27 Temmuz 2013 Cumartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 62


99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 62

"Ruh ışıktır,nurdur, aydınlıktır. Beden ise karanlıktır." "Allah'ın isimlerinden biri de İnsan'dır."(Hz. İNSAN Aziz Mehmet Dumlu )

ADEM TOPRAKTAN YARATILDI amma KADIN HAVVAsı  ise  İNSAN ADEMDEN YARATILDI..işte o yüzden kadın muhteremdir, korunmalıdır.. çünkü mahrem makamdaki bu gerçek kadın,  adem makamındaki  gerçek insana emanettir.. çok değerlidir.. zira adem makamındaki er kişi; ne kadar nefsini bilirse, o derece evinin  Rabbini bilecek, o derece kendisine arif olup tekamül edecek ve o derece enfes bir safiye makamı nefise yükselecektir.. ve unutulmamalıdır ki; her insan görünüşlü kişi adem makamındaki  vahdet eri insan değildir.. yine unutmuyoruz ki ,her kadın suretindeki dişi insan değildir (=erkek kadın fark etmez, dişilik- kesret- çokluk demektir)..

ya sin
ey insan
SİN
İNSAN DOĞANLAR İNSAN GELİR VE İNSAN GİDERLER..HAYVAN DOĞUP, İNSAN SURETİNDE YAŞAYANLAR DA, YİNE HAYVAN OLARAK ÖLÜR ,EBEDİYETE  ASLA YOL ALAMAZLAR..

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..bu hafta da sanırım Ramazan-ı Şerifden ve aylardan tammuz sıcaklarından dolayı halen bomboşum..hemen hiçbir şey okumadığım gibi tefekkürde yapmadım.. yani konu bulamadım..bende haber kaynağım olan faceden gündemi takip edip;  en cahil avam-ı halkın, HÂK’tan aldığı bilgiyi nasıl değerlendirdiğine ve seviyelerine zoomladım..şimdi  yapabildiğim kadarıyla bunları  Sana yansıtmak istiyorum..tüm hatalar tabii ki benim bozuk görüş ve idrakimledir ama biz HÜR?! Bir ülkede yaşıyoruz ve seçme-seçilme özgürlüğüne sahipmişiz değil miJ?!!her vakit gibi yazacaklarıma sakın kızma lütfen..

SİN& ŞIN
SİN ŞINa girince
İZDİVAC-I
(AŞK)
Sevdiğimm.canım.. geçen bir şey okudum ..orada denmiş ki sabah hangi düşünceyle uyanıyorsan sen onu seviyorsun..ve ben her uykuya dalışımda  ve dahi her uyanışımda senelerdir ne garip ki Senleyim..ya Sen?. iş bu halde, haftamız şöyle başlamış olsun ve kurgular onun üzerine inşaatı tefekkür  bulsun..

geçen haftaki masaldan sonra ülkemin üzerindeki yılan tılsımlı büyü bozuldu Sevdiğim.. ve üzerimizde oynanan oyunların sahibi ailelerin kimlikleri tek tek medyada yer aldı..ne acınacak haldeyiz aslında..meğer ülkeyi yöneten ailelerin hemen hiç biri Müslüman değilmiş ve biz Müslüman  türklerin zenginleşmesine asla izin de vermemişler değil mi?!! meğer zenginlik kaynakları da, yine bu millet-i Osmanlıdan çaldıkları altın hazinesiymiş .. meğer bize kağıt para çıkartıp, altın paralarıda kendilerine sermaye etmişler… biliyorsun bir büyü bozulduğu vakit, ancak muskası-işareti açığa çıkar, görünür olurmuş..ve  o büyünün hükmü bittiğinden de artık hiç kimseye bir tesiri olmazmış.

SİN&ŞIN =HAYAT
24 tammuz Çarşamba sabaha karşı.uykuya dalıyorum gibi..gözümün önünde inanılmaz koskocaman bir ateşli alev çemberi hızla dönüyor ki dehşet bişey..gözlerimi açıyorum.. aylardır sektede olan aşkım yine başlayacak diye endişeleniyorum.. halbuki bedenim bu aşk için çok güçsüz biliyorum..bu aşk ruhuma ait. Ben vücudumla dünyada ruhumun  ahit sandığı; tabutu, kabri,mezar taşıyım..yeryüzü arazisinde ise ruhumun işaret-i arasat taşıyım. .Sevdiğimm..waaww..ne yazdım bak..kendime inanamıyorum..peki ben neden bu şeyleri yazarken, aniden yazınca öğreniyorum ve ben kimim? bunları yazan ve böyle tuhaf şeylerin benden izini sürüp okuyan kim ve neden böyle bir şey yapıyor ya huuu? süper…

Sonra gözlerim kapanıyor..andan daha kısa bir anda, uryan biri bacaklarını havaya yine V açmış,kanlar içinde,gözlerinde inanılmaz vahşi bir gülüşle havaya bakıyor..gözlerimi açıyorum.. korkuyorum bu ne? gözlerim kapanıyor..andan daha kısa bir anda, bir siyah saçlı oğlan bebek ki, böyle bir güzellik ve doygunluk olamaz..anlatamıyorum.. çünkü göz kırpma mesafesinden bile kısa..gözlerimi dehşetle açıyorum..ben o çocuğu bir yerden tanıyorum .. o bir bebek veya çocuk olamaz..ama bir yerden bana işaret gelmeli diyorum kendime.. yıllar evvelde buna benzer V ‘li ,güneşte gülen  bebekliğime  Evvel zamanımın dedikleri ve bir iki gün sonra bir arkadaşımın gördüğü rüyayı bana söylemesiyle teyitlenen şeyi hatırlıyorum.. bu defaki erkek..ve hangi yazımdan sonra ..hatırlıyorum.. hıımm..gözlerim yine uykuya mahkum  kapanıyor..Haybabam  ve Sen nasıl keyfekedersiniz .. ve bence oruç sakıt..bunun için bir cezan olmalı diye nedense düşünüyorum?


ve 26 temmuzda bir arkadaşım gördüğü hayali mesaj yazıyor.. kucağına hz  Efendimizin bebekliğini vermişler..birde Meryem adında bir çiçek hediye etmişler..onu tebrik ediyorum ve bende beklediğim işareti kendimce alıp,olayın kötü olmadığının sağlamasını yapıyorum Sevdiğim..bilmiyorum doğru okuyor muyum ama bazı hayallerim için senelerdir bir başkasından teyit bekler ve onu alınca da rahatlarım biliyor muydun.. bu neden böyle oluyor anlamıyorum..İşte bu acaip durum için takibe başladım..yukarıda ne varsa aşağıya o yansıyordu ya.. bende bu hafta bu konuya yöneldim.. çünkü biliyordum ki, bir tek yerden yayın geliyordu ve o aşağıya indikçe NEFESLER ADEDİNCE  sayısız yorumla değişse de, öz, mana aslında aynıydı..BİR BEBEK OLAYI VARDI AMMA NEYDİ?!!

ve yeter ki biz kendi esmamıza - meşrebimize göre, bizim nefha-i ilahimize nefes veren doğru tarik-i YOLu ,manayı seçip, kendimize alıp monte edip, giyebilelim ..bize uymayan bir esma ve mana-yorum  muhakkak ki ruhumuzu çok sıkacak ve onu cehennemde atacaktır..işte o yüzden pisle temiz ayrımı lazımdır..işte bu yüzden Kafirun suresi lazımdır..işte o yüzden kelime-i tevhidi idrak lazımdır..işte bu yüzden hz İbrahim atamızın milletinden olmak ve Muhammed Rasulallah ümmetliğine ermek lazımdır..tabii nasibi olup anlayana ..bu mevzular umuma değil,özele.. orta dereceli okulluya değil,özel ihtisas yapanlara..

