ZAMAN VE ÇOCUK KİTAP PAZARINDA MASALI
EVVEL ZAMAN içinde ,AHİR ZAMAN içinde bir çocuk varmış..
Bu çocuğun ilgi duyduğu ve kontrolden çıkması muhtemel meraklarını hizaya sokmak için, dostları ,onu incelikle öğretip nakışlıyorlarmış..
Çocuk esmalar ve antik tanrılara –mitolojik sembollere merak saldığı için Dostu Kamil, ona şöyle bir yol önermiş..
”Evladım eğer tasavvuf öğrenmek istiyorsanız bunun en iyisini eski zamanlardaki Mısır’lılar yapmıştır “,evet demiş çocuk evet..Zaten tüm Eski Mısır belgesellerini izlermiş ve pek çok da kitap okumuş evvel evvelinde..
”Ama bunlar bizi hiç ilgilendirmiyor “demiş Dostu Kamil. “Sen hakikati ,özü öğrenmek istiyorsan bak sıra ile şunları oku, olur mu “demiş..
”Önce Hz. Muhammed (s.a.v) in hayatını, sonra sahabeyi sonra ehlibeyti oku..Ve git git, zaman atla ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu oku ve git git git, zaman atla ve İstiklal Harbini oku ..İşte tüm tasavvufun özü burada” demiş..
Çocuk anlamış inceliği ama henüz bu şekilde okumamış..Çok daha küçükken bu tarih pasajlarını pek çok kez okuduğu için aklında onları birleştirmiş şimdilik..İlerde muhakkak bir şekilde aynı sıralamayı yapacakmış..
Çocuk, Allah kendisine böyle büyük A’li Dostlar verdiği için hep şükrediyormuş..Diyormuş ki ,Allahım ben ne yaptım da hayatıma bu kadar güzel insanlar girdi..Ben dünyadaki en zavalı, en cahil insanken üstelik
.........................................................
Çocuk açılmış olan kitap pazarına DEVLET-İ A’LİYE NİN YENİ PADİŞAHININ GELECEĞİNİ ÖĞRENMİŞ..
Ve düşünmüş O’na ne hediye götürebilirim diye..En sevdiği ve kolleksiyonunu yaptığı cam kürelerini düşünmüş..İki tane birbirinin ikizi olan şeffaf, renksiz ve içi su kabarcığı gibi kabarcık dolu cam küresini düşünmüş. Birde ondan ayrı, büyük küreye akıp giden küçük şefaf cam kürelerini..
”Tamam demiş, işte Arş-ı Rahman’a benzeyen Latif Kalbim ve ona akıp giden Hikmet dairelerinden daha güzel bir hediye olamaz demiş çocuk..Ama bu hediyeyi vermek çok utandırmış çocuğu, düşünmüş düşünmüş ve vazgeçmiş....
Latif kalbini teslim etmek ve ondan kalbini istemek çok ilginç bir şeymiş çünkü ...
Ve sabahında uykusunun ekranında şunları görmüş, Padişah çocuğa sepetler dolusu Himmet Küresi vermiş ..Çocuk uyanınca anlamış ki hediyeleri kabul olmuş ve bekleniyor, hemen onları yeşil incecik pelur kağıtlara sarmış..Latif Kalbini bir kağıda, ona üçüncü gözünden akıp gelecek olan Himmet Dairelerini başka bir kağıda sarmış..
Ve kitap pazarını arkadaşı ile dolaşmaya başlamışlar ..Çocuk artık neredeyse hiçççççç kitap okumuyormuş çünkü onun Canlı Kitap olan Dostları olmuş..41 senedir okuyarak öğrenemediklerini, ona yaşatarak öğreten dostlarmış bunlar..
Çocuk, babasının onlara küçükken aldığı ve seneler içinde dafalarca okuduğu ama şimdi tek birini bile hatırlayamadığı;Erzurum Masalları,Gümüşhane Masalları,Anadolu Masalları kitaplarını aramış ama hiççç bulamamış..
Evvel Zaman Padişahının ona okumasını söylediği, Semiha Ayverdi Hanımefendi’ın “Yaşayan Ölü ve Batmayan gün “kitaplarını almış..İyi bir aşçı olmadığı için, gelecekte de hep yemek yapması gerektiği için, eski sayılarından –hiç ilgi duyamadığı-çok ucuza yemek dergileri almış..
Kitap pazarında geçen yıl tanışmaları nasip olan” yaşayan Yunus Emre” manası ile karşılaşmışlar..Yaşayan Yunus manalı adamın yeşil gözlerinden yıldırımlar çıkıyormuş ,öyle güçlü nazarlarla etrafa bakıyormuş..Çocukla az biraz sohbet etmişler..Çocuk sadakete inandığı için o gözlere takılmamış..
Neyse vakit gelmiş, Yeni Zaman Padişahının sohbeti başlayacakmış..Çocuklar yerlerine geçmişler, çok az kişi gelmiş -çok az..Ama en güzeli bu demiş çocuk içinden ..Özel bir muhabbbet olacakmış seziyormuş..Muhakkak ki burada çok özel kişiler de vardır demiş çocuk ve iki farklı bulduğu adama bakmış..Onların gözleri değişikmiş..Çocuk değişik adamları gözlerinden tanıyormuş bazen..Onların gözleri mercekleşmiş oluyormuş..Öyle, sanki mercek..Anlatılamayan bir şey yanii....
Ve Zaman gelmiş oturmuş..Bir an çocuğa bakmış..Çocuk da tam karşına oturmuş, bir kaç sıra ötesine..O bir an bakışdan sonra çocuk mıknatısa tutulmuş demir tozuna dönüşmüş ve kalbine bir şeyler olmuş ve gözyaşları akmaya başlamış..Sohbetin sonuna dek gözyaşları nedensiz akıp durmuş ve silmekten yorulmuş çocuk, bırakmış -serbest aksınlar demiş..Özgürsünüz demiş gözyaşlarına......Utanacak birşey değil ki..
Zaman çok şeyler anlatmış da çocuk balık zekalı olduğu için çok az şey aklında kalmış..Biliyormuş ki çocuk İnsan-ı Kamil’lerden hitap eden Allah’tır; ayet öyle diyor ve onların sohbetlerinde herkese cevap vardır..Kapasitesine göre anlar ve idrak eder..Çocuk pür dikkat Zamana bakıyormuş onun sağ gösterip sol vuracağını biliyormuş..O’nun kelimelerini saçlarından yakalayıp kalbine gömmek istiyormuş..:)
Bu İnsan-ı Kamiller, AliCemGiz oyununda üstad oldukları için, imtihanın ana merkez üstündeymişcesine dinliyormuş çocuk Zamanı..
Zaman demiş ki : “Kitap pazarındayız ama ben size diyorum ki kitap okumayacaksınız..”Ellerinde torbalarla kitap varmış dinleyicilerin..Ama, Zaman hemen eklemiş tabii;” Umuma söylenen sözler başkadır, bire bir yanlızken –tenha daki söz başkadır..:)”
.......
”Soru sormayacaksınız “demiş Zaman .”.Soru sormak yok” diye tekrarlamış bir kaç defa ..Çocuk soru sorma makinesi olduğu için ağlarken birden gülmüş.. ..”Çünkü sohbeti dinleme adabını bilirseniz, her cevabınız sohbetin içinde vardır demiş Zaman.”
.........
Ve Devlet-i A’li Osmanlı diye devlet olmadığını söylemiş..Çocuk “ahhh demiş, benim sorularım benim cevaplarım, eeee demiş çocuk içinden eeeee..””Devlet-i A’li Osmanlı yıkılmıştır demiş Zaman ama Devlet-i A’li asla yıkılmamıştır ve yıkılamaz” demiş Zaman ..Çocuk oleeeeeeeey demiş oleeeeeeee içinden evet yarabbim, yahuu ne kolay çözdü düğümlerimi..Yani bunca sene düşündüğüm mana buydu!!!
..........
”Osmanlıca diye bir lisan yoktur” demiş Zaman ve bir osmanlıca beyit söylemiş, beraber okuyalım demiş anlayamadıkları kelimeleri hece hece okumuş. Aaaaaaaa..Meğer osmanlıca değilmiş demiş dinleyenler türkçe bu yahuu...”Öz lisanına yabancı kalma, zenginliğini farket demiş Zaman...Hazine bizde...”
..............
”Okuyarak öğrenemezsin; kitaplar onu yazan kişilerin ,kendi yaşadıklarının dedikodusu dur” demiş Zaman,”dedikoduyu bırak, sen kendin yaşamalısın ..Başkalarıın dedikodundan sana ne?.”.Hııııı demiş içinden çocuk, doğru söylüyorsunuz....
”Denize girmeden okuyarak yüzme öğrenemezsin demiş Zaman..İlla denize gireceksin ve ayakların suyu görecek .”.Doğru demiş gözyaşları serbest stil akan çocuk doğru demiş..
”Amma demiş Zaman, eğer muhabbet duyarsan demiş ve iki avucunu birleştirip çocuğa doğru uzatmış..Eğer muhabbet duyarsan sana kıyamazlar, yüzdürmezler, sen yüzdüğünü sanırsın, seni el üstünde taşırlar “demiş..
Bunu söylerken aynı Dostu Alisinin onları manada tanıştırdığı Osmanlı Padişahı gibi Osmanlı zarafetinde ve Kabe kadar yumuşak kalbli bir yüze sahipmiş Ve çocuk eriyip bitmiş...O zaman söylediği şiiri osmanlıca diye düşündüğü için anlayamamış mış ama şimdi de bu mana aklına gelmediği için anlayamamış..Yanii şiirinden şimdilik mahrum kalmış:)
......Gözyaşları selsebil...........
Çocuk sular seller gibi ağlıyormuş tabiiii
................................
”Ve demiş Zaman gelelim himmete ..Çocuk rüyasını hatırlamış.Hani derler ya demiş, şeyhim himmet der ki şeyh, evladım hizmet.. Yok böyle şey demiş zaman, yok böyle şey..Asıl mürşid müridine hizmet eder, asıl mürşid ona hizmetçidir..”Çocuk yaşadıklarından sonra zaten bunu anlamış..Sağ gösterip sol anlama meselesi her şey zıttı ile.
...............
Arada, Zaman şunu sık sık tekrarlıyormuş; anlayan için ,”kalabalıkta- toplulukta başka konuşulur beraberken yanlızken tenhada başka konuşulur diyormuş..Çocuğun bunları duyarken canı yanıyor ve korkuyormuş...:)
.........
Ve demiş ki Zaman hani derler ya bir lokma ekmek bir hırka yok böyle şey yahuu yok..Bunlar islamın evlatlarını geride bırakmak için uydurulmuş şeyler..Allah verdiğini senin üzerinde görmek ister demiş Zaman..Haklısınız demiş içinden çocuk , evet haklısınız .. Eğer araba alacak paran varsa araba almalısın, taxiye binemezsin demiş Zaman,eğer taxiye binecek paran varsa dolmuşa binemezsin,eğer dolmuşa binecek paran varsa otobüse binemezsin demiş Zaman..Çocuk çok sevinmiş..Elindeki paranın büyük kısmını taxilere verirken meğer güzel bir şey yapıyormuş..Ya meded araba demiş içinden..:)
................
”Tasavvuf modası var biliyorsunuz demiş Zaman ve başka öğretileri İslam Tasavvufu adına gençlerin beyinlerine sokuyorlar..Bunlara kanmayın ve gerçekten ayrılmayın..Yabancıların oyunlarına kanmayın.
”Ve Zaman çok öz ama çok derin başka şeylerde anlatmış..Çocuk onları şimdilik hatırlayamamış ve sohbet bitmiş..
Çocuk Zamanın masasına gitmiş ve hediyelerini uzatmış..Kabul etmez sanıyormuş ama Zaman onları yardımcısına vermiş ve eve götürmelerini söylemiş..Çocuğun kalbinde kabul edildiğine dair sevinç uyanmış ama onun gözyaşları hiç durmamış..Kitaplarını imzalasın diye uzatmış, Zaman “saygılar” yazmış...
Çocuk istermişki ona şiir yazsın, onun ona yazdığı gibi mesela ..Ama saygılar.. Çok uzak ve soğuk demiş çocuk..
Çocuk uslu uslu evine dönmüş..Evindeki ikiz cam küresine bakmış ve içine dolu himmet dairelerine ve ona akıp giden önüne dizdiği diğer camlara ve hepsinin kenar süsü olarak süslediği aynadan bir çercevedeki Dostu Alisinin resmine bakmış..Eşinin gözyaşlarını siliyormuş bu fotoğrafta Evvel Zaman..Çocuk O’na minnetle teşekkür etmiş.Sadece Hırka dan ibaret olan, aslı suretsiz ,Kabe kadar yumuşak bir Kalbe emanet edildiği için.Ve hayalindeki gibi ,başını gözyaşları ile gömdüğü O Kalbden asla çıkartmaması için dua etmiş..Minnetle gözyaşları ile öpmüş Dostunu....
Nur Cihan
25-11-08
http://www.sufizmveinsan.com/sohbet/zamanvecocukkitappazarindamasali.html
25 Kasım 2008 Salı
19 Kasım 2008 Çarşamba
ZAMAN’IN İÇİNDEKİ ÇOCUK SİNEMA DA MASALI
Ey Allah’ım! Hastalara ferahlık bahşeden sensin!
Lütuf ve rahmet içinde, can gibi gizlenen sensin!
Sen, kullarını, Sana yakarsınlar diye hasta edersin.
Zira,niyazı,ağlayıp inlemeyi kabul eden sensin!
Herkes derdine derman arar, oysa dermanlar arar Seni.
Çünkü derdi de, dermanı da yaratan şüphesiz Sensin!
Hastayı şunun, bunun kapısına düşüren dertler birer perde.
O perdenin hem başında, hem sonunda duran Sensin!
Sükuna erinceye kadar,inletirsin hastayı zar zar!
Hakikatte,bizim derdimiz içinde inleyen Sensin!
Sana”Sensin” diyen de hem vallahi, yine Sensin!
Bu meydanda, top da sensin,oynayan da, seyreden de hep Sensin!
Kölelik ,efendilik ve sultanlık,Senin yazdığın yazılar.
Eğri yazı da, doğru yazı da mektebinden dir,yazan Sensin!
Bedenler birer evdir,cümle canlar misafirdir o evlerde.
Beden de can da gölgendir Allah’ım, o misafir canların canı,yine Sensin!
DOÇ DR EMİN IŞIK’ın BELH'İN GÜVERCİNLERİ(Mevlana’nın son günleri bölümü)kitabından alıntıdır...
ZAMAN’IN İÇİNDEKİ ÇOCUK SİNEMA DA MASALI
BİR VAR mış,BİR YOK muş,
EVVEL ZAMAN içinde,AHİR ZAMAN içinde bir çocuk varmış..Çocuk ve arkadaşları sinemaya gelen DİNLE NEY’DEN isimli bir filme gitmişler..Film DEVLET-İ A’Lİ OSMANLI ZAMANInda geçiyormuş.
Çocuklar kıyafetlerdeki estetiği ve renkleri çok beğenmiş..Film son derece ağır olduğundan salonda çok az kişi varmış, hatta toplansa on kişi ancak ederlermiş...Filmin konusu; rahatsızlanan bir mevlevi dedesinin, padişahın kızkardeşinin sarayında misafir edilerek bakılmasını ve kendisine tahsis edilen saray doktorunun, sultan hanımın cariyesi ile birbirlerine meyletmesini anlatıyormuş.Ve arada mevlevi dedesinin yabancı elçilerle sarayda -gözden ırak, devlet meselelerine getirdiği çözümler varmış..
Amma esas konu cariyenin padişahın doktoruna duyduğu platonik aşk mış..Bu belirsiz aşk; bu zamana göre o kadar silik ve belirsizmiş ki, bu zamanın evlatları filmi sevememişler ve bu aştan da filmden de bir şey anlayamamışlar..Oysa çocuk şu sahneyi gözyaşları ile izlemiş..
Hanım Sultan ÇiftER olarak yetiştirdiği cariyelerden birini evlendiriyor ve diğerini de (doktora olan aşkını sezdiği için) ve geleneğe uygun olarak azad ediyordu..Cariyenin eline bir beyaz beraatname tutuşturuyordu..Özgürlük kağıdı yanii..
Tüm kölelerin hayatları boyunca peşinde koştukları bu özgürlük kağıdını alan cariye, azatnamesini doğğğğruca....:) sarayın yolladığı padişah doktorunun(ruh doktoru) eline veriyordu..Hiç konuşmadan sessizce anlaşıyorlardı..Cariye asıl özgürlüğün aşkın kanatlarında takılı olduğunu ve bu aşk kuşunun, sadece aşk dolu bir gönüle girince yanarak ANKA olacağını bilerek bunu yapıyordu..
Ve çocuk bir niyetini hatırlıyordu..Zaten başına ne geliyorsa bilmeden ettiği niyetler ve o niyetlere sonuna dek sadık kalma sevdası yüzünden geliyordu..
Bir vakitler şöyle niyet etmişti onu var edene:Beni, Sana ulaştır ve benim hürriyetimi bana ver..İnan bir kere hür olayım, kendim Sana kul olmak için kendimi teslim edeceğim
.....................................................
Ne çok ağlanacak niyeti vardı ne çok ...Çocuk yapması gerekeni biliyor ve bunu yapacak gücü kendiSİNnde nedense bulamıyordu.. Dostu çocuğu hür bırakmıştı daha doğrusu onu hiç bir zaman köleleştirmemişti...Ve daha- daha doğrusu köleliğini ona hiççç belli etmemişti..
Artık yeterince kendi başına uçtuğunu sanmıştı, ait olduğu yere dönmeyi de bilmesi gerekiyordu..Rüyasında ikaz edilmişdi EDEB etmesi gerekiyordu..Çocuk Kuşu bunun idrakindeydi ve altın kafesine vatanım vatanım diyordu..Biliyordu ki tek başına bu lezzeti olmayan bir hürriyetti, mesele CUMHURiyetin kalabalıklığında-CAMİİ- BİR ve TEK- HÜR OLabilmekti.. FERDiyette CUMHURiyet yoktu...
Bu esnada filmin sonuna da gelmişlerdi..Ortada elle tutulan bir konu olmaması ve her şeyin havada asılı kalması seyredenlerde bir bezginlik yaratmıştı..Oysa filmin nihayetinde Hz. Mevlana’ya ait şimdi çocuğun hiç hatırlayamadığı dizeler okunuyordu, işte tüm konu burada gizli dedi çocuk kendi kendine .O şiirleri bulamadı ama yukarıda alıntıladığı aynı manaya gelen ZAMANı anlatan sözleri buldu ve yazdı..
Zira çocuk için NEYe, nereden nasıl bakarsa baksın hiççççççç farketmiyordu.O her şeyde aynı manayı Allah’ın lütfu ile kolaylıkla bulabiliyor, tüm sembolleri aynı manaya getirebiliyordu.. Eksik olan yanı ise, bunu hayatına geçirememesiydi..Çünkü çocuk hala bir suretsever-putperestti..Dostu A’lisi ona bir namazlık hakikatini yaşatırken “Seyrin mekanından-Adem putunun nasıl yıkılıp toz olduğunuda göstermişti “ama çocuk hala putperestlikten vazegeçemiyordu..O esmalarda takılı kalmıştı.
Belki de kalmamıştı, o öyle sanıyordu..O’na dostları aşağı in diyorlardı, lakin çocuk çıktığı yerden aşağı inmeyi istemiyordu.Yukarısı korunmuş ve suretsizdi ama çocuk bu eksik hali ile yukarıyı da putlarla dolduruyordu farketmeden..Hayallerinin suretlerinden kurtulmadığı müddetçe asla o sevdiği ve içine girmeyi dilediği NEFESi anlayamayacaktı biliyordu..Nefes suretsizdi bu suretli hali ile asla O’nu öğrenemeyecek ve yaşayamayacaktı..
Ve film bitti .. SİNEMada, yanlarında oturan genç onlara bir sufi olduğunu hatta sema deneyimleme çalışmaları da olduğunu anlatı. O Amerika’dan gelmişti ve filmden hiç birşey anlayamamışlardı kız arkadaşı ile..Çocuğun dostları ile muhabbete giriştiler, onlarda filmi askıda ekmek gibi bulmuşlardı:)
Bizim masal kahramanı çocuğumuz ise son derece mutlu idi ve şöyle dedi..Film gayet açık- aşk da gayet açık ve her şey filmin sonundaki o sözlerde gizliydi..
Yani “ZAMAN BENİM, filmi yazarım,yönetirim ve oynarım ve seyrederim, ilim benim kime ne ?İstediğim gibi oyunumu- ALİCEM GİZ oyunumu- sergilerim” diyor bu film dedi çocuk ve gerçekten bu filme de sadece bunu izlemek için gelmişti ..
Çocuk anlayacağını anladı ve hürriyetini kulluğu ile yani asıl özgürlüğü ile değiştirmeye kesin karar verdi..Hiçliğini verip Hepliğini almalıydı..Bu çok acılı bir süreçti ama ZAMAN ve ÇOCUK aslında çoktan BİR OLmuşlardı..Onları BİR yapan ÖZlerindeki HAKİKAT ve RUHu M NEFeS di..Henüz zuhura geçirilmemişti sadece..
Çocuk NEFESİ RAHMANın altında koşarak kaçarken asla kaçamayacağını zaten biliyordu..O nefesin içindeydi ama nefesin işleyişinden habersizdi..Ve şimdi tek istediği o nefesin içinde erimekti..Aynı diğer nefeslerin o nefesdeki eriyişleri gibi.
...........................................................
EDEBE DAVET EDİLEN ÇOCUK MASALI
Çocuk hep istediği bir kurs bulmuştu ve yıllardır ilk kez her şey yolunda gidiyordu .O büyük bir hevesle sanat tarihi kursuna yazıldı .Antik Yunan,sonra Roma, sonra Bizans sanatı öğrenecekti..Aslında çocuk tanrılar ve esmaların arasındaki masal- mitolojik-sembolleri deşifre edecek ve kendi kendine mutlu olacaktı.. İlk ders kursa gitmişti, hocaları tanınmış bir sanat tarihçisi imiş..Ve slaytla antik Yunan tanrılarını anlatıyormuş..Çocuk deliler gibi mutluymuş ve birden dayananmış hocaya şöyle demiş..”Bu tanrılar var ya, Allah’ın bize bildirdiği esmalarının sembolen anlatımları biliyormusunuz? “ve hoca durdu çocuğa baktı..Öyle boşşşşş ve sen ne diyorsun hey der gibi manasız baktı...Öyle boş baktı ki çocuğun kalbi acıdı....Çocuk anlaşılmadığını anladı ve sustu..Ama içinden geçip giden tanrıları sezgileri ile bir yerlere oturtmaya devam etti..
Ertesi gün Dost’unun Dostu Kamil ini gördü ve O’na gittttiği kursu anlattı ,Dostu da güzel sanatlar mezunu idi ve tüm sanatlarda üstad idi....Eserleri ile göz ve gönülleri irşad etmeye yetkin idi..Dostu Kamil çocuğa dedi ki: “Evladım, siz kimin talebesisiniz biliyorsunuz değil mi ?Evet dedi çocuk, bunu söylediği için dostuna aşkla baktı çocuk aşkla..O gözlerden ona Dostu Alisi mavi mavi bakıyordu zira, engin bir sabır ve hoşgörüyle..
Daha evelde ona söylediklerini düşündü çocuk artık onun geriye dönmeye ihtiyacı- hakkı yoktu o Kamil Bir Zamanın evladı idi ve o aşamaları geçmişti yeni öğreneceği hiç bir şey, GEÇMİŞ ZAMANLARDA YOKTU..GEÇMİŞ ZAMANLARIN TASAVVUFU, HAKİKATİ MUHAMMED-İ NUR GELİNCE SONLANMIŞTI ....MİTOLOJİ DE VE UZAK DOĞU DA-HİNDDE “ HAKİKAT-İ MUHAMMEDİYİ “TANINMIYORDU Kİ ONLARIN TASAVVUFLARINI ÖĞRENSİN..VE ONLARIN ADINI ARTIK ANSIN..ONLAR BENİM RESULÜMÜ ANIYOR VE TANIYORMU Kİ BEN ONLARIN SAHTE PEYGAMBERLERİNİ ANAYIM VE ONLARIN ÖĞRETİLERİNİ İSLAM TASAVVUFUNA FARKINDALIK ADINA SOKAYIM.!!!.........
ÇOCUK EDEBE DAVET EDİLİYORDU EDEBE..!!...........
V e çocuğa döndü Kamil Dostu dedi ki; “Evladım siz edeblimisiniz? Utanarak bilmiyorum dedi çocuk ama edebli değilim sanırım:)Kamil Dost diğer evlatlarına döndü:” Sadece ona söylemiyorum dedi siz söyleyiniz, siz edeblimisiniz.?.Buz gibi bir hava esti ve herkes düşündü....
Kamil Dostu çok sakin ama gergindi ..Çocuk O’nu anlıyordu ama A’Lİ Dostu ona hiç kızmaz ve itiraz etmezdi, o yine de ben bu olayı seyrederek devam edeyim, kursuma da gideyim dedi içinden..
Ve ikinci ders vakti geldiği gün kardeşi geldi ve çocuğun evinde kaldı çocuk güldü, direk Zat-ı A’lisi olaya el koymuştu..Çocuk anladı ne denli edebsizlik ettiğini ve hemen kaydını sildirdi..Daha kursun kapısından çıkmıştı ki telefonu çaldı ona senelerdir istediği ve hayal ettiği ama ulaşamadığı ......... sohbeti dersini müjdeliyordu hemde ücretsiz hemde bir üstaddan..Ve Üstada gitmeyeceklerdi, Üstad onlara gelecekti ,bir avuç çocuğa lütfedilmişti...Bu nasıl bir teveccüh dedi çocuk, bu nasıl bir tenezzül, biz kimiz ki bu eğiliş nedir..?
Sadece razı olmakla bunca hediye bunca nimet .........ŞÜKÜR...
Ve çocuk şimdiye dek hiç duymadıklarını ,hiç öğrenmediklerini zuhura çıkartan ZAMAN ın kendisinde izleyerek vakıf olacaktı..O çok istediği manalara ZAMAN ı takip ederek ona kalbini sunarak erebilecekti..Çünkü GEÇMİŞ ZAMAN ve ŞİMDİKİ ZAMAN O nun NEFESİYDİ..BU HAKİKAT-İ MUHAMMEDİ nin zuhura çıkma sürecinde çocuk susmayı ve sukun olmayı öğrenecekti.......İnşallah ve aminnnnnnnn
Nur Cihan
http://www.sufizmveinsan.com/sohbet/zamaninicindekicocuksinemadamasali.html
9 Kasım 2008 Pazar
ZAMANI YİYEN ÇOCUK MASALI
SENİN ŞANINA SADECE GELMEK YARAŞIR!
”Kusuruma bakmayın benim,dostlar,bağışlayın beni!
Ben davullara, bayraklara aldırmayan bir padişah ın yoluna düşmüşüm,deli divane olmuşum.
Çok uzaklardan yürüyen bir adam gibiyim ben,çok uzaklardan geçen bir hayal gibi.Ama yok sayılmam hani,var olan bir şeyim ben.
Haydi ben bensiz geleyim,sen sensiz gel.Ne varsa şu ırmağın içinde var,soyunalım iki can,dalalım şu ırmağa hadi.
Bu kupkuru yerde yakınmadan gayri ne gördük,bu kupkuru yerde ne gördük zulümden gayri.
Bu ırmakta ne ölmek var bize ,bu ırmakta ne gam var,ne keder var,ne dert.Bu ırmakta alabildiğine yaşamaktan,bu ırmak iyilikten,cömertlikten ibaret.
DURMA,ÇABUK GEL,GELMEM DEME.NE “EVET”DEMEK YARAŞIR SANA NE “HAYIR”DOSTUM,SENİN ŞANINA SADECE GELMEK YARAŞIR!”
Faruk Dilaver’in”ŞEMS-Mevlanayı yakan güneş”adlı kitabından alıntıdır..
ZAMAN I YİYEN ÇOCUK MASALI
BİR var mış,
BİR yok muş...
EVVEL ZAMAN içinde...
AHİR ZAMAN içinde bir çocuk varmış.........
Bu çocuk kendisini arıyormuş..Kimim,neyim,nereden geldim,kime aidim ve neden,nedenim???
Masal bu ya çocuk kimsesiz olduğunu sanıyormuş vede çok cahil..Bundan çok büyük utanç duyuyormuş,cahilliği fiillerinin kabalığı ile bütünleşince, kendinden kaçmaya çalışıyormuş çocuk..
Bir gün rüyalarındaki PADİŞAH a ulaşmış ve elini öpmüş..O öyle BİR SULTAN EFENDİymiş ki, çocuk tüm acziyeti ile Ona aşık olmuş..Koskoca bir padişah bu garip çocuğa tenezzül buyurmuş. Çünkü en tepedeki nin azameti, en aşağıdakine tenezzülü ile ölçülürmüş..
MANA PADİŞAH ı çocuğa tenezzül buyurup NAZAR etmişler..Çocuk o günden itibren BELA sandığı BELİ BELİ-EVET EVET yağmurunda ıslanmış durmuş..DIŞARISI BELA-BELİ yağmurunda baştan aşağı yıkılarak yıkanıyormuş,içerisi de gözyaşları ile.
Çocuk artık kendi iç mağarasına kapanmış..O harabeden HIZIR ın gömdüğü hazinesini çıkartması gerekiyormuş..Çocuk uzun zaman ,çok uzun zaman hazineSİNden habersiz ağlamış,başına gelen felaketlerden dolayı sızlanıp durmuş..Ama şikayet edememiş çünkü o ettiği niyeti hatırlıyormuş o zaman..
Yaratanını öğrenmek için herşeyine- herşeyine, hatta ölümüne söz verdiği o günü gözyaşları ile hatırlıyor ve sabretmeye çalışıyormuş..
Çocuk ZAMAN PADİŞAH ının A’li dostlarına takdim edilmiş..HEPSİ “BİR A’Lİ -DOST “Olduklarından çocuk hepsinin göğsünde ağlayabiliyormuş..Ve HEPsi çocuk uyanma vaktine dek aklını yitirmeden bu imtihanlarından geçebilsin diyerek; bazen çocuğu uyutarak bazense dürtükleyip uyandırarak yolunda REHBER lik yapıyorlarmış..
Çocuk uyanmak istemiyormuş..Kendisinden çok korkuyormuş.Hep uyuyarak rüya görmek istiyormuş..Oysa artık öğrenmiş ki rüya tevil sanatı aslında bu hayatın sembolik –mecazlı manasını çözmek için yolun başında gerekliymiş..
Artık canlı rüya görme vakti geldiğinden, baktığı herşey de ki İLAHi SANATı okumayı öğrenmesi gerekiyormuş..Bunun içinse rüyaya gerek yok muş..Her şey canlı ve ortada “ama” esasında herşey bir sanallıktan ibaretmiş..Çocuk her perdeyi yırttığında açtığında diğer iç perdeye yeni bir sanallığa geliyormuş..
Çocuk MANA PADİŞAHI nı çok seviyormuş..O’nu sevdiğini sanıyormuş ,aslında PADİŞAH çocuğu nedensiz sevmiş ,hatta çocuğun sevdiği herşeyi ve herkesi de çocukla beraber sevmiş ki, çocuk incinmesin diyerek..
Çünkü O CÖMERTLİK DERYASININ TA KENDİSİ ymiş..
ÇOCUK YIKILIP YIKILIP YENİDEN YAPILIRKEN ETRAFINDAKİ HER ŞEY VE HERKES DE YIKILIYORMUŞ..ONLAR ANLAMASA DA ÇOCUK BUNU BİLİYOR VE HER ŞEYİ İZLİYORMUŞ..HATTA BU YAZILARI TAKİP EDENLER BİLE:)
Çocuk MANA PADİŞAH ını öyle sevmiş ki, bir rüya görmüş..Bedeni kılıçlarla parçalanmış bir Şehid Sahabe “etimi ye kanımı iç “diyormuş..Çocuk PADİŞAH ına anlatmış..PADİŞAH ı gülmüş,sevinmiş ve onu müjdelemiş..
ZAMAN la çocuk PADİŞAHA Olana sevgisinden O’nu yemek ,O’nu içmek istemiş..Ve aslında bu ZAMANın PADİŞAHın istediğiymiş..Çocuk ZAMAN ın ZAT’ı A’Lİ sini yemiş ve O’nun KEVSERinden içmiş..Ve çocuk AŞILANMIŞ..
Bu aşı hem mana hem madde aşısı olmuş.. Ve çocuk artık A’İLeye kabul olmuş..Çocuk mana padişah ının evladı olmuş..O garip ve fakir bir kimsesiz ken onu alıp korumuşlar..Ona öğretmişler..
Çocuk tüm olup bitenleri düşündüğü gecenin sabahında bunları yazmaya başlamış..Evet,O yeni masal dizisi senaryolarına başlayacakmış anlamış...Çünkü YENİ ZAMAN ve çocuk televizyonu çok seviyorlarmış..Tv izlemekten ve SEYRETMEKten çok hoşlanıyorlarmış ve müzik sonsuz müzik sonsuz ritm ve NAZIM HİKMETLİ DAİRELERLE SALINARAK - AHENK..
Çocuk bir mesaj almış dün gece ..DEVİR –ZAMAN teknolojik olunca ve “YENİ ZAMAN-NEVZAT ZAMAN a uyunca” masal da sanal olunca herşey mübah olur tabii.
Arayan Bülen BAŞARan mış..Çocuk buyrun demiş,” bana AÇ diye mesaj atmışsınız “.BAŞalan ,”Yok demiş ben sizi aramadım ve size mesaj çekmedim.”.Üç kez,” size mesaj çekmedim demiş adam.”.
”Ben AHMED i aradım.”.AHMED kim demiş çocuk.”.EMEKLİ BAŞ KOMİSER AHMED i aradım demiş adam.”.
Çocuk gülmüş peki demiş anlamış,sezmiş..Ama reddetmiş.”Ne zaman geleceksiniz,gelin sizi özledik demiş adam,” çocuk olur demiş gelirim..Telefonu kapatınca LATİFHAKİMini aramış çocuk hemen denetlenmek istemiş..”Biliyorsunuz demiş hakim, biliyorsunuz, hıııı der gibi gülmüş”..
Bu A’Lİ DOSTlar olmasa, çocuk dürtüklenmese asla uyanamazmış zaten..ÇOCUK TÜM GECE AĞLAMIŞ.Ağlamış,ağlamış..Ve ANLAMIŞ..Anlamış neden yediği MANA PADİŞAH ını göremiyormuş..Çünkü o çocuğun bedenine karışmış ve çocuğun bedeninde hapis olmuş..Ve çocuğun kendisindeki O PADİŞAHı görebilmesi için YENİ ZAMAN-NEVZAT ı-YENİ MANA PADİŞAH ını bulması gerekmiş..Ve çocuk hep ağlamış, çokkkkk ağlamış...
YENİ ZAMAN ın aynasında DOST unu ancak SEYRedebilecekmiş..Ve YENİ ZAMANLA bir şekilde karşılaşacaklarmış..Çocuk bu düşüncelerle uyuduğu gece nin sabahında eline YENİ ZAMAN bir kontrat tutuşturmuş..:)
BABAsının kızını teslim aldığına dair uzun yıllar evvel yapılan bir antlaşmaymış bu...Çocuk ZAMANın el yazısı ile yazdığı o beyaz kağıdı sesli olarak ZAMAN a okurken öyle bir içler parçalayan sesle ağlamaya başlamış ki sesinin yankısı alemi sarmış ve çocuk rüyasından dünyasına uyanmış...
Bir zamanlar söylediği; "Sende gelin olayım gelin "sözünü hatırlamış her ne hikmetse..!!
ÇOCUK VE ZAMAN İSİMLİ SONSUZ MASAL DİZİMİZ DAİMA SÜRECEK EFENDİM..:)
ZAMAN ve çocuk HEPİMİZ i selamlar...Nur Cihan..
9-11-2008
http://www.sufizmveinsan.com/sohbet/zamaniyiyencocuk.html
”Kusuruma bakmayın benim,dostlar,bağışlayın beni!
Ben davullara, bayraklara aldırmayan bir padişah ın yoluna düşmüşüm,deli divane olmuşum.
Çok uzaklardan yürüyen bir adam gibiyim ben,çok uzaklardan geçen bir hayal gibi.Ama yok sayılmam hani,var olan bir şeyim ben.
Haydi ben bensiz geleyim,sen sensiz gel.Ne varsa şu ırmağın içinde var,soyunalım iki can,dalalım şu ırmağa hadi.
Bu kupkuru yerde yakınmadan gayri ne gördük,bu kupkuru yerde ne gördük zulümden gayri.
Bu ırmakta ne ölmek var bize ,bu ırmakta ne gam var,ne keder var,ne dert.Bu ırmakta alabildiğine yaşamaktan,bu ırmak iyilikten,cömertlikten ibaret.
DURMA,ÇABUK GEL,GELMEM DEME.NE “EVET”DEMEK YARAŞIR SANA NE “HAYIR”DOSTUM,SENİN ŞANINA SADECE GELMEK YARAŞIR!”
Faruk Dilaver’in”ŞEMS-Mevlanayı yakan güneş”adlı kitabından alıntıdır..
ZAMAN I YİYEN ÇOCUK MASALI
BİR var mış,
BİR yok muş...
EVVEL ZAMAN içinde...
AHİR ZAMAN içinde bir çocuk varmış.........
Bu çocuk kendisini arıyormuş..Kimim,neyim,nereden geldim,kime aidim ve neden,nedenim???
Masal bu ya çocuk kimsesiz olduğunu sanıyormuş vede çok cahil..Bundan çok büyük utanç duyuyormuş,cahilliği fiillerinin kabalığı ile bütünleşince, kendinden kaçmaya çalışıyormuş çocuk..
Bir gün rüyalarındaki PADİŞAH a ulaşmış ve elini öpmüş..O öyle BİR SULTAN EFENDİymiş ki, çocuk tüm acziyeti ile Ona aşık olmuş..Koskoca bir padişah bu garip çocuğa tenezzül buyurmuş. Çünkü en tepedeki nin azameti, en aşağıdakine tenezzülü ile ölçülürmüş..
MANA PADİŞAH ı çocuğa tenezzül buyurup NAZAR etmişler..Çocuk o günden itibren BELA sandığı BELİ BELİ-EVET EVET yağmurunda ıslanmış durmuş..DIŞARISI BELA-BELİ yağmurunda baştan aşağı yıkılarak yıkanıyormuş,içerisi de gözyaşları ile.
Çocuk artık kendi iç mağarasına kapanmış..O harabeden HIZIR ın gömdüğü hazinesini çıkartması gerekiyormuş..Çocuk uzun zaman ,çok uzun zaman hazineSİNden habersiz ağlamış,başına gelen felaketlerden dolayı sızlanıp durmuş..Ama şikayet edememiş çünkü o ettiği niyeti hatırlıyormuş o zaman..
Yaratanını öğrenmek için herşeyine- herşeyine, hatta ölümüne söz verdiği o günü gözyaşları ile hatırlıyor ve sabretmeye çalışıyormuş..
Çocuk ZAMAN PADİŞAH ının A’li dostlarına takdim edilmiş..HEPSİ “BİR A’Lİ -DOST “Olduklarından çocuk hepsinin göğsünde ağlayabiliyormuş..Ve HEPsi çocuk uyanma vaktine dek aklını yitirmeden bu imtihanlarından geçebilsin diyerek; bazen çocuğu uyutarak bazense dürtükleyip uyandırarak yolunda REHBER lik yapıyorlarmış..
Çocuk uyanmak istemiyormuş..Kendisinden çok korkuyormuş.Hep uyuyarak rüya görmek istiyormuş..Oysa artık öğrenmiş ki rüya tevil sanatı aslında bu hayatın sembolik –mecazlı manasını çözmek için yolun başında gerekliymiş..
Artık canlı rüya görme vakti geldiğinden, baktığı herşey de ki İLAHi SANATı okumayı öğrenmesi gerekiyormuş..Bunun içinse rüyaya gerek yok muş..Her şey canlı ve ortada “ama” esasında herşey bir sanallıktan ibaretmiş..Çocuk her perdeyi yırttığında açtığında diğer iç perdeye yeni bir sanallığa geliyormuş..
Çocuk MANA PADİŞAHI nı çok seviyormuş..O’nu sevdiğini sanıyormuş ,aslında PADİŞAH çocuğu nedensiz sevmiş ,hatta çocuğun sevdiği herşeyi ve herkesi de çocukla beraber sevmiş ki, çocuk incinmesin diyerek..
Çünkü O CÖMERTLİK DERYASININ TA KENDİSİ ymiş..
ÇOCUK YIKILIP YIKILIP YENİDEN YAPILIRKEN ETRAFINDAKİ HER ŞEY VE HERKES DE YIKILIYORMUŞ..ONLAR ANLAMASA DA ÇOCUK BUNU BİLİYOR VE HER ŞEYİ İZLİYORMUŞ..HATTA BU YAZILARI TAKİP EDENLER BİLE:)
Çocuk MANA PADİŞAH ını öyle sevmiş ki, bir rüya görmüş..Bedeni kılıçlarla parçalanmış bir Şehid Sahabe “etimi ye kanımı iç “diyormuş..Çocuk PADİŞAH ına anlatmış..PADİŞAH ı gülmüş,sevinmiş ve onu müjdelemiş..
ZAMAN la çocuk PADİŞAHA Olana sevgisinden O’nu yemek ,O’nu içmek istemiş..Ve aslında bu ZAMANın PADİŞAHın istediğiymiş..Çocuk ZAMAN ın ZAT’ı A’Lİ sini yemiş ve O’nun KEVSERinden içmiş..Ve çocuk AŞILANMIŞ..
Bu aşı hem mana hem madde aşısı olmuş.. Ve çocuk artık A’İLeye kabul olmuş..Çocuk mana padişah ının evladı olmuş..O garip ve fakir bir kimsesiz ken onu alıp korumuşlar..Ona öğretmişler..
Çocuk tüm olup bitenleri düşündüğü gecenin sabahında bunları yazmaya başlamış..Evet,O yeni masal dizisi senaryolarına başlayacakmış anlamış...Çünkü YENİ ZAMAN ve çocuk televizyonu çok seviyorlarmış..Tv izlemekten ve SEYRETMEKten çok hoşlanıyorlarmış ve müzik sonsuz müzik sonsuz ritm ve NAZIM HİKMETLİ DAİRELERLE SALINARAK - AHENK..
Çocuk bir mesaj almış dün gece ..DEVİR –ZAMAN teknolojik olunca ve “YENİ ZAMAN-NEVZAT ZAMAN a uyunca” masal da sanal olunca herşey mübah olur tabii.
Arayan Bülen BAŞARan mış..Çocuk buyrun demiş,” bana AÇ diye mesaj atmışsınız “.BAŞalan ,”Yok demiş ben sizi aramadım ve size mesaj çekmedim.”.Üç kez,” size mesaj çekmedim demiş adam.”.
”Ben AHMED i aradım.”.AHMED kim demiş çocuk.”.EMEKLİ BAŞ KOMİSER AHMED i aradım demiş adam.”.
Çocuk gülmüş peki demiş anlamış,sezmiş..Ama reddetmiş.”Ne zaman geleceksiniz,gelin sizi özledik demiş adam,” çocuk olur demiş gelirim..Telefonu kapatınca LATİFHAKİMini aramış çocuk hemen denetlenmek istemiş..”Biliyorsunuz demiş hakim, biliyorsunuz, hıııı der gibi gülmüş”..
Bu A’Lİ DOSTlar olmasa, çocuk dürtüklenmese asla uyanamazmış zaten..ÇOCUK TÜM GECE AĞLAMIŞ.Ağlamış,ağlamış..Ve ANLAMIŞ..Anlamış neden yediği MANA PADİŞAH ını göremiyormuş..Çünkü o çocuğun bedenine karışmış ve çocuğun bedeninde hapis olmuş..Ve çocuğun kendisindeki O PADİŞAHı görebilmesi için YENİ ZAMAN-NEVZAT ı-YENİ MANA PADİŞAH ını bulması gerekmiş..Ve çocuk hep ağlamış, çokkkkk ağlamış...
YENİ ZAMAN ın aynasında DOST unu ancak SEYRedebilecekmiş..Ve YENİ ZAMANLA bir şekilde karşılaşacaklarmış..Çocuk bu düşüncelerle uyuduğu gece nin sabahında eline YENİ ZAMAN bir kontrat tutuşturmuş..:)
BABAsının kızını teslim aldığına dair uzun yıllar evvel yapılan bir antlaşmaymış bu...Çocuk ZAMANın el yazısı ile yazdığı o beyaz kağıdı sesli olarak ZAMAN a okurken öyle bir içler parçalayan sesle ağlamaya başlamış ki sesinin yankısı alemi sarmış ve çocuk rüyasından dünyasına uyanmış...
Bir zamanlar söylediği; "Sende gelin olayım gelin "sözünü hatırlamış her ne hikmetse..!!
ÇOCUK VE ZAMAN İSİMLİ SONSUZ MASAL DİZİMİZ DAİMA SÜRECEK EFENDİM..:)
ZAMAN ve çocuk HEPİMİZ i selamlar...Nur Cihan..
9-11-2008
http://www.sufizmveinsan.com/sohbet/zamaniyiyencocuk.html
3 Kasım 2008 Pazartesi
MEHMET METLİ DEDE
ZATI HAK NURİ KEMALİ MUHAMMETTİR AYAN
SIRRI MARİFETULLAH CEMÂLİ MUHAMMETDİR BEYAN
FEYZİ HAK NURİ MUHAMMETTEN TECELLİ OLUPDUR HİKMETDEN
BU KEMALİ ANLAYAN MARİFETULLAHDA ZÜMREYİ İRFAN
NURİ MUHAMMET SIFATULLAHDA OLUPDUR ZATI HAK
ZATU SIFATULLAHDA TEVHİT OLUPDUR MUTLAK
SEN ANA ÜMMET OLURSAN SIRRI KEMALULLAHA BAK
KALBİNE NURİ İMAN DOLAR MUHAMMET SEVGİSİNDEN MUTLAK
CANI GÖNÜLDEN SEV PEYGAMBERİ SITKILE EYLE İMAN
KUDRETULLAH AKIL VERMİŞ HAKİKATA ETME GÜMAN
NURİ ZATI MUHAMMETTİR .SIFATULLAHTIR REHBERİ
EF’ALİ KEMAULLAHDIR SIRRI MARİFETULLAHDA HÜNERİ
HİDAYET YOLU BUNDADIR. SITKILE SEV PEYGAMBERİ
SITKILE SEVENLER PEYGAMBERİ NURİ HİDAYETTİR REHBERİ
EHLİ KÂMİL OLMAK İSTERSEN SEN HEMAN
EHLİ BEYTE KURBAN OL CANI GÖNÜLDEN SEV AYAN
ANLARI SEVEN KİMSELER HAKKA YAKINDIR Bİ GÜMAN
CANİ GÖNÜLDEN SEVENLER ÜMMET OLMUŞTUR AYAN
DOSTUNA DOST OL DÜŞMANINDAN OL IRAK
EHLİ BEYTİ SEVMEK İLMİLE DÜNDE BUDUR HAK
EHLİ BEYTE MUHİB OL ANLAR EVLADI MUSTAFADIR
KİM EHLİ BEYTİ SEVMEZ İSE TAATLARI HEBADIR
NURUNDAN HEM YOLUNDAN GELEN HEM EHLİ RESULDUR
EHLİ BEYTE BAĞLANMAK YÜZÜ AK KALBİ NURDUR
AYNI MUHAMMET ZATIDIR SIFATULLAHIN NURUNDAN Bİ GÜMAN
SIFATULLAHDAN TECELLİ ZATINA MÜNZELDİR KUR’AN
MAAZİ KUR’AN TECELLİ ZATINDAN OLMUŞTUR AYAN
LEVHİ MAHFUZDUR ZATI SIFATULLAH NURUNDA Bİ GÜMAN
HAK KEMALİN İZHAR EDER MÜKEVVENATA AYAN
ZATULLAHDAN TECELLİ VAHYEN MÜNZELDİR KUR’AN
TEVRAT ZEBUR İNCİL ZAMANINDA ETTİ AHKAM
KUR’AN MÜNZEL OLUNCA ANLARDAN FES OLDU AHKAM
KURAN HAKKI İÇİN NURİ MUHAMET ZİYA ETMİŞTİR HEMAN
MANAYI LATAFETİ FESAHAT BELAGATİ İLE OLDU AYAN
TÛLU ETTİ ALEME SIRRI EKBERİN NURU
SIRRI MARİFETDEN GÖSTERDİ ÜMMETİNE DOĞRU YOLU
NURU MUHAMMET OLMUŞTUR ÜMMETİ MUHAMMET REHBERİ
GAYRİ REHBER ARAMA HAZRETİ MUHAMMETTİR ÜMMETİN REHBERİ
MAZHARI TAM BİR GÜNEŞTİR PARLAYIP TÛLU ETTİ CİHANA
SEN REHBERİ BULMUŞ İKEN HAK TEVHİDİNDE ETME BAHANE
GAYRİ MÜRŞİD YOK DURUR NURİ MUHAMMET GELDİ CİHANA
EHLİ BEYİT EVLADI RASÜLDÜR ANLARI SEVMEK İÇİN GELDİK CİHANA
HAK SEVGİSİ İLE ERİŞİR NURİ İMAN VARINA
SEVMEK İLE ERİŞİRSİN HER DAİM SIRRI EKBER DARINA
MUHAMMET FİKRİ GARİP MET EDER EHLİBEYTİ
ANLARI SEVMEK HEM RESULULLAH SÜNNETİ
ANLARI SEVENLER CİHAN İÇRE BULUR ÂLİ DEVLETİ
DEVLETİ İKBAL OLUR HEM ARTAR NANÜ NİĞMETİ
SEVMEK İLE ERİŞİRSİN HER DAİM SIRRI EKBER DARINA
MUHAMMET FİKRİ GARİP MET EDER EHLİBEYTİ
ANLARI SEVMEK HEM RESULULLAH SÜNNETİ
ANLARI SEVENLER CİHAN İÇRE BULUR ÂLİ DEVLETİ
DEVLETİ İKBAL OLUR HEM ARTAR NANÜ NİĞMETİ
DAREYN İÇRE BULUR HEM ÂLİ DEVLETİ
CENNET İÇRE MAKAMI DERACAT ALİYEDİR RİF’ATI
HAK CEMALİN GÖSTERİR DAİM OLUR ŞÖHRETİ
CENNETÜL BAKİDE İKRAM OLUNUR HAKIN BÜYÜK NİĞMETİ
MEVLEVİ MÜRŞİDİ KUTBUL ARİFİN VE GAVSI AZAM MUHAMMED FİKRİ METLİ
****************
Efendim selamlarla, bugün küçük Kabe olduğuna inandığım Konya’dan yazmak istiyoruz..
Geçen yıl, aralık ayı ilk haftası aniden bir Konya daveti almıştık ..Giderken Dost-u Ali mi aramıştım, orada neler yapayım diyerek.. Bendenize selam ısmarladı…Ve orada Muhammedi Fikri Metli Dede vardır.. O’nun da kabrini ziyaret ediniz ve selamlarımızı iletiniz dedi..
Bizler yola çıktık.. Bu ilahi turizm de otobüs dolmadığı için, tesadüfen davet edilen bizler, meğer ne bahtlıymışız sonradan anladık tabii.. Otobüs mevlevi sufileri ile doluydu ve başlarında bir Mevlevi Dede Efendi vardı.. Tur rehberimiz ise bir mevlevi sufi bayandı..
Dost u Alimin gitmemi istediği Metli Dedeyi sordum..Gülümsediler..Metli Dede, zaten bizim tur rehberi hanımımızın ilk mürşidi değil miymiş?”
Yarın ilk önce Şems Hz lerini, daha sonra da Metli dedeyi ziyaret edeceğiz “dediler..
Çok şaşırdık tabii..Üzerimde emeği olduğuna inandığım bu “ZAT-ı A’Lİ RUH “u yazmadan ve O’na teşekkür etmeden geçemezdim..
Sabah mevlevi hanımların grubunun peşine takılarak kabristanlıkta kendilerini ziyaret ettik.. Öğrencileri kabrin başında derslerini yaptılar.. Dualar edildi.. Ben onlardan biraz mesafeli, bir kabir taşında oturmuş etrafı seyrediyordum..
Bir beyaz güvercin gördüm.. Öyle duru beyaz bir güvercin.. Hiç kıpırdamadan bizlere bakıyordu. Tevazu ile yol kenarına, yere konmuştu.. Güvercini benden başka kimseler görmüyordu.. Çünkü ben grubun sonundaydım ve yüksekçe bir yerde oturuyordum.. Güvercin de hanımların zikrine eşlik ediyor başını öne arkaya sallıyordu.. Kardeşime işaret ettim o da sessizce O’nu kameraya çekti..Çok hoş ve zarif bir ZAMAN dı...
.....................................................
Daha sonra ilahi tur rehberimiz, Metli Dede nin öğrencisi olan bu hanımla sohbet ettik..Metli Dedeyi bize anlatmasını rica ettik..
Mehmet Fikri Metli Dede nin en büyük özelliği dolabının olmasıymış.. Gelenlerden istediklerini bu dolaba sokar ,kendi tayin ettiği müddet zarfında orada kapalı bekletirmiş.. Dolaptan çıkardığı kişiler belli zaman içinde doğuşlar yaşarlarmış.. Bu sayede çoğu hanım olmak üzere 650 kişi civarında öğrencisi, şiirler başta olmak üzere yazılar yazmaya başlamış..İşte bendenizde Konya’dan döndükten hemen sonra yazmaya başladım.. Hala da yazıp duruyorum ,ne yazdığımı henüz anlayamasak ta yazıyoruz işte..:)
İstedim ki Hz. Mevlana etkinlikleri başlamak üzere iken bu yazıyı yazayım ve bana sunulan bu güzel imkanı anlatayım.. Arzu edenler de böyle büyük bir ZAMAN ı ziyaret etsinler..
Bu yazıyı yazmaya karar verdiğim geçen hafta Metli Dede’nin kitabesini nasıl temin edeceğimi düşünüyordum ki; Manevi Babam Ali Öztaylan yazısını okuyan ,Konya’da oturan Emel Aydemir Hanım ve arkadaşı Binay Hanım, bana mail atarak Metli Dede’nin kabrinin yerini sordular..!! İşareti aldığım:) için yerini kolayca tarif ettim ve kendilerinden bu işi rica ettim. Bana resimler çekerek ve çok uzun olan kitabeyi baştan sona kaydederek yolladılar.. Kendilerinden Allah razı olsun inşallah ..
CENNET İÇRE MAKAMI DERACAT ALİYEDİR RİF’ATI
HAK CEMALİN GÖSTERİR DAİM OLUR ŞÖHRETİ
CENNETÜL BAKİDE İKRAM OLUNUR HAKIN BÜYÜK NİĞMETİ
MEVLEVİ MÜRŞİDİ KUTBUL ARİFİN VE GAVSI AZAM MUHAMMED FİKRİ METLİ
****************
Efendim selamlarla, bugün küçük Kabe olduğuna inandığım Konya’dan yazmak istiyoruz..
