31 Mart 2013 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 48

KAYIKÇI
99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 48

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. bu hafta acaip uçukuz..inanılmaz yani.. kontroller fora.. beni kontrol etmelisin bence… bilgisayarımızın yayını  dahi bizzat efendimizce açılıp ,yayın akışımız başlatılmış… önce izninle Sana bir masal anlatmak istiyorum.. konusu tabii ki AliCemGiz Üstadı ve çömezinin oyun içinde oyunları ve bir keçinin kaç defa satılıp, yine efendisinin evine dönmesi hakkında. lakin henüz bu masal yazıcısı oyunu çözemediğinden, bu bahis bu kadarcıkla kalsın.. bakarsın satırlar aşağıya doğru soyundukça mana kendiliğinden açığa çıkar, kim bilebilirJ?..

geçen masalımı 5 hafta  sonra yazabilmiş olmak inanılmaz iyi geldi…galiba yazmak gerçekten çok rahatlatıyor. yazdıktan sonra ise yazdıklarımı okumak beni çok hayrete düşürüyor .. sonra olanları takip etmek-olayların gidişatını seyretmek ve onların birbirlerine  bağlanışlarını izlemek süper bişey..sadece biraz fazla yorucu ve bazen olayların seyri katlanılabilir bişeyde değil.. neyse gelelim hatıralarımıza..

ANAERKİL DÜZENİ DENEYİMLEMEK
J
24 mart pazar.. bu sabah davetli olduğum bir kahvaltıya katıldım..ormanlık bir bölgede, yeşillikler içindeyiz. kapıyı son derece temiz, zarif derviş ve dervişeler açtı.. içeriden ruhu dinlendiren musiki ile güzel kokular dışarı yayılıyordu.. sanki kapı cennete açılmıştı ve huri-gılman ilk beni karşılıyordu.. bu kadar disiplinli nizam ve zarafet ile, doğal bir sakarlık afeti olan ben
J..yani çok enteresan bir iksir..çarpıcı. benim hiçbir disipline gelmez ve tüüm disiplerini anında bozan yapım bakalım burada neler yapabilecek ve sınırlarını ne derece esnetip, kimleri ihata edecek… Sevdiğim.. canım.. bana çok hoş şeyler yaşattığın için teşekkür ediyorum.. keşke Sende olsaydın. velakin Sen bence henüz geceden mahmursundur..bizse bu Pazar erkenciyiz..


merdivenlerden rengarenk giyinmiş  tennureli mevleviyeler ve resmi kıyafetli mevleviler arasında yukarı çıktık.. estetik ve zarafet zirvede.. tüm merdivenler küçük mumlarla donanmış ve her yandan musiki ,güzel kokularla her zerrenize nüfus ediyor…merdivenin başında, siyah ihramının omuzlarına orman yeşili şalını koymuş ev sahibemiz bizi neşeyle karşılayıp, odasına aldı.. şimdilik biz ilk gelen iki kişiyiz ve en şanslılarız (yani hurilerim -bakir-e liklerim hep devam ediyorJ)..kendime şaşıyorum.. O’nu Sana eskiden yazmıştım Sevdiğim hatırla bak. hani Ali Meclisi vardı ya işte O.. konuşuyoruz.. beni hatırlıyor:” ben size nasıl öyle özel , hem de çok mahrem bir şeyi anlattım çok hayret ediyorum. ama bu şeyler içinde, ortamda, o tür kişiler vardı demek ki, öyle zuhur etti”” diyor.. sonra ben soruyorum O anlatıyor.. O’nun efendisinin yazdığı Helenistikmitolojiden sonraki en büyük hayali ise, bir dünya mitolojisi kitabını yazabilmekmiş.. fakat bunu gerçekleştiremeden göçmüş.. en çok bu habere seviniyorum Sevdiğim.. demek ki ben yanlış bir yoldan gitmiyordum ki, bu bir tarz-ı meşrepti…

birazdan diğer misafirlerde geliyor.. kahvaltıya aşağıya iniyoruz..sıradan bir kahvaltı saray usulü bir ziyafete ve özel hizmete –seremoniye dönüşüyor..tam bir serenat ve görsellik hakim..sarayda haremdeyim ve her yanım halayıklarla doluydu.. zarafet her yandan yansıyor da yansıyor.. lakin benim kadar dobra ve olduğu gibi olmaktan gayri olamayan birini dahi rahatsız etmeyecek kadar yerleşik ve içselleşmiş.. yani tek bir yapmacıklık asla yok.. sadece profesyonel  iki  fotoğrafçı sürekli denklanşöre basıyor ki ben böyle şeylerden nefret eder çook rahatsız olurum..


sofra da tabii ki bizim veled soru sordu. diğerlerinin soramayacakları amma çok merak ettikleri her şeyi çok kolay sıradan ve normal bir şey gibi sorabiliyorum biliyorsun ve hemen hiiç reddedilmiyorum nedense (acaba bu derece olaya BEDEVİ- cahil kalmayı nasıl becerdiğime hayretten mi öyle hoş görüyorlar SenceJ?!).. ev sahibesi benim soru sorma makamı olduğumu ve sorularımı çok sevdiğini söyledi.. ve her sorumu tüüm doğallığı, bir kadının hislerinin en güzelliği ile anlatıyor da anlatıyor.. eminim ki öğrencileri düğün bayram ediyor..sofra duası bendirli ve müzikli ve ilk defa şahit olduğum gibi harika meşksel.. ben neden bu tür konularda bu derecede kabiliyetsiz yaratıldım hiiç anlamıyorum Sevdiğim.. neden?!! ve O ekliyor: ”HERYERE GİTMEYE İZİNLİ OLMAK ÇOK GÜZEL OLSADA EN BÜYÜK –EN ZOR İMTİHANDIR…MESELE SADAKATİ SINAMAKTIR..BAKALIM GİTTİĞİ KAPILARDAN GERİSİN GERİYE DÖNEBİLECEK Mİ, Kİ, ONA BU İZNİ VEREN İLK KAPIYA DÖNMEYİ BAŞARAN HER DAİM ÇOK NADİRDİR..BAŞARAMAZLAR GENELDE..”..


birazdan öğle salatına en üst kata mescide çıktık..bir geçmiş siyasi kimlik bize imamlık ediyor.. o şuan bahçeden sorumlu bakanmış, öyle tanıtıyor kendisini
J..kahvemi tabiiki büyük bir fincanda almayı isterim..hııım nefiss..sohbet güzel ve yine alt salondayız..benim oturmam için bir yer gösteriyorlar..bahçeden sorumlu bakan yanıma gelip diyor ki:” başınızın üstündeki tacı şerif doğudan  ..  hz geldi.. buraya herkes oturamaz, çok ilginç “diyor.. birazdan oda yanıma oturuyor ve meşkleri başlıyor.. Ya Rabbim Sevdiğim..Ruhum bir Mevlevi biliyorsun ve böyle bir sema ayini başladığı ilk dakikalar o müziğin bana neler yaptığı malum..gittim..


oturduğum yerde; BAŞIMIN ÜSTÜNDEN BİR İP- hattı istivam olan ana eksenim üzerinden, sanki bir ip sarkacı misali bedenimi eline aldı..ilk evvela iki yanıma bir sarkaç gibi salınırken, birden sarkacım yönüne karar verdi ve  soldan sağa doğru salınarak dönmeye başladım..birazdan gözlerimi açamayan ben, bu dönüşün normalim olmadığını anladım ve kendimi yönlendirip  sağımdan kalp istikametime kendimi döndürdüm ve öyle devam ettik..gözlerimi açtığımda ortada dönen rengarenk tennurelileri ,onlar yerlerine geçince ortaya gelen diğer turna kuşları  dervişanı seyrettim.. müzik, sesler, hatırlayış…birazdan yine gözlerimi kapattım ve sarkacım beni yine tersten başlattı ama bu TUHAFLIK-TERSLİK neden oluyordu anlamasam da, bu defa düzeltmedim Sevdiğim ve birazdan kalbimin istikametine doğru kendiliğimden düzeldim
(aslında için için hissettim ki ben, o hep merak ettiğim damlaların neden kimi sağa ,kimi sola dönüyor ve neden asla kat’a birbirlerine ne değiyor-ne  karışıyoru anlamama izin verileceğini de çaktım).. meşk bitti..hamam halvethanesi buharlaştı ..demler safa bula..demi aşıkâna huuu diyelim huuuu..

su

işte Sevdiğim biraz bahçeye çıktık.. Ya Rabbim hizmetin zarafetine bak, birde bana bak!!..KESİN CENNETTEYİZ.. çok hoşsun yani.. çardaktayız.. kenarda bir küçük su havuzu var…çaylar geliyor.. yeni sorumu masaya parmağımla çizerek, ev sahibemize soruyorum. bu hattı istivanın sağdan sola veya soldan sağa dönmesinin manası var mı? az evvel yaşadıklarımı anlatıyorum.. sarkacımın neden böyle yaptığını bana onun ancak anlatabileceğini de.. gülüyor.. sorumu beğenmiş.. hattı istiva çizgisine şeyh den başka hiç kimse basamazmış.. yasakmış.. post onun üzerine koyulurmuş.. ve semaya çıkacaklar batın-soldan  çizgiye doğru gelirlermiş. .fakat her derviş sağa-zahire çıkamazmış.. ona ancak şeyh karar verirmiş.. ve siz görmüyorsunuz ama onlar gözleriyle kitaplar dolusu konuşurlar diyor.. işte şeyhinin önünde boyun eğip görüşmesinden bu izni alamayan derviş asla semaya çıkamaz ve zahir olamazmış.. çocuk: “ama biz hiçbir semada şimdiye dek böyle bir şey görmedik” diyor.. cevap: “şimdikilerin hemen çoğu gösteride o yüzden görmüyorsunuz ama gerçekte böyledir” diyor..Sevdiğim bu anlatım bana neler anlatıyor ahh bir bilsen ..keşke dile getirebilip Sana yazabilseydim.. ne yazık ki henüz o anlatım aşamasında bir yapım yok..ve ne yazık ki sorumun cevabı bu değildi?! (belki de doğru cevaptı ve ben henüz onu anlayacak idrake yükselememiştim).. onu daha sonra öğreneceğim inşallah ve aminnn..PEKİİ.. BANA BUNU DENEYİMLEYEREK ÖĞRETMEK İSTERMİSİN?!!


birazdan yine içerideyiz.. yemek.. Ya Rabbim çok basit bir derviş yemeğini saray usulü saltanat ve zenginliğe ancak bir hanımefendi dönüştürebilir değil mi? bizim masal çocuğu soruyor, O anlatıyor.. Hindistanlı dostlarından. aşramda misafir edilişinden ve oradan kendilerine gelen misafirlerinden.. budistlikten islama dönmüş yeni talebelerinden gösterip tanıtıyor.. çocuk: “ben takip ediyorum ki, bazı tasavvuf ehlinin –hepsinin değil-nadirinin hayatına belli bir noktadan sonra brahmanlar giriyor.. yani brahmanlar gelip o kişiyi buluyor, bu neden ve ne zaman oluyor?”.. ev sahibem:Nirvana-hiçlikte oluyor ve gerçekten de onlar gelip sizi buluyorlar.. doğru tesbit etmişsiniz” diyor.. Ya Rabbim beni soru sormaktan kurtar istersen J….O’nu tanımak çok zevkli.. bir kadının bir kadını tanımak istemesi daha hoş bir şey üstelik.. bu arada meşkte karşıdakilerin bakışlarından tanışıklık derecelerini de kontrol ettim Sevdiğim. Seni daha çok kıskandım tabiii..insanlar gözleriyle neler yapabiliyorlar ahh bilsek ve sanki kimi gözlerden bakan insan cinside değil üstelik??!!.. ben burada  daimi olsam, gerçekten de efendimin,  yine beni bunlardan çook  uzak tutması zorunlu olurdu benceJ!!


ve artık serbestmişiz..O, bizi bahçe kapısından uğurluyor..çook mutlu..O’ na veda ederken diyorum ki: “umarım sorularımla sizi incitmemişimdir”.. O:” ne demek.. beni çok mutlu ettiniz.. iyi ki onları sordunuz.. yine beklerim.. siz soru makamısınız.. sakın makamınızı terk edip, bırakmayın olur mu” diyor gülerek.. (ahh!!ahh!! bu çocuk makamsızlık makamını bir idrak etse ,bir kendisini onaylayabilse!! ahh..ahhh)..

