15 Şubat 2017 Çarşamba

MÜRŞİD’İ OLMAYANIN MÜRŞİDİ ŞEYTAN’ DIR MASALI

MÜRŞİD’İ OLMAYANIN MÜRŞİDİ ŞEYTAN’ DIR MASALI

ARAF SURESİ 16 : İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, BEN DE ONLARI SAPTIRMAK İÇİN,SENİN DOĞRU YOLUNUN ÜSTÜNE OTURACAĞIM. 




Merhaba Sevdiğim ve Merhaba .
biliyorsun ki bizim geleneksel sevgili günümüz mukaddes 16 şubattır.. .tabii ki, hediyem ancak bir kayıt olacağından ,  kendimi Sana kaydırıp ,kendimi Sende kaybedip, kendime bu kişi SENDE KAYIPTIR ve kendisinde hükümsüzdür  kaydı düşeceğim… J.lütfen beni sıkı tut,Senin gönlünden başka yere düşmeyeyim olur mu ?.bu öyle bir masal olacak ki, bir cümle sonrasını ve elimin altında yazacağım tek cümleyi henüz tasarlamadım.. içimden ne akarsa o olsun. devir selsebilin olsun… amiin..


vaktaki Eski Ahitte –Sümer’de  
ANUNNAKİ denen GÖZCÜ  düşmüş MELEKLER  yani, belli esmaların suret almış -bedenlenmiş halleri, yeryüzünü mamur etmekle meşguldüler. Ve Kainat,  OL –KÜN emri KELAMI ile, yani, ZÜLFİKAR KILICIyla,   tekbirden ikiye yarılarak  sabah ışığı -FELAK  OLMAK için, FATIR la  açıldı..


(** mezopotamya panteonunda ANU =en yüksek tanrının adıdır..
onun iki oğlundan ENLİL yani EMİR =RUH olan gök tanrı RAhman anlamındadır ..Enlil ,hem resmi eşten ,hem de kızkardeşiyle kan evliliğinden doğmadır..o yüzden göklerin hakimidir..…diğer oğul ENKİ ise ,aynı hz İSMAİL misali, ilk doğan olmasına rağmen, bir cariyeden doğduğu için ilk oğul haklarını kaybetmiştir.. cariyeden olma oğul ENKİ =EA yer ve suların AKIL-BİLGELİK tanrısı MARDUK=HIZIR=MÜRŞİD  olarak da  bilinir....  marduk ölüler diyarı, suların ve yeraltının efendisi kabul edilir..MARduk ,maddi ve manevi seyrüsülüklerde  kişisel kıyamet habercisi olan  MÜRŞİT GÜNEŞİ HURŞİT OLUP , kıyamet zamanı BATIDAN DOĞAN 2. Güneştir  (*Marduk :  36 milyar km. uzaklıkta olduğuna inanılan ve 3661 yılda bir dönerek dünyaya yakın geçiş yaptığı iddia edilen  gaz gezegendir -* alıntı )



başta tek bir olan RAHMANirRAHİM bu İLAHİ  KELAM KILICI İLE AYRILIP, Rahman =gök=baba=ruh ve Rahim=yer=anne=nefs sembolü makamı olarak ikili dualiteye ayrıldı.. böylece ALLAH=RAHMAN esması XY =O. formülü  ,+ - , 10 yazılımı, IO ilmi olarak belirlendi..

 başlangıçta çekirdek –hünsa içindeki birlikte olan cinsiyetsizlikti.. O. =daire içinde nokta = 50 ilmi, kendi tohumundan kendisini 1 olarak  O1O1  ile belirledi.. ve sonsuza dek o kişiler; kendi daire noktalarında ,kendi hava şeffaf balon küreciklerine hapis olup, kendi hikmeti ilahi nefes ilimlerinde -kendilerine ait küresel güçler , kendi bulunduğu noktanın kutbu ve kendi küresinin tek hakimi mutlakı oldu..... ve BİLDİKLERİ HERŞEY kendi zanları, kendi yargılarıdır.


KİŞİ’ler,
kendi zanlarını ilah edinip -kendi kendilerine tapınmayı bırakıp, bu zan hava balonlarını  İLLA BİR SULTAN GÜÇ olan MÜRŞİD ile patlatarak , ancak yükselip oradan  çıkabilecekler...peki bu nasıl olacak ? ...nasıl? zira bu imkansız bir şeydir.. ve çok az kişiye nasip olacak bir idrak seviyesidir.. eğer ki, insan denen mahlukat sadece bu HADDİ AŞIP ,İL LA BİR SULTAN  GÜÇLE bu zan balonu dünyasından geçip hakikate erebilecekse, o insanla bizim aramızda ne fark var ve o insan nasıl bir insandır ?!!..biz bu alemde yaşarken öyle bir insanı nasıl anlayıp bulup, O’nun ADEM’iyetine secde kılacağız ?...bilmiyorum… bakalım ..

eweet..tarihte seyrüsülüke devam ediyoruz lütfen.. bu idraki bildiklerimizle hayal edip anlarsak eğer ; tarihte kaydedilmiş tüm bilgileri-resim heykel ve mitolojileri tevhid edip birleştirebiliriz.. ve şimdiki geniş zamanlı- halen içinde  yaşadığımız bu dünyada , çözemeyeceğimiz  hiçbir siyasi TARİH TEKERRÜRDEN İBARETtir fikri yapısı kalmaz.. hatta ,bahtımız yaver giderse, şans tekerini biz çevirebiliriz..

AHSENİ TAKVİM ÜZERE en güzel surette yaratılan DEHR-zaman-ADEM İ BİLİP ANLARSAK, horozkop ilmi olan HORUSRA=İnsan-ı Kamil’in gözünden bakan  RA-RUH-NUR ilmine de vakıf olabiliriz. .böylece belli devriye periyotik zaman haritasını  ceolukla takip ederiz..  ve olan bitenden acı çekmek yerine ,bu muhteşem devriye zaman yıldız –vefk-gül-helm –DÜMENİni kullanan  havacı KAPTAN’a ŞAPKA ÇIKARTIR , O’NU AŞKLA SELAMLARIZ J

nerde kalmıştık..? mesela Sümer mitolojisinde denizleri-suyu ve yeraltını yani dünyayı temsil eden ilahi esma olan ENKİ-ERLİK-MARDUK’un da bir KİTABI var değil mi?..Taberi Tarihine göre yeryüzünün yaratılıp yaşanılan bir yer haline getirilmesine dek süren bir İMAR SAFHASI vardır ki, bu kayıt  kadim tüm kutsal kitaplarda vardır…Kur’an –ı Kerim de her şey çok kısa öz ve daha saklıdır.. çünkü ayet der ki : eski kitaplarda biz her şeyi tüm teferruatı ile yazmıştık…siz oradan biliyorsunuz zaten !!!!


biz madem ki AMENTÜ ESASLARIna göre ; evvela ALLAH ‘ın BİRLİĞİNE ve MELEKLERE ve KİTAPLARA ve NEBİ-RESULLERE ,AHİRETE-KAZA ve KADERE ve ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLECEĞİMİZE ve başka bir hayatta farklı bir formda hayata devam edeceğimize İMAN EDİP –AMENTÜ diyoruz ,o halde AMENTÜ gemisi olan kadim  Mısırlı RA’nın KAYIĞI ve Sümer’deki ENKİ -MARDUK ‘un emri altına alıp kendine sal yaptığı hawwa- genetik- kadın KİŞİ si TİAMAT YILANInı da bilip anlarız .. 

 yaşadığımız bu zaman ve mekanda, neden  o kadimler kadar idrak sahibi olamadığımızı, bunca eşyayı bilip-görüp te, hala neden bilgece yaşayamadığımızı oturup düşünmeliyiz.. bugün bizlere ne oldu ki, biz tevhidi camiden atıldık ve olayları anlayıp birleştiren kabiliyet ve tefekkürümüzü yitirdik?!!! Bizden binlerce sene evvelki atalarımızın tefekkürlerine neden  hala yaklaşamıyoruz? bizi maddi –manevi camiden atıp ,koskoca süslü –pahalı camilerin içini bomboş yapan ne ?!!


