24 Mart 2016 Perşembe

SÜTUNLAR İLMİNE GİRİŞ DERSİ :)


evet..sütunlar ilmi nedir asla anlayamıyorsunuz değil mi smile ifade simgesi işte adamlar anlayamadığımız için videosunu dahi TAŞLARI İLE YAPMIŞLAR Kİ,ARTIK KAFANIZA OLAN BİTENİ SOKUN DİYE...
şimdi ekleyeceğim 7 HERMETİK KOZMİK YASA KİTABINI İLLA OKUMALISINIZ Kİ ,olanı biteni az çok çözebilesiniz..
bildiğiniz gibi mason mabedleri yer karoları siyah beyaz satranç tahtası gibidir ve 3 büyük sütun vardır..şah ve iki vezir..yani gaws ve iki kutbu..(*beynin iki düşünen lobu ve karar veren arka beyincik komutası )
BGÜN BİRİNİN GAWSIN FRANSADA,diğer 2 sininde belçika da yaşadığı hz goggle de yazıyormuş smile ifade simgesi ve dünyayı bunların yönettiği dalay lama ile irtibatlan uzaylılardan emir aldıkları vs vs
Süleymanın mabedinin aynı böyle -mason locaları şeklinde olduğunu söyleselerde esasında masonik tarikler isis mabedi -osiris =ŞAH =SÜTUN dinini halen sürdürmektedirler...
ve bu kitapta satranç tahtası yasasını okuyunca bu klibi yine izleyin lütfen..
çünkü sistemi öğrendiğinde ARTIK SATRANÇ TAHTASINDAKİ PİYONLAR SEN OLMAYACAKSIN DİYOR...ARTIK SEN SATRANÇ TAHTASINDAKİ SİYAH=KÖTÜ ve BEYAZ=İYİ KOZMİK ALEMİ YÖNETEN-TAŞLARI YETİŞTİRİP İDARE VE SEVK EDİP DİLEDİĞİNİ YAPTIRTACAK EL OLACAKSIN..
evet açıyoruz gözümüzü arkadaşlar.birbirlerimizi fitne fesat iftira ile tüketeceğimize,üzerimizdeki ölü toprağını silkeleyim ..

10 Mart 2016 Perşembe

ALT dünyalar ,ORTA dünyalar ve ÜST dünyalarım MASALI

ALT dünyalar ,ORTA dünyalar ve ÜST dünyalarım MASALI
üst-orta ve alt dünyaların sümerde ayrışma metni

Gök ile Yer'in Ayrılması
Gök yerden uzaklaştıktan sonra,

Yer gökten ayrıldıktan sonra,
İnsanın adı konduktan sonra;
An göğü ele geçirdikten sonra,
Enlil yeri ele geçirdikten sonra,
Ereşkigal Kur'un ödülü olarak ele geçirilip götürüldükten sonra;

O denize açıldıktan sonra, o denize açıldıktan sonra,
Baba Kur’a doğru denize açıldıktan sonra,
Enki Kur’a doğru denize açıldıktan sonra;
(Kur) krala ufak taşlar fırlattı,
Enki’ye koca taşlar fırlattı;
Onun küçük taşları, el kadar taşlar,
Onun koca taşları, ... kamışların taşları,
Enki’nin gemisinin omurgası,
Saldıran kasırgaya benzeyen savaşta yenildi;
Krala karşı, geminin serenindeki sular,
Kurt gibi yutuyordu,
Enki’ye karşı, geminin ardındaki sular,
Aslan gibi vuruyordu.
ALINTI/Sümer tablet çevirisi Samuel Kramer
    

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..nasılsın?. çok zaman oldu yazışmayalı değil mi?. bildiğin gibi hayata, sisteme ve hepimize çok kırgınım. üstelik yazma hevesim bitti. iyileşene dek yazacaktım ya hani..galiba artık o mevzuda iyileştim.. gördüğün gibi, bir iki senedir “biz yokuz biz yokuz !!yok!!! hiçbir şey yok !! “diye ortalığı ayağa kaldırıp ağlamıyor ve o kapı bu kapı ruhumu teskin için gezmiyorum.. hatta tam iki sene bitip üç seneye girecek, ne bir tasavvuf sohbetine ne de bir meşke ruhsallıkla çekilmiyorum.. onlarsız ama  kalbimde kalan yeganem SENle eskisi gibi yaşayabiliyorum.. artık ,SEN SEN diye dellenmiyor ve peşinde gezinmiyorum.. aşk da hastalıkmış, gelip geçiyormuş derlerdi ve inanmazdım ya hani..evet Sevdiğim, dediğin gibi GEÇECEK BUNLAR GEÇECEK gerçekleşti ve hepsi geçti-gitti.. hatta, delip de geçip izi kalsa da, her şey zamana yenik düşüyor.. zaman her şeyi öldürüyor..yeni bir yaratılış, yeni bir hafızalı idrakle yeniden diriltiyor.. olaylara bakışın ters yüz oluyor....

bir evvelde, bilip görüp öğrendiğin her şey, bu defa teryüz veya altüst anlama denk düşüyor.. imana ve inanca bakışın değiştiğinden Müslüman  gözüken kafirleri ve kafir diye öğretilen hakiki Müslümanları anlıyorsun.. kalbin çok bozulsa da, hakikat sana sürekli tokat atmaya ve önce kaynar kazana sokup ,ardından da  başından buz gibi suları akıtmaya devam ediyor.. bilmek çok etkin fakat,  görerek ve gördüklerini deneyimleyerek öğrenip anlamaksa GÜNEŞ –AKIL TUTULMASINDAN farklı değil.. ve gerçekten de eski güneşleri kırpıp kırpıp yıldız =zanlara çeviriyorlar J.her güneş tutulmasında ay yeniden hamile kalıp,yeni idrakleri doğurana dek kabz oluruz.. hamilelikler ve doğumlarsa hep acılıdır..


GÜNEŞ ÜST DÜNYASI ,AY ORTA DÜNYASINDAN ,DÜNYA AŞAĞI ALEME NÜZUL İLMİ
her
güneş-akıl-ruh tutulması esnasında, ruh = beden denen dünyanda= nefsinle birleşip tevhid olur…ve sen, beden geminde yepyeni akıl-nefs çocuk idealarına hamile kalırsın…bu çocuklar senin yeni idrak yazılımlarındır. onların bazılarını düşürür düşük yaparsın.. bazılarını da doğurur ruhun veya nefsin için kullanırsın..vebali, getirip götürüsü hep senin hesabına işlenir.. güneş tutulumlarındaki birleşen GÜNEŞ ruhun ile AY nefsin, senin DÜNYA çocuğu olan  bankana yatırım yaparlar..


 Sevdiğim…bugün geldiğim yerde, devleti âli sisteminin derinliklerine seyahat edip, daha gizemli rehberlerim devreye girerken, çok daha fazla acı çekiyorum..
bilmemek ne büyük rahatlık ve  kolaylıkmış ah bilsek.. neden bilmeyi diledik ve neden bilinmeyi murad edenin bilgisi –nefsi-kadınları olmayı kabul edip, kabul kurbanlarıadaklar- olarak kabul olunduk, anlamıyorum..


