DÜRRİ YEKTA -EŞSİZ BEYAZ İNCİ MASALI
dürri yekta -eşsiz beyaz inci ilmi tefekkürü..HAYALDEN HAYALE GEÇERKEN KÜRELER NASIL MADDELEŞİR İLMİ..eski mitler ilk yaratımın yaratıcının GÖZYAŞI DAMLASI *(inci) ve KANI (*mercan) KARIŞIMINDAN OLDUĞUNU YAZAR..
ve bir masalımız var bugünden..evvel zaman adlı kadim bir zamanın padişahı diğer aleme göç için bir hastanenin yoğun bakımında bir sedyede odanın tam ortasında hiç nefessiz ve kıpırtısız uyuyormuş..masalın çocuğu sessizce içeri girmiş .ikisinden başka kimse yokmuş bu buz gibi soğuk odada..biri sedyede diğeri ayakta iki can.. ve durup seyretmiş.içinden konuşarak.. ve elindeki bir sarı*beyaz gülü onun beyaz çarşaflarla örtülü nefessiz göğsüne bırakmış ağlayarak..ve gidip ayaklarının önünde durup eğilerek ayaklarının altını sessizce öpmüş.. Sonra doğrulmuş..evvel zaman ın sağ gözünden tek bir latif şeffaf gözyaşı süzülüp damlayarak, gözünün kenarında düşmeden durup, o damla tam bir küre olmuş ve yavaşça o şeffaf gözyaşı damlası beyaz renk alarak sertleşip katılaşarak tam bir, gerçek çok iri bir inciye dönüşmüş.. ve masalın çocuğu yapması gerekeni anlamış.usulca ve ağlayarak gidip o gözyaşını öperek yiyerek içmiş.onun gibi susmuş..ve saygı ile veda etmiş..bu defa son anlamış..
Hz. Ali'ye sordular: Devletin dini olur mu? Şöyle buyurdu: Devletin dini adalettir, adaleti olmayan devlet dinsizdir.. el kürsi- EHLİBEYT TEFEKKÜRLERİ I
insan kendisi yaratıcısının ehlibeytidir.. insanda kendisinden çıkan her
amelinin sonucu, fillin maddi manevi ailesi ehlibeytidir.. ehlibeyt demek ,o
kişinin himayesi-mahremiyeti sorumluluğu-vasiliği altındaki birbirlerine
yakınlık çeşitleri ile bağlanmış bireyler topluluğudur.. mana adamları eskiden
buna “YOL ÇOCUKLARI ve BEL ÇOCUKLARI “da demişlerdir..
Günümüzdeki en büyük zulüm Allahımızın ayeti emri olan “EMANETLERİ
EHLİNE VERİNİZ” hükmüne uyulmamasından dolayı doğan her tür adaletsizliğin
başımıza geldiği cehalet sorunumuzdur.. ayetle sabit ki KADINLAR KOCALARINA
EMANETTİR.. çocuklar da ikisine.. ama ne yazık ki yeni modern dünyada aile de
bitirildi.. artık ehlibeytlerimiz pek yok..onun yerine sadakatle bağlı
olduğumuz daha sanal-illüzyon –var zan ettiğimiz başka başka ailelerimiz
oldu..tabii buda bu devrin imtihanı ve putları.. bunlarında devri geçecek ..
yeni öğretim senemiz bugün 10 muharrem aşura günü açılıyor.. çocuklarımıza kendi ehlibeytleri olan evlerinde , yuvalarda, okullarda, yurtlarda, hapishanelerde, yetimhanelerde ,çalıştıkları
yerlerde sayısız türde tacizler ediliyor ki genelde hemen çoğunu kendilerin büyük rehber aile büyükleri ,okul öğreticileri-hocaları yapıyor .. ve hep birlikte mana adamları başta olmak üzere susuyoruz.. çocukken bu tacizlere
maruz kalanlar da; bu suç sırrını başkalarına devrederek-suç sırrına ortak
ederek ,diğerlerinin geleceğini mahvediyor…ve çoğudejenere edilerek, kabiliyetlerini
kullanamadan sistemden atılıyor.. bunların yerine yine bu işin çete başlarının
kendi kurumlaşmış ferdleri her zaman işlerin başında hasatları alıyor,
semiriyor-semiriyor ve azdıkça azıyor..
Çocuklarımızı üniversiteye yolladığımızda daha büyük
şehirlere veya aile gelenek kültürlerimizden daha farklı ortamlara ; çocuklarımızın
arkasında durmayarak ,onların bu geçiş devresinde sistemden atılması için
hazırlanan tezgahları görmüyor, çocuklarımızı koruyamıyor ve bir süre sonra
posasını bulursak , geriye iade dönüşümealıyoruz.. bu çocuklar çok büyük kabiliyetler
dahi olsalar, büyük şehirlerin hırslı yetiştirilip mücadelede her riski uygulayacak
kişilerinin içine girdiklerinde, ne yazık ki acemi çaylak kabiliyetlerse ,hemen
uyuşturucu-içki-sex tuzağına düşürülüp ,kaybediliyor..
gönül isterdi ki herkes düşmüşü kaldırsın ki, vakti gelince onu da düştüğü
yerden bir kaldıranı olsun....herkes ayıbı olanın bir ayıbını örtsün ki, vakti
gelince onun veya onun sevdiklerinin de ayıbı örtülsün.. fakir öğrencileri
takip edip, bu çocukları sapkın kişilerin tuzağından ne halde olurlarsa olsun
kurtaralım.. gençleri mahvedenler yine yakın arkadaşları veya hocaları, ustaları,
patronları ve tabii ki başta kendi ebeveynleri.. çocuk yapıp sonra onları
sevmeyen , harçlıklarını vermeyen ve içinde bulunduğu muhite, geleneğe, konuma
ve idrakine uygun yaşatmayan ebeveynlerin hepsi suçludur.. çocuklarımız ateş çemberi
içindeler.. kullanmadığımız her giysiyi, her eşyayı kullanabilecek ama imkanı
olmayanlara vermeliyiz.. ZEKATLARIMIZI-SADAKALARIMIZI BU DOĞRU ADRESLERDE
ZENGİNLİK VE BEREKETLE-SAĞLIKLA TAÇLANDIRMALIYIZ.. başka şehirlerde okumak zorunda kalan
çocukları tuzaklarımıza düşürmemeliyiz ki ,vakti gelir devran döner, aynısı
zaten başımıza gelir bilmeliyiz..
bugün bu tefekkürü bir masal çocuğuna
ithaf ediyorum…ben doğurmadım ama o masalın çocuğu olmayı seçti..ve yardım için
ailesini değil,akademideki hocalarını ve arkadaşlarını değil, sadece bu masalın
rehberini seçti.. yukarıda yazdıklarım gerçek.. bugünde içimizde açlıktan
ölmek üzere olan insanlar yaşıyor. Hem de entel dantel sanat akedemilerinde
,hem de zenginlerin içinde ..hem de herkesin içinde ..bir sessiz çığlık, bir
kurtar beni diyen boğulmak üzere el uzanıyor size… dilinin söylemeye utandığı yardımı
,o eser bağırıyor…kurtar beni!! Ölüyorum!! .. ve ailesine bu EL ile aranarak
ulaşılıyor ve EL BEYT gelip kendi yavrusunu kanatlarına alıp, geldiği yuvaya
geriye uçuyor.. şükür ki ailesi onu tedavi edebilmek için her imkanını şimdi
kullanıyor ama onu o hale getiren herkes suçlu.. hepimiz suçluyuz.
****
Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder.(G orwel.)" el kürsi- EHLİBEYT TEFEKKÜRLERİNE DEVAM.. II
pasaport işlemleri vardı ve masalın çocuğu hayatında hiç bu işleri kendisi
yapmadığından bilip anlamıyordu..yaşadığı yer şehre -her yere çok uzaktı
zaten..bir taxi çağırdı..taxicinin yanına oturdu ve şöför aniden
değişti..birbirlerine baktılar..biri başındaki bez parçası yüzünden bazı
kişilerden gelen taleple günah çıkartma papazlığına veya günah yükleme keçisi
olmaya alışıktı zaten ...ama ya diğeri? ..yani şöför olan .belki hristiyanlık
geni ve yetiştirilme şekliyle günah çıkartmak günündeydi.. birden döndü dedi ki
titrek ve hayretli korkak sesi ile..."ben bu sabah bir rüya gördüm ve
beyaz bir kuş tüyü.... ... .. siz ..?"
diğeri
gülümsedi ve kendine söylendiği ve vaad edildiği gibi: "BİR ŞEY ÖĞRENMEK
İÇİN ÇABALAMA,BİLMEN GEREKENLER VAKTİ GELİNCE SANA BİLDİRİLECEK,ZAT VAKTİ
GELİNCE SANA ONLARI AÇIKLAYACAK" hükmünce sakince :"biliyorum,
anlatmak isterseniz dinlerim "dedi..
ve
şöför arada kesik kesik ,titreyen ve o anları yaşayan halleri ile anlatmaya
başladı..
" Allah beni affeder mi? ben çok günahkar mıyım? cehenneme mi gideceğim
?çok insan öldürdüm ben...sayısını bile bilmiyorum..bazısını bilerek zevkine
bazılarını ise iyilik adına kötülerden öç almak için öldürdüm..söyleyin Allah
beni affeder mi?"
yolcu:"bilmiyorum.. siz yaşadınız, ne hallerde neyi neden yaptığınızı ve
ne işe yaradığı önemli değil mi? herkesin bir görevi var.. ama Allah herkesi
affeder.."
şöför:"
ben ırak savaşındaydım.. uçakla bombalar attım..sonra bir yerden geçerken bir
köylü kadına oradaki 5-6 müslüman ıraklı erkeğin acımadan sıra ile tecavüz
ettiklerini gördüm..onların hepsini öldürdüm..ama kadın çok kan kaybediyordu
..ayağa kalkamıyordu ve perişandı..o kadını orada bırakırsam ölecekti. onu
sırtıma alıp taşımaya başladım..arkadaşlarım onu bırakmamı bırakmazsam ceza
alacağımı ,onu taşımak için burada olmadığımızı söylüyordu ama ben o kadını
bırakmadım. 2 kilometre sırtımda diğer mühimmatımla birlikte sürüyerek taşıdım
ve bir bakılacağı yere bıraktım..söyleyin bana bu yardım da mı beni
kurtaramaz."
yolcu
hayretle düşünüyordu...bu adam; geçen tanıştığı ırak savaşı mağdurlarına komşu
yaşayan bu adam ,onları yerlerinden eden ,hatta belki de ramazan da sahur da evin
damından helikopterle ip salıp, eve girip ,albay olan oğullarını havaya çekip, 2 sene
hapishanede taş üstünde yatırıp, gece sabaha karşı belli saatlerde uyandırıp
,üzerine tazyikli buz gibi soğuk su sıkıp, 2 sene sonra böbreklerini ve bazı iç
organlarını çürütünce de dışarı atıl halde atanlardan olabilirdi..
