24 Ocak 2014 Cuma

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 83

DİKKAT
tehlikeli sarı nokta
ve hesabı olan herkese açık mavi nokta
99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 83

Dairevi ahşap sahne döndü.. paravan çekildi.. ve  sahne-i daire üstünde bir koltukta oturan beyaz saçlı kuklacı gülümseyerek, yerde duran sandığa uzanıp kapağını açtı..aaaa!! O Kuklacı;az evvel, bir önceki sahnede tamamen yanıp kararmış olan o anahtarlıktaki ahşap ip kuklaların aynılarının yepyeni ve çok daha güzellerini ,yerde duran  sandıktan çıkarttı.. ve kuklacı her şeyi anlattı!..

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba…
kendimize geçmiş olsun, sağ salim döndük elhamdülillah diyerek mektubuma başlamak istiyorum..bayağı zor bir devre sonu geçirmişiz meğer .ilk dönem ders notlarımı bilmiyorum ama final imtihanım çok ağırdı ve yaşımla birlikte bedeni kalıbımda ihtiyarlayıp  yerçekimine mağlup oluyor malum.heran yerin merkezine doğru; dört ana unsuru başlık altında, sayısız terkibimle sürekli çözülmeye devam ediyorum. zaman zaman ruhum beni terk edip kendi diyarına gittiğinde, burada kıskançlıktan ne yapacağımı bilemiyor, kaybettiğim hayat ışığımı ve o vakitler leş kadar ağırlaşan bu toprak kalıbımı yerinden kaldıramıyorum. Kör kütük  Sana aşık ruhum başını alıp Senin peşinden her gidişinde, ben bu vücud şehrimde ıssız ve karanlığa mahkum olup, edindiğim tüm hazineleri yağmalıyor ve her şeyi kırıp döküp ,saçıp savuruyorum. çünkü tüm bu hazineleri vücuduma taşıyıp duran asıl aracımı yitirmişim, getirdiklerini yitirsem ne yazar ki…

Kutsal simyanın çalışması için,
Sürahinin, durgun bir kaba ihtiyacı vardır…..Hafız-ı Şirazi


21 ocak Salı…
kim bilir, ağır hüzünle veya maddi hücrelerime karışan Kudüs eşyaları dolayısıyle, bu sabah uyanırken, gördüğüm şeyleri anlatarak uyanıyorum. yaptığım yoruma gülüyor, ama yine de elimde olmadan kendime mal ediyorum ki, gerçekten çok zevkli.. Sevdiğim .. anladığım şey şu diyelim: hz Musa Şeriat ise,hz Hızır hakikat ve  ..  marifetti.. böyleyken biri iç, biride dış,bunları birleyen ise …  oluyordu.. iki denizin suyu üstünde gülenlerde bunu zevk edenlerdi.. Kara Kıtmir Post sahibi Efendim merhaba!! Hoş geldiniz!!henüz Hıdrelleze bayağı var üstelik ve bir defa dahi dileğimi gerçekleştirmediniz ki, alâkanızı buradan sezip. sevildiğimizi anlamak zorunda bırakıldımJ..

22 ocak Çarşamba..gündüz niyetine hayır olsun! Sabah sabah ,gözlerim yanmasın diye bilinmez bir uzaklıktaki ışıktan kamaşmış misali.. ateş-ışık- alev-şua çemberinden bir araba ve ışık beden silüetleri temaşa ederken gözlerimi açarak hayretle bekliyorum…. ooo.süper.aman Ya Rabbim!!ooo.Seni Seviyorum..şimdi ben ne yapayım, kime sorup, nerelere başvurayım!. yaşayan kaç kişi buna inanır ve bana hikayesini anlatabilir ki? oysaki  Senin bana öğrettiğin: Adem atamızdan  bugüne gelen  tasavvufta sanat tarihine dönüp dönüp başvurarak; hem de binlerce senelik delili envanteri ile birlikte onları ortaya çıkartıp, bunları yine bugün, aynen birebir, sadece bir tek SENİNLE  okuyabilir, SENİNLE  gösterebilir ve  SENİNLE okutabileceğimi de  anlarım Sevdiğim. beni ne kadar zor bir iş için yetiştirdiğini biliyorsun değil mi?!. sanki biz Senle günümüzün İslam ESMA TANRILARI Mitolojisini yeniden yorumluyoruz. bu öyle muazzam bir ilim ki Sevdiğim ,tüm dünyanın en cahili olan bu masal çocuğunun başına bu vakayı Hayriye nasıl geldi halen hayretteyim.. Seni öyle böyle değil ,Senin gibi seviyorumJAllahım yaa! Acaba ben doğmadan evvel, Esma Mitolojisi Tanrılarının   çeyiz sandığına mı düştüm?!! yoksa PANdora'ya çeyiz olarak Tanrı'nın hediye ettiği dünyayı karıştıran çeyiz sandığına mı düşürüldüm?! gerçekte ise ikisi de aynı şey değil mi?ama, sanırım ki bir esma tanrısı” bu çocuk 100 yıl uyusun ve 100.yıl kral gelip, dehşetengiz sesli sözcüsüne, yüksek levhayı ters çevirtsin ve onu seriin nefesi ile öperek uyandırsın” dediJ!


eski şeytan taşlama sembolü
Sevdiğimm.bu bölüm çok ağır ve ağlatıyor. şimdi yazamam. çünkü kontrol edemem. kahve molamız var!..geldiim
J.. kasım ayında, hayatımda bir kitap için en yüksek bedeli verdiğim halde henüz okumadığım, şimdiye dek yazılmış en kapsamlı iki ciltlik mitolojiler sözlüğü almıştım malum..ebadı çok büyük, yazıları çook minik. ve bizim masalın RA’NIN GÖZÜ tedrisatı gören çocuğunun gözleri günden güne iflas ediyor ki, çaresi de yok!. belki bu acve hurma dizimiz bittiğinde bende biteceğim,bilmiyorum. tenim nasıl aşırı hassas ve cildim acaip ince ise, işte, gözlerimde çok hassaslaşmış.. Sanırım rumuzumu ruhum latifeden, bedenim kesafete çevirmeliyim ki, maddi halim düzelsin, yoksa her geçen gün saydamlaşıyor gibiyimJ!!tam bir aydır günde kaç defa damla kullanıyorum ama geçmiyor. bu hafta yine doktora gideceğim.. buda işin trajedisi.. tabii ki, şükür..


*işte ,ben ateş arabalarını, Apollon'un ışıktan güneş arabasını, Ra’nın yıldız yolculuğu yaptıran kayığını araştırır, kaydeder, bunu ayetlerle de süslerdim amma, sanırım sağlığım buna yetmeyecek(böylece Ayasofya’dan evvel, o toprakta var olan Apollon mabedinin daha evvelki köklerine de ne yazık ki gidemeyeceğiz).
birde değişen semboller var tabii…mesela İngiliz kuklası vehabi yönetimi sayesinde  Kâbe değişim geçiriyor. İngiliz saat kulesi geldi. Kıblegâhımızın etrafını Satürn’ ün halkası aldı. şeytan taşlamadaki 3 şeytan sütunu, İsrail’in Filistin’e ördüğü tek uzun-ağlama duvarı sembolü- tecrit duvarına dönüştü. lüx ve gösteriş budalası türk  müslüman hacılardan nedense  hiç kimse bu dönüşümün  farkında değil ve hiiç konuşup sorgulanmıyor ,NEDEN?




 neyse ki bizim masalımızın harika çocukları ve o çocukların bir kaçının da,  kainatı ellerinde döndürecek manevi iş idarecisi çocukları var.bunlar Rahmanın nefesi ile döllenmiş özel çocuklar.sayıları çok az ama insanlığa eşdeğer yeni tohum Adem ve Havvalar... inanıyorum ki göl maya tuttu ve bu işi devam ettirenler gelecek.. çünkü biz, dem bu demdir de ;şimdiki  Adem’i bulup, secde edip, O’na talim ettirilmiş esma-şeylerin isimleri-icad edip- yaratım işini meslek edinmekteyiz ki, yaşadığımız dünya ömürlendirilmiş ve tamir edilerek Beyt’ ül Mamur olsun ve aminn..her masal çocuğu; kendi esma-i al âbâ ailesini bilip, bulup, onlarla tevhid olup ,tek bir elin beş parmağı misali aynı şey için çalışmalıdır..