Geçen yıl, aralık ayı ilk haftası aniden bir Konya daveti almıştık ..Giderken Dost-u Ali mi aramıştım, orada neler yapayım diyerek.. Bendenize selam ısmarladı…Ve orada Muhammedi Fikri Metli Dede vardır.. O’nun da kabrini ziyaret ediniz ve selamlarımızı iletiniz dedi..
Bizler yola çıktık.. Bu ilahi turizm de otobüs dolmadığı için, tesadüfen davet edilen bizler, meğer ne bahtlıymışız sonradan anladık tabii.. Otobüs mevlevi sufileri ile doluydu ve başlarında bir Mevlevi Dede Efendi vardı.. Tur rehberimiz ise bir mevlevi sufi bayandı..
Dost u Alimin gitmemi istediği Metli Dedeyi sordum..Gülümsediler..Metli Dede, zaten bizim tur rehberi hanımımızın ilk mürşidi değil miymiş?”
Yarın ilk önce Şems Hz lerini, daha sonra da Metli dedeyi ziyaret edeceğiz “dediler..
Çok şaşırdık tabii..Üzerimde emeği olduğuna inandığım bu “ZAT-ı A’Lİ RUH “u yazmadan ve O’na teşekkür etmeden geçemezdim..
Sabah mevlevi hanımların grubunun peşine takılarak kabristanlıkta kendilerini ziyaret ettik.. Öğrencileri kabrin başında derslerini yaptılar.. Dualar edildi.. Ben onlardan biraz mesafeli, bir kabir taşında oturmuş etrafı seyrediyordum..
Bir beyaz güvercin gördüm.. Öyle duru beyaz bir güvercin.. Hiç kıpırdamadan bizlere bakıyordu. Tevazu ile yol kenarına, yere konmuştu.. Güvercini benden başka kimseler görmüyordu.. Çünkü ben grubun sonundaydım ve yüksekçe bir yerde oturuyordum.. Güvercin de hanımların zikrine eşlik ediyor başını öne arkaya sallıyordu.. Kardeşime işaret ettim o da sessizce O’nu kameraya çekti..Çok hoş ve zarif bir ZAMAN dı...
.....................................................
Daha sonra ilahi tur rehberimiz, Metli Dede nin öğrencisi olan bu hanımla sohbet ettik..Metli Dedeyi bize anlatmasını rica ettik..
Mehmet Fikri Metli Dede nin en büyük özelliği dolabının olmasıymış.. Gelenlerden istediklerini bu dolaba sokar ,kendi tayin ettiği müddet zarfında orada kapalı bekletirmiş.. Dolaptan çıkardığı kişiler belli zaman içinde doğuşlar yaşarlarmış.. Bu sayede çoğu hanım olmak üzere 650 kişi civarında öğrencisi, şiirler başta olmak üzere yazılar yazmaya başlamış..İşte bendenizde Konya’dan döndükten hemen sonra yazmaya başladım.. Hala da yazıp duruyorum ,ne yazdığımı henüz anlayamasak ta yazıyoruz işte..:)
İstedim ki Hz. Mevlana etkinlikleri başlamak üzere iken bu yazıyı yazayım ve bana sunulan bu güzel imkanı anlatayım.. Arzu edenler de böyle büyük bir ZAMAN ı ziyaret etsinler..
Bu yazıyı yazmaya karar verdiğim geçen hafta Metli Dede’nin kitabesini nasıl temin edeceğimi düşünüyordum ki; Manevi Babam Ali Öztaylan yazısını okuyan ,Konya’da oturan Emel Aydemir Hanım ve arkadaşı Binay Hanım, bana mail atarak Metli Dede’nin kabrinin yerini sordular..!! İşareti aldığım:) için yerini kolayca tarif ettim ve kendilerinden bu işi rica ettim. Bana resimler çekerek ve çok uzun olan kitabeyi baştan sona kaydederek yolladılar.. Kendilerinden Allah razı olsun inşallah ..
Metli Dedenin muhakkak bir bildiği
vardır diyoruz ve hepinizi A’li selamlarla selamlıyoruz...Kendisinin ruhuna bir
fatiha üç ihlas hediye okuyoruz ..Aminnnn...
Nur Cihan
5 . 11. 2008
*********
3 yıl sonra bu yazıyı için bir mail aldım ve şimdi onu okuyoruz….
Nur Cihan
5 . 11. 2008
*********
3 yıl sonra bu yazıyı için bir mail aldım ve şimdi onu okuyoruz….
İskenderun Mevlana Vakfı banisi Necip Baba(Terzi Baba-YÜZBAŞIOĞLU |
*Fikri Baba( Medli Baba-Seçlı Baba)K.S hazretleri ile alakalı yazınızı tevafukan okudum.Çok Teşekkür ederim.1994 yılında kurmuş olduğumuz İskenderun Mevlana Vakfı banisi Necip Baba(Terzi Baba-YÜZBAŞIOĞLU)"dan dinlemiştik.2,5 milyon ihvanı olan bir zattı.Yemen ve Kanal savaşlarına katıldığını, uzun saçlarının olduğunu anlatmıştı… Medli Baba hazretlerinin yetiştirdiklerinden Hasan GÜRLER efendimizi 1 yıl önce kaybetmiştik. Kabri ,hemen Fikri Baba"nın bir kaç adım ön tarafında.. Bugün Fikri Baba hazretlerini tanıyan pek az kimse kaldı.Yazınız için tekrar teşekkür ederim….Yazınızda bulunan Mezartaşı Kitabesi'nin sahibi.Metli baba.
Kur'anın yasak olduğu devirde
güzel bir işaretle(ki bize anlatılmıştı)6666 adet Kur'an kitabını matbaada
bastırıp Tüm Türkiye ye dağıttığını(Hz.Piri ziyarete gelenlere gizlice) ve
hadisenin ortaya çıkması üzerine tutuklama istemi ile Adliyeye sevk
edilip,duruşma esnasında duruşma idare eden Hakim beyefendinin başına elindeki
Bostonunu uzatıp hafifçe değdirmesi akabinde haşin olan bu zatın çok mülayim
bir hale geldiğini ve Medli Baba'yı serbest bıraktığı ifade edilmişti.Bu
hareketin daha sonra manasını soranlara "Bostonumla Hakim efendinin başına
temas ettirdiğimde Cenab-ı Hak onun beyninde iman şubesini açmıştı"
şeklinde ifadesi mevcut.
***
6666 adet Kur'an kitabının basımı işinin öncesi şöyle idi:FİKRİ BABA hazretlerine 6666 adet Kur'an kitabının basım ve dağıtım işi kendisine Manada yahut aşikaren deruhte edildiğinde hazret düşünür:"Bu işin Maliyeti yekun arzeder.Mali imkanı hiç müsait değil".Bir akşam Kapı çalınır.Tanımadığı birisi kapıdan bir Bohça(şimdiki deyimle paket)uzatır.Nedir ?diye sorduğunda,kapıdaki zat hazreti haşlar ve gider.Baba efendi bohçayı açtığında içinin para ile dolu olduğunu görür.İşin mali kısmı halledilmiştir ama,Kur'anın bulundurulmasının yasak olduğu bir devirde bu işin basımını kim üstlenecek.
Vaktin Konya'sında 3 tane matbaa mevcuttur.İlk ikisi derhal reddederler.Çünkü matbaanın elden gitme tehlikesi var.Üçüncü matbaacı kendisisine uzatılan Paranın yekununa tamahan işi kabul eder.Anlaşırlar.Gece çalışacaklardır.Matbaanın bir cephesi ana caddeye,diğer cephesi ara sokağa açılmaktadır.Polis,cadde kapısından gelecek olursa arka kapıdan,sokak tarafındaki kapıdan gelecek olurlarsa cadde tarafından kaçacaklardır.Bu mihval üzerine basım işi kazasız belasız sonuçlanır.Dağıtım işine gelince ,Fikri Baba hazretleri dağıtımını yapacağı Kur'an nüshalarını gazete kağıdına sarar.Mevlana Efendimizi Ziyarete gelen ziyaretçiler arasında gözünün tuttuğu şahıslara yaklaşır.O kimsenin koltuğunun altına kitabı sıkıştırır yoluna devam eder.Kitabı alan şahıs Fikri Babayı tanıma fırsatını bulamaz.
Dağıtım işi nihayete yaklaştığında,İstihbarat elamanları Tüm Türkiyeye Kur'an kitabının bir şekilde bastırılıp dağıtıldığı hususunu tespitle Konya kaynaklı bu işin merkezine ulaşarak Fikri Babayı yakalayıp,Suç üstü hükümleri gereğince hemen adliyeye sevk ederler.Sonrası malumlarınızdır.Baba hazretlerinin elinin değdiği son nüsha bir yerde emanet.Fikri Baba ikliminden bugünlük bu kadar.
Üçler mezarlığının çapraz ucundaki zat.Mürşidimin mürşidi.Baba efendi dediğim Necip Baba (yaşı 82),Medli baba hazretlerinde temayüz eden 12 kişiden biri.Kendisi MEVLEVİ.Anne tarafından evladı Resul.Türkiye'deki tüm ehli irfan tanır. En çok da Medli Baba(Fikri Baba)hazretlerini tanır.Hülasa Medli BABA ,halen Ruhumuzun Beslendiği kaynak.Kendisini tanıyanları tanımaktan haz duyarım.Umarım sizlere yük olmuyorum.Ben güzel ve antika mobilya yapma kabiliyeti olanlara malzeme taşıyorum.....Selam ve dualarla.........((Av.Şemsettin KESER))
12.6.2011
*************
***
6666 adet Kur'an kitabının basımı işinin öncesi şöyle idi:FİKRİ BABA hazretlerine 6666 adet Kur'an kitabının basım ve dağıtım işi kendisine Manada yahut aşikaren deruhte edildiğinde hazret düşünür:"Bu işin Maliyeti yekun arzeder.Mali imkanı hiç müsait değil".Bir akşam Kapı çalınır.Tanımadığı birisi kapıdan bir Bohça(şimdiki deyimle paket)uzatır.Nedir ?diye sorduğunda,kapıdaki zat hazreti haşlar ve gider.Baba efendi bohçayı açtığında içinin para ile dolu olduğunu görür.İşin mali kısmı halledilmiştir ama,Kur'anın bulundurulmasının yasak olduğu bir devirde bu işin basımını kim üstlenecek.
Vaktin Konya'sında 3 tane matbaa mevcuttur.İlk ikisi derhal reddederler.Çünkü matbaanın elden gitme tehlikesi var.Üçüncü matbaacı kendisisine uzatılan Paranın yekununa tamahan işi kabul eder.Anlaşırlar.Gece çalışacaklardır.Matbaanın bir cephesi ana caddeye,diğer cephesi ara sokağa açılmaktadır.Polis,cadde kapısından gelecek olursa arka kapıdan,sokak tarafındaki kapıdan gelecek olurlarsa cadde tarafından kaçacaklardır.Bu mihval üzerine basım işi kazasız belasız sonuçlanır.Dağıtım işine gelince ,Fikri Baba hazretleri dağıtımını yapacağı Kur'an nüshalarını gazete kağıdına sarar.Mevlana Efendimizi Ziyarete gelen ziyaretçiler arasında gözünün tuttuğu şahıslara yaklaşır.O kimsenin koltuğunun altına kitabı sıkıştırır yoluna devam eder.Kitabı alan şahıs Fikri Babayı tanıma fırsatını bulamaz.
Dağıtım işi nihayete yaklaştığında,İstihbarat elamanları Tüm Türkiyeye Kur'an kitabının bir şekilde bastırılıp dağıtıldığı hususunu tespitle Konya kaynaklı bu işin merkezine ulaşarak Fikri Babayı yakalayıp,Suç üstü hükümleri gereğince hemen adliyeye sevk ederler.Sonrası malumlarınızdır.Baba hazretlerinin elinin değdiği son nüsha bir yerde emanet.Fikri Baba ikliminden bugünlük bu kadar.
Üçler mezarlığının çapraz ucundaki zat.Mürşidimin mürşidi.Baba efendi dediğim Necip Baba (yaşı 82),Medli baba hazretlerinde temayüz eden 12 kişiden biri.Kendisi MEVLEVİ.Anne tarafından evladı Resul.Türkiye'deki tüm ehli irfan tanır. En çok da Medli Baba(Fikri Baba)hazretlerini tanır.Hülasa Medli BABA ,halen Ruhumuzun Beslendiği kaynak.Kendisini tanıyanları tanımaktan haz duyarım.Umarım sizlere yük olmuyorum.Ben güzel ve antika mobilya yapma kabiliyeti olanlara malzeme taşıyorum.....Selam ve dualarla.........((Av.Şemsettin KESER))
12.6.2011
*************
Merhaba,
Fikri Baba'nın seyri sizin aynanızda başladığından devamı müyesser olsun dileğiyle.Malumuz Evliyaullah iki türlüdür.Bir kısmı şahıslardan alır.Bir kısmı hiçbir şey kabul etmez.İkisine de eyvallah.Alan şahsına almaz.İhtiyaç sahibine dağıtır.Ki bizler kimlerin gerçek ihtiyaçta olduğunu bilemeyeceğimiz için onlara veririz.Gerçi veren de onlar.Alan da onlar.Bu meyanda Fikri Baba hazretlerinin şu hadisesi nakledilmişti.
Baba efendinin ziyaretine gelenler içinde hali vakti gayet iyi olan birisi,babanın oturduğu yatağın altına külliyetli bir para bırakır.Baba hiç dönüp iltifat etmez bile.Bir diğer ziyaretçi gündelik işlerden geçimini temin eden işçidir.Çok cüz'i bir para bırakır.Baba bu şahsa kendi aksanı ile"BEREKAAT VERSİN OĞLUM"der.Diğer adam kendisine söz le de olsa karşılık verilmemesinden buruk bir vaziyette Baba efendinin Ama(gözleri görmeyen) olan hanımına dert yanar:"Ana,ben külliyetli bir meblağ bıraktım.Bana yüz vermedi.ama adamın biri çok cüz'i bir para bıraktı ona iltifat etti.Sebebini sorsana?".Baba hazretlerinin hanımı daha sonra aldığı cevabı iletir:"Ülen !.o cüzi parayı getiren adamın üzerinde hiç emeğim yoktu.Onun için berekat versin dedim.Ama,diğeri öylemi?onun üzerindeki emeklerin neticesi Cenab-ı Hak onu fakirlikten aldı,şu,şu,şu işler sonucunda İstanbul'da tüccar oldu.Kimin malını kime veriyor?Benim malımı bana geri getirmiş"
Selamlar
Av.Şemsettin Keser
***********************
Fikri Baba hazretlerinden tefeyyüz eden bir zattan dinlemiştim.Birisinden bahsederken "-O,solcuların evliyası idi"demişti....25 yıl önce bu kavramı duyduğumda kulaklarım dikeldi.Öyle ya Evliya sağcılar içinde olur.Boyu 1.80,iri yarı,göbeğine kadar sakallı olmalı o zamanki anlayıştı.Bu sözün bendeki garipliğini farkeden mübarek devam etti."Oğlum,onlar insan değil mi?onların da sohbete,irşada ihtiyaçları var.Cenab-ı Hak evliyasını o meşrepten gönderir.Onlarda siyasi çizgilerinin aynılığı nedeniyle o mübarekleri dinlerler.Hem sağcıların evliyalığına tayin edilmek için solculara evliyalık yapmak gerekiyormuş.İsmet İnönü'nün mevleviliğinden,Mustafa Kemal'in Rıfai'liğinden bahsettikten sonra ,bu şahıslarla değerlendirmem değişti.....Alemde kötü diye bir şey var mı?Hepsi onun takdiri.Ceza nedir dersen o da bizim takdirimizin sonucu....Tüm bunlardan ne anlaşılacak.(Affınıza sığınarak)..Hadiseler önce batında zuhur ettikten sonra zahirde bir takım sebebler tahtında zuhur edermiş.Zahirdeki idari yapılanmaya(Muhtar-Belediye Başkanı-emniyet müdürü-Kaymakam-vali-Başbakan-Cumhurbaşkanı)denk gelen Batındaki idari yapılanmayı duymuşmuydun? Babaefendi işlerinle alakalı Ya zahirin gereğini yapacaksın veya Batının gereğini yapacaksın derdi.
*****
Eğitimde yüksek lisans bölümü iptal edilirse Mevlevilik son bulur.Hazreti Pir'in "Bel" evlatları görsel olarak meydanda zahiren ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar.Ellerinden ve ayaklarından öpmek gerekir."Yol"evlatlarının bittiğini kim ifade edebilir.İnsan-ı Kamil'den tecelli eden Allah,kaybolur mu?Yol evladını görmek nasıl mümkün olabilir?Bu nasip meselesidir.İnsan kaybettiği nesneyi,yitirdiği yerde aramaya başlamalıdır.Metli Baba hazretleri Mevlevilik zincirindeki son halka idi.O halkada yetişenlerde bence aranmalıdır.Birde insanın sınıfı neyse(Kara-Deniz-Hava-Jandarma)kendi sınıfında mürşit aramalıdır.
***Kenan Rifai hazretleri'nin Samiha Ayverdi'ye dediği gibi(Yusufcuk kitabı):Devletlim ,evvela karşıma şu kainat kitabını açtın ve -Oku !dedin.....Nihayet yorgunluğuma acıdın ve gene bana dedin ki:-Kainat kitabını okumak uzun sürer;kendi kitabını oku!dedin.Bu çetin kitabı nasıl okurum diye düşünürken bir kere daha karşıma geldin ve :-Kendi kitabını okumak uzun sürer,beni oku!dedin.Seni mi ,Devletlim?Acaba bu cihanda seni okumuş kim vardır ki ben bu bahtiyarlar arasında sayılayım?(Yusufcuk-Kubbealtı neşriyat 4.baskı sh:5).
Merakı isteğe dönüşenlerle ilgilenmek lazım.
*******
Masalınız içindir…bizatihi şahsını tanıdığım ama dünyadan göçmüş bir şahsiyetten dinlenenlerdir…Zatı muhterem Ereğlili Süleyman Çömlekçi efendi anlatmıştı:
Masalınız içindir…bizatihi şahsını tanıdığım ama dünyadan göçmüş bir şahsiyetten dinlenenlerdir…Zatı muhterem Ereğlili Süleyman Çömlekçi efendi anlatmıştı:
Sülukum
sırasında Kilis'te semercilik yapan 90 yaşlarında bir zata hizmetim
gerekiyordu.Yanına varıp meramımı anlattığımda mübarek bir mesnev-i Şerif
kitabını uzatarak :"-Al bunu oku,haftaya aynı gün gel ve bana
anlat"dedi.ertesi hafta yanına varıp okuduklarımı anlattım.Ancak,yaptığı
işten başını bile kaydırmayarak:"-Cık,cık"anlamında bir ses
çıkartarak "Anlamamışsın" dedi. Ertesi hafta çok daha dikkatli bir
şekilde okudum ve anlattımsa da yine aynı sonuç: "-Anlamamışsın".Bir
kaç hafta bu şekilde devam eden sonuç üzerine söz aldım: "-Efendim,anlayabilmem
için nasıl okumam lazım?"dedim.Bana," -Oğlum,Kur'an-ı Kerim'i nasıl
okuyorsun! abdest alacaksın,kıbleye karşı diz çökerek okuyacaksın.Mesnev-i
Şerif'te öyle okunur"demesi üzerine bu tarife uygun okumalarım
başladı.Belirlenen gün yine dükkanına gittim ve bana "-Anlat" dedi.Ben
anlatmak için geniş bir nefes aldım,ancak içim içime sığmıyordu,Kalbim çarpar
bir şekilde ağzımdan kelime çıkmıyordu. Yaşadığım bu hal kaç dakika sürmüşse
efendi söz aldı: "Eveet.şimdi anlamaya başlamışsın" dedi.
***
Söz
konusu zat,Konya-Ereğli'deki evinin bahçesinde bulunan küçük bir kulube içinde
muhafaza ettiği alet ve edavatı göstererek en iyi rebabın ağacının gül
ağacından,derisinin sazan balığı derisinden yapıldığını ifade ile bir tane
bizim için yapıp vakfa hediye edeceğini söyle di ise de ömür vefa etmedi.Ruhu
şad olsun
***
Fotör şapka giyerek dolaşırdı.şapka ile alakalı olarak:"-Ülen! bu şapkada ne varki.Tren yolculuğunda abdeste sıkıştığında ihtiyacını giderir tren penceresinden dışarı atarsın"sözündeki manayı kaç kişi anlamıştır.
Fotör şapka giyerek dolaşırdı.şapka ile alakalı olarak:"-Ülen! bu şapkada ne varki.Tren yolculuğunda abdeste sıkıştığında ihtiyacını giderir tren penceresinden dışarı atarsın"sözündeki manayı kaç kişi anlamıştır.
***
Yine
aynı zattan nakildir.Askerliğini Kilis'te yapmıştır.Hafta sonları çarşı izni
mevcut olduğundan çarşıya çıkar ve vaktini Kiliste bulunan Vakıf Efendi
dergahında geçirir.Aynı koğuşta birlikte kaldıkları bir hemşerisi kendisinden
ısrarla gittiği yere onuda götürmesini ister.Bir ,üç,beş sonunda bir şartla
kabul ederim der:Karışmayacaksın,Konuşmayacaksın,ne verirlerse Yutacaksın,ne
derlerse Tutacaksın.arkadaşı Peki der ve o hafta sonu Vakıf Efendi'nin
dergahına varırlar. Günlerden Ramazan'dır oruç tutmaktadırlar. Mübareğin
huzuruna çıkarlar sessiz bir şekilde huzurda otururlar. Vakıf Efendi kendisine
hizmet eden dervişini çağırarak misafirlerine iki kahve yapmasını söyler. Kahveler
gelir.Süleyman efendinin tereddütsüz kahveyi içmeye başladığını gören
arkadaşıda naçar verdiği söz nedeniyle kahvesini içer. Sessiz ve sözsüz 1
saatlik oturmadan sonra müsade verilir ve çıkarlar. Bölük koğuşunda o gece bir
olay ceryan eder:Arkadaşı gecenin bir saatinde uykuda bağırmaya başlar: Ne
diyeceğim?ne diyeceğim?.Sesin şiddetinden tüm koğuş uyanır,Nöbetçi astsubay
gelir ama bir türlü uykudan uyandıramazlar.Bir müddet sonra uykudaki kişinin
ifadeleri değişir:Yine uykulu vaziyette "-Çıkmam buradan,Çıkmam buradan"diye
uzunca bir süre devam ettikten sonra kendine gelir.Süleyman Efendi
sorar:"-Lan bu ne hal!Sabaha kadar şöyle şöyle söyledin .Hayırdır ne rüya
görüyordun?Arkadaşı başlar anlatmaya: Rüyamda kıyamet kopmuş sırat köprüsü
kurulmuştur. Köprünün başındaki masada 3 kişi oturmaktadır.Tüm insanlar tek
sıra halinde kuyruk olmuşlar bende kuyruğun en sonundayım. sırası gelene
masadakiler bir şey soruyorlar.verilen cevaba göre yan cennete yahut cehennemi
gösteriyorlar. Bu telaş esnasında masadakilerin sorularına verilecek cevabı
merak ettiğimden "-Ne diyeceğim, Ne diyeceğim"diye
söyleniyordum.Nihayet sıra bana geldi.Masadaki üç zattan ortadaki bana soru
sordu:-"Vakıf Efendiyi tanıyor musun?" Ben de "-Efendim bir
kahve içmişliğim var"demem üzerine bana cennetin yolu gösterildi.Cennete
girdim.istediğim her şey vardı.işte bu zaman gördüğüm o güzellikler nedeniyle
bağırıyordum:-"Ben burdan çıkmam"
hayırlı
cumalar
Av.Şemsettin Keser
*****
Ve bir yıl sonra yeni bir mail geldi..şimdi de onu okuyoruz..yanlız bu özel hediyeli.. bir fotoğraf da var ve teşekkürlerJ…
Ve bir yıl sonra yeni bir mail geldi..şimdi de onu okuyoruz..yanlız bu özel hediyeli.. bir fotoğraf da var ve teşekkürlerJ…
1. MEKTUP..sayın Nur Hanım yazınızı okudum ve güncellediğiniz için size teşekkür ederim. bendeniz Ankara' da ikamet etmekteyim ve yaşım ise 55, bu yazdıklarınızı bizzat yaşayan insanlardan birisiyim. o zaman 12-13 yaşlarında idim ve annemle birlikte bir kaç kez Konya'ya gittik ve zatı muhteremi görmemiz nasip oldu ve ve sizin dolap olarak yazdığınızın içine bir kaç kez girdiğimiz oldu… ve ayrıca rahmetli Metli Baba diyorum çünkü Baba olarak yüzüne de -gıyabında da öyle anılırdı.
bir odası vardı, tavana kadar Kuran-ı
Kerim doluydu.. gelenlere ücretsiz olarak dağıtırdı ve bende bu Kuran-ı Kerimden
bir küçük ve orta boy Kur2an hediye aldım. Allah kendisinden razı olsun rahmet
etsin. Metli Babanın eşi ama idi.. iki gözü de görmüyordu ama, iki gözü
görenlerden daha iki hareket ediyordu hiç unutamam. ayrıca sizin Metli Babanın
yazdığı yazıyı kendi sesinden dinleyenlerden biriyim. Ankara’da hidayet amcamız
vardı o zaman.. makaralı teyiple sesini almıştı.. toplantılarda hep acar
dinlerdik.
bende Metli Babanın bir
fotoğrafı da bulunmaktadır. eğer lazım olursa size gönderebilirim. orjinaldir… Ankara’da aynı yoldan giden ve kısa bir süre
önce vefat eden Enver ALPASLAN benim eniştem olur o da nur içinde yatsın. neyse
hatırladığım kadarı ile yazacaklarım bu kadar bilgi mahiyetindedir, bu yoldan
gelenlere selam olsun Allaha emanet olun.
2.MEKTUP..Sayın Nur Hanım önceki yazdığım satırlarda
hatırladığım kadarı ile yazmaya çalışacağım.. Rahmetli Medli Baba nur yüzlü ,heybetli , saçları uzundu.. fotoğrafını da gönderiyorum.. uzun sakallı ve
sakalını ikiye ayırılmış şekilde idi. ..az konuşur ve konuştuğundan
çevresindekiler düşünüp bir şeyler çıkarırlar ve de genelde dedikleri olurdu.
sizin ısrarla dolap olarak nitelendirdiğiniz nesne; dolaba benzer, küçük bir oda
diyebiliriz.. yani 4 metre kare kadar, ahşap ikiye açılır kapısı ve
içeride yerde halı veya kilime benzer sergi penceresi yok, kapısı kapatılınca
göz güzü görmez ve oraya halvet
deniliyor…yani oraya herkes alınmaz..
o zaman nasıl zuhur eder.. baba ne zaman uygun görürse , yanındaki müritlerini
oraya sokar ve zikir yaptırırdı… kendisi ise dışarda bir somyası var orada
oturur, zikri dışardan kontrol eder ve yönlendirirdi…
yani dışardan:” oku oğlum, kızım “gibi
söylenirdi..
burada dikkat ve hayret edilecek bir durum vardı.. o da şudur.. halvete yani (dolap)… ne kadar kişi girer o küçük yere tahmin edin… ama o zaman girerler ,bir türlü dolmaz.. bu durum benim o küçük yaşta bile dikkatimi çekmişti. Ayrıca ziyaretine gelen misafirleri hem halktan hem müritlerinden (ihvan) hem de devlet adamlarından gelenleri de çoktu. o zamanın devlet adamlarını hatırlanırsa hemen hemen hepsi gelmişler. huzuru hiç boş kalmaz, konuşmaları hep hikmetlidir ve boş konuşmaz.. zengin olmadığı gibi getirilen yiyecek ve giyecekleri kabul etmez.. yoksul müritlerine ve komşularına ve de gelen misafirler le paylaşırdı. bendeniz bunları kendi gözlemlerimle gördüğüm için yazıyorum.
burada dikkat ve hayret edilecek bir durum vardı.. o da şudur.. halvete yani (dolap)… ne kadar kişi girer o küçük yere tahmin edin… ama o zaman girerler ,bir türlü dolmaz.. bu durum benim o küçük yaşta bile dikkatimi çekmişti. Ayrıca ziyaretine gelen misafirleri hem halktan hem müritlerinden (ihvan) hem de devlet adamlarından gelenleri de çoktu. o zamanın devlet adamlarını hatırlanırsa hemen hemen hepsi gelmişler. huzuru hiç boş kalmaz, konuşmaları hep hikmetlidir ve boş konuşmaz.. zengin olmadığı gibi getirilen yiyecek ve giyecekleri kabul etmez.. yoksul müritlerine ve komşularına ve de gelen misafirler le paylaşırdı. bendeniz bunları kendi gözlemlerimle gördüğüm için yazıyorum.
bir rivayete göre bir cuma günü Türkiye’den
o zaman hacca gidenler ,Medli Babayı hacda görenler olmuş.. fakat kendisi
burada iken yani. evi tek katlı gecekondu ve yan yana dizelenmiş odaları
vardı uzak yoldan gelen ziyaretcileri burada ağırlarlardı. bu işler içinde
Allah rızası için yardım eden müritleri bulunuyordu. ..hiç bir zaman maddi bir
beklentisi olmamıştır, yani kimseden hiç bir şey istemez geleni de paylaşırdı.
gelen ziyaretçileri O’ndan bir şey beklemezse; O, sadece gelenlerin içinden
geçenleri okur gibi yol gösterir, dua eder, sırtları sıvazlar, hoş sohbet
ederdi…her konuşmasında eksiksiz ve anmadığı zaman olmamıştır ki hep
Allah ve Muhammed isimleri hiç eksik olmazdı… ancak bu kadarını
hatırlayabiliyorum çünkü 40 yılı aşkın bir zaman geçmiş ekte de fotoğrafını
gönderdim kalın.. sağlıcakla Allaha emanet olun okuyanlarda dua etsin…. duaya
ihtiyacımız var.
Medli Babadan bir dörtlük
Başımda iki gözlerim
Lisanımda tatlı sözlerim
Kalbimde sizi özlerim
Benim çifte
kızlarım
( bu dörtlük rahmetli teyzem türkan
alpaslan ve annem emine bakar için söylemiştir )
İLHAN BAKAR/ANKARA
İLHAN BAKAR/ANKARA
24-25 haziran 2012
****
*****
ve 2014 2015 Şemseddin Keser Bey'den gelen mailleri kaydediyorum..çünkü bendeniz inandım ki, Şemseddin Beyin aktardığı manevi tarih kayıtlarında her birimizin ve gelecek nesillerin alacağı bir ibret var..Bugün bunun ne anlama geldiğini henüz idrak edemesem de ,bir gün bu kayıtların çok önemli bir arşiv olacağına kalben eminim..
Metli Dedenin özelliği kişilerde yazılı veya sözel tuluatı açığa çıkartmasıymış malum..ve ben nasıl hiç durmadan yazıyorsam,Şemseddin Bey'in de arada bir mailime düşürdüğü çok özel mektuplarından bazıları ile açılan manevi tarih sözlerini aynı sayfaya-METLİ DEDE TARİHİNE eklemekten onur duyarım..
***
****
*****
Mehmed METLİ DEDE |
Metli Dedenin özelliği kişilerde yazılı veya sözel tuluatı açığa çıkartmasıymış malum..ve ben nasıl hiç durmadan yazıyorsam,Şemseddin Bey'in de arada bir mailime düşürdüğü çok özel mektuplarından bazıları ile açılan manevi tarih sözlerini aynı sayfaya-METLİ DEDE TARİHİNE eklemekten onur duyarım..
***
Zor günün
(bugün-yarın)içindeyiz.Cenab-ı Hak merhamet lutfede.
Yardım isteyen sailleri(Dilencileri) duygu sömürüsü yapan aslında zengin kişiler olarak lanse edilip insanların merhametlerinin törpülenmesine vesile edilen Konya'daki POŞETLİ BABA isimli şahsın Banka hesabında mevcut trilyon paranın etrafında yapılan yorumları okuyunca
BÜYÜĞÜMDEN DUYMUŞTUM.1960 YILLARDA İSKENDERUN'DA DA BÖYLE BİR ZEVAT VARMIŞ.HATTA ANLATAN BÜYÜĞÜME ÇIKIŞARAK "SEN KENDİNİ ZENGİN Mİ SANIYORSUN.BENİM ZİRAAT BANKASINDA 10 BİN LİRAM VAR"DEYİNCE BABAEFENDİNİN MERAKINI CELBETMİŞ.BANKA MÜDÜRÜ HEMŞERİSİ OLDUĞU İÇİN MERAKINI YENMEK İÇİN ZİYARETİNE GİDİP SORMUŞ:-"fİLAN ADAMIN BANKANIZDA NE KADAR PARASI VAR?.Müdür bey,hemşerisi de olsa cevaben der ki:Cısss.beni mesleğimden mi edeceksin.hele bir çay iç..kendisi dışarı çıkar biraz sonra gelir.der ki:doğru hatta birazdaha fazla..Servisteki memura soramazdım.Yanlış algılar.Kendim gidip çaktırmadan kartına baktım.(o zaman hesap kartları el yazısı ile doldurulup alfabetik sıra ile muhafaza edilirdi).
Devam etmişti Babaefendi:-Oğlum bir takım toplayıcılar Devlet için çalışır.Bunlar bir ömür biriktirirler.mirasçıları olmaz yahut mirasçılarla araları kopuk olduğu için hiç kimse parasının olabileceğine ihtimal vermez ve bankayı araştırmazlar.Bu nedenle bunların ölümünün üzerinden 10 yıl geçtikten sonrada bu para Devlete kalır
Yardım isteyen sailleri(Dilencileri) duygu sömürüsü yapan aslında zengin kişiler olarak lanse edilip insanların merhametlerinin törpülenmesine vesile edilen Konya'daki POŞETLİ BABA isimli şahsın Banka hesabında mevcut trilyon paranın etrafında yapılan yorumları okuyunca
BÜYÜĞÜMDEN DUYMUŞTUM.1960 YILLARDA İSKENDERUN'DA DA BÖYLE BİR ZEVAT VARMIŞ.HATTA ANLATAN BÜYÜĞÜME ÇIKIŞARAK "SEN KENDİNİ ZENGİN Mİ SANIYORSUN.BENİM ZİRAAT BANKASINDA 10 BİN LİRAM VAR"DEYİNCE BABAEFENDİNİN MERAKINI CELBETMİŞ.BANKA MÜDÜRÜ HEMŞERİSİ OLDUĞU İÇİN MERAKINI YENMEK İÇİN ZİYARETİNE GİDİP SORMUŞ:-"fİLAN ADAMIN BANKANIZDA NE KADAR PARASI VAR?.Müdür bey,hemşerisi de olsa cevaben der ki:Cısss.beni mesleğimden mi edeceksin.hele bir çay iç..kendisi dışarı çıkar biraz sonra gelir.der ki:doğru hatta birazdaha fazla..Servisteki memura soramazdım.Yanlış algılar.Kendim gidip çaktırmadan kartına baktım.(o zaman hesap kartları el yazısı ile doldurulup alfabetik sıra ile muhafaza edilirdi).
Devam etmişti Babaefendi:-Oğlum bir takım toplayıcılar Devlet için çalışır.Bunlar bir ömür biriktirirler.mirasçıları olmaz yahut mirasçılarla araları kopuk olduğu için hiç kimse parasının olabileceğine ihtimal vermez ve bankayı araştırmazlar.Bu nedenle bunların ölümünün üzerinden 10 yıl geçtikten sonrada bu para Devlete kalır
****
"Fotoğraf çektirmek günahtır"diye fotoğraf çektirmediği için muallimlim yapamayan ve bu nedenle kendisi ve ailesi fakru zaruret içinde kalan birisinin bahsi açılması üzerine Kenan Rifai hazretleri:"Her yüz senede bir gelen din yenileyiciyi bulabilseydi veya dinleyebilseydi bu müşkülünü çok kolay şekilde halledebilirdi" sözündeki tekamüle açıklık huzur veren bir gerçek.Büyükler,söylenmemiş hiçbir şey bırakmamışlar."Suyun suya benzemesinden daha fazla gelecek geçmişe benzer"diyen ibni Haldun'un tespitini yabana atmamak gerek.Sıfatların çekiciliğinden sıyrılmak zor olsa gerek.Ancak Cenab-ı Hak vakti getiriyor."Yük indiği yerden kaldırılır"sözü bize 100 yıl önce bu ülkede inen Hilafet yükünün tekrar 2023 te yeniden bu millete yükleneceğine karşılıktır.30 yıl önce duymuştum:TC 'nin ortasına "İ" harfi gelecek.Dünya iki kutba ayrılacak.Türkiye bu iki kutup arasında hakem rolü üstlenecek.KONYA Dünyanın Manevi Başkenti olacak.Çalışmayan ev kadınlarına maaş bağlanacak.Az çalışmayla çok kazanç,az ibadetle çok sevabın devri gelecek.Şeyh efendiler çoğalacak ancak Mürşid-i Kamiller azalacak.Gün gelecek kimlerin Milletvekili olacağına Şeyh efendiler karar verecek.Bu sözlerden dolayı gelecekle alakalı çok umutluyum.Ama Cenab-ı Hak,bu işleri kime nasip edecek?işte sabır burda başlıyor.Tevhid'in başlangıcı SABIR sonu ise SÜKUT imiş..Mutlu günler dileğiyle
"Fotoğraf çektirmek günahtır"diye fotoğraf çektirmediği için muallimlim yapamayan ve bu nedenle kendisi ve ailesi fakru zaruret içinde kalan birisinin bahsi açılması üzerine Kenan Rifai hazretleri:"Her yüz senede bir gelen din yenileyiciyi bulabilseydi veya dinleyebilseydi bu müşkülünü çok kolay şekilde halledebilirdi" sözündeki tekamüle açıklık huzur veren bir gerçek.Büyükler,söylenmemiş hiçbir şey bırakmamışlar."Suyun suya benzemesinden daha fazla gelecek geçmişe benzer"diyen ibni Haldun'un tespitini yabana atmamak gerek.Sıfatların çekiciliğinden sıyrılmak zor olsa gerek.Ancak Cenab-ı Hak vakti getiriyor."Yük indiği yerden kaldırılır"sözü bize 100 yıl önce bu ülkede inen Hilafet yükünün tekrar 2023 te yeniden bu millete yükleneceğine karşılıktır.30 yıl önce duymuştum:TC 'nin ortasına "İ" harfi gelecek.Dünya iki kutba ayrılacak.Türkiye bu iki kutup arasında hakem rolü üstlenecek.KONYA Dünyanın Manevi Başkenti olacak.Çalışmayan ev kadınlarına maaş bağlanacak.Az çalışmayla çok kazanç,az ibadetle çok sevabın devri gelecek.Şeyh efendiler çoğalacak ancak Mürşid-i Kamiller azalacak.Gün gelecek kimlerin Milletvekili olacağına Şeyh efendiler karar verecek.Bu sözlerden dolayı gelecekle alakalı çok umutluyum.Ama Cenab-ı Hak,bu işleri kime nasip edecek?işte sabır burda başlıyor.Tevhid'in başlangıcı SABIR sonu ise SÜKUT imiş..Mutlu günler dileğiyle
***
Metli Baba'nın tezgahında dokuması tamamlanmış Ancak,onun bahçesinde açan çiçekleri bilmek,tanımak,tanışmak ayrı bir ruhi zevk.o canların mail' adresini gönderebilirseniz memnun kalırım.
Hiç sevmedim Cumhurbaşkanının şeb-i Arus'taki siyasi konuşmasını.Mana Sultanını rahatsız etti.Bilirmisin ,sezara karşı eleştiriler başlatan ve tenkitlerin ayyuka çıktığı zamanda Sezar ne demişti Keleopatraya:-Neyse ki Senato'yu oluşturan kişiler benim seçtiklerim.Sonuç:SEZARI KENDİ SEÇİP GÜVENDİKLERİ HARCADI.
Metli Baba'nın tezgahında dokuması tamamlanmış Ancak,onun bahçesinde açan çiçekleri bilmek,tanımak,tanışmak ayrı bir ruhi zevk.o canların mail' adresini gönderebilirseniz memnun kalırım.
Hiç sevmedim Cumhurbaşkanının şeb-i Arus'taki siyasi konuşmasını.Mana Sultanını rahatsız etti.Bilirmisin ,sezara karşı eleştiriler başlatan ve tenkitlerin ayyuka çıktığı zamanda Sezar ne demişti Keleopatraya:-Neyse ki Senato'yu oluşturan kişiler benim seçtiklerim.Sonuç:SEZARI KENDİ SEÇİP GÜVENDİKLERİ HARCADI.
KEVNÜ FESAD(Oluş-Bozuluş)kuralı sadece maddeye sari değilki.İnsan unsuruda maddeden müteşekkil.Manevi dünyada ise nefis MUTMAİNNE makamına gelmeden tehlike devam etmekte.Cenab-ı Hakk'ın en ağır imtihanı Nimetle yaptığı imtihan.Bunun için Hz.Süleyman,kendisine verilen nimetin bir başkasına kıyamete kadar verilmemesi yönünde dua etti.Hatunannem(anneannem)söylerdi:her kes ahirette kızgın bir saç üzerine çıkacak sahip olduğu mal varlığına ilişkin suallere cevap verecek.Sadece bir hırkası olan ise kızgın saç üstüne basıp:Bir ben ,bir hırkam delip öte tarafa atlayıverecek.Ne güzelde kendi anlayışınca ifade etmişti rahmetli.
DEV-LET.İki hece Dev:Çalışmak çabalamak mücadele etmek Let:gözden düşmek,dayak yemek.Hz.Mevlana Efendimiz bunu böyle ifade etmişti:Devletin makamlarına ulaşmak isteyenler bidayette çalışıp çabalayıp mücadele edecekler,ama nihayette de o makamı gözden düşüp dayak yiyerek terk edecekler.Hayret.Nihayet'in örnekleri gözlerinin önünde,tıpkı Sodom kavmi,İrem Kavmi,Ad kavminin kalıntılarının göz önünde olması gibi.Ama böyle bir akibete kendilerinin de uğrayacaklarını hiç hissetmiyorlar.Acaba içtikleri ne?EVLAT,BEVLİ ŞEYTAN OLAN HAMR'İN NEŞESİ NE OLACAK.GEL BANA.TAİB OL.SANA BİR KADEH BADE-İ AŞK SUNAYIM.NUŞ EYLE.KIYAMETE KADAR SEKRAN OLASIN(Hamza Bali rahimehullah)
başını ağrıttım özür dilerim
***
yıl 1996 ve sonrası idi.İskenderun'da bir sema etkinliği yapalım dedik.kim bu işi icra eder.Konyade mevcut bir guruba ulaştık.Ücret hususunda anlaştık.Mutrip Ankara'dan gelecek,semazen Konya'dan.Ankara'dan gelenleri otogarda karşıladık.İstirahatleri için evimize götürdük.Semazen heyeti kendi araçları ile geldiler.Öğle yemeği esnasında mutrip heyeti ile sema heyeti biraz sertleştiler.Semazen başı,ben yanımda kaseti getirdim.bu gösteriyi gerekirse kasetteki sesle idare ederim deyince berikiler sustu ücret hususunda anlaştılar.Öğleden sonra arkadaşlardan bir haber:Abi .Semazenler var ya istirahat için vakıf binasında bıraktığımız kişiler..Eee ne olmuş?aşağıdaki caddede bulunan kahvede kağıt oynuyorlar!Git lan yanlış görmüşsün onlar mübarek insanlar!olurmu öyle şeyler.dedik.Akşam sema gösterisi yapıldı.perde kapandı.Semazen başı sahneyi terk etti.salondan dışarı çıktığımızda ,orta yere kurulan bir sergide hediyelik eşya standının kurulduğunu ve satış yapanında sema kıyafeti içinde olan semazen başının olduğunu gördüğümde,seyrü süluk saftiriğinin ne halde olduğunu söylememe gerek yok.
yıl 1996 ve sonrası idi.İskenderun'da bir sema etkinliği yapalım dedik.kim bu işi icra eder.Konyade mevcut bir guruba ulaştık.Ücret hususunda anlaştık.Mutrip Ankara'dan gelecek,semazen Konya'dan.Ankara'dan gelenleri otogarda karşıladık.İstirahatleri için evimize götürdük.Semazen heyeti kendi araçları ile geldiler.Öğle yemeği esnasında mutrip heyeti ile sema heyeti biraz sertleştiler.Semazen başı,ben yanımda kaseti getirdim.bu gösteriyi gerekirse kasetteki sesle idare ederim deyince berikiler sustu ücret hususunda anlaştılar.Öğleden sonra arkadaşlardan bir haber:Abi .Semazenler var ya istirahat için vakıf binasında bıraktığımız kişiler..Eee ne olmuş?aşağıdaki caddede bulunan kahvede kağıt oynuyorlar!Git lan yanlış görmüşsün onlar mübarek insanlar!olurmu öyle şeyler.dedik.Akşam sema gösterisi yapıldı.perde kapandı.Semazen başı sahneyi terk etti.salondan dışarı çıktığımızda ,orta yere kurulan bir sergide hediyelik eşya standının kurulduğunu ve satış yapanında sema kıyafeti içinde olan semazen başının olduğunu gördüğümde,seyrü süluk saftiriğinin ne halde olduğunu söylememe gerek yok.
Niçin
bunları söyledim bilmiyorum.20 yıl önce gördüğüm bu sahne her zaman
yaşanacak.Kıymetli olanın sahtesi olur,altın gümüş gibi.Demir'in
veya kömürün hiç sahtesi olur mu?
Face,tiwitter v.s şöhretin,bilinmenin ve tanınmanın ortamı değilmi?Yaşayan Ölü olabilmek.Üstad Necip Fazıl'ın dediği gibi:olmasın top arabam.Tabutumu taşısın dört inanmış adam
hayırlı akşamlar.
Face,tiwitter v.s şöhretin,bilinmenin ve tanınmanın ortamı değilmi?Yaşayan Ölü olabilmek.Üstad Necip Fazıl'ın dediği gibi:olmasın top arabam.Tabutumu taşısın dört inanmış adam
hayırlı akşamlar.
************
Metli baba
hazretlerinin dergahında kadın ve erkek birlikte ayrı bölümlerde bulunur
sohbete yahut zikre iştirak edermiş.Düşünün ,Mübarek 1969 da dünyayı değiştiğine
göre 1950 ve 60 yıllar için mutaassıp Konya bunu nasıl karşılar.Yetiştirdikleri
3 bayandan en ilerisi Fatma annemiz imiş.onu İstanbul'a göndermiş.Bu annemizin
çalışmaları sonucunda Şule Yüksel ve diğerleri yetişmiş.ikincisini Karadeniz'e
,üçüncüsünü İzmir'e göndermiş.Her üçünün açtığı kanalların halen işlevini
görmekte olduğu söylendi.Ama kimler bilmiyorum.İzmir gurubuna sizin aynanızdan
ulaştığım için müteşekkirim.
İRŞAT'la görevlendirme işini,O tarikatın pirinin delaletiyle bizatihi Resullullah efendimizin mühürlemesiye başladığını büyükler söylemişti.Bu iş babadan oğula geçecek bir meslek olmasa gerek.Fikri Baba hazretleri,cami imamlığı görevini yürüten kendi oğlunu dergaha sokmamış.Niçin?onun elinde değilki.
İRŞAT'la görevlendirme işini,O tarikatın pirinin delaletiyle bizatihi Resullullah efendimizin mühürlemesiye başladığını büyükler söylemişti.Bu iş babadan oğula geçecek bir meslek olmasa gerek.Fikri Baba hazretleri,cami imamlığı görevini yürüten kendi oğlunu dergaha sokmamış.Niçin?onun elinde değilki.
Gelelim
bloğunuzdaki sık ziyaret hadisesine:Bildiğiniz gibi,içinde bulunduğumuz zamanın
hüküm süreceği tarikat-ı Aliye Mevleviliktir.Konya'da Mevlevi mürşid-i Kamil
kalmadığından,bu görevi icra için Filibe'den Sıtkı Dede hazretlerii
vazifelendirilmiş.Ancak mübarek kendi konumunu söyliyememiş ve dergahta uzun
bir süre ahçılık yapmış.Fikri baba hazretleri ,Sıtkı Dede'den nasiplenmiş son
Mevlevi mürşidi.sonrasında bu işi kimin devam ettirdiği hususu hep meçhul
kalmış.Hz.Pir'in bel evlatları (Esin Çelebi annemiz v.s)bile belirtmeseler dahi
hep bu özü arıyorlar ama..... Bel evladına saygımız sonsuz ancak iş Yol
evladında. İnsanlar arayış içinde.Dikkatinizi çekiyormu:Bilinen büyükler
dünya hayatından çekilirken yerine adam bırakmıyorlar.(Said-i Nursi hz,Zatih
Kotku hz,Sami Efendi hz,Süleyman Hilmi hz.)niye böyle oluyor:Birlik vakti
geliyor.Asıl manevi görevli meydana çıkınca,birliği bozacak şu veya bu efendi
olmasın diye.Tüm yaratılmışa merhamet.Hakk'ın sıfatı.Yetmiş iki millete yek
nazarla bakmayan,Halka müderris olsa hakikatte Asi'dir diyen büyüğün gözüyle
bakmak gerek.Kalın sağlıcakla
******
******
Gönderdiğiniz
resimlere gelince:
Gerçi cevap vermemek daha iyi olacaktı.
Gerçi cevap vermemek daha iyi olacaktı.
Şeyhlik-Babalık-Dedelik-Mürşitlik.Hepsi
Tarikat yolunda bir rütbe.Ancak kim verir bu rütbeyi?Allah C.C verir Resulüllah
SAV tasdik eder.Peki bunun gerçek olup olmadığının ölçüsü nedir?Diğer bir
anlatımla kendisinde böyle bir rütbe olduğunu iddia edene karşı nasıl bir tutum
sergilemek gerektir?İşte söz buraya gelince Zahiri l ölçüler ile Manevi ölçüler
mevcuttur ki bu veznlere(ölçülere)sahip olan için kolaylıktır. Ancak,her
sınıfın ölçüleri farklı özellik arz eder.Zaten ölçü o sınıf için
geçerlidir."Sana haram bana Helal"lafı bu babta birşeyler
söylese de çok özel olan kişiye hastır,diğeri için bir yol olamaz.
Resimdeki zevat ve sözleri zahiri ölçüye göre(Tarikatın zahiri ölçüsüne göre:Kendine bir davet mevcut.Resim de cuk diye oturmuş.Dil sivri,imalı ,yıkıcı,kırıcı.Hızır A.S bile atalarının salih kimselerden olması nedeniyle yetimlerin duvarını sağlamlaştırmış.Ahde vefa Allah c.c 'ın sıfatı.Bu nedenle ne olursa olsun Hz.Pir'in bel evlatlarına dil uzatan kimse,yarın Ehli Beyt içinde söyleyecek laf bulur.Bu nedenle Şöhret ve bilinmek isteği zor vazgeçilecek bir hastalık.Zahiri ölçüye uymadı.Manevi ölçüye göre ise:sizin içinizdeki müftü ne diyor?elektrik,neşe,cazibe mevcut mu?sanırım olmasa gerek.O zaman bir şey demeye gerek yok.
***
Resimdeki zevat ve sözleri zahiri ölçüye göre(Tarikatın zahiri ölçüsüne göre:Kendine bir davet mevcut.Resim de cuk diye oturmuş.Dil sivri,imalı ,yıkıcı,kırıcı.Hızır A.S bile atalarının salih kimselerden olması nedeniyle yetimlerin duvarını sağlamlaştırmış.Ahde vefa Allah c.c 'ın sıfatı.Bu nedenle ne olursa olsun Hz.Pir'in bel evlatlarına dil uzatan kimse,yarın Ehli Beyt içinde söyleyecek laf bulur.Bu nedenle Şöhret ve bilinmek isteği zor vazgeçilecek bir hastalık.Zahiri ölçüye uymadı.Manevi ölçüye göre ise:sizin içinizdeki müftü ne diyor?elektrik,neşe,cazibe mevcut mu?sanırım olmasa gerek.O zaman bir şey demeye gerek yok.
***
Haybabam(ki bu
tabir size aittir)'den yıllar önce duymuştum:-Oğlum,bir adam ya doğuştan
olmalı,yada görür gözü ,işitir kulağı olmalı.Bu ikisi yoksa Söz tutmalı.Buda yoksa
Hakk'ın mülkünde yaşamasın.Bu sözü Sultan-ı Arifin Beyazıt-ı Bestami
Hz.lerine atfetmişti.Bundan sonrasını Samiha Ayverdi annemiz söylüyor:"biz
insanlar işittiklerimize ya dudak bükeriz,ya inanmış görünür ,yahutta
inandığımızı sanırız.Ne ki bu inan,kaybolmak için güneşi bekleyen bir çığ
tanesi gibi ,silinmek,yok olmak için bahane gözler.Acaba kulakla göz arasındaki
kapıyı açmadan,kimin imanı sahih olabilmiş ,kim duyduğunu,görmüşçesine tasdik
edebilmiştir?Amma insanoğluna bu kapıyı açmak kadar müşkül ne vardır?Zira
dünya,ona varılacak yola kazılmış tuzaklarla doludur.Bu çukurlara kimler
düşmemiş,o girdaplar ,kimlerin başını yememiştir?
Diyorlar ki onları sezmek ve sakınmak için lazım olan asa,yokluk pazarında
satılıyormuş.Ne olur bir kimse çıksa da ,o pazarın yolunu bize eliyle olsun
işaret edip gösterse..(Yusufçuk)
****
ilmi kimyaya aşinalığım yok.Ama kaba hatları ile bilmekteyim ki,toprak veya cevher içine karışmış bir maddenin saf halini ortaya çıkartıp maksada uygun bir madde haline koyabilmek için onu yine kimyaya ait bir terkibe(işleme)tabi tutarlar.
ilmi kimyaya aşinalığım yok.Ama kaba hatları ile bilmekteyim ki,toprak veya cevher içine karışmış bir maddenin saf halini ortaya çıkartıp maksada uygun bir madde haline koyabilmek için onu yine kimyaya ait bir terkibe(işleme)tabi tutarlar.
Bu insan ediyle yapılan ameliye,maksud olan madenin dışındakileri
bir şekilde ayrıştırır ve aradığımız saf hale gelir.ALLAH KONUŞMAK
İSTİYOR-ALLAH BİLİNMEK İSTİYOR-ALLAH DERTLEŞMEK İSTİYOR.Ancak muhatabının buna
uygun hale gelmesi için Dünya kimyahanesi gerekli.İsrail oğullarından bizar
gelen Hz.Musa,Cenab-ı Hakk'a bunları şikayet edip sitemlerini ifade edince
Allah ne Demiş:Ya Musa,sadece senin içinmi konuşuyorlar.Onlar bana ettikleri
lafları bir duysan.Benim içinde konuşuyorlar..