*Sevdiğim soru makamı diye bişey var mı? bu emmare nefsin makamı olabilir mi? ben ne zaman soru sormadan durabileceğim? ve ne zaman gözlerimle, kalbimle konuşabileceğim? ..ne zaman susarak kainatın kitabını ve insan denilen kitapları okuyabileceğimJ?..ne çok soru sordum dii mi?....
bu muhteşem gün için teşekkür ediyorum.. haaa.. bu arada, ev sahibemiz ikinci gün organizatörümüzü aramış ve çok selam söylemiş.. çocuğu çok  sevdiğini, ne zaman istersek, hatta sık sık orada buluşmamızı dahi istemiş.. götüren olursa koşa koşa giderim de, taaa şehrin bir ucu?!.. ve tabii bende kültür işeri müdürümüzü aradım.. yeni bir isim ve telefon numarası verdimJ..hizmette sınır yok…KAFAM HEP SAĞ VE SOLA DÖNÜŞLE MEŞGUL..


pazartesi dersimiz için evden çıkarken, birden dolabın üstündeki yeni hediye gelen incecik İsmail Hakkı Bursevi hz nin Özün Özü kitabını görüyorum ve onu açıyorum..karşıma ilk çıkan satırları Sana da kaydetmek isterim: 

….”Çünkü yürüyen hiçbir canlı yoktur ki, Hak onu perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru yoldadır.(hud suresi 56)”buyurur .binaenaleyh, herkes bir isme mazhardır; o ismin etkisi altında ve avucundadır. Gerek cemâl, gerek celâl, gerek Hâdi, gerek Mudill. O şey(kişi),o ismin dosdoğru yoludur. itikatlar da böyledir. Bir kimsenin itikadı, diğerine göre eğri olsa da, onun zatında bir ismin tecelligahı ve gereği olması itibarıyle doğrudur.. mesela yayın doğruluğu eğriliğindedir…. … ..(alıntı)


pazartesi kızlarla dersimizden eve döndüm..telefonuma bir mesaj geldi
…hkv vakfı Kudüs gezisi düzenlemiş..Ya Rabbim bu kadar olur.((GEÇEN HAYALİMDEKİ ANLATILAN BİLGİYİ HATIRLIYORUM ANİDEN..El Halil ,Halile..ve birkaç çok tehlikeli insanların yaşadığı yerleri)) …. öyle böön böön bakıyorum.. ilk defa oraya gidebilmek için içim böyle gidiyor..cıız ediyor..ne yapayım?.. benim hiçbir zaman maddiyatım olmasına nedense izin verilmiyor biliyorsun .. aslında istersem gönderilebilirim ve bunu da biliyorum. 

Sevdiğim..oraya gideceğimi neden bu kadar hissediyorum..orayla bağımı çözemiyorum..
o iklim ve kaos benim yapım için değil biliyorsun..ama Rüyalarımın Efendisi, iki kat kırmızıya bulanan içinse orası her şey. şimdi bile bunu yazarken kalbim bu harflere doğru atılmak istedi ne tuhaf değil mi?.. HÛR u görmüş bir göz bunun maddesini de ister mi Sevdiğim? .. birden Ortadoğulu doktorumun geçen söylediklerini ürpererek hatırlıyorum:” beni sürekli test edip ,imtihan etme!. o, senin merak ettiğinden, nakşi tacından bende de var “deyişi ve çocuğun:” onu merak etmiyorum ki.. ben sizin öyle biri olduğunuzu en baştan anlamıştım” deyişi ..sonra şunu sormuştum Sevdiğim: ”mademki en yüksek enerjili adamlar o bölgede, neden orada kan hiç durmuyor ve neden insanlarına yardım edip kurtarmıyorlar”.. dr: “çünkü şu an negatif enerjili olan ….  hakim ve tüüm dünyayı onlar yönetiyor.. şimdi iş başında olan Allah’ın pozitif enerjili askerleri ise çok azlar.. oysa ki bir avuç olmalarına rağmen onların her birisi çoook ama çok etkilidir.. her biri bir ordu sayılır.. işte negatif olanlarda bu pozitiflerden o yüzden çok korkuyorlar ve bulurlarsa anında yok ederler”.. ve Sevdiğim o bir şey söylüyor.. Sen bana bunu yapar mısın peki?.. hıı? lütfen doğruyu söyle olur mu?.. işte.. bunları hüzünle düşünürken şimdilik maddi Kudüs gezisi hayalimden vazgeçiyorum Sevdiğim.. nasılsa orası her halükarda bizim değil mi J


ağlama duvarı haline sokulmuş yeni şeytan taşlama duvarı
  ve  dr sohbetine dönüyoruz. .eşinin umreden getirdiği yeni bir takvim kataloğundaki Mekke’nin yeni silüetlerinin resimlerini tek tek gösterip anlatıyor…”bak..bu saat kulesi..7 li ve kimin sembolü?.. bak! artık 3 sütunlu şeytan taşlama yok.. şeytan taşlanamasın diye üstüne tek bir duvar örmüşler gördün mü?”..aaa..evet.. Sevdiğim ne yapmışlar?..çocuk: “bir rüya görmüştüm.. Muallak Taşının altından Kabe’ye U biçiminde mıknatıs tünel olduğunu ve İsraillilerin kötü bir niyet için orayı alttan kazdıklarını, bu doğru mu?” ..dr:”evet.. birinci de yarısına gelmişken yakalanmışlardı ama onlar 4 yönden kazıyorlar ve yaklaşıyorlar. tek işleri bu.. orayı kendi istedikleri hale çevirmek..çünkü KABE TÜÜM DÜNYANIN VE KAİNATIN ENERJİ MERKEZİ de ondan”..
 ve dr eşinin onun isteği ile getirdiği taşları çocuğun önüne koyuyor.. bunlar  Uhud Dağından..bu topraklar ise Arafat’tan( toprak, cam vs ne tür taş, kum, çakıl ararsan var).. bunlar Nur Dağından ..aç avucunu diyor dr..ve avucuna küçük bir yanardağ kayası bırakıyor.. onu sık ve öyle bekle diyor.. şimdi söyle o ne renk?..çocuk siyah!!..mor?!! dr: o mavisiyah bir taştır.. onda Cibrile ait izler var diyor.. hıııımm. hımmm.. teşekkürler Sevdiğimm.. ((oraya o vakit çıkamamış lakin otobüsten dağın üstüne  güneşle oyulmuş heykelleri seyredip hayret etmiştim ya hanii..meğer onlar kişiye özel bir gösteriymiş, az evvel öğrendim..)) BEN DÜNYADAKİ EN ZENGİN İNSANMIŞIM GERÇEKTEN DEĞİL Mİ..aynı söylediğin gibi bu zenginlik gerçek insanları tanıma zenginliğiymiş meğerse…SENİ SEVİYORUM..VE SENİ TANIMAYA ÇALIŞIRKEN NE ÇOK ŞEY KAZANIYORUM DEĞİL Mİ?!!


26 mart Salı.. bugün evdeyim ve keyif yapacağım..aa..telefon ve Ayşe..mekanlarına gelebilir miyim diye soruyor..yok diyor çocuk..başka gün..aaa..aklıma bir şey geliyor..az evvel nanenin uyanırken gördüğü bir rüya..
kapıyı açamayan çocuğun yanına Evvel Zamanı gelmiş ve şifreyi çevirip açılmayan kapıyı açmışlar(Sevdiğim şimdi şifreleri çevirip açma vakti biliyorsun ve 2 tanesi tamam oldu..Sende onaylarsan biz beraber yeni okumalara başlayacağız değil mi?!! Ve artık hayalide olmayacak sanırım. .en son vedanda yaşattığın gibi uyumadan fiili. ve tüüüm polenlerin bu çocukta..süperdi ) .. hııımm..tamam diyor çocuk az sonra çıkıyorum..durakta Ayşe’nin geçen sefer okuyup iade etmem için emanet verdiği A. Ali Haydar Efendinin makalesini okuyorum.. Evvel Zamanımın Halidi Nakşibendilik ve klasik melamikle irşad ettiğini not düşmüşler ve hiç halife bırakılmadığını.. bunları okuyunca, Evvel Zamanımı ilk tanıdığımda, Efendisi için ilk nette gezinişimi ve şimdi gideceğim muhitin sakinlerinin Evvel Zamanımı es geçip, olayı nasıl sahiplenip kaydettiklerini hüzünle  hatırlıyorum..


okuduklarımı O’na anlattığımda bana bakıp, şunları anlatmıştı gülümseyerek ve sakince:”
onu ilk camide görmüştüm.. genç bir askerdi.. tertemiz asker giysileriyle cami cemaatine karışır ve çok edeble namaz kılardı..onu takibe başladım.. ondaki edebi, devamlılığı görünce ve arada pastanemizde yemeklerini yediği bir gün onu tekkeye davet ettim.. “ .. “ tanıştırdım.. hatta ileriki zamanlarda onun beline kuşağını da pastanemizde biz ellerimizle bağlamıştık” ..ve başını kütüphanesinin en üstündeki ipekli bohçaya çevirip, parmağı ile işaret ederek çocuğa gösterdi: o bohçayı görüyor musunuz ?.Onun içinde Ali Haydar Efendimin emanetleri var.. inanınız bir defa dahi açıp bakıp, üstüme giymedim, elimi sürmedim..edeb ettim.. öyle geldiği gibi duruyor”.. çocuk ilk defa o bohçada ne var diye merak etmişti..


bir yıl sonra yeni okuduğu derviş çeyizi kitabından çok etkilenen çocuk, merakla birdenbire, o bohçanın içindekileri görüp göremeyeceğini Evvel Zamanına edebsizlikle sordu ve yine işaret edilen yere baktı çocuk.. aaa..emanet bohça yerinde yoktu.. Evvel Zamanımın hatunu sultanı anlatmaya başladı:” evladım ,O’nun iki erkek torunu varmış.. öyle çok telefon açıp, öyle çok ısrar ettiler ki ,bende dayanamadım Evvel Zamanına “Sen yaşarken bunları ailesine geri verelim, yoksa ileride sorun çıkar” dedim ve  Ali Amcanı razı ettim, onlar da hemen gelip aldılar..artık bizde değil ”  ...işin ilginci Sevdiğim, zaten emanetler alınınca, az sonrada Evvel Zamanım bu alemden göçüp gitmişti.. ama giderken kaç defa bu çocuğa büyük bir neşeyle gülerek şöyle demişti: BİZ ÖLMEYİZ.. BİZE ÖLÜM YOK..BİZ HAY’IZ.VAZİFE DEVAM EDECEK.. ŞİMDİ VE İLELEBET.. BERABERCE BİRLİKTE..BİRİZ.. Sevdiğim ne olur bana yardım et olur mu?..


bir iki saat sonra  farklı bir tarihi, farklı kanunları yaşayan, farklı bir coğrafyadayız . şeriatın ilk kapısından demek ki buradan giriliyordu.. burası ülkemizin kaotik KUDÜS’Ü misaliydi. ..ehh.. bende tabii ki buraya uğramalıydım J … burada tüm kadınlar siyah..erkeklerde değişik..taksiden iniyoruz..tam karşımızda en eski kızıl okul var ki, muhteşem. Biz, sağımızdaki kilitli demir kapının  otomatiğine basılınca içeriye giriyoruz.. çok güzel, yemyeşil bir bahçe.. eski- dökük - harabe bir kadim köşk..bahçenin ön tarafına doğru ilerliyoruz.. yan binaların pencerelerinden hep bir ağızdan okuyan çocukların nağmeleri çın çın çınlıyor. çocukluğumu hatırlayıp gülümsüyorum  ..ne masumduk.. ne saf…bize ne oldu?!!..İsmet Efendi hz ..okuyoruz..