.. Gerçi benim, merkez noktasında olan kadim ADAM’a ulaşmam çok zor.çünkü O’ nun tüm etrafı bembeyaz hacı  ruhlarla doluydu ki, ben en dış,en uzak daire-i halaka safı dışındaydım. O, çocuğa siyah sürmeli gözleri ile nazar etti.. O çok uzun boylu.. merkezdeki işaret-arasat  taşı misali..beline ancak yetişebilirimJ.Sevdiğim, on masal kadar evvel Serendib- Seylan hakkında bilgileri topluyor, kesip, yapıştırıp Ademime kavuşabilme hayalleri kuruyordum ya hanii.ve bayağı zayıfladığım?!! içinde, kendime Bali etekleri hazırlatmıştım J ah! keşke yazıp Sana söylemez olaydım. tekrar tüüm eski dairevi formuma hızla tekamül etmeye başladım. Çok kıskancız çook.. hücrelerim benden daha zeki! ve Ademim beni hiiç beğenmeyecek J.. ikimiz yanyana “1o “numara gibi duracağız.. O,uzun siyah kıvırcık saçlı-sakallı, siyah sürmeli gözleri kocaman. O,beline bağlı ihramı, beyaz izarıyla ortada duruyor.O,nice Kronos’u-Zeus’a taş çıkartırcasına heybetli ve dev bir İLK ADAM.. hepimizin Atası Efendisi…


İşte bizim TASAVVUFİ MİTOLOJİMİZ de böyle başladı çocuklar. gerçi size hazine-i gencin soluk benizli efendisinin,” ol” emri ile nasıl tekamül ederek, bir çamura hapsolduğundan da vakti gelince oradan buradan okuyarak,kes –kopyala –yapıştır –hepsini cemi camii ederek sergile yapabilirim. zamanla.. Ademimize bağlı. bizi ister ve kendi ilk dairesine yaklaştırırsa tabi.. Sevdiğim, bak aklıma ne geldi.. eskiden güneş gözlüğü yokken;savaşçılar, avcılar, çöl ve kar insanları gözlerini korumak için göz kenarlarına siyah boya sürerlermiş ya hani..acaba benim Ademimde etrafındaki bembeyaz  ruhsal daireden gözleri kamaşmasın diye mi öyle kapkara sürmeler çekinmişti!! (*gülme!!beni bu kadar komik idrakli Yaratan alınır sonraJ)

Sevdiğim bu yazı çok ağır ve sık sık beni ağlamaya zorluyor.lütfen beni koru.. Sevgili ADEM, MERHABA! MASALIMA HOŞ GELDİN EY EN KADİM ADAM MERHABA..
..


23 ocak perşembe..bu sabah hayalimde bir binanın camdan  çatısı üzerindeydim..çatı değişik şekilde  saydam ve kaygan bir camdan, tehlikeli meyilli idi..orada duruyor ve buraya nasıl çıktığımı çözemiyor,aşağıya inmek istiyor ama inecek yeri bulamıyordum. .çatıda öyle çaresiz dururken aşağıdan annem seslendi ve” burası çıktığın yer,buradan in” dedi..aşağısı asla gözükmeyen o basamaksız yere bakıyor ”bu dimdik hafif meyilli cam yoldan nasıl çıktığımı ve kayıp düşüp parçalanmadan nasıl ineceğimi ise anlayamıyordum”…ayağımı oraya koydum..aaa .aşağıda, evin bahçesindeyim ..geçen sahabe gecesinde görüştüğümüz, onlarında doktoru olan Ortadoğulu aileyle sohbet ediyorum. evet geçen yıl tamda bu dönem hayatıma girdikleri için, ağaçların su yürüme zamanı onları yine ziyaret edeceğim inşallah.galiba kanım kirlenip, ağırlaştı,  bedenimdeki inanılmaz kasvetli ağırlıktan bunu hissediyorum.. ruhumun sık sık akıl sahası dışına çıkıp, VÜCUDU VARLIK SAHAMIZI terk-i ihmal etmesi bizi hastalandırıyor Sevdiğim
J..bunu yazan bir deli değil ,o tekamül eden bir  SANA AŞIK BİR RUH delisiJ…geçenlerde, bedenim inadından eve mahkum olsa da, tam vaktimde uyumak zorunda kaldım ve ruhum yine Sana kaçtı malum. bilmem Senin zerre bizden haberi umurun oluyor mu?! işte tüm haftalarım böyle uyuyarak geçiyor neredeyse….


23 ocak Perşembe akşamı..beldemize Demirli hocamız geldi.takvimsel döngüden dolayı bize MEVLİD VE MİRAÇ nedir, anlattı. her doğumu bir Muhammed, bir galaksi, bir kainat, bir yıldız doğumu olarak anladığımızda hakiki mevlid-doğum yapabileceğimizi ve her mevlidin sonrası kaydedilmiş Uruç- yükseliş –miracımızı da  ancak böyle hatmeyleceğimizi anlattı..ve sonra  tabii ki VEDA HUTBESİni açıklayarak okudu..
Sevdiğim.. bu tasavvuf sohbetlerine katılım çok az biliyorsun. hele bizim burada. konser salonu paralı ve 1200 kişilik .genelde  ayda dört defa silme doluyor.karşısındaki barlarsa daima full.. oysa bu mana sohbetleri ise ayda bir kez ve ancak 25- 40 kişi belki katılıyor. öyle çok tanıtım ve her kişiye cep mesajı gidiyor ki. böylece  ahalinin genel seviye ve tercihleri de belirlenmiş oluyor aslında.herkes hazırlop, ağzına zorla sokulmuş kerametli bilgileri istiyor. kimse, okumak, araştırmak, çalışarak bu ilmin sorumluluğunu yani emaneti hazineyi bilmek istemiyor. Çünkü ilk emir OKU’ yu öğrenmek ve anlamak demek,  artık o bilgiyi uygulamaya mecbursun da demektir. herkes elleri ile gözlerini, kulaklarını, ağzını kapatıp, üç maymun oynamayı seviyor ne yazık ki...


VE BUDA GEÇEN MASAL KAYDETMEYE SÖZ VERDİĞİM BAZI ASHAB-I KİRAMIN Hz.ALİ HAKKINDAKİ SAVUNMASI..
 
Sevdiğim, burada zarif bir kelime atlaması oyunu yaparak kindarlığı ortadan kaldırmak istedim.umarım başarılı olmuşumdur.. ayrıca, adını dahi bilmediğimiz pek çok  gerçek alim sahabenin olduğunu; hz Peygamberimizin bu alemden göçüşü ile bu hazarat sayesinde İslam’ın  cihanşümül bir din olduğunu da bilmemiz lazım.. onlar  taa Çin’e ve dünyanın dört bir yanına dağılmışlardır. ruhları şâd olsun..bu aşağıdaki savunma kaydında çok önemli nüanslar var, dikkat ediniz lütfen. .ilki o cahil diye beğenilmeyen çöl arabı kavmindeki olağanüstü söz  söyleme ve hitap sanatı ,diğeri ise toplum içinde konuşma-söz söyleme adabı, kişi savunma sözünü bitirene dek  dinleme edepleridir.. iyi söze verdikleri değerse inanılmaz ki, Kur'an'ın bu söz virtüözü olan topluma inmesi de işte bu yüzden dir..

ve her bir sahabi savunma için edeple ayağa kalkıp, o devrin göreneğine göre, kendi aile soyu ile övünmek yerine ,hz Peygamberimizin onları övdüğü cümleler ile kendilerini tanıtıyor ve duyanlara tastik ettiriyorlardı ki, bu seyrü sülük görmekle eş değerdir.. yani silsile kökü bellidir.. birde her sahabi, hz Ali’yi savunurken ,aslında Peygamber efendimizin onlara söylediği yüksek taktirleri de sergilemiş ve böylece tarihin ölmez tanıkları olmuşlardır.. YANİ  BU HEPSİNİN AYRI  AYRI MAVİ BİR BONCUĞUNUN OLDUĞU KAYDIDIR
J.. evet sahne düzeneğini ve olayları yazmayacağım. sadece ilk sahabelerin birbirleriyle nasıl kesin bir eminlikle, şüpheye yer bırakmayacak şekilde konuştuğuna tanıklık edeceğiz ve bugünkü rezil siyaset ilmiyle ne kadar medeniyette  ilerlemişiz mukayese edeceğiz.. ..buyrunuz  devri sahabiye….


Hâlid bin Sa’id ayağa kalktı ve şöyle dedi:”Ey Müslümanlar topluluğu! Allah sizi doğru yola hidâyeti ihsan buyursun. Resûl-i Ekrem hörmetine sizler bana ,Hz Resûl’i-Ekremin;”Kavmimin en doğru insanı şu Hâlid’dir dediğini tastik eder misiniz? ..Hazır olanlar:”Evet tastik ederiz” dediler. Bende sizin bu şehadetinize ,Allah’ımı şâhit tutuyorum.Ey burada hazır bulunan kardeşlerim,ben Allah’ı şahit tutarak haber vereyim ki, bir gün Resuli Ekrem bana:”Ali topluluğu yürütecek, kafirleri öldürecek bir şahsiyettir. Benden sonra Müslümanların umûruna (işlerine)o hakim olmalıdır” buyurdu..


Ebuzer-i Gıfarî ayağa kalktı ve şöyle dedi:
”Cenâb-ı Hakk,Resûl-i Kerîmi hakkı için sizi doğru yola hidayet buyursun.Sizler bana ,Hz Fahri Resûlün;”Ya Ebâ Zer, sen yalnız ölürsün,tek olarak gömülürsün ,tek başına haşr olursun ,tek olarak hesaplanırsın,cennete tek olarak girersin ,Cenab-ı Hak ikram olmak üzere sana yedi nefer verir.Onlar senin gaslinde (yıkanmanda) ve mezara götürülüp gömülme işinde çalışırlar” dediğine şahadet eder misiniz? Diye sorunca ,hepsi birden: ”Allah’ımıza kasem ederiz ki, dediğin gibi oldu.Biz de şahidiz dediler..Bunun üzerine Ebu Zer: “Ben Allah’ı şahit tutarak söyleyeyim ki, Hz Resûl-i Ekrem  bana ;”Ali benim kardeşim ve amcamın oğlu, torunlarımın babası, benden sonra Hüccetullah O’dur” dedi ,diyerek yerine oturdu..


