23 Kasım 2016 Çarşamba

ruhum mürşidim öğretenler günün kutlu olsun

ruhum mürşidim öğretenler günün kutlu olsun

NİYET ETTİM CEMALİ YARİM OLAN GÜZEL BAHTIM-TACI NUR OLAN -ÖZÜ GÜNEŞ RUHUMUN MÜRŞİDİM OLMASINA :) bana hiçbir şeye benzemeyen tarifi imkansız huzurlu güzel yüzünü gösteren ve gözlerimden beni aşka esir eden..gidip kendine aşık olacağı bir kamil mürşid bulup, o mürşidin gözlerinden bana aşkla bakan ve beni deliye döndürüp kul eden....bana herşeyi öğreten, beni sayısız defa sayısız biçim ve bedenimde öldüren,her öldürdükten sonra tekrar yeni idraklerde dirilten,sevmeyi öğreten...aşkın en delisini ve en şiddetlisini büyük bir itina ile YAŞATIP, BENİ ACIDAN 1001 DEFA ÖLDÜREN-KISKANÇLIKTAN MİLYONLARCA KURDA KEMİRTEN ve yine büyük aşık mürşid-i aşkın kontrolünde beni sabırtaşına döndüren....ruhum aşkımdan sema ederken değirmen taşından çekilen un olup- ekmek yapılan...ip olup zaman çıkrığında kendisine örümceğin ağ evini kurup halkın üzerine ağı attılan.... yüce rehberim,mürşidim,öğretenim ruhum....öğretenler günün kutlu olsun .seni seviyorum.." Kul Allahü teâlânın sevgisini tattığı zaman, Allah o kulunun kusurlarını kendisine gösterir. Böylece o, başkalarının kusurlarını göremez olur." / Hz.Rabia´tül Adeviyye

bütün gece uyumadım.sabaha dek Senli düşünce kadehlerini içtim..
sarhoşluğum isyanıma karışmıştı,yediğim hannas beni yenmişti..
zilzurna kıskançtım..Seni herkesten, Seni Senden,Seni kendimden kıskanıyorum..
kendimden nefret ediyorum….
her gelişim gibi,”ama!!? bu son defaydı..”aşkımı geri vermeye gelecektim..
dervişliğimden istifa ediyordum..tüm sokak dünyalığımı giydim..bakınca bile belli olsun istedim kararım.bakınca anla yani..

en son gelişimde “artık Sizi görmeden durabiliyorum..
bir daha Sizi görmeye gelmeyeceğim” demiştim..”tamam,çok güzel, nasıl istersen..sen bilirsin” dedin hani..ve bana kendini göstermedin..ne cehennemdi ama..ne sancılı bir zamandı..
ertesi gün aramıştım..”yalan söyledim..bir daha yapmayın lütfen..yalan.. ben Sizi görmezsem yaşayamam” demiştim..ne güzel gülmüştün..”geçecek bunlar demiştin..alışacaksın..”
başlarda,değişemediğimden bahsetmiştim tüm utancımla…”böyle kal..olduğun gibi.. değişme...rahat ol..ben memnunum,  istediğin gibi davranabilirsin..” demiştin..oysa beni bu halimle kimse kabul etmezdi bilirim..ve söz almıştın ; bende Seni değiştirmeye çalışmayacaktım.eğer Seni değiştirirsem ,o zaman Seni böyle sevemeyeceğimi söyledin.demek ki,Seni bu kadar sevmemi Sende sevdin :)..ve Sen ,beni her halimle öylece  kabul ettin..

Sen benden hiçbir şey istemedin ve bende Senden hiçbir şey istemedim..çünkü kimseyi sevemeyen ben; sevmeyi öğrenmeye Sana gelmiştim..karşılık beklemeden sevmek tek kuraldı..başta çok zordu ama istememeye alışıyorum…çünkü Sen istememe bırakmadan tüm müşküllerimi çözüyorsun..görme isteğim ise henüz sonuçsuzdu ..ben Seni görmeye doyamıyordum..
………………………………………………….
şimdi Senin dizlerinin üzerinde benim masallarım var ..beyaz kağıtların arasında beyaz bir şey var..”ne bu?” diyorsun ..anlatıyorum..gülüyorsun.çocukça tabii..anlatamadığımın anlamı aslında.. öylesine belli ki..anla yani..ruhum gibi..bembeyaz bir tül gibi seni sarsın.. benden başka rüya görme diyorum aslında.. anla yani…

ve ben hayallerimi okuyorum Sana…Sen bazen kısa cümleler kuruyorsun..
“telek nedir? “diyorsun..”kuştüyü “diyorum..”ama hangi kuştüyü?” diyorsun.. “bilmiyorum “diyorum…ve gözlerini gözlerime saplıyorsun..asla ayırmana izin vermiyorum..dünyalığımdan utanıyorum şimdi…görme istiyorum..bana gerçek süs nedir anlatıyorsun..beni süslediğin için teşekkür ederim..çook teşekkür ederim.

çook güzelsin..bugün Sen Ruh gibisin bembeyaz..bense gerçek bir nefsim, ara renk…yazılarıma güzel şeyler söylüyorsun ben tersini söylüyorum..bana güzel şeyler söylemek istiyorsun..daha başlarken tersini söylüyorum..“çok inatsın” diyorsun, değilim diyorum..”hiç söz dinlemiyorsun” diyorsun “dinliyorum “diyorum..defalarca.. sonra Sen kızıyorsun. ben Seni çıldırtıyorum..bağırıyorsun..”bağırmayın” diyorum..”bağırtıyorsun, ne söylesem tersini söylüyorsun” diyorsun…

istediğin kadar bağır artık Senden korkmuyorum..çünkü Seni Senden korkamayacak kadar çoooook seviyorum..tek korkum beni sevmekten vazgeçmen, biliyorsun...bana kendini göstermediğin için,beni beklettiğin için,bana sesini duyurmadığın için,beni kıskançlıktan çılgına çevirdiğin için yapıyorum onları..…

neden kendime zulmettiğimi anlatıyorsun.. “Senin benliğin çok yüksek “diyorsun..“kendine böyle şeyler söylemek egonun hoşuna gidiyor onun için söylüyorsun".. "ne yapacağım peki?" diyorum..”unutacaksın..olumsuz olan tüm düşüncelerini unutacaksın. ancak o zaman onları yok edebilirsin, hatırlamazsın” diyorsun..boyun eğiyorum..
biliyorum ki kendim hakkında kötü konuşmam aslında Seni Sana kötülemem demek..Seni suçlamak, Seni yetersiz görmek demek..ama çoook canım yanıyor, kıskançlıktan mahvolup dağılıyorum…..canımın yandığını bir daha söyleyemem çünkü Sen beni mutlu etmek için varsın..aynı herkesi olduğu gibi(bu cümlenin içindeki derin kıskançlığı anlıyorsun değil mi?)


biliyorum ki benim fıtratımda kıskançlık yok..çok ağır bir imtihan bu..
her şeyi kolayca yağmalarım- veririm biliyorsun..hiçbir sorumluluğa gelemem..hemen kaçarım..ben insanlardan deli gibi korkarım…yeter ki bana yaklaşmasınlar, her şeyi alsınlar..bir Sen kalmıştın elimde.. benim olmadığını biliyorum aslında… sadece Seni sevebilirim. tek kişilik kalbim var benim..ama Senin engin bir derya olan gönlün var..
bilirim ki o deryada tek damla diğerine karışmaz ve haberi bile olmaz diğerinden ..
anlamsızdır kıskançlığım..oysa yaşamak ne zor..bilmekse ne kolay değil mi?
kıskançlığı reddettiğim için Seni de reddetmek istedim..al her şey Senin olsun.. ben zaten Seninim biliyorsun..ben uzaktan, en uzaktan seveyim diledim..yakından dayanamam diğer damlalara…
o yüzden binlerce yıl uzağa kaçmak istedim hep, o yüzen hep Senden kaçtım
ama dönüp dolaşıp geldiğim tek yer, ait olduğum tek Makamdın..

ne kadar küsüp barışsam da Sen, bana aldırmadan sanatını icra ediyorsun..
biliyorsun ki asla Senden vazgeçemem çünkü biz gönülden bağlıyız…gönülden bağlı….
“evet “diyorum “çok inadım ..hiç söz dinlemiyorum..çok yüksek benliğim var..bilerek yapıyorum..bugün buraya Sizi ve sigarayı bıraktığımı söylemeye geldim..ben yapamıyorum…”

bir şey demiyorsun.. bakıyorum..çok güzelsin..dayanılmazsın.tüm teslimiyetimle gülüyorum..”ama vazgeçtim“diyorum “vazgeçtim”..ben Sensiz yaşayamam biliyorum..aslında her gelişimde Senden bir dua istemekti dileğim..ama nedense bir şey, hep unutturuyor bu isteğimi..yazıyorum, amin de olur mu?
ne olur benden evvel gitme..dayanamam..beraber dua edersek belki..ben önce giderim..ve seni orada karşılayan olurum..lütfen benden evvel gitme..artık gücüm kalmadı….
Sana soru soruyorum.öylece duruyorsun cevap vermiyorsun..bir daha soruyorum cevap vermiyorsun..biliyor musun? ben yalana bile yalan olduğunu bilsem de inanırım..çünkü inanmak çok kolay geliyor bana..inanmayı seviyorum..ne olur yalanda olsa söyle, lütfen..
bir daha soruyorum ..cevaplıyorsun..ben gülüyorum…Sen gülüyorsun belki tüm kainat-ı cihan- alemler gülüyor..

