylarıydılar.. aslında orta yoldan gelenlerde; manada onların bellerindendi… bilmeseler de.. ve işte tümm tanrı mitolojileri =baba,RA= varlık, MİT hikayeleri böylece başlamış oldu..hepsinin aynı ve tek bir manayı anlatmaları tesadüf olamaz değil mi?. hepsi aynı hakikati değişik versiyonlarla nasıl başka türlü anlatabilirdi ki?. işte sağ ve solda kalanlar tanrılarla oyalandılar.. ama orta yolun yolcuları işin hakikatini hep bildiler.. ve onlara da öğretmek istediler.. yani bu 3 tür yolcu=1 ASA’ya dolanmış 2 YILAN  ezelden ebede her daim beraber iz sürecekler…

hz peygamberimiz demiş ki: ”Bütün insanlar uykudadır.. ne zaman uyanırlar o zaman dirilirler…din uyanıklaradır”.. diğerleri zaten uykudalar nasıl anlasınlar..

ve Sevdiğim çok teşekkür ediyorum ki; biz eski mitolojilerle geçmişin putlarını bir nebze öğrendik.. bu gerekliydi benim için? Neden?. çünkü tüm peygamber gibi hz peygamberimizde putperestlerin içinde doğup büyümüş ve onları orta yola davet etmişti. .ve bizler eğer hz peygamberimizi tanımak istiyorsak ilk önce onun doğup büyüdüğü zamanı da bilmeliyiz değil mi?.. o dönem bizim  bu devrimizden çok daha rahat ve özgürdü..ahlaki ve diğer şeyler bakımından da bizlerin hafsalasının alamayacağı şeyleri yapabiliyorlardı... bir ailede her dinden insan olabiliyordu ..hanif, sabii, İsevi, Musevi ,putperest…hatta her kişi kendisine özel bir put yapıp tanrı dahi edinebilirdi.. KABE ağzına dek putla dolmuştu.. sığmayanlar etrafına dizilmişlerdi.. bölge,  her zamanki gibi o zamanda en büyük fuar-ticaret merkeziydi.. Kabe yi örnek alarak başka başka yerlerde yapılmış tapınaklar gibi, burasıda ülkenin kalbiydi…iklimi çöl- toprağı  tarıma uygun değildi.. ancak gelip giden kervan ticaretiyle ayakta kalabilirlerdi.. ticareti canlı tutmak içinde en akıllıca şey putlara yatırım yapmaktı.. ve her ülkenin ,her gidilip gelinen yerin putları kısa zamanda burayı doldurmuştu.. en büyük putları HüBEL, elİLAH adıyla bilinen SİN-AY tanrısıymış.. bu Şam da tapınılan, yağmur yağdırdığına inanılan bir sembolmüş.. ve zamanla diğer putları ya kendileri gidip almışlar,yada gelenler kabe’ye hediye getirmişler..



SİYASETİ..kabile şeflerinin kurdukları mecliste asalete göre yapılan görev dağılımıyla imiş..kabile reisi bir despot olmadığından sadece kuralları hatırlatmakla ve danışıldığında kararını söylemekle yükümlüymüş…bazen parasız kaldıklarında diğer kavimlere tuzak kurup kervan soyabiliyorlarmış.. bu milletin korkunç bir sözel hitabet sanatı, ve acaip bir hafızası varmış.. ve kadim bilgileri de tabii.. mesela Mekke’de okur yazar çok az kişiden biri olan hz Ömer- o dönem çok genç olmasına rağmen bir putperest olarak kabe’nin  siyasi elçisi görevindeymiş.. ve O’nun sahip olduğu ilimlerden biride bir insanın simasına bakarak binlerce senelik atasoyunu sayabilmesi ve huyunu suyunu da bilebilmesiymiş.. mesela hz peygamberimiz ileride bu ilmi kullanmayı yasakladığı için hiçbir zaman kullanmamış…bunu o devrin insanın neden okuma yazmaya çok ihtiyaç duymadıklarını anlatabilmek için yazdım Sevdiğim..))

birde tüm kadim sembolleri dibine dek bilen bu insanlar bugün bizlerin asla anlayamadıkları bir açık idrakle ayetleri çözebiliyorlardı. .çöl adamları dahi..çünkü bildikleri bir şeyin aslını öz hakikatini anlatıyordu Kur’an..ama bu kibirli,asalet meraklısı kavimler çok da kindar kibirliydiler..putlar onlara ayrıcalık ve para getiriyordu..oysa bu yeni gelen din her şeylerini istiyordu ki, bunu gayet iyi anlıyorlardı.. aynı bugün bizim islam görünüp aslında zerre kadar mümin olmadığımız gibi.nerden anlıyoruz?! .eğer bugünkü Müslümanlar tam olarak zekat ve sadakalarını hakkı ile verselerdi yeryüzünde bu sefalet ve varlıklar arasındaki açık uçurumda olmazdı.. nerden anlıyoruz?..en azından Ortadoğu ve kendi ülkemizdeki sapık insan ticaretlerine, kalleş kardeş kavgalarına, miras iğrençliklerine baksak anlarız...Eğer biz gerçek Müslümanlar olabilseydik bugün islam tartışılmazdı… demek ki biz teslim olup selamete ermişlerden değiliz değil mi?.hıı??AHH TESLİMİYET..TESLİMİYET İMANDAN, O DA İSLAMDANDIR..