Selmân-ı Fârısî kalktı ve:
”Ey Müslüman topluluğu!.Sizleri Cenab-ı Hakk, Resûl-i Kerim’i hörmetine doğru yola irşad buyursun” dedikten sonra ”Acaba, Resûl-i Ekrem, Salman bizdendir. Ehl-i Beyt’imizdendir “dediğine şahadet eder misiniz? deyince, yine mevcud topluluk bu iddiayı tastik ettiler.O da :”Ben Allah’ı şâhit tutarım ki,Resûl-i Ekrem bana”Ali Allah’dan hakiki korkanların imamı, alınlarında nûr-ı islam parlayan İman sahiplerinin rehberi ve yedicisidir(yol göstericisidir).Ve benden sonra Müslümanların Emiridir” diye buyurdu, dedi ve oturdu..

Mikdad bin El Esved el Kindî kalktı ve: “Ben Allahı şahit tutarak söyleyeyim ki, bir gün Resûl-i Ekrem bana:”Hârun’un Musa’ya yakınlığı neyse Ali’de bana o nisbetde, o derecededir. Fevz ü felâha erişenler, ona muhabbet edenler, sevgi besleyenlerdir. O’na adâvet eden kafirdir” diye buyurdu ,dedi ve oturdu..

Hz. Ammar bin Yâser ayağa kalktı ve: Allah sizleri doğru yola irşad buyursun,Resul-i Ekrem hörmetine.Ey Müslümanlar!Sizler Resul-i Ekrem’in “Ey Âl-i Yâser !Müjdelenmiş olunuz.Sizin karargahınız cennettir .Ammar daima Hak yoldadır ve Ammar nerede bulunursa bulunsun ,Hakk daima onunla birliktedir ve onunla kaimdir ve Ya Ammar! seni Allah’ın yolundan sapıtmış, azgın bir kalabalık öldürecektir. En son azığın bir bardak süt olacaktır”. diye buyurduğunu  duydunuz mu?”diye sordu.Orada bulunanlar hepsi bir ağızdan bu rivayeti kabul ve tastik ettiler.."....... ... ..."

Übeyy İbn-i Kâ’b kalktı ve:Ey Müslüman topluluğu!Hz Resul-i Ekrem Gadir-i Hum’da mimbere çıktı,Hz Ali onun yanında idi,sağ elini omuzuna koydu.Ellerini o kadar yüksekten tutmuştu ki,koltuk altları bile görünüyordu. Sonra;”Ey burada bulunanlar,ben kimin peygamberi isem Ali’de onun velisidir, onun mevlasıdır (efendisidir).Ya Rabbi! O’nu seveni sende sev,ona düşman olana sende düşman ol,ona yardım edene sende yardım et,onu zelil etmeye çalışanları sende zelil et”dedi ve oturdu..

Kays bin Sa’d bin Ubâde kalktı ve: Ey Ebu Bekir! Sen bu işin şahidi değil misin?Biz bir gün beraber Resul-i Ekrem’in huzurunda idik. Peygamber aleyhisselam sana yüzünü çevirip demedi mi ki; ”Ey Ebu Bekir! Ali’ye muhabbet eden bana muhabbet etmiş olur. Ali’ye buğz eden bana buğz etmiş olur. Allah’a buğz edenin burnundan yakalayarak(yani burnuna halka takarak) cehennem ateşine sokar.”


Ebu Bekir bu sözü tastik etti ve ayağa kalkarak şu sözleri söyledi:
”Ey Müslümanlar! Ben de  şehadet ederim ki, Peygamber aleyhisselam buyurdu ve ben şöyle dediğini işittim; ”Ali ile muharib olana bende muharibim.Kim onunla sağ ve selamet içinde ise bende onunla beraberim” dedi ve oturdu…

Ebu’l Heysun Mâlik bin Teyhaniyyül Ensâriyy’ül Evs ayağa kalktı: Sizler buna şahid değil misiniz ki, bir gün peygamber beni göstererek:Bu İbnü’t –Teyhan’dır.Bu zat bana biat ettikten sonra beni tekzib etmedi. Bir kerecik olsun yalanlamadı ve hiçbir zaman münafıkane bir tavır göstermedi, demişti değil mi? diye sorduğunda  aynen  tasdik ettiler . Bunun üzerine:”Hz.Ali bir sefinedir(gemi),ona girenler necat bulurlar,yüz çevirenler gark olurlar ,helake giderler” diye buyurduğuna ben şahidim” dedi ve oturdu..

Sehl ibni Hanif Vehebbü’l-Ensârî-ül Evsî ayağa kalktı:  Ey Müslümanlar! Şahid olunuz ki ben,hz Nebi Zîşân’dan şöyle duydum. Buyurdular ki; ”Ali benim kardeşimdir, amcamın oğludur, ilmimin varisidir. Benden sonra halifemdir. O’na tabi olan mü’mindir,ona muhalif olan kafirdir”  dedi ve yerine oturdu..

Ebu Umame Huzeymet İbni Sâbit bin –il Fakih ibni Sa’lebetü’l- Ensari ayağa kalktı(zülşehâdeteyn=iki müminin yerine tek başına şehadeti makbul olan) : Sizler şahit  değil misiniz ki; Hz. Neb’i-i Ekrem (sav) benim yalnız başıma yaptığım şahadeti kabul buyurmuşlar ve diğer ikinci bir şahsın bu babda beni te’yid edecek bir şahadetine lüzum hissetmemişlerdi” dedi ve orada bulunanların hepsi bunu tastik ettiler.. Bunun üzerine şöyle dedi:”Ben Allah huzurunda şahadet ederim ki ,ben Resûl-i Ekrem’den şöyle işittim:Ey hâzirûn!.gözünüzü açınız,kendinize geliniz, gafletten kaçınız. Allah Rabbiniz,Muhammed Nebiniz,İslam Dininiz, Kur’an imâmınız,Ali Hâdiniz’dir.Allah Ali’yi sevenleri sevsin, sevmeyenleri de sevmesin “diye buyurdu ve oturdu..


Ebu Eyyüb el Ensari (hz.Eyüp Sultan) ayağa kalktı:
Ey Ebu Bekir!Sen şu ayeti hatırlıyor musun?Hani onun inzal buyurulduğu günü… Ayet bu idi değil mi?”İnnema veliyyükümüllahu ve Resûlehu velleziyne âmenülleziyne yukıymünesselâte ve yu’tunezzekâte ve hüm râkiûn(*Sure-i Maide 55-58..Mânâ-yı Celîli: Sizin hakiki dostunuz Allah Teâla’dır.ve O’nun tabii Resulü ve müminlerdir ki; namazı kılarlar, kendileri namazda rûku halindeyken sadakayı verirler” demektir..(hz Ali namazda ruküda iken kendisinden sadaka isteyen bir fakire parmağındaki bir gümüş yüzüğü çıkartıp vermiştir. Bu ayeti şerife nazil olduğu zaman Sen ve yoldaşın ayağa kalktınız ,Ali’nin iki omuz arasından öptünüz.Ve “sen,bugün hayırlı bir sabaha kavuştun ,bütün erkek ve kadın müminlerin efendisi oldun “,böyle olmadı mı? Diye vâki sualine Ebu Bekir :” Evet öyle oldu” dedi.. Bunun üzerine Ebu Eyyüb devamla:“Ben Resûl-i Ekrem’den böyle işittim. Buyurdular ki; Ali mahlukatın arasında Allah’ın bir pırlantasıdır. O’nun velayeti doğru yoldur. Benden sonra ümmetimin hüccetidir.” Dediğine şahit oldum dedi ve yerine oturdu…

……………………….

((*ZORUNLU NOT..ateş –ışık güneş arabaları için  bu bölümü lütfen iyi okuyunuz.. zira  RasulAllah Efendimize Medine Yahudilerinden gelen beş kahin rahibin, Tevratın içinden altı ay boyunca araştırıp,SORU OLARAK ÇIKARTTIKLARI SIRLARDAN: “bunları ancak  vahye mazhar bir peygamber bilebilir “diye  peygamberimize sordukları 28 soru cevaptan şu an gerekenler aşağıda tekrar edildi.. bu neden önemli? okurken anlamazsanız ,ileride Kur’an-ı kendi içinizde yaşarken anlayacağımız için tabii ki..yani henüz yaratımın ilk hali olan, zaman çarkı feleği astrolojik horskopun (horusra) ilk halini seyredebileceğiz..eğer bu şeyleri anlarsak; taa Hz Adem atamızdan beri gelen esma talimi verilmiş, seyrü sülük görenlerin, yaradılışla beraber hep aynı sembolleri rüyalarında görmelerinin normal olmadığını, binlerce yıl öncesine ait olsa bile , derviş-ahi kardeşlerin birbirlerini tanıyıp ,bilip, bulup, anlayıp , kendilerini onların zincir halkasına kolayca bağlayabileceğini de idrak edebileceğiz .. ve imanımız her geçen gün kuvvetle kudrete dönüşecek inşallah.. amin..

Yahudi alimlerin 5.sorusu: Hak Teâlâ bu Ay’ı, bu Güneş’i  ve yıldızları ne gibi bir nesneden yaratmıştır? sonra bunları nereye götürür, hem bunlar ki dolanırlar, nereye giderler? duracak yerleri nerededir? ve yine ne yolda doğarlar?

RAsûlAllah’ın 5.cevabı:
Yüce Allah bu Güneşi ışıklandırıp Ay’ı nurlandırdı” (Yunus-5)
Nur aydınlıkta güneş ışığından eksikçedir..