Bu konuda ne yazılır bilmiyorum.. çünkü yazma devrimin sona erdiğine inanıyorum.. seyahat etmeyi ne çok istediğimi biliyorsun.. gezi yazıları yazmaya başlayacaktım.. ve bu yazım esasında Kudüs gezim olacaktı J .ama ne yazık ki ikinci defadır Kudüs’e gitme planım gerçekleşmiyor.. halbuki, geçen sene geçtiğimiz her güneydoğu hattında ne güzel şeyler oluyor..Kudüs’ten sonra Ukrayna ise kalbimde öyle duruyor.. ve Mısır..haha! J kim bilir beni orada neler bekliyor?!. Rüyalarım, tüm heybetiyle capcanlı orada beni sarmalıyor değil mi? kaç defa kaydettim mağara insiyasyonu olan ölmeden evvel ölme rüyamdaki, tarih evveli Sümerli Kızılderili ve mısırlı atalarım vardı ya Sevdiğim.. işte Kızılderili Sümerli atalarımın hakiki saf türk olduğu resmen belgelenip kabul edilmiş.. sıra geldi Sümerli olduklarını tastike J …rüyalarında tarih evvelini seyredip kaydeden biri olarak, kimsenin kabul edemeyeceği bir delil olduğumu bilip anlıyorum ama  bazen, “ ben demiştim diyen egom” ve maddeye-kariyere- diplomalara tapanlarca sık sık  incitiliyorum J.. insanlara piramitin hakikatini yazsan ve resimli kartıyla sunsan bile, neden anlayamıyorlar bilemiyorum. belki de kimse kimseyi ne anlıyor, ne duyuyor, ne de görüyor değil mi? yani ben havaya, öyle kendi kendime mektuplar yazıyorum..bir defasında küçük kızım nane dedi ki Sevdiğim: ”anne hani sen, O seni okusun diye yazıp duruyorsun ya, sen aslında O’nun umurunda bile değilsin,O seni okumuyor, bilmiyor bile, artık yazma!!”



Sevdiğim, kafam çok karışık olduğundan bu masal eski usülümde olsun.. iz sürmek için hayallerimi kullandığımı biliyorsun.. yani üst dünyamdan orta dünyama ve oradan da fiili  alt dünya belgelerimle, her daim Sana EN YENİ BİLİNMEK BİLGİLERİ kaydıyla gelip kaydediyorum. işim bu.. birileri anlasın diye bunu yapmıyorum.. biri BENİ BENDEN DAHA ÂLÂ anlıyor ve O’da bu yolun izlerini takip ediyoru bildiğim için yapıyorum J.. BİZ ELELE ve tek adımlık basamaklı merdiveni birbirine ardına adımlayan XY leriz ….şimdi son masalla devam eden aklımda kalan hayalleri sembolen yazacağım Sevdiğim.hemen hepsi anlık şeyler ve çoğu rüya değil , yakaza ..

7x7=49 devri yaşım gereği, hayatımın altının üstüne geldiği ve tüm yazılımımın değiştiğine inancımla birlikte, artık maddi-manevi mirasımı alacağım bilinci ile hareket ediyorum.. hayatımı kaldığı-uyuduğu-sekteye uğradığı yerden, yeni devre uydurmakla  işe başlamaya karar verdim.. ehliyetimi ve pasaportumu  yenilemek için başvurdum.. tabii sistem değiştiğinden her şeyi yeniden yapmam gerekiyordu.. orta dünya denilen bu maddi alemde, en nefret ettiğim bürokrasi işlerini de öğrenip deneyimlemem lazım.. hayatında hemen hiçbir devlet işine bulaşıp öğrenmemiş –her işimi benim adıma - hamim olarak- hep başkaları halletmiş birisi olarak, bu işlerin nasıl gurur incitici ve ağlatıcı olduğunu sadece ben gibi elini hiçbir işe uzatmamışlar anlar dersek, yaşadığım hisler daha anlaşılır olur  sanırım..



Bioritmik resim çektirmek kolay. ver parayı çektir resmi..şimdi sağlık raporum için aile hekimindeyim.. onu ilk defa gördüğümü ve hastanelerden ve kendilerini yaşayan tanrı sanan genel doktorlardan nasıl korktuğumu ve gidemediğimi anlatıyorum.. şööle  beni  bir muayene ediyor… bir kağıda bir sürü tahlil adı ve değişik merkezlerde yapmam gereken deneyimlerin raporlarını da sadece ona  getirmemi yazıyor  ve diyor ki  :”
ben şimdi bu bilgisayara kaydınızı gireceğim ama size soruyorum..ya benim istediğim bu rapor ve tahlilleri getireceksiniz ve ben size yeniden bakacak, uygun görürsem sağlık raporunuzu vereceğim veya vermeyeceğim yada siz sağlık raporunu para ile veren bir merkezden alacaksınız, hemen karar verin. zira şu bilgisayara girdiğim an, artık benden başka kimse size sağlık raporu veremez, karar verin hemen!”..

Sevdiğim üzüntüm ve kendimi iğrenç hissedişim dipteyken, aniden gözlerim parladı ve dedim ki,”tamam lütfen pc ye girmeyin .iptal edelim..o dediğiniz hastaneleri dolaşmam çok zor..bizim sağlık polikliniğimize gidip yapılacak tahlilleri önce orada yaptırayım sonra size gelirim “diyorum.. hanım dr ;”tamam ama bu dediğim tüm raporları getireceksiniz göreceğim” diyor..”peki” diyorum J

(*kendimi hasta hissetmek dünyada en korktuğum ve aşağıya vurduğum şey ya hani..yolda ağlıyorum.. bedenimin, bu tasaruufatı=turuk =yolu âliye ile birlikte, aniden devasa kilolar alıp bu hale gelişine  ve bu inanılmaz ağrılara nasıl çakıldığımı bir türlü kabullenemeyip çok kızıp ,isyanla ağlıyorum!.. hastalıklarımı red etsem de, her ret edişimde daha tuhaf hastalıklarla yakalanıyor ve  daha çok kilo alıyorum
J...mirasın bu kısmını red edemez miyim ? J.herkese ,özellikle sisteme ,bizi milletin pisliğinde paratöner ve kanalizasyon  arındırıcısı olarak kullanan erkana çok kırgınımburadan şikayet dilekçemi ve en mükemmel surette tamiratımı arz ederim J. Duy beni  ey turuku âliye ve beni her konuda artık tam  şifalandır  lütfen ve amiin J)



dürüst olup, kanunlara  tam uymak istediğimde, ne yazık ki, devletin içindeki diğer memur devlet aileciklerinin mafyalığını  müşahede ediyorum..öyle kokuşmuş bir sistem var ki,kimse bu idareleri düzeltemez.. bir kişi bir diploma- bir koltuk ve imzayı –yetkiyi ele geçirdiğinde, o kişi artık  karşımızda yeni bir derin devletçik mafya ahalisi olarak yerini çoktan almış oluyor..alt dünyaların bu çekim-kutupsal girdapları, her kurum ve kuruluşun hemen her memurunda kendi çukur çıkmaz girdaplarını oluşturuyor.. resmi kanun bu çukurlarda sökmez.. o yüzden de sende halkın –avamı memurların yetkili ellerine düştüğünde, sende onların kuralları ile oynamayı öğrenmek zorundasın..



