21 Aralık 2014 Pazar

30 (O’tuz) KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI MASALI 15

30 (O’tuz)  KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI  MASALI  15

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba ..
nasılsın? dertleşebilir miyiz lütfen..sanırım buna hepimizin ihtiyacı var..malum beden hastalıklarımız için maddi tıp doktoruna gideriz.. genel doktorlar olduğu gibi, organların iç hücrelerinde ihtisaslaşmış özel doktorlar da vardır.. insan varlığı demek; sayısız bedenin birleşerek,  dört ana unsurdan mürekkeb bir heykelin içinde hapsedilen  canlar silsilesi de demektir.... işte bu canlarda hastalanabilir.. maddi bedenimizi rahatsız edip hastalandıranlar da, bu batıni canlarımızın sıkıntılarıdır.. eskiler buna iç-can sıkıntısı demişler.. o halde bu hallerimizi teşhis edip, tedavi edebilen tek merci olan batını doktor- mürşid de denen insanı kamillere hak ettikleri değeri vermeliyiz.. gerçek olan kamil öyle nadir dir ki, onların kalplerini, sayıca baş edilemeyecek kadar çok olan sahte şeyhler yüzünden kırmamalı ve kırdırtmamalıyız…

işte içinde bulunduğumuz ay, hz Mevlana ve O’nun yolunu sevenler için önemli bir zaman dilimidir..O’nun bize anlatıp  sevdirdiği sema Ruh’un ibadeti ve şifasıdır.. bugün her şeyin sema ettiği-atom moleküllerimizin ve fezadaki yıldızların daima Sebbaha –Subhan esması ile ,semahane-i sema denizinde yüzerek döndükleri  de, zaten  fen ilmi ile de bilinip-aşikar olmuştur..

nasıl ki maddi meslek erbabı ustaların türlü zaafları ve hataları varsa; ve biz ,her gün bu kişilerin dalaverelerini medyadan okuyorsak ve yaktıkları canları bile bile yine de kendimizi, çocuğumuzu onların hastanelerine, onların okullarına, onların iş yerlerine, onların ustalık kurumlarına, onların tezgahlarına  gönderiyor, onlara bile bile oy veriyor ve halen tavsiye ediyorsak ?!! .üstelik  bizler de  halen o kurumlara gitmeye devam ediyorsak.. bu kaçınılamaz hataları da taaa en  baştan bilerek, olabilecek her haldeki çirkinlikleri ile beraber, bizzat bizler ,hepimiz kabul ediyoruz  demek de değil midir pekii ?

o halde, meslek olarak mana tabibi yetkisi verilmiş adamlarında aynen diğer herkes gibi beşer olduğunu, zaafları bulunduğunu, hatta cinsel şehvet, makam hırsı ve maddiyat düşkünlüğünde  diğer herkesten çok daha fazla güçte hırsları içlerinde bulundurduklarını da baştan kabul edip, onlara öyle başvurmalıyız.. evet.. bunu bilerek onların ellerini tutmalı ve tedbiri elden bırakmamalıyız.. çünkü kimse Allah değildir ve olamaz.. kimse peygamber değildir ve olamaz.. BEŞER ŞAŞAR.. bu bir meslektir ve eğer ehil ellerden, hak ettiğinden dolayı verilmiş gerçek bir icazeti varsa, her hatasına rağmen ,rütbeleri sökülüp alınana dek onlar, o meslekte yetkindirler..

çünkü hakikatte o mesleği onlar yapmazlar.. onlar yaşayan ölü olan saf ayn’alardır..o aynalık mesleğinin KARANLIK SIRRI olan Pirler- Turuku Âli Ricali Gayb asıl meslek icracısıdır.. ama bizler beşeriz ve görünen cisimler –tutulan eşya putunu sever ve isteriz..o yüzden göz gördüğünü, kulak işittiğini, el tuttuğunu ,kalp yöneldiğini, ruh ise kendine en benzeyen ruhu ister.. çeker ve çekilir.. bazen çeken çekilenden üstün ve terbiye edici Râb konumundayken ,bazen de çekilen mana olarak üstün ve terbiye edici Râblik kurumundadır. .bu durumda iki tarafında tekamülünde iki tarafta hem mürşid,hem de müriddir. .

herkes yarımdır.. tanımlanıp  tamamlanmışlar içinde; bu eksik parçalar yerlerine, o kişi için,  en doğru esmalı kişi tarafından yerleştirilmelidir.. insan denen bina tuğlalarını döşeyen Hiram Ustalık mesleği, aynı zamanda mürşitlik kurumunu da anlatır.. ölçü - gönye-cetvel, mükemmel uyum –ahenk için şarttır ve yaratılmış her şey mükemmel bir simetriyi içinde barındırır. varlık helozoniktir ; sarmal DNA dan tut -her eşyanın sonsuza dek tekamül yaratımında bu miraç –akaşik merdiven vardır..

herkes birbiri ile bilsin bilmesin bağlı ve bağımlıdır..o yüzden bir kişi seyrü sülük görürken , onun en yakınındaki herkes de olaya dahil edilir.. onun yüzü suyu hürmetine gark oldukları bu lütuf genelde onları şımartır ve azdırır.. umumen çoğu velinimetlerine düşman olup, yemek yedikleri o kaba işerler..ve o şükredecekleri vesile cenneti sebebe saldırıp, küfür ettirip ,o kaba her pisliği yaptırtır ve onu murdar ettirtme girişimlerine hiç son vermezler.O’nun gördüğü,  ağır   bedeller verilen, tekamüllü seyrü sülüğe girmek kimsenin işine gelmediğinden; hazıra konup-kolayından nemalanıp,parsayı kaldırıp, O’nu gözden ırak bıraktırıp,gönülden kovdurtmaya daima çalışırlar…çünkü hakikatte herkes kendi halini manen bilir ve kabul edemez..o yüzden de O’nun da kendileri gibi olması için ölene dek çırpınır dururlar..

oysaki ona buna bakmayıp, bu lütfu değerlendirmeyi bilebilselerdi, herkese ayak basma sırasına göre bir dem verileceğini ve o sâfayı, seyrü sülük mertebeleri dersiyle bizzat kendilerinin de yaşayacaklarını idrak ederlerdi.. yani o kişide  sırası ile; mehdi, deccal, efendi, hak, nebi ,yenileyici, şeytan ,melek, cin, ne varsa her halden kendisi bizzat deneyimleyerek geçer… ve fark etmeden halen geçiyordur da…amma bilemez işte ,tek sorun bu!.. biri bilerek zevk eder…biri de ne okusa, ne yapsa, yaşadığının anlamını çözemez ve hep başkalarına suç atıp, çamura bular.. kendi gözündeki basiretsizlik merteğini ise çıkartmak hiç aklına gelmez….. seyrü sülük çıkartmadan, oradan buradan okuduklarını, onun bunun rüyalarındaki halleri çalarak, sohbetlerden- efendilerin anlattıklarını yürütmek, ÖLmeden  ben OLdum demek  yaşayan dabbetül arz ucubesi de olmak demektir..



Sevdiğim bunları neden yazdım?!..aslında ben şamanlar ve mürşidlerin benzerlikleri ve farklarını yazacaktım .. ama harflerim kendiliğinden böyle dizildi..hani bilmem gereken her şeyi bildirildiğinden bilecektim ya.. işte geçen hafta aniden bir mevlevi sayfasına face de üye oldum.. aaa ne göreyim!.. Konya’da kavga var .hem de kimlerle arkadaş olmuşumJ!!..olaya müdahil olan en yetkin makamı da ekledim..tüm kavga gözümün önünde oldu ve efendi bitirdi..BENCE MÜRİDLERİ İÇİN PUT KONUMUNDA OLANLAR ASLA SANALA ÇIKMAMALI HELE Kİ FACE ..ııhh!! o dervişlerin edebi-nezaketi hepsi dışarıya hikaye .. sen içlerinde-özelden  tanı, bil onları ve ayaklarına bastığında gör edeblerini, tavırlarını, tehditlerini. hani içlerinde bir tane “ Allahtan” diyen ve tevekkül edeni göremezsin bile (sözüm hak erenler meclisinden dışarıya tabii)…ve kavganın  hepsini kopyaladım.. sonra iki sayfadan da her şey silindi.. gelen emirle kavgayı başlatan sayfanın adı değiştirildi..

… neyse düğün gecesi yapılmış..ben göremedim tabii ,başka yerdeydim.. olsaydım da izlemezdim.. o kavgada feyz mi olur?!..arenada ki gösterili semada feyz olmadığı gibi.. içlerindeki şöhreti kibrini başına tacı şerif yapmış şarkıcıların ,siyasilerin, medyatiklerin, post kavgacılarının olduğu arenalarda feyz olamayacağı ve ilahi akışla ruha gıda verilemeyeceği gibi..
ertesi gün bir baktım ki; düğün gecesi kendilerine baş siyasilerden  yüz bulamayan sahne mevleviyesi , muhalefetin adamlarıyla aynı masaya oturmuş ve sayfalarında onlara övgüler düzüp el öpüldüğünü yazmışlar.. hepsinden nefret ettim ..oysaki Mevlevi selamı el öpümünde karşılıklı el öpülür.. ve resmide vardı ki ,durum aynen ispattı.. kalbim artık onlardan tamamen soğuduğundan, iki sayfayı da listemden çıkarttım ..mevleviliğimi ruhumda yaşamaya devam vesselam ..