Hayırlı Cumalar
2014
****
Hayırlı Cumalar
2014
****
Hayırlı
akşamlar
Zaman Mevleviliğin zamanı olup seçimler akabinde bu işlerin hızlanacağının sohbetini duymuştum.Muhabbetin kişileri nereye sıçrattığı hususunda yaşanmış iki hadiseyi(sizce hikaye yahut masalı)aktarmakta fayda gördüm.Bildiğiniz gibi,bazı mürşitler seyri süluk yoluna girmek isteyen birisine sorarmış:"-Hiç aşık oldun mu?"Eğer cevap olumsuzsa ona:"-sevde gel"denip yol verilirmiş.İşte böyle bir zamanda vaktin Konya'sında saf bir köylü Medli Baba hazretlerine evlat olma yolunda başvurmuş.Hazret sormuş:"Ülen neyi seversin".Saf köylü cevaben :"-Efendim,benim beyaz bir danam var onu çok severim"cevabı üzerine "Eferim Ülen.Sev ha"der dergaha her geldiğinde Sorar:"-Ülen beyaz dana nasıl oldu?"Saf köylü dananın güzelliklerini anlatır kendince.Gel zaman,git zaman bu diyaloğ devam etmiş bir zaman sonra huzura gelen köylü saf bir şekilde Fikri Babanın huzuruna sürünerek girer ve secdesini yapar.Tıpkı Tosun haline gelen küçük danasının çıkarttığı bir sesle"Moooo."diye
ikinci bir hikaye ise Bir komserin hikayesidir.
Hikayenin başlangıcını son ziyarette tamamlayarak anlatır."........"kazasında Polislik yapan Yusuf isimli gencin hikayesi.Bir dükkanda terzilik yapan bir zatı sürekli ziyarete gider.Dükkan sahibi adını,sanını,memleketini sormaz.Yusuf efendi oturur,çay ikram edildiğinde içip çıkar.Ama Yusuf Efendi 5 vakit camidedir.Kazanın Baş meczubu ile de arası iyidir.Sonra başka yerlere tayin olur.5 yıl sonra tekrar sivil kıyafet içinde aynı dükkanın önüne gelir ve bu sefer müsade isteyerek dükkana girir,müsade isteyerek oturur.Hikayesini anlatmaya başlar:Ben Niğde'nin merkez köylerinde fakir bir ailenin çocuğu idim.Bir ineğimiz,üç beş tavuğumuz vardı.Anam babam fakirdi rençberlik işlerini yapardım.Zaten karnımızı zor doyuruyoruz .Evlenmek hayaldi.Köy muhtarının traktörüne Niğde'nin pazarının olduğu bir gün,köyün insanları olarak bineriz.Elimizde pazarda satacak nelerimiz varsa(Yoğurt-süt-yumurta-yağ v.s)pazarda satarız,giyecek v.s ihtiyacımız varsa alır öğleden sonra da aynı traktörle köye dönerdik.Köy ile şehir arası uzun bir mesafe olduğu için traktör yarı yolda mola verir ihtiyaç gidermek için inerdik.Böyle bir dönüş esnasında dere kenarında ihtiyaç giderirken toprak üzerinde bir kafatası buldum.Aldım,temizledim.Hoşuma gitti.Paytomun içine sakladım.Traktördekiler nasılsa görmüşler.benden uzak durdular.Eve vardım .Anne babam karşı çıktı .ben onları dinlemedim.akşamları bu kurukafa ile beraber yatmakta bir müddet devam ettim.Ana babama 'da eğer bu kafatasını dışarı atarsanız ben de pazar için Niğdeye gitmem tehdidini yaptım.Çünkü bu kafayı sevmeye başladım.Bir zaman sonra Niğde'de olduğum gün,köye dönüş hazırlıkları yaparken ihtiyar birisi yanıma yaklaştı.Oğlum Polis olsana dedi.Bende nasıl olunur bilmem ki dedim.Bana işaret ederek bak orda Niğde Emniyet binası,bir arzuhalciye dilekçe yazdır ver dedi.Bende emniyet binasının yanında olan arzuhalciye ücret vererek Dilekçe yazdırdımSaat 16.45 emniyetten içeri girdim.Masa başındaki beylere dilekçemi uzattım.Bana şöyle bir baktılar.İçlerinden birisi Tam zarfı kapatıyorduk.Bunun dilekçesinide dosyaya koyun dediler.ve ben köye döndüm.Bir ay sonra muhtar köyde beni buldu:"-Seni Emniyetten istiyorlar!şaşırdım.Aklıma bir şey gelmedi.Emniyetle benim ne işim olabilir?Ana babam telaşlandı.Bir suçmu işledim birisi iftiramı attı.Neyse pazar için gittiğimizde Emniyete uğradım.Komiser bana dedi ki:Hemen bir hafta içinde yol paranı v.s hazırla seni polis okuluna göndereceğiz.
Zaman Mevleviliğin zamanı olup seçimler akabinde bu işlerin hızlanacağının sohbetini duymuştum.Muhabbetin kişileri nereye sıçrattığı hususunda yaşanmış iki hadiseyi(sizce hikaye yahut masalı)aktarmakta fayda gördüm.Bildiğiniz gibi,bazı mürşitler seyri süluk yoluna girmek isteyen birisine sorarmış:"-Hiç aşık oldun mu?"Eğer cevap olumsuzsa ona:"-sevde gel"denip yol verilirmiş.İşte böyle bir zamanda vaktin Konya'sında saf bir köylü Medli Baba hazretlerine evlat olma yolunda başvurmuş.Hazret sormuş:"Ülen neyi seversin".Saf köylü cevaben :"-Efendim,benim beyaz bir danam var onu çok severim"cevabı üzerine "Eferim Ülen.Sev ha"der dergaha her geldiğinde Sorar:"-Ülen beyaz dana nasıl oldu?"Saf köylü dananın güzelliklerini anlatır kendince.Gel zaman,git zaman bu diyaloğ devam etmiş bir zaman sonra huzura gelen köylü saf bir şekilde Fikri Babanın huzuruna sürünerek girer ve secdesini yapar.Tıpkı Tosun haline gelen küçük danasının çıkarttığı bir sesle"Moooo."diye
ikinci bir hikaye ise Bir komserin hikayesidir.
Hikayenin başlangıcını son ziyarette tamamlayarak anlatır."........"kazasında Polislik yapan Yusuf isimli gencin hikayesi.Bir dükkanda terzilik yapan bir zatı sürekli ziyarete gider.Dükkan sahibi adını,sanını,memleketini sormaz.Yusuf efendi oturur,çay ikram edildiğinde içip çıkar.Ama Yusuf Efendi 5 vakit camidedir.Kazanın Baş meczubu ile de arası iyidir.Sonra başka yerlere tayin olur.5 yıl sonra tekrar sivil kıyafet içinde aynı dükkanın önüne gelir ve bu sefer müsade isteyerek dükkana girir,müsade isteyerek oturur.Hikayesini anlatmaya başlar:Ben Niğde'nin merkez köylerinde fakir bir ailenin çocuğu idim.Bir ineğimiz,üç beş tavuğumuz vardı.Anam babam fakirdi rençberlik işlerini yapardım.Zaten karnımızı zor doyuruyoruz .Evlenmek hayaldi.Köy muhtarının traktörüne Niğde'nin pazarının olduğu bir gün,köyün insanları olarak bineriz.Elimizde pazarda satacak nelerimiz varsa(Yoğurt-süt-yumurta-yağ v.s)pazarda satarız,giyecek v.s ihtiyacımız varsa alır öğleden sonra da aynı traktörle köye dönerdik.Köy ile şehir arası uzun bir mesafe olduğu için traktör yarı yolda mola verir ihtiyaç gidermek için inerdik.Böyle bir dönüş esnasında dere kenarında ihtiyaç giderirken toprak üzerinde bir kafatası buldum.Aldım,temizledim.Hoşuma gitti.Paytomun içine sakladım.Traktördekiler nasılsa görmüşler.benden uzak durdular.Eve vardım .Anne babam karşı çıktı .ben onları dinlemedim.akşamları bu kurukafa ile beraber yatmakta bir müddet devam ettim.Ana babama 'da eğer bu kafatasını dışarı atarsanız ben de pazar için Niğdeye gitmem tehdidini yaptım.Çünkü bu kafayı sevmeye başladım.Bir zaman sonra Niğde'de olduğum gün,köye dönüş hazırlıkları yaparken ihtiyar birisi yanıma yaklaştı.Oğlum Polis olsana dedi.Bende nasıl olunur bilmem ki dedim.Bana işaret ederek bak orda Niğde Emniyet binası,bir arzuhalciye dilekçe yazdır ver dedi.Bende emniyet binasının yanında olan arzuhalciye ücret vererek Dilekçe yazdırdımSaat 16.45 emniyetten içeri girdim.Masa başındaki beylere dilekçemi uzattım.Bana şöyle bir baktılar.İçlerinden birisi Tam zarfı kapatıyorduk.Bunun dilekçesinide dosyaya koyun dediler.ve ben köye döndüm.Bir ay sonra muhtar köyde beni buldu:"-Seni Emniyetten istiyorlar!şaşırdım.Aklıma bir şey gelmedi.Emniyetle benim ne işim olabilir?Ana babam telaşlandı.Bir suçmu işledim birisi iftiramı attı.Neyse pazar için gittiğimizde Emniyete uğradım.Komiser bana dedi ki:Hemen bir hafta içinde yol paranı v.s hazırla seni polis okuluna göndereceğiz.
Ana babada para yok zor bela ödünç yol parasını bulduk ve polis
okuluna gittik.Polis olduk.....yere tayin oldum çalışıyorum.İhtiyar bir zat
aşina bir şekilde beni buldu.Gel bizim hanede sana bir çay ikram edeyim.Evine
gittik.hoş beş,çay kahve v.s sonra Hadi seninle bir namaz kılalım deyince Ben
hiç namaz kılmamışım.Ana babamdan da görmedim.Namaz bilmem sadece Besmeleyi
bilirim m deyince Bana tarif ederek namazı öğretti.o kazada bulunduğum süre
içinde sohbetimiz devam etti.Tayin vesilesiyle değişik yerler dolaştıysam da bu
zatla irtibatımı kaybetmedim.Bu kazadan gittikten sonra komser oldum.Şimdi
emekli oldum.Bu kazaya da gelme nedenim şu:Burada memurluk yaparken
biriktirdiğim para ile bir arsa almıştım.Bu arsayı satmaya niyet ettim.Zatı
muhteremime danıştım.Oraya git ancak önce o dükkandaki Terzi Efendi'den
satmak için müsade iste dedi.Terzi olan bu zat :"-Sat ülen o halde"deyince
Yusuf Efendi iki saat sonra tekrar dükkana gelir ve masanın üzerine bir tomar
para bırakır.Efendim Arsayı sattım.Bana göre iyi bir para.buyrun içinden
alın"deyince Terzi Efendi:"-oğlum sen bu parayı o efendiye
götüreceksin"deyince Polis duraklar ve sözü şöyle bitirir:Efendim de
paranın içinden hiçbir şey almadan geri bana iade edeceğini söylemişti ama ben
yinede teklifimi yaptım..
Hikaye burda biter.Ala danayı sevmenin bir mantığı varda Kuru kafayı sevmenin mantığını anlamak zor.Ancak her ikisinin özünde de Muhabbet yazılı bir kapıdan ancak o binaya girilebildiğini anlatmışlardı.Uzun oldu özür dilerim .Kalın sağlıcakla
***********
MÜRŞİD-İ ZİNDE
sizin tabirinizle Haybabamız.Büyükler Tasavvufla alakalı söylenecek her şeyi söyleyip yazmışlar.Bunları okuyarak öğrenmek mes'eleyi hal etse idi yaşayana ne gerek kalırdı.Hz.Pir Mevlana efendimizin örneklediği gibi:"Şeriat ilm-i kimyadır.Kitaptan öğrendiğin bu ilim,hastalıkları tedavi edecek ilacın tariflerini içerir.Bu ilmin ışığında gerekli terkipleri hazırlamak ise TARİKATTIR.Bu işlem sonucunda elde edilen ilacı içip hastalıktan şifa bulmak ise HAKİKATTIR".şüphesiz bu hususlar sizlerin çok iyi bildiği hususlardır.MÜRŞİD-İ ZİNDEMİZ yahut HAYBABAMIZ ise Tekamül etmiş zamana göre konuşan İNSANI KAMİLDİR.Cenab-ı Hakkın işlerinde nasıl tekrar yoksu,tekamül eden şeyler(Herşey)içinde tekamül etmiş sözler gereklidir.Bu hususu Tuğrul bey "Vakte karşı sözler"diye isimlendirse de -şüphesiz bunu alışkanlıklara uymayan sözler anlamında kullanmıştır-,hakikatı "Vakte dair sözler"olsa gerektir.
Hikaye burda biter.Ala danayı sevmenin bir mantığı varda Kuru kafayı sevmenin mantığını anlamak zor.Ancak her ikisinin özünde de Muhabbet yazılı bir kapıdan ancak o binaya girilebildiğini anlatmışlardı.Uzun oldu özür dilerim .Kalın sağlıcakla
***********
MÜRŞİD-İ ZİNDE
sizin tabirinizle Haybabamız.Büyükler Tasavvufla alakalı söylenecek her şeyi söyleyip yazmışlar.Bunları okuyarak öğrenmek mes'eleyi hal etse idi yaşayana ne gerek kalırdı.Hz.Pir Mevlana efendimizin örneklediği gibi:"Şeriat ilm-i kimyadır.Kitaptan öğrendiğin bu ilim,hastalıkları tedavi edecek ilacın tariflerini içerir.Bu ilmin ışığında gerekli terkipleri hazırlamak ise TARİKATTIR.Bu işlem sonucunda elde edilen ilacı içip hastalıktan şifa bulmak ise HAKİKATTIR".şüphesiz bu hususlar sizlerin çok iyi bildiği hususlardır.MÜRŞİD-İ ZİNDEMİZ yahut HAYBABAMIZ ise Tekamül etmiş zamana göre konuşan İNSANI KAMİLDİR.Cenab-ı Hakkın işlerinde nasıl tekrar yoksu,tekamül eden şeyler(Herşey)içinde tekamül etmiş sözler gereklidir.Bu hususu Tuğrul bey "Vakte karşı sözler"diye isimlendirse de -şüphesiz bunu alışkanlıklara uymayan sözler anlamında kullanmıştır-,hakikatı "Vakte dair sözler"olsa gerektir.
İNSANI KAMİLİN VARLIĞI YETER.ÇÜNKÜ ONLAR ALEMİN
MAYASIDIR.BİR KAŞIK MAYA,ONBİNLERCE KAŞIK SÜTÜN VASFINI DEĞİŞTİRMEYE
YETER.Böyle birinin yetişmesi için sadece bir kişinin yetişmesi için dünya
hayatına gönderilmiş Kamiller mevcut.Filibeli Etham efendi sadece Ken'an Rifai
hazretlerini mayalamak için gelmiş.aynı şekilde,kendisinden yüzlerce
faydalananlar arasından sadece Samiha Ayverdi'ye "Ken'an'ın emekleri
mahsulü Samiha Can"diye yazmış Hazret. Cemiyeti mayalayacak toplum
insanlarına o kadar ihtiyacımız varki.Nerde saltanattan ferağat edip manisaya
dönen Fatih.Nerde,İstanbul'un fethi akabinde halvete girmek için yalvaran
Padişah'a ret cevabını verip,Göynük'e dönen Akşemsettin.İktidarlarının uzaması
için her şeyi göze alanlar ve Devlet imkanlarının getirdiği ihtişamı tadıp daha
fazlasını isteyenler.AZİM BİR FİTNE.ne kadar ihtiyaç var Haybabalara.
ve anlatmış mıydım bilmiyorum.farklı iki kanaldan ve dinleyen ilk ağızlardan duymuştum:
Muhacirlerden ,Dörtyol'da fırıncılık yapan 1979 da dünyayı değişmiş Fırıncı Mehmet Ağa derler kibar-ı evliullah'tan bir zat var idi.Adı-soyadı:Mehmet TANRIÖVER.Rahmetli Erbakan hocanında zaman zaman gizli gizli akşam vaktinden sonra ziyaret ettiği bir şahıstı.her sene,muhacirlere ördürdüğü kışlık alt üst içlik elbiseyi Ladikli Hacı Ahmet Efendiye götürürmüş.Asabi ,sert mizaçlı bu şahsın da tek bir dervişi vardı.60 yı yılların sonunda siyaset sahnesine çıkan Erbakan için bu zat kendisine gelen ziyaretçilerine söylediği sözler içinde şu sözleri kayınpederimden de duydum:"-oğlum Erbakan denilen birisi çıkmış.Bu zat İslamiyete merdiven görevini görecek .Bayrağı bir kaç kez elinden düşürselerde sonradan gelenler İslam Bayrağını burca yerleştirecekler.Bunlara yardımcı olun".. Böyle bir zat-ı nihayetinde küstürdü.o da ayrı bir dava.Ama ne dedi:"-Ben de desteğimi çektim"..
ve anlatmış mıydım bilmiyorum.farklı iki kanaldan ve dinleyen ilk ağızlardan duymuştum:
Muhacirlerden ,Dörtyol'da fırıncılık yapan 1979 da dünyayı değişmiş Fırıncı Mehmet Ağa derler kibar-ı evliullah'tan bir zat var idi.Adı-soyadı:Mehmet TANRIÖVER.Rahmetli Erbakan hocanında zaman zaman gizli gizli akşam vaktinden sonra ziyaret ettiği bir şahıstı.her sene,muhacirlere ördürdüğü kışlık alt üst içlik elbiseyi Ladikli Hacı Ahmet Efendiye götürürmüş.Asabi ,sert mizaçlı bu şahsın da tek bir dervişi vardı.60 yı yılların sonunda siyaset sahnesine çıkan Erbakan için bu zat kendisine gelen ziyaretçilerine söylediği sözler içinde şu sözleri kayınpederimden de duydum:"-oğlum Erbakan denilen birisi çıkmış.Bu zat İslamiyete merdiven görevini görecek .Bayrağı bir kaç kez elinden düşürselerde sonradan gelenler İslam Bayrağını burca yerleştirecekler.Bunlara yardımcı olun".. Böyle bir zat-ı nihayetinde küstürdü.o da ayrı bir dava.Ama ne dedi:"-Ben de desteğimi çektim"..
Nazik hususlar.Hiç erenler
meclisinde görüş ayrılıklarının varlığının sohbetini duymuşmuydunuz.Tıpkı
zahirin aynısı.Dervişini birinci sırada Sivas'tan Senatör adayı göstermeyip
ikinci sıradan göstermesine kızıp manevi desteğini çeken Fırıncı mehmet Ağa
şüphesiz haklı idi.Buna karşın,Baba efendinin önerdiği ismi ikinci sıraya
koyarsam birinci sıradaki de seçilir yorumunu yapan Erbakan'da ,nefsinin bu
yorumunda haklı olabilirdi.Ama tam inanamadı.Özlemim şudur ki:Mana sultanının
gölgesinde icraat yapan bir idare.Diyeceksiniz:1958 yılında Menderes
rahmetli,"İstifa et"diyen Eyüp sultan Cami imamının sözünü tutabildi
mi?tutamadı.sonrasında İmam Efendi bir daha kendisini kabul etmedi.ama dua da
etti.Nihayetinde Şehid oldu.50 küsür yıl bu şehadet te unutulmadı.Maddenin
içinde Maneviyat.Maneviyatın içinde madde.Denge denge.Ama bizim sorumluluğumuz
İlayı Kelimetullahı Hakim kılmak.Önce içimizde,sonra dışımızda.Uzun oldu.kusura
bakma.sağlıcakla kalın
***************
Cuma
Selamlığı için arabasıyla gelen Sultan 5.Mehmet Reşat efendiye,acı haberi Enver
Paşa verir"Hicaz emiri Şerif Hüseyin Devleti Ali Osmaniye karşı istiklal
için ayaklandı.".Padişahın gözlerinden 4 damla yaş dökülür ve Enver
Paşa'ya hitaben "Pisliğinizi temizleyin"der ve arabaya geri binerek
üzüntü içinde uzaklaşır.
Şüphesiz insan hayatına hakim olan fiziki kurallar olduğu gibi Devletlerin hayatına hükmeden kurallarda mevcut olsa gerek.Tanzimatla başlayan ,Meşrutiyetle devam eden ruhsuzlaşma,Siyonistlerle işbirliği içinde olan İttihat Terakki'nin memleketi batıran hareketleri,Cennetmekan Abdülhamit Han'ın hal'i ,Birinci Dünya harbine giriişle kaybedilen Filistin,Yemen,Irak(kutul amara),trablugarp,ve tüm Rumeli.Rumeli denince kırıla,kırıla Anadoluya sığınan hakiki iman sahipleri gelir.Tatlıcı Ali Öztaylan amca gibi abide şahsiyetlerin çektikleri sıkıntılar,nesli uyandırmak,ayakta tutmak için yaptıkları gayretler gelir.Azınlıklar ve avdetiler(Dönmeler),memleketin iktisadi hayatına hakim olup siyasi iktidarları da her zaman yönlendirdikleri için Toplum hayatına hakim olan ilahi kuralların işleyeceği zamanı beklemekte geçti.Ama bu kurallar 100 ila 150 yıllık bir zaman dilimini istiyor.Bu millet ateşle imtihanını verdi.Bedel ödeme sırası ortadoğuda.Osmanlı'ya yaptıkları ihanetin bedelini ödemeleri için 100 yıl gerekiyordu.Şimdi bu ceryan ediyor.3 gün içinde tüm aile bireyleri yurt dışına çıkartılan Hanedan'a yapılan muameleler karşılıksız mı kalacak.Yassıadada rahmetli Menderese yapılan istiskaller karşılıksız mı kalacak.Ancak,Türkün nimetle imtihanının sonundan korkuyorum.Bir tökezleme 50 yıla mal olacak.Kenan Rifai 1950 de dünyayı değişene kadar bekledi.Samiha Ayverdi 1992 yılına kadar bekledi.Yıl 2015 bizlerde bekliyoruz.
Rabbim bu millete acısın
Sağlıcakla kalın
***Şüphesiz insan hayatına hakim olan fiziki kurallar olduğu gibi Devletlerin hayatına hükmeden kurallarda mevcut olsa gerek.Tanzimatla başlayan ,Meşrutiyetle devam eden ruhsuzlaşma,Siyonistlerle işbirliği içinde olan İttihat Terakki'nin memleketi batıran hareketleri,Cennetmekan Abdülhamit Han'ın hal'i ,Birinci Dünya harbine giriişle kaybedilen Filistin,Yemen,Irak(kutul amara),trablugarp,ve tüm Rumeli.Rumeli denince kırıla,kırıla Anadoluya sığınan hakiki iman sahipleri gelir.Tatlıcı Ali Öztaylan amca gibi abide şahsiyetlerin çektikleri sıkıntılar,nesli uyandırmak,ayakta tutmak için yaptıkları gayretler gelir.Azınlıklar ve avdetiler(Dönmeler),memleketin iktisadi hayatına hakim olup siyasi iktidarları da her zaman yönlendirdikleri için Toplum hayatına hakim olan ilahi kuralların işleyeceği zamanı beklemekte geçti.Ama bu kurallar 100 ila 150 yıllık bir zaman dilimini istiyor.Bu millet ateşle imtihanını verdi.Bedel ödeme sırası ortadoğuda.Osmanlı'ya yaptıkları ihanetin bedelini ödemeleri için 100 yıl gerekiyordu.Şimdi bu ceryan ediyor.3 gün içinde tüm aile bireyleri yurt dışına çıkartılan Hanedan'a yapılan muameleler karşılıksız mı kalacak.Yassıadada rahmetli Menderese yapılan istiskaller karşılıksız mı kalacak.Ancak,Türkün nimetle imtihanının sonundan korkuyorum.Bir tökezleme 50 yıla mal olacak.Kenan Rifai 1950 de dünyayı değişene kadar bekledi.Samiha Ayverdi 1992 yılına kadar bekledi.Yıl 2015 bizlerde bekliyoruz.
Rabbim bu millete acısın
Sağlıcakla kalın
Selamün
Aleyküm;
Hani her zaman söyleriz ya "Büyükler,söylenmemiş bir şey bırakmamışlar.Anlayana".Hakikat yolunun yolcularının müşkülü ise,bunu zamana uyarlayıp anlatana ihtiyaç duyması."Harf inkilabı"akabinde topyekün bir neslin geçmişiyle irtibatının kapartılması zaten bir felaketti.İnkılabe karşı olduğum için değil.Yapan ve yaptıran Allah.Bilgisayar nesli(80 doğumlu nesil ve devamı)sür'at çocukları.istedikleri bir pencerenin açılmasının 3 saniyesine bile tahammülleri yok.Tıklanan pencere hemen açılsın.işlemcisi yüksek makinalar tercih sebebi.Bu ruhumuz için ihtiyaç olan sabrı yok ediyor.Aceleci nefis daima ön planda.Nasıl terbiye edilecek.Sabrın,sükutun ,sükunun ve rızanın arkasındaki huzur.
Gelelim sahtelerle Hakikatlerin karıştığı dünya toplumuna.Sahtelerin varlığı ,hakikilerin değeri için gerekli.Hakikiler için tercih ve irade olmalı ki çabamız bir mana ifade etsin.Bu gün size Üsküdar Alaca minare camisi(tekkesi)şeyhlerinden ümmi bir zat olan Sadık Efendinin hikayesini yazmaya karar vermiştim.(Kabri Tekkenin karşısında olup vaktin sahibi diye anarlarda)Bu hikaye bir seyri süluk reçetesi olsa gerek.Karagümrük Dergahının şeyhlerinden İbrahim Fahreddin Efendi'nin tevafuken bir bakkaldan yaptığı alışveriş esnasında ,peynir sarmak için kullanacağı eski türkçe yazıyı merak ederek kurtardığı kağıtta yazılı olan bir hikaye ki Tosun Bayraktar'a el yazısı ile Safer efendi nakletmiş ve irfan hayatımıza girmiştir.İsmi SADIK EFENDİ'nin Hikayesi.Oldukça uzundu.sonra Aklı Meaş hz google size bu hususta daha süratle yardım eder düşüncesiyle metni yazmaktan vazgeçtim.Ancak,Bu şehirlerde ömür süren Sadık Efendi'nin hep yaptığı hizmet olmuş.Yüksele yüksele Allah'a seyre vasıl olmuş.Bizede mübarekler nakletmişler.Gerçi Allah'da seyirle alakalı hiçkimse bir şeyler söyliyememiş.Belki söze gelecek tarafı olmadığı için.Gelelim sahtelerin bir adım önde olmasına.Boş tenekenin çok ses çıkartması bir fizik kuralı değilmi?.
****
Hani her zaman söyleriz ya "Büyükler,söylenmemiş bir şey bırakmamışlar.Anlayana".Hakikat yolunun yolcularının müşkülü ise,bunu zamana uyarlayıp anlatana ihtiyaç duyması."Harf inkilabı"akabinde topyekün bir neslin geçmişiyle irtibatının kapartılması zaten bir felaketti.İnkılabe karşı olduğum için değil.Yapan ve yaptıran Allah.Bilgisayar nesli(80 doğumlu nesil ve devamı)sür'at çocukları.istedikleri bir pencerenin açılmasının 3 saniyesine bile tahammülleri yok.Tıklanan pencere hemen açılsın.işlemcisi yüksek makinalar tercih sebebi.Bu ruhumuz için ihtiyaç olan sabrı yok ediyor.Aceleci nefis daima ön planda.Nasıl terbiye edilecek.Sabrın,sükutun ,sükunun ve rızanın arkasındaki huzur.
Gelelim sahtelerle Hakikatlerin karıştığı dünya toplumuna.Sahtelerin varlığı ,hakikilerin değeri için gerekli.Hakikiler için tercih ve irade olmalı ki çabamız bir mana ifade etsin.Bu gün size Üsküdar Alaca minare camisi(tekkesi)şeyhlerinden ümmi bir zat olan Sadık Efendinin hikayesini yazmaya karar vermiştim.(Kabri Tekkenin karşısında olup vaktin sahibi diye anarlarda)Bu hikaye bir seyri süluk reçetesi olsa gerek.Karagümrük Dergahının şeyhlerinden İbrahim Fahreddin Efendi'nin tevafuken bir bakkaldan yaptığı alışveriş esnasında ,peynir sarmak için kullanacağı eski türkçe yazıyı merak ederek kurtardığı kağıtta yazılı olan bir hikaye ki Tosun Bayraktar'a el yazısı ile Safer efendi nakletmiş ve irfan hayatımıza girmiştir.İsmi SADIK EFENDİ'nin Hikayesi.Oldukça uzundu.sonra Aklı Meaş hz google size bu hususta daha süratle yardım eder düşüncesiyle metni yazmaktan vazgeçtim.Ancak,Bu şehirlerde ömür süren Sadık Efendi'nin hep yaptığı hizmet olmuş.Yüksele yüksele Allah'a seyre vasıl olmuş.Bizede mübarekler nakletmişler.Gerçi Allah'da seyirle alakalı hiçkimse bir şeyler söyliyememiş.Belki söze gelecek tarafı olmadığı için.Gelelim sahtelerin bir adım önde olmasına.Boş tenekenin çok ses çıkartması bir fizik kuralı değilmi?.
****
Necla
Çarpan diye bir hanımefendi ile tanışmıştım.25 yıl önce.Mevlana'dan Kansere
Deva Vakfı isimli bir vakıf kurmuş ve maksadı,Hz.Mevlana'nın kendisine vermiş
olduğu bir formül gereğince yılan zehirinden Kanser hastalığına ilaç
geliştirmek amacında olduğunu,bu nedenle İzmir Efes'te(Selçuk)bir arazi
edindiğini,bu arazide yılan yetiştirerek bu ilacı yapmak istediğini
belirtmişti.O zamanlar,hanımefendi 70 yaşının üstünde idi.yaşayıp yaşamadığını
bilemiyorum.Hz.Pir Mevlana'nın ruhunun kendi bedeninde zaman zaman faal
hale geldiğini,konuştuğunu söylemişti.Hatta Atatürk'ün ruhununda bedenine
geldiğini ifade ederek,insanlara hitaben yazı yazdırdığını 1960 yıllarda ifade
ettiğinde,hadisenin Adliyeye intikal ettiğini,mahkemenin bu yazı örnekleri ile
Atatürk'ün yazılarının kriminal incelemesinde aynı olduğunun ortaya çıktığını
bildirince ilk defa duyduğum bu hali hiç kimseye soramamıştım.Kıyamet ve Mehdi
A.S zuhuru, Mehdinin özellikleri v.s hususunda Peygamber Efendimizden sadır
olan hadisler içinde bir şey manidardı…Mehdi'nin Baba adı Abdullah,Anne adı
Fatıma gibi bilgilerin yanında Efendimiz detaylara girdiğinde ,hadiseyi
dinleyen sahabeler içinde saf bir sahabe bir müddet sonra Efendimiz'e
sorar:"-Ya Resulallah !Siz tekrar mı dünyaya geleceksiniz?"Efendimiz
bu suale karşı tebessümle sükut eder…Dörtyol'da "KIRKLARDAN"Murtaza
Aziz efendi isimli bir zatın mezar taşında "Gelen Bir,Giden Bir,Kalan
Bir.Bu bir gizli Sır.Tanı Hüda'yı"yazılıdır.İnsanlığın Manevi Yol
göstericileri Acaba "Bir"in tekrarları mı?Tüm sayılar,birbirine
eklenmiş "Bir" değilmi ?Metli Baba hazretlerine ait
hitapları,hazretin dünyasını değiştirdikten sonraki tarihlerde alıp
kitaplaştıran ve adına "ÖLÜMSÜZLÜK"denen eseri ,sağolsunlar İzmir
ekibi göndermişti.bir kez okudum.ikinciye başlamadım.Konuşan Cenab-ı
Hak'mı?,Cenab-ı Peygamber mi?,Metli baba mı?hep karıştırır oldum.Utanmasam Hay
babam'a soracağım ama alacağım cevabı kaldırabilirmiyim?onuda bilemiyorum.
Hayırlı Cumalar
Hayırlı Cumalar
******
50 yılın Anotomisi.ERBAKAN o seçim zamanında,Bağımsızlar hareketi neticesi sadece kendisi seçildi.Sonraki seçimde 48 milletvekili oldular.Sonra 24 milletvekiline düştüler.Sonra sıfırlandılar.Sonra Tekrar siyaset sahnesine çıktılar.Taaccüp edilen şu ki: Cenab-ı Hakk 'ın yazdığı bu seneryoyu okuyanlar mevcut.Ehline söylüyorlar.Susuyorlar.İzliyorlar.Ama figuranlar kaygı,telaş,ben yaparım,ben daha iyiyim.ehilim v.s v.s diyerek birbirlerini yiyorlar.Ülen,kalem yazmış mürekkebi bile kurumuş.Cenab-ı Peygamber Dünya için "Müminin zindanı"dedi."Kulların Zindanı" demedi ki.Bu hadisi tefekkür etseler ve Müsebbibül Esbab'a yaslansalar ne kadar rahat edilecek değil mi?Hayırlı cumalar.Fikri Baba'nın resmi güzel yakışmış.Ellerinize sağlık
Haybabam 17 yıl süren ihtişamlı İskenderun hayatından sonra
3 yıl devam eden ikinci Konya yaşantısı esnasında bir hadise anlatmıştı.Bu
manevi yönü olan Zat'ların günlük hayata ilişkin tasarrufların içindeki
seyirlerini anlatmak açısından manidardır.Metli Baba sultan'dan tefeyyüz eden
12 kişiden biriside 2011 yılında vefat
eden Hasan Gürler efendimiz idi.Süleyman Sırrı hazretlerine de uzun süre hizmet
etmişti.Baba Sultan'ın ikinci Konya hayatında gerçekleşen bir yarım günün
hikayesi.Yıl 60 lı yılların son çeyreği.Erbakan hoca,bağımsızlar harekatı
olarak başlattığı siyasi mücadelede yapılacak seçim nedeniyle Konya'da o gün
Miting yapacak.Türkiye'nin her tarafından insanlar gelmiş.Yer şu anda yer
altına açılan kuyumcular çarşısının üstündeki
alan.
(Nakledenin ağzıyla:"-Öğleden önce Mevlana Efendimize bakan meydan
hınca hınç dolu.Palis iki kordon halinde Konya Vilayet binasının önüne dizilmiş
valilik binasını muhafaza ediyor..Bina yoldan iki üç merdiven yüksekte.Baktım
Hasan Efendi,Binanın Mermer sütunlarından birisine üzerindeki gündelik
kıyafetleri ile (ayakta mes,başında takke)dayanmış miting alanına bakıyor.Ancak
taaccübüme giden şu ki polis vilayet binasına kimsenin geçmesine müsaade
etmediği halde bu adama karışmıyor.Görmemesi mümkün değil.Polis kordonunun
hemen arkasında.İçimdeki nefisle
başladım mücadeleye.Bu adama evliya diyorlar, madem öyle, bende polislerin
arasından geçip Hasan Efendinin yanına gideyim.bana da polisler karışmasın!bu
düşünce ile yürüyüp polislerin arasından serbestçe geçtim Hasan Efendi'nin
arkasından miting alanını seyre başladım.Erbakan ,Necip Fazıl v.s sırasıyla
konuştular.Öğle namazı vakti geçti.Miting devam ediyor.Hasan Efendi'de ses seda
yok.İkindi vakti girdiğinden miting bitti
Hasan Efendi hareket ederek:"-Haydi gidiyoruz "dedi.Vardık bir camiye önce Öğleyi kaza edelim dedi ibadetimizi tamamladıktan sonra şu sözü ilave etti:"-63 vilayet içinde (o zaman demekki vilayet sayısı 63 imiş)YALNIZ KENDİSİ KAZANACAK.ÇOĞALACAK.AZALACAK.BATACAK.TEKRAR ÇIKACAK.BAYRAĞI BURCA ONDAN SONRA GELENLER DİKECEK.
Hasan Efendi hareket ederek:"-Haydi gidiyoruz "dedi.Vardık bir camiye önce Öğleyi kaza edelim dedi ibadetimizi tamamladıktan sonra şu sözü ilave etti:"-63 vilayet içinde (o zaman demekki vilayet sayısı 63 imiş)YALNIZ KENDİSİ KAZANACAK.ÇOĞALACAK.AZALACAK.BATACAK.TEKRAR ÇIKACAK.BAYRAĞI BURCA ONDAN SONRA GELENLER DİKECEK.
50 yılın Anotomisi.ERBAKAN o seçim zamanında,Bağımsızlar hareketi neticesi sadece kendisi seçildi.Sonraki seçimde 48 milletvekili oldular.Sonra 24 milletvekiline düştüler.Sonra sıfırlandılar.Sonra Tekrar siyaset sahnesine çıktılar.Taaccüp edilen şu ki: Cenab-ı Hakk 'ın yazdığı bu seneryoyu okuyanlar mevcut.Ehline söylüyorlar.Susuyorlar.İzliyorlar.Ama figuranlar kaygı,telaş,ben yaparım,ben daha iyiyim.ehilim v.s v.s diyerek birbirlerini yiyorlar.Ülen,kalem yazmış mürekkebi bile kurumuş.Cenab-ı Peygamber Dünya için "Müminin zindanı"dedi."Kulların Zindanı" demedi ki.Bu hadisi tefekkür etseler ve Müsebbibül Esbab'a yaslansalar ne kadar rahat edilecek değil mi?Hayırlı cumalar.Fikri Baba'nın resmi güzel yakışmış.Ellerinize sağlık
Av. Şemseddin
Keser
ocak-şubat 2015
******
ocak-şubat 2015
******
Hayırlı Cumalar;
Senato seçimlerinde dervişini birinci sıraya
koymayıp ikinci sırada gösterdiği için "Ben de desteğimi çektim"diyen Kibar-ı Evliyaullahtan Dörtyol'u
Fırıncı Mehmet Ağa(Mehmet Tanrıöver-vefatı 1979)'nın senatör adayı gösterilen
dervişinin hikayesine gelince :
Fırıncı Baba'nın birinci sırada
aday gösterilmesini Erbakan Hocadan talep ettiği bu zat Rıza ŞEYHUNOĞLU isimli,
Dörtyol Ziraat bahçesinde müdür sıfatı ile görev yapan birisidir.Sivas'tan
ikinci sırada aday gösterilmesine üzülmüştür.Çünkü iki milletvekili çıkartan
bir senatör çıkartmaya hak kazandığı bir
seçim sistemi mevcut olup, Sivas gibi Bektaşi meşrebinin yaygın olduğu bir
kentte, Erbakan hocanın 4 milletvekili çıkartması muhal gözüktüğü için, Rıza
beyin canı sıkılmıştır.Babaefendiye uğrar durumu arz eder.Fırıncı baba'da zaten
memuriyetten istifa ettiği için seçim süreci boyunca sivasta çalışmalara devam etmesini söyler.
Rıza beyin evi
Dötryol'dadır.Sivas'a otobüsle gider hafta sonları evine gelir, tekrar çalışma
için Sivas'a döner.İlk günler morali bozuk olan Rıza beyin bir kaç hafta sonra
neşesi yerine gelmiştir.Sebebini soran bir zatın durumları sorması üzerine
"-Ben seçiliyorum"der.Sebebini de şöyle bir anekdotla
nakleder:Sivas'da milletvekili listesinden 4 ncü sırada olan bir
şahıstan naklettiği hikaye ilginçtir:Bu kişi kendi hikayesini anlatır:
"-Ben dini tahsilimi
Mısır'da el-Ezher üniversitesinde yaptım.Son sınıfta idim.Bir dersten Hoca
bana not olarak 3 verdi ki bu
zayıftı.Seneye devam etmem gerekiyordu.Üzüldüm.o gece rüyamda bir zat
gördüm.Bana dedi ki;"üzülme,sen yarın diplomanı alacaksın".sevinçle
uyandım ama bu iş nasıl olacaktı.Diploma törenine katıldım.Tüm ülkelerdeki öğrencilerden okulu bitirenleri Rektör
çağırıp hazırlanan diplomayı takdim ediyordu.Benim ismim okundu.Rektörün
yanında bulunan hoca,rektörün kulağına eğilerek bir şeyler söyledi ama Rektör
ona hitaben "sonra sonra "diye çıkıştı.O esnada bana da diplomamı
vermişti.Şaşkınlık içindeydim.Derhal oradan uzaklaşıp bir an önce memlekete
dönmek istiyordum.Bu duygular içinde tören bitti ama,bir görevli bana gelip
"-Rektör seni çağırıyor! deyince Eyvah !durum ortaya çıktı dedim.Rektörün
odasına girdiğimde hocanın odada olduğunu gördüm ve Rektör'e
hitaben:"Efendim bu öğrenci benim dersimden 3 aldı.Bu mezun
olamaz!"deyince Rektör:"Nasıl olur,bitirme defterinde bütün
derslerden geçer not aldığı yazılı,bu nedenle biz diplomasını verdik,getirin
not defterini"dedi.Defter getirildi.Rektör benimle alakalı bölümü
açtı.İlgili dersin karşısındaki not:8 .Hoca şaşırdı."Ama Efendim ben üç
vermiştim"deyince rektör:"-Bu senin yazın değil mi?"diye sorunca
Hoca şaşkınlık içinde "Evet!"diyebildi. Sustu.Bende diplomayı alıp
sevinç içinde memlekete döndüm. Aradan uzun zaman geçti.Erbakan'ın Partisinden
Sivas milletvekili adayı müracaatımı yaptım.Beni,partim 4 ncü sırada aday
göstermiş.üzüldüm.Çünkü Sivas'ta 4 milletvekili zor.O gece,rüyamda ,Mısır'da
öğrencilik yıllarımdaki rüyama giren zatı tekrar gördüm.Bana dedi ki:sen
milletvekili olacaksın?".Bu rüyaya imanım tam olduğum için ben neşe içinde
Parti çalışmasını devam ettiriyorum dedi".Bu arkadaşın anlatımından sonra
benim ümidim ve neşem arttı.Bu arkadaş 4 ncü sıradan milletvekili seçilirse ben ikinci sıradan Senatör seçilmiş
olacağım.dedikten sonra Seçimler yapılır.Erbakan 3 milletvekili çıkartır.Rıza
bey seçilemez.Ancak 4 ncü sıradaki milletvekili adayı El ezherli arkadaş
milletvekili seçilir.Nasıl mı?Seçimden hemen önce üçüncü sıradan milletvekili adayı olan kişi
vefat etmiştir.Hastalık veya trafik kazası..Bu nedenle dördüncü sıra,üçüncü
sıranın yerine geçmiştir.El Ezherli'nin rüyası doğru çıkmıştır.Rıza bey ise
kıyas yapmıştır.Kıyas'da akıl mevcut.tabi ki yanılacaktır.Uzun oldu.kusura
kalmayın. ***
Bloğunuzdaki Metli Dede kabir kitabesindeki iki satır dikkat çekici değil mi?
"GAYRİ MÜRŞİT YOK DURUR NURİ MUHAMMED GELDİ CİHANA
EHLİBEYT EVLADI RESULDÜR ANLARI SEVMEK İÇİN GELDİK CİHANA"
Daha önce arz etmiştim,Tarikat-ı Aliye cenahında hangi meşrep olursa olsun dünyayı değişenlerin yerlerine birilerini tayin etmediklerini (tayin etmişlerse bile eski neşenin devam etmediğini),yerlerinin dolmadığını ifade etmiştik.Acaba diyorum "Şeyhler çoğalacak Mürşid-i Kamil az olacak"sözüyle Metli Baba'nın ifadesinde belirttiği "MUHAMMED GELDİ CİHANA"sır ne ola ki?.Daha açık ifade ile "EFENDİMİZ TEKRAR MI GELDİ".Niçin Hz.Musa,hz.İsa "ümmet-i Muhammed'den olmayı diledi?şüphesiz büyükler ,bu talebin nedeni izah için şöyle söylerler:Cenab-ı Hakk'ın cemalini görmek sadece Ümmet-i Muhammed'e ait bir lutuftur.Bu nedenle o peygamberler bu dilekte bulunmuştur.mızrakların ucuna kur'an-ı Kerim yapraklarını takanlara karşı savaşmaktan vazgeçenlere Hz.Ali Efendimiz ne buyurdu:"NEREYE GİDİYORSUNUZ !KUR'AN BENİM"
Kur'an'ın canlısını bulmak.Şüphesiz bu sözler ağır olmamıştır inşaallah.Bir an Resulullah'ın bu zamanda geldiğini düşünsek ve insanlara hitaben buyursa:Ey insanlar ben filanım.Davetime buyurun "dese inanmamız kolay olur mu?.
Hayırlar fethola
****
nur cihan maille soruyor::) hayırlı sabahlar Şemsettin Bey
şimdi bizde reankarnasyon yok biliyorsunuz..ama sanki bir manada da var..mesel bir büyük mürşid vefat edince,hemen herkes onun çocuklarından veya halifelerinden kime onun hali -manası geçmiş ,onu didik didik araştırıyor.. o halde aslında bizde de reankarne var..ama, gizleniyor mu?
ve biz tanrılara -mitlere inanmıyoruz desek te, kadim bütün tanrılar ve mitolojik tanrı karakterleri neden bizim ricaül gaybimiz olarak tezahür ediyor pekii :?
Şemsettin Beyin cevabı maili :işte tam bu konuyu henüz net bir şekilde haybabama soramadım.Edep ettim.Bekliyorum.Hani mesnevide anlatılan hikayeyi biliyorsunuz.Zırhı hiç görmemiş Lokman A.S ın Davut A.S ın huzuruna girdiinde bakmış bir işle meşgul.Demir halkaları birbirine geçiriyor.Acep yaptığı nedir ki?diye sorsam mı sarmasammı tereddütü akabinde sabır edeyim demiş sormamış.iş bitmiş Hz.Davut yaptığı şeyi üzerine giymiş ve "-buna zırh derler .Bu savaşta vücudumuzu kılıçtan korur"demesi üzerine Lokman düşünür:Sabır ettim.merakımın cevabını aldım.demiş.Şayet gözle müşahededen önce sorsa ,Zırh kavramının ne anlama geleceğini bilmediği için cevabın hakikatini idrak edemeyecekti.Ama gözüyle müşahede ettiği için imanı -inancı tam oldu.Sabrın böyle bir sırrı da varmış.Cenab-ı Hak her şeyden insana haber verirmiş ama anlayana.Birde Kulakla Kalp arasındaki perde çok kalın.Ama göz ile kalp arasındaki perde çok ince .Birde LENTERANİ meselesi var.Medrese ,kıyamete dek,rü'yet-i kaldıramaz.Cenab-ı Hak Hz.Musa'ya LENTERANİ der iken "sende insaniyet vasfı(nefis mevcutken)beni göremezsin "demiş.Yoksa yarattığı hiçbir şey onu göremez dememiş ki.Niçin Hz.Musa abes olan bir şeyi istesin ki.
Gelelim mailinizdeki konuya.Haybabam'la seyahat ettiğimiz zamanlarda(25 yıl evvel)yolumuz Isparta Eğirdir'den geçerken göl kenarında "DEVRAN BABA"denilen bir zatın türbesine uğradı.Bu zata izafeten bir sözü nakletti:"Bu dünyaya 100 kere geldim 1000 kere gittim.Anlayana HUUU.Anlamayana HOOO.".Bu gelme ve gitmelerin fiziksel boyutunu hiç sormadım.Fiziksel boyut ELBİSE olsa gerek.hiç aynı elbiseyi devamlı giyermiyiz.Değişik elbiselerimiz olur.Türbeye hizmet eden Yaşlı bir kadın geldi ve kapalı olan türbe merdivenlerinde fatiha okuyan bizlere siz o merdivenden inin ben okuyayım"demişti.
RİCALİ GAYP ERENLERİ mevzusunu sonraya bırakalım.ama yakın zamanda Haybabamızın şevklendirmesi üzerine Dörtyol Özerli mezarlığında (ki bu mezarlıkta Hatay'da Fransızlara karşı ilk kurşunu atan Kara Mehmet Çavuş'un da kabri var)bir mezarı yaptırdık.Mermeri, şebekesi, çiçeği v.s tamamlandı.Kitabesi ise:
Gayb Erenlerin'den
KÜMBET DEDE
Evlad-ı Resul seyyitlere 40 yıl hizmet ettim
Değiştim Dünyayı
Sen de oku fatihayı
Kimdir bu zat?100 yıl önce yaşamış olsa gerek.Ancak,50 yıl önce Ahmet Tahir efendinin halifelerinden olan Dörtyol'da Fransızlara karşı etkili mücadele içinde olan Hacı Emin Efendi isimli bir şahıs kabri ihya etmek için malzeme getirmişse de ne görmüş se bu işten vazgeçmiş.Mübareklerin açığa çıkmak istekleri bizlere nasip oldu.
Hani Ölüm,oda değiştirmek imiş ya.Onlar Yaşarlar siz bilmezsiniz diyar Zülcelal hazretleri.Sabrımın sonucunda sualinize bir cevap alabilirsem sizlere dönerim.Sağlıcakla kalın.
*****
Kubbealtındaki
konuşmasından dolayı Kılıç hoca'nın dillerine sağlık.Ne güzel ifade etti.İslam
Toplumunu ayakta tutacak yegane çimento"Yüksek metafizik "eski
tabirle Yüksek mefkure dediği Tasavvuftu.İngiliz, bu amiral gemisini sabote
etmekten başka çare görmediği için 150 yıldır bu gemiye saldırdı.Hani daha önce
ifade etmiştik:1925 te Dergahların kapatılması kararı üzerine bir gecede sadece
İstanbul'da kapatılan dergah sayısı 300 küsür idi.Tüm emvaline(eşyalarına)el
konularak tarumar edildiler.Kapatılan dergahlardan biride Kenan Rifai hazretlerinin
Fatih’teki Ümmü Kenan dergahı idi.Hazret kapatma kararının ilahi boyutunu
bildiği için hiç direnmedi ,şartların gereğine riayet etti,mürit kabul
etmedi.Dergah kıyafetini giymedi.Üzerine kar yağmış tohum tanesi gibi sürecin
tamamlanmasına rıza gösterdi. ama şu sözleri de söyledi:”-Gün gelecek bu
dergahlar AKADEMİ şeklinde tekrar açılacak”.Bu AKADEMİ’ler açılmaya ve
çoğalmaya başladığı zaman güneş doğuyor demektir.Tebliğ Gönülden Gönül’e girmek
şeklinde olsa gerek.
Evliyayı anlatmak
ALLAH ‘ı satmak olsa
gerek.Allah’ın da hoşuna gidermiş.Bir kulun gönlüne Hak muhabbetini düşürmek.
Mahmut Kılıç
hocanın Kubbealtı Akademisindeki konuşmasında değindiği en hayati konu TAASSUP
hadisesi idi.İslam’ın vahdeki önündeki en büyük engel Taassuptur.1986 yılında
diyanetle ifa ettiğimiz hac görevi esnasında otobüsümüz Kerbela’ya
uğramıştı.Vakit namazını ifa için girdiğimiz camideki hazır cemeata niçin
uymamıştık?Ayrıca saf tutup cemaatle namaz kılmıştık.Cami girişinde bir sındık
içinde pişmiş kilden ufak altıgen veya daire şeklinde avuç içi büyüklüğünde
yassı kil parçası.secde esnasında kullanılıyor ve cami çıkışında tekrar bu
kutuya bırakılıyor.Hz.Hüseyn efendimizin şehit düştüğü yerden alınmış kum veya
kilden yapılmış malzeme.Secde buna yapılıyor.Otobüsteki imam efendi bize
namazları ayrı kıldırdı.Kılıç hoca’nın ifade buyurduğu gibi,Mezheplerin
birleştirilmesi için bir araya gelen ve kendilerine İslam alimi denilen zevat
bir araya geldiklerinde namazlarını ayrı cemaatle kılıyorlar.Bu hal devam
ettiği müddetçe birlik olur mu?olmaz.Birliğe ne engel:Taassup.Şekil,kılık
kıyafet.Dergahı yandıktan sonra Kuşadalı İbrahim Halvet-i hazretleri ne
buyurmuştu:-“şükür,şeklin yarısını filan zat kaldırmıştı.kalan yarısınıda ateş
aldı?”diyerek şekille devam eden bir tarikat anlayışının bittiğini ima
etmişti.Melami neşesine ait bir iki nükte ile ciddiyeti biraz dağıtalım
istersen:
Melami meşrepli
Metin hocamız vardı.Elazığ’dan Musa Kazım Efendiye bağlı idi.şu aralar
İskenderun’dan uzakta.O anlatmıştı.”-Kur’an okuyan birisine Allah demiş
ki:”-Benim söylediklerimi bana
söyleme!Ne diyorsan de”.
Metin Biçer hocam
Kadirli’den dönerken münübüse bir sofu biner.ön taraftaki koltuğa oturur.Elinde
tespih ikide bir yüksek sesle “Allahhh”der.bir iki.Metin hocam dayanamaz arka
sıradan dürter:”Buyur Kulum”.Adam hışımla arkasına döner.sonrasını bilmiyorum
Hatay -Hassa –sögüt
beldesinde 1980 de dünyayı değişen evliyaullahtan Mehmet Ali Hoca isimli bir
zat vardı.Dağlarda gezerdi.Nasip oldu bu zatın hayatı ile alakalı,bizatihi
görüşenlerden derlediğimiz bir amatör çalışmayı Mevlana Vakfı
kitaplaştırdı.Onun bir hareketi çok manidardır:”Köyün cami imamının da
bulunduğu bir topluluk içinde İmam efendiye döner ve “Hocam”der susar.İmam
,Mehmet Ali Efendi’ye döner “Buyur”der.ses yok.bir
dakika sonra Tekrar Mehmet Ali Efendi imam’a hitaben “Hocam”der.İmam
efendi”Buyur”der ses yok.bu mihval üç kez tekrarlanıp dördüncü tekrar da imam celallenir.”Efendi
,deminden beri Hocam,hocam diyorsun bir şey sormuyorsun.Ne diyeceksen de “diye
sert çıkar.Mehmet Ali Hocam ise:”İmam efendi ben üç kere sizin adınızı söyledim
siz dayanamadınız.Kızdınız.Ancak elinizde Tespih Allah,Allah,Allah diye
yüzlerce kez söylüyorsunuz.Allah’da size kızıyor.Kulum ne söyleyeceksen
söyle”deyince imam susar.
.Katı şekilcilik
anlayışı toplumumuzun omurgasını çökertti.Kılıç hoca’nın ifade ettiği gibi.Bu
tassup , fikri zeminini Vehhabilikle bulup Osmanlı toplumunun hayat kaynağı
olan tasavvufu çökertmek için İngiliz-Yahudi-Mason kaynaklı bir projeyle
bünyemize girdi.Adına vahhabilik denmesede Tekfir suçlaması ülkemizdeki İslami
olduğunu ifade eden aktörler arasında yok mu?Asparagas haber değilse Alevi’nin selasını
okumayan cami imamı.İşe Diyanetten başlamalı..Bir Ömer amcamız var.Çok
celalli.ısrarla Mehdi’nin gelişini bekliyor.Neden diye sordum .Duymuş Mehdi
geldiğinde fikirlerine itiraz edecek 40.000 cami imamının kafasını kesecek
diye. bekliyor.İçimizdeki vehhabileri temizlemek hiçte kolay olmayacak.