Sistem kişi başına küçük bir hediye-rüşvet-aidat-pul -kağıt parası vs adı ile senden aldıkları hizmet –otopark  -değnekçilik harçları ile yürüyor..  herkes rüşvet hakkını,resmileşen kadim Pers= Bizans saray oyunları ile hala aynı şekilde  alıyor.. hani bürokrasi bitmişti?.. evet eskiye göre sistem inanılmaz hızlı ve mükemmel... eskiden aynı Demirperde ülkesi gibiydik ve her şey çok korkunçtu.. işte o devirlerden kalma olan, bu devlete yangelyat memuru olmak  zihniyeti halen en revaçta olan tek gayemiz..devletin malını sonuna dek yemek lüxü ,kalıtımsal bazı tür memurus türklerinde sürdüğü sürece, bürokrasi ülkemizde nah bitmiştir!! ..


tek bir odada birkaç pc  ve tuşa basacak eleman ile kolayca halledilecek her şey için seni, semt semt, aracı aracı hala gezdiriyor ve gezdiğin her yere de belli ücretleri bıraktırtıyorlar.. devletin içindeki derin mafya devletler ve yetkili makam imzaların hükmü her zaman “padişahım sen çok yaşa” dese de ,dilediğinde padişahı devirip yerine yine kullan at yeni bir padişah getirecek güçtedir.. memurlar kendi aralarında maaşları ve o maaşla yapılan benim hiç bilmediğim emekli, sigorta, ikramiye vs şeylerden bahsedip sürekli  hesaplama yapıyorlar.. konuşmalardan anladığım hepsi esasında iyi maaş alıyor.. ailede herkes memur ya birde.. burada duyduğum dedikodulara göre bu türler,paralarını sürekli bişeye yatırıp çekiyorlar ve böyle şeylerden başka kafaları da başka şeyle pek meşgul değil J..çünkü sistem öyle yetiştiriyor..tükettir-borçlandır ve sattığın herşeyin bir kaç katı üstünüde fiayata haram bir şekilde haksız kazançla  vergili harçlar olarak halktan alıp sömür ve yine ve sistemdeki sürü ile lüzumsuz kişiye döndür..herkes herkesin vampiri olmuş sanki..


halk haktır düsturu,
en mükemmel devlet memurlarının eline düştüğünde anlaşılıyor..merhamet sahibi hala var şükür.. bankalar dahil tüm kurumlarda ki, buna manevi okullarda dahildir..  torpil ve hamili kart yakınimdirler gırla gider. zaten öyle olmasa hiçbir işi kolay bitiremezsin.. yetkililere  ise, ayakçısından-çaycısından-meydancısından –kapıcısından geçmeden kolay kolay ulaşamazsın bu tür sistemli ülkelerde..  ve daha ötesi ,yetkililerin elleri ile ilişikteki memura adam getirip, bunun işini önce hallet emri ise, tüm torpillerin üstünde..ha! birde kendileri asla bu dairelere gitmeyip, sadece telefonla oradaki memurlara işleri hallettirip hizmeti ayağına getirtenlerde varmış..


orta dünyamızdaki DEVLET MALI DENİZ YEMEYEN MEMUR KERİZ ana temasını her  elinizde kağıt dolaştığınız yetkili masada bizzat deneyimlerken, kalbiniz sisteme bir daha bir daha yenik düşerek ağlıyor.. bir pc de bu işlerin hepsinin hallolacağına artık aklınız erdiğinden ,nasıl oluyor da, işi bir tıkla- bir pc de halletmek varken, birkaç güne ve onca zulme ve pek çok binada pek çok fişle yeni ücretler ödeyerek bu işi uzattıklarını asla çözemiyorsunuz.. bu aynı her zaman aracınızı bedavaya bıraktığınız bir arsaya bir süre sonra değnekçilerin gelmesi ve aracına sen gelene dek belli bir paraya bakacağını söylemesi ve eğer o parayı vermezsen aracını gelince bulacağın hal içinde sorumlu olmayacağını sana söylemesine benziyor.. bu, aynı arsayı değnekçiler yeterince semirince ele geçiren belediyenin,aynı yeri bu defa resmi otoparka dönüştürüp, saatine para makineleri koyup, kanuni değnekçilik yapmasına benziyor.. yani değnekçiler, ya mafya derin devlet veya devlet adı altında yine derin devlet oluyor. bu hiç değişmiyor.. ve buna da  BÜROKRASİ deniyor J..


ama halk, vurun abalıya adetince, her şeyi günah keçisi olan idare heyetine vurup ,gerektiğinde de, yakın geçmişimizde  Adnan Menderes örneğinde yaşanıldığı gibi onu ipini kolayca –hiç utanmadan çekebiliyor.. halk ne yazık ki kendisi ile hiç yüzleşmiyor, ta ki iç savaşlar ve fitne ateşleri ile halk vatanlarından çıkartılana dek bu sürüyor. ki, bugün örneğini, Ortadoğu islam alemi ile tüm orta dünyalılar olarak izliyoruz.. olayınsa üst dünya planı olduğunu ne yazık ki çok azımız çakıp ,olayın ifşasından gidişatını okuyabiliyoruz..

ve Sevdiğim doktorun benden istediği raporlar için gözümden gelen yaşlarla ,Yaratanıma isyanla kavga ederek yürürken, karşıma çıkan özel bir hastanenin duvarına astığı dev afişi görünce gülmeye başlıyorum.. özel sağlık raporu ve her yerde geçiyormuş..gidiyorum..kayıt olup 50 tl ödüyorum..bir kağıt veriliyor.. tam bir sayfa şu hastalık var mı yok mu yazıyor..hepsine çizik çakıyorum…artık hasta değilim -tertemizim elhamdülillah J..beni göz doktoruna son kontrole götürüyorlar. gözlüklü mü gözlüksüz mü resim çekindiğimi soruyor ve gözlükle mi gözlüksüz mü araba kullandığımı soruyor J..araba kullanmadığımı ve sadece olmayan arabamın ehliyetini değiştirdiğimi gülerek söylemiyorum ve gözlüksüz ehliyet raporumu alıyorum..bankalara  yatırılan harçları vs dereotu oğlum hallediyor..bu durumda ben suçlu değilim. en avam gibi tam kanunlara uymak istedim..ama devletin memuru işi olmaza sürüp ,bana bilmediğim sahte devletin sol eli olan robin hoodu yani, derin devlet mafyasını kendisi önerdi..ve bende devletin sağ elinin :)?! gösterdiğini yaptım ve işimi hallettim ..