ve sanırım aynı günlerde; bir iftar programında ,bugün içimizde yaşayan, bir insanın idrak etmesine izin verilmiş en yüksek manevi şahsiyetlerden biri olan hz. İNSAN Ömer Tuğrul İnançer, çok özel ilimler anlattığı sohbetinin içinde birkaç saniyelik bir cümleyle, hamile hanımların muhteremliği ve bu muhteremliğin korunması gerektiği hakkında tv de bir şeyler söylemiş. Sevdiğiim..bir görsen face-medya nasıl ayaklandı şaşarsın..yani ben türklük fanatiğiyim ya hanii..artık türklük umurumda değil sanki..bu diplomalı,bu kariyerli,bu sığ insanlar asla  Müslüman ve türk olamazlar bence..koskoca saatlik konuşmadan sadece bir iki cümleyi seçip, alıp, proveke etmek?!!.. ve her zamanki şapşallıklarını yaptılar.. Perşembe günü diren hamile  sayfası açıldı.45 üyesi var.arada bu salaklara bakıyorum.. erkeklerde karınlarına yastık bağlayıp resim yolluyorlar..eylem yapacaklardı, bilmem ne oldu diyordum ki, kardeşim aradı.. bir çift eylem yerine gelmiş J. halbuki o sohbette ülkemiz ve inancımız için öyle önemli şeylerden bahsedilmişti ki , nedense bu cahil, sürü komplocuların o tür tefekkürlere aklı basmıyordu ..anladıkları ise; sadece, mankurtlaştırıldıklarının  “duydunuz zilin sesi, hadi çocuklar eyleme” talimatıydı..

tutankamonun derviş sarığı
ve yol destarı
ve diplomalı-kariyerli amma manadan zır cahil olan bu tür ehl-i cehalet kendinden daha bilgiliye asla tahammül edemez. devlet otoritesi dahi, kendi kontrol edemeyeceği –emri altına gireceği bir güce komplo kurabilir ,unutmamak lazım..ve tabii birde olaya  EN DERUN-İ DEVLET OLAN TÛRUKU ÂLİ açısından bakınca, olan biten biz avamın asla anlayamayacağı bir neş’e den başka hiçbir şey de değildir muhakkak, değil mi Sevdiğim.. büyük imtihanların büyük mükafatları vardı ve ülkemizde mana değişimi maddeyi tetikleyip komple değiştirecekti..ve seyreden için kendinden başka hiç bir varlıkta yoktu..ve biz şuan çok özel bir demdeydik..yanii GELEN GİDEN-OLAN BİTEN HEP TEKBİR O…..

ben Evvel Zamanıma bir defasında bir halimi arz etmiştim ve O’da yüzüme eğilerek şunları söylemişti: ”evladım ,bugün okuma yazma bilmeyen,cahil var mı?yok..herkesin diploması var değil mi, her şeyi onlar yönetiyorlar ve dünyadaki tüm zalimlikleri de o diplomalı, okumuş, yazmışlar yapıyorlar”..acıyla gülümsemiştim..ben buna canlı denektim ki, O zaten bunu biliyor, o yüzden de HaMim oluyordu..


işte  ortalık çok karışık.  bilhassa benim haber kaynağım facebook.. tüm provekelerin çıkış yeri olan iğrenç  bir şarlatan sanatçı müsveddesi var ki sorma..hayatı boyunca oynadığı roller fitneydi.. medyada her zaman, arkadaşları hakkında yaptığı yalan-dedikodu ve kışkırtma ile kendinden söz ettirirdi.. devlet destekli bir halde, senelerce onun gibi seviyesizlerin mizahı, tiyatro ve filmleri sürekli tv den yayınlanarak  türk milletinin ahlakı, düşünce alemi belden aşağı çekildi durdu.. mesela Allahımız ona hiçbir vakit bu fitne rolünden başka rolde nedense vermemiştir.. demek ki onun esmasına en uygun iş, mesleği olan koğuculuktu.. işte onun yetiştirdiklerine- sayfasında bakıyorum.. iğrençler..yani insan onları okurken şöyle diyor” eğer bunlar insansa ben insan değilim”..seviyeleri  ayetle sabit hayvandan da çok aşağıda..


maalesef onlar için; tasavvufu bırakın, olayların tasarrufatla aşağıya cereyan ediliş manasını nasıl kavrasınlar derdine de düşüyorsunuz ve onlara lütfedilmeyen  basiret ve  gönülsüzlük için birde onlara üzülüyorsunuz..ya  insan nasıl bu derece kör,bu derece sağır,bu derece şapşal olur diyorsunuz..biri bunları mühürlemiş gerçekten..

yani Sevdiğim biliyorsun, çok şükür ki, mana adamları lütfediyorlar; ders dönemlerinde belediyelerden, tv ler den bizlere kadim islam tasavvufundan ne sırlar,ne muhteşem ilimler anlatıyorlar.. böyle şeyler kitaplarda hem yazılmaz ,hem de okunarak anlaşılmaz zaten..muhakkak, daha evvel, o yoldan giden birinin ayak izine basarak ve o kadem-makam-ayaktan gözünü kaydırmadan iz takiple-sadakatle yol alınır..ve ülkemiz böyle mana erleri açısından çok zengin..hele İstanbul.. ve biz gerçekten yeryüzünde yaşayan bir avuç insanlar olarak çok şanslıyız.. bütün maneviyatın mührü ve mühürdarı bizimle şükürler olsun ve hamd Yaratıcımıza..

böyle kişiler sayesinde yeryüzü ve gökyüzünün ayakta durduğunu ilk defa Evvel Zamanım hz. İNSAN(makam-ı ebül vakt-i ZAMAN)Ali Öztaylan dan  öğrenmiştim mesela..bu cümleyi söylerken; baştan aşağı ürpertiyle, zangır zangır titreyerek  depremiyle beni  çok korkutmuş tu ki, hiç unutmam(böyle göğün direkleri-evtadlarından tanımak bize nasip olduysa ki, farkına varalım varmayalım, onlar içimizdeler ve hepimiz onlar sayesinde yaşıyoruz  bilelim)..çok şükür böyle erler bize tv den yüzlerini gösterip, taa ezelden gelen bu kadim geleneğin izlerini bize sunuyorlar..ama çok büyük bir sorun da var Sevdiğim..Onlar o kadar yüksekteler ki, biz avam olarak onları anlayamadığımızdan; onları da kendi seviyemize indirebilmek için, paçalarından tutup, alaşağı ederek, kendi pislik çukurumuza  çekmeye çalışıyoruz..

oysaki o mana erleri; gerçek güzeli bilip, bulup, O oldukları için artık saf aynaya dönmüşlerdir ki, kimsenin haberi ne yazık ki yok..bir saf ayna ne yapar?..kendisine ait hiçbir şey bırakılmadığı için; sadece Hâkkı halka yansıtır ve kendisine bakan halkıda yine  halka geri yansıtır..o bir verici alıcı-nötürleyici trafo misalidir..belaları-musibetleri kendisine çeker ve paratonerlik yapar..anlayan için" ÜLKEMİZİN BAŞINA GELECEK BÜYÜK AFET-İ BELA BU ŞEKİLDE KENDİ ÜZERİNE ÇEKİLEREK TOLERE EDİLMİŞTİR Kİ, MİLLETÇE ŞÜKÜR SECDESİ ETMELİYİZ".

ve 
kişi onlarda kendinden başka bir şey seyredip, dinleyemez ki.. kişi onlarda ne anlarsa, kendi kapasitesi kadar, kendine geri yansıyan kendi nefs-i ruhunu okur, o kadar..işte bu fitne,provakatör kukla pisliklerin okudukları da, yine kendi iki bacak arasındaki beyinlerinden başka hiçbir şey değildir..