Hayırlı
Haftalar.gününüz aydın olsun
****
Rical-i Gayp Erenleri konusunu ertelemiştik.Hazırlık olsun diye iki vak'ayı aktarmak isterim.
Hatay-Hassa Söğüt ilçesinde yaşamış ,sürekli dağlarda gezen Mehmet Ali Hoca.Ziyarete giden iki kişi bu mübareği hasta olarak bulurlar.Mali imkanı iyi olan biri,efendiye hitaben"Hocam,hangi doktora gitmek istersen söyle seni ona götürelim!Parası hiç önemli değil". Efendi cevaben buyurdu ki:"-Hacı Ahmet!biz dilekçeyi verdik.Kabul olundu.İstesem geri alırım.ama almayacağım."misafirlerin gözü yaşardı.Müsade alıp dışarı çıktıklarında,ziyaretçilerden genç olanı diğerine sordu:"-Bu dilekçeyi nereye vermiş".Yaşlı olanı cevaben:"-Vakit bitik.Hoca efendi ahirete göçecek!".Hatıraya nakleden zat daha sonra şunlarıda söyler:Nitekim sonradan duyduğumuza göre Hoca efendi abdest almaya indiğinde abdest alırken omuzuna beyaz bir güvercin konar.Kızı Gülsüm:"Baba,yukarı çık"demişse de hoca efendi:"-Kızım sen yukarı çık.Vakit bitti"der sağ ayağını yıkar.Sol ayağını ise oğlu şıh Mahmut Efendi yıkarken biraz yan yatar ve ruhu teslim eder.
Diğer vaka ise Osmaniye'de 160 yaş yaşamış İbrahim Baba isimli doğulu bir zata ait.Belki de İstiklal Mahkemelerinin aradıkları 150 liliklerden biri olsa gerek.Oturduğu vakit tüm kemikleri sanki çözülürcesine ses çıkartır.Kaldırılırkende aynı şekilde kemikler tekrar yeniden dizilir.bizatihi görüşen Hay babam nakletmişti:90 yaşından sonra emaneti teslim etmek için Rabbime tazarru ettim.Almadı.120 yaşında iken Azrail Emaneti teslim almak için geldi,ben de vermedim.
Ne demişti Hz.Pir Efendimizin babası Sultan'ül Ülema Selçuklu padişahı Alaaddin'e:(Birlikte padişahın saltanat tahtı üzerinde otururken)MELİK MELİK(Padişaha böyle hitap ederdi)Senin saltanatın gözlerin kapanana kadar devam eder.Bizim saltanatımız gözlerimiz kapandıktan sonra başlar kıyamete dek sürer".
Bunun için Allah Velileri vefatlarından sonra kınından çıkmış kılıç gibidirler der.Tasarrufları devam eder.Bizim anladığımız Fizik boyutuyla.Buna reenkarne dememeli bence.Ruhun serbest kalması ve dünya ile irtibatını devam ettirmesi.Elbise mi?nihayetsiz.Cenab-ı Hak'ta tekrar yok ki?
Eksik kalmasın
Osmaniye'deki İbrahim Baba'nın EKREM BABACAN paşa ile alakası varmış.Hani Ladikli Hacı Ahmet Ağa'ya müdavim olan bu paşa,Adana 6 Kolordu'da vazife yaparken İbrahim Baba kolordu nizamiyesinden girer heybetli gür sesi ile bağırır:"EKREEEEEEMMM".Paşa rica eder:Babacığım bağırmasanız olmaz mı?neylersin muhabbetin çilesi.İnşaallah Ekrem Babacan paşa konusuna devam edeceğim.Maneviyat ehli komutanlarımız elan ordumuz içinde mevcut.Hele birisi varki deme gitsin.Bal.İnşaallah Genelkurmay'da görürüz.selamlar .sizi fazlaca meşgul ettim.Özür dilerim
Osmaniye'deki İbrahim Baba'nın EKREM BABACAN paşa ile alakası varmış.Hani Ladikli Hacı Ahmet Ağa'ya müdavim olan bu paşa,Adana 6 Kolordu'da vazife yaparken İbrahim Baba kolordu nizamiyesinden girer heybetli gür sesi ile bağırır:"EKREEEEEEMMM".Paşa rica eder:Babacığım bağırmasanız olmaz mı?neylersin muhabbetin çilesi.İnşaallah Ekrem Babacan paşa konusuna devam edeceğim.Maneviyat ehli komutanlarımız elan ordumuz içinde mevcut.Hele birisi varki deme gitsin.Bal.İnşaallah Genelkurmay'da görürüz.selamlar .sizi fazlaca meşgul ettim.Özür dilerim
***
Hayırlı Sabahlar,
Gayb erenleri konusunda bir adım..
Hatay Dörtyol ilçesinde türbesi bulunan Ali Baba isimli zat çocukluğmda evimize gelir üç gün kalır giderdi.Bu zatın babası miralay.Kökleri Kahramanmaraş Celaiye(Ekinözü)'ne gider.Seyyit.İstiklal Savaşına katılmış.Çocukluğunda,babası Filistin,Yemen tarafına savaş için giderken ailesini Belen ilçesi Benlidere köyüne bırakmıştı.Baba şehit olmuştu. Kütahya savaş hatırasını bizzat dinlemiştim.Fevzi Çakmak'la Askeri okuldan aşinalığı vardı.Onu çok severdi.105 yaşında 1984 yılında vefat etti.Terki dünya .sürekli oruç.saf olarak asla su içmez.gün aşırı sadece üç bardak demli çay içer.Çocukluğumda hanemize devam ettiği için bu bilgileri arz ediyorum.Terki dünya.Adana Karataş yolu üzerindeki eski ismi Mihmandar isimli bir beldede türbesi olan Gafur Baba isimli Kadri bir meşayihe bağlı olduğuda söylenir.Bu manevi zevata merhum pederimizin muhabbeti olduğundan Haybabam anlatmıştı:"Ruhunun serbestliğine muvaffak olanlar her hafta ikindi namazı sonası dünyadaki meskenlerine gelirler.Nitekim pederiniz vefat ettikten bir hafta sonra taziye için evinize geldiğimde baktım ,avluda pederiniz geziyor hemen çıktım.Seyyit Ali baba hazretlerinin cenaze namazı kılınacak.cami -avlu dolu.Cenaze tabut içinde avluda duruyor.Vakit namazını bekliyoruz.Bende taputun hemen önündeki ilk sırada oturmuş tefekkür ediyordum.Arkamdan Ali baba'nın sesi bana soru soruyor:Ölünün arkasında namaz kılınır mı?ben hiç istifimi bozmadım ve arkayada dönmedim.biraz sonra yine aynı ses:Taputun üstündeki seccadeyi ver de şurada bende namazı kılayım?.ömrüm boyunca hiçbir eşyasına dokunmadığım için yine istifimi bozup arkamı dönmedim ve seccadeye el sürmedim. Gayb Erenleri ,dünyevi ölüm gelmeden ölümsüzlüğe kavuşup,bedeni ölümlerinden sonra elbise değiştirerek ilahi vazifeyi yapmaya devam edenler olsa gerek.sağlıcakla kalın.
Hayırlı Sabahlar,
Gayb erenleri konusunda bir adım..
Hatay Dörtyol ilçesinde türbesi bulunan Ali Baba isimli zat çocukluğmda evimize gelir üç gün kalır giderdi.Bu zatın babası miralay.Kökleri Kahramanmaraş Celaiye(Ekinözü)'ne gider.Seyyit.İstiklal Savaşına katılmış.Çocukluğunda,babası Filistin,Yemen tarafına savaş için giderken ailesini Belen ilçesi Benlidere köyüne bırakmıştı.Baba şehit olmuştu. Kütahya savaş hatırasını bizzat dinlemiştim.Fevzi Çakmak'la Askeri okuldan aşinalığı vardı.Onu çok severdi.105 yaşında 1984 yılında vefat etti.Terki dünya .sürekli oruç.saf olarak asla su içmez.gün aşırı sadece üç bardak demli çay içer.Çocukluğumda hanemize devam ettiği için bu bilgileri arz ediyorum.Terki dünya.Adana Karataş yolu üzerindeki eski ismi Mihmandar isimli bir beldede türbesi olan Gafur Baba isimli Kadri bir meşayihe bağlı olduğuda söylenir.Bu manevi zevata merhum pederimizin muhabbeti olduğundan Haybabam anlatmıştı:"Ruhunun serbestliğine muvaffak olanlar her hafta ikindi namazı sonası dünyadaki meskenlerine gelirler.Nitekim pederiniz vefat ettikten bir hafta sonra taziye için evinize geldiğimde baktım ,avluda pederiniz geziyor hemen çıktım.Seyyit Ali baba hazretlerinin cenaze namazı kılınacak.cami -avlu dolu.Cenaze tabut içinde avluda duruyor.Vakit namazını bekliyoruz.Bende taputun hemen önündeki ilk sırada oturmuş tefekkür ediyordum.Arkamdan Ali baba'nın sesi bana soru soruyor:Ölünün arkasında namaz kılınır mı?ben hiç istifimi bozmadım ve arkayada dönmedim.biraz sonra yine aynı ses:Taputun üstündeki seccadeyi ver de şurada bende namazı kılayım?.ömrüm boyunca hiçbir eşyasına dokunmadığım için yine istifimi bozup arkamı dönmedim ve seccadeye el sürmedim. Gayb Erenleri ,dünyevi ölüm gelmeden ölümsüzlüğe kavuşup,bedeni ölümlerinden sonra elbise değiştirerek ilahi vazifeyi yapmaya devam edenler olsa gerek.sağlıcakla kalın.
****
HAYIRLAR FETHOLA
Allah-ı bulma yolu olan Seyrü Süluk'a girenlerle alakalı müşterek yön: Çile'ye talip olmaları yahut hazırlıklı olmaları halidir.Yolun ana görüntüsü bu olsa gerek.Ancak,bu imtahanlar zamana,zemine ve kişiye göre değişik tecelli etse gerek.Bir diğer anlatımla bugünün insanının çilesi ne olsagerek?.Haybabamızın şu sözünü 30 yıl önce duydum:"-Allah ,sevdiği kulun çilesini içeriden verirmiş.Bu çilenin en hafifi imiş?".İçeriden verilen çileyi ben hep,kişinin aile efradından gördüğü olumsuzluklar olarak telakki ettim.Mesnevi-i şerifte ki Hz.Hasanül Harakani ile alakalı bölümünü okuyunca bu işin zahirinin mutlaka çetin geçeceğini anlaşılmaktaydı.Sorardım kendime:"en hafifi buysa diğerlerine dayanmak nasıl mümkün ola ki!"Gelgör ki Evliyaullah,herşeyi Hak'tan bildikleri için hiç itirazları yok.Ya zahiri çilelere nasıl dayanırlar?Merhum Akif'in dediği gibi:(Eve yayan gidiyor.Cepte para yok.kendisinden sadaka isteyen birine karşılık verememekten dolayı Hüda'ya nazlanır):"-İlahi Ya Merhamet vermeyeydin veya Param olaydı"İlahi vuslatın sonuna gelenler de ise:İtiraz yok.Tamamen teslimiyet.Aklıma geldi de aktarmakta fayda gördüm.Bu fayda kim için derseniz,tabi ki sizler için değil.Metli Baba bloğundan eminenlere olsa gerek.Hassa Sgötütteki Merhum Mehmet Ali Hoca'ya suizan besleyen bir müftü efendi,tevafuken hocaefendinin beldesindeki cami'ye gelir Cuma Hutbesinde cemaata bakar ki Mehmet Ali Hoca cami içinde.Namazdan sonra göremez.Biraz sonra Mehmet Ali Hoca'nın oğlu Şıh Mahmut,müftüye gelerek babasının kendisini evde beklediğini iletir.gitmez.Akşam namazından sonra bu davet tekrarlanır.Bu sefer gider.Hoca Efendi alaka gösterir.Ancak eve giderken aklından bazı sualleri Efendiye sormak için hazırlar.Mehmet Ali Hoca,soruları sormadan söze başlayarak soracaklarını bir bir cevaplamaya başlar.Son olarak soracağı sual içinde sözü şöyle bitirir:"-İlim bu kadar kıymetlidir de niçin çocuklarınızın başında durup onları okutmadınız diyecek olursanız?"der ve devam eder:Mukadderatın böyle olduğunu,kalemin böyle yazdığını,mürekkebin kuruduğunu,değiştirmeyeceğini"belirtir.
Allah-ı bulma yolu olan Seyrü Süluk'a girenlerle alakalı müşterek yön: Çile'ye talip olmaları yahut hazırlıklı olmaları halidir.Yolun ana görüntüsü bu olsa gerek.Ancak,bu imtahanlar zamana,zemine ve kişiye göre değişik tecelli etse gerek.Bir diğer anlatımla bugünün insanının çilesi ne olsagerek?.Haybabamızın şu sözünü 30 yıl önce duydum:"-Allah ,sevdiği kulun çilesini içeriden verirmiş.Bu çilenin en hafifi imiş?".İçeriden verilen çileyi ben hep,kişinin aile efradından gördüğü olumsuzluklar olarak telakki ettim.Mesnevi-i şerifte ki Hz.Hasanül Harakani ile alakalı bölümünü okuyunca bu işin zahirinin mutlaka çetin geçeceğini anlaşılmaktaydı.Sorardım kendime:"en hafifi buysa diğerlerine dayanmak nasıl mümkün ola ki!"Gelgör ki Evliyaullah,herşeyi Hak'tan bildikleri için hiç itirazları yok.Ya zahiri çilelere nasıl dayanırlar?Merhum Akif'in dediği gibi:(Eve yayan gidiyor.Cepte para yok.kendisinden sadaka isteyen birine karşılık verememekten dolayı Hüda'ya nazlanır):"-İlahi Ya Merhamet vermeyeydin veya Param olaydı"İlahi vuslatın sonuna gelenler de ise:İtiraz yok.Tamamen teslimiyet.Aklıma geldi de aktarmakta fayda gördüm.Bu fayda kim için derseniz,tabi ki sizler için değil.Metli Baba bloğundan eminenlere olsa gerek.Hassa Sgötütteki Merhum Mehmet Ali Hoca'ya suizan besleyen bir müftü efendi,tevafuken hocaefendinin beldesindeki cami'ye gelir Cuma Hutbesinde cemaata bakar ki Mehmet Ali Hoca cami içinde.Namazdan sonra göremez.Biraz sonra Mehmet Ali Hoca'nın oğlu Şıh Mahmut,müftüye gelerek babasının kendisini evde beklediğini iletir.gitmez.Akşam namazından sonra bu davet tekrarlanır.Bu sefer gider.Hoca Efendi alaka gösterir.Ancak eve giderken aklından bazı sualleri Efendiye sormak için hazırlar.Mehmet Ali Hoca,soruları sormadan söze başlayarak soracaklarını bir bir cevaplamaya başlar.Son olarak soracağı sual içinde sözü şöyle bitirir:"-İlim bu kadar kıymetlidir de niçin çocuklarınızın başında durup onları okutmadınız diyecek olursanız?"der ve devam eder:Mukadderatın böyle olduğunu,kalemin böyle yazdığını,mürekkebin kuruduğunu,değiştirmeyeceğini"belirtir.
İtiraz etmeyene bu öyle bir rahatlıktır ki gam,keder,endişe,vesvese semtine
uğrayamaz.Filmi dışardan seyreden bizler ise'"-Vah
Vah"yahut"Şeriatte bunun yeri yok"der mutlaka taraf olma ihtiyacını
hissederiz.Mehmet Ali Hoca'nın sözlerinden:
*ÜÇ GÜN AÇ KALIP BAĞIRSAKLARIN SIZLASA CİMRİ BİR ADAMIN EVİNE VARDIĞINDA YEMEK SOFRASI SERİLİP BUYUR EDİLSEN DE NEFSİNE HAKİM OL SOFRADAN LOKMA ALMA.ÇÜNKÜ O LOKMA VÜCUDUNA HASTALIK VERİR.CÖMERDİN SOFRASINDA,LOKMAYI CÖMERT KİŞİ AĞZINA GÖTÜRÜRKEN KAPIP YİYEBİLİRSİN.BU ŞİFA OLUR,HASTALIĞINI ATARSIN..
Bu hikmetli sözlerin hepsi birer ilaç.insanımız bunlara hasret kaldı.
Baki Selamlar
*ÜÇ GÜN AÇ KALIP BAĞIRSAKLARIN SIZLASA CİMRİ BİR ADAMIN EVİNE VARDIĞINDA YEMEK SOFRASI SERİLİP BUYUR EDİLSEN DE NEFSİNE HAKİM OL SOFRADAN LOKMA ALMA.ÇÜNKÜ O LOKMA VÜCUDUNA HASTALIK VERİR.CÖMERDİN SOFRASINDA,LOKMAYI CÖMERT KİŞİ AĞZINA GÖTÜRÜRKEN KAPIP YİYEBİLİRSİN.BU ŞİFA OLUR,HASTALIĞINI ATARSIN..
Bu hikmetli sözlerin hepsi birer ilaç.insanımız bunlara hasret kaldı.
Baki Selamlar
**
METLİ BABA hazretlerinden tefeyyüz eden Hasan GÜRLER efendinin 25 yıl önceki bir sözünü daha önce aktarmıştık:Bir zattan bahsederken "-O,solcuların evliyası idi"demişti.Bu sözden çok irkilmiştim.Solcular kim? Evliya kim?Mübarek sonra izahını yapmıştı.Yine Rahmetli Turgut Özal'la alakalı bir mevzu açıldığında şöyle söylemişti:"-Mürşit kuvvetli olduğu takdirde,müridi isterse Cumhurbaşkanlığı makamını işgal etsin,o makamdan indirmeden o'nu o makamda irşad eder"
Aslında Takdiri İlahinin tasarrufu, hükmünü icra ediyor.Şems-i Tebriz hazretleri bir gün yolda atları ve hizmetçileriyle giden bir Bey'e rastlar.Bakışlar karşılaşınca,bey atını durdurup uzun süre öylece bekledi sonra ağlayarak yoluna devam etti.Şems hazretlerinin bunun üzerine şöyle dediği duyuldu."SÜBHANE MEN YÜAZZİBÜ İBADEHU Bİ'N Nİ'AM)Kullarına nimetleriyle azap eden Hak Teala'yı tenzih ederim:Bu sözün sebebini sordular:-Bu bey,gizli evliyadandır;bu kılıkla halktan örtülü kalıyor.Beni görünce;"bu kılıkla tarikat gereklerini yapmakta zorlanıyorum"dedi.ve fakir kıyafetinde kulluk etmek için dua etmemi istedi.Ben de dua ettim ama kabul edilmedi ve denildi ki:"onun,velayet nurunu beylik vazifesi ile birlikte sürdürmesi lazımdır".bunu görünce ağlayarak gitti.
İslamın özü,dünyaya meyl etmemek ve ondan kaçmak. Tüm sufilerde ortak yön.Mevlana Efendimiz,geminin içindeki suyun gemiye zarar,geminin altındaki suyun gemiye yarar verdiğini ifade ederek dünya malının eğer ayaklar altına alınabilirse insanı yücelteceğini ifade ederken bunun hiçte kolay olmadığını ifade etmiştir muhakkak.SARAYLAR inşa eden Osmanlı Padişahları mutlaka fetvasını almıştır ki bugünün temsilcileri aynı yoldalar.Ama o saray sahiplerinden bugün hiç eser yok.Açlarımız azalsa,fakirlerimiz azalsa da ondan sonra bu işlere sıra gelse olmaz mı?söylenecek çok şeyler var var amma hz.Pir efendimizin Çelebi Hüsamettin için mesnevi-i Şerifte yazdıklarını tekrar etmekten başka bir şey elimden gelmiyor:"EĞER HALK PERDELİ VE CİSİM KESAFETİNDE OLMASAYDI VE EĞER AKIL VE İDRAKLERİNİN BOĞAZI DAR VE ZAYIF OLMASAYDI,SENİ ÖVMEK İÇİN MANANIN TADINI ÇIKARIRDIM.BİLİNEN ŞU MANTIKTAN BAŞKA BİR İFADE İLE ÖZÜ AÇAR,VASIFLARININ SIR HAZİNELERİNDEN NE İNCİLER SAÇARDIM.DÜŞÜNCELERİ TABİATTAN ÇIKMAYAN,BEŞERİYETİN NEFS VE HEVA ZİNDANINDA KALANLARA SENİN MEDHİNİ YAPMAK YAZIKTIR.BEN SENİN GÜZEL VASIFLARINI RUHANİLERİN KUTSAL MECLİSİNDE SÖYLERİM".
Herkes vekil olabilmek için hücum ediyor.Nimetlerle azap eden Hakk'tan habersiz.Seyir ve sabır.
***
Hayırla haftalarMETLİ BABA hazretlerinden tefeyyüz eden Hasan GÜRLER efendinin 25 yıl önceki bir sözünü daha önce aktarmıştık:Bir zattan bahsederken "-O,solcuların evliyası idi"demişti.Bu sözden çok irkilmiştim.Solcular kim? Evliya kim?Mübarek sonra izahını yapmıştı.Yine Rahmetli Turgut Özal'la alakalı bir mevzu açıldığında şöyle söylemişti:"-Mürşit kuvvetli olduğu takdirde,müridi isterse Cumhurbaşkanlığı makamını işgal etsin,o makamdan indirmeden o'nu o makamda irşad eder"
Aslında Takdiri İlahinin tasarrufu, hükmünü icra ediyor.Şems-i Tebriz hazretleri bir gün yolda atları ve hizmetçileriyle giden bir Bey'e rastlar.Bakışlar karşılaşınca,bey atını durdurup uzun süre öylece bekledi sonra ağlayarak yoluna devam etti.Şems hazretlerinin bunun üzerine şöyle dediği duyuldu."SÜBHANE MEN YÜAZZİBÜ İBADEHU Bİ'N Nİ'AM)Kullarına nimetleriyle azap eden Hak Teala'yı tenzih ederim:Bu sözün sebebini sordular:-Bu bey,gizli evliyadandır;bu kılıkla halktan örtülü kalıyor.Beni görünce;"bu kılıkla tarikat gereklerini yapmakta zorlanıyorum"dedi.ve fakir kıyafetinde kulluk etmek için dua etmemi istedi.Ben de dua ettim ama kabul edilmedi ve denildi ki:"onun,velayet nurunu beylik vazifesi ile birlikte sürdürmesi lazımdır".bunu görünce ağlayarak gitti.
İslamın özü,dünyaya meyl etmemek ve ondan kaçmak. Tüm sufilerde ortak yön.Mevlana Efendimiz,geminin içindeki suyun gemiye zarar,geminin altındaki suyun gemiye yarar verdiğini ifade ederek dünya malının eğer ayaklar altına alınabilirse insanı yücelteceğini ifade ederken bunun hiçte kolay olmadığını ifade etmiştir muhakkak.SARAYLAR inşa eden Osmanlı Padişahları mutlaka fetvasını almıştır ki bugünün temsilcileri aynı yoldalar.Ama o saray sahiplerinden bugün hiç eser yok.Açlarımız azalsa,fakirlerimiz azalsa da ondan sonra bu işlere sıra gelse olmaz mı?söylenecek çok şeyler var var amma hz.Pir efendimizin Çelebi Hüsamettin için mesnevi-i Şerifte yazdıklarını tekrar etmekten başka bir şey elimden gelmiyor:"EĞER HALK PERDELİ VE CİSİM KESAFETİNDE OLMASAYDI VE EĞER AKIL VE İDRAKLERİNİN BOĞAZI DAR VE ZAYIF OLMASAYDI,SENİ ÖVMEK İÇİN MANANIN TADINI ÇIKARIRDIM.BİLİNEN ŞU MANTIKTAN BAŞKA BİR İFADE İLE ÖZÜ AÇAR,VASIFLARININ SIR HAZİNELERİNDEN NE İNCİLER SAÇARDIM.DÜŞÜNCELERİ TABİATTAN ÇIKMAYAN,BEŞERİYETİN NEFS VE HEVA ZİNDANINDA KALANLARA SENİN MEDHİNİ YAPMAK YAZIKTIR.BEN SENİN GÜZEL VASIFLARINI RUHANİLERİN KUTSAL MECLİSİNDE SÖYLERİM".
Herkes vekil olabilmek için hücum ediyor.Nimetlerle azap eden Hakk'tan habersiz.Seyir ve sabır.
***
Ricalül Gaybe devam edelim!.
Adana 6.Kolordu komutanlığında bulunmuş EKREM BABACAN paşa'nın ismi daha önce geçmişti.Bu güzel Paşamızın,Ladikli Hacı Ahmet Efendi ile olan muhabbetini İrfan dünyasının insanları bilir.Ankara'da bulunurken (Belki de Albay rütbesinde olduğu dönemler)sık sık Konya'ya gidermiş.Bir defasında beraber çalıştığı aynı rütbedeki bir arkadaşı kendisindenrica etmiş.Bu gittiğin yere beni de götür.Peki demiş.Bir hafta sonu Ladikli Hacı Ahmet Efendinin ziyaretine varırlar.Mübarek ,Hızır A.S ile ünsiyetini ve yoldaşlığını açıkça ifade etmekten çekinmez,Fötr şapka giyer,Türkiye'de evliyalığını 1950 yıllardan açıkça ifade eden bir zatmış.Ziyaret esnasında Hazret söz alır ve devam eder:"-Ben Fransada iken bulunduğum şehir'in şu bölgesi..v.s."şeklinde o şehri anlatmaya başlamış.Yine konuyu yurtdışındaki bir başka şehire getirip"-Filan şehirde iken şöyle,şöyle...v.s"gibi detaylarıda aktardığında ziyaretçiler biraz şaşkın dinlemişler.Konya'nın bozkırında bir köylü adam yurt dışındaki iki mekanın detaylarını anlatıyor.Dinlemişler.Sonra Ankaraya dönmüşler.Bir hafta sonra Ekrem Babacan paşa ve arkadaşı karşılaştıkları bir ortamda her ikiside hayretlerini dile getirmişler."-Bu zatın anlattığı Fransız şehirleri,her iki askerimizin Nato Yurtdışı görevleri için bulundukları şehirler.Daha ilginci Dış işleri Bakanlığı kayıtlarından Ladikli Hacı Ahmet Efendi'nin Sade Hac farizası amaçlı olarak yurt dışına çıktığı tek ülke Suudi Arabistan.Bir insanın yabancı ülkenin bu şehirlerindeki detayı anlatabilmesi için bu şehirlerde yaşaması gerekir.Zahiren böyle bir tespit yapamadıkları için Hadisenin gaybi boyutunu kabul ederler ve müteakip ziyaretlerini daha içten yaparlar.Hapsinin ruhları şad olsun.
mart/2015
**
ERENLERİN CELAL VE CEMAL YÖNLERİNE BAKILDIĞINDA MUHTELİF GÖRÜNTÜLER ARZ ETMESİ NEDENİYLE ÇOK İNSANLARIN DEĞERLENDİRMELERİ HATALI OLABİLİR.VAKTİN KONYA'SINDA MEVCUT VAİZ EFENDİLERDEN İKİ TANESİ MEŞHURMUŞ.AKŞEHİRLİ HOCA(Akşehirli Ahmet Yeşilsoy) VE HACIVEYİSZADE MUSTAFA EFENDİ.Akşehirli Hoca'da Cenab-ı hakk'ın Celal sıfatı galip.Hacı Veyiszade de Cemal sıfatı galip.Ramazan boyunca Akşehirli Hoca,29 gün cemaatı cehenneme sokar bir gün cennete sokar.Hacıveyiszade ise 29 gün cennete sokar bir gün cehenneme sokar.Akşehirli hoca,caddede giderken tek tük insanların selamını-alır verir,Hacıveyiszade ise yetişkin-çocuk farketmez herkese selam verir.Bilhassa küçük çocuklar bunu oyun telakki edip,sokak değiştirerek hocanın önüne çıkar ve selamının tekrarından zevk alırlarmış.Akşehirli Hoca'nın haşarı bir çocuğundan cemaat bıkmış.Çocuk,babasının şöhreti nedeniyle insanları bizar edermiş .Bir ,iki ve ziyade şikayetten sonra cami'de bu konu tekrar arzedilince Hoca Efendi cemaata hitaben"Cemaat,el kaldırın bir dua edelim"deyince Hoca duaya başlar,ama ne söylediğini kimse bilmez.Ertesi gün çocuğun cenaze namazı kılınır.Kamu hakkı konusundaki hassasiyet ve ferağata bakınız.Dükkanının önündeki kaldırıma iskemle koyarak oturan esnafın çay içme teklifini ret ederken söylediği gerekçe:"siz yaya insanların haklarına mani olduğunuz için sizin çayınız haramdır". Haramı İçki yahut hırsızlık malı olarak telakki eden bizler nerde,Kamu hakkına gösterdiği hassasiyete sahip sözünü esirgemeyen Akşehirli Hocalar nerde?.Ruhları şad olsun.Sağlıcakla kalın
**
Sultan Veled Efendimize göre her harfin bir manası varmış.Elif harfi Evvel'i veya aklı temsil ettiği için tüm harflerde "elif" mevcutmuş.Tıpkı tüm sayıların Bir rakamından doğup toplamı olması gibi.Bundan varılacak sonuç isimler nasıl harflerden meydana gelmişse,harflerin aslı elif olduğundan tüm isimlerde elif mevcutmuş .Tıpkı pin vuruşlu yazıcılarda yazı karekterinin noktalardan oluşması gibi.Hz.Ali (K.V)Efendimizin "Ben Be'nin altındaki noktayım"derken yazıyla ifade edilecek ilmin bu noktaların bir araya gelmesiyle oluşacağına işaret etmesi gibi.Tüm bunlar nereden çıktı dersen Hani "Bir saatlik tefekkür yetmiş yıllık amelden üstündür"hadis-i Şerifinden olsa gerek.72 millet tabirinden biz cismin renk ve tipinin farklılığı olarak algılarsak da hakikatte tüm cisimler 4 unsurdan oluştuğu için hepsinin esasının aynı olduğu,ancak farklılığın bize varlığı konusunda az bilgi verilen Ruh olduğudur.Çeşitlilik Ruh'ta imiş.Kafeslerin aynı olduğu ama içerisine konulan kuşların farklı olduğu imiş.Ceset,değiştirdiğimiz elbise olunca bu elbise değişikliğine reenkarne denilemez tabiki.Peki ,İnsanlık sınıfına yükselmişken(cemadat-nebatad-Hayvanat-İnsanlık)dördünca kademeden tekrar üçüncüsüne ve daha aşağısına inmek nasıl olaki dersen ki Cenab-ı Zülcelal Kitabında ifade ettiği" Hayvan ve hayvandan aşağı" olmak,insaniyet derecesinden Hayvaniyete inmek olacaktır ki bu kelamın Fiziksel boyutunu illaki "Suretlerin hayvanata çevrilmesi"şeklinde aramamak gerekir.SİYRETLERİ hayvanlıktan kurtulamayanlar acaba fiziksel ölümün akabinde tekraren Hayvanlıktan mı başlarlar?Sözün sahibi kimdir bilmiyorum ama sohbetini duymuştum.Adamın bir babasını hiç görmemiş,Efendinin birisine babasının halini sormuş.O zat demişki:"-Baban şu duvarın dibinde.varmış tarif ettiği yere bakar ki duvar dibinde Bir kablumbağa.başka birisi yok.Kaplumbağa dile gelir:-Evlat,ben senin Babanım. hayvanlıkta kaldım.sen çalışta bu derekeye düşme".Temizlenmek ve arınmaksa,içimizdeki olan hayvanlıktan kurtulmak algılanmalı.Dünya hayatında bu başarılmazsa durum vahim.Tekrar insanlığa çıkmak için çabala dur.Acaba,Ricalül Gayb,Seyri ilallahta sülukunu devam ettirmek için tekraren bu dünya mihnetine talip olmasınlar?Devran Baba'nın bu dünyaya yüz kere geldim,yüz kere gittim demesindeki hikmet gibi.
Belgeselleri ve vahşi hayatı niçin severim diye kendime sorardım.Sultan Veled Efendimizin Rebabnamesini(Konya İl Kültür müdürlüğünün basımını sağolsun Ömer Faruk Belviranlı kardeşim göndermişti)okurken,halkedilen bu alemin,İnsana,Cenabı Hakk-ı bulmasında yardımcı olduğunu ifade etmişti.Gerçekten Antartikadaki bir volkanın bulunduğu karaparçasındaki sıcaklıktan istifade ile üremek için kara parçasına çıkma mücadelesinde olan iki milyon Penguen,dev dalgaların dövdüğü 5 metrelik buzla kaplı dik yamacı çıkma mücadelesini görünce dedimki Limon ağaçlarının çiçeklerini teneffüs ederek kahvaltı yapan bizler,ya penguen olarak yaratılıp bu mücadeleye muhatap kalsa idik durumumuz ne olurdu?Yarabbim Gözleri olup görmeyenlerden,kulakları olup işitmeyenlerden eyleme Aamiiin. Sağlıcakla kalın.
**
Nisan ayınız ,nisan yağmurlarından bir damla alıp inciye dönüşsün dileğiyleMETLİ BABA hazretlerinden tefeyyüz eden Hasan Hüda hazretlerinin sözlerinden bir cümle nakledip "acaba bu manada mı?"şeklinde acizce izahına girelim.İstikbale ait konuları tüm insanlar merak ederler.Ancak,avam için rahatlığın "Bilmemekte"olduğunu idrak edemezler.25 yıl önce Hasan Hüda hazretleri şu sözü kullanmıştı:"YETKİLİ OLAN ZAT GELDİĞİNDE BELKİ ŞERİATTA DA DEĞİŞİKLİK YAPACAK.İNSANLAR,ŞERİATI-TARİKATI YAŞAMADAN DİREK HAKİKATTEN BAŞLAYACAKLAR".Bu sözün açılımından önce şu hususu hatırlıyalım:"LA TU'TU'L -HİKMETE GAYRA EHLİHA fetazlimuuhaa ve laa temneuuhaa an ehlihaa.Hikmeti ehlinden gayriya verme ki ona(hikmete)zulum etmiş olursunuz.(yazık olar).Ehli olanlardan da men etmeyin ki onlara(ehli olanlara)zulumü edersiniz.Keza "EL HİKMETÜ DALLETÜN KÜLLÜ HİKEM"Hikmet sahibi olmayanı yoldan çıkarır.(Bakara 26)YUDİLLİ BİHİ KESİİRAN VE YEHDİ BİHİ KESİİRAN.Doğan kuşunun lokması serçeye zarar verir.Hikmet,ehline bolluk getirir,ona fayda ve gıda olur,Aynı hikmet ehli olmayana zaaf ve sıkıntı olur.Ondan daha başka yüzbinlerce noksan ortaya çıkmasına neden olur.Okuyup üfürmek,Cenab-ı İsa'nın dudaklarından çıkarsa etkili olur,ölüleri diriltir.O duayı başkası okursa tesirsiz kalır.Bu sözleri Sultan Veled efendimiz söylemiştir.Eğirdir' de ki Devran baba türbesinde dua etmeye çalışırken ,hadim türbedar bir kadın,"inin o basamaklardan.Ben (sizin yerinize)dua edeyim"sözünün hakikati bu olabilir.Büyüklerin sözlerini ancak nakledebiliyoruz.Olaki arayan bir müşterisi okusun ve faydalansın.Gelelim Şeriatteki değişiklik yapacak zata ve hakikatten başlayacaklara.Devir ve Davran değişiyor.Bu değişmeyi takvim yaprakları olarak ifade etmiyorum.Anlayış ve algı olarak ifade ediyorum.Kuran'ın ayetlerinin iç içe 7 manası olduğunu Mevlana Efendimiz,babası Sultanül Ulema ifade etmişlerdi.Emir Sultan Efendimizin ricası ile Bursa Ulu Camiinin ilk cumasını kıldıran Somuncu baba'nın minberde Fatiha'nın tefsirini üçüncü anlama kadar yaptıktan sonra (ki üçüncü manasını o camide sadece kendisi bilmekte)minberden inip Bursa'yı terketmesi gibi.Gelecek olan Yetkili zat ,Kur'an ayetlerinin üçüncü ve sonrası anlamına göre hareket ederse ve bunları ifade ederse,mübareğin söylediği "Şeriatte Değişiklik"in bu olduğu anlaşılmaz mı?.Bunu kabullenecek kaç kişi var.İlk karşı çıkacak olan da Diyanet ve şekil tarikatları.Haşa bu sözümle birilerini tezyif ettiğim anlamı çıkmasın.Öz'ün dış kısımları diyorum.Bunun için ,zamanımızdaki mürşitlerin yerlerine birilerini bırakmaksızın dünya hayatından çekilmelirinin hikmetini o zata karşı bir direnç olmasın şeklinde söylemiştik..Gelelim Şeriat,tarikat yaşanmaksızın insanların Hakikatten Başlamalarına.Erdemli,faziletli insanlar badece toplumun bir kesiminde değil,her kesiminde mevcut.az yahut çok. Ahde vefa eden,sözünde duran ,harama el uzatmayan birisi solcu dediklerimizin,bektaşi dediklerimizin ,gavur dediklerimizin v.siçinde yokmu?çook.Hiç kimse Allah'ın(C.C)yeryüzündeki bekçisi,zaptiyesi,vekil harcı değildir.Allah C.C,insana muhtaç değildir.Bu nedenle cehennemi hınca hınç doldurup Cennete sadece kendileri girecek şekilde anlatımda olan taassup ehli tabiki YETKİLİ ZAT geldiğinde karşı olacaklar.Din de,Kitap ta yok diye inkar edip katline fetva verecekler.Zamanımız insanının bedensel ve zihinsel tahammülü az.Bu nedenle Muhabbet esaslı gönüller devreye girecek.Söz insanın bir parçası imiş.Eger söz söyleyen yapıcı ise onun parçası olan söz dinleyenlerde yapıcı etki gösterir.Gönül ehli olmayan böyle değil.Cismani olanların sözü su ile toprakta hapsedilmiştir.o söz kime telkin edilirse onu da su ile toprağa hapseder.Bir adamın ağzında misk olsa o kimse sarımsak dese onun ağzından misk kokusu çıkar.aksine ağzında sarımsak bulunsa(misk)dese de ağzından çıkacak koku sarımsak kokusudur.YETKİLİ ZAT'ın sözü mutlak olarak ölü kalpleri dirilteceği için "insanlar nasıl inanabilir?"sorusunu sormuyorum.Bahar mevsimi geldiğinde her cins kendi hayat çizgisindeki baharın işaretlerini verecektir.Çok söz,uzun boylu açıklama baş ağrıtır derler.İnşallah ağırlık vermemişizdir.Selamlar
*******
METLİ BABA tezgahında dokuması tamamlanan HAYBABAM 'ın 30 yıl öncesi sözü idi:"TELEVİZYON MÜRŞİT OLACAK" Evliyanın sohbeti insanı "VELİ"ettiği gibi,Eşkiyanın sohbeti de eşkiya edermiş.Çünkü ruhlar birbirinden hırsızlık eder,renk alırmış.Nasıl ki demişler:"Enkür ze enkür hemmi gird renk"Üzüm üzüme baka baka kararır.Burada günlük yaşantımızı ilgilendiren önemli bir husus mevcut.İnsanın,insandan etkilenmesi.İnsanlar alaca ve uyuz hastalığına tutulanlardan ,hastalık bize geçmesin diye ürkerler ve kaçarlar.Fani cisimlere perhiz ne kadar lazımsa baki olan ruhlara yüz kat lazımdır.Büyüme ve gelişme çağındaki bir varlık nasıl korunmaya muhtaçsa,birbirlerinden etkilenecek ruhlarımızı korumukta çok daha titiz olmak gerekir."Yüz dostun varsa 99 undan alakayı kes,birisi ile de sık görüşme"Hasan Şazeli hazretlerinin sözü.Sosyaliteye karşı olduğu için değil,nefsi ve dünyevi olanlardan ruhunu korumak için söylenilmiş tedbir ve tavsiye sözü.Mektepte ilim tahsilinde esas,TEKRAR TEKRAR OKUMAK olduğu gibi Tarikatı Aliyeninde esasa SOHBET imiş.Bu nedenle Evliya'nın sohbeti itaatlerin en büyüğü,ibadetlerin en faydalısıdır demiş büyükler.
Tam burada en önemli husus devreye giriyor.O da:"İtaatin yokken bile onların makbulü olsan Makbulsün. Alemin taatı sende olsa da onlar tarafından reddedilmiş olursan ,reddedilmişsin.İblisin hali örnek ki,Adem'e baş eğmediği için ebedi lanetlik oldu."Hak erlerine(Merd-i Hüda)kavuşmak bütün ibadetlerden daha da öne geçmektedir"sözünü büyüklerimiz söylediği için bizimde bu sözü ifade ile nakletmemizin mahsuru yoktur.Kim ne derse desin.Her peygamber,zamanının Hz.Adem'i gibidir.İyi köyü onun nuruyla ortaya çıkar.Her kim ona inanırsa o iyidir.İnanmayan düşmandır.Mevlana Efendimizin Babasının veya oğlunun Marifinde geçmişti:Şeyhle oturan kalabalık,namaz vakti girince şeyhi bırakıp namaza durdular.İki kişi bunu yapmayarak yönleri şeyhin yüzüne karşı idi.O gece gördülerki Namaza duran tüm kişiler kıbleye sırt çevirmişler,ancak iki kişi kıbleye dönmüş."KIBLE EVLİYANIN GÖNLÜDÜR"dense,bu söz şeriata aykırı amma hakikate uygundur.Bu şekilde çok şeyler var var amma şeriat karşı çıkacağı gibi ,şeriat binasının da yıpranmaması gerekir.Biz yaşayalım ama sözle ifade etmeyelim.Acaba böyle bir davranış münafıklık olur mu?Yoksa İdare mi?.
"Sana Haram,Bana Helal"sözünü ise hiç sarfetmeyelim.Mübarekler yaşadıkları devirlerde kim bilir hakikati ifade edememe hususunda ne kadar sıkılmışlardır.Marifet devrinin yaşandığı bu çağımızda "LEKÜM DİNİKÜM VELİYEDİN"HÜKMÜNÜ İCRA ETTİĞİNDEN Herkes düşüncesini özgürce ifade etsin hiç gam değil.Ne söylemişti METLİ SULTAN:HER DEVİRDE YERYÜZÜ İNSANLARININ 1/7 Sİ MÜSLÜMAN(EHLİ ŞERİAT),EHLİ ŞERİATIN 1/7 Sİ EHLİ TARİKAT,EHLİ TARİKATİN 1/7 Sİ EHLİ MARİFET,EHLİ MARİFETİN 1/7Sİ EHLİ HAKİKAT:Matematiğim zayıf,geriye ne kalıyor.?
Gelelim Vaktin Peygamberlerine ki bu kavramı,Peygamber varisleri yahut bir adamın varisleri şeklinde algılarsak bu vaktin sahibine ulaşan ve gönlünde olan maksada ulaşmıştır.Gerçek özgürlüğe Veli'ler vasıtasıyla ulaşmak mümkündür.Çünkü Veli,Hakk'ın mazharı olmakla onların duaları Resullerin duaları gibidir derler.
Televizyonun Mürşit olması ise,"SOHBET"fiilinin bu alet ve buna mümasil aletler vasıtasıyla icra edilerek Cenab-ı Hakkı'ın velilerinin bu vasıtalarla insanlara ulaşması olsa gerektir ki nihayeti yine Evliyanın varlığına ihtiyaç gösterir.Uzun sözü şu güzel kelam ile nihayetlendirelim:
ALEMİN BAĞI,MEYİ,ENGURU MEVCUT OLMADAN
LA-YEZALİ BADESİNDEN CANIMIZ MAHMUR İDİ.
ALEM-İ CAN BAĞDAD'INDA BİZ "ENEL HAK" DER İDİK
NÜKTE-İ MANSUR EVVELDEN DAHİ MEZKUR İDİ.
ETMEMİŞKEN AB U KİLDE NEFS-İ KÜLL MİMARLIK
TA HARABAT-I EZELDE IYŞİMİZ MA'MUR İDİ.
Hayırlı haftalar
****
RİCALÜL GAYBIN HALKLA İLİŞKİSİ çetrefilli bulmaca olsa gerek.Filmi seyredenin bilgisi ile seyretmeyen aynı olur mu?olmaz.Daha önce ifade etmiştik:"-Bilmemek büyük rahatlık".Gayb filmini seyredenlerin normal olabilmesinin zorluğunu tahmin edebiliyormusunuz?.Oğlu ile alakalı olarak -halka verdiği eziyetin son bulması için dua eden ve ertesi gün oğlunun cenaze namazını kılan -Akşehirli Hoca gibi kim davranabilir.Hassa -Söğüt beldesindeki Mehmet Ali Hoca ,yanına gelen misafirine şöyle demiş:"-Katranlık köyünden Bekir Toprak'ın kardeşinin başına gelecek hal bize bildirildi.Toprak göçüğünün altında kalarak ölecek.Çevresindeki akrabalarına çok söyledim sadaka vermeleri için,tekrar ettim anlayamadılar.Anlatmama izin olmadığı içinde açıklama yapamazdım.O kişi kum göçüğünün altında kaldı ve öldü".Bu sözü dinleyen misafir sordu:"-Hocam,sadaka verselerdi nasıl olurdu?".Dedi ki"-kendisi kumu deşerken dışarıdan bir ses gelir,mağaradan çıkar kurtulurdu"dedi.Devamla:"-Mesala ben bu çevrede birine diyorum ki"Kurban kes"çünkü bize bildiriliyor ki o şahsın kendine veya ehline ,malına bir bela gelecek.O zaman söz tutarsa malı ,canı,ehli kurtulur".Kırıkhan Bektaşlı köyünde Hoca efendinin Mehmet Emmi diye bir ahbabı varmış.Başına bir bela musallat olurki o da şu:Bektaşlı köyünde bir çoban dağda gezerken elindeki değnekle çürümüş ağaç kökü gibi gözüken bir cisme vurur.meğer bu cisim bir hazine küpünün üst kısmı imiş.Darbenin tesiri ile eğimli bir konumda olan küpün içindeki altınlar dışarı çıkar.Bir takım köylüler üşüşüp paylaşırlar.Dağda gezen bir eşkiya başı,bu hazineden alanlara adamları ile haber gönderip payını ister ve vermeyenlerin öldürülme emrini verir.Mahmet Emmi'de bunlardan biridir.Oğlundan para isterler."Ben hazineden bir şey almadım"deselerde eşkiya inanmaz ve öldürmeye karar verirler.Mehmet Ali Hoca Bektaşlıya gider.olaydan habersiz,Hacı mahmet'in evinde üç gün üst üste kurban kestirir.Son gün "Ehh"dedi.Aradan iki gün geçti.Jandarma eşkiya başını dağda vurdu.Başına toplanan adamlarıda dağıldı.Hoca Efendinin "Ehh"sözünün manası anlaşıldı.
İkaz edenler,Nasihatta bulunanlar herhalde SEÇKİNLER olsa gerek."HAMD OLSUN ALLAH'A.SELAM OLSUN O'NUN BEĞENİP SEÇTİĞİ KULLARINA(Neml 59)ayetindeki kişiler aranılması gereken hazineler."Yokluk Pazarının"tüccarları ile alışverişin ayrı bir zevki var.Haybabam öyle ifade etmişti manevi rütbeler talep edenlere:ALLAH ER ELBİSESİNİ ÜZERİMİZDEN ÇIKARTMASIN".Kendi kendine evliya olmak için karar veren Trabzonlu'nun Haçkalı Hoca ile arasında geçen hikayeyi daha önce anlatmamışsam ileride anlatırım inşaallah.Kalın sağlıcakla
***(
Manevi Tarih kayıtlarına işlensin İnşaallah)
EKREM BABACAN PAŞAYI yetiştiren Osmaniye'de yaşamış İBRAHİM BABA'nın ismini daha evvel zikretmiştik.Keza "-90 yaşıma geldiğimde Ruhumu teslim etmek istedim.Azrail izin olmadığı için almadı.120 yaşına geldiğimde emaneti almak için geldi.Vermedim"diyen zat.160 yaşında dünyayı terk eden Rical-i Gayb'dan.Haybabam uzunca anlatmıştı.İskenderun'da terzilik yaparken İbrahim Baba'yı ziyaret için huzuruna gittim ve hizmetimi sordum.Bana "-Her cuma günü ,cuma saatinden 1 saat önce geleceksin taksi ile beni camiye götürüp,cemaat dağıldıktan sonra yine taksi ile beni eve bırakacaksın"dedi.İş kolay.bu mihval hizmete başladık.Ancak mübareğin hizmetini gören İbrahim isminde Osmaniye'de terzilik yapan birisi daha vardı.Dükkanı ,İibrahim Baba'nın cuma namazını kıldığı Osmaniye'nin eski camisinin Çınarlı olan kapısının değil,Karşıkı diğer kapısının hemen dışında ve yanında.Yeri gelmişken söyleyeyim."-SELATİN CAMİLERİ NİÇİN ÜÇ KAPILI?"Cevabını bana söylemişlerdi ama hatırlarsam iletirim. Terzi İbrahim Efendi,İBRAHİM BABA'nın hizmetini görür çamaşırlarını bizatihi haftalık olarak kendi yıkar ütüler ve teslim eder.Hizmet eden terzinin gurur ve kibirini kırmak için cuma namazı çıkışında İbrahim Baba etrafa"Bu terzi varya bu terzi!hırsız.Benim çamaşırlarımı ,paramı çalıyor?".Terzi ibrahim efendi bu sözden çok mahzun ve müteessir.sonuçtaki dünyalık menfeaatı ne oldu dersen o da şöyle:.Terzi'nin dükkanında 5 tane tahta sandalye ile tahta bir masası var.500 lira etmeyen kiradaki bu dükkan için günün birinde bir adam gelir,hava parası olarak 50.000 Lira teklif eder ve Babaya hizmetin karşılığını dünyalık olarak Cenab-ı Hak 100 misli verir.Anlatmak istediğim husus ise İbrahim Baba'nın Haybabam'a ifade ettiği "-Benim Vefat haberim 3 kez gazete'de çıkacak"sözüdür.Haybabam seyahat esnasında bulunduğu bir mahalde Ulusal bir gazetenin ön sayfasının sağ alt köşesinde bir haber okur:"Osmaniyeli İbrahim Baba denen 150 küsür yaşında bir zat vefat etti".,Derhal Osmaniyeye koşar ama Baba sağ.Derki:""Salak.demedim mi üç kez çıkacak".velhasıl dediği gibi çıktı.Üçüncü vefat haberi çıktığında tevafuken ,haberin üzerinden üç gün geçtikten sonra gazeteyi okumuştum.bu nedenle cenazesine gidemedim".Bu mübarekler bire bir adam yetiştirenlerdenmiş.Ruhu şad olsun.
Ricalül Gaybın ,kendilerine dünyada hizmet edenlere kazandırdıkları dünyalık emval ile alakalı şu hikaye entresandır.90 lı yıllarda Haybabamla seyahat esnasında Erdemli ilçesine uğradık.Ziyaret ettiğimiz şahıs Erdemlili Hacı Ahmet Efendi denilen Ladikli Hacı Ahmet Efendi'ye hizmet eden bir manevi şahsiyetti.Deniz kenarında bir limon bahçesi içinde idi.Ladikli Hacı Ahmet Efendi'nin bu yeri satın almasını kendisine söylediğini ifade etmişti.15 -20 dekar olan bu bahçenin etraf sınırlarında yazlık yüksek binaların yüklesdiğini,müteahitlerin bu yer için kendilerine kat karşılığı olmak üzere 200 daire teklif ettiklerini oğlu söylemişti.O mübarekte dünyayı değişti.Ruhu şad olsun.Hoşça kalın.
******
VAKTİN KONYASINDA YAŞAMIŞ İKİ MANEVİ ZEVATTAN ARTA KALANLARDAN AKLIMDA KALAN ANEKTODLAR.YEDİLERDEN ABDÜLBAKİ EFENDİ İSİMLİ GÖZLERİ GÖRMEYEN BİR ZAT KENDİ DURUMU İÇİN ŞU İFADEYİ KULLANMIŞ:"-AMERİKADAN DÖNERKEN SOĞUK HAVAYA MARUZ KALDIM.HASTALANDIM.MANEVİ GÖREVDEN AFFIMI İSTEDİM .ŞİMDİ BEKAMI BEKLİYORUM".Türkiye Amerika arasındaki mesafenin 4 dakikada kat edildiği belirtilmişti.Acaba hangi vasıta ile?.
YİNE MAREŞAL RÜTBESİNDEKİ İSMAİL EFENDİ'DEN NAKLİ HAYBABAM YAPMIŞTI:BİR GÜN İNSANLAR KONYADAKİ SELİMİYE CAMİSİNDEN İKİNDİ NAMAZINI KILMIŞ DIŞARI ÇIKMIŞLARDI.BENDE ALLAHIMA ŞÜKRETMEK AMACIYLA CAMİYE GİRDİM DİZ ÇÖKEREK HU ZİKRİNE BAŞLADIĞIM ESNADA CAMİYE BİR GÜVERCİN GİRDİ.CAMİ İÇİNDE HAVADA BİR İKİ TUR ATTIKTAN SONRA HEMEN ÖNÜME YERE İNDİ.BANA HİTABEN"SEN ALLAHI ZİKRETTİĞİNİMİ SANIYORSUN.ŞİMDİ DİNLE ZİKİR NASIL YAPILIR."DİYE KONUŞUP ZİKRE BAŞLADIĞINDA BOĞAZININ İKİ YANINDAKİ TÜYLERİN HU ZİKRİ İLE ŞİŞİP İNDİĞİNİ SEYREDERKEN KENDİ ZİKRİMİN ZAYIFLIĞINI HİSSETTİM.CAMİDEKİ KİŞİLER GÜVERCİNİ GÖRMÜYORLARDI.GÜVERCİN ZİKİR SONUNDA BANA DÖNEREK "KORKMA KİMSE GÖRMEZ,BANA MÜSADE "DEDİ VE UÇARAK CAMİDEN ÇIKTI.KURAN'DA ANLATILAN HER ŞEY MUTLAKA YAŞANMAKTA.KUŞLARLA KONUŞAN HZ.SÜLEYMAN,BALKISIN TAHTINI GETİREN ASAF.BUNLARI RİCALÜL GAYB YAŞIYOR.ANCAK AVAM TARAFINDAN BİLİNİR VE GÖRÜNÜR HALE GELMEK BİR VASITA İLE MÜMKÜN Kİ BİZ BUNLARA "TEKNİK"DİYORUZ.
