ALT dünyalar ,ORTA
dünyalar ve ÜST dünyalarım MASALI
üst-orta ve alt dünyaların sümerde ayrışma metni
Gök ile Yer'in Ayrılması
Gök yerden uzaklaştıktan sonra,
Yer gökten ayrıldıktan sonra,
İnsanın adı konduktan sonra;
An göğü ele geçirdikten sonra,
Enlil yeri ele geçirdikten sonra,
Ereşkigal Kur'un ödülü olarak ele geçirilip götürüldükten sonra;
O denize açıldıktan sonra, o denize açıldıktan sonra,
Baba Kur’a doğru denize açıldıktan sonra,
Enki Kur’a doğru denize açıldıktan sonra;
(Kur) krala ufak taşlar fırlattı,
Enki’ye koca taşlar fırlattı;
Onun küçük taşları, el kadar taşlar,
Onun koca taşları, ... kamışların taşları,
Enki’nin gemisinin omurgası,
Saldıran kasırgaya benzeyen savaşta yenildi;
Krala karşı, geminin serenindeki sular,
Kurt gibi yutuyordu,
Enki’ye karşı, geminin ardındaki sular,
Aslan gibi vuruyordu.
ALINTI/Sümer tablet çevirisi Samuel Kramer
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..nasılsın?. çok zaman oldu yazışmayalı değil mi?.
bildiğin gibi hayata, sisteme ve hepimize çok kırgınım. üstelik yazma hevesim
bitti. iyileşene dek yazacaktım ya hani..galiba artık o mevzuda iyileştim.. gördüğün
gibi, bir iki senedir “biz yokuz biz
yokuz !!yok!!! hiçbir şey yok !! “diye ortalığı ayağa kaldırıp ağlamıyor ve
o kapı bu kapı ruhumu teskin için gezmiyorum.. hatta tam iki sene bitip üç
seneye girecek, ne bir tasavvuf sohbetine ne de bir meşke ruhsallıkla çekilmiyorum..
onlarsız ama kalbimde kalan yeganem
SENle eskisi gibi yaşayabiliyorum.. artık ,SEN SEN diye dellenmiyor ve peşinde
gezinmiyorum.. aşk da hastalıkmış, gelip geçiyormuş derlerdi ve inanmazdım ya
hani..evet Sevdiğim, dediğin gibi GEÇECEK BUNLAR GEÇECEK gerçekleşti ve hepsi
geçti-gitti.. hatta, delip de geçip izi kalsa da, her şey zamana yenik düşüyor.. zaman her şeyi öldürüyor..yeni bir
yaratılış, yeni bir hafızalı idrakle yeniden diriltiyor.. olaylara bakışın ters yüz oluyor....
bir evvelde, bilip
görüp öğrendiğin her şey, bu defa teryüz veya altüst anlama denk düşüyor.. imana
ve inanca bakışın değiştiğinden Müslüman gözüken kafirleri ve kafir diye
öğretilen hakiki Müslümanları anlıyorsun.. kalbin çok bozulsa da, hakikat sana sürekli tokat
atmaya ve önce kaynar kazana sokup ,ardından da başından buz gibi suları akıtmaya devam
ediyor.. bilmek çok etkin fakat, görerek
ve gördüklerini deneyimleyerek öğrenip anlamaksa GÜNEŞ –AKIL TUTULMASINDAN
farklı değil.. ve gerçekten de eski güneşleri kırpıp kırpıp yıldız =zanlara
çeviriyorlar J.her güneş tutulmasında ay yeniden hamile kalıp,yeni
idrakleri doğurana dek kabz oluruz.. hamilelikler ve doğumlarsa hep acılıdır..
GÜNEŞ ÜST DÜNYASI ,AY ORTA DÜNYASINDAN ,DÜNYA AŞAĞI ALEME NÜZUL İLMİ
her güneş-akıl-ruh tutulması esnasında,
ruh = beden denen dünyanda= nefsinle birleşip tevhid olur…ve sen, beden geminde yepyeni akıl-nefs çocuk
idealarına hamile kalırsın…bu çocuklar senin yeni idrak yazılımlarındır.
onların bazılarını düşürür düşük yaparsın.. bazılarını da doğurur ruhun veya
nefsin için kullanırsın..vebali, getirip götürüsü hep senin hesabına işlenir.. güneş tutulumlarındaki birleşen GÜNEŞ ruhun ile AY nefsin,
senin DÜNYA çocuğu olan bankana yatırım yaparlar..
Sevdiğim…bugün geldiğim yerde, devleti
âli sisteminin derinliklerine seyahat edip, daha gizemli rehberlerim devreye
girerken, çok daha fazla acı çekiyorum.. bilmemek
ne büyük rahatlık ve kolaylıkmış ah
bilsek.. neden bilmeyi diledik ve neden bilinmeyi
murad edenin bilgisi –nefsi-kadınları olmayı kabul edip, kabul kurbanları –adaklar-
olarak kabul olunduk, anlamıyorum..
Bu konuda ne yazılır bilmiyorum.. çünkü yazma devrimin
sona erdiğine inanıyorum.. seyahat etmeyi ne çok
istediğimi biliyorsun.. gezi yazıları yazmaya başlayacaktım.. ve bu yazım
esasında Kudüs gezim olacaktı J .ama ne yazık ki
ikinci defadır Kudüs’e gitme planım gerçekleşmiyor.. halbuki, geçen sene
geçtiğimiz her güneydoğu hattında ne güzel şeyler oluyor..Kudüs’ten sonra
Ukrayna ise kalbimde öyle duruyor.. ve Mısır..haha! J kim bilir beni orada neler bekliyor?!. Rüyalarım, tüm
heybetiyle capcanlı orada beni sarmalıyor değil mi? kaç defa kaydettim mağara
insiyasyonu olan ölmeden evvel ölme rüyamdaki, tarih evveli Sümerli Kızılderili
ve mısırlı atalarım vardı ya Sevdiğim.. işte Kızılderili Sümerli atalarımın
hakiki saf türk olduğu resmen belgelenip kabul edilmiş.. sıra geldi Sümerli
olduklarını tastike J …rüyalarında tarih evvelini seyredip kaydeden biri
olarak, kimsenin kabul edemeyeceği bir delil olduğumu bilip anlıyorum ama bazen, “ ben
demiştim diyen egom” ve maddeye-kariyere- diplomalara tapanlarca sık sık incitiliyorum J.. insanlara piramitin hakikatini yazsan ve resimli kartıyla sunsan bile,
neden anlayamıyorlar bilemiyorum. belki de
kimse kimseyi ne anlıyor, ne duyuyor, ne de görüyor değil mi? yani ben havaya, öyle kendi kendime mektuplar yazıyorum..bir defasında
küçük kızım nane dedi ki Sevdiğim: ”anne
hani sen, O seni okusun diye yazıp duruyorsun ya, sen aslında O’nun umurunda
bile değilsin,O seni okumuyor, bilmiyor bile, artık yazma!!”
