9 Eylül 2019 Pazartesi

EL KÜRSİ- EHLİBEYT TEFEKKÜRLERİ



Hz. Ali'ye sordular: Devletin dini olur mu?
Şöyle buyurdu: Devletin dini adalettir, adaleti olmayan devlet dinsizdir.. 

 el kürsi- EHLİBEYT TEFEKKÜRLERİ I


insan kendisi yaratıcısının ehlibeytidir.. insanda kendisinden çıkan her amelinin sonucu, fillin maddi manevi ailesi ehlibeytidir.. ehlibeyt demek ,o kişinin himayesi-mahremiyeti sorumluluğu-vasiliği altındaki birbirlerine yakınlık çeşitleri ile bağlanmış bireyler topluluğudur.. mana adamları eskiden buna “YOL ÇOCUKLARI ve BEL ÇOCUKLARI “da demişlerdir..

Günümüzdeki en büyük zulüm Allahımızın ayeti emri olan “EMANETLERİ EHLİNE VERİNİZ” hükmüne uyulmamasından dolayı doğan her tür adaletsizliğin başımıza geldiği cehalet sorunumuzdur.. ayetle sabit ki KADINLAR KOCALARINA EMANETTİR.. çocuklar da ikisine.. ama ne yazık ki yeni modern dünyada aile de bitirildi.. artık ehlibeytlerimiz pek yok..onun yerine sadakatle bağlı olduğumuz daha sanal-illüzyon –var zan ettiğimiz başka başka ailelerimiz oldu..tabii buda bu devrin imtihanı ve putları.. bunlarında devri geçecek ..

yeni öğretim senemiz bugün 10 muharrem aşura günü açılıyor..
çocuklarımıza kendi ehlibeytleri olan evlerinde , yuvalarda, okullarda, yurtlarda, hapishanelerde, yetimhanelerde ,çalıştıkları yerlerde sayısız türde tacizler ediliyor ki genelde hemen çoğunu kendilerin büyük rehber aile büyükleri ,okul  öğreticileri-hocaları yapıyor .. ve hep birlikte mana adamları başta olmak üzere susuyoruz.. çocukken bu tacizlere maruz kalanlar da; bu suç sırrını başkalarına devrederek-suç sırrına ortak ederek ,diğerlerinin geleceğini mahvediyor…ve çoğu  dejenere edilerek, kabiliyetlerini kullanamadan sistemden atılıyor.. bunların yerine yine bu işin çete başlarının kendi kurumlaşmış ferdleri her zaman işlerin başında hasatları alıyor, semiriyor-semiriyor ve azdıkça azıyor..

Çocuklarımızı  üniversiteye yolladığımızda daha büyük şehirlere veya aile gelenek kültürlerimizden daha farklı ortamlara ; çocuklarımızın arkasında durmayarak ,onların bu geçiş devresinde sistemden atılması için hazırlanan tezgahları görmüyor, çocuklarımızı koruyamıyor ve bir süre sonra posasını bulursak , geriye iade dönüşüme alıyoruz.. bu çocuklar çok büyük kabiliyetler dahi olsalar, büyük şehirlerin  hırslı yetiştirilip mücadelede her riski uygulayacak kişilerinin içine girdiklerinde, ne yazık ki  acemi çaylak kabiliyetlerse ,hemen uyuşturucu-içki-sex tuzağına düşürülüp ,kaybediliyor..

gönül isterdi ki herkes düşmüşü kaldırsın ki, vakti gelince onu da düştüğü yerden bir kaldıranı olsun....herkes ayıbı olanın bir ayıbını örtsün ki, vakti gelince onun veya onun sevdiklerinin de ayıbı örtülsün.. fakir öğrencileri takip edip, bu çocukları sapkın kişilerin tuzağından ne halde olurlarsa olsun kurtaralım.. gençleri mahvedenler yine yakın arkadaşları veya hocaları, ustaları, patronları ve tabii ki başta kendi ebeveynleri.. çocuk yapıp sonra onları sevmeyen , harçlıklarını vermeyen ve içinde bulunduğu muhite, geleneğe, konuma ve idrakine uygun yaşatmayan ebeveynlerin hepsi  suçludur.. çocuklarımız ateş çemberi içindeler.. kullanmadığımız her giysiyi, her eşyayı kullanabilecek ama imkanı olmayanlara vermeliyiz.. ZEKATLARIMIZI-SADAKALARIMIZI BU DOĞRU ADRESLERDE ZENGİNLİK VE BEREKETLE-SAĞLIKLA TAÇLANDIRMALIYIZ..  başka şehirlerde okumak zorunda kalan çocukları tuzaklarımıza düşürmemeliyiz ki ,vakti gelir devran döner, aynısı zaten başımıza gelir bilmeliyiz..

