ŞUARA-ŞURA-ŞİRA-ŞUUR YARATIM HAVUZLARI ESMA KUTUPLARI İLMİ MASALI (meclisi mebusan)
din=bilim=teknoloji
Sevdiğim merhaba! Nasılsın? zaman hızla akıp gidiyor değil mi ?ve bende yakında 7x7=49 yaşımda sonlanacağım..hani 7 tekamül içinde 7 derece var deniyor ya..ve 7 başlı ejder yılanım olan 7 uyurum,mağara bedenimin dehlizlerinden uyanıp 7 şua yıldızlı taç gibi başımı süslediğinde, 7 kandilli Süreyya gibi aydınlanacağım..7 boynuzum arasındaki ışıktan mahyamda SENİ HALA ÖYLE SEVİYORUM yazacak J..ve sonra ver elini 40+1 her şey bununla olur ilmi..daire içinde nokta 50 =NUN
YUKARIDA NE VARSA AŞAĞIDA O VAR İLMİ
Bugün, çok zorlandığım ve hakkında okuyarak hiçbir şey öğrenilemeyecek
bir mevzuda Sana masal yazmak diledim.. ama öyle meraklı olsun ki, ne
yazdığımı ben bile hiç bilemeyeyim, her
zamanki gibi yazdıktan çok sonra anlayayım.. tefekkürde geldiğim yer insan
beynini akıtıcı biliyorum... beynimi devre dışı kabul et (hiçbir zaman beynini kullanamadın ki deyip gülme lütfen J ).. işte bu yüzden bu konuyu ne araştırdım nede
okudum.. sadece antik heykellere ve benim gibi iz sürücülere bırakılmış
işaret-ayet kayıtlarına baktım.. aslında nasıl oluyor da kadim insanlar her şeyi
çizecek, heykelleştirecek kadar didik didik tüm teferruatı ile bilmişler ki,
kıskanmamak elde değil..o devirde her şeyi melekler, cinler ve diğer sayısız suret varlıklarının
bizzat gelip rehberlik ederek, hatta kendilerinin çizerek kaydettiğine ise hala
inanıyorum.. tabii dediğim zaman tufandan evvelki devirler.. çünkü tufandan sonra
insanlık devre yeniden başladı malum..
VEFK-ASTROLOJİK SAAT-ZAMAN YARATIM HAVUZLU TERK GÜLLERİ İLMİ
bizim devrimizde tamamlandığı için, her bilgi bu devrin esma terkibi kutbunun hal elbisesi olan bilim ve teknoloji ile ifşa ediliyor …ADEM i sadece bir tek Adem bilme!! her esmanın hava siklon dairesindeki kutbu ADEMi başka, bunu anla!!devletler bazen tek diktatör liderler veya bazen de meclis konsey azalarınca yönetilir..bu dengede olduğunda ideal olan yönetimdir ..kut sahibi olan ruh soylu bir lider bulunamadığında ,her dem meclisteki konsey azaları kutuplarınca idare ediliriz ki, her vilayetin-her bölgenin azası farklı meşrep esması ve kanuna tabidir.. buna eyaletlerin özerkliği de diyebiliriz..
bugün bilim ve teknoloji çok hızla ilerledi ve ilerliyor.. giderek dinlere olan
inanç kayboluyor. Her peygamberse Sümerlilerden bilgi çalmış ve mitolojik
kahramanların hikayelerine kendi isimlerini kaydetmiş gibi piyasaya
sürülüyor…ve facedeki dinsizlerin açtığı sayfalar ve çirkin saldırı sözleri-KUTSAL
her değere ve ayetlere yaptıkları alaylı küfürler inananları derinden acıtıyor..İslam alemi ,düştüğü
karacehalet ve dinini kötüye yorup-hemen her konuda hilekar oldukları ilimsizlik
kör kuyusunda debeleniyor ..facede sanal dinsizlere bir laf söylemek
istersen eğer, hemen belden aşağıya başvuruyorlar.. karşısındakinin onlar gibi küfür edemeyen birisi olmayışını
umursamıyorlar ..aşağılık komplexli ve
yeterli cevabı olmayan güçsüz kişilerin yaptığı gibi küfre yatmak, onların tek çaresi..
böylece güçsüzken güçlü olabilirler. çünkü karşısındaki kişi susmuştur…size
kalan tek yolsa onları engelleyip silmek
oluyor tabii...bir insana verilecek en
büyük cezanın unutmak olduğu asla
bilmiyorlar. zikredin zikredeyim yani beni anıp hatırlayın ki sizi
anıp hatırlayayım ayetinin manasından bihaberler.. unutulmaya mahkum olmak, gelecek
alemlerde o kişi için var olmamak demektir.. onlar bu dünya hapishanesinde
sonsuza dek hapsolacaklar.VEFK-ASTROLOJİK SAAT-ZAMAN YARATIM HAVUZLU TERK GÜLLERİ İLMİ
bizim devrimizde tamamlandığı için, her bilgi bu devrin esma terkibi kutbunun hal elbisesi olan bilim ve teknoloji ile ifşa ediliyor …ADEM i sadece bir tek Adem bilme!! her esmanın hava siklon dairesindeki kutbu ADEMi başka, bunu anla!!devletler bazen tek diktatör liderler veya bazen de meclis konsey azalarınca yönetilir..bu dengede olduğunda ideal olan yönetimdir ..kut sahibi olan ruh soylu bir lider bulunamadığında ,her dem meclisteki konsey azaları kutuplarınca idare ediliriz ki, her vilayetin-her bölgenin azası farklı meşrep esması ve kanuna tabidir.. buna eyaletlerin özerkliği de diyebiliriz..
Sevdiğim.. biz, masalın çocukları olarak şuan belki de dünyadaki en bahtlı, ballı
kaymaklı tahsili görenleriz..ve tasarrufatçılarımız ise başka hiçbir okulda
olmadığı kadar görkemli..bu yüksek âli okulun
âli ilmiyle de, herkesin anlayıp kabul edemeyeceği özel bir tahsildeyiz
şükür. .esasında her ALLAH’A TESLİM OLAN İSLAM Müslümanın (Kİ, HER DİN
HAKİKATTE İSLAM ÜZEREDİR) bu ilimleri bilmesi lazım.. çünkü
peygamberimiz dibine dek putperest bir kavmin içinde doğup büyüdü.. Kabe en son
seneye dek hep putlarla doluydu .Kabe’nin içi dışı put olması onun kutsallığına
zarar vermez..SEN KALP KABENDEKİ PUTLARA
BAK!! Bugünde kalp kabelerimizin içi dışı zamanın putları ile dolu..kaçımız
putlarımızı tanıyoruz ki?