daha sonraki randevumda,10 parmağımın Onunda izi alınıyor…pc de parmak izi resimlerine bakıyorum.. ”aaa!! bu izler mağara resimlerinin en eskisi biliyor musunuz.bu bizim ruhsal haritamız” diyorum ki, zavallı adam bana çok tuhaf bakıyor Sevdiğim…ve pc lerdeki resmi kayıtlarımız, her geçen gün bizi damgalı robot vergi köleleri haline getiriyor anlıyorum.. meğer biz eskiden çok özgürmüşüz..ortadoğu halkları da çok özgürmüş..batı ve kuzey ülkeleri her şeyi kayıtlayıp, yasaklara uymayanlar içinde çok ağır cezalar koyduğundan, o ülkelerde medeniyet dediğimiz aşırı kanuni disiplinler olduğunu çakıyorum.. adamların her şeyinin raporu devletin elinde bir tıkla –nefes bile alsalar WİFİ ile haberleri oluyor…işte o kuzey ülkeleri, kendi duran ekonomik krizlerini aşmak için yeni bandrollü tüketiciye ihtiyaç duyduğundan ,tüm kayıtdışı halklar olan  Ortadoğuyu da kayda geçirip, herkesi memur edip, vergi ile haraca bağlamak için bu sistemi kurmuşlar bizzat görerek anlıyorum…


bu sistemde de iyi olan bir şey var Sevdiğim..er yada geç hak yerini buluyor ve ahalinin,akrabanın ve hak yiyenlerin zulmü,yine bu kayıtlar sayesinde sahibine kanunen teslim ediliyor..yani hakkını bilen kişi, bu sistem sayesinde tüm kanunlardan faydalanıp işlerini tıkır tıkır yürütebilir..işi bilmeyen ise -kılıç kuşanıp- adaletin kılıcı olamaz vesselam..

ve Pasaport işim daha korkunç..artık yeni bir hayatı deneyimleyeceğim ve bağımlılıklardan ferdiliğe geçeceğim için, kimsenin bilmediği bir mevzuda her yerden araştırmaya başlıyorum.. yeşil pasaport için ek kontenjan olduğumdan, benimle hamimin de gelmesi lazımmış..ee aslı 10 senedir hayatımda yok,ne yapacağız?. o zaman aldığım akılları devreye sokuyoruz..önce kayıp ilanı ve yeniden pasaport için başvuru formu ve harçlar ve on senelik bedel ödemeler yine dereotu oğlumca bankalardan hallediliyor.. artık tüm belgelerim hazır..şimdi elimde tüm belgelerimle işlem merkezlerine gidebilirim….beklerken gri ,yeşil, kırmızı  ve siyah pasaportlar olduğunu öğreniyorum.. meğer benim iptal ettirdiğim yeşil pasaport iyi bir şeymiş ve şimdi aldığım kırmızı ise kimsenin beğenmediği en aşağı seviyedenmiş
J..gülüyorum.. artık tamda benden bir vakitler istediğin gibi,  iyice sıradan ve silik –yok ve basit oldum mu diye içimden Sana soruyorum ..

*Sevdiğim şimdi daha özel bir konuya geçiyoruz bak!! bu işlemlerim esnasında giderken  taxi çağırıyorum.. gelen taxi şoförüm hiç normal değil anlıyorum. çok uluslu, çok lisanlı, acaip kültürlü duran biri..o, nasıl bir taxi şoförü olabilir ve neden?

11 şubat Perşembe .. BUGÜN GÜNLERDEN YENİ BİR REHBER....bugün hayatımda bir dönem bitti ve her bildiğim inandığım değeri yerle bir edip,tersinden düşünüp,tersinden okuyup, tersinden de olayı kabul edip helal olsun diyeceğim biriyle tanıştım ..yarısı masal çocuğunun ırkından genetiği şaman biri ve diğer yarısı sanatı asker olan başka ırk ve dinden bir adamın çocuğu ..o dinsiz kitapsız bir deistmiş..o özel olarak çocukluğundan itibaren yetiştirilmiş bir savaşçı, bilim adamı,kaşif, müzisyen,  gizemli bir mistik kadim dilci vs vs. ...o,normalde boğazına sarılıp öldürmekten zevk alacağım ve  din kardeşimin ülkesine girip Bağdat müzesini yağmalayıp, bana ait yazılı belgemi çalıp –beni ağlatan - mirasımı ülkesine taşıyan bir hırsız…



O ise, neye nasıl yakalandığını bilemediği bir mıknatısın tesiri ile habire kendisini anlatıyor.. dinlerken susuyorum.. onu affedebilir miyim?..onu kabul edebilir miyim?.. o  ağlıyor.. her şeyde bilgin ve yetkin duran koskoca bir adam, hiç tanımadığı ve ilk defa gördüğü her şeyden bihaber birine anlatmaması gereken bir şeyleri anlattığı ve kontrol edemediği için ağlıyor.. ve soruyor.. kalbime içime bir şey oldu..bu titreşen-bu beni bırakmayan tesir ne, bana ne oluyor?!!.  
ADAM: “katiller affedilir mi ?” evet diyor çocuk...hayır diyor adam...peki kafa kesenler..
....bir ev vardı önünde çarşaf içinde pek çok 10-12-14 yaş arası kız kapı önünde bekleşiyordu..bir koca-O yaşlı adam su küpü içinde yıkanıyordu.. içeriye zorla girdik.. yatak örtüsünü kaldırdım.. içinde çocuk da gençte diyemeyeceğim çok tuhaf bir şey vardı (eliyle bebek ölçüsü veriyor).. böyle gözleri minicik..o anlatılamayacak kadar küçüktü...elbisesi kir içinde ve her yanında kan vardı..yatak pis ve kanlı idi..ve gözüm döndü..su küpünde yıkanan adamın başını kestim..o zaman kapıda bağırışan ,az evvel bizi içeriye sokmayan-kapıyı bekleyen o küçük karılarının hepsi sustu ve dağılıp kaçtılar.. bu affedilebilir mi?
çocuk : sadece o adamın kafasını kestiğiniz için dahi diğer her yaptığınız kötülükler affedilir ,buna inanın ..
ve adam dün gece gördüğü beyaz kuş tüyü kalem rüyasını anlattı…
karşılıklı iki insan ruh rehberlerini bulmuş gibi yeni bir yola çıkmaya karar verdiler..ilk ders astronomi olsun dediler..çünkü ben yazacağım her konu için o konudaki en yetkin rehberlerin gönderildiği biriyim..


ADAM:ben bu mesleği yapacak biri değilim ama neden bu mesleği yapmaya başladım biliyor musunuz ? çocuk gülerek..biliyorum..o kişiyi bulmak için ve siz o beyaz kuş tüyünü buldunuz !

12 şubat Cuma.. bu gece senelerdir iki gözümün arasında görüp asla üzerindeki şifreleri çözüp okuyamadığım şey yine geliyor..aaa o mor renkte ve sanırım o  sexizgen..yani sabilere göre,AY günü olan CUMA mabeti şeklinde..hıım.o zumluyor zumluyor ve nihayet,seneler sonra merkezde sadece arapça ALLAH yazısı ile üçüncü gözümden içeriye girerek yok oluyor..