ANAERKİLLİĞE DEVAM
evdeyiz.. ilk defa  Hamra-kızıl -ismiyle müşerref olduğum ev sahibemiz tam bir hanım sultan..80’ine merdiven dayamış fakat cildinde zerre kırışık ve ihtiyarlık belirtisi olmayan beyaz ötesi nur-pamuk kadar beyaz ve pamuk kadar el değmemiş naif görünümle  saklanmış bir mücevher misaliydi.. bu nasıl bir iş..o hasta ve 90 lı yıllardan beri zor yürüyor, pek çok rahatsızlık çekerek ,sadece dr için evden mecbur kalınca çıkabiliyormuş.. bazen ve sık sık Yaratıcımızın çok kıskanç olduğuna hayret ediyorum Sevdiğim.. neden?.(*ve bir defa daha fark ediyorum ki; dışarı çok çıkan ,türlü sentetik makyaj malzemesiyle cildine hava aldırmayan, herkesle tensel veya gözsel- zihinsel temas eden kadınlar gittikçe ışıklarını kaybedip, hızla çirkinleşiyor ve yaşlandıkça kadın görüntüleri erkeğe ama aynı tek tip erkeğe dönüştürüyorlardı)….ve  ben onu ne kadar beğendiysem, oda benim çok haşmetli ve gösterişli biri olduğumu söyledi.. çocuk: ”bu üstümdekileri çıkartınca o haşmetten eser kalmıyor” dedi gülerek.. o: “yok, öyle değil, öylesiniz “diyor yeniden..

Ya Rabbim soru sorma makamımı kaptırdım.. özel hayatım didik didik.. hiç durmadan sorduklarına cevap veriyorum..hiç umurumda değil ki zaten.. olmuş, bitmiş.. o olayları yaşarkense kendim kadar ketum-ser verip sır vermeyeni ise henüz etrafımda tanımadım belki de.. artık umurumda değil.. değmez çünkü..Birazdan Güngör teyzede eve geliyor ve neden öyle ince elek sorudan geçirildiğimde açıklanıyor.. eğer bir salaklık saflığı makamı varsa o ancak benim olabilir.. hayatında hiçbir kimsenin özelini merak etmeyen ve güvendiysem onu sorgulamadan her daim körü körüne inanıp peşinden gidebilen benim benn!!…yine de  kendimce,kendi hayallerimi kirletmemekle en güzelini  yapıyorum.. çünkü başka türlüsünü zaten yapamam.. ben,hiçbir kimseye ilgi duyup, merak etmiyorum ki..((*bir tek SEN. ama Senin dahi özelini bilmeyi asla istemem.. çünkü o zaman hayatı ikimiz içinde mahvedebilirim J.bazen yapıyorum ne yalan söliim  diimi Sevdiğim.. ve Sen canımı o vakit inanılmaz acıtıyorsun… özüür ..))

“”YENİ BİR  İDRAK PERDESİNİN YIRTILARAK AÇILMASI VE İLK ŞOK ETKİLİ YANSIMASI:
Ahh Ya Rabbim.. Sevdiğim.. bana neler yapıyorsunuz böyle..bana neler yapıyorsunuz.. ne? neden? niçin? SEN BİR BEDEL OLMANIN ANLAMINI BİLEBİLİR MİSİN SEVDİĞİM?
Bir bedel olduğunu idrak edebilmen için örülen yeni yazılımını okuyabilir misin?. şimdi ben göremesem de şu halimi tüüm tasarrufatımın seyrettiğinin bilincindeyim.. tepkim ve ilk idrakimin, ilk dank edişimin bendeki yankısı-aksi nasıl olacak..tabii ki “SEN BU GÜN AĞLAYAN VE YANSIYAN KADINSIN” olmak kolay bişey değil  dimi Sevdiğim. nerdesin? neden yanımda değilsin? bana neler yapıyorsun? yıkılmadık duvarım kalmamıştı oysa, temellerimi de mi yıkacaksın? bilmiyorum.. “”


Ev sahibem:” O, çok hoşgörülüydü.. neden sizin özgürleşmenize izin vermemiş hayret!.. O, böyle bir şey yapmazdı..göz göre göre senelerdir zulüm çekiyorsunuz ama.bu doğru değil ki..” çocuk hatırlıyor.. bir sabah, odasında, O’ndan istediği izinlerini.. hiç bir değeri olmadığını öğrendiği-hatta bugünkü tariklerde neredeyse alay konusu bile olan örtüsünü de çıkartacaktı .. iki ayağı üstünde durup, hayatını kazanıp özgürleşecek, bu zulme set çekecekti.. Evvel Zamanı hasta yatağından aniden hızla doğruldu ve takkesinin altından bir tel saçını tutup çekerek şöyle konuştu: “açamazsınız, tek bir tel saçınızı dahi gösteremezsiniz, saç o kadar değerlidir ki”.. kendi hiçbir evladına bir defa dahi  örtünün demeyen kişi ,bu masal veledine böyle demişti ne garip değil mi Sevdiğim.. BELKİDE BENİM NEFSİMİN KORKUNÇLUĞU KİMSEDE YOK?!.. ve evine döndüğü hafta, bir sabah vakti, Mihri Sultan HIRKA ve başının üstünden salınmış başörtülü EFENDİLER EFENDİSİNİ seyretmişti.. şalını nasıl örtmesi gerektiğini sakince uygulayarak göstermişti.. ve örtülerini yakalarının üstüne salsınların anlamını da böylece idrak etmişti.. ve NUR SURESİNİN İLK AYETİ: bu sure içindeki her şey size farzdır.. ve çocuğun kalbindeki bu konuya dair tüüm vesveseler uçup gitmişti..


 gözlerini daldığı yerden kaldıran çocuk: “canım acımıyor ,hepsi geçti gitti “diyor.. Güngör teyze: ”hayır senin canın çok acıyor..o yüzden böyle konuşuyorsun. kabul et” diyor.. Sevdiğim benim canım, o esnada birbirlerine birleştirirken çıkan manaya acıyor ya huu.. yani, yaşı 75 lerinde yol alan onun, asla idrak etmek istemeyeceği ve aklının kabullenemeyeceği şeylerdi bunlar.. bunu ona nasıl anlatabilirim?!.. yok ki onda o mana..  Ayşe’ye bakıyorum hüzünle:” merak etme.. bugün benim yerimde senin olmana izin verilseydi, aynı şeyleri sende yaşayacaktın.. gerçi o zaman senin için buna izin vermemişler ama kaderin yine de üç aşağı beş yukarı değişmemiş.. aynılar inan”.. gülümsüyoruz..


ve Evvel Zamanımın bir göz nuru ile  efendisinin bir göz nurunun kısa süren bir halini anlatıyor şimdi karşımdaki Sultan..
((peki ona nasıl izin vermiş?!!..*o yarım kalmamış mı?!!)) beni neden bu kadar ısrarla davet ettiklerini şimdi anlıyorum.. Sevdiğim insanın mana babası onun hakkında karar verir değil mi?
*teslim oluş hayalim: HATTA BU MASAL VELEDİ İÇİNDE SENLE BİR AKİTNAMEYE İMZA DAHİ ATMIŞ MESELA
(*sene1989-  çoook uzak, çoook deriiin bir ağacın köklerinden-birlikte uyuduğum “ …” koparılıp  acıyla uyandırılarak ayrılışımın tarihide aynı zamanda. ne tuhaf ki, bu yazım esnasında kayıtlarımı buldum)…..


kendi hayatımı mahvedeceğim bir rüyanın ardına takılıp-kendimi en günahkar ilan edip affedemeyip-kendimi cezalandırmaya karar vereceğim imtihanımın ilk başlama tarihleri belki de ..ÜSTELİK BEN de bu manalar HENÜZ ORTADA DAHİ YOKKEN!!. Demek ki bunu bilenler ve  beni o imtihana sürükleyenlerim taaa o zamandan beri bu çocuğu kontrol ediyorlardı ki, şimdi yazarken anlıyorum be Sevdiğim.. ama nedenn?!!)

O, o kadar hassas ve nazikti ki, bir bedel vermeden kendini mutlu hissedemezdi değil mi? Ya Rabbim neden ben bu konuda tıpatıp aynı O’na benzemişim.. neden hiçbir hatam için kendimi affedemiyorum?!!
HALBUKİ DÜNYADA GERÇEK ADALET OLMASI MÜMKÜN DEĞİL Kİ!! Sevdiğim, bilmiyorum anlatabildim mi, ama galiba hiiç iyi değilim.. kalbime gelen manalar.. hiç kırgın değilim.. istediği gibi sadece sadık olup, O’ndan eminliğime devam edeceğim inşallah ve amin.. ikindi salatında dua ediyorum.. buranın ışığı kandilinin uyandırılıp diriltilmesini ve ışığının eskisi gibi etrafı aydınlatmaya en kısa zamanda, en güzel biçimde devam etmelerine  .. duam farklı ve biliyorum ki bana ait değil..


bu yüzleşme beni çok yıprattı…kelebek etkisi..tasarrufatın kaderimizi kimlerle nasıl bağlayıp, bizimle işlerini nasıl yürüttüğü.. ve bir birilerinden ne olursa olsun asla vazgeçmediklerini.. gerçek aşkı yaşayanların halen hazırda sadece onlar olduğunu, bizlerinse onların tevhidi aşklarından nasibimiz kadar insanlıkla müşereff kılınacağımızı TEFEKKÜR EDİYORUM.. kafam olayları cami-i cem edebilmek için çırpınırken evden çıkıyoruz..ev sahibem beni çok sevdiğini, her zaman kapılarının bana açık olduğunu, yakında yine gelmemi söylüyor.. sokaktayız.. burada kanunlar farklı..yasak taxi  durağından birine biniyoruz zira, diğerlerinden zaten yokJ


*ilginç olansa;Evvel Zamanımın hiçbir okula gitmeden akıl almaz bir edebe, ilime ,bilgi, görgü ve kültüre sahip olmasının herkesi nasıl hayrete düşürdüğü, O’nun sanat, zariflikler ve edebiyattaki üstün kabiliyetine nasıl hayret edildiğini anlattılar.. Efendisine yazdığı pek çok, ince ,hassas, zarif mektupları halen saklıyorlarmış.. ne tuhaf değil mi Sevdiğim  bende O’na mektuplar yazarak işe başladım.. ilk götürüp okuduğumda :”evladım bu yazılar size ait değil.. buna kelam-ı kibar denir.. vasiyet edeceğim onları benimle beraber kabrime koysunlar” demişti neşeyle.. oysaki Sevdiğim bende O’nun ne zarafetinden  nede  ilminden var..