"allahım
neler oluyor?.. her şey zıttı ile .. yapan ve yapılanlarla, karşılıklı
savunmalarla meğer olaylar mukayeseli cereyan edip,iki tarafın da hesabı
yüzleşmesi burada dürülüyormuş " dedi içinden..sonra sessizce ağlayarak :
"müslüman
adamlar çölde o savaş halinde dahi halkı kurtarmak yerine ,kendi sahipsiz
kadınlarına topluca tecavüz edebiliyorlarsa ,siz burada günahkar değil hatta
allah’ ın o kadın için kurtarıcı elisiniz .hani müminler kardeşti ?"dedi..
ve adam
devam etti..biz bir yere girdik ,köy-kasaba gibi..bir ev vardı.. kapı önünde
bir sürü küçük kız çocuğu bekleşiyordu.. içerideki adamın karıları imiş bunlar
ve içeri girmemi engellemek istiyorlardı.. kızların en büyüğü 12 yaşlarında
diğerleri 10-9-7 gibilerdi..ben kapıya tekme vurup içeri girdim..bir adam su
dolu fıçıda yıkanıyordu..şişko yaşlı pis bir adamdı..orada yatak vardı..beyaz
çarşaflar dolanmış hafif bir kabarıklık ve her yer kandı..silahın ucu ile
çarşafı çekiştirdim.. ve ne göreyim yatakta kanlar içinde 2 yaşlarında bir kız
çocuğu yatıyordu..böyle bir minik pembe sarı et yığınıydı...korkunçtu.. deliye
döndüm ..ben kendimi kaybettim..o adamı fıçının içinde ağzına silahla
doldurdum.. delik deşik ettim..kapı önündeki minik kızlar ağlayarak ,çığlıklar
atıp çil yavruları gibi kaçıştılar..söyleyin bana allah beni cehenneminde bunun
için yakacak mı?"
yolcu
da şöför de ağlıyordu ..yolcu :"hayır
bu yaptığınız için Allah sizi mükafatlandıracak bile.onlara kurtarıcı siz
olmuşsunuz.. "dedi.
amerika
tırlar dolusu minin çocuğu kaçırdı..amerikalı ve israilli doktorlar çocukları
tırlarda kesip iç organlarını dondurucuya koyup, amerika ya yolladı.çünkü çok
kayıp var .sürekli taze kan ve organa ihtiyaç oluyor , askerlere o organlar ve
dokular yetmiyor..ben bunu görüp rapor ettim ve ceza aldım.. söyleyin buda mı
beni aklamaz..
yolcu
duyduklarından aklını acıyla yitirecek olup ağlasa da , sustu..sustu.sustu..herkes gibi..müslümanlar ne yapıyordu ki bu
cezaları yaşıyorlardı .. sustuk hepimiz..avrupanın sürgün suriyeli
ebeveynleri 2 ay sonra kapı dışarı edildiği halde ,kayıp olduğu söylenen ve asla geri dönemeyen binlerce minik suriyeli
çocuk için sustuğumuz gibi sustuk..
ve sonra o rahatladı..bu meslek için aileleri tarafından
kendileri gibi olanların nasıl yetiştirildiklerini ve devlete verildiklerini
,hatta bunun bir kanun ve bu eğitimleri almalarının asla ödenemeyecek para
bedeli olduğunu anlattı..her biri milyonlarca dolarlık adamlardı (80 milyon
dolarlık adam filmindeki gibi ) ve devlete kendi soyları kendi kanlarından olan
bir erkek varisi -oğulu vererek özgürleşip tazminatlarını alabiliyorlardı...
yani onlarda da ehlibeyt vardı..her ari ırk -beyaz kan kara şovalye bir
ehlibeytti..çok tecrübeli olduklarından
ve tüm yolları ve yollarda saliklerin başına öğretici rehberlerince ergitme
metodları hükmünce getirilenleri de en iyi kendileri bildiklerinden,
çocuklarını çok küçük yaşta kendileri defoluyorlarmış.. böylece çocuk küçük yaşta sır tutmayı öğrendiği gibi, kendisini
sınırlayan dini değerlerden, ahlaki kısırlıktan ve utanmak duygularından
arındırılıp ,devletin ve milletin aslında gücün ve otoritenin bekası için her
işi yapar ve yaptırır en yüksek seviyedeki üst bilince erişiyormuş.. HAYA PERDESİ
EN BÜYÜK ENGELMİŞ. .. O YÜZDEN MASUMİYETLERİ KİRLETMEK EN BÜYÜK ZEVKLERİ.. bu
bilgiler ve işlemler için arada dinlendirilip , senede bir kaç ay boyunca
aldıkları zorlu eğitimlerle çocuklar geçirtiliyorlarmış...
türkiye
yi bilhassa İstanbul u çok seviyorlar ve hayranlar..tüm köyleri
,şehirleri,gelenekleri,tarikat ve dernekleri ve ezoterikleri ,tüm askeri
kurumların en dibine dek her şeyi ile biliyor ve zaten ülkemizde bir ortak
müttefik üyesi olduğundan bizi genlerimize dek okuyorlardı. her şey onların
onlara bakılırsa ,biz sadece köleleriymişiz...bizi satın aldıklarını
söylüyorlar.eskiden almışlar çok eskiden...
dedi ki : siz türklerin en büyük gücü ne biliyor
musunuz? sizde aynı mahallede herkes birbirlerini yer .kardeş kardeşi
bir misket için bile boğazlar ama başka bir mahalleden biri o mahalledeki bir
çocuğa taş attı diyelim, o kavgalı saç saça baş başa mahalle aynı anda kavgayı
bırakır bir anda birleşip tek vücud olup düşmana savaşır ve kazanır.. işte
sizin çözülemeyen ve kontrol edilip sezilemeyen tek gücünüz bu .yoksa siz
kimsiniz ki?vaktiyle her şeyinizi bize satmışsınız .kafanız elinizdeki cep
telinde, hep don içinde düşüncelerinizle ne ürettinizde ne hak ediyorsunuz ve neye
sahip çıkabilirsiniz ki?.sizin her şeyiniz zaten bizim..erkeklerinizn aklı
fikri karı kızda-sexte .başka bir b..bildikleri akıllarının erdiği yok. ne
ürettiniz de ne istiyorsunuz?...
......
onlar
için kendi aryan soy ehlibeytleri dünyayı yöneten ve yönetecek tek
kimlikmiş..içlerine kirli arap kanı ki ;bu kürtlerdeki, hintlilerdeki
,afrikalılardaki kanın ortak adı imiş ..işte bu pis kan onların soyuna bir
şekilde girdiğinde, asla o çocuk yüksek sınıfa ve bu eğitimlere alınamadığı
gibi ,babası tazminatını alıp özgürleşemiyormuş- yerine kendi kanından birini
getirmedikçe...bu kişi, arap-kürt kökenli bir kadına aşık olsa ,ondan çocuk
yapsa dahi bu eş ve çocuğu red edilip, kendi kanlarından oğul alana dek
özgürlük için bekleniyormuş.. .. vs …yani , genlerine iskenderin soyu olmayan-
saf beyaz kafkas olmayan kimsenin girmemesi tek yasaymış.... ancak kendi gibi
birinden bir beyaz kan oğulla rehinelikten azad edilebilirlermiş..
yolcu
içinden şunları düşündü.. bizim ehlibeytlerimiz-bizim kendi ailelerimizin ne
kendi ailelerimizde, ne devletimiz yanında ,ne de dini bilginlerimiz yanında
bir değeri asla olmadı ne yazık ki dedi. türklerin
en büyük gücü aileydi ,bu adamın dediği gibi.. bugün ailelerimiz darmadağınık ama bunu kim yaptı? din adına
ayrıştıranlar, tevhid deyip, tevhidi yaşamayan tevhidi anlatamayan ve yaşantısı
ile tevhidi gösteremeyip sadece kendi ehlibeyti ailesine yatırım yapanlar
yaptı..
akademisyenlerin de aileyi parçalamakta büyük rolü ve suçu var ..bilhassa
sanatçılık ve fizik gibi yüksek mesleki rehberlerinde ki ,aşırı kıskançlık
korkunçtur...onların yetenekli çocukları imha edecek her kötü yöneltmede bizzat
suçu var... ve onların hepsinin ehlibeytleri en tepe noktalarda devletin
güvencesinde konuşlandırıldı ama halka; “sen
geçmişteki ehlibeyt için ağlamaya -dövünmeye devam et “ denilip,
kendilerine ise “bu yönetim sadece bizim
aryan ailemizde” diye yol gösteriliyor ..
not: bu pasaport günü tekamülü akabindeki
gün sabahında , üzerinde bir yıldız çizili olan✡ şeffaf bir pasaport bana verilirken, hayran bir
şekilde rüyamdan dünyama uyandım..
**************
Bir
toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret
eder.(G orwel.)"
el kürsi- EHLİBEYT -sahte SEYYİDLER-IRAKLI ŞIHLAR'ın
tekEL tekerinin getirdiği zulümler TEFEKKÜRÜ.. III
kendimi bildim bileli elimden geldiğince-kabımca kararınca yardımlar yaparım ve
bazen kandırılsam da bu huyumdan hiç vazgeçmem..aynı mana öğrenciliğim gibi
kayıt dışı fakat hakiki gönülden bağlanmışlardan yani kalbi.. ben hiç bir
yardım kurumuna bilerek bağlanmadım..fakat bazılarını tanır ,dışarıdan gönüllü
desteklerim.hayatımda bu resmiyetleri kendi çıkarları için tekel haline
getirenler yüzünden nedense resmi kurumlaşma hiç yok.işte bundan seneler evvel
yaşadığım yerde biri, alt katına taşınan iki ırak savaş sürgünü yaşlıdan
bahsetti.. ramazan ayında oruçlu halde iki ihtiyar ve ellerinde sadece
valizleri korku dolu gözleri ile kalakalmış bekliyorlarmış. ...bacaklarında
sorun olduğundan yerde dümdüz oturmak veya yatmak bu çok yorgun-aşırı zayıf, o
ülkeden bu ülkeye göçerlere haliyle zor gelmiş..anlatan onlara tepsi ile yemek
götürmeye başlamış,sadece yaşlı hanım az türkçe bilip korkuyla kapıyı açıp
,yemeği alıyormuş..işte bende böyle öğrendim..
sonra
birlikte tanışmaya gittik.yerde parkede oturduk..o sırada ıraklı daha evvel
yerleşmiş akrabalarıda geldi ... türkmenlermiş ..osmanlı devrinde ataları
Bağdat'a a vali tayin edilmiş ve o aile hep öyle işler yapmış ..herkes en az
öğretmen seviyesinde..ki yaşlı hanım öğretmen, eşi vali ve daha büyük
şehirlerde vali yardımcılığı yapmış....bu kişilerin bağdatta 1000 metrekarelik
evi , arabaları, şöför ve hizmetkarları 7 ev çalışanları varmış savaştan
evvel.. ilk bombalarla ve işgalle en evvela o hizmetçilerle şöförler evi soyup
talan ederek evi terk etmiş..sokak kapılarını bile atıldığı caddeden komşuları
getirmiş... yani nerden nereye değil mi?..o yüzden herkes düşünmeli..
neyse
biz etrafa soruşturduk ..arkadaşımın biri deposundaki yemek masasını ve
sandalyeleri ve sehpasını verdi..birine yazdım iki beyaz yeni kanepe yollandı
ve başkaları da her eşyayı evlerinden verdiler ..sonra bir gün onları ziyarete
giderken çöpe konmuş iki oyma berjer gördüm ve telefon açtım..ev sahibi bey
aşağı indi o koltuklarıda sırtlayıp evine taşıdı..yani evde her şey hızla
yerleşti..çocukları ile temasa geçmişler bankaya yetecek kadar paraları da
gelmeye başladı..
arada
ziyaret ediyordum çünkü hanım sürekli arıyor ve görüşmek diliyordu..o zaman ben
sabilik araştırmaya yeni başlamıştım.okudumki esas sabiler ırak da dicle ve
fırat nehri üzerinde yaşarmış..o eski vali de sorularıma cevap veriyordu
.sabilerin yaşamı hakkında bayağı şey dinledim..türkçesi hızla açılmaya başlasa
da, hanımı yardım ediyordu...
bir
defasında ona hz Ali nin tasavvufçular için ne kadar önemli olduğunu adeta bir
put gibi olup ,amerika işgalinde oraya bomba atılması ile tüm dünyanın
sarsılacağına inandığım' ız halde ,neden kimseye bir şey olmadığını ve
amerikanın önünün alınmadığını sordum..
vali
,dini allah ı kabul etsede dindar olmayıp,ibadet de pek kabul eden biri değildi
ve tabiiki tasavvufla hakaretle alay ediyordu ..çünkü kendisi o yöneten
arkadaşları bizzat içinden tanıyordu ki ,sizede o anlattıklarını yazacağım..
