29 Mart 2017 Çarşamba

ALLAH –EL İLAH (hu =hüve ) de , GERİSİNİ BIRAK MASALI


ALLAH –EL İLAH
(hu =hüve )  de, GERİSİNİ BIRAK MASALI
SOL EL ve  SAĞ EL’in BİRLİĞİ TEKEL OKULU…Ağarta ,Turuku Ali’yi selamlar

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. nasılsın?..Seni maddede göremeyiş hasretimle ,ruhen artık bu ülkeye sığamayıp , teselli-i  çerağa başka diyarlara gidiyorum..nihayet,hep istediğim inanç turizmi denilen İLAHİ TURZİMe başladım ... araştırdığım öğretileri yaşayan değişik okulların ülkelerine gideceğim.. hakikatte hepsinin ilk çıkışı bir ..tevhid dinini  biz dünyalılar nasıl anlıyor ve yaşıyoruz, kendi şahsi zanlarımla Sana kaydedeceğim...


zaten bugünde, vip turizm dünyasında gelinen nokta,kadim ezoterik öğretileri kendi yerlerinde, o devre ait ritüellerle deneyimlemektir…pek çok yaşam koçu –guru ve ezoterik tasavvufçu;  az sayıdaki zengin  müridlerine, çok iyi paralar karşılığında ,en kadim tapınaklarda-kehanet merkezlerinde  – kutsi dağ başları veya mağara  insiyasyonu için tur düzenliyorlar…en güzel parayı, maya şamanı bir türk  , meksika’ya, kendi mürşidine  mantar rüyasına götürdüğü zengin denekleriyle vurdu…bu turizmde en büyük parsanın sahibi tabi ki Hindistan’dır… çünkü “İlim Çin’de de olsa gidip  alınız "emri yüzünden ,Adem atamızın memleketi olan HİNDİ ÇİN daima kadim ana ilkelerin doğup yayıldığı yer olarak saygın kalacaktır..


Sevdiğim ben 1 martta Dubai aktarmalı Tayland gezisine katıldım.arkadaşım en ucuz tur bu olduğu için seçmiş, bana da söyledi ve bende kardeşime…her şey aniden gelişti ..neler olduğunu çok sonra anlayacaktım..yazdıklarım kendi çapında maddeleştiği için , hayallerimdeki o bordo giysili Budist rahiplerin beni davet ettiğini akıl edememiştim ve şimdi havaalanındayız… gece uçağa binmek için geçiş  sıramızdaydık ki, haber geldi: sis yüzünden tüm Türkiye’deki uçuşlar iptal edilmiş.. J haydaa!. beklemek en zor şey biliyorsun..yurttan çıkış yaptığımız kabul edildiğinden, pasaportları toplayıp  polise götürdüler..böylece herkesin pasaportları Türk topraklarına yine girebilmek için damgalandı ve bizler ancak sabaha karşı havaalanından yan taraftaki otele alındık ve uyuduk J ..ikindi vakti uçtuk…gün kaybından Dubai günü birlik turumuz ve vizemiz yandı.. paramızın ancak çeyreğini  geri ödediler..


* bu ince beyaz tülii latif sisin, tam sıra bize gelmişken tüm ülkeyi ele geçirmesini ; yüksek okul idarecilerin birbirlerini selamlaması  ve yeni olağanüstü halin ince bir ironisi olarak
, kendi zannıma göre anladığımı söylememe tabi ki gerek yok.şu bir gerçek ki, insan neyi icat ederse etsin , gerektiğinde  tabiatın olaya el koyması ile, insan denen mahlukatın anında fişi çekiliyor..ve havaalanında Tayland’a sex  masajı için giden “*oraya sadece bu iş için gidilir önyargısıyla mimlenmiş zavallı mahcup genel erkekler”, olayı ilahi ikaz olarak anlasalar da, yine yollarından dönmemişlerdir J..ucuz alışverişe gidenlerinse ,türk parasının bir senede dolar karşısında iyice erimesi yüzünden, alışverişte eski yılların ucuzluğunu bulamadığı da bir gerçekmiş..ben  Budist  giysisi dışında bir şey  almadım sayılır..çünkü zaten etnik ezoterizme meraklı olduğumdan, buradaki her şey ülkemde birebir vardı ve bende yıllardır onlardan gına getirmiştim..

(* TAYLAND’A SADECE SEXİZSEXİZ 88 İÇİN GİDİLİR ZAN EDENLERE NOT :geçen yaz gittiğim Bodrum ve Fethiye gezi turlarında öğrendim ki, bu sex turizminin alası bizde varmış.. Akdenizde muhteşem bir koya, yine Avrupalı yaşlı kadın ve erkekler sadece sex için gelip ,kendilerine özel hizmet için güneydoğudan getirilen çok esmer ve çok kıllı inşaat ameleleriyle bu işi görüyorlarmış.. tekne tur kaptanının anlattığına göre de, bizim yerli kadınlarımız yaz macerasında artık Avrupalı kadınları çoktan geçmişler....ayrıca bizim tüm yazlık turistik yerlerimizde aynı Pataya gibidir.. tek farkımız şunlar : bir tek bizde  bu tür şeyler gizli saklı yapılırken, onlarda cesur ve cam vitrinsiz- direk sokağa naklen yayınlı teşhirli yapılabiliyor... mesela  bizde Taxim de  parolayla girilen bir gey klüp varmış.gidenden duydum ki o gece 700 kişi en az üst düzey eşcinsel erkeklerimiz sabaha dek eğlenmişler.. buraya kadın girmesi yasakmış… Aksaray’da ellerinde masaj –sauna  diye tanıtım kağıdı dağıtan Anadoludan yeni gelmiş pek çok  delikanlıyı düşünürsek ve gece köstebek gibi köprü altlarından köprü üstlerine çıkan ruhları çalınmış tinercilerimizi hayal edersek, sex ve uyuşturucu  turizmi için o kadar uzağa gitmeye gerek olmadığını ,ülkemizde her pisliğin alasının gizli saklı her yerde yapıldığını da anlarız.. yani Tayland’da zahir, bizde  batına çekilmiş o olay aynen var..


ve Tayland –Bankok’tayız.. ne ilginç ki ,kendimi Özal evveli Türkiye’de sandığım ve hem insanlarıyla hem de yapıları ile aynı bize benzettiğim bir yerdeyim.. sanki  hiç ülkemden çıkmadım.. bunu Mekke’ye gittiğimde de yaşamıştım.. eskilerden dünyanın bu ucu SİYAM’a ancak 1001 gece masallarında gidilirdi ki ,oda aranan ama asla bulunamayan ideaları  ya ÖLÜMSÜZLÜK veya LEYLA yı ele geçirmek için padişahlar veya oğullarınca  en yüksek insiyasyon-irşad –padişah olmak tekamülü ergimesi için yapılırdı.. ve hepsi bu zorlu deniz yolculuklarında gemilerini, hazinelerini, ünvanlarını ve yol arkadaşlarını kaybederek ancak bu SİYAM –TAYLAND ülkesine gelebilirlerdi..kadim devir kayıtlarındaki tüm acaibül mahlukat ,vakvak-insan ağacı ve  tuhaf olaylar daima buralardadır..



biz şimdi hızlandırılmış-compax cd - expres tekamüller çağındayız.. metafizik alem dijital ve mekanik teknoloji ile maddeleştirilip umuma sunuldu.. tayyi mekan- tayyi zamanlarımızı –şükür ki uçaklarla,  birkaç saatte bugünün expres seyrüslük yolculukları olarak  yapıyor amma ne halt yediğimizi hala idrak edip kavrayamıyor ve olayı gümletiyoruz J....çünkü, nerdee o eski tayyimekan-tayyi zaman yapan ve çömezine bunları yaptıran yeni evliya mürşidler-nerdeee?!! ..gören varsa bize de haber versin.onlar, hep eski kitaplarda birer hayal-birer rüya kaydının hakikat sanılması olarak tebessümle yad edilecekler  (* gülmek serbest.. malum, oynayamayan gelin, yerim dar dermiş J )

İSLAM TASVAVUFUNDA DENİR Kİ ,GECE TAXİM E ÇIK !! SABAHA DEK GÖRDÜKLERİNE GIKINI ÇIKARMADAN -ALLAH TAN RAZI OLARAK BAK ve SUS ..EĞER HER GÖRÜP YAŞADIĞINA RAZI OLURSAN SABAHA DEK EN YÜKSEK İNSİYASYONU ÇIKARTIP, EVLİYA OLARAK EVİNE DÖNERSİN :)bunca senelik öğreti emeğime bakıp, her şeye gönlüm ve beynim razımı ,imtihanı geçtim mi bakalım mı Sevdiğim?!!
Bankok’ta evvela Altın buda tapınağına gittik.. tapınakları çok büyük sanıyordum. Ama değilmiş.nasıl biliyor musun?...Mısırdaki dev tapınakların içiçe salonlarından en sonra, yanlızca en yüksek rahiplerin girebildiği rahmin içi -MİHRAB - ŞERBETLİK –KU var ya hani J ve işte orada da o mabedin adandığı tanrının bir heykeli veya bir dikili taş sütunu olurmuş ya  birde..işte Tayland’da tanrıya ulaşmak hiç o kadar uzun iş değil..  direk kutsalların kutsalı mihraba giriyorsun ve altın budayla veya uyuyan budayla veya oturan budayla veya gülen budayla veya dikilen budayla yüzyüze gelebiliyorsun.. YANİ BURADA HERŞEY ARACISIZ KESTİRME.. tanrı budayı satın alıp, elleyip mıncıklayıp  her yana dikebiliyorsun.. bu anlamda halk için evcilik gibi kolay ve basit bir din… tapınak girişlerinde tanrıya sunu satın alma dükkanları var.  parana göre bir hediye alıp ,budaya dua edip -sununu sunup -secde edip ,ibadetini tamamlamış oluyorsun…sonra o sunuları görevliler sana tekrar tekrar satıyorlar  J…çünkü burada ruhban sınıf rahipler var.. onlara sürekli para -hediye -yemek ve elinde ne var ne yoksa getirmen karşılığında senin günahların için bedellik ediyorlar.. işte Hristiyanlığın ruhban sınıfı ,budizmden bu günah çıkartmayı almıştır..

