29 Haziran 2013 Cumartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 58

SENİ SEVİYORUM
99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 58

Hakikatte Kral çıplak ve görünmezdir.. lakin O’nu görünür kılan sayısız esması, sayısız sıfatından tecelli eden sayısız sesi,sayısız ışıksal görüntüsü,sayısız rengi,kokusu,ritmi,ahengi,tadı,zevki ve sayısız bilinmezlik  cisim-madde elbiseleri vardır..eğer sen kendini o elbiselerden biri olarak halen göremiyor ve idrak edemiyorsan hiç yaşamamışsın yani asla var olamamışsın demektir..ve seni diğer sıfat elbiselerinden daha özel kılan ne olabilir ki, bir diğer elbiseye yerini vermiyorsun..sen istesen de istemesen de seni az evvel giydiği gibi, az sonrada üzerinden kolayca çıkartıp atacak ve o beğenmediğin yanı başındaki elbiseye nazar ederek onu parlatıp ,nefes-i HÛ hikmeti himmetiyle de onu hepimize baş tacı yapacak ..
 

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..
şimdi geldik benim için çok ama çok zor bir masala..sanırım bu masal BİR ÂS-AL olacak..ve yeni bir tür yazım deneyimlemek istiyorum..çünkü haftaya 46.yaşım fuul oluyor ; ben nasıl olurda  bu kadar yaşlanırım diye isyan içindeyim  ve böyle bir şeyin bendeki traji komik dalgalanmaları ile  yerlerde sürünerek, kendimle  dalga geçip, çok meşgul olacağımdan bu hafta  ciddi olmak istiyorumJ..bir defa bu masal anlatımı için ilmi siyasete ihtiyacım var tabii ki..lakin bildiğin gibi ben TURÛKU ÂLİ PARTİPERVERİ OLDUĞUMDAN   dünyevi olan bir partiyi ne tutuyor nede oy veriyorum ..dolayısı ile kendimi bildiğimden beri  fanatiği olduğum SENDEN BAŞKA HİÇ BİR ŞEYİM DE YOK..

18lerimdeyken  bir defa tv de milli  maç izledim .. takım tutmadığım için devletlerin sürü halklarını çok kolayca yönetebilme taktikleriyle bir stadyuma kapatılabileceklerden de değilim..hiç bir derneğe, o tür bir kuruma, hiç bir eyleme, hiç bir  protest sürü etkinliğine de üye olup henüz katılmadım.. ama galiba 17 yaşlarımdayken  30 MART FİLİSTİN TOPRAK GÜNÜ için siyah tşörtümün sırtına bu ilanı beyaz boyayla yazıp,  g harfinin kuyruğuna asılmış bir adam çizip öyle Kadıköy’de gezmiştimJ..ve bir iki sene  boyunca başıma Filistin için siyah beyaz poşu bağlamıştım  da bir gün,  Sultan Ahmet meydanında polisin çevirdiği pikiki içerikli korkunç görüntülü adamların hepsinin  boyunlarına dolanmış benim poşumu görünce ondan artık hiç hoşlanmamış ve bir daha hiiç takmamıştım .daha sonra uzun yıllar sadece  Denizli tarzı sarıbeyaz poşulu gezmiştim..*Sevdiğim, henüz her şeyden bihaberken tek başıma Filistin için eylem yapmam ne tuhaf değil mi?..şimdiki aklımla  bir şey hissediyorum.. meğer ki ben, zeytin ağaçlarımın altındaki o iki kat kırmızılı giyinene ve kaç senedir rüyalarımın sahibi olana  bilmeden yıllardır tekamül ederek hizmet ediyormuşum değil mi?!..


gençken kot pantolonumun üzerine böyle düşüncelerimi tükenmez kalemle yazar ve çizerdim..okul sırama,kendi bedenime,odamın duvarına..daha sonra evimin duvarlarının bir köşesine ve başka isteyen arkadaşlarımın duvarlarına..en son bir anaokulunun dış duvarlarına ve içine böyle hikayeleri boyamıştım ki ,Sevdiğim; bende var olan ama yanlış kullandığım kabiliyetimi, senelerdir neden doğru kullanmadığımı ve o harflerle sembolleri gerçek yeri olan kağıda dökmeyi bana öğretti şükür.. ben şu yaptığımız masal sanatı ve sembol okumalarının ne kadar yüksek eylem ve aktarımlar olduğunun; hem yazılmasının ,hem de anlaşılmasının çok az kişiye nasip olacağının da  bilincindeyim ve çok teşekkür ediyorum..ve sanırım ben her daim kendi kişisel eylemlerimi kendim tasarlamayı seviyorum da,  ne eylemi yaptığımı bir ben anlıyorum işin komiği
J..


ve hiçbir vakit bir  oyuncunun, bir şarkıcının, bir sanal şöhretin, bir siyasinin, bir futbolcunun peşinden gidecek kadarda salak olmadığıma her zaman çook şükrederim.. facede veya medya tv de bir şey istediği kadar zirve yapsın ve görüntüsü bir iki dakikalık bile olsa, bir defa bile izlemek için tıklamayabilirim  ve bu bana çok normal gelir.. herkesin defalarca izlediği ve bilip konuştuğu şeyleri ben asla umursamayabilirim.. VE BU ŞEYLERDEN BİHABER OLDUĞUM İÇİN KENDİMİ HEP ŞANSLI-KORUNMUŞ ADDEDER-HİÇ BİR ŞEY KAYBETMEDİĞİM(dimağımı onlarla kirletmediğim) VE ÇOOK ŞEY KAZANDIĞIM İÇİNDE YARATICIMA HEP  ŞÜKREDERİM.. mesela ülkeyi ayağa kaldıran bazı  deriin diziler oluyor kaç senedir ve ben onları bir defa dahi izlemedim ..oyuncu kimi şahısları  manen göğe dahi çıkartsalar; ben onların hangi vadiden uluduklarını tahmin eder, yine beğenmeme inadımdan bir defa dahi  izlemem.. eğer o şeyleri bilip, yazıp, oynuyorlarsa:” eee! Hey! bunları bilen neden bunun önüne geçmiyor” diye de o  adamlara sorsunlar isterim.. üstelik ben ne o mana yüklenen kişilerde, ne manevi mafya bozuntusu  maddi manevi baba taklitlerinde hiçbir  hakikat güneşi dahi görmem . istedikleri kadar sırtlarını o mana ağaçlarına  dayasınlar, onların köklerinden zerre haberleri yok ve gerçekte onların yüzlerine bakınca da o mekandan dahi  kaçarsın..bilirsin ki; bazı nefisler öyle tehlikelidirler ki ,dışarıdaki insanları onlardan korumak ve evdeki yetişecek adamları da onlara oydurarak yontmak için kullanılırlar…

*belki de bende holigan –fanatik olma esması yok veya böyle bağımlılıkları hangi esma yapıyorsa bende onun oranı çok düşük ki, henüz bunu bulup bilemiyorum..yani buda benden değil bir lütuf şükür..

ve ben sadece Sevdiğimin ayak izlerine basarım..sadece O’nun sözlerinin ışığı ile maddeye dönüşmüş şeylerin tecellilerini okumaya çalışırım..ve Sevdiğime-yoluna zarar verebilecek her şeyi sezdiğim an, O’na buradan rapor dahi ederim.. kendimde dahil, bilerek tekrar tekrar yola zarar verenlere kıyak çekmem, asla acımam.. neden? çünkü bu masalcının işi bu, yani kişiye özel hizmet dervişliği
J

Sanırım bu masalda ne yapmak istediğimi geçen masaldan anlamışsındır..yani ben öyle yapmak istememiştim ,son anda yine olan oldu ve yazı o hale geldi..hatta resmi dahi..ve ARAFATTA ARİFLİK DİPLOMASI İLE  olaya vakıf olarak vakfede durup ,vakıf oldukları üzere, aşağıya, dünyaya kulluk etmeye dönmekle bu masal çocukları, zamanımızın hacı penguenleri oldular şükür..SANAL SENE SONU MEZUNİYET HEDİYESİYMİŞ Kİ YENİ FARK ETTİM.. çok teşekkür ediyorum Sevdiğim..biliyorum ki tatil yok..sadece bazı duraklarda olaya vakıf olup, dinlenerek manayı sindirip, fiile geçirebilmek hâli kâli var…ve henüz haccül ekber yapamıyoruz lakin; Sevdiğim inşallah O’NU DA BİZE LÜTFEDER  ve aminn..yani evi ziyaret değil, EVİN SAHİBİYLE MÜŞERREF OLMAK..CEMAL SEYRETMEK.

dolayısıyle  çocuktan al haberi dedikleri şeyi yapmaya niyet ediyoruz..bir masal CEOsu olarak; olan biteni , anladığım kadarıyle Sevdiğime ceolamak istiyorum.. Sense beğenmediğin an :”1,2,3, 4,5,6 ,7,8,9,10  önüm arkam sağım solum saklanmayan ebe.. sobee diye beni ebeleyebilirsinJ..HAA BU ARADA HALA SENİ ÖYLE SEVİYORUM..ya Sen?


ve bu hafta Berat Gecesi ertesi bir salattaydım..Seni rüyada görmemek cezam bir anlık burada kalkmış ki, affedildiğimi hissettim ve anladıklarım inanılmazdı..senin siyah hırkan,destarlı tacın dahi vardı..ilk defa” bunu ben mi yapıyorum?” demedim ve anladıklarımdan şüphe duymadım?!..Sevdiğim, beni affedip hala gönlünde muhafaza ettiğin ve halen mürşidim olduğun ve irşada devam ettiğin için  çok teşekkür ediyorum..keşke gönül gözü açık birisi olsaydım da, bende Sana Senin gibi hediyeler sunabilseydim.. ve ertesi gün ve ertesi gün..Ya RABBİM AFÜV VE GANİY ismi böylemi tecelli eder.. hayalimdeki yeni aldığım bir tomar maddiyatın hemen akabinde gelişen yeni ödemelerim muhteşem.. kendimi sonuna dek şımartabilirim de, bir ara bu ağustos böcekliğimin  uzun senelerdir içinde yaşadığım ve bildiğim hazin sonlu hikayesi tekrar aklıma  geliyor.. ama az sonra, bunların  Senin bana lütfun olduğunu bildiğimden o vesveselerimi kovalıyorum.

ve Sevdiğim geçenki o dünyevi vakfedilme işi vardı ya ..işte ben o şeyden vazcaydım..düşündüm ki bu masalın veledi zaten selsebile aitti. Sadece Senin için iradesini teslim edip, sadece Sana çalışıyordu.. dolayısıyle benim içine dünyevi ihtirasların gireceği hiçbir oluşumda bulunmamam lazımdı ..amma teklif gelirse, inandığım ve yapabildiğim  her yerde daima olduğu gibi dışarıdan gönüllü olabilirdim.. şöhret afettir ..insan fitnesi olan”her şeyin sahibi benim ,önce benden geçeceksiniz-bana soracaksınız -ben karar vereceğim-ben  yöneteceğim” egoizminden, isim yapmak belasından  ve böyle şeyler peşinde koşan insancıkların dalavereleri içinde alet olup ,kullanılmaktan beni koru ve  amiinn..