vee Hz.Adem’den beri gelen haniflik çok az kişiyle sürse de hala varmış.. ve  kabe’yi tavaf ritüeli bozulmuş olsa da halen hiç kesintisiz devam etmekteymiş.. namaz, oruç ve diğer her şeyi de okuyunca anlıyoruz ki, var ve biliniyor.. zaten Kur’an da da Allah “bunları siz bilirsiniz” diye Mekkelilere tekrar etmediğini =İŞLERİNE GELMEDİĞİ İÇİN KILIFINA UYDURDUKLARI HAKİKİ DİNLERİNİn bozulmuş ritüellerinide hala yapageldiklerini hatırlatıyordu.. yani, bugün bizim gerçek islamı bozduğumuz gibi…mesela Sevdiğim ben şimdi kendimizi o devirden hiç farklı görmediğim için, bu bakış açısı benim için çok kolay.. bugünde  hepimizin beyni, kalbi, evi, işi, koltuğu, ailesi vesairesi ile bu putlarla tıka basa dolu.. gerçek islam yok gibi.. zaten olsaydı(istisnalar hariç büyük çoğunlukla biz hakiki islam değiliz ne yazık ki )hiçbir gıdacı hile yapamazdı ,zina, haksızlık,zulüm,miras davaları, fakirlik & zenginlik   arasındaki inanılmaz uçurumsal fark asla olamazdı..

..kendilerine sosyete yaratmaya çalışan görgüsüz yeni zengin bazı islami kesim; har vurup har savurarak, şiddetli islam düşmanları kazandırmaktan başka hiçbir işe yaramıyorlar bugün ne yazık ki..onların iflah olmaz gösteriş tutkusu pek çok değere zarar veriyor.. bir defada bu parayla bir fakire ev alıp ,ona iş verip bir aileye balık tutmayı öğretip, bana verilenin bu nimetin zekatını  tam ve gerçekten vereyim demiyorlar…adamın birisi metresine ,yada yanında herkese teşhir edip nefsini kabartacağı birine, koskoca servetini o yemekte, bu tatilde ,şu markaya kolayca yatırıyor.. ama evde zulmettiği-ailesinden üzerinde hakkı olan akrabaları ve sürekli ağlayan kaç kişisi var tınmıyor bile…yada sadece tanıdığı veya özel sebeplerden nefsi için hiç hak etmeyen kişileri belli konumlara getirenler..dünyanın, adaletin ,sistemin idaresi ile nasıl katledercesine oynuyorlar biliyorlar mı?..hz peygamber hicreti bir puta tapıcı –müşrikin ayak izlerini takip ederek gerçekleştirmişti.. bunu bize işi ehil olanlara vermemiz için örnek olarak uygulamalı yapmıştı.. ve O, Yahudilerin çoğunlukta olduğu bir şehire göç etmişti.. komşusu olan Yahudileri  evlerinde ziyaret edip  onlara hürmet ederdi=YARATILANI SEVERİZ YARATANDAN ÖTÜRÜ.. bugün bizim ülkemiz tüm azınlıkları darmadağınık etmiş ve koskoca bir kültürün içine etmiştir. .eski  Türk Osmanlı döneminde sokaktaki bir çocuk ;komşularından en az 3-4 lisan öğrenebilirken, bugün bir İngilizceyi öğrenebilmek için korkunç servetler harcayabiliyoruz.. oysa birlikte insan gibi yaşayabilseydik; onların kültürlerini, geleneklerini, ilimlerini, sanatlarını da  kendiliğinden, ister istemez bilebilecek, çook zengin bir bilgi birikimine sahip olacaktık…


