31 Ocak 2016 Pazar

ŞUARA-ŞURA-ŞİRA-ŞUUR YARATIM HAVUZLARI ESMA KUTUPLARI İLMİ MASALI (meclisi mebusan)



ŞUARA-ŞURA-ŞİRA-ŞUUR YARATIM HAVUZLARI ESMA KUTUPLARI İLMİ MASALI
(meclisi mebusan)
din=bilim=teknoloji


CİHAN NAZARA GELDİ..  29 aralık 2012  Cumartesi hayali..imtihanım,babası ve kardeşi bana zarar veren bir şey yapmışlar galiba  ve ben onlara bağırıyor, sonrada o öfkeyle yatağıma gidiyorum.( bir hafta sonra baba bir trafik kazasında gitti.diğeri ile aradaki bağ koptu ) laptopa bakıyorum.. pc ekranında dünyanın  kutup haritası var.. mavi denizler ve beyaz buzlu deniz gözüküyor..o haritaya öyle bir bakıyorum ki ;dünya “fır fır”, daire şeklinde hızla dönmeye başlıyor..kendimden ve olacaklardan korkuyorum.. gerçekte ise,kıtalara bir şey olmasın diye, denizlere çevrilmiş bir nazarmış  bu..dereotu ve nane durmam için geliyorlar..dereotu diyor ki: “fazla yaptın” ..ekranda bir kitabın beyaz iki sayfası  açılıyor..ben okudukça yeni sayfalar açılıyor.. hatırlamak istediğim sadece şu Sevdiğim.. bu bir ilim ve okunarak asla öğrenilmeyecek bir şey..verilmesi lazım..verildiğinde de, gerçekte onu senden işleyen başka bir güç var..sen sadece araçsın ..insanın içindeki en gizli-saklı niyeti bilen ve ona göre cevap veren bir ilim bu..kişiye özel.. yazılardan hatırımda kalan tek kelime ise VEFK idi..



Sevdiğim merhaba! Nasılsın?
zaman hızla akıp gidiyor değil mi ?ve bende yakında 7x7=49 yaşımda sonlanacağım..hani 7 tekamül içinde 7 derece var deniyor ya..ve 7 başlı ejder yılanım olan 7 uyurum,mağara bedenimin dehlizlerinden uyanıp 7 şua yıldızlı taç gibi başımı süslediğinde, 7 kandilli Süreyya gibi aydınlanacağım..7 boynuzum arasındaki ışıktan mahyamda SENİ HALA ÖYLE SEVİYORUM yazacak J..ve sonra ver elini 40+1 her şey bununla olur ilmi..daire içinde nokta 50 =NUN



YUKARIDA NE VARSA AŞAĞIDA O VAR İLMİ
Bugün, çok zorlandığım ve hakkında okuyarak hiçbir şey öğrenilemeyecek bir mevzuda Sana masal yazmak diledim.. ama öyle meraklı olsun ki, ne yazdığımı  ben bile hiç bilemeyeyim, her zamanki gibi yazdıktan çok sonra anlayayım.. tefekkürde geldiğim yer insan beynini akıtıcı biliyorum... beynimi devre dışı kabul et (hiçbir zaman beynini kullanamadın ki deyip gülme lütfen J ).. işte bu yüzden bu konuyu ne araştırdım nede okudum.. sadece antik heykellere ve benim gibi iz sürücülere bırakılmış işaret-ayet kayıtlarına baktım.. aslında nasıl oluyor da kadim insanlar her şeyi çizecek, heykelleştirecek kadar didik didik tüm teferruatı ile bilmişler ki, kıskanmamak elde değil..o devirde her şeyi  melekler, cinler ve diğer sayısız suret varlıklarının bizzat gelip rehberlik ederek, hatta kendilerinin çizerek kaydettiğine ise hala inanıyorum.. tabii dediğim zaman tufandan evvelki devirler.. çünkü tufandan sonra insanlık devre yeniden başladı malum..

VEFK-ASTROLOJİK SAAT-ZAMAN YARATIM HAVUZLU TERK GÜLLERİ İLMİ

bizim devrimizde tamamlandığı için, her bilgi bu devrin esma terkibi kutbunun hal elbisesi olan bilim ve teknoloji ile ifşa ediliyor …ADEM i sadece bir tek Adem bilme!! her esmanın hava siklon dairesindeki kutbu ADEMi başka, bunu anla!!devletler bazen tek diktatör liderler veya bazen de meclis konsey azalarınca yönetilir..bu dengede olduğunda ideal olan yönetimdir ..kut sahibi olan ruh soylu bir lider bulunamadığında ,her dem meclisteki konsey azaları kutuplarınca idare ediliriz ki, her vilayetin-her bölgenin azası farklı meşrep esması ve kanuna tabidir.. buna eyaletlerin özerkliği de diyebiliriz..


bugün bilim ve teknoloji çok hızla ilerledi ve ilerliyor.. giderek dinlere olan inanç kayboluyor. Her peygamberse Sümerlilerden bilgi çalmış ve mitolojik kahramanların hikayelerine kendi isimlerini kaydetmiş gibi piyasaya sürülüyor…ve facedeki dinsizlerin açtığı sayfalar ve çirkin saldırı sözleri-KUTSAL her değere ve ayetlere yaptıkları alaylı küfürler  inananları derinden acıtıyor..İslam alemi ,düştüğü karacehalet ve dinini kötüye yorup-hemen her konuda hilekar oldukları ilimsizlik kör kuyusunda debeleniyor ..facede sanal dinsizlere bir laf söylemek istersen eğer, hemen belden aşağıya başvuruyorlar.. karşısındakinin  onlar gibi  küfür edemeyen birisi olmayışını umursamıyorlar ..aşağılık komplexli  ve yeterli cevabı olmayan güçsüz kişilerin yaptığı gibi küfre yatmak, onların tek çaresi.. böylece güçsüzken güçlü olabilirler. çünkü karşısındaki kişi susmuştur…size kalan tek yolsa onları engelleyip  silmek oluyor tabii...bir insana  verilecek en büyük cezanın unutmak  olduğu asla bilmiyorlar. zikredin zikredeyim yani beni anıp hatırlayın ki sizi anıp hatırlayayım ayetinin manasından  bihaberler.. unutulmaya mahkum olmak, gelecek alemlerde o kişi için var olmamak demektir.. onlar bu dünya hapishanesinde sonsuza dek hapsolacaklar.


