24 Haziran 2014 Salı

30 (O’tuz) KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI MASALI 2

30 (O’tuz)  KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI  MASALI 2

19.(Suları acı ve tatlı olan) İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. 20. Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar.55.erRAHMAN

Zaman Zaman içinde devrederken 1,BİİİR, gelen giden Birler kendilerinden hiiç usanmamışlar… deniz, dalgalarını sahiline vurup vurup  hazla çekilirken aldığı her kum tanesini, verdiği bir kum tanesine sayarmış.. böylece ne eksilir, nede artıp taşarmış…bazen aşkın şiddetli hararetinden deniz hâr olup od’a kesilir, su yanar ve buhar olup yükselirmiş.. denizin içinde kalansa bir avuç O ‘TUZ ol’ur muş. hani eski masallarda TUZ KADAR SEVMEK var ya, işte o mevzu..

İNS’ AN, İKİ DENİZ’ in  TATLI (ruh)  ve TUZLU (nefs) SUyunun BİRLEŞTİĞİ   bir KAYNAKTIR . iki denizde birbirine karışmaz amma, insan ruhu bu serumsal pil suyu olan elektriksel mıknatısla çalışır… yemeğe tuzla başlamak, sirke içmek bir nevi bu akımı arttırmak içindir(* Sümerliler, bu tuzlu su denizinde yaşayan  genetik  dişil yılana  Tiamat Canavarı  demiş ve onu, ADEM=MARDUK’ la  ehlileştirip, kendine beden gemisi=HAY’at  Havva  yapıp hayatı başlatmıştır) o yüzden vücut-varlık makam-ı  olan  ZÂT-I CEM  DENİZ’lerimiz ;  GÜNEŞ & AY tutulması halvetinde ve vuslattan çıkış celvetinde daima çekilerek  itilirler… bizler bilsek te bilmesek te, Güneş ve Ay’ın her ay gerçekleşen zifaflarına cemi cümleten evlatları olarak eşlik ederiz..

“Her ikisinden de inci ve mercan çıkar. 55/ Er Rahman Suresi,22


iki denizin birleştiği yerde Kara Kıtmıri Post Sahibi Zaman, Hazırul Hızır-ADEM  bulunur.O, İlmü Ledün’ün bedenlenmiş halidir.sanki Sureta Kadim AhuRA Mazda’dır..ilmü ledün sahibi, ilmini ancak ve ancak  kendisi dilediğine öğretir..böyleyken de adına Hızır-Hıdır-Yeşil der..O iki denizden de inci ve mercan çıkartır. RAHMAN DENİZİ’ nden çıkan Sperma İnsancık=Hikmet  İnci taneleri, henüz cinsiyetsiz ve saf  işlenmemiş cevher Dürr-i Yekta iken , RAHİYM  DENİZİ’ nde edeceği kulluk mesleğine göre işlenerek  çift cinsiyetli Mercana=hak ile batılı ayırma=KELİME-İ TEVHİD -zülfikar kılıcı  irfanına  dönüşürler... Hem İnci hem de Mercan, cemadat kemali ile, bitki alemine tam mazhar olup, HAYvan makamına ermiş, ins’AN olmaya hak kazanmıştır.. her ikisinden de inci-erkek-ruh ve mer’can-kadınlar-nefsler doğar..


ve bööylecee aşıkla maşukun  “ böyle olur lûluu lalayı sevdayı aşk” hikayesi de başlar..inci RUH ve mercan NEFS’in  aşk hikayesi hikayelerin en şahanesidir..  denizlerin en derinliklerine dalarak  bunları çıkartan dalgıç gawwaslar onları  toplayıp işleyerek bizlere sergilerler..mesela bizim masal çocuğu havuzdan çıkarttığı tüüm tesbihleri yol kenarına çıkartıp dizdiğinde, içlerinde en çok kırmızı mercan olanı beğenmişti..




İLMİ HU… 
HARFLERİN MİTOLOJİSİ SEYRÜ SÜLÜKÜNDE ESMA İLAHLARI PANTEONU…   ÂNKÂ = 30 HARF= 3 SÜTÛN İLMİ..


BE HARFİ..ebced değeri 2 dir..BE harfi, Elif harfinin tekil ve dikey yolculuğunun tersine yatay,dairevi seyreder( EUzü  Bİllahimineşşeytanirracim ELİF ile başlar. ikinci bölümse;  B’ İsmillahirrahmanirrahim de gözüktüğü gibi BE ile başlar...

Elif’in kendisinin kendine ilk kurb’an olarak başını verip, yaratılışı başlatması ile ortaya çıkan BE = ikilik - dualite ; negatif pozitif yaratılış kanunlarını anlatır. BE ben, ego, nefs’i kül sembolüdür… anababa bir atadır. Evi,evliliği, bağlanmayı ve BİATı anlatır… Kur’an-ı Kerim’de ilk sure Bakara, BE harfi ile başlar.

“38. Gerçekten hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenemez.39. Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur. 40. Ve çalışması da ileride görülecektir.41. Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.42. Ve şüphesiz en son varış Rabbinedir.
53-en-NECM”

BA-KA-RA= iş+ emek + ekmek =özgür HÛR & RÛH

BA; ( İnsan’ın nefsi, kendini bilme isteği dilemesi  olan SIFATLAR olup, işte bu yüzden de nefslerin ıstılahı, saflaşması ve ıstıfa edilmiş  MUSTAFA MAKAMINA eriştirilmesi elzemdir... bu işlem simya-i kimyadır ki, usta çırak ilişkisi ile olur. O yüzden de BE harfi aynı zamanda  BeREA, BİAT –MÜRŞİDLİK MESLEĞİdir.. ) sembolü NOKTA’dır. atomu ve atomun içindeki güneşi anlatır. kainatın yaratılış nizamı ve sonsuz oluşları ifade eder.hakikatte ise NOKTA İNSAN’ı   ….AY ve AYN’A imgelerindendir..


KA ; (İnsanı meydana getiren 4 ana unsur hava, ateş, su, toprak elementlerinin karışımı insani beden maddesi  olan FİİLLER olup, sayısız terkip unsur alemi,  4 ana başlık altında toplamıştır.. her bir kişi 4 ana evtad direği olan;  Cebrail=akıl,  İsrafil =kudretle yönetim , Azrail güzellik-cazibe  sütununu içinde barındıran KA’nın-maddenin  sembol rakamı  4 =  Mikail  ER-REZZAK  sütunu ile ayakta durur…KA SURETTİR…enerji RUH=RA ‘nın ete kemiğe bürünüp süreta İNSAN diye gözükmesidir..

