18 Ocak 2015 Pazar

30 (O’tuz) KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI MASALI 17

30 (O’tuz)  KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI  MASALI  17

Muhammed Suresi /7. Ayet:
Ya eyyühelleziyne amenu in tensurullahe yensurküm ve yüsebbit akdameküm;
Ey iman edenler!.. Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (emrettiği savaşa; seyr-i sülük çalışmalarına girerseniz), (O) size yardım eder (çünkü O, ötende bir tanrı değil?) ve ayaklarınızı sabit kılar (kaymayacağınız yere gelirsiniz).

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..
J hoşgörün için teşekkür ediyor ve yeniden çok daha fazla hoşgörüye ihtiyacımız olduğunu söylüyorum..çünkü, ne zamandır yazmak için çok çalışıp, çok araştırdığım bir konuya geldim.. tamam.. sinirleneceksin ve çılgına döneceksin biliyorum ama,her şey için  taa ezelden bu izni bana verende Sensin.. Hatırla lütfen; Sana, Senin için her şeyi göze almış gözlerle bakana eğilerek ne demiştin ”Ben sana zarar veremem, seni ancak korurum!.hatırladın değil mi? evet!. işte Sevdiğim,  bende  Sana  asla zarar veremem ve Seni ancak korur gözetir, yüceltirim.. işim bu zaten değil mi?!.. o halde şimdi koca bir fincan kahveni ve sigaranı al, çok rahat bir yere yaslan ve yazımı oku.. sinirlendiğinde ayağa kalk ve dolaş, temiz hava solu, daha fazla sinirlenince de abdest alıp namaza dur olur mu lütfen..sonra yavaş yavaş öfken geçince ,yazdıklarımın yalan yanlış olmadığını  kabul edecek ve bir gün bunların, yine Senin yetiştirdiğince, Senden gelen ilimle ZAHİR edildiğini hatırlayacaksın..Sen bunu dilememiş olsaydın, ben hangi akılla bu manalara yol bulup, onca kapıyı açıp- girip- malları toplayıp- CEMİ CAMİ edebilirdim ki?!..Esmam Senden..her şeyim Senden Sana.. Sevdiğim lütfen kızma, hata yapmama izin verme.. amiin..Seni Seviyor, Sana güveniyorum..



.. .. ..yazın köye gittiğimde Ginolu kale’de denize karşı durdum ve Ukrayna-Kırım’a beni davet etmesi için seslendim..çünkü ilk defa bu yaz öğrendim ki, akrabamız sandığımız yan köydekilerin bir çoğu farklı farklı şehirlerden ve Bulgaristan’dan bizim köyümüze gelip yerleşmişler. bizim yaşadığımız yerdeki müslüman türklerin ilk bu topraklarda görülme tarihi en fazla 150 yıllıkmış..yani o kadar yeniyiz.. peki  Devleti Âliye İmparatorluğu nasıl bir sistemdi?..o devrin insanların nasıl bir edebe sahiptiler ki; üstelik hiçbiri, bugün kabul edilmiş tarzda bir okul-mektep vs bir şey görmeden, birlikte bir olmayı kabul etmişlerdi ..yani, bizler yakın tarihe dek; bugünkü yaşayan cehalet olan, diploma manyağı eğitim müfredatına göre full kara cahil köylülerdik ..nasıl olmuştu da ,72 milleti bir araya getirdiklerinde dahi, taa ezelden beri akraba gibi yaşamayı becerebilmiştik ve bu kimse tarafından ne bilinmiş nede konuşulmuştu  ki, bu hayret vericidir..

demek ki, o devir yönetimdekiler insan sarrafıymışlar..kan davası gütmeyen ve böyle gelenekleri olmayan ve saf Türkçeden başka lisan bilmeyen göçer aileleri tesbit edip, ilk yerleşim yerlerine göndermiş-maya atıp aşılamış, tohumu filiz verdirip ,ağaç edip , değişik boylara mensup  Oğuz yörüklerinden  kızılcık ağaçlarına dönüştürmüşlerdi.. neden bazı aileleri bazı ailelerin içinde gözden-gönülden saklamışlardı acaba!?neden?!!.belki de son savaşlarda erkeklerin toplu halde savaşa sürülmesi ve bile bile  öldürülmelerinde bir anlamda geçmişin korunması da yatıyordu ki, böylece mazi süngerini  daha kolay çektiler...

.. … bir devir bitiyordu ve tüm dünya yepyeni bir devriyeye giriyordu..salgın hastalıklar-açlık ve sefaletten köylerdeki ahalinin hemen çoğu ölmüştü.. kalan yaşlı-genç kadınlarsa namuslarını  ve karınlarında yetim kalan çocuklarını koruyarak  yaşatma telaşından başka hiçbir bilgiyi hatırlamak istemeyip, hayatı yeniden kurup,daima yaptıkları gibi ocak ananın ateşini uyandırıp , dünyada yaratımın sırrı- kadınlığı devam ettirmişlerdi.ve  AÇLIK –KITLIK  en büyük  can,ahlak,erdem ,namus yok edicisi,en büyük nefs terbiyecisidir  unutmamak lazım..

Sevdiğim, ben yazın işte bu durumu tesbit ettikten sonra boşluğa düştüm.kendimi bu topraklara ait hissetmedim…doğduğum ülkemden soğudum..kendime vatan toprağı aramaya ve atalarımın izini sürmeye başladım.. evvela  Ukr’ayn’a, öncemse Rusya ve Altay dağları olabilirdi.. ama rüya- genetik- akaşik ata kayıtlarımda şu mana taptaze, hala  bana bakıyordu:  bir un değirmenindeyiz.. ahlakın bedenlenmiş hali, bembeyaz nurlar içindeki –bembeyaz önlüklü âhi  üç upuzun atam ayakta solumda-batınımda  bana bakarak  duruyorlar.. sağımda-zahirimdeyse , sanırım Bağdatlı attar ,arabi esmer melameti atam, ayakları  sereserpe yerde uzun oturuyor ve büyük bir keyfi alayla bana gülüyordu… işte bunlar benimle tanıştırılan 4 ata direğimdi.. belki üçü tasarrufatım, biride zahirdeki mürşidimdi, bilemiyorum.


Seni ilk tanıdığımda ,aynen Sende, o uzun oturan –edebsiz atâm gibi hayalime gelmiştin. arkanda kare platform ve içinde üç göçmüş vardı..hatırladın mı? çay servis ettirmiştin.ben utandığım ve başkasının hakkını içmek istemediğimden dolayı çayı almamıştım.. oysa çay bardağı, büyük bir zevkli telaşlı  aşk ile bana atılmış ve benim onu içmemi dilemişti..


Sevdiğim..bu masal çocuğu, yazdığı pek çok şeyde, hayallerindeki atalarının ona yolu işaret ettiği ve yüksek korumaları ile bu şeylerin izini sürüp yazıyor biliyorsun..ve Sümer ile Mısır arasındaki yeraltı mağarasındaki insiyasyonda –ölmeden evvel ölme ritüeli yapan Sümer-Mısır atalarım beni derinden sarsmıştı malum.. Evvel Zamanım bu rüyama çok sevinip beni tebrik  ederek demişti ki:”evladım, rüyalarında atalarının ne kadar en uzak geçmişine gidebilirsen o kadar makbuldür”..

O yüzden Sevdiğim, gidilecek o son yerde –havasız yaşayan makamı Adem atamızdan sonra nereye gidilecek tabii ki bilemezdim.. bunun için Adem’in yaratılış sırrı olan makamı hâk-toprak olmak lazım belki de..ve toprağın içindeki unsurları tek tek tanımalıyım.ve sonra bu maddeleri atam İbRAhim misali  4 yönümden kendime kerûb etmeliyim. bu kerûb kelimesi ne onu da bilmiyor, içimden onu yazmak geldiği için sadece yazıyor ,yazarken kerûb u yakınlık olarak anlıyorum....
dolayısı ile Sevdiğim, anladığın gibi şimdi, şaman atalarımdan bana kalanları izninle didiklemek ve islamın bize ve atalarıma ne kazandırdığını ve neleri değiştirdiğini,nelere zarar verdiğini  anlamaya çalışmak diliyorum..