önemli olan Yaratanın emri ve bizlerin o emre itaatimizdir.. insanlar
dini çok yanlış anlayıp bilip, anlatıyor..Yaratanın sünnetullahı-şeriatı
- yaratma işleri daima adetullah üzeredir.. dinler ilahi kanunlardır..bugünki
manada anayasa gibi.. kâti hükümler başlangıçtan beri asla değişmez.. geleneklerle
ilgili şeylerse, mekan-zaman şartlarına ve içinde yaşanılan o devre göre
içtihat edilip yenilenebilir..her ailenin
kendi eviçi kanunu farklıdır..apartmanların,iş yerlerinin ,okulların,
askeriyenin, devletlerin kanunları farklı farklıdır.. kendi kişisel
ferdi kanunlarımız bile farklı farklı meşreptedir.. ama her
birimdeki ana kanunlar- kurallar şeriat nizannamesi olan
farzlar değişmez.. ki, bunlar en ilkel kabilelerde olsa bile ..o halde “her
şeyi Yaratan Allah’ın sünnetulahında bir değişme bulamazsınız” dediği ilahi
kanunlarının adının DİN olmasından doğal ne olabilir ki?!.. kanunlarda
gelenekler gibidir..o yüzden yüce Nebimiz” kadınlarınızı içinde yaşadığınız
geleneklere göre giydirip yaşatınız” demiştir.. MUKATTA harflerin ilmü ledün
verilen kişilere özel açılması ve umuma ait olmaması gibi…
peygamberimiz bize, vicdan müftümüzden sorup onay almamızı emretmiştir.. şu alimden bu alimden değil.. çözemediğimiz soruları ise kendilerine kalp verilen-hüküm verilen direk anlamındaki emirlere ULULELBABlara sormamız ayette emredilmiştir… her Müslümana beşikten mezara ilim öğrenmek farzdır…ilim müminin yitik malıdır.. ilim Çin’de de olsa gidip alınız demiş, RABBİM İLMİMİ ARTTIR dememiz emredilmiştir..
peygamberimiz bize, vicdan müftümüzden sorup onay almamızı emretmiştir.. şu alimden bu alimden değil.. çözemediğimiz soruları ise kendilerine kalp verilen-hüküm verilen direk anlamındaki emirlere ULULELBABlara sormamız ayette emredilmiştir… her Müslümana beşikten mezara ilim öğrenmek farzdır…ilim müminin yitik malıdır.. ilim Çin’de de olsa gidip alınız demiş, RABBİM İLMİMİ ARTTIR dememiz emredilmiştir..
islam aleminin bugün içine düştüğü çirkin durum,genelimizin ilimsiz ve görgüsüz olup, bilememenin getirdiği korkunun esiri olduğumuz içindir. korku seni köleleştirir.. bilmek korkuyu damıtır..eşyanın 6 cihetinden gelişimini –yaratım safhalarını-olayın gelişim evrelerini- tekamülünü- gidişatını ve geleceğini göstererek ,seni kendi hayatının CEO su yapar..
KENDİNİ BİL,İKRA-OKU bu yüzden ilk emirdir.. söz dinleyende DİN SAHİBİDİR.. söz dinlemeyeninse diniDARdır.. aklı olmayan zaten mükellef değildir, din onun üzerinden düşmüştür.. din ER REŞİD-RÜŞT SAHİPLERİNE AİT BİR ŞEYDİR.. dinler birer araçtır..hedefe kolay gitmek için binilir.hedefe gelince din ve kişilerin hükmü düşer..fakat hedefe sen varsan bile, bu defada hedefe götürene daha sıkı sarılırsın ki,diğerleride zarar görmeden ,daha az yolkesene uğrayarak yolu tamamlasınlar.. ben oldum diye başkalarını dinden düşürenlerse, olmamış ama olduğunu sanan ham meyve gibidir..
EL ALİM esması olan ilim açıldıkça EL ÂLİ yüce yüksek anlamı da
birlikte açılmaya başlar ve siz MUHAMMEDİ MEŞREBİN OMUZLARINDA YÜKSELEN ALİ
GİBİ OLUP, bilmemenin getirdiği tüm korku kayıtlarından silinip, bilip
gördüğünüz Rabbe imanın gereği ile tüm tabuları –putları birer birer kırmaya
başlarsınız…kırdığınız her putun yerine onlarcasını anında diktiğinize de
şahit olacaksınız. ama zamanla ilerledikçe putlar konusunda uzman oldukça,putların
tamamen kaldırılmayacağını ,onlarında vazifeli olduğunu anlayacaksınız ve SİZİN
DİNİNİZ SİZE BENİM DİNİM BANA diye ,en laik din olan islamın en
laik suresi KAFİRUN u öğrenip, anlayana perdeyi açıp anlatıp gösterip, anlamayana
7 kat perdeli olacaksınız..
İlim tahsili en büyük zenginliktir.dünya malı dünyada kalır ama
ilimlerinizin getirdiği herşey selsebil olup hem sizle gelir, hem de sizden
sonrakilerle artarak size akmaya devam eder.. anın beni anayım sizi ayeti sizde
tecelli etmeye başlar ve daim sâlât-daim zikir uyanır.. artık görüp
bildiğiniz,yediğiniz içtiğiniz,konuştuğunuzun Allahtan başka bir şey olmadığını anlar ve hep bu
hatırda kalmak için çırpınırsınız..dünya işleriniz içinse sık sık hatırdan
düşüp dünya hayatınızı sürdürmeniz sağlanır ki denge olsun..tenzih ve teşbih eşit olmalıdır.
MARİFETULLAHI MUHAMMEDİ MEŞREB budur..
Allah kendisini bilmek istedi, eşyayı yarattı.. eşyayı bilmek istedi ,Adem’i kendi suretinde yarattı..esma hazinesini ,Adem denen ahit sandığına yükledi ve ona mührü vurdu..ve ADEM KENDİ MÜLKÜNDE İLK SÜLEYMAN OLDU..
Allah kendisini bilmek istedi, eşyayı yarattı.. eşyayı bilmek istedi ,Adem’i kendi suretinde yarattı..esma hazinesini ,Adem denen ahit sandığına yükledi ve ona mührü vurdu..ve ADEM KENDİ MÜLKÜNDE İLK SÜLEYMAN OLDU..
Adem denen yokluk-tevazu toprağı yaratılışın hammaddesi oldu.. oysaki
olmayan bir şeyden var, var olmaz..çözülemeyen toprak sırrı hz Ali’de,
EBU TÛRAB-TOPRAK BABASI olarak,halen bilinmek ilmi ile hüküm sürmektedir..zerre
–nokta-hub ilmi muamması , İLİM BİR NOKTA İDİ,ONU CAHİLLER yani alimler
ÇOĞALTTI ilelebet sürecektir..
Ashabımın alimleri beni israilin nebileri gibidir hükmünce,her
meşrep esasında tenzih makamındadır.. yolun çocukları şeriatta Musevi
meşrepte, hakikatte İsevi meşrepte olup, marifette Muhammedidirler ..ve dinlerin
amacı olan TEVHİDDE ise İbrahimiyiz.. bunlar 4 evtad direktir..3 ü Kabe’nin
içinde, birisi de GÖZ-BİAT ELİ OLAN
HACERÜL ESVED hükmündedir...hakikat erbabı ululelbablarda
direk sahipleri- nur sütunları ve kanun koyucu namos asalarıdır..ÂSÂ SAHİBİ
OLMAK HÜKÜM SAHİBİ HÜKÜMDAR OLMAK demektir, bunu anla! bir bina neden direkler
üzerinde yükselir düşün….