Sevdiğim.. biz, masalın çocukları olarak şuan belki de dünyadaki en bahtlı, ballı kaymaklı tahsili görenleriz..ve tasarrufatçılarımız ise başka hiçbir okulda olmadığı kadar görkemli..bu yüksek âli okulun  âli ilmiyle de, herkesin anlayıp kabul edemeyeceği özel bir tahsildeyiz şükür. .esasında her ALLAH’A TESLİM OLAN İSLAM Müslümanın (Kİ, HER DİN HAKİKATTE İSLAM ÜZEREDİR) bu ilimleri bilmesi lazım.. çünkü peygamberimiz dibine dek putperest bir kavmin içinde doğup büyüdü.. Kabe en son seneye dek hep putlarla doluydu .Kabe’nin içi dışı put olması onun kutsallığına  zarar vermez..SEN KALP KABENDEKİ PUTLARA BAK!! Bugünde kalp kabelerimizin içi dışı zamanın putları ile dolu..kaçımız putlarımızı tanıyoruz ki?


önemli olan Yaratanın emri ve bizlerin o emre itaatimizdir.. insanlar dini çok yanlış anlayıp bilip, anlatıyor..Yaratanın sünnetullahı-şeriatı - yaratma işleri daima adetullah üzeredir.. dinler ilahi kanunlardır..bugünki manada anayasa gibi.. kâti hükümler başlangıçtan beri asla değişmez.. geleneklerle ilgili şeylerse, mekan-zaman şartlarına ve içinde yaşanılan o devre göre içtihat edilip yenilenebilir..her ailenin  kendi eviçi kanunu farklıdır..apartmanların,iş yerlerinin ,okulların, askeriyenin, devletlerin kanunları farklı farklıdır.. kendi kişisel ferdi kanunlarımız bile farklı farklı meşreptedir.. ama her birimdeki   ana kanunlar- kurallar şeriat nizannamesi olan farzlar  değişmez.. ki, bunlar  en ilkel kabilelerde olsa bile ..o halde “her şeyi Yaratan Allah’ın sünnetulahında bir değişme bulamazsınız” dediği ilahi kanunlarının adının DİN olmasından doğal ne olabilir ki?!.. kanunlarda gelenekler gibidir..o yüzden yüce Nebimiz” kadınlarınızı içinde yaşadığınız geleneklere göre giydirip yaşatınız” demiştir.. MUKATTA harflerin ilmü ledün verilen kişilere özel açılması ve umuma ait olmaması gibi…


peygamberimiz bize, vicdan müftümüzden sorup onay almamızı emretmiştir.. şu alimden bu alimden değil.. çözemediğimiz soruları ise kendilerine kalp verilen-hüküm verilen direk anlamındaki emirlere ULULELBABlara sormamız ayette emredilmiştir… her Müslümana beşikten mezara ilim öğrenmek farzdır…ilim müminin yitik malıdır.. ilim Çin’de de olsa gidip alınız demiş,  RABBİM İLMİMİ ARTTIR  dememiz emredilmiştir..



islam aleminin bugün içine düştüğü çirkin durum,genelimizin ilimsiz ve görgüsüz olup, bilememenin getirdiği korkunun esiri olduğumuz içindir. korku seni köleleştirir..  bilmek korkuyu damıtır..eşyanın 6 cihetinden gelişimini –yaratım safhalarını-olayın gelişim evrelerini- tekamülünü- gidişatını ve geleceğini göstererek ,seni kendi hayatının CEO su yapar..

KENDİNİ BİL,İKRA-OKU bu yüzden ilk emirdir.. söz dinleyende DİN SAHİBİDİR.. söz dinlemeyeninse  diniDARdır.. aklı olmayan zaten mükellef değildir, din onun üzerinden düşmüştür.. din ER REŞİD-RÜŞT SAHİPLERİNE AİT BİR ŞEYDİR.. dinler birer araçtır..hedefe kolay gitmek için binilir.hedefe gelince din ve kişilerin hükmü düşer..fakat hedefe sen varsan bile, bu defada hedefe götürene daha sıkı sarılırsın ki,diğerleride zarar görmeden ,daha az yolkesene uğrayarak yolu tamamlasınlar.. ben oldum diye başkalarını dinden düşürenlerse, olmamış ama olduğunu sanan ham meyve  gibidir..


EL ALİM esması olan ilim açıldıkça EL ÂLİ yüce yüksek anlamı da birlikte açılmaya başlar ve siz MUHAMMEDİ MEŞREBİN OMUZLARINDA YÜKSELEN ALİ GİBİ OLUP, bilmemenin getirdiği tüm korku kayıtlarından silinip, bilip gördüğünüz Rabbe imanın gereği ile tüm tabuları –putları birer birer kırmaya başlarsınız…kırdığınız her putun yerine onlarcasını anında diktiğinize de şahit olacaksınız. ama zamanla ilerledikçe putlar konusunda uzman oldukça,putların tamamen kaldırılmayacağını ,onlarında vazifeli olduğunu anlayacaksınız ve SİZİN DİNİNİZ SİZE BENİM DİNİM BANA diye ,en laik din olan islamın en laik suresi KAFİRUN u öğrenip, anlayana perdeyi açıp anlatıp gösterip, anlamayana 7 kat perdeli olacaksınız..

İlim tahsili en büyük zenginliktir.dünya malı dünyada kalır ama ilimlerinizin getirdiği herşey selsebil olup hem sizle gelir, hem de sizden sonrakilerle artarak size akmaya devam eder.. anın beni anayım sizi ayeti sizde tecelli etmeye başlar ve daim sâlât-daim zikir uyanır.. artık görüp bildiğiniz,yediğiniz içtiğiniz,konuştuğunuzun Allahtan  başka bir şey olmadığını anlar ve hep bu hatırda kalmak için çırpınırsınız..dünya işleriniz içinse sık sık hatırdan düşüp dünya hayatınızı sürdürmeniz sağlanır ki denge olsun..tenzih ve teşbih eşit olmalıdır. MARİFETULLAHI MUHAMMEDİ MEŞREB budur..


Allah kendisini bilmek istedi, eşyayı yarattı.. eşyayı bilmek istedi ,Adem’i kendi suretinde yarattı..esma hazinesini ,Adem denen ahit sandığına yükledi ve ona mührü vurdu..ve ADEM KENDİ MÜLKÜNDE İLK SÜLEYMAN OLDU..

Adem denen yokluk-tevazu toprağı yaratılışın hammaddesi oldu.. oysaki olmayan bir şeyden var, var olmaz..çözülemeyen toprak sırrı hz Ali’de, EBU TÛRAB-TOPRAK BABASI olarak,halen bilinmek ilmi ile hüküm sürmektedir..zerre –nokta-hub ilmi muamması , İLİM BİR NOKTA İDİ,ONU CAHİLLER yani alimler ÇOĞALTTI ilelebet sürecektir..

Ashabımın alimleri beni israilin nebileri gibidir hükmünce,her meşrep esasında tenzih makamındadır.. yolun çocukları şeriatta Musevi meşrepte, hakikatte İsevi meşrepte olup, marifette Muhammedidirler ..ve dinlerin amacı olan TEVHİDDE ise İbrahimiyiz.. bunlar 4 evtad direktir..3 ü Kabe’nin içinde, birisi de GÖZ-BİAT ELİ OLAN  HACERÜL ESVED hükmündedir...hakikat erbabı ululelbablarda direk sahipleri- nur sütunları ve kanun koyucu namos asalarıdır..ÂSÂ SAHİBİ OLMAK HÜKÜM SAHİBİ HÜKÜMDAR OLMAK demektir, bunu anla! bir bina neden direkler üzerinde yükselir düşün….