İNSAN MAKAMINDAKİ BİR KİŞİYİ GERÇEKTEN ANLAYABİLSEYDİK EĞER ;ONUN DÜNYEVİ, ÇÜRÜYÜP,BOZULUP,KOKAN HİÇ BİR ŞEYE TAMAH ETMEYECEĞİNİ, EĞER EDERSE BU MAKAMDA ZATEN OLAMAYACAĞINIDA İDRAK EDEBİLİRDİK.. herkesi kendi gibi bilen sadece ERKİŞİDİR unutmamak lazım..çünkü bir tek o makamdaki kişi hiçbir şeyde eksiklik ve kusur bulamaz..neden?çünkü alem O’nun vücudunda seyran etmekte ve O’da bunu seyretmektedir.. kime kusur bulsunJ


ne yazık ki yeni fitnelerin hali böyle..üzgünüm..kimse bir şey yapamaz..çünkü mesela deli cesaretli ben bile, bu medya pisliğinin proveke sayfasına girdiğimde bir şey yazamıyor, korkuyorum .. neden? çünkü seviye o kadar iğrençki. ben hayatımda hiç öyle küfür etmedim, yani öyle kelimeleri kaç defa denediğim halde sesli söyleyemiyorum.  ve karşımda böyle insanlar olunca kaçıp, içime kapanıyor, insanlardan nefret ediyorum.. zaten  bu tür fitne insanlardan korktuğum kadar hiçbir şeyden de korkmuyorum belki de.. ama bir türlü sesli küfür edememem, benim hayal gücümde inanılmaz bir ironik yazım dili geliştirdi.. akla hayale gelmez biçimde, bu içimde kalanları, resimsel kelimelerle idraki yüksek olanlara gösterebiliyor-seyrettiriyor ve kendimi ifade edebiliyorum biliyorsun
J ..

ve onlar çok cahiller..tek dertleri, alenen her türle ve her türde serbest sex..hayvanca özgür bir hayat..kuralsız bir kanun ve devletsiz bir ülke istiyorlar..ve birde üstüne üstlük en son, kendi pisliklerinden boğulmak üzereydiler ki,onların sayfalarından çıkıp  bu masalı yazmaya başladım..fitneci grup ,sayfalarına, doğurmak üzere yarı çıplak bir dansöz resmi koydu ve altında yüzlerce yorum akıyordu..ve bu resimle birden her şey değişti.. herkes itiraza başladı.. adminin işin b.. çıkarttığını, bu resmi kaldırmasını istediler..ve birbirlerinin ahlaksızlığıyla kavgaya ,birde şimdi, aynı karşı durumun haline düştüklerini söylemeye başladılar(TÜM OYUNLARDAN ALLAHTANDIR VE O  OYUNLARI EN GÜZEL OYNAYAN ,HER ŞEYİ TERS YÜZ EDEN DE O’DUR”oldu yani)..ve kadınların hemen çoğu itiraz ediyordu:”bu resim etik değil,bazı şeylerin mahremiyeti olması lazım,bunlar özel, gizli hallerdir, bunu hemen sil, bizi bu tepkilerimizle onlarla aynı yaptın bak!.. üstelik adminllerinin her proveke de, her zaman işin cılkını aynen böyle çıkarttığını” da yazıyorlar ,böylecede kendilerinin ne mal olduğunu ele veriyorlardı tabii..küfür, pislik gırla.. haa birde ensest serbest bırakılsın grubu kurulmuş ki, okumak bile insanı çok derinden sarsıyor Sevdiğim..biz ahlaken aynı Avrupa ve daha ötesi olmuş, hatta onları sollamışız  meğerse, anlıyorsunuz..

yani keşke devlet yeni bir kanun çıkartsa ve nüfus kağıtlarına herkes hangi dinden olduğunu veya olmadığını yazdırsa..ben inanıyorum ki “ elhamdülillah ben Allah’a teslim olarak İslam’a-selamet’e ermiş  Müslümanlardanım” diyebilecek çok az kişi çıkacaktır..

bu face odaları neye benziyor biliyor musun?ben sizi meşreb meşreb, huy huy, tarik-yol yol yarattım demiş ya Yaratıcımız..ve hiç birinin bir diğerine karışmadığını ve her birinin de kendi azabından zevk alacağını burada ayan beyan yaşıyorsunuz.. işte bu internet aynen öyle bir şey.. mesela dünyevi madde hayatında birisinin özel evine o kişi izin vermedikçe asla giremezsin ama internette HEMEN HER EVE  BİR TIKLA GİRİYOR, seyrediyor, bazen izin verilmişse bir iki kelime yazabiliyor (genelde sen onlardan değilsen anında siliyorlar
J)ve bir tıkla o cehennem temaşasından çıkıyorsun..ve bu ne acaip bir seyir ah bilsek.. kavimleri- cenneti-cehennemi-acı su ile tatlı suyun içinde olmayı ah keşke bir idrak edebilsek.. Allahımız, ahir zaman milleti olan bize, batın ilmini kavrayalım diye,ilmini sonuna dek açmıştı.. lakin biz sadece işin salakça eğlencesindeydik, o kadar..


bazen tv ye bize lütfedip çıkan, İnsan-ı Kamil makamındaki bu gerçek insan hükmündeki kişilere bakıyor ve çook üzülüyorum Sevdiğim..ne mecburiyetleri var ki bize..onlar çoktan işi bitirmişler ..fakat vazifeleri gereği  anlatmak zorundalar ve üstelik Yaratan dilemedikçe de hiç kimsenin bir şey idrak edemeyeceğini de bizzat müşahede ile öğrenmişler …ve Allah’ın mahremine girip Sevgilisi olmuş bu zevatlara yapılan zulmü hiiç anlayamıyorum.. bu Yaratcımızın bir Cilve-i Rabbanisi mi henüz çözemiyorum..ve 
Yaratıcımız neden en Sevdiklerini; hiçbir şeyden anlamayan, gözleri var ama görmezler, kulakları var amma duymazlar diye ayetle sabit, mühürlediği kalplerin,kudurmuş salyalı köpek sürülerinin önüne, onları parçalasınlar diye sürüyor ki?!.
bir bunu çözemiyorum ve bunun ardındaki çooook büyük Rahmani lütfunda farkındayım ve o gözle seyr ediyor, isyan etmiyorum Sevdiğim..merak etmeJ..sadece olan olayı ve tecellisini okumaya çalışıyorum o kadar.. aslında yazarken yazarken olayın perde arkasını görebilmek izni istiyorum belki de bilmiyorum..

27 temmuz cumartesi sahur programında bugün yaşayan diğer büyük değer hz.İNSAN Hüseyin Kutlu Hoca âhilik de meslekte usta olanlara peştamal bağlama törenini ve tüm selamları harika bir şekilde anlattı ki, çok mutlu oldum.. ne güzel bir teveccüh..ne mutlu ki bu derece seviyesiz halimizle bile bizlere, böyle şahsiyetleri tanımamıza  izin veriliyor..hiç haberimizin dahi olmadığı ne ilimleri tüm seremonileriyle anlatıyorlar..

VÜCÛD VE O VÜCÛDUN ŞİFASI KİTABINA İLK GİRİŞJ

GELELİM MESELEMİZE:
bugünkü sorun; modern insanın kendisini bilmemesi, bulmaması ve kendisine arif olup KAMİL MAKAMDAKİ İNSAN MERTEBESİNE YÜKSELEMEMESİDİR..

değiştirilen alfabe,sürekli değiştirilen bir müfredat,ailenin parçalanışı,geleneklerin unutturulması ile insan aynı bir yontulmamış kütüğe dönüştü..o derece kabalaştırıldık ki; ince ayar ,tefekkür gerektiren hiçbir şeyi idrak edemez hale getirildik..neden? çünkü batıdan gelen metotla; filmlerde nerede gülüneceği verilen kahkahadan belliydi.. nerede tehlike, nerde hüzün verilen efekten anlaşılıyordu.. test usulü imtihanlarda verilen birkaç şıktan sadece onların onayladığı doğruydu, sen kendin yeni bir doğru üretemiyordun.. çünkü senin bir doğrun olamazdı.. sistemin doğrusu vardı ve sen sisteme uymak zorundaydın.. ve ellerimize akıllı cep telefonları verdiler.. her gün kendisini bizden izin istemeden güncelliyor, nerede olduğumuz- adresler hep biliniyor, bizi o aygıtlarla hem gözetliyor, hem dinliyorlar ve hepimiz bunları bildiğimiz halde prangalı köleliğe razıyız..


pekii? dünyada teknolojiyi yöneten birkaç aile seni Süleyman’ın cinleri-köleleri gibi görüp kullanıyor ve kendi refahı,kendi tanrılığı için seni nimetlendiriyor diye onlara bunca kulluk ediyorken ;seni hiç yoktan, kendi Nefha-i İlahisi  ile dirilten gercek Yaratıcını neden idrak edip, merak edip, öğrenmiyorsun? neden? O, her şeyi ezelden ebede kendi ilminde kayıtlı, Âli olan yüce Allah bunu hiç mi hak etmiyor?!..sanıyor musun ki O sana izin vermemiş olsa, sen o rezilliklerin birini dahi yapabilirsin?

