Hz. Ali'ye sordular: Devletin dini olur mu?
Şöyle buyurdu: Devletin dini adalettir, adaleti olmayan devlet dinsizdir..
el kürsi- EHLİBEYT TEFEKKÜRLERİ I
insan kendisi yaratıcısının ehlibeytidir.. insanda kendisinden çıkan her amelinin sonucu, fillin maddi manevi ailesi ehlibeytidir.. ehlibeyt demek ,o kişinin himayesi-mahremiyeti sorumluluğu-vasiliği altındaki birbirlerine yakınlık çeşitleri ile bağlanmış bireyler topluluğudur.. mana adamları eskiden buna “YOL ÇOCUKLARI ve BEL ÇOCUKLARI “da demişlerdir..
Şöyle buyurdu: Devletin dini adalettir, adaleti olmayan devlet dinsizdir..
el kürsi- EHLİBEYT TEFEKKÜRLERİ I
insan kendisi yaratıcısının ehlibeytidir.. insanda kendisinden çıkan her amelinin sonucu, fillin maddi manevi ailesi ehlibeytidir.. ehlibeyt demek ,o kişinin himayesi-mahremiyeti sorumluluğu-vasiliği altındaki birbirlerine yakınlık çeşitleri ile bağlanmış bireyler topluluğudur.. mana adamları eskiden buna “YOL ÇOCUKLARI ve BEL ÇOCUKLARI “da demişlerdir..
Günümüzdeki en büyük zulüm Allahımızın ayeti emri olan “EMANETLERİ
EHLİNE VERİNİZ” hükmüne uyulmamasından dolayı doğan her tür adaletsizliğin
başımıza geldiği cehalet sorunumuzdur.. ayetle sabit ki KADINLAR KOCALARINA
EMANETTİR.. çocuklar da ikisine.. ama ne yazık ki yeni modern dünyada aile de
bitirildi.. artık ehlibeytlerimiz pek yok..onun yerine sadakatle bağlı
olduğumuz daha sanal-illüzyon –var zan ettiğimiz başka başka ailelerimiz
oldu..tabii buda bu devrin imtihanı ve putları.. bunlarında devri geçecek ..
yeni öğretim senemiz bugün 10 muharrem aşura günü açılıyor.. çocuklarımıza kendi ehlibeytleri olan evlerinde , yuvalarda, okullarda, yurtlarda, hapishanelerde, yetimhanelerde ,çalıştıkları yerlerde sayısız türde tacizler ediliyor ki genelde hemen çoğunu kendilerin büyük rehber aile büyükleri ,okul öğreticileri-hocaları yapıyor .. ve hep birlikte mana adamları başta olmak üzere susuyoruz.. çocukken bu tacizlere maruz kalanlar da; bu suç sırrını başkalarına devrederek-suç sırrına ortak ederek ,diğerlerinin geleceğini mahvediyor…ve çoğu dejenere edilerek, kabiliyetlerini kullanamadan sistemden atılıyor.. bunların yerine yine bu işin çete başlarının kendi kurumlaşmış ferdleri her zaman işlerin başında hasatları alıyor, semiriyor-semiriyor ve azdıkça azıyor..
yeni öğretim senemiz bugün 10 muharrem aşura günü açılıyor.. çocuklarımıza kendi ehlibeytleri olan evlerinde , yuvalarda, okullarda, yurtlarda, hapishanelerde, yetimhanelerde ,çalıştıkları yerlerde sayısız türde tacizler ediliyor ki genelde hemen çoğunu kendilerin büyük rehber aile büyükleri ,okul öğreticileri-hocaları yapıyor .. ve hep birlikte mana adamları başta olmak üzere susuyoruz.. çocukken bu tacizlere maruz kalanlar da; bu suç sırrını başkalarına devrederek-suç sırrına ortak ederek ,diğerlerinin geleceğini mahvediyor…ve çoğu dejenere edilerek, kabiliyetlerini kullanamadan sistemden atılıyor.. bunların yerine yine bu işin çete başlarının kendi kurumlaşmış ferdleri her zaman işlerin başında hasatları alıyor, semiriyor-semiriyor ve azdıkça azıyor..