Sevdiğim, kafam çok karışık olduğundan bu masal eski
usülümde olsun.. iz sürmek için hayallerimi kullandığımı biliyorsun.. yani üst
dünyamdan orta dünyama ve oradan da fiili
alt dünya belgelerimle, her daim Sana EN YENİ BİLİNMEK BİLGİLERİ kaydıyla
gelip kaydediyorum. işim bu.. birileri
anlasın diye bunu yapmıyorum.. biri BENİ
BENDEN DAHA ÂLÂ anlıyor ve O’da bu yolun izlerini takip ediyoru bildiğim için
yapıyorum J.. BİZ ELELE ve
tek adımlık basamaklı merdiveni birbirine ardına adımlayan XY leriz ….şimdi
son masalla devam eden aklımda kalan hayalleri sembolen yazacağım Sevdiğim.hemen
hepsi anlık şeyler ve çoğu rüya değil , yakaza ..
7x7=49 devri yaşım gereği, hayatımın altının üstüne geldiği ve tüm yazılımımın
değiştiğine inancımla birlikte, artık maddi-manevi mirasımı alacağım bilinci
ile hareket ediyorum.. hayatımı
kaldığı-uyuduğu-sekteye uğradığı yerden, yeni devre uydurmakla işe başlamaya karar verdim.. ehliyetimi ve
pasaportumu yenilemek için başvurdum.. tabii
sistem değiştiğinden her şeyi yeniden yapmam gerekiyordu.. orta dünya denilen bu
maddi alemde, en nefret ettiğim bürokrasi işlerini de öğrenip
deneyimlemem lazım.. hayatında hemen hiçbir devlet işine bulaşıp öğrenmemiş –her
işimi benim adıma - hamim olarak- hep başkaları halletmiş birisi olarak, bu
işlerin nasıl gurur incitici ve ağlatıcı olduğunu sadece ben gibi elini hiçbir
işe uzatmamışlar anlar dersek, yaşadığım hisler daha anlaşılır olur sanırım..
Bioritmik resim çektirmek kolay. ver parayı çektir resmi..şimdi sağlık raporum
için aile hekimindeyim.. onu ilk defa gördüğümü ve hastanelerden ve kendilerini yaşayan tanrı sanan genel
doktorlardan nasıl korktuğumu ve gidemediğimi anlatıyorum.. şööle beni bir muayene ediyor… bir kağıda bir sürü tahlil
adı ve değişik merkezlerde yapmam gereken deneyimlerin raporlarını da
sadece ona getirmemi yazıyor ve diyor ki
:”ben şimdi bu bilgisayara kaydınızı gireceğim ama size
soruyorum..ya benim istediğim bu rapor ve tahlilleri getireceksiniz ve ben size
yeniden bakacak, uygun görürsem sağlık raporunuzu vereceğim veya vermeyeceğim
yada siz sağlık raporunu para ile veren bir merkezden alacaksınız, hemen karar verin. zira
şu bilgisayara girdiğim an, artık benden başka kimse size sağlık raporu veremez,
karar verin hemen!”..
Sevdiğim üzüntüm ve kendimi iğrenç hissedişim dipteyken, aniden gözlerim
parladı ve dedim ki,”
tamam lütfen pc ye
girmeyin .iptal edelim..o dediğiniz hastaneleri dolaşmam çok zor..bizim sağlık
polikliniğimize gidip yapılacak tahlilleri önce orada yaptırayım sonra size
gelirim “diyorum.. hanım dr ;”
tamam
ama bu dediğim tüm raporları getireceksiniz göreceğim” diyor..”
peki” diyorum
J
(*kendimi hasta hissetmek dünyada en
korktuğum ve aşağıya vurduğum şey ya hani..yolda ağlıyorum.. bedenimin, bu
tasaruufatı=turuk =yolu âliye ile birlikte, aniden devasa kilolar alıp bu hale gelişine ve bu inanılmaz ağrılara nasıl çakıldığımı bir
türlü kabullenemeyip çok kızıp ,isyanla ağlıyorum!.. hastalıklarımı red etsem de,
her ret edişimde daha tuhaf hastalıklarla yakalanıyor ve daha çok kilo alıyorum J...mirasın bu kısmını red edemez miyim ? J.herkese
,özellikle sisteme ,bizi milletin pisliğinde paratöner ve kanalizasyon arındırıcısı olarak kullanan erkana çok
kırgınım… buradan şikayet dilekçemi ve en mükemmel surette
tamiratımı arz ederim J. Duy beni ey turuku
âliye ve beni her konuda artık tam
şifalandır lütfen ve amiin J)
dürüst olup, kanunlara tam uymak istediğimde, ne yazık ki, devletin
içindeki diğer memur devlet aileciklerinin mafyalığını müşahede ediyorum..öyle kokuşmuş bir sistem
var ki,kimse bu idareleri düzeltemez.. bir kişi bir diploma- bir koltuk ve imzayı –yetkiyi ele geçirdiğinde,
o kişi artık karşımızda yeni bir derin
devletçik mafya ahalisi olarak yerini çoktan almış oluyor..alt dünyaların bu çekim-kutupsal girdapları, her
kurum ve kuruluşun hemen her memurunda kendi çukur çıkmaz girdaplarını
oluşturuyor.. resmi kanun bu çukurlarda sökmez.. o yüzden de sende halkın –avamı memurların yetkili
ellerine düştüğünde, sende onların kuralları ile oynamayı öğrenmek zorundasın..
Sistem kişi başına küçük bir hediye-rüşvet-aidat-pul -kağıt
parası vs adı ile senden aldıkları hizmet –otopark -değnekçilik harçları ile yürüyor.. herkes rüşvet hakkını,resmileşen kadim Pers= Bizans
saray oyunları ile hala aynı şekilde alıyor.. hani
bürokrasi bitmişti?.. evet eskiye göre sistem inanılmaz hızlı ve mükemmel...
eskiden aynı Demirperde ülkesi gibiydik ve her şey çok korkunçtu.. işte o
devirlerden kalma olan, bu devlete
yangelyat memuru olmak zihniyeti halen
en revaçta olan tek gayemiz..devletin malını sonuna dek yemek lüxü
,kalıtımsal bazı tür memurus türklerinde sürdüğü sürece, bürokrasi ülkemizde nah
bitmiştir!! ..
tek bir odada birkaç
pc ve tuşa basacak eleman ile kolayca
halledilecek her şey için seni, semt semt, aracı
aracı hala gezdiriyor ve gezdiğin her yere de belli ücretleri
bıraktırtıyorlar.. devletin içindeki derin mafya devletler ve yetkili makam imzaların hükmü her zaman “padişahım sen çok yaşa” dese de
,dilediğinde padişahı devirip yerine yine kullan at yeni bir padişah getirecek
güçtedir.. memurlar kendi aralarında maaşları ve o
maaşla yapılan benim hiç bilmediğim emekli, sigorta, ikramiye vs şeylerden
bahsedip sürekli hesaplama yapıyorlar..