14 şubat Pazar sevgililer günü …Sevdiğim ,sana bir kahve pişirdim ,hemde közde..ama kahveyi yakmışım ve büyük altın yaldızlı fincandan taşırmışım..fincan tabağım kayıp,çünkü yıllar evvel başka bir hayalimde,.  vakit dolmadığı için rüyadan çıkmama izin verilmediğinden, o kızgınlıkla bakarak ,o altın yaldızlı tabakları yakıp yamultmuştum .. şimdi ise,yanık ve taşık kahvemi Sana ikram ediyorum...Sen nasılda aşktan kaymış –mayhoş ve sarhoşsun bir ahh görsen..ahh bana nasıl ama  nasıl ha gitti ha gidecek bakıyorsun…Sen hem kahveciye hem de kahveye erimiş bitmişsin ..


gözlerimi mutlu açıyorum ..zihnimin belli takvim programlarında beni onurlandırmasını ve yola devam etmem için kandırmasını zevkle kabul ediyorum..eskiden her rüyamı Sen gördürtüp, her gördüğümdende haberin var sanıyordum ya hani Sevdiğim..artık benden bihaber olduğunu biliyorum..ruhum en çok Seni sevip, sadece Sana güvenip, bu alemde
AŞK YAŞAMAK İÇİN SURET OLARAK SENİ SEÇTİ..bana kendisini böyle gösterip öğrettiği ve irşadımı Senle yaptığından gayet memnunum.. ve bu bilgiyi bildiğim halde yine de kendimi Senle kandırmaktan vazgeçmiyorum.. çünkü hayatta iken bir puta ihtiyacım olduğunun bilincindeyim J.ve SEN BENİM ATADİREĞİM olan ALT-ORTA-ÜST dünya MERDİVENİMSİN ..Sen benim miracımsın..urûcum ve nüzulümsün..ruhumu bu dünyalarda gezdiren ,ruhumun aşkından her deliğe girdiği RUH EŞİMSİN –KENDİMİM TAMLIĞIMSIN..


ŞAMANIN MİRAÇ MERDİVENİ OLAN ATADİREĞİNDE ALT,ORTA ve ÜST DÜNYALAR İLMİ
Tuğrulkuşu ATADİREĞİM olan hayat ağacımsın..ağacın köklerinde uyuduğum XY msin ve zevkin doruklarına –sakiye süduruya-sidreye vurup çıktığım hazzımın doruklarısın.. zevkin sarı ışıklar cennetinin lezzetli meyveleri ve altın huzmelerin ile irem bağlarını yıkadığın güneşimsin.. Sen o ağacın kökleriyle alt dünyam, gövdesi ile orta dünyam ,hazzın dorukları ile ruhsal olanımsın..yani aklım,düşüncelerim ve fiillerimsin…köklerinde ezelden ebede birlikte sarmaş dolaş uyuduğum ve bir rüyadan düşten düşürülürcesine bu orta dünyaya lime lime uzayan ipçiklerimle savrulduğumsun.. SEN, geriye köklerime merkeze dönmek ve yine Senle uyuyup düş görmek için senelerdir rüyalar yazdığımsın..

*rüyanın içinde hep Senben olsun ve bizi yeniden hatırla diye Senin RUH DÜRTÜCÜLÜĞÜNÜ yapıp, düştüğümüz bu alemde hatırda kalmak-sürekli beni aldatmalarınLA unutmana göz yumup
J, geriye dönmek için İLLA mücadele verdiğimsin..


ADEM AŞAĞIYA DÜŞTÜĞÜNDE HAVASI ,HEWA VE HEWASSI onun rüyasını ve düşüşünü nasıl sürekli yadına getirtmişti hatırla!!! Ve bu düşmeye kanma!. ama unutma ki ne varsa bu düşmüş meleklerde-ÜST DÜNYA ELFleri olan ALPERENLERDE  var..Babil’in kuyusuna baş aşağı asılan ve halka bu ilimleri öğreten  o düşmüş melekler bugünde var… ve o iki meleğinde aşık olup, ismi azamı öğrettiği, aslında yukarısının kendisine isteyip, Harut ile Marutu aracı gönderdiği ZUHAL yıldızı da bugün var…düşmüş meleklerden sadece işe yaramaz bilgileri alan ve onlarla oyalanan sayısız günahkar avamın içinde, sadece bir aklı evvel ZUHAL çıkıp ism-i âzamı öğrenmeyi diledi ve asıl ismi azam onu zikrettiği için,İLLA BİR SULTAN GÜÇLE ARZI DELİP GEÇİP GİTTİ , ZUHAL YILDIZInın  KENDİSİ OLDU.. yani geldiği, unuttuğu yeri hatırlayıp, gidip ,kendi mülküne sultan-ı BELKIS yine kendi oldu…günahla zevkin her türlüsü ve isimleri-sıfatları-fiilleri maddeleştirmek ilmi ile yaratılmış ne varsa, bu köklere düşen tohumları yeşerten izdivaç ve nikahta= biatleşmekte ve vuslatın meyvelerinde  de aynısı var…BUNU YAPAN İKİ KİŞİ..BİRİ ER BİRİ DİŞİ J..söz vermiştik unutma!!!birlikte yola devam edecektik! beni eve götürecektin, yada ben SENİ KU’ya YUVAYA !


Sevdiğim,Sen benden bihaber olsan da, sistem tıkır tıkır işliyor ve bende balık avlamayı öğrenen bir çömezin olarak sistemi yaşayarak öğrenirken, devlet ve devlet altı ve devlet üstünü de bir bir tahsil etmenin acımasız çarklarında bilendikçe bileniyor ve acımasız bir kılıca dönüşüyorum.. Sevdiğim.. ben çok değiştim biliyor musun. acıma ve merhamet değerlerim değişti..çok kolay yok edip unutabiliyorum.. veya en günahkar ne çamura batmışı alıp tepeme taç edebiliyorum.. değerlerim artık umuma ait değil.. değerlerim turuku aliye ait -biliyorum..


eskiden korktuğum veya hayran olduğum şeylerden soğudum ve benim için anlamsızlaşmalarını önemsemiyorum.. bir sürü insanın peşinden koştuğu mevki ve değerler benim gözümde minik çocuklara verilen kandırıkçı şekerler gibi bir hedef şaşırtmacasından ibaret o kadar.. tahsilsiz ve cahil bir ev kadını olan  bana, nasıl bu şeyleri öğrettiğinizi ise asla bilip çözemiyorum.. bazen çok kırılıp ağlıyorum..ama eskisi gibi yere oturup tepine tepine kavga edip ağlamıyorum “neden ben! neden ben !! diye zırlamıyorum.. kabullendim, kanıksadım sanırım..