ELİNE,DİLİNE,BELİNE HAKİM OL.. İLLA EDEB.. İLLA EDEB..

 ee dersin şimdi..hem biliyor hem de neden bu derece çirkefleşmemize izin veriyor? .. çünkü şunu bil ki bu tüm alem bir  vücûddur ve o da manen devrin Kutbu Azâmı kişisinde sembollüdür..ve Sen o kişinin vücudundaki bir organın, bir hücresisin (burası için Kur’an-ı Kerim’den hüccurat suresini açıp okumalısınJ)..ee bunu anladıysan şimdi de şunu anla..bir vücudun hangi organında ,hangi hücresinde arıza-hastalık var, önce o teşhis edilir.. hastalık iyileştirilebilecek gibiyse tedavisi için sonuna dek  her ızdıraba dayanılır..yok eğer o hücre o organa zarar veriyor, kangrenleşmişse, artık o hücreden vazgeçilir ve o edebsiz hücrelerin amelleri-KULLUK HİZMETLERİ  yok edilir..

şimdi bunu anladıysan bu bölümü oku..ister anla ,ister idrak edecek beynin henüz gelişmemiş  olsun, BİL Kİ ,her insan MADDE=MANA  böyle çalışır.. her aile böyle çalışır.. her devlet hiyerarşisi böyle çalışır.. her kıta ,her  ülke böyle çalışır..ve her  VÜCÛD (VARLIK) SİSTEMİNİN  gözü, kulağı, burnu, ağzı, elleri, kalbi, midesi olduğu gibi, mesane sistemine de ihtiyacı vardır.. bu boşaltım sistemleri vücuda secde etmeyen yapıları dışarı atmak ve onları devre tekrar geri döndürmekle vazifelidirler.. her vücuda giren secde etmiş olup; gören göz,duyan kulak,tutan el, yürüyen ayak enerjisi ile nurdan bir meleke kesp etmez anla.. bir kısmı hala maddeden-masivadan kurtulamadıkları için posa olarak yine devre girer.. bu işle meşgul olan organlar ve hücreleri de,  en az diğer organlar ve hücreleri kadar gereklidir..

bir İnsan-ı Kamil nasıl Vücûdunun  organlarından vazgeçebilir ki?!..kulların hepsi O Vücudda bilse de bilmese secdedirler ki, fark edeni çok azdır..iş ki bu olaylardaki fitne ekibi yine aynı malum kişilerdir..aynı şekilde eylem sandıkları şeylerle gündem teşkil edip ahaliyi aşağıya çekmişlerdir..neden? tefekkür et lütfen!!çünkü bu tür hücreler mesane bölümüne aittir.. bazen yukarıdan gelen yüksek  bilgi hazımsızlık yapar ve hücreler  O bilgiyi, edepten yoksun bölgede olduklarından hazmetmekte zorlanırlar.. ve isyan ederler..

seslerini O VÜCUDUN ESAS SAHİBİNİN SESİNİN ÜSTÜNE ÇIKARTIRLAR ..ne zamana dek?! taa ki Makam-ı ADEM; yeni HİKMET-İ NEFHA-İ İLAHİ İLE NEFES ALIP, O NEFESİ VERENE DEK( HAY HUU HAY HUU HAYY  HUU) .. VE DEVRANDA HEP BU AHVAL ÜZERE DEVRAN EDER GİDER
J…it ürür, kervan hiç durmaz hep böyle yürür…

*ÖZEL NOT: lütfen anlayamadıysanız kendinizi zorlamayınız..ayarlarınızla oynamayın sakın..bu şeyler herkes için değil..en iyisi siz gidin bir yere diren direği(harman almakta kullanılan kürek=belkemiği=ata direği merd okJ)  olun, daha makbul olursunuz..

nur cihan
27.7.2013
nuralem7@hotmail.com

20 Temmuz 2013 Cumartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 61

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 61

Taş maddesi kutsal sırlardan yüce bir sırdır ve buna ulaşmak ezeli lütûf ve sanat işlemleriyle mümkün olur. Çünkü bu işlem, hakkında bilgi verilmeyen ve kolay mükemmellikte bir amaçtır.. (hz.Ömer Şifaî)

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..
bilsen ne kadar bomboşum..içimde hiçbir şey kalmamış.. tefekkür dahi edemiyorum..şu an geldiğim noktanın boşluk olduğunu düşünüyorum.yazmakta olduğum masaldan hiçbir beklentim olmamasına rağmen birkaç saattir taş bahsi üzerinde iki kelimeyi(musalla ve arasa?!)  araştırıyorum ..istediğimi bulamadım..zaten bulsam da anlayamam . çünkü ben normal insan algısına sahip değilim ve öyle, onların umumi anladıklarını da istemiyorum.. çünkü gerçek,  umumun anladığı değildir. onların anladıklarını sandıkları da umumen bilinmesi istenen, işaret edilen şeydir.. bulduğum manaları burada mix-cem edip, bu tevhidden çıkanı, benim şu anki  terkib-i esma elbiseme en uygun biçimde kendime biçip, dikip, giyineceğiz inşallah ve amin ..Sevdiğim ne tuhaf şeyler yazıyorum farkında mısın? korkmiyim değil mi? Sen beni koru lütfen.

ve gelelim haftamıza..geçen haftaki masalı yayınlayıp, yatağıma gidip gözlerimi kapadım. aman Allahım..böyle en soft latif hava, en soft latif her renkte nefes baloncuğu dans ediyordu..öyle bir huzur, güzellik,mutluluk ki değme yani.. mesttim.. iyi bir iş çıkartmışım ki böyle hissediyorumJ.. hz.İdris ten bir hediye olarak düşündüm..neyse, ertesi gün ve sonraki günler, bu nasıl yazdığıma inanamayıp hayran olduğum yazıcığımı nedense bir defa dahi keyfini çıkartarak okuyamadım..çok tuhaftı .. parça purçik ,yarım yarım okuyabildim ve bir türlü ne yazdığımı çözemedim.. sanırım kendime nazar değdirdimJ..

anladığımsa şuydu.. şimdiye dek tek bir kişinin dahi giremediği öyle muhteşem gizli bir hazineye girmiştik ki, o kendisini bizimle böyle bilmek istiyordu. bizim esma programımız terkibide bu işi içindi sanki ve hepsi Senin  sayendeydi, teşekkürler. hani derler ya:her büyük gizli hazine bir kuyuda olur, üzerinde bir tılsımlı yılan oturur ve hiç kimseyi o hazineye yaklaştırmaz, ne vakit ki o hazinenin mirasçısı gelir, o vakit o yılan o hazine üzerinden kalkıp gider ve emanetini devredermiş.. sanki biz ŞahMerAnın  beklediği hazineyi temaşa edeceğiz Sevdiğim, değil mi? ve şu yaptığımız şeyin henüz eşi benzeri dahi hiç yapılmamıştı(amma inanıyorum ki Fütühat-ı Mekkiye’de bunlar var ve ben nedense  onu alıp okuyamıyorum, demek ki henüz onu anlayacak seviyeye gelmemişim). ve bundan sonra bizden esinlenmiş pek çok kişi aynını yapmaya çalışacak ki, bundan da eminim.. ama işlerine ego-nefs-şöhret belası- maddi çıkarlarını karıştıracaklarından ne yazık ki bizim yaptığımızın verilmiş iznine, kadim desteğine de sahip olamayacaklar ve bununda farkındayım ..