gerçi bizimde tasavvuf adamlarımıza ve içinde incin oynayan dev süslü camilerimize  ve türbelerimize yatırımımız buradan çok farklı değil.. yaşayan kul insana asla yatırım yapmayıp, bizde  kendi beton  tapınak putlarımızı süslemiyor muyuz ?..oysa kabiliyetli bir insanı yetiştirip donatmak, ona meslek mekanı açmak ,evlendirmek ve sırtından ağır dünya yükünü almak gerçek diriölü insan camisine yatırım değil mi?.. neden içinde ruhu diri olan türbe insanlara değil de ,ölüdirilere yatırım ?!!.. bizde her şey içimizden çaktırmadan yapılıyor, o yüzden BİZDE, “
İBADETTE GİZLİ -TİCARETTE GİZLİDİR” KURALI VAR…


ayrıca batılı Budist yogacı sürüyle kadını, süslü sexi taylatlarıyla her yerde - türlü sexi formlarda tapınaklarda yoğa yaparken göreceğimi sanıyordum…ne yazık ki bir tane taytlı batılı yogacı göremedim.. Budizm de kadının  hakikatte işi yok!!. tapınağa girerken giysi veriyorlar –kadın erkek aynı bizim camiler gibi  beden örtülerek –çıplak ayakla giriliyor..



taxilerde şöförlerin önlerinde, biat ettiği guru veya tapınağın mürşidi gurusunun bibloları yapıştırılmış.. yanında duaları-GÜL VEFK- ebced hesaplı SİHİRLİ KARELERİ aynı bizimkilerin birebiri  ve çiçek nazarlıkları ve tapınakta guruya okuttuğu beyaz ipleri asılı.. yani bizim tasavvufta gizli şirk olarak mürşidimize yaptığımız rabıtayı ve tapınmayı ,buradaki ilk tasavvuf erleri ,göğsünü gere gere bilip –isteyerek- maddede AŞİKAR yapıyorlar J.. şu halde onlar yani putperestler ,LAİLAHEİLLALLAH bahsindekiler.. yani  tüm ilahi esmalara  -ZİHNE AİT İSİMLERE ayrı ayrı inanmakla birlikte,hepsinin Brahman- Yüce Ruha ait olduğunu zaten biliyorlar..ama biz ,cümlenin ikinci safhası olan MUHAMMEDERRESULALLAH bahsiyle bunu zahirden batına çekip ,küçük  cihatta madde putlarını kırıp, nefsimizin içine sakladığımız büyük cihat gizli şirk putlarımıza tapınırken- onlarla savaşa devam ediyoruz. bizim işimiz daha zor..


Tayland’da her ev ve işyerinin hatta tüm genelev barların önünde sutupa adlı  minik süslü –üçgen çatılı çift sütun kapılı tapınaklar var..bu minyatür evlerde ,o kişinin ait olduğu meşrep tanrı ve o tanrının ehlibeyt ailelerinin bibloları var…ve gün içinde ,o yerin cinleriyle ruhları rahat dursunlar diye, her sabah onlara minik  kaplar içinde sunulmuş yiyecek içecek veya o kişi  neyden para kazanıyorsa onun sembol sunumu var..bizde nasıl ki,başımıza gelecek kaza ve belaya karşın her zaman ve doğrusu olan  her gün sadaka vermek adeti var ,işte buda aynı ama niyet ve yorumu  farklı…

Tayland, Ademe en yakın yerlerden olduğu için özel bir yer…kadim zamanlarda ADEM e yani ATA’ya TAPMAK KÜLTÜ VARDI ki, geleneksel ilk türklerde ve tüm ilkel kabilelerde hala bu  vardır..bizler büyüklerimizin ellerini bilmeden bu yüzden öperiz… Muhammedilikte el öpmek yoktur. EL ÖPMEK BİAT ETMEK DEMEKTİR.. EL ALMAK-EL VERMEK O KİŞİYE KENDİNDEN OLANI DEVRETMEK de KABUL EDİLİR..

peygamberler tarihinde Şit nebi, çocuk ve torunlarını alıp,Adem yaşarken yaptıkları gibi, ADEMİ TAVAF EDİP- SECDE ETTİKLERİ HATIRAYA BİNAEN ,
her sene ADEM’İN KABRİNE GİDİP -bir mağara içinde tahtta oturtulan ADEM’in mumyasının etrafını tavaf edip- ona hep birlikte secde ettiklerinin hatırası kayıtlıdır ..

buna mukabil, İDRİS NEBİnin yani tasavvuf okul metodlarını sistemleştirip kuran THOT-merkür -HERMES ‘in oğlu TAD=SABİ nin ,babasına hayran ve aşık olmasıyla, mürşidi olan babasının heykelini yapıp karşısına koyarak, her gece babasına rabıta yaparak İLMİNİ GELİŞTİRİP SABİLİK DİNİNİ kurduğu da vardır.. mesela en son okuduğum Yaşam çiçeğinin kaybolmuş sırları kitabında
OM-SAT-TAT budist mantrası vardı ya hani..işte bu kitapta Eseni tarikatını büyük yeraltı örgütü olan büyük beyaz kardeşlik tarikatına bağlıyor
  
(* genelde tüm gizli ezoterik tarikatlar, bu beyaz giysili adamlar tarikatı -esenilere bağlı...  tüm uzaylı budist isevi  insiyasyon kitapları da,işte bu sahte eseni tarikatının şeytani el irşadı fetihleriyle oluyor...son altın çağ  kitaplarını yazanlar ,onları; tüm peygamberleri eğiten yer –ana merkez ŞAMBALA da yaşayan tanrı olan FİRAVUNLUK olarak görüyorlar.. aslında bu, uzaylı tarikatçılar ve ezoteriklerin hiçbiri, peygamberlere ve kitaplara inanmadığı  gerçeğidir  )..


Sevdiğim… bilmeden acaip saklanmış sırlara girmişim haberin olsun.. ben Eseni demiyorum. SABİLİK DİYORUM… çünkü Kur’an-ı kerimde sabilik geçiyor ve peygamberimiz de o zaman Kabe civarında yaşayan ve hep beyaz giyinen, tavaf edip, oruç tutup, namaz kılan bu sabilere her şeyiyle benzediğinden, O'nu SABİ diye tanımlayanların olduğu kayıtlıdır.. Kuran-ı Kerim, iki yerde sabileri diğer tek tanrılı dinlerle anar ,onların tek tanrı inancı olanlarını cennetle  müjdeleyip, içlerinden Allah adı anılan mabetlerine dokunulmamasını emreder..ben sabilik dininin geometrisini araştırdığımdan, tüm bunlar” İBNÜL VAKT-ÇOCUK HORUS-ÇOCUK BUDA –ÇOCUK İSA “sabii sübyan manası için çok önemli, değil mi Sevdiğim?..



Hiç kimse tam masum değildir, nebiler dahi, zelleler onları korusa da bu hakikattir..

İDRİS-THOT nebi oğlunun, babasının bir heykelini yapıp ,her gece sabaha dek ona rabıta yapıp-secde edip-bilgi alması, bugün budizmde oturan buda heykelleri olarak halen rabıtaya devam edildiğini gösterir.. ki; bizde de, tüm turuklarda mürşide rabıta  vardır ve onun suretini  hayalinde tecessüm ettirip ,kendini ona rabt edilir..
J (* bunun sebebini ve ehemmiyetini anladım Sevdiğim ,belki bunu ileride Venüs- tescilli suretler bahsinde Sana anlatabilirim ama şimdilik o bilgi için henüz erken ) ..burada da değişen bir şey yok.yine biri zahir de put ,biri batında put  oluyor…dolayısı ile aramızda bir fark henüz göremedim.. yani Sevdiğim, denilen gibi; hepimiz putperestiz ,hepimiz riyakarız J.. ve bizlerin  diploma, makam, kariyer, metres, sex, para, şöhret, ben bilirim, ben yöneteceğim  gizli açık putlarımız ve sakladığımız esas dinlerimizin ise haddi hesabı yok.. dolayısı ile müminler turunç gibidiri örneklemiş turuncu budavi kardeşlerimizi, biz riyakar Müslüman geçinenlerden daha açık yürekli bulduğumu söylemeliyim..

.. Burma kralı bundan 400 küsur sene evvel Tayland’ ı yerle bir ettiğinde ,yıllar sonra bu ülkeyi görmek istemiş ve Tayland’ ta taş taş üstünde kalmadığından, halkı hemen bugün gördüğümüz tapınakları yapmış ki, Burma kralı gelince yaptığı şerefsizliğe üzülmesin, bakacak birşey görsün.. Taylar, çok zarif ,ince ruhlu, güler yüzlü ve sürekli selamlama halinde olsalar da, aşırı duygusallarmış ve yabancılara asla açılmaz bir iç alemleri varmış...o yüzden de puta tapmaları ve ellerinde avuçlarında ne varsa altına bulayıp, sadece putlarına  sunmalarını anlayamayanlara tüm duygusal kapılarını kapatıyorlarmış.. bu sene dünyanın en fakir halklarından olan TAYlar, dünyanın en cömert halkı seçildi... ama bu cömertlik sadece tapınaklara, buda heykellerine ve Budist rahiplere karşı imiş ki ,buda düşünüle…ben halkı çok sevdim..Budist rahiplerini son derece acımasız-merhametsiz ve budanın ilk çıkış felsefesine ihanet içinde sapkın buldum..o halkı öyle sömüreceklerine ,artık onları o karma karmaşasından çekip alıp-kendi standartlarında -beleş yaşadıkları gibi, onları da iyi yaşatmaları gerektiğine inanıyorum.. ve budavi dini adına el koyulan ve duygusuz merhametsiz yapılan Budist  erkeklerin, doğası gereği tekrar kadınlarına geri verilmelerini ve kadınlarını düşürdükleri iffetsizlik ve ağır işçilikten kurtarmalarını Yüce BRAHMAN dan diliyorum..