*sonuç : manevi kimliklerin bu iktidar hırslarından vazgeçmeleri ;siyasileri kullanmamaları ve siyasiler tarafından kullanılmamaları lazım..Sevdiğim bugün geldiğim manada; eskinin kendini bilme okullarının şan, şöhret, makam hırsı ve günah ayıklayıp, aklanıp- yeni günahlara kılıf bulma okullarına dönüştürüldüğünü ne yazık ki gözlemliyorum.. ortada şu gerçek var: çok  güçlü bir efendi bul ve her pisliğini ona yükle. .sonra da vurun abalıya de.. ona kırbaç üstüne kırbaç birde sen vur..bence efendilerin de çok adam toplama sevdalarından vazgeçmeleri lazım.. bu korkunç hal ondan oluyor.. adam “parası ile değil mi?” diyor..”şöhretimle geldim, onu tv ye-basına-siyasilere-zengin sosyeteye ben taşıyıp  çıkarttım” diyor mesela… bu efendiler, yaşayan tanrı -padişah gibi yaşama hırsından dolayı önlerine geleni sadece alıyor; onların etinden, sütünden,cebinden ,malından ,şöhretinden sonuna dek faydalanıyor amma onlarla ilgilenip, onları adam-insan  edemiyorlar…nefs terbiyesine gelenlerin nefisleri öyle bir azmanlaşıyor ki, genelde efendilerini yiyip yutuyor ve yine de doymuyorlar….



vaktiyle onları nasıl kullanıldılarsa ,onlarda kendilerine geleni öyle kullanıyor olabilirler…. veya belki kendileri de o manaya evvelkiler tarafından  getirilmediler Ki; nerden bileceğiz değil mi?!! hiç biri birbirini ne tanıyor, ne istiyor.. tevhidden bahsediyorlar amma tepede tevhid hiç yok..hep kavga var.. hakaret ve birbirini ret etmek var….onların çoğu ailelerini kalkındırıp; şöhret edip, vergileri-maaşları halk tarafından  verilmiş yerleri işgal ettirip, istediklerini içeriye alıp, istemediklerini kapıdan  bacadan tehditle kovdurtmalarına ise ses edemiyor, kendi hanelerine söz geçiremiyorlar..
Sevdiğim.. derdimiz aynı.ve kol kırılır yen içinde kalır icraatı hz peygamberimiz devrine asla uymuyor biliyorsun.. hakikat bu..işte bu yüzden Turuku Âli belki de bazı adamların ipliğini pazara çıkarttı.. bizler sadece seyircileriz. .ve hükmen yaratılmışlar olarak hepimiz kadınız..o yüzden de erlerin meydan savaşına ibreti alem için sadece bakarız.. bize kalanı alır, bizden alınana eyvallah deriz vesselam.. HUU SEVDİĞİM HÜ

*Sevdiğim bu bölümü bitirip mutfağa girdim ve kiloluk çilek reçeli kavanozunu düşürüp kırdım..parmağıma cam girdi,kanadı..temizliğini yaparken Seni yazdıklarımla incittiğimi anladım. her Zaman Padişahının benim gibi bir katibi vardır.. bu tedbir için padişahın kendinden  kendine icraatındandır..VE Sevdiğim..bu yazıdan bir kaç saat sonra  elma tatlısı yaparken,büyük şeker kavanozum elimde kaldı..henüz  dökülenleri temizleyemedim ve halen gülüyorum..galiba ben Seni gülbeşeker gibi yapış yapış bir aşkla seviyorum.. seninle tatlı tatlı atışmak da bir zevk malum..SENİ SEVİYORUM demeyi unutmuşum meğerse
J..



HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ

ZE HARFİ .. harf değeri 7…
ze harfi ve 7 rakamını birlikte görünce insanın aklına hemen sonsuza açılan bir kapı ve sonsuza açılan bir hazine geliyor.. ZE HARFİ ziynetle süslenmiş   ZENGİNLİK ve HAZİNEYE MALİK OLMA İDRAKİ olup, arap alfabesinin 11. harfidir.. buda onun manasını özetleyen rakamsal sırrıdır J.. tekrarlayan 7 ve devam  eden Birler;  1 ‘ER 1’ER gelirler..... O,Ahit sandığı olan İNSAN’IN  esma çeyizi HAZİNE SANDIĞI bazense, PANDORA ‘NIN KUTUSUdur..
insan hazine  seması- yer arzının 7 tabakası ; deri, yağ, et, damar, sinir, adele ve kemiklerdir….

semadaki 7 BURÇ ,7 kutsal GEOMETRİ , haftanın 7 GÜNÜ ve ışık prizmadan yansıyan 7  RENK’se şunlardır ;
pazar Güneş(KA’RE) günü SARI,
pazartesi Ay (8’GEN) günü MOR,
salı Mars (DİK 4’GEN) günü KIRMIZI,
çarşamba  Merkür (içinde DİK 4’GEN bulunan bir 3 ‘GEN) günü TURUNCU,
perşembe  Jüpiter(3’GEN) günü MAVİ ,
cuma Venüs(KA’RE içinde 3’GEN) günü YEŞİL ,
cumartesi  Satürn(6’GEN)  günü İNDİGO RENGİDİR.

İçinde burçları bulunan göğe and olsun.. BURÛC SURESİ;1
O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da Allah'ın emri ile hareket ederler. Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır. NAHL SURESİ;12


DO,RE,Mİ,FA,SOL,LA,Sİ  adında 7 müzik notası vardır..
Kur’an’ın ilk suresi FATİHA 7 ayettir.. Kur’an da  es SEB'Û'L-MESANİ de denen tekrarlayan 7 kavramı vardır..
7=V, aslında ucu açık ve sonsuzluğa atfedilen bir rakamdır..belki kutsal kasenin sembolü olmak da böyledir.. birde nefs mertebelerimizin 7 hali vardır ki, şimdi bunca senedir nefs mertebelerinden neler öğrenmişiz özetleyelim bakalım..
Arapça nfs kökünden gelen nafs نفس "nefes almak" (nafasa) eyleminin mastarıdır . Aynı zamanda "ruh, benlik, kimlik, can, kişi" anlamlarına geldiği de rivayet edilir. Aramice/Süryanice naphşā veya npheşā נפשא, Akatça napāşu "soluk alma" sözcüğü ile eş kökenlidir. (*alıntıdır)

Bu masalı yazan içinse nefs  demek,  nefes demektir..hava demektir..varlığa ait her şey- soluk demektir..hayatın bedenlenmemiş halidir.hava daki nefes zerrelerinde hikmet vardır..vahiy  vardır.. alıp verdiğimiz havayla havvanın heveslerinde demleniriz..bizi nefesleyense  Adem  dir J..yani bedenimizin zahiri maddesi A’dem tabiatında olup, iç batıni ise, hay olan heva ve hevesimiz-bilinmek isteyen Havvamızdır..bundan ötesi ise şu sözdür :
NECM SURESİ(1-3) Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı; o,  (HEVASINA-NEFSİNE) arzusuna göre de konuşmaz.



NEFSİNİN HALLERİNİ BİLEN, KENDİNİN de NE MANA DA OLDUĞUNU BİLİR İLMİ
J..
1-Nefsi emmare: EMREDEN NEFS; her şeyi bir tek ben bilirim , kimse ben gibi bilemez!..kitaptan okuyorum, kimseye ihtiyacım yok!…nefsim ne derse onun emrinde bir ruhum var..nefs eşeğim süvari ,ruhum latife ise eşek konumunda..(*not:unutmuyoruz lütfen..Ruhullah makamının temsilcisi olan hz İsa hayatı boyunca binek olarak eşek kullanmıştır J )

2-Nefsi levvame: KENDİNİ KINAYAN NEFİS ;
sanırım bir şeyleri yanlış yapıyorum..kitaptan öğrendiğim kişilerde hep hata yapıyorlar .. hz Google didikledikçe, o yazılanların hep eski kaynaklardan derlenmiş, başkalarına ait ilimler olduğunu öğreniyor, o her şeyi bildiği sanılan adamlardan soğuyorum.. onlar mana hırsızları..ben kendim araştıracağım.. hatalarım var biliyorum ama nefsimi çok seviyor ve hala ona tapıyorumJ ..artık ayıplarımı yavaş yavaş fark etmeye başlıyor,kendimden utanç duyuyorum.. sık sık kendimi kınarken dahi nefsime yenik düşüyorumJ?!..ona zaafım var ve o beni kullanıp,en zayıf yerimden daima yakalayabiliyor .hep o kazanıyor.. ona karşı hiçbir yaptırımım yok..

3-Nefsi mülhime:İLHAM ALAN NEFS; hıım.. acaip, inanılmaz rüyalar görmeye başladım..icatlar yapabilirim..siyasilerin ve büyük efendilerin özel hallerini görüyor, zaaflarını öğreniyorum..olaylara müdahele ediyorum..aah ben herşeyim..tüm dünya benden yönetiliyormuş da bunca sene haberim olmamış J..aa! kimseler beni nasıl tanıyıp bilmiyor, hürmet etmiyorlar ki,bu hayret  bir şey. herkesin bana biat etmesi ve secde kılması lazım ,hala beni fark etmiyorlar..hıım..anladım anladıım..Allah beni kıskanıp,onlardan sakınıp saklıyor J!!geçen gece rüyamda şunu gördüm bak!! anında dünyanın öbür ucunda  şu olay oldu!?..ben söyledim ve yazdım bak!! hemen beni kopyaladılar ve artık onlarda benim dediğimi yazıp çizip ,konuşuyorlarJ?!.. Allahım inanılmaz şeyler yaşıyorum!..mucize,keramet benim ben !! ve ben  ne yerdeyim ne gökte,her yerde hükmeden benim ben!!.. hayret makamı denilen şeyde sanırım benim ben!!..ailem ve evdekiler  kim olduğumu nasıl anlamıyorlar hayret !! hayret ki buralara tenezzül edip inmişim!.. ben insan denen bedbaht mahlukata destek için varım J..

.. Bu çılgınlık makamındaki kişiler; ayakları yerden beş karış havada olduğundan, insanların onlara acaip bakışlarına çok takılmazlar..ama bazen sert taşlar onlara atıldığında bir durup düşünürler.. ve şöyle derler :”hıım tüm bunlar neden  oluyor?!..dur bir hz aklı maaş Google efendime sorayım da, neler olup bittiğine aklımı erdireyim!..ah! evvet!  Allahım!! meğer ben, mülhime denilen en büyük tuzak makamındaymışım .. yolcuların-saliklerin çoğunun ayağının kaydığı; kendilerini şeyh-i deccal, şeytani mürşid, zamanın müçtehidi mehdi-i cin zann-ı vesveseleriyle ile dolup dolup boşalttıkları bir yerdeymişim yani..