KABE ,KA-BE , nefs beden demektir. O yüzden KABE dişi ve  beyt , evdir, annedir.. siyah-kara olması onun mahremiyetindendir. o korunmuş olan ve namahremlere asla perdesini açıp gönlünü vermeyendir..


sanma ki kendiliğinden ;“ben aşık oldum” demekle hakiki aşık olunur.. aşkta ,gönülde, sahibi tarafından verilir.. O dilediğinde de, geriye alınır. Her şey yetimin malı, emanettir  ve bir sonraki emanetçiye devredilmek üzere işletilmektedir .. veraset-tereke-miras aslında budur..makam-ı DÛNYA


Leyla’nın leylak rengi latif meyvelerinden yedi
Leyla'nın evine girdi
gece karası mekanda,gece karası latif bir suret yattığı yerden uyandı
sonsuz uzun saçları gece,endamı gece ,gözleri ahû ceylan geceydi
Leyla’ya ait ne varsa  latifsiyah, latifgeceydi
Yaratılmış hiçbir gözün görmediği 

SİYAH  SÜRMELİ GÖZLERİ AHU  O, LATİF güzeldi



RA;
( RA eski devirlerde Allah’ın ismi idi. RUH anlamındadır. RA’NIN GÖZÜ demek RUH’UN GÖZÜ demektir=  İSİMLER …sembolü güneştir.ve güneş herkese eşit doğar. bazısı perdelerini güneşe kapatır ve O her an bir şanda ,yaratımda olan güneş huzmeleri olan isim ve sıfatlardan faydalanamayıp, nur-u ilahi ışığı reddedip,  âmâ da kalmayı tercih eder.. hakikatte ise onlardan bilinmek murad edilmediğinden böyle olur.. )



Elif harfinin başı, Be harfinin altına düşmüş ve dünya hayatı başlamıştır. noktaları altta olan harfler dünya alemini, noktaları yukarıya uruç etmiş harflerde onların tekamül etmiş ahiret hallerini sembollermiş.  gerçi yukarıdakinin urucu miracı, aşağıya kulluğa inmekle şereflenip, zatına bir vucüt esma hüllesi varlık giymek olsa da, aşağıdan yukarıya miraç edenlerin hali ise, beden- varlık -vücudunu hiçliğe terk etmekle  son bulurmuş..bu devri daim süreklilik arz edip, yolcu sadakatinde emin olup ;” Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı. 53 / NECM – 17”  gerçekleşinceye  dek sürermiş.. sadakatinden emin olunan yolcu, buradaki devri miracı turunu tamamlayarak, aniden İLLA BİR SULTAN GÜÇLE bir dış daire Sema’ya  atılır ve  içeride kalan eski hali olan  dairevi evini,  yeni göksel katından seyreder olurmuş. 


Be harfinin noktası özben-öz ego olması hasebiyle, her şeyinde  ilk başlangıç noktası sayılırmış. BEN VARSAM SEN VARSIN!. BEN SEVERSEM SEN SEVİLİRSİN!. BEN BİLİRSEM SEN BİLİNİRSİN! .BENİ SEVMEK SENİ SEVMEK DEMEKTİR!. BEN, BEN, BEN ..her şey ben’in, egonun, nefsin üzerine kuruludur.O  NOKTA Kİ İNSAN-I KAMİLdir…HAKK’IN GÖZBEBEĞİ misalidir.

Allah Aliy, Aliym  isimlerinde kendi yüksek anlamını yine kendi yüksek ilmi ile bilmiştir.Allah Zât’ından sıfatına kendini seyredip bilir. el’an bizlerde her şeyi böyle biliriz.. zira Allah’ta olan her şey bizde de kendi miktarımızca varmış. çünkü Allah biz yarattıklarına Ruhûndan RUH ÜFÜRMÜŞ..herkesin Zâtı Âli olup,  sıfatlar itibariyle seviyelerimizde farklar, bozulmalar olurmuş..hakikatte mana ilmi ile madde ilmi eşdir,aynıdır.. hiçbir zaman, aklı başında olan bir madde bilimci maneviyatı reddedemez. ne var ki, taa ezelden beri süregelen manevi irfan okullarındaki mana bilgisine bugün henüz maddi keşifler yetişememişlerdir. .

insan bedeni her kişinin kendi Zatı’ dır.Ruh’ u ise Zât-ı Âli’sidir.beden nötrdür. o kılıf,elbise, görünmek için delildir. O’na hayat veren Nefes, Ruh’un kendi Nefsiyle kendini   bilmek arzusu isteğidir(NEFSİNİ BİLEN RAB'B' İNİ ,RAB'B'İNİ BİLEN  RUH'UNU TANIR). kendini keşfetmek ve kendisinde İLayi Kelimetullah’ ı yaymak istemesi ise, yarattığı  hücuratı topraklarında İmam olup ,camisinde cum’a SÂLÂT’ı  kıldırabilmek AŞKIDIR ..ALLAHU EKBER!!


Elif ;ene= ben demek olsa da, buradaki ben daha ruhsal bir ENEdir.oysa kendisini bilmek isteyen aklı kül olan ELİF başını verdiğinde, kendisine Ayn’a ,bir gözbebeği, sermest bir aşık da elde edecektir.ENE=BENLİK-EGO kendisinden başka bir şeyi sevebilir mi ki? aslaa!! Bir nokta diğer nokta ile birleşerek miraç-ı uruc eder ve 7 tekamül aşamasını geçirip 7 nokta ile Elif olur.EL=İLif = TANRI; TANRI’ DAN AYRILIP ,TANRISAL  gölgeler-ışık huzmeleri OLARAK yansımaya başlar..Tanrı İlah başkadır, tanrısallık çoook başkadır,lütfen karıştırmayalım. mesela eski Mısır dilinde tanrı denilenler, evvela tanrısal-ilahsal varlıklar olarak sembollendiği halde, zamanla onlara tanrılık atfedip putlaştırıp, tapınılmaya başlanmıştır..