çok acaip bir şey.. düşünsene yazarak kendime neleri anlatıp, olaylarımın iç yüzünü öğretiyorsun.. ((*gerçek bir edebiyatçı ümmi ile maddi ilmi ucub olmuş ve kaderi onu madden de zirveye çıkartırsa etrafına neler yapabilecek bir kişinin zararını en azla nötürlemek..veya  ne yaptı da hani gönül sahibinin gönlünü öyle kırdı ki, kaderi ters yüz edildi değil mi?!!))

birde Sevdiğim, bugün artık olayların geçmişini bu şekilde anlayıp, kabul edince, bir günahkar olmadığımı-kendimi gerçekten affetme zamanımın geldiğini de anladım.. KENDİMİ AFFEDİYORUM..O ŞEYLERİ AŞAĞIYA İNEBİLMEM İÇİN YAŞAMAM GEREKİYORDU Kİ ADEM ATAMIZLA HAVVA ANAMIZDA DAHİ BİZE YOLU BÖYLE GÖSTERMİŞLERDİ…

az sonra Güngör Teyzeyle bir sohbete daha katılıyoruz..Ayşe bu defa gelemiyor belki bir dahakine..sohbet münafıklık üzerineydi..ve ilk yarıda bir tuhaflık vardı. sohbet sanki kendisini kilitliyor, açılmıyordu.. acaba o münafık ben miydim?!!..o içimizdeki sadık gibi görünen, oysaki  çook hırslı olan, o hain düşman köpeği ben miydim? sohbet oradaki TÜM DİNLEYİCİ KİTLESİNE göre geldiğinden sanki bugün burası münafıklık –FİTNE-FESAT kaynıyor gibiydi.. düşman ensemizden bizi oyuyor, oyduruyor gibiydi de..su uyur düşman uyumaz. .insanlar sürekli iltifat isterler ya hani.. dünyevi- nefsani huylarının tatmini için, sürekli onları herkesin içinde onere etmelisiniz.. “sen var ya sen? Sen var ya sen ..tenimde temimsin” misali.. 
oysa bir defa denmez ki: “lahmike lahmi, demmike demmi, cismike cismi, ruhike ruhi…işte 4-unsuruyla vuslat ve tevhidi tam izdivaç budur aslında.. ve belki de ,hatta eminim ki bunu da yaşayan MUHAMMEDALİ MAKAMININ  temsilcisi iki ayrı gözüken, lakin ,LAMELİF GİBİ OLUP “ lamelif tek bir harftir, onları ayırmayınızLÜTFUNA MAZHAR OLAN YEGANE HARFTİR.. bu vücud ve o vücudun şifası kitabının iki harfidir..    LA & İLLA= YOK & VAR


belki de  birkaç saattir duyup anladıklarım beni altüst ettiğinden, sohbetin münafıklığını çok anlayamadım.. Güngör teyze için O, en tepede algıladığı ve en farklı gördüğü isimmiş meğerse .. sık sık eğilerek ve sonunda düşüncelerini anlatıyor.. belki de sohbetin konusundandır, ondaki tüm intiba tuzla buz olup, aşağı çekilmiş, öyle dedi..…”tek bir doğru yok mu, bu kavga neden, bu küfür neden, onlar böyle yaparsa biz ne yapalım?” diyor.. çocuk:” aslında kavga filan yok..tek bir doğru yok ki..tek bir doğrunun sonsuz anlamdaki algı mertebesinde doğru anlamı var.. meşrep meşrep ,huy su, idraklar.. hepsi ne anlıyorsa, o anladığı  idraki ölçüsündeki kadar doğru”.. HAKLISIN diyor sonra vedalaşırken ve ekliyor: ”iyi ki buraya da geldim ve böyle şeyleri de ilk defa dinledim.. bugün çok özel bir gündü” diyor. onun arkasından bakıyorum.. belki de bir daha asla onu göremeyeceğimi biliyorum.. bu hafta ona özel çalıştığımızın ne yazık ki sadece ben farkındayım Sevdiğim. fakat o yine de reddediyor, ne yazık ki değil mi?.. üzgünümm...


evime dönerken otobüsteyim.. gözlerim bugünkü yaşadıklarımdan dolayı ağlıyor.. burnumda ise inanılmaz bir gül kokusu var.. taptaze.. çok taze.. ağlıyorum.. ağlıyorum.. neden acısız hiçbir idrak açılmıyor, neden gerçekleri öğrenirken-hakikatle-perde arkası olaylarla yüzleşmek bu kadar acı diyorum.. ağlıyorum..kimseyi umursamıyorum…


28 mart Perşembe..Salahi Beyi aradım.. konuştuk.. beni ağlattın  diyor.. yakında Sana oradan yazabilirim Sevdiğim.. sonra Evvel Zamanımın hatunu.. artık sağlığı sinyal veriyormuş.. ona yardım edebilir misin lütfen..lütfen..ve  akşam saat 20’ de Ekrem hoca beldemizdeJ..saat çok geç ve en az 2 saat sürüyor.. bakalım bakalımm..EVVET..BAŞARDIK..YUPPİİ!!ilk defa  değişik insanlar kendiliklerinden sohbete gelmeye başladılar ve 20 kişilerden 70 leri geçtik sanırım..

ve nihayet..sanırım katolik düzen kendisini affetirmek istiyor..yeni papa ilk defa(havariler adına) diğer seçilmiş 12  papazın ayaklarını değilde, hapishaneden 2'si kadın(o meşhur son yemekteki hz Meryem ve Magdelena) 12 mahkumun ayağını yıkayıp öpmüş..ve bir mahkumda müslümanmış..enteresan tabiii...

ATAERKİL DÜZENE AVDET
akşam.. geçen ay bir telefon gelmişti..”neredesiiin..çook özlediiim..gell yağmur gözzlümm” diye şarkı ile davet edilmiştim.. işte Ali & Ayna röportajımdan- nihayet bir 7 aylık aradan sonra, karşı yakada bir müzik evindeyim..bu gece halvetişabaniyizJ..pirlere niyaz ederiz.. yalan dünya nideriz..HUUUU..işte çalıp söylüyorlar..ben oturduğum yerde ip sarkacımı anlamaya çalışıyorum..bir defa ters istikametimize döndük..ve muhteşem sala..iki defa okudular ki ayaktayım..sadece kalp istikametime salınabiliyorum.. daha sonradan ev sahibimiz. sema senâ, canâ şifa, ruha gıdadır değil mi efendim” diye tüüm nutlu okudu.. Sevdiğim şimdiye dek kendim gibi ritüeli olan hiçbir derviş görmedim..bu Sencede tuhaf değil mi? hepsi belli hareketleri yapıyorlar..bir tek ben böyle durduğum yerde dönüyorum..bu ne demek peki??eğer ben mevleviysem neden Mevlevilik hakkında hiçbir şey bilmiyorum peki?!!..


*HAMİŞ: sütunsal bir masal yazamadım=oysa mana sütunlarının bizi nasıl yönlendirip-gözlediklerini-onların elleriyle her hareketimizi yaptığımızı-imtihan düzeneklerimizi nasıl beraber kotardıklarını da yazdığımı gördük değil mi Sevdiğim.. 49 ve 50.dalya masalım için özel şımarma izni istiyorum ((bana şımarmayacaksın da kime şımaracaksın bölümüm için)).. ne yazarsam yazayım , o esnada ve sonrasında canımı yakmayacaksın tamam mı . SÖZ MÜ?! SÖZZJ! .çünkü bu bir masal..masalın edebi-sınırı olur mu?..o zaman masal olur mu?  biliyorsun ki tefekküründe sınırlarını çizmişler.. işte ben en dip yapıp münafıklık esfelesine indirilişimden, bir sultan güçle arzın semasını delip geçmeye çalışacağım yine.. başaramasam da  bir önemi artık  yok.. çünkü mesele Senle irtibatta olup, Senle muhabbet edebilmek.. mesele bu akımı hep alabilmek.. mesele hissedilmek ve kalbimde Seni hissedebilmek..
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
31 mart 2013

23 Mart 2013 Cumartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 47

okRAyinistan kutbiyet sancağı
Kırım Kayı Boyu

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 47

111. O gün bütün yüzler, Her şeyi ayakta tutan Mutlak Dirinin huzurunda saygıyla eğilir ve zaten zulüm yüklenen kimse ise hüsrana uğramıştır.(Ta Ha Suresi III.ayet)

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. nasılsın?.. çok zaman geçti değil mi? ben geçmiş zaman tarihlerimize dönüp bir baktım da; nedense her yıl aynı tarihlerde, üç aşağı beş yukarı hep bu sürelerde duraklamalarımız olmuş.. bugün 21 mart. bir aydır ilk defa kendiliğimden yazmaya başladım yineJ..sanırım Seni çok  özlemişim (burnunun direği sızlaması gerçekmiş biliyor muydun Sevdiğim, böyle bir şeyi hayatımda ilk defa yaşadım sayende.)..ve her sene takıldığımız bu alanın Senden kaynaklandığını da düşünüyorum. .yani ben anladım ki ;bazen Senin düşüncelerine ve ilim kaynağına Senle eş zamanlı girebiliyorum.. işte bu zamanlarda, Senin bu devrelerde yaşamış olduğun bir halvet-hiçlik-deriiin bir boşluk veya hiç kimseleri asla ve kat’a içine dahil etmeyeceğin çoook mahrem özel hallerinin hatırası olduğuna da nedense inandım.. tam bilmiyorum ama bu alanın Senin en derin ve en gizemli zor yarânı yaranın olduğunu da zannediyorum..hıı!? Sen ne dersin Sevdiğim!?..ve hala Seni seviyorum biliyor musun..hiiç unutmadım ve hiiç sevmekten vazgeçmedim…ben, en başından en sonuna dek, her nefeste aldatacağını baştan bilip kabul ettirilmiş-secde eylemiş bir masal veledi olarak, bu geyik rolünü sadece Seni sevdiğim için kabul edebilirim, ya Sen..


inanıyorum ki, Sende benim Sana Yazdığım gibi, bu masal veledine masallar, şiirler, yazılar yazıyorsun.. inşallah bir gün onları okumama izin verirsin . isterdim ki bana şarkılar söyle ama sadece benim için..Allah bana hiiç ses vermediğinden bense sadece yazabilirim tabii
J..
ve 5 haftalık seferimizde gezmeye başlayalım mı Sevdiğim.. bakalım ruhsal hayatım nasılmış?..

19şubat Salı.. tektaştayız.. Evvel Zamanımın himayesinde büyümüş ve O’nun için kitap yazmış olan Rahmi Serin geldi... “her şeyi yazarak kaydedin, hatıralarınızı, ailenizin ve soyunuzun veya özel ferdi tanıdıklarınızın hayatlarını hemen yazmaya başlayın ,çünkü söz uçar kaybolur, velakin yazı kalır” dedi.... çok hoş hatıralarından bahsetti.. en kısa zamanda görüşelim dahi dedi..

21 şubat Perşembe.. bir tuhaflık var.. erkenden uyuyorum...gece.. ıslak, karanlık.. büyük  karanlık bir odadayım. duvardan duvara bilgisayarlar ve elektronik kablolar var.. ben hayretle “neden elektrikler yok!?” bakıyorum. cihazların çalıştığını anlatan mini kırmızı ışıklarla dolu odada şunları anlıyorum.... aslında elektrikler kesilmemiş ve üstelik internet yayını dahi var. lakin şimdilik bana özel yayın rölantiye(anladığım kelime bu) alınmış ve durdurulmuş.. oysaki yayın, o pc ve kabloların içinde olduğu gibi duruyordu; sadece onu şimdilik açıp, bakıp, okumam yasaktı.. beklemek lazım.. ve ıssız, karanlık, yağmurlu sokakta Efendimi birisiyle cebelleşirken görüyorum..Alicemgiz Üstadı Efendim sanki kendisiyle dövüşüyor ve hırsız kaçıyor..Alicemgiz Üstadım Efendim, o gölgesini yakalamak için ardı sıra karanlık ve ıslak yolda koşuyor..Efendimin peşinden gitmememi istediğini anlıyorum.. gideceği yerde beni istemiyor ve o bölgeyi bana yasaklıyorsun..((*ama bu sefer eski bekleyişlerim gibi acılı ve dayanılmaz özlemli-gözyaşılı değildi çok şükür..ormanlar kralı aslanların tüm orman hayvanlarına kral olmalarından murad, tüüm huylarını alıp verdiği duyu-his organlarına mevsimlik tohumlarını saçma döneminden dolayı idi belki de..bilmiyorum.. lakin bi şunu anladım ki Sevdiğim; kim ki bir aslanla birleşti,* onda dahi az buçuk aslanlık paye oldu.yanii şu sıra ortalık aslan avı için müsaitJ..velakinn..karadulun ağı yukarıdan herkesin üstüne salınmış bileJ..))

aklın ve maddenin gidebileceği
en son sınır..sıdretülmünteha
ve hayalimizin sonuna geldik…mavi renk sınırmış Sevdiğim.. maviden öteye gidemezmişim ve geri dönmem, aşağı inmem lazımmış.. uyanıyorum.. bir şey anlamıyorum. beni neden istemediğini, Senin neden kendinle mücadele ettiğini, kendi gölgenle savaşında ve kendinden kendi mananı çalmaya çalışmandaki sırrı ise hiiç çözemedim tabiii..