Sevdiğim bir ceo ne yapar henüz bilmiyorum..dur!..hz aklı maaş el mürşid-i Google efendime sorayım geliyorum
J..baktım.. şirket operasyon yöneticisi gibi bir şey demekmiş..tamam güzel bir anlam.. benim içinse CEO, OLAYLARI CAMİİ ESMASI İLE KOLAYCA CEM EDİP, GELİŞ VE GİDİŞATI OKUMAK DEMEK TABİİ Kİ..yani benim bu masal için kurgulamak istediğim senaryom bu. başlıyoruz . sıkı duruyoruz..tarihin bildik bilmedik her deliğine zaman tünelinde girip çıkıp, her bir atamızı da ceolayabiliriz..sanal bir  hayalperest masal yazıcısı olarak  hiçbir istidatım , dünyevi üst düzey bir tahsilim olmadığını, yani ne kadar cahil bir ev kadını olduğumu çok şükür ki artık hepimiz biliyoruz tabii ve ona göre okuyoruzJ....
zaten ben devlet ders kitaplarında sürekli değiştirilen, öğretmenlerin belli preslenmiş düşüncelerinin asla dışına çıkamayan, zavallı, yalan yazılmış ve yalan anlatılan  bir tarihe asla inanmam ki, okuyup öğreneyim..benim tarih bilgim hayatımın pek çok yılı boyunca okuduğum-dinlediğim-gözlemlediğim-sembol deşifrelerimden mürekkeb kişisel hatıratlar  ve  Osmanlı devrindeki yabancı  seyahatname bilgilerine dayalıdır..ve dönem tarihi hatıratları okuyunca da hangi aile hangi aileyle, kim kiminle beslenip birleşip, kimin tarafından olaya enjekte edilmiş kolayca bağlıyabiliyorsunuz  tabii..bu bilgi içinde her şey gibi sadakatle tek bir konu üzerinde disiplinli bir şekilde okumak gerekiyor ..her zaman tek geçerli akçe sadakattir unutmayalım.. sadakat ve sabır belki de aynı şeydir ki, mükafatı son esmayı bitirmek gibi henüz asla ulaşamayacağımız âliyyûl âlâ bir manayı makamdır..

Evet..ben bir Müslüman Türk’üm çok şükür..ve vatan olarak da ülkem olan Türkiye Devleti Cumhuriyetinde yaşıyorum..ceoluğumuda tabii ki ancak kendi ülkem ve kendi dinim üzerinden yapabilirim çünkü ne  başka bir dini  nede başka bir ülke geleneksel kültürünü biliyorum..amma insanların köklerine doğru tevhid edip birlemeye başladıkça, hiçbir şeyin aslında farklı olmadığını, sadece zuhur tecellileri  ile olaya ve zamana göre seyrin değişik yorumlu okumaları olduğunu da anlıyorsunuz.. ve kendi kitabınızı YANİ İRADENİZİ TESLİM ETTİĞİNİZ MÜRŞİDİ AZİZİ ÂLİ’NİN, KENDİNDEN KENDİNE SEYRİ OLAN ÂLİDEN ÂLİYE KİTABINI, yine O’nun izniyle ve dilediği kadarıyla okumaya başladığınızda şunu da idrak ediyorsunuz:Allah:“ben sizi fırka fırka ,meşrep meşrep,kavim kavim yarattım ,hiçbirinizin diğerine üstünlüğü yoktur,üstünlük sadece takvadadır” demiş ya hanii..yani burada, ÜSTÜNLÜK:  ALLAH I İNCİTİP, ÜZÜP, GÖNLÜNÜ KIRMAKTAN ÇEKİNEREK, O’NUN EMİR VE YASAKLARINA UYANLARADIR anlamı var ve  artık bizlerde, bundan sonra öyle olmak için çalışmaya başlıyoruz..


demek ki neymiş? biz kitabımızı kendimiz kendimize okuyamayacağımız için, şekil A örnek: hz peygamber dahi sıdretül münteha –yaratılmışlık sınırına dek akıl Cebraili ile kitabını okudu ..taa ki ilk defa yaratılmış bir İnsan-ı kamil-makamı adem-ruhül kudüs-aklı kül&nefsi kül bir olup, marifet hasıl oldu, işte o vakit O’NUN ÜMMETİDE AYNEN O’NA, AYNI O’NUN AYAK İZLERİNE BASA BASA GİTMEK ÜZERE MİRASÇI OLDU.. işte vaktaki bir salik kendi iradesini bilerek efendisine teslim etti ve irşad sözü aldı, işte artık o salikin dünyevi astroloji yıldızı dahi devreden çıkıp düştü..o artık mürşidinin burcu olan ASLAN BURCUNDAdır ve O’nun peyki olup, etrafını seyran ederek O’NU OKUMAYA BAŞLAR .. okudukça kendi kitabını da okuduğunu anlar..  sadakatle okumaya devam ettikçe de, etrafındaki diğer sistemlerin yazılımları dahi tek tek gelerek güncellenir ve diğer alemlerin kitaplarını dahi okumaya başlar..çünkü bir yerde sadık-ı yar olan her yerdedir ..bir yerde sadik-ı yar olamayıp her yerde olmak isteyense hiçbir yerde makbul değildir.o, her yere bâr-ı yüktür ve kendisine güvenilip hiçbir hakikat açılıp okutturulmaz.. onlar sadece bir vakitler kokusunu ve tadını aldıkları şeylerin izini bulup bulup, habire oradan buradan mana tırtıklayıcı fareler olarak kalırlar vesselam..


şimdi bir türk olarak kendi bilinen en eski tarihimizle başlamak isterim tabii ki..türk devleti birilerine göre yepyeni bir oluşum olabilir ..benim içinse hz. Adem atamızla başlayıp, ADEM-İ Nuh dönemiyle Nuh oğlu YAFESin  türk şubesi koludur.. bilinen adıyla Sümer yani..ve DNA larımızda ki genetik bilgi aslında ALLAHTAYKENDEN BERİ VAR, DA, BİZE BU OKUMALAR HENÜZ YASAK..ne zaman insan gibi insan oluruz o vakitte gerçek Hâkkın  hakikat tarihini de öğreniriz..HÂK DAİMA HALKIN FİİLERİNE GÖRE TECELLİ EDER..unutmayalım ki İNSANA ELİYLE İŞLEDİĞİNDEN BAŞKA ÇARE-İ DEVA YOKTUR..

evet.. eski antik devirlerde bizim şimdi yaptığımız türden ırkçılık ve kavmiyetçilik nerdeyse hiç yokmuş.. yani ben Taberi tarihinin ilk cildinden hatırladıklarıma ve deşifre edebildiğim sembolizm okumalarıma bakarak yazacağım tabii..geçmişte VE GÜNÜMÜZDE DAHİ  en önemli şey bir lidermiş.. gerçek bir liderin ancak bir liderden doğacağına inanılırmış. ve o liderler o ülkenin en yüksek manevi kişilerince daha doğmadan bilinir ve bebeklikten itibaren her konuda yetiştirilir ,manen de seyrü sülük çıkarttırılmış ki bir mürşid  olsun.. yani bu liderler hem maddeye hükmediyor hem de manadan olayı kurgulayarak maddeye döktürtme sanatını icra edebiliyorlarmış..


ve tabii ki bu türler her devirde tek adam,tek bay başkanlık sisteminde olur değil mi?neden? çünkü bu vasıfta biri nadirdir ve asla ikinciye tahammül edemez ve zaten olmaz..sıradan biri ancak nadiren-özel durumlarda yönetici olabiliyormuş .. esasında halkın kendisi dahi bunu asla kabul edip ,sindirip, onu bir  lider olarak benimsemiyor-EMANETİ ASLA ONA TESLİM ETMİYOR- işi bittiğinde yine kral soyu birini keşfedip bulduklarında; o gelir geçer yöneticiyi alaşağı edip, yerine yine eski asilkanı oturtuyorlarmış zaten .. ve diyelim ki istenen yüksek istidatta liderlik potansiyeli olan bir  çocuk doğmuyor..o zaman bazı özellikteki erkekler veya lider kişiler gidip, belli tapınaktaki  adanmış rahibelerle ,özel ritüellerle ,astrolojik özel vakitlerde beraber olup, çocuk sahibi oluyorlarmış..bu çocukların aynı mitolojideki bazı üstün vasıflı-tanrısal özellikli  kişiler gibi olduğuna inanılırmış. mesela TURUVA SAVAŞINDAKİ,  annesi bir tapınak rahibesi olan AŞİL, böyle adanmış biridir....