*GEÇMİŞ BİR HAYALDEN ALINTI-2007:Medine’de bir otel odasında yatağından uyanan çocuk
,yan tarafındaki buzdolabı kapağını su içmek için açtı.. kapakta rulo şerit halinde sarılı beyaz kağıt defter vardı hiç açılmamıştı.. üstünde KAM OTELİ yazıyordu ve yanında jelatininden hiç çıkmamış bir tükenmez kalem vardı..üstünde KAM OTELİ yazıyor.. ikisinin de paketini açıp baktı.. ve mesela…çocuk umreden döndüğünde gördüğü bu hayal  akabinden sonra, hep rulo defterinin sarmallarına  yazarak sarıyor da, yazarak sarıyor..

.. .. evvela yazılı-görsel belgeye günümüzde çok değer verildiğinden dolayı, bende okuduğum

mükemmel Avrasya’da Şamanlar (Mihaly Hoppal) kitabından ve pek çok net  gezintilerimden anladıklarımı özetleyeceğim.. birebir alıntılayınca kendimi ve yazımı sevip okuyamadığımdan dolayı, kendi algımı yazacağım tabiiki.ve bana bu konuyu daha mükemmel anlamam için bir hediye olarak gönderilen, gerçek şaman face arkadaşımı da buradan selamlıyorum.. o Melamiliğin babalarından birinin soyundan geliyor ve öyle yetişmiş .fakat daha sonra atalarının onu seçmesi ile şamanlık yoluna geçmiş... ama o, bugün nüfus kağıdı Müslümanlarından çok daha fazla islami edebe ve ehlibeyt hürmetine sahip ..ona şamanlık hakkında aklıma gelen en edepsiz anladıklarımı dahi sordum ve oda hiç çekinmeden hepsine en gerçek cevabı yazdı..onun yazdıklarının doğruluğunu hem kendimden, hem başkalarının anlattıklarından ,hem okuduklarımın batıni algısından ,hem de gözlemlediğim meşk meclislerindeki esriklerden takip etmemse çok kolaydı.. çünkü benim işim buydu J…ayrıca o esriklenenlerin neden o hale geldiklerini çok merak ediyor,kimseden öğrenemiyordum. böylece kundalini hakkında bayağı şey idrak ettim..

Kitapta evvela, nasıl şaman olunacağı var ki, bende işe oradan  başlamak istiyorum.. şaman sonradan gelen bir kelimedir, aslı ise KAM dır..yani bizim KAMİL-TANRISAL OLGUN kişilerimiz olan MÜRŞİDlerimiz bu kamların en üst tevhid öğretici –kendini bildiren versiyonlarıdır J... evet.. hiç kimse çalışarak KAM-ŞAMAN asla olamazmış.. atalarının ruhları onları seçer ve rüyalarından ona nüfus etmeye başlarmış.. hemen hepsi bu vazifeden  kaçsa da, atalar onu asla rahat bırakmaz ve ona zorla bu görevi kabul ettirlermiş ki, aklıma hemen hz .Sümbül Sinan geldi.. denir ki oda vazifeden kaçıp bir kuytuya saklanmış ve onu da saklandığı yerden külahından tutarak çekip çıkartıp ,zorla görevini tevdi etmişler.ve sümbüli tacı şerifi daima o yüzden ucu çekilerek eğilmiş kulak gibi dururmuş..


**mesela islam tasavvufundaki Ata Tuğrul DİREĞİ bizde TURÛKU  ÂLİYE dir..bizim atalar kültümüze Ricali Gayb denir.. onlar seni seçer ve irşad ederlerse senden insan olur.. aynanın arkasındaki tasarruf sırrı onlardır.. aynanın boş camı yaşayan ölü olan maddi MÜRŞİD KAMİL’dir..  aynaya bakansa müriddir..aynada gördüğü ise kendi kitabıdır.. yani sistem ve mana tamamen aynı olsa da, yorumlar ve isimler değiştiğinde ortaya çıkan her şey de çok değişik zuhur ediyor  tabii ki..

KAM’ER AY demektir.. Ay’ sa aynaya delildir..Güneş’e çıplak gözle bakılamayacağından ALLAHIMIZIN sembolü olan Nur-RA- Güneşi, ancak ve ancak bize göre ışığı ayarlayan NÖTR AY AYN’Asından seyredebiliriz..*bunların hepsi ise bir manayı anlatabilmek için üretilmiş kadim sembollerdir ve üstelik dünyanın neresine giderseniz gidin tek değişmeyen gerçeklerdir..

Şamanların çoğu başlangıçta şaman hastalığı denen bir hastalığa yakalanırmış..
epilepsiye benzeyen ateş nöbetleri veya çiçek veya başka tür esrik hallermiş bunlar.. kamlar evvela o şiddetli hastalığa yakalandırılır ve ona şifa verilirmiş ki, bu şifacılık öğreniminin ilk basamağı olan kendi bedenini, dolayısı ile ona şifa için gelecek hasta insanların hallerini-yaşadıklarını anlayıp, kendisini onlarla birleştirebilsin..

Peygamberliğinde ilk başlangıcı rüya ilmiyle olur zaten.. alıştırmak ve korkutmamak için evvela rüyada onlara nüfus edilirmiş.ve genelde vahiy alırken her peygamber gibi bizim efendimizde sara nöbetine benzer-epilepsi belirtileri gösterir ve üzeri hemen örtülürmüş diye kayıtlarda var.. çünkü vahiy deve üstünde geldiğinde, deveyi yere çökertecek kadar kişiye şiddetli tesir edermiş..  dev  bir elektrik mıknatısına yakalandığınızı düşünün ve varlığınızın yok olduğunu ama aynı zamanda var edildiğinizi.. bunu nasıl kaldırabilirsiniz ki değil mi?..ya bir çıngıraklının sesiyle gelen çanın elektriğine tutulmayı ve bedenin ölüşünü?..  kim dayanabilir kim?

Ama bazı cahil kişiler bu akıl almaz vahyi anlayamadıklarından peygamberlere ve kamillere epilepsi hastaları-mecnun  diye iftira atarlar ki, bu külliyyen yalandan başka bir şey değildir. . işte kam-şamanlarda evvela bedenlerine yapılan bu değişik ameliyelerden başlangıçta geçmek zorunda imişler.. tıpkı peygamberimizin kendisine küçükken gelen meleklerce  ameliyat için göğsünün açılıp, kalbinin yıkanıp, yerine takılması gibi ve hayatının başka safhalarında geçirdiği başka başka ameliyeler misali ,bu kamlarda benzer  ameliyatları manada –rüyada yaşarlarmış..

Mesela kaydedilmiş  en eski şaman rüyalarında bu ameliyat aşağı yukarı şöyledir : ataları tarafından seçilmiş aday rüyasında, yine atalarınca kesilip -kurban edilerek öldürülür.. ortada sürekli kaynayan dev kazanda etleri mükemmel ayrıştırılarak kaynatılır.. daha sonra kemikler toplanır ve özenle dizilir.. fazladan olan kemik veya kemikler aranarak bulunur. o fazla kemik, şamanın icazeti hükmünde olup, artık her işinin yetkin makam anahtarı olarak o kemiğini kullanacaktır.. kemik bulununca baş ata ruh, öldürülen şamanın kemiklerini tekrar birleştirip etlendirir.. kalbini  ve ciğerini yerine takar.. kestiği kafasını yerine koyarken, artık her alemi göreceği yepyeni gözlerini de bahşeder. Ve şaman tüüm olan bitenin her anını ,tüm dehşeti ve acısıyla an be an yaşar-hatırlar.. bu yüksek acı, onun tüm duyularını açan yegane şeydir.. o ölmüş, parçalanmış  ve parçaları birleştirilerek dirilmiştir.. ölmeden  evvel öldürülüp ,tüm cehennemi ve yeniden yaratım safhalarını bizzat deneyimlemiş, ölenlerin ruhlarına ölüm ötesi yolculuklarında yoldaşlık edecek –yol biliciliğini ise yaşayarak öğrenmiştir...bundan sonra ise çok ağır riyazatlı, çook acılı ve ağır öğrenme dönemine girip bizzat ata ruhlarınca  yetiştirilecektir..bu ak şaman yani iyi şamanların rüya dersi ritüellerindendir..