Pekii..buradaki tuzaklara kapılmadan nasıl çıkabilirim?.. biri beni kurtarsın, yoksa ya delirip meczub kalacağım veya yüzyılın yenileyicisi olduğumu ve tüüm kainatın benden  işlediğini cami-i hüccuratıma ilan edeceğim J..  ya mehdi olacağım veya kendimin deccalı ..mecburum,birini seçmem lazım !!.. 

işte siz böyle delirmeye ramak kalmışken ve yellim yepelek harikulade hayal balonlarınızla uçuşurken, gitmeniz gereken yere ruhunuz sayesinde götürülürsünüz..aaah!  gittiniz.. ruhunuz size oyun oynadı ve sizi bir gözleri ahuya zebun etti felek J!!..o gözlerden size bakarak :”HEY SEN! MİNİK ŞEYTAN NEFSİM,KADINIM, BAK!! BU BENİM AŞIK OLDUĞUM YER..ARTIK O’NUNUM..BENİ İSTİYORSAN SEN DE BURAYA GELECEKSİN,YOKSA ASLA SANA DÖNMEM” der..işte ruhunuz başka bir bedenin gözlerinde,nefsiniz sizin bedeninizde olduğu halde en büyük vücûd ayrılığını yaşarsınız.. ruhunuz sizi boşamış ve başka bir kocaya kaçmıştır.. “o ruh benim ,ruhumu bana ver!” deseniz de ruhunuz iflah olmaz bir aşka tutulmuştur..


..eve döner ve ruhunuz size dönsün diye beklersiniz.ama rüyalarınızda ruhunuzun size hiç dönmediğini , aşkının peşinde, acılar içinde nasıl sürüm süpelek gezindiğini görürsünüz.ruhunuzu geri almanız lazımdır..hep isyan edersiniz.”hayır ben aşık değilim,ruhum aşık!.biz beden-nefs asla aşık değiliz!. kimselerin elini öpüp, başka birinden  emir almayız!!..oda ben gibi bir insan ve hayatı bana ters gelen bir sürü yanlışlarla dolu ve benden üstün değil.hem zaten birbirimizi hiç görüp tanımamıştık ki!! bu işte nerden çıktı başıma?” dersiniz..dersiniz amma evdeki hesap çarşıya uymaz maalesef.. ruhunuz –kalbiniz ait olduğu yeri bulmuş ve onun gözlerinden ışıyan ışka kavuşmuş, kandili  bir defa uyanmıştır.. ölüler diyarının bekçisi uyanmış, kıyametiniz kopmuş, vücud ikliminiz yerle bir edilmiş, güneşiniz battığı batıdan doğmuş ve nefs ruha aşık olmaya başlamıştır..



Nefsi mutmainne:TATMİN OLMUŞ NEFS; ahh kalbim…aşktan ölmek üzereyim.aklım sandığım ikili-duailitik çalışan beynim iflas etti..içine düştüğüm aşk batağından beni kurtarmak isteyen beyninim iki çıkarcı lobu sürekli, iki burcum arasında” snapss snapss “düşünce okları atışı yapıyor.. ama kalbim beynimden bağımsız ve beynimi hiiç takmıyor.beynim kalbime ulaşamıyor..aşıkım aşık!! J .. imdaattt!!! . ama ben aşık değilim J..inadım inat.. sadece ruhum  O’na aşık…nefsimse ruhumu ait olduğu yere, bana dönsün diye bekliyor..son kalem olan  kalp şehrimse hala benim J..nefsimin bayrağını vücud iklimimde sallandırmaya devam ediyorum..

ahh bir gece !!işte o gece..sabaha karşı ..hey ne oluyor?!! uyanıyorum.. oo! minik balıkların, babanın erlik su bahri ummanındayım..denizde balıklar yüzüyor..aa!!tanıdım beni!..en  alık balıkların içinde, en cin cin zeki, fırlama bakan balık benim ben !!..ah, göz göze geldim balık kendimle..hızla yüzüp kaçtım yine babama nedense J!!  ve ŞİMDİ; ahh!!kalbim yerinden çıkmış, dışarıda şiddetle atıyor .. her kalp atımında da, aşık olduğu Sevdiğinin adını zikrediyor.. kalbimin Senin adınla atışının şiddeti sınır tanımıyor Sevdiğim  .. sonsuz mutlulukla ve huzurla sakinleşip duruluyor, yuvasına dönüp uyuyor…
ahh!! Bu nasıl oldu peki?benim kalbim nasıl bedenimden dışarı fırladı?ve neden !! ahh,evvet,ben değil, kalbim Sana aşıkmış  şimdi anladım
J!!

Nefsi raziye:RAZI OLMUŞ NEFİS; kalbimin aşkından emin olup, mutmain olması her şeyimi değiştirdi ve artık nefs süvarim olmaktan vazgeçti ve ruh kocasını kabul edip, teslim oldu..böylece ruhum süvari nefsim onun bineği oldu..bizim aşkımızı nötrleyense, toprak enerji faz kabımız olan beden evimizdi.. artık kendi beden  evimde, ruh damadım ve nefs gelinimin ilk balayı deneyimlerini takip ediyorum J....bazen kavga etseler de genelde iki tarafta uyumlu.. ama ruhun ışığı arttıkça, nefsin ona ve ilmine hayranlığı artıyor tabii.o halde nefsim ruh kocasından razı oluyor ve secde ediyor..kadının kocasına secdesi gerçekleşiyor.. BEN SENDEN RAZIYIM DER KUL ismi hası olan RABBİNE …

Nefsi Marziye;BEN DE SENDEN MEMNUN VE RAZIYIM NEFSİ; ruh eşi’de nefsinden memnun olur ve razı olduğunu bildiren karşılık secdesini yapar..böylece iki secdelik salat ikame edilmiş olur ve kişiye ait nefs dereceleri dersi biter.. çünkü artık nefsin ipleri tamamen ruhun eline geçmiştir..ölmeden evvel ölme deneyimi tamamlanmış,olan bitenler salike bir bir gösterilerek-okutularak-anlatılarak açıklanmış ve şimdi tam ölüm anında gözünün önünden tüüm hayatının  bir film şeridi gibi geçip gitmesi misali, “her şey kitabı” ona okunmuş-gösterilmiş ve mekanı yaşarken cennet olmuştur.. bedeni satın alınmış, Hak’k ın nazargahı ilahı makamı olan kalbi ,gerekli olan işlerde kullanılmak üzere, esma kabiliyetine göre kulluk için perdahlanmıştır..


Nefsi safiye: ARINMIŞ KUTSAL RUH’A ULAŞMIŞ NEFS; rabbini bulan ve o olan nefsin RABLİK=TERBİYE EDİCİLİĞİnin açığa çıkması.. burası maddenin bittiği yerdir..renksizlik ve şekilsizlik diyarı olduğundan saf-şeffaf-latifdir..cam misalidir..ışık prizma olunur..kendine ait hiçbir rengi biçimi olmadığından, kendisine yansıtılanı 7 tayf renge bölerek, onu sonsuz tonlarda ve görüntüde AKS ettiren AYN’A ya dönüşülür.. artık meslek sahibi olan salikin uzmanlık alanı AYN’ALIKTIR.. o içi boşaltılmış yaşayan bir ölüdür.. SIRRINDA SIR OLAN TURUKU ÂLİ SIRLIDIR..TASARRUFAT ORADANDIR.. ona bakan kendini görür..ona ne söylerse, kendinden kendine  gelen cevabı  yine ondan alır..iş bu ki, herkes  saf ayn’a değildir..RA’NIN GÖZÜ ASIL KENDİSİDİR.. artık ıstıfa olup ehlileşmiş nefs-i  KEDİSİ ise KITMİR olup  ,7 uyurlu ışk mağarasını  bekler.. hazine ve gençler korunur..J..



HURŞİD’İMDEN MÜRŞİD’İME BİR TÛTİNİN GÜNCESİ
Sevdiğim geçen masal ertesi davet edildiğimiz yerlerle alakalı tuhaf şeyler yaşadım.. özetlemek istiyorum..çünkü mesele ana erkil düzeni anlamamdı ya hanii,o bakımdan ..hafta sonu için kahvaltıdan sonra topluca gideceğimiz yer evvela sevinçle bizi kabul etti.konuştuk.ikinci gün ise aradılar ki;”onu iptal ediniz ama sizi bekliyoruz” dediler... sebebi de anlatıldı tabii.. kimse bu ağır eylemi yerine getirmeyi kabul etmediğinden, bunu diğer ev sahibelerine  aktarmakta bana düştü.. anaerkiller arasında kaldım yani
J..neyse biz ikisine de davetliyiz ,sorun yok..aaa!!..sorunun varmış ?!! başka zamanlar umurunda olmayan ben, hep böyle zamanlarda nedense Sen tarafından sahipleniliyorum..

6 aralık cumartesi..hayalimde inanılmaz bir şekilde kapatıldığım yeri görüyorum.. kızmıyorum.. sevilmek güzel ama yolu kapatan tuhaf şeklin üstünden de gitmek için atlıyorum J..gözlerimi gülerek açıyorum..davete icabet etmem lazım ,Sen öğrettin hem ..birkaç saat sonra bir tel geliyor..bizi götürecek kişinin aniden akrabası vefat etmiş ve memlekete gitmesi icap etmiş..hıımm..ne kadar ısrar edilse, gidebileceğimiz başka araç bulsalar da, bende o daveti iptal ediyorum Sevdiğim..EMİR DEMİRİ KESER MALUM..çok kızdın biliyorum..


7 aralık Pazar akşamı..arkadaşlarım ve eşlerinden bazıları tam onbeş kişi hatmedeyiz.. güzeldi..onlar çok mutlu oldular..kahvaltıdan gelenler, masada bana açılan, kimsenin oturtulmadığı  boş yerimi, boş yemek  servisimin halinin fotoğraflanışını ve adımın zikredilmesini anlatıp, kaydımı gösterdiler..incindim mi?! evet.. bu incelikli imayı sindirmem çok zor oldu tabii. Buradaki ev sahibemse duygusallığa izin vermememi söyledi.. şeriattan düşmemem lazım mış..zaten bilirsin Sevdiğim, bende hem ibadet hem de şeriat çok eksiktir,bu yaştan sonra ne kadar düzelebilirim bilmiyorum.. ev sahibeme, hz İbrahim’e gelen misafiri anlatıyorum..oda :”o evdeyken o işi yaptı ,bizse eve girmeden tedbir aldık” diyor.. hıım.. ve ertesi günü yarım saat telde ,bana ,meşrebimizin çok farklı olmasına rağmen anlaşacağımızı ve beni çok sevdiğini, vazgeçmeyeceğini, kardeşciği olduğumu yineledi.. inşallah onun hislerine layık olabilirim.