..o alimler ki, detay detay ilmi çoğaltıp böldüler.. dini o kadar çok didik didik ettiler ki, birleyecek-tevhid edecek adam yetiştirmeyi ve YAŞAYAN DİN OLAN MUHAMMEDİ ÖZDE KALMAYI UNUTTULAR.. dinlerini yora yora yoğurdukları yorumlarda dinlerini yordular ve dinlerini  dinlikten çıkarttılar.. dinler, bitip tükenmez bıktırıcı kurallar-ŞEKLİ İBADETLER ve okumalar zinciri haline geldi... bugünse islamın mensuplarının sabahtan akşama dek  esma çekmekten ,Budist rahiplerin mantarcılarından hiç bir farkı kalmadığı ortaya çıktı…. sahtekar İslamcılar, sürekli bir şeyleri olsun diye belli esma tanrıları panteonundan birli ikili ve terkipli gruplarla sabahtan akşama mırıl mırıl isteyip duruyorlar..

kimse ALLAH’I İSTEMİYOR..MUHAMMEDİ HAS - SAF BİLİNCİ - KULLUĞU ve her daim VERMEYİ İSTEMİYOR. yaptığı işte adil ve dürüst olmayı,hak yememeyi, yanında çalışanın tam emeğini, alnındaki ter kurumadan vermeyi ise hiç dilemiyor!!! Neden ?!.. herkes, her şeyi sadece kendisine almak ve ailesiyle her şeye sahip olup, saltanat istiyor.. esasında Muhammedi olmak çok soyut ve çok zor.. genelimiz atalarımızın beni israilin dinlerine kolayca dönüyoruz..ve işte o yüzden de her birimiz, 124.000 olduğu farzedilen nebinin meşreb sancağı altında buluşup ,o meşrepdeki nebi imamızla Muhammedimizin bayrağının altında birleşeceğiz..


o ashabın, beni isralin nebileri gibi olan alimleri ki, Muhammed ağacının gövdesinden, aynı gövdenin kökleri gibi sayısız dal budak çalı çırpı verdiler.. hepsi gövde-i Muhammediye BEL BAĞLADILAR..aslolan tohum olduğundan meyve vermek maksadı vardı..meyve verilince her meyvenin de tohum olmadığına şahit olundu.. bazılarının tohumları yeşerse de, meyvelerin  bereketli, sağlıklı istenen tat ve kokuda olmadığı da sıkça zuhur etti..işte zamanla bu bozuk meyvelerin çoğalması ile yetkililer azaldı veya geriye çekildi, ortalık teberrükenle işi götüren gösteriş budalası-saltanat düşkünü hırsızlara –yeraltı aleminin mafyababa-analarına kaldı..hakikat ehlinin yüzüne ise kimseler bakmaz oldu..zira devir saltanat devri olduğundan bu tür işlerde görevler hakiki fakırlara  (*Allah’tan başka kimseye eyvallah demeyenler fakr dır) verilmedi ...ne yazık ki tüm işler ,dünyada madden zengin olup, idrakense çok fakir- SALTANATa yakınlığını KULLANAN şerefsiz DEVRİN RASPUTİNLERİ naehil züppelere kaldı...
dolayısı ile de Turuku  Âliye olaya el koymaya mecbur oldu
J !!



Gün, tüm dünyanın elleri ile işledikleriyle yüzleşmesine tanıklık eden gündür…çok medeni olduk ,bilim teknolojide çok ilerledik, uzaya yerleşeceğiz sözleri ve görsel göz boyamalarla, dünya halklarına harcanması gereken devlet bütçelerinin çoğu bu sanallıklara verilmeye başlandı.. karşılığında, yetimin malına göz dikenlerin ellerine tüm dünyanın kanı boyandı..açlık, sefalet, işsizlik had safhaya ulaştı.. tekelcilik yüzünden, halkın kendi başına ayakta durması  –bir başına yaşaması-esnaflık ve el işçiliği imkansız hale getirildi.. insanların aldıkları nefesten yakında vergi kesecekler ki, sonları hiçte hayırlı değil.. israf tantanası halkı galeyana getirtip KAZAN  KALDIRTIP, kazancıyı HALK HAKTIR,HALKIN HAKKINI VER dedirtecek hale getirdi..


bildiğimiz üzere Küçük Ayasofyanın kubbe içinde koca bir kazan vardır..kazan kozmik alemi temsil eder.. bizler –yaratılmış her şey o NUN=NUR=RUH = NOKTA=DAİRE KAZANIN içinde pişen tevhid çorbasıyızdır.. herkes bir malzemedir.. malzemeler eksik ve dengesiz olunca çorbanın tadı tuzu bozulur.. çorbacı ise kepçe ile sürekli tadı iyi olsun diye dünya kazanını karıştırır.. kazan bazen harlanır  taşar ve bazense ,ateş söner kıvamı tutmaz….hasılı çorbacıda işinde ehil olsa dahi, malzemelerinde iyi, has ve dengeli olması elzemdir..

kazan tevhid denen aşk aşını pişirir..aşk olmayınca meşk,meşk olmayınca naz niyaz olmaz.. ateşi fazla gelince aşk kabarır ve hem kendine hem etrafına zarar verir ve etrafta ona zarar verir.. ateşi körükleyen üstad ateşbaz mürşid işinin ehli olmalıdır ki, nefsaniyet için aşkı kullanmasın ve kullandırtmasın..bu vebalin tüm yükü efendidedir vesselam..


KADIN, yaratımda EL HALİK esması ile  YARATICIYA EŞDİR..ADEM’İ ALLAH YARATTI ve sonra bu işi  el  halik esmasıyla birlikte KADINA DEVRETTİ İLMİ..

dolayısı ile her şeyin yaratıldığı ve yaratılacağı NUN KAZANIyla az çok tanışıp müşerref olduk.. Aya Sofya bilindiği gibi, beytürrab olan evin hanımefendisidir Kİ; eskiden ona KU denilirdi. Ayasofya, ANNE-ÜMMÜ olan hz Meryem’e yani Rahiym esması temsili olan KALBe-GÖNÜLe adanmıştır.. HİKMET EVİ demektir..hikmetse vahye eşdir.. dolayısı ile kazan da vahy-ilhamatı rabbani kazanıdır..içinde pişende hikmet aşıdır.. şimdi buyrunuz sofraya ve afiyet olsun..huu


Arabi hoca der ki,vahy el emindir..içinde ne şüphe ne vesvese vardır. kesin bilgidir.. ama ilhamlar vahy değildir.. içinde şüphe vardır ve kesin olanla şüpheliyi ayırmak herkesin harcı değildir.. o yüzden artık kimse peygamber olamaz..