İşte o vakit ki Mekke toplumu da böyle her ülkenin efsanesi, masalı, geleneği ,kültürü ile harmanlaşıp karışmıştı.. aslında çoğu-yönetici asil kabileler Sümer-Türk hz.İbrahim kökenliydiler.. Şam’dan gelmişler ve hala akrabalarını sık sık orada ziyaret edip, ticareti  yönetiyorlardı.. ilk putları da Kabe’ye getirip, halka nasıl tapınacaklarını da orada öğrendikleri gibi onlar öğretmişlerdi üstelik.. bir kısmı da Yemen’e yerleşmiş siyahiler ve onlarla karışmış Hind halkı idi.. o zamanki insanlar için okuma yazma henüz itibar edilen bir şey olmadığından hafıza full çalışıyordu tabii.. bu toplum sözeldi.. sabahtan akşama dek birkaç gün hiç durmadan süren doğaçlama şiir okuma yarışmaları yapılırdı.. senede bir defa yapılan büyük yarışmada, birinci seçilen şiir bir yıl Kabe duvarına asılırdı.. KUR’AN ayetleri gelince bu halk çok şaşırdı ama hak da yemediler.. üç sene üst üste aynı ayet birinci gelince bu yarışmayı kibirlerinden sonlandırdılar
J…güzel konuşabilsinler diye yeni doğan çocuklarını; hemen  en güzel konuşabilen kabilelere birkaç sene süt annelerine emanet ederlerdi.. mesela bugün bunu kim yapar?. eğer yapılsa diğer insanlar o kişiye neler ederJ?!.

kölelik yaygındı.. HÜRLER..MEVLA(azad edilmiş efendiler).. KÖLELER üçleme kastı vardı.. köle sahipleri kölelerini  fuhuş için kolayca çalıştırarak para kazanırlardı ki kur’an da bu anlatılmış,hayırlı olanın köleleri azat etmek olduğu vurgulanmıştır..hz peygamber parası olduğunda köle satın alır ve onu azat ederdi.. onu gören sahabisi de bunu daima yapardı mesela..tefecilik,faizcilik yaygındı aynı bugünkü mafya bankacılık misali.. kadınlar ve kızkardeşler erkek çocuğa miras kalırdı.. erkek çocuk isterse onları köle pazarında satabilir yada evlenebilirdi.. kadının hiç biri değeri yoktu.. ilk çocuğun erkek olması çok büyük bir ayrıcalıktı.. soyadı olmadığı için baba bu ilk oğlunun künyesini taşırdı.. bazı kabilelerde ilk doğan kızı öldürmek yaygındı.. kanunlara uymayan kişiyi kabile dışlayabilirdi.. ama çok gururlu ve  gösteriş=DESİNLER cömertliğinde had safhada yaşayan bu insanlar; kabilenin dışladığı –kendilerine sığınan biri mevzuu olduğunda onu hemen himaye ederlerdi… bir aile  yada başka bir kabile yada nüfuslu biri tarafından korunma altında olana ise kimse  dokunamazdı.. yani bugün bizler açısından da değişen hiç bişi yok değil mi Sevdiğim. .bugünde biz Müslüman türklerin çoğunda evin ilk erkeği ağabeye her şeyi vermek üzere yetiştirilir diğer kardeşler, bilhassa kız çocukları... onlar her şeyden geri çekilmek üzere programlanırlar ki o seçilen parlasın.. ve sonrada hepsini ezip geçsin-diğerleri edeb adı altında sesiz kalabilsin, aile-gelenek-kabile terbiyesi..ama DİN BÖYLE DEMEZ.. EHLİYET DER..RIZIK ALLAHTADIR DER..bir kardeş diğerini harcamak istediğinde diğerlerinin sürünmesi pahasına intikam için –kan davalı yaşar mesela.. bugün bu Ortadoğu –türk+hint=arap-kürt   ilkel kabile düzeni hala sürer ….bir hiç uğruna..hiiç..değişen bişi yok.

Ve bugünkü köle pazarına bakalım mı Sevdiğim..her yer fakir ülkelerden gelmiş pasaportlarına el konmuş maaşlı köle ile dolu değil mi?. ne kadar fahişe varsa o kadar erkek fahişede vardır unutmayalım…ve bir o kadarda diğer ilişkilerdeki sapkınlıklar.. eski  Roma hamamları devrine; aşırı bolluk ve refahlıktan dolayı tekrar döndüğümüzü ,açılan spor&sauna ve bakım evlerinin mantarane  bitişinden hali ahvalimizi herkes anlar ama işimize gelmediği için asla söyleyemeyiz değil mi?...evvet.. hem de   sahte manevi kimliklerin evlerinde de bu böyle.. maddi kişilerin de.. büyük şirketlerin, kariyer için çalışanlarından istedikleri tavizleri kimse nedense görmek istemiyor…devletin haraca kestiği fatura köleliği ise içler acısı….ya  medyanın  kölesi olan ve işleri bitince iğrenç pis bir mendil gibi silip pisletilmiş bir halde çöpe atılan sahte şöhretcikler… ya sağlımızı kullanarak şöhret, para edinen ama tüm gelişmizliğimize rağmen bir türlü geçmeyen her geçen gün yeni yeni dala budağa ayrılan hastalıklarımız..