gönül isterdi ki herkes düşmüşü kaldırsın ki, vakti gelince onu da düştüğü yerden bir kaldıranı olsun....herkes ayıbı olanın bir ayıbını örtsün ki, vakti gelince onun veya onun sevdiklerinin de ayıbı örtülsün.. fakir öğrencileri takip edip, bu çocukları sapkın kişilerin tuzağından ne halde olurlarsa olsun kurtaralım.. gençleri mahvedenler yine yakın arkadaşları veya hocaları, ustaları, patronları ve tabii ki başta kendi ebeveynleri.. çocuk yapıp sonra onları sevmeyen , harçlıklarını vermeyen ve içinde bulunduğu muhite, geleneğe, konuma ve idrakine uygun yaşatmayan ebeveynlerin hepsi suçludur.. çocuklarımız ateş çemberi içindeler.. kullanmadığımız her giysiyi, her eşyayı kullanabilecek ama imkanı olmayanlara vermeliyiz.. ZEKATLARIMIZI-SADAKALARIMIZI BU DOĞRU ADRESLERDE ZENGİNLİK VE BEREKETLE-SAĞLIKLA TAÇLANDIRMALIYIZ.. başka şehirlerde okumak zorunda kalan çocukları tuzaklarımıza düşürmemeliyiz ki ,vakti gelir devran döner, aynısı zaten başımıza gelir bilmeliyiz..
bugün bu tefekkürü bir masal çocuğuna ithaf ediyorum…ben doğurmadım ama o masalın çocuğu olmayı seçti..ve yardım için ailesini değil,akademideki hocalarını ve arkadaşlarını değil, sadece bu masalın rehberini seçti.. yukarıda yazdıklarım gerçek.. bugünde içimizde açlıktan ölmek üzere olan insanlar yaşıyor. Hem de entel dantel sanat akedemilerinde ,hem de zenginlerin içinde ..hem de herkesin içinde ..bir sessiz çığlık, bir kurtar beni diyen boğulmak üzere el uzanıyor size… dilinin söylemeye utandığı yardımı ,o eser bağırıyor…kurtar beni!! Ölüyorum!! .. ve ailesine bu EL ile aranarak ulaşılıyor ve EL BEYT gelip kendi yavrusunu kanatlarına alıp, geldiği yuvaya geriye uçuyor.. şükür ki ailesi onu tedavi edebilmek için her imkanını şimdi kullanıyor ama onu o hale getiren herkes suçlu.. hepimiz suçluyuz.
****
Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder.(G orwel.)"
el kürsi- EHLİBEYT TEFEKKÜRLERİNE DEVAM.. II
pasaport işlemleri vardı ve masalın çocuğu hayatında hiç bu işleri kendisi yapmadığından bilip anlamıyordu..yaşadığı yer şehre -her yere çok uzaktı zaten..bir taxi çağırdı..taxicinin yanına oturdu ve şöför aniden değişti..birbirlerine baktılar..biri başındaki bez parçası yüzünden bazı kişilerden gelen taleple günah çıkartma papazlığına veya günah yükleme keçisi olmaya alışıktı zaten ...ama ya diğeri? ..yani şöför olan .belki hristiyanlık geni ve yetiştirilme şekliyle günah çıkartmak günündeydi.. birden döndü dedi ki titrek ve hayretli korkak sesi ile..."ben bu sabah bir rüya gördüm ve beyaz bir kuş tüyü.... ... .. siz ..?"
el kürsi- EHLİBEYT TEFEKKÜRLERİNE DEVAM.. II
pasaport işlemleri vardı ve masalın çocuğu hayatında hiç bu işleri kendisi yapmadığından bilip anlamıyordu..yaşadığı yer şehre -her yere çok uzaktı zaten..bir taxi çağırdı..taxicinin yanına oturdu ve şöför aniden değişti..birbirlerine baktılar..biri başındaki bez parçası yüzünden bazı kişilerden gelen taleple günah çıkartma papazlığına veya günah yükleme keçisi olmaya alışıktı zaten ...ama ya diğeri? ..yani şöför olan .belki hristiyanlık geni ve yetiştirilme şekliyle günah çıkartmak günündeydi.. birden döndü dedi ki titrek ve hayretli korkak sesi ile..."ben bu sabah bir rüya gördüm ve beyaz bir kuş tüyü.... ... .. siz ..?"
diğeri
gülümsedi ve kendine söylendiği ve vaad edildiği gibi: "BİR ŞEY ÖĞRENMEK
İÇİN ÇABALAMA,BİLMEN GEREKENLER VAKTİ GELİNCE SANA BİLDİRİLECEK,ZAT VAKTİ
GELİNCE SANA ONLARI AÇIKLAYACAK" hükmünce sakince :"biliyorum,
anlatmak isterseniz dinlerim "dedi..
ve
şöför arada kesik kesik ,titreyen ve o anları yaşayan halleri ile anlatmaya
başladı..