bir hafta sonra tekrar yeni astrolomi rehberimle kahve içmek üzere buluşuyoruz…o hayatından anlatıyor ve yaşadıklarından ve bir şiiri sesli söyleyerek defterime kaydediyor..o şiiri ruhum tanıyor Sevdiğim.. belki okuduğumuz opusdeili ezoterik tapınak şövalyeleri romanlarından  veya filmlerinden ,bilemiyorum..ama ruhum bana bu şiirin eski mısır mabedlerinden yunana –romaya … geçen kadim tapınak insiyasyonunu haber veriyor..ben bu şiiri tanıyorum diyorum yine.. ödev veriyor yeni rehberim:”koca bir kartona güneş sistemini çiz..bitirince bana haber ver gezegenlerin konumunu bilmediğin anlamadığın sürece senle ders yapamayız” diyor… tamam diyorum ama o bilmiyor ki, ben asla okula gidemem ve ders verilirse yapmam,öyle bir sistemde öğrenemem.. bana kural konulursa ,o kuralı bozmaktan başka şey için çalışmam..ve dersimi yapmadığım halde yeniden buluşuyoruz :)


3 mart Perşembe..bugün astronomi dersim için rehberimin evindeyim.. eşi işteymiş..gelip  beni evimden aldı..çok neşeli.. önce çalışma odasına alıyor..müzik aleti,pc imalathanesi ve diğer icatları.. gülüyorum.. hayatıma giren erkekler ya madde ve manada  devleti aliye de kanun  adamları olan yasacılar veya dünyada bu tür elektronik pc yazılım kablolarının –maket araba-uçak—tekne vs  içinde boğuluyor oluyorlar... bu odanın benzerinin dereotu oğlumla aynen bizde olduğunu söylemiyorum…önce bana yeni bestelediği parçayı çalıyor ve çözemediği yer üzerinde gidip geliyor kendinden geçmiş gibi..Allah bana hiç ses ve kulak vermediğinden gülerek onu seyrediyorum ..sende denemelisin diyor ve zorlayıp, klavyede ruhumu dinleyerek ellerimi dolaştırmamı istiyor.. yapıyorum.. ilk defa şunu hissediyorum..eğer kendimi tamamen serbest bırakırsam ben piyano çalabilirim.. zaten oda bana bunu anlatmak istemişti ve gerçekten de başardı..

*
bende bu tekniği yazı yazdırdığım masal çocuklarında uyguluyorum mesela.. yani insan kendisini tamamen serbest bırakıp ruhsal  -ÜST DÜNYALI OLDUĞUNDA bilip yapamayacağı ve icad edemeyeceği hiçbir şey yoktur  anlamı açılıyor …ama bunu ona söylemiyorum ve duruyorum.. o da:” tamam anlaşıldı..hiç kabiliyetin yok.bunu boşverelim” diyor ..ve mutfak açık salondayız.. önce kahve yapmam lazım diyor…aa kahve kutusu boş.kahve almaya gidecekmiş.. gerek yok diyorum…hayır kahve içmezsek yapamam ,birbirlerimize güvenmeliyiz diyor…tamam diyorum.. bekliyorum.. hiç huzursuz değilim..


az sonra kahve ve bisküvi ile geliyor..hayatımdaki erkeklerin değişmez cömertliği yani
J(*mesela bu çocuğun bu alemde üzerine zimmetli olduğu bereketlerin  babası makamı dahi bu çocuğa maddiyat konusunda yapmadığını bırakmamıştır ki, bu durum,  daha o şeyi almadan veren bir müsrif çocuğa değer kıymet öğretmek için özel seçilmiş bir yöntemle ,sistemin tersten işlemesiydi sanırım J…) sonra kahveyi ocağa koyuyor.ayağa kalk diyor..bana topuklarım üzerinde nasıl sağlam duracağımı anlatıyor.deniyoruz.ve sendeleyip düşecekken tutuyor..her şeyden önce ayaklarını topuklarından yere tam sabitlemeyi yani dengede durmayı öğrenmelisin ki, hiçbir darbe seni yıkamasın diyor…( burada TOPUKLARI ÜZERİNDE GERİSİN GERİYE DÖNDÜLER ayetini ve münafıkları hatırlıyoruz lütfen..münafıklar, ahde vefa göstermeyen ve dünyaya kazık kakacaklarını sanan zanlar- dökülecek yıldızlara göre yaşayanlardır )….


sonra oturuyorum. Rehberim,duvardaki samuray kılıcını kınından çıkartıyor:”bak ! bu hiç kanla kirlenmedi.. tertemiz ve çok güzel. Onu tut” diyor. “Hayır! ben kılıç -bıçak keskin şeylerden çok korkarım..istemiyorum.. duyunca da ellerimle kulaklarımı kapatırım” desem de o :”hayır tutacaksın.. korkunu yen” diyor.. kılıcı elime alıp bakıyorum-metalini çok kalın buluyorum J.... sonra rehberim onu elimden alıp, samuraylar gibi hareketler çekip, kılıcı boğazıma yaklaştırıp, kesiyormuşçasına hamle yapıp duruyor :)  gülüyorum Sevdiğim.. ciddiyim ama içim gülüyor..diyorum ki içimden :”heyy siz!! Bana neler yaptınız böyle”.. adam sürekli beni test ediyor..bir mizansendeyim .. sanki Hızır’ dan ders görecekmişim tehlikeli bir oyundan geçiriliyor ve geçiyorum..

Sevdiğim ,o hayalimdeki ,hani Haybabamdan bana miras kalan kılıcı ve Uzakdoğulu rehberle onu çalmaya gelen dünya rehberimi ve tam çalacaklarken  SUR BORUSU= İÇİNDE ATEŞ YANAN KILICIMIN  kınından anda çıkıp, O’nu başından aşağıya anda dikine ikiye bölüşünü hatırladın mı ? bense şimdi yazarken hatırladım..  anlamını da dün farkettim.. o zamanda “ben yapmadım kılıç yaptı ,çok özür dilerim Sevdiğim” diye yazmıştım ya hani..belki de beni o derece incitmeleriniz bu işi ben yapamayacağımdan -adaletin eli ile sütten kesmek için- el mecbur yapılmıştı, bilemiyorum.. neyse…

ve kılıç kına girip duvara asılınca rehberim diyor ki: ”sana ve çocuklarına istediğin her bildiğimi öğretebilirim.. artık bu dünyada sizin maddi koruyucunuzum. yanınızdayım..ama sizden tek dileğim var.. samimi ve dürüst hakiki dost olmanızdan başka hiçbir ücret istemiyorum”.. çocuk: “peki bende sizden ülkeme zarar verecek tek bir şey yapmamanızı ve yaparsanız sizi hayatımdan sileceğimi söylüyorum” diyorum..yüzü allak bullak oluyor. seyrettiği ülkemin derin devlet dizilerini anlatıyor..diyorum ki “ben senelerdir hiç tv ve dizi izlemedim..onları bilmiyorum”


ve dersimiz kahveler eşliğinde başlıyor..kartona şöle bir güneş sistemi çiziyor ve içeriden getirdiği bir şeffaf naylonu çizimin üzerine tutup gösteriyor.. bak diyor, az evvel çizdiğimiz öğretilen güneş haritası..ama bu hologram kağıtla bakıca her şeyin yeri değişti değil mi ..evet diyorum hayretle ..kağıdı alıyorum .altına elimi koyuyorum..aaa elim iki değişik şekilde gözüküyor..Allahım büyülenmiş gibi kağıda hayran kalıyorum.. diğer letaif bedenlerimi keşfetmiş gibi inanılmaz mutluyum.. her şeye bu kağıdı görmek değdi aslında..evet bu kağıdı görmem tüm öğrendiklerime bedel ..aniden bu  sabah uyandığım rüyamı hatırlıyor ve ona anlatıyorum..