..o alimler ki, detay detay ilmi çoğaltıp böldüler.. dini o kadar çok
didik didik ettiler ki, birleyecek-tevhid edecek adam yetiştirmeyi ve YAŞAYAN
DİN OLAN MUHAMMEDİ ÖZDE KALMAYI UNUTTULAR.. dinlerini yora yora yoğurdukları
yorumlarda dinlerini yordular ve dinlerini
dinlikten çıkarttılar.. dinler, bitip tükenmez bıktırıcı kurallar-ŞEKLİ
İBADETLER ve okumalar zinciri haline geldi... bugünse islamın mensuplarının
sabahtan akşama dek esma çekmekten
,Budist rahiplerin mantarcılarından hiç bir farkı kalmadığı ortaya çıktı…. sahtekar
İslamcılar, sürekli bir şeyleri olsun diye belli esma tanrıları panteonundan
birli ikili ve terkipli gruplarla sabahtan akşama mırıl mırıl isteyip
duruyorlar.. kimse ALLAH’I İSTEMİYOR..MUHAMMEDİ HAS - SAF BİLİNCİ - KULLUĞU ve her daim VERMEYİ İSTEMİYOR. yaptığı işte adil ve dürüst olmayı,hak yememeyi, yanında çalışanın tam emeğini, alnındaki ter kurumadan vermeyi ise hiç dilemiyor!!! Neden ?!.. herkes, her şeyi sadece kendisine almak ve ailesiyle her şeye sahip olup, saltanat istiyor.. esasında Muhammedi olmak çok soyut ve çok zor.. genelimiz atalarımızın beni israilin dinlerine kolayca dönüyoruz..ve işte o yüzden de her birimiz, 124.000 olduğu farzedilen nebinin meşreb sancağı altında buluşup ,o meşrepdeki nebi imamızla Muhammedimizin bayrağının altında birleşeceğiz..
o ashabın, beni isralin nebileri gibi olan alimleri ki, Muhammed ağacının gövdesinden, aynı gövdenin kökleri gibi sayısız dal budak çalı çırpı verdiler.. hepsi gövde-i Muhammediye BEL BAĞLADILAR..aslolan tohum olduğundan meyve vermek maksadı vardı..meyve verilince her meyvenin de tohum olmadığına şahit olundu.. bazılarının tohumları yeşerse de, meyvelerin bereketli, sağlıklı istenen tat ve kokuda olmadığı da sıkça zuhur etti..işte zamanla bu bozuk meyvelerin çoğalması ile yetkililer azaldı veya geriye çekildi, ortalık teberrükenle işi götüren gösteriş budalası-saltanat düşkünü hırsızlara –yeraltı aleminin mafyababa-analarına kaldı..hakikat ehlinin yüzüne ise kimseler bakmaz oldu..zira devir saltanat devri olduğundan bu tür işlerde görevler hakiki fakırlara (*Allah’tan başka kimseye eyvallah demeyenler fakr dır) verilmedi ...ne yazık ki tüm işler ,dünyada madden zengin olup, idrakense çok fakir- SALTANATa yakınlığını KULLANAN şerefsiz DEVRİN RASPUTİNLERİ naehil züppelere kaldı...
dolayısı ile de Turuku Âliye olaya el koymaya mecbur oldu J !!…
Gün, tüm dünyanın elleri ile işledikleriyle yüzleşmesine tanıklık eden gündür…çok
medeni olduk ,bilim teknolojide çok ilerledik, uzaya yerleşeceğiz sözleri ve
görsel göz boyamalarla, dünya halklarına harcanması gereken devlet bütçelerinin
çoğu bu sanallıklara verilmeye başlandı.. karşılığında, yetimin malına göz dikenlerin
ellerine tüm dünyanın kanı boyandı..açlık, sefalet, işsizlik had safhaya
ulaştı.. tekelcilik yüzünden, halkın kendi başına ayakta durması –bir başına yaşaması-esnaflık
ve el işçiliği imkansız hale getirildi.. insanların aldıkları
nefesten yakında vergi kesecekler ki, sonları hiçte hayırlı değil.. israf
tantanası halkı galeyana getirtip KAZAN
KALDIRTIP, kazancıyı HALK HAKTIR,HALKIN HAKKINI VER dedirtecek
hale getirdi..
kazan tevhid denen aşk aşını pişirir..aşk olmayınca meşk,meşk olmayınca naz niyaz olmaz.. ateşi fazla gelince aşk kabarır ve hem kendine hem etrafına zarar verir ve etrafta ona zarar verir.. ateşi körükleyen üstad ateşbaz mürşid işinin ehli olmalıdır ki, nefsaniyet için aşkı kullanmasın ve kullandırtmasın..bu vebalin tüm yükü efendidedir vesselam..
KADIN, yaratımda EL HALİK esması ile YARATICIYA EŞDİR..ADEM’İ ALLAH YARATTI ve sonra bu işi el halik esmasıyla birlikte KADINA DEVRETTİ İLMİ..
dolayısı ile her şeyin yaratıldığı ve yaratılacağı NUN KAZANIyla az çok tanışıp müşerref olduk.. Aya Sofya bilindiği gibi, beytürrab olan evin hanımefendisidir Kİ; eskiden ona KU denilirdi. Ayasofya, ANNE-ÜMMÜ olan hz Meryem’e yani Rahiym esması temsili olan KALBe-GÖNÜLe adanmıştır.. HİKMET EVİ demektir..hikmetse vahye eşdir.. dolayısı ile kazan da vahy-ilhamatı rabbani kazanıdır..içinde pişende hikmet aşıdır.. şimdi buyrunuz sofraya ve afiyet olsun..huu
Arabi hoca der ki,vahy el emindir..içinde ne şüphe ne vesvese vardır. kesin bilgidir.. ama ilhamlar vahy değildir.. içinde şüphe vardır ve kesin olanla şüpheliyi ayırmak herkesin harcı değildir.. o yüzden artık kimse peygamber olamaz..
SİN ŞIN’A GİRİNCE İLMİ.. .. NUN değeri 50 yani DAİRE İÇİNDE NOKTA –ZAMAN FELEĞİDİR..SİN adlı uyanmış ruh yılanı, ŞIN’a = güneş olan kalbe girince kişi şahmeran olur.( nasıl ki arşın etrafında bir yılan vardır,ve nasıl ki insanın aurasını saran koruyucu karin adlı bir yılanı vardır,arşın temsili olan insan kalbini de saran bir yılan var kabul edilir.. buradaki yılan ruh manasındadır.. bugünki fizik ilmi ile de SES-FREKANS DALGASIDIR..).
SİN ŞIN’a girince ŞAHMERAN, yani kendi mülkünde ruhnefs=zehir ve panzehirin - + kutup bir olup, sen tevhid noktası olan O olursun.. böylece kişide fetih tamamlanır…meclis tamam olup, O’NUN meclisi şura-şuara-şira açılır..şira yıldızının yani diğer adı sirUS un vahiyle bağlantısı olduğu kayıtlıdır. .insan şuuru yaratım havuzudur..bu defa sende kalbinden vahy –ilhamatı rabbani almaya başlarsın..pekii, kalbe bu vahy nerden gelir ?.. tabii ki başının üzerindeki AMA BULUTUNDAN.. kendi bulut sisteminden…nerden girer 3. Göz yani KALP GÖZÜ denilen NEFS nahiyesinden..
peygamberlerin hikayelerinde, onların belli
aşamalarda geçirdikleri ameliyatlar kayıtlıdır.. bu ameliyatlar sufi olsun
olmasın, Allah’ın dilediğini kendine seçtiği ayeti hükmünce halen
yapılmakta olduğuna da, her zaman birilerinden dinleyerek şahit olmaktayız. fakat peygamberlik
mühürlendiğinden ,miras ise bir kişinin kaldıramayacağı kadar ağır olduğundan ,her kişide kendi
kabiliyetine göre velilik olarak bu miras TURUK –YOL SOYU –KUT olarak açığa çıkar.. zaten Rabbimizde ayetinde “BEN
SİZİN VELİNİZ DEĞİL MİYİM?” der.. Dost veli olan Allah size yetmiyor
mu “demez mi? Eee! Mürşidi ve YARİ -Velisi-dostu Allah olan neden korkup
çekinsin ki?!.. EL VELİ bir esma değil mi? eee?