aslında kast sistemi daima var..bugünde insanlar dile getiremeseler dahi var..mesela en son halen günümüzde yaşanıyor ki, herkes şapkasını önüne koyup düşünsün..bizim gittiğimiz havalı ve şık kafelere ve lüks mekanlara bu tür yobazlar, bu kılıkla utanmadan bize inat nasıl gelip yer ve içerler.. hepsi sonradan görmeler de deriz değil mi??eee bu ne?kast sistemi değil mi?başı örtülüler ancak temizlikçi olabilir…bu ne ?kast sistemi değil mi?.bu saçma şeyleri yazmak istemezdim ama ne yazık ki bu geri zekalı şeyler gittikçe artıyor.. sanki keskin bir bıçak halkı tam ortasından ikiye bölüyor.VE BU NE YAZIK Kİ  DÜZELMEDİĞİ MÜDDETÇE ÇOK ÇİRKİN VE KÖTÜ BİR HABER..

oysaki kimsenin korkmasına gerek yok ki..açın görsellerden antik dönemlerin resimlerini tıklayın bakın..Yaratıcımız taaa en başından hiç değiştirmeden aynen bizi bu hallerimizle fırka fırka,meşrep meşrep,her türde elbiseyle ve elbisesiz çırılçıplak yaratmış..antik devirde sadece hür olanlar ve kutsal sanılanlar örtünürlermiş..diğerleri içinse öyle bir şey yok  merak etmeyin..köleler ise, sahipleri çok pahalı olan kumaşları alıp ta onlara vermiyorsa, genelde olduğu gibi çıplak gezerlermiş..zenginlikler arttıkça yani bugün ki anlamla medeniyet ilerledikçe, her insana bir veya daha çok elbise düşmüş..ama bilinsin ki örtü  dünya yaşamıyla beraber var..bazı kişiler için mecbur, bazılarına ise örtüp örtmemek serbest, o kadar..bu anlamsa herkes için değil, sadece bu anlamı idrak edecek çok az sayıdaki kişi içindir..

YANİ DİNDEN ,ALLAHTAN,PEYGAMBERDEN,O’NUN ŞERİATINDAN ÖCÜ GİBİ KORKANLAR LÜTFEN O KADAR KORKMAYIN…
neden?..çünkü Allah aynı şeyleri tekrar etmez ve asla tek tip güruh yaratmaz.. ayrıca,o zaman esma ve sıfatlar elbiselerini böyle çeşitlilikte seyredemez..üzülmeyin.. her dem olduğu gibi yine dilediğiniz kadar içip, serbestçe her dilediğinizle istediğiniz şekilde olup,panteist yaşayıp ,çırılçıplak dahi gezebileceksiniz inanın..çünkü sizin yaradılış hizmetinizde demek ki bu ve cennetinizde bu ki, bunu diliyor ve vazgeçemiyorsunuz.. ve Allah kullarına zorlayıcı değildir..


ve gelelim biz Türklerin sürekli değişen, bazen düşüp dağılan, bazen birleşerek çoğalan ama hep Yaratıcının kurgusu ile terakki edip, yolunda ilerleyen sayısı pek çok olan devletlerden geçmesine ..türkler göçebe bir millettir ..ama eski mısırlılar hariç genelde eski ırkların hemen hepsi göçebedir zaten değil mi..işte biz türkler İslam bayrağı ile teşriflenince; hz Adem’den beri gelen manevi irşad=esma ilmi olan tasavvufta , biz türklere fütüvvet olan AHÎLİK le  gelmiş oldu.. zaten türklerde var olan bazı üstün özellikler  islamla daha yüksek bir hale dönüşünce, mesela Horasan ahalisinin  güzel ırkı,yüksek haya ve zarafeti yüzünden;  buranın en terbiyeli , en güzel insanları  arap yöneticiler tarafından   ülkelerine aşı olarak götürülmüşler.. ki, halen bu ülkelerin en asilleri  türklerle aşılanmış ailelerdenmiş ..


zaten türk boyları kendileri de bunun farkında olduklarından islam olmak üzere fethetmek istedikleri ülkelere önden böyle alperen beylerini ve ailelerini gönderirlermiş ki, o yabancı ülkeler türklere ısınıp sevsin ve gerçekten her daim başarılıda olmuşlar..
bugünse en alt seviyedeki kalitesizliğimizle, ilim ve irfandaki  istidatsızlığımızla , üç kağıtçılık-hile-yalan –dolan-uyuşturucu-insan ticareti-sapıklık haberlerimizle, bizimle her ülke  ne acaip alay ediyor değil mi?artık hiçbir ülke türk tohumlarıyla ülkesini aşılamak istemiyor-halkını biz türklere karşı uyarıyor biliyorsunuz..VE HAKLILAR..

ve bizim yabancı hayranlığımız Kur’an da denildiği gibi” Yahudilerden asla size dost olmaz”..” o Hristiyanlar fare deliğine girse peşinden gireceksiniz”in gerçekleşmesinden başka ne ola ki..durumuz  acıda olsa ne yazık ki bu..artık ben kendimde dahil, hiç birimizin gerçek insan türünde bir evlat yetiştirmeyi bırak ,kendimizi dahi yetiştirip gerçek bir  insan olamadığımızı da görüyorum ki, elbette istisnalar kaideyi bozmaz aksine nadirattan olduğundan güçlendirirmişi de unutmuyoruz tabii..


*özel not: bugünde akıl almaz edebde ve ilim irfanla donatılmış has çocuklar yetiştiriliyor ki anababaları da manen o manada çok özeller.. şahsen böyle kişileri de çok şükür tanıyorum..Allah onları muhafaza etsin inşallah..

ve uzun yıllardır ülkenin ve dünyanın pek çok yerinde  dinini yaratıcısını bilip tanıyan, edebli, düzgün, disiplinli, büyüğe küçüğe saygılı bir nesli yetiştirmeyi yine bizim ülkemizden manevi kişiler ve öğrencileri üstlenmişlerdir.. hataları yok mudur?..hepimiz kadar veya daha fazla vardır tabii..ama nedense en beğenmeyenler ve dinden en nefret edenler dahi çocukları elden gidince veya üniversiteye girmeyi bir türlü başaramayınca- varlıktan- erkenden her şeyi tüketmekten- arsız ve şımarıklıktan genç intiharları hızla çoğaldıkça-kendi elleriyle götürüp, çocuklarını adam etsinler diye onlara teslim etmiyor muydu veya halen etmiyor mu?.. lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve sakın yalan söylemeyin olur mu?.. hiç olmazsa burada Allah’tan korkun..

aile denilen şey bizim ülkemizde iflas etti..bir ülkenin içten çökertilmesi aslında budur..işte geleneğinden kopartılan,geçmişe ait hiçbir şeyi okuyup bilemeyen yeni nesil kısa sürede yabancıların istediği hale geldi..ve bir İtalyan, bir yunanlı çocuk dünyanın neresine giderse gitsin,( m.ö.) latince tabletleri hem okuyabiliyor, hem de anlayabiliyormuş..pekii sormak lazım kendimize, bizim onlardan çok daha köklü bir tarihimiz var..hatta onların dahi aslı türk( Truvalı  Etrükslerin türk olduğu ve vahye dayalı bir dinleri olduğu zaten kaynaklarda var)..peki bizim elimizden neden bu derece yüksek bir bilgi çatır çatır alındı ve biz bu derece hızla aşağı düşürüldük, neden?!! BİLMİYORUM SAKIN DEME..HEMDE ÇOOK İYİ BİLİYORSUN..sen istedin,sen yapıyorsun,bilerek öğrenmeyip red ediyorsun ..

ve sonra Osmanlı devri yükselişinde devreye giren Turuku âli her yere damgasını vurmuştur..tüm sarayın devlet erkanı yönetimi dahi aynen ricalül gayb gibi teşkilatlandırılmış, padişahın haremi ve saraydaki her ritüelde aynı ahenk dairesinde yerini almıştır.. işbu böyle cihan imparatorluğu devri olmuştur..amma yaratılmış her şey sonludur ve Yaratıcı yeni şeyler murad eylemektedir..ve her şeyin fazlası gına verdiğinden, dengelenmezse ve hak etmeyene hak etmeden bilgi sunulursa hızla dejenerasyon başlar..dolayısıyle insanlar Yaratıcının mahremine izinsiz ve bedelsiz girmeye çalışmanın bedelini ödemeye başlarlar..çünkü kazanılmamış –hak edilmemiş her bilgi ağır bir vebal ve yüktür..zaten o kişilerin önce ruhsal hali bozulur sonrada bedeni hali..ve kullanmasına asla izin verilmeyen bir mahrem ilimde cabası..

ve adı üstünde DEVLET-İ ÂLİ OSMAN dönemine, her iş ve oluşa damgasını fiilen vuran ehli târikte maddiyatlaşmanın safhalarından olan eşyanın çürümesinden nasibini alarak, hızla yozlaşır..istisnaları hariç ki, KURUNUN YANINDA YAŞDA AZ SONRA YANACAKTIR  tüüm halkın bila istisnasız kayıtlı oldukları manevi okullar olan tekkeler, çirkin nefsani işler için kullanılmaya başlanır...aynı bugünde bizim devlet dairelerimizden tutun, resmi gayri resmi iş yerlerine ,hapishanelerden ,en küçükten en büyüğe eğitim öğretim kurumlarını araştırın ve bakın.. iktidar, makam, mevki ,çoluk çocuk-kadın erkek demeden her yaştan ırz tecavüzlerine bakın..hepsi bildik ve tanıdık değil mi?pekii bu tecavüz türlerini yapanlar  bize düşman yabancılar mı, bizler miyiz? BİZ NASIL BU DERECE SEFİH OLDUK? eee..kimi kandırıyoruz?!
 
meclisi-i mebûsan 1908
ve Turuku Âli kendisini demlemeye alırken yeni bir meclis kurar.adı MECLİSİ MEBÛSAN..zaten memlekette ve tüm dünyada elbise-kabuk değişimi vardır..tüm monarşiler, askeri sistemlerİ  elleriyle, yine kendileri tarafından yıkılır..hemen tüm dünyada alimler ya savaşta,ya kıtlıkla veya sürgünle intihar ettirilirler.tüm dünya ülkeleri;  şimdi padişahların yetiştirdiği ve kendi elleriyle kendilerine son verdirttikleri -hiçbir asaletleri olmayan, yani eski devre göre asla ülke lideri olamayacak kişilere devrettirilmiştir(eski tabirle AYAKLARIN BAŞ OLDUĞU devir gelmiştir)..ve tüm dünya bir dönem açlığı, hastalıkları,sefaleti ve tüm kötülükleri kendisiyle beraber getiren savaşlarla mücadele etmiştir..

bu yeni liderlerin hepsi tek adamdır ve eski padişahlardan daha padişahlardır .ve gelir gelmezde beğenmedikleri padişahların saraylarına yerleşmişler yine halktan kopup kendi özel çevreleriyle olmuşlardır... ama insanlar öylesine fakir ve sefildir ki …zaten ne haberleşim nede iletişim  vardır.. herkes bir dilim ekmek peşindedir ve hemen çoğu erkek savaşta ölmüştür.. hayatta kalma mücadelesindeki yaşlılar, kadınlar ve aç çocuklarınsa asla dertleri bizi kim yönetiyor, ne olup bitiyor değil, hatta hiç umurları dahi değildir.. HALKIN ZATEN HİÇ BİR ŞEYDEN UZUN YILLAR  HABERİ DAHİ OLMAMIŞ ONLAR YENİ BİR PADİŞAHLARI OLDU SANMAYA HEP DEVAM EDİP ÖYLE KABUL ETMİŞLERDİR..tarih asla ders kitaplarında bize zorla öğretilip ezberletilen yalan değildir unutmayınız lütfen….