MAVİden öteye yol yokmuş
geri dönmeli..aşağı inmeli..derinlere..deriin mavilere
ve durmuş ,susmuş, halvet.. beklemiş
ego patlaması yaşayan güneş çarpmalarından korumak istemiş gölgeler gölgeleri
sular seller gibi gidip gidip dönmeli bir bir
bir bir giymeli gölgeler gölgelerini
üşüyen çıplak kalanı
giymeli yine kendinden olanı kendi eynine
ve kapatılmış ışıkları bir bir  uyandırmalı
ellerini yine ağacın bedeni-sütunu gövdesine koyduğunda
görmeli ve hissetmeli derinliktekileri
uyanmalı mart baharına ağacın köklerindeki gölgeler
uyanmalı yine ağacın en uzak uç doruklarına
uyanmalı
*Sevdiğim bu bölüme  geçen bir aylık süreç zarfında  dinlediğim sohbetlerden-yazılı kayıtlardan ve eski masallarımdan şimdilik konumuzla alakalı olup, hatırlayıp anlayabildiğim kadarıyla alıntılayacağım şeyleri kopyalayacağım.. sonra yapabilirsem, tümünü bir anlamla kendimce birleştirmek istiyorum..

Ömer Tuğrul İnançer
’in bir sohbetinde, cennetteki 4 ırmak hakkında hz Nakşi Ali Akkirmani şiirinden bir malumat..
“”gör nedir uçmak
(cennet) ve huri hem dahi  gılman ey yâr
kim seninle bilinir, o gayri ile etmez karar  ey yâr 

sen şunu düşün. Cennet, gılman nedir ?hem kendin, hem Allah.. yani seninle olan senin yarattıklarınla olmaz. çünkü cennet, huri, gılman yaratılmıştır ve mahluktur..ee sen yarin yani haliki Allah ile berabersin..o zaman sen halikin peşinde koşmak varken, neden mahlukun peşinde koşuyorsun?
hem buraku kasrı mana kevser ile tuba
ikisü rıdvanı cennet  dahi gayri ne var?
 bir de cennette 4 tane ırmak var diyorlar. o neymiş ?

hem nedir gör çar ırmak kim?
biri sudur anın,  biri hamru, biri süttür, biri baldır,
yokla var
“sen bunları öğrenmek istiyorsan git oraya(cennete ) var mı- yok mu gör “diyor..
hamır kafayı bulduran şaraptır(mayalaşıp, fermante olmuş içeçek).. meşrupsa tüm içeceklerin ortak adıdır..şurp içme fiilidir, suda buna dahildir.. 4 ırmak: su ırmağı, süt ırmağı, bal ırmağı ve şarap ırmağıdır..

sen gir ezel şehrine bak gör her biri bunlar nedir
itmeye pakin ebedde  cümlesi senden firar
sen gönül gözü sahipleri gibi  olup, seni mükellef kılan akılla bunları öğren ki, gittiğinde bunlar senden kaçmasın..

dinle imdi bu kelamı
gel özüne rasim ün
ilimde rüsuh payesine erişmeyenler başkaları hakkında hüküm vermesinler(ayet)..
rusüh sahibi olmak demek, ilimde müctehit olmak anlamındadır ve çok zor bir iştir..
eğer ilimde rasih-rusuh seviyesine çıkmış olsan bile
beni dinle.. çünkü bu çalışmayla elde edilen bir ilim değildir.. buna ilmü ledün derler.o yüzden beni dinle..

kim anı tevile çekti remz ile perverdigar

“işte Kur’andaki cennet tasvirleri de,  hadisi şeriflerdeki bütün ifadelerde hakiki maddeyi anlatmıyor..bunların hepsi remizdir.. evvela bunu anla” diyor..neymiş bu semboller

olmaya alim müellif şöyle bil kim zahida
veremez Kur’an a mana zahir olmaz bu işler
zahirde-görünüşte kalanlar, metne bağlı kalanlar Kur'ana mana veremezler .

istima et anı dinle, ideyim bir bir ayan(sana bir bir açıklayayım)
kalmasın puşide mana(mana örtülü kalmasın, ilim olsun aşikar)
bu gönül cennettir.. bu cenneti dolaşabilmek için Burak sahibi olmak lazımdır..nasıl Rasullullah  Buraka binerek gitti miraça..peki burak nedir? "bu gönül uçmak durur, bir aşkın olmuştur burak”..eğer Allah ve Rasulüne bir aşkın yoksa ,onlardan kaynaklanan velilere, alimlere, şehitlere  ,analara ,babalara, hocalara, mürşitlere muhabbetin yoksa, kısaca Yaratandan ötürü yaratılanı sevemediysen, hiç bir şeyi sen anlamazsın diyor..
aklını Tuba’ya benzet.. kökü yukarıda, dalları aşağıda efsanevi ağaç..yani sen ağaçların hiç köklerinden istifade etmezsin, hep dallarındaki meyvelerinden veya gölgesinden istifade edersin değil mi?. işte sembol cennette bu zahmet yok demektir-kökü yukarıda demek değildir yani. hep dahi rıdvan-rızvan ..rıza makamındakilerin varıp-gidecekleri cennetin ismidir..ayrı bir yer değildir..(rıza makamı=Allah'ın her verdiğine razı olmak halidir)..

hamra derler marifet
 
eğer Allah ve rasulünü  bilmek nimetine eriştiysen, öğretmek nimetine de  yükselebilirsen, işte öğretmenin sarhoşluğu ile o cenneteki hamr ırmağından içmiş olursun..yanii  eğitim- marifet kazandırmak, öğretmek, talim ettirmek ..hamır onun işaretidir..

süt ise ilmü ledündür dahii hilm
(yumuşaklık) ile asel
bal ırmağı yumuşaklıktır.. adam dövmek, tehdit almak dahi terbiye sisteminde yumuşaklıktır. kılıç kuşanan, ok atan, zırh giyen bir peygambere sahip olduğumuzu ve onun ümmeti olduğumuzu hatırlayalım..bu el dövmeye de yarar-okşamaya da yarar..bu ağız affettim demeye de yarar-idam edin demeye de yarar.. Hicretten sonra Rasulullah   kendisini sürekli hicveden ve bıktıran şiirler yazan Kaab bin Eşrefi  gıyabında idama mahkum etmiştir..ve kendisine en büyük fenalık yapan Ebu Süfyan’a ise bundan sonra fenalık yapmayacaksan tamam" diyor..
SÜT İLMÜ LEDÜNDÜR çünkü, sütün çok yan ürünü vardır. .kaymak, tereyağ, yoğurt, peynir çeşitleri, sayısız..ve bunların hepsi sütte gizlidir..ve işte İSLAMDA SÜT GİBİDİR.. sana yoğurt lazımsa yoğurt mayalarsın, kaynatır kestirir çökelek yaparsın ,peynir yaparsın.. işte ilmü ledünde böyledir, aslıdır..
 kim  akar cennete bunların durmayıp leylü nehar
 sonu gelmez ırmaklardır bunlar

pes dürur bu nazmi pakin arifane Nakşiya 
gayri  faş etme kerem kıl eyle gel mutlaka
daha söylenecek çok şey var amma tasavvufta bir kaide daha var malumâliniz..süt çocuğuna bulgur pilavı yedirilmez..ne zaman dişi çıkar, çiğneme-hazmetme kabiliyeti gelişir o zaman her çeşit yiyecek ve sopalı et de verirsin…
****
*Sevdiğim yukarıdaki  sohbetten ben masala uygun 4 rakamlı bu mevzuyu alıntıladım ve başka sohbetlerden, yazılı net bilgilerinden, araştırdığım eski masallarımdaki  4 rakamı ile şeylerle 4 unsur “
  “bunları birleştireceğim şimdi bak..


“İbrâhîm Rabbine: «–Ey Rabbim, ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster!» demişti. Rabbi O'na: «–Yoksa inanmadın mı?» buyurdu. İbrâhîm: «–Hayır! İnandım, fakat kalbi­min mutmain olması için (görmek istedim.) » dedi. Bunun üzerine Allâh Teâlâ: «–Öyleyse dört tane kuş yakala, onları kendine alıştır, sonra (onları kesip parçala), her dağın başına onlar­dan bir parça koy! Sonra da onları kendine çağır; (bak nasıl) koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allâh Azîz'dir, Hakîm'dir.» buyurdu.” (el-Bakara, 260)



DEVRAN ETMEK..ANASIRRI ERBAA..4 ANA UNSUR..HAVA ,ATEŞ, SU,TOPRAK.. CEMADAT,NEBADAT,HAYVANAT,İNSAN.. MADDE-KÜTLE-ENERJİ= en-boy-derinlik-yükseklik…MELEKÜT ALEMİ-MÜLK ALEMİ.. Kadim tarih boyunca ŞEYLER-EŞYA yı değişik yönlerden seyrü sülük ettirmede TEFEKKÜR SANATINDAN DERLEMELER...

*
Maveraünnehir” şeklinde ifade edilen bölge CENNETTEKİ 2 IRMAKTAN  Amu Derya (Ceyhun, Oxus) ile Sır Derya (Seyhun) arasındaki bölgedir.(alıntı)
*
Ey Ademoğlu ! Dört Ölümü tatmadıkça amelin asla temizlenmez, Kızıl ölüm, Sarı Ölüm,Kara Ölüm ve Beyaz Ölüm,
Kızıl Ölüm, Zulme ve insanların azarına tahammül etmektir,
Sarı Ölüm, Açlık ve zorluktur,
Kara Ölüm, nefse ve şehvani duygulara karşı koymaktır,
Beyaz Ölüm ise inziva ve yalnızlıktır.(alıntı-İmam Ali rivayeti ile)
****
marduk ve LETAİFLERİ
.. ve( horusRA =İnsan-ı Kamil )TEPESİNDE BİR HOROZ  OLAN RÜZGAR GÜLÜNÜN ASLI ESASI : Horus’un 4 oğlu  demektir ve Horus'un=İnsan-ı Kamilin 4 yüzü,4 yönü ve 4 koruyucu ruhu  anlamında idi.....

(aynısı 4 yüz vechesi, daha eski bir tarih olan
  Sümer tanrısı MARDUK ta da var tabii ki ve MARDUK’UN TASVİR BEDENİ MADDE DEĞİLDİR..henüz maddeleşmemiş -ŞEFFAF- İÇİNDEN DEĞİRMEN çarkı DEVİRLERİ -YILDIZLAR GÖZÜKÜYOR. altında; kendisini denizin üstünde sal yapıp, tahtını kurup taşıttığı, savaşarak yendiği, deniz ejder yılanı TİAMAT CANAVARI var.. GENETİK SOYU-HAYATI-DNA sı, geleceği.onu maddeleştirecek taşıcı yapı yanii. hatırlıyoruz.)


*Dört unsuru ve onu ihata eden ruhun tam olduğu şeylere (Cisim) denir.Bu cismi tamamladıktan sonra (Can) oldu, yani ( İnsan) oldu. İnsanda hem dört unsur, hem de ruh bütün kemali ile mevcuttur. Dört unsurdan daha az unsurların birleşmesinden (Cin) meydana gelir. Dört unsurun ruhla birleşmesinden, ki tam kemâldır, (Can), yani ( İnsan) meydana gelir.
Şu halde madde-i aşk dediğimiz şeyin ayrıca bir vücudu yoktur. Nurdan dağılarak yine nura gitmek için görünen o şu'leler madde-i aşk olmuştur.
Mecscid-i Aksâ demek te secdenin nihayeti demektir ki, insanların birbirine hizmet etmesidir, farka gelmektir.

hor-us-ra
insan-ı kamil
tüm belalarımıza feda-i merd
paratoner varlık
4 unsurlu rüzgar gülü-nefesi varoluş çarkı= 8 li sistemi ve zıttıyla  sayısız aleme de kinayedir.
Eski Mısır’da 4 lü sistem ve koruyucu 4 ruhu..
1.GÜNEY-İmseti=İNSAN yüzü,  İsis tarafından korunuyordu…
2.KUZEY-Hapi =MAYMUN yüzü, korumak Neftis’in göreviydi.
3.DOĞU- Çakal Daumutef =KÖPEK yüzü Neith’in,
4.BATI-Kebehsenuef,ATMACA-ŞAHİN yüzü Serket’in koruması altındaydılar…

Keldanilerce de insan ırkını koruyup himaye eden dört cinse şunlardır.
1-Sad-Alap ya da Kirub İnsan yüzlü bir boğa ile temsil edilirdi.
2-Lamaş veya Nigal İnsan kafalı bir aslan (sfenks) ile temsil edilirdi.
3-Ustar Tamamen insana benzerdi.
4-Nattig Kartal başı ile temsil edilirdi.