ya zalimlerin ellerindeki çalışanlar..bir mal gibi etinden kanından, organından her şeyinden faydalanılıp işi bitince hiçbir sosyal hakları verilmeden bir köpek gibi sokağa atılanlarda çok değil mi?. evvet.. kan emen vampirler gibi ucuz iş gücünden onları çalıştıran bu ülke insanlarının genel nüfus kağıdı dini islam değil mi?..peki bu adamlar  Müslüman mı?.. BİZ SİZCE MÜSLÜMANMIYIZ?!! mesela bu ülkede iyi bir  lokantada bir davet vermek korkunç bir paraya çıkıyor..bakalım bu sene Ramazanda kaç şirket,kaç ünlü,kaç aile,kaç kişi o birkaç saatlik masadan tuvalete gidecek parayla bir ailenin en az bir aylık mutfak masrafını yada ödeyemediği faturalarını karşılıksız ödeyecek.. bence bir kampanya yapılacaksa böyle tanımadığımız mağdur insanların borçlarını silme kampanyası yapılmalıdır.. insan olmak budur..İslam budur…etrafa yayın yapmadan, kimseyi incitmeden işini görmektir KULLUK BİLİNCİ..eğer birilerine teşvik için hatırlatma olacaksa o zaman naklen de olmalıdır.. çünkü  o hanzo odun başka anlamıyor ne yapsın.. gösteriş için bari yapsın da biri kurtulsun…

Başka Sevdiğim  tüm tarih boyunca hiiç değişmeyen klancılığımıza da bir bakalım mı?bu çok çirkin bir şeydir..kan davaları..benim ırkım,benim rengim,benim atasoyum aptallığı..hiç değişmeden öölece hala insanlığın içine ediyorlar..
Bugünkü putlardan en büyüklerinden biride teknolojik cihazlarımız Sevdiğim..geçen facede bir fotoğraf yayınlandı.. İstanbul’ da bir camide hutbe dinleyen bir saf erkek cemaat..hepsinin önünde cep telefonu.. ya ellerinde ya eğilmiş oradan bişi takip ediyorlarJ..demek ki  henüz İslami edebimiz yokk.. masada, misafirlikte her yerde karşımızdakilerin yüzüne artık bakmaya tahammül edemiyoruz.. hepimiz elimizdeki hiiç tanımadığımız, görsek ,özel hayatlarını bilsek asla yüzüne bakmayacağımız-fellik fellik kaçacağımız kişilere yazıp duruyoruz…yanımızdakilerin kıymetini değerini bir türlü nedense anlayamıyoruz taaa ki kaybedene dek neden??!!..

ve başka..işte hz peygamberimizin dönemi ile bugün bizim şirket kabe tapınaklarına ve kariyer putlarına şimdilik bir nebzecik baktık Sevdiğim..sanırım sorası gelir.. ASLINDA KENDİMLE YÜZLEŞİYORUM DEĞİL Mİ
J

Şimdi masalımızın sayısal değeri yüzünden 12 rakamına bakalım mı peki?..12..1+2=3 olay benim için budur Sevdiğim..zaten tasavvufta da sayılar 3 ile başlarmış..3 ise 1 demekmiş..hayat teslisle sudan nasıl başlamışsa aynen öyle…NUR,KALEM,ARŞ..arş suya yazı yazma sanatı.. kim yazar?. Kalem..Kalemin mürekkebi yine yazılanın kendisidir.. kimseye zulmedilmez.. her nokta sadece kendi manasını yazıp çizebilir.. HİÇ BİR NOKTA DA ASLA DİĞERİNE KARIŞAMAZ..ve bazı damlalar sağ bazıları da sola doğru dönerler..bunun sebebi ise henüz bu masal çocuğuna meçhullJ