bugün bu tefekkürü bir masal çocuğuna ithaf ediyorum…ben doğurmadım ama o masalın çocuğu olmayı seçti..ve yardım için ailesini değil,akademideki hocalarını ve arkadaşlarını değil, sadece  bu masalın rehberini seçti.. yukarıda yazdıklarım gerçek.. bugünde içimizde açlıktan ölmek üzere olan insanlar yaşıyor. Hem de entel dantel sanat akedemilerinde ,hem de zenginlerin içinde ..hem de herkesin içinde ..bir sessiz çığlık, bir kurtar beni diyen boğulmak üzere el uzanıyor size… dilinin söylemeye utandığı yardımı ,o eser bağırıyor…kurtar beni!! Ölüyorum!! .. ve ailesine bu EL ile aranarak ulaşılıyor ve EL BEYT gelip kendi yavrusunu kanatlarına alıp, geldiği yuvaya geriye uçuyor.. şükür ki ailesi onu tedavi edebilmek için her imkanını şimdi kullanıyor ama onu o hale getiren herkes suçlu.. hepimiz suçluyuz.

****
Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder.(G orwel.)"

 el kürsi- EHLİBEYT TEFEKKÜRLERİNE DEVAM.. II


pasaport işlemleri vardı ve masalın çocuğu hayatında hiç bu işleri kendisi yapmadığından bilip anlamıyordu..yaşadığı yer şehre -her yere çok uzaktı zaten..bir taxi çağırdı..taxicinin yanına oturdu ve şöför aniden değişti..birbirlerine baktılar..biri başındaki bez parçası yüzünden bazı kişilerden gelen taleple günah çıkartma papazlığına veya günah yükleme keçisi olmaya alışıktı zaten ...ama ya diğeri? ..yani şöför olan .belki hristiyanlık geni ve yetiştirilme şekliyle günah çıkartmak günündeydi.. birden döndü dedi ki titrek ve hayretli korkak sesi ile..."ben bu sabah bir rüya gördüm ve beyaz bir kuş tüyü.... ... .. siz ..?"
diğeri gülümsedi ve kendine söylendiği ve vaad edildiği gibi: "BİR ŞEY ÖĞRENMEK İÇİN ÇABALAMA,BİLMEN GEREKENLER VAKTİ GELİNCE SANA BİLDİRİLECEK,ZAT VAKTİ GELİNCE SANA ONLARI AÇIKLAYACAK" hükmünce sakince :"biliyorum, anlatmak isterseniz dinlerim "dedi..
ve şöför arada kesik kesik ,titreyen ve o anları yaşayan halleri ile anlatmaya başladı..
" Allah beni affeder mi? ben çok günahkar mıyım? cehenneme mi gideceğim ?çok insan öldürdüm ben...sayısını bile bilmiyorum..bazısını bilerek zevkine bazılarını ise iyilik adına kötülerden öç almak için öldürdüm..söyleyin Allah beni affeder mi?"