insan otobanda gidiyorsa orada gidiş ve geliş şeritlerini karşılıklı görür..kumaşlar dokunurken en az çift iplik üzere dokunur…dikiş dikiyorsak çift dikiş –çift ip atıldığını görürüz..her zıt diğerine muhtaçtır ve birlikte çalışır.. birinin bilinmesi zıttı ile açığa çıkar ve kıymetlenir..her şey iyi ve güzel olsa, zaten hiçbir şeyin ne anlamı nede farkı-değeri olmazdı ..dünya denilen imtihan düzeneği zıtlıklar üzerine çift dikişli otoban gibi iniş çıkışlıdır..inmeyi bildiğimiz bu dünyadan, indiğimiz yoldan çıkmayı da bilmeli, TURUKU - YOLu hatırlamalıyız.. yolunu şaşıranlar , elbette bir şekilde, geldikleri yolu önünde sonunda bilip bulacak ve ait oldukları sabiteye döneceklerdir ..veee.aaa!! birde ne görsünler?!..az gitmişler uz gitmişler, bir arpa boyu dahi yol gitmemişler J..aynı yerde sadece bir rüya görmüşler.. o rüya dahi onların rüyası değilmiş üstelik..
insan otobanda gidiyorsa orada gidiş ve geliş şeritlerini karşılıklı görür..kumaşlar dokunurken en az çift iplik üzere dokunur…dikiş dikiyorsak çift dikiş –çift ip atıldığını görürüz..her zıt diğerine muhtaçtır ve birlikte çalışır.. birinin bilinmesi zıttı ile açığa çıkar ve kıymetlenir..her şey iyi ve güzel olsa, zaten hiçbir şeyin ne anlamı nede farkı-değeri olmazdı ..dünya denilen imtihan düzeneği zıtlıklar üzerine çift dikişli otoban gibi iniş çıkışlıdır..inmeyi bildiğimiz bu dünyadan, indiğimiz yoldan çıkmayı da bilmeli, TURUKU - YOLu hatırlamalıyız.. yolunu şaşıranlar , elbette bir şekilde, geldikleri yolu önünde sonunda bilip bulacak ve ait oldukları sabiteye döneceklerdir ..veee.aaa!! birde ne görsünler?!..az gitmişler uz gitmişler, bir arpa boyu dahi yol gitmemişler J..aynı yerde sadece bir rüya görmüşler.. o rüya dahi onların rüyası değilmiş üstelik..
böylece de İNSANLAR UYKUDADIR ÖLÜNCE UYANIRLAR ilmi tahsiline ,yüksek lisanta
,özel zevki bahislere adım atılmış olur..daha bir özgür olan salik,geçtiği alt
katlarda gezinmeye ve istediğine müdahele edip manalarla oynaşmaya bile
başlar..ve bilip öğrenmenin zevki de en çok kendisiyle aynı yolarda aynı rüyayı
göre göre ilerlediği yoldaş sohbetlerinde çıkar..bu sohbetler birer sarhoşluk kadehi gibi elden ele
gezerken, içmeden de nasıl sarhoş olunur hayretiyle dolup, tevhid dolusunun tadından
yenmez .zaman akmaz.. hatta zaman bile yok olur..
zaman denilen şey görecelidir.. ve günümüz ilmiyle bunu ancak CD denilen teknolojik ses görüntü kayıt cihazında-RADAR ile en güzel anlar ve anlatırız.. her şey bir noktadır ve zaman o noktanın sürekli açılan genişleyen daireleridir.. eskiler bunu soğan halkaları ile anlatmışlar veya genelde bir su damlasının birikmiş suya düşünce 7 dalga açılıp, sonra HAD’Dİ AŞMAYARAK HADDE VURUP, 7 dalgada içe dönmesi üzerinden işlemişlerdir..
zaman denilen şey görecelidir.. ve günümüz ilmiyle bunu ancak CD denilen teknolojik ses görüntü kayıt cihazında-RADAR ile en güzel anlar ve anlatırız.. her şey bir noktadır ve zaman o noktanın sürekli açılan genişleyen daireleridir.. eskiler bunu soğan halkaları ile anlatmışlar veya genelde bir su damlasının birikmiş suya düşünce 7 dalga açılıp, sonra HAD’Dİ AŞMAYARAK HADDE VURUP, 7 dalgada içe dönmesi üzerinden işlemişlerdir..
dalgalar kanunu bugünki TEVHİDİ ANLATMA DERSİ OLAN kuantum fizikle ayyuka çıktı ve insanlar keşfettikleri şeylerin sarhoşluğundan dinden
imandan çıkıp tanrılıklarını ilan etmeye bile başladılar….şu sıra hızla, kendileri
de yaratıldıkları için, doğalarında var olan o bilgiyle kendileri de bir insan
yaratmak üzerinde çok sıkı çalışıyorlar J….fakat internet denen asrın mürşidi yine bir
oyun oynadı ki, kuantum fizikçiler dumura uğrayıp çark ettiler..
(*yeni keşfettiklerini sandıkları her şeyin taaa en kadim zamandan beri bilinip kullanılan bir şey olduğu onları “acaba bir yaratıcı var mı?” sorusuna dahi getirdi ve sufiler nasıl bu ilmi görerek tahsil edebiliyorlar ve kaydedebiliyorlardı –peki aradaki fark neydi ? )
kuantum bilim ve teknoloji ilmi en çok ezoteriklerin ve sufilerin işine gelmiş,onları zevkten tabandan tavana fırlatmıştı..zira onlar yaşadıklarını en kolay ve en zevkli anlatacak ilimle tanışmışlar ve seyrü sülükleri umuma anlatmak çok kolay hale gelmişti.. eskiden hinduizmde kadın ve erkeğin birleşimi-YARATIM HAVUZU VE IŞIK KAYNAĞI OLAN LİNGAM adlı YAĞ KANDİLLERİ ile putlaştırılıp anlatılırken; şamanik gelenek bu olayı, üzerine yağ –süt-bal-su dökülerek mesh edilen erilliğe övgü olan BAL BAL adlı eril atadirek - dikilitaşlar ile bilip anlamış ve anlatagelmiştir ( minarelerin –mihrabın aslı LİNGAMdır ).. ve sonra yeni gelen islam tasavvufuyla bu lingam=balbal dikilitaşları ve mihraplar ilmi yerini, MUM ile PERVANE anlatımına terk etmiştir.. zamanımızda mürşidler aynı olayı, FİŞİ PRİZE TAKMAK ve ana trafodan indirgenmiş elektrik alıp ampullerimizin kalitesine göre aydınlanmak olarak anlatırlar…
(*yeni keşfettiklerini sandıkları her şeyin taaa en kadim zamandan beri bilinip kullanılan bir şey olduğu onları “acaba bir yaratıcı var mı?” sorusuna dahi getirdi ve sufiler nasıl bu ilmi görerek tahsil edebiliyorlar ve kaydedebiliyorlardı –peki aradaki fark neydi ? )