(*KAZAN SEMBOLÜ:Küçük Ayasofya nın kubbesinin tam ortasında koskoca bir kazan cezve vardır mesela.. dünyamızda ise KAZAN-TATARİSTAN  türklere ait bir ülkedir)

SEBE /13:
Onlar Süleyman'a kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar (geniş) leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davud ailesi! Şükredin. Kullarımdan şükreden azdır!

oysa birde kara –kötü şamanlar vardır ki
,bunların kalbi sökülür ve kazanda kaynatılır, kalpleri çalınırmış ..bu aynen Maya-Aztek  tapınak ritüellerinde  diri diri insan kurban edilirken, kurbanların kalplerinin sökülmesi gibidir...yanii,bugün halen pek çok uzaylı-kryon kozmik yayın alıcısı sanılan kitapların ele geçirdiği manalar gibi.. ortalık onların vampirlikleriyle hayalete çevrilmiş ezoterik kalıntısından artık geçilmiyor ne yazık ki.. işte kalbi öldürenlere kara –kötü şaman denir,bunlar kötü ata ruhlarının eline geçer ve onlar için çalışırlarmış..

BAKARA/7:
Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Onların gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve onlar için (dünya ve ahirette) büyük bir azap vardır.

Tanrı’nın muhatap aldığı tek  şey KALP dir ..Mısır’da insan kalbi terazide bir TÜY-TELEK le tartılırdı.. ikisi eşit gelmesi lazımdır.. işte  şamanlarda; şaman olma ritüelleri olan bu rüyalardan uyanırken, baş kam olan  ATA RUH ,ona bir tüy-bir telek verirmiş.. demek ki, kalbin, vahye mazhar olan tek insani organ olup, tüm vücuda bedel değer de olması da, sadece o kalbe sığan yüce ders  AŞK yüzündenmiş değil mi?.. evvet..

(*Ferîdüddîn-i Attâr’ın simurg’da der ki; GÖKTEN BİR KUŞ TÜYÜ DÜŞTÜ,O TÜY KİME DENK GELDİYSE O İHYA OLDU  )

işte o yüzden de TARİKATLAR DİNin şeriatını asla  ÖĞRETMEZLER.ONLAR KENDİNİ BİLMEYİ ve  YARATICIYLA AŞK YAŞAMAYI ,AŞKI TEDRİSAT EDERLER. .zira bilirler ki zorla hiçbir şeyi yaptıramazsın ama seversen, sevdiğin için her şeyi hem öğrenir, hem de mecburen değil, aşk yaşamak için yaparsın vesselam..


bazı kam-şamanlar  rüya miraçlarından dönerken; kemik, tüy, OK-YAY, davul gibi değişik aletlere sahip olurlarmış.. bizdeki derviş çeyizi denilenler,  hem kam-şamanlarda, hem eski Mısır ve Budist rahiplerinde aynen vardır.. hatta Japon ve Koreli rahiplerin  siyah hırkaları  birebir bizim mevleviye hırkamızın aynısıdır..Konya Mevlevi müzesini gezen, buradaki her eşyayı Tibet budizmindeki dervişlerde halen görebilir .. çünkü köken birdir; Uygur -BUDİST &Mısır  -İDRİS NEBİ kendini bilme ekolüdür. bize aktarılan, peygamberimizin her miracından dönüşte yanında getirdiği söylenen bir çihaz-çeyiz-eşya misalidir..

bir defa KÂMlık ilk nasıl ortaya çıktı?.. bugün Şamanizm meraklısı pek çok genç var..şamanizmi bir din sanıyorlar .şamanizm bir din değildir, evvela bunu öğreneceğiz.. ŞAMANİZM tabiatta her şeyin bir ruhu  ve canı olduğuna inanan -vahdeti vücûdcu eski kendini bilme okullarından öğrenilen bir düşünce sistemi ve tabiatla tabiatmışçasına uyumlu yaşamayı bilerek saygılı yaşama sanatıdır..o halde ihtiyacından fazlasını alarak  tabiata ve canlılara zarar vermeyen ve onlarında bir canı  bir ruhu olduğuna inanan herkes ,aslında  bu manada bir KÂM-ŞAMANdır….

 KENDİNİ BİLME MANA OKULLARInı ilk kuran , bugün bizim tasavvuf dediğimiz idraklerin  ağababası ve DERS METODLARI olan ESMALARI ilk tasnif edense  İdris Nebi, mekanıysa Eski Mısır’dır.. nefs mertebelerini ve yaratılış aşamalarını sembolleyende odur.ve bu sembol dersleri de-hiyeroglif-resimli harfi de icad eden O olduğundan ,kendini bilmek de O’nunla hayata=umuma  geçmiştir..

ilk başta suret, heykel ve bugün bize panteistçe anlatımlar olarak gelen şeyler ,o devirde aslında yasak değildi..çünkü o devrin insanın muhayelesi yaratıma çok yakındı ve tüm o şeyler hatıralarında ve duvarlarında halen kayıtlı idi..

aynı peygamberimizin doğup yetiştiği o günkü Mekke ve Kabe’nin, dünyanın her  yerinden gelen putlarla ve her dinden insanın aynı anda aynı yerde yaşaması gibiydi bu..herkes her mitolojiyi ve her tanrı esmasının vazifesini bilirdi..gökteki astrolojiyi ve yıldızları okuyabilirlerdi..bugün bizim yanından dahi geçemeyeceğimiz  batıni ilimler herkesin elinde olmayı bırak; ahali, metafizik-sihir –büyü -maddeye nüfus edebilmede hayli ileriye gitmişti.. bugünse bu şeyler avamdan alınmış ,yerine umuma ortak keramet olarak teknolijik aletler verilmiştir.. makinelerinde bir ruhu vardır ve o ruh elektriktir ,enerjidir.. yani diğer her şey gibi  J..MADDE =ENERJİ..o halde bizi şimdi kim panteistlikle suçlayabilir? Bilen insan korkmaz.. olayların perde arkasından, o zamandaki idraklere ve yaşam kanunlarına göre her cepheden de olaya bakabilir..


 Nuh ATAmızın
atası olan İdris Nebi ile  neden ayrı uygarlıklara –SÜMER ve MISIR’a ayrıldıklarını henüz çözemesem de ,Nuh Nebinin 1000 yıldan bir eksik sene ömür sürdüğünü düşündüğümde her şey daha derinleşiyor.. kayıtlara göre Nuh Tufanından sonra gemiye binenler ve gemiden çıkan 40 kişi bir dağa yerleşir..ve çocuklar çoğalınca ,aşağıya inmek ve yayılmak-şehirleşmek  zorunda kalırlar..