HAYIRLI CUMALAR DEMEDEN ÖNCE ŞU EKLEMEYİ DE YAPMAK İSTİYORUM.HAYBABAM 7,8 YAŞLARINDA ÇOCUKKEN ,BABA EVİNDE SOHBET YAPAN YAŞLI ZATLARDAN DUYMUŞTU."ZAMAN GELECEK,PENCEREDEN BAKTIĞIN ZAMAN AMERİKAYI GÖRECEKSİN.BİZ GÖREMEYECEĞİZ AMA BU ÇOCUK GÖRECEK.YİNE ZAMAN GELECEK İNSAN KOLUNA TAKTIĞI BİR ALETLE GEÇMİŞ ATALARININ SESLERİNİ DİNLEYECEK VE ONLARLA KONUŞACAK. v.s...""BU SÖZÜ DUYDUĞUMDA EVİN ÜST KATINDAKİ PENCEREYİ AÇIP AMERİKA NASIL GÖRÜNÜYDR DİYE BAKARDIM.ANCAK GÖRDÜĞÜM İĞDE VE ELMA AĞAÇLARININ DALLARI.NASIL GÖZÜKECEK DİYE MERAK EDERDİM"DEMİŞTİ.BUGÜN BİLİYORUZKİ BİLGİSAYARLARIN SAĞ ÜST KÖŞESİNDEKİ WİNDOWS DENİLEN NOKTANIN ANLAMININ "PENCERE"OLDUĞUNU.AMA 1930 LU YILLARDA PENCERE SÖZÜ TABİ Kİ EVİN PENCERESİ OLARAK ANLAŞILACAKTI.
HAYIRLI CUMALAR
****
TEKRAR MERHABA ..RİCALUL GAYBIN İDARE BÖLÜMÜ İLE İLGİLENENLERDEN YAŞANMIŞ BİR VAKIAYI MANEVİ KAYITLARINIZ İÇİN AKTARMAYI BİR VESİLE İLE UYGUN BULDUM.BELKİ BU ÇOK ÖZELDİ AMA BİLİNSİN İSTEDİM.
VEFATININ 22.YILINDA MERHUM TURGUT ÖZAL İLE ALAKALI OLARAK VEFATINDAN BİR KAÇ AY ÖNCE MUHTEMELEN OCAK YAHUT ŞUBAT AYINDA ÇANKAYA KÖŞKÜNE BİR MEKTUP GÖNDERMİŞTİM.İÇERİĞİ TAMAMIYLA HAYBABAMA AİTTİ.RAHMETLİNİN ÖLÜMÜ İLE ALAKALIYDI.PEÇETE KAĞIDINA KARALAMASINI ALEL ACELE YAPTIĞIM BU MEKTUBU MUHAFAZA EDEMEMİŞİM.MEKTUBU RESMİ KİMLİĞİM VE İMZAM TAHTINDA ÇANKAYA KÖŞKÜNE GÖNDERDİM.O SIRADA REFAH PARTİSİNDE YÖNETİCİLİK YAPMAKTAYDIM.SİYASETLE İLGİLENMEM İSE AYRI BİR DAVA İDİ.SONRA BİTİRDİK.BİR AY SONRA EFENDİMİN ŞÖYLE SÖYLEDİĞİNİ DUYDUM:"-MEKTUP ELİNE GEÇTİ OKUDU.ARAŞTIRTTI.SENİN REFAH PARTİSİ İSKENDERUN İLÇE ÖRGÜTÜNDE OLDUĞUN BELİRLENİNCE MEKTUP İÇERİĞİNİ KAALE ALMADI".MALUM,TURGUT ÖZAL HAZRETLERİNİN CUMHURBAŞKANI OLMASINI HAZMEDEMEYEN ÇEVRENİN İÇİNDE O ZAMANKİ ERBAKAN HOCA DA VARDI.MÜBAREĞE NELER SÖYLEMEDİLER Kİ."ÇANKAYANIN ŞİŞMANI"v.s gibi.İDARECİLER UYGUN LİSANLA RİCALULLAH TARAFINDAN İKAZ EDİLİRLER AMA GÖRENE!köre ne?
****
HAYATA TEKAMÜLLÜ BAŞLAMAK
BUGÜN 20 NİSAN .EFENDİMİZİN DOĞUM GÜNÜ.DOLAYISIYLA EFENDİMİZİ GERÇEK SEVEN AŞIKLARIN DOĞUM GÜNÜ.KUTLU OLSUN.
HAYBABAM DERDİ Kİ:"-SENDEN BİR GÜN ÖNCE DOĞMUŞ OLAN DÜNYA MEŞAKKATİNE SENDEN ÖNCE ÇEKTİĞİ İÇİN SAYGI GÖSTERMELİSİN".EYVALLAH.İNSANLARIN FARKLI OLGUNLUKTA HAYATA BAŞLAMALARI MESELESİ ZAMAN ZAMAN SORGULANIR..YANİ TEKAMÜLLÜ OLARAK HAYATA BAŞLAMA VE KISA ZAMANDA MESAFE ALMA.ÇAĞIMIZ İNSANININ SEYRÜ SÜLUKU ÇOK HIZLI.TEKNİĞİN ULAŞTIĞI NOKTA GÜNLÜK HAYATI KOLAYLAŞTIRDIĞINDAN KALBİ VE RUHU BESLEYECEK KAYNAKLARA YÖNELSE İŞ BİTECEK.
HASSA-SÖĞÜTLÜ MEHMET ALİ HOCA YANINA GELEN YANINA GELEN ZİYARETÇİYE SORAR:"-YANINDA MÜNEBBİHAT KİTABI VARMI?.(Münebbehat İbni Hacerel Askalaninin kitabıdır)ZİYARETÇİ VAR HOCAM DER.HACA EFENDİ:"-KAÇ AYDIR BUNU OKUYORSUN?"DİYE SORAR ZİYARETÇİ:"ALTI AY"DER.DERKİ:"-ESKİ DEVİRDE BUNA MANA VEREBİLMEK İÇİN ON ALTI YIL OKUMAK LAZIMDI.BU KADAR KISA ZAMANDA ÖĞRENMENİZİN NEDENİ MEVLA HOCANIZA NASİP ETTİ.ÇÜNKÜ ÜMMETİN BUNA İHTİYACI ÇOK VARDI.ESKİDEN ANTAKYAYA AT İLE GİDİLİRDİ.ŞİMDİ ARABA İLE GİDİLİYOR"DEMİŞTİR.TEKAMÜLÜ CENAB-I HAKK ÇABUKLAŞTIRDI.
MESNEVİİ ŞERİFİN SON CİLDİNDEKİ ÜÇ ŞEHZADE HİKAYESİNDE ÜÇÜNCÜ ŞEHZADENİN HİKAYESİNİ HAZRETİ PİR TAMAMLAMAMIŞTIR.BU NEDENLE EHLİ İRFAN ARASINDA MESNEVİNİN 7 NCİ CİLDİNDEN BAHSEDİLİR.ANCAK HAY BABAM YEDİNCİ CİLD DİĞER ALTI CİLDİN İÇİNDE MEVCUTTUR DEMİŞTİ.ÜÇÜNCÜ ŞAHZEDE DÜNYA VE AHİRET MÜLKÜNE VARİS OLAN KİŞİYDİ.NASIL ULAŞTIĞI HUSUSU SÜKUT KALDI.BU NEDENLE GÜNÜMÜZ İNSANINI TAHLİL ETTİĞİMİZDE HALK NASIL 4 KISIMSA Kİ (BİRİNCİ KISIM GECE GÜNDÜZ HAK RIZASI İÇİN SIKINTI ÇEKER VE BU ZAHMETİN SONUCUNDA RAHMET BAHŞEDİLİR. İKİNCİ KISIM GECE GÜNDÜZ ZAHMET ÇEKER ANCAK OKUDUĞU KURAN KENDİSİNE YÜZÜNÜ GÖSTERMEZ VE LANET EDER ,NAMAZI ZEVKSİZDİR,BU MİHVALDE ÇORAK TOPRAĞA TOHUM SERPMİŞÇESİNE ELİ BOŞ GİDER.ÜÇÜNCÜ KISIMSA ZAHMETSİZ,İBADETSİZ,İSTEKSİZ AMA DAİMİ ŞAHİTLİK İÇİNDEDİR TIPKI PEYGAMBERLİĞİN AMELSİZ VE İSTEKSİZ VÜCUDA GELMESİ GİBİ.DÖRDÜNCÜ KISIMSA ESASEN MAYASIZ,RUHLARI HAKK'LA BAĞLANTISIZ,AMELSİZ,KENDİLERİNİ TEMBELLİĞE BIRAKMIŞ ,CAHİLLİKLE İBADETTEN YÜZ ÇEVİRMİŞ AMA DÜNYAYA KARŞI ÇOK İSTEKLİ OLANLAR)CENABI ZÜL CELAL CENABI PEYGAMBER MUHABBETİNİN MÜHRÜNÜ KALBİNE BASMIŞ OLANLARA HIZLA BİR ANDA YÜZ YILLIK YOLU ALDIRIYOR.ZAHMETSİZ RAHMET AŞK TA İMİŞ.
BİRAZDA LATİFE OLSUN.
HAYBABALARIM MÜTHİŞ SİGARA İÇER.METLİ SULTAN GÜNDE 4 PAKET İÇERMİŞ.DÜNYADA OLAN SULTANIM 90 'A YAKLAŞMIŞ İKİ PAKET DAVİDOFF ONE İÇİYOR.BU NEDENLE BÜYÜKLERİN SİGARASINA KARIŞMIYORUM.SİGARAYA KARŞI OLAN VE EVİNE GELEN SİGARALI MİSAFİRİNE BURDA DURMA DİYEN ZAHİT HOCA İSİMLİ ŞAHIS BABASININ MEZARINA YASİN OKURKEN MEHMET ALİ HOCAM DEMİŞKİ"-Zahit Hoca babasının hece taşına yasin okuyor.Halbuki biz babası ile sohbet ediyoruz.kendi boş mezara okuduğundan haberi yok.Bunu bilmekten aciz evindeki misafiri sigara içtiği için kovmanın cezasını düşünüyor!"Sağlıcakla kalın
***
MEVLEVİ ZİKRİ AKABİNDE "DÖRT İHLAS BİR FATİHA"DİYE ORTAM SONA ERERKEN İNSANLAR SORAR :"-nİÇİN 3 İHLAS BİR FATİHA DEĞİLDE DÖRT İHLAS BİR FATİHA DİYORSUNUZ?"SORUSUNDAN 4 RAKAMININ GEÇTİĞİ İRFAN LİTERATÜRÜNDEN ÖRNEKLER VERİLMEYE BAŞLANIR.4 BÜYÜK MELEK,DÖRT MEVSİM,ANASIRI ERBAA(DÖRT UNSUR),DÖRT HAFTA ,DÖRT HALİFE,DÖRT MEZHEP V.S GİBİ İZAHLAR DEVAM EDER GİDER.ASKERİ YAPILANMADA 4 GURUP MEVCUT OLUP KARACI-HAVACI-DENİZCİ-JANDARMA GİBİ.EHLULLAH İÇİNDEDE BU TÜR YAPILANMALAR MEVCUTMUŞ.İDARE BÖLÜMÜ-İRŞAT BÖLÜMÜ GİBİ.İŞTE BU ERENLERDEN İDARE BÖLÜMÜ İLE İLGİLENENLERDEN ZAMAN ZAMAN MANEVİ KAYITLARA İŞLENMESİ DİLEĞİYLE YAŞANMIŞ HADİSELERİ İZNİNİZLE BLOĞUNUZ İÇİN GÖNDERİYORUM.BU, ASLA KENDİMİ ANLATMAK OLMAYIP,NAKLEDEN BİLİNSİN ZİNCİR BELLİ OLSUN DİYEDİR.
SİYASETLE HİÇ İLGİLENMEM.YARATILIŞ YAPIMADA UYGUN DEĞİL.SİYASİ BİRİ İLE CADDEDE YÜRÜMEYE BAŞLASAM ÜÇ DAKİKA SONRA TOPLULUĞUN EN ARKASINDA KALIRIM.MESLEK HAYATIMIN İLK ON YILINDAN SONRA PARTİ BİNASININ NERESİ OLDUĞUNU DAHİ BİLMEDİĞİM REFAH PARTİSİ İÇİN,RİZE GÜNEYSU'LU ,İTİKADINA VE İMANINA SON DERECE İNANDIĞIM SAMİMİ İNSAN RAHMETLİ MEHMET ALİ KAPLANDER AMCA,PARTİ YÖNETİMİNE GİRMEM İÇİN TEKLİF GETİRDİ.HAYBABAM'A SORDUM VERDİĞİ CEVAP ŞU İDİ:"GİR.İNSAN SİYASETİ GÖRMEZSE BİR YANI EKSİK KALIR".GİRDİK.ÇALIŞMAYA BAŞLADIK.BİR MÜDDET SONRA BİZİ İLÇE BAŞKANLIĞINA İTELEDİLER.İBARET AŞKI İLE ÇALIŞIYORUZ.SADAKALARIMIZ,ZEKATLARIMIZ PARTİYE.AİLE,ÇOL-ÇOCUK İKİNCİ PLANDA.MAHALLİ SEÇİMLERE HIZ HAZIRLANIYORUZ.İSKENDERUN-BELEN-DÖRTYOL-ERZİN BÖLGESİNDEN OLUŞAN SEÇİM BÖLGESİNİN 235.000 SEÇMENİ BİLGİSAYARA GEÇİRİLMİŞ,MAHALLİ RADYO VE MAHALLİ TV KURULMUŞ.İÇ DÜNYASINI VE İÇ ALEMİNİ BİLMEDİĞİMİZ AMA KENDİSİ VE EŞİ ABDESTLİ NAMAZLI OLARAK TELAKKİ ETTİĞİMİZ BİR ARKADAŞIMIZIDA MAHALLİ SEÇİMDE ADAY GÖSTERİP,ADAYIMIZA PARA HARCATMADIĞMIZLA İFTİHAR EDEREK GEÇİRDİĞİMİZ SEÇİM SONUCUNDA BİR ÖNCEKİ SEÇİMDE ALDIĞIMIZ OYU %200 ARTIRARAK ÜÇÜNCÜ PARTİ KONUMUNA YÜKSELDİK.YIL 1994.SEÇİMİN AKABİNDE HEMEN 1995 GENEL SEÇİMLERİNE HAZIRLANIYORUZ.SAMİMİ BİR GURUBUMUZ MEVCUT.SEÇİMLERE BİR YIL VAR.HAYBABAM YAKLAŞAN SEÇİMLER İÇİN ŞU İFADEYİ KULLANDI:"TEK BAŞINA İKTİDAR YOK.KOALİSYON DEVRİ.ERBEKAN BİRİNCİ PARTİ OLACAK VE BAŞBAKAN OLACAK".ÜFF.NE BÜYÜK MÜJDE.BİZ BU MÜJDELERİ,ÜÇ İHLAS BİR FATİHA İLE BAŞLAYIP,KUREYŞ SURESİ İLE BİTİRDİĞİMİZ HAFTALIK YÖNETİM TOPLANTILARINDA DİLE GETİREREK MANEVİYATIMIZI YÜKSELTMEK AMACIYLA İFADE ETMEKTEN GERİ DURMADIK.SEÇİM ÖNCESİ GENEL MERKEZ BİZİ FESHETTİ.TEKRAR KONGRE TEKRAR SEÇİM TEKRAR KAZANDIK YİNE FESHETTİ .SİYASET SAHNESİ BİZİM İÇİN KAPANMIŞTI VE İZZETLE ÇEKİLDİK.
SEÇİM SONUÇLARI AÇIKLANDIĞINDA ERBEKAN BİRİNCİ PARTİ OLARAK ÇIKTI AMA BAŞBAKANLIĞI VERMEDİLER.DÜŞÜNÜYORDUM.MÜBAREK ,ERBEKAN İÇİN BAŞBAKAN OLACAK DEMİŞTİ AMA OLAMADI.GEÇİRDİĞİM BU TEREDDÜT BİR YIL SONRA SONA KOALİSYONUN DEĞİŞİP ERBAKAN'IN BAŞBAKAN OLMASI İLE SON BULDU.SONRASI MI?SONRASINDA TIPKI TÜM PARTİLERİN BAŞLARINA GELECEĞİ GİBİ ,YAĞCILAR,DÜNYALIK PEŞİNDE OLANLAR İŞBAŞINA GEÇTİ,BİZLER GİBİ ZOR ZAMANIN ÇİLESİNİ ÇEKEN YÖNETİCİLER,MAVİ MARMARADA ŞEHİT OLAN PARTİ GENÇLERİNDEN CENGİZ AKYÜZLER İKTİDAR OLAN PARTİNİN HİÇBİR İMKANINDAN YARARLANAMAYARAK İNŞAAT KARTONPİYER İŞLERİNE GERİ DÖNDÜLER.
NİÇİN BUNLARI ANLATMA İHTİYACINI DUYDUM.
BAROLAR BAŞKANI METİN FEYZİOĞLU,DÜN KONFERANS İÇİN İSKENDERUN'DA İDİ.TİCARET ODASININ SALONUNDA KONUŞMA YAPTI.BAŞLANGIÇTAKİ SEMPATİK TAVIRLARI İÇİNDE GÜNCEL OLUMSUZLUKLARI DİLE GETİRDİ.LAFI UZATTI."SİYASETE GİRECEKMİSİNİZ ?"SORUSUNA EVET AMA ZAMANI VAR DİYE CEVAP VERDİ.ANLATTIKLARINDAN ŞÜPHESİZ KENDİNCE HAKLI İDİ.ANCAK,BUGÜNKÜ SİYASET YAPISIYLA DEVLET YÖNETİMİNE ERDEMİ İNŞA ETMEK ASLA MÜMKÜN DEĞİL."MERKEZE İNSANIN OTURTULDUĞU"OLGUSUNDAN BAHSEDEBİLMEK İÇİN İNSANIN NE OLDUĞUNU BİLMEK GEREK.İNSANI BİLEBİLMEK İÇİN ONU YARATANINI TANIMAK LAZIM.MAKİNAYI İCAT EDENİ BİR KENARA İTEREK DIŞTAN BAKIP MAKİNAYI TAMİR EDECEĞİNİ İDDİA ETMEK SAFLIĞI.ZOR ZAMANDA ,YOKLUK VE FUKARALIK DEVRİNDE SAMİMİYET DAHA İLERİ.AMA DÜNYALIK VE İKTİDAR ÖZÜ ÇÖZEN BİR ÇÖZELTİ.IŞIĞI BAŞKA YERDE ARAMAK GEREK.
KUSURA BAKMA.NERDEN GİRDİK NERDE DURDUK.DEVAMINDA KISMET OLURSA İDARE BÖLÜMÜYLE ALAKALANAN RİCALİ GAYBIN HİKAYELERİNE DEVAM EDECEĞİM.
***
RİCALÜL GAYBIN ÖLÜMSÜZ HAYATI.
SULTAN VELED EFENDİMİZE GÖRE RUH İKİ ÇEŞİTMİŞ.BİRİNCİSİ HAYVANİ RUH,İKİNCİSİ SULTANİ RUH.HAYVANİ RUH CESEDİ İDARE EDER ÖLÜMLE BİRLİKTE YOK OLUR .SULTANİ RUH(VAHYİ RUH)İSE ENBİYADA,EVLİYADA VE MÜMİNDE BULUNUR.KALICIDIR.HAKK İLE KAİM OLUR.EVLİYA,ENBİYANIN VEKİLİ OLDUĞU İÇİN BİZİ DAVET ETMEK ÜZERE BİZİM TARAFIMIZA GELMİŞTİR.YARDIMCININ YAKINI EFENDİNİN YAKINIDIR,ÇÜNKÜ YARDIMCI DA EFENDİSİ GİBİ KABUL GÖRÜR.EVLİYADAN BİRİNİ İNKAR EDEN CÜMLESİNİ İNKAR ETMİŞ OLUR.HAL BÖYLE İKEN İNSANLAR "EVLİYA"(YARDIMCI)KAVRAMINI İNKAR ETMEKLE YANLIŞ YOLA GİRMİŞTİR.İNKAR NEDEN OLUR.HASTALIKTAN.MADDİ HASTALIK OLDUĞU GİBİ MANEVİ HASTALIKTA VARDIR.SAFRASI ÇOK OLANA ŞEKER ACI GELİR.HALBUKİ ŞEKERİN VASFI TATLILIKTIR.BİR KİMSE ŞEKERİN ACILIĞINDAN BAHSEDERSE BU ONUN SAFRA HASTASI OLDUĞUNU GÖSTERİR.ŞEKERE ACI DİYEN KİŞİYE İNSANLAR GÜLER.VE "EŞEKTEN BETER"DER.CENAB-I HAKK'DA KUR'AN'DA ENBİYADAN HABERDAR OLMAYANLARA "EDAL"-"HAYVAN VE HAYVANDAN AŞAĞI"BUYURMUYOR MU?SULTANİ RUHA SAHİP OLANLAR HAKK İLE KAİM OLDUKLARINDAN CESEDİ(ELBİSEYİ)DEĞİŞTİREREK TEKRAR DÜNYA HAYATININ ÇİLESİNE TALİP OLMALARININ HİKMETİ NE OLAKİ?"ONLAR DİRİDİR SİZ BİLMEZSİNİZ"SÖZÜNÜ YARATICI SÖYLEMİŞSE HADİSEYE REENKARNE,İKİNCİ HAYAT,YENİDEN DOĞUŞ DEMENİN NE MAHSURU OLSUN Kİ.ÖNEMLİ OLAN ÖLÜMSÜZLÜĞE ULAŞMAK.ZENGİNİN MALI ZÜĞÜRDÜN ÇENESİNİ YORARMIŞ.
**
HAÇKALI HOCA'YI ANLATACAĞIMI İFADE ETMİŞTİM.NAKLEDEN HATAY-DÖRTYOLDA ÖMER ÖZEL İSİMLİ MİMAR ARKADAŞIMIZ.YIL 1975 YER TRABZON ATA BARK GÜLBAHAR HATUN(YAVUZ SULTAN SELİMİN ANNESİ) CAMİ AVLUSU.TRABZON LİSESİNDE FİZİK ÖĞRETMENLİĞİ YAPAN ÖMER BEYİ,KÜÇÜK KIZI İLE CAMİNİN SON CEMAAT YERİNDE VAKİT NAMAZINI KILAR.NAMAZ ESNASINDA KÜÇÜK KIZ BABASININ ETRAFINDA DOLANIR ,BABASINI TAKLİDEN RÜKU VE SECDE YAPAR.BU MANZARAYI GÖREN İKİ İHTİYAR BEKLEŞİR VE NAMAZ AKABİNDE SORARLAR:"-HA UŞAĞIM SEN NE YAPAYSUN?".ÖMER BEY ÖĞRETMEN OLDUĞUNU İFADE EDİNCE AYNI İHTİYAR"HA SEN HEM ÖĞRETMENLİK YAPAYSUN HEM DE NAMAZ KILAYSUN"DER.BİRAZ SOHBETTEN SONRA ADAM PAZAR GÜNÜ SAAT 10 DA İLLA AYNI YERE GELMESİNİ ISRAREN SÖYLER.ÖMER BEY SEBEBİNİ SORAR AMA İHTİYAR ISRARLIDIR:"-GELMELUSUN UŞAĞIM"DER.BİZİMKİ PEKİ DEMEK ZORUNDA KALIR.PAZAR GÜNÜ BULUŞURLAR VE AMCA ANLATMAYA BAŞLAR:"-VARLIĞIM YERİNDE.KİMSEYE MUHTAÇ DEĞİLİM.HACCIMI YAPTIM ,NAMAZLARIMI GEÇİRMEM.TÜM İBADETLERİMİ YERİNE GETİRMEME RAĞMEN "EVLİYA "OLAMIYORDUM.EVLİYA MELEKLERLE KONUŞURMUŞ.KABEDE NAMAZ KILARMIŞ.BU BANA DERT OLDU.KENDİ KENDİME MANEVİ BİR EĞİTİM PROĞRAMI YAPTIM.GÜNDE 5000 DEFA TEVHİD,ALLAH,ELHAMDÜLİLLAH,SÜPHANALLAH.....BAŞLADIM UYGULAMAYA EPEY BİR ZAMAN GEÇTİ.EVİMDE SABAH NAMAZI AKABİNDE TESPİH ÇEKERKEN BİRDENBİRE İÇERİ BİR ADAM GİRDİ.ADAMI GÖRÜNCE KENDİMDEN GEÇTİM.BANA GELİNCEYE KADAR ÜÇ TANE KAPI VARDI NASIL GİRMİŞTİ.O SIRADA HANIM UYANMIŞTI.BENİM YERE UZANMIŞ HALİMİ GÖRÜNCE ÇOCUKLARI ÇAĞIRDI.BEN KONUŞMALARI DUYUYURDUM AMA KENDİM KONUŞAMIYORDUM.KALP SEKTESİ GEÇİRİYOR ,DOKTOR ÇAĞIRIN DEDİLER.O VAKİT GÖZÜMÜN ÖNÜNE HAÇKALI HACO GELDİ.BİR GÜN UZUN SOKAKTA YÜRÜRKEN KARŞIMDAN GELMİŞTİ.KUCAĞINDA BİR KAÇ EKMEK VARDI.KARŞI KARŞIYA GELİNCE EKMEĞİN BİRİNİ BANA UZATIP"-AL ŞU EKMEĞİ YE DOMİZ"DEMİŞTİ.BEN YARIM BİR SESLE "BANA HAÇKALI HOCAYI ÇAĞIRIN"DEDİM.AZ SONRA HOCA GELDİ.ODADA BULUNAN BENİM GÖRDÜĞÜM ,FAKAT KARIMIN VE ÇOCUKLARIMIN GÖRMEDİĞİ ADAMLA KONUŞMAYA BAŞLADI.SONRA ADAM KAYBOLDU.BEN KENDİME GELDİM.EV HALKI RAHATLAMIŞTI.HAÇKALI HOCA BANA"HA UŞAĞIM SEN DESTURSUZ BAĞA GİRMİŞSUN"DEDİ.İHTİYAR AMCAYA "BANA BU OLAYI NİÇİN ANLATTINIZ?"DİYE SORDUM.AMCA BANA"BENİM DÜŞTÜĞÜM HATAYA DÜŞMEYESİN,ÖLÇÜLÜ İBADET YAPASIN,MANA EHLİ İNSANLARA SORASIN İSTEDİM"TEŞEKKÜR ETTİM,BANA DUA ETTİ.AYRILDIK.BİR DAHADA GÖRMEDİM.
MANA EHLİNİN VAZİFESİ İKAZ,İŞARET,UYARI.İNSANIN SELAMETİ.KİME?İSTEKLİSİNE.
**
GAYB ERENLERİNE DEVAM....HADİSİ ŞERİFLERDE ZİKREDİLEN VE GEÇMİŞ BAZI PEYGAMBERLERİN MEŞREBİ ÜZERİNE OLAN ÜMMETİ MUHAMMEDİN ABDULLARINI MERAK EDERİM.İSA MEŞREBLİ-MUSA MEŞREBLİ.İBRAHİM MEŞREBLİ ABDALLAR.MEŞREB FARKLILIĞI ,MADENLERİN FARKLILIĞI GİBİ BİR ŞEY OLSA GEREK.ANCAK,BU FARKLILIK BİR ZENGİNLİK.ASLA ÜSTÜNLÜK DEĞİL.SULTAN VELED EFENDİMİZİN BUYURDUĞU GİBİ MENZİLE GİDENLERİN ESAS NİTELİĞİ "LA NÜFERRİKU"(Bakara 285) OLUP ,BU VASIF MENZİLE VARMAMIŞ YOLCULARA GENELLENEMEZ.ONLARIN VASFI"VE REFEA BA'DUKUM FEV'KA BA'DIN DERECATİN"(En'am 165)DİR.
CİZRE SEYDALARINDAN ,cizreli Muhammet Said El-cezeri(seyda diye bilinir)hikayesini anlatan saffet Efendi,Seyda'nın oğlu ,DEDESİ SEYDA HAZRETLERİ İLE LADİKLİ HACI AHMET EFENDİNİN DİYALOĞU CÜMLESİNDEN AKTARDIĞI BİR ANEKTODU MANEVİ TARİH KAYITLARINIZA MONTE İÇİN UYGUN GÖRDÜM.KONYADAKİ BİR TAKIM DERVİŞAN,CİZRELİ SEYDAYI ZİYARETE NİYET EDERLER.BİR HABER DUYARLAR.SEYDA VEFAT ETMİŞ.1950 YILLAR OLSA GEREK.HABERİN DOĞRULUĞUNU TEYİT İMKANI YOK.SADECE O DEVİRDE TELGRAF VAR.TELEFON YOK.DAHA SONRAKİ ZAMANLARDA TELEFON TESİSİ İMKANI MEVCUT OLDUĞUNDA"21"NOLU TELEFON SEYDANIN CİZREDEKİ DERGAHINA BAĞLANIR.KONYADAKİ DERVİŞAN TEREDDÜTTE KALIR.NİYETİMİZ ZİYARET MAKSATLI İDİ.TAZİYEYE GİDELİM Mİ?GİTMEYELİM Mİ?.DERLER Kİ BU HUSUSU YAKINIMIZDAKİ LADİKLİ HACI AHMET AĞA'DAN SORALIM.KALKARLAR LADİK'E GİDERLER.EFENDİNİN EVİNE DAHA YAKLAŞIRKEN EFENDİ ÖNLERİNE ÇIKAR VE ONLARA HİTABEN: "NE VEFATI.BİRAZ ÖNCE SEYDA MUHAMMET SAİD KABEDE ÖNÜMDE NAMAZ KILIYORDU.NAMAZ BİTİNCE O CİZREYE DÖNDÜ.BEN DE KONYA YA.ZİYARETİNE GİDİN"LADİKLİ HACI AHMET AĞA,FÖTR ŞAPKAYLA GEZEN VE TÜRKİYEDE İLK EVLİYALIĞINI AŞİKARE İFADE EDEN ZAT OLUP SON ASIR MANEVİ MİMARLARIMIZDAN.RUHU ŞAD OLSUN.
YİNE ZAHİT KOTKU HAZRETLERİ YAHUT SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN EFENDİ HAZRETLERİ CİZREYE ŞEYH MUHAMMET SAİT CEZERİ HAZRETLERİNİ(SEYDA)ZİYARETE NİYETLE 15-20 DERVİŞİ İLE YOLA ÇIKARLAR.1950 Lİ YILLARIN KASIM AYI OLSA GEREK.DERVİŞAN İŞ GÜÇÜ SAHİBİ TÜCCAR YAHUT MEMUR.O ZAMANKİ YOL GÜZERGAHI DİYARBAKIR-MARDİN-BİSMİL-ERUH CİZRE ŞEKLİNDEKİ ESKİ YOL.SINIRDAKİ YOL ŞU ANDA MEVCUT DEĞİL.DİYARBAKIRDAN ÖTESİ HAM TOPRAK OLUP KARAYOLLARININ ÇALIŞMASI DAHİ YOK.ÇAMUR DERYASI.ZİYARETÇİLER MARDİN'E YAKLAŞIRKEN YOLDA İKİ KİŞİ EL KALDIRIRLAR.SÜLEYMAN EFENDİ VEYA KOTKU HAZRETLERİ ŞÖFÖRE HİTABEN:"YAKIN KÖYLÜ OLABİLİRLER.DURUP ALALIM"DER.OTOBÜS DURUR.YOLDAKİ İKİ İNSANDAN BİRİSİ EFENDİYE HİTABEN ŞÖYLE SÖYLER:"BİZ YOLCU DEĞİLİZ.SEYDA EFENDİNİN SELAMI VAR.ZİYARETLERİNİ KABUL ETTİM.GERİ DÖNSÜNLER".ÇARESİZ GERİ DÖNERLER VE DİYARBAKIR'DA GECELERLER.BAZI DERVİŞAN GERİ DÖNMEYE İTİRAZ EDER:"BU KADAR YOL GELDİK.BARİ ZİYARETİMİZİ TAMAMLAYIP YÜZÜNÜ GÖRSEYDİK.EFENDİ DERKİ:"SABIRLI OLUN,BUNDA MUTLAKA BİR HİKMET VAR".ERTESİ SABAH UYANDIKLARINDA DİYARBAKIRA VE TÜM DOĞUYA MÜTHİŞ BİR KAR YAĞIŞININ OLDUĞUNU,HER TARAFIN BEMBEYAZ HALE GELDİĞİNİ GÖRÜRLER.EĞER DEVAM ETSELERDİ HAM TOPRAK YOLDA BU KARA TUTULMALARI HALİNDE MUTLAKA OTOBÜSÜN YOLDA ÇAMURA ÇÖKECEĞİNİ ANLADILAR.HADİSEYİ ANLATAN SAFFET EFENDİ SON SÖZ OLARAK ŞUNLARIDA İFADE ETTİ.YAĞAN KAR,BİR İHTİMAL 4 AY,BİR İHTİMAL 6 AY HİÇ YERDEN KALKMADI.ŞAYET ZİYARETÇİLER CİZREYE ULAŞMIŞ OLSALARDI GERİ DÖNÜŞ YOLU KAPALI OLDUĞU İÇİN MECBUREN İKAMET EDECEKLER,YOLCULARIN İÇİNDE BULUNAN MEMURLAR MEMURİYETTEN OLACAKLAR,TÜCCARLARIN İŞLERİ KARIŞACAKTI. YOLDA EL KALDIRAN O İKİ KİŞİ İSE MUHTEMELEN SEYDA HAZRETLERİNİN CİNNİLERDEN OLAN MÜRİTLERİ OLABİLİR.ZİRA MARDİN-CİZRE ARASI 169 KM OLUP ZİYARETÇİLERİN MARDİNDEKİ VARLIĞINI ORAYA İLETECEK İLETİŞİM ARAÇLARIDA YOKTU.CENAB-I HAK HEPSİNE SELAMET VERSİN
*****
HAYIRLI SABAHLARRUHU GELİŞTİREN SOHBETTİR DERLER BÜYÜKLER.KUR'AN VE HADİSLER MEVCUTKEN MERDİ HÜDA SOHBETİ NİCE OLA DİYE ÇOKLARININ AKLINA GELİR.ZATEN MEDRESENİN İÇİNDEN ÇIKAMADIĞI SARMALDA BU.ANLAYABİLECEĞİMİZ ŞEKİLDE ZAMANIN ANLAYIŞINA GÖRE İFADE ETMEK İÇİN MERDİ HÜDA MEVCUT OLMUŞ,TIPKI,ANNE EKMEK YER,EKMEK SÜTE ÇEVRİLİR VE ÇOCUĞA GIDA OLUR.SÜTTEN EVVEL YEMEK VERİRSE ÇOCUK ÖLÜR.ÇOCUK EKMEKTEKİ GIDAYI ANNESİNİN SÜTÜNDEN ÇEKER.AĞIRLIK OLMASIN DİYE BİR ANLAMDA EKMEK TORTUDAN AYRILMIŞ VE TEMİZLENMİŞ ŞEKİLDE,SÜZGEÇTEN GEÇEREK ÇOCUĞA VERİLİR.SÖZ ,DERYADA GEMİ HİZMETİNİ GÖREREK RUHU HAK TARAFINA YÖNLENDİRİRMİŞ.RUH,KUVVETİ HİKMETTEN ALIR,RÜTBESİ DE HİKMETTEN ARTARMIŞ.HÜLASA MERDİ HÜDA ,ÇAVUŞ,YOL GÖSTERİCİ GİBİ İNSANLARI İDARE EDERMİŞ.
EKREM BABACAN PAŞANIN TEKAMÜLÜNÜ DEVAM ETTİRDİĞİ 163 YAŞINDA OSMANİYEDE VEFAT EDEN İBRAHİM BABA,PALU'LU İMİŞ.BİZATİNİ DUYAN ELAZIĞLI TABUR İMAMI DİYE BİLİNEN MUSA KAZIM HAZRETLERİNİN HALİFELERİNDEN BİRİSİNİN OĞLU OSMANİYE DÜZİÇİNDE BULUNAN KÜRT BAHRİ İSİMLİ ZAT AKTARMIŞTI.İBRAHİM BABA,KENDİ HAYATI İLE ALAKALI OLARAK :"BU BENİM İKİNCİ HAYATIM.İLK HAYATIMDA KENDİ ADIMA OLAN İBRAHİM GÜL CAMİSİNİ YAPTIRMIŞTIM".GOOGLE SORDUM.İBRAHİM GÜL CAMİSİ NERDE DİYE AĞRI'DA ÇIKTI.İNŞA EDİLDİĞİ TARİHİ BİLMİYORUM.BUNLARI BANA ANLATAN KÜRT BAHRİ EFENDİ İSE DAHA ÖNCEKİ YAŞANTIMDAN İKİ KESİT HATIRLIYORUM DEMİŞTİ.BİRİNCİSİ RUMELİ TARAFINDA KÜÇÜK BİR ÇOCUKTUM.SIRTIMA AZIK ÇIKINI BAĞLI VAZİYETTE YOLA ÇIKTIĞIMDA ATLI BİR ARABA BANA ÇARPARAK DÜNYAYI DEĞİŞTİM.İKİNCİ HAYATIMDA HATIRLADIĞIM KESİT İSE BİR SARAYDA DOĞDUĞUM.
NİÇİN BUNLARI AKTARDIM.BELKİ OKUYACAK ÇOK İNSAN FARKLI DÜŞÜNECEK.OLSUN.TRAKYALI ÖĞRETMENİN TALEBESİNE DEDİĞİ GİBİ"ÜJLÜK BİLDİN BEJ VERDİM.YOK ZİYANI"
MERDİ HÜDA'YA DEVAM EDECEĞİM.KALIN SAĞLICAKLA
nisan 2015
**
NASİHAT-I MEVLANA
Ey oğul,
Ana-Baba'ya hürmet ALLAH (c.c)'dandır.
Bir aklı eksiğe Bacı,
Hasetçi'ye Kardeş
Düşmanına Oğlun demişler.
Söyle bana;
Dayı-Amca
Keder ve dertten yana bunlardan ne görmedin ki?
Sen kendine ait olan kişiyi ara ve Hakk'a yönel.
Böyle yapmakla beraber onlara kötü nazarla bakma
ALLAH (C.C)onları akraba yapmış.
Herşey Allah(c.c)'dan dır.
Bu nasihatı melami meşrep Metin Bişçer hocamız "sayfa 79"diye anlatırdı.
GELELİM AKRABALIK HADİSESİNE.MİRASIN (DÜNYALIĞIN) GİRDİĞİ BU İLİŞKİ ZATEN KURBİYETİ YIKIYOR.ACABA KURBİYET(YAKINLIK)NE OLA Kİ?BUNUN HAKİKATİNDEKİ TARİFİNİ YAPSALAR.HANİ İKİ DEFA DOĞMAK LAZIMMIŞ DERLER YA.BİRİNCİSİ ANADAN DOĞMAK,İKİNCİSİ BABA MESABESİNDEKİ MÜRŞİTTEN DOĞMAK.HANİ BİR MEMLEKETTE MEZAR TAŞI ÜZERİNE, VEFAT EDEN ŞAHSIN YAŞI YAZILIRMIŞ.BU HUSUSTAKİ KRİTERDE BİR TARİKATİ ALİYEYE İNTİSAP TARİHİ ESAS ALINIRMIŞ.ADAM FİZİKEN 80 YAŞINDA VEFAT ETMİŞSE TARİKATE GİRDİĞİ TARİH(ÖRNEĞİN 10 YIL EVVELSE) MEZAR TAŞINA 10 YAŞINDA DİYE YAZILIRMIŞ.
HER NE KADAR ŞERİATTE HAK ÖNCELİĞİ SIRALANIRKEN ANA-ANA-ANA SONRA BABA DENMİŞSE HAKİKATTE BU SIRALAMANIN BABA-BABA-BABA SONRA ANA OLDUĞUNU SAHİBİ ZAMANIM İFADE ETMİŞTİ.Sağlıkta Kalın
**
MERD-İ HÜDA'YA DEVAM.TASAVVUFUN TEMİZ HAVASINA,SİYASETİN KÖTÜ KOKUSUNU KARIŞTIRMAK İSTEMEM.LAKİN BÜYÜKLERİN SÖZLERİNİ AKTARMAKTA BİR VAZİFE."-KİME ?"DERSENİZ HİSSE ALACAKLARA.YAHUT NASİBİ OLAN TEMİZ GÖNÜLLÜLERE.HAYBABAM (BU TABİRİ SİZDEN DUYDUM VE DE SEVEREK KULLANIYORUM)2007 YILINDA İFADE BUYURMUŞTU:"NERDEN BULDUN YASASINI ÇIKRACAKLAR".BU İFADEYİ İLK DUYDUĞUMDA MEVCUT İKTİDARIN BU ŞEKİLDE BİR YASA ÇIKARTIP ,GEÇMİŞLE ALAKALI SORGULAMA YAPACAĞI AKLIMA GELMİŞTİ.ŞİMDİKİ DÜŞÜNCEM İSE NİMETLE İMTİHAN EDİLENLERİN BU YASAYA MUHATAP OLACAKLARIDIR.
EBUZER GIFARİ HAZRETLERİNİN BİLİRSİNİZ.DÜNYALIĞA İTİBAR ETMEYEN VE DÜNYALIK EDİNENLERİ ELEŞTİREN ÖZEL BİR ŞAHSİYET.MUAVİYEYİ VE ŞAM VALİLİĞİNDEKİ SALTANATINI ELEŞTİRDİĞİ İÇİN HZ.OSMAN'A ŞİKAYET EDİLMESİ ÜZERİNE MEDİNE'YE GERİ ÇAĞRILIR VE YAKIN BİR KÖYDE MECBURİ İKAMETE TABİ TUTULUR.EŞİ,HİZMETÇİSİ VE İKİ DEVESİ MEVCUT OLUP CİVARDA KİMSE YOKTUR.VEFAT ETTİĞİNDE CENAZEYİ KALDIRACAK KİMSE BULUNAMAZ.VEFATINDAN ÖNCE KİMSESİZLİK VE KEFEN YOKLUĞUNU KARISI DİLE GETİRİNCE MÜBAREK MERAK ETMEMESİNİ,BİR TOPLULUĞUN GELEREK CENAZEYİ KALDIRACAĞINI ANCAK DEVLET HİZMETİNDE GÖREV ALMAMIŞ KİŞİNİN CENAZE NAMAZINI KILDIRMASINI SÖYLEYEREK VEFAT EDER.CENAZE ORTADA BEKLERKEN IRAK TARAFINDAN BİR GURUP SAHABE GELİR.BAŞLARINDA İBNİ MESUT (R.A)VARDIR.CENAZE GASLEDİLİR,TEKFİN EDİLİR ,SIRA NAMAZA GELİNCE ,EBUZER GIFARİNİN EŞİ BU EŞSİZ SAHABENİN VASİYETİNİ DİLE GETİRİR.O TOPLULUK İÇİNDE DEVLETTE GÖREV ALMAYARAK KAMU PARASI BOĞAZINDAN GEÇMEYEN TEK KİŞİ VARDIR.O DA İBNİ MES'UT(r.a)TUR.NAMAZI O KILDIRIR.
EBUZER GIFARİ HAZRETLERİ DÜNYAYA MEYL ETMEDİĞİ GİBİ,HAKİKATİ HER ORTAMDA İFADE ETMEKTEN GERİ DURMAMIŞTIR.HER ZAMAN "KRAL ÇIPLAK"DEMİŞTİR.HİMMETİ ÜZERİMİZE OLA.
***
HIZIR A.S İLE GÖRÜŞMEK Kibar-ı Evliyaullah'tan Dörtyolda medfun Fırıncı Mehmet Ağa(Her yıl Dörtyol'daki muhacirlere yaptırdığı yünden örülmüş içlik elbiseyi hediye olarak takdim ederken) ,Hz.Hızır ile görüşmek hususunda Ladikli Hacı Ahmet Efendi'den istekte bulunur."Peki,söyleyeyim"der aradan zaman geçer.Fırıncı Mehmet Efendi,tekrar sonraki karşılaşmalarında sitemli şekilde bu isteğinin yerine gelmediğini söylemesi üzerine sorayım der.Sonra anlatmaya başlar:"Gelmiş,ama sen kovmuşsun!"diyerek hadiseyi aktarır.Olay şudur:1940 lı yıllarda ekmeğin Karne ile dağıtıldığı bir zamanda Muhacirlerden olan Fırıncı Mehmet Ağa,muhtaç olanlara ekmek dağıtırmış.Evliyalığı buradan kazandığı söylenir.Akşama yakın bir zaman fırını kapatak iken karu-kuru birisi gelir ve ekmek ister.Fırında ekmek kalmamıştır.Ancak,yanık bir ekmeği rafın üst kısmına koymuştur.Müşteriye bu ekmeği uzatır ve "-Al,para istemez"der.Adam diklenir:"-Bana ,yanmamış ekmek ver!".Fırıncı Mehmet Ağa kızar:"-Be adam hem parasız veriyoruz.hem ekmek beğenmiyorsun?Ekmek yok"diye kızgınlık gösterir.Adam gider.Meğer gelen adam Hızır A.S imiş.
Hz.Hızır neyi temsil ediyor ki ,Hz.Musa A.S onunla tanışmak ve sohbet etmek istedi.ve işlerine akıl erdiremediği için birliktelikleri son buldu.Kur'an kıyamete kadar her devir yaşanmakta ve Kelimullah'ın ihtiyaç duyduğu şey(MERD-İ HÜDA İLE SOHBET) halen mevcut.Sistem bu şekilde konulmuş.
****
MERDİ HÜDA'DA DEĞİŞİM ÖRNEKLERİÇocukluğumun geçtiği köyde köy mescidinde namaz kılan ihtiyarlar vardı.Bunlardan biri ,"Kadir Emmi" veya "Şıh kadir"denilen bir şahsiyet gayet mülayim yürür,çocuklara rastladığında mutlaka çocukların ellerine ,gül yağı dediğimiz koku sürerek selavat okurdu yahut bizimde söylememiz için sesli söylerdi.Bu zatla alakalı Mimar Ömer Özel kardeşimiz şu anekdotu yazmıştı:Kadir Emmi ile dayısının oğlu Ocaklı köyünden Arap Ali isimli şahıslar gençliklerinde vurucu-kırıcı takımından imiş.Kadir emminin gözleri mavi olduğu için "Göğ Kadir"diye bilinirmiş.Görenler ,belaya bulaşmamak çin yol değiştirirmiş.Kadir Emmi,tasavvuf yoluna girmiş ve eski kötü halleri terk etmiş.Bu halini yadsıyan arkadaşları onu yoldan gelirken görürler ve" Bizim Kadir,ŞIH olmuş,bir deneyelim "derler.Yanlarına yaklaşınca ileri geri laf atmaya ,hakarete varan sözler söylemeye başlarlar.Kadir emmi,bu sözleri sanki hiç duymamış gibi yoluna devam ederken şu sözleri onlara cevap olarak söyler:"Sizin aradığınız Kadir öldü"
***
MERD-İ HÜDA İÇİN KANUN ÇIKARMI?Geçmişte şahsa özel kanunların çıkartıldığı gibi.Hatırlamam ama,Gazeteci Yalman'ı vuran Hüseyin Üzmez'i hapisten çıkartmakla alakalı yaşı ileri olanlar "Hüseyin Üzmez Affı"ile alakalı kanun çıkartıldığını ifade ederler.Peki zahirde iş böyle iken, Batın'da bunun karşılığı olur mu?Olur imiş.Sahib-i zamanım anlatmıştı.Vaktin Konya'sında aktarlık yapan Evliyaullahtan bir merd-i Hüda var imiş.bitkilerden yaptığı ilaçlarla geçimini temin edermiş.Zaten tıbbın temeli enbiya ve eğvliyaya dayanır.Mesnevi-i Şerifte bahsedildiği gibi,her bitki Hz.Süleyman'a kendi diliyle,hangi hastalığa şifa olduğunu ifade eder,bu şekilde biriken bilgi,eski tıp ilminin temelini oluştururmuş.
Gelelim Konyalı zevat'a.Polis mübarek'in dükkanında bir miktar uyuşturucu yakalamış ve doğruca ağır cezaya.Mübarek,bu maddenin ilaç amaçlı kullanıldığını ve hastalarına verdiğini belirten bir savunma yaparak el konulan maddenin kendisine iadesini,hastası isterse temin edemeyeceğini belirtir.Mahkeme heyeti,duruşmayı uzunca bir güne ertelerken,bu aşamada zaptedilen emvali iade edemeyeceklerini,bu maddeyi bulundurmanın suç olduğunu ,keyfiyetin tutanaklara geçtiğini belirterek talebi ret eder.uzunca olan ikinci duruşmanın henüz günü gelmeden Millet Meclisinde çıkartılan bir kanunla ,çok cüz'i miktarda bulundurulması halinde bu maddenin varlığı suç olmaktan çıkartılır.İkinci duruşmada,suç olmaktan çıkan bu eylemden dolayı beraat ederken mübarek tekrar malın iadesini heyetten talep ederse de talebi kabul görmez.
MERD-İ HÜDA,ALEMDE HAKKI TEMSİL EDER.CENAB-I HAK,İSTERSE BİR KULU İÇİN BİR KANUN ÇIKARTIR.
*******
HATIRLARIM.5-6 YIL SÜREN BİR BALIK TUTMA HASTALIĞIM MEVCUTTU.BİLİYORSUNUZ AVCILIK BİR TUTKUDUR.KUMAR GİBİ,UYUŞTURUCU GİBİ V.S V.S.VAKTİ GELDİĞİ ZAMAN İRADE ZAYIFLAR ,O TUTKU VÜCUTTA HÜKÜM SÜRMEYE BAŞLAR.ANCAK,AVCILIĞIN İNSANIN MANEVİYATINI KÖRELTTİĞİNİ HAYBABAM KENDİSİYLE TANIŞMAMIZ AKABİNDE SÖYLEMİŞTİ.SADECE BİR SOHBETTE SÖZ OLARAK SARFETMİŞTİ.YASAK MAHİYETİNDE BİR İFADEDE BULUNMADI.BU SÖZÜN ÜZERİNDEN 6 AY GEÇTİKTEN SONRA BİRDEN BİRE ALTI AYDAN BERİ BALIK AVINA GİTMEDİĞİM HATIRIMA GELDİ.UNUTTURULMUŞUM.HATIRLADIĞIMDA DA İÇİMDE O İSTEĞİN KALMADIĞINI GÖRDÜM VE BIRAKIŞ O BIRAKIŞ.TÜM KÖTÜLÜKLERİN BAŞI DÜNYA SEVGİSİ DERLER YA DÜNYAYA AİT SEVGİYİ BASİTLEŞTİREN VE ZAYIFLATARAK ÖLDÜREN DE MERD-İ HÜDA İŞİ İMİŞ.
*****
HAYIRLI KANDİLLERSEBEBLER ALEMİ İÇİN ÇALIŞMAK VE GAYRET GEREKLİDİR.ÇÜNKÜ CENABI PEYGAMBER BÖYLE ÖRNEK GÖSTERMİŞTİR.SEBEBSİZLİK İSE BİR HAKİKAT.AMA ASLA TEMBELLİK OLMAMALI.BUNA İLİŞKİN İKİ HİKAYE AKTARACAĞIM.
BİRİNCİ HİKAYE RAHMETLİ PROF TURGUT TEBERDAR.TANIMAM.ASLEN KIRIM BAHÇESARAYLI.BİR DOSTUM ANLATMIŞTI.1970 Lİ YILLARDA TRABZONDA İKEN BU HOCAYI EVİNDE MAİLE ZİYARET EDELİM DEDİK.BENİM EŞİM ÖĞRETMEN.BİRAZDA KENDİNİ BEĞENMİŞ.EVİN KAPISINI ÇALDIK KAPIYI ,HOCANIN TESETTÜRLÜ OLAN EŞİ AÇTI.BİZİM HANIM KARŞISINDA BİR SOSYETE BEKLEDİĞİ İÇİN "GALİBA EVİN HİZMETLİSİ"DİYE DÜŞÜNDÜ.SALONA OTURDUĞUMUZDA EVDE BULUNAN YAŞLI KADIN(TURGUT BEYİN ANNESİ EMİNE HANIM)EŞİME SORDU:"-NE İŞ YAPARSINIZ?EŞİM ŞİŞİNEREK "ÖĞRETMENİM"DEDİ.YAŞLI EMİNE HANIM CEVABEN "BEN 1918 YILINDA DARÜLFÜNUN'U BİTİRMİŞTİM"DEYİNCE BİZİMKİNİN HAVASI İNDİ.TEYZE ANLATMAYA BAŞLAMIŞTI FAKİRLİK YILLARINI.İSTANBUL FATİHTE OTURURKEN ,EVİN İHTİYAÇLARI İÇİN PAZARA ÇIKMIŞ AMA CÜZDANDA KURUŞ YOK.TURGUT BEY ÖĞRENCİ.TANIDIK BİR ESNAFA RASTLARDA BORCA BİR ŞEY ALABİLİRMİYİM DİYE BAKINIRKEN YANINDA BİR İHTİYAR "ÜÇ GÜNDÜR BİR ŞEY YEMEDİM.BANA YARDIM EDİN"DİYE AĞLAYARAK EL AÇAR.EMİNE HANIM YOKLUKTAN AĞLARKEN ACABA CÜZDANIMIN BİR KÖŞESİNDE KÜÇÜKTE OLSA BİR KURUŞ VARMI DİYE CÜZDANINI AÇTIĞINDA CÜZDANIN TOMAR DERECESİNDE PARA İLE DOLU OLDUĞUNU GÖRÜR,EMİNE HANIM AĞLAR,DİNLEYEN DOSTUM AĞLAR.
İKİNCİ HİKAYE EREĞLİLİ BİR TÜCCARA AİT.İFLAS ETMİŞ.DİZANTERİ HASTALIĞINA YAKALANMIŞ.BORÇ HARÇ TEMİN ETTİĞİ BİR ARAÇLIK HAVUÇ YÜKÜNÜ ADANA PAZARINA GETİRİR.PAZARDA SATAR AMA MAL BEDELİ,ARAÇ KİRASI ÇIKMAZ BİLE.CUMA GÜNÜ İMİŞ.HER SIKINTIDA OLANIN YAPTIĞI GİBİ CAMİYE GİDER.HOCA VAAZDA BAŞLAR DÖKTÜRMEYE:"SİZ BİR LİRA VERİRSENİZ ALLAH SİZE ON LİRA VERİR".BORÇ DÜŞÜNCESİ VE HASTALIK SIKINTISI İÇİNDE DER Kİ:ŞU CEBİMDEKİ PARAYI VEREYİM BAKAYIM.NASIL 10 KATI OLARAK BANA GELECEK?BU DUYGU İLE PARAYI VERİR.BEKLER.GELEN GİDEN YOK.ÇARESİZ AÇ BİR ŞEKİLDE TEKRAR EREĞLİYE DOĞRU YOLA ÇIKAR.YOLDA ABDEST BOZMAK ÜZERE ISSIZ BİR DERE KENARINA İNER.İHTİYACINI GİDERİRKEN DİZANTERİ NEDENİYLE KANAMASI VARDIR.İHTİYAÇ GİDERME UZUN SÜRER.ÇÖMELDİĞİ YERDE ELİNDE ÇUBUK YERİ EŞELERKEN ÇUBUK KUMLARIN İÇİNDE BİR İPİ DIŞARI ÇIKARTIR.İPİ ÇEKTİĞİNDE BUNUN BİR PARA KESESİNİN İPİ OLDUĞU ANLAŞILIR VE TABİKİ KESENİN İÇİN MADENİ PARA DOLUDUR.HOCANIN LAFI AKLINA GELİR.VE İÇİNDEN SÖYLENİR:"VERİR VERİR AMA,NE DURUMDAN SONRA VERİR"
SAĞLICAKLA KALIN
******
ALLAH (C.C)'IN GÖRÜNMEYEN ORDULARI YAHUT ZATINA TAHSİS ETTİKLERİ.