ne hissediyorum biliyor musun; bütün giden dostlarımız neşeyle bizi seyrediyorlar..benim sevincime el çırpıyorlar..
“artık gitmelisin” diyorsun..daha kaç dakika oldu ki?”gitmicemmm “diyorum..gülüyoruz..Sen ayağa kalkıyorsun, ben ayağa kalkıyorum..ne güzel bir andı ..gözlerin ne güzeldi..dalgınlığım ve Senin halin ne güzeldi..”yine geleyim mi?” diyorum..”gel” diyorsun ..”ne zaman geleyim?” diyorum..”ne zaman istersen o zaman gel…”
yine aynı his geliyor..giden tüm dostlar mutlulukla bizi izliyor gibi……
tüm sevincimle uçarak uzanıyorum ve gözlerimi kapatıyorum..Senin yüzünü, gözlerini düşünmek istiyorum..
ağlıyorummm..yoksun yine yoksun..göğsünü yumruklamak istiyorum ve tepine tepine ağlamak..neredesin?..yoksunnnn..seni neden hiç kaydedemiyorum?…
söyle ölüler aşık olamaz mı söyle?söyle o karanlık kudret suretlenemez mi söyle?nerdesinn?
*****

dokunamazsın...

asla!!
dur!! 
!! yasak!! 
uzakta dur ve seyr et..
yaklaşmak yasak. .dokunmak yasak!!
sevmek serbest  ..
severken severken hayaller kurarsın..
uzaklar yakınlaşır..karanlık renklenir..
çok ağlarsın çooook...
neden hiç bir şey göremediğine üzülürsün..
boşluk..
simsiyah ..
hiç bir şey yok..
dokunacak,konuşacak,bakacak,duyacak hiç bir şey yok..
yokluğun içinde yok olurken aklını yitirirsin..
nerdesin ve neden kimse yok!!!
heyy!! sesimi duyan var mı?!
ses ver diye kapısına gider yumruklamak istersin..
kapı sana açılmaz..
kanatlların kapıda darmadağınık, yıkılırsın..
başarman lazım..
başartması lazım anlarsın.
.kapıyı neden açmaması lazım bilirsin ..
amma..
ama.
neden ,neden diye çığlıklar atarsın..
ses ver .
ses ver.
ve dön ne olur bir defa suret ver.
içinde hiç bir şey olmayan sen ,hey sen ,sen kimsin ?
benim misin,senin miyim,biriz ama neden ayrıyız?
ne çok yıllar geçti hala gelmedin
ne çok harfleri yoluna dizdim okumadın
ne çok kelimem birikti
yazmadım

nur cihan
29 .11.2014


GEÇMİŞ-İ CİHAN OLUR Kİ ,HAYALİ CİHAN A DEĞER HATIRALARDAN BİR ALINTIDIR

6 Kasım 2016 Pazar

MİSAL ALEMİ; RÜYA-HAYAL ALEMLERİ ve KÜRELER MASALI


MİSAL ALEMİ; RÜYA-HAYAL ALEMLERİ ve KÜRELER MASALI

Evvel Zamanım daima :” AYNI RÜYAYI GÖRECEĞİNİZ DOSTLARINIZ OLSUN EVLADIM” derdi..o zaman bunun anlamını asla anlayamaz, bu eşini duymadığım duayı çözemezdim. 10 sene olacak sürekli masal yazıyorum ve şimdi siz masalın diğer çocukları ile aynı rüyayı kurgulayıp  gördüğümü biliyorum ..

 bu masal KÜREVİ TARIKATINDAN OLAN  hepimiz için J..aynı zamanda masalımı okuduklarını bildiğim ins-i cin ve diğer bilinmeyen her varlık için arz ediyorum..siz diğer varlıklar bu masalı o kadar sevip-ilgi duymasaydınız, bu manaların asla bize açılıp kaydettirilmeyeceğini de biliyorum.. ALLAHIMIZIN SELAMI HEPİMİZİN ÜZERİNE OLSUN .HUU

Nebimiz Efendimiz SÖZ SİHİRDİR derken ,ne doğru demiş..ilk söz olan KÛN =OL emrini alan, âmâ karanlığındaki soyut su dalgalandı ..olmayan bu sözün haşyetiyle O söz, NUR-IŞIK olarak SUYA YANSIDI..  ve soyut NUN= YUN’US BALIK’IN AKLI SU’YA =KU’ ya ERDİ ..
NUN= 50=O. =daire içindeki nokta halvet denizinde bir sarkaç teorisini yani SALAT’ı yarattı..ve ilk KÜN sözü, CD balıklar deryasının okuyucu mili- gawsul kutbu oldu…kendini bilip okudu...buna FEYEKÛN =OLDUM DA GELDİM J denildi..

İKRAR verip İKRÂ =kendi kitabını alıp okuyanlara ,söz dinleyip  selamete erenlere selam olsun ..

aşura = on = IO
ON kelimesi ,henüz harfler icad edilmeden evvel, bir  büyük daire içinde 10 küçük daire ile ifade edilirmiş ki, günümüz tarihçileri bu hiyeroglifi ON ,yani KOZMOS-içinde yaşadığımız alem olarak kabul etmiş.. aynı sembol ON OK da okunmuş ve OK kelimesine TÜRK denmiş.. ben gibi herkes turk’ tür diyen tarihçilerimizse J, ON’A ,ÖNTÜRK diyorlarmış..halbuki  ON öntürkler değildir.. ON ,TURUKU ALİYE AKIL KÜRESİDİR J…OBJEKTİF ZAMAN –HİKMETLER   yani GÖNÜL iklimi ülkesi….

mesela ben, ANA-DOLU nun bir daire içinde hikmet dolu kutsal kase anlamında olduğuna ve ONTURK =Turuku ALİYE ülkesi olduğuna da inanıyorum. .şuanda da ülkemin  de batından zahire doğru uzanan elleriyle ,bu idare heyetince yönetildiğine üstelik iman ediyorum
J..


eğer bir rüya görücü ve HAYALSEVİCİyseniz, hikmet ehli olmanız lazım ki,az çok rüyadan anlayabilesiniz.. hikmetlerin her biri bir dürri beyza misali beyaz nurdan bir inci tesbih tanesidir.. bunlar aynı zamanda kişilerin meşrepleridir.. yani ilk  AKILLARDIR.. yani GÖKSEL CİSİMLER ve ONLARA İSİMLERİNİ VEREN ESMALARIN CİSİMLENMİŞ HALLERİDİR....her birinin içinde bir Turuku Aliye Kutbu yani galaksi adacığı makamı kutup mili –insan sureti ile oturur…

ULULAR MECLİSİ
her insanın manevi bir turuku aliye hikmet sahibi  tasarrufatçısı olurmuş..
kişiye meşrebi ve kabiliyetine göre feyzler buradan akar.. bazen arada aynalık eden mürşidler olabileceği gibi, bazen de  ümmilikle  ruh ,kişiye kendini kendinden öğretebilirmiş.. ama “ALLAH İNSAN A İNSANDAN TECELLİ EDER” KANUNU EDEBİ YÜZÜNDEN DELİL AYNA ŞARTMIŞ..

bazı kişiler karşı karşıya geldiğinde, üçüncü göz kendiliğinden nefes alır- verir -daireler halinde açılır -kapanır.. karşı kişiden alınan veya verilen hikmet rabıtaya göre bu işlem sürer gider.. kişilerin 3. Gözlerinden işlem olduğu gibi, kalbinden de olabilir.. ama tepe çakramız denen yer bizi idare eden, Allahımızın kopmaz ipine aittir ve belki de İLİYYİN denen ip budur.. bizi sağa ve sola döndüren sadece O’dur.. ipler daima O ^  NUN  ELİNDEDİR..



geçmişte Turuku Aliye mensuplarına mitolojik ESMA tanrıları dense de
,bugün islam alemi onlara ricaül gayb diyor.eskiden  bu zatlara suret verilmesine izin verilmişse de ,İslam’dan sonra tüm putlar kırıldığından, bugün onlar sadece esma meşrepleri olarak manada var kabul ediliyorlar ….. …. bu inci nuru tesbihin imamesi de; suretsiz NUR güneşimiz olan ,cennetteki  duvaklı gelinler- turunç meyvelerini altın ışığıyla ,altın hüzmelerine boğan sallahü alleyhi vesselam efendimizin ta kendisidir..


KÜREVİ TARİKATINDA AKILLAR-KÜRELER İLMİ J.(KALP-GÖNÜL İLMİ)
''Tanrı merkezi her yerde olan, ama çevrel yüzeyi hiçbir yerde olmayan AKIL sahibi bir KÜREdir'' Corpus Hermeticum

IOIOIOIOIO yazılımlar ilmi : şimdi ON yani daire içinde ON minik daire çizimini hayal ediniz lütfen… hem hücre içini anlatır, hem de zamanı ve atom altını değil mi? AYRICA ; rahim’in her ay  ürettiği yumurta akıl kürelerini de hatırlayalım ….ve daire içinde 12 küre olursa saat olur.. akrep ve yelkovanla ve ana daire ile 15 eder.. ve akreple yelkovanı döndüren kutup mili ile 16 alem ki buna 18 alem denirmiş..

ON yani şefaf bir küre içinde sayısız şeffaf küre demek ; içi hikmetle yani nefesle döllenmiş  GÖNÜL demektir..
yani batını manada”  
BİZ ONA ANLAYAN BİR KALP VERDİKayeti tecellisine mazhar olmak.... ON, aklın soyut suya ermesi - yunUSluk mesleği olan,bize buğday yerine HİKMET verilmesini temsil eder.

siz bunları şefaf hava-nefes baloncukları olarak da hayal edebilirsiniz..işte herşey bu soyut sudan yaratılmıştır. AKILLAR bile..bu akıl küreleri, nurdan akıl sütunlarına da dönüşür ki, EVTAD-DİREK –DELİL denen bazı akıl sütunlarından bazı zatlar ilimlerini aldıklarını söyleyip kaydetmişlerdir.. bazısı bir akıl sütunundan akıl alırken, bazıları birkaç direkten hikmeti alabilecek kabiliyette olmuşlardır… Kabe’nin içindeki 3 direk HANNAN, MENNAN, DEYYAN geçmişteki  lat-  uzza –menat putlarının hatırası sanılmşsa da ,hakikatte onlar I I I üç idareci akıl direği-nur sütunudur… ama birde şeytan taşlama da I I I akıl sütunu üçler olduğunu hatırlamakta lazımdır ki, Rahmani ve Şeytani kendini bilmek okullarını anlayalım(*eski ant kadehlerinin içinde çintemani desenindeki 3 piramit nokta üst üste yi hatırlayalım ki, daha sonra bu sembolü türklerden masonlar çalıp-ana şifreleri olarak kullanagelmişlermiş J-lütfen mirasımıza sahip çıkalım ve sembollerimizi geriye alalım)



ON ANLAMINDAKİ ;dıştaki büyük ana küreyi ZÂT-AKLI KÜL kabul edersek, bu soyut gönül denizi içindeki yüzen  küçük şeffaf kürelerde sebbaha  olan- diğer balıklar da,  SIFAT-AKLI CÜZLER  olur…
aslolan ana denizdir.. o tek küredir.. ama cezbelenip aşka gelip  SALAT ile titrediğinde dalgalar oluşturur ve bu dalgalar kendilerini ayrı küre sanırlar ki, her küre damla o yüzden hem dalgacık-hem de parçacıktır J..aynı zamanda hem siccin olup & hem de iliyyin olabileceği gibi….