adam
alayla güldü ve anlatmaya başladı..dedi ki :"bir gün, gizli kamera yeni
çıkmıştı.. saddam onu bana verdi ve nasıl çalışır öğretti ki ; "git ,Necefte hz Ali türbesine bakan o
dolandırcı ,halkı soyan hırsız seyyidleri kameraya çek gel..şikayetler ayyuka
çıktı bak bakalım neler dönüyor ...konuşmalarıda kaydet. sende gözle.oraya
halkın gözünün önünde adak kesilecek bir kurban yeride yaptırtmadan dönme
" dedi... ben de necef e gittim..o zaman kameralar daha büyüktü.bacak
bacak üstüne attım ve dizlerimin arasından çekim yaptım ,konuşmayı kaydettim..
necefte
türbeye bakan seyyid denen -ehlibeytten olduğu söylenen şıhlar vardır..tüm
orta doğu ve müslüman alemi buraya gelir oradaki havuz gibi yere para, değerli
taşlar, değerli tesbihler, takılar ne varsa bağış olarak atarlar.ama bu atılan
para ve değerli eşyalar akşam olup kapılar kapanınca o seyyid şıhlar arasında
pay edilir.bir lirası bile o türbeye-bakıma ve muhtaçlara verilemezdi.işte
saddam o parayı devlet alsın, o türbeye hizmete ve fakir fukaraya hizmette
kullanılsın istemişti..o adamlarla uğraşmaksa çok zordu...
ayrıca
şıhın avucu öpülürken içine kurban kessin diye kurban adak parası konurdu..ama
asla o kurban kesilmez ,göstermelik bir kurban onun adına bunun adına ortada göstermelik dolaştırılır, onlarca adak parasından belki bir tane
kesilirdi..tüm kurban paralarınıda iç ederlerdi..saddam ın herkesin göreceği
şekilde kurban adak yeri yaptırt emrinede o şıhlar çok karşı
çıktılar...kavgalar oldu... tehditler oldu...o parayı bölüşmeye asla razı
gelmediler..bir minik kurban kesim yeri ben oradayken yaptırttım ama
kullanıldımı biliyorum...bu adamlar o kadar merhametsizdir ki anlatamam..o
fakir gariban halka ,ehlibeyt inancına hiç acımaz, hep alay ederler ve o
inançla halkı soyarlardı..insanlar gelir orada imam ali diye ağlar, saç baş
dağıtır dövünür ,ne kadar serveti varsa verir, bağışlar ama hepsi bu adamların
viskilerine karı kız oğlanlarına giderdi..bir görsen nasıl viskilerdi .dev
şişelerde . dünyanın en mükemmelleriydiler..çok güzeldiler...çok..
bu
şıhlar benim arkadaşlarımdır eskidende tanışırdık zaten ..gece olunca oradaki
evlerin doğal yapısı gereği biz o şıhın türbeyle iç içe olan tekke evinin
altına gizli merdivenlerden inerdik..orada ala bir içki meşk sofrası
olurdu..sabaha dek dünyanın en iyi viskilerini içerdik..kadınlar- kızlar ve
oğlanlar kucakta yemekler yenir ve onlar dizler üzerinde hoplatılırdı.. ama
sabah ezanı okunmadan hemen gusül muhakkak alınır ve gece yatsıdan sonraya
buraya inerken baştan çıkartılmış şeyh sarığı-tacı yine başa geçirilir ve hırka
sırta giydirilir ve el öpülecek hale getirilirdi..yani her gece işret edilir
..sonra muhakkak gusül alınarak ,yukarıda taç sarık giyilir, seccade katlandığı
yerden alınır serilir ve el daima gusüllü öptürülürdü..bu adamlarda zaten
inanmazdı ama halkı kandırmak ve pazarı yönetmek aile geleneği meslekleri idi..
bu
şıhların hemen çoğu ingiliz -amerikan kukla ajanıdır.. senenin yarısını
isveç-isviçre ve ingiltere londra da lüx otellerde geçirirler..rapor verir
işleri ayarlarlar..alplerde tatil ve en iyi otellerde en iyi iskoç viskileri
ile yaşarlar..başlarının üstündeki taçlarının altında anlık içmelik küçük viski
şişeleri ile meşhurdurlar.. beğendikleri kadın kız demeden o türbelerin yan
odalarına çekebilirler, kimse karşı koyamaz..
zaten
bu savaşlardan bu olaylardan sonra başladı..belki de rant çok büyüktü ..daha
başka şeylerde vardı.işte ben bu yüzden sizin inandığınıza inanmam.zikir
çekmem.. ibadet etmem.siz edin ben karışmam..
eskiden
ırakta bir tane şii yönetici olamazken, bugün amerika tüm yönetimleri
,sünnileri katletsinler diye iran şiasına verdi ve müslüman kardeşi müslüman
kardeşe yine aynı kerbela topraklarında kırtmaya başladılar....yeri boşalan
sünnilerin evlerine de yahudileri israilden getirip yerleştiriyorlar ..
****
size bu
anlattığım hikaye gerçek ..masal gibi olsa da .. bu adam geçen ay öldü..ölene
dek te huylu huyundan vazgeçmez misali çirkin huylarını bu ülkede de
sürdürmüş..kadın kız vs davalarını yani..o öldü karısı 73 yaşında başka bir
ülkede tek başına kalakaldı.. neyse ki artık işini halledecek kadar türkçe
biliyor..bir çirkin adamın peşinde harcanmış çileli hizmetkar bir hayat ve adamın
kişiliği ile mesleği ile yaptığı çirkin işlerle zerre alakası olmayan sadık bir
köle kadın...tabii ki bu yaşlı kadına çocukları bankaya para göndererek ona
bakmaya devam ediyorlarmış..
işte bu yaşlı, çileli, vefakar hanım beni illa görmek istedi ve ona taziyeye
gittim..akrabası da vardı..adamın hastaneye düştüğü ve ölene dek bir haftada
geçirdiği resimlerini gösterdi..işte dedik allah adamı bir anda ne hale
getiriyor..yaptığı iyilikler ki çok cömert olarak bilinirmiş eskiden belki onun
çirkin günahlarını temizler..hanımı onun için hiç kılmadığı namazlarını kılmaya
başlamış. bende güldüm.”neden kılıyorsun ki ,o namaza inanmıyordu..kendine
eziyet etme”..onlar da “doğru inanmaz alay ederdi.CENNET SENİN OLSUN SEN KIL “ derdi dediler.. adam ın oğlu babasının
kefareti için,o ölünce hemen telefon açıp,kabe de sakat ve yorgunlar ücretsiz
kullansın diye 4 adet tekerlikli iskemle alıp, bağışlatmış.. mesela ben en çok
bu evladın hayratına hayran kaldım ki, babasının mevki yüzünden amerikalılar
onu işkence ile hapiste iç organlarını çürütüp, bugün iş yapamaz atıl hale
getirmişlerdi..demek temiz soy başka bir şey.. genetikle de alakalı değil..
diyeceğim
o ki,biz müslümanların başına gelenler ve bizlere zebanilik eden ingiliz
amerika =rusya=israil in işkenceleri boş yere değil.. lütfen KENDİ
EHLİBEYTLERİMİZE ZULMETMEYELİM ve HAKLARINI GASP ETMEYELİM Kİ,HAKİKİ EHLİBEYT
BİZE KENDİSİNİ TANITIP bereketi kesintisiz akan KEVSER İLMİ SOYUNDAN-o tertemiz
suyundan NASİPLENDİRSİN .AMİİN
NOT:
masallarımı ileride roman yapmak istiyorum..bu acizene notlar roman için hayal
kurgularımdır ,kişileri bağlamaz.. ROMAN OLDUĞUNDA DAHA GÜZEL OLACAĞINI
UMUYORUM..
Hiç kimse kendisi için gizlenen müjde ve mutluluğu bilemez .(Secde 17) Merhaba Sevdiğim ve Merhaba ..nasılsın?çok şükür ki bende iyiyim.. bir
masal çocuğu olarak hayalde sınır tanımayacağımdan ;kendisine evvel
zamanlarında umre (*demek yasak." haccül ekber "yaptım diyeceksin de denilen ) nasip
olmuş, yeni zamanı tarafından da "gönül
haccı" lütfedilmiş ve "avucuna beyaz kuş tüyleri konup-telek ilmi nasip edilmiş" ve dahi en evvelinde de "kalp-aşk ile birde nefesi hikmet bahşedilmiş" ,hattta yetmez birde " has kul "anlamı ile taltif edilip "çok sevildiği" ilan edilen biri olarak ,bu defa tüm
bu metafizik sembollerin madde alemimde bir işe yarayıp yaramadığını deneyimleyeceğim
şifahen bir masal yazmak istiyorum izninle .. maddi hayatımda hiç bir işe hala yaramadığı gibi ,en yakınlarımı bana bilip anlamadan hırsla zulmettiren bu şeylerin, idrakimde ne işe yaradığını en azından görelim değil mi?ve bir tefekkür sanatçısı olarak sergileyeceğim şeylere yorum yapmanı da rica ediyorum ,lütfen ..
çünkü artık maddi hayatıma geri dönerken; başıma gelen şeylerin sağlamasını görmek istiyorum ..ve herkesin sürekli acıdığı
–o yazık edilip harcanmış güzel gençliğimin - ömrümün ,bu sadakatten ne kazandığını
veya etrafın dedikleri gibi “ hiç yaşanmamış -sadece kölelik ederek ve en
yakınlarınca daima hakları gasb edilerek tüketilmiş gençliğimi-ziyan edilmiş
ömrümü ne diye ziyan ettiğimi veya ettirildiğimi kendim anlamak istiyorum.. birlikte bakalım mı lütfen ?!! ve lütfen bu defa bizimbaharımız mahşerde ,diğer alemde güleceğiz
deme.. o zaman yine ;” boşver sen her haltı ye ,Musa ile Firavun da zaten diğer tarafta
kol kolaydı ,bir tevbe edersin her şey sıfırlanır veyaptıklarında yanına kar kalır- o azab edişlerindeki keyfide cabası “
dersiyle de yüzleşmemiz gerek değil mi? ..?!! eee..iki tarafıda memnun etmek ve yanında tutmak zor tabii...
Sevdiğim bir senelik acil rehabilite
için mecburen tuttuğum yeni evim korkunç acılarla başlasa da , bu kullanışsız
ama yeşil bahçeli şifacı evim bir otel gibi ..bu devrimse muhteşem hızlandırılmış bir okul halinde
geçti şükür..bu sene tam dönem gittiğim mağara resimlerinden imojiye resim
tarihi derslerim bakış açımı çok geliştirdi …mesela tarih boyunca hep aynı
resimleri yapan insanlar; içlerinde bulundukları siyasi-dini otoritelere ve zenginlik
refah devir algılarına göre tarzlarını –bakış açılarını az değiştirip ,bu yeni
akıma yeni adlar verip ,kendilerince birer sanat tarikat yolları açmışlar..
hemen hepsi ilk başta tüm tarikatların yan çıkan dalları - yeni mezhep
imamları ve genelde yeni şeyhler gibi hep başta red edilip ,hatta sefaletten ölüp ,sonradan da o
tarzın yol başı piri kabul edilmişler … (*mesela
bugün mezhepleri ve geleneklerimizi din edinip ,bir türlü peygamberin öz dinine geçemediğimiz-geçirtilmediğimiz ; yüzlerce sene sonra ortaya çıkıp dal budak salan mezhep imamları dahi birbirlerini
red edip, hakaretler ederken ve çoğu etrafınca öldürülürken, bugün hemen hepsi
Allah ve RAsulünden daha çok islama kanun koyucular hükmünde değiller mi?ve bu sayısız mezhep teferruatını ya Nebimiz yaşasa idi kabul eder miydi ,onca teferruattan O'na sıra gelir miydi ?)
ve sadece rönesansda katı pağan
Katoliklik devrinde en yüksek ressamlar acaip işçilik çıkartmışlar.. çünkü ressam
ve heykeltıraşlık dini otoritelerin ellerinde olduğundan ve halklar genelde
okuma yazma bilmediklerinden, kutsal kitaplar ve mitolojilerin baştan beri
yapılageldiği gibi mabetlere çizilipboyanması ve kabartma fresklerle veya heykellerle süslenmesi lazım mış
ki, halk daha kolay yönetilebilsin.. ama sanatçılar muziplik yapıp ,tüm kutsal
figürlere genelde sokaklardaki fahişeleri ,tanıdıklarının ve kendi yüzlerini
kullanmışlar..