Amentü de bir yaratım hiyerarşisi var gördüğünüz gibi.. işte bu delil belgedir….o halde kadim kayıtlardaki yeryüzünde topraktan heykeli yapılan Adem’in tüm mitolojik hikayelerinde ortak noktalar doğrudur…ve Sümer –Mezopotomya mitolojisinde,ENKİ –ERLİK-MARDUK  mürşit olduğu kadar aslında şeytan da demektir…fakat şeytanın ayrı, İblis’in ayrı isim olduğunu bilenler ancak bu yazacaklarımdaki nüans farklarını anlayıp, olayı çözebileceklerdir.. ve izninizle şimdiye dek okuduğum tüm kadim kutsal kitaplardan hatırladığım ortak noktaları birleştirip, KENDİ ZANNIMLA  bir adem mitolojisi yazmak istiyorum ki, çok ağır ve zor olan bu konuyu dağıtmadan toparlayabileyim..  VE TÜM VEBALİ HATALARIM BENİMDİR.. sizden ricamsa ,en az benim kadar hassasiyetle okuyup-tefekkür etmenizdir.. hiç bir şey görüp yaşamadan –bir mürşitle yola çıkmadan, kendi kendinize bu yanlış bu doğru diye karar vermemenizdir.. bilin ki, az bilgi ,hem candan hem de imandan eder..

2017  newage ADEM’İN YARATILIŞI MİTOLOJİSİ J..

kadim zamanlarda, kadim zamanlar içre bir geniş zamanlı şimdiki anda ,karanlık bir nokta kendisini bilmek istedi.. karanlık nokta nın içine giren 7 nokta üstüste ,yani BİR ELİF MİKTARI olan bir BEN-İ ADEM, kendine yola çıkmıştı… akıl almaz bir korkulu  sessiz bir acı çığlıkla karanlığın içine giren ADAM (XY=O1) bir ve tekdi.. ve karanlığın içinde kedi gözü gibi dimdik durdu…karanlığın içinden yükselen beyaz ışığın açılıp yayılmasını hayranlıkla gözledi.. OL dedi..

kendi kalıbına, kendi ruhu, OL EMRİ ile GİRDİ.. ve suretini kendi ışığı ile canlandırıp hareketlendirdi…ve onun nefsinin temsili burnundan nefes üfledi…nefes adamın nefsi olan yaşamın hanımı NİNTİ KİŞİSİYDİ.ve adam kendi  heykel sureti kalıbının içine hazine-i genç denen kendi esması adını ve yazılımını sakladı…YATAĞINDA GÖZLERİNİ BİTKİN AÇAN KİŞİ, yatan bedeninden çıkan başka SOLUK BEYAZ  belki omurgasız –kemiksiz BİR GENÇ ADAMIN BİTİK HALDE  yatağa OTURUŞUNU GÖRDÜ..  bu hazineyi  genci bulan kendini bilip bulmuş ve her şeyin vasisi olmuş olacaktı.. yani mirası  HORUSRA-İNSANI KAMİL - Adem=YOKLUKtu..

bu ilahi Lİ LA =VAR YOK=SİYAH BEYAZ oyunlarının her devriyesinde YARATAN,  adı nisyan =unutandan gelen, insan adlı  hazine sandığı  bu tabuta, sayısız Adem adedince kendisini   tekrar tekrar gömüp saklayacaktı.... ancak kuyruğu titretip o sesi çıkartan omurga sahibi olup, omur  asa suyunu içip- Hızır meşrep olup , ölümsüzleşecekti….


insan bedenin ruhun kabri ve saklanma yeri sandığı olarak kullanılması çok eski bir ilimdir. Mısır mitolojisinde OZİRİZ’in bedeni mumya-ölüdür ve sandıkta saklıdır…Musa Nebi bir sandık –tabutta Nil nehrine salınmıştır… çünkü kadim mısır dininde tanrı AUTUM kendisini bir sandıkta uzanmış yatar tasvir etmektedir.. bu rüya onun rüyasıdır ve gördüğü düşler bizlerizdir.. tarihte daha başka  bu hikayelerin birebir aynısı vardır ve kayıtlıdır.. mesela horusra ile  İsa Nebi de aynı hikayeye sahiptir.. bu bilgiler bugün internet sayesinde açığa çıkmış ve bedavaya herkese sunulmuştur. hiç emek vermeden herkes bunları okuduğu içinde hiçbir değeri yok gözükmektedir.. ve herkes her şeyi bedavaya alıp bildiği halde, hala bitpazarına nur yağmıyor…çünkü bu hazinelerin böyle açılması demek, Kuran da kıyamet tasvirindeki “  DAĞLARın (*insanı kamiller= evtad =akıl namos direkleri=kanun koyucu olan  âliler) ve YERin  içindeki hazinelerini saçtığı zaman ,HİÇ BİRŞEYİN DEĞERİNİN KALMAYACAĞI ZAMAN”da  demektir değil mi?

insan, kendi ahit sandığı olan tabutunda uyuyan bir omura, yılana, ruha, KUndali enerjisi denen EJDER-AHİ BİLGELİĞİNE  sahiptir.. tüm mitolojiler ve insiyasyonlar ve irşad sistemleri ve kutsal kitaplar ve ölüler kitapları sadece bu TABUT UN İÇİNDEKİ HAZİNE   RUH İLMİ içindir…KİŞİnin burnundan nefes üflenmesi, AĞZININ AÇILIP İLAHİ KELAM =KILIÇ =VAHYEDİLMESİ dir.. işte o söz, kadim Mısır ve Mezopotamya ve Maya ‘da  AUTUM –ATON- ON  du..kadim Hintte OM du.. bizde KÜN…yani XY,yani IO OIOIO …bugünkü  idrak seviyemize göre erkek kadın..+  ve - ..fiş ve priz..ve bu hatları birbirlerine bağlayan çekim gücü enerji..


Yaratan esmalarını Zat’ından yarattı..her birine bir isim verdi…onlara İSİMLER-KİŞİLER dedi ama bu varlıklar henüz kendi isimlerini ve vazifelerini bilmeyen  yazılım proglamlarıydı.. çünkü henüz bu esma yazılımları yüklenecek pc –dekoder makinesi olan ADEM YARATILMAMIŞTI… J



NUN –NUR –RUH  denizinde  ,NUN  KAZAN’ına düşen  kutup yıldızı ilmidir.. (NUN aynı zamanda su ve balık ve 50=O.  ve  DAİRE İÇİNDE NOKTA da demektir....
 Allah’ın zat vücudu bahr-denizdir.... ve bu KaraSuda  ilk insiyasyon-irşad seyrüsülükü

ve Yaratan, durgun karanlık sularında İRADE DİLEDİ..DİLEĞİ OLDU..SU TİTREDİ ve  İLK NOKTADAN AÇILAN DAİRE ile ZAMAN CD si ÇALIŞMAYA ,ses verip, aksi sâdâ  ile yankılanmaya başladı.. bu  KAOS Yaradanın hoşuna gitti..ilk nokta daireyi işaretledi. bunlar ilk anda idrak eden en üst idrak evtad direkler-SIFATLAR  oldu.. ve 3 defa karanlık suya irade diledi ve OL du..noktalar  yüzeyde daireler halinde açılırken ,kendi içlerinde hava boşluğu küreler halinde kaynamaya başladı ve KÜREVİ J akıllar doğdu.. sayısız şeffaf küresel baloncuk aynası vardır… bunlar hem kendilerinin, hem de birbirlerinin etrafında dönerek semaya başlar .ve onlar ilk MEVLEVİ  atomlar-AUTUM-ATON BOŞLUKLAR-HALVETİ dervişleri oldular…J

tüm bunları kendilerinde yaşarken idrak eden halveti-mevlevi  akıl küreleri, bu sefer olayı birbirlerinde zevk edip, seyre başladılar ve bu defa da CELVETİ oldular.. tüm idrakleri kendilerinde bilip- bulanlar da ,kendilerini KADİRLERYEN KADiRİ uyanmış  KUndalini KANDİLLERİ oldu.. zaman geçipte, kandili bir nefesle uyandıran ve kandili bir nefesle söndüreni bilenlerde; tüm insiyasyondan geçip ,her şeyi silen- kendi VARLIĞINI YOK KABUL EDEN ve kendini  unutan âliyyun seviyedeki MELAMİLER oldular..