Allah Teâlâ ay’ı nurlandırdı ve güneşi ışıklandırdı”( Nûh-16)
Ay’ın nurunu biz malettik”.(İsrâ -17)
Resullah:”göğün kenarında bir sıcak pınar vardır.her gün güneş orada dolanır.”
“ güneş’in dolandığı yerde onu kapkaranlık bir çamura batıyor buldu.”(Kehf-86)

Resullullah: güneş,gökten göğe batar.Sonra arş’ın altına erişince Yaradanına tâ sabah vakti oluncaya dek secde kılar.Ondan sonra Allahü Teâlâ’dan izin ister:”Ya Rabbi hangi yandan doğayım? Doğudan mı veya batıdan mı” der. Allah Teâlâ Cebrail’e buyruk salar.Tâ. arşın nurundan ona bir kaftan giydirir..Ona vekil olan meleklere buyurur.Güneş’i doğuya götürürler ve oradan doğar. Böylece doğuş, Hak Tealanın güneşin batıdan doğmasını ve dünyanın harap olmasını buyurduğu zamana kadar sürer. Güneş o vakit Allah Teâlâ’dan destur diler.Fakat Rabbin izni üç gün gelmez,dördüncü gün Allah’tan:“Nereden dolandınsa ,nereden battınsa yine oradan doğ emri gelir.Fakat o kaftan ki,arş’ın nurundan giyerdi.O gün giydirilmez.Güneşinde hiç biri nuru aydınlığı kalmaz..4.gün şöyle siyahça batıdan doğar.Göğün ortasına kadar gelir.Bütün dünya halkı onu görürler. Sonra geri dönüp batıdan dolanır ve tevbe kapısı halk üzerine kapanır. Bundan sonra da hiçbir kişinin tevbesi kabul olunmaz.Kıyametin kopmasına da az bir zaman kalır.

Ay haberi cevabı:” 
Allah, Ay ve Güneş’i Arş’ın nurundan yarattı. Öyleki ikisinin de nuru eşitti.. Güneşin cismi bu cihanın cürmü, cismi kadardır. Ay’ınki biraz daha eksiktir..Ama göze küçük gözükmeleri çok uzak olduklarındandır.Eğer Allah, Ay’ı o ayarttığı gibi bıraksaydı gece ve gündüz seçilmezdi.Ay ve Gün hesabı bilinmezdi.Allah halka şefkatindan Cebrail’e emretti, onu Cebrail kanadı ile 3 kez sildi. Böylece ayın nuru eksildi. Görünen karanlık Cebrail’in kanat izidir”..
Biz geceyle gündüzü kudretimizi gösteren iki nişane yaptık.Gece alametini giderdik. Eşyayı gösterici gündüz alametini getirdik. Rabbinizden bir lütuf bekleseniz, yılların saymasına ve vakitlerin hesabını bilmelisiniz”..(İsra-12)

Peygamber şöyle buyurdu: ”Allah vakta ki güneşi yarattı.Ona arşın nurundan bir taşıt yarattı. O arabanın 360 köşesi vardır. her bir köşesine 4.göğün meleklerinden bir muhafız bıraktı. o melekler daima o güneşi o arabanın üstünde doğudan batıya doğru ve batıdan doğuya doğru çekerler.Hak Teala 180 pınar doğunun bir tarafına ,180 pınar da bir tarafına yaratmıştır. Batının iki tarafında 180 pınar yaratmıştır. Güneş doğudaki bir pınar gün gibi her gün bir pınardan doğar,karşısında olan pınarda dolanır.İki kere 180 ,360 eder.Güneş her yıl,her gün bir pınardan doğar ve bir pınarda dolanır.Bu doğuları ve batıları  Allah şöyle zikretmiştir:
Doğuların ve batıların Rabbi olan Allah’a ant içerim ki.”(Mearic ,40)

Ve peygamber devam etti: 
Her göğün altında havada bir deniz vardır. Doğudan batıya kadar Allah’ın buyruğu ile şöyle boşlukta durur.Katresi yere dökülmez ve bu ayda ,denizde ,o enginlerde yürüler.Öteki 5 gezegen yıldızda böyle yaparlar. Nitekim Cenab-ı Hâk şöyle buyurur:
gündüz sinip geceleri gözüken gezegenlere (yıldızlara)and olsun”. (Tekvir,15-16)

Bu 5 yıldız ki;  birisi Evha, birisi Müşteri, üçüncüsü Merih, dördüncüsü Zühre, beşincisi  Utarittir. Bu 5 yıldız da ay gibi doğudan doğarlar. Batıda dolanırlar.Her birinin bir taşıtı vardır.Nitekim ay’ın ve güneş’inde vardı.O taşıtlar hava boşluğundaki suların içinde yürürler ve Allah şöyle buyurur”:
Bütün yıldızlar ayrı bir felekte yüzerler”(Yasin,40)

Resul şöyle buyurdu:
Güneş her gün taşıtı üstünde bir pınardan doğar. O taşıtta 360 melek enginliğin içinde çekerler ve her biri melek o taşıtın bir köşesine yapışmıştır. Allah kullarına hangi gün inayet(yardım) edecekse, onlara kendi ayetini-burhanını gösterip: Güneşe,” seni taşıyan taşıtından çık “der. Güneş engine düşer.O taşıtı çeken 360 melek şaşkınlaşırlar. O vakit insanlar “güneş tutuldu “derler. Dünya karanlık dolar.Bir saat veya iki saat.Hak Teâlâ DİLEDİĞİ KADAR GÜNDÜZ SANKİ GECE GİBİ OLUR.Sonra Allah yine buyurur. Güneşi engin sudan çıkartırlar. Yine taşıtına koyarlar. O vakit halk “güneş tutulmaktan kurtuldu” derler..

Peygamber yine buyurdu: ”Güneş kendi mihveri çevresinde, belirli bir vakit için hareket etmektedir. Bu her şeye galip olan Allah’ın her şeyi bilen taktiridir.”(Yasin,39)
Güneşin karar kılıp durduğu yer arşın altındadır.Allah,doğuda karanlıkta bir perde yaratmıştır.Ona bir meleği vekil bırakmıştır.Güneş her gece dolanınca o melek, o karanlıktan bir avuç alır. Sonra avucunu açar.O karanlıktan parça parça karanlık cihana saçılır.Şafak kaybolunca avucunu bütün açar.O meleğin kanadı doğudan batıya yetişir ve kanadı ile karanlığı doğudan batıya kadar sürer.Dünyayı karanlık basar. Sabah vakti erişince de ,o melek,o karanlığı yine eline alır. Batıda yerleştirir.O yerde -ki, 7.deniz oradadır-o melek daima ,her gece doğudaki o karanlık perdesinden bir avuç batıya iletir. Bu perde ne zaman maşrıktan (doğudan),mağribe(batıya)gelirse ,o vakit de kıyamet kopar..

Peygamber sav. şöyle dedi:”Güneş,arşın altında secde kılar.Tüm melekler ki, şimşek vekilidirler,vakit sabah olunca ,Hak Teala’dan onlara güneş tekrar doğudan gelsin diye ferman gelir.Sonra da güneş doğsun diye melekler onu bir taşıta koyarlar. Gökten göke götürüler.Tâ doğuya gelinceye dek.Vakta ki güneş doğuya gelir.Doğudan doğmaya başlar.Ayında doğması, dolanması güneş gibidir. Tâ kıyamet yaklaşıncaya kadar bunun gibidir ki anlatmış olduk..
Böylece ,kıyamet kopması yaklaşmış olduğunda halk fısk ile fesat ile uğraşırlar.Yargıçlar adil hüküm veremezler.Allah Teâlâ halkın üzerine tevbe kapısını kapar. Güneş, arşın altına gelince bir gün secde de kalır.Yine döneceği vakit Allahu Teâlanın dergahından izin gelmez. Ay ve güneş arşın altında üç gün üç gece kalırlar.Bu cihan karanlık içinde kalır. Yıldızların nurundan başka nur kalmaz.Halka o gece çok uzun gelir.Halin ne olduğunu kimse bilmez.Hikayenin ne olduğundan habersizdirler.Ama gece namazını kılan abidler bunu bilirler. Namaz vazifelerini bitirince sabah olmasını beklerler.Lakin sabahın olmadığını görürler.O korktukları geceye uğradıklarını anlarlar.Varıp camilere girerler..Ağlaşırlar.Dua ve yakarma ile meşgul olurlar. Üç gün kadar bir zaman geçince Allah Teala Cebrail’e, Ay’ı ve Güneş’i almasını buyurur..Yine Ay ile Güneş’in batıdan doğması için batıdan yana gider.Nursuz ve kara kalkan gibi göğün ta ortasına gelirler.. Öğle olur.. Cihan halkı onları görürler.İkiside giderler.Mağripte dolanırlar.Her gün dolandıkları pınardan dolanmak isteyince Hak Teâlâ’nın emriyle melekler buna engel olurlar.Bundan sonra tevbe kapısı kapanır..

Rabbinin alametlerinden birisi geldiği gün daha önce iman etmemiş olan kişiye ,o gün imana gelmesi  hiçbir hayır(yarar) getirmez”.(En’am,158)


Ondan sonra Ay ve Güneş’e Allah Teala yine nurunu feyzini bollaştırır. Önceleri olduğu gibi doğudan doğup, batıdan dolanırlar. Ama o vakit kıyamete kadar az zaman kalır ki,bir at yavurusu tay doğmuş olsa, henüz üzerine binilmeye güç olmadan kıyamet kopar ve İsrafil de borusunu çalar. Bütün yaratıklar ölür.Halin ne olduğunu kimse bilemez,anlamaz.Hiç bir kişinin haberi yok iken,bütün insanlar gaflette iken ansızın sur borusunun sesi işitilir.