" Allah beni affeder mi? ben çok günahkar mıyım? cehenneme mi gideceğim ?çok insan öldürdüm ben...sayısını bile bilmiyorum..bazısını bilerek zevkine bazılarını ise iyilik adına kötülerden öç almak için öldürdüm..söyleyin Allah beni affeder mi?"
yolcu:"bilmiyorum.. siz yaşadınız, ne hallerde neyi neden yaptığınızı ve ne işe yaradığı önemli değil mi? herkesin bir görevi var.. ama Allah herkesi affeder.."
" Allah beni affeder mi? ben çok günahkar mıyım? cehenneme mi gideceğim ?çok insan öldürdüm ben...sayısını bile bilmiyorum..bazısını bilerek zevkine bazılarını ise iyilik adına kötülerden öç almak için öldürdüm..söyleyin Allah beni affeder mi?"
yolcu:"bilmiyorum.. siz yaşadınız, ne hallerde neyi neden yaptığınızı ve ne işe yaradığı önemli değil mi? herkesin bir görevi var.. ama Allah herkesi affeder.."
şöför:"
ben ırak savaşındaydım.. uçakla bombalar attım..sonra bir yerden geçerken bir
köylü kadına oradaki 5-6 müslüman ıraklı erkeğin acımadan sıra ile tecavüz
ettiklerini gördüm..onların hepsini öldürdüm..ama kadın çok kan kaybediyordu
..ayağa kalkamıyordu ve perişandı..o kadını orada bırakırsam ölecekti. onu
sırtıma alıp taşımaya başladım..arkadaşlarım onu bırakmamı bırakmazsam ceza
alacağımı ,onu taşımak için burada olmadığımızı söylüyordu ama ben o kadını
bırakmadım. 2 kilometre sırtımda diğer mühimmatımla birlikte sürüyerek taşıdım
ve bir bakılacağı yere bıraktım..söyleyin bana bu yardım da mı beni
kurtaramaz."
yolcu
hayretle düşünüyordu...bu adam; geçen tanıştığı ırak savaşı mağdurlarına komşu
yaşayan bu adam ,onları yerlerinden eden ,hatta belki de ramazan da sahur da evin
damından helikopterle ip salıp, eve girip ,albay olan oğullarını havaya çekip, 2 sene
hapishanede taş üstünde yatırıp, gece sabaha karşı belli saatlerde uyandırıp
,üzerine tazyikli buz gibi soğuk su sıkıp, 2 sene sonra böbreklerini ve bazı iç
organlarını çürütünce de dışarı atıl halde atanlardan olabilirdi..
"allahım
neler oluyor?.. her şey zıttı ile .. yapan ve yapılanlarla, karşılıklı
savunmalarla meğer olaylar mukayeseli cereyan edip,iki tarafın da hesabı
yüzleşmesi burada dürülüyormuş " dedi içinden..sonra sessizce ağlayarak :
"müslüman
adamlar çölde o savaş halinde dahi halkı kurtarmak yerine ,kendi sahipsiz
kadınlarına topluca tecavüz edebiliyorlarsa ,siz burada günahkar değil hatta
allah’ ın o kadın için kurtarıcı elisiniz .hani müminler kardeşti ?"dedi..
ve adam
devam etti..biz bir yere girdik ,köy-kasaba gibi..bir ev vardı.. kapı önünde
bir sürü küçük kız çocuğu bekleşiyordu.. içerideki adamın karıları imiş bunlar
ve içeri girmemi engellemek istiyorlardı.. kızların en büyüğü 12 yaşlarında
diğerleri 10-9-7 gibilerdi..ben kapıya tekme vurup içeri girdim..bir adam su
dolu fıçıda yıkanıyordu..şişko yaşlı pis bir adamdı..orada yatak vardı..beyaz
çarşaflar dolanmış hafif bir kabarıklık ve her yer kandı..silahın ucu ile
çarşafı çekiştirdim.. ve ne göreyim yatakta kanlar içinde 2 yaşlarında bir kız
çocuğu yatıyordu..böyle bir minik pembe sarı et yığınıydı...korkunçtu.. deliye
döndüm ..ben kendimi kaybettim..o adamı fıçının içinde ağzına silahla
doldurdum.. delik deşik ettim..kapı önündeki minik kızlar ağlayarak ,çığlıklar
atıp çil yavruları gibi kaçıştılar..söyleyin bana allah beni cehenneminde bunun
için yakacak mı?"