kandil = lingam= mum fitil  sembolleri..
tüm insiyasyon-irşad sisteminin okul ders haline getirildiği Mısır mitolojisinde RA=NUR kendisini görmek isteyince ,kendi lotus GÖZÜNDEN akan lotus yağının kokusunun suya damlaması ile  denizi tutuşturup KANDİLi UYANMIŞ ve RA kendisini bir KAZ YUMURTASI içinde  ,LOTUS ÇİÇEK denizinden DOĞURMUŞTUR.. hint ve islamda lotusun kokusu yerini buyi muhammedi gül kokusu almıştır..  bu sembolün anlamı Hintte LİNGAM denen eril ve dişil prensiplerin birleşmesini simgeleyen VAHY MELEKLERİ olan  UPANİŞAD BAKARA- İNEKLERİNİN TEREYAĞINDAN YAPILMIŞ  YAĞ KANDİLLERİ   olarak yerini alıp, binlerce senedir hala kandil yağının içindeki kokuya-buğuya ATEŞ-İ AŞKA   tapınılmaktadır..işte bu mana yüzünden insanlar kafalarını asla donlarının içinden çıkartamayıp, başlarına  ne gelirse hep uçkur fitilini yakıp aydınlanarak nirvanaya-hiçlik olan halvet boşluk-KU ya ermek sevdasından  çekmektedirler.. o yüzden anayı bilmek kolay, BABAyı bilmek zordur …ve mesele BaBa yı bilip bulmaktır…


 gül=zaman takvim tekerleği dharma –dümen sembolü

 bu NUN denizindeki kaynayan KÜRELERİN  kaos halinde gözüken SEMA ritminde, aslında akıl almaz bir ahenk ve kaosta düzen vardı.. titreşimle açılıp kapanan bu dairesel  frekans denizinde, kendiliğinden bir DHARMA-DEHR-ZAMAN VEFK GÜLÜ=LOTUS=YILDIZ ÇİÇEĞİ DÜMEN haritası oluştu…geçmişte, her insiyasyon öğreti okulu  bu VEFK  SEMBOLLERİNE  bugünde geçerli olan saydığımız isimlerden verdiler..

mısırlılar LOTUS =HOROSKOP derken ,hint ve islam  GÜL  dedi....burada gülden çiçekten kast , yıldız çiçeği misali kat kat açılan alemler ve  tekrar içe dürülen alemlerdir..

DHARMA –TEKERLEK TENGRİ DİNGİRİ –PTAH ise zaman ÇARK-I FELEK sistemidir..hava,ateş,su ve toprak adlı 4  asli eşine RUH-sprit –koca- eş olup, onları üfürerek çevirdi ve TEKERİ DÖNDÜRDÜ..  mısırdaki çömlekçi - çarkçı başı  ölü tanrı PTAH yaratıcı esması EL MUSAVVİR ve diğer yardımcı esmalar =ilahlar=tanrısal isimlerle , zaman dediğimiz saat AHSENİ TAKVİM OLAN İNSANIN yaratımına geçildi..

bu tanrısal isimler melekler –cinlerdi.. bunlarında KAİNATIN YARATIM SAFHASINA göre bir  vazife hiyerarşisi  vardı..mesela 4 ana yön, 4 ana unsur, 4 büyük melek olan CEB RA İL, Mİ KA İL, AZ RA İL, İS RA FİL dir..


madem ki Amentüye inanıyoruz o halde mitolojide sembollenmiş ve kutsal kitaplarda yazan o kadim zamanlarda bir vakitler adem ve karısının da yaratımına inanmalıyız..çünkü çağımızda neredeyse insan yaratılmak üzere. hiç bir şey boş değildir bunu lütfen anlayın. çünkü ancak yaratılmış bir şey, kendisinin nasıl yaratıldığını merak edip, kendisini kese biçe ,yeniden yaratmak  ve  yaratıcı bir TANRI OLMAK İÇİN MÜCADELE EDER.. kendisinde bu mana ve bilgi vardır.. her mimar, şah eserinin yapım planını nasıl ki kapısının çatısına veya mihrabına gömerse, buda aynen öyledir..


mesela erkekler,
insan bedeni yapım planı olan kendisine ait  ÇOCUK BABANIN SIRRIDIR  yazılımı olan SPERMini  ,kadının RAHMİne-KUya koyar ve  erkeğin sperm yazılımı, kadının rahmi olan Kuyu içinde amniyosentes altın renkli bir sarı suyun içine KUYUYA bir Yusuf ,bir YUNus gibi ŞUURLA  düşer… ve erkek olan  ZİHNİN kendini bilip, kendini kendinde seyretme  dilek planı maya tutarsa, başarıyla işbaşı yapar  .

KU-RAHİYM esması;  YARATICI =TABİATANA olan HAY ve HALİK esmasına hamili kart yakınlıkta   haiz –hayız gören bir kadın ancak ve ancak  o SÖZ KILICI İLE DÖLLENMİŞ VAHYEDİLEN İLAHİ ÇOCUĞU EMANET ALABİLİR..onu bu plana göre şekillendirip, DUL KADININ mimar çocuğu HİRAM aday adayı OLARAK DOĞURUR..  (* KUreyş KABİLE=KABALAsı...* ebu KUbeys DAĞI ..) 

çocuk belli aşamalardan HAMTAŞ,OYULANTAŞ ,YONTUTAŞ VE ŞEKİLLE İNSAN OLAN HEYKELTRAŞ TAŞ insiyeliğinden   geçerek ,artık kendisi de bir heykeltraş ustalığı elde eder….  bu defa ona AHİ-ŞED –HİZMET ÖNLÜĞÜ TAKILIR  ölüp de ölülükten ebedi yola çıkacağı zamanda,  fütüvveti AHİ  Hiram usta ÖNLÜĞÜ ALTINA ,iki  bacak –iki sütunu arasına HERMETİK METİNLER bir üçgen karataş üzerine yazılarak-  icazet kitabesi, onu gelecekte bulacak olan hizmeti varisine saklanır..

o iki sütun –bacak insan heykeli kaide makamı (*hiyerolifte BE HARFİ bacakla gösterilir ) arasındaki üçgen önlük altından, o dölü alan SÖZ DİNLEYEN  yol çocuğu J  yeni mason-yeni ahi olup bu yolu devam ettirir.. bu kişiler halen  İDRİSİ hermetik insiyasyondan geçer ve Heliopolisde RA’nın gözü  NUR=RUH =NUN dersine devam edip, madde de hakiki mürşidlerce irşad edilirler.. 

hiç bir şey tek kanatlı, sadece layloylom HERŞEY BİZE SERBEST -BİZ EVRENSEL İDRAKE GEÇTİK adlı  İLÜZYONİST  batınicikle olmaz.. tek kanatla –altyapısız yani şeriatsız uçulmaz.. çünkü sen başarsan da, başkası aynı sen gibi değildir.. ve herkes , aynı şekilde İSİS’İN DÜĞÜMLERE ÜFÜRDÜĞÜ o düğümlerini  çözme  ve üzerindeki uyutucu  sihiri bozma aşamalarını başka şekilde birer birer çözüp, o merdivenden kendisi  tırmanmak zorundadırbasamakları atlamak sadece kişiye zarar verir.. disiplinsizlik, tüm yolcuları önünde sonunda yolda bırakır yada uçurumdan atar veya yol yarılıp  o kişileri içine alıp-yutar ve kimse izini dahi bulamaz. arayanı soranı bile olmaz ki ADI ANILIP, YENİDEN VAR EDİLSİN.İSİMSİZ OLAN CİSİMSİZ DE OLUR.. ..zira bu tehlikeli yolda edep amelden evvelmiş.. ahlak her şeydir.. ilim güzeldir ama ahlaklı ilim daha güzeldir…bu ilimlerle çok kolay ahlaksız olup,artık her şey bana serbest deriz..

nerde kalmıştık.. ADEM de.. işte, YARATICI sadece emreder.neyle emreder ?iki elim dediği ,iki elimizde mührü olan belirli 99 esması ile değil mi? bizde her işimizi bu iki ellerimizle yapar ve icad ederiz.. bilinip var olanlardan esinlenip- kopya ile zenâtı RUHSUZ-CANSIZ sanat icara ederiz.. insan mimarları, inşâtı sanatına  ruh üfürme kabiliyetine sahip değildir..