Size o ses ansızın gelir”.(Araf,187)
Onların beklediği yalnız bir âvazdır.Onlar çekişip duruken bu âvâz yakayı ele verir.”(Yasin,49)


Yani kıyamet şu yolda ansızın erişir ki,iki kişi oturup  iki lakırdı ederken biri bir yana düşer,öbürü diğer yana .İkiside can verirler.Sonra bu cihan 40 yıl boş kalır.bu yer,bu gök,bu yıldızlar hepsi bir kararda olurlar.Ay ile güneş yine doğarlar ve gökte dolanırlar(batarlar)..Gökkubbeden yağmurlar yağar. Yeryüzünden bitkiler fışkırır. Ağaçlar yeşerir. Yemişler oluşur, yerlere dökülür. Kimse bulunmadığı için ,onlardan ne insanlar,ne vahşi hayvanlar,ne kuşlar,ne yırtıcılar hiçbir varlık faydalanamaz.Allah Teâlâ meleklerin ruhu kabzedilsin diye buyurur:”Yer’ de ve Gök’ te kimse kalmasın! Yanlız Cebrail ve Azrail ve İblis kalsın” der.

Sonra Allahü Teâlâ şöyle buyurur:”Ey Cebrail! Yer’e in .yer’ in halini gör,nicedir”..
Bu buyruğu alan Cebrail yer’e iner..Cihan’ın onarıldığını görür.Bitkiler canlanmış, yemişler olmuş, bütün sular akmaktadır.Bahçeler tazelenmiştir.ne kadar altın ve gümüş varsa yer altından yeryüzüne çıkmış ve taş,toprak gibi dökülmüşlerdir.Her şey yerde yatmaktadır.Ama yaratıklardan,hayvanlardan kimse yoktur ki faydalanabilsin. Cebrail yine gök katına çıkar.

Allah O’na:” ey Cebrail ,dünya yüzünde ne gördün “ der. Cebrail:”Ya Rabbi ,Sen daha iyisini bilirsin.yaptıklarını gördüm.yine onarılmıştı.onlardan mamur kalmıştı”. Allah Teâlâ:”ben onlara şöyle demiştim” diye buyurur ve şu ayeti hatırlatır:
Bu yer’i ve bu yer’de ne varsa ben yarattım.Yine bana miras kalacaktır. bütün yaratıkların geri dönüşü banadır.benim dergahımadır(Meryem,40)

Allahü Teâlâ ,Cebraile şu ilahi sözleri söylemeye devam eder:”Onlar dünyadan ötürü bana asi oldular.Buyruğuma aykırı iş işlediler.Kanlar döktüler.Türlü fesat işlediler.Bugün,o kavga ettikleri dünyanın hepsi bana kaldı.Onları ölümle kahrettim.Yok oldular.”

Allah Teâlâ bundan sonra İblis’i,Cebrail’i ve ölüm meleği Azrail’i öldürür.. Kendisi baki kalır.Hayatı O yaratmıştır,hayata ihtiyacı yoktur.Kendisine ölümden zarar gelmez..


Bundan sonra Allah kendi azametinden  ve saltanatından sorar: ” padişahlık bugün kimindir?”der. “Nerde onlar ki birbirlerini yağmalayıp, birbirini dünya padişahlığı için öldürürlerdi?” fakat cevap  verecek kimse bulamaz.Allah Teâlâ kendi yüceliğine ,kendisi cevap verir: ”Mülk te, padişahlıkta Allahındır ki vâhid’dir,tektir.O’nun ortağı yoktur”. bütün yaratılanları ölümle kahreder. Vaktaki cihan bu hal üzerine 40 yıl kalır.Bundan sonra Hak Teâlâ bütün yaratıklar içinden evvela İsrafil’i diriltir.Sûr borusunu çalar.Bütün halk dirilirler.Hesap yerine gelirler.Sonra Allah bunları hesaba çeker.Ay ile güneşide hesap yerine çağırır.Ay ve güneş korkudan kapkara olurlar.Allah Teâlâ’nın hışmından toparlanırlar,bir top gibi olurlar.Allah onlara:”Arş altında ikinizde secde ediniz !”diye emreder.Onlar emri yerine getirip şöyle derler:”Ya Rabbi,bize bu halkın günahkarlığı,uğursuzluğundan dolayı azap etme.çünkü sen bilirsin ;her ne kadar halk,günahı suçu bizim ışıklarımızla işledilerse de,günaha girmekte biz bunlarla elele değiliz.onları günah işlemekten engellemek elimizden gelmedi”..
Allah:” Gerçek söylediniz! siz benim itaat edici kullarımsınız. Arş’ımın nurundan yarattım sizi.Yine arşımın nuruna geri göndereceğim.Böylece Ay’ı ve Güneş’i yine arşın nuruna geri yollar. İkisi orada birlikte fani olacaklardır..(TARİHİ TABERİ’DEN ALINTIDIR))
nur cihan
24.01.2014
nuralem7@hotmail.com

19 Ocak 2014 Pazar

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 82

81-18...............71-17
99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 82

Hz Peygamberimize Hicret izni için :”SENİ BURADAN SELAMETLE ÇIKARAN ALLAH , SELAMETLE DÖNDÜRMESİNİDE BİLİR” ayeti kerimesi indi ve Efendimiz  “ YA RABBİ, MEKKE CEDDİM İBRAHİMİN HAREMİDİR, BENİM GİDECEĞİM MEDİNEYİ’ DE BENİM HAREMİM YAP, YANİ MUBAREK KIL diye dua etmiştir..


Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..
çok inat ve söz dinlemez olduğumdan, bile bile yine kendime zarar vermeyi başardığım için kendimi tebrik ederek yazıma başlamak istiyorum.başın fena halde dertte Sevdiğim.ne yazık ki bir defa, olduğum gibi beni alıp kabul ettin.”Ben sana zarar veremem ancak seni korurum..artık ağlamanı istemiyorum.. o kalbe sevinç gelecek tamam mı!”dedin?!!işte.. ne desem booş..Sen benim ulaşılmazım olduğun için; her cezalanma faslında, inatla, dümdüz duvara can havli ile tekrar son noktaya dek tırmanıyor, ELİMDE KLAVYE ,en tepede ne varsa kırıp döküyor ve her defasında sap gibi orada kalakalıp, bir türlü inadımdan aşağıya inemiyorum malum.. istiyorum ki Sen karşımda ol. göğsüne yaslanayım ve boynuna dolanayım. dudaklarımı boynuna gömeyim. ne güzeldii, ahh ne güzel..ruhum sevinçten çılgın bir aşık gibi ikimizi nasıl seyretmişti.çünkü O,sonunda beni Sana getirmeyi başarmıştı ..insanın arabulucusu ruh’u olunca her şey başka dönüyor tabii..

oysa her seferimde; karşımda hiç kimse olduğunda, tüm aynaları paramparça yapıp, oturup tepine tepine ağlamak istiyor ve ağlıyorum.. çok acılı yalnız bir yolculuk benimkisi…ve her defasında Sen beni perişan ederek alaşağı ediyordun da, nedense bu defa orada kalmama izin verdin.. çok canım yandı be Sevdiğim çook. keşke insansılarla beraber yaşamasaydım bile dedim!.artık Hamim-i Efendim Halilurrahman’ ın putları kırma tabiatının asıl sebebinin aşk olduğunu yavaş yavaş anlıyorum!!çok hüzünlü.. insana dokunup ağlatıyor.. Baba ve çocuk put yapıp sonra putları kırıyordu, çünkü meslekleri buydu..

11 ocak cumartesi..masalımı bloğa astım.üstümde ağır bir hüzün var. başıma gelecekleri tahmin ediyor ve ne kadar dayanabileceğimi ise bilemiyorum. F.Erkoç’un konseri var. hızla giyiniyorum.bir yıl sonra belki ilk defa ruj dahi sürdüm.aynaya baktımJ..gülümsedim.hıım.tam kapıdan çıkıyordum ki, maydanoz kızım film keyfi için mısır patlatma makinesini fişe taktı.aaa..elektrikler gitti.tamam dedim.güldüm.peki ..istemiyorsan gitmem.ama iyi değilim.gitmeliyim..sigorta panelini açtım.bir şey yok. güvenliği aradım.belki çöp odasındaki ana şalterden atmıştır, geliyorum dedi..bekle bekle gelmez.konsere yetişemeyeceğim..birden akıl ettim  ve çöp odasına gidip, oradaki paneli açtım.aaa bir düğmeye sadece tıık diye bastım. elektrikler geldi.dooğru konsere.en arkada birkaç yer kalmış. gişede iki hanım ellerindeki tek bileti satmak için bekliyor,yeri çok daha iyi. alıyorum. binküsur  kişi, bu koskocaman harika sesi dinliyoruz da ben ne duyuyor, nede bir şey anlıyorum. hiç mi bir şey hissetmez insan.hayır tık yok.geçen geldiğim konserlerde de böyle olmuştu.peki binle insanla beni ayıran –koparan şey neydi?. bilmiyorum. henüz bulamadım.konser bitti eve döndüm.sanki oradaki tüüm insanların ağırlığı kurşun misali üstüme geçmişti.çok berbattım ki, bunu ancak su ve uyku temizlerdi..zaten bu hafta nerdeyse hep uyku ile tedaviyle geçti…

12 ocak pazar. yeni internet masal çocuklarından biri çok ilginç Sevdiğim ..bana benziyor. okuduğu şeyleri görüntüye dökebiliyor ama bu konuda benden daha yüksek bir çözündürücü..o, yeni Kuddusi talebemiz ama ikimizde biliyoruz ki bu geçici.. maddi bir rehber ona elzem..işte mavi yıldızı ve siriusu ararken bizi bulduğu için, yakın takipte olan bu masal çocuğumuz, son masalı okuduğu sabah rüyasında siyahlar giymiş,yüzü peçeli ve uzun sırım gibi hz Ali’yi görmüş, peçeyi indiren hazret ona bazı mukatta harfleri söylemiş (ra,sin) J.. sabah ilk iş tabii ki bana yazmış.Ya Rabbim nasıl kıskandım anlatamam.ben onca kopyala yapıştır yazıyor ve hiçbir şey göremiyorum. bunlar hazırlop acaip rüyalar ve zuhurlar yaşıyorlardı.. ona şöyle yazdım:” çok kıskancım biliyorsunuz!. şimdi sizi hayal kırıklığına uğratacağım maalesef. hz Ali hafif  göbekli, saçları dökük ve kısa boyluymuş biliyor musunuz”J.. Sevdiğim çok sinirim değil mi? evet , öyleyim.. sonra o, bu sabahta rüyasında beni görmüş bak şöyle yazmış(17 ocak Cuma):” Ruhumdan ruhuma ...Seni bir köprünün üstünde durmuş tefekkür ederken gördüm.. elinde sarı bir kitap, batıyla doğunun ortasında bir şey arıyor, istiyor gibiydin.elini selam eder gibi kaldırmış duruyordun”..


