24 Kasım 2012 Cumartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 35


99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 35

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. nasılsın demiyorum çünkü çok güzel olduğunu,yepyeni aşklar içinde mutlulukla yoğrulduğunu da öğrendim… kendime:”
asıl sen nasılsın ?”demem lazım geldiğini ise biliyorum..ve kendim kendime şöyle cevap veriyor:” iyiyim çocuk iyiyim..bazen ruhunu acıtan şey; bunu en güzel yüzü ile de yapabilir ki, sakın üzülme.. çünkü dışarıdaki suretle işin yok senin..yavaş yavaş o suretten kopmayı başardığında ise, gerçek güzelliğin kendi içinde olduğunu keşfedeceksin vesselam..”diyorum.. ve bu hafta çok ağır-kasvetli, basık, kabzolunmuş bir hafta ki Muharremden dolayı tabii..



18 kasım Pazar..“ve o hüznümün  gecesi.. masal gecem.. uyumak için gözlerimi karanlığa açıyorken,alnımın tam ortasından beyaz bir ışık parlayarak içeri girdi.. andan bile daha kısa anda, bir bembeyaz güvercin kuşu sanki fırlatılıp atıldı veya çok hızla gelirken yorgun  düşerek yere vurdu.. hemen ardından bir bembeyaz güvercin daha aynı şekilde onun üzerine doğru,onu korumak için ,üstüne bir örtü gibi düştü. ikisinin arasında ise kırmızılık vardı.. ”Sevdiğim bu nedir?.benim yüzümden hiçbir canlıya bir şey olmasın lütfen,lütfen…


ve sonra incecik havai fişek ışıkları gibi şeyler karanlığın içinden gözüküyor, muhteşemdi tabii..Sen, bir mekanda, TA HA SURESİni bir kürsüden anlatıyorsun.. içerisi dinleyici dolu. bir tek en ön sıra baştan başa bomboş.. bense içeride başka bir odadayım.. içeriye gelmemek için direnirken birden derse giriyorum. üstüm baştan aşağı rüyalarımın sahibi efendisi-bir dağ tepesinde, bir zeytin ağacının altında oturan gibi kıpkırmızıya bulanmış.. ve elimde iki büyük kağıttan poşetim var ki, içleri sanki boş ((sene-i devriye zamanımız gelmiş ya Sevdiğim.. Sen yine o zamanki gibi beni aşkla kömür tozu haline getirip, hikmetle doldur diyedir belki amma KOSKOCA BİR HÜSRAN YAŞADIM TABİİJ..olsun. ben Senle düşüp düşüp kalkıp, üstümü başımı silkeleyip yola devam etmeye alışıkım nasılsa.her zaman hikmet verecek değilsin ya..bu seferde hüsran verdin belki de..))..ve içeriye giriyorum. sadece en ön sıra boş olduğundan gelip tam karşına oturuyorum ki, Sen o esnada mecnunluğun ne değerli bir şey olduğunu anlatıyorsun.. ve ders bitti. Senin kız öğrencilerin; TA HA SURESİNİN HİLYE MİSALİ tablosunu alıp, kapıdan çıkıp, tam karşısında olan SULTAN AHMED CAMİİne götürüp, aldıkları yere asıyorlar.(ve Sevdiğim yine anladım ki, biz aslında AYASOFYA= HİKMET EVİndeydik  değil mi? yani hayallerimizdeki yuvamız olan GÖNÜLdeydik.. bilmiyorum tabii ,neden hep bu sembolleri görüp duruyorum..belki hak ettiğimde ve kaldırabilecek hale geldiğimde, Sen bana bunları da açıklarsın).

19 kasım pazartesi..bir uçağın pilot kabinine bindim.ve muhteşem bir şekilde yükselerek uçtuk.. uçtuk. masmavi gökyüzü.. sevinç. hayret..boğazın iki yakasını geçip çook yüksek bir tepede durduk.. manzara olağanüstüydü..o dağın zirvesinde yapayanlız öyle karşıya bakarken Sevdiğim, bir tarihi taş köprü karşıdan uzayarak yaklaştı, yaklaştı ve tam ayaklarımın önünde toprağa monte olup yapıştı.. köprünün taş ve toprak yolu benim üzerinde durduğum zeminle birleşerek asla hiçbir iz kalmayacak şekilde bir yol oldular.. ve o 3.boğaz Köprüsüymüş..ve tabii üzerinden  karşı tarafa ilk yürüyerek geçende ben oldumJ..(rüyaya bak ya huu! ne komikim ben değil mi SevdiğimJ)..sonra karşı bir tepede, bir kahvehane önünde yürüyorum ki, burası Rumeli Hisarı imiş..kahvenin önünde iki eskizaman beyefendisi var. kimse onları anlamamış şimdiye dek.. oysa ben onları görür görmez Melami efendileri olduğunu anlamışım..sanki onlar beni bir düğüne,bir eğlenceye götürdüler.birisi eşi ile mutlulukla dans etti ..

kuyruklu yıldız spermİNSAN
20 kasım Salı..bugün İçinden Hızır Geçen Adam tektaşa geldi..böyle, benim için özel olan zamanlarda, O’nun gelişini zaten beklediğimden gittim..TAHA SURESİ ve SULTAN AHMED CAMİİ ve diğer bişeyler sordum ..O da her ayeti her şeyle ilişkilendirip anlamamızın çok normal olduğunu ,çünkü zaten öyle olduğunu söyledi ve dedi ki sorularınız bugün için değil..bir daha geldiğimde onları cevaplarımJ..ve her ayet değil, her kelime değil, her harf aslında bir kitaptır dedii…yani Sevdiğim; yine kendi izimi kendim, Senin izin verdiğin kadar bulacağım demek bu, değil mi?..neyse ben yine de kendi çapımda TAHA SURESİ için araştırma yaptım zaten ..bu masalda da bunu okuyacağından emin olabilirsin mesela..
.. evvela araştırıp bulduklarıma bakalım mı? sonra da yazdıklarımı okurum ve Sana benim tüm bunlardan ne anlayıp, kendime ne pay çıkardığımı da yazarım tamam mı? anlaştık ve başlıyoruz…

önce TAHA yı TORAH(tohum)-TÖRE-ŞERİAT=YOL ve HAKİKAT-i  MARİFETİN =her şeyi en doğru şekilde uygulamak fiili VUSLATI İZDİVACI OLARAK  ilişkilendirelim olur mu lütfen..

"Ta-Ha-EY İNSAN" suresin adı da diğer birçok surede olduğu gibi sadece mukatta-semboliktir.Bazı kay­naklarda "Sûretü'l-kelim" ve "Sûretü Musa" şeklinde de anılır.Nazil olduğu zaman Meryem Suresi ile aynı döneme rastlar. Sure ,Meryem-Şuara veya Meryem-Vakıa arasına yerleştirilir.
tohum

1.Ta-Ha (Ey İnsan)

2. Biz bu Kur’an'ı sana sıkıntı çekip mutsuz olasın diye indirmedik.

3. Yalnızca Allah'a derin saygısı olan herkese bir uyarı olsun diye (indirdik).
4. Bu, yeri ve yüksek gökleri Yaratan'ın katından peyderpey indirilmiştir.

5. O, rahmet kaynağıdır ki,  hükümranlık tahtına sadece O kurulmuştur.  Veya: Hükümranlık tahtına kurulan O rahmetin kaynağıdır.
6. Göklerde, yerde, ikisinin arasında ve toprağın altında ne varsa hepsi O'na aittir.

7. Fikrini yüksek sesle söylesen de (gizlesen de fark etmez); çünkü O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir. (("O sadece insanın dile getirilmeyen bilinçli düşüncelerini değil, bilinçaltında olup bitenleri de bilmektedir" ..Tasavvufçular insanın manevî varlığını derinliğe doğru "kalp, sır, ruh, hafi, ahfa" şeklinde sıralarken bu ke­limelerin geçtiği ayetlere dayanmışlardır..))

8. Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır; en güzel isimler O'nundur.
En güzel isimler ifadesi, bu Ayet de dâhil olmak üzere Kur’ân'da dört yerde geçmektedir. Diğerleri A'râf Suresi’nin 180; İsrâ Suresi’nin 110 ve Haşr Suresi’nin 24. Ayetleridir. 

9. Musa’nın yaşadıklarından haberin var mı?
Musa: İbranice iki kelimeden meydana gelmiş bir bileşik isimdir. Su manasına gelen "mu" ve ağaç anlamına gelen "" kelimesinin birleşmesinden oluşmuştur..

10. Hani o, bir ateş görmüştü de ailesine: “Siz burada bekleyin; benim gözüme bir ateş ilişti, belki oradan size bir tutam kor getiririm yahut ateşin yanında bir yol gösterici bulurum.” demişti.
( mürşid bir rehber bulmak ve O'ndan  HAKİKAT İLMİNİ ALARAK yola çıkmak.)

20. Bunun üzerine Musa onu hemen yere attı. Bir de ne görsün; o, hızla kıvrılıp kayan bir yılan olmuş! ..
Hayye: Bu kelime, Musa kıssasının anlatıldığı diğer surelerde “cân” ve “su'bân” lafızlarıyla anılır. “Hayye” kelimesi tür adı olup küçük büyük, erkek dişi, bütün yılanlar için kullanılır. “Su'bân” ve “cân” kelimeleri arasında ise farklar vardır. “Su'bân” yılanların büyüğü; “cân” da incesi ve küçüğüdür. Şu halde Musa’nın asası yılan haline gelirken ince bir yılan biçiminde değişmeye başlamış, sonra irileşip cüssesi büyümüş ve su'bân haline dönüşmüştür. Bu yüzden cân kelimesi ile asanın yılana dönüşmüş ilk hali, su'bân ile de son hali kastedilmiştir. Demek ki bu yılan su'bân görüntüsünde ve cân süratinde idi.