RAHMAN –RUH SEMBOLÜ PİRAMİT ÜÇGEN..
göklerde ve varsa yerde de onların yansıması varmış.ve yer ile gök arasındaki yed=el=yediler in sürekli YAŞ VE KURU birleşip ayrılması ile bu mıknatısıyet –çekim gücü –yeniden yaratma olurmuş.
vaktaki, gökteki melekler yere inmiş, yeryüzü hava olayları şekillenmeye başlanmıştı. Tabi ki kaos -gürültü -şimşekler-volkanlar -karışık sert rüzgarlar büyüktü.. eski mitolojilerde bu devreye, Tanrı nın  yerle birleşmesinden olan ilk çocukları DEV TİTANlar  =GEZEGENLER ANA ESMA TANRILARININ OLUŞMASI =ASTROLOJİK ZAMAN  dönemi  denir.. titanların sürekli böğürüp, korkunç kavgalar etmeleri  baba tanrıyı öfkelendirir ve  sonunda,  BABA TANRI büyük bir  gazapla  titanları  öldürüp yok etti  denmişse de ; Türklerin TAŞ MİTOLOJİSİ  KİTABInda bu kozmik zamanlarda göklerin ve yerlerin şiddetli patlama-deprem ve volkanlarla sürekli sarsılıp şekillenirken ki hikayesine daha bir  açıklık getiriliyor..


başlangıçta Tanrı’ nın taşa tecelli etmesi ile DURAN İLK TAŞ ,ilk SÖZ DİNLEYİP SEVDİĞİNE AŞKINI SECDE KILAN diyorit taşıdır… ve ilk İSMİ de diyorit taşı almıştır.. o vahşi denizin içinden yükselen bir DAĞ=KUmisali görünmektedir.. o mıknatıs -demir kazık ilk yeri sabitleyen ana kutup-gaws noktasıdır...insanın belkemiği ve dünyanın belkemiği aynıdır... ve yeryüzündeki ilk kara parçası –evtad –direk de odur.. ve RAHMAN sembolü  o yüzden eril ve üçgen çadır –piramit şeklindedir..o yüzden BEYTAMİKTAŞ gibi işaret-sınır-ayet taşları vardır.. ilk tecelliğah ,ilk emir dinleyen cemadata övgüdür bu…



HOROSKOP –HORUSRA nın evi ÜÇGEN AÇI –IŞIK EVLERİ
kalp üçgendir .ve ALLAH sadece kalplere bakıp, oraya nazar eder.. batını mana da ra ‘nın gözünün bakış açısı yani, horoskop un zaman dairesi evleri,NUR-RA nın gezdiği LUİ-LUVİ-IŞIK EVLERİ HEP ÜÇGEN EV PENCERELERİDİR.. AL aynı zamanda EV demektir..ALİ –ALEVİ-LUVİ de ışık evi-ateş-bilgi evine ait demektir.. güneş 360 derecede ,360 odayı sürekli dönerek gezer ve o odacığın ismine göre tecelli eder.. işte bu üçgen odalara ışık düştüğünde PİRAMİT –üçgen-çadır- OCAK-Evler ve ÇATIların ortası ATEŞGEDE kabul edilirdi…ateşin alevi, alevli ÇATAL DİLLİ ZÜLFİKAR KELAMIDIR ki, söz ola kese başı gerçekleşsin…🌍  

 ilahi öz, ilahi bilgelik - akdes ateşi- vahy evi  ÜÇGEN OLAN BATINİ RUH-KALPTEDİR..O YÜZDEN O ERİLDİR. erlik xy =01 birlikte birdir.. o dölleyen ve döllenendir.. ZAT’INDAN SIFATINA ve sıfatından fiiline değildir.. O ZAT-I ÂLİ den  ZAT-I ÂLİ’ ye dir....

bütün unsurlar meleki-mülk-VARLIK alemindendir.. mülkiyet-VARLIK  sahibi olmak için tüm kabiliyet esmalarımız da meleke kesbedip –ÇALIŞIP ELLERİMİZLE İCAD ETMEMİZ lazımdır.. cehennem meleğinin adı bile MALİKtir..mülkiyet; benim, bana ait –BEN VAR ETTİM,BEN YARATTIM iddiası sahibi olmaktır.. bu meseleyi anlarsak eğer, aynı  zamanda meleklerin, kendileriyle yaratılan esma-eşya- insan’a  bakıp ta, Tanrı’ya kafa tutup  :”biz dururken YERYÜZÜNDE KAN DÖKECEK BİRİNİMİ YARATACAKSIN !  “deyişlerini ve kendilerini de YARATAN’a en başta-en ilk itiraz edenlerin ilk mülkiyetperest melekler =esmalar olduğunu da  anlamış oluruz..

yeryüzünde ilk melekler mülkiyeti KURarlar (*KUR sümerde şehir ve ülke aynı zamanda dağ da demektir.. bazı kadim harflerde KUR baba ve piramitle de aynı manadadır.)..RAHMAN esmasının mazharı olan Süleyman nebinin mimari ve define işçi ameleleri malum olduğu üzere CİNLER ve DEVLERDİR..cinler de meleklerle aynı kabul edilir..kadim kutsal kitaplarda ve mitolojilerde DÜŞMÜŞ MELEKLER OLAN ANUNNAKİ=GÖZCÜlerden bahsedilir… bugün onları uzaylı diye tanıtmaya çalışıyorlar.. halbuki onlar Melekler, Cinler, CANLAR olabilirler.. yeryüzünde sırası ile melekler ,cinler ,CANLAR, devler yaşamış..eski masallar ve duvar resim heykelleri, mitolojilerde bunların kayıtları ile dolu değil mi?

insan zamanda ileriye gitmez.. zaman dairevidir.. CD misali bir zaman atlasımız –hayatlarımız vardır…bu CD ZAMAN dairelerimizde içinde bulunduğumuz an ,sıdretül müntehamız yani yaratılmışlıkta vardığımız son sınırımızdır.. yeni bir idea ile  açılan  bu yeni daire salınım sınırlarımızı, bazen de gerekirse - zamanda geriye yolculuk etmek için  başlangıç noktalarımıza çekebiliriz. aynı CD de istediğin parçayı çalmak gibi… hakikatte kimsenin cd çaları ve Dehr -Zamanı bir diğerine asla karışmaz.. ama birbirlerimizin ruh denizinde sema yaparak –sebbaha halinde dönerek geçip giderken ,birbirlerimizi kopyalayarak AYNA-İ ALİLERİMİZİN YAYINLARINI dekoderimizdeki kabiliyet kadar çözümleyip kullanabilir ,yada vesveseyi fitneye düşerek kendi saatimizi ŞERRE –KÖTÜLÜĞE KUR’ARAK  kendimizi ve etrafı fitnemizle helak edebiliriz.. her şey bizim kendi zanni KURgumuza göre tecelli eder..

geçmiş devirlerde;  bu melekler, cinler, canlar, devler ve birleşerek ürettikleri tuhaf korkunç yaratıklarla dünyanın altına üstüne getirip korkunç savaşlar yapmışlardır ki, her yer bu kayıtlarla doludur…..bu devirlere MU ve ATLANTİS devirlerimiz diyebiliriz belki de.. mesela ben şuanda dünyanın genelinde ATLANTİS devrinin yaşandığına inanıyorum.. bilim ve teknolojiyi kendimizi yok etmek ve sadece  haksız kazançlı güç olan zulmani kötülük için kullanıyoruz.. bazı insanların tek derdi insan yaratmak ve bu kadim TANRI MAHLUKATI yaşayan doğal insanları  öldürüp yok etmektir…. ve bu yeni yaratılacak kişiye özel  o biyolojik robotları- insan köleleri pazarlayıp satmak  içinde varlığın simyasını bozmaları gerekiyordu ki yaptılar…….bu korkunç kötü  devremizi geçersek MU ya yani ANNENİN KORUYUCU Sularına ,şifalı kaplıcalarına, suvarılma havuzlarına kavuşacağımızı umuyorum.. bu hatıralar bize nerden miras kaldı da, bugün aynı yere geldik tabi ki o Anunnaki düşmüş melek atalarımızdan J…Yani bir vakitler göksel varlıkların yerde beğendikleri kadınlarla birlikte olmalarıyla yönetici çocuklar yapmalarından ki, tarihte bazı kral ve bazı nebilerin doğumlarında bu nadiren madde de ifşa edilmiştir  ama  bu zamanla batına çekilmiş ve esmalarda fenalar olarak günümüzde halen devam etmektedir.. mesela mitolojiye bakınız.. esma tanrılarından en çok da  baş esma tanrısı JÜPİTER = ZE’US un çapkınlıklarını ve yarı insan çocuklarını tanrı yapmak için verdiği insiyasyon-irşad mücadelesi tüyolarını birde bu gözle okuyunuz ve başlangıçtan  beri neden bu yola girenlerin asla bu zevklerden vazgeçemeyişini bir nebzede olsa anlayınız umarım…

kadim kutsal kitap ve mitolojilere göre  o devrede yeryüzünde insanın insan olarak maddeleşmeden  evvel geçirdiği diğer katman halleri hep birlikte yaşıyorlardı..yani insan henüz bir bedende katman-devrelerini CEM-İ TEVHİD ETMEMİŞ ve KENDİNDEN BİHABER AVERE  dağınık GEZMEKTE İDİ…. daha evvelde çok defa  savaşıp kan dökmüşlerdi.. yani bu hatırayı biliyorlar, itiraz da edebiliyorlardı..