Şimdi gelelim KÂBE ye..bu MADDENİN YERYÜZÜNDEKİ İLK TEZAHÜRÜ OLAN KÜP şeklindeki yapının 4 köşesi de ayrı bir isimle anılırmış.. Doğu köşesine"Hacerü'l-Esved" veya "Şarki", kuzey köşesine "Irakî" , batı köşesine "Şâmî" ve güney köşesine "Yemânî" denirmiş.. 


Şimdi,bu kültürün Tevrat’a yansımasını görelim;Hez.1: 10 “Her yaratığın dört yüzü vardı: Önde dördünün yüzü insan yüzüne,  sağda dördünün aslan yüzüne, solda dördünün öküz yüzüne, arkada dördünün kartal  yüzüne benzer bir yüzü vardı.”

Kur’an -Zariyat Suresi;
56. “Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri/benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım.”
57. “Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni yedirip doyurmalarını da istemiyorum.”

Kur’an-Rahman Suresi;
14- Allah insanı yanmış kerpiç gibi kuru bir çamurdan yarattı.
15- Cinlerin yaratılışı da yalın bir alevdendir.

*bizim Peygamberimizde diğer hiçbir peygambere verilmemiş bir özel yetki vardır..O hem insanların,hemde cinlerin peygamberiydi.. ve bundan dolayı da lakabı RASULÜSSAKALEYN di.. daha evvelden insana insan, cinlere de cin cinsinden nebi gönderilirmiş.. işte tevhid dinini ismi ile mühürleyen Efendimizin, bugünde yaşayan ,varisi  velayetle makamında işleri gören nadir zevatı da aynı bu şekilde  hükmü yürütmektedirler..

4 mürşid..
4 temel..4 sütun..4 direk: doğudan, batıdan, kuzey ve güneyden sorumlu 4 evtad -direk gerçek tasarruf ehli mürşidlerdir..4 unsur..bunlar 300 lerden seçilmiş 4 temel vedetlerdir..normal veli değildir bunlar.

ŞERİAT,TARİKAT,HAKİKAT,MARİFET
Anâsır-ı çehârgâne: Dört unsur. Madde âleminin temel unsurları olan ateş, hava, toprak, su. Sûfiler nefsin dört mertebesini dört unsura benzetirler.
Nefs-i emmâre ateşe, nefs-i levvâme havaya, nefs-i mülhime suya, nefs-i mutmainne toprağa benzetilir. Bunlardan her biri için on özellik belirlenmiştir ve böylece kırk sayısına ulaşılır. Tasavvuf ehlinin yaptığı birçok açıklama ve yorum dört unsur nazariyesine dayanır.
Nâr u bâd u âbu hâkin gel haber ver aslını
Kim bunların her birini emre ferman eyleyen(Niyazî Mısrî)

HAVA..Havâ ki, bir zümre-i melâikenin varlığıdır ve bunlar da kuvvetullahtır. Havânın melekûtu Cebrâil aleyhisselâmdır. RAHMAN-Cebrail-Muhammed aleyhisselam

SU..Unsur-ı mâ: Bu da bir alay melâikeden bir araya gelmiştir. Bunların melekûtu da Mikâil aleyhisselâmdır.
RAHİM-Mikail-İsa aleyhisselam=mülk alemi

TOPRAK..Unsur-ı türâb, Bunda neler mahfûz olduğunu, neler zuhûra geldiğini mümin de münkir de görmektedir. İşte kuvvet ve kudretullahtan ibaret olan bu melek varlığının melekûtu da İsrâfil aleyhiselâmdır.
KERİM-İsrafil-Musa aleyhisselam

ATEŞ..Unsur-ı nâr: Azrâil aleyhisselâmdır.Fakat, şu anasır-ı erbâa dediğimiz aslında tek bir unsurdan mürekkeptir..
VEDÜD-Azrail-İbrahim aleyhisselam..
****
Bunların esası-her şeyin hakikati, Muhammedi nuru maya olduğundan dolayı da, Muhammedi olabilen içinde tüüüm bu seyrü sülük nihayetlendiğinde - TEVHİD OLDUĞUNDA ana sırrı erbaası şu  sınırsız anlamlı lezzetlerden bir manaya devreyler..

Hz. Muhammed'in (Kalb)inin misâli sureti (israfil)dir. (Kulak) her şeyi duyduğu için (isrâfil)dir.
Hz. Muhammed'in (Vehm)inin misâli sureti (Azrail)dir. (Dil) her şeyi tattığı için (Azrail)dir.
Hz. Muhammed'in (Aklı)nın misâll sureti (Cebrail)dir. (Akıl) her şeyi bildiği için (Cebrâil)dir.
Hz. Muhammed'in (Himmet)inin misâli sureti (Mikail)dir. (Göz) her şeyi gördüğü için (Mikâil)dir.
Bu sebeple de bu dört Meleğe (Kirâmen Kâtibin )de derler.

******
cumartesi..tektaş..İzmit taifesi..burhan..ateş.gül..inanılmaz..bana göre değil...meşrebime ters ..
21 şubat Perşembe
akşamı beldemize Mustafa Tatcı hoca geldi.. bize Yunus Emre hz ve halveti anlattı.. 4o günlük halvetin çoğunda insan sürekli hayvani huylarının suretlerini görürmüş..her gün bunları efendisine rapor eder ve o himmet altında dahi bu hayvani tabiatlarını tek tek insan etmek için cehd edermiş..2 saatlik sohbet halvet bahsi için çok yetersizdi ve inşallah halvetin sonuçlarını da ileride dinleyebileceğiz.. 

22 şubat Cuma..uyumadan andan kısa anda..kapkaranlık bir yere elimi koyup çekiyorum ve karanlığın üstünden bembeyaz parça parça lemalar (içimden şimdi yazarken lema demek geldi nedense, yoksa anlamını bilmiyorum SevdiğimJ) fışkırıp dışarı taşıyor..

 öğleden sonra doktordayım.. gözlerim allerji olmuş (RA’NIN GÖZÜ tedrisatı gören bir veled için ne traji komik ahh!).. gözlük takmayı artık sevmem gerekmiş ve hiç çıkartmamalıymışım ve gözlüksüz bir hayatı o bana veremezmiş.. bunu kimden isteyeceğimi biliyormuşum değil mi
J?..dr um öyle dedi..tabii yine ayakkabı meselesiJ..(*Sana çok komik bir şey itiraf edebilir miyim Sevdiğim.. benim bu hafta gerçekten ayağım bir numara küçüldü.. sordum, olabilirmiş.  artık 38 im..keşke yaşımda gençleşebilseydi ve bedenimdeJ)..

27 şubat Çarşamba..*bugün entersesan bişeyler oldu..tüm bunları ben mi kendime yapıyordum yine aklım karıştı.. eğer ben yapıyorsam neden istediğim zaman tüüm uğraşılarıma rağmen bu tür bişeyi bir defacık dahi yaşıyamıyorum peki.. tamda tefekkürümde hazlar, lezzetler, zevkler bahsine dalmışken bunun zirvesine çıkıp ,mühürleyip, onaylayıp, yasaklayıp bir kenara bırakmakta neyin nesi?!! Hiç çözemedim inan..karmakarışıkım yine.. keşke bunu anlatabileceğim Sen, benim gibi olup, bana gelip bunu anlatsaydın..a acaip ve süperdi..teşekkürler..


28 şubat Perşembe..
Ekrem Demirli hoca beldemize geldi.. şeriat, tarikat ,marifet ve hakikatin 4 kapısından - şeriatın dahi 10 kapısı olduğunu ve dahi Hacı Bektaşi Veli’de ise bu 10 kapıyı geçebilecek adamın çook zor bulunabileceğini söyledi.. ve toprak ubidiyet-kulluk makamıymış biliyor muydun Sevdiğim.. hiçlik yani..hııımm..hiçiz hiiiç..toprak heykel yıkılmış ve toz olup arşın üzerine savrulmuş. baki kalansa veçhi yar imiş (*burada her daim içimizi derin deeriin çekiyoruz)..


1 mart Cuma.. gözlerimde aydınlık..ve dalga dalga yaklaşan şeyler. .çook yüksekteki beyaz zeminli bir boşluk kubbenin içinde, dairevi sarmal ,üst üste dizilmiş 0’ dan 9 ‘a dek kocaman  siyah rakamlar var.. aslında onlar çok zevkli şeyler.. ama anlamını çook merak edip bu rakamlar neyi yazıyor görmek istediğim halde öğrenemedim Sevdiğim.. BU RAKAMSAL KUBBE şekli acaip hazzal bir şeydi.. ve şunu anladım ki, bir şeyin idrakinde yükselinebilecek en üst cennet bu hazdı ve daha üsttü ise yoktu.. ama belki de bilmediğimiz ve çoook nadir kişilerin erişip yükselip, illa bir sultan güçle aşıp geçip yükselebileceği bu hazzın çooook daha bitimsiz doruk dereceleri vardı ki, bu anlam ve lezzetler henüz bizlere çooook amma çok uzaktı..


tabii ki Sevdiğim, şimdi şuan bunu yazarken, kaç sene evvel yine böyle sanırım bir bahar mevsiminde deneyimlediğimiz o karanlık kudretin inanılmaz enerjisini nedense hatırladım..o neydi öyle Ya Rabbim!!..o neydi öyle!?..tek bir anın, tek bir dokunuş hissine dahi, bu bizim tensel bedenlerimiz asla ve kat’a dayanamazdı..o ne acaip bişeydi!…hani ellerimi uzatmış ve o dokunuş hissini hissettiğimde ise, hazzın dayanılmaz acısıyla  sandalyede iki büklüm kıvrılmış ve mahvolmuştum.. tekrar doğrulup yine denemek istemiş ve ellerimi yine uzatmış ve yine aynı acıyla iki büklüm olmuştum.. benim karanlık enerjik –anti madde=gerçek madde Sevgilimcim..Senden çook ama çok korksam da, Seni gittikçe daha çok merak edip daha çok seviyorum.bir gün nasıl bir şey olduğunu görebilmeyi çok istiyorum tabii..

ve cennetteki bakir-e lerin ise bunu anlattığını da şimdi anladım..çünkü biz bu dünyadaki insanlar için, bir yiyeceği ilk an tattığımızda ki ve ilk an kokladığımızdaki hisler diğer süreçte hatırlanıp bilinmeyip , diğer süreçlerimizde hep aynı o ilk tad, ilk koku ile işi idare ediyormuşuz diye okumuştum.. oysaki cennetin dereceleri sanki bu hazlardı.. bu  duyu merkezlerimizdeki, bu dünya yaşamında kullanamadığımız her anın aynı o ilk bakışın tesiri, ilk  tadın lezzeti , ilk kokunun çarpıcı etkisi, ilk dokunuşun süreklilik  hissi bakirlik ve bakireliklerdi.. ve kişiden tevellüt eden her iyi amel aslında o kişinin HURlarıydı ve efendisine secde ile mükellefti ve onun tek bir amacı vardı efendisinde fena.. buda kişin işlediği güzel amellerinin cennetinde süreceği zevkü sefanın, yine kendi idraki-kendi dayanabileceği haz, lezzetsel potansiyelleriydi.. işte o yüzden de dervişlik 7 imbikten geçmiş, süzülmüş hisleri olan kişide demekti.. bu tatları bir defa alan, bu kokuları  bir defa koklayan artık dünyevi hiçbir şeyle iflah olamazdı.. o artık her daim yeni hurlar peşinde koşacak, yürüyecek, arayacaktı…tıpkı onu bir vakitler aradıkları ve kendi lezzetleri, kendi renkleri, kendi kokularıyla onu boyadıkları gibi.. oda artık bir arayıcı olmuştu ve avlamak çok hazsaldı..değil mi SevdiğimJ?!!muzurun ben.. kıskançlıktan geberiyorum..