yolcu
da şöför de ağlıyordu ..yolcu :"hayır
bu yaptığınız için Allah sizi mükafatlandıracak bile.onlara kurtarıcı siz
olmuşsunuz.. "dedi.
amerika
tırlar dolusu minin çocuğu kaçırdı..amerikalı ve israilli doktorlar çocukları
tırlarda kesip iç organlarını dondurucuya koyup, amerika ya yolladı.çünkü çok
kayıp var .sürekli taze kan ve organa ihtiyaç oluyor , askerlere o organlar ve
dokular yetmiyor..ben bunu görüp rapor ettim ve ceza aldım.. söyleyin buda mı
beni aklamaz..
yolcu
duyduklarından aklını acıyla yitirecek olup ağlasa da , sustu..sustu.sustu..herkes gibi..müslümanlar ne yapıyordu ki bu
cezaları yaşıyorlardı .. sustuk hepimiz..avrupanın sürgün suriyeli
ebeveynleri 2 ay sonra kapı dışarı edildiği halde ,kayıp olduğu söylenen ve asla geri dönemeyen binlerce minik suriyeli
çocuk için sustuğumuz gibi sustuk..
ve sonra o rahatladı..bu meslek için aileleri tarafından
kendileri gibi olanların nasıl yetiştirildiklerini ve devlete verildiklerini
,hatta bunun bir kanun ve bu eğitimleri almalarının asla ödenemeyecek para
bedeli olduğunu anlattı..her biri milyonlarca dolarlık adamlardı (80 milyon
dolarlık adam filmindeki gibi ) ve devlete kendi soyları kendi kanlarından olan
bir erkek varisi -oğulu vererek özgürleşip tazminatlarını alabiliyorlardı...
yani onlarda da ehlibeyt vardı..her ari ırk -beyaz kan kara şovalye bir
ehlibeytti..çok tecrübeli olduklarından
ve tüm yolları ve yollarda saliklerin başına öğretici rehberlerince ergitme
metodları hükmünce getirilenleri de en iyi kendileri bildiklerinden,
çocuklarını çok küçük yaşta kendileri defoluyorlarmış.. böylece çocuk küçük yaşta sır tutmayı öğrendiği gibi, kendisini
sınırlayan dini değerlerden, ahlaki kısırlıktan ve utanmak duygularından
arındırılıp ,devletin ve milletin aslında gücün ve otoritenin bekası için her
işi yapar ve yaptırır en yüksek seviyedeki üst bilince erişiyormuş.. HAYA PERDESİ
EN BÜYÜK ENGELMİŞ. .. O YÜZDEN MASUMİYETLERİ KİRLETMEK EN BÜYÜK ZEVKLERİ.. bu
bilgiler ve işlemler için arada dinlendirilip , senede bir kaç ay boyunca
aldıkları zorlu eğitimlerle çocuklar geçirtiliyorlarmış...
türkiye
yi bilhassa İstanbul u çok seviyorlar ve hayranlar..tüm köyleri
,şehirleri,gelenekleri,tarikat ve dernekleri ve ezoterikleri ,tüm askeri
kurumların en dibine dek her şeyi ile biliyor ve zaten ülkemizde bir ortak
müttefik üyesi olduğundan bizi genlerimize dek okuyorlardı. her şey onların
onlara bakılırsa ,biz sadece köleleriymişiz...bizi satın aldıklarını
söylüyorlar.eskiden almışlar çok eskiden...
dedi ki : siz türklerin en büyük gücü ne biliyor
musunuz? sizde aynı mahallede herkes birbirlerini yer .kardeş kardeşi
bir misket için bile boğazlar ama başka bir mahalleden biri o mahalledeki bir
çocuğa taş attı diyelim, o kavgalı saç saça baş başa mahalle aynı anda kavgayı
bırakır bir anda birleşip tek vücud olup düşmana savaşır ve kazanır.. işte
sizin çözülemeyen ve kontrol edilip sezilemeyen tek gücünüz bu .yoksa siz
kimsiniz ki?vaktiyle her şeyinizi bize satmışsınız .kafanız elinizdeki cep
telinde, hep don içinde düşüncelerinizle ne ürettinizde ne hak ediyorsunuz ve neye
sahip çıkabilirsiniz ki?.sizin her şeyiniz zaten bizim..erkeklerinizn aklı
fikri karı kızda-sexte .başka bir b..bildikleri akıllarının erdiği yok. ne
ürettiniz de ne istiyorsunuz?...