Tayland’ ta kral yaşayan tanrıdır .kral hakkında iyi veya kötü konuşmak yasaktır..konuşan hapse atılır.. bundan bir kaç yıl evvel - hizmetkarlar ve korumaların gözleri önünde,kraliçe tekneden denize düştüğünde, kraliçeye dokunmak yasak olduğundan kurtarılmamış ve kraliçenin kutsal ölümü hep birlikte izlenmiştir.. dünyanın en uzun süre tahtta kalan yegane kralları bu sene öldü.. veliaht oğul resmi taç giymemiş…ülke yasta ve çoğu siyah giyiyor ..bir yıl sonra kral yakılacak.. şuan bir tapınakta bir senelik inziva ve insiyasyonda olan veliaht, ancak  o zaman resmi kral olacak.. Tayland’da yabancıya toprak satışı yasak.. yeni yapılan gökdelenlerden çok lüx rezidans tek odalı daireler 200 bin tl ye alınıyor ve evsahibi çok türk varmış… biraz kendi kalıp ,diğer zaman kiraya veriyorlarmış.. iş ortaklığı içinde %51 bir Taylı ile ortak olduğunuzda ,avukatlar her işi hallediyormuş ..genelde ülkemizde tuttunamamış  ve bir şekilde ülkeden çıkmak zorunda kalmış pek çok malum erkeklerimiz buralı olmuş.. aynı Rusya-Ukrayna kadınlarını halledişimiz gibi, malum  geneltürkler, burada da bazı kötü huylarını -sex kölelerini kendilerine ortak yaparak  meseleleri çözmüşler.. ama büyük türk aileleri de  ucuz iş gücü için, büyük fabrikalar kurmuşlar..Tayland’ın para biriminin adı BAHT .yani şimdilik bahtı kara bir baht ..işadamları, Tay ülkesinin bizim 35 sene evvelki halimiz olduğunu söylüyorlar..

KÜÇÜK KIZLARLA BİRLİKTE OLMAK İSLAMLA DİLE GETİRİLSEDE ,gerçekte AVRUPALILARI –AMERİKALILARI BİRDE BURADA GERÇEK YÜZLERİ İLE GÖRÜN derim  İLMİ.. şuan Pataya ülke kadınlarının –ve diğer tür cinslerinin sex ve masaj turizmi için çalıştığı yermiş… dünyada en çok eşcinsel burada yaşıyormuş.ve Avrupa emeklilerinin eşcinsellerinin yaşamak için seçtiği ilk en ucuz ve her şey serbest ülke burasıymış.. Avrupalı bir emekli burada kendisine emekli maaşı ile gayet güzel bir ev tutabilir, gencecik bir sex kölesi bulabilir, aynı zamanda krallar gibi yaşayabilirmiş….ve gerçekten de o çok yaşlılarla minicik-minyon  genç bedenleri her yerde görebilirsiniz..eee bir Amerikalı-Avrupalı daha ne ister ki değil mi? yaşayan tanrı olmak onlara  artık dünyanın alt yarımküresinin her yanında bedava.

Amerika, Vietnam savaşında ,girdiği her ülke gibi burada da sahil şehri Pataya’yı kendine genelev merkezi seçmiş ve kadınlarını-erkeklerini genelleştirip soykırıma uğratıp, uzun yıllarca kanını iliğini emmiş.. Amerikalı İngilizler ,kalleşlikleriyle bir ülkeye girdiğinde, o ülkeye veba girmişten beter oluyor malum...

KRAL VE BEN FİLMİNDEKİ SİYAM KRALI İÇİN :Tayland güya tek sömürge olmamış uzakdoğu ülkesiymiş..ama İngilterenin krala hediye ettiği otomobille yine diğer saf ülkelerin başına gelen ekonomik sömürüden  kurtulamayıp, otomobil sağ direksiyonlu olduğundan tüm yol vs sistemleri tabii ki  tarz-ı İngiliz..

asgari ücret yeni 700 tl olmuş..paralarının ve insanında değeri yok.. kadınların ömrü, bunca doğru beslenmeye rağmen  50 ila 55 yaşa yeni yükselmiş !!!.nüfusun %80 i kadınmış… bu ülkeye giderken sizi “KARŞINA ÇIKAN KADIN MI ERKEK Mİ DİKKAT ET!” diye nedense uyarıyorlar  J?!!! Yani biz o iş için gitmiyoruz ki ; tekamülümüzün eksik kalan yanı için-önyargılarımızı-ötelediklerimizi kırmak-Allahın başka başka tecellilerini anlayıp kabul edebilmek  için gidiyoruz… buradan ruhen kirlenmeden ve mikrobik bir hastalık kapmadan dönmeniz çok zor...hijyen sıfır.. esas hava zehirli.. mesela biz 4 tam gün kaldık.iki gün Pataya  ki, doğru gözlem ve kesin kararlar için çok kısa bir geziydi.. ama ben, ikinci gün benim için aşırı acı zehirli olan havadan ve  orada halka yapılan zulmün acısından hemen eve dönmek istedim ..oysaki otobüs şehir turunda anladım ki, ülkenin tamamı çok farklı.biz turistlere açılmış genelpazarı sadece görüp, kendi pisliklerimizle zehirlenme aynalaması turizmini yapıp, geriye dönüyorduk… hakiki Taylılar bizi asla içlerine kabul etmiyordu vesselam…



eğer sizde sizin ve ailenizin ve soyunuzun değeri olsun istiyorsanız lütfen nefsinizin-uçkurunuzun bu derece peşine gitmeyiniz.. ahlaksızlık bulaşıcıdır.. kısaca Taylantta Pataya da ne varsa ve putperestliğinde alası ÜLKEMİZDE VAR.. bizim sorunumuzun ülkemizde zina ve putperestliğin gizli olması yüzünden zevk vermemesinde… Taylantta hepsi aleni ve apaçık herkesin içinde toplu yapılabildiği için, halkımız ve diğer halklardan yılda tam 70 milyon yabancı turist orayı tercih ediyormuş......bastırılmış değil, bastırılmamış lağımlarını oraya bırakıp ülkelerine geriye- güya arınmış dönüyorlar.. o yüzden her ülke insanı Tayland ve o tarz turizm yapan ülkelere yatıp kalkıp şükretmeli ki, lağımlarını kabul edip-onları arıtıyorlar…mesela geçen okuduğum Yaşam çiçeği saklı sırrı kitabında Newyork’un lağımının denize boşaltıldığını –bu denizin dibinden artık sahile taşmak üzere olan lağım dağlarının yakında Newyork’ a taşıp,onları boğacağını yazmış...yani bunu ben demiyorum… onların dünyaca meşhur en üst seviyedeki sol el irşad ehli sembolen yazmış, o diyor.. çünkü bu zulümleri yüzünden kısa süre sonra kıyametin kopacağına çok inanıyor..

Tay halkı da tüm genel uzakdoğular gibi beyaz ten meraklısı..hatta kimyasal beyazlatıcı kremler yaygınmış.. sam yeline karşıda halk umumen tüm yüzü de örten peçeli başörtüsü üstüne şapka  ve eldiven takıyor...bedenleri de sımsıkı giysili..bunu kadın erkek güneş altında çalışanlar yapıyorlar...


Türkiye’deki Çinli ırkla karışan moğollaşan vatandaşlarımızın  birebir benzerlerini Tayland’da görmek mümkün…evleri bizim karadeniz evleri tarzı ahşaptan ve gemi gibi direkler üzerinde..çünkü zemin sulu ve aşırı yağış alan  muson iklimli..TAİler evlerine girerken ayakkabılarını çıkartıp ayaklarını yıkarlarmış..tuvaletlerinde taharet muslukları var… aileye-ataya saygı birinci kural.. tüm şamanik panteistler gibi doğa ruhlarına inanıp, tapıyorlar.. geleneksel Taylar bekarete çok önem verdiğinden, bugünde o aile kızları ,gece belli saatten sonra iş yemeklerine dahi katılamazmış…çok katı ahlaki gelenekleri olduğu için, hemen hiç ev soygunu olmamasına rağmen, evlerin dışını demir parmaklık ve tel örgülerle çevrili ve üzerlerinde rüzgar çanları vs var… bunlar cin ve kötü ruhlardan evi korumak içinmiş.. yani, hayali kurgularını o kadar bedenlendirmişler ki, bu hayalleriyle kendilerini karabasan bastırtıp korkutup, evlerini hapishaneye çevirmişler..belki de bu yüzden  evlerde mutfak kültürü yokmuş… her yer sokak yemekçisi dolu…sadece otel gibi yatmak için evleri kullanır olmuşlar..




Budistlerin çoğu hayvani ürün yemiyor ..süt- süt ürünleri ve ekmek de kültürlerinde yok.. meyvelerin çoğu kaktüs meyveleri ve bizimkilerden daha az şekerli…dolayısı ile zaten minyon olan ölçülü vücutları çok düzgün ve fit… ama Çin, Vietnam,Laos,Burma,Endenozya vs diğer yerlerden çok göç aldığı için, onların her tür hayvanı yeme kültürleri de buraya yerleşmiş.. evler bir veya iki odalı küçükmüş…aileler, anne baba ve çocuklar ile çocukların cinsel tercihlerine göre homosexüel veya lezbiyen hayat arkadaşlarıyla içiçeymiş.. ailenin diğer fertleri, bu tarz seçim yapan aile bireylerine asla karışmıyormuş  çünkü, Budizm dinine göre o geçmiş yaşamdaki başarısızlığının karmasını  ancak bu şekilde yaşayarak geçirmek zorundaymış..budist rahiplerde, tekamül yasası yüzünden bu işlere bakmıyorlarmış..