(*halkın idrakı ve kabulüne en güzel örnek bugün bazı Balkan ve Kuzey Afrika ülkelerinde Cuma hutbesinin halen en son halife Devlet-i Âli  Osman  padişahı adına okunmasından çok güzel idrak edilebilir.. tabii anlamayı isteyenler için)


..bizim yeni Türk Devleti yöneticimize ise meclisi kuranların esası olan Turuku Âli mensuplarınca Atatürk ünvanı verilmiştir..bu isim tasavvufta önemlidir mesela..bu ismi asla avâm halk bilip veremez..bu isim Turuku Âliye has bir semboldür o kişiyle gerçekte bir bağlamı yoktur ama makam olarak vardır..mesela cem evlerindeki arka duvara asılan Hacı Bektaş-i Veli,Hz. Ali,Atatürk teslisi (reankarnesi) resimlerindeki maddi anlam yanlıştır..onlar batını şeyleri tek taraflı ve yanlı-işlerine geldiği gibi alıp kullanmışlardır ..velev ki diyelim bu teslis doğru.. o zaman şimdi de o  Atatürk resminin yerinde onu bugün temsil eden- makamı aynı- lakin suret elbisesi değişik olan- o küfredilen  ve beğenilmeyen yeni en son  liderin resmi olmalı değil miydi?!!hadi avamı kandırdılar lakin hakikati bilenleri asla kandıramazlar ..nereden mi bunları bilebilirim? çünküü..bu masalın efendisi en saf kızılından hâs alevi bektaşi mevlevi melami de ondan..demek ki neymiş? anlamına erilmeden zahire alınmış her fiil kişileri sapkınlığa sürüklermiş vesselam..

ve her devrin insanı o devrin ilk kurucusu ile anılır ama hakikatte yeni Türk Cumhuriyetini kuran Turuku Âliyedir..ve hz Peygamberden gelen halifelik yetkisi de zaten bu yeni lidere  değil türk milleti adına meclisi mebûsana  verilmiştir..yani şu an hilafetin hükmü türk milletindedir.. neden bu millet  bu derece değerliymiş azıcık anlarız inşallah ve artık uyanır ayağa kalkarız..aminn..ve ey okuyucu!! gözlerindeki ışığı, hatta akan gözyaşını şuan hissedebiliyorum ki, ne mutlu sana….

bizim ülkemizde yeni yönetim de aynen eski mısırdaki, antik dönemdeki   tüm  liderlerin yaptığını yapıp; eski padişahlara ait ne kadar tarihi eserde imza- mühür varsa yok edip silmiştir.. alfabesini kaldırıp onlara ait tüm tarihide yok saymış, kendi tarihini sadece yazdırmak istemiştir.. oysaki bu millet  hz Adem atasından beri vardır..ve ülkemizin yeni esmalara geçişi de aynı diğer dünya ülke monarşilerinin ;yine kendi  askeri dikteleri tarafından eş zamanlı yıkılması gibi, henüz tek adam diktatörlüğünde, her yerde devam etmektedir.ve şimdi de iKİNCİ bir omuz arkadaşı-müslüman türk milletini hiç sevemeyen ve onlara yaptığı zulmün çığlıklarını  Allahın ona asla duyurmadığı- demirperde ülkeci- milli çöküşün şefi yeni bir liderimiz daha vardır.. o da başa gelir gelmez hemen yeni hükümeti kuran arkadaşının adını ve resmini türk parasından silip  kendi adına, aynen bir padişah gibi para bastırtmıştır.    ezanın arapça okunmasını yasaklamış, Kur’an öğrenimine ket vurmuştur.. neden böyle yapıyorlar diyemeyiz.. çünkü onlar  var olan bir ülkenin adını  değiştirerek yeni bir ülke kurduklarını  sansalar da,  padişahlık devrinde doğmuş, 700 seneyi bulan padişahlık gelenekleriyle büyümüşler  ve bundan başka bir şeyde bilmedikleri için, bile isteye padişahlığın adını değiştirip, aynı hükmediciliği sürdürmüşleridir..

(* turuku âli de belli makamlara gelenlere sancak,para ve davul verilmesinin yeryüzündeki temsili işte bu özerk devlet otoritesinden başka da bir şey değildir..yani manada ne oluyorsa madde de aynen o şeyler zuhur eder)..

kişiler liderlikle başa gelince ister istemez bir padişah oluyorlardı da, sadece isimleri öyle değildi ki, bugünde aynen sistem böyledir..o dönem tüm dünya sefalet içindedir ..savaşlar bitmiş ve şimdi yaraların sarılıp,yakılıp yıkılmış ülkelerin onarım zamanıdır..ve insanlar biraz karınlarını doyurunca gözleri açılır..aaa bir bakarlar ki padişahlık hiç bitmemiş..demir perde ülkesinden beter hale gelinmiş ve gittikçe her değer yok ediliyor ve halk demokrasiyi ancak uzun yıllar sonra mücadeleyle almış ve çok partili sisteme, pek çok dar ağacında ne alimlerin sallandırılmasından çook sonra geçilebilmiştir.. ama bu çok partili sistemde aslında daima iki üç kişi arasında dönüp durmuştur bildiğimiz gibi.. ve şimdi yaşadıklarımız malum..

önemli olan liderdir gerçekte..ve dünyada nadiren hakiki tek adam liderler çıkarlar..bu tevhidin en güzelidir belki de..
elbette gerçek bir doğal lider aynen diğer gerçek liderlerin yaptığını yapacaktır ..yani kendinden öncekilerin üstüne çıkmaya çalışıp, kendi adının yazılacağı  bir sütun hazırlatıp, üzerine  terakki ettiği tüm mertebelerin durakları kahramanlıklarını yazıp, mührünü  basarak kutsal kamışlık tarlasına anıtını adayarak dikecektir ki, her gerçek insanın hedefi de budur..mesela hz Pir Mevlana’nın kamışlık tarlasından kopup feryad eden neyinin öyküsünün bir versiyonu da budur..

evvet Sevdiğim şimdi Senin ceon bu geçmişi böyle okumaktan çok sıkıldı..şimdi de gelecek okumaları ceoluğu denemek istiyor ..bakalım mı ne çıkacak..

tarih tekerrürden ibaretmiş ya hani..aslında değişen hep sıfatlar..esmalar aynı.. oranların terkibsel tecellileri farklı sanki..son 100 yılı bir yılanın kabuk değiştirme sıkıntısı olarak algıladığımı bilmeni istiyorum Sevdiğim..çünkü eskiden binlerle, yüzlerce yıllık devletler kurulur ve yaşarken; biz bugünkü hızlandırılmış zamanda her şeyi çok hızlı tüketip, çok çabuk yozlaştırıp  değersizleştirdiğimizden, tüm dünyada ki medeniyet  denilen sistemin iflas ettiğine inanıyorum..NEGATİF ETKİLİ devletlerin söz sahibi olanlarının; diğerlerine zulmü öylesine korkunç büyük ki, artık Yaratanın sabrının bittiğine, her şeyi ters yüz edeceğine, bilmediğimiz ama çok şahane bir sistem getireceğine de nedense inanıyorum..inşallah ve aminn.

Bir defa  tasavvufun birkaç senedir belediyeler tarafından hızla halka açık sohbetler halinde yapılmasıyla bunun turuku âli tarafından startının verildiğini geçen yıllarda yazdığımı hatırlıyorum ..şimdiye dek asla yapılmayan bir şeye izin verilmişti.. gerçek HÂK ERENLERİ kürsülerden bize hikmet saçıyorlardı..birebir..rûberû..böyle bir lütuf nerde var?..bu lütuf neden?..bu sohbetler herkese açık olsa da katılım inanılmaz az ne yazık ki.. dinlemek isteyenler ki; emin olun parmakla sayılacak kadar çok nadir  ve buna şahit olmak inanılmaz acı ,üzücü…desekte hakikat öyle değil.bu HÂK ERENLERİNİN  tv ve diğer sohbetlerinden yayılan nazar ve sözler, kişiler bilsin bilmesin, atmosferi hızla tetikleyip değiştiriyor ve mana yeniden mayalanmaya başlıyordu..hele bu dönemse, mayanın kabardığı ve ekmeklerin ekmekçiler tarafından pişirildiği özel bir dönemdi…
hûr us ra öttü artık uyanın
ilk önce halkın uyanması lazımdır..maddede istediği kadar bir adamın parası,diploması makamı vs olsun..o adam  Yaratıcısını, Peygamberini , dolayısıyle kendisinin  bu dünyaya neden getirildiğini öğrenmeyi talep etmemiş ve etmeyi idrak edemiyorsa o gerçekte uyuyordur ve henüz insan olmak için starta basmayı akıl edip, tekamül edecekler listesine adını yazdıramamıştır.. yani kısaca  dışı insan suretinde sayılsa da anlamı  insan değildir..