kuantum bilim ve teknoloji ilmi en çok ezoteriklerin ve sufilerin işine gelmiş,onları zevkten tabandan tavana fırlatmıştı..zira onlar yaşadıklarını en kolay ve en zevkli anlatacak ilimle tanışmışlar ve seyrü sülükleri umuma anlatmak çok kolay hale gelmişti.. eskiden hinduizmde kadın ve erkeğin birleşimi-YARATIM HAVUZU VE IŞIK KAYNAĞI OLAN LİNGAM adlı YAĞ KANDİLLERİ ile putlaştırılıp anlatılırken; şamanik gelenek bu olayı, üzerine yağ –süt-bal-su dökülerek mesh edilen erilliğe övgü olan BAL BAL adlı eril atadirek - dikilitaşlar ile bilip anlamış ve anlatagelmiştir ( minarelerin –mihrabın aslı LİNGAMdır ).. ve sonra yeni gelen islam tasavvufuyla bu lingam=balbal dikilitaşları ve mihraplar ilmi yerini, MUM ile PERVANE anlatımına terk etmiştir.. zamanımızda mürşidler aynı olayı, FİŞİ PRİZE TAKMAK ve ana trafodan indirgenmiş elektrik alıp ampullerimizin kalitesine göre aydınlanmak olarak anlatırlar…
sonuçta bugünki ilim lisanı ile
anlatılan şey yine; erkek olan + , kadın olan – kutbun birlikteliği ile
oluşan boşalmadan açılan HALVET=BOŞLUK=O nötrüğünün açığa çıkmasıdır.. yani ben, biz
yokuz.. sadece O VAR….anlattığımız bu KANDİL ilmi olan SİRACEN MÜNİRA, devrimizde ELEKTİRİK ENERJİSİ –FOTON ile çok daha kolay
ve umumi anlatılabiliyor… hologramı herkes anlayabiliyor.. çünkü o teknolojiye
evlerimizde ve ellerimizde sahibiz ve kullanabiliyoruz..her dem yeni tanrıcıklarımız olarak tutup yapışıp, onların
büyülü atmosferinden çıkamıyoruz J..;
esasında internet bağımlılığı ruhsal rabıtayı gayet güzel anlatıyor..artık artistlerin
ve magazinel kimliklerin, markaların devri çöpe gitti.. başkalarını
meşhur edip tanrı edinip tapınma devri bitti..bu devirde sabahtan akşama kendimize selfi çekip, o
fotoğrafları fotoşoplayıp ,hayalimizdeki ulaşılmaz hale büründürüp sergileme ve
kendimize tapınma devrindeyiz…yani esasında herkes
kendisine aşık ve tapınıyormuş, herkesin ruh eşi kendisiymiş olayı umuma ifşa
edildi …
herkes bu aletlerle, kendi tek başına tanrıyı oynamayı ve kendi
ferdiliğinde camiliğini yaşamayı ,ne yaptığının anlamını henüz bilemese de az
çok öğrendi.. kainatı idare eden Turuku Aliye okulu her yerden derse devam
ediyor haberleri yok..ve ben buldum ,ben yaptım, ben anladım, ben keşfettim
diye yırtınıp duruyorlar J..oysa elektrik tek kaynaktan gelip, kabloların
gücü oranındaki aktarıcıya ve elindeki aletin seviyesine göre ses, görüntü ve
daha mor ötesi ışık alemlerine çözünebiliyor…zahiren şuan bilip yaşadığımızı,
henüz kendini bilmek ilminde olan batınmızda ise idrak edemiyoruz vesselam !!
…KERAMETLER HALKA İNDİ VE KERAMET UMUMİLEŞTİ..O YÜZDEN DE HİÇ DEĞERİ KALMADI İLMİ J.. hatta sanal alemdeki bu ifşaların getirdiği şoklar, o kadar eğlenceli ve zevkli olmuştu ki, facedeki salak salak boş laflar yerine, hemen herkes kendini bilmek ilmi olan kuantum dokunuşlarla haşır neşir oluyor..yani şer hayra döndü..birkaç senede sanal insanların geçirdiği bu olağanüstü sanal irşada ise asla akıl sır erdirilemez..hiç bir maddi okulun yapamadığı çok yüksek bir kendini bilme tedrisatı, sanal alemde çılgınlık halinde yapılıyor ki anlayan anlayıp malı götürüyor, anlamayanlarsa nal topluyor J....bu ise bir lütuf değil de ne? yatıp kalkıp şükretmemiz gereken bir lütuf .. hem de hiç hak etmediğimiz,tüm insanlığın insanlıktan dibe vurduğu bir anda ,Yaratan bize, her prize takılı fişinden bir hat açtı şükür. selsebil sular seller gibi.. J
ER REŞİD esmasına bianen EL MÜRŞİD VE EL MÜRİD ESMALARI ile irşad ,her yandan açılan idraklere hızla doldurum yapıyor ilmi.. dolan boşalır hükmünce aldığını vermelisin.. verdikçe dolarsın.. dolular taşar.taşan öğretmeye ve başkalarını sulamaya başlar ..böylece BABİL’İN ASMA BAHÇE TARAÇALARI yeniden inşa edilir..yeryüzü ADEN CENNETİ ilimle yeniden kurulur...bilmek cennettir.. görmekse aşk.. görenler aşık olur ve ne gördüğünü bilmek için yanar tutuşur kül olur..ölmeden ölür..küllerinden ânkâ olarak yeniden doğar ..öldüğü için görmüş ve gördüğünü ölerek bilmiştir.. böylece yeniden yaratılış sırrı ve yaratım havuzları kişilerin bilinç şuur havzı kevserlerinde oluşur..
zihin her an yeni ideaları düşünür ve düşünürken bildiği suretleri birleştirip o suretlerden bir hayal tasarlayıp yaratır.. zihininden akıp geçen düşüncelerine ilk giydirdiği sureti kabul edip, onda karar kılırsa, tekamül sonunda yine o surete –ayanı sabitesine döner.. oysaki zihninden akıp giden sayısız suretlere aldanmaz ve bir surette karar kılmazsa, her suretten görünen yine kendisi olur..putları kırmanın hakiki manası budur.. Peygamberimize bir yüz-bir sima çizilememesi ve asla çizilemeyecek olması onun tüm suretlerden azade ve tüm suretlere nüfus edici tek yetkili merci olduğundandır.. Peygamberi gördüğünü söyleyenler, umumen yalan söylerler..onlar kendi hayallerinde buldukları bir surete O’nu atfederler ve O zan ederler..oysaki O hırkanın içi halvettir yani boştur..orayı salik kendi siması ile doldurduğunda ancak hakikati muhammedi kimliğiyle yine kendisi yüzleşecektir.. aksi halde başka başka simalarda yine kesrette kalacak ve tevhide asla eremeyip devre girecektir....
beyinde II lob vardır..birbirlerine zıt olan bu iki lop anlamak için
değildir..beyin kalbe gelen ilhamatı rabbani- feyzi vahyi ,duruma göre işleyen veri bankasıdır..beyin bilmez, anlamaz..
anlayan kalptir..ayette “onu
anlayan kalplere sorunuz” der değil mi? Veya “ona anlayan kalp verdik”
der….kalp anladığından ve gördüğünden asla şüphe duymaz.. çünkü bilir..ama
gelen ilhamı anlayacak kalbi olmadığında kişi, o bilgileri beyninin iki lobuna
yollar ve beyin onu snaps snaps ateş hattında çıkarına en uygun halde işleyip
kullanıcısına sunar.. karar veren 3. Olansa gaws beyincikdir.. oda
ensenin üstündedir..4. direk olan, kalp gözü denilen sevda hacerül esvedi
ise şahittir..şahitler ölümsüzdür ve
yaratıma şahitlikte delil için Yaratıcıyla birlikte gözcüdürler.. ALLAH
ONLARDAN GÖRÜR,ONLARDAN TUTAR VE ONLARDAN KONUŞUR….