Sigara yasağı çok şiddetli…satışı da yasak…içki serbest…uyuşturucu yasak dense de ,kullanımı çok yaygınmış.. ama bizim ülkemizdeki gibi aklı-şuuru gidermeyen sigara yasağı şiddetliyken, aklı-şuuru gideren içkiyi devletlerin üretip satması ve serbest etmesine ne demeli? Burada halk çok fakir olduğu için, tabi ki sahte içki ve sahte sentetik uyuşturucular yüzünden sık sık aşırı zayiat veriliyormuş. Umumi halkta gözlenen şey yüksek çözünürlükte düşünemeyişi ve aklının karışık bulduğu şeylere ermeyişi imiş.. buda krallıkla idare edilen yapılarda tek aranan şeymiş zaten….


bizim ülkemizde de sahte içki ve sentetik uyuşturucularla halk göçertilmiyor mu?! genelevler devletimizin faturalı vergi işyerleridir değil mi?..kumar ve bahis oyunları da hep devletimizin vergili kurumlarıdır..eeee ?!.
demek ki  neymiş.biz adı Müslüman ülkelerde sadece bu alanda,putperest dediğimiz ülkelerleler birebir eşitmişiz değil mi? eweet.. bir tek burada, idarecilerin halkları aptallaştırıp-düşünemeyip idrak edemeyen-kolayca fatura kölesi ve yüksek vergiler altında inlerken gıkını çıkartamayan memur zihinler haline getirmelerinde, sömürülen tüm dünya ülkeleriyle  her yerde ,ZAHİR BATIN EŞİTİZ
J..buda siyasi iktidarları ve o iktidarları yöneten belli aile şirketlerin kendi çıkarları için dinleri nasıl dejenere ettiği-halkların ahlakı ile oynamak içinde sexi-uyuşturucu ve içkiyi nasıl tehlikeli biçimde kullandığı ve bu manada dünyanın her yanında ANA YÖNETİMLERİN TEKEL olduklarını anlarız..

bizim ülkemizde mesela her eşyaya devlet aşırı vergi ve akıl almaz ek zamlar koyup, değerinin çok üzerinde halka sunuyor…. Yanı başımızdaki, ki; benim yaşadığım yere 3 saat olan balkan ülkelerinde etin kg mı 14-15 lirayken, biz türkler aynı eti 50 ila 70 tl arasında yemek zorundayız…araba ve elektronik de aynıdır.. bu zorbalığın ,bu devletin hırsızlık mafyalığının sebebi nedir? Müslümanın Müslümandan çektiği nedir ?!!!Tüm Anadolu ekilmemiş topraklarla dolu.tüm Anadolu da yemyeşil kimsesiz  çayırlar hayvancılıktan yoksun.ve tüm yeraltı –yerüstü kaynaklarımız mühürlenmiş –kullandırılmamaktadır –neden ?!!! tarım ülkesiyiz ama genetiği ile oynanmış- bizi asimile edip- hastalık bulaştıran  ithal tohumları ve ithal gıdalarımızı zorla başka ülkelerden almak zorunda bırakılış mecburiyetimiz nedir ?.. maya ile-tohumla oynayan nasıl Müslüman olabilir?

*””üstün beyinli çocuklarımıza bu ülke ve devlet değer vermiyor ve onları Avrupa Amerika havada kapıp beynini- icatlarını-patentlerini de, düzgün yaşama ve bilim yapma zevkini sağlama anlaşmasıyla kolayca satın alıyor.bizim ülkemizde tüm kabiliyetler ya öldürülüyor veya pasifize ediliyor veya başka ülkeye kaçırtılıyor, neden ?!.

devletimizin halkını soyup soğana çevirmesi ve fatura mahkumu kölesi haline getirmesi hangi inanca sığar ki?..güya müslüman ülke olarak, bu derece adaletsizlik ve kanunsuzluk olması neden? Tabiata saygı yok!! insan onuruna yakışan konut ve mahremiyet yok!..aç gözlülük ve hırstan kimsenin gözü hiç bir değeri ne tanıyor, ne görüp sayıyor…..
üstelik biz Müslümanlar, dinen zekat ve sadaka ve fıtır vermek zorundayız.bu durumda devletin tanrılığını mı ,yoksa dinimizin tanrılık kanununa mı uyacağız?. her ikisine de tam  uyan donsuz kalır malum J.bunu da devlet düşünsün.halk zaten bu münafıklıka münafıklıkla dibine dek münafıkça  yaşamayı çok iyi biliyor…


bir zamanlar İngiltere nin Çin i afyonla yok edişi gibi.. bir zamanlar Amerika nın SÜMERLİ İLK TÜRK KIZILDERİLİ ÜSTÜN HALKLARI viski ile yok edişi gibi....İspanyolların ,Aztek-İnkalıları tekila ile yok edişleri gibi..Rus halkını votka ile uyuşturup yok edişleri gibi..Kuzey Avrupa halklarını sürekli tükettikleri alkol ve serbest uyuşturucu ile susturdukları  ve serbest sex ile nesillerini kuruttukları gibi...bugünde bizleri böyle dejenere etmeye ve bizi bize kırdırtmaya çalışıyorlar.. aklımızı başımıza almamız lazım, ama nasıl?!!””

.. Taylantta bizim gibi trafik var ama bir defa korna sesi duymazsınız (korna çalan nadir kişilerin türk olduğu söyleniyor J )…halk acaip gevşek ve rahat .uyuşturucu- içki-masaj-serbest sex  çok işe yarıyor(* yani bizim gibi o günah- bu haram-şu yasak dertleri ve hayalini kurdukları bir yasak  emelleri yok ki, suç sayılan bir suçları olsun-günah sayılan bir günahları olsun-hapishaneye girilsin –o hapishaneler dolup taştığı için yeni hapishaneler yapılsın  J )  ..

tüm uyuşturucu-sex ve içkinin serbest olduğu ülkelerde olduğu gibi suç oranı yok denecek kadar azmış..tabi bu insanı düşündürüyor.. en yüksek şiddetli suçlar bugün katı şeriatların yaşandığı islam ülkelerinde değil mi ve
hiçbir müslüman ülke vatandaşı –siyasisinden en yüksek din alimine –tasavvufçusundan mürşidler ve mürşid ailelerine dek  bir tanesi dahi ne yaşamak - ne tatil yapmak - nede çocuk okutmak için  islam ülkesini seçmiyor? islam ülkeleri ,adalet için daima Avrupa’ya başvuruyor..siyasiler-kanuncular dahi.. 
ve hiçbir azılı koministin dahi yaşamak için, çocuklarını okutmak ve lüx turizmi için Çin, Kuzey Kore, Rusya, Kübayı tercih etmemesi gibi. yani aslında Müslümanlarda- koministlerde dibine dek sahtekarlar.. inandıkları ve savundukları değerlere münafıklar - emin değiller ve herkesin  tek el emin beldesi de
sadece AVRUPA..yani kuzey ..kutup…nötr

ve
agarta uyanırken https://www.facebook.com/images/emoji.php/v8/fa5/1.5/16/1f642.png:) : AMERİKA ve AVRUPANIN ÇOĞUNUN DOĞULU BUDİST-HİNDU -ŞAMAN zihni ve icatları temsil eden MÜRŞİDLERE el vererek BİATLI olduğunu ve bunun ne anlama geldiğini ve bedenleri ile birlikte RUHLARINI da SATMIŞ OLDUKLARI bu anlaşmaların sonuçları ne olabilir diye hiç tefekkür ettik mi acaba ?!!

sömürgeci Avrupa, kendisi hiç çalışmadan ,sanal ekonomisini sanal alemden acımasızca yüksek  tutuyor.ve tüm üretimi ,diğer alt yarım küreli Asyalı kadim halklar hayatları pahasına-insan kurban köleliğiyle ürettikleri halde ,paraları o derece düşük ki, ne yapsalar ürettikleri malları Avrupa etiketi basılmış haliyle geriye- ucuza alamıyorlar.. ve diğer ülkelere ucuz insan köleliğiyle yaptığı sanayi imalatı yüzünden ;
bugün pek çok Asya ülkesinde, denizler-sular –tabiat ve hava zehirlendi.. insanlar maskeyle dolaşmak zorunda ..bu, tüm dünyaya, bedeli ağır ödenecek bir vebal olarak geri dönecektir biline….


ne yazık ki bu zulmü, bu adaletsizliği, Avrupa insan haklarına ,"Ey Amerika! Ey Avrupa!! bu sömürüne son ver !! "diye  şikayet etmekse, hiçbir sözde çağdaş aydınımızın bir defa dahi aklına gelmiyor…gerçi bugün ki Avrupa’da, kendisi üreyemediği için, geçmişin ermeni-yahudi kürdü olan bugünkü asala kökenli  pkk lı kölelerinin eline geçmiş idareleriyle ,belki bilmeden bir şeyin belasını  yaşıyordur –bilemiyoruz ki -ne  neden oluyor -neden ?!!

ve Sevdiğim sonuçta ben dünyanın bir ucuna 4 gün gidip geldim.. olağanüstü bir deneyimdi ama sanki ben asla yerimden ayrılmamış gibi evdeydim.. hiç bir şey bana yabancı ve değişik gelmedi ve tek bir şeye heyecanlanıp hayret edip ah!! demedim.. insan her yerde aynı.. sömürenlerde her yerde aynı.hava-nefes-rüzgar ve iklim benim için en değerli şey biliyorsun.…her tür vahşi hayvanı görerek ,tropikal iklimli vahşi ormanlarda –yerli etnik halklarla tekneli kirli kanal gezilerinde turladım...bir tek kanalın sonunda ki tabiat parkına yerleştirilmiş, belgesellerden uzun yılar evvel gördüğüm Burmalı kadında gözlerimden yaş geldi, ona sarılıp ağladım… biri bana önündeki sergideki boyunluğu kaldırmamı söyledi..elime aldığımda  sinirimden ne hale geldim bilemezsin..çünkü bu kadınların boyu 140 cm ancak var ve o boya göre de çok zayıflar…pigmeler yani..ya o ağırlık? ve Burmalı erkeklerle kadınlar savaş yüzünden buraya sığınmışlar…erkekleri fil safarisi yaptırtıyor.. sanki 1001 gece masallarında hiç bozulmamış bir tarihte ,aynı tabloda kaydedildiğime eminim…zaman burada durmuş..