sirius A VE B
Sevdiğim geçen okuduğum bektaşimelamilik kitabında yazmışlar ki, 12 rakamına çok önem verilirmiş Bektaşilikte.. Hacı BEKTAŞi Veli HZ DEN SONRA  BALım Sultan Bektaşiliğe etraftaki türkmen göçebelerinden pek çok geleneksel ŞAMANİK-SABİİLİK  inancı da sokmuş Sevdiğim.. bunu o devrin padişahı için 2.adam olarak , etraftaki türkmen kabilelerini-boylarını bir bayrak altında toplamak adına yapmış diye yazmış okuduğum araştırmacı ….Hacı Bektaşi Veli hz “bir kuyuya bir damla şarap düşse o kuyunun suyu haram olur, bir koyun içse eti murdar olur” demiş mesela.. ama Balım sultan, tekkeye şarabı ilk sokan ve resmileştiren kişiymişte….belki ;NAS’A AYKIRI OLMAYAN TÜM ÖRFLERİ KABUL EDEN İSLAM ,BU ENGİN HOŞGÖRÜSÜNDEN DOLAYI İLK ÖNCE BATINİCİLER TARAFINDAN YARA ALMIŞ GALİBA DEĞİL Mİ SEVDİĞİM.. orada başlayan bozulma yavaş yavaş  şeriatte de yozlaşmayı otomatikman getirmiş tabiii... bugünde en büyük tehlike batıni tasavvufla yatıp kalkan bir modaya uyan yeni tür islam ezoterikçileridir...şeriata zerre değer vermeyen bu kişiler istedikleri kadar batıni bilgileri toplasınlar aslında ederleri değerleri kadar..tek kanatla uçulmuyor…

ve konumuz Sevdiğim 12…biraz buna değinelim mi? aslında 12 imam ve mehdi diye bir şeyin kutsallaştırılması bizim islam inancımızda asla yokmuş.. çünkü 12 imam demek; 12 ile olayın sınırlanması demek ki, bu asla ve kat’a “her an yeni bir şanda olan”a uygun bir şey değildir.. kıyamete dek sürecek imamlar her daim ve her vakit değişecektir…hz Peygamber Efendimizi ve Kitabını anlamayan kişiler, O’nu geçmiş öğretilerle ,kendi istedikleri şekilde örtmüşler ve dinlerine kafir=perdeli kalmışlardır..bazen bunu sırları saklamak adına :halk=amma indirmemek- asilkan-klancı zihniyetle yapmışlar, bazen de devrin padişahının ,bugünkü gibi siyasi kimliğinin siyasi arzularına göre dini biçimlendirmişlerdir.. halkı elde tutup yönetebilmek için; onların değişmez köklü gelenek ve efsanelerine  kadim bilgiler sırlandırılmıştır..sadece anlayana, bu ilmi alacak kabiliyette kişilere de binlerce senedir aktarıla gelmiştir..Turuku A’li imamları tesbihinin imamesi hz  Peygamber Efendimizdir..ve sadece O’nun izini takip eden, O’nun ipine tutunmuşlar, O’nun tesbih taneleri imamları olabilir.onlar kendi vakitlerinin ve kendilerinden sonra gelenlerin hamisidirler ve BELOK=belyol atalarıdır..ister anlasınlar ister anlamasınlar.. bugünkü akıl ve bilim henüz bu seviyede değil…


ama biz yine de her sayı da aynı şeyleri bulacağımız şeylere bir göz atalım mı Sevdiğim..insan bedeninde 12 delik varmış..12 astrolojik yıldız tesiriyle huylanır ve idare olunurmuşuz ki ,Sevdiğim ben anladım ki;  Allah’ın ayetlerinden  BİR AYET DENİLEN Şİ’ RA-NECM deki yapılanmada bu açılımı anlatıyor..aynı tüm kainatın bir insanın açılımı olması gibi..tek bir tohumun milyonlarca değişik tad ve renkte,kokuda meyve vermesi gibi..

başımızda 2 kulak,2 göz,2 burun,1 ağız deliği vardır.. bedenimizde ise 5..işte toplam 12 kara ve ak deliğe sahibiz.. ve bu deliklere girip çıkan şeyler bizim huy, davranışlarımız üzerinde astrolojik tesir yapıyorlar.. haram duyan, haram bakan,haram yiyen, haram koklayan, haram ilişkilerde bulunan, haram ilim sütü emenler ,maddi manevi haramilere göbek kordonlarından bağlanıp onun  mıknatısına tutulanlar onların hali ile hallenir ve yokluğa mahkum olurlar.. bu delikler giriş ve çıkış kapılarıdır...yani alışveriş..yani biz masumuz ,bize zorla yaptırttılar diyemeyiz değil mi?insan herkesi kandırır ama asla kendisini kandıramaz. .herkese yalan söyleyebiliriz ama vicdanımız bizi pençeleriyle yakalar ,depresyona sokar..hatamızla yüzleşip olayı tamir edip kendimizi affettiğimizde ise cehennemimizden azad oluruz..içimizdeki şi’ra hislerin yönetimi işte bizi böyle idare eder..sen kendi hayvanlarının  şiri aslanı olmadıktan sonra ,kendi hayvani tabiatına hüküm süremedikten sonra asla şir’a olamazsın..