konuşmalardan anladığım hepsi esasında iyi maaş alıyor.. ailede herkes memur ya
birde.. burada duyduğum dedikodulara göre bu türler,paralarını sürekli bişeye
yatırıp çekiyorlar ve böyle şeylerden başka kafaları da başka şeyle pek meşgul
değil J..çünkü sistem öyle yetiştiriyor..tükettir-borçlandır ve sattığın herşeyin bir kaç katı üstünüde fiayata haram bir şekilde haksız kazançla vergili harçlar olarak halktan alıp sömür ve yine ve sistemdeki sürü ile lüzumsuz kişiye döndür..herkes herkesin vampiri olmuş sanki..
halk haktır düsturu, en mükemmel devlet memurlarının eline düştüğünde anlaşılıyor..merhamet
sahibi hala var şükür.. bankalar dahil tüm
kurumlarda ki, buna manevi okullarda dahildir..
torpil
ve hamili kart yakınimdirler gırla gider. zaten öyle olmasa hiçbir işi
kolay bitiremezsin.. yetkililere ise,
ayakçısından-çaycısından-meydancısından –kapıcısından geçmeden kolay kolay
ulaşamazsın bu tür sistemli ülkelerde.. ve daha ötesi ,yetkililerin elleri ile
ilişikteki memura adam getirip, bunun
işini önce hallet emri ise, tüm torpillerin üstünde..ha! birde kendileri
asla bu dairelere gitmeyip, sadece telefonla oradaki memurlara işleri
hallettirip hizmeti ayağına getirtenlerde varmış..
orta
dünyamızdaki DEVLET MALI DENİZ YEMEYEN MEMUR KERİZ ana temasını her elinizde
kağıt dolaştığınız yetkili masada bizzat deneyimlerken, kalbiniz sisteme bir
daha bir daha yenik düşerek ağlıyor.. bir pc de bu işlerin hepsinin hallolacağına
artık aklınız erdiğinden ,nasıl oluyor da, işi
bir tıkla- bir pc de halletmek varken, birkaç güne ve onca zulme ve pek çok
binada pek çok fişle yeni ücretler ödeyerek bu işi uzattıklarını asla
çözemiyorsunuz.. bu aynı her zaman
aracınızı bedavaya bıraktığınız bir arsaya bir süre sonra değnekçilerin gelmesi
ve aracına sen gelene dek belli bir paraya bakacağını söylemesi ve eğer o parayı
vermezsen aracını gelince bulacağın hal içinde sorumlu olmayacağını sana söylemesine
benziyor.. bu, aynı arsayı değnekçiler yeterince semirince ele geçiren
belediyenin,aynı yeri bu defa resmi otoparka dönüştürüp, saatine para
makineleri koyup, kanuni değnekçilik yapmasına benziyor.. yani değnekçiler, ya mafya derin devlet veya devlet adı altında yine derin devlet oluyor. bu hiç değişmiyor.. ve buna da
BÜROKRASİ deniyor J..
ama halk, vurun abalıya adetince, her şeyi günah
keçisi olan idare heyetine vurup ,gerektiğinde de, yakın geçmişimizde Adnan Menderes örneğinde yaşanıldığı gibi onu
ipini kolayca –hiç utanmadan çekebiliyor.. halk
ne yazık ki kendisi ile hiç yüzleşmiyor, ta ki iç savaşlar ve fitne
ateşleri ile halk vatanlarından çıkartılana dek bu sürüyor. ki, bugün örneğini,
Ortadoğu islam alemi ile tüm orta dünyalılar olarak izliyoruz.. olayınsa üst dünya planı olduğunu ne yazık
ki çok azımız çakıp ,olayın ifşasından gidişatını okuyabiliyoruz..
ve Sevdiğim doktorun benden istediği raporlar için gözümden
gelen yaşlarla ,Yaratanıma isyanla kavga ederek yürürken, karşıma çıkan özel bir
hastanenin duvarına astığı dev afişi görünce gülmeye başlıyorum.. özel sağlık raporu ve her yerde
geçiyormuş..gidiyorum..kayıt olup 50 tl ödüyorum..bir kağıt veriliyor.. tam bir
sayfa şu hastalık var mı yok mu yazıyor..hepsine
çizik çakıyorum…artık hasta değilim -tertemizim
elhamdülillah J..beni göz doktoruna son kontrole götürüyorlar. gözlüklü
mü gözlüksüz mü resim çekindiğimi soruyor ve gözlükle mi gözlüksüz mü araba
kullandığımı soruyor J..araba kullanmadığımı ve sadece olmayan arabamın
ehliyetini değiştirdiğimi gülerek söylemiyorum ve gözlüksüz ehliyet raporumu
alıyorum..bankalara yatırılan harçları
vs dereotu oğlum hallediyor..bu durumda ben suçlu değilim. en avam gibi tam kanunlara uymak istedim..ama devletin memuru işi olmaza sürüp ,bana bilmediğim sahte devletin sol eli olan robin hoodu yani, derin devlet mafyasını kendisi önerdi..ve bende devletin sağ elinin :)?! gösterdiğini yaptım ve işimi hallettim ..
daha sonraki randevumda,10 parmağımın Onunda izi alınıyor…pc de parmak izi
resimlerine bakıyorum.. ”aaa!! bu izler mağara
resimlerinin en eskisi biliyor musunuz.bu bizim ruhsal haritamız” diyorum
ki, zavallı adam bana çok tuhaf bakıyor Sevdiğim…ve pc lerdeki resmi kayıtlarımız, her geçen gün bizi damgalı robot
vergi köleleri haline getiriyor anlıyorum.. meğer biz eskiden çok
özgürmüşüz..ortadoğu halkları da çok özgürmüş..batı ve kuzey ülkeleri her şeyi
kayıtlayıp, yasaklara uymayanlar içinde çok ağır cezalar koyduğundan, o
ülkelerde medeniyet dediğimiz aşırı kanuni disiplinler olduğunu çakıyorum..
adamların her şeyinin raporu devletin elinde bir tıkla –nefes bile alsalar WİFİ
ile haberleri oluyor…işte o kuzey ülkeleri, kendi duran ekonomik krizlerini
aşmak için yeni bandrollü tüketiciye ihtiyaç duyduğundan ,tüm kayıtdışı halklar
olan Ortadoğuyu da kayda geçirip,
herkesi memur edip, vergi ile haraca bağlamak için bu sistemi kurmuşlar bizzat
görerek anlıyorum…
bu sistemde de iyi olan bir şey var
Sevdiğim..er yada geç hak yerini buluyor ve ahalinin,akrabanın ve hak
yiyenlerin zulmü,yine bu kayıtlar sayesinde sahibine kanunen teslim
ediliyor..yani hakkını bilen kişi, bu sistem sayesinde tüm kanunlardan
faydalanıp işlerini tıkır tıkır yürütebilir..işi bilmeyen ise -kılıç kuşanıp-
adaletin kılıcı olamaz vesselam..