SİN ŞIN’A GİRİNCE İLMİ..  ..
NUN değeri 50 yani DAİRE İÇİNDE NOKTA –ZAMAN FELEĞİDİR..SİN adlı uyanmış ruh yılanı, ŞIN’a = güneş olan kalbe  girince kişi şahmeran olur.( nasıl ki arşın etrafında bir yılan vardır,ve nasıl ki insanın aurasını saran koruyucu karin adlı bir yılanı vardır,arşın temsili olan insan  kalbini de saran bir yılan var kabul edilir.. buradaki yılan ruh manasındadır.. bugünki fizik ilmi ile de SES-FREKANS DALGASIDIR..).

SİN ŞIN’a girince ŞAHMERAN, yani  kendi mülkünde ruhnefs=zehir ve panzehirin - + kutup  bir olup, sen tevhid noktası olan O olursun.. böylece kişide fetih tamamlanır…meclis tamam olup, O’NUN meclisi şura-şuara-şira açılır..şira yıldızının yani diğer adı sirUS un vahiyle bağlantısı olduğu kayıtlıdır. .insan şuuru yaratım havuzudur..bu defa sende kalbinden vahy –ilhamatı rabbani almaya başlarsın..pekii, kalbe bu vahy nerden gelir ?.. tabii ki başının üzerindeki AMA BULUTUNDAN.. kendi bulut sisteminden…nerden girer 3. Göz yani KALP GÖZÜ denilen NEFS nahiyesinden..

peygamberlerin hikayelerinde, onların belli aşamalarda geçirdikleri ameliyatlar kayıtlıdır.. bu ameliyatlar sufi olsun olmasın, Allah’ın dilediğini kendine seçtiği ayeti hükmünce halen yapılmakta olduğuna da, her zaman birilerinden dinleyerek şahit olmaktayız. fakat peygamberlik mühürlendiğinden ,miras ise bir kişinin kaldıramayacağı kadar ağır olduğundan ,her kişide kendi kabiliyetine göre velilik olarak bu miras TURUK –YOL SOYU –KUT olarak açığa çıkar.. zaten Rabbimizde  ayetinde “BEN SİZİN VELİNİZ DEĞİL MİYİM?” der.. Dost veli olan Allah size yetmiyor mu “demez mi? Eee! Mürşidi ve YARİ -Velisi-dostu Allah olan neden korkup çekinsin ki?!.. EL VELİ bir esma değil mi? eee?


insan otobanda gidiyorsa orada gidiş ve geliş şeritlerini karşılıklı görür..kumaşlar dokunurken en az çift iplik üzere dokunur…dikiş dikiyorsak çift dikiş –çift ip atıldığını görürüz..her zıt diğerine muhtaçtır ve birlikte çalışır.. birinin bilinmesi zıttı ile açığa çıkar ve kıymetlenir..her şey iyi ve güzel olsa, zaten hiçbir şeyin ne anlamı nede farkı-değeri olmazdı ..dünya denilen imtihan düzeneği zıtlıklar üzerine çift dikişli otoban gibi iniş çıkışlıdır..inmeyi bildiğimiz bu dünyadan, indiğimiz yoldan çıkmayı da bilmeli, TURUKU - YOLu hatırlamalıyız.. yolunu şaşıranlar , elbette bir şekilde, geldikleri yolu önünde sonunda bilip bulacak ve ait oldukları sabiteye döneceklerdir ..
veee.aaa!! birde ne görsünler?!..az gitmişler uz gitmişler, bir arpa boyu dahi yol gitmemişler J..aynı yerde sadece bir rüya görmüşler.. o rüya dahi onların rüyası değilmiş üstelik..




böylece de İNSANLAR UYKUDADIR ÖLÜNCE UYANIRLAR ilmi tahsiline ,yüksek lisanta ,özel zevki bahislere adım atılmış olur..daha bir özgür olan salik,geçtiği alt katlarda gezinmeye ve istediğine müdahele edip manalarla oynaşmaya bile başlar..ve bilip öğrenmenin zevki de en çok kendisiyle aynı yolarda aynı rüyayı göre göre ilerlediği yoldaş sohbetlerinde çıkar..bu sohbetler  birer sarhoşluk kadehi gibi elden ele gezerken, içmeden de nasıl sarhoş olunur  hayretiyle dolup, tevhid dolusunun tadından yenmez .zaman akmaz.. hatta zaman bile yok olur..


zaman denilen şey görecelidir.. ve günümüz ilmiyle bunu ancak CD denilen teknolojik ses görüntü kayıt cihazında-RADAR ile en güzel anlar ve anlatırız.. her şey bir noktadır ve zaman o noktanın sürekli açılan genişleyen daireleridir.. eskiler bunu soğan halkaları ile anlatmışlar veya genelde bir su damlasının birikmiş suya düşünce 7 dalga açılıp, sonra HAD’Dİ AŞMAYARAK HADDE VURUP, 7 dalgada içe dönmesi üzerinden işlemişlerdir..

dalgalar kanunu bugünki TEVHİDİ ANLATMA DERSİ OLAN  kuantum fizikle ayyuka çıktı ve insanlar  keşfettikleri şeylerin sarhoşluğundan dinden imandan çıkıp tanrılıklarını ilan etmeye bile başladılar….şu sıra hızla, kendileri de yaratıldıkları için, doğalarında var olan o bilgiyle kendileri de bir insan yaratmak üzerinde çok sıkı çalışıyorlar J….fakat internet denen asrın mürşidi yine bir oyun oynadı ki, kuantum fizikçiler dumura uğrayıp çark ettiler..


(*
yeni keşfettiklerini sandıkları her şeyin taaa en kadim zamandan beri bilinip kullanılan bir şey olduğu onları “acaba bir yaratıcı var mı?” sorusuna dahi getirdi ve sufiler nasıl bu ilmi görerek tahsil edebiliyorlar ve kaydedebiliyorlardı –peki aradaki fark neydi ? )


kuantum bilim ve teknoloji ilmi en çok ezoteriklerin ve sufilerin işine gelmiş,onları zevkten tabandan tavana fırlatmıştı..zira onlar yaşadıklarını en kolay ve en zevkli anlatacak ilimle tanışmışlar ve seyrü sülükleri umuma anlatmak çok kolay hale gelmişti.. eskiden hinduizmde kadın ve erkeğin birleşimi-YARATIM HAVUZU VE IŞIK KAYNAĞI OLAN  LİNGAM adlı YAĞ KANDİLLERİ  ile putlaştırılıp anlatılırken;  şamanik gelenek bu olayı, üzerine yağ –süt-bal-su dökülerek mesh edilen  erilliğe övgü olan BAL BAL adlı eril atadirek - dikilitaşlar ile  bilip anlamış ve anlatagelmiştir ( minarelerin –mihrabın aslı LİNGAMdır  )..  ve sonra yeni gelen  islam tasavvufuyla bu lingam=balbal dikilitaşları ve mihraplar  ilmi yerini,  MUM ile  PERVANE  anlatımına terk etmiştir.. zamanımızda mürşidler aynı olayı, FİŞİ PRİZE TAKMAK ve ana trafodan indirgenmiş elektrik alıp ampullerimizin kalitesine göre aydınlanmak olarak anlatırlar…