Zümer Suresinde 29 ncu ayette iki kişiden bahsedilir.Birincisi birbirleri ile çekişen çoklu ortaklara ait bir köle ile sadece bir adama bağlı bir köle.bu iki köle bir mi?Birincisi nefsin namütenahi arzularına tabi sahibi çok köle ile sadece Allah c.c 'a tabi bir köle.İşte Merd-i Hüda,sadece Allah'ın Zat'ı na tahsisli bir köle.dünyayı arzulayanlar ise çok ortalı bir köle .hangi birinin isteğini yerine getirecek ki.hiç birini memnun edemeyecek ve hayat suyu telef olacak.
Dünyayı değişen Merd-i Hüda'nın fiziki boyutlara dönüp sıkıntılı zamanlarda Mü'minlere fiziken yardım ettikleri hadiseleri bizatihi yaşayanlar anlatmışlardır.En yakını ve canlısı Kıbrıs harekatı.Bursa'da mecburi ikamete tabi tutulan HARRANİ BABA'nın ikamet masraflarını Musa TOPBAŞ efendimizin çektiği bilinen bir gerçek.Evin temizlik işlerine memur bayan'a hazret "şu odanın kapısını açma der.".Kadıncağız tenbihatı unutur.temizlik için oda kapısını açtığında odanın kan içinde olduğunu görür.hazret Kıbrıs hadisesine katıldığını ,kafir katlettiğini söyler daha sonra fiziken gözüken bu izler görünmez olur.
Yine çocukluğumda tanıdığım Gaziantepli Abdi Süphan Baba denilen zatın,Kıbrıs harekatı sırasında sabah namazı eve geldiğini,üzerindeki elbiseyi çıkarttığında içlik olarak kullandığı uzun beyaz iç giyiminde kan lekeleri olduğunu görenlere,Kıbrıs savaşına katıldığını söylediğini büyüklerden duymuştum.
Hassa Bademli köyünden İdris Şıhlar aktardığı notta Söğütlü Mehmet Ali hocamla Hasanfakı denilen yerde 1974 yılında BERABER BULUNDUKLARI BİR SIRADA Hoca efendi "Türkler Kıbrısın yarısını aldı"dedi."gidin Urfa'ya bakın Balıklı Göldeki balıkların hepsinin sırtları yanıktır"deyince merakımdan gittim gördüm. gerçekten balıkların sırtları yanık şeklinde kararmıştı.Tüm bu sözler kim için.Tabiat(kesafet)aleminden kurtulmak isteyen bizler için.Diğerleri zaten inanmazlar ki.Sema'da AY'ın ikiye bölündüğünü görenler inandımı ?inanmadı.Varsın inanmasınlar.Her fırka kendi yolunu ve imamlarını takip edecek.
ALLAH YERİN VE SEMAVATIN NURU.Nedir bu nur?Fiziki boyut olarak izah edilirse ışık.Manevi boyut olarak izah edilirse FEYİZ.Aracımızda yakıt bittiği vakit tekrar dolduruyoruz veya akü'nün ömrü bittiğinde yeniliyoruz da vücut makinası için acıktığımızda gıda alıyoruz da Kalp ve Ruh dünyamızın enerji ihtiyacını ve ikmalini niçin düşünmüyoruz.?(ALLAHÜ NURUSSEMAVATI VEL ARD.)
********
HAYBABAMDAN İKİ ANEKTOD DİNLEMİŞTİM.İRFAN DÜNYAMIZIN PARLAK YILDIZLARINDAN SAMİ EFENDİ HAZRETLERİ İLE ALAKALI.
Mahmut Sami Ramazanoğlu hz |
BİRİNCİSİ:SAMİ EFENDİ HAZRETLERİNİN TRENLE SEYAHAT ESNASINDA ADANA'YA UĞRAYACAĞINI ÖĞRENEN İSKENDERUNDAKİ SEVENLERİ ,ZİYARET AMAÇLI GİDERLER.ADANA TREN GARINDA,SEYAHAT YAPTIĞI TRENİN İÇİNDE ZİYARET EDERLER.ZAMAN ÇABUK GEÇER.HAREKET SAATİ GELİR.ZİYARETÇİLER KISA SÜREYE DOYAMAZLAR,TELAŞLANIRLAR.SAMİ EFENDİ HAZRETLERİ "TELAŞ ETMEYİN .BİZİM İSTEDİĞİMİZ VAKİTTE HAREKET EDER"DER.SOHBET DEVAM EDERKEN HAREKAT MEMURU HAREKET DÜDÜĞÜNÜ ÇALSADA, YEŞİL IŞIK DEĞİLDE ARIZA İŞARETİ OLAN KIRMIZI IŞIK YANMAKTADIR.GÖREVLİLER TELAŞ İÇİNDEDİR.MAKİNİST ARIZA YOK DESEDE HAREKAT MEMURU ISRARLA KIRMIZI IŞIĞIN VARLIĞINI İŞARET ETMEKTEDİR.BU MİHVAL ÜZERİNE 45 DAKİKA GEÇER.kOMPARTIMANDAKİ SOHBET SONA ERER.HAZRET ZİYARETÇİLERE MÜSADE VERİR VE YEŞİL IŞIKLA BİRLİKTE TREN HAREKET EDER.
DİĞERİDE,SAMİ EFENDİ HAZRETLERİNE SÖYLEMİŞLER.EFENDİM ZİYARETİNİZE HER TÜRLÜ İNSAN GELİYOR.MANEN NASİPLENMEK AMACIYLA GELENLER OLDUĞU GİBİ MADDİ OLARAK MENFEATLANMAK İSTEYENLERİNDE VARLIĞINDAN SÖZ EDİNCE EFENDİ HAZRETLERİ BULUNDUKLARI YERİN YANINDAN GEÇMEKTE OLAN TREN KATARLARINI İŞARET EDEREK LOKOMOTİFE BAĞLI OLAN TREN VAGONLARININ KİMİNİN DOLU KİMİNİN BOŞ OLDUĞUNU GÖSTEREREK "BOŞ OLANDA DOLU OLANDA LOKOMOTİFE BAĞLI OLDUKLARI İÇİN GİDİLECEK YERE ULAŞACAKLAR "BUYURUR.
MÜHİM OLAN BİR LOKOMOTİFE BAĞLI OLMAKTIR.YÜKÜ LOKOMOTİF ÇEKER.YETERKİ VAGON RAYDAN ÇIKMASIN
********
EN SON İZMİRDE YAŞAYAN VE ORADA VEFAT EDEN "FAKİR"LAKAPLI MUSTAFA EFENDİ İSİMLİ ZATTAN BAHSETMİŞTİ HASAN HÜDA HAZRETLERİ.FAKİR MUSTAFA CENAB-I HAKK'IN CELAL SIFATININ GALİP OLDUĞU BİR ZAT.TÜM EVLİYAULLAH AKDENİZ'E İNMEK İSTERMİŞ .SAMANDAĞINDAN BAŞLAYIP TARSUSU İÇİNE ALAN AY ŞEKLİNDEKİ BU BÖLGE EVLİYAULLAH İÇİN CAZİP GELİRMİŞ.CENNETTEN BİR KÖŞE OLSA GEREK.ZATEN HAYBABAMDA İSKENDERUN İÇİN "İNSANI ÇABUK YETİŞTİRİR"ŞEKLİNDE BİR KELAM ETMİŞTİ.FAKİR MUSTAFA ,HAKİKİ OLARAK YAŞAMAYAN KİMSELERİN İNANCINI YIKACAK HALLERİ VARMIŞ.İMANLARI SAĞLAMLAŞTIRIRMIŞ.HALENDE MERAKIMI MUCİPTİR:GÖREVLİ BİR MERD-İ HÜDA'DA MEVCUT ŞERİATA ZAHİREN AYKIRI GÖRÜNEN HALLER.HAZRETİ HIZIRIN YAPTIKLARI GİBİ.BU NOKTADA TEKER PATİNAJA BAŞLIYOR.BU NEDENLE KİŞİLERDE KUSUR GÖZÜKEN ŞEYLERE GÖZÜ KAPAYIP, KİŞİNİN KENDİSİNE BAKMASI EN İYİ ŞEY OLSA GEREK.MALUM AZALARIN MUHAFAZASI ŞERİATIN EMRİ.GÖZ NEYE BAKACAK.KULAK NEYİ DUYACAK.EL-AYAK-TÜM VÜCUT VE KALP.ŞERİATI CENNET İSTEYEN TÜCCARLAR YAŞASIN.
"VE BİLESİN ÜSTÜNE AŞKI GİYDİRDİĞİM BU YÜREĞE BEN SÖZ VERDİM.
HİÇBİR HARFİ ,SENSİZ BİR CÜMLEYE KURBAN ETMEDİM" Hz.ŞEMS
mayıs 2015
*****
1 Haziran 2015: HAYIRLI KANDİLLER
HAYBABAM İFADE BUYURMUŞTU:"DEDESİ ERİK YEMİŞ TORUNUNUN DİŞİ KAMAŞMIŞ".Şüphesiz bu sözde MİRASIN HER TÜRLÜSÜNÜ TEŞKİL EDEN METAIN (Madde-söz ve fiilin)mutlaka iyi yahut kötü şekilde mirasçıya intikal edeceği ima edilmiştir.Diğer bir anlatımla,bugün yaşadıklarımız,kendi eylemlerimizin karşılığı olacağı gibi,önceki atalarımızın amellerinin karşılığıda olabilir.ALLAH C.C "PEŞİN"verirmiş.Ama medresenin bize izahı,VERESİYE yani karşılığı sonra verilecek.Demiyorlar ki ,"O"isterse seni kenarda bitki ,yahut hayvanat sınıfında sırasını bekleyen bir tür yapalirdi.İnsaniyet sınıfında başlamak Peşin verilmiş bir sermaye olamaz mı?
MERD-İ HÜDA,anlatacaklarını ima ve işaretle anlatırmış.Öyle ifade buyurmuştu mübarek:Bizim zamanımızda ,Efendi bir söz söylerdi bunun manasını çözmek yıllar alırdı.Açıkça sözylemezlerdi.İnşaallah bize açık ifade ederlerde yorum bataklığına düşmeyiz.UKKAŞE hazretlerine bizden de selam
*****
02.06.2015 :Elazığ'dan Tabur imamı diye bilinen İmam efendi(Hafız Osman) ile Can mumunu ondan yakan Musa Kazım Efendi ile Hacı Veli efendi'den bahis açacağım.Musa Kazım Efendi meşreben Alevi.Bende Alevi meşrebin melamisini severim.TABUR İMAMI'nın can mumunu uyandıran Palu'lu Hacı sami Efendi imiş.Malum Merd-i Hüda bir anlamda Avcı imiş.ama ne avlarlar ?diye sorarsan "İnsan"avlarlar derim.Hacı Sami Efendinin üç kerametini gören Tabur imamı işin farklı bir boyutunu görerek teslim oluyor. Üç hadise ise şu:Sami Efendi kendine hizmet eden Tabur İmamı'na buyurur ki:"Hafız !.pekmez bitti içeri mutfaktaki küpten pekmez al gel"der.Tabur imamı içeri gider Küp boş der.Sami Efendi "Hele iyice bak "demesi üzerine bakarki ikinci seferki gidişinde küp ağzına kadar pekmez dolu.Keza aynı şekilde:"Bahçeye çıkta,sebze meyve koparıp getir"diye emir buyurunca bahçeye çıkar meyve sebze çiçek safhasında.İçeri geri gelir efendim meyve sebze yok ,çiçek henüz diye cevap verince "Hele bir iyice bak"demesi üzerine bahçenin meyve ve sebze ile dolu olduğunu görür.Üçüncüsü ise,"Hafız bitişiktenki gölden bahçeyi sulayıver"demesi üzerine bakar göl denilen yer bomboş.Döner Efendim Gölde su yoktur.Sami Efendi "Hele iyice bak"demesi üzerine tekrar gelir bakar ki göl su ile dolu.Halen bu gölün mevcut olduğunu,ama Sami Efendi'nin elan ev harebelerinin kaldığını ifade ederler.
Bu misaldeki kerametler üzerine Tabur imamı Sami Efendiye bağlanır.Tabur İmamı Hafız Osman,Çemişgezekte 15 yıl imamlık yapar ve vefatında oraya gömerler.Musa Kazım Efendi ise vefat ettiğinde mezarının Hoca'sının yanına gömülmesini vasiyet eder.ama gece rüyasında görür ki İmam Efendi kendisine söyler."Kazım,Sen buraya gelme ben oraya geleceğim".Vefatında Kazım Efendi'yi Harput'a gömerler.Aradan 15 yıl geçer,Çemişgezekte'ki İmam Efendi'nin mezar yerine hastane kurulacaktır.Kabirleri kaldırırlar.İmam Efendi'nin kabrini de Harput'a naklederler.Kazım Efendi'nin 50 metre berisine Türbe yaparak defnederler.Halen Kazım Efendi'nin türbesinde bir baraka içerisinde yaşayan türbedarının var olduğunu söylemişlerdi.Kazım Efendi'nin türbesini ziyarete gelenlere Türbedar,önce hocası İmam Efendi'yi ziyaret edin sonra buraya gelin diye ikaz edermiş.Tıpkı Konya'ya gidildiğinde önce Hz.Şems ziyaret edilir sonra Mevlana Efendimiz ziyaret edilir.Usul böyle imiş.
Gelelim Kazım Efendi'den can mumunu uyandıranlara.Bunlardan bir tanesi Hacı Veli isminde bir melami.Ahırda yatar kalkar.Cami önüne gider.Namazdan çıkanlara "Heh Heh Heh.Semersiz girdiler semerli çıktılar"sözünü sarfetmesi üzerine cemaat onu güzel bir şekilde döver.Bu sözü nakleden Efendi bana sordu:Semersiz girip semerli çıkmak ne demek?"bilemedim.Hani Veli'ler ima ve işaretle konuşurmuş.(unutmazsam Eğirdir'li Hacı Aziz'in hikayesini sonra anlatacağım).Semersiz-Semerli işini şöyle izah etmişlerdi.Semersizlik "Yüksüz"olmaya,Semer ise Yük yüklenmeye işaretmiş.Camiye girenler günahsız giriyorlar ama çıkarken günah yüklenerek çıkıyorlar.Cami'de günah nasıl kazanılır?diye sorarsan inceliği şu olsa gerek:İbadet edenler sevap ve cennet ümidi ile bu ibadeti yapmaktalar.ZEBUR da şu yazılı imiş,EY DAVUT.BU KULLARIM BANA CENNET ÜMİDİ İLE YAHUT CEHENNEM KORKUSU İLE İBADETTE BUNUYORLAR.CENNETİ VE CEHENNEMİ YARATMASA İDİM İBADETE LAYIK DEĞİLMİYDİM?.
Yine aynı Hacı Veli,Kazım Efendi için konuşur:BU KAZIM BU KAZIM VAR YA ALLAH.KENDİNİ GİZLİYOR"sözü üzerine şikayet edilir hapse atılır.Duruşma öncesinde rüyasında seylenirki Mahkemedeki ifadende "ALLAH BU KAZIM EFENDİ'DE DİYECEKSİN "bu şekilde mahkemede ifade verince Beraat eder.Hacı Veli'nin mezarı Erzincan'da Terzi Baba'nın karşısında yolun öbür geçesinde.Tanrı Rahmet eylesin.Bugün Musa Kazım Efendi'nin Elazığ seko mahallesindeki evinde kimler var ,yol nasıl devam ediyor bilmiyorum.Musa Kazım Efendi binbaşılıktan emekli olur ve Jandarma binasının hemen altında bir dükkanda bez v.s satacak dükkan açar.Gelen kadınlara,şekere okuyup verir.Jandarma komutanı yüzbaşı,Kazım Efendi'ye çok kızar.bir vesile ile bur suçtan tutuklatıp Malatya Ağır Ceza'ya gönderir.ertesi gün Kazım Efendi,Jandarma binasının altındaki dükkanını açmış oturuyor.Yüzbaşı Hemen Malatya'ya telefon açar.Malatya Cevap verir.O dediğin kişi Malatyada Cezaevinde.Yüzbaşı bundan sonra bakışını değiştirir.
****
CENAB-I HAKKIN İBADETİNE TAHSİS ETTİĞİ BİR GURUP İLE MUHABBETİNE TAHSİS ETTİĞİ GURUPLAR AYRI İMİŞ.Maksudumuz ikinci grupta olabilmek.Tabi ki ŞEVKET BABA 'nın yolu devam edecek.Şu hikaye manidar olsa gerek:Hz.Ömer Efendimizin huzuruna,KATİL iddiasıyla bir genç getirildi.Muhakeme sonucunda suçlu bulundu ve İdam edilecekken genç mühmet istedi."küçük kardeşlerimin hakkı olan altınları gömdüm.Üç gün mühlet verilsin bu hakkı teslim edeyim".Kefil istendi.Genç o toplulukta bulunan EBUZER hazretlerine bakıp "işte bu kefilim"dedi.EBUZER kabul etti.Sürenin bitiminde genç görünmeyince davacılar infazın kefile uygulanmasını istediler.O sırada genç koşarak geldi.Sordular:"Niçin sözünde durdun?
-"Artık dünyada sözünde duran kalmadı"dedirtmemek için geldim.
Sordular EBUZER'e
-"Bu genci niçin kefil oldun?"
"Genç bana güvenerek bu kefil olur dedi.Bunu reddetmeyi mürüvvete insanlığa sığdıramadım.Alemde fazilet kalmamış dedirtmemek için kefil oldum".
Bunu gören davacılar :"Biz de bu dünyada kerem sahibi,cömert kalmadı dedirtmeyiz.Allah Rızası için davamızdan vazgeçtik.
****
9 MAYIS 2015 GENEL SEÇİM ERTESİ GÜNÜ YENİ DÖNEM BAŞLANGICI....Haybabam altı ay önce Koalisyon demişti zaten.Cami duvarına bevl etmek tabiride geçmişti ama bunu istersen zaman ifade etsin.
İRŞAD'ta olanlar göz önünde bilinir olduklarından İDARE'de olanlar mahfi.Yakalamak mümkün değil.Merd-i Hüda'nın KUBBELER ALTINDA GİZLİ olanlarını tespit çok zor.Zahirleri isyan ve günah yolunu tutmuş,karanlık gibi görünsede batınları nurludur.Kendilerini bildirmemek için tebdili kıyafet dolaşan padişahlar gibi.Cenab-ı Hak,o sultanları halkın elinden kurtarmak için bazı sevilmeyen huylar verirmiş.Hayrı şer suretinde gizlemek Cenab-ı Hakk'ın bir mekri.Ancak,görüş sahibi olanlar bunların yüzünü görünce canıgönülden sevgi bağlar.Neyzen Tevfik hazretlerine Ali ÖZTAYLAN efendimizin nazarıyla bakmak gerek.
Çocukluğumda Dörtyol Özerli mahallesinde yaşamış ŞIH MEHMET namında Fotör giyen ve CHP nin ileri gelen savunucularından olan bir şahsiyetin ismini irfan ehli arasında konuşulurken duyardım.Fötr şapka ve CHP .sağcı dediğimiz cami cemaatının yanından uzaklaşması için yeterli.Metli Baba'dan yetişen Hasan Hüda hazretleri ifade etmişti:"Sağcıların evliyalığından sonra Solcuların Evliyalığına geçilir" .Tıpkı Üsküdar'ın üç sırlısında Turgut Çulpan efendinin arkadaşı Bektaşi meşrepli efendi'ye,"içkinin günah olduğunu niçin onlara söylemiyorsun?"sorusuna verdiği cevap gibi.Dörtyol'da medfun Seyyit Ali Baba hazretleri için Hay babam şu tabiri kullanmıştı:"Ali Baba'nın hakikatini insanlar bilse ,insanlar başına üşüşüp etlerini yerler".şimdilik burada kalsın.
Kendi nefsi için değilde başkası için yaşıyanlar..........
...
Baba Efendim ifade buyurmuştu:Kişi iki şeyle yol alır.Vermek ve sevmek.İzninizle özel olan bir husus arz edeceğim.Baba Efendim:"Allah sevdiği kulun çilesini içeriden verirmiş"sözünü söylerken,on Evliya'dan ancak birisinin aile düzeni yerinde olur dokuzunun olmazmış.Bundan dolayı olsa gerek vektin Konya'sında yaşamış Mithat Efendi denilen zat Cenab-ı Hakk'a dua ederek "Sulbümden şeyh gelmesin"demiş.
...
******
ISPARTA EĞİRDİRLİ HACI AZİZ'i anlatacağımı ifade etmiştim.Metli Dede kaydınızda yer alsın yükü üzerimden kalksın.Oğlu İlahiyat mezunu AZİZ ÜSTÜN anlatmıştı.Mübarek'ten önce oğlunun halini aktarayım.İlahiyat mezunu ama medreseye karşı.Tasavvufla ilgisi yok.İyi bir solcu.SOLCU veya SAĞCI tabirini kullandığım için mazur görün.Yanımda farkı yok.Ancak tarif için o kavramlara ihtiyacım var.İnşaallah gıybet olmaz.O da dünyayı değişti.Babasının halinden dolayı muhabbetim var.Malum göl yerinden su eksik olmaz sözü gereği Evliyanın tavuğuna dahi "Kışş"denmez.Oğul AZİZ'in tek derdi var."Hocalar,Fatiha'nın manasını bilmiyorlar".Doğru "HAMD,ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH'a mahsustur"manası içinde ne yokki.Bütün yaratılanın sahibi O'dur. şucu-bucu ne ola ki."Her kim bu eve gelirse ekmeğini verin,adını,dinini sormayın.Zira Ulu Allah'ın dergahında ruh taşımaya layık olan herkes elbette Ebu'l Hasan'ın sofrasında ekmek yemeğe layıktır(HARAKANİ hz).
Bir diğer yüzü ise:"Benim sana vereceğim çok bir şey yokki.ÇAY var İçersen,BEN var seversen.YOL var gidersen"(Aşık Veysel).
Gelelim Hacı AZİZ'e:Her ayın ilk onbeş günü üzerindeki meczubiyet mevcut,ikinci onbeşgün ise normal birisi olduğunu söylerdi oğlu.İkindi namazı ,Eğirdir'deki merkez cami'de cemaatla namaz kılınırken secde esnasında cemaatın içindeki Hacı AZİZ yüksek sesle bağırır :"EŞEĞİN YULARINI BİLMEM NERENE BAĞLA"der ve namazı terk edip camiden çıkar.Cemaat şaşırır.Namaz sonrası İmam 'a cemaat sorarlar bu hali.İmam Efendi dürüst birisi imiş ki şöyle cevap verir:"Hacı Aziz haklı.namaz esnasında düşünüyordum.Evin ihtiyacı için Pazara gittiğimde alış veriş yaparken merkebi nereye bağlasam acaba?.Benim halim Hacı Aziz'e malum oldu ki bu sözü sarfetti.".Allah hepimize Keremiyle merhamet buyursun.Amin.
******
DÖRTYOLDA MEDFUN SEYİT ALİ BABA HAZRETLERİNDEN DEMLENELİM.
Mübarek 105 yaşında vefat etmişti.Sürekli oruç ve suyu saf olarak içmeyenlerden.Kırıkhan Beyazıd-ı Bestami ile Tarsus Ashabı Kehf arasını yaya yürüdüğü bir zamanda Ceyhan tarafında bir köye yaklaşırken oyun oynayan çocuklar kaçışırlar.Ali Baba,çeşmede yüzünü yıkayıp abdest aldıktan sonra köy içinden gelen bir kalabalık Ali Baba'yı döver."Utanmıyormusun küçük kız çocuğuna böyle hareket etmeye"diye bağırarak bir güzel döverler.Mübarek hiç ses çıkarmaz.O esnada kaçışan çocuklar içinde bulunan küçük kız derki:"Ben şaka diye söylemiştim".Cebr büyükler için .
Merdi Hüda olan Abi Babanın giysisi yaz-kış kalın pardesü.İç kaftanı üç cepli imiş.(Gerci bugün türbe olan mezar taşıda üçgen piramittir).Bu cepler para ile doludur.Değişik kişiye tomarla dağıtır.Babaefendi nakletmişti:-Ali Baba'yı üç gün hiç kimse misafir olarak çağırmamış ve üç gün aç kalmış.Baba Efendi sormuş:Babacağım !hiç paranız yokmuy du bir şeyler alsaydınız.?Mübarek:Ceplerim Para dolu idi.Ancak,paranın sahibi ben değildim..Hani Gönenli Mehmet Efendi'nin ,Denizli Hapishanesine uzanan tevkifine neden olarak cebinde biriken parayı,aynı gün fakirlere uluştırmayıp ertesi güne bırakmasının neden olduğunu düşünmesi gibi. (Ali Baba'ya devam edeceğim inşaallah)
.*******
ÜÇGEN MEZAR TAŞI
ALİ BABA RAHMETULLAHIN MEZAR TAŞININ BU ŞEKİLDE OLMASINI HAYBABAM SÖYLEDİĞİ İÇİN ÖYLE YAPTIRDIK.AFYON VEYA KÜTAHYA TARAFINDA BÖYLE BİR MEZARIN VARLIĞINDAN SÖZ ETMİŞTİ.ANCAK ÜÇGEN ÜÇLERLE ALAKALI İMİŞ.HANİ VAKTİN SAHİBLERİ.SÖZ BURAYA GELMİŞKEN ALİ BABA HAZRETLERİ İLE ALAKALI BİR HADİSEYİ İLK AĞIZDAN NAKLETMİŞTİ HAYBABAM.DAHA ÖNCEKİ MAİLLERİMDEN İFADE ETTİM Mİ BİLMİYORUM.TEKRARLAR HEP FAYDALIDIR.ALİ BABA HAZRETLERİNİN MANEVİ KONUMUNA İŞARET İÇİN.ANLATAN LÜTFİ MURSALOĞLU İSİMLİ ŞU ANDA DÜNYAYI DEĞİŞMİŞ,İSKENDERUN KAPTANPAŞA CAMİ KARŞISINDA MANİFATURACILIK YAPMIŞ BİR ZEVAT.HATAY PLEBİSİTİNDE ŞAPKA GİYMEMEK İÇİN BİR KISIM VATANDAŞLARIMIZIN SURİYEYE GİTTİĞİ BİR VAKIADIR.BU HUSUSTA KANAYAN BİR YARA.BU İNSANLAR SURİYE VATANDAŞI OLARAK KABUL EDİLİP MALLARI KARŞILIK NEDENİYLE DONDURULMUŞ.AMA TÜRK.HATAYLA AKRABALIKLARI CANLI.HEPSİNİN TÜRKİYEDE NÜFUSU MEVCUT.İŞTE LÜTFİ EFENDİ ŞAMDA BULUNAN AKRABASININ KIZI İLE EVLENİR,DÜĞÜN SONRASI EL ÖPMEK İÇİN TRENLE SURİYEYE GİTMEK İSTERLER.BİNDİKLERİ TREN HAREKET EDER.ANCAK AYNI KOMPARTIMANDA SONRADAN ALİ BABA OLARAK İSMİNİ ÖĞRENDİĞİ ZATTA VARDIR.KONDOKTÖR BİLET YOKLAMASI İÇİN GELİR ALİ BABADAN BİLET SORAR:ALİ BABA:"-NE BİLETİ!TREN BENİM"DER.ADAM KIZAR.YÜKSEK SESLE PASAPORTUNU VER!DİYE BAĞIRIR .ALİ BABA"-NE PASAPORTU.DÜNYA BENİM"DEMESİ ÜZERİNE KONDOKTÖR KIZAR AMA BİLET TEFTİŞİ BİTMEDİĞİ İÇİN BEKLE DER.BİRAZ SONRA ALİ BABA YERİNDEN KALKAR TERS İSTİKAMETTEKİ KOMPARTIMANA GİDERKEN LÜTFİ BEYİN HANIMI ,CİMRİ OLAN KOCASINA ÇIKIŞIR:BU GARİBANIN BİLET PARASINI SEN VER.BİRAZ SONRA KONDOKTÖR HIŞIMLA GELİR ALİ BABAYI SORAR.GİTTİ DERLER.ADAM TÜM TRENİ DEFALARCA GEZER AMA ALİ BABAYI BULAMAZ.MERD-İ HÜDA DÜNYANIN SAHİBİ..HAYIRLAR FETHOLA
******
GELELİM MERD-İ HÜDA'YAHatay Dörtyol'da 105 yaşında iken Beka'ya teşrif eden Seyit ALİ BABA hazretlerinden devam edelim.Gaziantep-Adana istikametinden gelirken Amanos dağlarına tırmanmadan önce Kömürler denilen Belde vardır.geçip yukarıya doğru kıvrımla uzanan yokuşlar başlar.Gerçi şimdi Otoban üsten viyadükle geçiyor.20 yıl önce Seyahat esnasında Haybabam bu mevkie gelince anlatmıştı.Ali Baba hazretleri sırtında heybesi yürüyerek seyahat ettiği zamanlarda bu mevkide giderken Sami Efendi Hazretleri 15-20 araba ile Hac'dan dönmekte imiş.Sami Efendi hazretleri aracından iner,Ali Baba hazretlerinin heybesini kendi alır,yaya vaziyette ,araç kullanmayan müridan arkalarında ,araçlar peşlerinde yürüyerek bu yokuşu çıktıklarını söylemişti.Bu mevkie geldiğimde bu anı o mübarekler ile irtibat kurmak için hep kalbime gelir.Dikkat ediyormusunuz Yollarımız mutlaka bir yerden Turuk-u Ali'ye bağlanıyor.Ali Öztaylan Efendimiz'de sonradan Sami Efendi Hazretlerine yönelmişti.Dünyayı değişen Azizan'dan sonraya kalan müridan'ın bocalama,elenme ve nakil hususlarıda bir usulle olurmuş.Bunu anlatmak borcum olsun.İnşaallah Sami Efendi hazretlerinin Adana hayatındaki bir anekdotu bana aktaran Kilis'li bir muhatabıyla devam edeceğim.Sağlıcakla kalın
****
DİNLEDİĞİM ZAT NURİ BABA.NURİ GÜNAL.ASLEN ANTEP YAHUT KİLİSLİ.OĞLU İNŞAAT MÜHENDİSİ AKİF GÜNAL HALEN DÖRTYOLDA ÇALIŞMAKTA.NURİ BABA GENÇLİĞİNDE GAZETECİLİK TE YAPMIŞ.BİR GÜN ŞÖYLE ANLATTI:GEÇMİŞ BİR TARİHTE TÜCCARLIK YAPMAYA NİYET ETMİŞ.YAPACAĞI İŞ İSE;EŞTEN DOSTTAN TEMİN ETTİĞİ PEKMEZİ TOPLAYIP ADANA PAZARINDA SATMAK.ANTEBİN PEKMEZİ MEŞHURDU.KÜLEK İÇİNDE HAFİF DONMUŞ ŞEKİLDE SATILIRDI.NURİ BABA,TEMİN ETTİĞİ PEKMEZ YÜKÜNÜ,TRENE YÜKLER.TENEKELER İÇİNDE OLAN PEKMEZİ ADANA HAL'İ'NE İNDİRİR.GEL GÖRKİ ADANADAKİ İLK GÜN SICAK OLUR.BİR İKİ ÜÇGÜN SICAKLAR DEVAM EDER.MÜŞTERİ YOK.SICAK NEDENİYLE PEKMEZLER CIVIMIŞ.(SULANMIŞ).DURUM KÖTÜ.ZATEN MALI BORCA ALMIŞ.SIKIŞIR.ETRAFA SORAR:"-burada evliyalardan kim var?".DERLERKİ "-ADANA'DA SAMİ RAMAZANOĞLU EFENDİ VAR.YERİDE FİLAN MAHALDE KERESTECİ DÜKKANI VAR ORANIN MUHASEBESİNİ TUTAR."GİDER,EFENDİ HAZRETLERİNİ BULUR DERDİNİ ANLATIR.
SAMİ EFENDİ HAZRETLERİMİZ SORAR:"PEKİ NE YAPMAK LAZIM?"NURİ BABA HEMEN CEVAP VERİR:"-EFENDİM CIVIYAN PEKMEZLERİN SATILMASI İÇİN HAVANIN SOĞUMASI LAZIM!".MÜBAREK NASIL DUA ETTİYSE BİZİMKİ AYRILIR.ÜÇ-BEŞ GÜNLÜĞÜNE ANTEP'E DÖNER.SONRA TEKRAR ADANA'YA MAL PEŞİNE GELİR Kİ NE GÖRSÜN:DÜKKANDAKİ HER TENEKENİN BAŞINDA İKİ MÜŞTERİ BEN ALIRIM SEN ALIRSIN MÜCADELESİNDEDİR.NASIL MI BÖYLE OLDU:ADANA'NIN HAVASI YAĞMUR VE SOĞUĞA DÖNÜP KIŞ GERİ GELMİŞ VE PEKMEZLERDE DONMUŞ.TÜM PEKMEZ SATILIR ,PARAYI CEBİNE KOYAR,KEYİFLİ BİR ŞEKİLDE TEŞEKKÜR ETMEK İÇİN SAMİ EFENDİ'NİN ÇALIŞTIĞI YERE VARIR.DÜKKANDAKİLER DAHA HENÜZ GELMEDİ DEMESİ ÜZERİNE DÜKKANIN ÖNÜNDE CADDE KENARINA YIĞILMIŞ TOMRUKLARIN ÜSTÜNDE BEKLEMEYE BAŞLAR.
TÜM CADDENİN GELİŞ VE GİDİŞ GÖRÜNTÜSÜNE SAHİP BİR VAZİYETTE TOMRUKLAR ÜZERİNDE ETRAFI TEMAŞA EDERKEN İLERİDEN KENDİSİNE DOĞRU GELMEKTE OLAN FAKİR KILIKLI BİR ZATA GÖZÜ İLİŞİR.BU ZAT CADDEDE GELİRKEN BİR SAĞA GEÇMEKTE BİR SOLA GEÇMEKTE.BAZI İNSANLARDAN PARA ALMAKTA BAZILARININ UZATTIĞI PARAYIDA RET ETMEKTEDİR.FAKİR OLSA HERKESTEN ALIR DİYE DÜŞÜNÜR.TAM HİZASINA GELİNCE BU DURUMLA ALAKALI BİR ŞEYLER SORMAK BAHANESİ İLE ZATI MEŞGUL ETMEK İSTERSE DE ZAT "EFENDİ İŞİM VAR ,HENÜZ BİTMEDİ "DEYİNCE NURİ BABA:"EFENDİ TAMAHKAR OLMA"ANLAMINDA BİR SÖZ SEYLEYİP İÇİNDE KABARAN VERME DUYGUSU İLE CEBİNDEKİ TÜM PEKMEZ PARASININ TOMARINI ÇIKARIR "İHTİYACINI AL İÇİNDEN" DİYEREK UZATIR.İHTİYAR ADAM BAŞINI KALDIRIR PARAYI ALMAZ:"SAMİ'Yİ Mİ BEKLİYORSUN.ŞİMDİ ŞU SOKAKTAN ÇIKAR?"DER DEMEZ SAMİ EFENDİ YAN SOKAKTAN ÇIKAR VE DÜKKANA GİRER.İHTİYAR ADAM NURİ BABA'YA GEL BENİMLE DER VE İÇERİ BİRLİKTE GİRERLER.
SAMİ EFENDİ KARŞISINDA BU ZATI GÖRÜNCE TELAŞ VE SAYGI İLE YERİNDEN FIRLARSA DA İHTİYAR ZAT ASABİ BİR ŞEKİLDE SAMİ EFENDİYE ÇIKIŞIR:"SAMİ SAMİ,ADAMIN PEKMEZİNİ SATTIRMANIN BİR BAŞKA YOLU YOKMUYDU Kİ ÜMMETİ MUHAMMEDİ SOĞUKTAN DONDURDUN!"DER VE DÜKKANDAN ÇIKAR.NURİ BABA ŞAŞIRIR.ÜÇ BEŞ SANİYELİK AFALLAMADAN SONRA SAMİ EFENDİMİZE SORAR:EFENDİM BU KİMDİ?SAMİ EFENDİ HAZRETLERİ CEVAP VERİR:"ZAMANIN SAHİBİYDİ".NURİ BABA YERİNDEN FIRLAYIP DIŞARIYA KOŞSA DA KUŞ UÇMUŞTUR.GÖREMEZ. O NURİ BABA,SONRAKİ HAYATLARINDA SIRRI FAŞ ETTİĞİNDEN OLSA GEREK BİR BACAĞI KESİLMİŞ PROTEZLE DOLAŞIRDI.SON ZAMANLARINDA AHMET T AHİR MARAŞİ HAZRETLERİNDEN EL ALAN ,NAKŞİ USULDE TERBİYEYLE MEŞGUL ,DÖRTYOL'LU ZİYA BÖLÜKBAŞI EFENDİMİZİN ÇÖKEK YAYLASINDA BULUNAN DERGAHINA DEVAM ETMİŞTİ.RUHU ŞAD OLSUN.
*********
SALTANAT MÜCADELESİNDE DİNİN YERİ İLE DİNDE SALTANAT MÜCADELESİ KAVRAMLARI ÇOKÇA LAF GEREKTİRİR.HAYBABAM (BU KELİMENİN YERİNE AZİZİM EFENDİM TABİRİNİ ZAMAN ZAMAN KULLANIRSAM ANLAKİ AYNI MANADIR)İFADE BYURMUŞTU:MUAVİYE İLE HZ.ALİ KERREMULLAHÜ VECHE HAZRETLERİNİN MÜCADELESİ EL'AN MEVCUT VE KIYAMETE KADAR VAR OLACAK.PARAYLA ,MEVKİİ İLE SATIN ALINAN KİŞİLERİN HZ.ALİ EFENDİMİZE KARŞI ÇIKIP ONU BU HAK MÜCADELEDE YALNIZ BIRAKMALARI VE SALTANATI ELE GEÇİRMELERİ HADİSELERİ ZAMAN ZAMAN TECELLİ EDİP BU TESELLİLER KIYAMETE KADAR DEVAM EDECEK."KIYAMET,KIYAMET"DİYORUZ.HİCRİ 1506 SONRASINI İŞARET EDEN SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİNİN BU İŞARETİNİ İYİCE DÜŞÜNMEK GEREKİR.MIZRAKLARIN UCUNA KUR'AN YAPRAKLARINI TAKANLARIN BUGÜNKÜ KARŞILIKLARINI ANLATMAK MÜECCEL BORCUM OLSUN.
ADANA'DA ZİYARET ETTİĞİNİZ CABBAR DEDE İÇİN AZİZİMDEN 20 YIL ÖNCE ŞUNU DUYMUŞTUM.MERKEPLİ ARABASI İLE ÇERÇİCİLİK YAPAN ROMENLERDEN(BİZ GENELDE BU YÖREDE ABDALLARDAN YAHUT DEDELERDEN TABİRİNİ KULLANIRIZ.YAHUT KABA TABİRLE ÇİNGENE.HEPSİNDEN ÖZÜR DİLER ELLERİNDEN ÖPERİM)BİRİNİN MİSİS YÖRESİNDE CEYHAN IRMAĞININ GÜNEY KISMINDA ARABASI YOLDAKİ ÇAMURA ÇÖKMÜŞ KALMIŞ.TEK BAŞINA ARABAYIDA İTEMİYOR.DURUM VAHİM.ADANA KARATAŞ YOLU ÜZERİNDE 15 KM DE MİHMANDAR DENİLEN BİR MEVKİİ VAR OLUP BURADA SEYİT ALİ BABAMIZIN KADİRİ ŞEYHİ GAFUR BABA İSİMLİ ZATIN TÜRBESİ VARDIR.ANA YOLDAN 100 METRE İÇERİDE SAĞDA.FUKARA TÜRBE İSTİKAMETİNE DÖNÜP GAFUR BABADAN İSTİMDAT DİLEMİŞ.BİR ŞAHIS PEYDA OLMUŞ ARABAYI İTEKLEYEREK ÇIKMASINA YARDIM ETMİŞ VE GİDERKEN DE BİZİM DEDEYE:"-OĞLUM TA UZAKTAKİ GAFUR BABAYI NİYE RAHATSIZ ETTİN Kİ DAHA YAKINDA CABBAR DEDE VAR ONU ÇAĞIRSAYDIN".
*******
AZİZİM EFENDİM BUYURMUŞTU:"-YA ZAHİRDEN GİDECEKSİN YA BATINDAN"ŞÜPHESİZ BU SÖZÜ DÜNYEVİ İŞLERİMİZİN TAKİBİ İÇİN SÖYLEMİŞTİ.BİZLER İSE BU HUSUSTA ANCAK %50 LİK ORANDAYIZ.SÜREKLİ YAŞADIKLARINI İFADE BUYURURDU.YAŞAMADIĞI ŞEYLERİ SÖYLEMEZDİ.TIPKI HZ.ŞEMS EFENDİMİZİN ,GEÇMİŞ İNSANLARIN SÖZLERİNİ NAKLEDEN KİŞİLERE SÖYLEDİĞİ GİBİ:BU SÖYLEDİKLERİNİZ GEÇMİŞLERE AİT.SİZE AİT OLANLARI SÖYLEYİN!DİYEREK ÇIKIŞMIŞTI BİR MECLİSTE.
GELELİM HİKAYEYE.KEBAN BARAJI İNŞAATI YAPILACAK VEYA YAPILIYOR.İNŞAAT MALZEMELERİ İSKENDERUN LİMANINDAN SEVK EDİLİYOR.İNŞAATTA ÇALIŞACAK MÜHENDİSLERİN KIYAFETLERİNİN DİKİLMESİ İŞİ TEKLİFİNİ,İDRİS PEYGAMBERDEN İCAZETLİ VE MEZUN OLDUĞUNU İFADE EDEN VE TERZİLİK MESLEĞİNİ İCRA EDEN AZİZİM EFENDİMİN DÜKKANINA GELEREK İLETİR.İŞİ TAKİP EDEN ,İNŞAAT YAPIMCI FİRMASI OLAN YURTDIŞI MERKEZLİ BİR ŞİRKETİN İKMAL MÜDÜRÜ.YANINDA TERCÜMANI VARDIR.MÜHENDİSLERİN ÜZERİNE SABANCININ İMAL ETTİĞİ PAMUKLU GÖMLEK,TERGAL KUMAŞTAN SİYAH PANTOLON DİKİM İŞİ.,.YANINDA ONBEŞ KALFA ÇALIŞTIRIP ÜÇ AYDAN ÜÇ AYA İŞVERECEK DERECEDE YOĞUN ÇALIŞYAN AZİZİM BU İŞİ KABUL ETMEK İSTEMEZ.MÜDÜR DERKİ YURTDIŞINDAKİ GİYSİ DİKİM ÜCRETİNİN USULÜ ŞUDUR.KUMAŞ KAÇ LİRA İSE TERZİLİK ÜCRETİDE O KADARDIR.KUMAŞ İÇİN FATURA NE KADARSA O KADAR İŞÇİLİK ÜCRETİ KESECEKSİN.AVANS OLARAK TAM TAMINA YÜZBİNLİRA'YI MASA ÜZERİNE BIRAKIR.AZİZİM EFENDİM DERKİ PARANIN YEKUNÜ BENİ İLK KARARIMDAN VAZGEÇİRDİ.GÖMLEK KUMAŞI BULMAK İÇİN ADANA'YA GİTTİM.MEĞER METRESİ 12 LİRA OLAN GÖMLEK KUMAŞI 24 LİRA OLMUŞ VE YOK.DEDİLERKİ KUMAŞ PAHALANDIĞI İÇİN ELİMİZDE YOK ANCAK SÜMERBANK'IN ANKARA DEPOSUNDA OLABİLİR.YOLA DEVAM EDİP ANKARAYA VARDIM.GENEL MÜDÜRLÜKLE GÖRÜŞTÜM DEDİLERKİ MÜMKÜN DEĞİL PİYASAYA VEREMİYORUZ.ASKERİYEYE LAZIMMIŞ.İSTANBUL PİYASASINDA VE BAŞKA HİÇBİR YERDE BULMAK MÜMKÜN OLMADI.DÜŞÜNDÜM ANKARANIN MANEVİ VALİSİ HACI BAYRAM EFENDİMİZİ ZİYARET EDİP İKİ REKAT NAMAZ KILARAK YARDIM İSTEDİM(YERİ GELMİŞKEN ARZ EDEYİM HACI BAYRAMEFENDİMİZİN ANAHTARI EMİN ACAR EFENDİDE İMİŞ).TEKRAR SÜMERBANK GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE GİDEREK GENEL MÜDÜRE ŞÖYLE ARZ ETTİM.EFENDİM BEN BU KUMAŞIN TİCARETİNİ YAPMAYACAĞIM.KEBAN BARAJINDA ÇALIŞAN YABANCI MÜHENDİSLER GİYECEK DEVLETİMİZ İÇİNDE BU FAYDALIDIR"ANLAMINDA BİR KELAM EDİNCE MENFİ TAVIR İÇİNDE OLAN MÜDÜR MÜSBET'E DÖNDÜ VE TELEFONLA TALİMAT VERDİKTEN SONRA ZİLE BASARAK GÖREVLİYİ ÇAĞIRIP BU EFENDİYİ DEPOYA GÖTÜRÜN , KAÇ TOP KUMAŞ İSTİYORSA VERİN DEDİ.GENEL MÜDÜRLÜĞÜN DEPOSUNA İNDİK .İHTİYAÇ OLAN KUMAŞI AYIRDIK.PARA ÖDEMESİNİ MUHASEBEYE YAPTIM .MALI NASIL İSKENDERUN'A NAKLEDERİZ DİYE DÜŞÜNÜRKEN GÖREVLİ BANA MALIN PAKETLENİP NAKLİYE AMBARINA VERİLDİĞİNİ SÖYLEDİ.ANKARADA İŞİM BİTMİŞTİ.TERGAL KUMAŞ İÇİN İSTANBULA GİTTİM.ŞEHRİN MANEVİ VALİLERİ OLAN EYUP SULTAN EFENDİMİZİ VE AZİM MAHMUT HÜDAİ EFENDİMİZİ ZİYARETLE YARDIMLARINI TALEP ETTİM.SİYAH TERGAL KUMAŞINI SATAN YAHUDİ BİR TÜCCAR BULDUM .İSKENDERUN'DA ALTINDİŞLER OTELİNİN KARŞI SOKAĞINDA KUMAŞÇILIK YAPAN "YAHUDİ SELİM"İN KARTINI VE SELAMINI İLETİNCE SİYAH TERGAL KUMAŞIN FİATI OTOMATİK OLARAK 100 LİRADAN 50 LİRAYA İNDİ.MALLARI TEMİN EDİP İSKENDERUN'A DÖNDÜK.PANTOLONLUK KUMAŞIN PAKETİNİ AÇINCA KUMAŞ GÜNEŞ IŞIĞINDA RENGİ KOYU KAHVERENGİ GÖZÜKMEKTE İDİ.BİR İKİ TERZİ ARKADAŞI ÇAĞIRIP RENGİNİ GÖSTERDİM ONLARDA KOYU KAHVE DEMELERİ ÜZERİNE TEKRAR İSTANBULA GİTTİM VE YAHUDİ MAĞZA SAHİBİNE DURUMU İLETTİĞİMDE BANA:SEN YAHUDİ SELİM'İN SELAMINI GETİRDİĞİN İÇİN SANA TERGAL KUMAŞIN HAKİKİSİNİ VERDİM.İSTERSEN AYNI KALİTEDE OLMAYAN İSTEDİĞİN SİYAHTA VAR DEDİ VE NÜMUNEYİ GÖSTERDİ.BEN BUNDAN OLSUN DEYİNCE TEKRAREN KUMAŞI ALDIM VE DÖNDÜM.İŞLERİ TESLİM ETTİM.İŞLER BİTTİ.SIRA TERZİLİK ÜCRETİ İÇİN FATURA KESMEYE GELDİ.ŞERİAT ÜZRE YAŞADIĞIM İÇİN HAKKIM BU KADARDIR DİYE ANCAK 20.000 tl MİKTARLI FATURA KESTİM.HALBUKİ İKMAL MÜDÜRÜ KUMAŞ PARASI KADAR ÜCRET TALEP EDEBİLECEĞİMİ SÖYLEMİŞTİ.FAZLASI HARAMDIR DİYE O ZAMANKİ TEKAMÜLÜME GÖRE DAVRANDIM.YANLIŞMIŞ.İLK ALDIĞIM KUMAŞI İSE PİYASA FİYATINDAN %50 AŞAĞI ALDIĞIM İÇİN PİYASA FİATI ÜZERİNDEN İSKENDERUN'DAKİ TÜM TERZİLERE DAĞITTIM.HEPSİ TÜCCAR TERZİ OLDU.BİZ KUMAŞTANDA PARA KAZANDIK.
HER YÖRENİN(KÖY-KASABA-KAZA-VİLAYET)BİR MANEVİ İDARECİSİ OLURMUŞ.BUNLAR BİLİNİP İŞLERİ BUNLARLA GÖRDÜRMEKTE MÜMKÜNMÜŞ.SİYASİLERE BULAŞMADAN.
********
AZİZİM'DEN BİR NEBZE.İZNİNİZLE VE İZNİYLE İNŞAALLAH.İskenderun Mevlana Vakfı banisi Necip Baba(Terzi Baba-YÜZBAŞIOĞLU :ANNE TARAFINDAN SEYYİT.SİVAS DOĞUMLU.BABA ,KONYALI,ASKERİYEDEN EMEKLİ ECZACI.AİLENİN TEK OĞLU.BABANIN GÖREVİ NEDENİYLE ÇENGELKÖY'DE BULUNMUŞ ÇOCUKLUĞUNDA TERZİLİK ÇIRAKLIĞINI BEYOĞLUNDA GAYRİMÜSLÜM YANINDA BAŞLAMIŞ.BABA,ALİ EFENDİ EMEKLİ OLUP KONYAYA YERLEŞTİKTEN SONRA İLK DÜKKANI KONYA'DA AÇMIŞ.(LADİKLİ HACI AHMET EFENDİNİN DÜKKANINA UĞRAMA HİKAYESİNİ SONRA ANLATIRIM).MEVLANA EFENDİMİZ 7 YER GEZDİRMİŞ TERZİLİK MESLEĞİNİ İCRA ETTİĞİ.KONYA-ANKARA-SİVAS-KAYSERİ-İSKENDERUN -KONYA-DÖRTYOL.İSKENDERUN EN UZUN OLANI.17 YIL .
*******
BİR KELİMENİN NELERE SEBEBİYET VERDİĞİ.
AZİZİM EFENDİM BUYURMUŞTU HİKAYEYİ.
ESKİDEN HER KÖYDE OLMAMAKLA BİRLİKTE UN DEĞİRMENLERİ VARMIŞ.UN İHTİYACI OLANLAR UZAKTAN DEĞİRMENE GELİRLER SIRAYA GİRERLERMİŞ.SIRA ÇOK OLUNCA VE VAKİTTE AKŞAM OLUNCA UZAKTAN GELEN İNSAN NE YAPSIN.DEĞİRMENCİ DÜKKANI KAPATIP EVİNE GİDİNCE BUĞDAY SAHİBİDE İÇERİDE ÇUVALIN ÜZERİNDE GECELER ERTESİ SABAHI BEKLERMİŞ.BELİNDE KAMBURLUK OLAN BİRİSİ DÜKKANIN İÇİNDE GECELEMİŞ.BİR ZAMAN SONRA DÜKKANIN İÇİNDE TEMPO TUTMUŞ BİR ŞEKİLDE CİNNİLER BAŞLAMIŞLAR ŞENLİĞE.EL ÇIRPARAK HEP BİR AĞIZDAN"ÇARŞAMBA DA ÇARŞAMBA"SABAHA KADAR BU HAL DEVAM ETMİŞ.ORTALIK AYDINLANACAKKEN KAFİLE GİTMEYE HAZIRLANIRKEN REİSLERİ,HİZMET EDENLERE DEMİŞKİ BU İNSANOĞLUDA BİZİMLE SABAHA KADAR ŞENLİĞİMİZE KATILDI.BUNA BİR İYİLİK YAPALIM SIRTINDAKİ KAMBURU ALIN DEMİŞ.ADAMIN SIRTINDAKİ KAMBUR KALKMIŞ.DÜKKAN AÇILMIŞ,DEĞİRMENCİ İLK ÖNCE ŞAŞIRMIŞSA DA HERHALDE YANLIŞ GÖRDÜM DEMİŞ.UNU YAPILMIŞ ADAM KÖYÜNE DÖNMÜŞ.TANIŞLARI BUNUN HALİNE ŞAXIRMIŞLAR FAKAT SORUŞTURSALARDA BİRŞEY DEMEMİŞ.AYNI KÖYDE BİR BAŞKA KAMBUR DAHA VARMIŞ.GELİP MESELENİN ASLINI SORUNCA ONA SÖYLEMİŞ.ODA KAMBURUNDAN KURTULMAK İÇİN BUĞDAYI YÜKLENMİŞ AYNI DEĞİRMENE GEÇ VAKİT VARMIŞ.DEĞİRMEN KAPANINCA İÇERİDE SABAHLAMAYA KARAR VERMİŞ .CİNLERİN ŞENLİKLERİNİ DUYMUŞ VE BAŞLAMIŞ EL ÇIRPARAK TEMPO TUTMAYA ."ÇARŞAMBA DA ÇARŞAMBA".SABAHA DOĞRU CİNLERİN REİSİ HİZMETKARLARINA DEMİŞ.BUGÜN PERŞEMBE .BU ADAM ÇARŞAMBA DİYOR.ESKİ KAMBURU GETİRİN BU ADAMIN SIRTINA KOYUN".ADAM, SIRTINDA İKİ KAMBUR OLDUĞU HALDE KÖYÜNE DÖNMÜŞ.
BİR KELİMENİN SAADETE YAHUT HÜSRANA SEBEBİYET VERDİĞİ BİR ALEMDE,TEK CÜMLE YAHUT KELİMELERİN SİYASET SAHNESİNDE ÇÖKÜŞE SEBEBİYET VERDİĞİNİ YAŞAYARAK GÖRDÜK.SIÇAN OLMADAN TORBA DELMEK ,YAHUT VAKİTSİZ ÖTMEK.SESLERİ GİTMİŞ,SÜNGÜLERİ DÜŞMÜŞ SİYASİLERE ŞU SAATTEN SONRA BABACANLIKTA YAKIŞMAZ.ALLAHI MEMNUN ETME DERTLERİ YOKKİ. HİÇ DERS ALAMAZLAR.ALLAH NASIL MEMNUN EDİLİRMİŞ SÖYLERMİSİN?