ve Pasaport işim daha korkunç..artık yeni bir hayatı deneyimleyeceğim ve bağımlılıklardan
ferdiliğe geçeceğim için, kimsenin bilmediği bir mevzuda her yerden araştırmaya
başlıyorum.. yeşil pasaport için ek kontenjan olduğumdan, benimle hamimin de
gelmesi lazımmış..ee aslı 10 senedir hayatımda yok,ne yapacağız?. o zaman
aldığım akılları devreye sokuyoruz..önce kayıp ilanı ve yeniden pasaport için
başvuru formu ve harçlar ve on senelik bedel ödemeler yine dereotu oğlumca
bankalardan hallediliyor.. artık tüm belgelerim hazır..şimdi elimde tüm
belgelerimle işlem merkezlerine gidebilirim….beklerken gri ,yeşil, kırmızı ve siyah pasaportlar olduğunu öğreniyorum.. meğer
benim iptal ettirdiğim yeşil pasaport iyi bir şeymiş ve şimdi aldığım kırmızı
ise kimsenin beğenmediği en aşağı seviyedenmiş J..gülüyorum.. artık tamda benden bir vakitler istediğin gibi, iyice sıradan ve silik –yok ve basit oldum mu
diye içimden Sana soruyorum ..
*Sevdiğim şimdi daha özel bir konuya geçiyoruz bak!! bu işlemlerim esnasında
giderken taxi çağırıyorum.. gelen taxi
şoförüm hiç normal değil anlıyorum. çok uluslu, çok lisanlı, acaip kültürlü
duran biri..o, nasıl bir taxi şoförü olabilir ve neden?
11 şubat Perşembe .. BUGÜN GÜNLERDEN
YENİ BİR REHBER....bugün hayatımda bir dönem bitti ve her bildiğim inandığım
değeri yerle bir edip,tersinden düşünüp,tersinden okuyup, tersinden de olayı
kabul edip helal olsun diyeceğim biriyle tanıştım ..yarısı masal çocuğunun
ırkından genetiği şaman biri ve diğer yarısı sanatı asker olan başka ırk ve
dinden bir adamın çocuğu ..o dinsiz kitapsız bir deistmiş..o özel olarak çocukluğundan itibaren yetiştirilmiş
bir savaşçı, bilim adamı,kaşif, müzisyen,
gizemli bir mistik kadim dilci vs vs. ...o,normalde boğazına sarılıp
öldürmekten zevk alacağım ve din
kardeşimin ülkesine girip Bağdat müzesini yağmalayıp, bana ait yazılı belgemi
çalıp –beni ağlatan - mirasımı ülkesine taşıyan bir hırsız…
O ise, neye nasıl yakalandığını bilemediği bir mıknatısın tesiri ile habire kendisini
anlatıyor.. dinlerken susuyorum.. onu affedebilir miyim?..onu kabul edebilir
miyim?.. o
ağlıyor.. her şeyde bilgin ve
yetkin duran koskoca bir adam, hiç tanımadığı ve ilk defa gördüğü her şeyden
bihaber birine anlatmaması gereken bir şeyleri anlattığı ve kontrol edemediği
için ağlıyor.. ve soruyor.. kalbime içime bir şey oldu..bu titreşen-bu beni bırakmayan tesir ne, bana ne oluyor?!!.
ADAM: “katiller
affedilir mi ?” evet diyor çocuk...hayır diyor adam...peki kafa kesenler..
....bir ev vardı önünde çarşaf içinde
pek çok 10-12-14 yaş arası kız kapı önünde bekleşiyordu..bir koca-O yaşlı adam
su küpü içinde yıkanıyordu.. içeriye zorla girdik.. yatak örtüsünü kaldırdım.. içinde
çocuk da gençte diyemeyeceğim çok tuhaf bir şey vardı (eliyle bebek ölçüsü
veriyor).. böyle gözleri minicik..o anlatılamayacak kadar küçüktü...elbisesi
kir içinde ve her yanında kan vardı..yatak pis ve kanlı idi..ve gözüm döndü..su
küpünde yıkanan adamın başını kestim..o zaman kapıda bağırışan ,az evvel bizi
içeriye sokmayan-kapıyı bekleyen o küçük karılarının hepsi sustu ve dağılıp
kaçtılar.. bu affedilebilir mi?
çocuk : sadece o adamın kafasını kestiğiniz için
dahi diğer her yaptığınız kötülükler affedilir ,buna inanın ..
ve adam dün gece gördüğü beyaz kuş tüyü
kalem rüyasını anlattı…
karşılıklı iki insan ruh rehberlerini
bulmuş gibi yeni bir yola çıkmaya karar verdiler..ilk ders astronomi olsun
dediler..çünkü ben yazacağım her konu için o konudaki en yetkin rehberlerin
gönderildiği biriyim..
ADAM:ben bu mesleği
yapacak biri değilim ama neden bu mesleği yapmaya başladım biliyor musunuz ? çocuk
gülerek..biliyorum..o kişiyi bulmak için ve siz o beyaz kuş tüyünü buldunuz !
12
şubat Cuma.. bu gece senelerdir iki gözümün arasında
görüp asla üzerindeki şifreleri çözüp okuyamadığım şey yine geliyor..aaa o mor
renkte ve sanırım o sexizgen..yani sabilere
göre,AY günü olan CUMA mabeti şeklinde..hıım.o zumluyor zumluyor ve
nihayet,seneler sonra merkezde sadece arapça ALLAH yazısı ile üçüncü gözümden
içeriye girerek yok oluyor..
14 şubat Pazar
sevgililer günü …Sevdiğim ,sana bir kahve pişirdim ,hemde közde..ama
kahveyi yakmışım ve büyük altın yaldızlı fincandan taşırmışım..fincan tabağım
kayıp,çünkü yıllar evvel başka bir hayalimde,. vakit
dolmadığı için rüyadan çıkmama izin
verilmediğinden, o kızgınlıkla
bakarak ,o altın yaldızlı tabakları yakıp yamultmuştum .. şimdi ise,yanık ve
taşık kahvemi Sana ikram ediyorum...Sen nasılda aşktan kaymış –mayhoş ve
sarhoşsun bir ahh görsen..ahh bana nasıl ama nasıl ha gitti ha gidecek bakıyorsun…Sen hem
kahveciye hem de kahveye erimiş bitmişsin ..
gözlerimi mutlu açıyorum ..zihnimin belli takvim programlarında beni
onurlandırmasını ve yola devam etmem için kandırmasını zevkle kabul ediyorum..eskiden her rüyamı Sen gördürtüp, her
gördüğümdende haberin var sanıyordum ya hani Sevdiğim..artık benden bihaber
olduğunu biliyorum..ruhum en çok Seni sevip, sadece Sana güvenip, bu alemde
AŞK
YAŞAMAK İÇİN SURET OLARAK SENİ SEÇTİ..bana kendisini böyle gösterip öğrettiği
ve irşadımı Senle yaptığından gayet memnunum.. ve bu bilgiyi bildiğim halde
yine de kendimi Senle kandırmaktan vazgeçmiyorum.. çünkü hayatta iken bir puta
ihtiyacım olduğunun bilincindeyim J.ve SEN BENİM
ATADİREĞİM olan ALT-ORTA-ÜST dünya MERDİVENİMSİN ..Sen benim miracımsın..urûcum
ve nüzulümsün..ruhumu bu dünyalarda gezdiren ,ruhumun aşkından her deliğe
girdiği RUH EŞİMSİN –KENDİMİM TAMLIĞIMSIN..