ve gelelim “yakın zamanda neler olabilir?!” okuma ceolarımıza Sevdiğim..ben geçen yıl ki aynı bu tarihli masalıma baktım ve hayret etmedimJ..geçen yıl yine bu devrede hayallerimde yine İspanya’da olduğumuzu gördüm ve Sen yine bana –dünyaya oruçluymuşsun ..hatırlatırım ki Seni tanımadan evvel ki bir hayalimde yine Endülüs’te toprak avlulu tertemiz bir eski evdeydik..Sen o evin divanında tek başına oturuyordun..bu ev Arabi hocamın doğduğu evmiş..bahçe duvarının üzerinde bir kitap vardı.. uzanıp aldım..üzerinde OKU yazıyordu ve Sen bana bakıyordun..daha sonra öğrendim ki Arabi Hocamın aynen böyle bir evi İspanya’da muhafaza ediliyor hatta ziyaret dahi edilebiliyormuş.. ve bizim bu yazdığımız Âli Kitabı masalının da, O’nun Füsus Kitabıyla özel bir bağı olduğunda biliyorum ..

yani Sevdiğim yine bir hayalimde Şam’da beyaz bir minübüsteki bembeyaz giysili insanların beni araçlarına alıp Arabi hocamın kabri kapısına bırakışlarını ve içeriye girerken ki  O’nun yeşil levhinin tevhidinden sonra, yan tarafındaki,  sadece ayaklarını görebildiğim devasa Herkül heykelinin önüne bir beynin fırlatılıp atılışını seyredişim..O BEYNİN İKİ GRİ LOBA TAM OTASINDAN AYRILIŞI ve içlerinden çıkan inanılmaz korkunç zeki bakan iki tehlikeli sevimli gri yılan ..ve ağlaya zırlaya Evvel Zamanımı arayıp hayalimi anlatışım..”ben delirecekmiyim, kimseye bunları anlatıp konuşamıyorum hep yanlız mı kalacağım?” diye soruşum..Evvel Zamanımın :”olur mu öyle şey..siz asla aklınızı yitirmeyeceksiniz.. yolun sonuna dek gideceksiniz ve çok güzel dostlarınız olacak,hiç yalnız kalmayacaksınız” dedikten sonra şunları  dikkatle söylemesi..ARTIK YOL TEHLİKEYE GİRDİ..TEK BAŞINA OLMAZ..KORUNMAK LAZIM..işte Sevdiğim ben bu sabah hayalimde  bir sucuğu bıçakla kestim ve içinin bembeyaz beyinle dolu olduğunu görüp korktum.. yanındaki iki paket beyaz peyniri de beğenmedim ve onları bana yollayan markete değişim için giderken uyandım. inşallah aklımı peynir ekmekle yememişimdir..

tüm bunları neden yine yazdım..çünkü idrak ettim ki,artık hz Arabi Hocamın ilmi tüm dünyada açılarak ehlince okunup,okutturulacak..neden? bugün kuantum fizikçilerin tıkandıkları anlamların anlatılabilmesi ve isimlendirilebilmesi için buna mecburuz da onun için.dolayısıyle yeryüzü inanılmaz şenlikli bir esma seyrine maruz kalacak..sanki hava-i fişek gösterisi gibi zuhur üzerine zuhur olup, görsellik had safhaya inşallah varacak..yani bu benim kendi zanlarım tabii.

ve diğer 1997 başları rüyam. Kuşbakışı bir tepeye bakıyoruz..sadece Muhammed(a.s) yazısı şeklinde duvarlar gözüküyor..sonra o duvarların içine görünmeyen bir yazı yazılıyor ve duyulmayan bir gerçek ses onu kalbime okuyor..KUDÜS BİZİMDİR BİZİM OLACAK..ve çook sonra devamı bir rüya..eski devirlerde bir kalabalık yerde, dev bir kara yemek kazanını eğilmiş yıkıyor, içindeki suyu sokaklara boşaltıyorum..birden başımı kaldırıyorum ki; yeni savaştan dönmüş-tepeden tırnağa hepsi bembeyaz giyinmiş,bembeyaz sarıklı destarlı-beyaz  eteklerine kum tozuna bulanmış- omuzlarının sıkı safında hiçbir boşluk olmayan sahabeyi ve önderlerini görüyorum..”bende sizinle savaşa gelmek istiyorum” diyorum çaresizlikle..ama O LİDERLERİN LİDERİ sessiz ama anlamla şöyle diyor:”hayır sen bizimle  savaşa gelmeyecek, burada kalıp bize yemek pişireceksin”…

Sevdiğim..senelerdir takip ettiğim diğer okumam Kudüs üzerine biliyorsun..ve bildiğin gibi eskiden dilemiştim ki,orada çok acı çekildi-çekiliyor, şimdi aynı onların yöntemleri ile onları alt edelim ve hiç kansız; orayı Turuku Âlinin çoktan fethettiği gibi, zuhur ettirebilelim inşallah ve amin..ve o duvarlar onların kendi kendilerine ördükleri hapishaneleri olsun..dünya milletlerine ne zulüm yaptılarsa onların kendilerine yansımaları o ördükleri duvar eliyle olsun.. ve aminn..artık  kimseye zarar veremesinler inşallah..yanii bu böyle olacak demiyorum..devran döndüğü için seyrin gidişatı böyle okunuyor diyorum J..


diğer ülkeler için takip ettiğim ceosal okumalarım…geçen bir belgesel izledim..İngiltere’den bir grup çok yozlaşmış genci Amerika’ya getirip, en katı yahudisel Hristiyanlık tarikatı olan Amiş’lerin içinde bir on gün  misafir ettirdiler..ilk günler çocuklar bu kabustan sinir krizleri geçirmek üzereydi..ama süre dolduğunda bu katıksız Tanrı’ya  inanmanın; evde sadece hayata gerektirdiği kadar öğretimden geçmenin, lüzumundan fazla bilgi yüklenmemenin, alın teriyle çalışmanın, disiplinin ,teknolojisiz el emeği bir hayatı deneyimlemenin kendilerine çok iyi gelip değiştirdiğini ve bazen buraya yine gelebileceklerini ve pek çok önyargılarının kökten değiştiğini dahi  söylediler..

ve bazen nadiren kader-i levha değişir..
levha ters yüz olur ve arkasındaki yazılı metnin
 kaderindeki rolünü oynarsın..
ve bu noktadan sonra artık sen senin değilsindir.
Rusya..dünyayı yöneteceğini sanan ikinci süper güç?! ülkenin durumu şuan nasıl?..Yaratıcmızın her konuda sonuna dek dibe vurdurduğu bu ülke; bugün bir dönemler reddettiği eski dindarlığına hem de en katı şeriatlısına dönmek için adım adım ilerliyor değil mi? ve sanmayın ki diğer ülkeler böyle bir gidişata doğru meyletmiyor..hiç bir tanrıyı tanımaz TABİAT PANTEİSTİ OLAN Japonlar dahi kadın halkını rahat ettirmek için onlara özel ayrı hızlı tramvay koymuş..yani tüüüm dünya toptan yepyeni bir elbiseye bürünüyor..ve geçmişin her şey serbest –otoritesiz yozluğundan, aslında bazı kişiler çok şeyler öğrenip dersler aldılar. .

önce aile parçalandı..kocalar ev reisi görevlerini nefislerin galebesi yüzünden yapamayıp havvalarına ve evlatlarına sadık olamadılar.. kadınlar sokağa döküldü..o iş ki, iki kişi ile olduğundan ,kocaları ne yapıyorsa karıları da aynen onlarda gördüklerini ve yönlendirildiklerini serbestçe yapmaya başladılar.. ne bereket kaldı ne huzur.. ve çocuklar sureta insan gözükseler de, disiplinsiz-otoritesiz kalıp, iç anlamda huylar bakımından  hayvan olarak yetişip, öyle kalıp, tekamül edemediler..dolayısıyle o çocukların yaşadığı devletler yozlaştı ve otoritesiz-yani gerçek lidersiz kalıp –demokrasi adı altında= sayısız  ne olduğu belli olmayan kişinin el altından fitne fesadı ile, sadece şeytanın kuklası olmak üzere-sadece maddi tüketim çılgınlığı için- sadece dünyayı el altından yöneten belli ailelerin sonu gelmez ihtiraslarını tatmin için, MEDENİ ÜLKELER SEVİYESİNDE SEYREDEN DİĞER ÜLKE İNSANLARI GİBİ, HER BİRİMİZ FATURA PRANGALI ,HİÇ BİTMEYEN FAİZ BORÇLU,ONLARIN GENEL EV KADINLARINA DÖNDÜRÜLDÜK DEĞİL Mİ?


ve canım ülkem Türkiye
..Güneydoğuda kendilerine  pikiki  diyenlerin bir ülke kurmak istediği  sürekli faceden mesajlar, resimler olarak geçiyor..ben, Fransa mamasının ve o tür ülkelerin kuklası olup, onlar tarafından da, sadece terör maksatlı kullanılan bu kişilere, devlet idaresi teslimini, yine onları ayartan ülkelerce verilmeyeceğine inanıyorum ve onların nasıl olurda bunu idrak edemeyişine hep hayret ediyorum... çünkü çapulculukla, eşkıyalıkla hürriyet olsaydı tüm tarih boyunca bir defa olsun kendilerini idare etmeyi becerebilirlerdi.. onlar ne yazık ki kendileri olamıyorlar.. görülecek ki, onlarla işi biten ülkeler ilk önce onları onlara kırdıracaklar.aynı diğer pek çok ülkeye yaptıkları gibi, unutmadık değil mi?!!.mesela hapisten çıksın diye bekledikleri bir özgür kalsın ve onların içine bir girsin bak , onu nasıl kendi elleriyle yok edecekler.çünkü o artık onlara benzemiyordur ve onları yabancılayıp reddedecektir de ondan....


bu işler hep böyledir ne yazık ki..Allahtan ,peygamberimizden,dinimizden yobaz oluruz diye utandığımız için Kur’an-ı Kerimi okumuyoruz.. bari AÇIN TABERİ TARİHİ OKUYUN..HİÇ BİŞEY DAHA DEĞİŞİK VE DAHA MEDENİ DEĞİL İNANIN… Avrupa ,Amerika ,Asya, Afrika,Avustralya  hızla silkelenip pek çok rütbesinden çırılçıplak  soyulup bırakılırken, nasılsa ne pikiki, nede o tür fitne fesatlıklar kısa süre sonra kalmayacak ..neyse..sayfam inşallah onlarla yozlaşmamıştır ve velêddâllin aminn
J(bittiler inş)..