18 ocak cumartesi.Ruhumdan ruhuma.. tefekkürüm: biraz önce Ankebut suresini oku emriyle okudum.. .. mürşidimi bulma konusunda umutsuzluk cöktü içime.. neyse gökyüzü bir şey söylüyordu..senin bilmen gerekir  eline bir el figürü almışın.. içinde göze benzer bir şey, bir oturan heykel yanında iki tane ayakta duran adam figürü.. sanki bir ayindeler..ayakta duranların sakalları ve üzerindekiler ayni bir ateş yanıyor ,ateşin yanında güneş resmi var.. bu senin alanın.. belki araştırmalarının bir parçasıdır.. birde bugünlerde fazla gözyaşı dökmeye uğraş verme, kalpler ancak Allah’ı zikrederek huzur bulur..(nasıl Sevdiğim,yeni çocuk süper değil mi?bizim aramızda bir bağ olduğunu söylüyor üstelik)


12 ocak Pazar..bu masal çocuğuna sperm insancık ile tefekkürü ve anlatım tekniğini öğreten adam Mahmut Amcamı iki seneye yakın zaman sonra arıyorum.(*akrabama yine beni sormuşta. hiç unutmuyor Allahtan) ..O, 100 yaşına yaklaşıyor. hayatımda bir defa,8. sene evvel, 45 dakika görüp sohbet etmiştik. beni nasıl darmadağınık edip kırmızı mor halde evime! yollamıştı ..ne ağır zamanlardı ilk yıllarım Sevdiğim.iyi ki Sen gelip, silindirle ezip geçen bu koca koca manalı adamların ağır imtihanlarından beni kurtardın. her şeyimi alıp, taş taş üstünde bırakmadan yıkmışlardı.hiiç acımadılar hiiç(gerçi tüm o şeyler olmasaydı bugün bu idrake de sahip olamazdım ya neyse). Sense beni tamir edip, süsledin, iyileştirdin ?! şükür..işte Mahmut Amcamın eşi telefonu açtı..aa neşeyle beni tanıdı. Mahmud Amca hemen hatırladı.. çok kurnazız hala..gel diyor.. geleceğim diyorum. en kısa zamanda inşallah.. O’na, aynı O’nun gibi, senelerdir hiiç bitmeyen yazılar yazdığımı ise söylemedim Sevdiğim.. bizi tanıştıranın bir bildiği vardı elbet!..

13 ocak pazartesi..
kızlarla dersimizdeyiz.hem özel bir kutlamamız var hem de evsahibemiz mevlüt kandili dolayısı ile hz peygamberimize  doğum günü pastası hazırlamış..yedik içtik..telefon geldi..masalı gece okumuş ve hiiç anlayamamış biri:” sen öyle ne yazdın, anlat” diyor J. sonra bir telefon daha: son masalı okuyan yol mafyalarının kendi rezillik etkili aksleri ile, dedikodu yaparak,ortalık karıştıran haberlerini anlatıyor.. simalarından kötü karakterleri okunan bu face kopyala yapıştır fitne ajanları, yaşlı başlı yol şeytanları olan bu adamlar, rüyalarımdan sonra ilk defa, böyle kendilerini madden afişe ediyorlardı.halbuki onlar beni faceye eklediklerinde, ben hayalimde onların çirkinliklerini öğrenmiş ve takiplerinden, onların ilişkilerini ,kullanım amellerini seyretmeye başlamıştım.. nedense kendi pisliklerini, edebi lisanlı film rulolarında-söyleşi salonlarında ,manevi adamların çalıntı kerametleri sözleri altına saklıyorlardı.. oysaki bu adamların yaptıkları pis işler karşılığında, maneviyatın kerametli sözleri ile şöhret olup, yol cariyelerini kullanmasına  dahi göz yumuluyordu. çünkü hizmet ediyorlar. demek ki yeterli tatmini alamıyor, o postu ve diğer tostların tümünü de istiyorlardı.. işte Sevdiğim.. yazıdaki akis hemen anında böyle dışa vuruyordu ki, her hafta yaşıyorum bu dışavuruşları..böylece kimin hangi tür yazıya tepki verdiğini öğreniyor ve hangi tür şeyle meşgul olduğunu da anlıyorum…




Biliyor musun Sevdiğim ben aslında kaç senedir çok özel bir çalışma yapıyorum.hiç kimse bilmiyor, ilk defa söylemek içimden geldi..mesela bir şey yazdığımda veya yeni tefekkür kartlarımdan birini sufi, ezoterik, dinsizler,cadılıkla uğraşan spritüeller vs değişik sayfalarda paylaştığımda veya kim okuduysa o ilk anki tepkilerine bakıyorum.doğuş yaşayıp anında şiir yazan var ki, hiç okuduğunu belli etmiyor ama ben onu kelimelerinden yakalıyorum:) genelde okuyup okumadıklarını, yazım tarzlarından ve paylaşımlarımdan anlayabiliyorum. konuşma kelimeleri de değişebiliyor ..algı ise çok farklılaşabiliyor. Mesela bunca şey kopyala yapıştır yazan sayısız kişiden ben dahil, hakikati gören ,anlayan yazar yok denecek kadar az..birde hakikati bile bile örtenler var ki en tehlikelileri bu kıskanç  MUAVİYEVİ YEZİDİ MEŞREP varlıklar..ve senin ipini ilk bunlar çekerler mesela. kimilerinde, bu yazı ve sembollerle gördükleri, tetikleyici ve haber veren rüyalar-duru görüler oluyor. yanii tefekkürden ideaya, düşünsel yaratımlar hakkında kendi kendime bir araştırmam var diyelim.henüz bunu pratiğe döküp işe yarar şekilde Sana sunamam tabii.bu çok zaman isteyen bir şey.eğer “ol emri” ile bir kelimeden döl alıp, safha safha yaratımı müşahede edebilseydik, bu çalışmayı da anlayabilirdik.yani inanılmaz bir şey bu.Adem toprağının ham maddesi de işte bu söz dinlemiş, döllenmiş söz-kelamdır vesselam
J).. siz masal  çocuğun ne  hazinelere sahip, lakin hak etmediği -SÖZ DİNLEYİP-SÖZ DÖLÜ TUTAMADIĞI için hamisinin hiçbir şeye izin vermediğini biliyor muydunuz!
..

Evvel Zaman:”bizden izin sormayınız evladım.size izin olmaz.ezelden izinlisiniz. dilediğinizi  söyleyin. onların çok azı bilip, anlayacak..hep unutacaklar ” demişti.. ..
kalbim yağmalandı..kırıklarım kalbimi kanattı.sustum ..çünkü Latif olan bu alemden gitmeden bir gün evveli dediki:” yazdıklarınızı hiç okumadım kızım ama biliyorum. onlar tertemiz bir kaynaktan geliyor. sakın yazmayı bırakmayın. kimseden korkmayın. hiç kimse onları kirletemeyecek” .. evet Sevdiğim,o kişiler yazanı kirletebilirlerdi.. lakin yazılanlar temiz kalacaktı inşallah ..ve ALİ’Yİ GÖRDÜM kitabından yazmanın yansımasının bedelinin böyle olacağını haftalardır tahmin ediyordum.

mağaradaki 7 uyur ve  bekçi Kıtmir
Sevdiğim.. Sana yazmadım ama ben bu kitabı bastıranla telefonda görüştüm. Şükran teyze bana numarayı verirken tembih etti..orası sizin yere benzemez ,soru sorma olur mu dediJ..tamam dedim. Baha Beyde asırlık bir ömrü tüketmek üzere malum..biz konuştuk..günler uzayınca onu dinlemeye gidebileceğim. ben, en çok o son anın kimin dizinde geçtiğine takmıştım ve sordumJ. dedi ki “siz nasıl anlar ve nasıl inanırsanız öyledir”.. “işte, kitapta yazılan gibi anladım ve kalbim evet bu dedi” diye cevap verdim..sustu..o kitaptan ellerinde hiç kalmadığı için benden isteyen birkaç rehbere veremiyordu..((*Sevdiğim ben has alevi olmak istiyorum.o yüzden kişisel suretlere ve olaylara takılmak da istemem.ilk o okuduğum öfke ile şuan farklıyım.ben böyle kindar alevi olmayacağım tabii ki.çünkü hakikatte neden öyle tercih ettiklerini anlayabilir ve bir gün işime gelirse anlatabilirim.Alilik tahsili kindarlık değil,affediciliği ve sabrı anlatır . Peygamberimizin ,O’nu omuzları üzerinde yükseltip, o tek putu O’na kırdırtmasında tüm Kerbela gizlidir aslında. çünkü; atası İbrahim as.  tüm putları kırıpta, tek büyük bir putu ve eline tutuşturduğu o baltayı bırakmamış olsaydı, olaylar böyle seyretmeyecekti elbet.. bunu Devlet-i Âli Osmanoğulları’da devletin bekası için daima yapmışlardı..bunlar ağır ve kaldırılması çok zor şeyler.manada ise özel yüksek zevkler belki de, henüz bilmiyorum..))