Aşık,Maşuk ve RAkib arasında 3 'lü oyun
Akşam.. dayanamadım ve sütunsal suallerim için, bana bunu anlatabilecek tanıdığım tek kişi olduğuna inandığım Kılıç Hocaya bana yardım eder mi diye mail yazdım..keşke Sen beni kendinden o kadar uzaaaakta tutmasaydın ..O’na  bunu sorduğum için anında çok pişman olup, utanca düştüm.. üzgünüm. özür diliyorum.. sütun soruma hiç kimsenin yanıt veremeyeceğini aslında biliyorum.. Sen izin vermedikçe  bana hiç kimse yardım edemezdi ve zaten bende normal kişiler gibi bir şey öğrenebilme potansiyeline sahipte değilim işin garibi.. birazdan yatsı salatındayım ve kuud..ellerim dizlerimin üzerindeyken yine Sen.. ve ellerimi yukarıya doğru çevirmem lazım.. kalbimle Seni hissediyorum..II sütunu anlatıyorsun.. ağlıyorum.. inanayım mı? söz veren kim, ben mi Sen mi?..ve var la yok arasında belki de yok olmayı daha çok seviyorum.. yani kaybolmayı-gayb olmayı. diyorsun ki:” her şeyi gören gözün ardı var ya hani, söz.. seni oraya götüreceğim ve var olduğuna inanacaksın, söz..beraber gideceğiz.. birlikte”..
((*Salattan çıkıyorum.. ağlıyorum.. beynim bana ne oyunlar oynuyor, aklım nerde?!!acaba delirmeyeceğim için aldığım söz yalan mı?!!..nerdesiinn!!??))


2 mart Cuma.. diyetisyenimdeyim..artık diyet yok.. serbest riyazata ise devam..dr benim diyet serüvenim için artık ücret istemediğini bunun yerine o geçen süredeki diyetsel öykülerimi tam rapor halinde ona anlatmamı istiyor..yani Sevdiğim ben galiba gittikçe ödemem gereken tüm maddi bedellerim yerine bir masal anlatacağım değil mi? aynı şehriYAR ile şehRA zat’ın binbirgece masalları ve yıllar içinde olan ne idim, ne oldum, ne olacağım çocukları gibiyiz bence.. BEN GALİBA SENİ ÇOK ÖZLEDİM Kİ BURNUMUN DİREĞİ SIZLAYIP,GÖZLERİM AĞLAMAK İSTİYOR…Seni seviyorum..
 
cumartesi akşam tektaş.. Şahinler hoca gelmiş.. yeni sezon için Kur’anda geçen tüm ağaç sembollerini anlatan bir kitap yazıyormuş..

4 mart pazartesi..
sütunlarla alakalı anormal ve konuşulması bile bence yasak pek çok  sorularıma 4 gün sonra nihayet Kılıç Hocadan olumsuz cevap geldi..  ve anladım ki doğru iz üzerindeyim Sevdiğim.. çok mutlu oldum.. gece..sağ gözümden beyaz zeminde siyah la kontürlenmiş bir nokta  daire gittikçe büyüyerek yaklaştı yaklaştı..çok aydınlık ve netti.. sabaha karşı çook tuhaf bir rüya.. tehlikeli adamlar var ve AHSEN isimli birisi hakkında gizemli şeyler öğreneceğim galiba, bilmiyorum…”yarın  bekliyorum.. burada olacaksın” diyen tehlikeli adam kim peki? gözlerimi açıyorum sabah salatı vakti..

“Sevdiğim..öğrendim ki bir hafta evveli Kılıç hoca tv de manevi otorite -maddi siyaset adamları hakkında bir sohbet yapmış..izledim tabii ve istediğim anlamı orada buldum işin garibi.. ama bunu ve  ertesi günü aniden tektaşa gelen İçinden Hızır Geçen Adamın bu mevzuda söylediklerini bir dahaki sütunsal masalım için muhafaza ediyorum..bana yardım et lütfen..”

8 mart Cuma.. memlekete doğru bir küçük kardeşimle yoldayız..aaa şehre yaklaşırken bir doğan, daha sonra şehrin girişine yakın da yol kenarına dizilmiş üç tane olmak üzere 4 doğan kuşu gördük.. o, bunların çok güzel bir işaret olduğunu söyledi ama ben henüz bilmiyorum.. yatsı namazı için camideyiz.. Çiftçi hoca türbe kapısını açtırıyor.. içerideyiz.. insanların ve cinlerin- mürşidissakaleyni olan hz.Şeyh Şabani Veli.. kendimi her daim bu memleketteyken O’nun şımarığı gibi hissediyorum nedense.. eskiden Sen beni yerden yere vurup üzerken, bazen Seni O’na şikayet ederdim.. ama en çok da aşkımı ağlaya –güle anlatır ,görmediğim  dostuma dert yanardım..

Köydeki evdeyiz..sabah çok hoş-Senli bir rüya ile uyanıyorum ama anlatmam..sadece yazdıklarımın Seni ne kadar mutlu ettiğini ve uyuyarak saklandığım için şimdi beni aradığın halde bulamadığını söyleyebilirim..ve ilginç bir şey yaşadım üstelik..yani Sen aradığın beni bulamasan da ben Seni odamda buldumJ..bulduruldum ….

akrabalarımın yol kenarına dizilmiş kabirlerini ziyaret ediyorum..Babannemdeyim..ER RAHMAN okuyorum.. başımın üstünde-alçaktan korkunç bir ses duyup gözlerimi yukarı çeviriyorum..aaa.hiç bir şey yok..ürperiyorum..birden iki doğan kuşu geri dönüp yine geldikleri yöne gözden kayboluyorlar.. gülümsüyorum..akşam Nevzat Amcam geliyor..ona soruyorum.. doğan kuşu çok nadir görünürmüş burada ve bu mevsim olurlarmış..bu köy yüksekte olduğundan yumurtalarını bırakmaya geliyorlarmış..
Kardeşim akşamleyim Ömer Hayyam’ın kitabından bir rubai seçmem için “bir numara söyle” diyor.. söylediğim rakamların şiiri bak ne çıktı Sevdiğim ki, bu 3 işaretin bir anahtarıydı değil mi?..teşekkür ediyorum.. Seni seviyorum.

Ey ruh nihayet aklın var,akılla vasıflanmışsın,
arif olda buyruk tut, doğru yolu ara..
akdoğan gibi, durağın padişahın eliyken,
baykuş gibi viraneyi ne yapacaksın..
Ömer Hayyam..

10 mart  ..evdeyiz..
12 mart Salı..  bacaklarım berbat..ortadoğulu dr..bana bir sayı söyle diyor aniden..çocuk geçen kubbe içinde gördüğü rakamları söylüyor..o gülüyor:”evvet..doğru söyledin ,başka rakam yok zaten, hepsi o kadar..o anlamı şimdi sana anlatamam, daha sonra” diyor ve sırtında 9 noktaya işlem yapıyor ki bu en son sınırmış.. sembolleri bil ve ona göre temkinli ol..onları kötüye yoranlara da ..onları doğru kullan diye de ekliyor..


15 mart Cuma..  bu gece inanılmazdı..  3:30 da uyandırıldım.. ibadetlerim.. ve içimden ilk defa küçük yeşil devr kitabımı okumak geldi..uyudum..selamlı rehber ve asitane efendisi birlermiş.. onları bir göremeyenler bana soru soru soruyor.. bende asitane sahibinin bana göstererek anlattığını onlara aktarıyorum.. biz bir çorbayız. çorbanın hangi malzemesini ayırabilirsiniz ki. .bizi bir görüp tevhid edemeyen yolu nasıl ilerleyebilir  diyor..uyanınca Selamlı rehberi arıyor anlatıyorum..çook seviniyor..o gördüğüm  tek odalı, tahtalarının içinden deniz gözüken mekan ise oranın 400 sene evvelki hali imiş.. sonradan öğrendim ki Sevdiğim, uzun vakittir ilk defa bu kadar güzel bir rüya gelmiş ..inşallah kendim içinde bir gün güzel şeyler görebilirim ha ne dersin!..


16 mart cumartesi.. bir yerdeyiz..annem dikdörtgen cam bir akvaryum şeklindeki kovaya su koyuyor.. galiba içtim..aaa..suyun içine şimdi bakıyorum..dibinde bir karaltı büyüyor, büyüyor, hızla büyüyor..kesecik içindeki kurtçuklar, annemin eskiden anlattığı köy efsanesi cemreyi bana anlatıyor..ve onlar sürü halinde balık yılanına dönüşüyorlar.. içlerinden biri ise pespembe şeffaf ,sevimli ve zeki bir tuhaf balık şeklinde büyüyor..onu kucağıma alıyorum galiba ..hatırlamıyorum..ama diğerleri tehlikeli ebata ve siyahlığa  gelip akvaryuma sığmayınca ve biri korkunç derecede irileşince  onlardan çok korkuyorum..onları pencereden aşağıdaki bahçenin toprağına atmalarını ,böylece susuz kalıp toprakta öleceklerini söylüyorum.. işte böyle dehşetle, korkmuş bir haldeyken, gözlerim yarı uyanık halde şu anlamı anlıyor ve ferahlayarak gözlerimi açıyorum Sevdiğim..anlamı ise şu ”suya cemre düştü ve bahar geldi”.. (öyle korktum ki,  bu anlamı göz kapaklarımın içinde anlayana dek asla rüyamdan çıkmadım Sevdiğim, ne tuhaf değil mi)..
şah-ı merAN..GENETİK..dna
kendinden olup kendini boynuzlama
OKLAŞMA-ilim verme

20. Bunun üzerine Musa onu hemen yere attı. Bir de ne görsün; o, hızla kıvrılıp kayan bir yılan olmuş! ..
*Hayye” kelimesi tür adı olup küçük büyük, erkek dişi, bütün yılanlar için kullanılır. “Su'bân” ve “cân” kelimeleri arasında ise farklar vardır. “Su'bân” yılanların büyüğü; “cân” da incesi ve küçüğüdür. Şu halde Musa’nın asası yılan haline gelirken ince bir yılan biçiminde değişmeye başlamış, sonra irileşip cüssesi büyümüş ve su'bân haline dönüşmüştür. Bu yüzden cân kelimesi ile asanın yılana dönüşmüş ilk hali, su'bân ile de son hali kastedilmiştir. Demek ki bu yılan su'bân görüntüsünde ve cân süratinde idi. / alıntı”

bugün naneyle muhteşem oz filmine gittik.. baştan sona semboldü ve tüm dünyayı eski mısır dini üzerine sürekli insiye edilen yeni tür masonların yönettiğini acıyla bir defa daha şahit oldum..neden islam alemi bu derece cahil, bu derece aptal, bu derece kukla olmayı seçmişti bir türlü anlayamadım Sevdiğim.. milletleri bırak, devletler kuklaydı ve onların elinde hepimiz oyuncak olmuştuk..bizi, sadece ne dilerlerse- İSTEDİKLERİ VE İŞARET ETTİKLERİ ŞIKKI TIKLAMAK üzere formatlıyorlar gibi değil mi?.. ama bence yanılıyorlar..hem de öyle bir oyunun içine kendilerini hapsetmeye doğru gidiyorlar ki, oyun biterken onlar dahi bu işe şaşacaklar bense Senin boynuna gömüleceğim ve öylece kalacağımJ..ve teşekkürler..bugün yazmadığım sürecin 30.günü..ve bir aydır ilk yazdığım masal pasaj NOTLARIM bunlardı ki  araştırdığım konuyu okurken istemsiz olarak aniden yazmaya başladımJ..Seni seviyorum..