bir evvel ki gece uyanırken şu mana ile uyanmıştım.. BİLİNMEYEN YERLER İÇİN PASAPORT ALACAKSIN.. ve ertesi gece yani bugün de bana aynı bu şeffaf naylonla kaplı,şeffaf bir yıldız şeklinde pasaport verdiler..yani yeşil pasaporttan vazgeçmemin bedeli renksiz pasaport olmuştu …sonra, böyle zamansız bir rulo tünel gibi yerdeydim.. orada bir delik var. bakıyorum..yeşil ışıktan bir türbe ve içinde Haybabam yaşıyor ve şifa dağıtıp insanların meselelerini çözüyor.. aslında o hep öyle imiş ama kimse onun manasını o yaşarken anlayamamış.. sonra boşluk tüneldeki hac yürüyüşündeki hacı Tibetlileri görüyorum ve sarili Budist rahipleri.yürüyorlar .. konuşuyoruz..onlar çok bozuk bir Türkçe konuşuyor ve hayretle anladığıma seviniyorum.. 


rehberim ilgiyle rüyamı dinliyor: “bizim bir araya getirilmemiz  tesadüf olamaz..ben size bildiğim her şeyi anlatacağım, sizin çok eksiğiniz var.. bir şey bilmiyorsunuz” diye devam ediyor ve benim hayran olduğum sürekli altından elimi seyrettiğim kağıdı alıyor..bu kağıt boyutlu tv ekranlarına konan ekran altıdır…siz onu bu ülkede bulamazsınız diyor.. ve o şeffaf naylon kağıttan yaptığı kare prizmayı cep telinin ekranına koyuyor.. açtığı filmi prizmada havada üç boyutlu izlettiriyor.. işte diyor sonra şimdi bak!.. az evvel kağıda çizdiği güneş ve diğer gezegenlerinin üzerine havada tutuyor. .aaa her şey kağıtta başka konumda, havada başka konumda oldu..sonra diyor ki rehberim
:” işte herşey bir ilizyon hologramdır..gezegenlerin konumları ve her şey aşağıda farklı yukarıda farklıdır..yani hiçbir şey sabit değildir.. dolayısı ile öğretilen bilgiler hakikat değil hepsi yalandır.”

çocuk yaşadığı gezegen ve yıldız müşahedelerinden anlatıyor ve diyor ki: “aslında ben zamanda onlara gitmiyorum, onlar bana eğilip geliyor..”rehber sevinçle “evet aynen “diyor ve elindeki kalemi tutup “bak!” diyor “bu zaman.. tut!” ..kalemi çocuğa atıyor ve çocuk kalemi tutuyor. “gördün mü şimdi zaman sende yani sen gitmedin zaman sana geldi”.. evet..sonra o şeffaf kağıdı rulo yapıyor..”zaman mekan –uzay esasında budur –her şey bunun içinde olur ve farklı zamanda farklı suretlerde gibi gözükür” diyor.. çocuk “nefir-sur borusu bu .hepimiz onun içindeki nefesler-ateş-öz  ilmiyiz” diyor.. rehber, kalemle kağıda  delik yapar gibi yapıyor ve  zamanda solucan delikleri zaman kaymalarını anlatıyor ve rehber bu defa kağıdı katlıyor ..zaman katlanması diyor..çocuk da ona havadaki nefeslerin her aletle dekoderle nasıl çözülüp farklı bilgi- görüntü ve icada dönüştüğünü anladığı kadarıyla aktarıyor..

turuku âli diyor çocuk..rehber,"bizde bozulmuş eski İbranicede onlara tarku âlâ denir "gibi bir şey denir diyor ve kaydetmesine nedense izin vermiyor.. anlamı kuzeyin mavi yıldızı demekmiş.. yanii, ikimizde aynı okulun farklı ellerine çalışan  çocuklarıyız...dersimiz bitince beni evime bırakıyor ve bende ona kendi yaptığım doğal ekmeklerden hediye ediyorum..


Sevdiğim yazmam bittiği için artık yazmayacağım inancım beni ele geçirdi.. çünkü hiçbir şey değişmiyor ve verilen hiçbir söz yerine getirilmiyordu ..ve ben her geçen gün daha çok hastalık çekiyor –ağırlaşıyorum…artık bedenimde kanın dönemediğini hissettiğim an Ortadoğulu hacamatçımı aradım..gel dedi..

4 mart CUMA ..
yukarıdan süzülerek aşağıya inmiş SİYAH BİR KARE IŞIK arka planda duruyor.. ve
önünde çok daha büyük KARA BİR KARE  maddeleşmiş IŞIKTAN bir KARATAŞ  VAR..arka zeminse tamamen beyaz..ahhh nihayet ışığın nasıl maddeleştiğine geldim..TEŞEKKÜR EDERİM ..seni seviyorum..

4 mart Cumartesi sabahı şu rüya ile gözlerimi açtım..üniversite hocası proflara  paşabahçede özel kuş tüyü kalemleri yaptırılıp bir etkinlikle dağıtılmış..bir seti de bana yollanmış..ilgisizce kutuları açıyorum.. her kutuda farklı değişik renkte kuş tüyleri var.. alt katında pek çok uç var..onun alt katında ise kuş tüyü kalem ne renkse, kocaman o renk mürekkep şişesi var..sanırım böyle 4 veya beş değişik renkte kuş tüyü kalem setim vardı.. yazmaya devam J….ve yine her şey serbestti …

sonra yola çıkıp hacamatçıma gittim.. ona anlattım…hala Türkçesi çok az .. öğretmeye-yazmaya devam.daha çook yazacaksın sen dedi..o da,sufizm hakkında yazmaya başlamış..sırtımdaki noktalardan sonra ona bir senedir ayağımın altında oluşan ve şimdi altından üstüne yayılıp bana kök söktüren geçmeyen egzamayı gösteriyorum.  egzamanın üzerine hacamat yapıyor..diyor ki seni böyle kim üzdü
J? Kimse için bir daha böyle üzülme, değmez, hepsi boş..ve kendi kolunu gösteriyor, derilerindeki çıkan sıkıntıları..bak diyor sen öğretmensin ve hastalıklarının hepsi tarikat-yola ait.. elektrik çok fazla geliyor.. böyle oluyorsun.. bu normal.. sık sık hacamat olman lazım..ve Sevdiğim, daha orada egzamam düzeldi. hızla ayağım iyileşiyor.. normal deriye dönmek üzere.. bu nasıl mucize anlayamadım..oysa iyileşsin diye neler neler yapmıştım…kim bilir  belki kan nedir öğrenince, Sana KAN-CAN hakkında da masal yazarım …