Sevdiğim biliyorsun ki bu masal çocuğunun sahibi O.. efendim gibi 72 millete bir gözle bakamayacaksam O’na ihanet etmiş olmaz mıyım pekii? ben tek bir meşrebden değilim ki hem..hepsinin ayrı ayrı güzellikleri ve hepsinin de ayrı ayrı çirkinleşmiş sapkınlıkları var bence.. ilk halleri gibi hiç biri kalmamış ki..zaten hepsi,genelde tabi ilk evvela red edilmişler efendilerince. ama ağacın gövdesi bir olsa da; nasıl ki sayısız kök dalı varsa, bir süre sonra o gövdeden kök dalları kadarda dal, budak ,filiz çıkıyor ve çıkacaktır malum..yanii Sevdiğim bu durumda yukarıya baksam gök, aşağıya baksam kök J…köklerin dibindeyse  ikimiz J……..


11 aralık Perşembe ..
evet Sevdiğim.. diğer kumam kadını ararken face de  lilith savaşları oluyordu ve bir film tavsiye edildi..tam sırası idi ve Malefiz  adındaki filmi  izledim.. filmde malefiz adlı cin-melek kahramandı..o kara leyla-lilith di..aslında başlangıçta aşık ve iyiydi.. Adam’ın kral olma hevesi ile onun kanatlarını kesmesi sonucu sadece ona karşı kötü olur, Adam’a ve soyuna, ormanının=duygularının duvarlarını örer.. ayrıca filmde, adamın kızı olan 100 yıl uyuyan güzel sarışın-iyi kadın Havva’yı da o yetiştirip dünyaya sunar.. Adem-Adam olan, yaptığı iyiliklerin bedelini Malefiz’i öldürmek için öderken, yüce sarı ışık havvanınsa ona kanatlarını sunması ile  malefiz eski gücünü tekrar kazanır..filmde, iki tarafında kadını-anaerkillik yenen taraftır.. yenilense erkek-ataerkillikti
J..
Sevdiğim tüm zırhlarını tabanından tavanına dek çektiğini biliyorum. ne kadar direneceksin bilemiyorum.. Seni ilgi ile takip ediyor,her halinle hala SENİ SEVİYORUM.. peşinden adım adım iz sürmeye,km lerce gerinde durmaya gayret ediyorum..sadece önümde sayısız kuma gördüğümde taşlarımı dilediğim gibi  dökebilirim biliyorsun J..ve öylesin..


filmdeki en önemli şey malefiz adlı  cinin, demire değdiğinde tüm gücünü yitirmesiydi.. çünkü Zülkarneyn’de insan dağına ancak ve ancak demir ile karışık bakır elementinden  bir güç ile duvar çekip,yecüc ile mecüc vesvesevi fısıltılarını kesebiliyor,böylece kalbinde gelen ilhamatı tam ve net anlayabiliyordu. aklın iki lobundan gelen şüpheler giderilmedikçe daima içimizdeki cinlerimize yenik düşeriz.. o halde kanımızda ki demir oranı çok önemlidir. çünkü demir, atom tozu misali bizi bir arada tutan cezbe mıknatısıdır..  mıknatısıyetimiz sağlam olmadıkça ipimizi sıkı tutamayız J..tutunduğumuz ipleri melek veya şeytan yapmak biz topraktan yaratılmış Ademlerin işidir vesselam..


önce söz vardı ve konuştu..
önce harf vardı ve kelime iplikleri kitabını dokudu..
önce harfin içindeki iplikçikler iliyyin ve siccin- dna vardı
hayatı,zamanı,yaşamı,kaderi dokudu
önce ipler vardı.
akıp gelen harflerdi onlar
insanı ve rabbini birbirine bağlayan
anayı evlada bağlayan göbek kordonu
yaratıcıyı yarattığına bağlayan ahde vefa ipi
ruhlarında bir ipi vardır
dokumacının ağında takılan
hey sen!!
ipini iyi tut olur mu ?



13 aralık cumartesi.. bu gece  beldemize gelen Anjelika Akbar’ın piyanosunu dinlemeye gittim.. Allahım her denemem çok başarısız…bana ne yaptın hala çözemedim..hiç bir şey hissedip anlayamadım yine..tüm heyecanlarım ölmüş benim..

15 aralık pazartesi…
bugün kızlarla tasavvuf dersimizde didiklemek için tanrılar ve krallar filmine gittik....Ramses ve kardeşliği MUSA as…tabii ki film yapanlar hz Musa’nın peygamberliğine inanmadıklarından, filmde bunun iması dahi yoktu.o akılcı , çok hırslı biriydi.. kendisini hayatının çoğunda Mısırlı ve saraylı biri olarak bilip,onların inancıyla yaşamıştı..filmde görsellikler harikaydı.. aslında kabalacı  insiyecilerin kendi geldikleri idrakler bu filmde sergilenmişti..

Musa ile dağda görüşen daima çocuk tanrı küçük Buda idi.. çocuk tanrı Buda ,kare küçük taşlardan piramit yapıyordu ..altta 4 kare siyah taş vardı..üstte 3.. üstte 2 ve üstte tek.. 10  taşlı bir piramit ..Sevdiğim, her zaman Buda nın aslında hz İbrahim olduğunu sanırım ki, taaa bugün gördüğüm bir yazıda  Sanskritçe BUDA nın MERKÜR olduğunu okuyunca hayrete düştüm!!..böylece hermetikçilerin neden Musa’nın tanrısını da HERMES-THOT-MERKÜR-hz İDRİS –NEBU-ENOK yaptıklarını anladım.. onlar çok ama çok akıllılar biliyorsun.. orada bir sahne vardı. dağda bir mağarada, Musa taş tabletlere çivi yazısı ile kazıyordu ve gönül çocuğu küçük Buda ona şöyle dedi: eğer yazdıklarından emin değilsen onları yazma! Kır! ..Musa önce durdu ve sonra yazmaya devam etti..o halde, bu filme göre  kırdığı tabletler, kalbi emin olmadan yazdığı tabletlerdi . .

Yaratan, sanki firavuna daha fazla talip ve her  harikulade mucizeyi sadece ve sadece firavunu etkileyip onu dize getirmek için yapıyor gibiydi ki, buda Musa  as mı ikinci plana koyabiliyordu....pekii firavuna olan bu talep nedendi?!!! filmdeki Musa, kendinden kendine insiye olup, halkına atalarının verdiği sözü yerine getirmek için sürgüne çıkartmış –harikuladeliklere asla inanmayan  çok akılcı bir adamdı .. onu tek sakinleştirip yumuşatansa Harranlı Şuayb (as)’ın kızı ile olan evliliği idi..zaten halkını da filmin sonunda vadedilen topraklar olan Kenan’a TÜRK HANIMI VE TÜRK SOYUNUN VATANINA GETİRMİŞTİ.. düğünlerinde çalınan müzik ve şarkılarsa tabii ki Türkçe idi.. yani vadedilen yer Kudüs değil MEZOPOTAMYA nın tümü idi..o halde neden Yahudilerin doğumlarını gelip Urfa’da yaptıklarını ve nüfus kaydına burası yazıldığını sanırım çözebiliyoruz ve tüm toprakları yavaş yavaş tapularıyla birlikte neden ele geçirdiklerini de değil mi?!

bu film bize der ki;
her insan kendinden bir peygamber çıkartabilir..yeter ki kendindeki manayı ona işaret eden önemli kişiler onu işaret edip seçsin ve onu yetişirsinler..o tek başına her şeyi önüne katıp,sürülere çobanlık edebilir..kimse tek başına olamaz..onu seçip yetiştirenlerde  onun kadar değerlidir..

17 aralık Çarşamba sabahı..
hayalimde  bir yemek masasında hatme evsahibemle yanyana oturuyoruz..birbirimize dönüyoruz ve ona :”ben bir rüya gördüm acaba siz bilir misiniz ?” diyorum..sonra içi susuz bomboş beyaz bir havuz görüyorum.içinde korkunç timsahlar var..ve ayaklarım çıplak o havuza basıyorum. bastığım anda elektriğe tutulmuşçasına “cezbe” derken uyanıyorum..hıım..bugün tedbir lazım anlıyorum Sevdiğim.. dikkat etmek lazım.. orası timsahlarla dolu bir arena biliyorsun, Sana dua ediyorum..ve yollardayım..otobüsten Unkapanı’nda iniyor ve Zeyrek’ten yürümeye başlıyorum..Fener ,Balat sokaklarında yağmur altında saatlerce yürüyorum..Balat’ta bir sokağı baştan sona boyamışlar..çok güzel oluyor..Eyüp  Sultandayım..

türbe kapısında bağış bileti kesen dedeye gidiyor ve pembeciğin selamını iletiyor,onu çok sevdiği için torununa adını verişine nasıl sevindiğini söylüyorum..oda sevinçle Hümeyra adının  ne demek olduğunu anlatıyor..daha sonra bana sizin isminiz nedir diye soruyor…adımı söyler söylemez, gözleri uzağa dalıp dönüyor ve şöyle diyor:size kimseye anlatmadığım bir şeyi söyleyeceğim ..biz altı-yedi arkadaşızdır ve bir araya geldiğimizde birbirlerimizin adını asla kullanmayız..birbirimize Nurcihan diye hitap ederiz.. bilir misiniz şah Cihangirin eşidir Nurcihan sultan..şah onunla ilahi aşkı dünyada yaşamıştır ki, bu nadir olur ve o ölünce bir daha hiç evlenmemiştir.siz Rabia Hatunu bilir misiniz ,okudunuz mu?...hz Rabia’da aynı öyledir”..ve ağlamaya başlıyor:”biz erkek olduğumuz halde onun haline asla erişemedik..o başardı..işte hz Rabia çok önemlidir “deyip ,onun hayatını özetliyor ve karşısındakine bir şey söylüyor…

Sevdiğim.. hz Rabia ‘yı, vefatından bir gün evvel Latif olan ve ondan hemen sonra aradığım Evvel Zamanım aynı saatte söylemişlerdi.. ve bazı nadir kişilerde beni görünce ifade ediyorlar..ama  inatla onu okumuyorum..neden bilmiyorum, hayatının çok ağır ve zor olduğuna inanıyorum..sanki ondan kaçıyorum ki, geçen faceden biriside beni ekledi ve kimseye anlatmadığı hz Rabia hayalini sordu?!! İşte bence günün hediyesi buydu belki de.. mesele kendimizdeki Rabiayı-Fatımayı-Meryemiyeti bilip bulmak meselesi…yani Sevdiğim o aradığım kadın, O’nu aramaya devam etmemi ve pes etmememi,  bir erkek tarafından bana söylemiş oluyordu..


yatsıdan sonra ise Eril Babanın mekanındayız..5 tane öğretmen ve talebeleri var..musiki okulumuzun şefi ve tüüm okul çalgıları ile birlikte burada …çok güzeldi.. her yıl beni Şeb-i Arus’tan mahrum etmemen ne güzel bilsen..çok teşekkür ediyorum..