ZAT kendisini ZAT INDA SEYREDER AMA ,kendisini de ancak sıfatları olan esmalarıyla bilip anlar gibi gibi bir durum anlaşılabilir ….KU=YUVA dairenin içinde olmak ve en kadim resimlerde olduğu gibi bazen bu dairenin-kürenin dışına çıkıp etrafında sema edip pervane dönmek te yaratımla alakalıdır.. dairenin dışı zahiri hayatlarımızdır ve dairenin içi KU-QU ,kuant nur parçacık hallerine dönüşümüz gibidir..


daire GÜNEŞ kabul edilir..gördüğümüz gibi dünyamızda kayıtlı en eski yazı-resim bu KALP-KU  sembolüdür.. rahmi mader, yani yüce annemizin merhamet dolu kalbidir.. KALP ÇOCUĞU olmak ,maddi rahim çocuğu olmaya asla benzemez.. anlamları mertebelerine göre idrak etmekse ancak seyrüsülükle olur..işte bu ana küre içindeki diğer kürelere aynı zamanda nefs mertebeleri de denirmiş…

mesela bu dürri beyza-beyaz inci veya ilmü ledün yumurta –küreler ilmini dilersek RAHİM YUMURTASI döllenme ilmi ile de tevhid edip anlayabiliriz..
bir kadın, ay takvimine göre, yani 28 günlük  periyotta küreler - yumurtlar.. arap alfabesi sayısı misalidir bu ay takvim periyodu.. mana rüya aleminde ki zaman da ay takvimiyle çalışır.. eğer anlar ve kabul edebilirsek ,bu yumurtalar ilmi -akıl küreleri ilmi de aynıdır..

Rüya, ruhun sembolleri kullanarak nefsine kendisini bilmek için verdiği tüyolar dilidir. Derler ki melekler şiirsel, cinniler bilmecevi dille konuşur. işte ruhumuz da sembolle-imgelerle-işaretle-ayetle  konuşmayı seviyor..çünkü yeryüzünde gelenekler ve lisanlar sayısızdır –sürekli değişir.. ama semboller daima aynı ve ortaktır.. bir sembole bakarak her şeyi anlayabiliriz..sembol dili sınır sevmez. o kişiye ilmü ledünu öğretir.. sınırsızdır. sürekli kişiye göre açılır açılır…tefekkür ede ede, idealar sürekli çiftleşip yeni esmaları dölleyip - sürekli yeni isimle –yepyeni  akıl küre daire halkaları doğurabilir..


bedenlerimiz ruhlarımızın kılıfı ve elbiseleridir.. ruh beden nefs bir kabul edilir..biri olmadan diğeri de olmaz..o yüzden her birine hakkını vermek ve mertebesine saygı duymak elzemdir.. nasıl ki bedenlerimizi iklim şartlarına göre süsler, korumak için giyinir ve sağlıklı kalsın diye doyururuz.. işte ruhlarımızın-nefsimizin de kendi libas-elbise-esmaları : ”an’ın beni anayım sizi” olan zikir gıdaları vardır…ne der ayet: kalpler ancak O’NUN (Allah’ın) adıyla mutmain-tatmin olur.. işte bu nokta yani mutmainne-tatmin noktası DENİZ ve içinde BALIK olmak haline de denir.. BABAYI BULMAK LAZIM.. yani ,kimin çocuğu olduğunu manen bileceksin ..kitabını okuman için, evvela rabbini tanıman ve  sana özel rabbinin adını anıp, şifreyi girmen lazım ki, kitap okumak iznin çıksın..



mürid denen  kalbi selim salikler biat edince; nefes –hikmetle kalbinden döllenirler.. bazen bu maya tutar ve kalp hamile kalır ve salik kendini anasız babasız kalbinden ruh çocuğu olarak doğurur ve kendi kaynağını yetiştirmeye başlar.. bu ruhsal veledin babası mürşidlerdir..nasıl ki AKLI KÜL olan RUHÜL KUDÜS –CEBRAİL, tüm peygamberlerin mürşidi –aynasıdır; madde de bu yöntem bu şekilde mürşid aynası ile sürer gider diye inanılmıştır.. bel-madde çocuğunu herkes bilir.. amma, mana yolunda ise bel çocuğu değil ,YOL’UN ÇOCUKLARI MAKBULDUR. .çünkü hakikat ailesi bildiğimiz ailelerimiz değildir..

ederi 50=O. olan NUN harfi aynı zamanda BALIK DEMEKTİR..YunUS peygamber NİNovalıydı ve O’nu bir balık yutmuştu..hz Yusuf  bir KUyu’ya düştü.. YUNus Emre nin aklı suya erdi  ve tüm peygamberler bir şekilde MAĞARA da-RAHİYM , KU-YU da tekamülleri için kaldı… Sümer mitolojisinde ilk kurulan şehir ülkenin adı KU’R dur..KU=Q misali…bugünkü ilimle QUANTUM ..

biz beden şişesine tıkılmış nefisler-ruhlarız .bir mana da şişedeki cinler bizleriz..ve balık su içinde ama  MAİyi bilmezmiş ya hani..işte babanın ERLİK denizinden ,annenin AMNİO suyuna ve oradan yine hava soyut suyuna doğan ,bir şekilde kaptan kaba boşalan sperm balıklar da bizleriz.. insan balıklarını avlayan balıkçılara mürşit denir..hz İsa’nın sembolü balıkdır..balık ruh da demek olduğu gibi ayak-makam da demekmiş..astrolojik olarak ta YARATIM BALIK ÇAĞIYLA BAŞLAR kabul edilir..



12 TERK-12 İMAM aslında 12 küreli saat ZAMAN DEHİR İLMİNE REMİZDİR..

bir küre içinde diğer 12 küreyi hayal ediniz..bu horoskop-horUSun gözü objektifini çevirdiğinizi ve bu soyut seyyarelerde her astrolojik burç çağını –belli esma kalıpları ile deneyimlediğinizi imgeleyiniz  lütfen...mesela bunu tam yapabilsek,tüm dünya tarihini film gibi seyrederek öğrenebilirdik ki, buna inanın …işte bu ilmi bilip görerek yapmaya irşad sistemi –seyrü sülük-olmak-ermek ve kulluk hizmet edeceği ana esma kabiliyeti altın bileziğine usta olmak da denebilir vesselam..

ve bu icadımı  nasıl keşfettiğimi size özetleyebilirim..
ben senelerce rüyalarını kaydetmiş ve bunları araştırıp kurgulayıp masal yapan biriyim..her önemli gördüğüm rüyamın geçmiş seneki aynı tarihlere aşağı yukarı denk gelen versiyon kaydına bakarken, hayretle şunu anladım..
zaman daireydi ve ben her sene yeni bir zaman CD DAİRESİNDE HEM ÇALIYOR-HEM OYNUYOR-HEMDE KENDİMİ GÜNCELLEYİP KAYDEDİYORDUM ama, geçmiş dairelerimde geçirdiğim her safham da vardı ..buna daha evvel atalarımın DNA –GENETİK LEVHAMA –ÇİPİME YAPTIĞI kayıtlarda eklenince büyük bir KARMAYA SAHİP oluyordum.. fakat, atalarım bazı zaman duraklarında-FELAK durağımda tohumken -  genetiğime düğüm atıp- kendilerini ve  beni sihirleyip siccinleşmişlerdi…işte ben bu devran seyri sema rüya safhalarımda, tekleyip geçemediğim-üfürülmüş o sanal düğümlerimi açamadığım duraklara geldiğimde, onları anlamaya-çözmeye başladım.. o düğümleri  AFFEDEREK ÇÖZDÜĞÜMDE-KENDİMLE YÜZLEŞEBİLDİĞİMDE karmam temizlendi ve atalarımda hapsoldukları o siccin cehenneminden azad olup, bilgelikleri ile benle yola devam ettiler…yani en son ezoteriklerin DNA larını 12 …  sarmala çıkartmak hikayesinin esas batıni manasıda –atalarımın yolu anlamı da  benim zannımla şimdilik budur J. batını gelenekte budur ki, bu mana asla reankarnasyon değildir.