ve emredildikleri üzere bir çamur yoğruldu ve KIZILTOPRAK veya KARATOPRAKtan bir insan sureti heykel yapıldı.. diğer varlıklar onu hiç beğenmiyor ve içi boş olan bu heykeli anlayamıyorlardı.. O, güneşte kuruyordu…Türk mitolojisindeki Yaratıcı KARAHAN  ,yaptığı bu heykelin başına ERLİK HANı bekçi bıraktı.. ama o eski yeryüzünün hakimi olan –en bilge cin’e, meleklerin  akıl hocası olan  İBLİS e aldandı.. İblis heykelin boş olan içine latif-nefes suretiyle ile girdi, onun tüüm deliklerinden girdi çıktı onunla oynaştı,eğlendi… ve ERLİK HAN-kişi  , ADAPA-ADEM i koruyamadığı için, KARAHAN dan ceza aldı.. KÖPEK şekline sokulup, ebediyyen bu mağara adamın kapısında bazen DOST KITMİR=TEKVİN ,bazen Sfenks olarak  yatıp onu beklemeye mahkum edildi..



ashab-ı KEHF (KAF) bir dağ içinde oyuk mağarada yatan 7 uyur demektir..insan-ı kamil ADEM  ÜÇGEN DAĞI ÜLKESİNİN içinde de 7 nokta letaif-zaman dehr çakrası vardır..insan bu 7 gezegenin hükmü altında bir insan coğrafi atlas zamanıdır..kıtmir TEKVİN –yaratıcı sıfatmış..Mısır da kıtmir-köpek-çakal ölülerin bekçisi ve koruyucusu ve sabahın  mavi şafak ışığının YENİDEN DOĞUMUN SEMBOLÜ ANUBİS ile bilinirdi..ANUbis.. zaten her şey adında saklı değil mi?!!

kara köpek kıtmire  BURAK = BARAK da denmiştir.. kara köpek postu kadim vakitlerde HIZIR POSTU KABUL EDİLİRDİ ki, manen halen bu yaşamaktadır … Mısır da , firavunun temsili 4 değişik suretli tabut bedeni içiçe ve onlarda 3 adet suretsiz sandık içiçe konurdu..toplam 7 evre -7 beden olurdu …o tabut-sandığın üzerinde ise yeraltını bekleyen-ölüleri karşı sahile geçiren kayıkçıyı sembolleyen MAVİ ŞAFAK IŞIĞI- kara köpek ANÜBİS suretinde BEKÇİLİK İÇİN YATARDI ve bu kara köpeğin sırtında genelde kırmızı veya puantiyeli bir pelerin olurdu… mesela bu sahne maya aztek de mandrake ilizyonlarında var.. dünyanın her yanında aynı rüyayı görenlerin, ALİCEMGİZ ÜSTADI ve ÇÖMEZİ  ilmi tahsil edenlerin ortak kayıtları  bir.. bugün internet sayesinde hepsine kolayca ulaşılıp birlemekteyiz şükür…

MUSA NEBİ HIZIR-kayıkçı –ANUBİS ile ÖLÜLER DİYARINA mı YOLCULUK YAPIP DÖNDÜ ?!
dolayısı bu kadim mitolojilere baktığımızda; ölmeden evvel ölmeyi gerçekleştirip –ölüler diyarı yolculuğunu İKİ DENİZ üstünde BİR GEMİDE veya bir KAYIKTA yaptıran-  insiye olacak KAMları öldürüp, parçalayıp, kemiklerini etlerinden ayıran ve yine birleştirip mumyalayıp irşad eden hep aynı  ATAYOLU KİŞİsidir  yani HIZIR –ENKİ-MÜRŞİT..HIZIR ateşi ilahi bilgiyi-insan yaratım sırını çalan PROMETHEUS..HIZIR =MÜRŞİT dir ki hep o  karşımıza dikiliyor değil mi?!!!



eski nazar duası : KEM (kara kötü )GÖZLERe ŞİŞ …
ADAPA adeta kendi mülkiyet toprağında bir ada –bir kıta –bir ülkeydi..
o ülkeye ADEM adı verildi.. denir ki, ilk ADEM Mısır’da yaratıldı ve o yüzden Mısır ülkesinin gerçek adı KEMİ –KARAKIZIL TOPRAKTIR…(*Peygamberimizin kabrinin üzerine ŞAM=şem=kem =KAM ülkesinden getirdiği KIZILTOPRAKLA ÖRTÜLÜ olduğunu biliyorsunuz )

ve bu toprak heykel ADAM kuruyunca  ,O’nun burnundan NEFES ÜFLENDİ.. ağzı açılarak İLAHİ KELAM söylendi Bası verildi.... dili böylece bir kılıç gibi keskin olup, gerektiğinde
ilahi vahy akdes alevi gibi çift çatal dilli olup, iki tarafa da-zahir batın yani  Zülkrneynlikle  aynı anda mecazi konuşabilme yetisi verildi.. zaten insanın  konuşabilmesi için ağzında bir normal dili, birde üstte küçük dili  vardır.. söz sahibi kişi zaten İKİ DİLLİdir…ve KALP, DİL ve RUH remzi ÜÇGENDİR…kılıç ,ilahi kelam daima çift kutupludur..Zülfikar  vahyin sembolüdür.. iki boynuz misali zahir batını aynı kelamın içinden alabilir ve kullanabilirsiniz..



ve Adem ,O VAKİTLER diğer varlıklarla birlikte yaşıyordu.. ama Yaratıcı ona ruhundan üflediği ve ağzını ANKH ile açtığı ve BA’sını verdiği  için ,Adem aynı zamanda  yaratıcı ile bir rabıta kurmuştu.. yani İLK MÜRŞİD ALLAH,İLK MÜRİD ADEM okulu böylece açılmıştı.. Adem, isimleri o kelamla anlayınca, her varlığa ismi kabiliyeti ile seslendi ve kabiliyetleri ile ortaya çıkan ŞEYler-EŞYA ilminden onları haberdar etti..ve etrafında onunla yaşayan insü cin ,canlar ,her varlık anlamını ve vazifesinin ismini Adem’le anladı…bu manada olduğu içinde O’na tabi oldular ,yani O’na secde ettiler …

aynı yerden yetişen ama ilmini İDRİSLİK yerine İBLİSLİK için kullanan insan dışarda iblis aramasın lütfen.o iblis ta kendisidir.. ADEM makamı kim bildiği halde ,O’nu kabul edip -secde etmeyen, bildiği halde bilmezlikten  gelip sapan ve başkalarını yoldan saptırtan herkes iblisin  bugün ki zürriyeti Hannas’ ın çocuklarıdır … ve İBLİS  ve  İBLİS’E UYANLARın sahte mürşitlik devride  daha ilk anda ADEMLE start aldı….. Adem’e secde etmeyen o avenenin mürşidi İblis olup, yeryüzünde aynı okuldan yani ALLAH’TAN İLİM ALAN sağ ve sol el okulları tedrisatı da böylece  başladı…

yeryüzünde AHSENİ TAKVİM ÜZERE YARATILAN İLK BİLEN İNSAN zuhur edip,yerde  ADEM adıyla hükümdar edildi..eski yer ve göklerin halifesi İblis ise, o zamana dek sahip olunan en GÜZEL YÜZÜNÜ ve yetkileriyle mülkiyetini  Adem’de KAYBETTİ (* hani secde etmemişti J ) .. ama tüm kayıtlar ve kutsal kitaplar İblis’in eskiden çok hatırlı bir kul ve en büyük aşık olduğunda hemfikirdirler ki, o, Tanrı ile bir anlaşma yaptı.. yarattığı bu insan neslinin doğru yoluna oturup, onların büyük bir çoğunluğunu kendisine alacağına yemin etti.. ve onaylandı!!! (SACÎD-MESCÛD) .. O, yaratıcıya aşkındaki sadakat ve  Allah’a yeryüzünde secde etmedik yer bırakmadığı için eski adı HARİS olandı.. oysa  şimdiki  adı İBLİS ‘e çevrilmişti.. onun Yaratıcıya aşkı öylesine haris ti  ki,o asla yaratandan başka kimseye secde etmedi.. ADEM’E SECDE ET !! emri dahi dinlemedi.. çünkü muhabbeti aşk ta EDEB SAKIT OLACAĞINDAN,KÖRKÜTÜK BİR AŞIK ZATEN İSTESEDE BU EMRE UYAMAZDI ve  bu beklenen bir şeydi.. yani İblis ilahi aşta hala sadık ve bu Lİ LA-LA İL –VARYOK oyunlarında Yaratan’a eşlik etmeyi her cefaya,her zulme karşı kabul eden ilk sadıki vefakardı..