111. O gün bütün yüzler, Her şeyi ayakta tutan Mutlak Dirinin huzurunda saygıyla eğilir ve zaten zulüm yüklenen kimse ise hüsrana uğramıştır……(ALINTIDIR)

((Sevdiğim bak ne buldum J..İNANILMAZ BİR ANLAM VE ÇOOK TEŞEKKÜR EDİYORUM.bazen yıllar evvel bir salatta izlediğiniz şeyin anlamını çözebilmek için senelerce beklemeniz ve bu anlamı hak edebilmek içinde binbir çile doldurmanız gerekmektedir değil mi?..ve bulduğunda ise, artık o eskisi gibi seni heyecanlandırıp takıntılandırmıyordur da artık..belki şimdi yazarken ki gibi gözyaşı da dökebilir insan..Allahım ben bunlara hiç layık olmadım ki. neden ben, neden bana isabet etti diyebilirsin.. gözümden şuan akan gözyaşı bence dünkü ruh incinmemin yansımasıdır Sevdiğim, henüz bilmiyorum.ama işte bunları ağlayarak yazıyorum.. aslında bu ayetin ruhuma anlattığı çok şey var, bir onu biliyorum.. yıllardır,bana dünyanızdan 3 şey sevdirildi deki o, 2 müennes ve 1 müzekker sima-i veçhi anlamaya çalışıyorum biliyorsun..bir semahane-i hamuşan ki, ruhlar dahi hamuşan-ı suküt olmuştu..tüm damlalar durduğu için her şeyde bitmişti.işte o denizin üzerinde bir toprak adem heykeli yıkılıp kum olup savrulmuştu..ve sonrada o 3 vech..Sevdiğim ben iyi değilim bence..şimdi yazmaya ara veriyorum..sonra devam edeceğim..görüşürüz…))


kuyruklu yıldız İNSAN
ve işte geldimm..hala iyi değilim ama anlamak için yazmaya mecburum.. TA HA kelimesi için bulduklarıma biraz daha bakalım mı?. TA eski Mu dilinde YILDIZ ,HA kelimesi ise SU demekmiş. iki hece birleştiğinde TAHA olup anlam içeriği içerisinde su ihtiva eden yıldız oluyormuş.. yani Sevdiğim benim için bu KUYRUKLU YILDIZ-HABERCİ-MÜJDECİ BİR KELİMEYLE EŞDEŞ OLUYOR.. neden böyle düşündüm?. çünkü tüm tarih boyunca; insanlığı ilgilendiren en özel haberleri kuyruklu yıldızlarla ilişkilendirildikleri içindir belki de.  

((veya kendimde bir vakitler ki; aniden şimdi yazarken hatırladım üstelik, böyle devasa bir göktaşının ateşleri peşinden sürükleyerek yeryüzüne düşünü seyretmiştim. galiba  1997 (8 )yıllarında . öyle olağanüstü ve dehşetengizdi ki dilim tutulmuştu. anlatıp işaret etmeyi çook  istememe rağmen dahi, yanımdakinin başını kaldırıp bu olağanüstü şeyi izlemesini sağlayamamış, dilimi döndürüp sesimi çıkartamamıştım.. ve başka zamanda onla böyle şeyleri sık sık yaşamıştım.. ona bu şeyler yasaktı kim bilebilirdi ki?.. neden?!))


ve nedense Sevdiğim kuyruklu yıldızı ve telek ilmini aynı şey gibi de şuan anlıyorum..
lakin henüz resmedebilecek bir kelime haznem olmadığı içinde şimdilik bunu es geçiyorum.. ayrıca TAHA SURESİ VE HİLYE-İ ŞERİFin özel bir bağı olduğunu nedense o rüyamla beraber ve daha evvel O’na yaptığım duamdan dolayı da şiddetle düşünmekteyim..

ve TAHA suresini, evlenmek isteyip de bir türlü evlenemeyenlerin okuduklarında süratle evlendiklerini de araştırmalarım esnasında öğrendimJ..ayrıca bendenizde bu masal veledi için, bu hafta zarfında, böyle bir karar vermiştim Sevdiğim.. böyle yaz babam yaz ,olmaz ki yani.. artık hayattan da bir lezzet alabilmesi için, yakın bir gelecekte izninle onu başgöz etmeye dahi kesin karar vermiştim. üstelik bunu hiç kimseye duyurmaya da gerek yok bence (tabbi evvela onun gibi asabiyet bozucu-geçimsiz-nankör birine tahammül edebilecek sabırlı ve cömert birini razı etmemiz lazımJ).. ömür beklemekle geçiyor ve gelecek henüz yok.. tamtakır kuru bakır bir hayat.. işte tam bu esnada TAHA SURESİ olaya izin verdi sanırım ki, henüz bilmiyorum.. önce halletmemiz gereken bazı izinler var tabiiJ..


birde Sevdiğim TAHA suresi ile bir yerlerde mehdi bağlantısı buldum..sanırım içindeki bir ayetten dolayı..benim için sorun yok..çünkü benim mehdim Sensin..eğer olay kişinin kendi içindeki mehdinin inmesi ise oda SENSİNJ..Sana ak minaremden indiğinde beyaz bir at sunamam ama nefsim varJ..Sana hak ile batılı ayırman için bir kılıç sunamam ama Kelime-i Tevhidim var…SENİ SEVİYORUM…..ve teşekkür ediyorum..

şaman direği
ve TAHA kelimesi ile alakalı internette bulup alıntıladıklarıma, kendi idealarımı da ekleyerek masalımıza devam ediyoruz. tarihte T ve D harfi bir olarak yol sürmüşlerdir.. T harfi  + , x (4 unsur-haç) sembolünün de aslıdır. T ; TANRI –İLAH kelimesinin bir sembolüdür ve  ayağa kalmış kollarını açmış bir insan T şeklindedir.ve isterse o insan kollarını iki yana açmamış olsun, o vakitte t harfi şeklindedir değil mi?..İlginçtir, Çincede “ding” olarak okunan piktogram T şeklinde.  Farklı anlamlara geliyor: Adam, tekrar etmek, kuyruk, tırnak gibi.

Eski Mısır dilinde Ta, yeryüzü, dünya, toprak, ilksel yeryüzü tanrısı, gökyüzü tanrıçasının kocası, zaman, an, kaya, tapınaklarda altardaki tablo gibi anlamlarada kullanılırmış. Eski Mısır'da Ha: (bazen çoğulu haw): Jat (belkemiği-MERDOK)olarak da yazılır. Kişinin fiziksel beden (etten) kısmıdır. Daha ziyade memelilerin vücudu için kullanılan bir terimdir..

Maya dilinde  
Ta ülke, yıldızlar demekmiş. (TU kelimesi aynı zamanda Eski Mısır’da firavun-kral anlamındadır. Tutankamon v.s)Uzak Doğuda Gökyüzü T’ien, Yeryüzü Ti dir..Sümer de Ti hayat ..Sami dilinde Bet/Beth ev ..Tİ’bet..T’ien Shan dağları da (Shan Çince’de dağ demek) kutsal-semavi dağlar anlamına geliyor, Uygurlar da Tanrı Dağları (Tengri Tagh) … Arapça’da “turhem dağ, hem de Kâbe’yi tavaf etmek anlamına geliyor.(turna kuşlarının semahı veya SEMA AYİNİ ŞERİFİ) Eski İbranicede de dağa “tvr, tuwr”deniyor.
tarihte Tanrı Damgaları

Kel Aynak, ibis ,Turna kuşu
sembolü, aslında sadece tek bir kişiyi tarih boyunca anlatır ki; O’da  4. kat semada makamı olan ve o dönemin güneşi olarak ilişkilendirilen ( unutmamak lazımdır ki,J üzerinde 3 özel uluhiyet katı (3 DEFA ULULANMIŞLIK) daha vardır J)  HZ.İDRİS a.s dır  ve tarihte şu adları almıştır:  Ningşzidda (Sümer)- Thoth(Eski Mısır)-Hermes(Eski Yunan)- Zerdüşt (Pers)- Enok(Hristiyan)-Tor( elinde t şeklinde bir çekiçi dahi var..pagan Hristiyan Avrupa)…hz İDRİS yazıyı buluyor ve ilk ders tedirisatı tasavvuf okullarını da O kuruyor.. maddi terziliği yanında da kişilere ESMA=MANA=HÂL elbiselerinden hülle biçip ,dikip ,giydiriyor...