yolcu:"bilmiyorum.. siz yaşadınız, ne hallerde neyi neden yaptığınızı ve ne işe yaradığı önemli değil mi? herkesin bir görevi var.. ama Allah herkesi affeder.."
şöför:" ben ırak savaşındaydım.. uçakla bombalar attım..sonra bir yerden geçerken bir köylü kadına oradaki 5-6 müslüman ıraklı erkeğin acımadan sıra ile tecavüz ettiklerini gördüm..onların hepsini öldürdüm..ama kadın çok kan kaybediyordu ..ayağa kalkamıyordu ve perişandı..o kadını orada bırakırsam ölecekti. onu sırtıma alıp taşımaya başladım..arkadaşlarım onu bırakmamı bırakmazsam ceza alacağımı ,onu taşımak için burada olmadığımızı söylüyordu ama ben o kadını bırakmadım. 2 kilometre sırtımda diğer mühimmatımla birlikte sürüyerek taşıdım ve bir bakılacağı yere bıraktım..söyleyin bana bu yardım da mı beni kurtaramaz."
yolcu hayretle düşünüyordu...bu adam; geçen tanıştığı ırak savaşı mağdurlarına komşu yaşayan bu adam ,onları yerlerinden eden ,hatta belki de ramazan da sahur da evin damından helikopterle ip salıp, eve girip ,albay olan oğullarını havaya çekip, 2 sene hapishanede taş üstünde yatırıp, gece sabaha karşı belli saatlerde uyandırıp ,üzerine tazyikli buz gibi soğuk su sıkıp, 2 sene sonra böbreklerini ve bazı iç organlarını çürütünce de dışarı atıl halde atanlardan olabilirdi..
"allahım neler oluyor?.. her şey zıttı ile .. yapan ve yapılanlarla, karşılıklı savunmalarla meğer olaylar mukayeseli cereyan edip,iki tarafın da hesabı yüzleşmesi burada dürülüyormuş " dedi içinden..sonra sessizce ağlayarak :
"müslüman adamlar çölde o savaş halinde dahi halkı kurtarmak yerine ,kendi sahipsiz kadınlarına topluca tecavüz edebiliyorlarsa ,siz burada günahkar değil hatta allah’ ın o kadın için kurtarıcı elisiniz .hani müminler kardeşti ?"dedi..
ve adam devam etti..biz bir yere girdik ,köy-kasaba gibi..bir ev vardı.. kapı önünde bir sürü küçük kız çocuğu bekleşiyordu.. içerideki adamın karıları imiş bunlar ve içeri girmemi engellemek istiyorlardı.. kızların en büyüğü 12 yaşlarında diğerleri 10-9-7 gibilerdi..ben kapıya tekme vurup içeri girdim..bir adam su dolu fıçıda yıkanıyordu..şişko yaşlı pis bir adamdı..orada yatak vardı..beyaz çarşaflar dolanmış hafif bir kabarıklık ve her yer kandı..silahın ucu ile çarşafı çekiştirdim.. ve ne göreyim yatakta kanlar içinde 2 yaşlarında bir kız çocuğu yatıyordu..böyle bir minik pembe sarı et yığınıydı...korkunçtu.. deliye döndüm ..ben kendimi kaybettim..o adamı fıçının içinde ağzına silahla doldurdum.. delik deşik ettim..kapı önündeki minik kızlar ağlayarak ,çığlıklar atıp çil yavruları gibi kaçıştılar..söyleyin bana allah beni cehenneminde bunun için yakacak mı?"
yolcu da şöför de ağlıyordu ..yolcu :"hayır bu yaptığınız için Allah sizi mükafatlandıracak bile.onlara kurtarıcı siz olmuşsunuz.. "dedi.
amerika tırlar dolusu minin çocuğu kaçırdı..amerikalı ve israilli doktorlar çocukları tırlarda kesip iç organlarını dondurucuya koyup, amerika ya yolladı.çünkü çok kayıp var .sürekli taze kan ve organa ihtiyaç oluyor , askerlere o organlar ve dokular yetmiyor..ben bunu görüp rapor ettim ve ceza aldım.. söyleyin buda mı beni aklamaz..
yolcu duyduklarından aklını acıyla yitirecek olup ağlasa da , sustu..sustu.sustu..herkes gibi..müslümanlar ne yapıyordu ki bu cezaları yaşıyorlardı .. sustuk hepimiz..avrupanın sürgün suriyeli ebeveynleri 2 ay sonra kapı dışarı edildiği halde ,kayıp olduğu söylenen ve asla geri dönemeyen binlerce minik suriyeli çocuk için sustuğumuz gibi sustuk..