sonuçta  bugünki ilim lisanı ile anlatılan şey yine; erkek olan +  , kadın olan – kutbun birlikteliği ile oluşan boşalmadan açılan HALVET=BOŞLUK=O nötrüğünün açığa çıkmasıdır.. yani ben, biz yokuz.. sadece O VAR….anlattığımız bu  KANDİL ilmi olan SİRACEN MÜNİRA,  devrimizde  ELEKTİRİK ENERJİSİ –FOTON ile çok daha kolay ve umumi anlatılabiliyor… hologramı herkes anlayabiliyor.. çünkü o teknolojiye evlerimizde ve ellerimizde sahibiz ve kullanabiliyoruz..her dem yeni tanrıcıklarımız olarak tutup yapışıp, onların büyülü atmosferinden çıkamıyoruz J..;



esasında internet bağımlılığı ruhsal rabıtayı gayet güzel anlatıyor..artık artistlerin ve magazinel kimliklerin, markaların devri çöpe gitti.. başkalarını meşhur edip tanrı edinip tapınma devri bitti..bu devirde sabahtan akşama kendimize selfi çekip, o fotoğrafları fotoşoplayıp ,hayalimizdeki ulaşılmaz hale büründürüp sergileme ve kendimize tapınma devrindeyiz…yani esasında herkes kendisine aşık ve tapınıyormuş, herkesin ruh eşi kendisiymiş olayı umuma ifşa edildi …


herkes bu aletlerle, kendi tek başına tanrıyı oynamayı ve kendi ferdiliğinde camiliğini yaşamayı ,ne yaptığının anlamını henüz bilemese de az çok öğrendi.. kainatı idare eden Turuku Aliye okulu her yerden derse devam ediyor haberleri yok..ve ben buldum ,ben yaptım, ben anladım, ben keşfettim diye yırtınıp duruyorlar J..oysa elektrik tek kaynaktan gelip, kabloların gücü oranındaki aktarıcıya ve elindeki aletin seviyesine göre ses, görüntü ve daha mor ötesi ışık alemlerine çözünebiliyor…zahiren şuan bilip yaşadığımızı, henüz kendini bilmek ilminde olan batınmızda ise  idrak edemiyoruz vesselam !!




KERAMETLER HALKA İNDİ VE KERAMET UMUMİLEŞTİ..O YÜZDEN DE HİÇ DEĞERİ KALMADI İLMİ J.. hatta sanal alemdeki bu ifşaların getirdiği şoklar, o kadar eğlenceli ve zevkli olmuştu ki, facedeki salak salak boş laflar yerine, hemen herkes kendini bilmek ilmi olan kuantum dokunuşlarla haşır neşir oluyor..yani şer hayra döndü..birkaç senede sanal insanların geçirdiği bu olağanüstü sanal irşada ise asla akıl sır erdirilemez..hiç bir maddi okulun yapamadığı çok yüksek bir kendini bilme tedrisatı, sanal alemde çılgınlık halinde yapılıyor ki anlayan anlayıp malı götürüyor, anlamayanlarsa nal topluyor J....bu ise bir lütuf değil de ne? yatıp kalkıp şükretmemiz gereken bir lütuf .. hem de hiç hak etmediğimiz,tüm insanlığın  insanlıktan dibe vurduğu bir anda ,Yaratan bize, her prize takılı fişinden bir hat açtı şükür. selsebil sular seller gibi.. J



ER REŞİD esmasına bianen EL MÜRŞİD VE EL MÜRİD ESMALARI ile  irşad ,her yandan açılan idraklere hızla doldurum yapıyor ilmi.. dolan boşalır hükmünce aldığını vermelisin.. verdikçe dolarsın.. dolular taşar.taşan öğretmeye ve başkalarını sulamaya başlar ..böylece BABİL’İN ASMA BAHÇE TARAÇALARI yeniden inşa edilir..yeryüzü ADEN CENNETİ ilimle yeniden kurulur...bilmek cennettir.. görmekse aşk..  görenler aşık olur ve ne gördüğünü bilmek için yanar tutuşur kül olur..ölmeden ölür..küllerinden ânkâ olarak yeniden doğar ..öldüğü için görmüş ve gördüğünü ölerek bilmiştir.. böylece yeniden yaratılış sırrı ve yaratım havuzları kişilerin bilinç şuur havzı kevserlerinde  oluşur..



zihin her an yeni ideaları düşünür ve düşünürken bildiği suretleri birleştirip o suretlerden bir hayal tasarlayıp yaratır.. zihininden akıp geçen düşüncelerine ilk giydirdiği sureti kabul edip, onda karar kılırsa, tekamül sonunda yine o surete –ayanı sabitesine döner.. oysaki zihninden akıp giden sayısız suretlere aldanmaz ve bir surette karar kılmazsa, her suretten görünen yine kendisi olur..putları kırmanın hakiki manası budur.. Peygamberimize bir yüz-bir sima çizilememesi ve asla çizilemeyecek olması onun tüm suretlerden azade ve tüm suretlere nüfus edici tek yetkili merci olduğundandır.. Peygamberi  gördüğünü söyleyenler, umumen yalan söylerler..onlar kendi hayallerinde buldukları bir surete O’nu atfederler ve O zan ederler..oysaki O hırkanın içi halvettir yani boştur..orayı salik kendi siması ile doldurduğunda ancak hakikati muhammedi kimliğiyle yine kendisi yüzleşecektir.. aksi halde başka başka simalarda yine kesrette kalacak ve tevhide asla eremeyip devre girecektir....


beyinde II lob vardır..birbirlerine zıt olan bu iki lop anlamak için değildir..beyin kalbe gelen ilhamatı rabbani- feyzi vahyi  ,duruma göre işleyen veri bankasıdır..beyin bilmez, anlamaz.. anlayan  kalptir..ayette “onu anlayan kalplere sorunuz” der değil mi? Veya “ona anlayan kalp verdik” der….kalp anladığından ve gördüğünden asla şüphe duymaz.. çünkü bilir..ama gelen ilhamı anlayacak kalbi olmadığında kişi, o bilgileri beyninin iki lobuna yollar ve beyin onu snaps snaps ateş hattında çıkarına en uygun halde işleyip kullanıcısına sunar.. karar veren 3. Olansa gaws beyincikdir.. oda ensenin üstündedir..4. direk olan, kalp gözü denilen sevda hacerül esvedi ise şahittir..şahitler  ölümsüzdür ve yaratıma şahitlikte delil için Yaratıcıyla birlikte gözcüdürler.. ALLAH ONLARDAN GÖRÜR,ONLARDAN TUTAR VE ONLARDAN KONUŞUR….