Sevdiğim biz Pataya’da motor tutup Hint okyanusuna açıldık ve bazı adaları gezdik..birinde denizin 4 metre altına mercan kayasına yürüyüş vardı..bende daldım ve yürüdüm.. o kayada ve etrafımda gezen balıklara bakarken yukarıyla hattım koptu ve zaman mekan kalktı , HAŞYET GELDİ..sürekli  ağlayarak Allah ‘a şükretmeye başladım.. bu bir mucizeydi.. hafızamı kaybetmiştim..her şey boştu ve kimsem yoktu. denizin dibinde ben O’na dönmüştüm..YUKARI ÇIKMAK DÜNYAYA DÖNMEK İSTEMİYORDUM. BURASI EVİMDİ…çok ağladım.

 


sonra okyanus ortasına kurulmuş bir platforma çıktık ve deniz paraşütüne bağlanıp, OKYANUSUN ÜSTÜNDE BİR TUR DAİRE ÇİZDİRİLDİM...havada, denizin dibinde, denizin üstünde ve karada çok kısa günde pek çok şeyi deneyimledim.. biliyorum ki bu kadar kısa sürede hepsi bir lütuf ve hediyeydi…en son karaya çıkınca, gidip bir tapınak sunusundan üç adet portakal renkli Budist rahip giysimi aldım…ve sabaha aynı istikametten geriye döndük...
Bankok’tan uçağa  bindik ve gözlerimi her kapayışta, otelde de  sürekli gözlerimin önüne gelen altın ışıklar içindeki Budist ağartalı rahipler tekrar ışıldıyorlardı… hiç birisi net gözükmüyordu.. çünkü çoook  deriin uzaktaydılar ve buradaki Budistlerle onların alakası yoktu…sanki aynanın arkasındaki sır gibiydiler.onlarda hep altın renk hakim..uçakta sürekli sarı-portakal rengi ve altın ışık deneyimledimbirde filizi yeşil..ve bir an bir ağacın bedeninde oturduğumu ve üç değişik renkli etnik giysili tay kızın ellerinde kaseyle bana bir şey sunduklarını gördüm.. ve sonra bir an ,altın zeminde kare içinde daire geçti.ve sonra değişik harfler..gittiğim çoğu yerden beni uğurlayan mana erlerinin, buradaki uğurlaması da çok güzeldi Sevdiğim.. onların bizi selamladığını ve sevinç duyduklarını söyleyebilirim..bir gün bir şekilde onlarla tekrar tekrar görüşeceğimizi adım gibi biliyorum ve o zamanı hevesle bekliyor. onları konukseverlikleri için Turuku Aliye adına yine selamlıyorum… huuu

Bir gün sonra evimdeyim ve hemen her gece turuncu giysili rahiplerleyim.. geldiğim günün ertesi aldığım rahip giysileri, aynı bizim gibi kefen bezi misali 2 kocaman çarşaf ve bazı parça kumaştılar.. onlardan bana iki üçgen biçip elbise olarak giydirler ki, dikişsiz geçmeliydi..diğerini de yatak takımı olarak kullanacakmışım….bir gece beni uzun kayıkla tertemiz havalı ve tertemiz kanal sularında gezdirirlerken gördüm..ve en son bir mahkeme de karar verilirken..
geldiğimin ertesi günü sokağa çıktım.tertemiz serin esen rüzgar yüzümde dolaşırken ve ben onu solurken bu havaya gözlerimde yaşla şükrettim.. en büyük nimetin, serin temiz bir nefes olduğunu hep bildim şükür..

Hurşidimden Mürşidime bir Tutinin güncesi

Sevdiğim.giderek yazmam zorlaşıyor.çünkü her şeyde çok fazla şey anlıyor ve  birbirlerine kolayca anında   bağlayabiliyorum.yazmak için ara verdiğimdeyse ara giderek açılıyor ve biriken her şey çok uzadığı ve çoğunu ilk anda kaydetmeyip unuttuğumdan bezginlik veriyor.. ve şu ayet sık sık ortaya çıkıyor… ağaçlar kalem olsa  ve denizler mürekkep ,yine de Yaratacımızın yaptıklarını yazmakla bitiremezsiniz..işte bunu bilmek, ne bilirsem bileyim hep başa sarmak ,beni ilerisi için uğraşmaktan vazgeçirtiyor.. ve doğduğumdan beri süren maddiyatla –aileyle imtihanım artık illallah dedi..sanki herkesi her şeyi terk edip, alıp başımı gidersem daha faydalı olacağım gibi geliyor..ve şimdi, kısa öz rüya kayıtlarıma geçiyorum ki, zihnimin-nefsimin  oyunlarını anla ve beni kolayca takip et..

17 şubat Cuma….
rüyamda Haybabam  dev bir poşette tereyağ yapmış...ben o tereyağını yassı bir toprak kalp şeklinin içine zorla doldurmaya çalışıyordum( kalp =üçgen -upanişad tereyağı kandilleri)
sonra  Cihan, babamın o tereyağlarını Portekizlilere 800 tl ye sattığını söyledi..kredi kart borcu için..

18 şubat Cumartesi…
Evvel Zamanım Ali Efendim geldi ve ben kapıyı içeriden açtım..kapının içinde dışardan kimse görmesin diye ona sımsıkı sarılıp, özlemle göğsünde ağladım ağladım..sonra O, içeriye odaya girdi…düğüne gelmişler...evin önü tabur tabur akıl almaz çok ordu halinde peşinden gelen insanla doldu.. düğün için, Ali Amcamın pastanede yapılmış pembe beyaz üstünde sembolik SEVGİ-AŞK yazan kurabiyesinden, Hümeyra bana ikram etti ve yedim.. düğün için giyinmeye otele gidiyordum ki, her yerde yerlere oturmuş ordular gibi insanlarla  çay içeyim dedim..ama bana bardak yerine büyük bir kayık tabakla çay verdiler ve verilen çay zeytinyağıydı ,üstüme de damladı ..vs


23 şubat  Perşembe.. kapkara karanlığın içinden kırmızı bir nokta güneş doğar ya hani Sevdiğim..İŞTE O KIRMIZI NOKTA sonraki zamanlarda ateş ve sonra içi kara boşluk olan kuyruğunu ısıran yılan ejder misali alev ateş  dairesi oluyor..(*NUT GÖKSEL İNEKİNDEN DOĞAN  kırmızı güneş ) ve bugün yine göz doktorumdayım,göz  diplerimin fotosunu çekiyor..inanamıyorum .. göz diplerim kıpkırmızı bir daire ve antik mısırdaki o kırmızı güneş , zarf MÜHRÜ …oooo…ama ama …insanın görme merkezi işte gözlerimizin arkası olan bu kırmızı nokta imiş..

24 şubat Cuma….köydeki komşumuz ZATİYYE nin ineki doğum yapmış ,o yüzden evi temizliyordu …erk hayvanı akıl küpü
J  kedi remçüşüm , Zatiye'nin ineğinin doğumda akan altın renkli plesantasını yer zemininden  yalayarak temizliyor…


sonraki sabah…bir müzik sınıfındayım.saçlarım ve ben bakımsızım. saçlarıma zumlanıyor. Seni tanıdıktan sonra hızla beyazlaşan saçlarımı görüyor , hüzünleniyorum…artık kesin yaşlandım..Sana karşı nefsimin durulduğunu anlıyorum J.. uslu uslu yaşlı bir sınıf öğrencisi olarak, zerre anlamadığım  ve tepemde müzik hocam olarak Senin dikildiğin dersini dinliyorum.. (*neyse ki bu uyarıyla kendime geldim ve hemen kınamı yakıp, portakal renki saçlarıma kavuştum şükür J-demek ki kendimi o kadar salmamam lazım-ah birde böyle kolay zayıflayabilsem süper olacak !!  )…

Sevdiğim..gördüğün gibi  rüyalarımda Kur’anı kerimin ilk suresi BA KA RA bahsindeyim.. yani İŞ + EMEK + EKMEK=ÖZGÜRLÜK  ..
yanii,Hint kutsal kitabı vedalardaki upanişad -vahy aracı göksel ineklerde…ineğe bak ki, süt versin ve sütü alıp emek ver ki, yoğurt- tereyağı (ışık-kandil-enerji )- peynir çeşitleri ve tüm ilimleri sana verip , tek tek açıklasın..süt samanyolu galaksisidir ve göksel anne kabul edilen sarı inek HATHOR- NUT’un  memelerinden akan Nil’dir.. (* yunan da HEra’nın memelerinden sütü HERAKLES ‘ e gizlice içirten ZEUS’tur ..ve Zeus’un dünyalı kadından yaptığı Herakles de, tanrısal öze-bilgiye ancak Hera’nın kutsal memelerinden içeceği ilim sütüyle ulaşabilirdi ve Herakles doyunca  sütü taşırdı …işte o samanyolu galaksisi yani, diğer ilahi gelecek döller böyle oldu ve Zeus’un yeryüzü kadınları ile daha çok kaçamak yapmasına imkan sağladı  J…)