ve sonra o rahatladı..bu meslek için aileleri tarafından kendileri gibi olanların nasıl yetiştirildiklerini ve devlete verildiklerini ,hatta bunun bir kanun ve bu eğitimleri almalarının asla ödenemeyecek para bedeli olduğunu anlattı..her biri milyonlarca dolarlık adamlardı (80 milyon dolarlık adam filmindeki gibi ) ve devlete kendi soyları kendi kanlarından olan bir erkek varisi -oğulu vererek özgürleşip tazminatlarını alabiliyorlardı... yani onlarda da ehlibeyt vardı..her ari ırk -beyaz kan kara şovalye bir ehlibeytti..çok tecrübeli olduklarından ve tüm yolları ve yollarda saliklerin başına öğretici rehberlerince ergitme metodları hükmünce getirilenleri de en iyi kendileri bildiklerinden, çocuklarını çok küçük yaşta kendileri defoluyorlarmış.. böylece çocuk küçük yaşta sır tutmayı öğrendiği gibi, kendisini sınırlayan dini değerlerden, ahlaki kısırlıktan ve utanmak duygularından arındırılıp ,devletin ve milletin aslında gücün ve otoritenin bekası için her işi yapar ve yaptırır en yüksek seviyedeki üst bilince erişiyormuş.. HAYA PERDESİ EN BÜYÜK ENGELMİŞ. .. O YÜZDEN MASUMİYETLERİ KİRLETMEK EN BÜYÜK ZEVKLERİ.. bu bilgiler ve işlemler için arada dinlendirilip , senede bir kaç ay boyunca aldıkları zorlu eğitimlerle çocuklar geçirtiliyorlarmış...
türkiye yi bilhassa İstanbul u çok seviyorlar ve hayranlar..tüm köyleri ,şehirleri,gelenekleri,tarikat ve dernekleri ve ezoterikleri ,tüm askeri kurumların en dibine dek her şeyi ile biliyor ve zaten ülkemizde bir ortak müttefik üyesi olduğundan bizi genlerimize dek okuyorlardı. her şey onların onlara bakılırsa ,biz sadece köleleriymişiz...bizi satın aldıklarını söylüyorlar.eskiden almışlar çok eskiden...
dedi ki : siz türklerin en büyük gücü ne biliyor musunuz? sizde aynı mahallede herkes birbirlerini yer .kardeş kardeşi bir misket için bile boğazlar ama başka bir mahalleden biri o mahalledeki bir çocuğa taş attı diyelim, o kavgalı saç saça baş başa mahalle aynı anda kavgayı bırakır bir anda birleşip tek vücud olup düşmana savaşır ve kazanır.. işte sizin çözülemeyen ve kontrol edilip sezilemeyen tek gücünüz bu .yoksa siz kimsiniz ki?vaktiyle her şeyinizi bize satmışsınız .kafanız elinizdeki cep telinde, hep don içinde düşüncelerinizle ne ürettinizde ne hak ediyorsunuz ve neye sahip çıkabilirsiniz ki?.sizin her şeyiniz zaten bizim..erkeklerinizn aklı fikri karı kızda-sexte .başka bir b..bildikleri akıllarının erdiği yok. ne ürettiniz de ne istiyorsunuz?...
......
onlar için kendi aryan soy ehlibeytleri dünyayı yöneten ve yönetecek tek kimlikmiş..içlerine kirli arap kanı ki ;bu kürtlerdeki, hintlilerdeki ,afrikalılardaki kanın ortak adı imiş ..işte bu pis kan onların soyuna bir şekilde girdiğinde, asla o çocuk yüksek sınıfa ve bu eğitimlere alınamadığı gibi ,babası tazminatını alıp özgürleşemiyormuş- yerine kendi kanından birini getirmedikçe...bu kişi, arap-kürt kökenli bir kadına aşık olsa ,ondan çocuk yapsa dahi bu eş ve çocuğu red edilip, kendi kanlarından oğul alana dek özgürlük için bekleniyormuş.. .. vs …yani , genlerine iskenderin soyu olmayan- saf beyaz kafkas olmayan kimsenin girmemesi tek yasaymış.... ancak kendi gibi birinden bir beyaz kan oğulla rehinelikten azad edilebilirlermiş..
yolcu içinden şunları düşündü.. bizim ehlibeytlerimiz-bizim kendi ailelerimizin ne kendi ailelerimizde, ne devletimiz yanında ,ne de dini bilginlerimiz yanında bir değeri asla olmadı ne yazık ki dedi. türklerin en büyük gücü aileydi ,bu adamın dediği gibi.. bugün ailelerimiz darmadağınık ama bunu kim yaptı? din adına ayrıştıranlar, tevhid deyip, tevhidi yaşamayan tevhidi anlatamayan ve yaşantısı ile tevhidi gösteremeyip sadece kendi ehlibeyti ailesine yatırım yapanlar yaptı..