((*Sevdiğimmm.bak buradan ne anladım biliyor musun?! 4.makam mutmainne makamı ya hanii..yani cennet..işte Kelime-i Tevhidin ilk bölümü RAHMANın herkes için kapsayıcılığı bu demek değil mi? onun için ki, tüm dünya insanları buraya kadar hep aynı izde üç aşağı beş yukarıJ doğru iz sürüyorlardı yani.. kendimi çoook ama çook tebrik ediyorum.. bugün hem Muharremin 10 u,hem de 24 kasım öğretenler-MÜRŞİTLER GÜNÜ ya hanii. işte bende bu YENİ İDRAKİMİ  Senin Mürşidi Azizim olarak, müridi bendene bir hediyen olarak aldım kabul ettim ve çook teşekkür ediyorum.. ve bir şey için daha teşekkür etmek isterim Sevdiğim ..bugün yine bir defa daha anladım ki yazmak gerçekten bana çok iyi gelen en iyi ilaç galiba.. böylece kendimi tedavi edip,yaralarımı sarabiliyorum değil mi?ve eksik olan yanlarımı da Sen bulup tamamlıyorsun elhamdülillah ve aminn..))

Göbeklitepe

ve konumuza devam ediyoruz..T harfi yanında bazı değişik harflerle dizilerek her zaman tüüm uygarlıklarda GÖK TANRI-RÜZGAR VE HAYAT İLE İLİŞKİLENDİRİLMİŞTİR…mesela Urfa Göbeklitepe’de şuan için dünyanın en eskisi, iç içe dairelerden mürekkep bir tapınak var..işte o dairelerin her tarafı T şeklindeki yüksek taşlardan oluşuyor.. Sümerlerde  TUR bir kaç farklı anlam için: Sihirli, kutsal taş kase ve prens, kral, büyük olan  Turan / Duran  ‘efendi’ anlamında kullanılmış.. birde eski Sümerde gök tanrıya  Dingir (gökde parlayan yıldız) -Dingiri- Dingirenek diyorlarmış ..


Sümer.Tanrı Dingiri
((* ve Sevdiğim bizim köyde eskiden, dedemin  demirci ustası olan bir akrabası vardı.. kağnıların tekerleklerini ve at nallarını yapıyormuş.. lakabı Tıngır Salim’diJ..ve unutmayalım ki eski türkler ve Kızılderililerde evin ata direğinin tepesinde bir tekerlek asıldır değil mi, yani 4 unsurla diğer yönlerden mürekkep 40 lı sistem))tabii birde eski uygarlıklarda aynı kaseden; elden ele, kaseyi döndüre döndüre içmekte var biliyorsun Sevdiğim.. ve Sevdiğinin dudağının değdiği yerden kaseye uzanmak ta var tabii..
Turna-turn-dönmek, yükselerek sarmak ,dikey yükseliş ve inişlerle seyir halinde yol almak..

ve Sevdiğim şimdilik burası kalsın olur mu? şimdide Sultan Ahmed Hanı anmaya çalışacağım izninle..

1.Sultan AHMET HAN: Babasının vefatı üzerine 14 yaşındayken, 21 Aralık 1603'te Eyüp Sultan'da kılıç kuşanarak tahta geçti. tifüs hastalığından kurtulamayarak 21 Kasım'ı 22 Kasım'a bağlayan gece 1617 yılında 27 yaşında vefat etti ve Sultanahmet Camii yanındaki türbesine defnedildi(yani vefat yıldönümündeymişizJ)…Saltanatında, hanedan veraset sistemini değiştirip kardeş katli yasasını kaldırıp, yerine ailenin aklı başındaki en büyük üyesi padişah olur sistemini getirmiştir. Bu yeni yasanın, şehzadeler arasındaki rekabetin ve taht kavgalarının, taht için gerçekleştirilen kardeş katillerinin önlenmesi açısından Osmanlı tarihinde çok büyük önemi vardır.ve kendisi çok dindar veli bir kişi olarak bilinmiştir..
1. Ahmed HAN

1. AHMET’ İN TÜRBESİ: Türbede büyüklü küçüklü 36 sanduka bulunmaktadır. Diğer sandukalar : oğlu IV. Murat Han
. (( bugünkü Kabe’yi baştan yapıp  yeniden inşa eden.)), II. Osman, I. Ahmet’in annesi Kösem Valide Sultan, I. Ahmet’ in çocukları : Şehzade Selim, Beyazıt, Mehmet, Orhan, diğer Mehmet, Hasan, Osman / Ayşe Sultan, Cevherhan Sultan, Zahide Sultan, Übeyde Sultan, Zeynep Sultan, Hatice Sultan, Esma Sultan, II. Osman’ ın çocukları :Şehzade Mustafa, Zeynep Sultan, IV. Murat’ ın çocukları: Şehzade Ahmet, Abdülhamid, Selim, Orhan, Numan, Mahmut, Hasan, Osman / Rabia Sultan, Fatma Sultan, Safiye Sultan, Sultan İbrahim’in çocukları: Şahzade Ahmet, Mehmet, Ahmet, Süleyman / Safiye Sultan’ a  aittir.
(*ve bizim masalımıza teşrif ettikleri için de, bunu okuyan herkesten onların ruhlarına bir Fatiha rica ediyoruz tabii .. aminn)…
          
**
Yakut Türklerinde Ata Direği
ve Sevdiğim, şimdiye dek yazdıklarımdan  ne sonuç  çıkacak çok merak etsem de; her şeyi aynı manaya getirip, yine çok kolayca tarumar edebilme yapım yüzünden de,  gerçekte bir şey bulmayı çok da ummuyorum ya.. neyse.. bakalım mı neler yapabildiğime pekii? tamam.
ben aslında okuduklarımdan pek bir şey bulup öğrenmiyorum biliyorsun.. önce hayallerim gelir öğreticilikte.. ve teyidi gerçeği ise Senin işaret ettiğin;( sadece benim bana özel olanları anlayıp, içlerinden çekip aldığım anlamlarla, )hangi izi takip etmem gerektiğini bana anlatırsın.. o yüzden  alıntılayıp yazdıklarım, kendime kendimin teyidi için, sadece bir teferruat aslında.. Sana çook tuhaf bişey söyliyeyim mi Sevdiğim..biz Senle senelerdir; kendi kendine hiçbir eğitim- öğretim- lisana sahip olmadan ve öyle şeyler için bir kitap dahi okumadan, bu işte çook uzmanlaşmış kişilerle aynı şeyleri ve bazen çook daha ötesini yazıp çizip söylüyoruz biliyor musun ?!!bu eskiden beni çok korkutuyordu.. sonra sık sık hayretten hayrete düşüyordum ve şimdilerde ise gidecek hiçbir yerimiz kalmamasından dolayı galiba yine korkuyorum.. yani yine başa döndüm..

filamingo
Sevdiğim.. bazen çıktığın yerden hızla geri düşmen için, oradan aşağıya atılman gerekir ya ..neden? çünkü sen çıktığın yerden hayretten kıpırdayamazsın ya hanii ve aşkın tutsağı olduğun içinde kendi başına karar da veremezsin.. işte öyle bir şey.. o yüzden de Sevdiğin seni bir kuş gibi fırlatıp aşağıya atarken aslında, merhametinden O’da senle aşağıya düşer ve akan kanını kendi bedeni ile şifalandırır?!! Doğrumu?’.bilmiyorum tabii.. sadece bir izdüşüm..bazı sahalar vardır ki yasaktır..aslında eskiler, yazılıp söylenmemiş hiçbir söz bırakmamışlar ya hanii..amma velakin bugün bizlerin her birimiz kendi esma terkibimize göre; kendi kitabımızı okuyarak ,kendimiz için, sadece bizim kendimize söyleyeceğimiz yeni sözlerimize ihtiyacımız da varmış…çünkü her insan ancak ve ancak, sadece kendi kitabını okuyabilir..namahrem olansa; başkasının kitabına göz dikmektir ki, AŞK ÇOK KISKANÇTIR..


ve madde de konuya inersek eğermanada AHMED olan, aşağıda da Sultan Ahmed olup AYASOFYA=HİKMETİN EVİ=GÖNÜL ün tam karşısına kendi mabedini dikebilecektir.. burası öyle bir alandır ki aslında ikisi iç içedir.. Rahman ve Rahim tamamlanmış Bismillahirrahmanirrahim olmuştur.. kilit oradaydı ,lakin anahtarı da işte tam şimdi içindeydi..


TA-HA kuyruklu yıldızı aslında eril ve dişil iki prensibin  ŞERİAT VE HAKİKATİN evliliği-vuslatıdır
.. bu tür mukatta –sembol harflerle ilk başlayan sure  Kalem Suresiymiş ki NÛN HARFİ ile başlarmış.. ve bu tür harfle başlayan 2. Sure ise TA-HA  imiş.. bence burada özel bir şey var.. sadece NUN (NÖTR-O) harfinde tüm hikaye var biliyorsun.. suya yazılmış bir hikayedir bu.. buutlu, ebruli ve seramonik  aynaların dönerek birbirlerine yansımasının öyküsüdür bu..bir gönlün aşk hikayesidir bu..o  öyle bir gönüldür ki, bugünkü makamı İstanbul’dur..adı AYASOFYA’dır..onu idrak edense; o makama ayak basmış, lakin edebinden kademi şerifi taç halinde yapıp, başına sorguç olarak takmış 1.Ahmed Han’dır.. bazı nasipli insanlar hem dünyada, hem de ahirette Han olabilirler değil mi?..(vee..eski Bizans döneminde de imparatorluk tahtının hipodromdaki yeri, şu anki Sultan Ahmed Cami mekanıymış ki, buda çok önemli bence..)