şu halde ortaya çıkan nedir? Herşeyi sudan yarattık… Allah arşı su üstüne kurdu ve RAHMAN ARŞA İSTİVA ETTİ manasını bir nebze anladık inşallah.. her şey soyut ve somut sudandır..feza ,kozmos soyut sudur. seyyare gemiler olan gezegenler birer dev balık ve içlerinde bizlerse  plakton bile değiliz.. aslımız küre daireler ve noktalardır..deniz ve damla..nefes ve nefesin içindeki su hava kabarcığı gibi olan şeffaf NEFES=HİKMET*BUĞDAY KÜRELER İLMİDİR..

ve bu yüzden pir Mevlanamız kalbi içi dolu nar meyvesine benzetmiştir..



geçmişte bu akıllara nefisler  ve nefis  mertebeleri de denmiştir. Bunu bir ders metodu haline ilk getiren ve hikmetler okulunu kuran Hz İdris Nebidir..yabancılar bu ilme HERMETİZM demişlerdir ..  o yüzden dünyanın tüm KENDİNİ-NEFSİNİ BİLEN RABBİNİ BİLİR irfan okulları öğreti öğrencileri başlangıçtan beri aynı ders ve aynı ortak sembollerle aynı ortak rüyaları görürler. buda bize bu yolun yaratılmış bir beşer şaşar insan işi olmadığını ,aksine doğru hak yol olduğunu gösterir..  aynı zamanda bir ilahi yaratım işleyiş programını ve ZİHNİN RUHSAL GEÇTİĞİ YOLLARIN ANA DURAKLARINI-MERHALELERİNİ- YOL TUZAKLARINIDA anlatır.. vaktiyle bunlar nasıl tesbit edilip kaydedildi bu asla çözülebilecek bir şey değildir.. rüya Allahtandır.. nefse ait, günlük işler –aşırı yemekten vs  dünyevi esinler taşıyan rüyalardan bahsetmediğime de dikkatinizi çekerim.. konumuz bu rüya bile sayılmayan dünyevi şehvetlere ait hevesler asla olmayacaktır.. biz irşad sistemi içindeki ortak görülen rüyaları temel alacağız.. yani, benim bahsettiğim ,kendi cüzzi iradesi ile kendini bilmek okuluna kayıt olmuş ve el tutup ikrar vererek gerçek bir ruh yolculuğu yaptıran-kendisi de geleneksel şekilde daha evvel aynı yolculuğu yapmış ,gerçek kamil bir irşad sahibiyle yolculuk esnasında görülen rüyalar olacaktır..



nefs mertebeleri islam mana ilmi olan tasavvufta şöyle sıralanmış..Allah’a ulaşmanın 7 yolu vardır ki, her 7 yol da kendi içinde 7 küreden oluşur..toplam 49 dense de bu sonsuz bir tekamül sistemi olan REFİKİ ÂLÂ yoludur..
nefs mertebeleri; nefsi emmare-nefsi levvame, nefsi mülhime, nefsi mutmainne, nefsi razıye ve marzıye ,nefsi safiye –SIR dır.

bu nefs mertebelerini yine 7 yoldan kat edileceği kaydedilmiştir ki onlarda; şeriat, tarikat,hakikat,marifet,kutbiyet,kurbiyyet,abdiyet=kulluk yolları kabul edilmiştir..

başka öğretilerde mesela Yahudi tasavvufu kabala da bu küreler-nefis mertebelerine 10-ON sefirot adı verilir..

Tibet’in ölüler kitabı da, bu nefs mertebelerinin nur renkleri üzerine kurulu bir insiyasyon kitabıdır..

Kadim Mısır ölüler kitabı da esasında bir ruhsal yolcunun seyrü sülük kitabı rehberidir.üstelik bu ölüler kitabında tüm ruhsal yolculuk hem astrolojik gök kat varlıklarının suretleri ve  nefsin başını verip içeri girmesine dek-yaratımın tüm safhalarını çizerek gösteren ana kitap misalidir..

hakikatte ve gerçekten de tüm kadim kutsal kitaplar, öldükten sonraki yolculuklar için gelmiş ve yaşarken  birkaç seçkinin tekelinde olan özel metinler olarak görünüyorlar.. çünkü o devir bu kitaplar halka yasaktı.. ama, MUhammed aleyhisselam ile gelen KUrAN kitabı ,ölmeden evvel ölmek emri yüzünden ,ölülere değil dirilere inmiş yegane kitaptır ki,inşallah bundan sonra nasıl bir mirasa sahip olduğumuzu –MUHAMMED  NEBİNİN BEDENLENMİŞ CANLI KİTAP KURAN ‘IN TA KENDİSİ OLDUĞUNU  anlamını anlarız ve amiin..


“Şu da bir gerçektir ki, Biz sizin üstünüzde yedi yol /yedi gök yarattık. Biz yaratmadan da, yarattıklarımızdan da habersiz değiliz.”(Müminun, 23/17)
.......
mesela konumuz seyri sülük rüyaları ve akıl küreleri ilmi olduğu için şimdi eski kutsal kitaplarda ki 7 MÜHÜR  anlamına da bakabiliriz..bir şeyi öğrenene dek her yolu deneyimlemek mübah olabilir…ilimde ayıp günah yoktur..onları öğrenip çirkin işlerde kullanıp fiile dökersen de o senin vebali pisliğindir.kimseyi suçlamaya da hakkın yoktur…


YED ALLAH’IN EL’İ olduğu gibi yed-el –il  de Allahımızın kadim devirlerdeki esmalarındandır.. Yedullah deriz değil mi?.. güneş-RA esmasının ışık-nur huzmeleri eski mısır da EL olarak çizilirken, Uzakdoğu da, bu nur-ışık huzmeleri yılan olarak da çizilmiştir…yedi aynı zamanda sonsuza açılan V rakamı anlamında yani Rahiym esmasına da ilişiktir..ve ters çadır ^ olan RAHMAN daima NEFSİ OLAN RAHİMDEKİLERİ  ^v KAPSAR- Süleyman’ın mührü olan 19-Besmelenin sırrı mührü olur....

şimdi bu konudaki tüm eski tefekkürlerimizi kısaca özetlersek şöyle olur;
sizce MÜHÜR ve MÜHÜRÜ KIRMAK nedir? 7 MÜHÜR VE RENKLERİ VE ŞEKİLLERİ NEDİR ?
hafta 7 gündür.. insan da 7 renkli enerji düğüm mührü vardır..7 kollu şamdan-7 başlı nefs ejderhası hep budur https://www.facebook.com/images/emoji.php/v5/f4c/1/16/1f642.png:) ..7 ana yaratıcı zat esması, 7 uyur  ve kıtmır bu denen beden elbisesi bekçisidir........safiye makamı remzi üçgen ışık prizmadan 7 renk gökkuşağı renk yansır... bir su damlası suya düşünce 7 defa açılıp,7 safhada içeri başladığı noktaya dönermiş. .ayet derki:” her şey 7 kat gök ile 7 kat yer arasında EMİRLE İNER ÇIKAR”...yani 7 kandilli süreyya’ya dek her şey 7 lidir..
.****
BEN SİZİ MEŞREP MEŞREP YARATTIM ilmi
bu 7 renk nur aslında renksizlik olan en yüksek makamdan ,NUN-nur-ışık prizma üçgenden kırılarak 7 gökkuşağı rengine bulanır..eskiler bunların her birine bir esma-gezegen adı yerleştirmişlerdir.. miraçta ,peygamberimizin gezdiği 7 kat gök ehli nebilerde, bu gök katlarında oturan bizim meşrep makamlarımızı temsil ederler..ezoterizmde bu renk çakralarına-şakra, bizde ise  letaif  denir ..BEDEN,KALP, RUH,SIR,HAFİ AHFA,NEFS…

nefis;  3. Göz denilen yere denirmiş ki,hz Peygamberimizin makamı oluyormuş....saliklerin, o nahiyesi, hikmet kurşunu ile delinerek bir boşluk-halvet delik soyut manada oluşturulur ve oradan içeriye hikmet-rabıta girer.. unutmuyoruz ayette :her erkeği ve eşini ve çocuklarını tek bir nefisten yarattık der..işte bu tekamül sonucu, O kendini bilmek isteği olan NEFİS ,RUHla bir olur ve enfes nefsi ortaya çıkar.. aslında nefis kötü değildir.. ama süfli alem olan bu yaratılmış arzında kendisini unutmuş ve kötü yola düşmüştür.. nefisler; kendini bilip, ait olduğu yeri hatırlatmak ve şahane yaratılmışlık-madde ?!! deneyimini ,birde varlık sahasında -haddini bilip- bulup -olmayı deneyimlemeye gelmiştir..

eğer nefesi anlarsak, nefesin içinde her şeyin olduğunu ve aslında hepimizin hikmetle-vahyle  beslenip yaşadığımızı da anlarız..ne yazık ki bizler, bu nefes hava küreciklerinin içindeki bilgileri çözüp anlamak ilmine –dekoderliğe sahip değiliz..fakat onlar bizi diledikleri şekilde kullanmak ve idare-sevk etmek ilmİne haiz ve yetkinler.. NEFESE SELAM OLSUN HUU..


ben kendim, esma ile irşad edilmeyip, rüya ilmi bilgisi de bana verilmediğinden bu masalda rüya ilminden bahsedemem..
Arabi hoca iki türlü irşad edildiğini yazmış…biri esma ile.. diğeri ilim ile.. ayrıca bazı tarikatlarda rüya çok önemli olup,belli semboler içeren rüyaları görünce esma-hatta tarikat hediyeleri olan taç-hırka vs  bile verilip yolda ilerlenirken, bazı tarikatlarda rüya hiç önemsenmez ,hatta ;”sen hala rüya mı görüyorsun “diye alay bile  ederler.. ve tüm dervişan rüya çalmaya ve öğrenmeye çok meraklı olduğundan, birbirlerini araştırıp- esinlenip -sahte rüya göremesinler diye , tarikatlar sembol ve renk sıralamasında değişlikte yapmışlar diye de söylenir.. sıradan insanların rüyaları ile ,biat etmiş =gönülden aşkla bağlanmışların rüyaları arasında dağlar kadar fark vardır..


mesela irşad sistemine girmiş derviş ,evvela kendi ulaşacağı makam ve kulluk anlamı rüyasını görebilir ki, bu ilahi ders tekamül  program raporu gibidir..çünkü dervişler rüyalarını sadece mürşidlerine anlatırlar.. dolayısı ile bu ilme vakıf olan mürşide, kendi tüüm kirli çamaşırlarını,her yediği haltı ve etrafındaki aile ve ilişkilerini de gördüğü rüyalar ile naklen yayın rapor eden avallarda bu dervişandır
J.. ayrıca akıl almaz bilgileri gören-duyan , özel kabiliyetli kişilerde vardır.. işte bu kişilerin getirdiği duru görü-rüya kayıtları mürşidler de muazzam bir bilgi hazinesi birikmesine sebep olur.. yani esasında tüm müridler mürşidlerinin tekamülüne ve yükselişine hizmet eder,onu aşkla besler –yüceltirler.. birimiz hepimiz-hepimiz birimiz için buradaki tevhid anlamıdır....