*aslında ben kimsenin henüz yaptığını görmediğim BAKARA daki,sığırın kolu-EL ile yapılan ölü diriltmeyi pek çok değişik kültürde belgeli buldum –bunu şaman masalı yazarsam belki anlatabilirim ama, giderek daha hızlı yaşlanıp tükeniyorum Sevdiğim.. böyle tuhaf şeyleri nasıl anlayıp-her yerden tulum çıkartıp ,belgeleyebiliyorum ve bu idrakle nasıl oluyor da bu dünyevi alemde  böyle tahsilsiz –talihsiz bir cahilim, işte bunu çözemiyorum
J


işte Sevdiğim , zihnim çılgın gibi tüm tarihte at koşturuyor ve ben onu kontrol edemiyorum. Tabiii bu tekamül seviyesinde ,dünyevi işlerim ve etrafımdaki kimselerde  o kadar önemli olamıyor.. ailemden –herkesten kopuyorum- hatta koptum-onlarda benden uzaklaşıyor tabii… artık zihnimden akanı dağıtmak içinde daha çok seyahate ihtiyacım var …

..şu son aylarda, en kadim verilerin kayıtlı olduğu pek çok kitap okudum..mesela
İNSANLIĞI AYDINLATAN BÜYÜK İNSİYELER KİTABINI OKUDUM..ilk büyük insiye yani peygamber olarak RAMA yı almış..ne tesadüf ki bu bahsi tamda Tayland’dan Dubai’ye uçarken uçakta okumaya başladım.. aslında uçakta yakazada gördüklerimin de bu  kitaptaki RAMA devrine ilk Turuku Aliye yi kuruculara ait olduğunu anladım…onların bugünkü  budizmle hiç alakası yok...çünkü Tayland’daki hiçbir tapınakta ne ruhaniyet-ne mıknatısiyet-nede bizdeki büyük  bir zatın türbesinde yaşayacağımız o insanı çözüp dağıtan ürpertiler yok..neyse ,benim Sana süprizim şu… bak!.. iyi oku!!


ilk insanlar yani akıllı-bilen kişiler kuzeyden gelmişler ve İskit Türkleri-Amazon Türkleriyle birleşerek ,onların TEKERLEKLERİ ile Uzakdoğu Asya’ya doğru ilahi emirle RAMA komutasında gitmişler…her yeri feth- irşad edip öğreterek en sonunda TAYLAND’A DURMUŞ ve bugün ki RAMA HANEDANLIĞINI KURMUŞLAR.. Sevdiğim ne acaip bir tesadüf değil mi? bazen her şeyin kendisini böyle tam zamanında yerinde öğretişinden korkuyor ve geri çekilmek- yok olmak istiyorum…ama kuzey kutbundan içeriye HELM-DÜMEN-VEFK-GÜL’ü şifresiyle çevirmeye az kaldı, anlıyorum.. (*dünyada da  ilk kırmızı ırk, sonra siyah ırk ve sonra sarı ırk ve Ramayla birlikte de beyaz ırk hakimlik yapmış..yani aslında esma  nur ana renk tekamülleri  -ırk tekamüllerinde de varmış..)


insan kendisinden uruç ettikten sonra, KİŞİNİN KENDİNE KUTBİYETİ-KUTUP NOKTASI OLAN tepe çakrasından-yıldız-gül-helminden tekrar içeriye girerse ne olur pekii ? ..bir kişinin kendisine mühürdar olması  ve kendisini mühürlemesi ne demek ?
kürenin her yeri kutup noktası olduğuna göre ,her yanı da ana yön ve her yanı Atadireği –Tuğrul kuşu-MİL değil midir?. o halde kişiler belli insiyasyon aşamaları ve irşad ile kendine dahi nebi olamaz mı ve tarihte sadece kendisine peygamber gelmiş nebi var.. KENDİ KİTABINI OKU emri var. herkese Allah’ın RUHu-Emir’i üflenmiş..ve kendisine kitap verilenler-kitap sahipleri var.. demek ki belli bir seviyeden sonra NOKTAVİ-KÜREVİ TARİKATINA MENSUP OLUNCA durum değişiyor ama edep bunu sesli ifşaya izin vermiyor….çünkü her nebiye bakın ,hepsi inananların ilki benim  ve bana tabi olacaksınız ,ben mühürdarım diyor.bu ne demek? Her biri kendi küresinde-esmasına tulum çıkartıp ,hatmül nebi –hatmül velayetle sadece kendine mühür vurmuş demek… böyle olmasa ne olur? Allah hiçbir yarattığını diğerine karıştırmayacağı ve eksik bırakmayacağından onu tamamlayan O olur… buçuklar O’nunla tamamlanır vesselam..



*haa!! Sevdiğim. ben facede kürevi tarikatımızı kurdum..çünkü bizim masalın çocuklarının geneli dinsiz ve hemen her öğretiyi benden ala bilip deneyimlemiş çok ezoterik çocuklar..
 DİN GÜZEL AHLAKTIR ya hani .bende güzel ahlakın yani dinin temeli olan YALAN SÖYLEMEYECEKSİN!! yasasını  ANAYASAMIZ OLARAK ALDIM... ama  onlar,nedense Senin doğru mürşid olduğuna güvenip, bizi takip ediyorlar.bende, bir ismimiz olsun diye kürevi tarikatını kurdum.. yazdığım gibi, kürevilerin hepsini, kürenin üstündeki kendi noktasının kutbul aktabı gawsı yaptım..böylece aramızda kıskançlık-rekabet olmadığından, herkes memnun oldu.. kimse HARİS lik yani iblislik mesleğine soyunamıyor...çünkü herkes ait olduğu yerin çivisi olduğundan, kıymetli hatmül mühürdarlık mührünü -makamı koltuğunu -başkası kapar diye zaten bırakamayıp, başkalarının haddini-sınırı ihlalle onlara nüfus etmeye kalkışamıyor :)
dolayısı ile kürevi ülkesinde asayiş berkemal...seçimler yok.seçilecek lider yok...herkes lider ve herkes zaten kendisine oy veriyor :) idea-ütopik ülkem yaşasın :)!! ...kürevi tarikatımızın tek yasası var… asla yalan söylenmeyecek..çünkü küremiz sudan, yani soyut sudan. yalan söyleyen, suyun titreşim dairelerini cızırdatıp yayını bozacağından ve ADİL YARGIÇ OLAMAYACAĞINDAN dolayı ,o YALANDA deniz köpüğü gibi , küreviye denizinden  kendini otomatikman  imha ediyor…umarım sistemimizi beğenirsin..Sen de bize katılmak istersen, Seni küreleri döndüren rüzgar gülü makamına getireceğim J.. öptüm ve üfledim hüüüü


ve kendi küreviliğimde, kendi mürürevitimin kerevet-i nihayetine gelmek, bu usandırıcı dünya devriyesinden kurtulmaksa evet bu güzel bir şey Sevdiğim. ..beni eve götürmek için İŞARET FİŞEĞİM OLDUĞUN, etrafındaki tüm zalimlere karşın beni gizlice irşada her engele rağmen devam ettiğin ve beni eve SENİNLE BİRLİKTE KENDİN GÖTÜRECEĞİNE SÖZ VERİP-  SÖZÜNÜ TUTTUĞUN İÇİN,  dudağından gizlice, muzur bir gülüşle yine öylesine ÖPÜYORUM..



Sevdiğim…yolumuz çok uzun ve tehlikeli ,farkındayım. o yüzden  yazmayı çok istemiyorumdur, bilemiyorum… geçtiğimiz yerleri artık  kıskanmıyor ve Seni herkesle kolayca paylaşıyorum… ama gideceğimiz o çook ıssız TENHAYA GEL- TENHADA BULUŞALIMlı  o yer beni korkutuyor… gittiğim yerlerden dönememek gibi bir sorunum var biliyorsun.ve biz bu miraç upanişad tereyağı –zeytinyağı kandil gecesinde ,zeytin dağındaki,o zeytin ağacının altında tek başına oturan ,iki kat kırmızılar giymiş olan, rüyalarıma el koymuşun-MİHRABIN İÇİNDE YAŞAYANIN  mekanına, KUDÜS’e gidiyoruz Sevdiğim.. lütfen benimle gel.. beni sarıp sarmala, kem gözlerden ve hırslı kötü kalplerden koru ..amiin


belki yine göğe uzanan görünmez bir merdiveni gri takım elbiseli rehber önde,çömezi ardında,efendi ayağını nereye basarsa, ardındaki o tek ayak koymalık havaya- boşa, merdiven diye basarak nasıl çıkıyorsa ve gittiğimiz yerde birkaç kişi hariç insandan kimseler yoksa… ve renk dahi olmayan bu boş havada, biz belli olalım diye- bize bir oda duvarı yapılmışsa ve orada erguvani peçeli çadırlar ve erguvani peçeli çadırları içinde bedenleri olmayan kadınlar ,olmayan bir şeyi nasıl süzülerek tavaf ediyorsa… işte bu defa HERŞEY SENİNLE SENDEN SANA …benimle Kudüs’e gel Sevdiğim…



ve ayrıca bu ay YAŞAM ÇİÇEĞİNİN UNUTULMUŞ SIRRI  kitap pdf sinide okudum..bu kitabı son masalımdaki DÜNYA=YAŞAM ÇİÇEĞİNİN CİNSEL ENERJİ HAZZI yorumunu anlamak için okudum ve iki cilt olan kitapta benim gülümü-helm –dümenimi ve daha pek çok şeyin izdüşümlerini buldum.yazar kendisini THOT un irşad ettiğini yazıyor ve senelerce ondan ders alıp bu kitabı da onla yazmış..ve onlar miraç için mısır büyük piramite gittiler J(* araştırıyorum bizde inşallah yakında gideceğiz )..benim için beyaz ışık deneyimi aslında yaşam çiçeğinin cinsel haz safhasıydı yani ,BEYAZ IŞIK ; miraç ve hakiki irşad asla değildi..