hacer ül esved
biz sonradan hiçbir şeyin icad olmadığını; yaradılışla beraber seyrü sülük-tarik-mürid mürşid ilişkisinin başladığını  hep beraber öğreniyoruz çok şükür..ve bu masalın çocukları olan ey okuyucu!! ah bilseniz neye şahitlik edip,neler duyup okuyorsunuz..biliyorum ki, bende dahil, çok nadir az kişimiz bunları anlayacak ama bizde en azından bu muhteşem şeylerin izlerini hep beraber süreceğiz..bir gün gelecek, masalcı ölünce, yani o vakit bu masallar çook kıymetli şeyler olacak .amma ilk okuyan daima sizler olmuş olacaksınız J.ve yazdığını dahi,ne yazmışım diye merak ettiği halde, bazen okuyup anlayamayan da ben olacağımJ.. masal işte..türlü acaipliklerin yeri neresi olur? .tabii ki bir asâl masal..


Sevdiğim  çok küçük bir çocukken şuan hiç hatırlamasam da okuduğumda beni en fazla etkileyen kitap Beydeba nın Kelile ve Dimnesiydi..birilerinin bahsettiği hayali bir kitabı bulabilmek için yapılan akıl almaz yolculuklar.. ve ben büyüdükçe; o kitabın içindeki tüm öyküleri, diğer tüm kitaplarda üç aşağı beş yukarı aynen  okuyuşum.. binbir gece masalları, mesnevi öyküleri, tasavvufi anlatımlar, bugünkü farkındalık sunan ezoterik bütün guruların ve La Fonten tarzı tüm yazarların ana kaynağı işte bu kitaptı.ve senelerdir  araştırıp çözdüklerimden artık kesin emin olduğumsa şuydu..Beydeba dahi o hikayeleri  en eski sufi dervişlerin seyrü sülüklerinden- kulaktan kulağa döllenen kadim masallardan almıştı..çünkü manaya dayanmayan-yaşanmamış-ilahi ilhamsız yazılan hiçbir eser tesirli ve  kalıcı değildir.. ve kim bilir  belki bu kitap, benim geleceğimi şekillendirip, bir çocuğun muhayyilesine ALİ KİTABI olarak tecelli etti ve bende bu işte en ehil kişilere  "ali kitabı ne demek ve nerede" diye her sorduğumda, onlardan:"hiç duymadım,hiç haberim yok,bilmiyorum" cevabını aldığım böyle bir kitabı senelerce, türlü belalarla arayıp, en sonunda kavuştum da.tek sorunum var,oda henüz yeni yazıldığı için ne anlattığını çözemiyorumJ

((*tarihçilerin çoğu Beydeba’nın, Ketku adlı bir Türk alimi olduğu söyler. Bakü’de doğup, Hindistan’a göç ettiği rivayet edilir. aslı sankritçe olan bu eser, adını ilk bölümündeki hikayelerin kahramanı olan iki çakaldan almıştır; “doğruluğu ve dürüstlüğü” simgeleyen "Kelile" ile “yanlışlığı ve yalanı” simgeleyen "Dimne" ..alıntı)).


Beydeba, eski usül üzere bu kitabı, halkına karşı çok zalim olan hükümdara ithafen yazıp ,ona sunmuştur..aynı 1001 gece masallarında Şehrazatın, daha sonra Sadi’nin Bostan ve Gülistanı hükümdara  yazması gibi..tarihte bunun çok örneği vardır…günümüz de ise ne yazık ki hükümet kişilerine böyle kitaplar yazılmıyor sanılıyor.. oysa her gün medyada ,sanal alemde ne okunmayan ve hiçbir tesiri olmayan ne çok şeyler yazılıyor .. peki neden etkisi yok yeni yazıların ve neden böyle binlerce sene boyunca kişileri etkileyemiyor? ve üstelik geçmişin tüm sırlı ilimleri her yerden apaçık yazılıp, söylenip, çizilirken.. neden anlayanı bu derece az?!!akıl sır erecek bir hal değil aslında değil mi?.. çünkü şimdiki medyacıların hepsi kendilerinin olmayan bir bilgiyi, sadece oradan oraya kopyala yapıştır, duy anlat, kuklası olduklarının talimatıyla naklen nakil yapıyorlar da ondan hiçbir işe yaramıyor.ve onlar kendi kevserlerini fışkırtamadıkları içinde ebter hükmündedirler.

tüm dünya şu sıra çok moda olan modern sufilikle, dinlerin cemi bölümüyle belki fenafillah makamındadır ..(Lailaheillallah bölümü yani.. lakin bugünkü versiyonla bu Muhammedürresullah bölümünün imha edilmiş halidir) ..yani ortalık; bir yaratan enerji varlığa inanıp, ona Allah adını veremeyen, O’nun yolladığı tüm peygamberlerin kitaplarındaki bilgileri ezoterik diye çalıp çırpıp, onların bilgisi ile allemelik satıp, şan, şöhret olup, asla bir peygamberi kabul edip iman edemeyen şarlatanlarla doludur..onların çalıntı, hırsızlık farkındalık öykülerine-sözlerine de bir bakınız.. o imzaların hakiki ilk sahiplerini de araştırıp haklarını teslim ediniz lütfen.. hemen hepsinin altında bir  kadim dervişin imzası var değil mi?!..modern zamanlara ait nedense hiç kimseye ait yeni söylenmiş bir kelam-bir gönül yok (istisnalarsa kaideyi bozmayıp güçlendirirmiş).. bugün ortalık farkındalık,çakraları açmanın bir versiyonu olan nefes teknikleri kurslarından geçilmiyor.neredeyse modern Müslümanlar birer hind tasavvuf müridi oldular ve Muhammedürresullullah bölümünü iptal ettiler..

ve  ben oyum,ben tanrıyım, içimdeki o,içimdeki potansiyel kudret ,tanrı insan, eskilerin ilahları canlandı,hepimiz kıyamet olduk ve yeni altın çağa uyandık tarzı ucubeden ortalık da geçilmiyor değil mi?. ve bu zavallı ilim hırsızlarının kendileri de dahil kimseye, yol kesmekten başka hiçbir faydaları da yok..amma çok kısa zamanda  şöhret, para ve kutsal kişi olarak köşeyi dönmeye  kendileri için bir yararları da var tabii.. ve tüm bunları günümüzde  diyenlerin hiç birisi bir Hallac-ı Mansur olamıyor nedense?NEDEN? çünkü O, bunu deneyimleyerek, yaşayarak, yaşatarak ve bugünkü soytarılarda bir nebze olsun  mana işini anlasın diye, merhametinden, fedailikle, bedelini vererek yaşamıştır da ondan..bu gün Enel Hâk sözünü söyleyebilen her kişinin O’na bir şükran borcu vardır aslında..

ve Sevdiğim yine haftamıza bakalım.. başımıza yine ne işler açmış, görelim..