O kişilerin OL demesi YARATICININ O’NDAN TECELLİ EDİP O’NUNLA YARATMASIDIR.. mesela bu sır İbrahim Atamızda ve Ruhullah olan İsa nebide zuhur etmiştir…dolayısı ile, o meşrepte onların kalbi üzerine gelen öğrencilerinde de aynı ilim olması doğaldır…bunu anlamak ve kabul etmek herkesin değil, ERkesin harcıdır.. bir beşerin yaptığı robota ve yaptığı icatlara kolayca inanan insan, kıskançlıkla dolan kibirli kalbinde  kendisinden başkasında açılan ilme daima kör ve sağır kalır, bunu hatırla!!!.. İblis in esas adı HARİS idi.. bu mana sende neler açıyor bak seyret! Kendini tanı…


İBLİS olan BENini Müslüman et, CİNini CAN et ,canını KAN et, kanını TEN et, tenini habib et, SEN et…kul et..

şunu unutma ki ,yaratım aşamaları sürmektedir.. Adem her an yeniden yaratılmaktadır..
hiç bir şey eskide kalmadı..onlar  o dönemdeki anlatım ders metodlarıydı..seni şuan ilgilendirense  şimdiki sen, kendini nasıl okuyacaksın? Sen,kendini nasıl hatırlayacak ve eve –yuvaya-KU denen RAHİYM olan DÜRRİ BEYZA ya  nasıl döneceksin?. senin meşrebi esmana uygun yol işaretleri ,senin AYETLERin neler?.. sende bir ayetsin,bir kitapsın.. kitabı sol elden veya sağ elden verilenleri hatırla…KUR’AN  her an yeniden nazil oluyor, ümmetim ümmetim manasını hatırla!! “Kardeşlerim gelecekte yaşayan ve beni tanımadan seven bilenlerdir i  hatırla! Layık ol..



zaman bir CD misali dairedir.dünyanın en kadim çizim kayıt şekilleri de daima bir dairenin açılım labirentleri olan bir rahim  havuzu-deniz suretindedir..sanki dev bir yumurta ve o yumurtanın içine giden yollar çizilidir..

eski mısırda ve pek çok mitolojide ilk yaratım bir yumurtadandır unutma..o eşsiz inci olarak kabul edilir..RA bir yumurtadan doğmuştur..canlılar içten yumurtalılar ve dıştan yumurtalılar diye ikiye ayrılır .sonuçta her şekilde hepimiz bir yumurtadan diğer yumurtaya geçerek yaşamlarımızı sürdürürüz.. ve hikmet –NEFES de bir şeffaf nefes yumurtasıdır unutma! ..
ilmi ledün ise, her yanı incecik oyma sanatı ile işlenmiş özel yumurtalar ilmidir …..


… geçmiş seyrü sülük yolcuları, kendi zaman dairelerini her yere kaydettiklerinden,bugün internet sayesinde dünyanın her yanında olan bu çizimlere,hemen hemen aynı olan hikayelere ulaşmak çok kolay..tüm insanlığın aynı TEVHİD OKULUNDA aynı dersleri gördüğü çok açık..
O YÜZDEN KELİME-İ TEVHİDİN ve DÜNYANIN RENGİ MAVİDİR …hatta bugün insanın geldiği bir insan yaratmak aşamasının her safhası, antik sümer ve antik mısırda safha safha çizimleri ile kayıtlıdır-belgelidir..


bir vakitler insan yaratılmıştır..ama bu yaratımların sonuçları nasıl olmuş henüz bunlar umuma açılmadığı için bilemiyoruz..(*tıpkı günümüzdeki laboratuvarlardaki yaratılmış hilkat garibelerinin halktan saklandığı ama bazı filmlerde ifşa edildiği gibi) . fakat, mana ehlinin kayıtlarından, suretlerimiz insan olsa da, esasında çok azımızın siretinde de insan tekamülünün olduğu da halen  belgelidir..zaten dünyanın bugünkü yaşam kalitesi ve birbirlerimize verdiğimiz zararda insanlık seviyemiz ifşa edilip, yüzümüze bir tokat gibi Yaratıcımızca her an çarpılmaktadır değil mi?..


“yaratım aşamalarını eskiden  çok yazdığımdan oralara girmeyi canım hiç istemiyor nedense Sevdiğim..çünkü bildiğin gibi bu masal veledi bir vakitler OL emrini alanın nasıl anda insan olup insanla birleştiğini müşahede etmişti..ve Sen bu şeyler çocuğa gösterilerek öğretildiği için çok şükretmesi gerekenlerden olduğunu söylemiştin.. o yüzden bu çocuk biliyor ki,bugün dünyadaki hiçbir ilim, anda yoktan latif bedene ,latiften maddi bedene intikali girme çıkmayı ne anlatabilir ne anlayabilir..Arabi hocamın öldürülme gereklerinden biriside  bu girme çıkmaya inandığı ve kaydettiği içinmiş malum.üstelik bende inanıyorum ve olduğuna şahit ettirilmiş bir kayıtçıyım. ve çocuğun Zamanında bu işte yetkin ehil olduğunun.. ama Sevdiğim, çocuk kayıtlar için verilen izinle zahir olsa da, efendisine belki bu izin yok ki, çocuğa bu konuda konuşmayı men etti ve susturdu J?”


bazen el batın-EL LATİF ismi baskın olur ve ruhsallık  yüzünden her şey havada askıda kalır ve anlaşılamaz.. bazense masalda olduğu gibi dibine dek ez zahir-EL NUR esması açığa çıkar fakat bu defa da alalade-sıradan birinden böyle şeyler zuhuru isyana ve alaya sebep olup red edilir..her halukarda, Evvel Zamanımın  ve Sevdiğimin ,”çok az kişi sizi anlayacak, dilediğini söyle, çekinme, hepsi unutacaklar” sözleri yine yaşanacak… çünkü kimse kabul etmek istediğinin dışında hiçbir şeyi kendisine alıp kabul edip yaşamaz.. insanın iç alemi sonsuz bir hürriyettir..her insanın rabbi ile özel bir bağı,direği-dayanağı-delili vardır..iş ki, o kişi bu direği kullanmayı bilsin ve sırtını o direğe yaslasın..gerisi çok kolaydır..önemli olan kişinin Rabbini bilmesi ve kabul etmesidir..