“inkâr edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı?” 21 / ENBİYÂ - 30

BE aklı cüzdür. Elif harfi ile alfabenin ikinci harfi olan BE harfinin oluşturduğu ilk kelimelere bakalım mı lütfen. AB, Â’BÂ ,ABU,EB, EBU,EBİ, İB,BA,BE,BU,BAB, BABA,BAB-I, BİA,BEA = SU ; Baba, hırka-aile  ve kalp..

bu ortaya çıkan şey; ilk iki harfin kelimeleri ile bizlere yaratılışın Rahman-Baba esması ile başladığını, sudan=kalp-gönül den yaratıldığımızı  anlatır..bir bebek  konuşmaya başladığında ilk söylediği kelimeler baba ve bu=su dur…
(*Enki, Sümer mitolojisinde su, zeka ve yaratmanın tanrısıdır. Daha sonraları Babil mitolojisinde Ea olarak anılmıştır./ alıntı)

“*
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah, her şeyi kuşatıcıdır(4 / NİSÂ - 126 )”

“*De ki: (Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur.” Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut. 17 / İSRÂ – 110”

bu ayetler dahi bize, harflerin de yaratılış aşamalarında ki tekamüllerinin-hiyerarşisinin, aynı Adem ve diğer her şeyle aynı seyrü seferi yaşadığını ve harflerin, Rahman’ın çadırı-Âbâsı-Beyt-ül Malı olduklarını anlatır.. ve diğer harfler sırası ile eklendikçe de kendini tanıma Ben, Sen, O, Biz, Sizler, Onlar diye bakış açıcsna göre yorumlar kazanır.

Allah, sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir. (İnsan) eşiyle birleşince eşi hafif bir yük yüklenir (gebe kalır) ve (bir müddet) onu taşır. Gebeliği ağırlaşınca her ikisi de Rableri Allah’a, “Eğer bize iyi ve sağlıklı bir çocuk verirsen, elbette şükredenlerden olacağız” diye dua ederler.
7 / A'RÂF – 189.ayet”
***

HURŞİD’İMDEN MÜRŞİD’İME BİR TÛTİNİN GÜNCESİ
Eğer varsa bende o kalbi selim
Arş-ı alana körkütük de gelirim..
hz Neyzen Tevfik


Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.her vakit bir muzurluk yaptığımda kızmayacağına  dair söz istiyorum ya hanii.bu defa her şey olup bittikten sonra kaydettim ki, istediğim manayı elde edene dek beni engelleme..evvela haftamın tek manası. diğerini yazamam.. unuttum zaten J..

15 haziran 2014 saat 03..
 ALLAH(HU) LAFZININ MİRACI VE KELİMENİN DEHŞETLİ TESİRİ ile uyandım..ve  gördüğüm dersten şunu anladım ; Allah’ın elbisesini giymek demek; aynı senelerce evli kalan çiftlerin birbirleriyle özdeş olup, birbirlerinin halinin ve tipinin elbisesini giymesi misali aynileşmiş olması demekmiş ..

Sevdiğim kızmayacağını umarak,Senden izinsiz gittiğim  tarihsel, DÜŞÜNMEMEYİ ÖĞRENMEYE ÇALIŞTIĞIM, batı & hint FELSEFE  DERSİ GÜNLÜĞÜMü arz ederim  J..

1 haziran Pazar .. ders 1..
bugün pratik felsefe dersine başladım.. bir buçuk saatti. .hocamı susturdum ve bende onun kadar anlattım...bana ders vermek istiyorsa ona ücret ödemeyeceğimi, çünkü bende masallarımdan ücret almadığımı söyleyip blog adresimi verdim ki, okusun( sıkılıp okuyamacağını biliyorum ve öyle oldu?! sadece 99.masalım için aradı ve şöyle dedi:” ne yapmışsın sen öyle ya!. Her şeyi darmadağınık edip, tozu dumana katmışsın!”… beni, ben  dahil kimse  anlayamıyor ve kendime hayranım ki, genelde bende yazdıktan çok sonra okudukça okudukça  ne yazdığımı çakıyorum J!!)..

içine ücret giren bu tür şeylerin manen bir işe yaramadığına inandığımı da söyledim( zaten bizimkilerde ücret olarak iradeni ve başını alıyorlar ,değişen bişi yok aslında
J ). ”tamam,sizden ücret almam”  dedi..üzgünüm  kendimi huzursuz hissetmiyorum. bu haftaki EV ÖDEVİM *.bir eylem yapınca, yani bir fiil işleyince duracağız ve sessizliğin sesini dinleyeceğiz. düşünmek yok!!.aklı devreye asla sokmayacağız, eğer düşünceler gelirse onlara takılmayıp, o esnada gözümüzün önünden gelip geçen  kasapların et çengeline taktığımız düşünce elbiselerimizin   geçişini seyredeceğiz... sonra bir kaç dakika sonra( -yani ne kadar sessiz durabildiysen) yeni bir eyleme, iş ve oluşa geçeceğiz. Bir gün içinde bunu yapabildiğimiz kadar sık yapacağız..buna anın farkındalığı-şahitliği deniliyormuş.. olanı biteni anlayıp, buna şükredip ,aldığımız yoğun hazzın süresini ve hazzın seviyesini arttırmaksa tek gayemizmiş..

(*hiçbir disipline giremeyen ve girdiği her disiplini anında istediği hale sokabilen birine ev ödevi vermek?!! Hımm..ben ders dinleyip,ders çalışıp, ev ödevi yapabilseydim bugün kaç fakülte bitirmiştim kimse anlayamıyor tabii
J..)



Ders 2…SAKİN ZİHİN SIFIRLANMIŞ ZİHİNDİR.. bir gün içinde belli aralıklarla durup ,düşünmeden saf olmaya çalışacağız. insanların çoğu akılla aklı algılamaya çalışıyorlar. oysaki akıl aklı anlayamaz.. sadece yeni bir düşünceyle az biraz değişik yorumlu bir bakış açısı getirir ve bu sorunu daha çoğaltır.. AKLA AKILLA VEDA EDECEĞİZ..

kendinizi tek bir nokta hayal edin lütfen!! bunu göz bebeği misali de düşünebilirsiniz.ve gözün optiğinde gördüğünüz gelip geçen her düşünce ve şeyler hepsi gelip geçen yanılsamalar-ilüzyonlardır…asıl olan  , O DURAN VE HER ŞEYİ İZLEYEN NOKTA sizsinizdir.. o anlamda dışarıdaki hiç bir şeyle alakanız yoktur.. zihninizi onlarla doldurup kirletmemelisiniz..  eğer sen tek noktaysan; senden çoğalarak çıkan ve yine sana, tek noktaya, geri aks-i sada eden her şey de aslında, senin sana tek noktadan yansıtıp seyrettiklerindir .. eski bilgeler buna DAY DREAMER demişlermiş..