Sanat daima dinlerle birlikte gelişmiş ve birlikte
çalışmıştır..çünkü ilk heykeltraşlar-ilk
ressamlar ,ilk müzisyenler -ilk majisyenler- ilk bilim teknoloji simyacıları -ilk ısmarlama yani kişilere özel suni seçilmiş bebek neoları üreten tapınak fahişeleri ve ilkmimarlar hep insiyelerdir.. yani tüm yüksek işlerin yapıcılarının hepsitapınaklardaki rahip ve rahibelerdir .. bir evvelki turda da tekke dervişleridir yani yine aynı insiye edilen kişilerdir... tüm
bu işler daima bu kişilerin tekelinde olduğundan sembolik anlatım bu denli
güçlü ,kalıcı ve dünyanın her yanında tek elden çıkmışçasına
sabit-değişmezdir.. çünkü dünyada bu sistemin kurulması-zihinlerin bu sembollerle kurgulanabilmesi için binlerce sene tekrar üstüne tekrar gelip gitmeler yaşamışız ki, şimdi hızlandırılmış döngüleri seyr ediyoruz..
Tevhidi dinlerden evvel kutsal kitapların hepsi ÖLÜLER-KAPILAR KİTAPLARI OLDUĞUNDAN
,eski mısır da ve mezopotamya da buyolculuklar her yere çizilmiş ki, ruh geldiği ve gideceği yeri daima
hatırlasın, unutamasın.. bu yöntem ilk Süryani kiliselerin dış cephelerinde de
aynen vardır.. .. son din islamla putlar-resimli suretler kırılıp ;ESMA İLMİ AÇIĞA ÇIKARTILDIĞINDAN yani CANIN SIRRI İFŞASI TEKAMÜLÜNE GELİNDİĞİNDEN, bu defa camilerde geometrik
süslemeler devri başlamış ki ,devam eden yıldızların ve sürekli açılan gül
galaksilerin (ferdiyetlerin birliğinin ) aynı zaman ve mekana ait
olduğu ,TANRILARIN AYRI OLMAYIP HEPSİNİN ALLAH SİSTEMİNİN KENDİSİ OLDUĞU anlaşılsın..
bu açıdan bakıldığında, islama dek olan tüm dinlerde somut
–katı suretler - sınırlar hakimken, islam da bu tamamen soyut sanat
haline –suretsizlikle sınırsızlığa evriliyor..fakat
nedense islam soyut sanatta asla anılmıyor, çok acaip değil mi?.. bence medyatik
–parasal –şöhretsel sanat aleminde büyük bir riya ve sahtekarlık hakim.. sanki
kara parayı hemenaklamak için
kullanılan en geçerli saha gibi ki, en son çağdaş teknolojik sanat eserlerine verilen korkunç paralara bakınca bunu anlamak çok basit..çünkü alınteri parası zaten o kadar olmaz ve kimse o kadar helal parayı öyle şeylere veremez....
bugünkü çağdaş sanatlar ise bilim ve teknoloji ile birleştiğinden tamamen gelip
geçen anlık egosal trendler olarak akıyor.. el işçiliği kalkıyor gibi gözükse de;
esasında takip ettiğim pek çok sanatçıda gözlemlediğim eski el sanatlarına
büyük yöneliş var..ipliklerle, kumaşla olağanüstü şeyler yapıyorlar ki ,bence bu
sistemin yeniden daha farklı ve güzel başladığına da bir delildir..el işlerinde
zirveleri yaşıyoruz gibi..çünkü hemen herkes ruh hastası oldu ve moda halinde
herkes terapilere ve aile dizimlerine, zihinsel çalışmalara gidiyor...ve ruhsal sıkıntıların ilaçlarla asla iyileşmediği doktorlarcada keşfedilmiş ..ve el işleri yaparak uygulanan tedavilerinse muazzam şifalı cevaplar verdikleri ispat edildiğinden, artık grup terapilerde doktor
eşliğinde el sanatları yapılıyormuş..yani en son trend yine ayetin delili
oluyor ki; İKİ ELİNİZLE İŞLEDİĞİNİZDEN BAŞKA ÖNÜNÜZE ÇIKACAK ŞEY
BULAMAYACAKSINIZ ve İKİ ELİMLE YARATTIĞIM ….. .. ayetlerinin tecellisi ile yüzleşme terapisi yaşıyoruz Sevdiğim.. çünkü bugünün insanın hastalığı ellerini doğru kullanmayıp,
sadece sanala tık tık basarak çalıştığını zan etmek hastalığıydı.. işte ancak
akıllanılanılıyor.. zararın neresindendönülürse kardır tabii..insanın elleri ile bir iş yapmasının -bir eser icad ederek çıkartmasının zihne nasıl muazzam faydası olduğunu-YARATIM SIRRININ ancak FİİLDE yaparak ve biten eserlerini görüp kullanınca anlayabiliyorlar..her şey daha çok kariyer ve daha fazla para diye diye hepimizi hasta ettiler..salt paranın ruhsal doyum vermediğini ancak böyle öğrenebiliyoruz..millet tonla zaman ve tonla para le okuyor okuyor, sonra gidip ekşi mayalı ekmek ve pasta yapmak işine giriyor...
ne yazık ki bizim klasik islam el sanatçılarımızsa yeni ve özgün işlerde çok
başarısız olup, genelde taklitte ve hep aynı eseri binlerce sefer kopyalamakta gayet
iyiler.. belki zamanla buda aşılır.. ve daha işe yarar ,kullanışlı ve taklitten
öte formlara evrilebilirler..
benim açımdan bakarsak Sevdiğim; insanın yaptığı şeyler ne
kadar güzel olursa olsunlar, tabiatın kendi diri ve sürekli kendini yenileyen
güzellik sanatı seyri kadar hiç biri değerli ve güzel değiller.. mesela taşların-kayaların-ağaçların gövdeleri arasında çıkmış yeşil bir yosunun kadifeliği kenarında, taşa verdiği muhteşem
pas renkleri ne acaip sanat değil mi? veya gökyüzünü sürekli değişen renkli
manzarası suretler geçidi.. veya rüzgarın o muhteşem görkemi..nefesin eserkenki sesi ve
eserek, serin bir hayal gibi-bir tül gibi bize dokunarak bizimle sevişmesinin hazzı nerede var..
mesela hava da tüm bilgiler-ilimler
–suretler çözünük halde var.. biz hayal aleminden, havvamızdan o bilgilere
dekoderlik ederek her nefeste "hay ile hu da "onları anda maddeye dökebildiğimiz
halde, nelere yaratımda eşlik ettiğimizi asla bilip anlayamıyoruz…Yaradanımız ne
zarif ve ince ki , bu bilgilerini aynı anda yarattıklarıyla dapaylaştığını belli edip ,hak isteyip bizi
asla incitmiyor.. hiç bir sanatçı Yaratanın sanatı kadar mükemmel ve özgün
olamaz vesselam..
sonra Sevdiğim, yeni mekanımda ulaşım çok pratik olduğundan ,pek
çok konser ve sohbet etkinliğine de katıldım.. senelerdir görmediğim kadar tanıdığı gördüm .. bizim tektaşın nerdeyse tamamı
buralarda idi.. tasavvuf sahasında on senedir aynı şeylerin sohbetinin tekrar
edildiğinive hatta dinleyicilerin dahi belli
mekanlarda aynen değişmediğini gördüm.. ama onlarda buralardan çıkınca, diğer
ezoeterik tekniklerle esmalı –astrolojili-kabalalı-zihinsel terapili-hipnozlu
ilimlerle dolu özel mekanlarına gidip,o yeni bilgilerini harmanlıyorlardı..
hiçbir şey sabit kalamaz ve sürekli dönüşerek değişir –akar. onu kimse tutamaz..
oysa dünya inanılmaz değişti değil mi? kendimizi geliştirmemiz ve kendimize
sakladığımız ilimleri herkese açmamız lazım değil mi?..emanetleri neden
sahiplerine devretmeyi beceremediğimizi anlayamıyorum.. oysa, o kadim
ilimlerle muhteşem şeylere imza atacak muazzam yeni bir nesilde yetişmiş ki
,sana onları da yazacağım..
mesela şu an yaşadığım kadim semtte pek çok kitap kahve –çay evi var.bunlar
modern tekkeler gibi kullanılıyor.. değişik gruplar buralarda sohbetlerini, el sanatlarını -müzik
çalışmalarını ve etkinliklerini yapıyorlar. hepsi çok küçük gruplar.. genelde
umuma açılan tüm dini kendini bilmek öğretilerinin metodlarından belli ücret ve
sertifika ile geçmiş bu insanlar, tabii ki en son veya en başta tasavvufa ve esma ilimlerine
geliyorlar mecburen.. genel anlamda yapay zeka öğrenme ve zihin temizletip-zihni evrene mesaj yollar gibi yüksek idealarla kodlamak çılgınlığı var ya hani..
işte bu ilimlerle zihinlere nüfus etmek, telepati,nefes teknikleri, kabala -esma
mantralarıile birlikte yoğa ,zihin ve
gen-DNA temizliği, aile ile olan sorunlardan dolayı yakınlarla bağları kesip kopartma, okültizm ,esmalı astroloji çalışmalarıda var .. işte ,daha yüksek ilimler adına dna sayılarını arttırmak
–uzaylılarla rabıta kurmak seansları ve benlik –ben ötesi vs tekniklerinde
uzmanlaşmış kişilerin kısa atölye çalışmaları böyle yerlerde de oluyor..ve tutucu kabul edilen bu semtten ,çok daha modern olduğunu düşünen
diğer semtlerin kitap –kahve kitap evi atölyelerinde ise daha çok kabala –hinduizm- budizm
ve uzay tarikatları gen –zihin kodlama teknikleri yapılıyor.. yani sonuçta
herkes artık daha yüksek soyut bilgilerin peşinde..ha bu arada biz umuma hitap edenlerin de tesirleri ile, artık uzakdoğu yoğaların öğretileri ve nefes teknikleri de esma ve tasavvufla birleşti ve onlarda aynı biz gibi hepsini harmanlayıp türk usülü sufiliği yaşıyorlar..
birde bu zihni ilimleri bilenler, bunları esma -tasavvuf-kabala vs ile harmanlıyorlar..kadim tapınaklara ezoterik medidasyon, şamanik ritüeller,yüksek zihinsel arınmalar ve daha bilemediğimiz pek çok çalışma için yani maddeli ve maddesiz , her tür değişik doğa ortamlarında kısa kamplar-inzivalar turizmide inanılmaz iş yapıyor...işte Sevdiğim ileride daha cesur ve paralı olursam bu aktivitelere de birlikte katılalım mı lütfen :)
birde şamanik çalışmalar
var tabii ki, hemen herkesin en çok istediği de bu ..gelecek sene ki öğrenme metodlarımda bende bu şamanik ölüler yolculuğu seanslarına izninle katılmak isterim Sevdiğim..çok merak ediyorum o şamaniçe babannem o zaman içimden neler yapacak ve bende ne bilgiler açılacak ,Sen kontrolümü sıkı tut olur mu lütfen.. genelde şamanlar özel içecekler veya burundan çektikleri bizimkilerin belkide çok bilip yaptıkları şeylerle astrala çıkartıyorlarmış..eminim sen her türünü gayet iyi biliyorsundur ..ve henüz bunu kendim deneyimlemediğimden sana yazamıyorum ..ama geneli zihni kodlayıp yönlendirerek, halüsinasyon gösterip bunu yapıyor diye de anladım..bu arada ilk kez ifşa edeceğim bir şey de var Sevdiğim..bazı masal çocuklarının en sevdikleri vefat ederken benden yardım istemeleri üzerine ,bende kendi anladığım ölüler seyrindeki kodları onlara söylediğimde ve onlarda uyguladığında ,huzurlu ve güzel biçimde geçiş yapan yakınlarını kendileri bizzat deneyimlediler.. yani imanlı ve hakiki bir surete sahip ismi bilen herkesin , bu rabıta-i talkımları- kayıkçılık ilmi olarak uygulayabileceğinide anladım..zaten aşağıda japon şinto öğretisinde kamiler için yapılan çalışmalarda bunun açılımını okuyacaksın...