iki denizin birleştiği yer
evvet..önemli olan manalardır ve ONLAR, manaları sürdürüp iz takip edeceklere, yolda kalmadan iz sürmeleri için yola dikilmiş işaret taşlarıdır.. bazı kişiler çook  yükselebilirler amma bunlar sadece lütufla olur biliyorsunuz.. ve o kişilerin bazısının kendisinden başka hiç kimseye bir faidesi de yoktur, olmayacaktır da.. amma bazı taife de vardır ki, hem yolda lütufla yürürler, hem de peşlerinden lütufla gelecekler içinde yola işaret taşları dikerler.. çünkü bunlar bilirler ki, insan düşünceden ibarettir ve görmediği bilmediği, duymadığı bir şeyi algılayamaz.. insan ancak işittik ve itaat ettik & işittik-gördük ve itaat ettikle yükümlüdür.. imanda budur..gayba imanda aslında budur.. Yaratıcımız hiç birimizden bilmediğimiz şey hakkında bir şey sormayacaktır.. ama bildiği halde bilmezden gelenden de çok şey soracaktır unutmamak lazımdır..


ruhumuz ilmini, bizim ilim seviyemize ve idrakimize göre sembollerle yine bize verir.. her insan ne inançta ve nelerle meşgulse ona gelen sembolleri de o türde olur..ve bazen ipuçları birleşerek muhteşem bir masala dönüşebilirler.. aslında bu o kişinin değil, ruhunun kendi içsel başarısıdır..eğer nefs ruha tabii olup, ruh eşine secde edip, onun idaresini kabul ederse ve direnmezse, o vakit ruh tüüm gizli hazinelerini açarak nefse kendisini okutmaya başlar… 

“Men arefe nefsehû fakad arefe Rabbehû” gerçekleşir.


Sevdiğim bilmiyorum anlatmak istediklerimi anlatabildim mi?. belki çok karışık oldu değil mi? ama aslında hiç de öyle değil tabii.. hiç bir şey  NÛN ve TA HA harflerinin zengin birikiminin içeriğini verip karşılayamaz biliyorum.. bir Rahmanı ,bir Rahimi ve Gönlü kim anlatabilir ki zaten değil mi?.. ve Alla  Teala iyi ki biz insanlara hislerinden bir his de vermiş.. eğer duygularımız olmasaydı bu dünyada zerre güzellikte olamazdı.. hayat çekilmez makinemsi bir alem olurdu.. hislerimiz aslında her şeyimiz.. onların kontrolü çok zor Sevdiğim.. sevmek ve özellikle AŞK asla dizginlenemeyen bir şey biliyorsun.. hele hele bu normal bir insan için değilse.. ve kontrolü kişinin bedeninde değil de ruhundaysa.. gel denilince gidiyor, şimdi de geri dön denilince dönülüyorsa ve  HÛR bir RÛH unda varsa eğer Sevdiğim…işte o HÛR Seni tüüüüm gönül hikayesi ile selamlar…

bu defa bedeni asla incinmemiş ama ruhu incinmiş olan …………..

nur cihan
24.11.2012
nuralem7@hotmail.com


17 Kasım 2012 Cumartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 34



99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 34
Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır  rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Mehmed Âkif ERSOY

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. iyisin inşallah?..bende iyiyim .kaldığımız yerden başlayalım mı?..henüz 1001 gecemizin bitmesine çook var benceJ..geçen masalımı maille Kılıç Hocama yolladım..tel..İran’daymış..orada bizim linkler devlet yasağı yüzünden açılmıyormuş.. akşama başka bir ülkede bakacakmış.. ve mail.. bakmış.. güzel.. imla hatalarım için uyarı notu ile bloğumda yayınlayabilirmişimJ.. teşekkürler tabii..

vee..geçen hafta bir arkadaşım bulut atlası adında bir filme gitmiş.. beni aradı. O filmden hiçbir şey anlamasa da, muhakkak beni çok ilgilendiriyormuş ve gidersem yazacak çok malzeme elde edeceğime inanmış.. çok karışık bir filmmiş ama ben anlarmışım belki!!?..işte netten filme baktım..matrixin sahipleri yapmışlar…”hıım” dedim..belki de matrix kadar beni derinden sarsarak etkiler.. Ya Rabbim o ne filmdi öyle?..tüm hayatımı altüst edip beni yerle yeksan etmişti..rüyalarım, harflerim, dosyalarım ve ağlamalarımda ilk o zaman başlamıştı..bir kitap okudum hayatım altüst oldu Füsus Kitabım, kıyametimi kopartıp bedenimde taş üstünde taş bırakmayan depremim, Ali Kitabı hayalim, matrix filmi, Ruhumun aşkı hep aynı dönemdeydiler..tüüm bunlar hep Seni aramak için başlangıçmış bugün anladım Sevdiğim..bir türlü uyanmayan nefsimi ancak bu derece en şiddetlisinden bir derin darbeli yıkım dürtebilir, bir aşk bakışlı arı duru sağ yanım-saf yanım kendine çekebilirdi.. sonra, O’nun peşinden de; O’NUN AŞIK OLDUĞU TANIMLAYAN   TAMLIĞIMIZA ancak ULAŞABİLİRDİK..


ve bulut atlası (cloud atlas) filmine masalıma malzeme çıksın diye giderdim tabii..
hem zaten benim kendime ait hiçbir ilmimde yoktu. oradan buradan devişire devşire –copy pasted devam ediyorum nasılsa. kahve termosumu aldım..3. haftasını oynayan filme Pazar günü tam öğle vakti girdim.. cep sinema.. inanılmaz rahat koltuklar ve konfor var.. ilk  20 dakikada var olan 3 kişi gittiler.. çünkü film çok sıkıcı ve tam 3 saatti.. arkada bir çift ve bir çocuk.. ben.. yan tarafımda bir genç kız..yani toplam 5 kişiydikJ tam benim tarzım.. çok az kişi..hatta mümkünse en az kişi lütfenJ..yanımdakine de bir fincan kahve verdim.. çok mutlu oldu.. molada ona filmi sordum.. kitabını okumuş.. özeti anlattı.. film çok karışıkmış..5 ayrı hikaye ve reenkarnasyon varmış.. birde filmin sonunda klon insan kadın Sonmi aydınlanarak tanrıça=tanrısal varlık oluyormuş.. bu 26.000 yıllık döngü devrin sonundaysa, uzaydaki yeni dünya,  hayata ilk hali gibi baştan başlayıp  ilkelleşiyormuş... ayrıca bu filme, daha evvelden bu konu hakkında çalışmadan gidilmemesi –ALT YAPILI  gidilmesi söylendiğini de ekledi..eee ben çalışmışımdır bence değil mi Sevdiğim.. işim zaten bu..şimdi filme bakıyoruz ve tabbi ki ben kendi zannımdan izlenimlerimi Sana yazacağım…

nedir benim bu osiris & isis dini ezoterikçilerinden, hermetik masonik kabalistlerden çektiğim Ya Rabbim.. yine onlarJ..film tam vaktinde ,maya takvimine göre son tarih “aralık 2012 “den bir ay evveline endekslenmiş üstelik.hımm. inanılmaz karışık..ama ben hep aynı kişilerin reankarne halinin değişik dönemlerdeki tekamül KARMASI olduğunu her nasılsa çakıverdimJ..KONU ESASINDA; dünyaya geldiği için günaha girip kirlenen insanın TEMİZLENİP,TEVBE EDİP,ARINARAK GELDİĞİ YERE YÜKSELEBİLMESİYDİ. .

5 hikayedeki 5 özel damgalı kişinin de tenlerinde birer kuyruklu yıldız aşı-damgaları vardı.. bu kişiler aslında bu dünyaya ait değillerdi.. özel ışık elçileri-uzaylı rehber kişilerin aşağı inmiş halleriydi.. tabii ki dünya şartlarında bunu unuttukları içinde, onlara tekrar vazifelerini hatırlatan, yine yukarıdan bir rehberle irşâd ediliyorlardı.. ve her şey karışıp çıkmaza girip, yıkımla son devreye girdiğinde de, tek kurtarıcı olarak, her zamanki gibi hazreti AŞK DEVREYE GİRİYORDUJ..

.. başlangıçtaki keçi çobanı  rehber Zachry (bence Zekeriya)yı  irşada ve onu ait olduğu yere yukarıya almaya gelense bir kadın rehber ME.. di.. Zekeriya beyaz, kadın ise siyahtı.. ve onlar birbirlerine aşık oldular..ZACHRY ve kavmi, Sonmi adında bir kadın heykeline tapınıyorlardı.. kadın rehberi, Zekeriya’ya:” aslında Sonmi’nin bir tanrı olmadığını ;uyanmış, aydınlanmış bir kadıninsan olarak halkını uyandırmaya çalıştığını, insanların onu ne yazık ki anlayamadıklarını , lakin zamanla da onu tanrılaştırıp tapındıklarını anlattı..VE DEDİKİ “NE DESEM BOŞ,BANA İNANMAYACAKSINIZ, SİZ BİLDİĞİNİZ GİBİ ONA TAPINMAYA DEVAM EDECEKSİNİZ J .. ”(yani Sevdiğim.. KONUMUZ SONUN TEKRAR BAŞLANGICI-DEVRİYEYDİ.. artık ezoterikçiler dahi uyanıyorlar bak.. yanlış tercümeler kalkıyor değil miJ).. evet filme devam.. burada ME..  Zekeriya ile şimdilerde şeytanın=vesvesenin (SANALLIK) yuva yaptığı bir dağ zirvesine-mukayese ile düşünen ZİHİNe çıkıyorlardı.. şeytan sık sık, ME.. ye inanmaması için ZEKERİYA’ya fıs fıslasa da, o kavmindeki şaman kadının sözüne tam bir teslimiyetle ME. için  itaat  edip yardım ediyor, ona dağın zirvesine çıkan yolu gösteriyordu..