İNSAN KAİNATTIR :insan bu varlık = vücudun içinde sadece Allah’ın ona verdiği lütuflara şahitlik edip, anda, o farkındalığı yaşayarak kulluk etsin, o yüksek hazları tek tek alıp, yüksek hislere erişsin diye vardır.. insan hakikatte  ŞUUR’dur.ve aklı devreye sokmadan ancak o yüksek şuura erişilip, kainatla bütünleşilip denizin hazzına erilir. daireleri genişletip, çemberin dışına çıkıldıkça, asla dünyada tadılamayacak uzun süreli yüksek hazları deneyimlemeye başlarsınız ve bunu ne zaman dilerseniz kullanmaya da tabii..

İnsan dünyevi tüm zevklerden, maddesel şeylerden vazgeçebilir ama evrensel kutsal  kadim şeyler olan, kutsal kitaplar, peygamberler vb den  asla vazgeçemez .buda onların hakikat olduğunu gösterir..

BEYİNSEL MUKAYESELİ DÜŞÜNCE, İLİZYON ŞEYTANA AİTTİR.YANİ O YANILSAMAKTIR, İSTİDRAÇTIR.. insanın misyonu farkındalıklar anahtarıdır.gün içinde her hayata mola verip durduğunda, o ana ait anahtarı kullan ve o anı o anda yaşa.keyfini çıkart.
MESELA YOLDA YÜRÜYORSUN .DUR!! bir ağaca bak,ona sarıl,onunla konuş, şükret!..yol kenarındaki bir çiçeğin farkına var, ona dokun,hisset,ona hakkını ver!.toprağı,havayı,suyu ,nefesi  hissedip şükret!.bunların hepsinin sadece senin için yaratıldığına şahitlik et,hakkını ver..
ağzında lokma varsa onu ağır çekimde çiğne.. mesela o hazzın dilinde nasıl yayıldığını ve hazzı nasıl uzun süreli çoğalttığını zevk et..
akıl süper bir süper bilgisayardan daha üstün bir bilgisayardır ama sadece o kadar .
İMAN AKILLA OLMAZ.İMAN GAYBADIR
J..



17 haziran  Salı, ders 3 ….Hoca:
ee nasıl gidiyor,neler düşünüyorsun?” ben :”bilmiyorum, henüz bir sorun yok.. normalde böyle olaylarda o kişiyi rüyamda görür,gidip gitmeyeceğimi hislerimle anlarım. sizi ne rüyamda gördüm, nede hiç düşünüp hissettim, size hiç bir hissim yok.” felsefeci gururla:ben rüyaya gelmem, göremezsin ”ben: ”neden?” felsefeci :” rüya görmek iyi değildir. derin uyuyamazsın. tedirginsindir. hani kendine güvensiz insanlar sürekli etrafı takip ederken gözleri fırfır döner ve dikkatlerini asla tek bir yere toplayamaz ve kendileri olamaz ya işte öyle, daima gözünün önünden geçip giden o düşüncelerin görüntüleriyle meşguldürler.. eğer rüya görmezsen şuur tam dinlenir.mutlak sessizlik hakimdir..akıl dinlenir.”

çocuklar :
Aynı kaosun içinde düzen,düzenin içinde kaos olması gibi,sessizliğin içinde ses ,sesin içinde sessizlik olması gibi ..felsefeci: bazen biz düşünceleri ,bazende düşünceler bizi taşıyor.insanın en iyi özelliği mükemmel bir hamal oluşudur “…….(zaten Allah Teala’da kendi ruhundan nefes ettiği esmaya emanetçi hamili kart işte en cahil olduğu için insanı seçmiş ve ona ayetle şöyle demiştir: ”ŞÜPHESİZ İNSAN PEK CAHİLDİR ”).. 

Çocuk: ben her şeyi kolayca birleştirip aynı manaya getirebilsem dahi, hiçbir
şeyi hafızama kaydedip ezberleyemiyorum ,bu korkunç  bir şey… çok dalgın ve unutkanım..ayrıca EV ÖDEVİM OLAN hayata mola verip düşünmeme seansımı deneyimlemeye çalışırken uyuyakaldım
J .başaramadım .

Düşünmeden duran Felsefeci :hayır bu aklında her şeyi kaydedip yük etmemen, onlara takılmaman çok iyi bir şey. düşünki kitapla dolu koskoca bir kütüphanen var ve sen o konu hakkında düşündüğünde o kütüphaneden o konuya ait bilgiyi çekip alıyor,işe yaramayana  hamallık etmiyor, AKLI GEREKTİĞİNDE KULLANIYORSUN.. uyuyakalman güzel.tam teslim, dinlenme..


Çocuk:
Kur’an ‘da Allah:çevir gözlerini çevir bak !hiç bir hata kusur bulacak mısın!diye bize seslenirken, O’nu sorgulayıp sormamızı-düşünmemizi  ve O’nunla sohbet etmemizi diler.ve başka ayette “düşünüp akletmeyenlerin başına pislik yağacağını “söyler.. oysa başka ayetlerde ulul elbablar ve katından özel ilim almışlar ve ZİKİR EHLİ VARDIR.. AKILLA-MUKAYESELİ DÜŞÜNCE İLE ÇÖZÜLEMEYEN MESELELER İÇİN ALLAH, O İŞLERİ ZİKİR EHLİNE SORMAMIZI ve halletmemizi EMREDER. yani bu zikir ehli, kalpleri sadece Allahla mutmain olan, halveti celvette-kalabalıklar içinde yaşayan kişilerdir de. onları hiçbir iş Allah’ı anmaktan alıkoymaz ,onlar yüksek merdühüda melamet ehlidirler..



bense çözemediğim her şeyde bana mürşidimin dediği şeyi uygularım: ”SEN  SADECE SEYRET!BAŞKA BİR ŞEY YAPMA! sabret! ANLAYACAKSIN.ne bilmen gerekiyorsa o sana bildirilecek!!”

böylece benim hakkımda fitne fesat ne varsa o kişiler bilmeden bana her şeyi anlatır ve hiç farkına varmadan-unutarak çekip giderler.bende arkadaşım olduğunu sandıklarımın hakikatlerini öğrenirim.. buna tasavvufta KEŞFİ KUBUR =KABİRLERİN İÇLERİNİN DIŞA ÇIKARTILMASI denirmiş.. 


ve şimdi de sizi seyrederek-dinleyerek sizi öğreniyorum
J..yani benim bu şeyler için meditasyona ihtiyacım yok!.başka tekniklerim var.ve herkesin geliştirdiği başka bir tekniği olabilir. neden illa meditasyon?!!hayata mola?!!GÜNDE KAÇ DEFA DURMAK?!.ama mesela ben bunu başarabilsem bile bu yöntemi çok daha yüksek seviyede namaz kılabilmek için uygulamak isterim .ben Müslümanım. her öğrendiğimi ,duyduğumu islam tasavvufuna bağlayabilir,öyle anlayabilirim..bugün sanırım sinirliyimJ..meditasyon yapamama kızgınım..