salikler kendi kendilerini ispiyonlayan kişilerdir.. ama yolda ilerledikçe ve  bu ilimlerden az çok çaktıkça,  rüyalarında üçkağıtlar açmaya da başlar..ayetteki gibi, rüya ilminin piri olan hz YUSUF a ikazı kendilerinde anlamaya başlar ve  RÜYANI BABANA DAHİ ANLATMA safhasına gelebilirler .. çünkü bu ilimdeki kıskançlık ve birbirlerini harcamak başka hiçbir makam ve  ihtiraslarda yoktur…amma  senle aynı rüyayı gören ve artık aynı kaynaktan beslendiğin hakiki mürşidler ,ne saklarsan sakla asla kül yutmazlar J ..ipler artık beşeriyetin elinde değildir…..rüyalarına bile el koyarlar…

ESKİ MISIRDA İNSİYE OLAN  her yunanlı bilge -YUNAN FİLOZOFYASINI KURAN HER PİR, KÜRELERLE İLGİLENMEK ZORUNDA KALIP BUNU KAYDETMİŞTİR.. en meşhuru KÜRELERİN MÜZİĞİDİR.

eski mısır esasında en son keşfim olan –derin zaafım  sabilik dinindendi.. ve hz İBRAHİMLE TEVHİD DİNİne dek de dünya da SABİLİK geçerliydi..sabilik de AKIL MABEDLERİ DAİRE ŞEKLİNDEYDİ..bunlar muhtemel ki küreler ilmiydi.. bunun haricinde  sabiler, gökteki hareket eden 7 cismi ilahi varlık esması kabul edip-onları aracı kılan  geometrik mabetlerde yapmışlardı.. haftanın 7 gününe de bu ilahi geometrik gezegenlerin isimleri verilmişti.. mesela 
semadaki 7 BURÇ ,7 kutsal GEOMETRİ , haftanın 7 GÜNÜ ve ışık prizmadan yansıyan 7  RENK’se şunlardır ;

pazar Güneş(KA’RE) günü SARI,
pazartesi Ay (8’GEN) günü MOR,
salı Mars (DİK 4’GEN) günü KIRMIZI,
çarşamba  Merkür (içinde DİK 4’GEN bulunan bir 3 ‘GEN) günü TURUNCU,
perşembe  Jüpiter(3’GEN) günü MAVİ
cuma Venüs(KA’RE içinde 3’GEN) günü YEŞİL ,
cumartesi  Satürn(6’GEN)  günü İNDİGO RENGİDİR.




ve  insan hazine  seması- yer arzının 7 tabakası ; 
deri, yağ, et, damar, sinir, adele ve kemiklerdir….
ve  DO,RE,Mİ,FA,SOL,LA,Sİ  adında 7 müzik notası vardır..
ve  Kur’an’ın ilk suresi FATİHA 7 ayettir.. Kur’an da  es SEB'Û'L-MESANİ de denen tekrarlayan 7 kavramı vardır..
***
bu 7 küreli sistem  eski mısır mabetlerinde hermetik öğreti dervişi olan yunan felsefecilerine şöyle intikal etmiştir..
Pazar - SUNday - Dimanche (GÜNEŞ)
Pazartesi - MONday - LUNdi (AY)
Salı - TUEsday - MARdi (TWIA kuzey ülkelerinin SAVAŞ tanrısı, MARS akdenizin SAVAŞ tanrısı)
Çarşamba - WEDNEsday - MERCRedi (WODEN kuzey ülkelerinin tanrısı, MERKÜR akdenizin tanrısı)
Perşembe - THURSday - JEUdi (THOR kuzey ülkelerinin yıldırım tanrısı, akdenizin ZEUSu) - JUPİTER
Cuma - FRiday - VENdredi (FRIA kuzey ülkelerinin güzellik/aşk tanrıçası, VENÜS akdenizin güzellik/aşk tanrıçası)
Cumartesi - SATURday - SAmedi (SATÜRN)

üçler ;KALEM-LEVHA-NUN sacayağı ilmi
kadim basamaklı piramitler, nefs mertebelerini anlatan kadim ders metodlarıdır..
evvel zamanım çok uyuyan ve bunun sonucu olarak dizi film gibi sürekli rüya gören ve daima  bu rüyalarını merak eden bana, bir defa havaya büyük bir piramit üçgen çizip,üzerinde 100 basamak hayal etmemi söyleyerek şunları  anlatmıştı: en alt basamaktaki asla bir üst basamağa çıkamaz ve oradaki olan biteni asla görüp bilemez.. ama 2. Basamaktaki hem kendi basamağındakileri hem de alt basamaktaki her şeyi görüp bilip anlar ve müdahale edebilir ama 3 ve diğer basamakları asla bilip anlayamaz ve izin olmadığı için çıkamaz..bu böyle 100. Basamağa dek sürer…99 . basamaktaki de kendi katı ve kendinden aşağıdaki tüm katlara nüfus edip karışabilir ve bilir amma 100.basamağı görüp bilemez..100. basamakta tek kişi vardır..ondan  başka kimse orayı bilemez..ve o diğer tüm basamaktakilere karışıp müdahele edebilir..bu askeri hiyerarşide vardır. askeri sistem, turuku aliye makamlarını anlatan bugüne kalan tek sistemdir..

bir mürşid rüya ilmi bilmek zorunda, rüya ilmi bilmeyenden zaten mürşid olmaz..
bir mürşidin 100 müridi de o gün aynı rüyayı görüp, efendisine 100 ü de gelip rüyasını anlatsa, o mürşid 100 üne de esmasına ve anlamına göre 100 değişik yorum yapabilmelidir. eğer yapamıyorsa o hakiki mürşid değildir..çünkü Allah bir yarattığını bir daha yaratmaz..
siyah Zat’ın rengidir.. asla tamamen siyah giyinmeyiniz.. araya başka renklerde karıştırınız ki melekler yaklaşabilsinler..
görüntüsüz görüntü, sessiz ses rüyalarınız rüya değildir.. onlar ZÂT’a aittir. vakti gelince size  bildirilir… onları ben bile size söyleyemem..
rüyalarınızda ne kadar geçmiş tarihinize giderseniz o kadar yüksek bir şeydir..
sarı nur alimlerin nur rengidir.. (not: Evvel Zamanımın rüyalar hakkında anlattıklarımdan hatırımda kalanlar)

***



Sevdiğim ,bildiğin gibi ben çok uyuyan ve çok rüya gören,bu rüyaların peşine düşüp kocaman kocaman manalı adamlara gidip, defter dolusu rüyalarını hiç utanmadan okumuş ve her  biri tarafından sevgiyle kabul edilip ,o rüyaları gerçekleştirilmiş az sayıdaki şanslı kişilerdenim… genelde herkes rüyalara alay ve hakaret eder…ama bunu cahil avam yapar..hakiki mürşidler asla yapmazlar..

KU-YUMURTA-MA-MU-MATER-ANNE-RAHİYM ESMASI
10 senedir rüya sembollerini takiple başlangıçtan beri aynı ortak sembollerle nasıl  rüya gördüğümüzü kaydederken ,aslında rüya yolculuklarım sayesinde muazzam bir batıni tarihide belgeleri ile kaydettiğimi biliyorum…bunun içinde daima çok şükrediyorum..takip ettiğim hiç bir zahiri kişi ve  ilimde, şuan bu derece yüksek bir bilgi hiçbir yerde yok-bunu da anlamak bazen çok ağır geliyor tabi.. belki de bu mana, biz masal çocuklarına özel bir lütuf bilemiyorum.. sadece şükredebiliriz…

mesela bu küreler ilmi zahirde MU –SU uygarlığı olarak yansımıştır.. o cennet kabul edilir.. aynı anne rahmi  suyu amniyontes içindeki cenin cenneti gibi..
en kadim sembollerde,tanrı tamgaların da daima  bir daire ve içinde + işareti vardır ki, MU  uygarlığının da sembolü kabul edilir.. bu 4 (+) terk dilimi ,4 ana unsur ve 4 meleki kuvveti anlatır..ateş-hava-su ve toprak.. haç Hristiyanlık sembolü asla değildir.. çok daha kadim bir imgedir.. orjinali ANKH ANAHTARI yani İNSANIN Ta KENDİSİDİR.. bu 4 dilimli  VEFK-HELM-GÜL –TERK –DEĞİRMENi, ilahi nefha nefes (NEFİS)  döndürür.. ve böylece 5 olur yani ehlibeyt..

DAİRE HUDUT yani BEDENDİR ve içinde 4 ANA UNSUR ateş-hava-su-toprak elementleri ÇARMIHA VURULMUŞ,RUH ÜFÜRÜLMÜŞ ve ÇARKI FELEK GÜL-VEFK SİHİRLİ SÖZ İLE DÖNDÜRÜLÜP, SEYRE SOKULMUŞTUR..

dünyanın en kadim suretleri olan sümerdeki dev kanatlı -kafaları insan-kuş veya başka hayvan başı olan AUNNAKİ-GÖZCÜ DEV MELEKLERin hepsinin kol bileklerinde veya alın bant taçlarında bu GÜL-VEFK-TERK-MÜHÜR bilezik saatlerden vardır ki, bugün hala bu saatler gizemini korumakta ve ne işe yaradığı çözülememektedir.. oysaki KADİRİ RUFAİ GÜLÜ denen tarikat mührünün de tam ortasında bu çiçek modeli aynen günümüzde devam etmektedir.. müzelerde ise sümerden kalan böyle binlerce değişik gül-vefkler vardır..