Sevdiğim lütfen bana kızma
,meşrebim ve fıtratım yüzünden elim ,gönlüm böyle anlamaya mahkum biliyorsun.aslında ben tüm putların kırılmasını kaç defa seyretmiş biri ?!!olarak, hakikatte hiçbir maddi şeye takılmam.. bunlar öğrenmek, anlamak ve anlatmak için.yoksa Rahman her şeye istiva etmiş ve Rahim her şeyi korumuştur..eğer şuan bu dünyevi hayatın rüyası içindeysem, bu aleme uygun düşün ve fiillerde bulunmak zorundayım. yoksa çok uçuk kaçık olur ve diğer bağlantılarıma zarar verebilirim. Sevdiğim lütfen bana kızma. ben,o kitaptan dolayı, kendimi Ebu Zer Gıfariye benzettim  biliyor musun. O gibi tekme yesem, yerlerde sürüklensem, yine de doğru bildiğimden bir nokta şaşmazamJ.. O ve O’nun gibi dostlarının hz Ali için yaptıkları savunmayı kaydetmeyi çok istiyorum.bunu yapmazsam kendimi affedemem .

... lütfen bizi incitme..


ve pazartesi dersimize devam..kızlardan herkes yeni anladıklarını anlattı..sonra bendirler çıktı. arkadaşımın kızı ney üfledi ve söylemeye başladılar. çok eğleniyorduk.. sema yapma duygum geldi.. ayaktayım. gülerek hafifçe oynayıp salınarak dönüyor, arada eğleniyorum.. birden zaman ve mekan kalktı..akıl almaz bir hızla dönmeye başladım. öyle hızlı oldu ki, galiba herkes neşeyle bağırıyordu ..bense, başım dönüp düşmeden nasıl böyle döndüğümü düşünürken dönüşüm inanılmaz hızlandı. kontrol edemiyordum çünkü ben yoktum?! . yani dönen ben değildim..birden ayaklarımın yerden kesileceğini, savrularak yükseleceğimi anladım ve korkuyla bağırarak “beni durdurun” diye çığlık attım..Öney hızla koltuğundan kalkıp bana sarıldı ve sarsılarak durduk..şimdi ona sımsıkı boğarcasına sarılmış, omuzunda hıçkırıyordum.. (*insanların içinde duygularımı belli edip,bu halde ağlamaktan nefret ediyorum)…birazdan hepimiz sakinleşince Gülsüm: ”sen sakın evde yanlızken sema yapma emi “dedi.. zaten hiç yapmıyorum ki dedim..

Sevdiğim.. hani müzik okuluna gittiğimde;daha ilk müzik sesini duyar duymaz beden kutbiyetimin tepe noktasından salınan ve beni sağa veya sola döndüren ipim vardı ya.. işte bu defa o ip olmadan döndüm…bunu çözemedim..acaba ipim mi koptu! eğer durmasaydım ne olacaktı hiiç öğrenemeyeceğim değil mi?..Seni hep üzüyorum.. özür dilerim..

günün hediyesi..Gülsüm hepimize ilk defa deneyimlediği nohut-su mayasından 7 defa tekamülle elde ettiği doğal yoğurt mayalarımızı hediye etti.bu hafta yoğurdumuzu bu maya ile dölleyeceğiz. geçen sene Meltem’ de baharda karınca yuvasından ilk doğal yoğurt mayası yapmıştı ki,bu yoğurt kolay kolay bozulmuyor. bende eskiden ev kadını olmaya çalışırken ilk ekmek mayasını bulma denemeleri yapıyordum, lakin hiç başarılı olamamıştım.. ama ileride toprak mayalayacak söz üzerine işte size organik maya-öz’leme..
KARINCA TOPRAĞINDAN YOĞURT MAYASI tarifi:Karınca yuvasından aldığımız toprağı temiz bir tülbente koyup, ağzını iple bağla.. 1çay bardağı ılık sütün içine bırak (sütün sıcaklığı yoğurt mayaladığın sıcaklıkta olacak). bir gün yada iki gün bekle sütün mayalandığını göreceksin.. kesik çökelek gibi.. sonra o mayayla yeni bir yoğurt mayalayabilirsin istediğin miktarda .Afiyet olsun…
kalbim kırıkmışJ.sanki kırık değildi..yamalıymışJ..sanki değildi..ama o kalp bende değil.. emanetimi, emanetçime vermiştim korusun diye malum..eğer kalpten kalbe yol varsa, yapılan zulümden de haberdar olunması lazımdı..yoksa, ruhum tüm iştiyakı ile bedenimi böyle  terk edip, bu pis düşünceli insanların dünyasından ayrılmak ister miydi?!!yok eğer, Sevdiğimle hiçbir muhabbet alakası kurulmadıysa  söylenecek hiçbir şeyde ne yazık ki yoktu. zaten altı üstü bir masal… sadece bir gece sonra, bu dedikoduları taşıyanların, kendi içlerindeki dedikodu için, gece yarısı beni aradıklarında çok incindim Sevdiğim .galiba iç paralayıcı şekilde de ağladım. biliyorsun ayet var. “sizi kan bağı ile birbirinize ısındırıp sevdirmeseydik, birbirinizi boğazlardınız” diye. ne kadar gerçekti ahh..


tüm bunları hak ettiğimi biliyorum. inadımdan o yerlere çıkıp çıkıp; bu ilimden az bişey çakıp, lakin asla ulaşamayacak bazı milletin hırs ve kinden gözlerini döndürüp, her defasında kendimi tepe takla aşağıya attırıyordum nedense..sanki Hallac misali “beni öldürün, beni öldürün !” diyorum..bunu bilerek neden yapıyorum peki?!ben mazoşist miyim? aslında biliyorum.. aynı onların sebebi olan kıskançlıktandı ve Sana hiçbir zaman dokunamayacak,göremeyecek, konuşamayacak oluşumdandı bu.. çok kızgın, darmadağınık, kırgınım. hala Sana ulaşamadım. sürekli put yapıp, sonra o putları kırmakla ömrüm geçiyor nedense..putperestlik hem çok zevkli, hem de o putları yapıp kırmak daha bir zevkli tabiiJ..zaten benim zamanlarımda, beden putlarını kırıp, Rahman’ın nefesi olup, eserek bana gelmişlerdi..onları ilk böyle, nefha halinde- sesleriyle tanımıştım. o yüzden de bir türlü iyileşemiyorum ya..


hani vardık?!!:
Ağlama!!bak Ben varım!! Yanındayım!! Ağlama!! Buradayım! Bana bak !Yaşıyorum,Bana inanmıyor musun “diyende Sendin..nerdesin peki? beni bu fitne fesat yol simsarlarına yem mi edeceksin ?


14 ocak Salı..bu sabah yeni Kudüs’ten dönen arkadaşımdayım.açtığı bohçada kestiğim yüzlerce senelik kumaşın  toprak tozuna bulanıyor ve o asırlık tozları yutmak zorunda kalıyorum. birazdan Kudüs’ün suyunu içiyorum.Zeytin Dağından gelmiş bir zeytin dalının yaprağını, fesleğen tohumunu yiyorum. az sonra ise Kabe’nin içinin yıkandığı su hücrelerime karışıyor. şimdi vücudum fındık yağı ile değil yine zeytinyağı ile mesh edilip,dönüşüyor ancak yazarken anlıyorum. kendimi Kudüs gibi hissediyorum bir an..KUDÜS'E GİTMEK İSTİYORUM..teşekkür ediyorum..

17ocak cuma..evvelki cuma Ayşe Hanım aramıştı Sevdiğim..çocuğu çok sevmiş ve Cuma törenlerine davet etti..bu sefer tasavvuftan hiç anlamayan başka bir arkadaş grubumu götürdüm..içimize ilk defa giren bir tanesi daha yola çıkar çıkmaz ağlamaya başladı..anladım ki bugün onun için gidiyordukJ..çok güzel geçti.. Kutlu hocada sonradan sohbeti ile bizi şenlendirdi..ev sahiplerimiz her zamanki gibi çok cömert ,zarif, naiftiler.. kızlarsa  bu ilk deneyimlerinden gayet memnundular..
((*tek sorun var. Herkes beni çok doğal olduğum için sanırım,bayağı bir enteresan- tuhaf buluyor. soru sorduklarında ve anlattığımda, yüzleri ve gözleri acaip değişip hayretle bakıyorlarmış ki,arkadaşım söylediJ..bence de çok uçuk kaçıkım..böyle düşünmeyi ve anlatmayı nerden akıl ediyorum hiiç bilemiyorum ki, Senden tabii..daha sakin ve daha çok alt seviyeden neden anlatamadığımı ise bilemiyorum.. tabii bu çoğu kişiyi çok sinirlendirip, ölesiye diş biletip, bana özel düşman yaratıyor ki, daima takip edebiliyorum..))