akademisyenlerin de aileyi parçalamakta büyük rolü ve suçu var ..bilhassa sanatçılık ve fizik gibi yüksek mesleki rehberlerinde ki ,aşırı kıskançlık korkunçtur...onların yetenekli çocukları imha edecek her kötü yöneltmede bizzat suçu var... ve onların hepsinin ehlibeytleri en tepe noktalarda devletin güvencesinde konuşlandırıldı ama halka; “sen geçmişteki ehlibeyt için ağlamaya -dövünmeye devam et “ denilip, kendilerine isebu yönetim sadece bizim aryan ailemizde” diye yol gösteriliyor ..

not: bu pasaport günü tekamülü akabindeki  gün sabahında  , üzerinde bir yıldız çizili olan
 şeffaf bir pasaport bana verilirken, hayran bir şekilde rüyamdan dünyama uyandım..


**************
Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder.(G orwel.)"
el kürsi- EHLİBEYT -sahte SEYYİDLER-IRAKLI ŞIHLAR'ın tekEL tekerinin getirdiği zulümler TEFEKKÜRÜ..  III


kendimi bildim bileli elimden geldiğince-kabımca kararınca yardımlar yaparım ve bazen kandırılsam da bu huyumdan hiç vazgeçmem..aynı mana öğrenciliğim gibi kayıt dışı fakat hakiki gönülden bağlanmışlardan yani kalbi.. ben hiç bir yardım kurumuna bilerek bağlanmadım..fakat bazılarını tanır ,dışarıdan gönüllü desteklerim.hayatımda bu resmiyetleri kendi çıkarları için tekel haline getirenler yüzünden nedense resmi kurumlaşma hiç yok.işte bundan seneler evvel yaşadığım yerde biri, alt katına taşınan iki ırak savaş sürgünü yaşlıdan bahsetti.. ramazan ayında oruçlu halde iki ihtiyar ve ellerinde sadece valizleri korku dolu gözleri ile kalakalmış bekliyorlarmış. ...bacaklarında sorun olduğundan yerde dümdüz oturmak veya yatmak bu çok yorgun-aşırı zayıf, o ülkeden bu ülkeye göçerlere haliyle zor gelmiş..anlatan onlara tepsi ile yemek götürmeye başlamış,sadece yaşlı hanım az türkçe bilip korkuyla kapıyı açıp ,yemeği alıyormuş..işte bende böyle öğrendim..
sonra birlikte tanışmaya gittik.yerde parkede oturduk..o sırada ıraklı daha evvel yerleşmiş akrabalarıda geldi ... türkmenlermiş ..osmanlı devrinde ataları Bağdat'a a vali tayin edilmiş ve o aile hep öyle işler yapmış ..herkes en az öğretmen seviyesinde..ki yaşlı hanım öğretmen, eşi vali ve daha büyük şehirlerde vali yardımcılığı yapmış....bu kişilerin bağdatta 1000 metrekarelik evi , arabaları, şöför ve hizmetkarları 7 ev çalışanları varmış savaştan evvel.. ilk bombalarla ve işgalle en evvela o hizmetçilerle şöförler evi soyup talan ederek evi terk etmiş..sokak kapılarını bile atıldığı caddeden komşuları getirmiş... yani nerden nereye değil mi?..o yüzden herkes düşünmeli..
neyse biz etrafa soruşturduk ..arkadaşımın biri deposundaki yemek masasını ve sandalyeleri ve sehpasını verdi..birine yazdım iki beyaz yeni kanepe yollandı ve başkaları da her eşyayı evlerinden verdiler ..sonra bir gün onları ziyarete giderken çöpe konmuş iki oyma berjer gördüm ve telefon açtım..ev sahibi bey aşağı indi o koltuklarıda sırtlayıp evine taşıdı..yani evde her şey hızla yerleşti..çocukları ile temasa geçmişler bankaya yetecek kadar paraları da gelmeye başladı..
arada ziyaret ediyordum çünkü hanım sürekli arıyor ve görüşmek diliyordu..o zaman ben sabilik araştırmaya yeni başlamıştım.okudumki esas sabiler ırak da dicle ve fırat nehri üzerinde yaşarmış..o eski vali de sorularıma cevap veriyordu .sabilerin yaşamı hakkında bayağı şey dinledim..türkçesi hızla açılmaya başlasa da, hanımı yardım ediyordu...
bir defasında ona hz Ali nin tasavvufçular için ne kadar önemli olduğunu adeta bir put gibi olup ,amerika işgalinde oraya bomba atılması ile tüm dünyanın sarsılacağına inandığım' ız halde ,neden kimseye bir şey olmadığını ve amerikanın önünün alınmadığını sordum..
vali ,dini allah ı kabul etsede dindar olmayıp,ibadet de pek kabul eden biri değildi ve tabiiki tasavvufla hakaretle alay ediyordu ..çünkü kendisi o yöneten arkadaşları bizzat içinden tanıyordu ki ,sizede o anlattıklarını yazacağım..
adam alayla güldü ve anlatmaya başladı..dedi ki :"bir gün, gizli kamera yeni çıkmıştı.. saddam onu bana verdi ve nasıl çalışır öğretti ki ; "git ,Necefte hz Ali türbesine bakan o dolandırcı ,halkı soyan hırsız seyyidleri kameraya çek gel..şikayetler ayyuka çıktı bak bakalım neler dönüyor ...konuşmalarıda kaydet. sende gözle.oraya halkın gözünün önünde adak kesilecek bir kurban yeride yaptırtmadan dönme " dedi... ben de necef e gittim..o zaman kameralar daha büyüktü.bacak bacak üstüne attım ve dizlerimin arasından çekim yaptım ,konuşmayı kaydettim..