AtaBabaAna =A’BA ve Sevdiğim bir de 12 aylar var tabii..AY KÜLTÜ..neden?çünkü tüm veriler ay’ın güneşten daha fazla hayat ve suyla yani yaşamımızda etkin olduğunu anlatıyor..eski tabletlerde de AY-HİLAL(bakire),  her daim güneş ve dünyanın ortasında..bu 3 lü aslında her şey..biri olmadan diğeride olamaz..insanlar bunların etkilerini anlatabilmek için besmelenin sırrını BABA GÜNEŞ,ANNE AY,ÇOCUK DÜNYA yı böyle sembollemişler..aylar en çok kadınları etkiler..hayatlarının verimliliği belli dönemler içinde daima AY TAKVİMİNE BAĞLIDIR..ay güneşin tesirlerini bizim yaşayabileceğimiz seviyeye indirgeyen ve bizleri koruyan anne gibidir.. anne ay;baba güneşin tehlikeli celalinden bizleri korurken, bazen bu celali gel gitleri kontrol edemeyen içsel bedeni= yani, biz su çocukları dünyalılar ,bundan nasibimizi alırız..anababa arasına girilmezzzJ…..

ve ay..aslında ay tutulması bize her şeyi anlatıyor galiba Sevdiğim..mesela bizim bayrağımız..ay hilal ve ucunda bir yıldız ,içindede daire var değil mi? GÜNEŞ&AY&DÜNYA 3’ü 1..işte bu sembol bize baba-ana-çocuk-besmele  3 lemesi ile olan nizamı da anlatıyor.. ay nötrdür..aynadır..safdır..sadece aldığını yansıtır..kendisinden hiçbir şey ekleyip katamaz..çünkü ay ölmeden evvel ölmüş ve peyk olmuştur.. Sevdiğim geçen öğrendimki ayında bir peyki var imiş..lakin benim efendim aklı maaş mürşidim Google hz bunu bulamadı
J ..neden?çünkü aklı evvel biri henüz bu manayı bu beyne yüklememiş de ondan…
*
- Dogon'lar, dünyanın uydusu Ay için “Bir ölünün kurumuş kanı kadar kuru ve ölü” diyorlardı.

işte Sevdiceğim bizde şimdi Receb-i Şerif ayındaymışız..3 ayların  en değerlisi..  3ü bir ama diğer 2 sinden ayrı bir başına tek ay da denirmiş.. ALLAH’A ait olan.. çok sulu-yağmurlu ve bol bereketli bir aymış ..aynen bu seneden anlaşılacağı gibi.. yazıyoruz ki afat tufan olmasın J….ve Sevdiğim bu 1. aya RECEB-İ MUDAR da denirmiş.. bence buradaki ilk halk bu bölgeden göçmüşler ki; ben de hemencecik  Mudarlılar nerden gelmiş diye baktım….” Rebia ve Mudar kabilelerinin ANA ÇIKIŞ mekanları, yani Diyar-ı Mudar ve Diyar-ı rebia, Diyarbakırdır”..(klancılık-kanperest kindarlık- aile içi hiyerarşide böylece açığa çıkıyor değil mi SevdiğimJ..)

 *hadis :“Benim ümmetimde Üveys adında bir kişi vardır. Kıyamet gününde Rebia ve Mudar Kabileleri’nin koyunları tüyü sayısınca günahlı kişilere şefaat edecektir.”
sirUS A&B

KÖPEK KİTABI… alıntılarla beraber konumuza devam ediyoruz Sevdiğim.. “Shemsu Hor” (Horus'un gözüne tapmak)eski Mısır isis dinidir.. şi’ra- sirius tapınıcılığı ve masonlukla devam eder.. Mitolojiye göre Sümerli bir geçmişte, dünya ,siriustan gelen ilahi ziyaretçiler balıkadamlar tarafından  “Oannes” kurulmuştur..  İsis de balık şeklinde bir başlık taşıyordu Kİ BUGÜN PAPA VE SİHİRLE UĞRAŞAN KAHİNLERİN BAŞLIĞI VE KRAL TAÇLARININ KÖKENİDE BUDUR..KEHANET TACI YANİİ…eski Mısırlılar  bu sebeple hem takvimlerini, hem de tapınaklarının yönünü Sirius'a göre ayarlamışlardı…Dogon'ların kuzeni “Bozo” kabilesi, Sirius'a “Göz Yıldızı” demekteydi ki, bu kavram, bize “Üçgen içindeki göz”le sembolize edilen “İsis”di..