İNSAN ZİHNİNİN LABİRENT YARATIM HAVUZLARINDAN ÇIKABİLİR Mİ ?.ÇÜNKÜ ZİHİN SÜREKLİ DÜŞÜNEREK SÜREKLİ YARATIYOR VE KONTROL EDİLEMİYOR.. tüm kadim sır ve yöntemlerin yok bâhâsına umuma ifşası şu da demek esasında..biz milletçe çok nankör ve şımarık
olsak ta; çok şeyi hızla tükettiğimizi
ve çok şeye doyduğumuzu ve şimdi daha üst soyut şeyleri elde etmek istediğimizi ve HAK ETMEDEN BAŞIMIZA YAĞDIRILAN BUNCA YÜKSEK İLMİ -SIRLARI HAVADA KAPIP ,bunları
da hızla güç ve paraya –nakte çevirmek üç kağıtçılığı ayıbının içindeyiz...ve kimse düşünmüyor ki ,bedava bir şey yok..hele böyle şeyler !!bedeli ne olacak pekii?!!..
veeski biatçıların yani bizlerin , seyrü sülükleri ömür boyu sürdüğünden; bir türlü icazeti
alıp, nakte ve güce çeviremediklerinden, yada artık tarikatların tekkelerin tamamen
bittiğine, hakiki irşad edici mürşidleri olmadığına inandıkları içinde bu alternatif yollarını seçmek zorunda kaldıkları söyleniyormuş.... çünkü her şeyden mezun yada emekli olunurken, bu tekke okullardan asla
mezun olamayışı bırak , hatta ne oldukları hakkında hiçbir bilgi alamayışları
yüzünden de büyük sıkıntı varmış... yani asrımızın sorunu olan "girerken şâşâ ile girip, iş bitince yüzüne
bile bakılmadığından " ve sorunun - derdin için ulaşıp çözüm soracağın o kimseyi asla bulamayışından artık gına gelmiş.. senelerce sabırla bekleyişlerinse, herkesi bıktırması genel manada bu
tarz yola olan ümidi kaybettirmiş.. fakat işin enteresan olan güzel yanı ise ; herkesin az çok bildiği ile olayları hızla takip edip, ne kadar para ise o kadar parayı işin tekniğini öğretenlere bastırıp , ısrarla kendini geliştirmek için var gücü ile çalışmayı sürdürmesidir..yani bu yola giren asla çıkamaz ve aldığı hazları başka hiç bir şeyle tatmin edemez ....hayatta hiç bir şeye bu derece canla başla sarılıp hırs etmedikleride bir gerçek.. demek ki buradaki güç -makam sevdası çok daha azametli ve hazlı....ayrıca bence bu hızlandırılmış teknikler yakın gelecekte çok büyük idraklerinde içimizde havai fişekler gibi patlayacağınında belirtisi olabilir.tabii aynı oranda delilik artacak ..
dervişanın çoğu ait olduğu yolların maddi makam mevki-para güç
ayrımcılığından bıktığından ve esasında seyrü sülük gördüklerine –irşad
edildiklerine dair inançları da kalmadığından, yola ve rehberlerine gönlen çok kırgınlar.. bunlarda yine anlaştıkları dostları ile kendi aralarında bu
aşklarını gideriyorlar esasında ..ve inkar etseler de bence hala sadık
olduklarını ve onlar anlamasalarda irşad edildiklerini bilmiyorlar.. çünkü ben
iyi bir gözlemci olarak, insanlar bilsin bilmesin niyet ettikten sonra her
şekilde yola alındıklarımızı ve bir şekilde seyrü sülükgördüğümüze ve tekamül ettiğimize
inanıyorum..ve işin tuhafı hiç inanmayan ve işi bilmeyenleri dahi...
kendimse şu an en çok tekamüle inanıyorum diyebiliriz .. mesela
kişilerin, ailelerin, kurumların ,ülke ve devletlerin ve geleneklerin yani akla gelebilecek
her şeyin bir tekamülü ve zirvesi ve çürüyerek dağılıp yok oluşu ve çürüyen
tohumunda hala ebterlik yoksa ,bir şekilde yeni bir libas-iblislikle =yeni
isimli yorumlarla yeniden işe başlayacağına inanıyor ve gözlemleyebiliyorum
şükür..
kadim ölüler –kapılar-geçişler kitaplarında kendimce iyi bir okuyucu ve iz
takipçisi olduğumdan, bizleri yani eşyaları da aslında artık takip edebiliyorum Sevdiğim
biliyor musun?.. tabiiki bende onlarla –dostlarımla
aynı sebeplerden çok kırgınım ve ben de kırgın olsam da –uzaktan takip etsem de ,tüm kalbimle sadıkım.. hepimizin geriye dönüşü bir tanıdık gülümseyişe bakar biliyorum .. çünkü bizler iyi çocuklarız ve asla yemek yediği kaba
edenler ve şimdiye dek aldıkları ilimleri iç eden ,sonrada şimdi sahip oldukları bilgileri kendiliklerinden oldu sananlar kadar da hain değiliz şükür..
aslında en sahteler bile gerçek rehberlerdir..çünkü bizde o zaman
sahteydik..biz düzeldikçe yol bize doğru rehberleri de yolluyor değil mi? gerçi
genel sorun rehberlerle değil, esas sorun rehberin etrafını saran harami
yakınları ve güç sahiplerinin diğerlerine yolve görüş vermeyip zulmedişlerinde yatıyor.. adam kullanmak ve seçtikleri
–kendini özel zan ettirdikleri- güya içlerine –özellerine aldıkları o kadın adamı pis
işlerinde kullanıp kullanıp atmanın ,yola hizmet ettirmek olmadığını birilerinin onlara anlatması lazım ki,
genel kopukluk ve başka mecralara kayışlarda düzelsin ..nefs terbiyesi diye, bu
zamanda kime yerde sürünerek sultanül ulema valideye çay ikram ettirebilirsin ki, söyle kime ?..bu nefs terbiyesi mi şimdi?.. aksine yola zarar verecek fitneye sebep veriyorlar.. bu devirde olimposlu
tanrıları oynamak ne demek ?..tanrılar az geldi birde tanrıçalar ve diğer aile ferdi kendilerinden çıkma diye özel saygı istenen tanrıları var..yine başa sardık ..
tabii burada herkes suçlu.. kimse elini cebine atmak
istemiyor.. genel manada kimse eline bir şey alıp, benimde aşta tuzum olsun diye götürmüyor.. kimse kendi mekanını açmıyor.. kimse hizmet etmek –iş
yapmak-temizlik yapmak da istemiyor..ama her tür hizmet ve safayı özel olmayı ,sadece kendisine istemeyi biliyor.. eee elini cebine atan ,bize o mekanları ve
konforu sağlayanlarla, o hizmetleri görenlerde tabiiki bizlere doğal olarak hükmetmek, hatta zulmetmek haklarını kendilerinde görüyor.. içimdeki semaZEN'e.. kudümZEN'inme..
ve Sevdiğim ,başka neler yaşadım .. 5 ders boyunca Uzakdoğu
öğretileri felsefesine gittim.. geçen masal Sana Taoculuğu yazmıştım ..sonra
Zen ve Şinto Budizm dersi vardı..zen-şinto budizm i tamamen giysileri de dahil bizim
Mevleviliğe benzettim.. ayrıca zen-şinto-taoculukta da tekkeler yani okullar aynı
bizdeki gibi en havadar, en mükemmel tabiatlı yerlere yapılırmış..mesela Yunus Emre nin SORDUM SARI ÇİÇEÇE TARZI TAM KLASİK ZEN ÖĞRETİSİ.. ve zen
hikayelerine, bakınca çoğunun zamanla bizim evliya menkıbelerine dönüştüğünü de
gördüm.. hatta Akın Altan dan dinlediğim sesli kitaplarda sanırım Tolstoy du ki, aşırı dindar ve sürekli incilden ayetlere yer veriyordu yazılarında.. hayretle
dinlediğim onun incilinde, pek çok hikayeninde az değişerek, bizim evliya
hikayelerimize dönüştüğünü anladım..tabii tapınaklar ve ritüelleride
incelediğimi biliyorsun.. mensupların hemen hepsi aynı renkte ve aynı tarzda giyiniyorlar.. mesela
bizim tekkelerde bazı özel gecelerde kutsal emanetler ziyaretlerimiz ve onları
öpüp –el sürmemiz var ya hani. işte nerdeyse ikizimiz gibi rum papazlarda
nerdeyse aynı dönemlerde, kendi kutsal emanetlerini çıkartıp ,aynı törenlerle aynı
şekilde obje ve el öptürüyorlar.. .budistlerin de nur-aydınlık -yaratım -kandil bayramlarını ve kandil
ağaçlarını es geçmemem gerektiğini biliyorum..
şuda bir gerçek ki, tüm dünya aynı ortak zihin ve ruhtan beslendiğinden herkesin belli yerlerde aynı anlamı yaşaması ve konuşması ve eser olarak fiile geçirmesi esasında TEVHİDİ ve TÜM BUNLARI TASARLAYAN TEK BİR EL'İ YARATICIYI ANLATIR..
.
.Sevdiğim, birileri yani siyasi erk sahipleri ve din adamları bizi fena
halde kandırıyorlar ve kandırmışlar..bunu en mükemmel Kudüs’te
anlayabiliriz..Süleyman mabedi sınırları içinde üç dinin adamlarının giyimi ve
renkleri neredeyse birebir aynı..ibadetler az değişik ,ses ahenk aynı.. kutsal
objeler aynı.. ama bunca ayniliğe rağmen ,hepimizin arasında nasıl bir fitne
düşmanlık ve ayrılık var anlamak asla mümkün değil..tabii burada mesnevideki yahudi vezir hikayesini hatırlatırım..o hikayeye ayetle delil de bulurum ..ama çok ileri gidiyorum diye bana çok kızarsın diye yazmıyorum Sevdiğim.. razı olmamız lazım ve yaratılmış olarak sorguya hakkımız yok değil mi?çile-cefa çek , ergimen benden ....nasılsa babaİL kuyusu hep kaynatılıyor.. ...
aslında tek bir din ve tek bir kendini bilmek öğreti kalıbı var..bu kalıbı alıp, herkes kendi geleneğine göre bir yol tutturmuş..işin acısı, avam halk kullanılmışta kullanılmış..
mesela ana yasa gibi olan hükümsel ayetler taaa Mezopotamya da Hamurabi yasalarında - Gılgamış
destanında, mısır ölüler kitabında, maya kutsal kitabında da aynı....tüm
dünyadaki mağara duvar resimlerinde o devrim ergime de ruhsal görüntüleri ve kamların-şamanların erk hayvanlarının kaydı aynı.. yani benim anlayamadığım tüm bu
bilgiler hem resimli, hem yazılı dünyanın her yanında kayıtlı iken, bizler neden
tevhid olamıyoruz?.. bizler neden hala inançlar üzerinden kan dökebiliyoruz ve
sadece inançları kullanarak bizi kolayca galeyana getirip birbirlerimizin
kanını döktürüp, ülkelerin içine edebiliyorlar, bunu asla kabul edip anlamıyorum..