Çorum Hattuşa ETİ toprak mührü
ZİHNİN-ALİMİN-İLMİN RENGİ VE KOKUSU NEDEN TURUNÇ GİBİDİR İLMİ :
bu vefk-mühürler güneş zaman ilmini anlatan portakal meyvesinin soyulduğunda üstten görünmesine de benzer.. müminler turunç gibi kokarlar hadisini de hatırlamak lazım tabii..ve ezoterizmde çözülemeyen aunnakilerin bir elleriyle saliklerin ağızlarına çam KOZalağı sokmaları ilmide esasında budur.. KOZalakın alt ve üst kutup noktalarından fotoğraflarını çekselerdi yine GÜL-VEFK-TERK modelleri çıkacaktı.. kadim zamandan beri bu terk-güller; isisin gülü –brahmanın gülü,buyi muhammedi kabul edilmiş ama, anlamı nadir ötesi zevata açıklanmış diğerleri duy-ezberle anlat ama ne olduğunu asla yaşama şeklinde günümüze intikalle hala kopy pasted devam etmektedir..

bu çarkı felek sistem anahtarı mühürler, derviş takkelerinin tepesine dikilirmiş..ki en eskisi yine mısırda vardır..insanın tepe noktasından tutan ipi temsil ediyor belki de, aynı dünyanın kutup mili gibi kim bilir.. insan hala kendine muamma malum..BİR HEYKELTRAŞ DAHİ HEYKELİNİ YAPMADAN ANA BİR DİREK –İP üzerine heykelini inşa eder değil mi, ve binalarında temel direkleri vardır.. temelsiz her şey anında yıkılmaya mahkumdur..
..
yazılıp anlatıldığına göre dünyanın altı gözleri görmeyen korkunç hayvan varlıkları ile doludur. işte seyrüsülük görmeye başlayan kişiler evvela rüyalarında genelde hep onları görürler..emmare ve levvame rüyaları gibi yani..orta dünya yani, yaşam sahası mertebesine çıkınca, bu dünyada bizle yaşayan diğer karakter ve huylarımızın bedenlenmiş hayvani yapılarını  daima rüyalarımızda görürüz.. daha yüksek ruhsal mertebelere çıkınca kuşları vs görürüz… daha yüksek mertebeler de gezegenler ve hava olaylarını.. ateş-su yani yaratım soyut elementlerimizi görürüz..
seyrü sülükte ilerledikçe madde aleminden soyut alemlere geçilir ve giderek latifleşip, bedenlerimizin diğer element hallerini de görebiliriz..mesela ben daha çok yaratım safhaları ile alakalı rüyalar görebiliyorum.. bunun nedenini bilmiyorum ama birisi ,yazıp kaydettiğim için bana özel yaratım safhalarının gösterilerek öğretildiğini ve kim neye hizmet ediyorsa, ona da ,o mana açıldığını ama oda kendi neşesinden aynı şeyi anlayıp öğrendiğini anlatmıştı..




NUR İLK HAMMADDEDİR..IŞIK  NASIL MADDELEŞTİ İLMİ
işte manevi idrak tekamüllerinde yükseldikçe artık bildiğimiz suretler kalmayacağından, esas  ham madde olan renkler alemi LATİFELER ışık nurlara geliriz.. her mertebenin sonunda o renk nurunu yakarak ilerleriz.. ESASINDA :bu madde olarak var zannımızın cehennem ateşi misalidir..
bir ateş, ilk yanınca, en alt çakra gibi kırmızı alevlidir ve ateş in derecesi arttıkça turuncu, sarı, yeşil mavi, lacivert, mor ve beyaz alevler verir değil mi?

işte varlık zannımız olan ŞEY-TANımız olan o YARATILMIŞ NARİ IŞIK ZANNI =LİSÜFER le  kendisini görüp, kendine varlık atfediş  ZANlarımızı  da böyle, her 7 ZANNİ CEHENNEM  mertebesinde yakarak ,bir üst renk nura karışıp tevhid ede ede ateşi aşkımızı birleriz.. en son beyaz –renksizleşiriz.... siyah  Zat’ aittir  ve siyahın içinde beyaz nur kendiliğinden vardır.. böylece yingyang ı da anlamış olduk umarım
J
bunu daha basit anlamak için eski mısırda set ve anubis i hatırlamak lazım.set diye şafaktan evvel çıkan yalancı seher-fecri kezibe denir ….
eğer o yalancı şafak  olan  SET=TAN’a aldanmazsak , akabinde gelecek olan  gerçek anubis mavi şafak ışığı ile biz , yeni güne-güneşe ulaşırız.....böylece gece olan ölüler ülkesinden ,nur –ra olan ışık gündüz ülkesine-karanlıktan aydınlığa ulaşırız ..


7 cehennem,  her renk alevle yanarak –KİMYAYI SİMYA ile ZANLARI YAKA YAKA geçilir .sonra 8 cennet başlar..cehennemden geçmeden kimse cennete giremeyecek hatta peygamberimizin kendisi bile ama o ŞEY-TAN’ını MÜSLÜMAN ETTİ hadisini şimdi bu ilimle daha farklı anlıyoruz umarım.. dikkat edilirse iblis ve şey-tan farklı şeylerdir..




kişinin bu renkleri deneyimlemesi eski ölüler kitaplarında da belgeli olduğu gibi, ancak ölünce gerçekleşebilecek şeylerdir..ama tevhid okullarındaki sistemde bu ölmeden evvel ölerek dünyada yaşarken deneyimlenebilir.. ki, dünyanın her yanı bu ruhsal yolculukların mağara ve kaya resimleri ile doludur.. şamanların ruhsal yolculuk resimleri de hep bunu anlatır..

bir şaman bu yolculuğu ancak bir ölüye yaptırabilir.. ama, kişileri asla ve asla yaşarken  tevhide birleyip  irşad  edemez.. yani mürşitlik edemez..



Eline Diline Beline hakim ol…. EDEP AMELDEN ÖNCE GELİR İLMİ..
neden diğer öğretilerde bu tevhid ve irşad eksik onu da yazalım bence..çünkü Muhammedilikte gelmiş geçmiş her peygamber  öğretisiyle kabul edilip, iman edilmek zorundadır ve bir tek biz Müslümanlar her Nebiye tam iman eder-korur- sever-saygı duyarız.işte bu seyrüsülük tekamülünde esas istenen şey BU TEKAMÜLE -HİYERARŞİYE -YOL'A  SADAKATTIR.... o yüzden tevhidin bu ana yasasını anlamayanlar ve her ilmi öğrendikleri o nebileri red edip-içlerinden beğenip seçtiklerini alıp, diğerlerini reT edenler, işte bu basit görünen saygısızlıkları-edepsizlikleri-ALAYLARI  yüzünden -her şeyi bizlerden daha ala, parça parça bilseler de, asla birleştirip tevhid edememekte ve bu birleyemeyişle de, fellik fellik arayışlarını, büyük acı tuzaklara düşe düşe halen sürdürmektedirler ve sürdüreceklerdir..

şamanın TEVHİD İLE İRŞAD EDİLMİŞİNE KAM-KAMİL DENİR …bu SEYRÜ SÜLÜK YOLCULUĞU  bazı kişilerin ruhsal ihtiyacıdır.. onlar geldikleri yeri unutmamış ve hep oraya gitmek isteyip, geldiği daireye dönmek  ve daireden çıktığını zannettiği dairesine yine girmek halvetiyle yanıp tutuşurlar...ve bu ölmeden evvel ölme biat okullarındaki deneyimleriyle aslında bir rüya gördüğünü, o yuvayı dairesinden asla çıkmadığını ve çıkamayacağını,o küreye hapis olduğunu, damlayken deniz olsa bile, zooomlanınca hala kendi ferdi bir damla olduğunu görür..

kar tanesi –vefl-mühür-gül-helm-dümen geometrik şeklinde bir melekken buhar olur, yükselir havaya karışır.havada yaygın bir örtü bulut olup yine aşağıya yağar. Toprağa su ve ışık tohumu olup, bu defa da âmâ karanlık toprağında-ama karanlık tohumunda bir süre geçirip, yeşil filiz  verip toprağını deler..torah-tevrat  =tohum,  filiz=müjde=incil olup yeşerir ve ağaç olup meyveye durup TUBA =KUrAN olur..

yani iklimler olan insanlar ;  soğuk ve sıcak,yaş ile kuru arasındaki her şeyi kendi rüya-yakaza-durugörüleri ile birebir yaşayarak görür ve öğrenirler..ALLAH KULUNDAN HABERSİZ HİÇ BİR İŞ YAPMAZ..sadece  kullar anlayamaz....mesela dervişan, zaman bükülmesini görür..diğer gezegenler onun algısına göre küçülerek o kişiye gelirler..tayyi mekan tayyi zaman ve hulül denen girme ve çıkmaları deneyimleyebilirler ki , bugün bu ilimlere kuantum fizikçiler bakmakta çok şükür.. bunlar saliklerin yolda yaşadıkları muhteşem yol durak= makam idrakleri hediyelerdir …mesela KUr’an-ı Kerimde ayetlerin sonlarında *DURAK lar da, daima GÜL-VEFK-MÜHÜR-ÇARKI FELEK-MÜHÜR çizimleri vardır değil mi? bakın her şey esasında gözümüzün önünde ve apaçık. asla sır yok. bizde o idrakler yok ..çünkü her şeyi zorlaştırıp ,sır zan ettirildik.gözümüzün önündeki en basitle sembollenmiş şeyleri ise göremedik..


yaratılmış her şey meleklerle –mülk alemiyle alakalıdır..dolayısı ile görüp-duyduğumuz-5 duyu ile algılanan her rüya, esinlenip suret giydirilmiş meleki veya alt seviyesi cinni veya nefsi rüya bilgileridir.. bunlar seviye seviye aşağıya inerler..ZAT A AİT RÜYALAR suretten –maddi ses ve görüntü renklerinden beri olsa da ,diğerlerinden daha gerçek ve kalıcıdırlar.en yüksek seviyede budur…



insanın parmak izine  benzeyen antik insanın  zihni çizimleri, ruhsal yol daire çizimleri bugün dünyanın her yanındaki en kadim kaya resimleri olarak tesbit edilmiştir..
aynı resimler şaman davullarında halen yaşamaktadır.. insan zihni bir düşünceler havuzudur ve  soyut elektrik snaps snapslarla çalışır.. suya elektirik verilmesi gibidir ruh esasında.. bu elektrik suda dalga daireler oluşturup titreştirir ve ses ile görüntü cereyan eder ve var zannına gireriz..bu soyut suyun aksi sâdâsından başka bir şey değildir..