 “Illuminati” =3 defa ululanmışJJJ..Hermetik siyon.. Sirius yıldız sisteminden gelen ölümsüz kan bağına dayanan eski planlarının tamamlanabilmesi için (Süleyman Tapınağının yeniden inşası ve “Dünya Kralı”nın taçlandırılması) “TEK DÜNYA HÜKÜMETİ”'nin kurulması gerekiyordu...((Sevdiğim Sen oraları fethettiğin için aslında ben bu yazıyı sevinçle yazıyorum biliyormusun..çook teşekkür 
ediyorum…))
Fransız UFO araştırmacısı Jacques Vallee, Paris'te ilginç bir UFO grubu ile temas kurmuştu. Bu gruba“Melkisedek Tarikatı” deniyordu ve amblemi “David Yıldızı” ) idi. Tarikatın programı“TEK BİR DÜNYA HÜKÜMETİ” kurmayı ve -UFO eğilimli kendi dinleri hariç- dünyadaki bütün dinlerin ortadan kaldırılmasını hedefliyordu.Tarikat OTO ve Hür-Masonlar gibi diğer okült grupların da kullandığı Yahudi mistik kozmolojisi Kabala'yı  kullanıyordu.(matrix filmini kimler çevirmiş uyanalım inşallah ve aminnJ)
 Dünya dışı klonlama kültü ; RAel'ciler… dünyada ilk defa bir bebek klonlandığını bütün dünyaya duyuran bu Raelciler olmuştur. BUNLAR ,ELOHİM-TANRILARA YANİ KLONLANMIŞ –DNA ile oynanmış ölümsüz bir NESLE İNANIYORLARDI..  mesajları:”  Allah olmadığını, insanların ancak klonlama yoluyla ölümsüzlüğe ulaşabileceğiydi”.. 
şeriatsız sadece batınicilik işte adamı böyle sapıttırıyordu değil mi?.... Sevdiğim bugün bu makinede böyle çok kişi var.. İslam tasavvufunu-ayetleri-hz peygamberi kullanan… uzaylı cinlere tabii olmuşlar..ve onlar, yakında gelecek gemilerle insanları tanrı yapacaklarını vaad ediyorlar,  ah bir bilsenJJ

Sevdiğim eski arapların kabeye koyup taptıkları tanrılardan birisinin adı da bak bakalım neymiş..


At Süreyya (Kelb-i ekber-Büyük Köpek, Şirayı Yemani, Pleiades, Ülker Burcu- Sirius)=bu yıldız öküz başını andırımış..10 yıldızdan oluşan burçta her yıldızın birde Ayı varmış..yağmurları yağdıran, bereketi verdiğine  inanılırmış... Araplar Süreyya takımyıldızına  “En Necm” de derlerdi.
-"Hîmyer ve Huzâa kabileleri ona taparlardı .."Onu ilk evvel tanrı edinen Huzâa kabilesinden Ebu Kebşe olmuştu.".. Araplar'da Şi'râya hürmet eden ve dünyada onun tesirine inanırlar bulunduğu ve doğuşu esnasında gayba dair sözler söyledikleri cihetle burada özellikle Şi'râ'ya izafetle "Rabbü'ş-Şi'râ" buyurularak Şi'râ'nın Rab (terbiye eden) olduğunu söylerlerdi.(E.H.Yazır. Necm Suresi tefsiri)



HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ
ALLAH
Sevdiğim şimdi çok özel bir lafzıa;geçmişten bugüne nasıl anlaşılmış, anlayabildiğimiz kadarıyle izninle bakalım mı lütfen.. kızmıyacağını ummaktan başka çarem de yok biliyorsun..lütfennn..konu kendiliğinden buraya geldi biliyorsun.. ben korkup durmayayım da kim dursun değil mi?.. bildiğin ve geçmişte yazılıp kaydedildiği gibi, Kabe nin içinde elLAH putu da varmış ki, sadece ona inanlar olduğu gibi, onunla beraber diğer putlardan da medet umup onlara ibadet edip kurban sunanlar varmış..