çünkü, bu inançları kullanıp insanlara bu zulmü yapan siyasilerin ve tepedeki
dini liderlerin hiç biri hakikatte Allah’a ve peygamberlerine bence
inanmıyorlar…onlar sistemi biliyorlar..yani dharmayı-samsarayı- vefk- gül-zaman
teker ilmi yani TABİATIN astrolojik esma YASALARININDEVRİNİ = DÖNGÜLERİ biliyorlar..yani metafizik kanunları bilimle de biliyorlar ki ,o bilgi ile zaten bugün tüm zihni faaliyetlerle hayal alemleri teknolojiye dökebiliyorlar.. kadimde ne kadar sır hikaye varsa şu an hepsi maddeleşiyor..yani hayal alemlerini de yaratıp ,en baştaki iç içe birlikte -her zihni aşamanın yaşadığı o devre girdik gibi diye düşünüyorum..tabi derdimiz ilk ADEM i bulmak ve belki yeniden yaratmak ,bilemiyorum..belki adem i de yaratacaklar ama secde edeni nasıl bulacaklar derken güldüm .çünkü anladım ki herkes secde edecek .hepimiz puta tapmayı seviyoruz ya huu..
ve bu devirde yaşayan
erk sahibinin- yani gücü elinde tutan- zülkarneynlik edenin istediğini istediği
şekilde yönetmeye, öldürmeye ve diri bırakmaya hakkı olduğuna iman edip, bu
ilmi üzerlerimizde öylece kullanıyorlar değil mi?... Sevdiğim ,Sen de bu ilmi en
iyi bilip uygulayanların başındasın ve ben bunu en başından beri bildiğim halde hala Sana sadıkım... Sence bu doğru mu ?!..
peki biz uyanan halklar bu durumda ne yapmalı ve bu zorba siyasilerle ,sahtekar
din adamlarını tepe tepe kullanan, dünyayı yöneten birkaç ailenin elindeki
zulûmden kendimizi nasıl kurtarabiliriz ? kurtaramayız değil mi? çünkü tüm
eğitim öğretim sistemi ,tüm kurumlar ,tüm ilaç ve kimya ve silah sanayi o
kişilerin ellerinde..peki din bunun neresinde desem, sen ne dersin ?.. ve kutsal
kitaplar da sadece o belli birkaç aile zikredilip ,her şey onlara vaad ediliyor
nedense değil mi?.. neden peki Sevdiğim ,neden ?!
TAO yol demek..ŞİNTO yol demek..TURUK yollar ve KAMİ TANRI demek ..ve TAO-TURUK TANRI YOLLARI ilmi ..
şimdi Sana şinto öğretisi akabinde yazdığım düşüncelerimi kopyalamak istiyorum :sabilikten çıkan budizmin ,kişisel versiyon bir tarikatıdır şinto.. adamlar sabiliği-şamanlığı -budizmi öyle yalayıp yutmuşlar ve konfiçyusla kanunlarda -zen ile tefekkürde öyle içselleşmişler ki ,artık kendi disiplinlerinden, kendilerinden her biri bir bal bal -dikilitaşı çıkartarak, FERDİYETE MAZHAR OLUP,KENDİ MEHDİLİKLERİNDE KALAKALMIŞLAR..
şintoculukta güya tanrı yokmuş.kutsal kitapları yokmuş deselerde, tüm bu kaskatı öğretileri ve tapınakları ve nizamı onlara kim öğretip düzenliyor diye sorarsanız kızabiliyorlar tabii :) rahipler var..ana tanrıçaları güneş mesela..sonra tabiiki ay tanrısı var ve su ve rüzgar tanrıları en büyük kamiler geliyor..
imparator ,güneş in oğlu ve soyu olduğundan en üst KAMİ ( EN YÜKSEK RUH-TANRISAL KİŞİ .. onlara göre tanrının bedenlenmiş yaşayan hali) ..dolayısı ile zaten tanrı direk ülkeyi yönetiyorsa, başka rahip filan olamaz ..bu aynı Mısır firavun yönetim sistemidir..Tayland da da imparator güneşin oğlu ve yaşayan tanrıdır..her yerde resmi ve önünde sunusu vardır.halk gelir çiçeğini sunusunu sunar ve ya eğilerek ya yere yatarak, yaşayan bedenlemiş tanrısına secde eder..mesela biz bunu Atatürk için aynen yaparız..hatta kanun düzenlemişiz ki o tanrı kalsın ve korunsun değil mi? aynısıdır asla değişmez..yalan söylemeyelim lütfen ve kendimizle yüzleşme onurumuz olsun..şintocular bizim gibi yalancı değil, bunu açıkça söyler ve yapar..bizse her zaman bahanelerle- araya perdeler koyarak yaparız gibi..
TÜM ŞAMAN inancına sahip öğretiler, sabilerden çıkma budizmin diğer tarikat kolları ATALAR İNANCINA SAHİPTİR..bu aileye -KABALAYA -KILANA-kabil soyuna -KAVİME SAYGI ,ADEM DEN KALAN BİR İNANÇTIR..meleklerin adem e secde emrinin hala devam eden halidir..
biz türklerin aşırı dejenere edilerek, genel manada kaybettiğimiz atalar soyu ahlaki geleneksel yasamızı ,japonların hala kaskatı sürdüğünü bilip anlarsak, aslında dinlerinide anlarız....bizim Dede Korkut zamanı gibi düşünmeliyiz..biz türkler ne zaman ki AHİLİK ahlakını,meslekte sülük edip ELİNE -DİLİNE -BELİNE HAKİM OL yani EDEB=AHLAKIMIZI KAYBETTİK ,işte tüm hazinelerimizi de o zaman emanetçiye geri vermek zorunda kaldık..
eskiden iş ahlakı disiplini deyince akla sadece türkler gelirken, bugün hemen tüm mafya kötü yollarda ve iş ahlaksızlığı ile her hilede biz akla gelir olduk..düşünün hem müslüman hem türk ve gıdada hile yapabiliyoruz....çalışmadığı işin parasını yani halkın hazinesini yetimin malını maaş olarak gasp edebiliyoruz ve hiç utanmıyoruz.. hatta devlet malı deniz, yemeyen keriz diye ata sözümüz bile oldu..biz icad ettik bu yy.. ... halkın parasını kendi gayri ahlaki kurumuna peşkeş çekebiliyoruz...aşırı lüxden ,debdebeden ahlaksızlık hastalığımızdan hem müslüman hem türk olduğumuzu dahi unuttuk ama kendimizi müslüman sanıp atıp tutuyor ve sürekli dinimizide kendimiz gibi aşağılayarak yerlerde süründürüyoruz..... vs.
ve bugünse "iş ahlakı disiplini yani atalar geleneğinde kim var?" denilince ise ,akrabalarımız olan uygur türklerinden türeme japonlar sadece akla geliyor....
gelenekte esasında aynı..mesela onlarda biz gibi ölen yakın akrabalarının ruhları ile birlikte yaşıyorlar..her kişi KAMİ yani TANRISAL BİR RUHTUR.. TEKAMÜLÜ BİTMEMİŞ HER RUH hakiki bir TANRI DEĞİLDİR ama yine de tanrısal ruhun ortak adı KAMİ dir...ve kişi yaşarken de bir kami olduğunu bilerek kendisi devletmişcesine sorumlulukla yaşamak zorundadır..ve yolunun tarzını -yöntemini de kendisi belirler..
japon intihar bomba uçaklarının adlarının neden KAMİKAZE olduğunu , bu isimle ve bu inançla nasıl başardıklarını sanırım şimdi anlayabiliriz.... .ölülerine aşırı saygı duyup, onun mezarını yapıp bakmak ve ona dua etmek ve onun tekamülü için ona niyetle yardımlar yapıp bunu ölülerine hediye ederek(sadaka vs ) ölülerin ruh-kamisini hoşnut edip, onu tanrı yapıp,kendi hayatlarında yardımcı-koruyucu cinleri-melekleri -tanrıları yapmak aslı dini ritüelleridir...eğer ölü yükselemezse aşağıda kalır ve hortlak denen ,insanı rahatsız eden musallat edici bedensizlere dönüşürler..mesela biz müslümanlarda ezan ve sala okunur 5 vakit bu vampir hikayesi yoktur..ama batı dünyası ve budist ülkeler cin-hayalet-hortlak hikayelerinden yıkılır.. ne değerli bir dinimiz var esasında fakat anlamak isteyeni az....
mesela bizde yakınımız- sevdiğimiz ölünce ,aynını yaparız değil mi? ona dualar ederiz, hatimler indiririz, adına varsa borçlarını siler- temizleriz,onun için çocuk giyindirir, fakir besler, kurban keseriz ki ruhu azabdan kurtulup çabuk yükselsin, azabı varsa kalksın, özgürleşsin..
aynı bizim gibi japonlarda ölülerinin tekamüllerinden ; rüyalarına girmesi ,rüyalarında onları iyi güzel, gülümser ve hoşnut razı görmeleri ile haber alıp ,takip ederlermiş..yani tekamülünü yaşarken tamamlayamamış her ruha arkada bıraktığı diğer kami dostları yardım eder ve ona bir şekilde ÖLÜLER YOLCULUĞUNU TAMAMLATABİLİR..bu tipik en kadim sabi şamanik iştir.. kamların esas işi zaten budur.. (* Sevdiğim,yazma serüvenimin Medine deki KAM OTELİNDE yatağının yanındaki buzdolabına konmuş KAM markalı tükenmez kalem ve KAM markalı cd tarzı rula defterle başlatıldığı hayalimi hatırladım nedense .bir alakası var mı bilemiyorum.. )
işte o yüzden de japonlarda da türbeler varmış..zaten sabi budist şamanları türklerini ilk islam yapıp, anadoluda tutup yerleştirmek için o devrin ata bilgeleri her yere bir KAMİ'L KİŞİ TÜRBESİ İCAD ETMİŞTİR..çünkü bizde Uygur budist türkleri inancı gibi, atalarımıza bal bal denen dikilitaş dikip, renkli bez çaput bağlar, tütsüler yakarız, ruhları için ses ağıt-davul-zil vs çalarız..adaklar adarız ve o yeri tavaf ederiz.. çünkü adem in çocuklarıda ademi tavaf eder ve secde kılardı..bu asla değişmez.. bu arada benim de kendi göçer türk atalarımla alakalı eski gördüğüm bir rüyada bu öykü vardır; kızlcık=kiren ağaçlarının altında mezarı olan bir atamızı beklerken oraya yerleşen bir kadın ana ....
tekkelerde hala ayin evveli KAMİ-ATA RUHLARI DAVET İÇİN ÖNCE TÜTSÜ KOKULAR YAKILIR..mürşidlerimiz aynı zen budist rahipler gibi giyinir, uzun entari vs..bir şaman davulsuz ruh çağıramaz...bizim tekkelerimizde de ayinlerimizde de o işi bendir ve diğer müzik aletleri ile zikir -ilahi-ritmler yapar..çünkü biz diriler ölülerimizle birlikte yaşar bilgi transferi-ruh geçişlerini bilsekte bilmesekte yaparız..
japonların bu derece yüksek disipline yaşamaları, onların her birinin daha yaşarken kendilerininde KAMİ olduklarını bilip öyle yaşamak inançlarıdır.. yani her biri bir kami-tanrı adayıdır.. ee.. o halde bir tanrı gibi yaşamakta hayat biçimleridir..
japonyada 8 milyon tanrı-kami ruh türü olduğu kabul edilirmiş..her eşyanın bizim tarikatlardaki gibi canlı olduğuna ve bir ruhu olduğuna ve bu ruhun iyi veya kötü olduğuna inanırlarmış..aynı bizim tarikatlardaki gibi eşyaları ile ünsiyet kurup, ondan izin isteyerek kullanır ve işi bitince teşekkür ederlermiş..ee.. bu kişilerin doğaya zarar vermesi bu halde mümkün mü peki?
ya biz islam coğrafyasında halkın pisliği -pasaklılığı ve tabiatı ve eşyaları tahrif etmedeki şizofronik davranışlarını nasıl açıklayabiliriz pekii?
peygamberimizde Allah'tan ""BANA EŞYANIN HAKİKATİNİ 6 CİHETTEN ÖĞRET" diye dua niyaz etmemiş midir zaten?..o halde neden nebinin sözünü dinlemiyoruz pekii? Gökte bir öküz varmış, adı Pervin; Bir öküz de altındaymış yerin. Sen asıl iki öküz arasında Tepişmesine bak şu eşeklerin!/ Ömer Hayyam
KABALANA SAHİP ÇIK ☯️:bildiğiniz gibi hz adem e verilen esmaları anlatmak bir kendini bilmek okul öğretisi-vahdeti vücud -varlığı tanıma derslerine dönmüştür..ve bu öğreti yani İRŞAD-İNSİYASYON MERHALELERİ tüm dünya mitolojik hikayeleri ve eski kavimlerin ölüler =kapılar kitaplarındaki tek konudur..aslında hepsi birbirlerinin aynıdır..
ve hiç bir şeye benzemediği iddia edilen zen öğretisinde de HERMETİK 10 KÜRENİN yani 10 AKILın,yani 10 ANA ESMAnın, yani 10 ASTROLOJİK MELEKİ KUVVETİN anlamı vardır .. sadece zen öğretisinde de bu 10 kürenin adı 10 BOĞA adını alıp 10 boğa öğretisi olmuştur..