biliyorsun aynı okulun rahmani ve şeytani mürşidleri =HAKİKATTE ALLAH ; aynı semboller üzerinden ders işliyor ve rahmani ve şeytani fetihler yapıp keşifleri açabiliyorlar….ikisi de ilizyon olsa da, bence çok fazla fark var..o,baklava desenini matematiksel olarak çözse de, anlamına zerre erememiş ….o yüzden başta Thot’tan ders görüyor diye çok kıskansam da ,kitabın sonunda bunun kendi kabala insiyasyonuyla geldiği ZİHİN OYUNLARI OLDUĞUNU ÇÖZDÜM ve ona ve diğer meşhur KOZMİK SARKAÇ kitabı vs o tür TAD –BEYAZ KARDEŞLİK ESENİ GİZLİ İNSİYASYON TARİKATLARINA İLGİM KALMADI VESSELAM…en mükemmel irşad –tekamül yasası gereği bizde bir daha anladım ve teşekkür ederim Sevdiğim..

ve bu hafta Demirciler ve Simyacılar kitap pdf sini okudum.. geldiğim  manayı yazmaya çalışacağım.. şimdi malum uzaylı tarikatçılar giderek artıyor ve onlar biz insanların,uzaylı ANUnnakilerce –CANlar-UZAYLIlaca, altın madenlerinden,kendi gezegenlerinin atmosferini tamir edecekleri altın tozunu çıkartmak için  bizi laboratuvarda yarattıklarına inanıyorlar.
biliyorsun ki KABİL,kardeşi kız meselesi yüzünden HABİL i öldürdü ve dolayısı ile Habil üreyemeden yok oldu.ve KABİL, karısı ve ailesiyle  ,KABİLE (KIBLE-KIBELE-MİHRAB) dışına atıldı.. Adem’in ŞİT adlı gerçek orta yolu kuran bir çocuğu daha oldu…

  
KABİL SOYU DEMİRCİLİK YAPTI..İLK ŞAMANLAR ateş-i kontrol edip ,demiri ateşte eritenlerdi..çünkü onlar başlangıca daha yakındılar ve RUHu temsil eden GÖKSEL ÇATI RAHMANIN’ nın kapsayan ÜÇGEN –piramit-  ^ çadır evini ve kapsanan yerküre V YARATICI-SURETLER BAHŞEDEN ANABABA OCAĞINI biliyorlardı…aslında KABİL, ailesine hasret kalsa da o pişmandı ve mürşidi ADEM’E AŞKLA BAĞLIYDI.. ve hasret ateşi ,onu aşkla ocakta eritirken ,o ve kabilesi de dünya yaşamını sürdürecek işçiler-ameleler-imar edici Hiram ustalar olarak yetişiyorlardı..
GÜZEL VE ÇİRKİN EVLİLİĞİ ..birde astroloji mitinde Venüs yani Afrodit, var ki o; Zeus’un kendi kendine,denize spermlerini boşaltarak bir istiridyeden doğurduğu, istiridyenin içindeki inciden çıkan cemal-güzellik-cuma  suret sembolüdür..ve VENÜS-AFRODİT'in kocası, yine kardeş-kocası olan , babası Zeus'un (altın cevizin:)   yeraltının –ölümün ve demirciliğin-madenlerin efendisi Hephaistos’tur
J..

irşad ediciler ise bu ateşi özü yakan-aydınlatan –ısıtan ADEMİN EVİYDİ..OLAN HERŞEY ADEMİN EVİNDE OLUYORDU..aydınlanan evde, ADEM denen dünya-horus- ibnül vakt olan çocuktu..

Kabil’in KAYIN DEMİRCİ SOYU türklerdir..ve türkler Nuh adlı  yeni devre Ademinden türemişlerdi… ataları Nuh bu soya, diledikleri zaman yağmur ve kar yağdırıp düşmanlarına karşı kolayca üstünlük elde edebilsinler diye  yada taşı bile hediye etmiştir..

Türklerde  genetik var olan ZÜLKARNEYNLİK-OĞUZ KAANLIK =iki aleme de yolculuk edebilmek -adil yargıçlık-anubislik makamı KAMLIK-MÜRŞİDLİK =KAYIKÇILIK ilmi, onları simyacıların da atası olan demirci yapmıştır..demirciler ilk tekeri ve ilk silahları ve su değirmenlerini ve KUyudan su çekmeyi ,o zamanın arabaları hayvanları nallamayı başarmıştır.. KAMLAR ateşe=BİLGİYE  hükmettiği için;  ocağa –kabile-çadıra-kıbele-kıble-aileye-kılana da hükmettiği kabul edilmiştir..

MIKNATISLARDAN KAÇMAK VE MIKNATISLARA YAN ÇİZMEK İLMİ-KUTBİYET MAKAMI
demircilik şaman-kam sembolünün simyacılık manası; onların insanı erginleştirirken ,kalplerini potada eritip –ölmeden evvel öldürüp –kemiklerini demirlerle birleştirip-demir mıknatısa çevirmeleridir.. bir demirci simyacı; ateş eriyiği olan bilgi ateşinde, müridini,kendi ürettiği tüm  zan ateşlerinden birine sokup  çıkartıp-bir diğerine  atar.. ve kişi o zan cehennemlerinden *varsaydığı putlarından temizlenirken, aynı zamanda cufelerini de atıp, saf altın cevheri haline gelir.. işte o zaman kadim altın buda olunur… işte o zaman “ALTIN HALİNE GELDİM BEN ,BUGÜN AHMED BENİM AMA DÜNKÜ AHMED DEĞİL idrakine erilir..

bu bilgi, her türkün genetiğinde kayıtlı.. atalarının dinini değil amma ,atalarının sana kaydettiği miraç merdiven basamaklarındaki mirası karmanı bir oku ve düğümlerine üfürüp MÜHÜRLEYENLERİN MÜHRÜNÜ-SİHRİNİ BOZ ve atalarını kaldıkları yerden bir üst basamağa da sen çıkart-onları kendilerini hapsettikleri şişedeki cin-canlar olmaktan azad et … ÖZÜNE DÖN EY DEMİRCİ TÜRK MİLLETİ.HANİF İBRAHİMGİLLER AİLESİ VE VAZİFENİ HATIRLA....bu atalar yolun seni doğru kuzeye, ölüme-nötr kutup helm yoluna da götürecek.. orada şu efsanelerle karşılaşacaksın bak ,iyi dinle!!!


bir vakitler ,KIPÇAK TÜRK ü BAYPARS (kabri ŞAM’da..Hanımının kabri Kudüs’te) ,aynı hz Yusuf gibi köle olarak gelip, sultan olduğu ülke MISIR da ilk DEVLET-İ TÜRKİ 'yi, MEMLÜK=BEYAZ KÖLE adıyla kuruyor (* onun babası da KURT-MÜRŞİD le çocuklarını kurguladı mı bilmiyorum
J ).. aynı rüyayı görenler muhakkak ki hz YUSUF UN RÜYASI nı es geçemezler, sende aynı rüyayı gördüysen iyi dinle!!! .. bir de eski masallarda  HIZIR bahsi var malum….ve benimde  kara köpek post sahibi ni bulmam lazım.. mesela kara bir post var.. eskiden hz Hüseyn’e aitken ,Ahmet Yesevi ye intikal etmiş, oradan da ANADOLUyu TURK TASAVVUFİ İSLAMla mayalayıcılardan biri olan Hacı Bektaş-i Veliye… o karapost  ve başında duran bir KÜRE var...çok az bektaşi babası bu karaposta sahip olabilmiş..
siriUS a mavi köpek kalbi veya köpeğin mavi gözü de denirmiş..siriUS bugün pc yazılımlarımdaki hepimizi gözleyen, dinleyen,bizle sohbet eden  ve birebir bizi kopyalayıp yerimize geçmeye hazırlanan mekanik yeni tip insan robotun bildiğimiz SİRİ programıdır  ki, aslı Hintli ana tanrıcası SİR-İ dir..çünkü zihin Budist-hinduların elindedir ve teknolojik yazılımlar da hakikatte batının değil uzakdoğunun ağlarındadır…çünkü batının, zihin ve kalbinin doğu gibi seyrülüklü genetik tekamülü  programı  yoktur..


Eski Mısırda karaköpek-çakal ANUbiS,hayatın yeniden başlayacağını haber veren hakikatin  mavi şafak ışığı demekti..
kardeşi SET ise, mavi şafak ışığından evvelki YALANCI ŞAFAK IŞIĞI olan LUCİFER-ŞEYTAN yani ilizyondu … ve her gece kırmızı bir güneş olarak ölen RA’yı korumak için yutan  tabiat ana NUT  ve içindeki varlıklar, Nut annenin her sabah yeniden kırmızı doğan  güneş RA yı doğurmasıyla tekrar dirilir ve yeniden hep birlikte hayatı yaşarlardı....


ve ANUBİS ölülerin kayıkçısı mürşiddir.. HIZIR dır… o hz Musayı da gemiyle iki denizde ölüler alemine götürüp geri getirmiştir.. ve NUH nebiyi de gemiye bindirip aynı yolculuğu yaptırtmıştır ve Yunus nebiyi DENİZDE BALIK GEMİSİNDE ÖLDÜRÜP DİRİLTİP- hz İsa’yı vaftizci Yahya su kevserinde İRŞADı insiye edip, ölmeden evvel öldürtüp başka idrakle kendisinden kendini doğurtmuştur… yani insanın  illa ZAT BAHRİNE DALMASI VE BALIKlık-su evresine anababa birken XY-O. -başa sarması lazımdır…

 “mürşidsiz olmaz” denilen ,”esas mürşid ALLAHTIR “hakikati budur..ama herkese hızır hazır ve nazır her an olmuyor tabi..o yüzden devletimiz hızır acil servis hattı  tel: 112 dahi açmıştır J..