horusra -osiris-isis
burası aslında panteon-olimpos dağı=TANRISAL-  AYDINLANMIŞ KİŞİLERİN YÖNETİM, KONSEY MEKANIYDI (ricaül gayb)J..yuvarlak latif bir masa üzerinde dairevi küreler –DÜŞÜNCELER  var.. ve zaten ME.. de, tüm işlerini, eliyle sürekli açıp kapattığı küre ekranlarından takip ediyorduJ..ve Sevdiğim sorun şu imiş: yeryüzünde  kötülük hakim olup, insanlık kalmadığından dolayı artık hayat bittiğinden, tüüm seçilmiş uyanmışlarda( Hikmet-i İDEAYI NEFES VERENLER –ricali gayb de ) ölüyorlarmış.. yani yaşam bitiyormuş.. bunun içinde dünyadan uzay gemisi ile seçilen yıldız damgalıların yukarıya taşınması lazımmış.. 

ve orada dua ediyor rehber ME..  açıp kapattığı kürecikleriyle.. ve dağın zirvesinden bir anten açılıyor ki bu etkileyiciydi.. önce çanak antendi..aaa..lotus çiçeği formunda olarak semaya döndü.. dua  frekansı dalga dalga kainata yayılınca yine kapandıJ.. (baş meleklerde Hintli ve zencilerdi bu sefer-duayı duydular..J)  kainat aydınlandı, dua kabul oldu tabiiJ..ve uzayda yeni hayatı dölleyecek olan adı üstünde Zekeriya, ME..  ile gemiye binip başka bir gezegene gitti.. zaten filmin diğer karakterleri de; değişik zamanlardaki o kişilerin farklı esma kombinasyonları ile, farklı kimlik, farklı bedenli halleriydi ..ve tekamül karmalarındaki akaşik kayıtların temizlenmesi  içinde bu şarttıJ..


aslında hepsi farklı zamanlarda oluyor gibi anlatılsa da,  gerçekte hepsi aynı anda paralel evrenlerde, aynı dairevi sarmalda bu olayları yaşıyorlardı.. YANİ BİZİM HER ZAMANKİ HALİMİZJ.. birbirlerinin rüyalarında-akaşik kayıtlarında- hatıralarında vardılar ve birbirlerini sürekli etkiliyorlar, yönlendirip  çekip itebiliyorlardı=kelebek etkisiJ... henüz akaşik kayıtlardan ,tortulardan temizlenmemişlerdi yanii.. ve filmin en başı ve en sonu nasıl ADEM misali ilk ilkEL (SAF)  halimizse: dünyadaki insanında SON SAFLIK tekamül sembolü Güney Koreli android garson Sonmi~451 di..bu klon insandı.. Sevdiğimm..geçen net gazetede okumuştum ..yakında  böyle robotların çalıştığı bir umumhane dahi açılacakmış…işte SONMİ  de, aynı onun gibi binlerce kopya klon köle  insandan sadece birisiydi.. bir alışveriş merkezinde yemek sektörü hizmetinde çalışıyorlardı.. sabah önce hijyen  duşu alarak  hayata başlıyorlar  ve  rahimden doğan-safkan insan görünümlü hayvanların her tür tacizine çııt çıkartmadan, GÜLÜMSEYEN YÜZLÜ SEMBOLLERİYLEJ görevlerine  riayet ediyorlardı..(* ne tuhaf değil mi Sevdiğim, benimde senelerdir kendime sembol olarak seçtiğim ve ruhumla eşdeş yapıp hatırayı yad olarak kullandığım aynı simge ..çok ilginç ve tuhaf aslında..J )

akşamleyinse iş bittiğinde,  küçük bir kutu sıvı sabun içip temizlenip, arınıp, tövbelenip tabut raf –kutularına yatıyorlardı.. bunların boyunlarında birer metal tasma vardı ve uzaktan kumanda ile buradan idare edilip, isyan ettiğinde de şahdamarı patlatılarak imha ediliyorlardı…işte bu kızlardan birininin nefsini-hislerini, efendisi kendi nefsi için  kullanmak üzere uyandırmıştı.. o uyanan asi kızda, kendisiyle efendisini gören arkadaşı Sonmiyi ilk dürterek uyarandı.. ve o; hürleşip, RAHİMDEN DOĞAN ASİL KAN İNSAN  olmak isterken de  efendisi tarafından uzaktan kumada ile şah damarı patlatılarak öldürülen kişiydi..

ve tabii ki Sonmi  451 & 4+5+1=10 (I..) nin de uyanması için yukarıdan bir vazifeli rehber gelmiştiJ..o rehberde aynı ME.. gibi kendi  yumurta ikizi –RUHEŞİNİJ almaya inmişti.. AŞK  aslında  BİRBİRLERİNİ KEŞFEDEREK BİLİŞTİ...

ama ilk önce Sonmi’nin uyanışını hızlandırmak için, onun tamamen gerçek sandığı hakkında bilmem kaç 10 şiddetinde depremle yıkmak lazımdı.. ve Sonmi, android klon insan fabrikasına götürüldü.. ve tüm androitlerin özendiği lakin akıbetini bilemedikleri; üzerlerinde pelerin hırka ve başlarında taçlarıyla en üst seviyede onurlanıp onaylanma ödülü alarak, seçilip bir perde arkasına  götürülenlere baktı ve izledi.. onların boyunlarının kırılarak öldürülüp, aynı hayvanların gördüğü işleme tabii tutuldukları mezbahaya gönderilip;  sabun- yemek yapılışını  ve dönüşüp yine androitlere  akşam yemeği arındırıcı sabun –pil-şarz oluşunu izledi...((*demek ki şeytani yolun seyrü sülük gören dervişlerinin ahiret inancı bu yüzden yokmuş .. yani onların gerçekten de bir gelecekleri olmadığı için, hayallerinde dahi yolları kesik-kopukmuş bak şimdi yazarken anladım.. ve bizler, bu tür kitap-filmlerle de; bu tür yolcuların seyrü sülüklerine bizzat şahit olup, onların hangi seviyeye dek çıkabildiklerini de aslında çok kolay öğrenebiliriz değil mi Sevdim?.))

((*eskilerde.. bu çocuğunda buna benzer bir hayali deneyimi olmuştu Sevdiğim bir defasında ve kapkara bir kızıl gözlü kara koçla sonlanmıştı.. öyle korkunçtu ki, hemen Evvel Zamanımı aramıştım:” çabuk bir sadaka çıkarınız evladım ,hemen” demişti.. ve bir hayal için bir kurban meblağı ödemiştim ,şimdi hatırladım.. )) ve buradan, Osirisci kabalist büyücü mistikler  ile bizim seyrü seferlerimizdeki bariz farkı da biraz anlamaya başlıyorum tabii.. (Sevdiğim bu matrixciler, o  matrix filminde de insanı, evreni çalıştıran pil gibi betimlemişlerdi.. çok acımasız, materyalist MAKİNE BEYİN, duygusuz mekanik bir ilimleri var bu hermetik- isis- mason kabalistlerin ve günümüzde de onların her yaptığını adım adım takip eden kuantum  mekanikçi newage tasavvufçularının bence..)


*ve .. işte…bizimde  ne garip ki, kömür tozu mıknatisiyetimiz var tabii birde
J)..Sende beni aynı hz Pir Mevlana’nın yaptığı  gibi  2. defa kömür tozu yapıp çözmüştün, aniden hatırladım.. insan öyleyken; asla cazibesine girdiğinin tesirinden çıkıp, gözünü ondan ayırıp kıpırdayamıyor biliyor musun Sevdiğim.. Sen beni yine mıknatısıyetinden  azat edip kendime vermemiş-bırakmamış olsaydın, herhalde ben aklımı yitirirdim ve “pofff” atomlarım dağılır giderdi, değil mi?.. bilmiyorum.. NERDEN HATIRLAMIŞIMJ..ÇÜNKÜ SENE-İ DEVRİYE ZAMANIMIZ GELMİŞDE ONDANJ

filme devamm. işte bu insan ırkının en son temsilcisi Sonmi II.. (aslında İSİSlik devam ediyorJ)..  Sonmi  bir RAHİM den doğan değilmiş.. KAZAN dan doğmaymış=SOYUNDAN GELEN DEĞİL YOLUNDAN GELEN ASIL EVLAT yanii....((*Aya İrini tapınak-kilise-caminin kubbesinde de dev bir kazan resmi var hatırlar mısın Sevdiğim.. ve eski Sultan Ahmet Meydanındaki (dünyanın en harikuladelerinin temsil edildiği at meydanı hipodrom) var olan, 3 başlı sarmal DNA yılan sembolünün başları üzerinde, ilk versiyonunda, orijinal haliyle dev bir kazan varmış.. işte antik çağın  kahinleri bu kazana bakarak kehanette bulunurlarmış... .ixiri  GEN tıp sembolü..