mesele bu zihin denizini dünya olarak kabul ediniz ve sizde o an YUN-USluk yani aklın suya ermesi zuhur etsin
..şunu yaşarsınız ki kolay değildir..dünyanın neresinde bir acı varsa sizde aynı su dairesinde onun acısını elektriksel olarak alır ve akıl almaz acıyı bu soyut su dalgasında-bedeninizde yaşarsınız.. buna kutbiyet dendiği gibi, dairenin her yanındaki her nokta kutuptur ,bunu da bilmeniz lazım. herkes kendi seyrisülük aşamalarından geçerken kulluk mertebesine dek sıra ile her  mertebeyi anlık deneyimler.. mesela, eğer o her acıyı deneyimleme halinde kalsanız, bir dakka da delirir ve intihar edip hayatınızı bitirebilirsiniz ki, bunu da unutmamak lazım..bunlar öğrenmek içindir, o halde kalmak için değildirler.. çünkü HALLER HERKESE  VERİLİR ve GEÇİCİDİR.. İLİM ÇALIŞANA VERİLİR.İLİMLE MAKAM ELDE EDERSİNİZ ve KALICIDIR..


işte bu kaldırılması ağır anlam görüleri için genelde kişilere ağırlık gelir ve yatar uyutulurlar. ya rüya veya yakaza=uyku ile uyanıklık arası bu ilimleri deneyimletirler.. ve nadiren diri ayaktayken- aklı alınarak bu şeyleri görüp  deneyimletilirsiniz..iş bitince aklınız gelir ve siz aklınızla asla anlayamayacağınız ve kabul edemeyeceğiniz bir bilgi HAL lütfu hediyesini sindirmeye çalışırsınız..

işte akıl denen şeyde belli yere kadardır.. bazı şeyler akılla ve bu dünya ilmiyle henüz çözülemiyor.. ama inanıyorum ki, zamanda geriye gittikçe bu mana da kişilere açılacaktır..

mesela ben geleceğe ait hiç rüya görmem.. ve geleceğe inanmam.. gelecek şimdi içinde yaşadığım andır bilirim.. yaptığım ameller ve ellerimle işlediğim yatırım benim bir sonraki geleceğimdir.. talebim neyse Oyum ben var ya hani..işte geçmiş ve gelecek talebimiz aşkımızdır bizim J..

rüya ile amel olmaz denir ki doğrudur.. çünkü rüya sadece göreni bağlar. haberci rüya –mesaj uyarı rüya olduğu gibi, kişilerin başkaları için gördüğü veya ortak olduğu rüyalarda vardır..yeni icatların-keşiflerin hemen çoğu evvela rüyada haber alınıp ,ipucu verilerek yapılır..zihin sürekli bununla meşgul olduğundan, o şey hakkındaki her şeyi mıknatıs gibi kendisine çekmeye başlar ve nihayet her parça pazıl misali birlenir ve icat tamam olur.. maddeye en son dökülür..

yani her şey evvela hayal-misal-rüya tasarım alemlerinde projelendirilip biçimlenip-İSMİ CİSMİ KONUP en son maddeye açığa çıkabilir.. buna seyrü sülük denir..ve ismi olmayan bir şeyin asla cismi olamaz..mana ilminde ânkâ ya ne denir? şimdi bu bilgiyle hatırlayalım lütfen.. ANKÂ ,İSMİ VAR AMA CİSMİ YOK BİR KUŞTUR..ANKÂ insan-ı kamilin remzidir..onlar ölmeden evvel ölmüş-küllerinden aklı kül olarak yeniden doğmuş varlıklardır vesselam..

Rüya-rüyet -RA –görmekle alakalıdır.. inanılır ki eski mısırda RA esması yani NUR yanlızlıktan sıkıldı ve kendini görmek diledi. o hasretle gözünden  bir damla İNCİ yaş aktı..işte o inci denizinde aynada ilk kendisini seyretti…ve o hasret aşkı gözyaşı AHH aşk denizinde bir lotus-GÜL  büyüdü ve bu mavi lotus-gül’ün içinden bir AK NUR İNCİ YUMURTA ÇIKTI.. işte o yumurtanın içinden de RA BEDENLENİP İLK İNSAN OLARAK KENDİSİNİ SEYR ETTİ.. bu mitolojik öykü ders metodu bize horUSkop - vekf geometrik ZAMAN-DEHR-gözün içinden bakan ruh  ilmini de verir..

ve şimdi gelelim Sevdiğim benim rüya –hayal alemlerim ve yansıması hatıra,Sana raporlarıma..



HURŞİDİMDEN MÜRŞİDİME BİR TUTİNİN GÜNCESİ

Sevdiğim son masal  akabinde hayatımda yapmak istediğim değişiklikler için ve korkularımı yenebilmek adına seyahatlerime devam ettim..evvela arkadaşımla Bodrum’a gittim..ikinci gün akşamı tekne ile gün batımı seyrine Çatal adasına gittik.hava yeni kararıyordu ve biz adada ağaçlar altında yürüyorduk ki, son ağacın altında bembeyaz bir dal gördüm..aaa dedim ne değişik bir dalı var ve o dalı tuttum ki,dal sallanıyor ve onu çektim ki ,dal elime geldi..o bir ASA idi.. ona baktım.. bu denizde sürüklenen bir ney kamışıydı ve  tüm üstü sarmaşık gül misali deniz kabukları ile süslenmişti..bugün 1 muharrem ve ben hemen tüm muharrem boyunca denizlerde- suyun üzerindeyim ve denizden bana muhteşem bir hediye geldi..çoook teşekkür ederim..
 

ertesi gün Fethiye’ye gittim. iki gün yine tek başıma sabahtan akşama tekne gezilerine çıktım. biz olağanüstü bir ülkede yaşıyor, kıymetini bilmiyoruz. ve yine tek başıma uçak biletimi alıp , sağ ve salim eve dönmeyi başardım şükür..gelecek seyahatlerim için ön hazırlık olan bu mini turlarımda beni muhafaza ettiğin için çook teşekkürler ederim Sevdiğim..






Sevdiğim.. hayallerimde o  açılmadığı için senelerdir ömrümü yiyen gül-terk mühür tam gaz halden hale girerek devam ediyordu.. hatırladıklarımı yazayım.. en son maviydi ya hani. sonra o pembe eflatuna dönüştü..sürekli onu araştırıp islamda sadece ona az benzer rufai gülü bulup baktığım için, onun esinlemesi ile bir rüya gördüm..kırmızı- yeşil -siyah rufai gülü bir davulun üstünde idi ve o davulu çalıyorlar, henüz er olamamış bir kamile mürşid ise saray usulü yaşantısı ile zengin sosyetik müridanı içinde sosyetik sema dansına eşlik ediyordu (*J ben değiliim –gülme-bilerek yazıyorum )…bu rüya bana sahte geldi.. çünkü zaten  o,rufai gülü benim mührüm değildi.. kopya yani.. maddedeyse davul sembolü olan savaştı ve o sabah ülkem savaşa kesin girdi… ve sonraki gece yine kırmızılı yeşil rufai gülünü gördüm.. ama o benimki değildi red ettim.. o rüyamın  esinlenilmiş bir kopya zihin oyunum olduğunu anladım.. ve sonra bir gece bu defa benim vefkimi mertebe mertebe gökkuşağı rengiyle gördüm.. o çok güzeldi.her renkti..bunu kabul ettim..(ERTESİ GÜN NASA yeni çekilmiş satürn’ ün 6 gen kutbunun rengarenk fotosunu yayınladı .çünkü bu bir ilkmiş.. ve ertesi gün 31 ekim de cadılar –pağan bayramı vardı..aynı gün Hindistan da o gül-vefkin regarenk hali etrafına 4 kandil yakılmıştı ve hintte RENK BAYRAMI vardı..ve aynı gün akrep burcuna geçilmişti yani tabiat ölüyor ve safiye KIŞ MEVSİMİ MAKAMINATOHUMA DÖNÜYORDU…dolayısı  ile zaman çemberimde bir tur bitti Sevdiğim )


Not: Sevdiğim ben artık bu esinlenmelerle görüp anladığım hiç bişeye inanamaz oldum biliyor musun..rüyalarımı beğenmiyor ve kabul etmiyorum.. onları kopya bulup ret ediyorum..ama bazen nasa - habıl  teleskop objektifi ile aynı anda gördüğüm uzaysal deneyimleri- eş zamanlı ama sonra yayınlanıp gördüğümde, bu defa da ruhum kopya çekiyor diye acı duyuyorum.. yani bu yaratılmışlık hudutları artık bana dar geliyor bil istedim.. ben kimseden kopya çekmek istemiyorum. ama bu alemde birbirinden kopya çekmeyen-esinlenmeyen bir ruh yok… onu da  aynalamakla biliyorum ve hepimiz aynayız ve aynaya bakıyoruz J….



ve ertesi gece .. 27 ekim Perşembe : 7 ışıklı Pürmüz'ün altında  7 kocalı hürmüz olurken uyandım ve yukarıdan akan 7 renke boyandım Sevdiğim J.. sol yanımdaki duvara vuran kara dantel tül yansımamın üstüne beyaz ışık ekranı açılırken, yine korkup salavatlar çekerek uyandım…ALLAHIM BEN NEDEN BU KADAR KORKAKIM YAHUU.KORKUM YÜZÜNDEN HİÇBİŞİ GÖRÜP ÖĞRENEMİYORUM ….
(*NOT:
Hürmüz isminin anlamı: 1. Zerdüştlerin hayır tanrısı. 2. Eski İran takviminde güneş yılının ilk günü. 3. Jüpiter, müşteri, erendiz. (alıntıdır)


30 ekim Pazar..bugün Üsküdar’da Devati hz lerinden dönüyorum..karşımda Özdamar var..o bana bakıp RUHANİ diyor ilginç bir şekilde ve kollarımızı sonuna dek  açıp birbirimize sarılıyoruz.. sonra memleketdaşım Şemsi Paşa Türbesinde,Tülinleyim..bu camiyi 2. Selim, babası Kanuni’nin şehit naaşını  Zigetvar’dan  getiren sadrazam Şemsi Paşa için yaptırtmış… paşa memleketi Kastamonu' daki meşhur simiti ,İstanbul'da ilk yaptırtan ve meşhur edenmiş.yani herkese uygun ortak HALKA-İ DAİRE-HALVET SUSAMLI-HABBBBELİ SİMİTLERİMİZİ ona borçluyuz..cami, birebir Kabe’nin ebadında olup, bitişik türbede aynı hatim ölçüleri ve biçimindeymiş …paşa çok titizmiş ve başıma kuş pislemesin dediği için,kuşların geçmediği bir hava akımına sahip- denize nazır yere -camisi ve türbesi yapılmış..