BabİL kurulur ve Babil kuyusunda Harut ile Marut adlı iki melek baş aşağı asılı cezalandırılır..Babilliler Harut ile Marut’a ne sorsalar her ilmi öğrenirlerdi.. ama babilliler daima kötülük, sihir ve güçleri kötüye kullanıp,tabiatın dengelerini bozmak için onlardan ilim öğrendiler..bu ilimleri Keldaniler sâbilik olarak her yere kaydettiler ve astromomi ve matematiği geometri ilminde ,heykel-bina yapımı ve  sanatta bugün henüz hiçbir uygarlığın ulaşamayacağı manalara getirdiler.. yaptıkları her eserin anlamını biliyorlardı.. görerek ve  bilerek yaptıklarından dolayı da, onları kendilerine inşa ettirenleri put edinip, mürşidlerine tapınmaya da böylece başladılar…


işte kadim zamanların hükümdar idare yönetiminin heka-büyükehanet-kahin lider –KAMlık olduğunu böylece anlamış oluyoruz.. zira yönetici bu ilimlerde yetkin olup-kut sahibi olmazsa, bu parça vücudu didik didik bilen her pantesit  ahâli asla ona inanmaz ve söz dinlemezdi ki, bunu da herkes bilirdi..  o devir liderlerinin işleri çok zordu. çünkü halk onlardan tanrısal güç gösterilerini sürekli beklerdi ve buda liderlerin sık sık kara şamanlığa, kötü enerjili güçlerin eline geçmesine sebeb olur ve sapkınlık-putperestlikte o yüzden daima yeryüzünde hüküm sürerdi…

İşte tam da bu dönemde İdris Nebi Mısır’a geldi.. büyü ve sihirle kolay yoldan o varlıklarla ilişkiye giren ve onların emrinde necis bir köle olarak yaşamalarının yanlışlığını onlara gösterdi..  hakikati, emek vererek öğrenme ilmini anlattı.. bu ilimle dünya ve beden hapsi köleliğinden kendisini özgürleştirmeyi, hakiki özgürleşme yol disiplinleri olan  riyazatı ; beden & ruh temizliğini ve nefsi terbiye etme  tedrisat esmalarını(* sadece kut sahibi ilahsal kişilere özel verilen bir yetki olarak değil de)  halka indirerek, Hakk’ın Halk olduğunu onlara ilk defa O  öğretti. Hak Teala O’nu gök katları ilmine sahip kıldığından, bugün bilinen her astromi ilmi ve kaydı O’na dayanır.. göklere çekildiği Kur’an da yazılı tek kaydedilmiş  kişi sadece O’dur..mesela O’NUN BABA-OĞUL  MANASI  O’nun dininin bozulmuş halinin takipçileri tarafından hz İsa’ya GİYDİRİLMİŞTİR....

Ama o devirde  sümer ahalisinde putperestlik o kadar normal ve yaygındı ki, atalar kültü dolayısı  ile ataya-babaya –ced adem’e tapınma putperestliği zirve yapmıştı.. her ailenin kendi atababa direğinin olması normaldi ve böylece dikili taş sembolü olan erilliğe fallusa tapma putperestlikte gayet doğal olmuştu ve tüüm figürler bunun üzerine kurgulandı ki, halen dikkat edilirse cami mihrabından ,minareye ve akla hayale gelecek her eşyamız kadın ve erkek üremesi üzerine bilelim bilmeyelim kurgulanır değil mi? nedense Hind diyarında erkeK linga ve kadın yoni  üreme organına tapınılırken, rûmi olan Türk diyarlarında  ve Maya –Aztek’te erilliğe tapınılmıştır ki, buda Mısır kendini bilme okullarından gelen Osiris’in kayıp organından dolayıdır. .bunun aslı ,anlaşılamayan kısmı manası ise, maddeleşmenin asla olamayacağı, yılan=sanal=şey’tan ilmi olan  genetik- var sanma- yanılgısının izahı babındandır..çünkü Mısır mitolojisinde cinselliğe yer yoktur.. tamamen astronomiye dayanır..bu idrake eremeyen sonradan gelen her yönetim bunları tek tek sadece  cinsellikle algılamış, anlatmış ve sapıtmışlardır.


işte bu derece yozlaşmış bir paganlığın ve büyücülüğün  geçerli akçe olduğu bir devirde; İdris Nebi ,halka, bu kendini bilme derslerini, o devirdeki halkın bildiği ve tapındığı  esmalara suret-varlık vererek anlatmış olabilir.. ki ,OSİRİS=O’sir’US dini diye bugün bize gelen, pek çok manada, tasavvufun ana kaynağıdır.. bu tedrisat da doğal olarak, hakikatte  vahdeti şuhuddan= vahdeti vücuda doğru bir anlatımdır .. parça hücre vücuttan ,tüm vücuda geçiş misali.. yani  bugün pek çok kişi tasavvufi ekoller olan tarikatları paganlık ve putperestlikle suçlar ya hanii?!.bu bir bakıma doğrudur..ama bu öğrenmek adına yapılmış ,insan algısına en müsait anlatım olduğundan böyledir.. çünkü hepimiz başlangıçta Allah’a değil ,atamız olan Adem’e secde emrini  aldık.. ve ona melekler,cinler olarak secde kıldık J!!!dolayısı ile varmamız ve tanımamız gereken ilk etabta ALLAH-TANRI değil ADEM ATA dır..

ve bu tedrisat yüzünden de, tevhidin babası İbrahim Atamız, cem makamı olan hiçlikte  Kelime-i Tevhidin ilk cümlesini tamamladı..tüm putları parçaladığı halde, o en son, en büyük put olan MÜRŞİD –KAM putunu parçalamadı.. çünkü dünya tekamül okulunda, o son kalan putu her gelen MuhammedAli  anlamındaki MürşidMürid birlikte parçalayacaklardı vesselam..

Ben gizli bir hazine idim bilinmek istedim ALEMLER i yarattım, bilmek istedim ADEM i yarattım.
Adem’i ,o devirdeki OSİRİS yani ,O sır İsmi Azamı olarak anladığımızda ve aslında Osiris’in vücudunun 12 KAMERİ AY’A ve 12 GÜN SAAT DİLİMLİ HORUSKOBİK  KOZMİK İMAM parçaya ayrıldığınıda biliriz.. ve üreme organının, düştüğü Nil’de bir balık tarafından  yenmiş bir ölü vücûd olduğunu  öğrendiğimizde ,OSİRİS varlığıınn asla maddeye yani vücuda gelmediğini de biliriz.. zaten ADEM de YOKLUK demek değil mi?? eee..farkı ne?!..anlatımın bu derece belirgin ve çok açık olması mı?!! yoksa onların idraklerinin bizden çok daha fazlamı olmasında sorun var?!!..peki o vakit ilk varlık olan insan çocuk Horus nasıl doğdu?..

.. Rahman esmasına denk ola Osiris, Rahiym esmasına denk olan kız kardeşi ve yaratılıştan eşi olan İsis’in kalbine o ismi azam sır ismini nefes etti ve isis –bakire ve dul kadın- anne ,kalp çocuğunu doğurdu.. yani  O Meryem –gönül makamıydı ve oğlu HorusRA ise İsa makamındaydı.. bu tedrisat bazan aşikar ,bazen gizli olarak halen süregelmiş ve süre gidecektir.. İŞTE BU ANLAM AŞİKAR OLDUĞUNDA TANRI ÇOCUK EDİNDİ DEDİLER, gizli olduğunda ise o kişilere yarı tanrılık atfettiler.. bunda yaratılmışların hiçbir dahli, hükmü yoktur…olamaz da..dünya bir insan olma tekamül okuludur.. bu okula geldik.. başarsak da başarmasak da, bilsek te bilmesek te hiçbir mana değişmeden, her şey aynen devam eder.. çünkü İns’An kelimesi hem isyan eden ,hem de sürekli unutan demekmiş..yani Eli’miz ,Ad’ımız yüzünden bu devriyelere mahkumuz ..yapacak bir şey yok!!unutmakta en büyük nimetlerdendir.. bunu da bilmek lazımdır..

..zaten eski mısır ölüler kitabı sonunda şöyle denir.. tanrısal kişiler yoktur.. öğrendiğin hiçbir şey ve kutsallık asla yoktur..skarabe böceği = dönüşümde asla yoktur.. bunlar sadece seni sana anlatıp öğretebilmek için var sayılan derslerindi.. ve şimdi yolculuk bitti.tüm bunlara gerek kalmadı.. artık kendini öğrendin,hatırladın..