Kur'an-ı kerimin ilk suresinin BAKARA =SIĞIR-İNEK -BOĞA OLMASI GİBİ..mısırda hatırlayın göksel inek NUN=NUT var..bugün yahudiler gizlice hala o sarı ineğe tapar mesela..hintte KRİŞNA ve MÜRİDİ arjuna inek ve buzağı şeklindedir..hala tapılır..gılgamışta göklerin mavi boğasından bahsedilir..Zülkarneyn -OĞUZ aslında boğa-öküz demektir.. mısırda da o boğa -öküz APİS dir.. hatta bir mevlitte hz peygamberden sembolik olarak GÖKLERİN BOĞASI AŞAĞI İNDİ de denir..
ve kızılderililerde tanrı kendisini boğa şekline sokmuş ,yarattığı insanları aç kalmasın diye kendisini onlara ilk kurban olarak sunmuştur..mitolojide astrolojik olarak BALIK'ın ÜSTÜNDEKİ BOĞANIN İKİ BOYNUZU ARASINDA EV EDNA-aden=adem DENEN DÜNYAya GEL DÜNYAYA GEL DÖNER.. yani beden-madde-eşya-dünya -varlık- mal da denen bu boğa-bu öküz -mal-eşya olan insan senSİN sen !!!!kendini tanı .. unutmayalım ki , o öküzü =varlığını sahibine kurban etmen lazım.. kadınsan sarı ineğini (ruhunu dahi ) kurban edeceksin !!
boğanın tapınılmadığı yer yoktur çünkü insan boğa burcunda maddeye sahip olmuştur..ve boğa madde dünya malını -dünya hayatını semboller.kuranın bakara -sığır suresinde dünya hayatı ve işleyişi olan İŞ +EMEK+EKMEK=ÖZGÜRLÜK anlamını anlatılır..
ZEN SEMAHANESİNDE DAİRE-İ DEVRİYE İLMİ :10 boğa da, dünyada cennet bahçesinde gelmiş bir SABİ ÇOCUKun dünyada seyr ederken, birden bir boğayı görüşü ve ona aşık oluşu ile başlar.. ve bu dünya malını-nefsini -dünya adlı boğasını elde etmek için boğaya OK ATARAK ,onu AVLAYIŞI ve sonra o boğaya -dünya malına İP TAKARAK eline geçirişi ve sonra boğasına BİNEREK ONU YÖNETİŞİ vardır.. ilk 5 kürede dairede aşağı nuzül -iniş varken ,7 .küre de artık yukarı uruç -çıkış-yükseliş vardır...... saat 7 yi gösterirken nefsinin 7. halinde başına bir şey gelir ve tefekkür etmeye başlar..ve sonra 8 .ev de dönüşümler evinde BOŞLUĞA yani KÜREYE düşer..NE OLACAK?!. ÖLÜM VAR ve HER ELDE ETTİĞİ ŞEY AYNI ŞEKİLDE YOK OLUYOR yani KAYBEDİLİYOR..bu dönüşümler yokluk evinde insanın kendi kıyameti kopup, ölümden evvel ölümü yani ağır belalarla bir kapıdan çıkıp diğerinden girmeyi -farkındalıkları deneyimler..ve sonra FARKA GELİNİR 9.KÜRE EVDE .yine SABİ OLUNUR...kişinin kazandığı boğa yani nefsi yani dünyadaki öğretilmiş her şeyi terk eder.bu TERKİ DÜNYA da ise yani 10.kürede karşısına bir BİLGE YAŞLI GURU ADAM yani kendi bilgeliğinin AYNASI OLAN ALİ ÇIKAR..yani ZEN SEMAHANESİNDE DEVRİYE BÖYLEDİR..
Babil-Mısırdan kabala ilmiyle gelip geçen ,kendinden bir yasa sütunu çıkartıp ,o direkten beslenmek japon şintoizminde vücud bulmuş aslında.. yani adamların öğretileri diyorki SEN ARTIK FERDİYETE GELDİN,,KENDİ YASA SÜTUNUN ,KENDİNİ GELİŞTİRİP AHLAKLI -ERDEMLİ OLDUĞUN SÜRECE SENSİN..KENDİ HAYATINI AHLAKSIZ OLDUĞUN VE KENDİ KANUNLARINA UYMADIĞIN ZAMAN KENDİN SON VERECEKSİN ..işte bu ilke adamları aynı bizim eski türk ahlakımız gibi hısımlarına, konu komşu ne der ,etraf ne der diye taaa baştan her konuda bağlıyor..vitrin düzeltilirken bu aşırı disiplinden içe de yansıtılıyor..
fakat şuda bir gerçek ki,vitrin özel hayatlarında ve başı boş kaldıklarında her yandan patlak verebiliyor..mesela dünyanın en gelişmiş kültür ve ferdi makamda olan öğretisinde kadının hala hiç değeri yok.. hala ailede korkunç kast sistemi var.görülmeyen ve hakkında konuşmak yasak olan kaskatı bir ruhbanlık var..mutlu gözükselerde hakikatte gözüktükleri gibi mutlu değiller..sanki sadece başka kami ruhlara ayna olmak için kendilerini kurban etmişler gibi..
en güzeli ve en kolayı hala bizim kendi turukumuzda çalışıyor..
ha ! Sevdiğim.. burada bizim türklerin KAM(şaman) ları dikkat ettiysek japonya da KAMİ adını aldı.. türkler müslüman olunca bu isim KAMİL oldu.. TAO -YOL,TURUK oldu..bu nasıl oldu ona bakalım?
taoculukta herkesin kendi yolu-kendi akışı vardır...işte bu kişisel yollar-turuklar yani nehirler ,akarsular aynı mesnevideki gibi akarlar ve birliğe denize O BOŞLUĞA ,VAHDET DENİZİNE VUSLATA YENİDEN ANA KAYNAĞA AKARAK ERER'LER..bu pervanelerin ateşe ERMİŞ kişilerine KAMİ -KAM İL denir ..yani artık taosunu-yolunu bilen rehber koruyucu hami varlık,mürşid..
tabii bu kendini bilip, rabbini de deneyimlemiş kişi, artık diğer ölü varlıklardan farklı algıya sahip olacak,eşyanın ,var sanılan her varlığın doğasını bilecek ve YOK ASLINDA BİRBİRİMİZDEN FARKIMIZ ama biz turuku âli bankasıyız FARKI, MANASINA GELECEKTİR..
tüm yolların birleştiği ana yola otoban denir..tüm elektrik kablolarının birleştiği ana kabloya nasıl ki trafo denir, işte tüm ATALARIN YOLLARININ BİRLEŞTİĞİ ANA YOLA DA TURUKU ALİYE DENİR ..
YAA. işte japon şinto tapınaklarında direk karşına ilk AYNA veya KILIÇ çıkması, evlerdeki mini şinto tapınağında kişilerin önce aynaya veya kılıca yani parlak aynavi bir madene bakıp kendilerini görmesi ,bizde "AYNAYA BAKTIM ZAT-I ŞAHANE-İ ALİ Yİ GÖRDÜM" E dönüşmüş ve biz hala bu öğretiye YOL-TAO-TURUK ETMEKTEYİZ ..
Sevdiğim..verdiğim bilgiler için ;bir vakitler, çok cahil bir masal çocuğuna topyekün olarak kendilerini arzı endam eden atalar yolum olan TURUKU ALİYEME şükranlarımı sunuyorum..
bu hafta da felsefe terapi dersleri başladı Sevdiğim ama katılamadım..umarım bir
dahakine gidebilir ve nasıl bir teknik bakarım.gerçi az çok anladım..soru cevap
yapılıyor.. kendinle yüzleşiyorsun ..cevabı kendinde bulana dek zen teknikleri ile
seni soru ile hırpalıyorlar..başkalarını suçlamayı -etrafta başkalarının
hayatlarında gözetmen dolaşıcılığı bırakıp, ne zaman kendine dönersen cevabı
kendinde zaten buluyorsun.. sonrada kendini beklemediğin yerden vuruyor ve
yüzleşmeni en ağır şekilde yapıp, o mevzuda ölmeden evvel ölmek seri ül hisab
cehennemini inşallah geçiyorsun..aslında buda bir seyrü sülük-tekamül değil mi
Sevdiğim?..buda bir ölüler yolculuğu ve terapist kayıkçı -mürşid -şaman-kam rolünde.. değişen bir şey yok esasında.. maksat insan a ulaşmak ve kendisinde kaybolan insanı yine kendisinde arayıp
bulup, kendine varmasını sağlamak vesselam…
Sevdiğim birde son felsefe dersimizde, bugünde yaşayan iki Uzakdoğulu en soyut ve
en olayların yönetiminde olan iki felsefeciyi Michio Kaku, Byung-Chul Han'ın öğretilerini de işledik..bunlar tamamen yapay zeka ve
yapay insan üzerine çalışıyorlar..mesela bizler eski moda ve masraflı ve yeni zamana
göre kullanışsız olduğumuzdan bizlerin imhası ve yeni nesillerin
kullanılacakları işler için genleri ile oynanmış olması için çalışıyorlar..yani
seçilmiş neo tipi insanların yaşamak hakkı olacakmış yakında..mesela bir
astronot neosu için ,uzay mekiği ile uyumlu ve yüzlerce sene bakım
gerektirmeden yaşayacak,vücudunda uzay elbisesine ihtiyaç duymayan tarzda
gelişmiş uzaylı genleri ile masrafsız ve sorunsuz sadece işine odaklı robot
yapay insanların yaşam hakları olacakmış...bu felsefecilerin anlattıklarına göre dünya nesli zaten
tek cinsiyete dönüşüyor ve bir şekilde yakında tükenecekler yani imha ..ama ben şöyle anladım ...nasıl ki geçmiş kavim ve ırklarda hala en doğal halleri için ibret-şahitlik ve damızlık gen veya bilmediğimiz sebeblerde azar azar aynen muhafaza ile tutuluyorlarsa ,büyük ihtimal bizim ırkında sonu böyle müzelik olacak gibi..