Bugün kainatın kozmik hologram bir beyin-zihin olduğu kabul ediliyor ve her şeyi beyin yaratıyor, BEYİN ALLAH’TIR diyorlar ..kalpten bahseden  çok az sufi kaldı.. yeni kuantum fizikçi hologramcı mistikler tamamen Budist zihinciler gibi oldular. .anlatımlar daima zihne ,beynin yaratıcı olduğuna dair sürüyor.. ben bilim insanı değilim ve bu tür konularda en cahil olduğumdan dolayı yetkinde değilim ve konuşup yazarsam tabii ki saçmalarım ve alay edilirim J..cehalet, her şeyi bildiğini sanma özgürlüğü olup, bende özgürlüğüme çok düşkünüm..ve içimden geçenleri tutamamak gibi bir kusura da sahibim J .eski mısırda beynin ,burundan akıtılıp pis bir şey gibi atıldığının sebebi nedense bugünkü kuantum dokunuşçu zamane sufilerince hiiç düşünülmüyor….ve mumyalarda kalbin yerinden çıkartılıp yıkanıp, altın varakla sarılıp, neden yine yerine konduğu idrak edilemiyor..(*peygamberimizin daha çocuk ve diri iken kalbinin çıkarılıp, altın bir leğende yıkanıp yerine neden  takıldığı akledilmiyor )…ya KALBİN ,DİLİN,BEL KÖKÜnün neden ÜÇGEN olduğu ?


NEFESLERLE  YARATIM İLMİ
rüzgarlar çeşit çeşittir.. kimi sıcak ve kuru, kimi ılık ,kimi nemli , soğuk ve serin eser.. rüzgarlar tohumlayan dölleyen hava siklon daireleridir.. her sabah seher vakti bir 10 dakika cennetten esen taptaze olağanüstü diriltici SABA YELİ dünyamıza gelir, pencerelerimizden her eve yeni vahiylerle dolar ve hayat o nefesle bir gün daha yaşar.. TEK BİR SOLUK TEK BİR GIDA.O DA İLAHİ NEFHA RAHMANIN NEFESİ RUHdur..



Yukarıda ne varsa aşağıda o var hükmünce,
Allah adlı tüm esmaları içinde barındıran YÜCE NEFES, ruhundan ruh üfürüp OL dediğinde, kendi nefesimizle HUU diyip bakarak bunu kendimizde de gözlemleyebiliriz.. çıkan bir gazdır ve ama bulutumuzdur fakat O HAVA nın içinde, ONU ÜFÜREN SUR BORUSU OLAN BİZE  ait tüm bilgilerde kayıtlıdır değil mi?  ve kelimelerde esasında HAVA dır.. hava latiftir. kelimelerde latiftir.. renklerde latiftir.. TOPRAK denen zerre unsurundan başka, diğer her şey esasında EL LATİF esmasına ait süptillerdir.... maddeleşme sırrı topraktadır.. dolayısı ile batıni mana da ALİ SIRRINDADIR..



neden RUHULLAH da KELİMETULLAH ve TEŞBİH sanatı var SIR ilmi..


ağzımızdan çıkan sözler evvela niyet ve hayal tasarımlarımız ,sırlarımızdı.. ve onlara sırası ile KALP,RUH,SIR,HAFİ,AHFA denilirdi J bunlar niyetlerin yaratım için kalpten dile geçiş safhaları-tasarım mertebeleridir !! . .niyetler amele dökülüp sırlar dilden çıkıp artık ifşa olduğunda, o söz KÜN misali maddeleşmeye emr almıştır.. çünkü ruh olan nefes RABBİN BİR EMRİDİR..o halde ağzından çıkana dikkat et!! Sende kendi kabiliyetince AĞZINDAN ÇIKANLARA EMİR VERİYOR, ELLERİNLE İŞLEYİP YAPIP EDİP bedenlendirdiklerinle, KENDİ HAYATINI KENDİN YARATIYORSUN !!..haşa!! sen hiçbir zaman KADİRİ MUTLAK ALLAH değilsin ve asla olamazsın.. O gibi baştan yaratamazsın..sen ,elindeki malzeme ile ancak Samiri gibi –sahte mürşidler gibi kendince yarattığını vehmedebilir ve kendi hayal aleminde rüya görürsün o kadar…

YAŞ VE KURU İLMİ
Gerçekte tüm kainat, hava yani nem ile yaşar..atmosferimizde nemle bizi hayatta tutar…aşırı sıcak ve soğukta nar ile nurun cehennemi olan kuraklıklar olur ve hayat biter..denge nemle sağlanır..eski mısırda yaratım safhalarının ilk halleri, o yüzden nem-rutubettir..nemle tohumlar çimlenir.nemle cildimiz hep diri,  genç kalabilir ve nemle hayatiyet süregider gibi.. mevsimler ve insan doğasıda  bu YAŞ (cennet)  ile KURU (cehennem) arasında devam eder..

EN’AM 59:Karada (açığa çıkmış - algılanabilen) ve denizde (derinde - ilimde) ne var ise O bilir. ...Yerin karanlıklarındaki bir tane dahil, yaş ve kuru ne varsa hepsi açık bir kitaptadır. ...ne bir yaş ne de bir kuru yoktur ki her hal bir kitabı mübînde olmasın


Yağmur bir su birikintisine yağdığında her damla kendi CD dairelerini ve kendi seyrü sülük zamanını yaratarak oluşturur.. esasında denizin içindeki hiçbir damla da mikro ölçüde birbirlerine ne karışır nede  birleşir..bizlerin yaşadığı bugünki ilimle AYNA NÖRONLAR da denilen AYNA RUHLARIMIZIN BİRBİRLERİNİ KOPYALAMASI ve birbirlerinin bligilerini çekip birbirlerine AYNALAYIP SEYR ETTİRMESİDİR..malum seyr etmek hem izlemek hem de yolda gitmek ve yolculuğun aşamalarını görerek öğrenmektir..


Geceleri uyuruz ve rüya görürüz..rüyalarımızda aynı maddi hayattaki gibi sevinir, ağlar, acı çekip, korkabiliriz…
ve uyandığımızda “ah rüya imiş “ deriz..bazen rüyalarımızın aynısı maddede tezahür eder ki,o rüyalara mesaj deriz..işte vahyin ilk başlangıcının rüya kabul edilmesi, belki de insanların, mesaj-vahy-ilhamatı rabbani ile diğer gündelik sıradan yazılım hayatlarını bilip anlaması için ön alıştırmadır..

PARALEL EVRENLERDE YARATILAN 18.000 ALEM RÜYASI İLMİ
bu dünya hayatı da ruhun bir rüyasıdır..ve insanın kademeli pek çok bedeni vardır..18.000 alem var kabul edilir ve insan bu 18.000 alemde o unsuru ile o alemin rüyasını yaşar.. ama hiç biri bir diğerine karışmaz değil mi? arada halüsinasyon ve çok kişilik bölünmesi denen birkaç alemini görüp yaşayan ve bunu ifşa edip kaldıramayanlara genelde şizofren der, akıl hastası kabul edip etiketler ve sosyal hayatlarımızdan dışlarız.. ama bu tür hayatları roman veya sinemada bize sunarlarsa hepimiz koşa koşa gider, ne üstün bir zeka ve teknoloji diye ayıla bayıla seyreder,o konu hakkında senelerce yazar çizer ve felsefe yaparız J..