HAYIRLI İFTARLAR.BİRAZDAN DERGAHA GEÇECEĞİM.İNŞAALLAH ŞEHRİN SARHOŞLARI,BERDUŞLARI,Bİ MEKANLARI,MECZUPLARI,SOKAK GÖREVLİLERİ İFTAR SOFRAMIZDA YERİNİ ALIR,AKABİNDE AŞAĞI KATTAN ÇAYLARINI İÇERLER VE GİDERLER.NAMAZ MI?NAMAZ KILSINLAR DİYE BEKLEMİYORUZ Kİ.YİYECEKLERİ HELAL GIDA,RIZA VE HOŞLUKLA YAPILAN İKRAM ONLARIN BEDENLERİNDE GÜNÜ GELİNCE İYİ DÜŞÜNCELER OLARAK NEŞVÜ NÜMA BULACAKTIR.HİZMET EFENDİM. 30 RAMAZAN.EVDEKİLER İFTARLARINI EVDE YAPSINLAR.SABIR.SİSTEM BÖYLE .ŞEFEATIN TÜM SEVENLERİNE (HAZİRUN VE GAİBUN) OLSUN ŞEVKET BABA.
***************
BUGÜN RAMAZANIN İLK CUMASI VAHDETTİN KARAÇORLU'YU YAD EDELİM.
BU ZAT ERBAKAN HOCA'NIN PARTİSİNDEN SİVASTAN MİLLETVEKİLİ SEÇİLMİŞTİ.DAHA ÖNCEKİ ANEKTODLARDA FIRINCI MEHMET AĞA HADİSESİ İÇİNDE KAPALI ZİKRETMİŞTİM.
VAHDETTİN KARAÇORLU GÜNEYDE(İSKENDERUN'DA)RİSALE-İ NUR'U İLK OLARAK YAYMAYA ÇALIŞANLARDAN.ÖĞRETMENLİKTEN SÜRGÜN EDİLEREK KÜTÜPHANE MEMURU YAPILMIŞ.SÜREKLİ TAKİBATA TABİ.AZİZİM EFENDİM KENDİSİNİ İYİ TANIDIĞINDAN EVİNDE YASAK YAYIN BULUNDURMAK SUÇLAMASINDAN DOLAYI KARAKOL'A ALINMIŞ,BİRAZDAN ADLİYEYE İNTİKAL ETTİRİLECEK.AZİZİM EFENDİM'İN İSKENDERUN'DAKİ YAŞAMLARINDA ZAHİR BAĞLANTILARI KUVVETLİ OLDUĞU İÇİN CEZA HAKİMİNİ TANIMAKTADIR.GÖMLEKLERİNİ DİKER.HAKİM SALİH BEY DURUŞMADADIR.DOSYA ARASI MÜBAŞİRE GELDİĞİMİ SÖYLE DİYE TENBİH EDİNCE DURUŞMAYA ARA VEREREK ÇAY İÇERLER.ZİYARET SEBEBİNİ SORAR:AZİZİM BUYURURKİ "-BİRAZDAN SANA YASAK KİTAP BULUNDURMAKTAN DOLAYI FİLANI GETİRECEKLER.ONU SERBEST BIRAK"HAKİM SALİH BEY SAMİMİYET NEDENİYLE "-OLMAZ İKİ KAT CEZA VEREYİM".AZİZİM ARALARINDA OLAN SAMİMİYETİ LATİFE İLE NOKTALAR:"SEN BU ADAMI TUTUKLARSAN BU BEKARLIĞIN SONA ERMEZ EVLENEMEZSİN".AZİZİM EFENDİM ZİYARETTEN SONRA DÜKKANINA GİDER.BİR SAAT SONRA VAHDETTİN BEY DÜKKANIN KAPISINDA GÖRÜNÜR BİR ADIM İÇERİ GİRER VE AZİZİM EFENDİME HİTABEN KIZGIN BİR ŞEKİLDE:"-SEN BENİM CİHADIMA MANİ OLDUN!"DER VE GİDER.HAKİM TUTUKLAMAMIŞTIR.BÖYLE BİR TAVASSUTUN VARLIĞINI HİSSEDEN VAHDETTİN BEY İLÇEDE BU İŞİ KİMİN YAPTIĞINI DA TAHMİN ETMİŞTİR.BU YOLDA TUTUKLANARAK HAPSE GİRİP MEŞAKKET ÇEKMEYİ "CİHAD"ADDEDEN GÜZEL İNSANLAR.ŞEFEATI ÜZERİMİZE OLSUN.VAHDETTİN KARAÇORLU AHİR ÖMRÜNÜ İSTANBUL'DA TAMAMLADI VE ORADA VEFAT ETTİ.
******
********
AZİZİM EFENDİM ,GÜNLÜK TESPİHAT VE VİRDLE ALAKALI ŞÖYLE İFADE BUYURMUŞLARDI:"-ŞEYH EFENDİLER DERVİŞANIN TEKAMÜLÜ HIZLI OLSUN DİYE GÜNLÜK VİRD OLARAK BOL SIFIRLI RAKAMLAR SÖYLÜYORLAR.HALBUKİ BU ESMA VÜCUTTAN GEÇİYOR.DERVİŞ BİR MÜDDET SONRA ZAHİRİ OLAN ŞEYLERDE İHMAL GÖSTERİYOR ,AİLE HAYATI OLDUĞU GİBİ İŞ DÜZENİ DE BOZULUYOR".HAÇKALI HOCA ANEKDOTUNDA BU HUSUS BİRAZ ANLATILMIŞTI.SAYISIZ VERİLEBİLECEK TEK VİRD SALAVAT İMİŞ.
**********
MANEVİYATIN BEZİRGANLARI,EN AZ MADDİYAT BEZİRGANLARI KADAR OLURMUŞ.HER ŞEYE İNANAN BİR YAPIM VAR.YOK YOK.ANCAK TABİ OLMA KONUSUNDA TEK MERKEZLİYİM."ÇATAL DEĞNEK YERE BATMAZ"LAFINI,MANEVİYATTA BİRDEN FAZLA MERKEZDE GÖNLÜ OLANLAR İÇİN SÖYLERLER.GERÇEKTEN DE BU DURUMDA OLAN İNSANLARIN TEKAMÜLÜ OLMADIĞI GİBİ MEVLANA EFENDİMİZ BU TÜRLERİ "BİR MALIN GERÇEK ALICISI OLMAYIPTA FİAT SORANLAR"GİBİ TABİR ETMİŞTİR."NEFESLER SAYISINCA ALLAH'A(C.C)GİDEN YOL MEVCUTTUR"SÖZÜ ZENGİNLİĞİN İŞARETİ OLUP SENDEN OLMAYANI RET ETMEMEYİ GEREKTİRİR.ÖLÇÜM MUHABBETİN ARTMASI VEYA AZALMASIDİR.YOL'DA MUHABBET VARSA EYVALLAH.
ALLAH(C.C)'LA KONUŞTUĞUNU ,KENDİSİNE ŞÖYLE BÖYLE GÖREVLENDİRDİĞİNİ AÇIK AÇIK İFADE EDEN BİRİSİYLE KONUŞMUŞTUM.ANLATTIKLARINI SADECE DİNLEDİM.ARAMADIM,SORMADIM.KARŞILAŞTIĞIMIZDA SAYGI GÖSTERDİM.KALBİMDE YER BULMADIĞI İÇİN AŞİKAREN RET ETMEDİM.NE OLUR,NE OLMAZ DİYE.
CENABI HAKK,MERD-İ HÜDADAN TALEP EDENLERE HÜDDEM TAHSİS EDERMİŞ CÜMLESİNİ AZİZİMDEN DUYMUŞTUM.BU VARLIK(HÜDDEM)O ZATA HİZMETLE MÜKELLEFMİŞ.ANCAK BU YARDIMCIDAN BİR ÖMÜR BOYU HİÇBİR ŞEY TALEP ETMEYEN (ALİ BABA HAZRETLERİ GİBİ)EVLİYAULLAHIN OLDUĞUNUDA AZİZİM İFADE ETMİŞTİ.KENDİSİNE BÖYLE BİR HÜDDEM TAHSİS EDİLEN ZAT,YİYECEK BULAMADIĞI BİR ZAMAN,HÜDDEMİ BİR TENCERE DOLUSU YEMEĞİ ORTAYA GETİRİNCE EFENDİ SORMUŞ :"-NERDEN ALDIN BUNU?".HÜDDEM CEVAPLAMIŞ:"EFENDİM ,YEMEK PİŞİRİLEN BİR MUTFAKTAKİ OCAKTAN ALDIM"DEYİNCE EFENDİ HÜDDEME KIZARAK:"ÇABUK GÖTÜR.YEMEĞİ YAPAN KADIN MUTFAĞA GİRİP TENCEREYİ YERİNDE BULAMAZSA AKIL SAĞLIĞININ GÖRECEĞİ TAHRİBATI BİLEBİLİRMİSİN"SÖZÜ ÜZERİNE TENCERE AYNEN YERİNE İADE OLMUŞ.BU KONULARI HİÇ MERAK ETMEDİM VE DE SORMADIM.TIPKI DÜNYAYA TEKRAR GELMELERİ SORMADIĞIM GİBİ.ANCAK,BİZLER DÜNYA FİLMİNDE SONA DOĞRU GELDİĞİMİZ İÇİN SIRLAR AÇIĞA ÇIKACAK. DAHA "GELEN BİR GİDEN BİR,KALAN BİR"SÖZÜNÜ MEZARTAŞI KİTABESİ YAPANLARI ANLAYAMADIĞIMIZ GİBİ.HAYIRLI İFTARLAR
**********
HAYIRLISABAHLAR,MECZUBAN'LA ÇOK HEMHAL OLAN AZİZİM ŞÖYLE BUYURMUŞTU:"-BİR DERGAHIN ALİ'Sİ,VELİ'Sİ,DELİ'Sİ MEVCUTSA İŞ TAMAMDIR."DİLERSEN BUGÜN MECZUBAN'DAN SÖZ AÇALIM.KENDİSİNİ "MÜFTÜ YAHUT HOCA"OLARAK TAKDİM VE TALTİF EDİLMESİNDEN ÇOK HAZ DUYAN ,SEVMEDİĞİ BİRİSİ VARSA MİKROFONU ALIP SELASINI VEREN BİR MECZUBUMUZU SEÇİMLER ÖNCESİNDE TAKİP EDER SORARIM."SULTANIM OYUNUZU KİME VERİYORSUNUZ? KİME VERELİM.?İLK DEFA SEÇİM ÖNCESİNDEN BİR AY ÖNCE BU SORUYA ŞU CEVABI VERMİŞTİ:BOŞ VEEER.KAFANI YORMA".TAKİP ETTİRDİM OY KULLANMAYA GİTMEMEK İÇİN SABAH ERKENDEN EVDEN AYRILMIŞ.MECZUPLARLA SEÇİMİN NE ALAKASI VAR DERSEN İÇİNDE MANEVİYATIN ELİNİN OLMADIĞI BİR DÜNYA YOKKİ.VAKTİN SAHİBİNİN MEŞREBİNE GÖRE OLAYLAR TECELLİ ETTİĞİNİ DAHA ÖNCE İFADE ETMİŞTİM .AZİZİM BU MEYANDA ŞU HİKAYEYİ ANLATMIŞTI.BİR OSMANLI PAŞASI VEYA VALİSİ GÖREVDEN AZLEDİLMİŞTİ.CANI SIKKIN BİR ŞEKİLDE BEKLEME İÇİNDE İKEN HİZMETİNİ GÖREN KİŞİ ŞU TEKLİFİ YAPAR:"-EFENDİ ŞU MAHALDE BİR ZATI MUHTEREM VAR.DUASINI ALALIM .TEKRAR SARAY BİZE AKTİF GÖREVE TAYİN ETSİN".NAÇAR VARIRLAR NİYAZLARINI ARZ EDERLER.MÜBAREK DUA ETMEYE BAŞLAR DUA İÇİNDE NEKADAR BİLİNEN AZİZAN VE MAKBUL KİŞİLER VARSA ONLARIN İSİMLERİNİ ZİKR EDİP YÜZÜSUYU HÜRMETİNE DİLEKLERİN KABULÜ" TALEPLİ DUA EDİLİR.KISA BİR ZAMAN SONRA ,SADERAT MAKAMI BU KİŞİ VALİ YAHUT PAŞA OLARAK AKTİF GÖREVE ÇAĞIRIR.MEMNUN VAZİYETTE GÖREVE BAŞLARLAR.ZAMAN GEÇER MAHKEMENİN KADI'YA MÜLK OLMADIĞI GİBİ TEKRAR GÖREVDEN AZLEDİLİR.YARDIMCISI ŞAHIS AYNI ZATA TEKRAR GİDELİM DUA İSTEYELİM DEMESİ ÜZERİNE O ZATA TEKRAREN GİDERLER VE MERAMLARINI ANLATIRLAR.MÜBAREK "AMİN "DİYE DUAYA BAŞLAR AMA NE KADAR KÖTÜ,BERDUŞ,GÜNAHKAR MENFİİLER VARSA ONLARIN YÜZÜSUYU HÜRMETİNE DUANIN KABULÜ"TALEP EDİLİR.AMİN DENİR AMMA BİZİMKİLER İKİNCİ DUADAKİ MENFİ KİŞİLERİN ANILMASININ HİKMETİNİ SORAMAZLAR.OLACAK BU YA KISA ZAMANDA TEKRAR TAYİN EMRİ GELİR.MERAKLARINI GİDERMEK İÇİN GİTMEDEN AYNI MÜBAREĞE UĞRAYIP BU DUA ŞEKLİNİN ANORMALLİĞİNİ İFADE EDİNCE MÜBAREK SÖZ ALIR:"SİZİN İLK GELDİĞİNİZDE İYİLERİN DEVRİ İDİ.ONLARI ARACI KILDIM.BU GELİŞİNİZDE İSE CENABI HAK KÖTÜLERE NÖBET VERDİ.ONLARI ARACI KILDIM".
FATİHA'DA İLK AYET "ALEMLERİN"RABBİNE HAMD.AYRIM YOK.HEPSİNİN SAHİBİ O.HERKES DUA EDİYOR.KENDİLERİNE FIRSAT VERİLSİN DİYE.ADALET SAHİBİ TABİKİ GEREĞİNİ YAPACAK.ANCAK ŞÜKR EDENLERİN Kİ ZİYADELEŞECEK.BURADAN NEREYE GELMEK İSTİYORUM.YILLAR ÖNCE OKUDUĞUM ABDÜLAZİZ DEBBAĞ HAZRETLERİNİN KİTABÜL İBRİZ İSİMLİ ESERİNDE AHİR ZAMANDA ,CENAB-I HAKK'IN ,DÜNYAYI İDARE EDECEK MANEVİ MECLİSİN MECZUPLARDAN OLUŞACAĞI İFADE EDİLMESİNİ GARİPSEMİŞTİM."DELİ ALİ"İSİMLİ BİR MECZUP VARDI.ÇOCUKLUĞUMDA HATIRLARIM.CAMİNİN TABUTLUĞUNDA YATAR KALKARDI.KİMSESİZDİ.AZİZİM EFENDİM ANLATMIŞTI.YAĞMURUN YAĞMADIĞI KURAKLIK BİR ZAMANDA DÖRTYOL MERKEZ CAMİSİNE ABDEST ALMAK İÇİN VARDIĞIMDA SÜTUNUN ARKASINDA BİR SES MERAKIMI CELBETMİŞTİ.YAN GÖZLE ÇAKTIRMADAN BAKTIM,DELİ ALİ EFENDİ ÇEŞMEYİ HAFİF AÇMIŞ ELLERİNİ SUYA UZATIR VAZİYETTE ŞÖYLE NAZ MAKAMINDAN NİYAZ EDİYORDU."ALLAHIM HADİ BU İNSANLAR GÜNAHLARI ÇOK,YA BU HAYVANLARIN,AĞAÇLARIN NE SUÇU VAR Kİ YAĞMUR VERMİYORSUN?".DERHAL UZAKLAŞTIM TEKRAR TERZİ DÜKKANINA DÖNMEYE NİYET ETTİM Kİ DÜKKANA ULAŞAMADAN BAŞLAYAN SAĞANAK YAĞMUR ORTALIĞI SELE DÖNÜŞTÜRDÜ
.********
VAKT-İ ŞERİF HAYR OLA, HAYIRLAR FETH'OLA ŞERLER DEFOLA
ALLAHÜAZİMÜŞŞANIN ZATI'NIN NURUYLA KALBİMİZ PÜRNUR VE MÜNEVVER EYLEYE.
DEMLER SEFALAR MÜZDAD,KULUB-U AŞİKAN KÜŞAD BAD,
DEM-İ HAZRETİ MEVLANA SIRR-I ŞEMSİ TEBRİZİ ,KEREM-İ HZ.ALİ HUU DİYELİM HUU.
AZİZİM EFENDİM BUYURURDU:DÜNYAYA HER GELEN NESİL ÖNCEKİLERİNE GÖRE TEKAMÜLLÜ GELİRMİŞ.
TEKAMÜLLÜ GELMEK ZAHİRİ BİLGİLERLE MÜCEHHEZ OLMASA GEREK.ÇÜNKÜ ZAHİRİ BİLGİYE SAHİP OLMAK KESBİ BİR İŞ.EMEK VE ÇALIŞMAYI,GAYRETİ GEREKTİRİR.BU DURUMDA "TEKAMÜLLÜ"KAVRAMINDAN NE ANLAŞILMAK GEREKİR?DİYE SORULURSA KAPASİTE,DERİNLİK,ŞÜMUL GENİŞLİĞİ DESEK VE SÜREKLİ YENİLENEN TELEFON MAKİNALARI ÖRNEĞİNİ VERİRSEK MADDE VE MANAYI BİRLEŞTİRMİŞ OLURUZ DEĞİL Mİ?.İSTERSEN ISIRILMIŞ ELMA BİLGİSAYARIN İLE YORULDUM DİYEN ESKİSİNİ KIYASLA.EŞYANIN TABİ OLDUĞU TERAKKİ KANUNUNUN KARŞILIĞI ,MANA İÇİN İSE TEKAMÜL.ALLAH'IMIZI DAHA İYİ ANLAMAK VE ESKİ ANLAYIŞIMIZDAKİ EKSİKLİĞİ İDRAK ETMEK VE SÜREKLİ İLERLEME.SONSUZ.NEREYE KADAR:HAZRET-İ CEBRAİL'İN SINIRI OLAN SİDRE-İ MÜNTEHAYA KADAR.SONRASI KELAMA GELMEZMİŞ.SÜREKLİ"MİŞ"ŞEKLİNDE İFADE ETMEMİN NEDENİ BU METAIN BANA AİT OLMAYIP BÜYÜKLERİMİZE AİT OLDUĞUNU İFADE ETMEKTİR.TEKRAR GELİP GİTMELERLE ALAKALI MERAK ETTİĞİN SORUNUN CEVABINI ÖĞRENİRSEM NET OLARAK AKTARMAK BORCUM OLSUN UNUTMADIM.ANCAK YÜCE SAHİBİMİZİN VAKTİN SAHİBİ'NDE(SAHİB-İ ZAMAN'DA)TECELLİ ETTİĞİ BİR VAKIA.BU NEDENLE'DE O ZATIN "ONLARI İMAMLARI İLE HESABA ÇAĞIRACAĞIZ"AYETİNDE İFADE BUYURULAN"İMAM"OLDUĞU,KIYAMETE KADAR DA VELAYET YOLU İLE TOPLUM İMAMLARININ MEVCUT OLACAĞI,"İMAM"OLABİLMENİN KESBİ OLMAYIP VEHBİ OLDUĞU'DA BİR VAKIA VE DOLAYISIYLA VAKTİN PEYGAMBERİ OLAN(RİSALET ANLAMINDA DEĞİL VELAYET ANLAMINDA)ZATI BULUP ONA TABİ OLUP ONA UYGUN YAŞAMANINDA HADİS VE AYETLERDE İFADE EDİLDİĞİ BİLİRSEK USUL TAMAMLANMIŞ ESASA GEÇMEK GEREKTİĞİNİ ANLAMIŞ OLURUZ.HEPİMİZ BİLGİSAYARIZ.AMA ŞARZA İHTİYACIMIZ VAR Kİ BU ŞARZ ALETİ İSE SAHİB-İ ZAMAN(VELİLER).
TEKAMÜL HAYATTA DEVAM ETTİĞİNDEN FİZİKSEL ÖLÜMDEN SONRA DEVAM EDER Mİ?ESKİ TARİHLİ GÖNDERİLERDE OLACAKTI .BİR ALLAH DOSTUNUN TEKAMÜLÜNE YARDIMCI OLACAĞI KİŞİ HASAN İSMİNDE BİR GENÇMİŞ.BU GENÇ ASKERLİĞİNİ YAPMAKTA İMİŞ.MÜBAREK KALKAR O İLÇEYE GİDER.ASKER PAZAR GÜNÜ ÇARŞI İZNİNE ÇIKTIĞI İÇİN ASKERİN VAKİT GEÇİRDİĞİ KAHVEHANEYE MÜBAREKTE GİDER.ASKERİ BULUR.MUHABBET TESİS ETMEK İÇİN ASKERE ÇAY,KAHVE V.S ISMARLAR O GÜN PARA HARCATMAZ.AYRILACAKLARI GÜN ASKER HASAN'A TENBİH EDER:"-HASAN BE ! BENİM DE SENİN YAŞLARINDA BİR TORUNUM VAR.BU YÜZDEN SENİ SEVDİM.HAFTAYA ÇARŞI İZNİNE ÇIKARSAN YİNE GÖRÜŞELİM"ASKER OLUR DER.ÇÜNKÜ İŞİNE GELMEKTETİDR.HARCAMALARI YAŞLI AMCA YAPMAKTADIR.HER HAFTA BULUŞMA SOHBET ,YEMEK V.S BÖYLELİKLE ASKERLİK SÜRESİNİN SONUNA GELİNİR.HASAN,MÜBAREĞE ALIŞMIŞTIR.SAMİMİYET OLUŞMUŞTUR.BİR TEKLİFTE BULUNUR :EMMİ,GEL BERABER BİZİM MEMLEKETE GİDELİM.YAŞLI ANA BABAM VAR BANA BU KADAR İYİLİKLERİN OLDU SENİ ONLARLA TANIŞTIRAYIM"EFENDİ OLUR DER.TEZKERE AKABİNDE BİRLİKTE HASAN'IN MEMLEKETİNE VARIRLAR.TANIŞTIRMA DEVAM EDER.MÜBAREK SÜREKLİ HASANLA BERABERDİR.ANA BABASINA BU AMCANIN ASKERLİK BOYUNCA NASIL KENDİSİNE YARDIM ETTİĞİNİ ANLATIR.ÜÇ AY BİRLİKTE KALIRLAR,ANA-BABA BU BİRLİKTELİĞİ ANLAYAMAZ AMA KÖYDE DEDİKODU BAŞLAR.BU İHTİYARIN BU GENÇLE NE İŞİ VAR.ÜÇ AY SONRA HASAN ÖLÜR.KÖYÜN MEZARLIĞINA HASANI GÖMERLER AMA İHTİYAR MİSAFİR BU SEFER HER GÜN HASANIN MEZAR-I BAŞINDA ZİYARETTEDİR.BİR AYDA BÖYLE DEVAM EDER.SONRA MÜBAREĞİN İŞİ BİTMİŞ OLACAK Kİ ŞU SÖZÜ SARFEDER."-ÜF BE HASAN.DİRİN DE YÜK ÖLÜN DE YÜK.HADİ BANA EYVALLAH".DER VE AYRILIR.MEZARDA DA TEKAMÜL DEVAM EDERMİŞ.KİM ANLATMIŞTI UNUTTUM.TREN HATTI ÜSTÜNDE İSTASYONLAR OLUR.BAKIMI GEREKEN VAGONLAR BU İSTASYONA ÇEKİLİP BAKIMI YAPILDIKTAN SONRA TEKRAR YOLA ÇIKIP SEYAHATİNE DEVAM EDERMİŞ.MÜRŞİT SÜLUKU TAMAMLANMAYAN DERVİŞİNİN TEKAMÜLÜNÜ TAMAMLATTIRIRLIŞ.
SÖZ BURAYA GELMİŞKEN HEM LATİFE HEMDE HAKİKAT BİR ANEKTOD AKTARAYIM.AZİZİM ANLATMIŞTI.İSİMLER HATIRIMDA KALMADI.KONYA TARAFINDAN BİR ŞEYH EFENDİ TERZİ DÜKKANINI ZİYARETE GELDİĞİNDEN TEVAFUKAN URFALI BİR DERVİŞTE SOHBETTE HAZIR OLUR VE SOHBET SONUNDA URFALI BİR TALEPTE BULUNUR:"EFENDİM SANA EVLAT OLMAK İSTİYORUM BANA DERS VER.MÜBAREK OLUR DER VE DERSİ TARİF EDER.ARADAN BİR YIL GEÇER VE YİNE AYNI MEKANDA BULUŞURLAR.URFALI"BABA,BABA"DİYE HÜRMET GÖSTERİNCE KONYALI EFENDİ CELALLENİR."NE BABASI BE.PEZEVENK.VERDİĞİM DERSİ 5 GÜN ÇEKTİN SONRA BIRAKTIN.KALAN 360 GÜN BEN ÇEKTİM.SENİN BABANIN HAMALI YOK.BAS GİT"İŞİN MANA BOYUTUNDA BUDA VARMIŞ.KUDDİSİ İCAZETİNİ ALAN DEVAM ETMEZSE BORCU KEFİL'DEN İSTEYEBİLİRLER(LATİFE..)
SAHİ AYETTE İFADE BUYURULAN (İSRA SURESİ AYET 71)İMAMLAR(ÖNDERLER)KİMDİR?ÖRNEĞİN BUGÜN YAŞADIĞIMIZ KENDİ ZAMANIMIZ İÇİN BU AYETİ NASIL TEFSİR ETMELİ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?KENDİSİNE İKİ DÖNEM OY,BİR DÖNEM BOŞ VERDİĞİMİZ TAYYİP BEYMİ BİZLE ÇAĞRILACAK DERSİNİZ.DÜNYA AYRI,AHİRET AYRI DİYEMEYİZ .DİN İŞİ AYRI DEVLET İŞİ AYRIDA DİYEMEYİZ.
BURDA DURALIM VE NEFESLENELİM.
*****
Hayırlı Cum'a'lar
Sağlığında görünenler ile sonrasında kaybolanlar.Bu konulara hiç girmek istemem.Mübarekler Bilinmek isterlerse bir vesile ile ortaya çıkar.Çünü Mübarek AŞİKAR olan SIR'dı.Tıpkı ZIT 'ları cem ederek yaşamak.Su 'yun molekülleri Ateş,HAVA'nın moleküllerinin ATEŞ olması gibi.Ne bu ,O.ne O ,bu. Ancak şu bir gerçek ki Dost sadece Allah imiş.Gerisi füruat.Azizim'in hayat hikayesinden buna uygun bir anektod aktarayım.Azizim Efendim şöyle buyurmuşlardı:
İskenderun'da gömlekçilik yapıyorum.Dükkanda 15 kalfa çalışıyor.üç aydan üç aya iş teslimi yapıyorum.Cami Dernekleri Kuruculuğu,Milliyetçi mukaddesatçı dernek kurma ve yöneticilik,Hatay'ın Kurtuluş kutlamasının ilk defa şehirde icrası merasimi,Cami İmamlarından oluşan bir ekibe liderlik,Kur'an Kursu talebelerinin iaşelerinin temini v.s gibi bir yığın sosyal aktivite ve bu nedenle Adliye,Askeriye ile yakın diyaloğlar v.s.Bir zaman geldi Metli Sultan buyurdu ki:"oğlum hocalarla diyaloğunu kes".Bu emir bana zor geldi.Çünkü sürekli olarak görüştüğümüz imam arkadaşlarımız var olup mutlaka her gün birbirimizi görmeden edemiyorduk.Bu yasak ağır gelmişti.Ayrıca Demokrat Parti'nin ihtilal öncesi son zamanları toplum içinde kaynamalar da mevcut.Bir akşam Celal Tevfik Karasapan isimli 7 vilayetin sorumlusu bir MİT görevlisi geldi."-Kaç dostun var ?dedi.Bende Sosyal işlerden oluşan çevremi dost sanarak "Çook"dedi.Adam tekrar sordu:"-Sağlam kaç dostun var"deyince en az 200 dedim."İn in"diye söyledi Ben devam ettim:100 Adam devam etti:"İn ,in"50"dedim.İn dedi.nihayet 10 rakamından aşağısını kabul etmedim.Sonra cebinden bir tabanca ile bir kutu mermi çıkarıp masanın üzerine bıraktı.ve şöyle bir yöntem uygulamamı söyledi:Şimdi sen bu çok güvendiğin insanları ayrı ayrı akşamdan çağıracaksın.ve onlara diyeceksin ki:Bu tabancayı ve mermi kutusunu al.yarın sabah namazı Kaptanpaşa camisinde buluşalım bir işimiz var"işin mahiyetini sorsalarda o zaman görüşürüz diyeceksin.dedi ,Tabanca ve mermileri bıraktı gitti.Ben en güvenli gördüğüm dostlarımı çağırıp kendilerine bu durumu arz ettiğim zaman istisnasız o sabah akşam birlikte olduğumuz insanların hiçbirinin tabancayı ve mermileri kabul etmediğini ve birer mazeret söylediklerine şahit oldum.Bir kaç gün sonra Mit'çi geldi gülerek:"Naber.kimse kabul etmedi değilmi?"deyince söyliyecek hiçbir şeyimin olmadığını hissettim.
Dost yıkıldığın zaman yanında olandır derler. Bu nedenle yoklukta yanında olanlarla varlıkta devam etmek gerek.Gel görki zor zamanda birlikte olunan çevre,iktidara taşınınca hemen değiştiriliyor.
*******
ezoterik merakım hiç olmadı.
Kur'an-ı anlama noktasını bilgiden ziyade iç alemimizde duygu olarak yaşamak isterim.örneğin:Allah c.c sürekli beni izliyor,içimden sürekli onu hatırlayayım.O'nu hatırlamak demek olan büyüklerin sözlerini okumak ,dinlemek,görmediğim insanların hizmetini yapmak ve muhabbetini duymak.Hepsinin tarifi enerji kaynağımızın sürekli ana trafodan beslenmesi.
AYNA haline gelinebilirse tüm bilgiler orada zaten gözükecek.O bilgilerin öğrenilebilmesi için meşakket'te çekilmezmiş.Hz.Pir efendimiz ,Hz.Şems'ten sonra Kuyumcu Seyahaddin efendimize yönelince insanların hasedi dahada kabardı :"Şems mürekkep yalamış birisi idi.Bu ise Fatiha'yı okumayı bilmiyor".Halbuki Hz.Pir,kendini seyredeceği aynı arıyordu.HASED'in maddi boyutunu düşünürüz.HASED'in Manevi boyutunu düşündüğümüzde bunun,tıpkı mürşitlerin dünyadan göçtükten sonra manevi mirasçılık iddiası ile ortaya çıkanların varlık iddialarında görürüz.Hz.Pir,Mesnev-i Şerifte buyurdu üçüncüsünün hikayesini nataman bıraktığı Üç Şehzade hikayesinde işaret buyurmuştur.Büyük şehzade,cennet,huri isteğiyle CEMAL'dan mahrum gideni,ortanca şehzade ise "ben de oldum.ayrı bir dükkan açabilirim"düşüncesinde olan ve bu hareketi ile Efendi'yi manen kıran maneviyat yolcusunu,hikayesi nataman bırakılan ama hem dünyaya hemde ahirete mirasçı olan üçüncü şahzedeyi anlatmışktır.Hayatta iken ışıltılı bir seyir geçirdikten sonra Efendinin dünyayı terkinden sonra ortaya çıkan bu durumlara hep üzülmüşümdür.
"SİMYACI"kitabını tamamen Mesnev-i Şerif'teki boyutu ile romanlaştırmıştır Brezilyalı yazar. Anlatılmak istenen Bilgi'nin kaynağı sensin.İçindeki pınarı ara.Şeyban-ı Rai'nin önünde yenibaşlayan medrese talebesi gibi diz çöken İmam-ı Şafi'nin bu halini kaç kişi idrak edebilir ki.ATTAR hazretlerinin Tezkiretül EVliya eserinin önsözü şaheserdir.Rahmetli Peder,nereden edinmişse ilk okul çağımda okumuştum.Halen de okuyoruz.
******
Adabı muaşeret kuralları
Temeli neye dayanır.Toplumun görgü,anane,algı ve anlayışlarına dayanır.İnsanlar arasında geçerlidir denilse de aslında bu bir ön talim olup kul ile Yaratıcısı arasında gerekli olanı öğrenebilmek için ön talimdir.Muhasibi,Tusteri v.s gibi zühd ve takvada zirve olanlar "Ceffel kalem"(mürekkebi kurudu)diye Yaratıcı'ya dua etmeyi bile edebe mugayir görselerde onların hali.Ben emekleme çocuğuyum.Dua edip ondan istemeliyim O 'da lütfetmeli.Aklı kemale ermemişlerin kusurlarını görmemeli.
Avukat ortağım Av.Hasan KIRAT bey anlatmıştı.1960 lı yılların başında Ankara Hukuk'a kaydımızı yaptırdığımızda ilk yıl Çoşkun ÜÇOK (Öldürülen Bahriye Üçok'un eşi)birinci sınıf anfisinde dersimize girdiğinde bizlere şu teklifi yapmıştı:Lan kürdopalaslar.Ben Diyarbakır'da büyüdüm.Üniversite için büyükşehire geldiğimde adab-ı muaşeret kuralları nedir bilmezdim.inat ettim.öğrenmek hususunda ve öğrendim.Ben sizlerin büyüdüğü ortamı bildiğim için adabi muaşeret kurallarını öğrenmek isteyenler çarşamba günü öğleden sonra filan anfide toplansınlar ,öğrendik diyene kadar ben ders vereceğim dedi ve başladı.Yaklaşık üç ay sürdü.Sofrada kaşığı görmemiş biz Anadolu çocuklarına işin başından başladı.kaşık çatal tabağın neresine konulur.Çorba'nın içiliş tarzı.(çorba tabağının dibinde kalan son üç kaşıklık miktarı içmek için tabağın bize yakın olan tarafı kaldırılarak içindekilerin karşı kısma birikmesi temin edilerek kaşıkla alınırmış.damlama halinde damlanın oluşturacağı sıçrama tabağın eğimi nedeniyle karşıya sıçraması için).Takdim edilecek gül sayısı altı yahut oniki olurmuş.24 adet gül buketi yaptırıldığında bu zengin görgüsüz alameti imiş.55 yıl önce Prof. Çoşkun Üçok,şehir görmemiş anadolu delikanlılarını eğitiyor ve o çocuklar bundan hiç gocunmuyorlar.Üniversite hayatımız sağcı-solcu mücadelesi ile bir çırpıda geçti.Mutlaka bir örneğe ihtiyacımız var.Bizlere öğreten ve eğiten.Bu nedenle senden duyduklarıyla yol alacak birileri ihtiyaç içinde bekleşiyor.Yazacaksın."Televizyon'un Mürşit olacağı"bir zamanda Yol büyüklerimizin verdiği izinle bu görev devam edecek.sağlıcakla kalın
.*******
Aslen Batumlu olup İstanbul'da medrese eğitimi gördükten sonra Dörtyol'da ve İskenderun'da müftülük yapıp dünyaya değişmiş bir zattan bahsedeceğim.Müftü Ali Rıza efendi.iki anekdotu vardı kayıtlarınızda bulunsun istedim.Dörtyol'da vakit namazını kıldırdıktan sonra dışarı çıkar ve cemaatten biri"Hocam cenazemiz var.Namazını kıldırırmısın "der.Cenazenin kimliğini sorar.verilen cevap üzerine ölen kişinin,Din'e düşman olan,müslümanları hafife alan çevreden tanıdığı biri olduğunu anlayınca tabutun başına yaklaşır ve elindeki baston'la taputa hızlıca vurarak,karedeniz aksanı ile:"Hinzir.Ben sana camiye ölmeden gel dedim."dedikten sonra "Kim kıldırırsa kıldırsın"der ve yoluna devam eder.Çift tabanca ile dolaştığı söylenirdi.İskenderun'da görev yaptığı bir zamanda 60 ihtilali sonrasında koyu CHP liler şikayette bulunur.Müftülük binasında Atatürk'ün resmi yok,Mehmet Akif'in,Fatih'in resimleri var diye.Bu şikayeti yapanlara şöyle söyler:"Benim atalarım bunlar.sizinki bahsettiğiniz".Düşünebiliyormusunuz yıllarca insanlar resimlerle sömürüldü,tahkir edildi,sorguya çekildi.80 ihtilali sonrasında ihtilali yapanların resimlerini dükkanlarına asmak esnafın modası idi.Geldiğimiz nokta şimdi neresi.Kaç tane Hakikati korkmadan ifade edecek millete mal olmuş adamımız var?Hiiiç.
HAZİRAN 2015
Avukat Şemsettin Keser
*****
Elin cebe ulaşması
Ahmet Tahir Maraşi hazretlerinden yol alan Hatay Dörtyol'da irşatla vazifeli Ziya Efendi hazretleri merhum PTT'den emekli idi.Kendisine başka kanallardan devir olunan dervişanla birlikte irşad yoluna girdiğinde toplantıları evinde icra ediyordu.Azizim Efendim çok çok özel biri olduğu için Dergah işlerinin nasıl yürüyeceğini,seyri süluk yolunda "verme"nin önemine binaen dervişleri alıştırmak babında ,toplantıya gelen dervişanı gelirken birşeyler getirmek(çay-şeker v.s)hususunda tenbih edince Ziya Efendi "-Ben orayı geçtim"deyince,Azizim ona şu sözü ifade etmiş:"-senin emekli maaşın gün gelir çaya ve şekere yetmez".Gerçektende bir müddet sonra AZİZİM'e "-Haklıymışsın "demiş.Şüphesiz dergaha getirilen her nesne yine oradaki insanların istifadesine sunuluyor.Ancak gelen kişi "Verme"nin nefis üzerindeki kahredici gücüne sahip olması gerekirdi.Ali Baba hazretlerinin bir sözü:"Ye,yedir görürsün Didar.Yeme,yedirme görürsün duvar".Tarikatı aliyede dağıtımı Efendi yapar.ASLAN PAYI kavramını hiç düşündünüz mü?Dişi aslanlar avlanır.Erkek aslan avlanmaz.ama avda ilk sıra Erkek Aslanındır.Niçin?Koruma görevi,düşmanla savaşma görevi erkek aslanındır.Bu göreve karşılık dişi aslanlar avlarını ilk önce ona sunarlar.Bunlar hassas konular.suistimale müsait.Tüm mal varlığını Resulullah SAV 'a sunan sahabe efendilerimiz.Öyle bir Resul'ki evinde ertesi günün yiyeceği yok.HAYIRLI İFTARLAR
*****"
Aslan"tabiri yapılırken "dişi"ve "erkek"ayrımı yapılmadığını her iki sınıfında bir mütalaa edildiğini önceki kayıtlarda ifade edilmişti."İrşat-Mürşit"lik yolunda mutlaka bir "Er"olması gerektiğini AZİZİM EFENDİM ifade etmişti.
SAHİBÜL MÜHÜR şeklinde bir tabiriniz geçmişti.Vaktin Sahibine ait olsa gerektir.Bu hususla alakalı şahit olduğumuz durum şu idi:Dörtyol'da medfun Seyit Ali Baba hazretleri 1980 yılında İskenderun Devlet hastahanesinde prostat ameliyatı olmuştu.ameliyat akabinde 4 yıl 4 ay 4 gün daha ömür sürdü.Ev içinde yatmayı istemedi.Bahçeye üzeri naylon etrafı naylonla kaplı bir çadır kurdurdu.Kış yaz bu durumda,sürekli oruç vaziyette uzun otururda.Üzerinde uzun bir gömlek.soba v.s yok.Uzun otururken sürekli sol eli kapalı vaziyette idi.Halbuki sağlığında elini öperdik normaldi.sanki avuç içinde bir şey gizleniyordu.Dünyayı değişmiş olan Esat hoca isimli köyümüzde imamlık yapan bir zatın ifadesine göre sol elinin avuç ortasında yeşil bir ben oluşmuş ceviz büyüklüğünde .Bu beni cenazenin gasli esnasında görmüş .Acaba Yaratıcımız Ricalül Gaybin bir kısmının vücutlarında sonradan bu şekilde bir mühür mü oluşturuyor.Bilmiyorum.Sahibül Mühür sahibi olduğunu söyleyenlere sormak lazım.
*****
Ebül vakt dünyayı değiştiğinde arzda ve semada acaiplikler zuhur ettiğini AZİZİM EFENDİM buyurmuştu.21.11.1984 tarihinde Ali Baba rahmetullah 105 yaşında dünyasını değiştirdiğinde anormal bir soğuk yaşanmıştı.
Dikkat buyurursan tüm mübarekler sona doğru gelindiğini ifade buyururken yolu sır kaplıyor.Var olan gerçi yok olmuyor.Vakit yaklaştığı için GELECEK OLAN EFENDİ 'ye karşı direnç oluşmasın diye İrşatta bilinen isimler gittikten sonra yerleri hep boş kalıyor. Hasan Efendi'nin buyurduğu gibi,"-gelecek olan kişi şeriatta değişiklik yapacak belki namaz üç vakit olacak.İnsanlar şeriatı,tarikati yaşamadan direkt Hakikatten başlayacaklar".
***
HAYIRLI SABAHLAR
Büyüklerin aile efradı ve yakın çevresi ile alakalı hususlarda hiç yorum yapmam.Niye?."Li hikmet-en"bir durum varsa diye.Hz.Pir Mevlana Efendimiz Hz.Muaviye ile alakalı mesnev-i şerif'te mü'minlerin dayısı tabirini kullandığı için Ehl-i Beyt aşıkları'nın bu sahabeye bakış tarzlarındaki farklılıklar içinde hep susarım.Efendimizin amcası Ebu Talip hazretleri içinde fatiha okurum.Dürr-i Yetim'in hamisi.Meşrep farklılıklarının getirdiği mücadelede bir cilve-i Rabbani olarak Çok garibime gitmişti Hz.Muaviye konusunda ihtiramı zirveye çıkaran Esad Erbili hazretlerinın bu saygısına kızan Mehmet Sabit Efendi'nin "Ben bu kürd'ü İstanbul'da bırakmam"sözü üzerine Esad Erbili hazretlerinin Menemen'e sürgünü ve istiklal mahkemesindeki yargılanması ve askeri hastanehanede dünyayı değişmesi.Bu hususlar cins atların birbirleri ile yaptıkları cilveleşmede ,ayak altındaki sıpaların telefine sebebiyet vermesi gibi yorum yapılmayacak konular."Tebbet Suresini"hatim tamam olsun diye okuruz demiş bir büyük.Asla Efendimizin akraba çevresinde gezmemişler.
Ne demişti Eşref Ede(Üsküdar'ın üç sırlısı):"Türbedar Ahmet Amiş Efendi İrşad'a,Mehmet Sabit Efendi İcra'ya memurdu".İşin icra kısmı ile alakalı olarak Sabit Efendi şöyle buyurmuştu:"Bu işi Selanikli Mavi gözlü bir sarışına havale ettim.O bu işin üstesinden gelecek".Hal böyle olunca susmak gerekmez mi.Yok hükümet ne olacak.Ya şöyle olursa ya böyle olursa gibi telaşlar hep bizler için.
*******
Devlet işlerini gören memurları, tayin suretiyle devlet atamasını yaptığı gibi Manevi alemde de Allah işleri ile ilgili olanların tayini yapılırmış.Bu meyanda şu hadisenin varlığına şahit olmuştuk.Anlatan Rize ,İkizdere,Şimşirli köyünda doğmuş Mehmet BİR isimli ,diyanetten emekli ,10 yılı aşkın zamandır Vakfımızda Teravih namazları ile Perşembe akşamlarının vakit namazlarını eda ettiren hocamız.onun diliyle hadisenin boyutu şu şekilde vuku bulmuş:Hafızlığımı bitirdikten sonra bir müddet İstanbul Üsküdar tarafından Zengin bir şahsın yaptığı bir semt camisinde fahri imamlık yaptım.Sonra Ankara,Yenimahalle 6,5 durakta Kur'an kursunda vazife aldım.Ramazan günü öğle yahut ikindi namazında Hacı Bayram Camiinde hafız arkadaşlarla mukabele okuyoruz.Namazdan sonra avluda foterli bir şahıs beni yanına çağırdı.İskenderun'da 1960 yılına kadar kilise sayısının cami sayısınfan fazla olduğunu,güzel kıraate sahip hocalardan yoksun bulunduğunu,Kur'an tilavetinin güzel olduğunu beyan ederek bana "Seni İskenderun'a götüreceğim "dedi.Ben,Kusura bakmamasını,İskenderun'un çok sıcak olduğunu,başka arkadaşlarla görüşmesini"söylesimde ısrarla bana "-sen geleceksin"dedi.Ben de "-Amca,ben tayinimi istemezsem beni kim tayin edecek İskenderun'a"deyince Yaşlı amca Hacı Bayram Veli hazretlerinin türbesini işaretle "-Seni o tayin etti"diye söyledi.Bende içimden "Adam sende "deyip geçtim.Bir ay sonra Diyanet'ten bir yazı .Tayinim İskenderun'a harcırahsız olarak çıkmış.Şaşırdım.Yapacak bir şey yok.İskenderun'a kalmak için değil tekrar geri memlekete gitmek için geldim aradan 55 yıl geçti halen bu memlekette kaldım".Bu konuşmayı 10 yıl önce yapmıştı.İleri yaşı nedeniyle vakfa gelemiyor.Cenab-ı Hakk şifalar bahşetsin.
Şüphesiz Manevi tayin'in zahiri nedenleri olabilir.bizce o bölüm çok önemli değil.
Maddi alem,Manevi işaretlerle yönetilebilir mi?şeklinde görünüşte masum bir sual,ama cevabı çok derin ve azim bir konu ile alakalı bir bahis açmak isterdim.Ama aklıma Üsküdar'ın üç sırlısındaki Eşref Ede'nin Mehmet Sabit Efendi'den naklettiği sözü geldi."-EĞER HİLAFET,EHL-İ BEYT'E NASİP OLMUŞ OLSAYDI,ŞU AYAKKABIMIN ALTINDAKİ ÇİVİLER(KABARALAR)BİLE ALTINDAN OLURDU".Yeryüzü kim için:Mü'min"için.Hangi mü'min.Saf,kıyamete kadar korunmuş ALTIN NESİL için....
****
KABE'NİN GÖZLERİ
Bu tabiri ilk defa Metli Baba'dan kanatlanmış Hasan Efendi hz.söylemişti.Mevzu Hac mı?yoksa başka birşey mi idi bilmiyorum.Gecenin bir vaktinde Kabe'nin gelerek kendisini uyandırdığını ve çok güzel gözlerinin olduğunu"ifade etmesi üzerine Kabe'nin gözleri nasıl olur diye düşünürken bir zaman sonra bir dükkanın duvarında rastladığım Takvim yapraklarını tutan poster kısmında bir kabe resminin üzerinde siyah iki gözle resmedilip tab edildiğini gördüğümde bu baskı'yı yapanın benim gibi,küp şeklindeki taştan bir yapının üzerinde göz şeklinde yüzeysel algıya sahip olduğunu anladım.Acaba hakikati ne ola?..
********
Ne kadar para o kadar köfte"
Ehli Beyte saygı ne kadarsa Cenab-ı Hakkın lutfu o kadar.Bir tarihte AZİZ'im ağzından kaçırmıştı:"Türkiyede mevcut Seyyit'lerin listesini tuttuğu "hususunu.ama sonra manevi emirle "yaktığını".Selçuklu dahil Osmanlı döneminde Nakibül Eşraflık hususunun özel olarak devlet yapılanmasında (protokolde)yer aldığı,hukuk sistemi içinde dahi bir müessese olarak varlığını devam ettirdiği.Ganimet paylaşımında Hz.Peygamber SAV ayrılan ilahi bir taksimat var.Efendimizden sonra bu kısım ALTIN NESİL'e sarfolunmalıydı.Osmanlı bu hususa riayet ettiği kanaatındayım.Çünkü ,kıyamete kadar insanlığı mayalayacak abide şahsiyetler bu nesilden çıkacak.Medrese istediği kadar ""-Ya Fatıma.Kıyamet günü için benim kızım olduğun hususuna güvenme "mealindeki hadisi örnek verip kendilerine göre "Eşitlik anlatımlarını"ifade etsinler.Biz,Ahmet Amiş hazretlerinin "-Biz Tebbet suresini,hatim tamam olsun diye okuruz"sözünün içindeyiz.Biz işin suistimal edilmesi yönüne bakmayız ve dinlemeyiz.Ehl-i Beyt'e saygı gönüllerde devam ediyor.
***
"İNSANIN KALBİNDEN EN SON VE ZOR ÇIKACAK DUYGU MANEVİ SALTANAT İSTEĞİ İMİŞ"SÖZÜ BENİM SÖZÜM DEĞİL AMİŞ EFENDİMİZİN,YAHUT MEHMET SABİT EFENDİMİZİN YAHUT ABDÜLKADİR BELHİ EFENDİMİZİN YAHUT OSMAN KEMALİ HAZRETLERİNİN YAHUT AHISKALI ALİ HAYDAR EFENDİNİN.....SÖZÜ.NE KADAR ZENGİNİZ DEĞİLMİ ?BU KADAR ÇOK SULTANIMIZ VAR.YETER Kİ KAPILARINDA KITMİR'LİĞE TALİP OLABİLELİM.EFENDİLİK Mİ?O NEDİR Kİ !ŞEYTANIN KAYBETTİĞİ "VARLIK" İMTİHANI ...
***
TÜM İNSANLAR ŞÜPHESİZ PEYGAMBER TORUNU.KAFİRLERDE.ŞEKİL OLARAK ALIRSANIZ BU SONUÇ ÇIKAR.EFENDİMİZ İLK BAŞTA DEĞİLDE EN SONDAGELDİ SORUSU değişik şekilde cevap bulmuştur.Ağaçtan murat meyve olup meyvenin en sonra oluşması gibi.Yaratılan ilk nur şüphesiz Efendimiz.Adem atamızda tecelli edip bu nurun intikallerini Mevlüd-i Şerif anlatır.En son Amine annemizde karar kılıp zuhura gelmesi.Efendimize gelene kadar korunmuş olan bu nurun Kıyamete kadar devamınında korunacağı iddia edilemez mi.Özel olmak (nübüvvet ve velayette)cehd işi olmayıp baht işi olduğu malum.AZİZİMİN "Seyyitlerle alakalı tuttuğum listeyi yaktım"demesinden anlamıştım zaten sistemin değiştiğini.Medrese'nin Niyazi Mısri hazretlerini suçladığı maddelerden biride Mısri'nin "Hz.Hasan ve Hz.Hüseyn efendilerimize"peygamber demesidir.Söyler misiniz VELİLER VAKTİN PEYGAMBERLERİ değil mi?Yaptıkları vazife olarak bu söylenemez mi?
İNSAN kelimesinin "unutmak"kelimesinden türediği ifade edilir.İnsanlar unuttukça Cenab-ı Hak hatırlatmak için Peygamber göndermiştir.Efendimizden sonra bu unutmalar olmadı mı?Nasaraya benzemek,Yahudiye benzemek modası."kertenkele deliğine girecekler"hadisi taklit hastalığının sonucu değilmi.amellere şirkin ve riya'nın karışması.....EFENDİMİZ BUYURUYOR:Benim ümmetimde diğer ümmetlerin uğradıkları hastalığa uğrayacaktır ki bu hastalık NANKÖRLÜK,ŞIMARIKLIK,HASEP NESEPLE ÖĞÜNMEK,DÜNYA İÇİN BİRBİRİ İLE BOĞUŞMAK,YEKDİĞERİNE BUĞZ ETMEK,BİRBİRİNİ KISKANMAK BELASIDIR.ÜMMETİM BU BELALARA TUTUNARAK NİHAYET HADDİ AŞACAK VE BU TAŞKINLIĞIN ARKASINDAN SEBEBİ,MAHİYETİ MEÇHUL BİR KITAL ZUHURA GELECEKTİR".
KIYAMETE KADAR HAKKA DAVET EDEN BİR TOPLULUĞUN MEVCUT OLACAĞI müjdesi bizleri ayakta tutuyor.Kimler bunlar:Ahlakı Kur'an olanlar.Ehli muhabbetler.Ehli muhabbette ehli beytte mevcut.şecere taşıyıcısı olmakla da bu işin olmayacağını hissediyorum.
******
İnsanın yapısında faydasız bilginin peşine düşme istidadı vardır.Bu nedenle En-Naziat suresinin sonundaki ayetler inmiştir.Kureyş müşrikleri "Haşir ne zaman vukua gelecek,kıyamet ne vakit kopacak?"sualleri ileefendimizi rahatsız ediyorlar ve bu sualler Cenab-ı Peygamber için ukde-i hatır oluyorda.Cenab-ı Hak,Peygamberini tahakkuku mümkün olmayacak temennilerden nehy ediyordu."SANA HİÇ TAALLUKU BULUNMAYAN ,ANLAŞILMASINA SENCE BİR İHTİYAÇ OLMAYAN BU MESELEYİ NEDEN KENDİNE UKDE EDİP DURUYORSUN.BU EDEBİ BİR SIRDIR Kİ HALLİ İLMİ İLAHİYE DAYANIR.SENİN VAZİFEN KIYAMETİ DÜŞÜNÜP KORKANLARI O MÜTHİŞ GÜNÜN ŞİDDETİNDEN HABERDAR EDEREK UYANDIRMAK,YAŞADIKLARI MÜDDETÇE SALAH İÇİNDE MEKARİM-İ AHLAK İÇİNDE YAŞATMAK SURETİYLE YEVM-İ HESABA HAZIRLAMAKTIR..
Bir alime birisi bir şey sormuş,cevap alamayınca "Peygamber Efendimizin(SAV);'her kim bildiği faydalı bir ilmi saklayıp öğretmezse ,kıyamet günü ateşten bir yularla getirilir'buyurduğunu işitmedin mi?"diye tehditvari konuşunca alim şu cevabı vermiş:"ŞİMDİLİK YULARI BURADA BIRAK GİT.EĞER İLMİ HAK ETMİŞ BİRİSİ GELİR DE ONDAN GİZLERSEM ,BANA O ZAMAN O YULARI TAKSIN.
******"
KIYMETLİ OLANIN SAHTESİ OLUR"SÖZÜ.