19 aralık Cuma..bu gece de Troya müzikaline gittim..Allahım sahnede 3 tane üst üste zar gibi beyaz tül var ..üstlerinden yazılar, harfler akarken üç boyutlu-hologram gibi oluyor..ben gerçekten de harflere ve yazıya aşık olduğumu ilk defa burada keskin bir şekilde anladım Sevdiğim..onca masraflı kostümler, harika dans ve müzikler zerre ilgimi çekip, tek bir tık dahi, bir şeyi yine hissettiremedi. çok üzgünüm.. diğer insanların sahip oldukları tüm heyecanlarımı yitirmişim ..sadece harfleri çok ama çok beğendim ..eve geldim .dereotu oğlum Kutlu ;”gösteri nasıldı?”  dedi.. ”bir şey anlayamadım, hislerim alınmış gibiydi” dedim..oğlumda hemen alayla; “şeyhine söyle de sana biraz duygu versin “dedi
J.. bende ;”o zaten benim duygularımı öldürmeye çalışıyor yahuu “dedim..yanii Sevdiğim durum bu..ben gittikçe her şeye ilgimi kaybediyorum ..eskiden eşyaya, süslü ve güzel kaliteli şeylere taparcasına heves edip sever,bakmaya doyamazdım..şimdi aldığım şeyleri eve getirince, dönüp yüzüne bakmıyor ama hala almaya inatla devam ediyorum..Sence bunu bile bile neden yapıyorum pekii?eşya-madde bizi hayata bağlayan, ayağımızı dünyaya batıran tek şey bence.. tamah.. eşya hamallığı.. eşya köleliği ve eşya bekçiliği..kendimizi eşyaya hapsetmek ve ruhumuzu onun içinde öldürmeye çalışmak ne korkunç, ah bir bilsek..
nur cihan
21.12.2014
nuralem7@hotmail.com


4 Aralık 2014 Perşembe

30 (O’tuz) KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI MASALI 14

30 (O’tuz)  KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI  MASALI  14

HARF MÜREKKEBİN İÇİNDEDİR..MÜREKKEBİN HARF OLMA İSTEĞİ ONU MÜREKKEBLİKTEN ÇIKARTMIŞ VE AKIŞKANLIĞINI SABİT EDİP DURDURMUŞTUR. maddeleşme isteği mürekkebe pahalı ,duran bir harf olarak yansımıştır .ve ne zamanki biri onu okudu, işte mürekkeb de uçan harf olarak havaya savruldu ve hayat olup-nefes buldu..


TARİHTE DİNSEL MANADA ARANAN AMMA ASLA BULUNAMAYAN ,O LEYLA LEYLA FASLI ŞAHANESİ OLAN KADINI ARAMAK VE BULAMAMAK....MESELE PEÇEYİ İNDİREMEMEK MESELESİ..

Kur’an ve tüm dini öğretiler- ezoterizm bilgileri bize daima başlangıç olan ADEM i erkeği-ERLİK sembolünü anlatırlar
..kadın nedense başlangıçta ne ismen, nede cismen vardır..bizler, tüm yaratılmışlarsa bunu böyle bilir, böyle kabul eder, nedenini ise asla sorgulamayız..oysa Yaratıcımız bize ayetinde şöyle der :

 Sizi bir tek nefisten yaratan, onunla sükûnet bulsun diye eşini de ondan yaratan Allah'tır. O, eşini kucaklayıp sarılınca (ona yaklaşınca), eşi hafif bir yük yüklendi (hâmile kaldı). Bir müddet böyle geçti, derken yükü ağırlaştı. O vakit ikisi birden Rableri olan Allah'a şöyle dua ettiler: «Eğer bize salih bir evlat verirsen, biz muhakkak şükredenlerden olacağız.»  A’RÂF-189

O halde demek ki nefis yani nefes aranan ve bulunacak tek manadır.. nefsin sembolü ise tüüm öğretilerde sadece ve sadece kadındır.. ve kimdir bu kadın? o olmayan kadını nasıl arayabiliriz? Leyla  Leyla derken nasıl Mevla’yı bulabiliriz?..

Sevdiğim nasılsın? J..ben Senden gizli gizli, uzun zamandır kadını araştırıyorum.. hayalimde gittiğim Ukrayna’daki kadınlar yönetimi ve bir evin çatı katında bana özel teşhir edilen tüm dünya etnik kadınları ise, belki buna sebeptir. ..bunu asla bir erkeğin anlayamayacağını ve tam kemali ile bir kadın gibi idrak edemeyeceğini de  biliyorum. işte o yüzden de erkeklerin daima kadını ezip yok sayarak, onlardaki bu özel ve üstün manaya el koyduklarını ,bunu dahi sadece kendilerine mal ettiklerini de çözdüm.. bu alemde bir kadın olarak yaratılmış-tezahür etmiş birisi olarak kendimi öğrenmemin bana nelere mal olacağını da az çok anladım.. bu idraki yakalayan az sayıdaki tarihi kadının kendi başlarına ve yakınlarının başlarına getirdiklerini de SEZEREK, aniden fark etmeye başladım. .çok ağır bir şey bu..bilemiyorum tabii.. yanii. kendi kabımca kararımca Sana bir AK KADIN J masalı yazmak istiyorum izninle..

Sevdiğim.. her başarılı erkeğin ardında nasıl ki onun nefsi olan kadın varsa ,her başarılı kadının ardında da onun külli aklı - RAHMAN’ı olan ERİL’ liğinin nefesi HUU vardır..işte bu bilinçle lütfen elimi tut.. kalbime gel.. birlikte başaracak, birlikte yol alacaktık ya hanii.. lütfen beni bana bırakma ki, daha az hata yapayım, Seni incitmeyeyim..



Eski türklerde ocak =ateş kadınla özdeştir.. ocak dişidir. . ısınma, pişirme,aydınlanma olarak kullanıldığında yeryüzünde güneşin tezahürü-hayat kaynağı sayılır.. eski türklerde ateşi ancak bir kadın tutuşturur ve ateşe sadece o dokunabilirdi…o zaman anaerkil düzen hakimdi.. işte o yüzden de Türkiye’deki yüksek dereceli eritmeye sahip 9 ocağın adı da kadın adıdır.. ve o ocaklar kurulduğunda, o ocağa adını veren bakire kızlar gelip, ocaklarına ilk ateşi atmışlardır.. bu türklerdeki eski şaman inancının halen geleneklerde yaşadığına devlet eliyle delildir…Yakut’lara göre ilk ocağı Tanrı Ülgen’in üç kızı yakmıştır (lat-menat-uzza=üç kuğu).o yüzden de sacayaklar 3 gendir.. bazı büyük kazanlar üç bacaklıdır.. ve geçmişte kahin kadınlar, sıcak su dolu bir kabın üstündeki sacayak, yüksek bir tabureye oturarak kehanette bulunurlarmış..


eskiden en yüksek şamanlar sadece kadın olup, erkekler asla gerçek şaman olamazmış…ve  Yakutlarda, ateş tanrıları yedi kızkardeştir. buda Yahudilerin 7 kollu şamdanı sembolüne sebep olup, 7 kandilli Süreyya yıldızına atfedilmiştir.. tarihte ateşe ilk tapınmayı Kabil ve ailesine öğretense şeytandır.. ve  şeytan Kabil’e ateşi, babası Adem’den çaldırtmıştır.. bu olay yunan mitolojisine prometheus ismiyle geçmiştir.. Prometheus  Olimpos’tan ilahi nefha olan ateşi-bilgiyi-yaratma sırrını çalar.. buna bedel olarak Kafkasya’da bir dağa zincirlenir, her gün ciğerini bir kartal yer.. onu bu ızdıraptan bir insiye derviş adayı olan Herkül kurtarır.. ve yerde insan yaratmaya ceza olarak bu defa da  Zeus, yeryüzü kadını olan Pandora’yı ve fitne kutusu çeyizini yaratır..içinde iyi olansa sadece UMUT dur…..
*bu hikayeler insanlara masal,efsane gelebilir amma, esmaları ve seyrü sülük derviş hikayelerini-rüyaları bilenler içinse ,çok yüksek idrakleri  bizlere inşallah ihsan eder..

kadın bize daima yarım olarak anlatılır ve tanımlanır..oysa kadın asla yarım değildir.. belki bu idrake dek yarım olabilir..ama vakti gelen kadına denir ki “SEN BENİM TANIMLANAN TAMLIĞIMSIN”.. o erkeğin içindeki sırdır.. kadın o bilinmeyen XX dir..tamdır ve bölünemeyendir.. ama erkek XY dir ve bölünebilir..her erkek içindeki kadına ulaşmak için insiye olurken, kadınsa bundan nedense  men edilir.. geçmişte kadının kendindeki erilliği açığa çıkartmasına kara şamanlık denmiştir.. bu yüksek gücün son derece tehlikeli olduğu bize anlatılır ama, nedense kimse tam olanı bilemez. çünkü bugün hemen tüm güçler erkeklerin elindedir.. erkek kardeşler, kadın kardeşlere miraslarını bile vermez ve onları daima köleleri gibi kontrol etmek isterler.. kocalar karılarına asla haklarını vermez ve hep kendilerine secde etsin dilerler.. babalar eğer erkek evlatları varsa, kız evlatlarına kolay kolay hiçbir şeylerini nedense veremezler.. belki de bu, erkeğin kadında saklı olduğu gizli kıskançlığındandır, kim bilir?.. eğer bir kadında çok yüksek mana varsa, onu rehberi dahi istemeyip, ona yapmadığı maddi zulmü bırakmayabilir.. çünkü o zaman?!. ve onu, yine kendi yanındaki beşeri  kadınlarla cezalandırtıp, kendinden uzaklaştırabilir.. bunu neden yaparlar kimse bilmez sanılır amma, bilenlerde olabilir….



HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ

RI ..Harf değeri 200… DUALİTE MU-HABBET ile oluşur; öyleyse karşılıklı sevişme- muhabbet içinde gören ve görülen lazımdır.. kainatta olmuş ve olacak her şey RA GÜCÜ ile olur.. ra gücü Rab’lik kuvvesidir… araplar ev sahibesi kadına BEYT ÜL RAB demişlerdir..o evin sahibesi kadındır…misafiri ise ERidir..Efendimiz as. ,miraçta “ben ALLAH’ı gördüm” dememiş:” Ben RAB Bİ Mİ gördüm” demiştir.. bu halimizde ise bizlerde, AYN’ı kendini bilmek yolu olan  ENFES OLMUŞ OLAN NEFESİMİZİ =nefsimizi bilirsek eğer; ALLAH ı değil , BİZİ TERBİYE EDEN RAB’Bİ’MİZİ BİLEBİLECEĞİZ misalidir…O halde daima bir terbiye eden mürşid-öğreten ile ,daima buna mazhar kalıp terbiye edilen bir mürid-öğrenen olacaktır.. hakiki vuslat gözden göze olur.. hakiki irşad gözden göze olur..insan vücudu hüccuratı göz göz, gözelerden oluşur..her göze; çekmece, havzı kevser kaynağıdır..o yüzden de HAK’KIN VÜCUDU SELSEBİLİN TA KENDİSİDİR..
Göz ne şaştı, ne (de sınırı) aştı.(NECM : 17)

Eski ademlerin yaşadığı Mu  ve Eski Mısır’da  Allah ‘ın ismi
RA- RE imiş ..bu hatıra Kur’an-ı Kerimin pek çok yerinde vardır.. ve inanılmaz görkemli olan AZAMET-İ HÜDA RA TEKBİR cümlesi ihtişamını halen sürdürür…. RA- O’nun bir sureti yoktu..o yüzden de güneş kursu şeklinde temsil ediliyordu.. O, boşluk daireydi.. havayı üfüren ve dünyayı aydınlatandı.. O  güneşin ruhu ,hayatın kaynağı, hay olandı.. O ‘nun hay olduğu daima bir yılan sembolü ile anlatılırdı..

mesela RA nın feza kayığı olup, islam tasavvufunda  BE TEKNESİne dönüşen sembol bir yılandır.. RA, RUH’a remizdir.. YILANSA O RUH’UN KENDİSİNİ BİLME, TURUKU ÂLİ- NEFS YOLU- ESMALAR SEMBOLÜ idi.. bugün halen hemen tüm mistizm ilimlerinde yılan ruha ve suya remizdir...yılan, göz- horuskop=horusra nın etrafını sarıp koruyan,  zaman çemberindeki tekamülü –çarkı devri daimidir.. çünkü yaşam ve dirlik için genetik= maddi yaratılmak ilmi şarttır.. bugün  DNA –GENETİK dediğimiz şey, çok yakın tarihe kadar ve manada halen yılan=hayye ile sembollenir ….o halde RA yani RUH ile beden, yani YILAN daima aynı şeydir..zira nefs kendisini bilirse ruhunu ,ruh kendisini bilirse terbiye edici nefsini bilir…bu devreden daire- kuyruğunu ısıran yılan  Ouroboros dur..ne kadar çok O harfi var değil mi J?..evvet..

RA KUDRETİ; varlık vücudunun bütün suretleri O’nundu ve O’ydu ..ama O hiçbir suretle kayıtlanamaz, bu kesin “O”, denemezdi. işte HÜVİYET-İ HU, O kimliği, boşluk dairesi-güneş kursu bunu anlatır. güneşe direk bakamaz kör olursun.. O’nu, ancak sana vereceği kendi gözleriyle görebilirsin ki, bunun adı RA’NIN GÖZÜDÜR.. çünkü insan gözü her şeyi görür ama kendi gözünü göremez ve o kişiye kendisini gösterecek saf bir ayn’a göz olansa, yine İnsan-ı KAMİL olan O’nun tezahürüdür..o yüzden de ezoteristik, İdris nebi-hermetik kendini bilme okullarında yetişen –insiye edilen dervişan- seyrü sülük gören  IŞIK İNSANLARına  “AL’U’VİLER-AL’EVİ' LER “denilegelmiştir.. bu ÂLİ hakikatte, en yüksek seviyede yani  ÂLİYYUN manada kendini –hiçliğini bilen yüksek idraklerin anlamıdır..


oysa bugün önüne gelen kendisine ben aleviyim demekte ve hz Ali’yi tanrılaştırarak ona zarar verip,hz peygamberimizi de incitmektedirler.. ALİ yi kendini bilmek- MÜRŞİD olarak anlayan idrak ne yazık ki halen çok nadirdir..işte gerçek ışık insanı ALUYYÜN VELİ ZATlar da sadece bu ÂLİ ALİLERDİR..irşad o yüzden ALİ’den ALİ’ye olur..onlar birbirlerini bakışlarından bilir anlarlar.. bununsa dinle imanla alakası yoktur..RUH’A AİT BİR ÖĞRETİDİR..iman gayb’adır..saf bir sadakatle kişi rabbine inanır ve bağlanırsa, RABİ HAS’I ona her şeyi göstererek birebir öğretir..bu bakımdan da irşad umuma değil; ZAT’ından Sıfat’ına başlayıp,tekamül arttıkça da ZAT’ından  ZAT’ına ya dönüşür..


Ne yazık ki günümüz insanı, yüzlerce yıldır hakiki kendini bilmek okullarından mahrum bırakılmıştır.. bu ceza, yine bu okulların başındaki kişilerin yetersizken malı sahiplenmeleri ve mirası hamudu ile kaldırıp iç etmeleri yüzünden islami kesimin elinden alınmıştır..elimizde kala kala tanrılaştırılmış ve hakkında zerre konuşmak yasak olan bir peygamber ve devletlerin kendine göre yonta yonta zorlama katı şeriatla örttüğü ,halkı dinden imandan buz gibi soğutup kaçıran,  içeriği boşaltılmış ibadetler kalmıştır.. bugün hemen hepimiz nüfus kağıdı  islami Müslümanıyız.. hasıl olması gereken Muhammedilikten çoook uzakız..

biz Muhamediyeti anlayabilecek kapasitede ne yazık ki değiliz.. çünkü O’nun getirdiği idrak tefekkürü surete izin vermiyor ve tüüm suret putlarını kırıp parçalıyor.. o yüzden de O’nun manasına kendisi yaşarken de sadece hakikatte çok az kişi erdi.. diğerleri dünyevi şeriat içinde kaldı ve başa geçer geçmez her şeyi yavaş yavaş eski haline döndürmeye başladılar..çünkü her şeyin en zirvesine çıkıp son noktayı koymak demek, aynı hızla aşağıya da düşmek demektir… kadını öne çıkartmaya çalışan peygamberimizin ardındansa, ilk iş olarak, kadını yine ilkel arap kavmindeki cahiliye devrine sokarak işe başlanıldı…


hakikati bilene ise susma yasağı konmuştu
..hz peygamberimiz yakın ashabına bir keresinde olayların şiddetlenmesi sırasında kimin sabredip susabileceğini sormuştu.. O’nu mazharı tam olarak anlayan sadece hz Ali  ise, üç defa tekrar  tekrar sorulan aynı soruya ,üç defa da  BEN SUSARIM dediğinden dolayı ,peygamberimiz  onu, AHİ-FETA KARDEŞİ OLARAK herkese İLAN ETMİŞTİR…sabrı selim kalp sahibi oydu…işte bu susmanın bedeli halen O’nların yolundan giden fetalarca sürdürülmektedir..


HOR US RA ;hür, özgür zihin, şuur ,zamandır.. o kozmik bilince ermenin nişanıdır..eğer kişide horusralık yani insanı kamillik- KENDİNİ BİLME İLMİ olan ÂLİLİK  açığa çıkarsa, o kişi kendisi bir yıldız adacığı-zaman çemberi olur.. kendi kutupsallığında güneş o olur.. çektiği her gezegen için terbiye edici yıldız odur.. güneşin ay ve diğer gezegenler üzerinde anlatılan mitolojik öyküleri bugün halen manada sürmektedir.. biz avamı nas sığ idraklerimizle hiçbir manayı anlayamıyoruz diye, hakikat kendini sergilemekten ve kendi kitabını okumaktan asla vazgeçmez..



Hz İdris-Hermes’e atfedilen kitapta ,kişinin gideceği nihai yer zihin -ŞUUR dur..onun ötesi yani,ters üçgen şeklindeki kalp ise rahiym esması sahibi-merhametin kucağı  yüce anne KU dur.. varlık SAF BİLİNÇDİR..her şey düşüncelerin tezahüründen başka bir şey  değildir..bunu dileyen ise NİYETTİR.. ameller niyetlerimize yani, tasarrufi yaratımlara göredir.. kişi ne diliyorsa o yüzden de o dilediği kendisidir…hayvani şehveti için cinsellik,para,makam,otorite peşindeyse o hayvani şehvetin ta kendisidir ve asla aliyyünlardan değildir, olamazda.. işi bitince bir hayvan gibi toprak olur o kadar.. ama istediği saf şuursa onun gideceği yer aliyyunluktur ki, o varlığı asla kendisine atfetmez.. ve mutlak olan şuurda; şura- sütun ruh tarlası olarak ayn’a lık vazifesini icra eder..onlara ölüm yoktur..sonsuza dek seyredene perde kurarlar..kendilerine hiç  bir şeyi sahiplenip, ŞEY-TAN yani yapma masnu ışığa –tezahüre aldanmazlar ve eşyaya var demezler.. işte sıradan ışıkçı aleviler ile ALİYYUNLAR ı ayıran bilinmeyen nüas da budur vesselam…

Allah: Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni meneden nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden (âlîyyunlardan) misin? dedi. SAD; 75


RA HARFİ ZAMAN’DIR.. takvimdir..astrolojidir..saattir.. Rüya, RÜYET tir.. rayiha –koku-ruh –ıtırdır.... göz’den başka tende değerli ne vardır ki zaten?.. GÖZ RUH’UN YANSIDIĞI YERDİR.. göz ruhun penceresidir. .göz  ruhların sevişme yatağıdır.. göz ışıkların kaynağı ve nurların yağdığı vatandır..göz daire içinde nokta olan insan-ı kamil gözbebeğidir..HAKKIN BELİRENİ İNSANDIR. o gözden ışıyan nura,  müslim mana ehli olanlar MUHAMMEDİ NUR der..diğer öğretilerde kendilerindeki nihai noktayla onu adlandırırlar..maksat aynı yere başka başka isimlerle de olsa varmaktır.. NOKTA gelinen son idraktir..