17 temmuz Çarşamba..salı akşam  facede gördüğüm bir şeyi izledim, yorumları  okudum..ve şunu idrak ettim..kişiler istedikleri kadar bilip, istedikleri kadar Kur’an-ı Kerim üzerinde ihtisas yapsınlar.. eğer manevi bir yolcu değiller ise ve muhabbet tahsili yapmamışlarsa hz Kur’an onlara asla KALB ini =KELİME sini açmıyordu(ha  bu arada araştırmamda kelimenin insan-ı kamil sözlüğündeki tanımının kalp olduğunu okudum ve buraya kaydettimJ..aslında HÛR,RUHÜL KÛDÜS,kelime-GÖNÜL,MERYEM  hep aynı şeyin tekamül idraklerinden başka bir şeyde değildi vesselam)..

kötü suların kötü yılanın
iyi suların iyi yılanı tarafından
öldürülmesi
İşbu, içinin karalığı yüzüne vurmuş gudubet simalı herifin biride, aklınca bu muhabbeti karalamak istemiş ve günün modasına uyup sanal alemi kullanmış.. böylece en kestirmeden  bir virüs gibi yayılabilir,ramazan ekranlarında hak ettiğini düşündüğü yerini alabilirmiş..amma esasında devletlerin arka planından onu yöneten,negatife çalışan bir elin, tehlikeli bir rolünü de  şimdilik ona vermişler..çünkü maneviyatı çökertmeden asla maddi hükümeti çökertemeyeceklerini o karanlık güçlerden iyi kimse bilemez de ondan.. çünkü bu en deruni devlet olan karanlığın ve aydınlığın (nar&nur, set&osirisin ezeli zuhur savaşı idi..gece ve gündüz hiç şaşmadan sürekli birbirini takip eder ve ne biri diğerine, nede diğerine yetişebilir ayetinin tecellisiydi yani).

ve onu izledim Sevdiğim..ve kitap yüklü eşekliğin nasıl bir şey olduğunu gördüm..ve onun hanifim demesine rağmen asla hanif=tevhid ehli olmadığını çaktım..yani o ilimleri tasnif tasnif anlayıp anlatabilirdi.. oysaki her okuduğunu, her öğrendiğini cem edip; ne duyarsa duysun,ne anlarsa anlasın, NOKTA-İ TEDRİSAT İLE, DERECELİ İDRAKSEL TEKAMÜLLE, bir şeyi seyrü sülük ettirerek, asla o şeye yol aldırıp anlatamazdı ve bunu da onu dinlerken fena halde çaktım.. Allah ona mahremiyetini hiiç açmamıştı..

örnek olarak verdiği hz İbrahim atamızın putları kırmasını dahi idrakten nasiptar değildi..o tüm putları kırmamıştı ki, lütfen hatırlayalım..hepsini kırıp sadece  en büyük putu bırakıp,putları kırdığı baltayı da onun eline vermişti..ve halkına da:” ben putları kırmadım. bakın, balta onun elinde ve putları o kırdı” demişti değil mi? 

ve binler sene sonra Mekke fethedilip, Kabe’nin anahtarlarının emanetçisi olan Osman’nın bileğini burkarak,  vermediği anahtarları zorla alan hz Ali(kv) yi hatırlayalım lütfen..ve Kabenin içindeki putların her birinin birlikte yerle bir edilip kırılışını..ve birde Kabe’nin damındaki en son kalan en büyük putu “bugün ben celalliyim, sen beni taşıyamazsın, çık omuzuma ve asamla onu sen kır “ diyen hz peygamberimizi tasavvur edelim..ve hz Ali’nin o mübarek omuzlar üzerinde HUBEL putunu kırışını, sonra, her yerde ne gördüğünü idrak edelim.. ve  böyle bir mirâcı  kim, kime, nerede ve kimin eli ile kime yaptırdığını da anlayalım lütfen. 

yani kendi kendine hiçbir şey olmaz.. hele seyrü sülük asla olmaz..üstelik daha orada, Kabe’nin içindeyken ,böyle muhteşem bir zaferin hemen peşinde gelen vahyi”EMANETLERİ EHLİNE VERİNİZ “ayetini ve Kabe’nin anahtarının yine Osman’a verilişini ve O’nun da hz Osmanlığa tekamülünü düşünelim..ve Muhammedilikte putlaştırma, KİŞİLERE TANRILIK izafesi asla yoktura bundan daha mükemmel bir örnekde olamaz, tabii anlayacak idraki olanlara bu misal..bu idrake sahip birisi ancak TEK BİR OLAN ALLAHUEKBERi anlayabilir.. ve esmaların ZÂT-I ÂLİ sini aynı bilip, isim ve sıfatlar bakımından her varlık eşyasının ayn’ı BİRİN BİRLİĞİNDE ERİYİP, BİR OLUR..HÂKKA HÂKKINI VERİR..

atamız hz. İbrahim milletinden olanın lailaheillallah  bölümündeyken, şimdi nasıl, Muhammed RASULLULLAH’ın ümmetliğine terfi ettirildiğini de düşünelim lütfen..

eee..bu halde bu adamın  onca ilminin-bildiği Arapçanın-hanifliğinin dahi kendine bir faidesi olmamış ki, sanal medyadan birine bir faydası olsun…olsa olsa milleti dinden ,imandan,zıvanadan çıkartırdı o kadar..ve gözünüzü bir açınca bize senelerdir; ne diplomalı cahil alimleri, ne torpilli ödülleri,ne ihtisasız ihtisas  sahalarını hakikat diye, modern ilim adına kakalamışlar  bir bir  anlıyorsunuz..  hemen çoğu kişide aynı oranda , bu TEVHİD-İ HANİFLİĞE meğer zır zır cahilmiş.. meğer bunu ne onlar,ne onları yetiştirenler , nede bizler” onları gökyüzünde birer yıldız sananlar” idrak edip anlayabiliyor muşuz ki, hepimize geçmiş olsun..


bu adam bir manevi kimliğin tırnak kesmeyle alakalı bir kaç sayfalık hurafesini alayla anlattı ki çok hayret ettim.çünkü bende Evvel Zamanıma ilk gittiğimde O’na iki elimi uzatıp parmaklarımı gösterip şöyle sormuştum:” ben okudum ki sol elimin baş parmağı hz.Ali,işaret parmağı hz Muhammed as,orta parmağı hz Fatıma,yüzük parmağı hz Hasan,serçe parmağı ise hz Hüseyn’miş..ve sağ eliminde baş parmağı hz Ali,işaret parmağı hz Muhammed as, orta parmağı hz Ebu Bekir,yüzük parmağı hz Ömer,serçe parmağı ise hz Osman’mış..bunu çözemiyorum. bunlar ne demek peki? ”Evvel Zaman: ”evladım siz tasavvuf yapıyorsunuz ama “.çocuk hayretle:”hayır ben tasavvuf ne demek hiç bilmiyorum ki? ”Evvel Zaman: ”biliyorsunuz” demişti..

ve bu nasipsiz adam 19 a uymuyor diye Tevbe Suresinin en son ayetlerini çıkartmış diye okudum..ve o zaman dank diye şunu hatırladım Sevdiğim..eğer size aşk-ı kalp lütfedilip verilirse ve sizin  aşk biâdı olan tevbeniz işte bu ayetler okunarak alınıyordu ki, bu ilminin ucubesi adama  o muhabbetten zerre lütfedilmemişti..şimdi meseleyi anladım..

Sevdiğim..bu adam ne yazık ki beni çok incitti..ona bir şey yapamazdım.. zaten ne arapça nede onun  gibi bir maddi ilmim vardı..lakin onda olmayan  muhabbet ve hanif bir efendi terbiyecim hamdolsun ki vardıJ..teşekkürler..ona çok incindim..ama beddua edemem ki..yapamam..ne yapacağımı bilemeden, senelerdir her sabah kıldığım,bir Sen & bir ben bildiğimiz özel niyetli bir salata durdum..son  kuudda salavatlardan sonra sağ elimi istemsiz kaldırdım.. Seni karşımda hissettim..ve onayladığını da..hayatı boyunca 19 la uğraşmış birinin kaderine hayret ederek, 19 lu kaderinin onu nasıl çektiğine şaştım..ve  o bilinçle kürevi tarikatımın 19 mühürlü küresini açıp ,içine adını kaydettim.. altına ne yazayım derken, Allah’ın onu kahretmesini diledim ve mühürleyip aleme yok ettim.. bunu yazarken EL KAHHAR esmasının aslında onu bu edebsizliğinden öldürüp, edebiyle yeniden diriltilmesini?!! uyguladım ama bir yanım öyle demiyordu Sevdiğim..ve şimdi seyredeceğiz bakalım ne olucakmış…