......
......
onlar
için kendi aryan soy ehlibeytleri dünyayı yöneten ve yönetecek tek
kimlikmiş..içlerine kirli arap kanı ki ;bu kürtlerdeki, hintlilerdeki
,afrikalılardaki kanın ortak adı imiş ..işte bu pis kan onların soyuna bir
şekilde girdiğinde, asla o çocuk yüksek sınıfa ve bu eğitimlere alınamadığı
gibi ,babası tazminatını alıp özgürleşemiyormuş- yerine kendi kanından birini
getirmedikçe...bu kişi, arap-kürt kökenli bir kadına aşık olsa ,ondan çocuk
yapsa dahi bu eş ve çocuğu red edilip, kendi kanlarından oğul alana dek
özgürlük için bekleniyormuş.. .. vs …yani , genlerine iskenderin soyu olmayan-
saf beyaz kafkas olmayan kimsenin girmemesi tek yasaymış.... ancak kendi gibi
birinden bir beyaz kan oğulla rehinelikten azad edilebilirlermiş..
yolcu
içinden şunları düşündü.. bizim ehlibeytlerimiz-bizim kendi ailelerimizin ne
kendi ailelerimizde, ne devletimiz yanında ,ne de dini bilginlerimiz yanında
bir değeri asla olmadı ne yazık ki dedi. türklerin
en büyük gücü aileydi ,bu adamın dediği gibi.. bugün ailelerimiz darmadağınık ama bunu kim yaptı? din adına
ayrıştıranlar, tevhid deyip, tevhidi yaşamayan tevhidi anlatamayan ve yaşantısı
ile tevhidi gösteremeyip sadece kendi ehlibeyti ailesine yatırım yapanlar
yaptı..
akademisyenlerin de aileyi parçalamakta büyük rolü ve suçu var ..bilhassa
sanatçılık ve fizik gibi yüksek mesleki rehberlerinde ki ,aşırı kıskançlık
korkunçtur...onların yetenekli çocukları imha edecek her kötü yöneltmede bizzat
suçu var... ve onların hepsinin ehlibeytleri en tepe noktalarda devletin
güvencesinde konuşlandırıldı ama halka; “sen
geçmişteki ehlibeyt için ağlamaya -dövünmeye devam et “ denilip,
kendilerine ise “bu yönetim sadece bizim
aryan ailemizde” diye yol gösteriliyor ..
not: bu pasaport günü tekamülü akabindeki gün sabahında , üzerinde bir yıldız çizili olan✡ şeffaf bir pasaport bana verilirken, hayran bir şekilde rüyamdan dünyama uyandım..
**************
Bir
toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret
eder.(G orwel.)"
el kürsi- EHLİBEYT -sahte SEYYİDLER-IRAKLI ŞIHLAR'ın
tekEL tekerinin getirdiği zulümler TEFEKKÜRÜ.. III
kendimi bildim bileli elimden geldiğince-kabımca kararınca yardımlar yaparım ve bazen kandırılsam da bu huyumdan hiç vazgeçmem..aynı mana öğrenciliğim gibi kayıt dışı fakat hakiki gönülden bağlanmışlardan yani kalbi.. ben hiç bir yardım kurumuna bilerek bağlanmadım..fakat bazılarını tanır ,dışarıdan gönüllü desteklerim.hayatımda bu resmiyetleri kendi çıkarları için tekel haline getirenler yüzünden nedense resmi kurumlaşma hiç yok.işte bundan seneler evvel yaşadığım yerde biri, alt katına taşınan iki ırak savaş sürgünü yaşlıdan bahsetti.. ramazan ayında oruçlu halde iki ihtiyar ve ellerinde sadece valizleri korku dolu gözleri ile kalakalmış bekliyorlarmış. ...bacaklarında sorun olduğundan yerde dümdüz oturmak veya yatmak bu çok yorgun-aşırı zayıf, o ülkeden bu ülkeye göçerlere haliyle zor gelmiş..anlatan onlara tepsi ile yemek götürmeye başlamış,sadece yaşlı hanım az türkçe bilip korkuyla kapıyı açıp ,yemeği alıyormuş..işte bende böyle öğrendim..