ŞAMANIN MİRAÇ MERDİVENİ OLAN
ATADİREĞİNDE ALT,ORTA ve ÜST DÜNYALAR İLMİ
Tuğrulkuşu ATADİREĞİM olan hayat ağacımsın..ağacın köklerinde uyuduğum XY msin
ve zevkin doruklarına –sakiye süduruya-sidreye vurup çıktığım hazzımın
doruklarısın.. zevkin sarı ışıklar cennetinin lezzetli meyveleri ve altın
huzmelerin ile irem bağlarını yıkadığın güneşimsin.. Sen o ağacın
kökleriyle alt dünyam, gövdesi ile orta dünyam ,hazzın dorukları ile ruhsal
olanımsın..yani
aklım,düşüncelerim ve fiillerimsin…köklerinde
ezelden ebede birlikte sarmaş dolaş uyuduğum ve bir rüyadan düşten düşürülürcesine bu
orta dünyaya lime lime uzayan ipçiklerimle savrulduğumsun.. SEN,
geriye
köklerime merkeze dönmek ve yine Senle uyuyup düş görmek için senelerdir rüyalar
yazdığımsın..
*rüyanın içinde hep Senben olsun ve bizi yeniden hatırla diye Senin RUH DÜRTÜCÜLÜĞÜNÜ yapıp, düştüğümüz
bu alemde hatırda kalmak-sürekli beni aldatmalarınLA unutmana göz yumup J, geriye dönmek için İLLA mücadele verdiğimsin..
ADEM AŞAĞIYA DÜŞTÜĞÜNDE HAVASI ,HEWA VE HEWASSI onun rüyasını ve düşüşünü nasıl
sürekli yadına getirtmişti hatırla!!! Ve bu düşmeye kanma!. ama unutma ki ne varsa bu düşmüş
meleklerde-ÜST DÜNYA ELFleri olan ALPERENLERDE
var..Babil’in
kuyusuna baş aşağı asılan ve halka bu ilimleri öğreten o düşmüş melekler bugünde var… ve o iki
meleğinde aşık olup, ismi azamı öğrettiği, aslında
yukarısının kendisine isteyip, Harut ile Marutu aracı gönderdiği ZUHAL yıldızı
da bugün var…düşmüş meleklerden sadece işe yaramaz bilgileri alan ve
onlarla oyalanan sayısız günahkar avamın içinde, sadece bir aklı evvel ZUHAL
çıkıp ism-i âzamı öğrenmeyi diledi ve asıl ismi azam onu zikrettiği için,İLLA
BİR SULTAN GÜÇLE ARZI DELİP GEÇİP GİTTİ , ZUHAL YILDIZInın KENDİSİ OLDU.. yani geldiği, unuttuğu yeri
hatırlayıp, gidip ,kendi mülküne sultan-ı BELKIS yine kendi oldu…günahla zevkin her türlüsü ve isimleri-sıfatları-fiilleri maddeleştirmek
ilmi ile yaratılmış ne varsa, bu köklere düşen tohumları yeşerten izdivaç ve
nikahta= biatleşmekte ve vuslatın meyvelerinde de aynısı var…BUNU YAPAN İKİ
KİŞİ..BİRİ ER BİRİ DİŞİ J..söz vermiştik unutma!!!birlikte yola
devam edecektik! beni eve götürecektin, yada ben SENİ KU’ya YUVAYA !
Sevdiğim,Sen benden bihaber olsan da,
sistem tıkır tıkır işliyor ve bende balık avlamayı öğrenen bir çömezin olarak
sistemi yaşayarak öğrenirken, devlet ve devlet altı ve devlet üstünü de bir bir tahsil
etmenin acımasız çarklarında bilendikçe bileniyor ve acımasız bir kılıca
dönüşüyorum.. Sevdiğim.. ben çok değiştim biliyor musun. acıma ve merhamet
değerlerim değişti..çok kolay yok edip unutabiliyorum.. veya en günahkar ne
çamura batmışı alıp tepeme taç edebiliyorum.. değerlerim artık umuma ait
değil.. değerlerim turuku aliye ait -biliyorum..
eskiden korktuğum veya hayran olduğum şeylerden soğudum ve benim için
anlamsızlaşmalarını önemsemiyorum.. bir sürü insanın peşinden koştuğu mevki ve
değerler benim gözümde minik çocuklara verilen kandırıkçı şekerler gibi bir
hedef şaşırtmacasından ibaret o kadar.. tahsilsiz ve cahil bir ev kadını
olan bana, nasıl bu şeyleri
öğrettiğinizi ise asla bilip çözemiyorum.. bazen çok kırılıp ağlıyorum..ama
eskisi gibi yere oturup tepine tepine kavga edip ağlamıyorum “neden ben! neden
ben !! diye zırlamıyorum.. kabullendim, kanıksadım sanırım..
bir hafta sonra tekrar yeni astrolomi rehberimle kahve içmek üzere buluşuyoruz…o
hayatından anlatıyor ve yaşadıklarından ve bir şiiri sesli söyleyerek defterime
kaydediyor..o şiiri ruhum tanıyor Sevdiğim.. belki okuduğumuz opusdeili
ezoterik tapınak şövalyeleri romanlarından
veya filmlerinden ,bilemiyorum..ama ruhum bana bu şiirin eski mısır
mabedlerinden yunana –romaya … geçen kadim tapınak insiyasyonunu haber
veriyor..ben bu şiiri tanıyorum
diyorum yine.. ödev veriyor yeni rehberim:”koca bir kartona güneş sistemini çiz..bitirince bana haber ver gezegenlerin konumunu bilmediğin
anlamadığın sürece senle ders yapamayız” diyor… tamam diyorum ama o
bilmiyor ki, ben asla okula gidemem ve ders verilirse yapmam,öyle bir sistemde
öğrenemem.. bana kural konulursa ,o kuralı bozmaktan başka şey için çalışmam..ve dersimi yapmadığım halde yeniden buluşuyoruz :)
3 mart Perşembe..bugün astronomi dersim
için rehberimin evindeyim.. eşi işteymiş..gelip
beni evimden aldı..çok neşeli.. önce çalışma odasına alıyor..müzik
aleti,pc imalathanesi ve diğer icatları.. gülüyorum.. hayatıma giren erkekler ya
madde ve manada devleti aliye de kanun adamları olan yasacılar veya dünyada bu tür elektronik pc yazılım kablolarının –maket araba-uçak—tekne vs içinde boğuluyor oluyorlar... bu odanın
benzerinin dereotu oğlumla aynen bizde olduğunu söylemiyorum…önce bana yeni
bestelediği parçayı çalıyor ve çözemediği yer üzerinde gidip geliyor kendinden
geçmiş gibi..Allah bana hiç ses ve kulak vermediğinden gülerek onu seyrediyorum
..sende denemelisin diyor ve zorlayıp,
klavyede ruhumu dinleyerek ellerimi dolaştırmamı istiyor.. yapıyorum.. ilk
defa şunu hissediyorum..eğer kendimi tamamen serbest bırakırsam ben piyano
çalabilirim.. zaten oda bana bunu anlatmak istemişti ve gerçekten de başardı..