necefte türbeye bakan seyyid denen -ehlibeytten olduğu söylenen şıhlar vardır..tüm orta doğu ve müslüman alemi buraya gelir oradaki havuz gibi yere para, değerli taşlar, değerli tesbihler, takılar ne varsa bağış olarak atarlar.ama bu atılan para ve değerli eşyalar akşam olup kapılar kapanınca o seyyid şıhlar arasında pay edilir.bir lirası bile o türbeye-bakıma ve muhtaçlara verilemezdi.işte saddam o parayı devlet alsın, o türbeye hizmete ve fakir fukaraya hizmette kullanılsın istemişti..o adamlarla uğraşmaksa çok zordu...
ayrıca şıhın avucu öpülürken içine kurban kessin diye kurban adak parası konurdu..ama asla o kurban kesilmez ,göstermelik bir kurban onun adına bunun adına ortada göstermelik dolaştırılır, onlarca adak parasından  belki bir tane kesilirdi..tüm kurban paralarınıda iç ederlerdi..saddam ın herkesin göreceği şekilde kurban adak yeri yaptırt emrinede o şıhlar çok karşı çıktılar...kavgalar oldu... tehditler oldu...o parayı bölüşmeye asla razı gelmediler..bir minik kurban kesim yeri ben oradayken yaptırttım ama kullanıldımı biliyorum...bu adamlar o kadar merhametsizdir ki anlatamam..o fakir gariban halka ,ehlibeyt inancına hiç acımaz, hep alay ederler ve o inançla halkı soyarlardı..insanlar gelir orada imam ali diye ağlar, saç baş dağıtır dövünür ,ne kadar serveti varsa verir, bağışlar ama hepsi bu adamların viskilerine karı kız oğlanlarına giderdi..bir görsen nasıl viskilerdi .dev şişelerde . dünyanın en mükemmelleriydiler..çok güzeldiler...çok..
bu şıhlar benim arkadaşlarımdır eskidende tanışırdık zaten ..gece olunca oradaki evlerin doğal yapısı gereği biz o şıhın türbeyle iç içe olan tekke evinin altına gizli merdivenlerden inerdik..orada ala bir içki meşk sofrası olurdu..sabaha dek dünyanın en iyi viskilerini içerdik..kadınlar- kızlar ve oğlanlar kucakta yemekler yenir ve onlar dizler üzerinde hoplatılırdı.. ama sabah ezanı okunmadan hemen gusül muhakkak alınır ve gece yatsıdan sonraya buraya inerken baştan çıkartılmış şeyh sarığı-tacı yine başa geçirilir ve hırka sırta giydirilir ve el öpülecek hale getirilirdi..yani her gece işret edilir ..sonra muhakkak gusül alınarak ,yukarıda taç sarık giyilir, seccade katlandığı yerden alınır serilir ve el daima gusüllü öptürülürdü..bu adamlarda zaten inanmazdı ama halkı kandırmak ve pazarı yönetmek aile geleneği meslekleri idi..
bu şıhların hemen çoğu ingiliz -amerikan kukla ajanıdır.. senenin yarısını isveç-isviçre ve ingiltere londra da lüx otellerde geçirirler..rapor verir işleri ayarlarlar..alplerde tatil ve en iyi otellerde en iyi iskoç viskileri ile yaşarlar..başlarının üstündeki taçlarının altında anlık içmelik küçük viski şişeleri ile meşhurdurlar.. beğendikleri kadın kız demeden o türbelerin yan odalarına çekebilirler, kimse karşı koyamaz..
zaten bu savaşlardan bu olaylardan sonra başladı..belki de rant çok büyüktü ..daha başka şeylerde vardı.işte ben bu yüzden sizin inandığınıza inanmam.zikir çekmem.. ibadet etmem.siz edin ben karışmam..
eskiden ırakta bir tane şii yönetici olamazken, bugün amerika tüm yönetimleri ,sünnileri katletsinler diye iran şiasına verdi ve müslüman kardeşi müslüman kardeşe yine aynı kerbela topraklarında kırtmaya başladılar....yeri boşalan sünnilerin evlerine de yahudileri israilden getirip yerleştiriyorlar ..
****
size bu anlattığım hikaye gerçek ..masal gibi olsa da .. bu adam geçen ay öldü..ölene dek te huylu huyundan vazgeçmez misali çirkin huylarını bu ülkede de sürdürmüş..kadın kız vs davalarını yani..o öldü karısı 73 yaşında başka bir ülkede tek başına kalakaldı.. neyse ki artık işini halledecek kadar türkçe biliyor..bir çirkin adamın peşinde harcanmış çileli hizmetkar bir hayat ve adamın kişiliği ile mesleği ile yaptığı çirkin işlerle zerre alakası olmayan sadık bir köle kadın...tabii ki bu yaşlı kadına çocukları bankaya para göndererek ona bakmaya devam ediyorlarmış..