Pİ RA MİT –HAKİKATİN, GÜNEŞ ZAMAN SAATİ VE GÖLGELERİ
(*eski mısır dininde İlah esması olan RA ‘nın ilk yaratıcı zati ve subiti  esmaları… güneş’in ışıklarına göre yaşayan dünya insanlarının ilk terbiyecisi –mürşidi rolündeki güneş RA ‘nın ibadetleri gösteren  vakitleri …5 vakit farzlar ve gece-teheccüd, işrak,duha (kuşluk) namazları     ve esmalarının o vakte göre yaratım özellikleri.. zaman- dehir =insan  takvimi)

1-RA
= Rah veya Ray olarak da okunurdu. çeşitli şekillere giren  güneş tanrısı.                            
2-Amon(amin)=RA ile sık sık alakalandırılan yaratıcı tanrı.
3-Khnum=Koç başlı,insan şekline giren çömlekçi çarkçısı Ra’nın akşam görüntüsüdür.. Kefri ve Khnum olmasıyla gün batımı ve gün doğumunda önde gelir,Ra sık sık güneşin tepeye dikildiği öğle vaktini de temsil etmektedir.
4-Atum Ra=Amun Ra ile Atum Ra,benzerlikleri paylaşan tamamıyla ayrı bileşik tanrılardı.Tek tek bütün tanrıları şekillendirmiş,ilk tapınılan sekiz tanrıyı ve güneşi yaratmıştır.-Bütün tanrıların ve firavunların babasıdır.Bir başka mite göre Okyanus Nun’dan doğan ve Şu(rüzgar),Tefnut(nem) un yaratıcısıdır.
5-Kefri=Sabahları güneşi yuvarlayan ve Ra’nın sabah görüntüsü olan skarabe- bok böceğidir. Bazen Horus’un  farklı görüntüleri Ra’nın yerine kullanılmıştır. Ra sabah gün doğumunu,Hasor öğle,Tum da gün batımını temsil etmektedir.
6-PTAH= Ptah=Diğer yaratıcı bir tanrı,RA ile ilişkilendirilen sanatçıların koruyucusu.Güneşin gece yer altından ışık olmadığı zamandaki geçişi Ra ile ilişkilendirilmiştir. Ptah sık sık Amun ve Atum ile alakalandırılmıştır.

7-Ra Horakti=İleriki Mısır Mitolojisinde Ra Horakti bileşik tanrılardan çok bir görüntüsel rütbedir. RA,Horus’un görüntüsüdür denilir.Horakti ile alakalandırılan gün doğumunda Horus’un görüntüsüdür.Umut ve yeniden doğumun sembolik tanrısıdır.(*alıntıdır)

Üç kez ululanmış”,”üç kere ulu olarak anılan,-Mısır dinlerinde,bütün tanrıların "RA"nın görüntüsü oldukları inancına dayanılarak
, LaAH, Ra'nın en gelişmiş hali olarak da kabul edilendir ki, ileride belli bir ilah olan ALLAH KELİMESİNE dönüşecektir...

HURŞİD’İMDEN MÜRŞİD’İME BİR TÛTİNİN GÜNCESİ
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..şimdi hatırayı kayda geçiyoruz ,bakalım bunca günde neler anlamışım ve nasıl bir ruh tetiklemesi ile bu anlamlara ermişim..
17 kasım pazartesi.. tasavvuf dersimiz olarak yıldızlararası  filmine gittik.. konusu: dünya yerçekimini yitirdiğinden havadan sürekli toz-kül yağıyor, kıtlık var...hava nefes alınamayacak hale geldiğinden dünya hayatı bitmek üzere. nasa bilim insanları yerdeki insanlardan vazgeçmiş, uzaya insan sperm ve yumurtaları ile dolu bir uzay gemisi yollamak istiyor.. bunun kaptanlığını da daima gökten geldiğine inanan ve gözü hep göklerde olan bir adama veriyor..bu adamın hissi yanı kuvvetli küçük bir kızı var ki,  çocuk babanın sırrı lakin, hem de halası ve anası anlamında ( yani rahman ve rahim esması başroldeydi) J..küçük kızın annesi ölmüş .. kütüphaneli odasında bir hayaleti var,sık sık kitaplarını raftan atıyor, mors alfabesi ile bir şeyler anlatmaya çalışıyor..

dünyevi baba, nasanın  teklifi ile, dünyayı –ailesini kurtarmak üzere Satürn babaya  doğru yola çıktı J ..önce bir kurt delikten geçtiler ve Satürn babanın yörüngesine gelince de bir karadeliğe düştüler.. adam ailesini bir daha göremeyeceği, sözünü tutup kızına dönemeyeceği endişesinde.. ve ayna nöronlar da denen latif alemlerin, kat kat zihnine tamda işte o anda düştü..burası bir zihin şuur oda idi..yani babasına deli gibi aşık bir kızın, ona olan muhabbetinin rabıtasıydı bu alan ..çünkü karadelikte olsa, insanı dünyaya yerçekimine bağlayıp çeken  tek şey sevgi bağ=yerçekim kuvveti  idi.. ve adam Satürn de olduğundan, şuan dünyaya göre yüzlerce yaşındaydı ..kızının kütüphanesindeki o kitapları kendisinin düşürdüğünü, burada hapis kaldığı şuurdan, iletişim kurmak için mors harfleri yollayan o hayaletin ta kendisi olduğunu anladı.. ve çılgınca ağlamaya başladı..o ağlarken, artık büyük bir  bilim kadını olmuş olan kızı yerçekimini hissederek anladı..ve babasının yaşadığını ve hayaletinin de o olduğunu tabii.. işte artık dünya kurtulmuştu..

rahman olan Satürn baba dan gelen etki ile dünya terbiye olmuş, eksik kötü yanlarını temizlemiş ve bir defa daha temiz bir rahiym esması ile yerçekimi tevhidi sırrına erilmişti..hayat yeniden başladı.. uzayda  Satürn yörüngesine yerleşen baba Nuh ile bu işi tasarlayan nasa bilim adamının kızı Havva rolünde, gemilerindeki her varlığın  döllenmiş embiriyoları ile kendi uzay uygarlıklarını kurmaktaydılar J..amma asla illa bir sultan güç elde etmeyi akıl edip beceremediklerinden, ancak  Satürn ‘ün yakınında üst kurabildiler.. yani TEVHİD EDEMEDİKLERİNDEN SIRRI BİLLİP EREMEDİLER vesselam..

Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çerçevesinden çıkıp gitmeye gücünüz yetiyorsa geçin. Ancak büyük bir güçle çıkıp gidebilirsiniz
. RAHMAN; 33

*filmde sonuç; 
nasa bilim adamlarının ilmi ve fenni teknolojik batıni bilgide geldikleri yerin raporlarının görsel sunumu olup, bizi aydınlattıkları güzel bir çalışma idi..anlayan anladı..anlamayan film dedi seyretti geçti J..ve asıl önemlisi “elohim=onlar”, sık sık filmde nasa bilim adamlarınca  tekrar edildi.. bu kurgunun onlar tarafından tasarlanıp istenildiği ısrarla vurgulandı..YANİ KIYAMETİNİZİ KOPARTIRIZ,ARTIK KENDİNİZE ÇEKİ DÜZEN VERİN MESAJI  VERİLDİ..

19 kasım Çarşamba..yine göz doktorumdayım..damlam bitti..muayene ediyor ve allerjim geçmediğinden yeni bir damla daha yazıyor..cildim ve gözlerim çok hassaslaşmış..sanırım öleceğim.. doktoruma ,tefekkürümde ra harfime geldiğimi ve bana ra harfi deyince tıbben gözle  alakalı aklına ne geldiğini soruyorum J.. hemen “Google soralım” J diyor ve cep teline sesli okuyor..cevap horusra sembolü çıkıyor..gülüyoruz..” onu biliyorum, siz göz ve ra harfi için ne dersiniz ben onu istiyorum” diyorum..dr:ışık yapmadır..ışıkla ancak dışarda olanı görür bilirsin ve sanaldır ,gerçek değildir..oysa anadan doğma bir kör veya kapkara zifiri karanlıkta oturan biri, bir süre sonra karanlığın içinde de aynı eşya ve şeyler olduğunu ve aynı şekilde gördüğünü anlar” diyor gülerek..tamam ,işte buydu aradığım deyip teşekkür edip çıkıyorum…


20 kasım Perşembe..İstanbul’a gelen pembecikle bugün Fatih semtindeyiz..Zeyrek’ten aşağıya doğru gezerek yürüyoruz..bu yıl yaşadığım şehri gezerek öğrenmeye karar verdim Sevdiğim..doğup büyüdüğüm bu şehri ne yazık ki ne biliyor, nede tanıyorum..işte  sahildeyiz.belediyenin  tesisinde yemek yedik ve yürüyerek Eyüp Sultan’a geldik..pembecik, Evvel Zamanıma ithafen muhallebi yemek istedi.. yedik..Eril Babayı aradım müsait mi diye .hemen beklerim dedi..işte kalktık..çantamı açtım..aaa cüzdan yok J..ne yapayım?!! Hııh..peki bir taxiye bindik ..dooğru yemek yediğimiz yere yol aldık..içimden yaptığım şeylere kızdığını ve haklı olduğunu ama emanetine sahip çıkman gerektiğini söylüyor ve sakince bekliyorum.. lokantaya girdim..yetkiliye giderken, kalbim “masaya git” dedi.. masaya yaklaşıyorum.. oraya bir yabancı çift gelmiş ,sipariş veriyorlar.. gözüm masanın kahve rengi ahşap bacağına dikine  yapışmış kahve rengi deri cüzdanıma ilişiyor.. gülüyorum. mademki yere düştü ,yerde yatay yatması lazımken böyle dimdik ve masanın bacağıyla birleşik nasıl durduğuna hayret ediyorum...garson gülüyor..”aaa nasıl olur, bunca saat kimse görmedi” diyor..adam eğilip onu bana veriyor ve yine taxi. TEŞEKKÜRLER  Sevdiğim..aşk hep kıskançtır malum..