kendimi bildim bileli elimden geldiğince-kabımca kararınca yardımlar yaparım ve bazen kandırılsam da bu huyumdan hiç vazgeçmem..aynı mana öğrenciliğim gibi kayıt dışı fakat hakiki gönülden bağlanmışlardan yani kalbi.. ben hiç bir yardım kurumuna bilerek bağlanmadım..fakat bazılarını tanır ,dışarıdan gönüllü desteklerim.hayatımda bu resmiyetleri kendi çıkarları için tekel haline getirenler yüzünden nedense resmi kurumlaşma hiç yok.işte bundan seneler evvel yaşadığım yerde biri, alt katına taşınan iki ırak savaş sürgünü yaşlıdan bahsetti.. ramazan ayında oruçlu halde iki ihtiyar ve ellerinde sadece valizleri korku dolu gözleri ile kalakalmış bekliyorlarmış. ...bacaklarında sorun olduğundan yerde dümdüz oturmak veya yatmak bu çok yorgun-aşırı zayıf, o ülkeden bu ülkeye göçerlere haliyle zor gelmiş..anlatan onlara tepsi ile yemek götürmeye başlamış,sadece yaşlı hanım az türkçe bilip korkuyla kapıyı açıp ,yemeği alıyormuş..işte bende böyle öğrendim..
sonra
birlikte tanışmaya gittik.yerde parkede oturduk..o sırada ıraklı daha evvel
yerleşmiş akrabalarıda geldi ... türkmenlermiş ..osmanlı devrinde ataları
Bağdat'a a vali tayin edilmiş ve o aile hep öyle işler yapmış ..herkes en az
öğretmen seviyesinde..ki yaşlı hanım öğretmen, eşi vali ve daha büyük
şehirlerde vali yardımcılığı yapmış....bu kişilerin bağdatta 1000 metrekarelik
evi , arabaları, şöför ve hizmetkarları 7 ev çalışanları varmış savaştan
evvel.. ilk bombalarla ve işgalle en evvela o hizmetçilerle şöförler evi soyup
talan ederek evi terk etmiş..sokak kapılarını bile atıldığı caddeden komşuları
getirmiş... yani nerden nereye değil mi?..o yüzden herkes düşünmeli..
neyse
biz etrafa soruşturduk ..arkadaşımın biri deposundaki yemek masasını ve
sandalyeleri ve sehpasını verdi..birine yazdım iki beyaz yeni kanepe yollandı
ve başkaları da her eşyayı evlerinden verdiler ..sonra bir gün onları ziyarete
giderken çöpe konmuş iki oyma berjer gördüm ve telefon açtım..ev sahibi bey
aşağı indi o koltuklarıda sırtlayıp evine taşıdı..yani evde her şey hızla
yerleşti..çocukları ile temasa geçmişler bankaya yetecek kadar paraları da
gelmeye başladı..
arada
ziyaret ediyordum çünkü hanım sürekli arıyor ve görüşmek diliyordu..o zaman ben
sabilik araştırmaya yeni başlamıştım.okudumki esas sabiler ırak da dicle ve
fırat nehri üzerinde yaşarmış..o eski vali de sorularıma cevap veriyordu
.sabilerin yaşamı hakkında bayağı şey dinledim..türkçesi hızla açılmaya başlasa
da, hanımı yardım ediyordu...
bir
defasında ona hz Ali nin tasavvufçular için ne kadar önemli olduğunu adeta bir
put gibi olup ,amerika işgalinde oraya bomba atılması ile tüm dünyanın
sarsılacağına inandığım' ız halde ,neden kimseye bir şey olmadığını ve
amerikanın önünün alınmadığını sordum..
vali
,dini allah ı kabul etsede dindar olmayıp,ibadet de pek kabul eden biri değildi
ve tabiiki tasavvufla hakaretle alay ediyordu ..çünkü kendisi o yöneten
arkadaşları bizzat içinden tanıyordu ki ,sizede o anlattıklarını yazacağım..
adam
alayla güldü ve anlatmaya başladı..dedi ki :"bir gün, gizli kamera yeni
çıkmıştı.. saddam onu bana verdi ve nasıl çalışır öğretti ki ; "git ,Necefte hz Ali türbesine bakan o
dolandırcı ,halkı soyan hırsız seyyidleri kameraya çek gel..şikayetler ayyuka
çıktı bak bakalım neler dönüyor ...konuşmalarıda kaydet. sende gözle.oraya
halkın gözünün önünde adak kesilecek bir kurban yeride yaptırtmadan dönme
" dedi... ben de necef e gittim..o zaman kameralar daha büyüktü.bacak
bacak üstüne attım ve dizlerimin arasından çekim yaptım ,konuşmayı kaydettim..