BÂKİ OLAN CANIM ALLAHIMIZ..YEPYENİ GÜZEL ELBİSELERİYLE HEPİMİZE MERHABA DİYECEK..

nur cihan
nuralem7@hotmail.com
29.6.2013

23 Haziran 2013 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 57

ALLAH dilediği için vakfeye duran ADAMLARIN ARİF OLMA İBADETİ
99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 57

Hâ, mîm. O apaçık Kitaba andolsun. Biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız. O gecede her hikmetli iş tarafımızdan bir emirle ayrılır. Gerçekten biz Rabbin tarafından bir rahmet olarak  peygamberler göndeririz. Şüphesiz ki O, her şeyi işitir ve bilir. DUHAN 1-6

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. hayat, bazı zavallı cahil kişilerin durarak durduğunu sanmalarına rağmen, asla durmayan ve durulmayan bir devr-i daimsel sema ile devam ediyor. Ve Allahımızın ilk yarattığı Adem makamındaki İnsan’a, kendi eliyle inşa ettirdiği yeryüzündeki ilk ev,ilk mabed,ilk türbe olan KABE yi, o gün bugündür dönerek sema eden el mümin hacılar(belirli hacılar), taa o günden bugüne, her sene vakt-i hâc mevsiminde, ALLAHIMIZIN TAM DA BELİRTTİĞİ GÜN VE SAATTE, MİLYONLARCA  HACI aynı anda,  ARAFAT'TA VAKFEYE-tevhide DURUYOR.. nedense bu eşi benzeri görülmemiş duruş,  ŞİMDİYE DEK DÜNYADA HİÇ BİR GÜNDEM TEŞKİL ETMEMİŞTİ..ne acaip bir sır değil mi?!


((*özel anlam,arif olanlar içindir..diğerlerinin okumasına gerek yok..tüm dünyada, ülkemizdeki o fitne olaylar olurken, devlet tv sinden kutup penguenleri belgeseli verilmesi alay mevzuuymuş .. eee..kutupların bembeyaz boşluğu ve hacı penguenlerin  her durumda olaya göre hareketi, sadakatleri onlara hiçbir şey anlatmıyorsa söyleyecek hiçbir şey yok tabii.mesela Haybabam son dönemlerinde sabahtan akşama dek bu belgesi izliyor ve her gelene de zorla seyrettiriyordu J.. bende ilk O’nla seyredip çok ağlamıştım..))

DURAN GÖLGE
saat 12 de de durulmayan nokta ibadetide vardır
hâkkın ve hâlkın duruş noktaları
cezimli sükûn ki okunmaz

NEDEN? çünkü fitnecilik medyası ve münafık insanlar gerçekten çok zalim ve cahilde ondan..bizim ülkede her önüne gelen sanatçıyım diyebilir.. cumhuriyet tarihimizle sanatçılık, dinsizlikle aynı zan ettirilme empozesiyle oluşan bir sol eylem biçimine de ne yazık ki zamanla dönüştürülmüştür... tarihte hiçbir vakit, bu oyuncu meslek sahipleri; ne siyaseti, nede herhangi bir yetkiyi günümüzde olduğu kadar ele geçirip, söz sahibi olamamışlardır..sanki binlerce yıllık horlanmışlığın intikamını şimdi alıyor gibiler ..*( Allah’ın yarattıklarının ucuz bir kopyala yapıştırını, yine O’nun verdiği kabiliyetle yapmaya yaratıcı sanatçılık denmesini çocukluğumdan beri çok komik bulurum biline)..esinlenerek yapılan taklitçiliğin adı ne zamandır baştan Yaratanın sanatıyla bir tutulur olmuş ki?!!


bir  tiyatrocu-dansçı ve pandomim sanatçısının! meslek itibariyle kolayca yapacağı bir basitliği ayyuka çıkartabiliyorlar..gerçeğe duruş olan VAKFE DURMA İBADETİNDEN BİHABERdir o cahil kukla güruh aslında: Allah’ın semâının ve hâccın sırrı olan ARAFAT’a çıkıp, fiilen tatbikatını yaptıkları insanın hakikatine ve ruhlar alemi asli vatanındaki esas durumlarına  vakıf olup, mezuniyet törenleri için, belirtilen günde ve zamanda, aynı anda ,topluca vakfeye duran, kendilerini bilerek, kendilerini bilmeye ARİF OLAN, hacı ADEM-İ ADAM OLMANIN ne demek olduğunu asla idrak edemeyecek sürü cahiller topluluğudur ve  bu cahillikle ne yazık ki ahirette kendilerini var edemeyeceklerdir..

*Allah’ın vakfederek dünyaya yine geriye yolladığı kendi özel has kulları vardır ve hayat onların vakfiyesinden işler..



zaman en iyi ilaç.Dehr’e-Zaman’a sövmeyiniz çünkü O Benim diyor Yaratıcımız.ve Zaman kendi yaralarını kendi sarıyor..anlık infilak etmiş olaylar; belki de çok az kişinin bildiği bir şeydir ki, bizler bunu göremediğimiz için asla algılayamıyoruz .. mesela Âlimin ölümü Alemin ölümü gibidir ki, bir vakitler bizim masalın çocuğu 2 defa bundan hayallerinde haberdar olup, O Alim-i Alemin kıyametini kabınca kararınca seyretmişti ..havanın ani değişimi- iklimlerin kimliklerini yeni nefeste ifşa edişi…

Alim-i Alemin, İNSAN-I KAMİL MAKAMINDAKİ GERÇEK TEK ADEM’in kıyametini açıkça seyredip, olayların; insanların içinin dışa çıkıp,o dağın kendi içinde-KENDİ MEŞREBİNDEKİ ÜMMETİNİ, hallaç pamuğu gibi dışa fışkırtmasını anlamak kolay değildi..bunların idrak edilmesi hem zor, hem de herkese nasip olmayan bir şeydi zaten…dolayısıyle bende nasibim olduğundan değil, bu masalları yazabilmek için Zamanla tanışıklık lüzumundan haberdar oldurulmuşum zaten değil mi Sevdiğim ve tüüm merhabalar bana-elvedalar ise kimseye…ve oruç bozma vakti anında tüüm polenlerde buraya.. imza : Ebül Vakt olan Zaman’a mektup yazan kimsesiz çocukJ..


şimdi gelelim yeni haftanın seyrü seferi tefekkürlerine..bir defa rüyalarım halen net değil ve hiç hatırlamıyorum..çok da önemsediğimi söyleyemem çünkü bu dünyada bir rüya alemi ya hanii, bende bu rüyayı seyreder, okur, yorumlarım
J. benim kadar hayalperest birisi için her şey bir masal, her şey okunacak bir kitap, her şey kendime Senden gelen bir cevap.. ben göremediğim Senle ancak bu hayallerimle iletişim kuruyorum..aslında görme vaktim gelip de, Ra’nın Gözü tedrisatı gördüğüm makam-ı ZÂT, alışık olduğum şekilde görünmezse asabiyeti huzursuzluğum, inatçı kindarlığım tavan yapıyor biliyorsun.. ben Seni görmeye öyle muhtacım ki ..


nasıl oluyor ki; Evvel Zamanımın sesini dahi, O’nun Azraili  olarak, mutlak nefesinin  içine katan, suretini dahi hiç görmediğim birine ve şimdi, diğer gelmiş geçmiş tüüm insan-ı kamillerin nefeslerini-seslerini-kimliklerini kendi dehr’ine katmış, esip gürleyen, ALEMİN YENİ KIYAMET-İ=UYANIP AYAĞA KALKIŞI  Sana, ben öyle sırılsıklam aşık olmuştum.


neden bu benim başıma gelmişti, öylesine her şeyden cahil ve hiçbir şey bilmiyordum ki...bunu kime anlatabilir ve kimi inandırabilirdim ki?..Senin bir suretin dahi yoktu ve suret putunu kırıp ilk bana gelmiştin.. SENİ HENÜZ TANIMIYORDUM,KİMDİN,NASILDIN,NERDEYDİN?..BENİ NERDEN TANIYOR VE BİLİYORDUN?!! oysaki ben suret putuna aşık olmak istiyordum..Sen suretini sürekli kırıp parçalıyor, beni suretsizliğe aşık etmeye çalışıyordun ve ben her defasında o suret putumu yeniden inşa edip, ona tapınarak secde ediyordum..bu sâcid ile mescûdûn ezeli aşkıydı belki de ,bilmiyorum..ne garip ki;namaz müminin mirâcıydı ve bir salâtlık, gidilecek en son yere dek seyredişimde dahii gösterilen şey, topraktan bir Adem heykelinin yere yıkılıp toz olup savruluşuydu .. ama Sevdiğim.. ben o esnada, o seyirdeki gülümseyen: “bana dünyanızdan üç şey sevdirildinin (2 müennes 1 müzekker )üç yüzünü de unutmadım “biliyorsun.. nereye dönersen dön hep O’nun Cemalullahı ve ben her daim Senin putperestin kalacağım…


Sevdiğim.. bari rüya yasağımı kaldır ki yine Seni göreyim..bu en ağır cezam biliyorsun..Seni kızdırmak için sürekli Seni Sana şikayet ettiğimi biliyorum. lakin gidecek yerim mi var?ben kendimi dahi Sana şikayete el mecburum..