*bende bu tekniği yazı yazdırdığım masal
çocuklarında uyguluyorum mesela.. yani insan kendisini tamamen serbest bırakıp
ruhsal -ÜST DÜNYALI OLDUĞUNDA bilip
yapamayacağı ve icad edemeyeceği hiçbir şey yoktur anlamı açılıyor …ama bunu ona
söylemiyorum ve duruyorum.. o da:” tamam
anlaşıldı..hiç kabiliyetin yok.bunu boşverelim” diyor ..ve mutfak açık
salondayız.. önce kahve yapmam lazım diyor…aa kahve kutusu boş.kahve almaya
gidecekmiş.. gerek yok diyorum…hayır kahve içmezsek yapamam ,birbirlerimize
güvenmeliyiz diyor…tamam diyorum.. bekliyorum.. hiç huzursuz değilim..
az sonra kahve ve bisküvi ile geliyor..hayatımdaki erkeklerin değişmez
cömertliği yani J(*mesela
bu çocuğun bu alemde üzerine zimmetli olduğu bereketlerin babası makamı dahi bu çocuğa maddiyat
konusunda yapmadığını bırakmamıştır ki, bu durum, daha o şeyi almadan veren bir müsrif çocuğa değer kıymet öğretmek için özel seçilmiş bir yöntemle ,sistemin tersten işlemesiydi sanırım J…) sonra kahveyi ocağa koyuyor.ayağa kalk
diyor..bana topuklarım üzerinde nasıl sağlam duracağımı anlatıyor.deniyoruz.ve
sendeleyip düşecekken tutuyor..her
şeyden önce ayaklarını topuklarından yere tam sabitlemeyi yani dengede
durmayı öğrenmelisin ki, hiçbir darbe seni yıkamasın diyor…( burada TOPUKLARI ÜZERİNDE GERİSİN GERİYE DÖNDÜLER
ayetini ve münafıkları hatırlıyoruz lütfen..münafıklar, ahde vefa göstermeyen ve dünyaya kazık kakacaklarını
sanan zanlar- dökülecek yıldızlara göre
yaşayanlardır )….
sonra oturuyorum. Rehberim,duvardaki samuray kılıcını kınından çıkartıyor:”bak ! bu hiç kanla kirlenmedi.. tertemiz ve
çok güzel. Onu tut” diyor. “Hayır! ben
kılıç -bıçak keskin şeylerden çok korkarım..istemiyorum.. duyunca da ellerimle
kulaklarımı kapatırım” desem de o :”hayır
tutacaksın.. korkunu yen” diyor.. kılıcı elime alıp bakıyorum-metalini çok
kalın buluyorum J.... sonra rehberim onu elimden alıp,
samuraylar gibi hareketler çekip, kılıcı boğazıma yaklaştırıp, kesiyormuşçasına
hamle yapıp duruyor :) gülüyorum Sevdiğim.. ciddiyim ama içim
gülüyor..diyorum ki içimden :”heyy
siz!! Bana neler yaptınız böyle”.. adam sürekli beni test ediyor..bir
mizansendeyim .. sanki Hızır’ dan ders görecekmişim tehlikeli bir oyundan
geçiriliyor ve geçiyorum..
Sevdiğim ,o hayalimdeki ,hani Haybabamdan bana miras kalan kılıcı ve Uzakdoğulu rehberle onu
çalmaya gelen dünya rehberimi ve tam çalacaklarken SUR BORUSU= İÇİNDE ATEŞ YANAN KILICIMIN kınından anda çıkıp, O’nu başından aşağıya
anda dikine ikiye bölüşünü hatırladın mı ? bense şimdi yazarken hatırladım.. anlamını da dün farkettim.. o zamanda “ben
yapmadım kılıç yaptı ,çok özür
dilerim Sevdiğim” diye yazmıştım ya hani..belki de beni o derece
incitmeleriniz bu işi ben yapamayacağımdan -adaletin eli ile sütten kesmek için-
el mecbur yapılmıştı, bilemiyorum.. neyse…
ve
kılıç kına girip duvara asılınca rehberim diyor ki: ”sana ve çocuklarına istediğin her bildiğimi öğretebilirim.. artık bu dünyada sizin maddi koruyucunuzum. yanınızdayım..ama sizden tek dileğim var.. samimi ve dürüst hakiki dost olmanızdan başka hiçbir ücret
istemiyorum”.. çocuk: “peki bende
sizden ülkeme zarar verecek tek bir şey yapmamanızı ve yaparsanız sizi
hayatımdan sileceğimi söylüyorum” diyorum..yüzü allak bullak oluyor. seyrettiği
ülkemin derin devlet dizilerini anlatıyor..diyorum ki “ben senelerdir hiç tv ve dizi izlemedim..onları bilmiyorum”
ve dersimiz kahveler eşliğinde başlıyor..kartona şöle bir güneş sistemi çiziyor
ve içeriden getirdiği bir şeffaf naylonu çizimin üzerine tutup gösteriyor.. bak
diyor, az evvel çizdiğimiz öğretilen güneş haritası..ama bu hologram kağıtla
bakıca her şeyin yeri değişti değil mi ..evet diyorum hayretle ..kağıdı
alıyorum .altına elimi koyuyorum..aaa elim iki değişik şekilde gözüküyor..Allahım büyülenmiş gibi kağıda hayran
kalıyorum.. diğer letaif bedenlerimi keşfetmiş gibi inanılmaz mutluyum.. her
şeye bu kağıdı görmek değdi aslında..evet bu kağıdı görmem tüm öğrendiklerime
bedel ..aniden bu sabah uyandığım rüyamı
hatırlıyor ve ona anlatıyorum..