necefte
türbeye bakan seyyid denen -ehlibeytten olduğu söylenen şıhlar vardır..tüm
orta doğu ve müslüman alemi buraya gelir oradaki havuz gibi yere para, değerli
taşlar, değerli tesbihler, takılar ne varsa bağış olarak atarlar.ama bu atılan
para ve değerli eşyalar akşam olup kapılar kapanınca o seyyid şıhlar arasında
pay edilir.bir lirası bile o türbeye-bakıma ve muhtaçlara verilemezdi.işte
saddam o parayı devlet alsın, o türbeye hizmete ve fakir fukaraya hizmette
kullanılsın istemişti..o adamlarla uğraşmaksa çok zordu...
ayrıca
şıhın avucu öpülürken içine kurban kessin diye kurban adak parası konurdu..ama
asla o kurban kesilmez ,göstermelik bir kurban onun adına bunun adına ortada göstermelik dolaştırılır, onlarca adak parasından belki bir tane
kesilirdi..tüm kurban paralarınıda iç ederlerdi..saddam ın herkesin göreceği
şekilde kurban adak yeri yaptırt emrinede o şıhlar çok karşı
çıktılar...kavgalar oldu... tehditler oldu...o parayı bölüşmeye asla razı
gelmediler..bir minik kurban kesim yeri ben oradayken yaptırttım ama
kullanıldımı biliyorum...bu adamlar o kadar merhametsizdir ki anlatamam..o
fakir gariban halka ,ehlibeyt inancına hiç acımaz, hep alay ederler ve o
inançla halkı soyarlardı..insanlar gelir orada imam ali diye ağlar, saç baş
dağıtır dövünür ,ne kadar serveti varsa verir, bağışlar ama hepsi bu adamların
viskilerine karı kız oğlanlarına giderdi..bir görsen nasıl viskilerdi .dev
şişelerde . dünyanın en mükemmelleriydiler..çok güzeldiler...çok..
bu
şıhlar benim arkadaşlarımdır eskidende tanışırdık zaten ..gece olunca oradaki
evlerin doğal yapısı gereği biz o şıhın türbeyle iç içe olan tekke evinin
altına gizli merdivenlerden inerdik..orada ala bir içki meşk sofrası
olurdu..sabaha dek dünyanın en iyi viskilerini içerdik..kadınlar- kızlar ve
oğlanlar kucakta yemekler yenir ve onlar dizler üzerinde hoplatılırdı.. ama
sabah ezanı okunmadan hemen gusül muhakkak alınır ve gece yatsıdan sonraya
buraya inerken baştan çıkartılmış şeyh sarığı-tacı yine başa geçirilir ve hırka
sırta giydirilir ve el öpülecek hale getirilirdi..yani her gece işret edilir
..sonra muhakkak gusül alınarak ,yukarıda taç sarık giyilir, seccade katlandığı
yerden alınır serilir ve el daima gusüllü öptürülürdü..bu adamlarda zaten
inanmazdı ama halkı kandırmak ve pazarı yönetmek aile geleneği meslekleri idi..
bu
şıhların hemen çoğu ingiliz -amerikan kukla ajanıdır.. senenin yarısını
isveç-isviçre ve ingiltere londra da lüx otellerde geçirirler..rapor verir
işleri ayarlarlar..alplerde tatil ve en iyi otellerde en iyi iskoç viskileri
ile yaşarlar..başlarının üstündeki taçlarının altında anlık içmelik küçük viski
şişeleri ile meşhurdurlar.. beğendikleri kadın kız demeden o türbelerin yan
odalarına çekebilirler, kimse karşı koyamaz..
zaten
bu savaşlardan bu olaylardan sonra başladı..belki de rant çok büyüktü ..daha
başka şeylerde vardı.işte ben bu yüzden sizin inandığınıza inanmam.zikir
çekmem.. ibadet etmem.siz edin ben karışmam..
eskiden
ırakta bir tane şii yönetici olamazken, bugün amerika tüm yönetimleri
,sünnileri katletsinler diye iran şiasına verdi ve müslüman kardeşi müslüman
kardeşe yine aynı kerbela topraklarında kırtmaya başladılar....yeri boşalan
sünnilerin evlerine de yahudileri israilden getirip yerleştiriyorlar ..