O kişilerin OL demesi YARATICININ O’NDAN TECELLİ EDİP O’NUNLA
YARATMASIDIR.. mesela bu sır İbrahim Atamızda ve Ruhullah olan İsa nebide
zuhur etmiştir…dolayısı ile, o meşrepte onların kalbi üzerine gelen
öğrencilerinde de aynı ilim olması doğaldır…bunu anlamak ve kabul etmek
herkesin değil, ERkesin harcıdır.. bir beşerin yaptığı robota ve yaptığı icatlara
kolayca inanan insan, kıskançlıkla dolan kibirli kalbinde kendisinden başkasında açılan ilme daima kör
ve sağır kalır, bunu hatırla!!!.. İblis in esas adı HARİS idi.. bu mana sende
neler açıyor bak seyret! Kendini tanı…
İBLİS olan BENini Müslüman et, CİNini CAN et ,canını
KAN et, kanını TEN et, tenini habib et, SEN et…kul et..şunu unutma ki ,yaratım aşamaları sürmektedir.. Adem her an yeniden yaratılmaktadır.. hiç bir şey eskide kalmadı..onlar o dönemdeki anlatım ders metodlarıydı..seni şuan ilgilendirense şimdiki sen, kendini nasıl okuyacaksın? Sen,kendini nasıl hatırlayacak ve eve –yuvaya-KU denen RAHİYM olan DÜRRİ BEYZA ya nasıl döneceksin?. senin meşrebi esmana uygun yol işaretleri ,senin AYETLERin neler?.. sende bir ayetsin,bir kitapsın.. kitabı sol elden veya sağ elden verilenleri hatırla…KUR’AN her an yeniden nazil oluyor, ümmetim ümmetim manasını hatırla!! “Kardeşlerim gelecekte yaşayan ve beni tanımadan seven bilenlerdir” i hatırla! Layık ol..
zaman bir CD misali dairedir.dünyanın en kadim çizim
kayıt şekilleri de daima bir dairenin açılım labirentleri olan bir rahim havuzu-deniz suretindedir..sanki dev bir yumurta ve o yumurtanın
içine giden yollar çizilidir..
eski mısırda ve pek çok mitolojide ilk yaratım bir yumurtadandır unutma..o eşsiz inci olarak kabul edilir..RA bir yumurtadan doğmuştur..canlılar içten yumurtalılar ve dıştan yumurtalılar diye ikiye ayrılır .sonuçta her şekilde hepimiz bir yumurtadan diğer yumurtaya geçerek yaşamlarımızı sürdürürüz.. ve hikmet –NEFES de bir şeffaf nefes yumurtasıdır unutma! .. ilmi ledün ise, her yanı incecik oyma sanatı ile işlenmiş özel yumurtalar ilmidir …..
… geçmiş seyrü sülük yolcuları, kendi zaman dairelerini her yere kaydettiklerinden,bugün internet sayesinde dünyanın her yanında olan bu çizimlere,hemen hemen aynı olan hikayelere ulaşmak çok kolay..tüm insanlığın aynı TEVHİD OKULUNDA aynı dersleri gördüğü çok açık.. O YÜZDEN KELİME-İ TEVHİDİN ve DÜNYANIN RENGİ MAVİDİR …hatta bugün insanın geldiği bir insan yaratmak aşamasının her safhası, antik sümer ve antik mısırda safha safha çizimleri ile kayıtlıdır-belgelidir..
bir vakitler insan yaratılmıştır..ama bu yaratımların
sonuçları nasıl olmuş henüz bunlar umuma açılmadığı için bilemiyoruz..(*tıpkı günümüzdeki laboratuvarlardaki
yaratılmış hilkat garibelerinin halktan saklandığı ama bazı filmlerde ifşa
edildiği gibi) . fakat, mana ehlinin kayıtlarından, suretlerimiz
insan olsa da, esasında çok azımızın siretinde de insan tekamülünün olduğu da
halen belgelidir..zaten dünyanın
bugünkü yaşam kalitesi ve birbirlerimize verdiğimiz zararda insanlık seviyemiz
ifşa edilip, yüzümüze bir tokat gibi Yaratıcımızca her an çarpılmaktadır değil
mi?..
“yaratım
aşamalarını eskiden çok yazdığımdan
oralara girmeyi canım hiç istemiyor nedense Sevdiğim..çünkü bildiğin gibi bu
masal veledi bir vakitler OL emrini alanın nasıl anda insan olup insanla birleştiğini
müşahede etmişti..ve Sen bu şeyler çocuğa gösterilerek öğretildiği için çok
şükretmesi gerekenlerden olduğunu söylemiştin.. o yüzden bu çocuk biliyor ki,bugün
dünyadaki hiçbir ilim, anda yoktan latif bedene ,latiften maddi bedene
intikali girme çıkmayı ne anlatabilir ne anlayabilir..Arabi hocamın
öldürülme gereklerinden biriside bu
girme çıkmaya inandığı ve kaydettiği içinmiş malum.üstelik bende inanıyorum ve
olduğuna şahit ettirilmiş bir kayıtçıyım. ve çocuğun Zamanında bu işte yetkin
ehil olduğunun.. ama Sevdiğim, çocuk kayıtlar için verilen izinle zahir olsa da,
efendisine belki bu izin yok ki, çocuğa bu konuda konuşmayı men etti ve
susturdu J?”
bazen el batın-EL LATİF ismi baskın olur ve ruhsallık yüzünden her şey havada askıda kalır ve
anlaşılamaz.. bazense masalda olduğu gibi dibine dek ez zahir-EL NUR
esması açığa çıkar fakat bu defa da alalade-sıradan birinden böyle şeyler
zuhuru isyana ve alaya sebep olup red edilir..her halukarda, Evvel
Zamanımın ve Sevdiğimin ,”çok az kişi
sizi anlayacak, dilediğini söyle, çekinme, hepsi unutacaklar” sözleri yine yaşanacak…
çünkü kimse kabul etmek istediğinin dışında hiçbir şeyi kendisine alıp
kabul edip yaşamaz.. insanın iç alemi sonsuz bir hürriyettir..her insanın
rabbi ile özel bir bağı,direği-dayanağı-delili vardır..iş ki, o kişi bu direği
kullanmayı bilsin ve sırtını o direğe yaslasın..gerisi çok kolaydır..önemli
olan kişinin Rabbini bilmesi ve kabul etmesidir..
Bugün kainatın kozmik
hologram bir beyin-zihin olduğu kabul ediliyor ve her şeyi
beyin yaratıyor, BEYİN ALLAH’TIR diyorlar ..kalpten bahseden çok az sufi kaldı.. yeni kuantum fizikçi
hologramcı mistikler tamamen Budist zihinciler gibi oldular. .anlatımlar daima
zihne ,beynin yaratıcı olduğuna dair sürüyor.. ben bilim insanı değilim ve bu
tür konularda en cahil olduğumdan dolayı yetkinde değilim ve konuşup yazarsam
tabii ki saçmalarım ve alay edilirim J..cehalet, her şeyi bildiğini sanma özgürlüğü
olup, bende özgürlüğüme çok düşkünüm..ve içimden geçenleri tutamamak gibi
bir kusura da sahibim J .eski mısırda beynin ,burundan akıtılıp pis bir
şey gibi atıldığının sebebi nedense bugünkü kuantum dokunuşçu zamane
sufilerince hiiç düşünülmüyor….ve mumyalarda kalbin yerinden çıkartılıp
yıkanıp, altın varakla sarılıp, neden yine yerine konduğu idrak edilemiyor..(*peygamberimizin daha çocuk ve diri iken
kalbinin çıkarılıp, altın bir leğende yıkanıp yerine neden takıldığı akledilmiyor )…ya KALBİN ,DİLİN,BEL KÖKÜnün
neden ÜÇGEN olduğu ?