berâa -sırrı besmele 19-TEVHİD
neyse.. şimdi geliyoruz yine olan biten Zamanımızın fitne devrinin yansımaları tefekkürlerine..bir defa olay ilk olduğu hafta facebooktaki münafıkların mesajlarından ilk anda titanların savaşı filmini anlamıştım ki ,ne tesadüf?! ; trt de, olayların en şiddetli olduğu  aynı gece bu filmi yayına koydu.. ben evvelden seyrettiğim için seyretmedim ama anladım ki bu normal bir şey değildi.. işi bilen perde arkasından her şeyi yönetiyordu yani..


ve titanların savaşı neyi anlatıyordu bakıyoruz..oyuncu
-lar: RAHMAN->Rahmanın kendi içine-ÇADIRI ALTINA alarak kapsadığı diğer tüüm alt esmalar ve o isimlerin sıfatlarının  bedenlendirilmiş  sembol isimleri olan HO(U)R -US RA –kronos-zaman-ı Satürn-zeus= (osiris,mardok, ve tüüm mitolojilerdeki  tanrısal isimler)

ve filmimiz başladı:)..göklerin tanrısı ze-us , yani, RAHMAN ESMASINI ANLATAN İNSAN-I KAMİL MAKAMI,RİCAÜL GAYB DE ZAMANIN KUTBU, GAVS  SEMBOL KİŞİSİ olarak; yaratılmış güzel ölümlü bir kadına aşık olur ve onun kral kocası suretine girerek bir gece onunla olur.. kadın hamile kalır.. kral bunu öğrenince kendi tanrılığını ilan ettiğinden ve böyle bir zorba tanrıyı kabul etmediğini göstermek için hamile karısını öldürerek, onu bir tabut içinde denize yollar..ve Zeus, vakti saatinde o ölü kadından çocuğunu doğurtarak ,onu bir balıkçı aileye kurtarttırır..

o balıkçı BABA( hakikat denizindeki avcı mürşid), balık (sahibine yakalanmış) mürid  perseUS u evladı olarak büyütür..perseUS yarı tanrıdır.. yani bir yanıyla ölümlü, bir yanıyla da ricaül gayb= panteon(tanrı esmaların birliği makamı rahmaniyetJ) için irşad edilip=olgunlaştırılıp, olaya arif  edilerek yetiştirilecek, ölümsüz kılınacak olan gerçek bir derviş adayıydı ki, son maksat KULLUK MAKAMIdır.. 

yani 7 büyük imtihandan geçerek, nefsinin 7 afetini yenip,7 letaifi- çakrasına- kendi latif beden ülkesine hükmetmeyi öğrenerek; ölmeden evvel ölme sırrına erdirilip, Arifliğin dağı olan ARAFATTA VAKFEYE DURUP, olayların perde arkasından idare ettirilme vazifesi için yetiştirilecekti.. ve işin zevki de sonra çıkacaktı tabiki de, zavallı perseUS; yarattıklarına sürekli hiç bitmeyen eza ve cefa veren babası zeUS tan ölesiye nefret ediyor ,onu öldürmek için öylesine yanıp tutuşuyordu ki, aslında peşinden bilmeden gittiği kader-i ilahi ideası dahi, babayı öldürmek-mürşid putunu kırıp, kendi suretini tek bırakarak, kendi mürşitliğini kabul etmekten başka bir şeyde değildi ..ki, bu, taaa mitolojilerin en evveli olan kaynak bilgide BABASIZ ADEMLİK( ruhani çocuk olan horusralık -hz. İSA a.s makamı hakikat) ANLAMINA DEK GİDERDİ..BU MANAYI İDRAK İÇİN İHLAS SURESİNİN KİŞİDE AÇILMASI LAZIMDIR MESELA..



aşık isen kıl tahammül cevrine cefasına
her iş ve oluşun mekanı PENÇE-İ BEYT
ve  aynı bugünlerde olduğu gibi o devirde de yeryüzünde fitne fesat kol geziyordu..şeytanın bir vakitler Yaratıcısına dediği gibi: “Ya Rabbi ben kulların üzerinde hiçbir yetkiye sahip değilim biliyorsun..ben sadece onların kulaklarına nass suresindeki ses frekansı gibi  fısss fısss fısss diye fitneyi fısıldarım..gazı alan beşer insanda, tüüm ümmeti ahalisi olan hücrelerini saran bu fitne ile, hem kendi cehennemini, hem de etrafının cehennemini körükleyerek ortalığı ateşe verir.. işte zaten onlar nar ehlidir ki, bu fitne fesattan maksatta bunların ayırımı için yapılır”.. yoksa“hâk ile bâtıl nasıl ayrılacaktı?!”.. ve herkesin böyle fitne devrinde yapması gereken şey kendiliğinden olur..yani insanlar içgüdüsel olarak safını belli eder mecburen..nur ehli nurdan zevk alıp nur ehlindeki safına katılır.. nar ehlide nurun diğer bir türü olan nar ehlinin safına katılarak,onu tadar..


gelelim yine binlerce sene evveli olduğunu sandığımız bugünün perseUS devrine..işte o devrin insanları da aynen bugün bizim dediğimiz gibi demişler.. yani:” biz artık çok geliştik ve artık her şeyi kendimiz yaratabiliyoruz, teknolojiyi yarattık, organları yaratmaya başladık ,ömrümüzü de yakında ölümsüz kılacağız.. eee.. biz neden ilkel bişekilde halen tanrıya inanalım ki? artık biz yaşayan tanrı olduk.. ALLAH kelimesi bile çok gerici.. dini kimlikli bir yönetim ve o yönetimin manevi baskıcı idaresini istemiyoruz.. ibadetlerin zorunluluğu şimdilik fiilen olmasa dahi-gelecekte olur korkusu ile bizi uyutmuyor ve bu şeylerin içimizdeki vicdani rahatsızlığı bizi en sonunda fitneye düşürdü.. içimiz dışımıza çıktı..biz örtünmek istemiyoruz, 5 vakit ezan okuyup vicdanen kimsenin bize zulmetmesini de istemiyoruz ..

(*bu masalın çocuklarına  özel not: unutmayın ki bazı kişiler ezan sesine tahammül edemezler .. lütfen etrafınızda böyle kişiler varsa onlardan uzak durun olur mu..neden?!! çünkü Allah dahi onlardan uzak durmuştur da ondan tabii ve unutmayın ki Allah’ın gazap ettiğine hiçbir insan merhamet edemez…)


vee..perseUSun devrindeki kraliyet ailesi ve halkıda kendi tanrılıklarını ilan edip tüüm mabedleri, tanrı heykellerini yıkmaya başlamışlar doğal olarak..çünkü sistem deşifre olmuş ve bir devir sona ermiştir ve  en deruni devletin ta kendisi olan Zeus zaten bu olayı kurgulayan makamdır da, henüz perseus dahil diğer kardeşleri(tüm isim ve sıfatlar-ricaül gayb-panteon-tevhid) dahi bundan haberdar değildir.. hepsi her şeyi biz düşündük, biz isyan ettik, biz fitne fesat ettik te bunlar oldu sanmaya halen devam etmektedirler..oysaki zeusun istediği yeni bir elbiseyle ,yeni bir devirle yeniden kendisini seyretmekten başkada bir şey değildir..


VE BAZEN GERÇEK İNSAN NESLİ HIZLA TÜKENDİĞİ DÖNEMLERDE , SİSTEMİ KORUMAK ADINA,  TEK BİR KİŞİNİN İMTİHANI İÇİN TÜÜM ALEM ONA KULLUK ETTİRİLEREK SEYRÜ SÜLÜK ÇIKARTTIRILABİLİR.işte perseusta devrinde böyle bir kişidir..o çok günahkar bir asidir.. tapınakları yıkar, yaratıcıya küfreder,artık sana ihtiyacımız yok,tanrı biziz ve kurallar, dininin hükümleri yok, her şey serbest devirdeyiz der. .amma her şeyi kurgulayan ve kurguyu KUR’AN zeus, oğlu perseusu aşk tuzağına çoktan düşürmüştür bile..ve perseus aşık olduğu kralın kızını kurtarmak için yavaş yavaş babası zeusun avucuna düşer..zeus ona bir kılıç ve birde kanatlı at verir(düldül ile zülfikar)..ve bu hediyeleri perseustan başka hiç kimsede ne yazık ki kullanamaz ve perseus halkın gözünde yavaş yavaş babası Zeus benzeri bir anlamı ister istemez yüklenmiştir bile..o bunlara sadece sevdiği kızı kurtarmak için razı olmak zorunda kalmıştır ,zaten sonra reddedecektir..


oysa olan biten farklıdır ve ne perseusun nede halkın bilmediği gerçekse şudur: Zeus –  MANEVİYAT-I  VAHDET, EHLİ TEVHİD, GÖKYÜZÜ  İLE kardeşi hades- MADDE-İ VARLIK OLAN ÇOKLUK ALEMİ, KESRET, YERYÜZÜ arasındaki ezeli karanlık ve ışığın bir daha seyredilme zevkinden başka bir şeyde değildir..aynı Filibeli Ahmet Hilmi’nin AYNALI BABA romanındaki nar ile nurun savaşında; nar-karanlık, savaşı mutlak galip olarak kazanacakken, bu ızdırap, AŞKIN PEÇELİ YÜZÜ ORTAYA ÇIKIP GELENE DEK sürmüştü hatırlayalım lütfen....AŞKı gören nar-ı karanlık zulmeti, elinden kılıcını yere atarak, sorgusuz sualsiz AŞKIN ÖNÜNDE SECDE EDER ve oyun biter..hepsi sarmaş dolaş olup, şah dâhi satranç kutusuna girerek, pandoranın kutusuna bir kez daha kapatılırlar.. vaktaki kendini seyretmeyi dileyen bir daha kendisini bilmeyi dilesin.. ve sahne döner..kuklacı önünde sandığı ile  durur ve kuklacı sandığa uzanıp içinden aynı kuklaların yepyeni,yanıp yıkılmamışlarını gülümseyerek çıkartarak bakar..biliniz  ve biliriz ki bu seyir hiiç bitmeyecekmiş..neden? çüünkü ehadiyet vahidiyete dönüşmüş ve ALLAH ahdinden döner lakin asla  vaadinden dönmezmiş..