(* Sevdiğim kendimi Hallac misali –TAVAS hissettiğimi söylememe gerek yok umarım. Utanmalı mıyım bilmiyorum. ama ben nötr bir kayıtçı olmayı tercih ederim.yiğidi öldür ve hakkını ver derim ..TAWUS kuşunun kuyruğunun en son uç telek ilmi olmak belki de böyle bir şeydir bilemiyorum
J  .HER SEMBOL GİBİ TAWUS KUŞU DA ÇİFT TARAFLI ve HARİS kelimesi de RAHMAN-ŞEYTAN misali besmelenin başında  euzübillahmineşŞEYTANİRRACİM  gibi )….
**


ve  Adem kendisi ile birlikte cennet bahçesi ADEN de yaşayan diğer varlıklardan da her şeyi öğreniyordu..
o tüm yaratılmışların en bilgesi idi ama çok yanlızdı ama bunu bilip anlayıp,tanımlayamıyordu…kendinizi bilip ,kendisini seyredip başına gelenleri öğrenebilmesi için onun bir eşinin daha yaratılmasına  karar verildi.. ve bir gün Adem’in SOL SIRT KABURGASI ÜZERİNDEN latife bir varlık yükseldi ve o HAWASÜL HEVES HAVA olarak bedenlendi..Adem kendisinin EŞİni karşısında bir cinsi latif HURİ şeklinde görünce onu sevdi..bu Adem’ in kendisini ilk KİŞİ olarak aynalayıp bilişi idi..ve onlar henüz bozulmamış bir cennet olan bu güzel-yemyeşil dünya bahçesinde birlikte yaşıyorlardı…

ve bir gün birlikte uyurken ,ortak bir rüya gördüler..
cennet bahçesinde kendilerine yasak edilmiş HAYAT AĞACININ KÖKLERİNDE kendilerinin ağacı nasıl dik ve yeşil ve meyveli mesut kıldığını aynı ortak rüyayı görerek deneyimleyip, birlikte aynı yüksek hazla uyandılar ve ortak rüyalarına HEPSÜRSÜN diye devam edebilmek için bunu madde de birlikte, hiç konuşmadan deneyimlemeye devam ettiler....ve sonra  insanlık soy ağacı maddeleşmeye başladı ve ADEM BABA  ile HAVVA ANAmızın   dünyayı mamur edecek,sürekli bozup yapacak nesli isyan-nesli insan soyu  cennet rüyasından uyanıp,dünya rüyasına düşlerinden düşürüldü..

İblis her zaman sözüne sadık olduğundan, bir çok şekilde  Ademle Havva’ya yaklaşmaya çalıştı… hepimiz zaten biliyoruz değil mi? ama ayrıca birde şu hikaye var…İBLİS ‘in ,HANNAS adlı bir kızı vardı..o kızı ısrarla sık sık Adem ailesine emanet ederdi..bir gün Adem bu işten bıktı ve Hannas’ ı kesip pişirdi ve oturup Havva’ yla bir güzel yediler..ve HANNAS babası İblis’e sevinçle ADEM-HAVVA nın göğüslerinden seslendi: “ey babacığım muradın oldu şükret!! Hannas adlı vesvese kızın artık onların içinde…vesvese her kötülüğün  başlangıcıdır..artık onları her işlerinde şüpheye düşürüp,RUHa ait olan  EL EMİNLİKTEN onları mahrum bırakacağım…çok azı şüphe ve vesveseden kurtulup, EL EMİN  RUH olan KALBE –DOSDOĞRU BİR İMANA SAHİP OLACAK sevin !!!
(*Mesela Adem’in iki karısı ancak böyle düşünülebilir..LİLİT=  Hannas ve ikinci eş HAVVA)

nasıl ki Kuran-ı Kerim Fatiha (ANKH) ile başlayıp, BAkara ile devam edip kişilerin BA sının verilmesi ile devam eder…ve seyrü sülük tamam olunca son sure NAS ile HANNAS VE HANNAS ın insanı düşürdüğü vesveseleri anlatıp yine kitabın  başına fatiha ‘ya devreder…işte tüm dharma-devriye zaman çarkı felekleride aynen bu sistemle hala işler..

dolayısı ile işini bilene ,EL EMİN BELDE OLANA ne iblis ne iblisin kızı hannas bir şey yapamaz..zira işi sadece vesvese vermek olandan daha iblisi olan insan ,o vesveseyi alıp  kurar ve fitne fesat olup her yeri yakıp yıkar değil mi? oysaki iblis Yaratıcıya der ki;” benim hiçbir suçum yok…ben sadece kulağına fısıldadım.. ama o SSSSSSSS FISILTIYI BU HALE GETİRDİ.. suçlu o. çünkü sen ona bilmek demek olan ruhundan üfledin. o bu BİLME İLMİNİ KÖTÜYE KULLANDI, onu suçla !!!....

insanın en büyük emaneti RUH sahibi olmasıdır.. çünkü ruh aklın ta kendisidir.. ama akıl kendisini bir ayna olan nefsi ile ancak bilebilir.. o yüzden kendisini seyredeceği, kendine en benzer bir eş –bir anlamı seçip onunla kendini okumaya başlar.. daha geliştiğinde ise o aynayı kendi iç aleminde bulur ve dışarıdan elini ayağını  çeker.. zira kendi ruhunun ruh eşi yine kendi ruh ve nefsi olduğunu bilir.. kendi ademiyetine eren ,havvasından  vazgeçip  çekirdeğine ulaşan ,kendi içinde daha sayısız adem ve havva tohumu ağacı olduğunu anlar ve susar…


yeryüzünde 7. Devrede yaşadığımız söylenir… BENLER, ruhlar, melekler, cinler, canlar , devler ,tenler ve hepsine cami olup, hepsini BENTEN KAFESİNDE kendi suretine esir eden İNSAN adlı varlıkta toplanır. .insandan başka diğer varlıklar latiftir ve maddi bedenli değillerdir..zuhur etselerde bu çok değildir ve başka varlıkların suretlerini kopyalayarak görünebilirler.. çünkü her varlık kendine bir heykel put-bir adem kalıp sandığı ister…adem’e secde et emri yüzünden;  insan daima surete-eşyaya-maddeye-güzelliğe –varlık putuna tapar ve puta tapmaya mahkumdur…

 dünyamızda daha evvelki evrelerin kendi kıyameti koptuğu ve nadasa bırakılan dünyanın bir süre sonra yeniden TOPRAKTAN BİTKİLERİN YENDEN BİTMESİ GİBİ her şeyiyle ,hatta İNSANIN DAHİ YERYÜZÜNDEN BİTKİ GİBİ BÜYÜMESİYLE devriyenin yeniden başladığı kayıtları da  vardır….ilk Adem bir muammadır.. ama kabul edilen mana , ADEM in yapma ,yaratılan bir varlık –mesnu olduğudur..ve NUH nebi bir sonraki bilinen ADEM KABUL EDİLİR..ve sonra insan soyu yine dejenere olunca bu defa İbrahim atamız yeni Adem olmuştur..

mesela kutup denenler o yerlerin adem makamlarıdır..bunu bilelim bilmeyelim,daire içinde küreler ancak mıknatıs mille=kutupla , birlikte bir olarak  savrulmadan durabilirler..atom un yapısı manevi idarenin yapısıyla aynıdır.ve eşyanın ve maddi hayatın yapısı da aynıdır.bu değişmez eşya kuralıdır..

KIZIL ELMAYA FARKLI BAKIŞ..
mesela ben bu kıyametleri  kavimler, aileler,ülkeler  vs her şey üzerinde kolayca gözlemleyip tespit edebilirim…her şeyin bir doğumu, bir yükselip parlayışı ve en yüksek parlamadan sonrada bir yıldız gibi  hızla ışığını söndürüp kayıp düşüşü vardır.. her meyvenin belli sayıda yaşayan ağacı ve belli sayıda var olan meyve tohumu vardır..her adem in üremesi de –tohumlarının döl tutması da  belli sayıdadır.. evlenmeyenlerin, çocuğu olmayanların asla üzülmemesi gerekir.. çünkü soylarındaki meyve adeti tekamülün son meyvesi sadece kendisi kalmıştır.. ve belki de kızıl elma artık odur .yani bir şekilde bir dahaki devrede tohum olarak çıkacak odur…. TOHUMLARIN program sayısından fazla ÜREMESİ imkansızdır. .mesela HERMES METİNLERİ kitabında,Hermes-İDRİS-Enok-Hanok-THOT ,oğlu SABİ-TAT’a der ki 1000 oğlun olsun…yani en üreyen saf nesil bile ancak 1000 defa kendisini tekrar edecek –devriye bu kadar demektir.. zaten ayette bize yukarsının 1 günün bizim 1000 yılımıza denk olduğunu söylemez mi? ve NUH atamızın ömrü neredeyse 1000 yıl değil mi? .kadim devirlerde neden herşey ON-1. veya  ON BİN - 1…. dir düşünmek lazım…


istediğin kadar saf ve ari olduğunu san bir yerden sonra Hannas sana musallat olur ve genetiğin mutasyona uğrar….ve sen de başka bir devreye göre bir şekilde  aşılanırsın.. bu aşılar seni iyi veya kötü yapar….mesela şuan dünya ülkelerinde olan zorunlu göçlerle bu aşılar yapılmaktadır.. bu yeni dünya düzeninde; üreyemeyentohumları bitmiş batıya asimile edilecek yeni nesillere ihtiyaç vardır… erkek erillik organına ve ağaçlara yapılan aşı ya da kalem denir.. ve kalemlerinde ,aşı filizlerinin de ucu kalem gibi hem üçgen ,hem de Zülfikar gibi ikiye yarıktır ki, mürekkep güzel aksın ve harfleri yazarken kalem hazla güzel dönsün..