NEFESLERLE YARATIM İLMİ
rüzgarlar çeşit çeşittir.. kimi sıcak ve kuru, kimi ılık ,kimi nemli , soğuk ve serin eser.. rüzgarlar tohumlayan dölleyen hava siklon daireleridir.. her sabah seher vakti bir 10 dakika cennetten esen taptaze olağanüstü diriltici SABA YELİ dünyamıza gelir, pencerelerimizden her eve yeni vahiylerle dolar ve hayat o nefesle bir gün daha yaşar.. TEK BİR SOLUK TEK BİR GIDA.O DA İLAHİ NEFHA RAHMANIN NEFESİ RUHdur..
NEFESLERLE YARATIM İLMİ
rüzgarlar çeşit çeşittir.. kimi sıcak ve kuru, kimi ılık ,kimi nemli , soğuk ve serin eser.. rüzgarlar tohumlayan dölleyen hava siklon daireleridir.. her sabah seher vakti bir 10 dakika cennetten esen taptaze olağanüstü diriltici SABA YELİ dünyamıza gelir, pencerelerimizden her eve yeni vahiylerle dolar ve hayat o nefesle bir gün daha yaşar.. TEK BİR SOLUK TEK BİR GIDA.O DA İLAHİ NEFHA RAHMANIN NEFESİ RUHdur..
Yukarıda ne varsa aşağıda o var hükmünce, Allah adlı tüm esmaları içinde barındıran YÜCE NEFES, ruhundan ruh üfürüp OL dediğinde, kendi nefesimizle HUU diyip bakarak bunu kendimizde de gözlemleyebiliriz.. çıkan bir gazdır ve ama bulutumuzdur …fakat O HAVA nın içinde, ONU ÜFÜREN SUR BORUSU OLAN BİZE ait tüm bilgilerde kayıtlıdır değil mi? ve kelimelerde esasında HAVA dır.. hava latiftir. kelimelerde latiftir.. renklerde latiftir.. TOPRAK denen zerre unsurundan başka, diğer her şey esasında EL LATİF esmasına ait süptillerdir.... maddeleşme sırrı topraktadır.. dolayısı ile batıni mana da ALİ SIRRINDADIR..
neden RUHULLAH da KELİMETULLAH ve TEŞBİH sanatı var SIR ilmi..
ağzımızdan çıkan sözler evvela niyet ve hayal tasarımlarımız ,sırlarımızdı.. ve onlara sırası ile KALP,RUH,SIR,HAFİ,AHFA denilirdi J bunlar niyetlerin yaratım için kalpten dile geçiş safhaları-tasarım mertebeleridir !! . .niyetler amele dökülüp sırlar dilden çıkıp artık ifşa olduğunda, o söz KÜN misali maddeleşmeye emr almıştır.. çünkü ruh olan nefes RABBİN BİR EMRİDİR..o halde ağzından çıkana dikkat et!! Sende kendi kabiliyetince AĞZINDAN ÇIKANLARA EMİR VERİYOR, ELLERİNLE İŞLEYİP YAPIP EDİP bedenlendirdiklerinle, KENDİ HAYATINI KENDİN YARATIYORSUN !!..haşa!! sen hiçbir zaman KADİRİ MUTLAK ALLAH değilsin ve asla olamazsın.. O gibi baştan yaratamazsın..sen ,elindeki malzeme ile ancak Samiri gibi –sahte mürşidler gibi kendince yarattığını vehmedebilir ve kendi hayal aleminde rüya görürsün o kadar…
YAŞ VE KURU İLMİ
Gerçekte tüm kainat, hava yani nem ile yaşar..atmosferimizde nemle bizi
hayatta tutar…aşırı sıcak ve soğukta nar ile nurun cehennemi olan kuraklıklar
olur ve hayat biter..denge nemle sağlanır..eski mısırda yaratım safhalarının
ilk halleri, o yüzden nem-rutubettir..nemle tohumlar çimlenir.nemle
cildimiz hep diri, genç kalabilir ve
nemle hayatiyet süregider gibi.. mevsimler ve insan doğasıda bu YAŞ (cennet) ile KURU (cehennem) arasında devam eder..
EN’AM 59:Karada (açığa çıkmış - algılanabilen) ve denizde (derinde - ilimde) ne var ise O bilir. ...Yerin karanlıklarındaki bir tane dahil, yaş ve kuru ne varsa hepsi açık bir kitaptadır. ...ne bir yaş ne de bir kuru yoktur ki her hal bir kitabı mübînde olmasın”
EN’AM 59:Karada (açığa çıkmış - algılanabilen) ve denizde (derinde - ilimde) ne var ise O bilir. ...Yerin karanlıklarındaki bir tane dahil, yaş ve kuru ne varsa hepsi açık bir kitaptadır. ...ne bir yaş ne de bir kuru yoktur ki her hal bir kitabı mübînde olmasın”
Yağmur bir su birikintisine yağdığında her damla kendi CD dairelerini ve
kendi seyrü sülük zamanını yaratarak oluşturur.. esasında denizin içindeki
hiçbir damla da mikro ölçüde birbirlerine ne karışır nede birleşir..bizlerin yaşadığı bugünki ilimle
AYNA NÖRONLAR da denilen AYNA RUHLARIMIZIN BİRBİRLERİNİ KOPYALAMASI ve
birbirlerinin bligilerini çekip birbirlerine AYNALAYIP SEYR ETTİRMESİDİR..malum
seyr etmek hem izlemek hem de yolda
gitmek ve yolculuğun aşamalarını görerek öğrenmektir..
Geceleri uyuruz ve rüya görürüz..rüyalarımızda aynı maddi hayattaki gibi sevinir, ağlar, acı çekip, korkabiliriz…ve uyandığımızda “ah rüya imiş “ deriz..bazen rüyalarımızın aynısı maddede tezahür eder ki,o rüyalara mesaj deriz..işte vahyin ilk başlangıcının rüya kabul edilmesi, belki de insanların, mesaj-vahy-ilhamatı rabbani ile diğer gündelik sıradan yazılım hayatlarını bilip anlaması için ön alıştırmadır..
PARALEL EVRENLERDE YARATILAN 18.000 ALEM RÜYASI İLMİ
bu dünya hayatı da ruhun bir rüyasıdır..ve insanın kademeli pek çok bedeni vardır..18.000 alem var kabul edilir ve insan bu 18.000 alemde o unsuru ile o alemin rüyasını yaşar.. ama hiç biri bir diğerine karışmaz değil mi? arada halüsinasyon ve çok kişilik bölünmesi denen birkaç alemini görüp yaşayan ve bunu ifşa edip kaldıramayanlara genelde şizofren der, akıl hastası kabul edip etiketler ve sosyal hayatlarımızdan dışlarız.. ama bu tür hayatları roman veya sinemada bize sunarlarsa hepimiz koşa koşa gider, ne üstün bir zeka ve teknoloji diye ayıla bayıla seyreder,o konu hakkında senelerce yazar çizer ve felsefe yaparız J..
İBLİS Mİ HARİS BİZ Mİ HARİSİZ ?