son derece huzursuz bir şeklide uyumaya çalıştım..az sonra gördüğüm şeylerin sıkıntısı ile gözlerimi açıp, öğrendiğim kelimeleri unutmamak için kaydettim.. hatırladığım  ise şuydu Sevdiğim.. içinde tüm bilgilerin alındığı bir oda vardı ve orası bu masal çocuğuna aitti ama aaaa..o odaya iki negatif yaşlı kadim adam gelmiş, bilgi çalmaya çalışıyorlardı.. üstlerinde uzun cüppeleri var..başlarındaki sivri külahların üzerinde çizgi filmlerdeki gibi yıldız resimleri var..ben allem edip, kallem edip, o odadan hiçbir şey öğrenemeden onları dışarıya atıyorum ve o masa başındaki sandalyeye oturuyorum..  ve o bilgi geliyor.. gözlerim yarı açık, uyku ile uyanıklık arası çoook eski devirlerden biri iletişime çalışıyor sanki..o türkçe bilmiyor ..amma hemen şimdi öğreniyor ve konuşuyor..onu çok bozuk türkçeli yaşlı bir Yahudi adam –kahin olarak algılıyorum.ve Sevdiğim  onunda tek istediği bu taş ilmiymiş, anlıyorum..uyanırken, o çook derin zamanlardan, onun sözlerini, bozuk türkçeli Yahudi aksanıyla kendim kendime söylüyorum:”musalla taşi… bir adi da arasa taşi….”

uyanınca bu kelimeleri araştırmaya başladım..bulamayınca Demirli hocamı dahi aradım ki, ARASA TAŞInı oda ne okumuş, ne duymuş ve ben halen aramaktan vazgeçmedim .. önce bulduklarıma bakmak ister misin?..

musalla
namazgah demektir..musalla taşı üzerine cenaze tabutunun konduğu masa şeklindeki taştır..
arasa(1. anlamı)Tahıl, meyva ve bazı ürünlerin satıldığı çarşı, pazar.arasa(2. anlamı)Çok gezen, sürtük, işsiz dolaşan.
aras..kalın yün.. at kılı..
Arasat, çoğuldur; arsalar demektir. Arasat Meydanı mahşer gününde toplanılan yer; yani kıyamet gününde dirilişten hemen sonra varılan Yevmü’l-Arasat büyük Muhasebenin yapılacağı, Mahkeme-i Kübrâ’nın kurulacağı, haşir ve neşir için hazırlanan büyük meydan.
A’râf ise, Cennet ile Cehennem arasında ,yüksekliklerin zirvesi, tepelerin, burçların ve surların adıdır..

((*hz Efendimiz oğlu İbrahim’in kabri başına kendi elleriyle bir taş dikmiştir..ve arsaların sınırları da bir taş ile belirlenir ki, bu işaret taşıdır.. kıble taşı da var..Arafat daki taş..))


 *GÖZBEBEĞİ=HAKİKİ  İNSAN demekmiş
(GÖZ NURU OLAN HABİB-İ KİBRİYA)gözlerimizi kapayınca fenafillah, gözlerimizi açınca da bekabillahta olurmuşuz biline
J

*nokta-i beyâz ve nokta-i siyâh sırrı..
mesela,bir beyaz kağıdın üzerine bir siyah nokta vaz’olunsa,o siyah noktanın cirmi kadar tahtında beyaz nokta müteayyin olur ki,ol beyaz nokta vahdet-i zâtiyeye ve üstündeki siyah nokta ilm ü kalemde olan kesret-i halkiyeye işarettir..pes ,ol  siyah noktanın zuhuru beyaz noktaya ve beyaz noktanın taayyünü siyah noktaya mavkufdur..pes,bu alem siyah noktaya benzer ki, Hakk’ın zuhuru onunla ya’ni aleme vâki olmuştur (*tasavvuf sözlüğü)


İşte Sevdiğim tüm bulabildiklerim bu anlamlardı..ve ben görsel bir zekaya sahip olduğum için bunları görmemde lazımdı..o yüzden de o gece uyurken  NEDEN?!! diye düşündüğüm RA’NIN GÖZÜ sembolünün altındaki rukûya eğilmiş tahtın-musalla –arasa taşının  resmine uzun uzun bakıp tefekkür ettim..ve sonra görsellerden bu konudaki  diğer kadim eserlere baktım..ve şimdilik başlangıç olarak şunu anladım..

o RA GÖZÜ altındaki ruku eden taht aslında alemi  sırtında taşıyan  insan-ı kamildi.. tarik-yol-nefsdi..ehlilleşmiş bir atalar kültürü, genetikti..ölümsüzlük sırrı HAY ESMASIYDI..ve o iyi yılandı..turuku aliye genetiği, tüm sembollerin atası, ELİF HARFİNİN KENDİNİ BİLMEK İSTEYİP, DİKEY BOYUTTAN YATAY BOYUTA EĞİLMESİYDİ.


Yılan=YOL aynı zamanda kılıç, erillik sembolü, genetik DNA, ve yine yukarıya uruç edebilmek içinde, sahibinin tekamüller sonra üzerine bineceği bir BE KAYIĞI idi..yani aşağıya; be nin altındaki nokta olarak inen insan, bu defa uruç ederek, be nin üstündeki nokta-i NUN OLARAK HİLALİ TERSİNE ÇEVİRİYORdu..KAB-I KAVSEYN TAMAMLANIYOR ,daire-i fena, güneş ile ayın tutulması, güneş kursu ,tevhidi vuslat ile saray oluyorduJ..KUL RABBİNİ BİLİP TANIYOR VE RA GÜCÜ İLE GÖZ GÖRDÜĞÜNDEN KAYIP ŞAŞMIYORDU..

ve bu RAbbin tahtı makamındaki Adem kişi aslında tüm yaratılmışlar için paratonerdi..güneşin yakıcı füyüzatı, Rabbani ışınlarının celalinden, insana  kaldırabileceği kadarını indiren trafo işini de yine  o görüyordu.. bilmem anlatabildim mi Sevdiğim..mesela şimdi ben bunları yazarken kendime gülümsüyorum.. teşekkürler..

birde şu an dünyanın en güçlü tarikatı olan kabalist mason tasavvufu sözlüğünü de netten, bu araştırmam esnasında buldum Sevdiğim..onu da buraya kopyalıyorum..ve içinden işimize yarayan aynı şeyleri anlayıp, daha sonra kullanmayı da diliyorum..bunu neden ekliyorum..çünkü bizi en çok ezoterik gençler takip ediyor.istiyorum ki hakikat tekdir, değişmez ve yol aynıdırı anlayıp, idrak etsinler..sadece niyetler,kullanım amaçları farklıdır ve ameller niyetlere göre hesaplanır malum. .niyeti bozuk olanın ne ilmi,ne ameli, ne fiilinden bir hayırda gelmez, bunu da unutmuyoruz lütfen..bizim maksadımız sadece piramitin tepesine doğru merdivenleri birer birer çıkarken, var olan kayıtlı her şeyi, sonradan eklenmiş yorumlarından arındırarak, ilk saf haliyle tevhid ederek yürümek o kadar..yola devam..yürüyoruz ama yukarıya doğru yürüdüğümüzü de  unutmuyoruzJ..


eski mısır genetik apep yılanının tekamülü
ve unutmuyoruz ki islam tasavvufundaki tekke okullarla,mason mabedleri ve esnaflık ocağı olan âhilik gerçekte aynı havuzdan beslenirler.. mesela bizde esnaf âhiliği varken Devlet-i Âli Osmanlı en güçlü halindeydi ve biz bu kıymeti bugün kaybettik.. oysaki Avrupa’nın en köylü-en kaybedecek bir şeyi olmadığı için hiçbir şeyden korkmayan, azgın soyguncu eşkiyaları olan haçlıların  Kudüs’ü işgali ile; oradaki İslam tasavvuf okul tekkelerinde uzun yıllar kalarak bunu  öğrenip, çalıp, sembol anlamları değiştirip, kurdukları gizli sır ahiliği olan MASONLUK TEŞKİLATLARI  ile, tüm dünya ticaretinin işletim sistemlerini bu boşluktan faydalanarak ele geçirdiler değil mi? evvet..işte sadece bu yüzden esnaf ahiliği tekrar diriltilmelidir ki, Müslüman Türk Devletleri hızla hilafetin sancağı altında-ASİTANEDE birleşip ayağa kalkabilsinler (TÜM KÖTÜYE YORULMUŞ SEMBOLLERİMİZ GERİYE ALINSIN)..