****
size bu
anlattığım hikaye gerçek ..masal gibi olsa da .. bu adam geçen ay öldü..ölene
dek te huylu huyundan vazgeçmez misali çirkin huylarını bu ülkede de
sürdürmüş..kadın kız vs davalarını yani..o öldü karısı 73 yaşında başka bir
ülkede tek başına kalakaldı.. neyse ki artık işini halledecek kadar türkçe
biliyor..bir çirkin adamın peşinde harcanmış çileli hizmetkar bir hayat ve adamın
kişiliği ile mesleği ile yaptığı çirkin işlerle zerre alakası olmayan sadık bir
köle kadın...tabii ki bu yaşlı kadına çocukları bankaya para göndererek ona
bakmaya devam ediyorlarmış..
işte bu yaşlı, çileli, vefakar hanım beni illa görmek istedi ve ona taziyeye gittim..akrabası da vardı..adamın hastaneye düştüğü ve ölene dek bir haftada geçirdiği resimlerini gösterdi..işte dedik allah adamı bir anda ne hale getiriyor..yaptığı iyilikler ki çok cömert olarak bilinirmiş eskiden belki onun çirkin günahlarını temizler..hanımı onun için hiç kılmadığı namazlarını kılmaya başlamış. bende güldüm.”neden kılıyorsun ki ,o namaza inanmıyordu..kendine eziyet etme”..onlar da “doğru inanmaz alay ederdi.CENNET SENİN OLSUN SEN KIL “ derdi dediler.. adam ın oğlu babasının kefareti için,o ölünce hemen telefon açıp,kabe de sakat ve yorgunlar ücretsiz kullansın diye 4 adet tekerlikli iskemle alıp, bağışlatmış.. mesela ben en çok bu evladın hayratına hayran kaldım ki, babasının mevki yüzünden amerikalılar onu işkence ile hapiste iç organlarını çürütüp, bugün iş yapamaz atıl hale getirmişlerdi..demek temiz soy başka bir şey.. genetikle de alakalı değil..
işte bu yaşlı, çileli, vefakar hanım beni illa görmek istedi ve ona taziyeye gittim..akrabası da vardı..adamın hastaneye düştüğü ve ölene dek bir haftada geçirdiği resimlerini gösterdi..işte dedik allah adamı bir anda ne hale getiriyor..yaptığı iyilikler ki çok cömert olarak bilinirmiş eskiden belki onun çirkin günahlarını temizler..hanımı onun için hiç kılmadığı namazlarını kılmaya başlamış. bende güldüm.”neden kılıyorsun ki ,o namaza inanmıyordu..kendine eziyet etme”..onlar da “doğru inanmaz alay ederdi.CENNET SENİN OLSUN SEN KIL “ derdi dediler.. adam ın oğlu babasının kefareti için,o ölünce hemen telefon açıp,kabe de sakat ve yorgunlar ücretsiz kullansın diye 4 adet tekerlikli iskemle alıp, bağışlatmış.. mesela ben en çok bu evladın hayratına hayran kaldım ki, babasının mevki yüzünden amerikalılar onu işkence ile hapiste iç organlarını çürütüp, bugün iş yapamaz atıl hale getirmişlerdi..demek temiz soy başka bir şey.. genetikle de alakalı değil..
diyeceğim
o ki,biz müslümanların başına gelenler ve bizlere zebanilik eden ingiliz
amerika =rusya=israil in işkenceleri boş yere değil.. lütfen KENDİ
EHLİBEYTLERİMİZE ZULMETMEYELİM ve HAKLARINI GASP ETMEYELİM Kİ,HAKİKİ EHLİBEYT
BİZE KENDİSİNİ TANITIP bereketi kesintisiz akan KEVSER İLMİ SOYUNDAN-o tertemiz
suyundan NASİPLENDİRSİN .AMİİN
NOT:
masallarımı ileride roman yapmak istiyorum..bu acizene notlar roman için hayal
kurgularımdır ,kişileri bağlamaz.. ROMAN OLDUĞUNDA DAHA GÜZEL OLACAĞINI
UMUYORUM..
nur
cihan
10 muharrem -9 eylül pazartesi 2019
nuralem7@hotmail.com
günlük tefekkürler içinse
https://www.facebook.com/nur.cihan.963
10 muharrem -9 eylül pazartesi 2019
nuralem7@hotmail.com
günlük tefekkürler içinse
https://www.facebook.com/nur.cihan.963