İnsanlar rüyalar ile –hayaller ile dalga geçerler ama tüm icatlar vaktiyle
bir hayaldi ki hatırlamazlar.. insanlar çocukluk rüya ve hayallerini
gerçekleştirmek için çalışır, emek sarf ederler… herkes kabul etsin etmesin bir
hayalin ,bir rüyanın peşinde, onu madde de yaratmak için yaşar.. Allah her şeyi yoktan –kendisindeki vardan
var etti ve LAİLLA –YOKVAR-VARYOK ilahi oyunlar sanatını yarattı.
ve doğal olarak bu ruhsal bilginin yaratıcı olan gerçekliği ile ,Cebrail in ayağının bastığı yerden bir avuç toprak alan Samiri gibi sahte mürşitlerde, içi boş altın buzağının içine, hakikat ehlinden topladıkları ilimleri attığında buzağıyı böğürtebilirler.... çünkü, kadim Hind kutsal metinlerindeki vahyi taşıyıcı araçlar olan UPANİŞADlar altın yani sarı inek şeklindeydi (*kadim mitolojide Hathor- İsis- Hera adlı SARI İNEKler Samanyolu Galaksi sistemini- ANASÜTÜ-ÜMMÜL KİTABI temsil ederlerdi bunu anla!)
ve doğal olarak bu ruhsal bilginin yaratıcı olan gerçekliği ile ,Cebrail in ayağının bastığı yerden bir avuç toprak alan Samiri gibi sahte mürşitlerde, içi boş altın buzağının içine, hakikat ehlinden topladıkları ilimleri attığında buzağıyı böğürtebilirler.... çünkü, kadim Hind kutsal metinlerindeki vahyi taşıyıcı araçlar olan UPANİŞADlar altın yani sarı inek şeklindeydi (*kadim mitolojide Hathor- İsis- Hera adlı SARI İNEKler Samanyolu Galaksi sistemini- ANASÜTÜ-ÜMMÜL KİTABI temsil ederlerdi bunu anla!)
… bu
ineklerin süt dolu olması onların ilim sütünden sayısız mamulün yapılacağı-keşifle
yaratılacağı bilgisi idi ki, bugün de
tüm mürşidler tasavvufu bu inek ve inek sütü ile halen anlatmaya devam ederler
değil mi? J …Samiri de Cebrail as mı
bir inek şeklinde gördüğünden ,onun sureti olan altın buzağıyı yapmış ve onun
ayak bastığı topraktan içine atıp onu böğürtmeyi başarmıştı..
bu olan şeyler; manadaki yaratımların ,simya-i kimya denen fenni maddi ilimlerle de bir gün tek tek ispat edilip, keşifle ve yaratım sanatları ile tek tek ifşa edileceğine delil içindir !!! Sen, bugünkü Cebrail suretlerine ve onları takip eden ve onların artıklarını çalıp kendisine halüsinasyon bir tezgah kuran devrin Samirileri sahte mürşidleri kendin bil, bul !! Bunu anlarsan vahiyle beslenen ana kaynak ile ,onların izlerini takip edip, sohbetlerini dinleyip kendine mal edenleri deşifre et….
bu olan şeyler; manadaki yaratımların ,simya-i kimya denen fenni maddi ilimlerle de bir gün tek tek ispat edilip, keşifle ve yaratım sanatları ile tek tek ifşa edileceğine delil içindir !!! Sen, bugünkü Cebrail suretlerine ve onları takip eden ve onların artıklarını çalıp kendisine halüsinasyon bir tezgah kuran devrin Samirileri sahte mürşidleri kendin bil, bul !! Bunu anlarsan vahiyle beslenen ana kaynak ile ,onların izlerini takip edip, sohbetlerini dinleyip kendine mal edenleri deşifre et….
HIZIR İLMİ ile tanışan
HIZIRIN YÜRÜDÜĞÜ YERLERİN YEŞİLLENİP HAYAT BULMASI ile ONU TANIRMIŞ ya hani.. ruhaniler –Allah’ın
katından ilim verdikleri bazı kullar Hızırlardır
bunu unutma!.. o hikayelerdeki sanal Samiri hınzırlara
sakın kanma…hakiki Hızır meşrep olan ruhaniler
ölümsüzdür ve her elbiseden görünebilirler. .ister kafir ,ister mümin.. unutma ki, kendini bilmek
ilmi bir din değildir..o şeriat ehline uygun
elbise hiç değildir.. o bir batıni ders metodudur..
yaşarken ölüp dirilmek ve HAY olmak-şahitlikdir..
İnsan zihni sürekli kurgular ve VEHMEDER.. Allahımız ayetinde insanların
sadece VEHMEDEBİLECEĞİNİ-ZAN ÜZERE OLDUĞUNU söyler.. öyleyse zihin-akıl oyunlarına dikkat etmeliyiz.. ikiliğin- dualitenin
olduğu her yerde iblisin at koşturacağını unutmamalıyız.. vehim kuşkuyu getirir.. orantılı kuşku Peygamberimizce doğruyu
buldurmak için tasvip edilip, tavsiye edilmiştir..ama kuşku kontrolünün ne
kadar zor olduğu ve her şeyin sil baştan başlayacağı ise Kur’an-ı Kerimin en
sonuncu iki suresi ile ifşa edilmiştir.. NAS suresinde; her cümlenin
sonundaki sssssss sesleri bir yılanın
çıngıraklısı gibi her daim fısıltının devam edeceğini ve insanların duydukları
bu çıngıraklı zil sesi ile (vahy) yine
kitabın başına dönüp, EL FATİHA (ANKH
ANAHTARI-ASA SIRRI ) Kitabını eline
alıp, yeniden KENDİSİNİ okumaya başlayacağına aittir.. ve yaratım hiiç
bitmeyecektir.. bu kitap elden ele hep okunacaktır vesselam..
**
*Hamiş
Sevdiğime özel ulak not J:Sevdiğim hiç beklemediğim bir
masal yazdığıma şahidim..oysaki ben çok özel ANÜBİS=MÜRŞİD=baraka-köpek-sirus-hızır-karapost-üç hilal olan nübüvvet-velayet ve rubübiyet yani alt
dünya,orta dünya ve üst dünya adlı 3 dünya vs vs yaratım havuzları ilmi yazmak için bir aydır ne antik görselleri
didikledim ah bir bilsen.. şu ansa aklımda hiçbirisi yok..her şeyde bir
hayır vardır denir ya.. bilemiyorum.. belki de anlamadığım bu yazıda çok özel yaratımlar vardır…
NEFESİM DEVLETİ TURUKU ÂLİYE
üflediğin nefes …elinde bir salkım kara üzüm
düşün dur…bir salkımda her nefes bir kara üzüm
nefesin sende….üzümler elinde
nefesin yaratır..her var olan ve olacağı /16 aralık 2015
*****
15.ocak cuma : Haybabam bir senedir yetkisi onda olan dev AHİT SANDIĞINI ikinci defa törenle açıyor … … ….. …
15.ocak cuma : Haybabam bir senedir yetkisi onda olan dev AHİT SANDIĞINI ikinci defa törenle açıyor … … ….. …
20 ocak: Hatay’da topladığı kara kızıl üzümleri sıkıp, kendi şarabını
yapıp, bir kadeh dolusu içiş tarihimiz.. içiyoruz içiyoruz asla sarhoş
olmuyoruz..sirkeden ve sarhoşluk eden şaraptan dönme, dönmesiz içiçe ayna
kapılardan geçiren şarap..yeniden şaraplar yapılıp şişelenip, etiketlenip umuma
sunulana dek satışını bekliyoruz :) İÇ BENİ İÇEYİM SENİ marka sarhoşluk
vermeyen organik şarap yakında içicilerle içiçe
nur cihan
31 .01.2016
nuralem7@hotmail.com
*kombin fotoşop kartlar ve klip için ALİYA ya teşekkürler ederim
https://www.youtube.com/watch?v=DghyUZDclgM