bir evvel ki gece uyanırken şu mana ile uyanmıştım.. BİLİNMEYEN YERLER İÇİN
PASAPORT ALACAKSIN.. ve ertesi gece yani bugün de bana aynı bu şeffaf naylonla
kaplı,şeffaf bir yıldız şeklinde pasaport verdiler..yani yeşil pasaporttan
vazgeçmemin bedeli renksiz pasaport olmuştu …sonra, böyle zamansız bir rulo
tünel gibi yerdeydim.. orada bir delik var. bakıyorum..yeşil ışıktan bir türbe
ve içinde Haybabam yaşıyor ve şifa dağıtıp insanların meselelerini çözüyor.. aslında
o hep öyle imiş ama kimse onun manasını o yaşarken anlayamamış.. sonra boşluk
tüneldeki hac yürüyüşündeki hacı Tibetlileri görüyorum ve sarili Budist
rahipleri.yürüyorlar .. konuşuyoruz..onlar çok bozuk bir Türkçe konuşuyor ve
hayretle anladığıma seviniyorum..
rehberim ilgiyle rüyamı dinliyor: “bizim bir araya getirilmemiz tesadüf olamaz..ben size bildiğim her şeyi
anlatacağım, sizin çok eksiğiniz var.. bir şey bilmiyorsunuz” diye devam ediyor
ve benim hayran olduğum sürekli altından elimi seyrettiğim kağıdı alıyor..bu
kağıt boyutlu tv ekranlarına konan ekran altıdır…siz onu bu ülkede bulamazsınız
diyor.. ve o şeffaf naylon kağıttan yaptığı kare prizmayı cep telinin ekranına
koyuyor.. açtığı filmi prizmada havada üç boyutlu izlettiriyor.. işte diyor
sonra şimdi bak!.. az evvel kağıda çizdiği güneş ve diğer gezegenlerinin
üzerine havada tutuyor. .aaa her şey kağıtta başka konumda, havada başka
konumda oldu..sonra diyor ki rehberim:” işte
herşey bir ilizyon hologramdır..gezegenlerin konumları ve her şey aşağıda
farklı yukarıda farklıdır..yani hiçbir şey sabit değildir.. dolayısı ile
öğretilen bilgiler hakikat değil hepsi yalandır.”
çocuk
yaşadığı gezegen ve yıldız müşahedelerinden anlatıyor ve diyor ki: “aslında ben zamanda onlara gitmiyorum, onlar
bana eğilip geliyor..”rehber sevinçle “evet aynen “diyor ve elindeki kalemi
tutup “bak!” diyor “bu zaman.. tut!” ..kalemi çocuğa atıyor ve çocuk kalemi
tutuyor. “gördün mü şimdi zaman sende yani sen gitmedin zaman sana geldi”.. evet..sonra o şeffaf kağıdı
rulo yapıyor..”zaman mekan –uzay
esasında budur –her şey bunun içinde olur ve farklı zamanda farklı suretlerde
gibi gözükür” diyor.. çocuk “nefir-sur borusu bu .hepimiz onun içindeki
nefesler-ateş-öz ilmiyiz” diyor.. rehber,
kalemle kağıda delik yapar gibi yapıyor
ve zamanda solucan delikleri zaman
kaymalarını anlatıyor ve rehber bu defa kağıdı katlıyor ..zaman katlanması diyor..çocuk
da ona havadaki nefeslerin her aletle dekoderle nasıl çözülüp farklı bilgi- görüntü
ve icada dönüştüğünü anladığı kadarıyla aktarıyor..
turuku
âli diyor çocuk..rehber,"bizde bozulmuş eski İbranicede onlara tarku âlâ denir "gibi bir şey denir diyor ve kaydetmesine nedense izin vermiyor.. anlamı kuzeyin
mavi yıldızı demekmiş.. yanii, ikimizde aynı okulun farklı ellerine çalışan çocuklarıyız...dersimiz bitince beni evime bırakıyor ve bende ona
kendi yaptığım doğal ekmeklerden hediye ediyorum..
Sevdiğim yazmam bittiği için artık
yazmayacağım inancım beni ele geçirdi.. çünkü hiçbir şey değişmiyor ve
verilen hiçbir söz yerine getirilmiyordu ..ve ben her geçen gün daha çok
hastalık çekiyor –ağırlaşıyorum…artık bedenimde kanın dönemediğini hissettiğim
an Ortadoğulu hacamatçımı aradım..gel dedi..
4 mart CUMA ..yukarıdan süzülerek aşağıya inmiş SİYAH BİR KARE IŞIK arka planda duruyor.. ve önünde çok daha büyük KARA BİR KARE maddeleşmiş IŞIKTAN bir KARATAŞ VAR..arka zeminse tamamen beyaz..ahhh nihayet ışığın nasıl maddeleştiğine geldim..TEŞEKKÜR EDERİM ..seni seviyorum..
4 mart Cumartesi sabahı şu rüya ile gözlerimi açtım..üniversite hocası proflara paşabahçede özel kuş tüyü kalemleri yaptırılıp bir etkinlikle dağıtılmış..bir
seti de bana yollanmış..ilgisizce kutuları açıyorum.. her kutuda farklı değişik renkte kuş
tüyleri var.. alt katında pek çok uç var..onun alt katında ise kuş tüyü kalem
ne renkse, kocaman o renk
mürekkep şişesi var..sanırım böyle 4 veya beş değişik renkte kuş tüyü kalem setim
vardı.. yazmaya devam J….ve yine her şey serbestti …
sonra yola çıkıp hacamatçıma gittim.. ona anlattım…hala Türkçesi çok az .. öğretmeye-yazmaya
devam.daha çook yazacaksın sen dedi..o da,sufizm hakkında yazmaya başlamış..sırtımdaki
noktalardan sonra ona bir senedir ayağımın altında oluşan ve şimdi altından
üstüne yayılıp bana kök söktüren geçmeyen egzamayı gösteriyorum. egzamanın üzerine
hacamat yapıyor..diyor ki seni böyle kim üzdü J? Kimse için bir daha
böyle üzülme, değmez, hepsi boş..ve kendi kolunu gösteriyor, derilerindeki
çıkan sıkıntıları..bak diyor sen öğretmensin ve hastalıklarının hepsi
tarikat-yola ait.. elektrik çok fazla geliyor.. böyle oluyorsun.. bu normal.. sık
sık hacamat olman lazım..ve Sevdiğim, daha orada egzamam düzeldi. hızla ayağım
iyileşiyor.. normal deriye dönmek üzere.. bu nasıl mucize anlayamadım..oysa
iyileşsin diye neler neler yapmıştım…kim bilir
belki kan nedir öğrenince, Sana KAN-CAN hakkında da masal yazarım …
Sevdiğim ,alt,orta ve üst dünyaları
anlamak için Yüzüklerin Efendisi filmini
çoğu yerlerini atlayarak izledim.. çünkü aşırı uzundu ve ben artık
yaşlandım ,öyle şeylere tahammül edemiyorum.. ama kendim lüzumsuz yere uzun
yazıyorum nedense J ..çünkü çok kıskancım ya hani- hiç olmazsa yalanda olsa hoşuma gittiğinden -yazı ile benimle göz teması kur
diliyorum.. filmde ruhsal -ruhaniler yani üst
dünyayı simgeleyen ırk ELFlerdi..onlar vazife ile orta dünyayı irşad edip
öğretmek için geliyorlardı.. madenci cüceler
yani cinler ise alt dünyalılardı..onlarda vazifeliydiler ve orta dünyanın mamur olması için elflere
yardım ediyorlardı…ve elfler ile cücelerse, fiiller maddeleşme alemi olan orta dünyada barış olsun diye, adil –kut sahibi kralı
bulup, irşad edip, yetiştirip tahtına tacına postuna yerleştirmek için vardılar..