hem zehrimsin hem panzehrim.. hem celâlimsin hem cemâlim.. kahrında hoşş ??!!  LÛTFUNDA DAHA DA HOŞum JHOŞ..)) … işte sorun burada başlıyordu ..rehberi Sonmiyi en üst alemlere: “kün-ol de olsun” holgrofik latif alemlere götürdüğü halde dahi; yine ajan (matrixdeki simith ) ,vesvese, cinni negatif düşünce yapıları , Sonmi ve rehberini rahat bırakmıyor hatta rehberini vurup düşürüyorlardı.. Sonmi’ yi de imha için  tutuklayıp yargılıyorlardı.. (YANİİ ONLARDA NEDENSE MAKİNELERİN SAVAŞI-VESVESE SANATI HİİÇ BİTMİYORDU..)


yargılayan Sonmi’ye :” neden hakikati gösterip,  aşağıya inip ,bedenlendiğini soruyordu”.. SON mi? (bir SON OLMADIĞINI J,HALA BİR İNANAN VARSA EĞER, İNSANLIĞIN YAŞAMAYA DEVAM EDECEĞİNİN MESAJINI TÜÜM İNSANLIĞA VERMEK İÇİN AŞAĞI İNDİĞİNİ VE VAZİFESİNİ İFA ETTİĞİNİ söylüyordu...ve diyordu ki:” ister kazandan  doğsun, isterse bir rahimden, hepimiz aynı  evrenin çocuklarıyız ve hepimiz bir diğerimizin tekamülü için beraber bir çalışırız.. birimize olan şey hepimize de olur.. o yüzden de bir kişi her kişi, o kişide ER KİŞİDİRJ.. ve sistem Sonmi yi imha eder.. ama onu yargılayan hakimde bir damla gözyaşı-aşk-sevgi-merhametle beraber iman geni uyanmıştırJ..yani sistemde duygulara yer yok diyen herifler meğer, sistemin devam etmesi için duyguya MERHAMETE MUHTAÇLARMIŞJ..

(yani Sevdiğim her şeyin biteceğinden panikleşen ehli deccal-i şeytaniyet idraki dahi, köşeye sıkışınca nasıl çark edip, aşka hizmet ediyor gördün mü?.eee..tüm tezgahlar RAHMAN’a çalışıyor tabii)..ve  filmin sonunda Sonmi aydınlanmış olarak hayatını SONSUZ kılmıştır.. geride kalanlar içinse artık o; rahimiyetin-merhametin-yeniden doğuşun aşkın simgesi-kazandan doğanlarında rahimden doğanla aynı olduğunu anlatan  İSİS TANRI olarak hatıralarda yer bulacaktır.. çünkü insan daima tapacağı bir işaret taşı, put ,heykel ister..


Sevdiğim çok uzun yazdım galiba.. henüz okumadım.. amma Sana kısaca özet yapayım istersenJ.. şöyle.. hani bu mardukçular varya..2.güneşin çıkıp, foton kuşağı devri ile yeniden uyanacağımızı ,ölümden ödleri koptuğu için henüz YENİ YENİ,ŞİMDİLERDE söyleyenler.. aslında onların hepsi eskiden kıyamet çığırtkanları, felaket tüccarlarıydılar esasında.. amma baktılar iş dedikleri gibi değil ve onların üstünde onları yönetip oynatan var.. ve BU İŞLE UĞRAŞANLAR ACAİP KÖŞEYİ DÖNÜP ZENGİN DE OLDULAR..MANEVİYAT SATIP MADDİYAT ELDE ETTİLER .. durum böyle olunca da tabii inanılmaz ölümden korkuyorlar biliyorsun.. neden?.. çünkü paralı imansızlar ölmekten çok korkarlar da ondan…ve şimdi işi çevirdiler yani.. filmde uzaylılar yine gemileriyle gelip, Zekeriya ve Meryem’i-yeni ADEMLE HAVVA  konumundakini alıp gidiyordu tabii.. yani bir kazanın doğurduğu ile bir rahimin doğurduğu birleşirse madde ve mana döl tutup hayata yeni bir nefes üfleyebiliyordu..(MADDE İLE MANA EVLENİRSE BU VUSLATTAN FİİLER DOĞABİLİR..ve her daim insanlar bilmese de manevi evlilikler olacaktır vesselamJ) bu film için bu kadar yeterde artar bence. .biliyorsun durmayı bilmezsem onlarca sayfa dahi yazabilirim bu mevzuu için..yazmayacağım..stopJ..


osmanlı sorguçu
stop dedimse de şimdi okurken bişey aklıma geldi onu da eklemem lazım.. biliyorsun artık şirketlerin CEOları-hayal tasarımcı mimarları var, yani bu çocuk gibiJ..ve bunlar geleceği şirket sahibine göre tasarlıyor, anlatıyor, yazdırıyor, beyinlere işaretle kodluyor, sembolliyor ,rüya gördürtebilip onu yorarak maddeleştirip ve tabii sonunda  uygulatabiliyorda.. işte bu filmdeki Sonmi gerçeği, aslında biz salak insanların terörle, DİNİN SADECE DEDİKODUSU İLE, beş para etmez kişilerin magazini ile, şunla bunla uyutuluşumuzun nasıl kontrol edildiğini  anlatıyordu. Bu tür filmler; hepimizden gizli, özel laboratuvarlarda geliştirdikleri yeni türlere bizi hazırlamak için bir tezgahtır aslında…bu işler yapılmasa  ve ilim-teknolojide çok tehlikeli merhalelere gelinmeseydi bu filmler zaten  böyle çekilemezdi..(bir defa müzelerdeki konu mankeni yeni insan heykellerine, tenlerine-derilerine bir yakından bakın isterseniz.. o zaman olayı biraz çakabilirsiniz)..

ve işin sırrı ise: İslam Tasavvufunun bu derecede yüksek seviyeden, bu derecede aşikar celali zuhuru aslında buna en yüksek delildir..Rahmaniyet öylesine yüksek bir zuhurla celâl ediyordu ki, tam zıddı deccâliyet boyutu da aynı seviyede yüksek şeytani sanal-istidraç oyunlarıyla baş gösteriyordu…Sevdiğim burada Amak-ı Hayal kitabını nedense hatırladım.. biliyorsun orada Raci’nin seyrü seferinde nihayete yakın  kötücül karanlık, aydınlığı –iyiliği yenmek üzereydi  hanii..işte artık karanlık ve kötülük hakim olacakken en son koz olarak AŞK ÇIKIP GELMİŞTİ..AŞK GELİNCE KÖTÜLÜK-KARANLIK hiç direnmeden kendiliğinden  O’NA SECDE ETMİŞTİ.. işte bu filmde de tek ince nokta buydu.. biten insanlığımızın ve her derdin ilacı  AŞK,  TEK KURTULUŞUMUZDU.. ve birde filmin isminden, boyutlarından bizden bir kitap olan Puslu Kıtalar Atlasını da nedense hatırlayıverdim ve filmin içinde İslam Tasavvufundan yürütülmüş çook şey vardı tabiiJ..mirasımıza ortak ,davete henüz icabet etmemiş ümmetlerimiz var yaniJ….

**
bennu kuşu
12 kasım pazartesi gece.. yatıyorum.. tam uykuya dalış anımda iki kaşım arasından bir latif daire ışık topu ,rengarenk dönerek alnımdan giriyor.. muhteşemdi..galiba aydınlandımJ.. filmin veya akşam ki, Nanenin ışıklı topunun etkisindendir diye düşünürken uyumuşum J..Cemile yengemin Sadık adındaki oğlunun bir erkek bebeği doğmuş.. işte onu bana emanet etmişler.. kapkaranlık bir boşluk.. o oğlan bebek ayakta tek başına, yukarından gelen bir loş ışık huzmesinde duruyor.. başının üstünde bir şeyler parlıyor ve zuumm..aaa bebeğin başında upuzun bir tek balıkçıl kuşu kuyruğu gibi bir kuş tüyü var.. yani bu bebeğin başında kuştüyünden bir taç-sorguç var..o kuştüyü sorgucun en tepesi bembeyaz lif lif çiçek gibi daire şeklinde aşağı zülüf zülüf  sarkıyor.. o bebeğe sımsıkı sarılmışım. emanet ya, korkmuşum herhalde.. ve  şimdi gündüz.. bir kız bebeğini bir yol kenarı kaldırımına korumalı bir şekilde bırakmışım (Sevdiğimm.bu kız bebek bir gün bana “benim günahım neydi” diye sorar mı peki?!!)..



günümüzde de Kerbela şehitleri vardır..ve haksızlık karşısında ömrü boyunca mücadele eden,kendisine yapılmadık zulüm bırakılmayan MEHMET ÂKİF ERSOY da onlardan birisidir...RUHU ŞAD OLSUN..


ve bir mavi mürekkepli dolmakalemle bir şiir yazılıyor…onu yazan Mehmet Akif’miş Sevdiğim.. sadece kağıdı görüyor, anlıyorum.. küçük bir kız çocuğuna duyulan derin muhabbetin ve onun üzerindeki elbiseye( yakası sinesindeki bir yere) yazılmış bir şiir bu.. şiirin kağıdı el yapımı.. ve kağıdın üzerinde soluk tuhaf resimler var sanki.. ve sanki şiir şifrelerle dolu minik minik hece kelimelerden mürekkeb..işte ben o şiiri şerh ediyor ve temize çekiyormuşum.. gözlerimi açınca ilk evvela ne anladım biliyor musun Sevdiğim.. geçen sene hayran olduğum Çanakkale Şehitleri şiirine yapılmış bir şerhin sohbeti vardı ya hani.. tüm insanların o sohbetteki coşkuyu yaşamaları için; uyuyan miletin hızla uyandırılmasını sağlayacağına inandığım bu görkemli anlatımın tüm tv lerden insanlığa duyurulmasını dilediğim şeydi yani..kaydettiğim.. ve hep deşifre edip, hep Sana yazmak istediğim o muhabbeti alâ..bir tasavvufi tefekkür virtüözünün  AKİF’e serenâtı..