çok ağır riyazatlı tapınak  insiyasyonlarına seçilen çok nadir kişinin de nadiri, ancak başarılı olup, bu sırları ele geçirmiştir.. zamanla  din yozlaşıp, İdris Nebinin ilmide, sadece firavunların kendilerini tanrı ilan edip, halkı kul yapma olayına kendisini devretmiştir.. oysa kendini bilme tapınak okulları hep çalışmış ve kulaktan kulağa bilgiler ahaliye yayılmıştır.. ahali zaten büyü ve sihirde uzmanmış..ve başaramayıp yolda kalmış tüm kazazedeler, tapınak dışında öğrendiklerini  sihir ve büyü ile karıştırıp, kendi metodlarını geliştirerek yaymaya ,her yerden şaman olarak çıkmaya devam etmişlerdir..

O dönem insanlar  tarımı çok bilmediklerinden, savaşlar ve avcılık tek geçer akçe idi…ve hayat av hayvanları üzerine kuruluydu.. yerleşiklerin gelenekleri de tarım ve hayvancılığa bağlıydı.. bunları neden yazıyoruz?. Çünkü, Hermetizmin anası olan öğretilebilir zihini anlayabilmek için tüm bunlar lazım..yani bu sembolleri anlarsak ,o zaman İdris nebinin  kurduğu tasavvufi anlatım olan esma tanrısal varlıklarını da anlayabileceğiz gibi gibi....
Eğer bugün, arketip denilen bilincin ortak sembollerini anlayabilirsek; bilinçlerimizin tarih boyunca geçirdiği inanç deneyimleriniakaşik genom dna yazılımlarımızırüya kanalı ile bize ruhumuzun aktardığı bilgileri daha kolay anlayabiliriz diye umuyorum.. ve öyle..

çünkü bir şey bilmezseniz ruhunuz size rüya gösterip aktaramaz.. size gösterdiği her rüya, sizin geleneğinizden, okuduklarınızdan ,sizde var olan bilgiden gösterilen sembollerdir.. eğer sizde olmayan bir şeyse; bu zaten size ait değildir.. tanrısal vahye mazharlığınızdandır … bu edepte ilhamatı rabbani  diye adlandırılır..ama o gelen ilhamat da yine dünyanın bir yerinde en son keşfedilen bir sembolün açılması ile size anlatılır ki, bir az zaman sonra bunu öğrenirsiniz..olmayan bir şey yoktur.sadece tekamüllere göre tezahürler sıra ile gelişir..işte seyrü sülük rüyaları da dünyanın neresinde olursa olsun; kim olursa ve hangi dinden olursa olsun, geleneklerine ve öğrendiği bilgiye göre az değişik sembolle olsa, daima aynı kanaldan , aynı arketiplerle kişiye gösterilerek öğretilir..

Tüm bunca malumat neden? Tabii ki şamanların nasıl ortaya çıktığı anlaşılsın ve daha az hata ile bilelim diye..bugün pek çok kişi dünyadaki en eski dinin şamanlık olduğunu söyleyecek kadar geri zekalıdır maalesef..Adem atamız bir peygamberdi ve esma talimini bizzat yaratıcısından almış ilk dervişti..yanii mürşid ALLAH ,müridi ADEM’di ..eee bunun neresi şamanlık?!..komik!! işte bu bilgiler o devir insanlarında o derece bilinirdi ki, o varlıkların hepsini de görür, bizzat onlardan ders alabilirlerdi.. bozkırlar, çöller, ovalar, vadiler, yeryüzü çook  ıssızdı.. elektrik, internet, tv, basın yayın, iletişim vs yoktu.. ıssız bir yanlızlık, uzuun geceler ve karnını doyurabilmek için ölesiye tabiatla ve hayvanlarla mücadele vardı.. çook fazla acı ,çok az huzur ve mutluluk vardı.. çocuklar çok ölürdü..kocalar ve kadınlar çok ölürdü.. hayatta kalma mücadelesi her şeyden üstündü..insanların motifleri ve rüyalarında da o yüzden sadece  bu semboller vardı.. tüm dünyanın ortak arketipleri olan belli motifler, işte o ilk yaşam rüyalarından ruhumuzun verdiği ipuçlarındandır…bugünde  az değişse de,imgelerimiz aynen devam eder..tıpkı dünyanın en eski masallarının hep aynı olması gibi..


mısır kendini bilme tapınaklarından  ayrılanlar ve yolda kalmış çakma dervişler  ,gezip gördükleri her yerdeki bilgileri de toplayarak ilerlediler.. ailelerinin-kabilelerinin yanına öğrendikleri tüm teknik bilgilerle döndüler.... kam denilen şamanlar başta sadece bir avcı idi.. avlar hakkında OK ile fal bakarlardı.. zamanla geliştiler ve şifacılık yanında ölülere, ölüm ötesine yolculuklarında yardıma başladılar.. kişiler bu işi yaptıkça da, kendi üzerinde egemen olan diğer varlıkların eline geçtiler.. böylece onlarında kendine ait bir kamlık yolu, kamlık okulları oluşmaya başladı.. zira talebin olmadığı yerde hiçbir satış olmaz bilirsiniz.. kişilerin bir şeye inanmaya ihtiyaçları vardır ve ne eder eder insan, tam da kendine göre put edinip tapınacağı bir din veya başka bir şeyi bulabilir. .birisi “ben ateistim” dese de kimse inanmasın lütfen,onun bile haberi olmadan taptığı bir putu ve dini vardır merak etmeyiniz..


evet nerde kalmıştık..evet! kamlık nasıl ortaya çıktı az bir şey anladık sanırım..ve şamanların rüyalarından bahsettik..şimdi mesleklerinden bahsedelim..bir şaman ferdi dir..genelde ormanda yalnız yaşarlarmış..ilk şamanlar kadınmış ve ilk şaman kadını bir kartalın doğurduğuna inanılırmış.. Bolşevikler ve kominist Rusya’nın şamanları yok etme çalışmaları, vücûden güçsüz olan kadın şamanları genelde bitirmiş ve ayakta kalan erkeklerse  bu bayrağı devralmışlar.. bugün şamanlık serbest kalsa da, gerçek eski güçte şaman hemen hemen kalmadığı söyleniyormuş.. daha çok gösterili ritüeller kalmış.. ama bunun canlandırılacağı umuluyormuş.. hatta face de çok Şamanist  gurup var ki, bir tanesine hayret ettim.. aile şamanlığı istiyorlardı !.. devletlimiz, aile hekimlerine şamanlardan şifa dersi aldırsa, her iş tamam olacak gerçi ya ?!!
J.neyse.



bir kam asla başkasının sorumluluğunu bir kamil gibi almaz..hiç bir şaman mürşid değildir ve olamaz.. onların asıl mesleği şifacılıktır..falcılıktır…av hakkında konuşmak ve doğru zamanı  söylemektir..ölenlerin ruhlarını ,Tuğrul Ata Direğinden göğe uçurmaktır..ve yeni doğan bebeklerin ruhlarını da aşağı indirmektir..


kamil mürşidler de bunların hemen hepsini manen yapabilir ama bunlara ek olarak mesleklerinde ayrıca şunları da islam ile kazanmışlardır:  bir kamil kişi kapasitesine göre başka talebelerin biatını alır..o biatla birlikte onlara ait tüm yükü –vebalini de alır.. ama vazifesini  tam yapabilmesi için o kamile tam teslimiyetle iman ve sözünü birebir dinlemek lazımdır ki, bu nefse çok ağır gelir..o yüzden de tonla biatlı  derviş olsa da, içlerinden tek tük nadir kamil çıkar ki, bu hakikattir ve herkes bilir.. diğerlerinin zararından etraf korunsun ve  içerdekileri oyup yontup, dışarıya saldırmasınlar diye onlarda arada nasiplendirilirler tabii.. .
nasıl ki güçlü kamlar artık kalmamışsa ve varsa bile nadirettense ,bugün gerçek kamillerde aynı nadirattandır.. mumla arasanız kolay kolay bulamazsınız.. çünkü bizde onları hak edecek mana kalmadı.. bitti.. demek ki neymiş?! KAMlık gibi KAMİLlik te yok oluyormuş..o yüzden devlet ve Unesco’ nun  KAM ile KAMİLleri korumasını talep ediyoruz efendim J..