HUBEL( baba), Habbal- Habbel (İbr), El Lah-Allah ve üç kızı Lat, Menat Uzza.. Gökgürültüsü Tanrısı.Özellikle Suriye Araplarında “Ba’al” a karşılık gelen SİN- Ay tanrısıydı. “erkekti”. En yüksek onura sahip Yağmur tanrısıydı..Suriyelilere göre Babil’i kuran ve gökyüzü ve varlıkları düzenleyen çift karakterli güneş tanrısı Baal- Bel” olarak tapınıldı. ..Arapların Jüpiteriydi.. Kâbe’ye Suriye’deki putperet moABi kabilesinden yağmur yağdırması için getirildi…oradki adı bel ken araplar ona EL ELLAH adını vermişlerdir..Kırmızı akik taşından yapılmış insan şekilli erkek bir heykeli vardı. Sağ eli kopunca altından bir el yapılarak yerine takıldı.
Müşriklere göre, putlar ilâhî kuvvetlerin ve meleklerin suretleridirMelekler de Allah'ın kızlarıdır.
"Lât, Uzza Menat ın  ulu kuğu olduklarına inanıyorlardı..yani eski osiris dinindeki gab kazı hikayesi. . yani ruhlar alemini maddeye monte etme çabası..şekilsiz ve cinsiyetsizliğe elbise giydirme beşeriyeti..
 "Siz de gördünüz değil mi Lât ve Uzza'yı? Üçüncü olarak da diğer putunuz Menat'ı? Demek size erkek, Allah'a dişi öyle mi? Öyle ise bu çok insafsızca bir taksim! Onlar, hiçbir şey değil, sırf sizin ve babalarınızın uydurduğu kuru isimlerdir. Allah, onlar hakkında hiç bir delil indirmedi." Necm suresi..
Sevdiğim şimdi gelelim bu  masal çocuğu ALLAH lafzı şerifine bakınca ne anlıyor.. 3 yıl evvel de aynını yazmıştım..ama şimdiki aklımla bir daha bakalım madem..EL LAH..aslında EL İLAH dır..yani O ALLAH ki O ALLAH bilinen belli bir tapınılacak tek  bir olan İLAH dır..zaten hz Kur’an da Cenab-ı ALLAH “ size İLAH olarak ben yetmiyor muyum? ..sizin İLAHINIZ BENİM BEN” demiyor mu? demek ki anlaşılmayacak hiçbir şey de yok.. elif-lam-lam-elif-he-vav-elif


LA yok..İLLA HÜVE var..sadece kelimeye ve ayete baksak bile tüm anlam apaçık ve tüm sadeliği ile aşikardır.. bir defa 3 kere ululanmışlık bu lafzın ta kendisidir..3 defa ululadığı ise H harfini U-Ü okutan VAV velayeti ile kendisini gösteren İÇ SIR MANA ELİF dir..içinin içinin içi..ve artık öğrendiğimiz gibi Sevdiğim ELİF HARFİNİN DEĞERİ 1 dir..yani bir defa daha I:IIII gelen giden O’dur..ve kendinden başka bir varlık tanımamaktadır ki başka bir varlık ilah olabilsin…bu kadar sade,yalın ve net..anlayamayanlar “lütfen” bile demeyeceğim..umurumda değilsiniz..onca şeyi öğrenmek için ne para,ne zaman,ne emek harcıyorsunuz..birazda kendinizi tanımak ,bu dünyaya neden geldiğinizi anlamak için çaba gösteriniz vesselam..

 var olan, bilinen yaratılmış her şey seyrü sefer halinde bir hareketin devrindedirler..esmalar da yaratılmıştır..ALLAHUEKBER ASLINDA BUNU ANLATIR.
hz peygamberin omuzunda elindeki kılıçla KaBE’nin damından   indirilen B'EL putunun anlamı da budur.. putu kıran o esnada neyi kırdı? ..putu kıran benin altındaki nokta o esnada neyi gördü?.. nokta nın  herkeste ve her şeyde seyredip gördüğü o tek mana görüntüsü kimdi?.. bazen tüm kainat tek bir kişiye bir şeyi öğretmek için olabilir …çünkü O öğretilen kişinin anlamı da, O’na bunu yaşatarak gösterenle aynıdır..ve HER İNSAN BİR KAİNATTIR.. başlangıçta 2 güneş vardı..ve biri diğerine yaratılır yaratılmaz secde etti:”eğer dünyada insanın bir diğerine secdesi emr olunsaydı bu karının kocasına secdesinden başkası da olmazdıJ(hadis)..((LAMELİF TEK BİR HARFTİR..SAKIN ONU AYIRMAYINIZ hadis))


her şey tekamüller açısından anlaşılmalıdır.. cinsiyetlere, bedenlere ,eşyaya, isimlere, esmaya takılmış birisi asla ruhu anlayamaz.. akıl –beyin asla yaratılmışlık hududu sidre-i geçemez. .orası AŞKIN MEKANIDIR VE AŞK ÇOK KISKANÇTIR.. ben varım diyen oraya giremez..putunu kır öyle gel!!..sende bu putu kıracak kişi değilsin!!..putunu kırmış birinin eli ancak buna izinlidir…ve putperest=her şeyi beyinsel maddeye –eşyaya çevirip anlayabilen  fitneci pis zihniyetler her şeye şirk gözüyle bakar.. BE nin kapısı NOKTA ,onların içeri girmelerine asla izin vermez ki içeri HU ya erebilsinler...o yüzden de onlar, kendi kalplerindeki pisliği kötü niyeti asla göremezler. ince manaları anlayamadıkları içinde her yana, ALLAH&PEYGAMBERi ne ve  İslam’a çamur atarlar ki ,oraya çamur asla yapışmaz.. direk kendi pis suratlarına döner yapışır..
Nur Cihan
nuralem7@hotmail.com
26.05.2012