İBLİS Mİ HARİS BİZ Mİ HARİSİZ ?

İnsanlar rüyalar ile –hayaller ile dalga geçerler ama tüm icatlar vaktiyle bir hayaldi ki hatırlamazlar.. insanlar çocukluk rüya ve hayallerini gerçekleştirmek için çalışır, emek sarf ederler… herkes kabul etsin etmesin bir hayalin ,bir rüyanın peşinde, onu madde de yaratmak için yaşar.. Allah her şeyi yoktan –kendisindeki vardan var etti ve  LAİLLA –YOKVAR-VARYOK ilahi oyunlar sanatını yarattı.


ve doğal olarak  bu ruhsal bilginin yaratıcı olan  gerçekliği ile ,Cebrail in ayağının bastığı yerden bir avuç toprak alan Samiri gibi  sahte mürşitlerde, içi boş altın buzağının içine, hakikat ehlinden topladıkları ilimleri attığında buzağıyı böğürtebilirler.... çünkü, kadim Hind kutsal metinlerindeki vahyi taşıyıcı araçlar  olan UPANİŞADlar  altın yani sarı inek şeklindeydi  (*kadim mitolojide Hathor- İsis- Hera adlı SARI İNEKler Samanyolu Galaksi sistemini- ANASÜTÜ-ÜMMÜL KİTABI  temsil ederlerdi bunu anla!)

bu ineklerin süt dolu olması onların ilim sütünden sayısız mamulün yapılacağı-keşifle yaratılacağı  bilgisi idi ki, bugün de tüm mürşidler tasavvufu bu inek ve inek sütü ile halen anlatmaya devam ederler değil mi? JSamiri de Cebrail as mı bir inek şeklinde gördüğünden ,onun sureti olan altın buzağıyı yapmış ve onun ayak bastığı topraktan içine atıp onu böğürtmeyi başarmıştı..

bu olan şeyler; manadaki yaratımların ,simya-i kimya  denen fenni maddi  ilimlerle de bir gün tek tek ispat edilip, keşifle ve yaratım sanatları ile tek tek ifşa edileceğine delil içindir !!! Sen, bugünkü Cebrail suretlerine ve  onları takip eden ve onların artıklarını çalıp kendisine halüsinasyon bir tezgah kuran devrin Samirileri sahte mürşidleri kendin  bil, bul !! Bunu anlarsan vahiyle beslenen ana kaynak ile ,onların izlerini takip edip, sohbetlerini dinleyip kendine mal edenleri deşifre et….


HIZIR İLMİ ile tanışan HIZIRIN YÜRÜDÜĞÜ YERLERİN YEŞİLLENİP HAYAT BULMASI ile ONU TANIRMIŞ ya hani.. ruhaniler –Allah’ın katından  ilim verdikleri bazı kullar Hızırlardır bunu unutma!.. o hikayelerdeki sanal Samiri hınzırlara sakın kanma…hakiki Hızır meşrep olan ruhaniler  ölümsüzdür ve her elbiseden görünebilirler. .ister kafir ,ister mümin.. unutma ki, kendini bilmek ilmi bir din değildir..o şeriat ehline uygun elbise hiç değildir.. o bir batıni ders metodudur.. yaşarken ölüp dirilmek ve HAY olmak-şahitlikdir..


İnsan zihni sürekli kurgular ve VEHMEDER.. Allahımız ayetinde insanların sadece VEHMEDEBİLECEĞİNİ-ZAN ÜZERE OLDUĞUNU  söyler.. öyleyse zihin-akıl  oyunlarına dikkat etmeliyiz.. ikiliğin- dualitenin olduğu her yerde iblisin at koşturacağını unutmamalıyız.. vehim kuşkuyu getirir.. orantılı kuşku Peygamberimizce doğruyu buldurmak için tasvip edilip, tavsiye edilmiştir..ama kuşku kontrolünün ne kadar zor olduğu ve her şeyin sil baştan başlayacağı ise Kur’an-ı Kerimin en sonuncu iki suresi ile ifşa edilmiştir.. NAS suresinde; her cümlenin sonundaki  sssssss sesleri bir yılanın çıngıraklısı gibi her daim fısıltının devam edeceğini ve insanların duydukları bu çıngıraklı  zil sesi ile (vahy) yine kitabın başına dönüp, EL FATİHA (ANKH ANAHTARI-ASA SIRRI ) Kitabını eline alıp, yeniden KENDİSİNİ okumaya başlayacağına aittir.. ve yaratım hiiç bitmeyecektir.. bu kitap elden ele hep okunacaktır vesselam..
**

*Hamiş Sevdiğime özel ulak not J:Sevdiğim hiç beklemediğim bir masal yazdığıma şahidim..oysaki ben çok özel ANÜBİS=MÜRŞİD=baraka-köpek-sirus-hızır-karapost-üç hilal olan nübüvvet-velayet ve rubübiyet yani alt dünya,orta dünya ve üst dünya adlı 3 dünya vs vs yaratım havuzları ilmi yazmak için bir aydır ne antik görselleri didikledim ah bir bilsen.. şu ansa aklımda hiçbirisi yok..her şeyde bir hayır vardır denir ya.. bilemiyorum.. belki de anlamadığım bu  yazıda çok özel yaratımlar vardır…

NEFESİM DEVLETİ TURUKU ÂLİYE
üflediğin nefes …elinde bir salkım kara üzüm
düşün dur…bir salkımda her nefes bir kara üzüm
nefesin sende….üzümler elinde
nefesin yaratır..her var olan ve olacağı /16 aralık 2015
*****
15.ocak cuma : Haybabam bir senedir yetkisi onda olan dev AHİT SANDIĞINI ikinci defa törenle açıyor … … ….. …
20 ocak: Hatay’da topladığı kara kızıl üzümleri sıkıp, kendi şarabını yapıp, bir kadeh dolusu içiş tarihimiz.. içiyoruz içiyoruz asla sarhoş olmuyoruz..sirkeden ve sarhoşluk eden şaraptan dönme, dönmesiz içiçe ayna kapılardan geçiren şarap..yeniden şaraplar yapılıp şişelenip, etiketlenip umuma sunulana dek satışını bekliyoruz :) İÇ BENİ İÇEYİM SENİ marka sarhoşluk vermeyen organik şarap yakında içicilerle içiçe

nur cihan
31 .01.2016

nuralem7@hotmail.com


*kombin fotoşop kartlar ve klip için ALİYA ya teşekkürler ederim


https://www.youtube.com/watch?v=DghyUZDclgM