şimdi kamların teçhizatlarına bakıyoruz.. aslında bunların hemen hepsi eski mısırda en büyük kam-şem olan firavunlarda da vardır ki göreceğiz.. bizim kamil mürşidlerimizde ve budist dervişlerde  ve masonlarda da, az değişse de aynen  vardır..çünkü gidilen ruhsal yolculuk aynıdır.. fakat ,gidilmek için seçilen arketipsel sembollenmiş yollar farklı farklı  rüya yorumlarıdır vesselam..

KAM’LARIN DERVİŞ ÇEYİZİ
Bir kam evvela rüyasında tüy veya atalarının ona verdiği davul ile rüyadan dünyaya uyanırmış.. bunlar kamların ruhsal yolculuklarında kullanacağı sembolik ruhsal bineklerdir.. mesela davul bugünkü dervişlerinde kullandığı bendir çok sonradan ortaya çıkmıştır..ilk evvela sembol OK   ve YAY imiş..mesela UKR’AYN’A  oklu gözcülerin ülkesidir bence J..kayı boyu türklerinin işareti olan IYI aslında mavi köpeğin gözü SİRİUS yıldızından haber alma-vahiy ilmini anlamındadır.. bu  IYI sembol şuana dek ilk defa Bulgaristan ‘da bulunmuş ve tüm  Karadeniz  etrafı IYI-KAYILARIN  yatağıdır..

OK,
şamanın ruh ata direği olduğu gibi ,fal okları olarakda kullanılırmış..hatırlayalım lütfen..Peygamberimizin babası Abdullah kurban olmaktan nasıl kurtulmuştu?.. fal oklarının seçimiyle 100 deveye karşılık değil mi? demek ki bizim türk kamlarının adetleri taaa Mekke Medine’ye dek gitmiştir....OK ve YAY göksel ilahi vahiyle haber almayı temsil eder ki, tüüm kadim sembollerin en başı her yerde  sadece budur..ilk evvela daire ve güneş imgesi ve güneşten çıkan ilim okları ve ilahi eller..aynı şeydir yani.

Kimi Kamların  AT BAŞLI ASAları olurmuş..hani bizim çocukluğumuzda erkek çocukların tahta atı vardır ya ,işte o aslında şamanların ata direğiTUĞRUL MURAD KUŞU imiş.. ..bu çeyiz arketip semboller, kamların derecelerine ve çıktıkları yörenin geleneğine göre sık sık değişiyormuş.. mesela BIÇAK önemli sembol.eski mısırda da bıçak ve harfler arasında da yer alıyor.bıçak, kötü yılanı keserek öldürüyormanevi rüya ilminde bıçak, kılıç mutmainne  makamıdır.. kamlarsa bıçakla hastalıkları keser,kötü ruhları kovup,öldürürlermiş....bu bazen KAMÇIya da dönüşmüş..


davul icad edildince de en büyük ve en güçlü sembol çeyiz DAVUL ve Tokmağı  olmuş..tüm kabile birlikte şaman davulunu yaparmış.. davulun dışı üçe ayrılırmış. en altta yeraltı ruhlar alemi, orta eksen dünya ve göksel katlar.. davulun en latı kısmına o yörenin erk hayvanları çizilir, göksel olana da genelde geyik,kartal ve kaz resimleri yapılırmış.. davulun arkası mahrem saha olduğundan gizli imiş. kamlar davulun içine aile ferdlerini çizer korumaya alırlarmış.. atalarının ruhlarının yaşadığına inanılan iki uzun saçlı örgü asılırmış.. ziller ve pek çok detayla süslerlermiş.. davulun tam orta ekseni üzerinde ki insan figürü, ata direğinde yolculuk eden kamın kendisi olurmuş.. şamanın gücüne göre birkaç davulu olur, kimse ona dokunamazmış.. bir şaman asla toprağa gömülmezmiş.. şaman ölünce evvela davulları ortadan yarılır, içindeki hastalıklar, kötü ruhlar serbest bırakılır ve şamanla birlikte ,herkesten çok uzak ormanda tahta direkler üzerinde  tüm eşyası ile bırakılırmış....

Kamlar bir ritüel için hazırlandığında bu daha çok geceleri yapılırmış..şaman genelde kendisini kaybederek yere yığılır ve epilepsililer gibi kasılırmış.yardımcıları onu toparladıktan sonra da, kendisini merakla bekleyenlere yaşadığı ve atalarının ruhlarından aldığı-gördüğü bilgileri aktarırlarmış…

Sevdiğim ben şamanları bayağı inceledim.. onlarda bizde ocaklı denilen kültü gördüm. zaten  Anadolu bu bakımdan şaman kaynıyor .. dünyanın her yerinde şifacıdan bol ne var ki?.. bugünküler davul çalmıyor, daha başka şeyler yapıyor o kadar..Zaten tam da şimdi oraya geldik.. AYNA  icad edilince davulun pabucu dama atılmış genelde..çünkü ayn’a kamlar için muazzam bir sembole dönüşmüş.. kıyafetlerinin arka kısmına aynalar asmaya başlamışlar. .çünkü kötü ruhların aynada kendilerini gördüklerinde bundan korkup yaklaşamadığına inanırlarmış.. zira ruhun aynası gözmüş ve işte bu aynalarda tecelli edende ruhmuş..
*burada bizim meşhur AYNALI BABA ve RÂCİ mizi anmadan geçmeyelim lütfen..ve Sevdiğim bende El İbriz de, o Pir ‘in iki kaşı arasına ayna koyarak bazı yazı ve sembollere baktığını okumuştum.. Sence bu ne demek pekii?!!

ÖNLÜK-KEMER..Kamların bazılarında beyaz üstünde ejderha –bulut resmi olan önlükler takılıdır.. bazılarında ise daha farklı semboller vardır.. bu önlük peştamal-hizmet peştemalleri olan  şedlerden;  firavun da dahil, masonlar ve islam tariklerinde Yesevilik-ahi-melamilikle ülkemize giren Horasan ekolü tüüm tarikatlarda, aynı çeyiz bildiğimiz gibi vardır.. çünkü ortaya çıkan şudur ki, eski mısırdan bugünkü Horasan tarikler ekolüne ve mason localarına dek ilk meslek âhilik ve Melamiliktir vesselam..

bizim ülkemize bu ilk defa Horasanlı Kalenderi dervişlerce getirilmiş ve halka islamı ancak bu şekilde kabul ettirip sevdirtebilmişlerdir.. yoksa türkler  aynen bugün yaşadığımız ve bildiğimiz gibi kolay kolay islamı ne sevmiş ,nede islamı hemen kabul etmişlerdir.. onlar daima gizlice, tüüm geleneklerinde şamanizmi sonuna dek yaşamaya devam emişlerdir.. zaten Peygamber Efendimizde veda hutbesinde “kadınlarınızı  yaşadığınız yerin  gelenek ve göreneklerine göre yedirip ,içirip, giydirindediğinden  dolayı bu yapılanlar gayet doğaldır..
zira asıl olan farz hükümlerdir..
nafileler kişilere bağlı birer zevktir.. nasıl ki tarikata girmek farz-bir yükümlülük-bir mecburiyet  değil de,bir idrakler tekamülü olan bilmek zevkidir. buda öyle.. maksat Kelime-i Tevhidin ilk cümlesini yani TEK TANRI VAR, O’DA ALLAH demekten ibarettir.. tabii bu dersin ilk girişi o başka.. önce sevdirmek lazım.. yavaş yavaş
J



ELBİSE –HIRKA.. Kamların elbiseleri çok ağırdır.. genelde ölüp dirildiğini anlatan demirden kemik iskeleti ile süslüdür.. ziller, aynalar,püsküllerin her birinin bir anlamı vardır..ben burada demirden yapılan kemiklerde büyük sır olduğuna inanıyorum.. türklerin atası KAY’IN DEMİRCİ olduğu kayıtlıdır..ve demircilik mesleğinden olmayan,hatta 7 atası demirci olmayan birisi hakikatte asla şaman-kamda olamazmış eskiden.. demirde mıknatıs ve mağma eriyiği olması ve kanla özdeşliğinde anlayamadığım bir  atom sırrı var Sevdiğim,o nedir?!!