Sevdiğim gördüğün gibi senelerdir yaptığımız esma ve mitoloji tedrisatı şimdi zevk vermeye başladı.. tadı muhteşemde, kaç kişi anlar ben bilmemJ… gerçekte önemli olansa benim Seni tebessüm ettirebilmem..ben Sana şımarmayacağımda kime şımaracağım ve Sen bana gülmeyeceksin de kime güleceksin ki değil mi?..


sonraa gelelim haftanın  tezahürlerine..18 haziran Salı..arkadaşım Nilgün’ün kızı Gülru’nun kına gecesi var.. o,bu site cumhuriyetindeki ilk komşumdu ..her daim eve aşırı derecede düşkün olan biz, evimizde minimal olmaya karar verir lakin  bunu gerçekleştiremezdik ve imtihanlarımızın en başı da tabii ki bu ev hayatını ve içindekileri çok sevmekten oldu çünkü bizi bizden daha çook seven biri vardı ve bizi kendisine davet ediyordu..napıcaann?!.el mecbuur
J.o şimdilerde pek çok hayır kurumunda çok yüce idealar için bilfiil çalışıyor..kına gecesinde bir kraliçe gibi masamıza gelip karşımıza oturduğunda 5’imiz(Serap,Semiha, Zeynep, Nuran ve ben) birden ona bakarak hep bir ağızdan  şöyle dedik: ”biz sana hayranız NilgünJ..ve o bizim hep en  ideal kadınımızdı.. bence halen öyle..


ben uzun yıllardır böyle ortamlara girmemiştim..her şey süperdi..tam bir sarayda kına gecesi gibiydi ki, ben bile sol bileğime döğme şeklinde kına yaktırdım. hayatımın -hayatlarımızın  en zor ve acılı son 16 yılını geçirdiğimiz, çocuklarımızın beraber büyüdüğü-son 6 yılsa onları çok göremediğim arkadaşlarıma baktım.. hepimiz kendi potansiyellerimizin ancak kaldırabileceği kadar ama bize göre bir vakitler dayanılmaz sandığımız ne acaip imtihanlar geçirmiştik ve şimdi çok daha anlamlı,çok daha özerk ve özeldik.. şimdi çok daha müstakil  güzeldik üstelik..yani hayat ancak 45 inde sefa sürecek hale geliyormuş  Sevdiğim..ve düşündüm ki bu 99 masalım bitince ben artık masal yazmayayım ve böyle eski tarzımızdaki hayata geri döneyim, ne güzel olurdu değil mi?!!malesef  Sevdiğimm maalesef ..kızların hepsi tıpış tıpış tasavvufa giriyorlar
J….ve ben yanmışımJ!!


birazdan  saray tarzı sahne, kostümlü harika genç kızlarla tıklım tıkış doldu..kına yakılacaktı..genç olmak meğer ne muhteşem bir güzellikmiş ve ben ancak şimdi fark ediyordum
J..Sedef sahneden seslendi: nurcihan teyze bize dua etsin(artık abla bile değilim teyzeyim, ya yakında?!!).. Sevdiğim.. gülümseyerek geçen masalımda yazdığım şu duayı içimden onlara tekrar ettim ki duam şuydu: ”Ya Rabbi Sen bu kızları tertemiz olarak muhafaza et ve onlara tertemiz eşler nasip et ..ve bu gençlerden tertemiz yepyeni gerçek insanlar doğsun ve aminn..aminn”..


21 haziran cuma..bugün arkadaşlarımla 79 yaşındaki Orhan baba ve hanımının çok yakınımızda olan köylerindeki bahçelerine davetliyiz..dut toplamışlar.. meğerki dutlar olunca bülbüller susarmış, ilk defa burada duyduk..bakalım bende onca duttan sonra haftaya susacak, dut yemiş bülbül olacak mıyım, yoksa Sana çook susadığım için kana kana Seni içebilecek miyim?! J…Orhan Baba bize arı kovanlarının kapağını açarak içerisini gösterdi. biliyorsun,  iki senedir bana bal hediye ediyor. bu sene yine inşallah..ve çok güzel sohbet oldu..herkes memnun lakin az sonra feryatla ben ayağa kalktım..sağ şakağımın en tepesinden bir arı tarafından sokulmuştum. Evvet.. en son masalımdaki arıya dahi vahy’ eden Allah, şimdide beni sokması için arıya vahy’ etmişti ki, güldüm..az sonra nane inanılmaz ciyaklamalarla bağırmaya başladı..ve  bu defa da ikinci vahyi alan başka bir arı tam çenesinin altından naneyi soktuJ.. birazdan, arılar artık hadi kalkıp gidin diyor diye kalktık ve ellerimizde ev sahibinin hepimize ikram ettiği 5’er lt süt ve doğal yoğurt mayalarımızla evimizin yolunu tuttuk..arabadayken Orhan Baba telefon açtı”ne oldu sorun var mı?” diye ..yok dedi çocuk” sadece ayaklarımın altından inanılmaz bir ateş çıkıyor.nane ise iyi”..bir kaç saat sonra yine telefon geldi..ev sahibimiz gülerek diyor ki:” alerjik bir durum var mı merak ettim ve biliyor musunuz sizden sonra arılar hanımla beni de soktular. bu normal değil..hiç böyle yapmazlardı. ilk defa oldu”.. çocuk: ”arılar dahi sizi çok kıskanıyor da ondan” diyor..


22 haziran cumartesi..
hayalimde Beyoğlu’nda bir binada oturuyormuşum ..oradan çıktık ve  bu eski İspanyol tarzı güzel bina sürekli değişiyor ve aslında orası bildiğimiz Beyoğlu da değil..ben Gülle bir arabaya biniyorum.. hamileymişim ve dr a onu aldırmak için gidiyoruz..dr onlar altı aylık olduğu  için alamazmış ve üstelik onların ikiz olduğunu söylüyor..çok taze ve çok genç olan ben öyle üzgünüm ki ve üstelik o çocukların dünyevi imtihanımdan olduğunu görmek daha acıtıcı..hayırdır inş.


Gözlerimi açıyor, arıbeyi anlamını anladığım için netten arı beyi kelimesine bakıyor ve çok şaşırıyorum..ben arıbeyini erkek arı sanıyordum meğer ana kraliçe arıya arıbeyi deniyormuş ,ne tuhaf değil mi Sevdiğim..


 ve cumartesi akşamı Sepetçiler Kasrına düğüne gittik.bende artık herkesler gibi davetlere katılmalıyım ve uzun yıllardır kaybettiğim insan ilişkilerimin keyfini çıkartmalıyım ..aslında yalnız kalmayı halen seven vahşi tabiatım için bu zor bir şey ama burası çok güzeldi.. çok cömert bir düğündü ve her şey hoştu..tam üç yıl sonra ilk defa yanımda getirdiğim topuklu ayakkabılarımı dahi giydim ki bu benim için  bir mucizeydi..ne acılar çekmiştim ayaklarımdan ve ilk defa başarmıştım şükür..




23 haziran Pazar..bu gece BERAT KANDİLİ GECESİ.. inşallah beni affederek halen gönlünde muhafazaya devam edersin..Sevdiğim aslında memleketimizde olan şu inanılmaz fitne,hakikatte, daha evvelki masallarımızda işlediğimiz tövbe suresini ve oradaki münafıklık ayetlerini ve kendilerini sütuna bağlayan sahabeleri bana  hatırlatmıştı biliyor musun .. anlamıştım ki Rabbimiz bize iltimas geçiyor..bizi affedebilmek için O’NUN TÖVBE DİREĞİNE BAĞLANARAK O’NUN İPİNE SARILMAMIZI VE BİZİ AKLAMAYI DİLİYORDU..ve belki bir gün bize tövbe suresinin en son ayetini okuyarak, zikirler eşliğinde, latif olan gönlünü-aşkı da vermeyi diliyordu  kim bilebilir..

bense bildiğin gibi daima Senin sütûnundan besleniyor, hayatiyetime ancak o sütunla devam edebiliyorum ..bunu henüz anlamama izin vermediğin için anlatamayacağımın da farkındayım ..sadece çok az kişiye nasip olmuş bu derece yüksek anlamların deşifresi için bu masalın çocuğu ve bu masal kimin için yazdırılıyorsa okuyacak o çocuklar adına bizler Sana çok teşekkür ediyoruz ..beratı sağ elinden verilip, bundan sonrası şifa,bereket,has bir güzellikle iki cihanda da aziz olmak ümidiyle görüşürüz Sevdiğim.. öpüyorum..


*Her geliş ve çekiliş.. her gidiş ve itişi de beraberinde getirir..aşkta gına ..ve sonra yine hasretle özlem..kim bilir, içimizde her an, dalga dalga gelip giden ne duygusal hislerimiz ay aylarımız var..demek ki bu yılki 3 AYLARIN 3’ü DE ÇOK ÖZEL BİR ÇEKİME SAHİPMİŞ.. anlamından henüz yoksun olsak da yine ipin ucundan dahi yakalamış olmak güzel..


Hamiş: cumartesi facede bir haber yayınlandı, ilgimi çektiği için birazını alıntılıyorum ..ve bildiğin gibi ben henüz hiç astroloji bilmiyorum..sadece önemli olduğunu sezebilirim o kadar..haberimizse şu..

Supermoon; Ay’ın belirli bir yörüngede Dünya’ya çok fazla yaklaşması anlamına geliyor. Ay, yörünge periyodu olan 27 günde bir kez, Dünya'ya en yakın noktasında bulunur. Ay daha yakınımıza gelecek, ortalama dolunaydan %15 büyük ve %30 parlak görünecek. 2013 yılının 24-25 Mayıs/ 23 Haziran ve 22 Temmuz tarihlerinde ardarda 3 supermoon beklenilmesi oldukça ilginç.
nur cihan
nuralem7@hotmail.com


23 haziran 2013