işte anladığımsa şuydu tabii.. manen Mehmet Akif Ersoy hz, bu sohbeti kaydetmem için izin vermişti.. izninle yakında yapabilirsem okursun inşallah ve aminn.. “desturrr” de olur mu Sevdiğim.. çünkü masal yazmak aslında çook kolay.. bir oturuyorsun, bazen ,genelde bir defada tulum çıkartabiliyorsun ve çok eğlenceli.. çünkü yazdıkça öğreniyorum.. bitince ise hep hayretten hayrete düşüyorum.. üstünden vakit geçince ise bir türlü kendi yazdığıma inanamıyorumJ..amma ses deşifresi çok zor, yorucu ve çoook sıkıcı..üstelik bu sohbetler çok ağdalı lisanlı ve bende dil bilgisi, imla hak  getire biliyorsun..ve rüyamdan anladım ki Mehmet Akif hz bu konuda çok titiz..yanii Kılıç Hoca’dan da fazlaJ..nasılda birbirlerinden anında haberdar oluyorlar hep hayret ediyorum ama.. neyse bakalım ne zaman yazacağım, o vakit bakarız..


“*NOT:
Sevdiğim ..şimdi masalım bitti yayını için bu bölüme bir AKİF klibi koymak istedim..aa!!karşıma çıkan klibdeki yazıda O’nun bu alemden göç ediş tarihi 27 aralık 1936 yazıyordu.. ve bende onun sohbetini Aralığın son haftasına yazmayı dilemiştim.. birileri ölürken müminler dirilsinler diye ,ne acaip bir tesadüf değil mi?!!ve birkaç defa onu izledim.. sonra başıma gelene ağladım.. Sevdiğim.. ben bu şeyleri hiiç hak etmiyorum ki.O’NUN YAZDIĞI VE O’NLA ALAKALI HİÇ BİR ŞEYİ HENÜZ OKUMADIM.. sadece dinlediklerim var..Evvel Zamanımın ve Senin O’na derin muhabbetiniz var..neden hiç bilmediğim bazı mühim şahsiyetler dünyadan veda zamanlarında hep böyle hayallerime giriyor Sence..ben çok cahilim ama…”
**
*.. Bu aşk için kendimi test etmekten neden vazgeçemiyorum ki?!. ayaklarıma söz geçiremiyorum.. halbuki ben ruhuma daha kontrol edilebilir ve daha maddi ilmi bir aşk bulmuştumJ..gidip baktık hatta!!..ama ruhum” Nuh diyor peygamber demiyordu”J..Ya Rabbim bu defada, Ruhumun aşkına tekrar teste gittik..hımm..daha yollarda ağlamaya başladık yine.. bu defa konum daha hoş..görüntümüz hala tehlikeli ve riskli..ama hali edamız yumuşuyor artık.. sanki O’nda tüüm kainatın yayınını alıp veren bir antenlik var.. ve sürekli halden hale kaptan KâBâ geçişlerle inanılmaz yorucu oluyor.. O’ndan bir Sevgili, bir eş, bir dost olabilir mi hakikatte.. sanmıyorum Sevdiğim. .peki Ruhum nerde ve neden O’na böyle delice aşık oldu peki?.ve İlâhuu kamışlık tarlasında hepimiz aynı şeylersek eğer ve birbirimizden de zerre haberimiz, zerre farkımız dahi yoksa ve dahi olamazsa üstelik…. eee.. benim ruhum Seni nasıl keşfedip de böyle bir tehlikeye kendisini atmıştı ,neden bir türlü anlayamıyorum ya huu, neden?.. SEN KİMSİN? ve NEDEN BANA BUNU YAPIYORSUN?.. RUHUM BENDEN NE İSTİYOR?.ve ben O’nun Sana aşkı için sadece bir hamilim..O’nun ızdırabına çare olamamaksa beni çook yıpratıyor SevdiğimizJ..(yani ben aşık değilim ruhum aşıkJ)

Salı gecesi.. yine uçuşan latif minik ışıklar ve beyaz büyük ışık topu gözlerimin içinde uçuyorlar.. Sevdiğim hani eskiden hep ateşli alevler gözlerimden parça parça girerlerdi ya işte bunlar şimdi ışık olmuşlar galiba.. bilmiyorum ne demek..

..ve nette efendim mürşidi azizim hz aklı maaş Google dan bir şeye bakıyordum..aaa bir forum sayfası tıkladım..alevilerin bir türü.. kendilerine aluvi( =ALİ ULVİJ) diyorlarmış.. yani ışık insanları.. LEVİGİLLERJ..işte oradaki tartışmalara biraz baktım.. 40 LARIN İNSAN BEDENİNDEKİ MANALARINI DAHİ ÖĞRENDİM..ve..bende tescilli gerçek bir aleviydim lakin o alevilerden de asla değildimJ..onlar  batınilikte kalmıştılar..ve hala fark edip kabul etmeseler de; eski osiris- hermetizmcilerin tekamülünü tamamlayıp henüz   Muhammedileşememiş bir uzantısıydılar .. onlar ALİ de, KAPI DA KALANLARDI YANİ ..Ali kapısını geçip, haya ve takvanın kapısı hz Osman’a, daha sonra ise ilmin ve adaletin kapısı olan hz Ömer’e ve dahi buradan sıdkıyyetin kapısı olan hz Ebubekir’e erememiş ve dolayısıyle de  Muhammediliğin 4 kapı 40 makam sırrına asla erememişlerdi yani..neyse.. herkes zannı kadar bilip konuşabilir zaten.. o yüzden de sorun aslında yok..


16 kasım Cuma..diyetçimdeyim.. doktorum o beyin programlayıp ekran açma okuluna gitmekten vazgeçmiş..oleyyyJ…yaa.. işte bir kişi bir kişidirJ..oradan bir hastaya ziyarete gittim.. ve şimdi de Muharrem ayı için yapılan bir konferanstayım.. konuşmacımız Zat-ı Âli Ömer Tuğrul İnançer.. Sevdiğim, sohbette şimdiye dek hiç okumadığım ve hiç kimseden duymadığım birkaç şeyi Muharrem Ayı itibariyle masalımıza kaydediyorum.. inanıyorum ki bu Muharrem ayında çok şeyler öğrenip Sana yazacağım inşallah.. aslında tüm bunları kendim öğrenmek için yapıyorum biliyorsun. .işte şimdi BU SOHBETİN ÖZETİNE başlıyoruz..


Hz ALİ’NİN (k.v) İSİMLERİ BİLİNEN AİLESİ 
…  ..
*..  hz Fatıma ve hz Ali nin evliliğinden  5 çocukları olmuştur.. isimleri Hasan, Hüseyn, Ümmü Gülsüm, Zeyneb ve bebekken bu alemden göç eden Muhsin’dir (r.a)..hz Ali ;hz Fatıma’nın bu hayattan göç etmesiyle beraber pek çok evlilik yapmıştır ve onlardan da sayıları tam tesbit edilememiş olmasına rağmen en az 10 erkek ,10 da kız evladı olmuştur.

...     hz. Ali; hz Fatıma’nın 2 kız kardeşi hz.Rukiye ve hz. Ümmü Gülsüm’den dolayı hz Osman’ın bacanağı yani akrabasıdır..ve Peygamberimiz Mekke'nin fethinde muzaffer bir şekilde deve üzerinde şehre girerken kucağında; henüz vefat etmiş,  hz.Osman'la evli kızı Rukiye'nin oğlu Abdullah bin Osman vardır....


hz.Ali hz. Fatıma’dan olan kızı Ümmü GÜLSÜM’ü çok küçük bir yaşta; ki, o devrin gelenek ve şartlarında( birde iklimlerin insan vücudundaki olgunlaştırıcı etkisi-ihtiyacı ile) Hz ÖMER ile evlendirmiştir.. böylece hz Ömer ,kızı hz HAFSA ile peygamberimize akraba-hısım olduğu gibi, hz FATIMA-ALİ ile de kan bağı ile bağlanmıştır … 


İran ve türevi şii ülkelerin hz Ebubekir, hz Osman, hz Ömer düşmanlığı ise Hz. HÜSEYN’NİN  İRAN SÂSÂNİ HÜKÜMDARININ KIZI İLE EVLENMESİYLE ve gelen nesillerin bunu SARAY SİYASETİ İLE ÜLKE POLİTİKASINA DÖNÜŞTÜRMESİNDEN MÜREKKEBDİR. VE ŞİİLER, HER DAİM BU KİŞİLERİ SİYASETLERİNE ALET EDİP KAN DÖKMÜŞLER,NİFAK SOKMUŞLAR,İSLAM ALEMİNİ TEVHİDDEN YOKSUN BIRAKMIŞLARDIR..HALBUKİ ALLAH’IN ASLANI LAKAPLI BİRİ ASLA KENDİ HAKKINI KİMSEYE YEDİRECEK DE DEĞİLDİR.. eğer öyle olsaydı şiilerin tanrılık isnat ettikleri  hz Ali kimliğine bu çok ters ve komik düşecektir değil mi?..

vee.. işte tüüm haksızlıklara karşı duran Allah’ın aslanı , tüm savaşlarda kendinden evvel geçen halifelere bedenen ve hukuken ,ilmen destek ve yardımcı olarak üstüne düşen vazifeyi her daim en güzel şekilde  ifa etmiştir..ÇÜNKÜ O, 5.OLARAK, ONLARA ULAŞMAMASI GEREKENLERİ KAPIDAN İÇERİ ALMAMAKLADA VAZİFELİDİRJ….

hz Ali’nin eşlerinden bazıların isimleri  biliniyor ki, bunlar pek çok olan cariyeleri de değildir: ((eşlerinin çoğu duldur.. buradaki ümmi demek dul demektir)

Ümmül Benin Binti Hizam.. bu hanımdan 4 erkek çocuk doğmuştur.. isimleri: ABBAS.. CAFER.. ABDULLAH..OSMAN bunların 4’üde Kerbela şehidi olmuşlardır.. mübarek bedenleri Kerbela’da, mübarek başları ise Şam’dadır ..