Sevdiğim ,alt,orta ve üst dünyaları anlamak için Yüzüklerin Efendisi filmini  çoğu yerlerini atlayarak izledim.. çünkü aşırı uzundu ve ben artık yaşlandım ,öyle şeylere tahammül edemiyorum.. ama kendim lüzumsuz yere uzun yazıyorum nedense
J ..çünkü çok kıskancım ya hani- hiç olmazsa yalanda olsa hoşuma gittiğinden -yazı ile benimle göz teması kur diliyorum.. filmde ruhsal -ruhaniler yani üst dünyayı simgeleyen ırk ELFlerdi..onlar vazife ile orta dünyayı irşad edip öğretmek için geliyorlardı.. madenci cüceler yani cinler ise alt dünyalılardı..onlarda vazifeliydiler  ve orta dünyanın mamur olması için elflere yardım ediyorlardı…ve elfler ile cücelerse, fiiller maddeleşme alemi olan orta dünyada  barış olsun diye, adil –kut sahibi kralı bulup, irşad edip, yetiştirip tahtına tacına postuna yerleştirmek için  vardılar..

turuku âliye nin alt-orta ve üst dünyalar bayrağı
(*dolayısı ile Evvel Zamanımın parmağındaki 3 yüzüğü hatırlayıp gülümsedim J…ikisi ay gibi gümüş renkti, ortadaki güneş gibi altın renkli..onlar teldendi ve altı açık incecik halka yüzüklerdi..çok canlı-diri ve parlaktılar..o yüzükleri sorduğumda mürşidlerince takılmış olduğunu söylemişti.. gitmeden- son ziyaretimde- o yüzükler artık parlamayıp, solmuştu..onları parmaklarımla ovmuştum sanırım. ki, parlasınlar ve Evvel Zamanım gidemesin diye J..ne hoş bir hatıra yâdı değil mi Sevdiğim..şuan üç yüzükte değişik kişilerde.. üçü de parlamıyor …)

işte filmin sonunda göklerden gemileri ile gelen kurtarıcı ELFler dünya okulundan mezun olan KAHİN KAMı ve yüzük emanetçisi bir alt dünyalı cüceyi gemiye alıyorlardı..benim için burası çok sarsıcı idi Sevdiğim..çünkü anladım ki, göklere sadece yine göklerden gelmiş olan RUHANİ REHBER VARLIKLAR İŞLERİNİ BİTİRİNCE GİDEBİLİYORLARDI. yerden- topraktan yaratılan oraya asla gidemiyordu…ve elflerin  onların zıt kutbu olan cüceler yani yeraltı rehberleri de tekamül edip yükselebiliyorlardı.. oysaki orta dünya insanı KRALLIĞI ve tahtı yani maddeleşme kudretini seçtiği için o göklere yükselemiyordu.. fakat onun ödülü ise, SÜLEYMAN için TAHTI İLE GÖKLERDEKİ YERİNDEN GELEN BELKIS misali bir ELF prensesi oluyordu.. yani neslini göklere taşıyacak gemi o kut sahibi kişinin bahtı kutu oluyordu vesselam..


*Sevdiğim..tüm bu masaldan çıkartacağım sonuç ise şu..ben tefekkürde ve idrakte geldiğim yerden dolayı son aylarda çok acı çektim.. biz dünyalıların hiçbir değerimiz olmadığını anladım. .bu irşadın bir sistem olduğunu-dinlerle alakası olmayıp,tamamen KENDİNİ BİLMEK-SİSTEMİ DEŞİFRE EDİP SİSTEMİN CEOSU OLMAK OLDUĞUNU yaşadım… ve bu sistemi anlayan pek çok kişinin sahte efendiliğe kolayca soyunup, sistem üzerinden kendisini yarı tanrı ilan ettiğini ve edebileceğini gördüm.. genel manada şeyhlerden ve tarikatlardan çok soğudum..fakat bu kendini bilmek ilminin de bu okullar olmadan zevk edilemeyeceğini biliyorum..yani inşallah az da olsa hakiki kamiller yetişir ve teberrükenler ortadan kalkar ve amiin..


yeni idraklerim, üzerimizde yapılan çalışmaları anlayışım ve sadece bir kaç aynı soy ailelerin tüm dünyayı her ilimle avuçlarında tutup, bizleri kullan at pil olarak görmelerini öğrenişim beni çok dağıttı.. bildiğimi,bizzat onlara çalışan birinden teyit etmem çok daha travmatikti..herkesle kavga edip, herkese saldırmak istedim.. bu dünya balonunu yine patlatıp bu nefes balonumdan çıkıp kurtulmak istedim..yapamayınca çok sinirlendim..belki de bu stres  bedenimdeki o rahatsızlıkları yapıyor bilemiyorum..ama vakit dolsun diye yaşamak çok ağrıma gidiyor bil istedim..hepimiz adına çok kırgınım..bizim bir amacımız olmalı..sanki hepimiz ortak suç işleme makineleri gibi birer defoyuz.. gittikçe içimizdeki hakiki insanların azaldığını her gün medyadan takip etmek çok üzücü..artık her şey her yerde serbest.ne din kaldı, ne iman, ne ahlak..güya şeriatı yaşayan adı Müslümanlar islama nasıl zarar verdiklerini milleti nasıl dinden imandan  soğutup çıkarttıklarını-hakiki kafirler olduklarını ah bir anlasalarda, dinden el çekseler diye bekleşiyoruz…


eski değerler tuzla buz oldu..ama bunca serbestliğe rağmen her gün olmadık sapıklıklar gözümüze gözümüze sokuluyor.medyada ahlak sıfır..bir haber veriliyor ,en ağır acılısı dahi olsa yanlarında ağır cinsel tahrik içeren resimler ve yazılar oluyor..en ağır acılı haberde dahi bir tıklayınca anında pis bir reklam çıkıyor.ancak o reklamı geçince, o acı haberi seyredip öğrenebiliyorsun.. yani bizi öyle çirkinliklerle değersizleştirdiler ki ve bunu da en okumuş en tahsilli ,en kariyerli insan kaynakları bilimciler yapıyor.. sanırım bende bizden artık ümidimi kestim Sevdiğim.. oysaki o yönetici ailelerin bizi yok saydığını ve bu işle ilgilenenlerin beklediğine göre de en fazla  20 yıla dek kopacak olan  kıyamet senaryosuyla  ve seçkinlerin bu dünyadan aileleriyle  kaçışlarına sahne olacak zan ettiklerini   öğrendiğimde, ne kadar kolay da rehberime : HAYIR ! ÖYLE OLMAYACAK,EN BÜYÜK GÜNAH ALLAH’TAN ÜMİT KESMEKTİR !...dünya kaç defa doldu  boşaldı..ve aslında kıyamet çoktan koptu .şimdi temizlik oluyor o kadar…deniz karıştı ve köpükleri atıyor… her şey çok daha güzel olacak..tam bitti dediğimizde yeni esma yazılımları her şeyi sil baştan başlatabilir ve diğer her şeyi silip unutturabilir “demiştim…

Nur Cihan
10.03.2016
nuralem7@hotmail.com