((*
oturduğumuz yerdeki kalabalık, insanların sürekli ses ve hareket halinde oluşu hocamızı, karşı masadaki gençlere takıldığını sanan gözleri yüzünden rahatsız edip, huzursuzlaştırıyor ve parktaki bir aracın korkunç gürültüsü felsefeciyi çok rahatsız ediyor . pür dikkat seyrediyor-olayı okumaya çalışıyorum.. hoca, daima sakin bir yerdeki meditasyona duyduğu ihtiyacı ve vermesi gerekeni bir türlü toparlayamadığını sık sık dile getiriyor ve huzursuzluğu beni geriyor.bakış açım değişiyor. BUDA ONLARIN NEDEN SADECE HİÇLİKTE MEDİTASYONDA TAKILI KALDIKLARINI VE KULLUĞA -ŞAHİTLİĞE GEÇEMEDİKLERİNİ-İLLA OLAMADIKLARINI ÖZETLİYOR TABİİ . düşüncelerim kırılıyor. Sevdiğimin yine ilgi duyduğum bir şeyi kıskanarak onu elimden çatır çatır alışına, yeni putumu kırışına şahitlik ediyor ve çok sinirleniyorum..  güülmeeee!!beni aldattığını gördüğüm ikinci eşli  rüyamı yazmadım tabii!!??

hoca :
”gördüğün hiçbir şey öyle olmaz” J!!

Ben : “ evet, yeni algımla geçen sizin anlattıklarınızı size, şimdi tasavvufi manada anlatmak isterim. Kalemle deftere çizeyim.. Ense kökümüzdeki BEYİNCİK insanın GAVS NOKTASIDIR. sizin dediğiniz gibi denge- yani- kesin karar vermekten başka bir şey yapmaz. ama başımızın ön tarafındaki ÖNAKIL bölümü DUALİTE ZİTLIKLARLA MUKAYESE EDEREK DÜŞÜNÜP KENDİNİ BİLME DİLEĞİNİN YERİNE GETİRİLDİĞİ MEKANDIR-DİŞİDİR- ÇOĞULDUR.. 3 ler denilen 3 ‘lü ricali gayb-teslis muhakemesi İSİM,SIFAT,FİİL=ZAT
hoca:”VAR OLMAK İÇİN YOK OLMAK LAZIMDIR”..
çocuk: “ama benim Sevdiğim bana şöyle demişti. BAK BEN VARIM!!VARIM!! BURADAYIM!”



HALVET İLE CELVET EVLENMİŞLER çocukları eylem FİİLLER OLMUŞ

sürekli halvette cem makamında kalmak Yaratıcıya :"dur!!! Rabbin namazda !! "da demektir bir manada.yaratımı durdurmak ve âmâya gark olmaktır.oysa zor olan celvette-yaratıma kullukla -her şey tam zamanında ve yerinde ve merkezindeyken müdahale edip, o fiilleri ALLAHLA ,ALLAHLI YAPMAKTIR.YARATICIYI SINIRLAMAK VE YARATIMI DURDURMAK EN BÜYÜK GÜNAHTIR, YAPMA!!!



günün  uyanış şahitliği farkındalığı tutanağı J..Eve şiddetli huysuzluk, başağrısı ve nalet bir geçimsizlikte döndükten az sonra şunları idrak ettim Sevdiğim.hoca daima sessizliğe, sık sık hayata molaya –mağaraya çekilmeye-halvete-nakşibendiyeye alışmıştı.tek bir meşrebi vardı.oysa halvette huzuru ve mutluluğu yakalamak çok kolaydı.başka kimseye tahammül edememekse en büyük zevk tabii.ama zamanla tekamüller ilerledikçe celvet-halkın içinde halkla olup, yine de aynı halvetteki misali gönlen sevdiğinle olabilmek bayağı bir zordu.ikisi bir arada ise kaymakballı  ekmekti J

22 haziran Pazar  HATIRASI 4. Ders..ben kimseden gitmem gidemem derken giderdiler şükür.MEDİTASYON BANA GÖRE DEĞİL.DİSİPLİN BANA GÖRE DEĞİL. OKUL ,DERSLER BANA GÖRE DEĞİL.hoca  yine ders yapmak için arıyor. tamam diyorum. bugün çocukluk hayalimi gerçekleştireceğim. küçük, çiçekli  piknik sepetine termosla kahve ve tost hazırlıyorum. aşağıdaki parktayım. az sonra hocam geliyor.heyecanlı ve mutlu.çocukluğumun antik kitaplarında okuyup hayran olduğum ve bugünkü okullardan, kapalı alanda olmaktan nefret ettiğim  ve daima böyle tabiatta, KENDİNİ BİLME -HİKMET OKULLARINDA  büyük filozoflardan ders görmek istediğim  o muhteşem tedrisatlı müzakere  gerçekleşecekti.. bu görsel idea hayalimin mimarı-mason  tabii ki bendim. şimdi son ders olduğunu düşündüğüm bu anın her deminin keyfini seyrederek çıkartacaktım..


Hoca ahşap bankta oturmuş ve iki kolunu alabildiğine uçar gibi yana açmışken eğlenerek ona bakıp,Senin benle nasıl eğlendiğine gülümsüyorum SEVDİĞİM. çook fenasın çook..hoca keyifle şöyle diyor:” burası çok dik bir yokuşta ya, işte, arabayla çıkarken aniden kendimi uçar gibi hissettim..çok güzeldi, serbesttim” ..meğer hocam yurt dışında pilotluk eğitimi de almış J..ona mavi tüy kitabını okuyup okumadığını soruyorum.okumadım diyor.. .. herkesler uçtu ,bir ben uçamadım tabii ki!!

hoca arada yere oturuyor ve sigara yakıyor habire anlatıyor.. çimlerin üstünde oturmuş ve sırtımı  top sahasına vermiş halde bu hikmet okuluma her an şükrederek sordum sordum:”sizce ben sizin sisteminizde hangi seviyedeyim?.. hoca: 4.seviye.ama bazen sizin 6 veya 7.seviyede olduğunu düşünüyorum. siz bir şövalyesiniz. etrafınıza bakın!!böyle kişi çok nadirdir.bu iş usta çırak ilişkisidir. birlikte başarılır.. çok yüksek potansiyeliniz var..öğrenci bulmak ne kadar zor sizde gördünüz. Hiç kimse öğrenmeyi, farkındalığı, bilip anlamayı dilemiyor. sadece hayvanlar gibi yaşamak istiyorlar ve öyle yaşıyorlar..