Leyla Binti Mesut Bin Halil
den olan oğulları: ÜBEYDULLAH.. kendisi hakkında iki rivayet vardır. Şiiliğin teorisini kuran Muhtarûssekâfin tarafından ÖLDÜRÜLMÜŞ  veya Kerbela’da şehit edilmiştir (Muhtarûssekâfin Allahın emri olmayan şeyleri İslama sonradan sokup nifak çıkartmış bir kişidir)..  diğer oğulun ismi EBU BEKİR dir..


Havle Binti Cafer Bin Kays’dan olan meşhur oğlu ise Muhammed bin Hanefi-Muhammedül Ekber dir..


Esma Binti Ümeys El Hassamiye’den  Yahya ve Muhammed ül Asgar doğmuşlardır..

Ümmü Habib Binti Rebia
 ‘dan kızı Rukiye(peygamberimizin kızının adıdır) ve oğlu Ömer Binti Ali doğmuştur.. hz Ali’nin ;hz Hasan’dan olan soyuna seyidler ,hz Hüseyn’den gelen soyuna da şerifler denmiştir..işte bu iki soydan sonra hz Ali’nin soyu en çok Ömer bin Ali den devam etmiştir.. kabri Medine’nin  sayfiyesi-iskele şehri Yanbu’dadır....BUGÜN Kİ EHLİBEYT SOYUNUN ÇOĞU İŞTE BU ALİÖMER ailelerin birlikteliği ile günümüze ulaşmışmış…


Ümame Binti Ebül As’dan ise  Muammedül Evsad doğmuştur...


Ümme Said Binti Ûrve ‘den Ümmül Hasan ile Remle-i Kübra doğmuştur..

Şam’da Kerbelâ şehitleriniin başlarının içinde muhafaza edildiği 72  küçük kubbeli bir kabir vardır.. bedenleri Kerbelada’dır..kapıda isimlerinin bir listesi vardır.. en başta Abbas Bin Ali yazar..hz Hüseyn’in kabri saadetinin üzerinde kırmızı sancak vardır.. tam karşısındaki diğer türbede de hz Hüseyn’in baba bir kardeşi Abbas bin Ali türbesi vardır ve onun sancağı da yeşildir..

Hz ALİ’nin adı bilinen kız çocukları şunlardır..Ümmü Hâni (peygamberimizin halasının ismi HANİ’dir)..Meymune(peygamberimizin zevcelerinden birinin adıdır..)Zeynebi Asgar-Zeynebi Ekber (peygamberimizin kızının ve 2 eşinin de ismi Zeyneb’dir…) Remle-i Asgar ..Remle-i Ekber ..Ümmü Gülsüm el Asgar( peygamberimizin bir kızının ve hz Ali ile hz Fatıma’dan olup hz Ömer ile evlenen torunun ismidir..) Fatıma..Ümâme.. Hatice(peygamberimizin ilk eşi büyük ve temiz kadın hz Hatice’nin ismidir)..Ümmül Kirâm..Ümmü Seleme( peygamberimizin eşlerinden birinin adıdır).. Ümmü Cafer..Cümâne ..Nefise(kabri Kahire’dedir)..
***

ve aylardan MuHARrem..karşılıklı muhabbettin gözbebeklerindeki yansımayla olan mahremiyetin HÛRluğu ..RUHULKUDÜS.. ateşin aşkı ..gözün aksi sâdâsı.. ışığın sessizliği.. ışığın sessizliğindeki sesi.. bakışarak konuşmak.. düşünce-ideanın ışıkla görünür olup ÂMÂ dan yansıması.. birin diğer bire fedayı can kesip secde edişi.. İNSANLIĞIN BEKASI için hakkından vazgeçip, "haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" hadisine uyup HÂK davadan vazgeçmemek..yanii bu  yolun rahmani ve şeytani yolcularının ilelebet sürecek tehlikeli dansı.. HÂK eden HÂK Erenleri ile yol soyguncuları-sahte rehberlerin ebedi cehdi.. AŞK ın kıskançlığı.. dudağından öptüğü ve boynundan öptüğünü aynı sebeple bedel alması.. Mu-HÂR-rem=AŞK..en tehlikelisinden hem de.. aşkın ekvator çizgisinde –hattı istivada durup vücudun depreşmesi… muhterem ,hürmete layık, mahrem-i haram ay..ay takviminde ayların ilki..baştacı.. ölüm yeniden doğuş ayı..diriliş.. muharrem.. HÜRLERİN AYI..




HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ …SAD HARFİ.

SAD..harf değeri 90..
soyut alemden bu madde alemine gelen mananın somutlaşarak vücûd göstermesi..tüm ümmet: davete icabet edenler ve davete icabet etmeyenlerin; tek bir şahsın, Hz. EFENDİMİZ PEYGAMBERİMİZİN VÜCUD-İ İKLİMİ SULTANInda mürekkeb olduğumuzdur.. tüm kainat O’nun vücududur.. O’nun miracı ve ümmetim ümmetim dediği hüccûratı da bizlerdik.. bize Kendisini MİRADI MUHAMMED aynasından tanıttı ve HEPİMİZE BİR İSİM VERDİ ve bizimle kendisini bilmek istedi.. Allah kullarına kullarından tecelli eder.. işlerini kulları eli işler..kulları ile bilir, kulları ile görür.. amil ve amel odur.. varlık tekamülleri sadece en kamil olanı içimizden çıkartıp, arayıp O’nu bulmak içindir..çünkü birimiz hepimiz için& hepimiz birimiz içinizdir..


Sâd…sâbır…sâdır..sıtre..sırât..sır..sadâkat…sıdkıyyet..2 nin 2.si ( II..)..baş parmak ile işaret parmağın birleşerek yaptığı göz…ve diğer parmakların içeriye açılan ardılı kapılar misali bir cennet-i alem dürbünü oluşu....SELAMJ..BENİMSİNJ..ZAFERJ.. sad tünel delik.. sad paralel evrenlerin yıldız yolu..sâd sadırlarda ne var ne yok kıyameti dürülenden; hallaç pamuğu gibi atılarak hazinelerinin dışarıya inkişafı..sad=sin, elif, dal.. alemler.. insan-ı kamil.. kendine eğilip kendini arayıp bulup seyretmek.. sâd tüüm hazları yaşamış  çok tok-doygun bir harf.. tüm açlığı bitmiş, doymuş ve olgunlaşmış bir harf.. sad göz..

SÂD DAMLA.. 
damlaların oluşturduğu babadaki erlik denizi.. tüm erlik denizinin topyekün dökülmesi- rahmaniyetin  başka bir denize kavuşmak üzere salınıvermesi.. ve dalgalar halinde göçç..

değişik canlı embriyolarının gelişimi



Sıla-i RAHİM.. denizden ayrılan bir DAMLA  nefha-ı sperm insanın; yolunu tamamlayarak kendi seçkinliği içinde, rahimiyet deryasına tutunarak merhamete gark olması, can bulması.. bir damla atımlık suyun kan-nefs-idrak bulması..o kanla etlenmesi.. ve vücud bulması.. bir sad gibidir insan cenini..bir sad harfi gibi büyür bebek.. bir sad harfi gibide doğar.. ya başı önde gelir veya ayakları önde ..önemli olansa sadece gelişi ve dünyayı şereflendirişidir.. her varlık kendi esması-isminin seçilmişi ve biricik tekidir.. bir daha asla tıpatıp aynısı olmayacaktır.. Allah bir yarattığını bir daha yaratmaz.. çünkü buna ihtiyaç duymaz.. O eşssiz benzersiz ve tektir.. O’nun yarattıkları da kendi yaradılış özelliklerinde eşsiz, benzersiz, tektir..


*aslında bir VAV harfi gibidir cenin ve ELİF gibi, yani tüm harfler gibidir İNSAN..
SÂD.. sinelerin içinde bulunan makamı KALB denilen asılında GÖNÜLDÜR ve GÖNLÜN mekanı LAMEKANDIR…bu sad kalbi üzerinde, O’nun yolunda sıdkıyyetle yürümek lazımdır..SIDKIYYETle -SABIRLA yürümeyi başarmak, SIRatel müstakim üzere olmayı da başarmaktır..Sâd arşı RAHman ın seyir mekanıdır.. gördüğü göz, göründüğü mekandır..

nur cihan
nuralem7@hotmail.com
17.11.2012