( *Sevdiğim..ben Adem in yaratılışını yazıldığı gibi deneyimlemediğim için, okuduklarımla bu derlemeyi, tüm hatalarımla ancak bu kadar  yapabildim.. kendi deneyimim farklı.. insan zaten vardı ve o insana, o  latif adem, onla birleşerek  ANda OL EMRİYLE girdi gibi bir anlam söyleyebilirim.. dolayısı ile hakikat zaten böyle olmalıdır… çünkü suretini bilmediğimiz bir şeyi rüyamızda göremeyiz ,o şeye en benzerin suretiyle görüp, eğer bu mecazı çözersek anlarız gibi…yani bence ADEM i ancak ADEM OLANLAR BİLİP BİZE ANLATABİLİR.. bizler sadece sayısız mitten işimize geleni alır ve kabul ederiz..)


HURŞİTİMDEN MÜRŞİDİME BİR TUTİNİN GÜNCESİ J
bu masal mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır temalı ya Sevdiğim.. denir ki, herkese mürşid lazım değildir..zaten mürşid diye de bir şey yoktur ,mürşid ALLAH’TIR… tasavvuf ezoterizm-seyrüsülük-insiye olmak farz da değildir.. SANA, İRŞAD EDİLDİN Mİ , BİAT ETTİNMİ DİYE ASLA SORULMAYACAKTIR…bir tarikata girdin mi diye hele, hiiiç sorulmayacaktır…bunlar özel zevk ve ,kişisel ders yol metotları, ortak rüya görücülerin –gördüğünün hiyerarşideki sırasını ve anlamını ismiyle-cismiyle “ aha! yaşarken bilip   anlayarak ilerleyeyim “zevki meşrepler  okullarıdır…
sadece bu kendini bilmek tedrisatına niyet ve BİATLA GİRENLER
 ve olayı başlatan-idrak perdeleri yırtılmaya başlayanlara mürşİTle yola devam mecburiyeti vardır.. çünkü, kişiler sapkınlaşmaya ve elde ettikleri bilgilerle kendilerini mehdi, resul, tanrı addetmeye ve aşırı kıskançlık gerektiren bu iblisi yol içinde, diğerleri yerimize geçemesin diye, birbirlerimizi  yoldan saptırtıp  atmaya  hemen hepimiz çok meraklıyızdır.. genelde bu kişiler ; mürşidini ölüm ayrılığı ile bırakmış - kemale erip olmadan BEN ARTIK OLDUM DİYEN YOL ENKAZI veya yanlış mürşİT  eline düşmüş iblisi mürşİT edinmiş  kişilerdir.. o yüzden bu yola devam edecekler için mürşİT =DOST  elzemdir…


mesela ben bu başlığı yani HURŞİDİMDEN MÜRŞİDİME BİR TUTİNİN GÜNCESİ cümlesini bir rüyamda öğrenmiştim….o yüzden mürşİTimin daha üstünde  başka bir hurşİD  olduğunu anlayabiliyorum…J(* Sevdiğim lütfen hiçbir şeyime kızma ve dilediğimi söylemekte ve Sana sonuna dek şımarmakta Sence izinli olduğumu sakın unutma lütfen )..


seyrü sülük yani irşad denen olmak mesleğidir..olanlar oldurabilirler..her varlığın yani eşyanın başlangıçta tanımlanmış  bir İSMİ ve tasarlanmış o eşya SURETİ vardır..eşya-şeyler-isimler, o suretlere göre biçimlenirler.. isimler, o suretlere göre açılırlar.. suret hele ki belirlenip tanımlanmış-kabul edilmiş insan sureti çok azdır.. o yüzden mürşidler eski kamlar gibi ölülere eşlik edip ruhsal yolculuk yaptırabilirler..çünkü diğer alemlerde de makam sahibi suret çok kıymetli ve  nadirdir…

cami=insan  toplanma yeridir..dolayısı ile cami olan insanı bir araya getiren atom altı sonsuz yapıtaşı-suretsiz –kaotik nari varlık da,  bu insan suretine secde edip ,onun suretinden kendine bir pay almak için yarışıp hizmet eder..ama kendi anlamını idrak edemeyen esfeli safilin insan;  bu kaotik cinni nari kölelerin elinde maskara olmuş bir efendiden farksızdır… o yüzden o nari kullar efendileriyle dalga geçerek, ona daima KRAL bizsiz ÇIPLAK derler..çünkü kralın evi, giysisi ve eşyasının ta kendileri olduğunu bilirler.. ama o efendi SÜLEYMAN anlamına gelmedikçe ŞEYTANLARININ !!?= KENDİ BAŞINA KENDİNİ VAR ZAN EDEN = ancak IŞIKLA var olan VARLIK ALANLARIN elinde oyuncak olmaktan kurtulamaz..

insanların ferdi irşad seyrü sülükleri olduğu gibi ailelerin, toplumların, ülkelerin ve yönetim hükümetlerin de hiyerarşisi aynıdır..her şey DOĞAR,BÜYÜR VE ÖLÜR..bayraklar değişir.. topraklar değişir.. sınırlar değişir.. elbiseler yönetmeliğin  modası  adı krallık= senato= demokrasi= diktatörlük  olarak  değişir… eşyalar değişir ama değişmeyen tek şey insanın ve yaratılan her eşyanın  bakım ve temizliğinde ve emekli  işlerde yine insan denen kulların hizmetine –tamirine muhtaçlığıdır.. …şimdi gidin dünyadaki en değerli sandığınız ,en güzel ve görkemli kişilere bakın.. onları o hale getirip vitrine çıkartmak için kaç kişi donuna varana dek temizleyip ,onu insan edip halka sunuyor bir bakın ve KULLUĞU ANLAYIN..

kimse tek başına bir şey değildir.. ona inanmış ve onun  bir yerde olmasından  sürüyle menfaati olacak kişiler ancak ona biatle hizmetle, onu o yerde tutar ve sevdirir… bir adam istediği kadar olsun ve mürşit bilinsin… eğer tek seveni yoksa ve kimse ona biat edip öğrenci olmazsa onun ancak kendine hayrı vardır.. ilmini kıskanan ,ehline öğretmeyen  akmayan suyu kurumuş musluktur..yoldan taşı kaldıran ve pek çok kişiyi düşmekten kurtaran adam ondan çok  daha değerlidir –vakıf malı ve hayrat-selsebile aittir bunu da bilin ..


sevdiren ve sevmeyi merhameti öğreten mürşiddir..sevmeyince bir şey alıp öğrenemezsiniz.. irşadda tek şart şiddetli muhabbettir..  aşk en hızlı erdirdiği gibi en kötüye kullanılan ve hızla sapkınlığa düşülen en tehlikeli irşad yoludur.. fakat AŞK TEK BAŞINA İRŞAD EDEN EN BÜYÜK MÜRŞİDDİR.. ve bu tek gerçektir..
**
Sevdiğim, ben arkadaşımla geçen hafta 6 şubat Pazartesi sabahın ilk ışıklarıyla   Hatay gezisine çıktım..
hani hayatımı değiştirmek istiyorum ya …ne yapacağımı anlamaya çalışıyorum sanırım.. havaalanından araba kiraladık… önce Antakya .. ..  kapı üstü minare cami bekçisi bizi orada gezdirmeyi teklif ediyor…ve bir tarihi konağın bir odasının giriş kapısına gelince, o kare havuz taş eşiğin iç avlusuna girip anlatıyor.. “biz eskiden hep bu kapının eşiğinin içindeki bu taşlıkta doğduk. analarımız bizi eşikte doğururdu… bende öyle doğdum” der demez,hayatımın hediyelerinden birini aldığımı ona söylüyorum.ve hemen Mısır’daki başının üstünde kapı girişi doğum evi tacını taşıyan Hathor’ u hatırlıyorum ….