VE BU BİLGİ; BİZ UYUYAN, ÜZERİNE ÖLÜ TOPRAĞI SERPİLMİŞ MÜSLÜMANLARIN BİLMEDİĞİ AMMA masonların ve diğer tüm yabancı düşman ülkelerin bildiği ve ölesiye korktuğu tek hakikattir  vesselam ..
yılan apep-genetik hayat-nefs
be kayığı ve ona binmiş
anch anahtarı olan fatihasını almış
GERÇEK İNSAN
masonik terimlerden çok azının eksik bilgili sözlüğü.. aklı maaş efendi Google den alınmıştır..
Agap : Masonların loca toplantılarından sonra birlikte yedikleri yemek.
Alçı : Şeker
Barut : İçki. (Kuvvetli Barut ı Şarap. Zayıf Barut : Su. Sarı Barut : Bira ya da şıra. Çapan Barut: Rakı. Lübnan Barutu : Enfiye.)
Bayrak : Peçete.
Celse : Mason localanndaki kurallarına uygun bir oturum.
Dul Kesesi : Oturum sonlarında üyeler arasında dolaştırılan yardım torbası.
Envar : Loca yönetimiyle görevli beş kişi: Üstadı Muhterem, Birinci ve İkinci Nazırlar, Hatip ve Kâtip.
Hamtaş : Çıraklığa alınmış mason.
Harici: Mason olmayan, yabancı.
Hemşire : Masonların eşlerinin öteki masonlar yanında adı.
Hüze : Aslı İngilizce HUZZA'dır ve yaşasın anlamındadır. Alkış.
İs'at : Her çalışma yılı başı, seçimlerden sonra görevlilerin öze! bir törenle and içip yerlerine oturup göreve başlamaları.
tutankomonun giydiği ilk dervişlik önlüğü
PAYN,
âhi   fütüvvet peştemali
ve mason duvarcı ustası  önlüğü
İttihad Zinciri : Masonların sağ eli sola, sol eli sağa birleştirerek oluşturdukları halka. Yıllık parola'nm (senelik kelime) verilmesi, matem celsesi ve yıllık şölen sonunda masonlar arası sıkı kardeşlik ve dostluğu gösteren bir gösteri.
Kalfa : Masonluktaki ikinci derece. Refik.
Karargâh : Loca, mabed, mahfel.
Kazma : Çatal.
Kelime : Mukaddes, Mürir ve Senelik olmak üzere üç türlüdür. İlk ikisi her derecede değişir, tekris ve terfilerde bildirilir. Üçüncüsü her yıl başkadır ve salt düzenli (muntazam) üyelere verilir. Parola.
Kordon : Masonun derece ve görevine göre boynuna ve omuzuna çaprazlama takılan geniş kordela. Derecesine göre renkleri ve işlemleri değişir.
Kum : Tuz.
Konvan : Her yıl başka bir ülkede yapılan Mason büyükleri toplantısı
Konstitüsyon : Masonluk ilkelerni belirten anayasa. Anderson tarafından yazılmış ve 1723'de İngiltere'de yayınlanmıştır.
horus ve set osirisin BEL KEMİĞİ
ata direği olan
JED sütununu dikerken
günümüzde ise tıp sembolü
Kürek : Kaşık.
Landmarklar : Anglo - Sakson masonluğunun temel kuralları. Masonluğun sınırlan. 1738 yılında belirlenip yayınlanmıştır.
Lems : Her derecenin tokalaşmadaki tanışma işaretleri.
Levha : Masonlar arası resmî yazı ve mektuplara verilen ad. Kadın Localarında MERDİVEN denir.
Loca : Birinci dereceden üçüncü dereceye kadar en az yedi masonun ortak ve sürekli çalışmak için kurdukları manevi topluluk. Toplandıkları yere Loca, Mahfel, Mabed denir.
Matraka : Çekiç, Çırağan elinde ham taşı yontmaya yarayan çekiç, locada usta ve nazırların elinde otoriteyi temsil eder. Bir konuyu Çekiç Altına Almak demek incelemek üzere ertelemek anlammadır.
Matrikül: Loca kayıt defteri. Sicil kütüğü.
Muhadenet Kefili : Bir obediansın bir başka obedianstaki elçisi.
Muhakkik Birader : Loca düzenini sağlayan görevli. Konukların kimlik ve derecelerini araştıran, tekris ve terfi törenlerini yürüten, Üstadı Muhterem ve Nazırlar bulunmadığında Birinci Çekici yöneten.
Mahuf Birader : Adayların Tefekkür Hücresinden Mahfel kapısına kadar geliş işlemlerini yöneten görevli.
Mimar : Kâinatın Ulu Mimarı (Sani-i Azam-ı Kâinat), Tanrı.
Muhafız Birader : Biri içerde öteki dışarda locanın korunmasıyla görevidir. Oturumun açılmasından sonra kapıyı ancak Sayın Üstad'ın izni ile açarlar.
Müptedi : Çırak, surar, dinler, düşünür ve olgunlaşır. Çalışma araçları çekiçle kalemdir. Görevi ham taşı yontmaktır. Nafakasını J sütunundan alır.
Müselles : Üçgen, Masonluğun ana amblemi.
Nafaka : Bir üst dereceye geçme.
Nazır : Locada üstaddan sonra gelen iki görevli.
Nizam Vaziyeti : (İhtiram Vaziyeti) Her derecede ayakta saygı duruşu.
Obediyans : (Obedience) Bir ülkede kendi kendini yöneten büyük mason kuruluşu.
Patent : Büyük Loca'nın yeni kurulan localara verdiği çalışma ve kurulma belgesi.
Önlük : Locadaki çalışmalarda masonların önlerine taktıkları örtü.
Rit: Masonların çalışma yöntemini gösteren kurallar. 
Ritüel: Ritlere göre çalışma tüzük ve yöntemlikleri. 
Skrüten : Oylama.
Tefekkür Hücresi : Mason adayının sorulara yanıt vermek üzere düşünceleriyle başbaşa bırakıldığı sembolik oda.
Tekris : Masonluğa alınış süresince yapılan geleneksel tören.
mason mezar taşı
Tez : Nafakasının artmasını isteyen, derecesinin yükselmesini isteyen her masonun bulunduğu derecenin felsefesini kavramış olduğunu saptamak için yapmak zorunda bulunduğu çalışmanın raporu.
Tezyidi Nafaka : Bir derece yükselme.
Tuğla : Dul kesesinden çıkan paranın kuruş olarak belirtilmesinde kullanılan deyim.
Uyku : Mason faaliyetinin durgun durumu.
Uyanma : Masonluk dünyasında düzene dönerek yeniden çalışmalara katılma.
Üstad : Usta. Masonluğun 3. derecesi.
Üstadı Muhterem : Locanın başkanı.
Vadi: Mason loca ya da locaların bulunduğu her şehir bir vadidir.
Yağmur Yağıyor : Aramızda yabancı var ya da konuştuklarımızı yabancılar da duyabilir anlamına bir uyarı parolası.
Yaş : Masonluğa girişle doğumun olduğu varsayılarak başlatılan sayma.           '
Zulmet: Masonlara göre kendi dışlarındaki dünya. Karanlık.(alıntı:Dünyada ve Türkiye'de Masonluk ve Masonlar - İlhami Soysal, Der Yayınları, İst. 1988, S: 465-469%)

nur cihan
nuralem7@hotmail.com
20 temmuz 2013