KADİM GENETİK İLMİ
17 mart Pazar. Güngör Teyzeyi görüyorum. bir mutfaktayız..iki tane büyük ebatlı krem renkli yemek masasından birini ve başka iki şeyini bana miras bırakmış..sonra bir konferansta tanıştırıp birbirlerine emanet ettiğim ve yeni evlenen Fatma Kübra ile Ömer’i görüyorum.. Kübra’nın ilimde nasıl yükseldiğini seyrediyorum.. çok gurur verici..maşallah.. uyanınca Güngör Teyzeyi arıyorum..dün gece İstanbul’a çok kısa süreliğine gelmiş..Salı bekliyorum diyor..

19 mart Salı…
bir köpek var..idrarını yapıyor..sonra içinden  döl kesesini dışarı  fırlatarak çıkartıp, atıyor..bu işlemi bekleyen kardeşim keseyi hemen alıp, bir poşete koyup ,onu benim çantama bırakıyor.. ben sadece seyrediyorum..sonra nazik Derman çiftini görüyorum..benim koskocaman, bembeyaz, tertemiz yatağımın ölçüsünü alıyorlar..kendi özel tasarımlarından yenisini yapacaklarmış nedense..(Sevdiğim, yeni masalım için emmarenin de dibine indirildim değil mi?.. ya huu..ben nasıl bu kadar aşağı alemden yükselebileceğim ki!..halime bak!.. tüm hayvanlarım yine uyandı.. kendimden nefret edemem çünkü onların hepsi de benim huylarım, tabiatım…)

((*KITMİR..eski zaman ağırlık ölçülerinden birinin adıdır. miskalin dörtte birine denk, dörde ayrılan dengin her birine kırat, yine dörde ayrılan kıratın her bir kısmına buğday, bir daha dörde ayrılan buğdayın her birine fitil, ikiye ayrılan fitilin her birine nakir, yine ikiye ayrılan nakirin her birine kıtmir, yine ikiye bölünen kıtmirin her birine zerre denir. miskal mi ne? o da orta büyüklükteki yüz adet arpa demek...ya da 4.5 gram. varın gerisini siz hesaplayın. ALINTI))

Bu öğlen  Fatih’te Güngör teyzedeyim..o, geçen yaz dr hatası yüzünden aylarca ölümle savaştı.. ve o dr pek çok kişinin hayatını mahvetmeye halen devam ediyormuş ne yazık ki....her zamanki gibi ilk sorusu, bir vakitler hayatımın bir dönemi için bana aracılık ettiğinden, ona "ahh!" edip etmediğim.. bir defa bile aklıma gelmedi diyorum tekrar.. ben kendim seçtim, kendim çektim.. kader .bu arada çok çirkin yeni bir aldatılış hikayemi duyuyorum.. Ya Rabbim bu nasıl bir çirkinlik böyle.. neyse ki geçmişte kaldı..çook uzak bir geçmişte.. evde hiçbir şey yok.. gidip biraz alışveriş yapıyorum..aa..bir balıkçı.. alıyorum..az sonra sofra hazır..”alt kattaki komşum Ayşe’yi de çağırayım mı?” diyor.. tamam diyorum.. birazdan yemek yerken sohbet ediyoruz..o Evvel Zamanımın efendisi Ali Haydar Hz.nin torunun çocuğu değil miymiş meğerse.. Ya Rabbim bana ne oluyor.. ağlıyorum.. onun gözleri mercek gibi ve mürşid gözü gibi kadim bakıyor..ona “sizin gözlerinizde o mana var” diyorum ki birden bişey oluyor Sevdiğim.. gözlerim kontrolden çıkıyor ve ona bişey yapıyor..bir an.bunun adı projekte etmekmiş ki, o an anladım.. onun gözünü vakumlamak misaliydi ve celalin çok şiddetlisiydi galiba.. bunu yapan kim peki?.. neyse..o anlatıyor..onların bir mekanları varmış.. oraya davet ediliyorum..ve padişaha huzur hocalığı yaparken, hz.Zatına, haremden hediye edilmiş, zırh içine giyilen bir gömlek de onlardaymış..hıım..”onu gösterirseniz gelmek isterim” diyorum aniden..”tamam..çalışacağım” diyor..

Üstümde inanılmaz bir celali ağırlık var.. sinirden ölebilirim.. hiç bir kimseye tahammülüm yok.. kendimden dahi kaçıp yalnız kalmak istiyorum ama kendimle de çok kalabalıkım.. kendimden kurtulamıyorum.. ve gözlerim böyleyken kimseyle görüşmek istemiyorum..

20 mart Çarşamba
..bu gece Kabe Tarihine başladım.. ilk hayalim.. Kabedeyim..sabiiler gibi bembeyaz giyinmişim.. kefene benziyor..ve üstelik bu dokuma el yapımı ve mumya sargı bezi gibi kadim.... kadim bir uygarlık evinde, duvara oyulmuş bir mezar- raf yatakta kundakta bir bebek uyuyor ve o bembeyaz. .bir fosforlu yeşil ejder kertenkelesi  gelip, o bebeği alıp, üst  bir yatak oyuğu rafa çıkıp, bebeğe mutlulukla sımsıkı  sarılıp uyuyorlar.. ondan korktuğum için aynı sabiiler gibi bembeyaz hac giysili –değişik ağbim, o bebeği  benim isteğim üzere ondan alıp, yerine yatırıyor.. ikisi de huzurla uyumaya devam ediyorlar..rahatlıyorum…(Sevdiğim..nefsim ne halde değil mi?üzgünümm..)

ehli beyt=varlık çarkı sistemi
HU-NEFES

21 mart Perşembe..
NEVRUZ..Kabe Tarihini ikinci okuyuşum..bir kağıt gözüküyor.. değişik renkte resimlerle içleri dolu olarak karelere bölünmüş.. her kare yakınlaşıp film gibi canlanıyor .. Hüseyin Salahi beylerdeyiz..meşkhanesine dairevi oturmak üzere bizi davet ediyor.. kağıdın bir karesinde ise başından aşağı yeşil giysili biri var ve karşısında  oturan bir masal veledi. YAKINLAŞIYOR.. Hz. Hüseyn’ den ilim almak ne demek Sevdiğim?!.. ve birden iki tane,  maddesi olmayan, sadece latif fosforlu ışıktan iki tesbih iç içe parlıyor.. biri yeşil ,diğeri ise turuncu-altın sarısı renkli.. çok güzeller..

22 mart Cuma..kaç gündür üzerimdeki dayanılmaz ağırlık  ve gözlerimden her yanımı saran asabiyet beni çok yıpratıyor.. ya o gün ben o hanıma bir zarar verdiysem..ne olduğunu bile bilmiyorum ki Sevdiğim.. gözlerim beni dinlemiyor..aaa..bir telefon.. Ayşe..cumamı tebrik ediyor ve öğleden sonra mekanlarına gelebilir miyim soruyor..bugün uygun değilim..haftaya sözleşiyoruz..ve merakım için soruyorum..”sizde hz Hüseyn’ le alakalı bir bilgi var mı?” diyorum..”var”diyor ve devam ediyor:”onu geçende kızıma ev ödevi vermişlerdi bende merak edip Fuzuli’den okudum ve sohbetlerde paylaştım..ve başlarına gelene çok üzülüp utandım.. çok etkilendim . . hz Hasan söz ve şiirde mahirmiş. .ama hz Hüseyin ise ümmetin günahlarına şehadeti ile  fedai  olarak bu sırra da sahipmişdiyor.. Sevdiğim canım daha bir yanıyor..peki diyor çocuk” o gün size bir şey oldu mu, etkilendiğiniz nedir?”Ayşe: “benim üzerimde ne zamandır yaşadıklarımın verdiği dayanılmaz ağırlık ve rahatsızlık vardı. çok kötüydüm..eve gelince birden neşelendim..tüm o ağırlık üzerimden kalktı, hatta hatırlayamadım bile ..kaç gündür çok hafif ve çok mutluyum” diyor..

Sevdiğim.. gözlerim en azından zarar vermemiş değil mi. çok şükür..ama ben kaç gündür ağır asabiyetten ölüyorum yahuu..ve etrafımdaki bazı kişilerin bana neler yaptığını ve neden beni onlardan hala korumadığını ise çözemiyorum.. neden?!! akşam..tuzlu sulu küvet ve uyku..

23 mart cumartesi..Sevdiğim  bu gece sabaha dek masalımı yazmış ve gözlerimin tam da projekte kısmını yazarken ise pc ye bişey olmuştu..uzun süre makine açılmadı ve güncellemelerini bitirdiğinde yazdıklarım yoktuJ..GÜLMEEE.. Sabah salatı.. bir şey ..güldüm.. inanayım mı?(insanın kanatları olsa gelir ve sevgilisini sarmalar değil mi?) bilmiyorum.. uyudum.. uyandım.. yine o bölümleri hatırımda kaldığı kadar tekrar yazdım..

ve Sevdiğim ben yazmadığım bu 34 günlük sürede şunları yaşadım bak..hiç bir kitabı hatta yazdıklarımı dahi okuyamadım..özellikle inanılmaz biçimde erkenden yatıp, sabahlara dek uyudum..uyudum..uyudum. ve yazılarım bana ait değildi.. sahiplendiğim an veya onlardan çok zevk almaya başladığımda her şeyime el konuyordu..o zaman ne yazabiliyor, nede hiçbir kitabı, yazıyı okuyabiliyordum.. bloğumun klip ekleme yerine de muzurluğum yüzünden yasak geldiğini bilmeni isterim.. şu an çalışmıyorJ..pc mi dün tam gün tamircide bekledim yine..ve üstelik böyle hallerimde algım 0 noktasına dek geriliyordu ki, bu durum beni çok yıpratıyor biliyor musun..kendim kadar basit,aciz bir cahili de henüz tanımadım ki ,buda çok utanç verici..o vakit kendimi ve diğer insanların biyolojik robot olduğumuz hususunda daha çok çıldırıyorum.. ve dünyada çok az gerçek insanın yaşadığını daha iyi bir anlıyorum.. bir yaşayan ölünün neden dünya malına bir türlü sahip olamadığını ise hala çözemesem de, galiba boyun eğerek anlıyoruz.. biz bilsek te bilmesek te maddelerimiz asla bir araya gelemiyordu.. çünkü alemlerimiz ayrıydı değil mi?..

ve mademki yazma kabiliyetime el konmuştu, o halde bende eskisi gibi sanatsal hobilerime dönebilirdim..tekrar dünyanın masrafını yapıp hoby malzemelerimi toplamaya başladım..tam 10 yıldır bir defa bile resim yapıp, boya kullanmadım ve hiçbir eşyayı boyayıp, değiştirip, onu ona monte edip yeni şeyler üretmedim..galiba o halime geri dönmem lazım..bilmiyorum ama aldığım tek bir hobi malzemesinin dahi kutusunu açıp bakmıyorum işin  tuhafı..bana ne oluyor Sevdiğim..

Sen olmasaydın ben bunların hiçbiriyle başa çıkamazdım.. öyle derin ve karışık işler ki..işte bu yüzden yolun ileriki safhaları çok daha travmatik sanki.. oysaki ben yolun sonunda zirvesindeyim, hazlar, zevkler, lezzetler, tatlardan bahsedeceğim sanmaya bile başlamıştım.. ve o zevkin sonsuza dek süreceğini de.. ne yazık ki çok yanılmışım.. tepe taklak aşağı yine düşürüldüm.. orada kalmak neden yasak sanki. bilmiyorum.. sadece bir tek şeyi biliyorum.. oda halen Seni aynı şekilde SEVDİĞİM..

hamiş:
siyer bölümüne ayrı başlık atmaktan vazgeçtim Sevdiğim.. çünkü esas anladığım o değildi, ben yalan söylemiştim.. yani kaldıramayacağım ve bir başkasını bırak, kendime bile tekrar edemeyeceğim şey yüzünden öyle hatalı davrandım ve cezalandırıldım sanırım..neyse ..zaten ben siyer bölümünü her daim Seni tanımaya çalışarak  senelerdir yapıyorum ve bu masalı okuyan herkeste tabii.. biz Seni tanıdığımız kadar varız ve Seninle SENDEYİZ..

nur cihan
23 mart 2013
nuralem7@hotmail.com