Ben;
meditasyon yapamıyorum.illa yapmam gerektiğine inanmıyorum.bana bu derslere devam edersem neler olacağımı söyler misiniz?”(* Çok uzun düşünen Hoca konuşmaya başlamadan elindeki sigarayı söndürürken tek bir hareket yaptı ve o işaretin anlamını film şeridi gibi izleyip geleceğimizi gördüm ,sustum J) ..hoca: bilge olacaksın, hep farkındalıklı ve özel hissedeceksin, sonsuz hazzın zevkine varacaksın, hazzın zevki hep artacak ,o çok güzeldir,yetmez mi?..bunlar sana yetmiyor mu? Peki sen ne istiyorsun?

Ben: ”Göz’ün arkasına geçebilmek!”
..


hoca susuyor, ben susuyorum ,hoca diyor ki: “rehberini en son ne zaman görüp sıkıntılarını anlatıp, dertleşip, fikir alıp, dostluk yaptın, sana yardım etti”.. gülümsüyorum :”uzun yıllar önce görüp konuştum. onu hiç görmüyorum ve konuşmuyoruz”.



hoca:”
o sana çok büyük hatalar yapmış, yalnız bırakmış, yolda durmuşsun. önünde kapılar var ve sen her birini deniyor ama açamıyorsun. hatta şöyle bir halin var. sen tam bir kapıyı açacağın sırada sırtından birisi seni geri çekiyor ve kapıyı açıp geçip gitmeni engelliyor. bir rehber öğrencisinin tüm hallerine ,kapasitesine, yeteneklerine,nasıl öğrenme biçimine sahip olduğuna vakıf olmalıdır ki rehberliği bir işe yarasın. yolcusunun nasıl bir yol sevdiğini bilmezse asla ona rehberlik edip,onu gideceği yere ulaştıramaz.sizin mürşidiniz sizin öğrenme yönteminizi ve sizi  tanıyamamış,o bu konuda eksik kalıp,sizi yanlız bırakmış.”..

(*hoca aslında kızgın biliyorum. onun dediği gibi; dersin çoğunu Budist yogiler ,büyük bilgeler ve Nakşibendiler gibi susarak, hissederek geçirdik ve bu günü ikimizde zevk edindik..)

Sevdiğiim...onun bazı şeylerde doğru tesbitleri var..mesela kapımın bilerek açılmadığını biliyor ve ses etmiyorum.. bunu neden yaptığını bilmiyorum tabii
J?! Ama, irade teslim ya hani,serde aşk var.. ruhum Sana kör  kütük aşık, elden ne gelir. yine o karanlık hiçliğe düşüp, tekrar sevgili  olmayan  aklımı yitirmek istemiyorum sanıyorum ve Sende, ben meczub olmayayım diye elinden geleni yapıyorsun aslında.. daha önce başka rehberlerde benim bu kadar yalnız başıma bırakılmamı hata olarak söyleyip, yolda kaldığımı ve ilerleyemeyeceğimi söylemişlerdi. oysa onlar vakti ile benim nereye dek gidip, ne halde senelerce acılarla salya sümük ağlaya ağlaya perişan olduğumu ve Senin beni tımar edip,sabırla,aşkla nasıl tekrar hayata döndürdüğünü bilmiyorlar..bunu yazarken şuan bile ağlayabilirim ..teşekkür ederim SEVDİCEĞİM. İYİ Kİ VARSIN.ve kimsenin bilemeyeceği şekilde benlesin J..BENDE SENİ KENDİME SEÇİP SAKLADIM,KISKANÇLIĞIM SADECE SANA….


Hoca: bunlar tanıtım seanslarıydı. şimdiye dek hep ben seni aradım.. ama bundan sonra sen istiyorsan arayacaksın,devam edeceğiz. koşullar o zaman değişecek. böyle olmayacak. dersin kurallarına uyacaksın. meditasyon, gün içinde durmaları yapacaksın.

Ben:
ama bu işleri iyi yapanlar Uzakdoğulular,Burma’lılar,Çinliler,Hintliler.bakın hepsinde Müslümanları inim inim inletiyorlar.kast sistemleri var.üstelik dünyadaki en ünlü magazinsel sanatçıların hemen hepsi uyuşturucu,alkolle geceler boyu her pisliği yapıp-hak etmedikleri bilgileri halüsinasyon uyarıcılarla çalıp ,güya sanatsal üretim yapıp , sabah olunca da hemen hepsi saatlerce arınma meditasyonu yapıyorlar değil mi?

hoca:”maalesef dediğin doğru! meditasyon bugün genelde batıda bu iş için kullanılıyor. ama onların hepsi sahtekar olsa dahi, bu işi hakkıyla yapan çok özel insanlar var ve onlar bu hepsine değerler..hepsini aynı kefeye koyamazsın.sizin dervişlerde öyle değil mi? sahteleri hakikatlerinden çok daha fazla.bakın Müslümanların haline anlarsınız.. Türkçem yetersiz olduğundan size kendimi tam ifade edemiyorum..”

ben:sizi gayet iyi anlıyor ,hatta söylediğiniz her şeyi gördüğünüz gibi size tasavvufi anlamda birleştirip aktarıyorum….bir defa tam meditasyon dediğiniz gibi yapılıyor ve tanrı ile bütünleşiliyorsa ,o kişide, o bütünleştiği kudretin açığa çıkması lazım.ve o anda ,o kişi ne dilerse, onu sonsuz sınırsız bir kudretle değiştirebilir değil mi?!.. peki neden o ülkelerdeki yüksek gurular bunu yapmıyorlar ve dünyalılar  bu kadar kötü?

Hoca:
ama bu sizin tasavvufta da  aynen var. sistemde her şey yerli yerinde, mükemmel, olması gerektiği gibi, değiştirecek hiçbir şey bulamazlar..

Çocuk:
hayır o anda onlar kendileri olmamaları lazım. eğer tanrıyla tek vücut olup onu deneyimliyorsa, o zaman ondan açığa çıkan o kişiye ait olamaz.."