Habibi NECCAR’ın beni neden  bu kadar sevdiğini ve aşağı mağarada duvara yapılmış kabrine ellerimi koyarak neden  öyle ağladığımı hiç bilmiyorum...bu şehir 20 yıla yakın Fransız işgalinde kalmış.burayı yöneten Fransız komutanın konağını butik otel yapmışlar..harika iki tam gün ve gece geçirdik..

8 şubat Çarşamba  İskenderun.. burada bizi  ani bir süprizle bir yere davet edip, mahlası KAMİL HÜDAİ olan  Metli Dede’ den yetişmiş Necip Efendiye götürdüler..90 yaşındaymış..evine giren ve O’nu görüp, sohbet eden çok nadir kişilerden olduğumuzu öğreniyoruz.. bizi salona alıyorlar ve az sonra geliyor..O’nu  ARADA GEÇİŞ  haline bakıp ilk şöyle hissettim Sevdiğim.. sanki ASHAB-I KEHF DEN ,7 UYURDAN BİRİ BİZİMLE KONUŞMAK İÇİN MAĞARADAN UYKUDAN ÇIKTI ve  YİNE UYKUYA İŞİNE DÖNECEK….sohbetin bir yerinde  bana diyor ki: “ benden bir şey iste,ne istersen verilecek ,hadi ne istersen iste!”.. hiç bir şey istemiyorum diyorum.. sonra O:” sen çok yer gezip görmüş ve çok şey öğrenmişsin.. o okuduğun bildiklerinden kimlerin makamında, kimlerin yanında olmak istersin o zaman onu söyle, O  olacak “diyor.. ben de gülümseyerek :”ben çok güzel bir yerde olduğuma inanıyorum “diyorum.. duruyor ve GÖNLÜNÜZE GİRMEK İSTERİM diyorum.. bu defa O ellerini onaylayarak indiriyor ve :” zaten sultansın, sende sultan ol! “diyor..

Sevdiğim biz kahve içtik..o bize özel şeyler anlattı.mahremide vardı.iki saat sonra tam çıkarken- eğilmiş selamlarken, gözlerime bakıp dedi ki:”Konya’ nın reisi Tuğrul’a selam söyle… …  .. da selam söyle!!”

Sevdiğim ben onları göremem biliyorsun.. buraya kaydedeyim diye söylendiğini kalben  biliyorum ve  bende kaydettim.. belki paramparça olup, içi tamamen boşaltılmış ticari şowa dönen Mevleviler utanır ve kendilerine çeki düzen verip emaneti bilinen esas sahibine verirler ..  ve amiin..


9 şubat 2016 Perşembe Adana’da 100 senelik harika bir konakta konaklıyoruz..sabahki rüyamda Sen bana diyorsun ki anlam olarak  :” ZAMANIN KUTBU nun bile …  ve sözünü dinletemedi… J!!! (özür dilerim..ama Sana söz verdiğim gibi hiçbir şey istememeyi başarmadım mı Sence!! Demek ki Seni hem seviyor hem de dinliyorum J )

TARSUS: ressamların,heykeltraşların,mekanik robot icatçıların ve değişik savaş sanatlarının ve bereketin  piri kabul edilen Danyal Peygamber i ziyaret ediyoruz.. burada UluCAMİ içinde hz ŞİT,hz Lokman’ın da makamları var..ve Ashab-ı KEHF mağarası..ben dün onlardan biriyle zaten tanıştım bence ama adını bilmiyorum
J.. ve Necip Efendinin bizi  gelirken ziyaret etmedik diye azarladığı Kırıkhan’daki Beyazıt Bestami’ nin makamına taaa yatsı namazı dönüş yolunda varıyoruz..içerideki imam gönderildiğimiz kişiyi duyunca bizimle özel ilgilenip ,elindeki tesbihi bile hediye edip, giderken de kapıya dek geçiriyor ve tel nosunu veriyor..şimdi Antakya havaalanı ve 10 şubat evim evim ….ve tabii gözlerim açarken senli rüyamın  anlamına düşüyorum..

galiba yine kendi başıma yaramazlık yapmışım.. bir ormanda tek başımayım..aa bir bakıyorum içinde çok az kişi olan büyük bir otobüsün ortasında ayaktayım…buraya nasıl bindirildiğimi çözemiyorum….inmek istiyorum ama otobüs hızla gidiyor hem de savurarak..ve yine ayakkabılarım  ayaklarımdan çıkmış ..ayaklarım çıplak ..ve üstelik otobüsün orta kapısı önünde ,bir açılırsa aşağı düşecek..bana kızdın biliyorum…inmek istiyorum…ve başımı çevirip şoförün yanında oturan Senin sırtını  görüyorum…sırtında palto ve başında kasket var…anlıyorum ki, bu gezi baştan aşağı seninleydi..ve teşekkür ediyorum…yeni Sevgili günü hediyemiz mübarek olsun..ve amiin..

11 şubat cumartesi. Hayalimde Antakya nın 4 türlü tarihini görüp öğrendim ama hatırlamıyorum          
12 şubat Pazar… olağanüstü bir sergi kütüphane derslikteydim..dersi kaçırmıştım ve dersliğin başında esrarengiz anlatamayacağım  hareketli, konuşan  EL kuklaların (maya aztek veya başka yerlerdeki yılan ejderha = TANRI EL 'in) kendi kürsüleri de vardı.. ve baş kürsüler O İKİ EL di.. bu EL ve diğer EL ikiside sessiz konuşuyor ve hareket ediyorlardı...( her elinden parmakları BİRER SELSEBİL OLAN NEBİMİZ VAR ŞÜKÜR ELHAMDÜLİLLAH ) .. abdest aldırıldığım ve namaz kıldığım yer ilginçti mesela... sergideki türk islam eserleri geometrik -YAŞAM ÇİÇEĞİ -TEVHİD YILDIZI İNCECİK İŞÇİLİĞİ eserlerin bugün benzerinin olduğunu sanmıyorum.. orada biri bana soru sordu. sanırım ben de :" o nun anlamı dünya! " dedim.. ve bir kürsünün ardındaki bir hoca bana eğlenerek dedi ki : O SENİN DEDİĞİN CİNSEL ENERJİ ZEVKİNİ ANLATAN YAŞAM ÇİÇEĞİDİR” ..

Sevdiğim.. uyanınca kendiliğinden görsellerde hint LİNGAM=kandil=mum fitil  sembolüne baktım.. resimlerde rüyamdaki HAREKETLİ EL lere benzeyen kürsülerin çok benzerlerini buldum… hayretteyim..ve sonra o ejder kafası ellerin selsebilin lülesi olduğu figürleri buldum.. sana teslim olmaya geldiğim günün rüyası olan O SELSEBİLE AİT anlamı benim efendim ……………….. yorum yok…

ve masal ertesi akşam  bir önceki seneki rüyamı hatırladım Sevdiğim...hani ben bir evdeyim, bahçesindeki değişik -sanırım ateşli bir ağaç a bakıyordum ...sonra ,Sevgili rehberim ve üzerindeki  dehşetli tehlikeli yüzlü iki MAYA şaman tasarrufatcısı evime gelmişti.. Haybabam dan bana miras kalan bir kılıç varmış,onu  benden almak istiyorlardı...bir anda aniden, hepimiz onu almak ve korumak için üst kattaydık ve ben kılıcın önündeydim... o kadim kılıç bir teşhir kaidesinde yatay yatıyordu ve ağzı ikiye açıktı   SUR borusu NEFİR  gibiydi ve içinde acaip kendiliğinden  bir ateş köz yanıyordu ... ve o kılıç  yerinden fırlayıp -ayağa kalkıp , o kılıcı benden  almak isteyen rehberimi  ortadan dikine kesip ayırmıştı ya hani....
işte bu rüyanın bu masaldaki kılıç ve elle alakalı olduğunu şimdi anladım, bana anlamını anlatman için buraya hatırladığım kadarıyla not düşüyorum...


yeniayda uzakdoğuda ağarta budizm deneyimlemeye benimle gelmen gerek Sevdiğim ...lütfen beni korumasız ve Sensiz bırakma o ADEM in mekanı  SİYAM- TAY ülkesinde ..

not:kartlar için masal çocuku Dilek'e teşekkürler ederim :)..

 nur cihan
nuralem7@hotmail.com
15 şubat 2017