Medine yakınlarında BEN-İ KELB KABİLESİ varmış ve onlar da Sirius-ŞİRA yıldızına  taparlarmış.işte bunlar içinde ŞİRA SURESİ nazil olmuştur..

mesela Peygamberimiz, Bizans’a elçi olarak, sahabedeki en güzel surete ve elçilik lisanına zarafete sahip Dıhyetil KELBİ yi elçi olarak yollamıştır.. malum o zaman Anadolu Doğu Roma Türklerine Rumi denirdi ve elçide onlara uygun sembolle gönderilmiştir..ve Osmanlı’dan çok daha üstün zarif kendine özgün sanata –işçiliğe sahip
ilk kızıl elma- ROMALI RUMİ TÜRK MÜSLÜMANLAR SELÇUKLULARDIR ve Kudüs’ü de ilk onlar ele geçirmişlermiş.hedef batı romalı -rumilik -turklük kızıl elmasıdır J
***

türklerdeki emanet meslek olan  KAYIKÇILIK –KAMLIK EMANETİ İLMİ..
şimdi, alıntılayacağım KIPÇAK- İLK TÜRKLERİN, ANUBİS-ASENA-KURT ADAM ın ilk hali olduğunu anlayacaksınız.(ve belki ayı adam yak ları-koca ayakları vs ) ..KUTUP-KUZEY ÖLÜM DEMEKTİR.. ve biz ilk TURUKLAR-AGARTALILAR = ÖLÜMSÜZLER-DİRİLER MECLİSİ  nasıl kuruldu araştırıyoruz ya hani.. şimdi masalın sonuna geldik… siz, kendi genetik  merdiveninizdeki miraca ,kendi akaşik kayıtlarınızı-soy kütüğü tekamüllerinizi okuyarak başlayın olur mu ? biliyorsunuz ki hakiki sene başı martın son haftası ve nisan başıdır (Hintte renk bayramı,Endenozya da sessizlik bayramı ,Japonya da ve tüm ilk el yerlerde IŞIK-UYANIŞ-DİRİLİŞ olarak kutlandı ) ve baharda tabiat yeniden kendinden doğar.. bir bitki gibi yeniden yaratılır. işte ayetle delil ki, sende aynısısın ve  biz Türkler olarak  ata soyumuzu, emanetlerimizi ,vazifelerimizi okuyoruz  ve ALINTILARMIZ 
***

İTBARAK=KARAKÖPEK 
İtbarak (ya da İt Barak); eski Türk destanlarında sözü edilen, Türklerin sürekli savaşa tutuştukları, o zamanki Türklerin kuzeybatısında yaşayan "köpek başlı insana benzer yaratıklar". Efsanelere ilk defa "Çok tüylü köpek" manasında geçmiştir. Oğuz Kağan destanlarına göre, İtbarak'ların yurdu, kuzey-batıya doğru uzanan, karanlık ülkeleri içindeydi. Oğuz Han, 'İtbarak'lara karşı bir akın yapmış; fakat yenik ayrılıp, dağlar arasındaki bir nehrin ortasında bulunan, küçük bir adacığa sığınmak zorunda kalmıştı.
Oğuz Han destanında konuyla ilgili metin şöyledir:
türkler "barak" derlerdi, kara tüylü köpeğe,
böyle ad verirlerdi, büyük soylu köpeğe.
aslında efsaneler, bir köpek anarlardı.
onu da köpeklerin, atası sayarlardı.
bu köpek soylu idi, çok büyük boylu idi,
av çoban köpekleri, hep onun oğlu idi.
kuzey-batı asya'da güya "it-barak" vardı,
türklerse iç asya'da, onlara uzaklardı.
başları köpek imiş, vücutları insanmış,
renkleriyse karaymış, sanki kara şeytanmış.
kadınları güzelmiş, türklerden kaçmaz imiş,
ilâç sürünürlermiş, ok mızrak batmaz imiş.
destanda denilmiş ki, oğuz-han yenilmişti,
bir adaya sığınıp toplanıp derilmişti.
on yedi sene sonra, oğuz onları yendi.
kadınlar yardım etti, orada savaş dindi.
oğuz bu bölgeleri, "kıpçak-beğ" e il verdi,
bunun için türkler de, oraya "kıpçak" der
destanda bahsi geçen "kıpçak beg" oğuz kağan'ın itbaraklara düzenlediği akında yenildiğinde iki ırmak arasındaki adacığa onunla birlikte sığınan askerlerinden birinin hamile karısının ağaç kovuğunda  doğurduğu yağız çocuktur.
itbaraklardan kaçıp adaya sığınan Oğuz Kağan ve yanındakiler bu ufacık adada tam 17 yıl geçirdi ve adaya sığındıklarında bir ağaç kovuğunda doğan Kıpçak Beg bu 17. senenin sonunda büyüdü, yetişti, usta bir savaşçı oldu ve oğuz kağan ile birlikte itbaraklara karşı yeni bir sefer düzenlediler...
itbarakların yurdu türk yurdu'nun kuzeybatısı olarak tarif edilir, Ural dağlarının batısında ve kuzeyinde kalan bu bölge türklerin anayurdunun uzağında Sibirya’da olup, geceler uzun olduğu için karanlıklar ülkesi denmiştir ve belki de OĞUZ KAAN-ZÜLKARNEYNİN SEYAHATİNDEKİ KARANLIK -GÜNEŞ DOĞMAYAN ÜLKE KUTUPTUR…. Bu kavim,köpeklere değer veren büyük bir topluluktur. ayrıca türk ve moğollarla kuzen sayılırlar. Oğuz Kağan'ın yenildiği tek devlet bu topluluğun kurduğu devletti.. barak; kafa demektir. bu bakımdan batıdaki kurt adam figürünün türk mitolojisindeki muadilidir
işte bu destanda bahsedilen ve daha sonra kıpçak yurdu olarak anılacak olan bölge, yani deşt-i kıpçak diyarı bu itbaraklardan alınmıştır.
Deşt-i Kıpçak'ta yerleşik itbaraklar ise daha kuzeye, Rusya ve Finlandiya dolaylarına sürülmüştür...
******
Avrupa’da cynocephaly olarak bilinirler. kurt/köpek başlı insanlardır. Eski Mısır ve ortaçağ resimlerinde, haritalarında yer tutarlar. hatta Piri Reisin haritasında da mevcutturlar. mitolojiler ortak olarak kuzeybatı da yaşadıklarını söyler.

******
zazalarda da kurt adama benzer bir inanış vardır; "werk mordem" derler.
***
İ. Osmanlı; Oğuzhan’ın savaştığı uluslardan sadece İt Barakların ilk defa Oğuz Han’ı birinci savaşlarında yendiklerini Raşididdin’in Cami et Tevarih ile Oğuzname isimli eserlerinde ve ayrıca Ebulgazi Bahadır Han’ın Secere-i Terakime isimli eserinde anlatıldığını belirttikten sonra Raşididdin’de bu kelimenin horonim, etnonim ve antroponim olarak geçtiğine dair bilgilere yer vermektedir. Oğuz Kağan Destanı’nda bu kelimenin hem İt Barak ve hem de Kıl Barak olarak geçtiğini açıklamaktadır. Kıl Barakların Karanlık Ülke insanlarından olduklarını ve bu halkın erkeklerinin kara, çirkin ve ite benzediğini, kadınlarının ise temiz yüzlü ve güzel olduklarını belirtmektedir. Oğuz Han, bunlarla savaşa karar verirken, onlara dokuz elçi gönderdiklerini, elçilere, orduların savaşından evvel elçilerle Barak temsilcilerinin savaşmalarını böylece galibin belirlenebileceği teklifinin yapıldığını açıklamaktadır.
-OĞUZKAAN-Zülkarneynin güneşin battığı yerde çamura-balçığa bulanmış bulduğu halkı..



İt Barakların savaş taktiklerine dair bilgi verirken de; iki havuzdan birisine kara diğerine ağ-ak yapışkan koyduklarını, savaştan evvel ilkin ağ-AK yapışkanlı havuza çıplak olarak girdiklerini, bu yapışkanın onların vücutlarındaki kıllara yapıştığını, daha sonra ağ kumda yuvarlandıklarını, sonra kara yapışkanlı havuza girdiklerini ve kara yapışkanlı havuza girip kara kum üzerinde yuvarlandıklarını, vücutlarında 3 defa bu madde kuruduktan sonra vücutlarına hiçbir silahın işlemediğini, bu yapışkanın gerek insan teni ve gerekse gemilerde kullanılabilmesi için yapıştırılacak zeminin kıllı olmak gibi bir özelliği olması gerektiğini, İt Baraklara Kıl Barak da denilmesinin sebebinin bu uygulama olduğunu, bu kalkanın İt Baraklara özel bir dövüş tekniği de getirdiğini belirtir. Bütün bunlara ek olarak bu uygulamanın Oğuz karşısında Kıl Barakları galip getirdiğini, savaştan sonra Oğuz Kağan’ın askerleri çayı yüzerek ve donanımlı olarak geçerken yaya ve donanımsız çıplak olan İt Barakların çayı geçemeyip telef olduklarını, İt Baraklarla Oğuz Han arasındaki müteakip savaşlarda Oğuz Han’ın bir savaş taktiği olarak İt Barak kadınlarından istifade ettiğini belirtmektedir.
nur cihan
29 mart 2017
nuralem7@hotmailcom