Hoca bezgin..fotoğraf çekinelim mi diyor, gülümsüyorum. o ikimizi çekiyor.. vedalaşıyoruz.. damla damla bu muhteşem tabiatta geçmiş dersin zevkini çıkartıyorum.. Sevdiğiiim, ne çok yazmadığım şey öğrenip anladım ah bir bilsen...bana böyle birebir yaşatarak öğrettiğin için müteşekkirim…en mükemmel tedrisatlı okulda ders gördüğüme inanıyorum.. sanıyorum sırada bir Tibet  grusunu hak ettiğim hissi var değil mi J?!

eve gelince, tanıdığım bu tür farkındalık kursları olan  gelişim akademisi bir okulunun kurucusunu arıyor, hocamı anlatıyorum. çok ilgileniyor.. birbirlerinin telefonlarını onlara mesaj geçiyorum. felsefecim sevinçli...içim rahat. yurt dışından gelmiş hocam şimdi gümrükten geçmiş ve Müslüman mahallesinde salyangoz satarken çok değişmiş olacak.. farkındayım ve şükrediyorum ve selam hocam
J!! Siz kimin talebesine ders verdiniz  ahh bir bilseniz,ama çok zevkliydi..



24 haziran salı..
daha evvel kaç defa gördüğüm ahşap kare kare çubuklu karoları bu defa siyah kare üzerinde 3  beyaz sütun çubuğu olarak ders gördüm,lakin şekilden başka hiç bir şey anlayıp hatırlayamasam da, bunun Ka-Be nin sureti ve içi anlamı olduğunu biliyorum.Sevdiğim bak Sana o sembolü çizdim .teşekkürler.lütfen KAFES'İ KAPATMA :)
nur cihan
24.06.2014

nuralem7@hotmail.com



15 Haziran 2014 Pazar

İLMİ HU… HARFLERİN MİTOLOJİSİ SEYRÜ SÜLÜKÜNDE ESMA İLAHLARI PANTEONU… ÂNKÂ = 30 HARF= 3 SÜTÛN İLMİ..


İLMİ HU… HARFLERİN MİTOLOJİSİ SEYRÜ SÜLÜKÜNDE ESMA İLAHLARI PANTEONU…   ÂNKÂ = 30 HARF= 3 SÜTÛN İLMİ..

ALLAHU ..O ALLAH ki, O ,belli olan tek bir İlah, tek bir Tanrıdır..  O HU dur..
AL-LAH
 eski devirlerde diğer putlardan bir puttu ve saygındı..çünkü AL-LAH lafzıda aynı bilinebilecek her şey gibi harf ve kelimelerden yaratılmıştı.. ve bütün esmalar baş esma olan AL-LA-HU tarafından YARATILDI.. .o yüzden de yaratılmış her şey  başlangıç noktası O'NA DÖNER..  yanii İSİMSİZ ve SIFATSIZ OLAN'A....hakikatte 
O'nun adı sırdır ve ismi azam O'dur.kim ki O'nu bildi, O, ADEM'İN SIRRINA ERDİ..


oysaki  AL-LA-HU’daki HU=boşluk dairesi” O “harfi başkaydı..HU nefesdi
.ve bu nefesin içinde hikmet zerreleri-dürri yekta incileri=İLMÜ LEDÜN vardı. işte O beyaz incinin içinde de Velayeti İnsan denen kimlik sureti sırlıydı. kim bu manaya erdi, kendi Zâtını Âli bildi, ilim-hikmet O’nun oldu. O bildirdiğinde bilinir, buldurduğunda, O, gizli hazineyi genç bulunurdu.

 ÂNKÂ O’DUR.O kendini nereye sakladıysa yine oradan kendi bulur ..

kendine Hızır olup, Hazırû Huzur durup, öğretir.. bu özel bir talim- zevktir.. ve tüm zevklerden, tüm renklerden, tüm kokulardan, tüm suretlerden beridir. .O sahneden görünen değil, O sahnede ki kuklaları oynatan değil,O sahneye ışığı tutan değil, O sahnedeki senaryoyu yazan değil, O TÜM BUNLARA CAMİİ ama yaratılmış hiçbir esma-şeylere sahip değildir

O Ali CemGiz Üstadı Efendim ,kendini sayısız defa sayısız biçimde pazarlayıp, pazara çıkartıp satmış 
ve ederini ödeyip gittiği her evden hiiç  bilinemeden, bekaretini  aynen koruyarak, hiç dokunulamamış, kapağı hiç açılamamış bir hazine sandığı olarak eve  dönmeyi bilmiştir ve halen bilir J ..
ŞAH-I MER'AN
İNSAN


Sevdiğim..
artık sona gelirken kendimi  serbest bıraktığım ve harflerime “işinize bakın, ben sadece yazarım” dediğim şu an da, geldiğim nokta sonsuzluk  biliyorsun.


 sanki harfler gökten dizi dizi akıyor ve ellerimden Sana, ak bir kağıda kendisini sunuyorlar. harflerin aşık olup geldiği biri olarak ,onların ilk geldiği günleri hatırlıyorum. ne kadar ağırdı. HARF KUMBARASINA dönmüştüm ..harflerim yukarıdan RAHMAN-yağmur gibi içime inerken, aynı yazarkasa gibi sesler geliyordu. ben bu kadar harfle ne yapacaktım ve canım çok yanıyordu.. böyle bir şeyi insan kime anlatabilir ki?. zaten adınız çıkmış deliye ,kim inanır veliye gibi bir şeydi buJ..
Sevdiğim şimdi harflerime, bana 8. senedir eşlik eden o mübarek yazgıma  teşekkür etmek istiyorum.ben onlarla inanılmaz şeyler yaşadım. insan harfleri bu kadar mı sever. işte ben onları öyle sevdim.ve harflere ,yazıya, yazgıya aşık olan birinin asla hiçbir varlığa tahammül edip çekemeyeceğini de anladım. zira bizler halen Levhi Mahfuz'da bedenlenmemiş harfler olarak kayıtlı dururken, nasıl aşağıya, bu süfli hale düşmek istediğimizin kavgasını veriyorduk. 

            HARFLERİN VAHDETNAMESİ

Evett.. biz harfler, bunu neden istemiştik ve kendimize böyle bir kader yazmıştık? neden yazdığımız yazgımız olup, o yazgıyı suretlendirmiştik? .neden bu kadar çok yaratılmak ve var olmak dilemiştik?  bizi bizden başka kim bilebilirdi ki zaten?….şunun şurasında kaç harftik  ve o harfleri oluşturan kaç noktadan ibarettik?.. biz yazdıkça yazdıkça kendimizi nasıl çoğalttık? ….ve bundan nasıl bir sâlâtla muazzam zevk aldık?. yaratmayı nasıl sevdik ve yaratmak hiç bitmesin diledik?. çünkü biz kendimizi bilerek sevdik.. ve yine kendimizi harflerle ,sözle, yazıyla, suretle yazarak-kaydederek kendimizi kendimize sevdirdik..