TAÇ..bu taçlar çok çeşitlidir..genelde geyik boynuzu ve kuş tüyleri veya hayvan postları kullanırlar..geyik altay şamanlarının hem av –besin hayvanı, hem de göksel erk hayvanlarıdır.. onun  boynuz dalları göklerin katlarını temsil ederdi=ETİ GÜNEŞ KURSUNUN İÇİNDEN ÇIKAN 3  BOYNUZLU GEYİK..
mesela Hacı Bektaşi Veli resimlerinde, halen o devirde güçlü olan kam erk hayvanı sembolü geyik(NEFS) ve aslan(RUH) daima baş roldedir.. ve tarikat kapılarının çoğunda geyik boynuzu asılıdır.. benim için en güzeli Kastamonu’daki Benli Sultanın mekanındaki geyik boynuzlarıdır.. işte bu geyik boynuzu adeti halen kaybolmayıp, SURET sembolü değiştirip, derviş tacı şeriflerinde adı DALLI ARAKİYE olarak varlığını sürdürür..tabi sembol şekil değiştirince ve daha soyut hale gelince, dallarda islami kisveli manalarda,  Dalzâdeler  olarak hidayete ermiştir  çok şükür..

AYAKKABI.. Ayak ,toprağa yere-yeraltı ölüler diyarına  basan makam olduğundan dolayı  güçle ilişikmiş ve kamın gücüne göre, bir hayvanın pençeli kürkü ki, genelde ayı postundan  olurmuş.. o yüzden de ,korunmak için en vahşi hayvan resimleri ayaklara uygulanırmış.. Mesela feng şui de ,Keldani- Budizmine göre, evin her yönüne uygun  koruyucu  bir erk hayvanı figürü konması da bu sebeptendir...

ERK HAYVANLARI..bir kamın kam olma rüyasında, ona  ait yardımcı ruhlarla beraber ayrıca yardımcı yeraltı, orta dünya ve üst gök katlarına inip çıkabilmesi içinde o alemlere ait hayvan ruhları hediye edilirmiş (yılan,kaplan,ayı,geyik,kurbağa,kaz,geyik,kartal) .. genelde mısır ve Budist Uygurlarıyla aynı ekolden gelen Horasan erenleri ŞEMlerde de kaplan ,pars postu olur..  bu sembolde daha sonra hz Ali’ye mal edilerek aslan postuna dönüştürülmüştür..  ASLINDA hz ALİ’de ,aynı İsa nebi gibi gizlice  İDRİS NEBİ HALİNE GETİRİLİR.. 

ve o erk hayvanı hakikatte  nefsin sembolü kedigillerdir  (mısırda  ASLAN SEKMET ve KEDİ BASTED dişidir.. Sümer’de İŞTAR ayağını hep bir aslanın üstüne koyar) …mesela, piramitin önündeki aslan sfens de ,ruh’u bekleyen nefs in remzidir J….ama biz bugünkü tasavvuf dervişleri?!!  genelde rüyalarımızda o mana makamına geldiğimizde genetiğimizde kodlanmış erk hayvanımız olan - öğretilmiş aslan sembolünü  halen görmekteyizJ…Haydarız Haydar..breh breh!! AYNAYA BAKTIM, ASLANIMI GÖRDÜM J!

Moğol türk şamanlığında ise mavi KURT erk hayvanı daha kutsalken ,Çin’de en yüksek erk hayvanı mavi ejderhadır.. Kuzey Sibirya da ise bu hayvan ayıdır..

Peygamberimizin de miraç da, belli bir yere kadar burak adındaki bir erk hayvanı ile gittiği kayıtlıdır.. ve orada kapıda yüzüğünü verdiği birde aslan vardır..tabii ki bu semboller gerçekten aynen böyle midir yoksa, Türklerin şaman-budist uygur-mısır karışımı Horasan TEVHİDİNDEN doğan tasavvuf ders metodlarından mıdır ,asla tam bilemeyiz sansak ta, tefekkür eder ve dervişlerin rüya kayıtlarına bakarsak  hakiki yolculuğu çözebiliriz.. YANİ HEPSİ HALEN GEÇERLİ  VE DOĞRUDUR ..

Dünyanın her yerinde aynı olan şey asla yalan ve yanlış olmaz ..bir defa binlerce sene kalıcı olamaz.. Allah her yarattığının ALLAHIDIR.. kimseyi kayırmaz.özel ilmü ledünla yetiştirdiklerinin yanında, ayrı ayrı her umuma da aynı dersi öğretmeye kadirdir ve tek mürşid vardır ,oda Allah’tır ki, tüm kadim seyrü sülük manalarda bunu ispattan başka hiçbir işe yaramıyor zaten değil mi?..

o halde herkes kendi potansiyeline göre rahmani veya şeytani bir ruhsal yolculuk yapar ve yapmaktadır.. seçimler kişilere kalmıştır..seçimlerimiz kaderimiz oluyorsa eğer, o halde hata yapmaktan korkup çekinmeden  öğrenmek adına bazen hatalar yapmayı göze alabilmeliyiz.. başkalarının ilimlerinde seyahat etmek kadar hatalı bir seçim yoktur.. o yüzden islam bize ilk emir olarak “KENDİ KİTABINI OKU!!” der...

Kendi kitabını okumaksa kendine KAM olmakla başlar..kendine KAM olan yolculuğunun sonunda İL-TANRISAL KİMLİK MANASINI alarak KAMİL olur ..ve asla bir şamanın sırtında taşıdığı tonla arketip –sembolü taşıyıp kendisine eşek hamallığı etmez.. onca davul sesi ve çılgın çığlıklar, cinsel esrimeler ile dans ederek, sonunda kasılarak yere yığılmaz.. kamil her dem uyanık ve ayıktır..

kamların ata ruhlarını davet için yaktığı tütsüler bugünde aynen ayinden evvel tekkelerde yakılır..kamillerde ayinlerinde bendir ,zil ve diğer bugünün  erk hayvanı=Tuğrul Ata Direği Göksel MERDİVEN  manasında olan müzik aletlerini kullanırlar...zira müzik ruhun gıdasıdır.. o müzikler, danslar ,ilahiler bir vakitler  Ebu Simbel  Tapınağı=Sümbül Baba Tekkesinde binlerce yıl evvel nasıl yapılıyorsa , bugünde çok az değişiklikle  bizim tekkelerimizde aynen yapılmaya devam ediyor.. çünkü ruh bu seslerle çok hızlı  şekilde tesir alıp ,odaklanıp, transa girebiliyor..