Eril Babadayız..çaylar geliyor..sadece biz varız..o yüzden onu ilk defa konuşurken, hem de
normalde konuşulmayan şeyleri sorularım üzerine bana anlatırken görüyor ve hayretle sevince gark oluyorum.. ona kam lar ile bizim  kamil mürşidler arasındaki anladıklarımı ve ölüm ötesi seyrü seferlerini ve bağlarını soruyorum..bir şamanla yazıştığımı (*bu arada Sevdiğim, şamanım Somuncu Babanın soyundan ve aynı terbiyede yetişmiş ama ailesine tepki olarak şamanlığı seçmiş saf bir melamet eri çıktı J..nasıl çekiyoruz birbirimizi değil mi?!  ..öyle katı bir şeriat anlayışı var ki şaşarsın.. tabii ki bu kendisine  ve başkalarına değil, ben islam dinindenim diyenlere karşı idi.çünkü eğer ben din sahibiyim diyorsan, dinin vecibelerini eksiksiz yerine getirmen icab ediyormuş ) .. ve Eril Babaya öğrendiklerimi, Orhun Babanın bu konuda anlattıklarından söylüyorum.. oda bana “şeriatla mı ,yoksa dinler üstü tasavvufla mı anlatayım” diyor.. gülüyor, tabii tasavvufla diyorum..o da, araçları put haline getirmemek lazım geldiğini; amacınsa her dinden, hatta dinsizlikten de  gidilecek tek yer ve şeyin O olduğunu çok açık ve sarih anlatıyor..hiç bir yaratılmış şey, adı-makamı  ne olursa olsun, ALLAH’IN ve O’NUN  İLMİNİN ÖNÜNE GEÇEMEZDİ.. evet biz Müslüman dervişlere düşen tek özel şeyse, benimde tek bulup anlayabildiğim şey olan bilmek zevki idi ki, Eril babaya göre buda bana yetip te artması gereken en yüksek lütuftu.. daha başka bir şey bekleyip istememem gerektiğini de ekledi..
*Sevdiğim..çook mestim
J..teşekkürler ..ne şanslıyım ki her işi en ehlinden bizzat sorarak öğrenebiliyorum şükür,hep Senden tabii..

27 kasım Perşembe ....  hoş geldin J..aylar geçti biliyorsun..hayalimde bembeyaz bir masaya yağları fışkıran yeni toplanmış simsiyah zeytinleri dizmişlerdi..yan taraftaki odada  ise   bembeyaz  saf  pamuktan elyaf yorgan misali bir  kumaş hazırlanıyordu..

28 kasım Cuma..bugünde pazartesi arkadaş grubumla Kanlıca'da Efe hz torununa davetlisiyiz...bizi tevhidhanelerinde ağırlıyorlar..onu gözlemliyor ve soruyorum ve tüüm içtenlikle anlattıklarını özümsemeye ve aradığım manayı yakalamaya çalışıyorum..arada Kut. Hocamızda bize sesle bağlanıyor..ve haftaya pazara bizi hatmeye davet ediyorlar (*ve bir davet daha var..anaerkil düzende sarayda mevleviye-i haremde kahvaltı ve akşama hatme-i nakkaşiye de cem ..izninle Sevdiğim…izninle..biliyorsun ki sahipsizlik kötüdür..gözden ırak olan gönülden de bağdat olur vesselam )

29 kasım cumartesi gecesi.. bu gece okuduğum ve gördüğüm bir şey üzerine aniden yazıyorum.. sonra yazımı okuyorum.. okurken okurken ağlamaktan helak oluyor ,yatmaya gidiyorum.. uyuyana dek nedense ağladım.. tekrar aşık olabilme devriyemi- o surun içindeki ateşin anlamını  düşündüm.. bunu tekrar kaldıramayacağımı ve çok yaşlanıp yorulduğumu anladım.. zaten Senin de başa çıkamayacağın kadar çok aşkın var..bende kimim ki onlarla yarışayım değil mi?..o yüzden artık Seni paylaşıyorum ..aşkımın ağırlığını onlara veriyorumdur belki de. . bilmiyorum.. ama arada beni unutmadığını, yad ettiğini de biliyorum J…bak bu şiirimiz.. hatırlayacak mısın bakalım..
**
 

dokunamazsın...
asla!!
dur!!
!! yasak!!
uzakta dur ve seyr et..
yaklaşmak yasak. .dokunmak yasak!!
sevmek serbest  ..
severken severken hayaller kurarsın..
uzaklar yakınlaşır..karanlık renklenir..
çok ağlarsın çooook...
neden hiç bir şey göremediğine üzülürsün..
boşluk..
simsiyah ..
hiç bir şey yok..
dokunacak,konuşacak,bakacak,duyacak hiç bir şey yok..
yokluğun içinde yok olurken aklını yitirirsin..
nerdesin ve neden kimse yok!!!
heyy!! sesimi duyan var mı?!
ses ver diye kapısına gider yumruklamak istersin..
kapı sana açılmaz..
kanatlların kapıda darmadağınık, yıkılırsın..
başarman lazım..
başartması lazım anlarsın.
kapıyı neden açmaması lazım bilirsin ..
amma..
ama.
neden ,neden diye çığlıklar atarsın..
ses ver .
ses ver.
ve dön ne olur bir defa suret ver.
içinde hiç bir şey olmayan sen ,hey sen ,sen kimsin ?
benim misin,senin miyim,biriz ama neden ayrıyız?
ne çok yıllar geçti hala gelmedin
ne çok harfleri yoluna dizdim okumadın
ne çok kelimem birikti
yazmadım
***
30 kasım Pazar..bugün aileme davet verdim.. ve Orhun baba ailesi,semarkant, pembecik, … var.. güzel geçti..ikramımız olan Samerkant harika şarkılar okudu …

1 aralık pazartesi..kızlarla dersimizdeyiz..arkadaşım aldığı uyarı üzerine nefes teknikleri dersimize son verdi J..çok ayıp Sevdiğim..ve bu defada orada öğrendiği başka bir tekniği bize uygulattı..isimlerimizi kağıda yazdık.bana Meltem çıktı..karşılıklı bir sandalyeye oturduk ve 15 dakikası benim 15 dakikası onun sırası olmak üzere şu rabıtaya başladık.. birbirlerimizin sadece gözlerine bakacak asla başka yere bakmayacaktık.. sırası olan, konuşma durdukça  şu soruyu soracaktı: BANA ANLATMAK İSTEDİĞİN BİR ŞEY VARMI? Karşısındaki de içinden ne gelirse konuşacaktı.. mimik, onaylamak, yönlendirmek yasaktı.. sadece gözgöze bakıyoruz.. başla.. Meltem:  bana anlatmak istediğin bir şey var mı?..ben:” evet var ..aslında sana havayı, yağmuru, karı ,doluyu, nemi ve tekrar yağmurun döngüsünü anlatmak isterim” diyor ve biraz anlatıyorum.. o yine bana aynı soruyu soruyor..bir şeyler anlatıyorum..sonra huysuzlanıyorum..defalarca sorduğu soruya "hayır sana bir şey anlatmak istemiyorum" diyorum..o yine kıpırdamadan aynını soruyor..”biliyor musun bu gözler neler gördü,sen ne şanslısın nasıl gözlere bakıyorsun” diyorum..gözümden yaş geliyor..huysuzluğum artıyor.. ”damlam nerde ,damlamı verin ,gözlerim yine gitti” diyorum..yöneticimiz Gülsüm bir peçete veriyor.. gözyaşlarımı siliyorum..soru yine geliyor ..susuyorum..susuyorum..susuyorum..soru yine aynı.. Meltemin gözlerine bakıp ,insanda tek değerli şeyin göz olduğunu ve her şeyin aslında göz göz göz olduğunu söylüyor, kahkaha krizine giriyorum ve takılı plak gibi göz göz göz göz demeye başlıyor yine susuyorum..ve sonra sinirlenip O’na soru soruyor ve O yüksek rabıta anlamımı eleştiriyorum.. ve ALLAH’ın gayyur çok kıskanç olduğunu ve bizim bu halimizden mesul olamayacağımızı ve peygamberlerin çok kıskanç olduklarını, aile ve çevrelerinin halini ve mürşidlerin çok kıskanç olduklarını çevre ve ailelerinden başlıkla ağlaya ağlaya söylüyorum ki ,Allahtan 15 dakikam doldu.. kurtuldum şükür J..

şimdi sorma sırası benim JMeltem’in gözlerinin içine bakıp :BANA ANLATMAK İSTEDİĞİN BİR ŞEY VAR MI?  diyorum..önce havadan sudan ve idraklerinden anlatıyor ve süresinin yarısından sonra aniden:”bu rüyadan uyanmak istiyorum ,bu oyundan çıkmak istiyorum, yeter sıkıldım her sabah aynı şeyleri görmekten nefret ediyorum” diye ağlayarak sızlanmaya ,bir çocuk gibi isyana, hep aynı şeyi söylemeye başlıyor..çok gülüyorum..çünkü işte o anda, onun ben olduğunu zevkle anlıyorum ki, benim  kendimle sürekli yaptığım kavgam budur..sözlerde bana aitti.,Meltem’de oyundan çıkınca “o ben değildim o sendin, kıskanç olanda bendim ben “dedi.. ama bilmediği şey var ki ben çok kıskançtım J..işte SEVDİĞİM bir kendimize farkındalık ve kendimizi  rabıta ile karşımızdakinin aynasından seyredip dinleme faslımızda böyle nihayete erdi J

Sevdiğimm..şimdi sadece benim gözlerimin içine bak ve söyle: BANA ANLATMAK İSTEDİĞİN BİR ŞEY VAR MI?..

nur cihan
nuralem7@hotmail.com
4.12.2014