işte Sevdiğim..bu bölümü VAHYE DAYALI HİKMETLE ; kişinin kendi çıkarlarına göre düşünüp karar veren beyninin iki lobunda arasında evrilerek yontulmuş düşüncelerinden oluşan felsefe arasındaki farkı anlamak için
yapıyorum…bu yeni tarz felsefeyi çok acımasız merhametsiz ve sevgisiz bulduğumu söylememe
gerek yok herhalde..ben tamamen kalbi-hisleri ile çalışan biriyim yani felsefe
aslında çok zevkli...çok acaip egoların -modern zengin –her şeye doymuş insanların en yüksek dozda
kendi kendilerini birbirleri önünde tatmin edecekleri muhteşembir saha ama bence acınacak kadar fakir -kısır bir yanı da var..
hikmet sever demek olan sophia ne yazıkki artık sadece ego
sever felsefeye dönüşmüş.. felsefede tevazu diye bir şey zaten yok.. korkunç
bir kibir var.. işte bu yüzden çok zevkli J..HİKMETTEN DOĞAN FELSEFE yani AKILLARIN KENDİ AKILLARINDAN BAŞKA AKILI BEĞENMEYİŞLERİDE çok acaip komik vesselam..
ve sıkılmadıysan şimdi tefekkürde geldiğim yaratım sanatlarından
bahsetmek istiyorum..yani tabii evvela dileğin üzerine çok şükrediyorum ki,
ALLAH bana böyle bir idraki nasip etti ve bunca cahilliğimle dünyada nadir olan
bu bilgileri böyle ifşa etti hamdolsun..biliyorsun ki ben ayetler dahil, her
şeyi çok farklı anlayabiliyorum..artık ne duyar ,ne görür , ne okursam, onları istediğim her konuda kolayca birleştirip kurgu hayal yapıp sergileyebiliyorum..HAKKI SEVEN AŞIKLARIN EĞLENCESİ TEVHİD OLUR zevkini yaşadığımı biliyorum
..çok eğlenceli ve acaip zevkli bir şey ah bilsen J..Sen de benle oynamak
isterdin ama kafir olurum diye korkarsın belki.. Sen de haklısın.. benim
genlerimde put yapıp satan ve sonrada onlara " sen neden put oldun bakiim" deyip, o putları
kıran ve sonra tek bıraktığı putun eline baltayı verip "ben yapmadım .o put yaptı " diyeninhükmüra sı var..
yani Sevdiğim
konu beni aşıyor biliyorsun... ben böyle putperest olmak istemezdim.. o yaptı ..anla
yani.. ve hz Süleyman’ın da karılarından meşhur ikisi putperestmişler...biri Belkıs
ki Müslüman oldu ayetle en çok övülen kadın oldu ,diğeri ise ölmüş babasının
heykel putuna tapmaktan vazgeçmediği için öldürüldü..babayı birde böyle
öldürmek var tabiibiliyorum..ama tüm
rehberlerim ve Sevdiklerim daha bana ilk gelirken ;Senin o rüzgarı hükmürran
altında - o dehşetli sesin içinde eriyerek, Senin kaos bulutuna
karışmışlardı.ne dehşetli bir sahneydi değil mi? ama bak o deneyimlediğim sahne ,bugün kaosu –boşluğu
–karanlık maddeyi kendimce anlayıp olaylarla bağlayıp anlatmama yarıyor en
azından..
Sevdiğim, benim hayallerimde suret göremeyip, hep
kaos-karanlık ve yaratım safhaları ile iz düşümler görüşüm ve anlamlarını ancak
yılar sonra idrak edecek tekamüle gelmem ne garip değil mi? o hayallerim
sayesinde bugün her şeyi kolayca anlayıp birleştirip –söküp
takabiliyorum..demek ki işe yarıyormuş ve ben tekamülsüzlükten o zaman hiç
anlayamadığımdan o kadar acı çekmişim....
mesela şimdi kısaca en son geldiğim tefekkürlerden Sana
notlar yazacağım ki ,hatam varsa lütfen düzelt..Haybabam, hata yapacağım diye
yazmaktan korkmamamı ve cesurca yazmamı ,hata yapsambile düzeltileceğini söylemişti unutma..demişti ki"çünkü sen ALLAH I BİLMEK İÇİN YAZIYORSUN"..
bizler nasıl ki, hava daki tüm bilgileri ciğerlerimizle içimize çekerek ;sessiz
–sözsüz kelamları , dirilik besini-kut-ambrosia=çiçek =ESMA NEKTARI olarak içiyorsak ,aynı zamanda bu hayat
kut'unu-iksirini idealara –hayallere ve sonrada iki ellerimizle de yaratarak
fiillere, iş –oluş-alet edavat ve eşya haline dönüştürüp ,tekamül ettirebiliyoruz
değil mi Sevdiğim..
kelam-söz den doğan bizler olan eşya-isimler-varlıklar da ,hala
o dirilten ve öldüren kelamla sürekli yeni doğumlar –yeni yaratımlar için bilsekte
bilmesekte kullanıyoruz..ama bazen kelamlarımız-sözlerimiz yeterli bilgi ve
dayanaktan –donanımdan yoksun olduklarından, o sözlerimizi daha doğmadan
düşürüp, ölü çocuklar doğurabiliyoruz....veya sakat düşünce çocuklarıda doğurabiliyoruz..yani maksat
İNSANsa ,BİZİM EYLEMLERİMİZDEN DOĞAN METAFİZİK MELEKLERİMİZİNde İNSAN
FORMUNDA DOĞMALARI GEREKİR..ama ne yazık ki genelde hemen çoğumuz insan
seviyesinde idrake sahip olamadığımızdan, söz-düşünce –logos çocuklarımız ya
düşük oluyor ..ya ebter veya sakat ..yani dabbetül arz denen ,yerlerde debelenen
ve sürünen varlıklar hükmünde İNŞAATI YARIM KALMIŞ MAHLUKAT olan YENİ BİZLER ....
kıyamet kopup herkes dirildiğinde kendisini ve
etrafındaki dabbetül arzları tanıyamayacakmış ya hani, işte insanın vahyi ilahi
kalbinden mahrum kalıp, safi beyninin iki lobunda o anlık
doyumları çıkarları için yalan sözleri -yecücle mecüclerimizi sarf edişimizden olacak ki, o yarım yarım yerlerde debelenen ve ayağa kalkamayan -kıyam edemeyen.. yeni paralel evren alemlerimizdeki yeni hayali suretlerimiz böyle olacak....çünkü sakat ve engelli olan bizlerin zihinleridir...niyetlerimiz
bozuktu ve bize niyet edenin niyetine de sadık kalmamıştık ..onun yaratımı
mükemmeldi ve o insanı yarattı ..o insanı en kamil şekilde ve en güzel surette, kendi suretinde yarattı.. ....ama insan kendisini esfele
safiline hayvandan daha aşağı bir mertebeye attı.. işte belki bir manada
bu..bilemiyorum…
aslında yorum yaptıkça batacağımızı biliyorum Sevdiğim J ..YORUM YAPTIKÇA DAHA ÇOK
SAKAT –YARIM KALMIŞ İDEA ÇOCUKLARIMLA, DİĞER PARALEL EVRENLERDE-MİSAL
ALEMLERİNDE-HAYALLERİMDE –İŞ ve OLUŞLARIMDA-GEN TEMİZLEME AİLE DİZİLİMLERİNDE ve KARMAMDA DAHA ÇOK KENDİMLE ve KENDİ EHLİ BEYTİMLE YÜZLEŞECEĞİM..kendi
ailemin sadece benim kendi idea –söz ve fiil çocuklarımdan olması aslında çok
olağanüstü biliyorsun..nasıl ki ALLAH 'ın KENDİSİNDEN BAŞKA UĞRAŞISI YOKSA, bizde
kendimizle o kadarmeşgulüzki ,bizim de
kendimizden başka selfi zevkimiz bile yok J..
Sevdiğim, anlatmak istediklerimi bu defa anlatamadığımı anladım.. belki daha
sonra tekrar tekrar deneyeceğim..astroloji öğrenemesem de, en azında kaostan
düzen çıkartmayabaşlamış olmakta bir
başarı..biliyorsun girip çıktığım tüm öğretilerde en son durak hep BOŞLUK-KAOS
–KARA NOKTA-KARASU .. buradan nefret ettiğimi ve çok korktuğumu-istemediğimi
biliyorsun değil mi?
hani bazı cenazelerde tabuta elini koyarsın veya morgtan
onları almak için gittiğinde o seni çarpan karanlık elektriksel korkunç tesir
var ya hani..işte ölülerin halleri –tam çözülme ..ne kadar korkunç biliyor
musun.gerçekten yok oluyorlar..yok oluyorlar anlıyor musun?..ve ben hala varlığı –vucüdü
bulamadım .ömrüm hızla tükeniyor..bende
herkes gibi o karanlık elektrik denizine döneceğim..burada olmak acı, tatlı
,buruk, güzel, ekşi ,tuzlu ,latif, kaba –hantal ,sexi ve cazipti..bir suret i nüfus sahibi –bir surat sahibi olmak gibi büyük bir lütfa mazhar edildik ve putların
içindeki cinler olarak ,şişeleri kırıp yeniden cinni nari veya nuri meleki kaosa geri
dönüp ,kandilimizin yağı olacağız ..bilmiyorum nur –ışık olup görünmezleri var
kılıp ,onları mutlu etmek mi güzel?..yoksa aydınlanıp ,kendini ve başkalarını görüp "ah bizde varmışız !"demek mi güzel, hala anlamadım.. narı -kahrı da hoş ,nuru -lütfu da hoş diyoruz ama, sadece lafta... iş yüzleşmeye gelince çok zor. beceremedim, Sen ne dersin ?
Sevdiğime kişisel not: 25 Nisan hayalimde, hayırdır inşallah ;tanıdığım iki ölüyü (Haybabam ve Ceyhan hocam ) açılmış taze topraklı mezarda yanyana yatarken dirilmiş ve diriliş işlemlerinide üzerlerinde bizzat gözlemlemiş olan bana, Haybabamın" nasıl dirildiklerini sorarlarken "uyandım.. yani esasında tabletlerdeki bu ortak hayat ağacı -sıdre -tuba da insanın tüm haritası olduğunu çözdüm ..çözdüm de bunun işleyişini henüz anlayamadım..ama buna da şükür.. sonraki günlerde de ölülerin öldüğü -yok oldukları anlamı ile uyandım.. tabi bu kaosu anlamam için bir dersmiş şimdi ancak anladım.. 4 Mayıs hayalimde Sen varsın Sevdiğim.. ... gizlice verdiğin bir şeffaf minicik yarı küre ve içinde belkide çiçek var..harabe evim yeniden hızla en mükemmel şekilde yapılırken yemyeşil bahçede ve sevdiklerimle seyretmek güzel..ama maddeye dökülmesi neden hiç gerçekleşemiyor bilemiyoruz değil mi? unutmaki dünyada mekan ahirette iman ..
Sevdiğim yakında kendime daha güvenli ve daha
kullanışlıve artık hayatımı düzene
sokacağım bir ev bulmam lazım..bilirsin fanus ince hep kırık dökük.. ve o muallaktaki kandil hep sallanır ve en
ufak rüzgarda ateşi söner…lütfen kandilimdeki nurun en güzel yanacağı ve
aydınlatıp aydınlanacağı safalı bir mevki olsun ve tabiiki yine her inanç ve
sanatta Seni tahsil edeceğim okullara-en yetkin rehberlereyakın ..ve Seni hep seveceğim ..Sen herkese
ait olsan da.. ve beni zerre umursamasan da artık önemli değil..çünkü benim
kalbimdeki bana ait olan başka bir SEN VAR Kİ, O KİMSENİN SENİNE BENZEMEZ ..O
BENİM HAYALİM ,O BENİM AYDINLIĞIMDA HAYAL BULANIM ,O BENİM ZANNIM.ve ALLAH
KULLARININ ZANNI ÜZERİNEDİR... nur cihan 2005 2019 nuralem7 @hotmail .com günlük tefekkürlerimize katılmak isteyenler içinse adresimiz https://www.facebook.com/nur.cihan.963