18 ocak cumartesi..bu gece dost hizmet ödülleri var.teması Ashabı Kiram. bizim hemen çoğu dostumuz ve masal efendilerimiz burada..hayatıışık hatun selamlaşıp çocuğu öperken şöyle dedi:"neredesin güzel sevgili,özledik" Sevdiğim Sen bir defa bile bana böyle bir söz söylemedin!ve güzel bir geceydi..


19
Evet gelelim konumuz olan Tanrı ile aşk yaşamak bahsine Sevdiğim..içim dışım fitne fesatla doluyken, acaba geçen yıl bu dönem masal nasıldı diye aniden aklıma düştü ve dönüp geriye baktım..aman Allahım ,her şey tıpatıp aynıydı.zaten bizim ocak,şubat aylarımızda bir düğüm var.burayı çözmek yasak gibi. çözdüğümde Seni sevemem mi sanıyorsun peki?. inşallah Seni anlar ve sevmeye devam ederim.. ben, İnsan-ı Kamillerin her insanın derdini anlayıp yardım edebilsin diye, baştan, tüm çamurlara düşürüle  düşürüle yetiştirildiklerine inanıyorum biliyor musun.. çünkü başka türlü tanrılık iddia eder ve kibirlerinden kimseye tenezzül edip el uzatmazlardı..

sonra geçen sene bu dönem masalında yine zerdüştlük,simya ,Kılıç hocanın bana verdiği bektaşi hankahı virdi vardı..ilgiç tabii.(*düşünki mana adamı ve hısım  deyip, onun tatlı övücü diline kanıp, güvenerek birlikte vitrinden insan içine çıkıp ,kendini kullandırıp , paravan oluyorsun. fakat o kişilerin asılları ortaya çıkınca da, aşırı üzüntüden bedenin aniden iflas-ı çark ediyor.. demek ki İnsan-ı Kamiller dahi her şeyi bilip anlayamıyor, kendi gibi mana eri sandığının tuzağına düşebiliyorlarmış.. sorunsa bizim cehaletimizdeydi.. çünkü biz, onlarında bizim gibi beşer olduklarını daima unutup, onları tanrı yerine koyuyorduk..)



ewet Sevdiğim..bu masalı daha güzel yazabilmek adına tüm hafta Yezidilik hakkında okudum. birde Yezidiliğin kökü binlerce yıllık.Kabil atamızdan kalan mecusilik hakkında tez de okudum. ve Hallacı Mansurun, tanrı ile aşk yaşamak ve şeytanlaşmak adına yazılmış TAvaSİN adlı çalışmayı bir daha okudum. yani bu hafta içim dışım şeytan oldu da diyebiliriz. zuhuru ne olacak yazdıkça göreceğiz tabii. evvela kalpleri İslam’a ısındırılmak için satın alınmış Ebu Süfyan ve oğlu!? Muaviye ve oğlu Yezid’in meşrebi soyundan gelen bu inancın mecusiliğe irtibatı zamanla olmuş. yeziliğin ikinci kitabı da bu soydan olan şeyh Adi de denen Adiyy bin Musâfir tarafından yazılan kara kitapmış.bu kitaba göre bizim bildiğimiz şeytan adlarını sesli söylemek yasakmış.ona Ta’vus misali güzel isimler atfetmişler.indigo-çivit-LApis mavi rengini de kullanmak ,giymek yasakmış.. şeyh Adi, hz Abdülkadir Geylani ile aynı zamanlarda yaşamış,hatta aynı şeyhten terbiye görmüş olduğunu da daha evvel bir yerde okumuştum. zaten şeyh Adi’nin bir şiiri var ,ne kadar Hz Geylani’nin Kibriya halindeyken yazdığı nutka benziyor hayret edersin. demek ki her devirde; en tepe noktasına hizmet eden, sistem imtihanı düzeneğini yöneten iki zıt kutup aynı anda yetiştiriliyormuş ki, bunu delili ile öğrenmiş olduk değil mi Sevdiğim..  lütfen şeytanın şerrinden Rabbimize sığınalım ve yola devam edelim..

EuBillahimineşŞEYtanirRAcim..

Sevdiğim Tavasin kitabında Hallac’ın çizdiği harem dairesi resimleri vardı. anladım ki ben, birkaç haftadır bu harem dairesi yüzünden belaya gark olmuştum. bu daireyi nokta fena –harem, herkes için değildi.baş veren pervane-i LA’lar içinse elzemdi..bir gün bende kendi daire-i noktamın içinden ve dışından yazdığım ve dairelerimi çizdiğimde, bin sene sonraki günümüzün Hallaçlarına da,  O’nun yüzü suyu hürmetine verilmiş özel izinlerini  hürmet ve muhabbetle anacağım inşallah.

Ya Rabbim. Seni Seviyorum. bu masal çocuğuna neler neler yaşatmışsın; da, delirmesin, kendini helak etmesin diye böyle yavaş yavaş, seneler içinde, ehlinden müşahede ile okutup öğretiyorsun..Sevdiğim Seni seviyorum..bak hala delirmedimJ!

4 ANA UNSUR=
hava,ateş,su,toprak ve 4 ana yönün  koruyucu  ruhu.
Tavasin kitabının yazarları, ikinci kısmı şeytanlaşmaya ayırmışlar.çünkü secde et emrine secde kılmayan iblisin hakiki aşık olduğu için, emre itaat edip, Yaratıcısından bir an dahi gözünü ayırıp, Adem’e kaydırmadığı iz düşümünden demlenmişler(bu benim algım tabii.J)
her varlık Adem olup, tüm iyi rolleri kapmak isterdi..lakin şey-tan(VARMIŞ GİBİ TEZAHÜR ALGISI-IŞIK OYUNLARI-nur & nar) olmayı ancak ve ancak kör kütük bir aşık kabul ederdi..Azazil-i Haris, yaratılışındaki o eşsiz güzellikteki en sevgili yüzünü dahi kaybetti..artık adı İblis olduğu halde,yüzündeki bu suretsizliğine dahi aldırmadan, hala; haris, azazil kıskançlığına, dem çekmeye devam etmekteydi.


sirius A,sirius B,sirius C
AŞIK=MAŞUK=RÂKIB
=kavuşamayanlar

o öyle bir aşık idiki aşık ile maşuk arasındaki ezeli râkıb rolü sonsuza dek onun olacaktı...


aşıkla maşuk arasındaki ince nüans ayarların, frekans dalga çalkalantılarından ise bize düşen, sadece bu haz denizinden uzatılan minik bir dala tutunarak, nefes almaya çalışıp, bu zevk denizini seyre eşlik etmekten ibarettir..


Sevdiğim.. kitabın bu, insanın aşkta şeytanlaşması bahsinde, konu şeytanın öğreticiliğindeki yüksek konumuna aitti..o en büyük zıtlıkları öğreten  olarak anılıyordu..Yezidiler kainatın idare ve sevk işindeki en baş görevin ona ait olduğunu yazmışlar, inanmışlar. eğer o, secde kılsa idi, insanın sırrına vakıf olamazdı ve olayı bilip çözemezdi..hazine-i gençlik nereye nasıl gömüldü ve ne biçimdi, Sevgiliyi seyredip, bu aşk için yana tutuşa feryad ederek, başkalarını da haberdar edip, bu aşka eşlik edip yol gösteremezdi.. eğer bazı varlıklar insanının yaratılışını bilmiyorlarsa , işte bunlar secdesine izin verilmemiş olanlar,has aşıklardı. bunlar dünyada sevgililerini bulur ve BİLİRLER onu kıblegah edinirlerdi..

onlar Adem’in sırrının yaratılışına tanıklık edip, o hazineyi genci içlerine gömme saadetine ermişlerdi. yaşanılan aşk, dışarıda bir varlıkta değildi. beden çamur kalıbı heykeline bak!!.ateşte pişmiş dört ana unsurun terkibi değil mi? içinde akan kan mağması aslında demir tozu cin-can özün değil mi? Sen beden kandilisin.. fitilin ruhun. ruhunu tutuşturan yağın ise bu cin-can ateşi tabiatın.. çamuru tenle kaplamışlar. içine beni yerleştirmişler. Be’nin kayığına binen ruh ise, kendi denizinde kendini seyrederek gezmiş durmuş demişler…


ve melekler-i feriştehler,cinleri canlar,tenleri benler olmasa idi bu dev-i azam Adem olurmu idi..bir kandile tüüm terkibi hapsetmişler ve adına AL'AD'DİN'İN SİHİRLİ LAMBASI DEMİŞLER. 
Kim ki bu lambayı hazineyi buldu,onu sevip okşayıp, ovaladı ve uyandırdı!! işte lambanın cini o anda uyandı:" sabrın tamama erdi, tebrik ederim Ey Sevgilim-Seni seviyorum,artık Senin has kulun benim" dedi ve ona kul köle oldu.".dile benden ne dilersen Ey Sahibim..Sana üç dilek hakkı değil sonsuz ve sınırsız isteme ve verilme hakkı bağışlandı "dedi..

nur cihan
19.1.2014
nuralem7@hotmail.com

RABBİNİ BİLEN TERBİYE EDİCİ RUH'UNU,RUH'UNU BİLEN TERBİYE EDİLMİŞ ENFES NEFSİ NEFESİ HU'YU BİLİR,