Evet Sevdiğim, şimdi ne anladık bakalım mı? henüz bu konuyu bitirmediğimi anladım.. belki bir daha devam edebiliriz ..ama şunu söyleyeyim ki, bilmek korkuyu alır ve o manaları gözünde değersiz kılar ya hanii.artık şamanlığı zerre kadar ilginç ve özel bulmuyorum ..iyi ki kaç aydır bu konuyu didik didik okuyup, araştırmışım.. şamanların gerçek bir mürşidin karşısında hiçbir manevi değeri olamayacağını şimdi kendim anladım ve pes edip, yine Seni dinlemeye devam ettim SevdiğimJ ..ne kadar söz dinleyen uslu bir çocuk olduğumu hep ispat ediyor ve nereye gidersem gideyim yine Sana dönüyorum değil mi?!.. bana böyle olağanüstü bir deneyim yaşattığın ve dünyada ilk defa gerçekleşen bu çılgın yazıya izin verdiğin için Seni tüüm kalbimle kalbinden öpüyorum J


HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ

ZI
 Harf değeri 900 .. (İhata-i Muhammediye) bunu da yine TI harfinin ezvacı eşi olarak algılayabilirim tabii.. bedeninin  sağ ve sol sütun kademi ayaklı bacakları..makam .kadem..iki bacağı ve iki ayağı üzerinde durmak.. TI sol bacak ve sol ayaksa ,ZI  harfi sağ bacak ve sağ ayak makamıdır.. çünkü ZI harfi  olan sağ ayak makamı daima ZAHİR olup, sol ayak makamı olan TI harfi –BATIN ‘ı mühürler.. o halde batın ile zahir birlikte çalışır.. mesela  erenler demişler ki kadın ve erkek evlendiğinde her biri tek tek ayakları üzerinde durmaz.birlikte tek vücûd olup birbirleriyle kayim makam olurlar.. o yüzden de karıkocalık başkadır, kadın  ve erkeklik ayrı ayrı şeylerdir. .izdivaç çok özel ve önemli bir manadır..

tevhidi en mükemmel anlatan şey RAHMAN sembolü BABA ile RAHİYM sembolü ANNE nin bir araya gelmesi ve BE sırrı olan NOKTA yı birlikte vücuda getirmesidir.. besmelenin sırı 19 ,aslında AL SAHİBİ olmak demek olan AİLE dir.. herkesin hırkasının içinde zahiren maddi himaye ettiği ailesi vardır ki, illa bunlar bilinen aile demek de değildir.. kişinin kalbinin ruhen bir olduğu ancak  onun hakiki ailesidir..



mesela islamda silsile Tûruku  Âli çok önemlidir..ve YOL AİLESİ olmak  BEL AİLESİ olmaktan çok daha sahicidir..
mistik manada ayak ve balık ve ruh aynı manadadır ve makam da demektir..TI  (değeri 9) ve ZI  (değeri 900) harfleri bize izdivaç eden dişi ve erkek iki harf ailesini de verir..9+9=18 dir..1+8=9  yani tevhid olan vuslattır.. 

insan iki ayağı üzerinde durur.. sol yani nefsine ,sağ yanı ise ruhunun manasına aittir ve sağ zahir-zuhur-celaldir.. batınını-cemalini ayağıyla mühürleyerek örter, korur. o yüzden de her erkek rahman misali olup,kadınını mahremini sakınıp korur..ki, bu zıtlık iki tarafın kendi kanunları içinde yer değiştirir..örnek; zahir batın=batın zahir..

HURŞİD’İMDEN MÜRŞİD’İME BİR TÛTİNİN GÜNCESİ
en nihayet üç aydır okuduğum Avrasya da şamanlar kitabımı bitirdim..çok rahatladım.. şimdi anladıklarımı yazabilirimJ.. ve aylardır okumam için bekleyen kitabı her şeye maydanoz kızımdan istedim.. Sevdiğim o bildiğin gibi resim okuyor..fotografik zekaya sahip olduğundan gördüğünü kopyalıyabiliyor, yani benim görsellikte daha ileri versiyonum.. geçen yaz seyrettiğim acaip filmlerden çok etkilendiğimden dolayı, neden bizim sufiler de bir matrix, bir lucy çekemiyor diye onu bu konuya yönlendirmek istedim.. ve Haybabamla Orhun Babanın dostu olan dr.Yumuşan beyi aradım.. o ülkemizde ilk plastik slikon kukla maskları hoby olarak yapanlardan.. derdimi anlattım. çok sevindi.. onun da bu konuda uzun yıllardır hayali olan birkaç kitabı filimleştirmek projesi varmış-böyle şeyleri konuşacak anlayan kimsesi olmadığını da söyledi.. ve maydanoz kızımı asistanı yaparak, o film çalışmasının ön toplantısına çağırdı. .kızım döndüğünde elinde Yumuşan beyin ona okuması için verdiği filmi çekilecek olan Şeyh Galip’in HÜSN Ü AŞK kitabı vardı…tabii o kitabı ,o yaşta, o ilimlerden nefret eden ve zerre anlamayan biri nasıl okuyacak ve olaya nasıl yardım edecek hiç düşünülmemişti sanırım J..


14 ocak Çarşamba..ve hayatımda ilk defa gördüğüm ,çok meşhur olduğu söylenen Şeyh Galip’in Hüsn ü AŞK kitabına başladım.ama bu farsça..çok sıkıcı..ben hiç anlayamıyorum.. zaten ağır ağdalı Osmanlıcayı da hiç sevmediğimden öyle şiirleri de okuyamıyorum.. hıım.. altta açıklamaları var.. arada üstteki orijinal metne bakıp, sonra açıklamaları okuyorum.. çok uykum var ve gözlerim yanarak, akarak  acıyor.. çok zor görebiliyorum.. hıım.aaa!! olamaz,bu ne diyor?!! wawww!! Yerin göksel boğası yukarı çıktı diyor ve henüz yeni astroloji klosörüme koyduğum tüüm eski astrolojik mitolojiyi tek tek miraç bahsinde sayıyor.. hayretten ve sevinçten ölebilirim.. keşke farsça anlasaydım.. keşke Türkçe yazsaydı!!

aslında ona çok kırgınım biliyorsun Sevdiğim..o mason iki paşayı Galata mevlevihanesine, oradan da saraya sokmasaydı bence Turuku Âli hem tarikatleri ,hem de devleti halkımızı böyle cezalandırmayacaktı belki de..bilemiyorum..ama yeni öğrendiğim manalarla Sana, bunun en doğru yol olduğunu ve Osmanlı avamının ve tariklerin ne iğrenç hale geldiğini yeni okuduğum hamamnamelerden aktarabilirim..inanılmazdılar ve tüm pislik yuvasına dönmüş her yerin kapatılması ve temizliğinin yüzlerce yıl sürmesini de normal buldum..

16 ocak Cuma..Yumuşan Beye telefon açıyorum..ona farsça anlayamadığımı, alttaki açıklamalardan kitabı okumaya başladığımı anlatıyorum.. birde benden  korkmasın diye, benim okuduğum ve izlediğim her şeyi çok farklı anlayabildiğimi ekliyorum.. sonrada kitabın giriş kısmındaki miraçnameyi astrolojik olarak algıladığımı ve elimdeki resimlerle de anlatılabileceğini söylüyorum.. eğer daha önce böyle anlayan varsa boşuna uğraşmayım, onu söylerse, ona bakıp daha kolay öğreneyim diyorum. .o çok heyecanlanıyor ve şöyle diyor Sevdiğim: “hayır ,tek bir tane dahi sizin anladığınız  gibi astroloji ve mitoloji ile anlayan yok inanın!..ve ben Hüsnü aşk hakkında yazılmış hemen tüm kitapları okudum, bu ilk ..o resimleri mailime atarsanız bunları filmcilere göstermek istiyorum” diyor..ve az sonra ona resimleri ve Gılgamış destanına yazdığım tasavvuf masalını yolluyorum.. çünkü orada da Sakiye Südurinin, Gök’ün mavi boğasının aşağıya indirilmesi  ve Gılgamış tarafından öldürülmesi var J..

Sevdiğim ben neden rahat durmuyorum?..neden burnumu şimdiye dek kimsenin ilgisini çekmeyen manaların içine, dibine dek sokuyorum?!!gözlerimin ve sağ kolumun, bileğimin hali berbat.. Sence Hüsnü aşkı yüzeysel mi okumalıyım, yoksa O’nunla barış mı yapmalıyım?.. ruhen Mevleviliği kök salmış birisi olarak tabii ki ona çekilirim.. ama ben aynı zamanda farklı meşreblerinde camisiyim..SEN..sen ..SEN..sen .SEN..


18.01.2015