15 Aralık 2016 Perşembe

sema SANA ,sema cana şifa,sema ruha gıdadır . PİRİM MEVLANA RUMİ'ye İTHAFTIR

BİZANS-RUMİ TÜRKLERİNİN AYNALIK MESLEKLERİ NEDİR :)

tüm ruhların meşrebi mevlevidir..sema, yani BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİL MİYİM?!! emrini alan karanlık durgun su ,bu söz-nur un etkisi ile coşup kaynadı ve semaya -KAOSA başladı..ve ilk seyr de böyle başladı..ve bu kaos halen sürse de ,bilmek lazım ki ,deryayı oluşturan bu damla denizin damlaları -yani ayani sabite noktaları her ne kadar aynı denizde olsa da, asla birbirlerine karışmazlar..kaos anlayan kendisi kaostadır..huzur ve esenlik anlayanın kendisi de barış ve esenliktedir.. bu iki algıda kendi kutbiyetine göre doğrudur....cennette cehennemde senin kendi içindedir...kendine güvenmezsen şüpheli vesveseliysen sen zaten cehennemin ta kendisisin.başka cehenneme ne hacet..ama sen, eminlik-güven ve huzurlu bölgeysen,işte sen de selamete ermişlerin selam selam cennneti ,dinin ta kendisisin...

bu zıt anlamlar kaostan düzen çıkartma metodu aslı olan + ve - kutuplar yüzünden dir..sema nın bazısı sağa, bazısı sola doğrudur.aynı ekvatorun iki tarafındaki hal gibi.ekvator çizgisi olan hattı istivada durulmazmış..deprem misali ayağın altından kayıyormuş ki ,düşünün bu dünyada böyle ,birde metafizik halini düşünün :)

denizlerin içine bakın magmadan gelen hararetle su kabarır ve kaynar değil mi? kaynayan damlalar fokurdar ve damla damla kendi etrafında dönmeye başlar..işte sema da ilahi aşıkların -hatırayı yad babında ,sürekli bu hatırayı anmak-zikretmek için , o anı bugüne ve sonsuza dek taşıyacağı bir ritüelidir..aşıklar dönmek zorundadır..zira onlar başının tepesinden salınan bir ipin kendilerini yönetip döndürdüğünü bilir..ALLAH 'IN HER YARATTIĞINA ATTIĞI BEYAZ BİR İPİ VARDIR..ALLAH'IN İPİNE SIKI TUTUNUN VE KURTULUN ayetini daima hatırlamalıyız...

ve ALLAHIMIZIN İPİ SIRATEL MUSTAKİM DENEN ,KALBİ SELİMLERİN-DOĞRULARIN-YALANSIZLARIN DOĞRULUK ASA YOLUDUR..
kainatta herşey bir noktadan daireye ,dolayısı ile küreye mahkumken, dönmeyen zaten ne olabilir ki değil mi? dönmeden durmak mümkün müdür ? hayır? arzımız ve tüm yıldızlar dönerken, bizde bilmeden arzın üzerinde dönmüyor muyuz ?
tüm çocuklar küçükken dönerek sevinmez mi? kuş süreleri,karıncalar döne döne yola işareti bulup yolda devam etmezler mi?

hava su soyut nefes küreleri dönmez mi? onlar ilahi bilgi depolardır..bu sabun kürecikleri soyut aynalar dönerken birbirlerinin bilgilerinide kopyalar ve kendilerine kaydederler..böylece her küre aynacık hem dalgacık hem parçacacık,hem de hiçbirisi olma şansını elde tutarsın :)

ayna olmak önemlidir..ayna olmak için kalbin dünya zanlarından -sahip olmak ve ben yönetcem ihtiraslarından temizlenmesi lazımdır..yalan olan evde talan olur..yalan dalga boyu bıztlar ve elektrik gibi cin çarpmışa döndürür....su sizi köpük olarak kötü zannınızdan dolayı dışarı atar.... o yüzden yalan en büyük tek yasaktır...kalp aynası temiz olursa o saray ARŞI RAHMAN YANİ ALLAH IN TAHTINI KURDUĞU EV OLUR..PAYİTAHT BUGÜN SEN OLURSUN!!

ve mevlevilerin piri olan hz mevlanamızdan bir hikayemiz var şimdi de..bu hikaye idrakini bugün anladım..benim için çok önemli bir idrak..RUMİ YANİ BİZ RUM DİYARİ TÜRKLERİNİN MESLEKİ ANLAMINI İFŞA EDİYOR ..
ilim Çin' de de olsa gidin alın emrini vermiş peygamberimiz...ve bu metafiizk ilimlerinin hepsi köken itibari ile ADEM ATAMIZIN ANAVATANI UZAKDOĞU HİNT MERKEZLİDİR..Mısır'da okul ders metodu haline getirilmiştir..dolayısı ile kendini bilmek ilmi zaten orada tulum çıkartmıştır..iş kaldı ki RUMİ TÜRK AYNA PARLATICILARININ ,ÇİN'Lİ RESSAMLARIN ÇİZDİKLERİ DUVAR RESMİNİ, PERDENİN-NEHRİN BU BATI YAKASINA ÇOK DAHA AYDINLIK -NET VE ANLAŞILIR-GERÇEĞİNDEN DAHA GÜZEL VE ÇEKİCİ VE TERCİH EDİLİR YANSITMALARINA
..işte bugün ve gelecekte müslüman türk sufilerin mesleği emanetide budur vesselam