Her şeyden daha âlâ, iliyyin ip sarmallarında seyran ederken, neden okunmayı ve bilinmeyi diledik?Kendimize bir vücûd neden yazdık? O vücuda bir isim verdik. o namevcûdu mümkün kıldık. sınırlarımızı genişlettik. hiç bir esma diğerine denk olmayacaktı. hiç bir esma diğerinin yetkisine ve sahasına müdahele edemeyecekti.. ve böylece esma-nur sütun direkleri- kamışlık tarlası, ayna salonu olan Arş-ı Rahman, makamı gönül, AŞK  oluştu.


bu aynı soyut bir suda yüzen ruh sütunları salonu misali idi.uzaktan bakınca hepsi aynı.ama yakından bakınca, kimi sağa, kimi sola dönen iliyyin ve siccin sütunlarıydı.. bunlar Akıl, Namos ,Kanunlardı. bunlar yasa koyucu ve yasaların kayıtlı olduğu Nurlardı. hani sabaha dek zikreden evlerden yükselen o nurlar var ya!!.. işte o ismi anılmışlar aslında; BU NUR SÜTUNLARININ –BU BEYT-KABE GÖNÜLLERİN aşağıya YANSIMASINDAN BAŞKA ŞEYLERde değillerdi.. o zikreden-unutmayanlar da bunlardı...
NUR SURESİ (36-37.ayetler): Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.
ve her bir esma sütunu- kanun koyucu kitap, zamanla, bedenlenmekten zevk aldıkça, kendi tanrılığını ilan etti.böylece  esma panteonu da doğdu. insanlar, bu akıl sütunlarının içindeki her zerrede yaşayan varlıkları müşahede ettikçe, onları resim ve heykele çevirip ölümsüz kılmaya başladı... yanii  ilk putlar ortaya çıktı. başlangıçta bu bilinmek ve anlaşılmak için verilen bir izin olsa da, hakikatte bu, akılları Yaratanın onlara bir mekri idi .çünkü bilinmek murad eden O’ ydu ..
ama KENDİNİ BİLDİRDİKLERİ ile kendilerini bilenler, kendilerini O’NUN YERİNE KOYDUKLARINDA  işler değişti. ve söz dinleyenler için dinlenerek öğrenecekleri dinler ortaya çıkmaya başladı.. ve her akıl sütunu kendisindeki Nübüvveti ve Risaleti açığa çıkarttı... yani bu sütunlar zamanla, yeryüzünde peygamberler olarak, kendi kanunları olan- din koyucular olarak bilinecektir ve halen de MAKAM-I VELAYETLE aynen öyledir..


ewett.en sevdiğim mevzu..ne anlamışım bakalım.ismi ve cismi henüz yok iken 
KAF’ı NUN’a vurup OL davulunu çaldığından itibaren OL- ALLAHU, kendine  evvela RAHMAN (KAF) veRAHİYM(NUN) icad etti yani yaratım başladı.


kendini bilmesi için evvela aynı Adem’e öğrettiği gibi isimleri yaratması ve o isimlerin işlevlerini onlara bildirmesi lazımdı ve öyle de yaptı. vaktaki bu isimler ,yani letaif çakraları, CD deniz dalga havzaları ,her biri kendi yayınını yapıp, diğerine baskın olup ,kendi tanrılıklarını ilan ettiler. MİTOLOJİK ESMA ÇOCUKLARI SAVAŞLARI ÇIKTI.. cd yayınları yapan letaif –şakra çarkları bıztlayıp, negatif etkili yanlarını ve dualitelerini ortaya çıkartıp,bunu kullanmayı da böylece öğrendiler= nar ile nur oluştu.. yani ilk negatif pozitif kanunlar ve imtihan düzeneği kendini bilmiş oldu..
oysa Yaratanın maksadı başka idi: ve yarattığı ama kendilerine henüz kendilerine ne iş için yaratıldıklarını bildirmediği  OL  esmayı  külliyen, ADEM SURETİNDEN YARATTIĞI KENDİ VÜCUDUNA NEFES, “HU” ETTİ ve kendi nefsini var edip, onunla buğday(her bir başağında 99 ila 111 tanesi olan esmayı) yedi.. böylece isteseler de istemeseler de –yani bilerek te bilmeyerek te hepsi ADEM’E SECDEYE MAHKUM OLDU .. SECDE KILDI.. EL’AN ÖYLE!
 


HACCÜL EKBER - ADEM-İ CAMİİ: 
tüm şeyler=isimler Adem’de fena bulup secde kılarken ADEM’İ VAR ederek -eşya Adem’i tevhid etmiştir..ve Hazret-i İNSAN olan bu Adem, eşyayı kendinde her cihetiyle bilmiştir.. kendini bilip-kendine arif olan, eşyayı da böylece bilecek ,onlara isimlerle haklarını vererek, kendine vakıf olup ,vakfesine duracaktır..O ADEM ki artık O, Arefe sırrına mazhar olup, KENDİNE –ARAFAT'A-ARİF  OLMUŞTUR…

ve  Adem’in dünya hayatına nüzulü ile ilk ataerkil dini yapı açığa çıktı.ata direği BABA KUTSALDI..O TANRISAL RAHMAN OLANDI.atalar kültü doğdu ve kavmin en yaşlısı ataya secde başladı.bugünde pek çok kavimde halen devam eder.ve hepimizin içinde DNA larımızda ataya saygı o yüzden vardır..bu ilk yaratılan ADEM sırrından bize kalan mirasdır. bugünde makamı Ademiyetine eren hemen ona secde etmek ister, mesela ki, ben J(SECDEM ARTIK BU USÜL KALKTIĞINDAN RED EDİLDİ TABİİ )..

bu tanrı insan dinleri de, hz peygamberimiz MUHAMMED MUSTAFA ile son bulmuştur. zira o has kuldur.yani özgürdür. dilediği kanunu koyucudur.. tekamüllerin zirvesidir ve O GELDİKTEN SONRA ARTIK  TANRI İNSAN-İLAHLIK KURUMUNA GEREK KALMAMIŞTIR.. ve insanlık tarihi artık HU ‘NUN SONSUZ HAYATI YAŞAMA NEFES  İDARESİNİ BAŞLATMIŞTIR.. bundan kelli, refiki âlâ ,sonsuz –bitimsiz bilişler ve oluşlar-ÂNKÂ lık devri başmıştır ki, buda şahit-şehitlikle eştir..

 ÂNKÂ = 30 HARF= 3 SÜTÛN İLMİ..
nur cihan

mayıs 2014
nuralem7@hotmail.com