işte bu yaşlı, çileli, vefakar hanım beni illa görmek istedi ve ona taziyeye gittim..akrabası da vardı..adamın hastaneye düştüğü ve ölene dek bir haftada geçirdiği resimlerini gösterdi..işte dedik allah adamı bir anda ne hale getiriyor..yaptığı iyilikler ki çok cömert olarak bilinirmiş eskiden belki onun çirkin günahlarını temizler..hanımı onun için hiç kılmadığı namazlarını kılmaya başlamış. bende güldüm.”neden kılıyorsun ki ,o namaza inanmıyordu..kendine eziyet etme”..onlar da “doğru inanmaz alay ederdi.CENNET SENİN OLSUN SEN KIL  “ derdi dediler.. adam ın oğlu babasının kefareti için,o ölünce hemen telefon açıp,kabe de sakat ve yorgunlar ücretsiz kullansın diye 4 adet tekerlikli iskemle alıp, bağışlatmış.. mesela ben en çok bu evladın hayratına hayran kaldım ki, babasının mevki yüzünden amerikalılar onu işkence ile hapiste iç organlarını çürütüp, bugün iş yapamaz atıl hale getirmişlerdi..demek temiz soy başka bir şey.. genetikle de  alakalı değil..
diyeceğim o ki,biz müslümanların başına gelenler ve bizlere zebanilik eden ingiliz amerika =rusya=israil in işkenceleri boş yere değil.. lütfen KENDİ EHLİBEYTLERİMİZE ZULMETMEYELİM ve HAKLARINI GASP ETMEYELİM Kİ,HAKİKİ EHLİBEYT BİZE KENDİSİNİ TANITIP bereketi kesintisiz akan KEVSER İLMİ SOYUNDAN-o tertemiz suyundan NASİPLENDİRSİN .AMİİN
NOT: masallarımı ileride roman yapmak istiyorum..bu acizene notlar roman için hayal kurgularımdır ,kişileri bağlamaz.. ROMAN OLDUĞUNDA DAHA GÜZEL OLACAĞINI UMUYORUM..
nur cihan
10 muharrem -9 eylül pazartesi 2019 

nuralem7@hotmail.com 
günlük tefekkürler içinse
https://www.facebook.com/nur.cihan.963