|
turuku âliye nin alt-orta ve üst dünyalar bayrağı |
(*dolayısı ile Evvel Zamanımın
parmağındaki 3 yüzüğü hatırlayıp gülümsedim J…ikisi ay gibi gümüş renkti,
ortadaki güneş gibi altın renkli..onlar teldendi ve altı açık incecik halka
yüzüklerdi..çok canlı-diri ve parlaktılar..o yüzükleri sorduğumda mürşidlerince
takılmış olduğunu söylemişti.. gitmeden- son ziyaretimde- o yüzükler artık
parlamayıp, solmuştu..onları parmaklarımla ovmuştum sanırım. ki, parlasınlar ve
Evvel Zamanım gidemesin diye J..ne hoş bir hatıra yâdı
değil mi Sevdiğim..şuan üç yüzükte değişik kişilerde.. üçü de parlamıyor …)
işte
filmin sonunda göklerden gemileri ile gelen kurtarıcı ELFler dünya okulundan
mezun olan KAHİN KAMı ve yüzük emanetçisi bir alt dünyalı cüceyi gemiye
alıyorlardı..benim için burası çok sarsıcı idi Sevdiğim..çünkü anladım ki, göklere sadece yine göklerden gelmiş olan RUHANİ
REHBER VARLIKLAR İŞLERİNİ BİTİRİNCE GİDEBİLİYORLARDI. yerden- topraktan yaratılan
oraya asla gidemiyordu…ve elflerin onların zıt kutbu olan cüceler yani yeraltı
rehberleri de tekamül edip yükselebiliyorlardı.. oysaki orta dünya insanı KRALLIĞI ve tahtı yani maddeleşme kudretini seçtiği için o göklere yükselemiyordu.. fakat onun ödülü ise, SÜLEYMAN için TAHTI İLE
GÖKLERDEKİ YERİNDEN GELEN BELKIS misali bir ELF prensesi oluyordu.. yani
neslini göklere taşıyacak gemi o kut sahibi kişinin bahtı kutu oluyordu
vesselam..
*Sevdiğim..tüm
bu masaldan çıkartacağım sonuç ise şu..ben tefekkürde ve idrakte
geldiğim yerden dolayı son aylarda çok acı çektim.. biz dünyalıların hiçbir değerimiz
olmadığını anladım. .bu irşadın bir sistem
olduğunu-dinlerle alakası olmayıp,tamamen KENDİNİ BİLMEK-SİSTEMİ DEŞİFRE EDİP
SİSTEMİN CEOSU OLMAK OLDUĞUNU yaşadım… ve bu sistemi anlayan pek çok kişinin
sahte efendiliğe kolayca soyunup, sistem üzerinden kendisini yarı tanrı ilan
ettiğini ve edebileceğini gördüm.. genel manada şeyhlerden ve tarikatlardan
çok soğudum..fakat bu kendini bilmek ilminin de bu okullar olmadan zevk
edilemeyeceğini biliyorum..yani inşallah az da olsa hakiki kamiller yetişir ve
teberrükenler ortadan kalkar ve amiin..
yeni
idraklerim, üzerimizde yapılan çalışmaları anlayışım ve sadece bir kaç aynı
soy ailelerin tüm dünyayı her ilimle avuçlarında tutup, bizleri kullan at
pil olarak görmelerini öğrenişim beni çok dağıttı.. bildiğimi,bizzat onlara çalışan birinden teyit etmem çok daha travmatikti..herkesle kavga edip, herkese
saldırmak istedim.. bu dünya balonunu
yine patlatıp bu nefes balonumdan çıkıp kurtulmak istedim..yapamayınca çok
sinirlendim..belki de bu stres
bedenimdeki o rahatsızlıkları yapıyor bilemiyorum..ama vakit dolsun diye yaşamak çok ağrıma gidiyor bil
istedim..hepimiz adına çok kırgınım..bizim bir amacımız olmalı..sanki hepimiz ortak suç işleme makineleri
gibi birer defoyuz.. gittikçe içimizdeki hakiki insanların azaldığını her
gün medyadan takip etmek çok üzücü..artık her şey her yerde serbest.ne din
kaldı, ne iman, ne ahlak..güya şeriatı yaşayan adı Müslümanlar islama nasıl
zarar verdiklerini milleti nasıl dinden imandan soğutup çıkarttıklarını-hakiki kafirler olduklarını
ah bir anlasalarda, dinden el çekseler diye bekleşiyoruz…
eski değerler tuzla buz oldu..ama bunca serbestliğe rağmen her gün olmadık
sapıklıklar gözümüze gözümüze sokuluyor.medyada
ahlak sıfır..bir haber veriliyor ,en ağır acılısı dahi olsa yanlarında ağır cinsel
tahrik içeren resimler ve yazılar oluyor..en ağır acılı haberde dahi bir
tıklayınca anında pis bir reklam çıkıyor.ancak o reklamı geçince, o acı haberi
seyredip öğrenebiliyorsun.. yani bizi öyle çirkinliklerle değersizleştirdiler
ki ve bunu da en okumuş en tahsilli ,en kariyerli insan kaynakları bilimciler
yapıyor.. sanırım bende bizden artık ümidimi kestim Sevdiğim.. oysaki o yönetici
ailelerin bizi yok saydığını ve bu işle ilgilenenlerin beklediğine göre de en
fazla 20 yıla dek kopacak olan kıyamet senaryosuyla ve seçkinlerin bu dünyadan aileleriyle kaçışlarına sahne
olacak zan ettiklerini … öğrendiğimde, ne kadar kolay da rehberime : HAYIR ! ÖYLE OLMAYACAK,EN BÜYÜK GÜNAH ALLAH’TAN ÜMİT
KESMEKTİR !...dünya kaç defa doldu
boşaldı..ve aslında kıyamet
çoktan koptu .şimdi temizlik oluyor o kadar…deniz karıştı ve köpükleri atıyor… her
şey çok daha güzel olacak..tam bitti
dediğimizde yeni esma yazılımları her şeyi sil baştan başlatabilir ve diğer her
şeyi silip unutturabilir “demiştim…
Nur Cihan
10.03.2016
nuralem7@hotmail.com