ölerek yeniden ölümsüz bedenlenenlere kavuşan suret almışlara eski kadim devirler BUDA derken zamanla tekamül sürecinde onlara TURUKU demişlerdir..uzakdoğuda hala o adamlara buda denir ve biz daima TURUKU ALİYE deriz. hakiki türklerin yolu yani..hani hep kim gerçek türk merak ediyor ve anlamını çözemiyoruz ya....
benim efendim...dev mıknatısım.pil tozuna çeviren çekim gücüm.atomu parçalayan kudretim.. kapkara zerreleri havada askıya alıp sema ettiren pirim..sana selam olsun..senin bugünkü halinle seni devam ettiren ,hep söz verip verip- her  sözünü arada bir dinlediğim canım Sevdiğime selam olsun ...
***
"BENİ İYİ DİNLE!
Eğer sen bana aşıksan, ben seni perişan ederim. Beni iyi dinle! 
Şu fani dünyada az ev yap, sonra onu yıkar, viran ederim, beni iyi dinle!
Arılar gibi, karıncalar gibi yüzlerce ev yapsan yine seni kimsiz kimsesiz, evsiz barksız bırakırım, beni iyi dinle!
Sen erkek, kadın bütün insanların sana hayran olmalarını, sana karşı duydukları sevgi ile mest olmalarını istiyorsun; 
fakat ben, seni mest etmeyi, seni şaşkın hale getirmeyi istiyorum.
Mademki Halil’sin, ateşten korkma, emin ol! İçin rahat etsin! Ben ateşi sana yüzlerce gül bahçesi yaparım, beni iyi dinle!
Sen, Kaf dağı olsan; seni hızlı hızlı dönen değirmen haline getirir, seni fırıl fırıl döndürürüm, beni iyi dinle!
Sen belki de hünerde zamanın Eflatun’u, Lokman’ı olsan, seni bir bakışta hiçbir şey bilmez bir hale getiririm, beni iyi dinle!
İsmail gibi seni kurban etmek istemem. Boğazına bıçaklar sürmem. Ne el görünür, ne yara görünür, beni iyi dinle!
Ben devlet kuşuyum. Sen’in başına gölge düşürmek lutfunda bulundum. Böylece seni eşsiz, üstün bir padişah yapacağım, beni iyi dinle!
Kendine gel de, az oku! Lüzumsuz kitaplarla kendini yorma! Sus, sabırlı ol! 
Ben seni kitap yapayım, ben seni Kur’ân'ın ta kendisi yapayım."
PİR MEVLANA CELALEDDİNİ RUMİ

ve hikayemizi hatırlıyoruz
Mevlânâ Hz. anlatıyor:
Çinli ressamlarla Rum ressamlar iddiaya tutuştular. Çinliler:
“Resim sanatında dünyada bizden daha üstünü yoktur” dediler.
Buna karşılık Rumlar da:
“Hayır bu iddianız doğru değildir, biz daha mahir kişileriz” dediler.
Bu iddialar adil padişahın kulağına gitti. Padişah:
“Sizi imtihan edeceğim, bakalım hanginizin dediği doğru” dedi. 
Çinli ve Rum ressamlar hazırlandılar. Kapıcılar karşı karşıya iki odadan birini Çinli ressamlara, diğerini Rum ressamlara verdiler.
Çinli ressamlar padişahtan yüz türlü boya istediler. Padişah bunun üzerine hazinesini açtı. Çinli ressamlara her sabah hazineden boyalar verilmekte, onlar da bu boyalarla çeşitli resimler, süsler yapmaktaydılar.
Rum ressamlar ise:
“Pas giderilmeden ne boya işe yarar, ne de resim” diye düşünüyorlar, duvarları ha bire cilâlayıp duruyorlardı. Öyle cilaladılar ki, duvarlar şeffaf bir ayna gibi oldu.
Nihayet Çinli ressamlar işlerini bitirdiler. Hepsi de iddiayı kazanacaklarından emindiler ve çok sevinçliydiler. Padişaha haber verildi. Padişah gelerek önce Çinli ressamların resim yapıp süsledikleri odaya girdi, resimleri gördü. Çinlilerin resimlerini fevkalade güzel buldu.
Çinli ressamların eserini beğenerek takdir eden padişah, Rum ressamların çalıştıkları odaya girdi.
Bu arada, bir Rum ressam Çinli ressamların odalarıyla aralarında bulunan perdeyi kaldırdı. Çinli ressamların yaptıkları süsler ve resimler bu odanın cilalanmış duvarlarına aynen yansımıştı. Çinlilerin odasında ne varsa, aynı resimler burada daha güzel ve daha parlak bir biçimde görünmeye başlamıştı. Oda kelimelerle tarifi mümkün olmayan bir haldeydi ve bu haliyle Çinli ressamların odasından çok daha güzeldi. Rum ressamların resimlerini daha çok beğenen Padişah, Rum ressamlarla Çinli ressamları karşısına alıp, şöyle dedi:
“  Kalbinizi cilalayın ve hakikatler ile arasındaki perdeyi kaldırın. O zaman her şey daha güzel görünecektir!”
nur cihan