şu çözemediğim terki gül sembolü vefk beni çok  zorluyor onu burada ŞEMSİ de bulacağımı seziyorum..Tülin beni türbe içindeki üveysi celveti,Kütahya’dan gelmiş bir zat ile tanıştırıyor.. kendi diktikleri yeşil çuhadan 18 terkli celveti takkeleri var.. birazdan ikindi..kapı kilitleniyor ve biz hatimde namaz kılıyoruz..kapı açılıyor. şimdi dışarda çay içerken, o zata çizerek soruyorum.. “o ne renkti?” diyor..anladığı için seviniyorum …ayet veya  harfi soruyor .NUN deyince gülüyor..adınız neydi diyor.. önce anlamıyorum. anlattıkça anlattıkça sanki anlayacak gibi olup, korkup yine anlayamıyorum.. ama ARABİ HOCA sevgisi ile bağının aşikarlığını söyleyince yeşil levheşimi kabul ediyorum.. çünkü bizim bu ilimle ne muzurluklar yapacağımızı bilip, kabul etmek istemiyorum…eve gelince şu şiiri yazıyorum bak….

 levheşim ,optikdeşime.nice görülerde yeni esma deneyimlemelerine.birlikte...birinin aşırı ciddiyeti ve aşırı disiplini,diğerinin gepgeniş meşrebi tabiatı..ve yazılar ve yazılar. EN SONUNDA PES ETTİM ...ve tüm putlarımı önüne serdim.....ama yenilerini benimle birlikte yapmayı çok istediğine eminim....AŞKLA ARABİ AŞKLA
optik
gözlemdeki göz

gözün içindeki gözleyen göz
şifre sendin
ve şifreni kırdın
tebriklerr
hazine senin
NUN
**

Sevdiğim bu zihin oyunlarım aslında beni çok yoruyor.gece gözlerimi kapattığımda o gülün içindeki harfleri seyretmeden evvel kirpiklerimi ELİF III görmek ,tüm gerçekliğimi mahvediyor .. insan gözünün içinde kirpikleri ile harf ayet yazabilir mi? ve neden ?...zihnimin kurgularından kurtulamadığım için yıpranıyor ve kendimi kandırıp sürekli yalan söylediğim vehmime kapılabiliyorum…ve  yeni gözlüklerim oldu...3,5  numaraya yükseldim. Hepinize esef ederim ……

ayrıca ülkemizde şuan pek çok masum-suçsuz hakim-hükema hapsihanelerde .. işleri ellerinden alındı.. maaşlar kesildi..aileleri acı ile bekleşiyor..çok masum kişi işten atıldı-ekmeksiz bırakıldı..ama esas zengin zürefalar halen dışardalar ve işlerin perde arkasındalar.. içeridekilerin, masum ah ve ibadetleri –toplu namaz ve zikirleri hiç olmadığı derece yüksekmiş.. malum, bu idare personelinden olan suçsuz hükema –öğretim-eğitim ve askeri kadro içeriden çıktığında, artık başı bozukluk kalmayacak..çok sert disiplinli ceza ve kanun uygulamaları mecburen açılacak…o yüzden herkes ayağını denk alsa iyi olur. ..iftiraya uğratıldığında ,haksızlığa susanlara ,masumların akıttığı gözyaşı çiftesi ağırdan da  öte olur biliyorsun.. (*gelecek masalımda kulluk esma kabiliyetleri üzerine masal yazmayı diliyorum, himmetlerinle Efendim )

haa.bu arada geçen aşk masalımdan sonra bu aşk bana ne kazandırdı çok düşündüm..hani ben kimseyi sevemediğim ve sadece Seni sevebildiğim için kendimi Sana şikayet ettiğimde, Sen :”seversiin,seversiiin “ demiştin ya..işte ben sevilmek ve sevmek nedir galiba hala öğrenemedim.. ama bende şu ortaya çıktı ki,onu Sana yazmam lazım..bende aşkın sonucu derin bir merhamet ortaya çıktı Sevdiğim.. KALBİMDE BU MERHAMET GİDEREK BÜYÜYOR-ACI ÇEKMEKTEN HALA ÇOK KORKTUĞUMU YAZMAK İSTEDİM !!!o merhameti kontrol edemeyeceğimi biliyorum..bana yardım et lütfen…


en korkunç infazları hak edenlere imza topluyorlar ve herkes sanal alemde “asalım keselim” diyor ya hanii.eskiden olsa iki elimle kendim boğmak isterdim ..işte, ben, elim gidip onları beğenip tıklayamıyorum .. çocuk tecavüzcüleri ki, benim için en ağırlarıdır.. bunu yazdım ki, bu sabah onla alakalı korkunç bir rüya gördüm-mecburen yazıyorum…çünkü dün gece Kılıç hocayı dinlemekten dönerken-gideceğim konsere-  metro için Aksaray’dan geçtim…daha hava yeni kararmıştı ve her yer sayılamayacak kadar sokak çocuğu-tinerci-korkunç Yüzlü adamla doluydu.. ben yabacıya benzetildiğim için onların davranışından acaip korktum..o kadar sokak insanı ..düşün, gece ilerlediğinde o yerler nasıl akıl almaz tehlikeli olur.. berbat ötesi şeyler hayal ediyorum o çocuklar için.. kendimden- devletten ve ailelerimizden-örflerimizden  nefret ediyorum…..düşünmek istemiyorum…ama rüyama girmelerini engelleyemem ki.. değil mi?



şeriata göre yasa konmalı ve infazlar yapılmalı…evet....amma ..onların infazına evet demek istesem de, onlara çocukken hane içinde bunu ilk yapan aile bireylerini, öğretmenlerini veya hapse düştüğünde oradakileri, okul arkadaşlarını, iş arkadaşlarını –ustalarını-patronlarını hatırlıyorum..  ve seslerini  çıkartamayıp hep sussunlar diye- diğer suçlara ortak edenleri ,yani daima   başa dönüp ,ilk suçluları anında  hatırlıyorum…toplum o kişileri suçlayıp infaz etmeden evvel ,kendisini yargılamalı ve kendisini infaz etmeli diye düşünüyorum.. buda toplu helak ediş cezasını getirecek biliyorum .o yüzden lütfen suyu dalgalandırmayalım…


Sevdiğim.. yazdığım şeyleri hak etmediğime hala inanıyor ve maddi delillerim de olsun diye yüksek ilim sahiplerini geziyorum.. her kovandan bal toplaya toplaya gelip, yine Sevdiğimin kolonisine balımı bırakıyorum.. bizim anaKRALiçemiz bizim sadakati namusumuz ..söz verdik bir kez….

--> işte sevdiğim daha kaliteli ve şifalı ve her renkli neşeye –meşrebe uygun bal için çok gezmem lazım biliyorsun.. bende bu hafta kuantum fizikçisi H .Berkman’ın iki konferansına GÖBEKLİTEPE ve MU UYGARLIĞIna gittim..sadece maymundan geldiğimiz sohbeti kaçırdım o kadar J ..uluslararası muhteşem bir contemporary istanbul adlı bir sergiyi gezdim.. .. ve dün de  M. E. Kılıç hocanın tam 3 saat süren Kubbealtı sohbetine ve akşamı da Mark Eliyahu konserine gittim.. sonuç J..yukarıdaki bal ortaya çıktı..bilmem hastalıklarımıza şifayap olur mu J diye Sana sundum. ve BİZ BALIZ ,BALDAN TATLIYIZ,MOR BİR KASEDE KARIŞIĞIZ

*dönen horoskop haritası ve dönen rufai gülü kartı için,masal çocuğu Dilek'e teşekkür ederim :). kartı yaptığı geceden itibaren internet iletişim araçları sekteye uğradı ...buda bizim eğlencesi tevhidi zanlarımız

nur cihan
6 kasım Pazar 2016
nuralem7@hotmail.com


O eksik düşünceli cahil, hep kendi mektubunu okur. Dostunun mektubunu okuyamaz. Eğer bir satırcığını olsun okuyabilseydi, bu sözleri hiç söylemezdi. O, yalnız ve hâlâ o mektubu okur; işte o kadar. Halbuki onun eski mektubundaki eğri büğrü satırlar, karanlık ve bâtıl sözler, hep kendi kuruntuları, kendi hayalleridir. Nasıl ki o, kendi eliyle yaptığı puta kul olur; onun bekçisi ve kapıcısı olur. Şu zamanda, bazı kadın tabiatlı kimseler de tıpkı o putlar gibi konuşurlar.
Ey kendilerinden habersiz insanlar! Siz bizde kutluluk arıyorsunuz; halbuki biz de aynı şeyi aramaktayız. Sizin bize bakmanızı istiyoruz ki, günün (M. 16) günlüğü, saatin saatliği, cansız varlıkların cansızlıkları kalmasın hep bir olsun.

(Şems-i Tebrizi-Makalat)