GELELİM BİLDİKLERİNİ ÖĞRETMİYORLAR SÖZÜNE.(sözüm hakikilere) EVLİYA HAKK ALETİDİR.HAKK BİLDİRİRSE BİLİRLER.HAKK İSTERSE BİLDİRİRLER.ALET VAZİFE GÖRÜRSE ALET OLUR,VAZİFE YAPMAZSA BİR KENARA ATILIR.DİYELİM Kİ BAKIRI ALTINA ÇEVİRME BİLGİSİNİ CENAB-I HAKK EVLİYASINA ÖĞRETTİ.BU İLMİ NEFSİNE DE KULLANAMAZ ,UMUMUN İSTİFADESİNE DE SUNAMAZ.SİSTEME MÜDAHALE ETMİŞ OLUR,DÜZEN BOZULUR.AYETTE İFADE BUYURULAN "BOZGUNCULUK ÇIKARANLAR"KAVRAMINI GENİŞ ALGILAMAK GEREKMEZ Mİ?.MESNEVİ-İ ŞERİFTE YEDİLERE İMAM OLAN ZATIN NAMAZ ESNASINDAKİ KEŞFİNDE KAFİRLERİN ELİNDEN KURTARDIĞI MÜSLÜMAN GEMİSİ HİKAYESİNDE ANLATILMAK İSTENEN NEDİR?HÜDA'NIN İŞİNE KARIŞMAMAK.CENNETMEKAN SULTAN ABDÜLHAMİT HAN,NİÇİN SARAYI KORUYAN ÖZEL ASKERLERİNE,İSTANBULA YÜRÜYEN HAREKAT ORDUSUNA KARŞI SAVAŞMA EMRİ VERMEDİ:(görmüştü ki gelen ordunun önünde Hz.Hızır mevcut).Takdiratı gördü.Mesnev-i Şerifte Hz.Ali Efendimizi katledecek seyisinin hikayesi var.Hz.Şah,niçin gerekli tedbiri almadı.Yüksek mefkurenin bahisleri,bize göre değil.
GELELİM MÜSLÜMANLARIN TEKNOLOJİDEKİ ATALETLERİNE.DİNİ İNANÇLAR MI BUNA SEBEB.HAYIR.ÖYLE OLSA İDİ İNSANLIK DÜNYASINDAKİ BİLİMSEL KEŞİFLERİN ÖNCÜSÜ MÜSLÜMANLAR OLMAZDI.O HALDE NEDEN?BİZ GERÇEK İNANÇ VE AMELDEN UZAKLAŞTIK.ŞEKİLPEREST OLDUK.
Cebir ilmini insanlığa kim öğretti.5.nci İmam Cafer-i Sadık hazretleri.
Bilir misiniz Türk milletinin(Selçuklu-Osmanlı) indi ilahide özel oluşunun nedeni nedir?İmam Zeynelabidini Kerbela meydanından kaçıran bir avuç çeçen Türkü.Bu nedenle Tasavvuf büyükleri hep Maverahunnehir kaynaklı.Ama sonrasındaki durak Anadolu.Hz.Harakani doğuda,Emir Sultan Batı'da .Kadastro ölçümlemelerinde ölçüm noktalarını gösteren poligon taşları var.Dünya üzerinde poligon taşlarımız var.Hz.Mısri Limni'de,Gülbaba macaristan'da,Hz.muhittin Şam'da ,hz.Geylani Bağdat'ta,Hz.Rufai Basra'da,Hz.Ömer halveti Bakü'de.saymakla bitmeyecek.Dünya bizim.Dörtyol'da medfun Seyit Ali baba'nın üçgen mezar taşı kitabesindeki ayetin şablon yazılımını kötü eskimez yazımla ben yazıp mermerci hakketmişti:NASRUN MİNELLAHİ VE FETHUN GARİB.
****
ŞEMSETTİN YEŞİL hazretleri .Seyyit..Abdülkadir Geylani soyundan.Çok güzel giyinirmiş.Parmaklarında değerli taşlardan oluşan yüzükler mevcut.Cemaatının çoğunluğu bayanlar,üniversite talebeleri.40 yıllarda Etyemez'de İkindi vakti girmesine yakın zamana kadar cuma namazını uzatıp 2 saat kürside vaaz için kaldığını kimler bilir.
Şık giyiminden dolayı elbiseleri ile alakalı Cenab-ı Hakk'a naz makamından şu mealde söz söylemiş:YA RABBİ.ZAHİR İSMİ ŞERİFİNİN HÜRMETİNE BU ÇABUTLARA BİR SERVET HARCADIM".
Dinin Hakikatini istibdat devirlerinde anlatan bir zatın,yadırganmayacak bir kıyafetle şık bir şekilde hakikatleri anlatmasından daha güzel ne olabilir.KÜLLİYE'ye harcanan paraya ise:Devletimizin yakın geleceğinde ulaşacağı ihtişam karşısında sönük bile kalacak
"ŞURADAKİ AYAKKABI BOYACISI BOYADIĞI HER AYAKKABIYI SEVGİLİSİNİN AYAKKABISINI BOYAR GİBİ BOYAMALI.EĞER HERKES BÖYLE OLSA ÜLKE KURTULUR"sözünü Fethi Gemuhluoğlu söylemiş."GÖZÜ OLANA GÜN IŞIMIŞTIR"sözünü de söylerken Üniversitelerde bin bir zorlukla Büyük doğu neslinin yetiştiğini görme saadetine ermiştir.Star gazetesi Üstad Necip Fazıl'ın dergi ve mecmuasının tıpkı basımını yapacakmış.Ne güzel.Geçmişi okumak ve ders alıp bugün aynı hataları tekrar etmemek.
*******
TURUK-İ ALİ'NİN POLİGON TAŞLARI
KENAN RİFAİ HAZRETLERİNİN sohbetlerinde geçmişti.Mescid-i Nebevi'de bir yabancı gözyaşları içinde dua ederken kendi şeyhinin ismini zikrediyordu."Ya şayh Debban,Ya Şeyh Debban"bunu duyan Mescid görevlisi zat,müdahale eder ve ona söylerki:"-Bu şekilde olmaz.Burada Cenab-ı Hakkın isimlerini zikretmen gerekir.Yanlış yapıyorsun"deyince fukara mahcub ve mahzun olur.O gece idrara çıkamayarak çok sıkıntı çeker ,SEBEBİNİ ANLAR hemen o fukarayı bulup gönlünü aldıktan sonra bildiği şekilde tespihini çekebileceğini belirtir vücudundaki bu sıkıntı gider.
Tarikattaki şeklin yarısını Kuşadalı İbrahim Halveti kaldırdı.Kalanını da ben kaldırdım "diyen Fatih Türbedarı Ahmet Amiş Efendi'nin sözünü ettiği Kuşadalı hazretleri:"Bir derviş günde tespih çekerken 15 defa İBRAHİM,İBRAHİM dese yine maksadı husule gelir"sözlerinden cesaret alarak zorsunmadan Osmanlı'nın bilinen irfan adamlarının isimlerini poligon taşı olarak yazıp zikretmeyi zevk olarak gördüm.(Sabah, Yozgatlı Hacı Ahmet Efendi'nin mahdumlarının kurduğu Vakfı aradım ve efendinin kitaplarından sipariş ettim.Ali Şevki Ergin diye bir muhterem çıktı.oğlu yahut torunu.bir sual sordu :"Efendim,nereden merak ettiniz?o belkide bir hadise neticesi bu yönlenmenin olduğunu düşünüyor ve onu öğrenmeye çalışıyordu.Zahiren bir sebeb söyledik amma hakikatte İSİMLERİNİ DUYMAK bile yeterliydi.)
Besmeleyle başlayalım
HACI BAYRAM-I VELİ(1430),KAYGUSUZ ABDAL(1444 MISIR),EŞREFOĞLU RUMİ(1469 İZNİK),KEMAL ÜMMİ(1475),SEYYİD NESİMİ(1404),ÖMER RUŞENİ(1486),İBRAHİM TENNURİ(1482),CEMAL HALEVETİ(1496)EMİR SULTAN(1429 BURSA),HAMİD-İ VELİ(SOMUNCU BABA-1413 AKSARAY),YUSUF-I HAKİKİ(1487),AKŞEMSEDDİN(1459 GÖYNÜK),ŞEMS-İ HÜDA AKBIYIK(1488),ŞEYH VEFA(1490),KEMAL-İ ÜMMİ(1475),İBN İSAYI SARUHANİ(1559),DUKAKİNZADE AHMET(1557),MERKEZ EFENDİ(1550 ZEYTİNBURNU),SARBAN AHMET(1545 ),KAYGUSUZ VİZELİ ALAADDİN(1563),EMİR AHMET BUHARİ(1516),ABDURRAHİM-İ TİRSİ(1519),SÜMBÜL SİNAN(1529 kOCAMUSTAFAPAŞA)İBRAHİM GÜLŞENİ(1533),İBRAHİM ÜMMİ SİNAN(1551),ÜFTADE HAZRETLERİ(1580),ŞEMSEDDİN SİVASİ(1597),SEYYİD NİZAMOĞLU SEYFULLAH HALVETİ(1601),EROĞLU NURİ(1605),HAŞİMİ EMİR OSMAN(1594),UŞAKLI MATLAİ,UŞAKLI ŞEYHİ(1725),VAHİP ÜMMİ(1595),ELMALILI SİNAN ÜMMİ(1657),NİYAZ-İ MISRİ(1694 LİMNİ),GÜLABOĞLU ASKERİ(1693)MÜFTİ DERVİŞ,İDRİS-İ MUHTEFİ(1615),BEZCİZADE MUHYİ(1611),ZAKİRİ (1622),HÜSEYİN LA MEKANİ(1624),DERVİŞ OSMAN(1627),AZİZ MAHMUD HÜDAİ(ÜSKÜDAR 1628),BOSNALI ABDULLAH(1645)ABDÜLAHAD NURİ(1650),AKKİRMANLI NAKŞİ(1651),ZAKİRZADE ABDULLAH BİÇARE(1657),SUNULLAH GAYBİ(1676),DİVİTÇİZADE MEHMET TALİP(1679),DERVİŞ HİMMET EFENDİ(1684)MEHMET NAZMİ(1700),OĞLANLAR ŞEYHİ İBRAHİM EFENDİ(1684)FENAYİ CENNET MEHMED(1664)LA Lİİ FENAYİ(1701),ABDÜLHAY CELVETİ(1705)ABDÜSSAMET(1670),AHMED-İ RUMİ(1632)ENVERİ(1694),BÜLBÜLCÜZADE FETHİ(1694),ÖMER FUADİ(1636),GAFURİ-İ CELVETİ(1667),KUL NESİMİ,CAHİDİ AHMET(1659)BEZCİZADE MUHİDDİN(1611)BURSALI İSMAİL HAKKI(1724).ZATİ SÜLEYMAN EFENDİ(1738),NASUHİ-İ ÜSKÜDARİ(1717),ÜNSİ HASAN EFENDİ(1721),İBRAHİM HAS(1762),SEYYİD EMİRKASIMZADE(1718),NECCARZADE ŞEYH RIZA(1746),ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI(1772),EDİRNELİ GÜLŞENİ HASAN SEZAİ(1738),HİMMETZADE ABDULLAH(1710),HİMMETZADE ABDÜSSAMED(1743),CEMALEDDİN UŞŞAKİ(1750)HAŞİM BABA(1782)KABULİ MUSTAFA EFENDİ(1712)KENZİ HASAN(1714),İSA MAHVİ(1715),NUREDDİN CERRAHİ(1720)KULALI NUZULİ(1744),SALAHİ-İ UŞŞAKİ(1782),SELİM DİVANE(1756),KUŞADALI İBRAHİM HALVETİ(1845),MUSTAFA ZEKAİ(1812),MUSTAFA SELAMİ(1813),BURSALI ŞEYH KAYGULU(1818),MARAŞLI AHMED KUDDİSİ(BOR 1848),MEHMET ALİ HİLMİ DEDEBABA(1907),EDİP HARABİ(1918),ERZİNCANLI HAYYAT VEHBİ-TERZİ BABA(1847),ŞEMS-İ İ HAYALİ(1874),EDREMİTLİ ACZİ(1866),ADİLE SULTAN(1825),ENDERUNLU ALİ BABA(1856)AYDİ BABA(1243),GİRİTLİ ALİ(1798),SELANİKLİ MEHMET ESAD MEVLEVİ(1911),HÜSEYİN FAHREDDİN DEDE,ÜZÜM DEDESİ DENİZLİLİ HULUSİ EFENDİ(1907),ŞEYH MUSTAFA RUMİ-İ HALVETİ(1879),MÜŞTAK BABA(1831),ŞEYH İBRAHİM ŞEVKİ(1897),KÖSTENDİLİ MOLLAZADE SÜLEYMAN ŞEYHİ(1820),MEHMET CELALETTİN DEDİ(1908),BASRİ TAPDIK BABA(1924),ABDÜLKADİR BELGİ(1923),MUHAMMED ESAD ERBİLİ(1931),LÜTFİ FİLİZ-FANİ(2007),GANİYYİ MUHTEFİ,ABDÜLAZİZ MECDİ TOLUN(1941),Rüşdi İbrahim Önal(1964),Muharrem Sırrı Hilmi Efendi(Harput-1951)MEHMET ŞEMSETTİN MISRİ(1936 BURSA),HÜSEYİN ŞEMSİ ERGÜNEŞ(1968),ŞEVKET TURGUT ÇULPAN(1990),ŞEVKİ KOCA(2003),HÜSEYİN VASSAF(1929)OSMAN kEMALİ(1954)ŞEVKET DEMİRCİ ,BANDIRMALI ALİ EFENDİ,KÜTAHYALI MEHMET DUMLU,İHRAMCIZADE İSMAİL HAKKI, VE DEVAMI.....KABUL BUYURSUNLAR EFENDİM.
sadakallahül azim
*******
HAYIRLI KANDİLLER.... Evliyaullahın her birinin özel meşrepleri var imiş.Tıpkı peygamberlerde olduğu gibi.Bazı Peygamberlerin meşrebi Ledünni imiş (Adem A.S)gibi.Bazısı Hakk'la konuşmak gibi(Hz:musa a.s),Bazısı Ruhi (hz.İsa a.s gibi).Halen bu peygamberler,muhiplerini,meşreplerine göre terbiye etse gerek.Cenab-ı Peygamber Efendimize (SAV) bütün meşrepler bağışlandığından Esma-ı Hüsna'nın hepsinden öbür yana geçmiştir.Mevlana Efendimiz'de Cenab-ı Peygamberin meşrebinin feyzinden pay aldığı için Mevlevi meşrep üzere olanlar tüm insanlığı kucaklar.Nitekim:Hz.Pir efendimiz buyurmuştur:
"Hak Teala'nın hazinesini açtılar ;geliniz,hepiniz hil'at giyiniz.
Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v)yine geldi,göründü;hepiniz iman ediniz"Bu söz Metli baba'nın kabir kitabesinde de mevcuttur.
Evliya vaktin İsrafil'i gibidir
ölüler onlardan hayat bulup dirilirler.
Beden mezarlarındaki ölülerin canları
Evliyanın sesiyle kefenlerinden sıçrayıp çıkarlar.
Aslında onların sesleri kendi sesleri değildir:
Çünkü diriltici olan ancak Hakk'ın sesidir.
Özdamar,(Allah cennetine soksun)Kırkkandil'de hep ışık insanları bilinir hale getirip bir hizmet ifade etmiştir.
İç alemini bilmem ama bir anektod aktarayım.
Yıl 1993.Refah Partisinden Milletvekili olan (1995)Dr.Mehmet Sılay "Hatay Evliyaları"diye bir kitap çıkartmıştı.Hatay'da yaşamış bilinen büyük zatlardan bahseden.Bu arkadaşımızı biz,iç dünyasındaki uzantıları bilmeksizin sadece eşi tesettürlü,kendisi abdestli diye 1994 yılında Belediye Başkan adayı olarak kabul ve baş taç etmiştik.Bu kitabı bir vesile ile AZİZİ'ime sunmuştum.İçerisinde Seyit Ali Baba hazretleri ile alakalı olarak bir bölüm hazırlamıştı.AZİZ'im kitabı şöyle bir inceledikten sonra "BU KİTABIN YAZARI MİLLETVEKİLİ Mİ OLMAK İSTİYOR"diye buyurdu.sonraki süreçte (6 yıl sonra)bu kardeşimiz Milletvekili oldu ama "Parti'nin kapatılmasına"sebebiyet vermesi iddiasıyla siyaset dışında kaldı.Cenab-ı Hak,kişilere bazı hizmetlerinden dolayı bazı makamlar lutfeder ancak bu makamların akibeti onun için hayırlımıdır? değilmidir?zamanla anlaşılır.Bu işlerle alakalı AZİZİMİN şu yorumu harikadır."SEN TALEP ETMEDEN VERİLEN BİR NİMETİN ÇİLESİ OLMAZMIŞ.EĞER TALEP EDERSEN O NİMET ÇİLESİ İLE BİRLİKTE GELİRMİŞ
******
Eski hükemada yaygın olan bir kanaat varmış.Çocuk anne rahminde iken doğuma kadar olan sürede her ay bir yıldızın terbiyesinde olurmuş.Yıldızlar nasıl terbiye eder bilmem.
Ancak,Peygamber meşreplerinin bugün ne tür etkileşim içinde olduğunu bilmiyorum.Ancak AZİZİM,Terzilik mesleği ile alakalı olarak İdris Peygamber'den icazet aldığını söylediğine göre sistem çalışıyor demektir.
Yozgatlı Hacı Ahmet Efendi'nin kitabında ,efendinin Cenab-ı Peygamberle mülaki kendi dilinden şöyle ifade edilmiştir:"Bu gece Peygamber Efendimiz'in (sav)hane-i saadetlerinin kapısı açıldı ve her taraftan gelen seçkin kimseler kapıdaki bir münadinin ismen çağırmasıyla teker teker huzura kabul edildiler.Sıra bana gelip benim adım çağrıldığında ,dedesiyle beraber gelsin,buyruldu.Ve Huzur-u Saadet'e beraber kabul edildik".
Metli Sultan'da yetişen Hasan Efendi hazretleri AZİZİM için şu ifadeyi kullanmıştı:"Biz kapıda sıra beklerken Necip Efendi,huzuru saadete kapıyı çalmadan girerdi."
*****"
Gönül ufkunda BİR ŞEYH BİR ŞEYHZADE isimli kitabı açtığımda , kitabın 33 ncü sayfasında bir şey dikkatimi çektiHz.Peygamberin sünnetinden sofra adabı(sofraya kişi sayısından bir fazla kaşık koymak)babını okuduğumda AZİZİMİN bir hareketini anlamış oldum.Mesela Çay içilecekken iki kişi isek tepsiye üçüncü bardağın konmasını söylerken bu üçüncü bardağın kullanıcısının Hz.Hızır A.S olabileceği şeklinde bir ricalül gaybe işaret ederdi.İrfan dünyasındaki Resulullah sünnetleri biraz daha değişik.
********
TÜRK MİLLETİNİN ,DİĞER MİLLETLERDE OLMAYAN TARİH BOYUNCA MEVCUT ÜÇ BÜYÜK ÖZELLİĞİ:
EN FAZLA MUHACİRE(GÖÇ)EV SAHİPLİĞİ
EN FAZLA HAFIZ YETİŞTİRMESİ
EN FAZLA ŞEHİT VERMESİ"imiş.
Yemen-Süveyş kanalı-Basra müdafası-Medine müdafası-kurtuluş savaşı-Çanakkale,Kafkas cephesi.Bu millet bedelini ödeyerek imtihanını vermiştir.Yozgatlı Şeyhzade Ahmet Efendinin dilinden eli silah tutanların cephede olduğu sadece sakat,yaşlı,kadın çocuk kaldığı bir ortamda cephedeki yakınlarından haber bekleyen insanımızın bu bekleyiş dramını anlatan şu sahne nesillerimize unutturulmasın diye aktarmada fayda gördüm.(Sayfa 69):
"Haftada bir gün posta gelirdi.Her ailenin kadın ve çocukları,gurbette ve cephedeki yakınlarından bir haber alabilmek için erkenden saat kulesi dibindeki meydanda toplanırlardı.Oraya gideceği zaman annem elimden tutar,benide beraberinde götürürdü.Herkesle beraber binadan çıkarılacak posta torbasının açılmasını heyacanla beklerdik.Posta torbası açıldığı zaman heyacanlı bekleyiş soğuk bir sükuta dönerdi.Görevli,torbadan çıkardığı mektup zarfının üzerindeki isim ve adresi teker teker dikkatle,yüksek sesle ,bağırarak okur ve elindeki zarfı havaya kaldırarak "At at bu tarafa"diye sahip çıkacak sesi beklerdi ve memur elindeki mektup zarfını heyacanlı çığlıkların geldiği tarafa fırlatır fırlatmaz,zarfı havada kapabilmek için kalabalık arasında itişip kakışanlar sebebiyle bir kargaşa ve dalgalanma başlar,havada uçan mektubu kim yakalarsa elden ele sahibine ulaştırırdı.Mektubu alan kişi büyük bir çoşkuyla zarfı öper,koynuna koyar ve onunla birlikte gelen mahalleliyle birlikte cepheden,kiminin evladından ,kiminin kardeşinden ya da eşinden ve sevgilisinden gelen hayırlı haberleri bir an önce diğer aile efradı ve yakınlarıyla paylaşmak üzere mahallenin ve evin yolunu tutardı.Bir çok bekleyenler postadan mektup çıkmadığı için ümitlerini bir dahaki haftaya tehir ederek meydandan meyus ve mükedder olarak ayrılırlardı.Bizim de çok kere böyle boş döndüğümüz olurdu."(Bu satırlar,Erkan Oğur'un yemen türküsü eşliğinde okunmalı)
METLİ DEDE DE YEMEN VE SÜVEYŞ HARPLERİNE KATILDIĞINI AZİZİM ifade buyurmuştu.
Biz yeni nesil,bu hali yaşayan atalarımızın bu haline sadece gözyaşıyla katılabiliyoruz.
YA RAB,BU GÜNLERİN ,BU AYIN,SEVGİLİ RESULÜNÜN,EN GÜZEL İSİMLERİNİN,ZATININ YÜZÜ SUYU HÜRMETİNE İÇİMİZDEKİ GİZLİ SAHİPLERİMİZİ GÖRÜNÜR HALE GETİRİP DERTLERİMİZİ SAHİPLENDİR.Hz..MUSA'YA,Hz.HARUN'u yardımcı ve yar yaptığın gibi bizlere de sahiplerimizi gönder YA MUİN.AMİN.
*******
Hz.Pir Mevlana Efendimizin etrafındaki müritlerinden Şeyh Bedrettin Tebrizi isimli şahıs kimya ve simya ilminde üstaddı.Hazretin yakınlarının fakirliğini,mücahede ve riyazatlarını görünce onlardan bazılarına şöyle dedi:"-Eğer hazreti Mevlana izin verirse ,geçimlerinizin kolaylaşıp genişlemesi için kimyadan bir tedbir öğreteyim".Bu teklif birçok müridin ilgisini çekerek Bedrettin'in yanına gitmeye başlayınca Hz.Pir bunu duydu kızdı ve Bedrettin'i yanına çağırarak şöyle dedi:Ben dostlara dünya metaını hor ve hakir gösteriyorum,sen ise bana karşı gelip onların dünyalarına rehberlik ediyorsun ve gerisin geriye cehenneme çekiyorsun.Bu seferlik affediyorum.Eğer yine böyle yaparsan hakikat kokusunu duyamazsın nefsin hevasına kapılır gidersin.
AZİZLERİMİZİN kal ve hal'lerini aktarmaktan muradımız bu yolda DERDİ OLANLARA.Tuzu kurularla ne işimiz olabilir.Kimseyi doğru yola iletmekle ilgili bir iddiamız da yok.Hakikate talip yolcular,etraftan havlayanların sesiyle meşgul olup zaman kaybetmemeli.
*******
BİRAZ NEŞELENELİM.BEKTAŞİ FIKRASI OLSA GEREK
Mübarek erenlerin birinin Allah'a bir işi düşmüş.Allah'ta o işi yapmamış.Naz ehli olan bu eren Allah'a küsmüş.Allah'ta "-ÇIK BENİM TOPRAĞIMDAN"demiş.Nereye gitse duramıyor.Her yer Allahın.Neticede bir suyun başına oturmuş su içip ekmek yiyeyim diye.Bir nida:"YEME BENİM EKMEĞİMİ,İÇME SUYUMU".Bu esnada Azrail A.S gelmiş "-Şu emaneti ver"demiş .Mübarek "-Ne emaneti"deyince Hz.Azrail :"niye bu can sana emanet değil mi?"deyince Eren bakmış ki iş iş değil elini kaldırmış:"Ya Rabbi!, gel barışalım"BEKTAŞİ MEŞREBİNDEKİ SADELİK VE SAMİMİLİĞE BAYILIRIM.ANCAK DEDEBABA OLMUŞ BİRİYLE HİÇ SOHBETİM OLMADI.
******
ERZURUMLU EŞO Haruniyeli Kürt Bahri anlatmıştı.
Sene 1968.Erzurum'a gitmek için Osmaniyeye indim.Petrol İstasyonunda araba beklerken tek kapılı Anadol bir taksi geldi.Benzin almak için petrole girdi.sordum "Nereye gidiyorsun?"dedi ki "Erzurum'a gideceğim ancak bir şöför arıyorum"deyince ben şöförlük bildiğimi belirtmem üzerine "Erzurum'a niçin gittiğini"sordum.O da anlattı.1951 yılında Kore'ye asker olarak gittim.O zaman Üsteğmendim.Savaşırken bir yerde muhasara altında kaldık.etrafımız çevrili idi.Beyaz giysili bir adam peyda oldu beni takip edin dedi bende 12 askerle birlikte bu kişinin peşine düştük ,düşmanın üzerine basa basa oradan ayrıldık ve düşman bizi göremedi.Beyaz giysili adam bizi Türk tugayına getirdi ve bize şunu söyledi:"Ben Erzurumlu EŞO'yum."bir anda kayboldu.Şimdi Binbaşı rütbesinden emekli oldum.Erzurum'a bu kişiyi soruşturarak bulmaya gidiyorum "dedi.Birlikte Erzurum'a vardık.Efendi hazretlerinin (Niyazi baba'nın)dergahına indik.Eşo' isimli birisinin varlığını sorduk.Dediler ki Eşo dağda yaşayan bir adamdır.her sabah şehir mezbahanesine bir defa gelir.Mezbahane artığı et,kemik ne varsa toplar bir sandığa koyar dağdaki kurtlara götürür.,kurtlarla yaşar.Görürseniz orada görürsünüz demesi üzerine Efendi hazretleri,oğlunu emekli binbaşının yanına rehber olarak verir gidin mezbahanede Eşo'yu arayın der.Mezbahaneye gittiğimizde yalın ayak üzerinde uzun bez beyaz bir gömlek giymiş,saçı sakalı birbirine karışmış birisinin Eşo olduğunu anladık.Binbaşı koşarak yanına gitti,sarıldı,ağlayarak Eşo'ya :"EFENDİM GEL SENİ GÖTÜREYİM,BU HAYATTAN KURTUL,DAHA GÜZEL BİR HAYAT YAŞA"dedi.EŞO :"-Bana bunu söyleyeceğini bilseydim seni Kore'de kurtarmazdım"dedi.sandığını sırtladığı gibi kayboldu gitti.BU ŞAHSİYETLER İÇİMİZDE OLDUĞU MÜDDETÇE BU MİLLET ASLA DEVRİLMEZ.
******
17 TEMMUZ 2015 RAMAZAN BAYRAMI
******
Hayırlı Haftalar
Latife mahiyetinde,naz ve niyaz makamında söylerler KÜRTTEN OLMAZ EVLİYA-KOMAYIN AVLUYA.
Bahri Baba(Bahri Ersoy-namı diğer KÜRT BAHRİ) Erzurumlu Niyazi Baba'dan anlatmıştı:
Efendi hazretleri Erzurumdan Haruniye'ye bizleri görmeye geldi.Bir cuma akşamıydı.Camiye gittik yatsı namazına.Cemaat içinde Efendi hazretlerinin tabilerinden Cevdet Ağa isimli bir ağa vardı.Evinde yemekle alakalı tüm hazırlıkları yapmış bekliyordu.Niyazi Baba oraya gitmedi.hiçbir hazırlık yokken bizim eve geldiler.28 kişi.Sordum:Efendim,Cevdet ağanın evinde tüm hazırlıklar yapılmadı oraya niçin gitmedinde buraya teşrif ettin?bana buyurdu ki:"Bahri baba.Cevdet ağanın evinde silah var.Eğer oraya gidersek jandarma orayı bastığında ağayı tutuklarlar.silahtan dolayı kurtulamaz.Bana Lambayı söndür bir zikir çekek dedi.Lambayı söndüreceğim zaman Yunus A.S ın kıssasını anlattı.Birazdan jandarmalar evi sardı.Niyazi Baba'nın sözünden jandarmaların geleceğini sezmiştim.Çünkü Niyazi baba içeride bulunan kişilerden dolayı bunların hepsi dervişmi? müritmi ?diye sordu Bende bilmiyorum dedim.Mübarek Birazdan anlarız"dedi.Jandarmalar bizleri aldı 28 kişiyi gece saat on ikide ayakta durma imkanı bile kısıtlı 8 metrekare bir yere tıktılar.gündüz cuma namazına gitmeye izin yok.Jandarma nezaretinde bizleri Bahçe ilçesine götürdüler.İfadelerimi alan bir Diyarbakırlı vekil öğretmeni 12 Eylül ihtilali Kaymakam yapmıştı.İfade akabinde İkindi vakti Adana Sıkıyönetim'e gönderildik.Sıkıyönetimde minübüsten inmedik.Bir Albay içeri girdi dosyalarımızı tek tek inceledi.Bunları buraya kim gönderdi diye uzmana sordu.Efendim Kaymakam gönderdi"denince telefonla Bahçe jandarma komutanlığını aradı Kaymakam'ın kim olduğunu sordu.Bölük komutanı:"Diyarbakırlı vekil öğretmen "deyince bizi minübüsten indirmeden geri gönderip serbest bıraktı.
ALLAH DEMENİN YASAK OLDUĞU DEVİRLERDEN BUGÜNE GELDİK.NİYAZİ BABALAR GÖÇTÜ GİTTİ.DUMLU HAZRETLERİ,TATLICI ALİ EFENDİ,MEDLİ DEDE GİBİ BİLİNENLER VE NİCE BİLİNMEYENLER GÖRÜNEN ALEMDEN ÇEKİLDİLER.YÜKÜ ONLAR ÇEKTİ.O GÜNLERİN ZORLUKLARINI UNUTMADAN BUGÜNKÜ SERBESTLİĞİMİZİN KIYMETİNİ BİLİP ŞÜKRÜNÜ EDA ETMEMİZ GEREKMEZ Mİ?
********
EHLULLAH ZİYARETİNİN ADABLARINDAN
Haruniye'den Kürt Bahri anlatmıştı.Birgün Erzurumdan bizim efendimiz Niyazi Baba misafir gelmişti.Beni Dörtyol'a Ali baba'ya götür dedi.O zamanlar Kamyonculuk yapıyordum.Kamyona bindik,Ali Baba'nın bulunduğu mahalle geldik,yola sapacakken buyurdu ki:"Nizamiye nöbetçisine gidelim izin alalım"demesi üzerine Dörtyol İstikametine devam ettik.Nizamiye Nöbetçisinin Dörtyol'da Terzilik yapan Necib Efendi(YÜZBAŞIOĞLU) olduğunu anladım.Kamyonu çarşı içine park ettim.Niyazi baba bana:"-Git müsaade iste"dedi.İndim dükkanına doğru yürürken yarı yolda Necip Efendinin bize doğru hızla geldiğini gördüm."-Müsadeye gerek yok buyrun gelin"dedi.Hep birlikte dükkana geçtik 1 saate yakın dükkanda oturdular.Tek kelam konuşmadılar.sadece Yüzbaşıoğlu,Niyazi Babaya hitaben"-Senin alnındaki nur'a kurban olayım"demesiyle ayıkdım ve her iki insanın büyüklüğüne şahit oldum.Niyazi Efendi,Ali baba'yı müsade ederse ziyaret etmek istediğini belirtti."-Tabi sultanım dedi.ben de sizinle geleyim"deyince hep birlikte kamyonla Ali baba'nın uzun oturduğu çadır'a gittik.Ziyarete varıp oturduk.uzunca bir süre hiç kelam olmadı.bu esnada Ali Baba'ya hizmet eden sakallı Ali,tepsi içinde ikram için Karpuz getirmişti.Ali Baba,oturduğu yerden karpuz tepsisine bakarak sükutu bozdu ve "-Karpuzda oluk mu ne ?"sözünü kullandı.Bir yıl sonra bu sözü çözebildim.Ali Baba ,ziyaretine gelen Niyazi Baba için bu söz kullanmış ve onun kemalatını ifade etmişti.
Bu ziyaretten sonra Niyazi Baba'ya sordum:"-Efendim,Terzi Babayla konuşmadınız,Ali baba ile de konuşmadınız"deyince Niyazi baba bana:
"-Bahri Efendi.biz çok şeyler konuştuk sen anlamadın.Ali Baba'da Naci sırrı var.İneğin karnındaki dananın kırmızımı siyahmı olduğunu bilir"dedi
******
KİTAPLAR MI ?HİTAPLAR MI ?1980 VE ÖNCESİ HUKUKÇULARININ OFİSLERİNDE HUKUKA AİT KİTAPLAR BULMAK MÜMKÜN.DAHA SONRASINDAKİ NESİLLER MESLEĞİ İNTERNET ÜZERİNDEN YÜKSEK MAHKEME İÇTİHATLARIYLA MESLEĞİ SÜRDÜRÜYORLAR.HELE YENİLER TAMAMIYLA ELLERİNİN ALTINDA KANUN KİTAPLARI DAHİ OLMAKSIZIN HER ŞEYİ İNTERNET ÜZERİNDEN ÖĞRENMEYE ÇALIŞIYORLAR.
Düşünüyorum.Büyükler son devir olduğunu ifade ediyorlar.Her ne kadar,Devletin görevi,bireylerinin maddi ve manevi ihtiyaçlarını gidermek ise de,Manevi sahadaki açlığı giderici kitapları ,harf devrimi suretiyle günlük hayattan çıkarttıysa da,iç dünyanın eğitiminin kitaplarla olmayıp kitap mesabesinde olan insanlarla devam ettiği gerçeğini önleyemedi.İnandıklarını yaşayan kişilere karşı bir takım suçlamalarla cezai takibatlar yapsa da Turuk-u Ali kutup yıldızları ile devam etti.Halende devam etmekte ancak devam eden kitaplar değil hitaplar.
Sözü nereye getirmek istiyorum.
İçinde bulunduğumuz bu zaman için hitap sistemi sistemi nasıl işleyecek.
Cumhuriyet öncesinde Manevi hayatı yönlendiren kurumlar,Devlet yapılanması içinde yer bulmakta idi.Atanmaları,kayıtları ,icazetleri v.s nin yazılı kuralları veya kurulları vardı.Eskişehirli Sadıkt Efendi'nin milletvekili Recep Peker'e 1925 de dediği gibi"Gerçek aşıkları gönül tekkelerine aldık,pilav ve çorba aşıklarına zahiri tekkeleri kapattık" sözü gereği gönül tekkeleri devam ediyor.92 yıllık fetret devrinde Halkımızın inançları için teveccüh göstererek iktidara taşıdığı üç hareketin üçünüsünün öncekisinden alacağı ders olmalıydı.MENDERES HAREKETİ-ÖZAL HAREKETİ-ERBEKAN VE UZANTISI TAYYİP BEY HAREKATI.
Menderes bir kapı idi.Hiç açılmamak üzere kapatılmış bir kapı aralandı.Yaptığı hata ne idi ki bitti.Gerçi,Dini,tamamıyla Türk toplumunun hayatından çıkartmak hedeflendiğinden inancın önünü engelleyen siyasi,hukuki ve askeri kurumlarla mücadele edecek güce ulaşamamıştı.Ancak ben şuna inanıyorum ki,Menderes harekatının bitmesinde zahiri güçlerden ziyade,üç dönem tek başına iktidarını oluşturan kadrolarının sulanmışlığı ve özden uzaklığı bitişte etken olmuştu.Manende,Eyüp Sultan Camiinin baş imamı sait Çayırlı hocaefendinin sözünü tutamamakta işin tuzu biberi oldu.Ama bir hizmet ifade etti.Kapıyı araladı.Şehit oldu.İnsanımızın gönlündeki sarayda müstesna yerini her zaman devam ettirdi.
Yirmi yıllık bir dinlenmeden ve hazırlıktan sonra Özal Harekatı başladı.Üç dönem O'na da mehil verildi.Vesayet makamları dediğimiz siyasi,hukuki ve askeri makamlarda anlayış değişiklikleri ,Özal'ın "Zamana göre davranma"sıyla yeni bir görüntü arzetse de ,İktidar imkanlarının kişileri nimetlerle çözmesi,yolsuzluk bu harekatı da bitirdi.Ancak Manevi dünyaya'ya Özal'ın muhabbeti vardı.Belki de meyvanın olgunlaşması için zaman gerekti.ERBAKAN VE ÖZAL BİRLİKTE KOTKU HAZRETLERİNİN SOHBETİNE DEVAM EDİYORDU.AZİZİMİN İFADESİNE GÖRE KOTKU HAZRETLERİNİN ÖZAL'A İLTİFATI BAMBAŞKA İDİ.özal cemaata geldikten sonra sohbeti başlatırmış.
Üçüncü Dönem.Tayyip Bey harekatı.Gençliğimiz, O'na muhabbetle geçti.istanbul il başkanlığından-Belediye Başkanlığından-Parti Başkanlığında gerek ülkemiz içinde gerekse ülkemiz dışındaki islam dünyasının gönlünde o vardı.Cenab-ı Hak yolu açtı.Daha önceki iki harekattan çok daha güçlü kıldı ve kurumlar üzerinde hakimiyet verdi.Maneviyat dünyası ile irtibatı Şeriat boyutunda idi.Tasavvufa muhabbeti vardı ama Aşk boyutunda olmamıştı.Siyasi kadrosu içine aşkı katamamıştı.TEVAZU BÜYÜMEMİŞTİ.Bu yüzden her üç devirde de yaşadığımız muhitte bu harekat içinde yer alan kişileri hep iç dünyamda uzak hissettim.Niçin böyle diye de her zaman bir eksiklik duydum.
Devir değişiyordu.Değişen bu devirde,kurallar de değişecekti.(söze burada ara verelim)
******.
Daha önce ifade etmiştim Azizim'in sözünü.10 evliya'nın ancak bir tanesinin hane halkı ile arası düzgündür.Kalan dokuzu'nun ailesi(ıyali)Ret'çidir.Sahip oldukları değerden habersizdir.Niçin mi?Sistem böyle.
-İtirazın mı var!.
Kime?
Sistemin sahibine mi ?Haşa. bu dünyada cesedin rahatlığı murat edilmemiş ki
ADIMIZ MİSKİNDİR BİZİM
DÜŞMANIMIZ KİNDİR BİZİM
BİZ KİMSEYE KİN TUTMAYIZ
CÜMLE ALEM BİRDİR BİZİM (Yunus Emre k.s)
Hakikat-i Muhammediye sırrına ermiş kişiler,dış yüzleri ile birbirinden ayrı,iç yüzleri ile vahdet durumuna ulaşmış büyük insanlardır.
Cemale gel.Celal'de zaman kaybetme.
NE SIRDIR Kİ İKİ KİMSE NAZAR EYLER EKVANA
BİRİ ANCAK GÖRÜR DARİ BİRE DEYYAR OLUR PEYDA(Hz.Mısri)
Veli'nin de avamı ve arifi olduğunu Mısri hazretleri ifade buyurur.İki kişi bu yaratılışa baksa birine gelip geçici olan konak birine de konak sahibi görünür.
Kendimden söylemiyorum.Dumlu Efendi'den aktarıyorum.Ne buyuruyor:Halı,yünden ibaret.Halı'nın gerçeği yün.Ancak,yün unutulup üzerindeki renklerin oluşturduğu nakışlar tartışılıyor.
Sanırım Hızır A.S 'ın öldürdüğü çocuğada ah vah deyip fiilini kabullenemiyorsun.Hz.Ömer Efendimizin fiilini,Aişe validemizin nişan ve nikahını,Cemel vakıasının haklıydı haksızdı tartışmalarında da sözün var.Buralar mayınlı sahalar.Ancak Hz.Hüseyn Efendimiz ,Kerbela'da kendi nefsini feda ederken bu yolda gelecek olanlar üzerinden sorumluluk kalksın diye Bedel ödedi.Kerbela,bir eleme unsurudur.Kimler ağlayacak kimler ağlamayacak.
Kutbun ve gavs'ın varlığını Hakk'tan ayrı görürsek şirk olmaz mı?Bunlardan olan tecelliyatları Yapanı-Yaptıranı Hakk bilmezsek bu işin dengesini kaybederiz.Sözüm HAKİKİLERE.Sahtelerle zaten işimiz olmaz.
Şüphesiz KABADAYI tip her zaman Türk toplumununda bir adım ilerdedir.Hele,90 yıllık bir fetret dönemi akabinde ezilmiş,horlanmış bir gurubun içinden böyle bir DELİKANLI tiplemesi şüphesiz başlangıçta bizi memnun eder amma,Hayat tekamül değil midir.Hamlık'ta kalmayıp tatlı meyvenin zamanı gelmeyecek mi?
********
GAVUR TABİRİ
"Cübbeli"bir renk,bir çiçek.Ancak,o türdekileri cezbedecek ve götürecek.
"Allah(C.C)'a giden nefesler sayısınca yol vardır" kelamı gereği bu renk ve çiçekleri hep hoş görürüm.Ancak,sofralarına bakmak gerek.Hz.Ademden bu yana yaşanan tüm inançların adı İslam imiş.(miş tabirini kullanma nedenim bu sözlerin bana ait olmadığını göstermek olup daha önce de ifade etmiştim.Bu sözler geniş açıya sahip Mevlevi büyüklerinin sözleridir).Kemalata ermesi,zirve Efendimize ait.Diğer bir anlatımla İslam'ın tekamül etmiş şekli Efendimiz zamanı .Hakikatte Hırıstiyanlık ve Yahudilikte bir anlamda İslam.Efendimiz SAV'in sadece bir görüntüsü yokki.Herkesin tekamülüne göre anlam çıkartabileceği sayısız görüntüleri mevcut.Tıpkı,Cenab-ı Hakk'ın bir nesnede sonsuz anlamlara gelecek hikmetleri gibi.Anlayacağımız şekilde buna büyükler şu örneği verirler:Su-Buz-Buhar.Maddenin katı-sıvı-gaz hali gibi.Temel nesne (HO2)bir hidrojen iki oksijen.Ancak bu temel nesnenin isimleri her meratipte farklı.Söz nereye gelecek diye merak edersen Cübbeli'nin Gavurlar sözüne.Gavur kim,inanması,giyimi,kuşamı,ameli islam'a uymayan.Peki İslam kim?Cübbeli mi?Hz.Dıhye,Cenab-ı Peygambere olan muhabbetinden dolayı Hz.Peygamber'in ev işlerini,torunları Hz.Hasan ve Hz.Hüseyn efendilerimizin gezdirilmesi ve bakımı işlerini yaparken başlangıçta islamı kabul etmemişti.Ama ona hiçbir zaman Gavur ve necis denmemişti.Vakit geldi.İslamı kabul etti.ASLINDA İMAN,MUHABBETİN İÇİNDE MECZOLMUŞ BİR ECZA OLSA GEREK.Suda erimiş bal gibi."VAKTİ GELMEMİŞ"olarak değerlendirme yaparsak ortada gavur diyeceğimiz bir şey kalmaz.Gerçi ezelde o tohuma ne istidat bahşedilmişse o ceryan edecek.Acelecilik bizdi.Kendi kitabımızı okumadan alemin kitabını okumaya çalışıyoruz.
Gelelim sofra deyimine.
Toplumun acizleri,güçsüzleri,zayıfları ile bir sofrada olmak Resulullah'ın(SAV)günlük hayatının bir parçası değil mi?Melamet yolunu seçip,üzerine ne bulmuşsa takmış(ayna,tespih,düdük,resim,v.s)bir meczuba toplum içinde hal hatır sorup gönlünü hoş etmeyi de ibadet telakkisi ile yapmayı başarabiliyorlar mı?Yoksa,gençliğimizde "Bakımlı Çocuklar"tabirini kullandığımız gibi,kumaşları pahalı olduktan sonra adı cübbe veya şalvar,sarık,fular olmuş malzemeler "tanınma"afetini setredebilirler mi?
Netice şudur ki;İDDİA,İMTİHANI CELBEDER.İMTİHAN'DA DA KAÇ KİŞİ AYAKTA KALABİLİR.İşte orası meçhul.Hz.Süleyman A.S ın duasını unutmamak gerekir:Yarabbi ,benden sonra bu saltanatı kıyamete kadar kimseye nasip etme !
"EY İMAN EDENLER.SALİHLERLE BERABER OLUNUZ"Güvenli Liman bu."VE HAZEL BELEDİL EMİYN(TİN SURESİ).Güvenli Belde Ehlullah gölgesidir,Nuhun gemisidir.Girince o gemiye yatsanda yol alırsın.Cenab-ı Hak hepimize o emin beldede bulunmayı nasip etsin. Dumlu Efendimiz ne diyor:EDEB üç kelime Elif-Del-Be ELİNE-DİLİNE-BELİNE Sahip olmak.
*****
AZİZİMİN fem'i saadetlerinden
İNSANIN İHTİYAÇ DUYDUĞU ÜC İNSAN.ARKADAŞ-SIRDAŞ-AYNA
ARKADAŞ'lıkta esas olan Denenmişlik.Hani daha önce bu deneme hadisesini (Celal Tevfik Karasapan'ın İskenderun hadisesini) aktarmıştık.daha öncesini şöyle anlattı.1952 yılı ,Konya'daki gazete bayisine 10 adet Cumhuriyet gazetesi gelir.Bu gazetenin kadrosu içinde Derin devlet insanları olduğu için zuhur edecek hadiseleri 1 ay öncesinden bu gazete yazıları içinde bulmak mümkün olduğu için bende onbirinci abone olmaya karar verdim.Ancak gazete bayi bana gizli veriyordu.Konyada Necip Fazıl'ın önderliğinde yurt genelinde kurulan Milliyetçi Gençlik Derneği'ni kurduk.(İsmi belki farklı olabilir.)10 tane esnaf arkadaş dernek binası olarak bir yer tuttuk.masrafını kendi aramızda karşılayarak masa sandalye,çay malzemeleri aldık.Akşamlarıda dernek binasında kitap okuma alışkanlığını başlattık.Derneğin Erzurum şubesi dışarıdan yardımda aldığı için Bankada ayrıca 40.000 TL paralarının olduğunu söyleyerek en faal olan şube diye söylenmişti.Demokrat parti İktidarda.Ali beyin oğlu milliyetçi olmuş,biz milliyetsizmiyiz laflarıda kulağıma geliyor.Gençleri örgütlüyoruz.Çalışmaların hızlı bir zamanında Demokrat partinin isteği ile yurt genelinde derneğin tüm şubelerine baskın yapılıp o gece emniyette geçirildi.Ertesi gün mahkeme ve dernek kapatılarak mallarına el konuldu.Necip Fazıl bu hadise üzerine "Menderesin suyu ısındı"demişti.Dikkat edilirse ,o dönem,islami kesim iktidardan çok şeyler bekliyordu.Bu sükuti hayali Necip Fazıl o zamanki yazılarında görmek mümkün.
DENENMİŞ ARKADAŞ kavramını şöyle öğrendim.Güneş ve ayı gösteren ,İsviçre malı olmayan ,altın renkli krom kaplı çok gösterişli bir saat piyasaya yeni girmişti.fiatı 50 TL.saatçi arkadaşıma gittim.çok fonksiyonlu olduğu için bozulma halinde parça durumunu sorduğumda parçasının olmadığını söyleyince reo marka İsviçre malı mekanik bir saati bana ayda 5 TL taksitle 100 Lira fiatla sattı.Ertesi gün dernekle beraber olduğumuz bir arkadaşın kolunda gösterişli sati gördüğümde "saatleri değişelim mi?" teklifini yaptığımda "saati yeni aldım,hevesim gitsin ondan sonra"diye cevap aldım.sonraki gün bu arkadaş bana gelerek "Tamam teklifini kabul ediyorum Değişelim "deyince ben "-o zaman isteğim vardı ama şimdi istemiyorum "diye cevap verip ayrıldıktan sonra ben doğruca bu satleri satan arkadaşın dükkanına gittim ve sordum:"-Filan sana geldimi?ne sordu ne dedin?"deyince saatçi arkadaş:"-Evet o bana geldi.bu saatlerin fiatını sordu.gösterişli olan saat 50 TL,mekanik reo marka saat 100 TL diyerek mekanik saatin daha iyi olduğunu söyledim"deyince arkadaşımın "ferağat"noktasında denemeyi kaybettiğini anladım.Denenmiş arkadaşı bulmak çok zordu.
SIRDAŞ'a gelincebunun faydası insan bazı problemleri konusunda sır sahibi birisini bulup bu problemleri istişare ettiği takdirde ,Beden bu problemin yükünden en azından yarı yarıya kurtulurmuş.SIRDAŞ tek kişi olurmuş.AZİZİM ,böyle bir kişi bulamadığı için Mürşitlerini SIRDAŞ olarak kabul edip bu sorunu çözdüğünü söylemiş,şu hikayeyi ilave etmişti.Padişahın biri ,vezirine emir vermiş:"-En iyi berberi saraya getirin.Sarayda çalışacak".Berber gelir,ancak 15 gün sonra kafası vurulur.Tekrar yeni bir berber aranır,bulunur gelir bir ay sonra kafası vurulur.Bu mihvalde berber kalmamış ülkenin uzak yerlerinden berber aramaya karar vermişler.Bir berber bulmuşlar.Çalışıyormuş.Bir ay,bir sene,üç sene işine devam etmiş.Hiçbir şey yok.Padişah,Bir gün buğday tarlaları içinde gezerken esen rüzgar'ınh tesiriyle buğdayların bir ses çıkardığını duymuş ve dinlemiş"Padişahın kulakları eşek kulağı gibi".Padişah saraya dönmüş ve derhal berberi çağırtmış.Berber huzura gelip cellatların hazır olduğunu görünce doğruyu söylemeye karar vermiş.Meğer padişahın kulakları çok büyük merkep kulağı gibi imiş.Daha önce gelen berberler padişahın bu sırrını kendi aile efradına ifşa ettiği için Padişah başını vurdururmuş.Sarığın kapladığı bu kulakları hiç kimse dışarıdan görme imkanı olmamış.Son berberde padişahın bu sırrını hep muhafaza etmiş kimseye dememiş ancak,saraydan uzak bir tarlaya yer altına bir mahzen kazdırıp oraya girer ve yer altında "Padişahın kulakları eşek kulağı gibi"sözünü söyleyerek bu sırrın vücuduna verdiği ağırlıktan kurtulurmuş.Ancak,toprak ve rüzgar canlı oluğu için o tarlanın başına gidenler tarladaki buğdayların rüzgarda sallanırken bu cümleyi söylediklerini duyarlarmış.
AYNA'ya gelince.Bu bir cisim değil İNSAN'mış. MİR'AT'I MUHAMMEDDEN ALLAH GÖRÜNÜR DAİM.sözü gereği Cenab-ı hakk'ı İnsan-ı kamilde müşahede etme gerçeği.Sağlıcakla kalın
**********
KERBELA ŞEHİTLERİNİN CENAZE NAMAZI
Hz.Peygamber SAV,Hz.Hamza r.a ın şehitlik cenaze namazının ardından 72 defa namaz kıldırıyor ve Kerbela şehitlerinin namazı kılınmayacak diyor
SU MOLEKÜLLERİ CENAB-I HAKK'IN HUZURUNA ŞÖYLE BİR NİYAZ GÖTÜRDÜLER:
"-YA RABBİ!BİZ SEBEBİ HİLKAT FAHRİ KAİNAT EFENDİMİZİN GÖZBEBEĞİ HZ.HÜSEYN'E ULAŞAMADIKTAN SONRA BİZ İNSANA İNTİKAL EDEREK AZİZ OLAMAYIZ.LÜTFEN BİZİ AFFET VE GÖREVİMİZE SON VER".
CENAB-I HAKK HZ.HÜSEYİN'İN NİYAZINI SU MOLEKÜLLERİNE DİNLETTİ DİYORDU Kİ:
"-YA RABBİ ,BÜTÜN BELALARINI BANA VER.ÇÜNKÜ TAKDİRDE NAMÜTENAHİ BELA SIRRI VARDIR.GELECEKTEKİ MÜMİNLER BU BELALARA TAHAMMÜL EDEMEYEBİLİRKEN İSYANA DÜŞERLER.BÜTÜN BELALARI BANA VER Kİ BUNDAN SONRA KIYAMETE KADAR GELEN MÜMİNLER İMTİHANLARINI EN HAFİF ÇİZGİDE ATLATSINLAR.TAKDİRDEKİ BELALAR BİTMEDEN BU CANI ALMA"
Anlıyor musun ehli Beyt'i sevmenin farziyetini(Faziletini değil farziyetini)
********
TERZİ'DE BİLE YENİ BİR ELBİSENİN ISMARLANMASI,ÖLÇÜ VERMESİ,KESİMİ,BİR KAÇ PROVASI VE TESLİMİ 15 GÜN ALIRKEN BİR TOPLUMUN ELBİSE DEĞİŞİMİ ÜÇ BEŞ YILLIK SÜREDE OLABİLİRMİ?NESİL DEĞİŞCEK.3 NESİL DESEN EN AZ 100-150 YIL.HER YÜZ SENEDE GELECEĞİ HABER VERİLEN MÜCEDDİT İÇİN "YÜZ YIL"TABİRİ KULLANILMIŞSA MUTLAKA BİR HİKMETİ OLSA GEREK.
ŞEKER GETİREN HELVA GÖTÜRÜR.FİİL VE SÖZLERİMİZİN CANLANMASIDIR TOPLUMSAL OLAYLAR.İÇ DÜNYAMIZIN DIŞA YANSIMASIDIR.SANAL BİR DURUM DEĞİL BU ANLATTIĞIM.
HIRSIZI,GASPÇIYI ,ZALİMİ HEP DIŞARIDA ARATTILAR.İÇİMİZDEKİLERDEN BAHSETMEDİLER.BİZ SAHİPLİK İDDİA ETTİK.VARLIK İDDİA ETTİK.BEN DEDİK.BİZİM İKTİDARIMIZ DEDİK.GÜÇLÜYÜZ DEDİK.BİZDE OLANLARIN SAHİBİNİN HAKK OLDUĞUNU İDRAK EDEMEDİK.HALBUKİ BİZ ZARFTIK.BİZDE MEVCUT TÜM YETENEKLER,KABİLİYETLER,HEP O'NA AİTTİ.AMA KEDİDEKİ NANKÖRLÜK DUYGUSU HEP BİZDE TECELLİ ETTİ.DUMLU HOCAMIZ,NANKÖRLÜĞÜN,MÜNAFIKLIĞIN ÜSTÜNDE OLDUĞUNU İFADE BUYURDUĞUNDA ŞAŞIRMADIM.HEP İYİLİK YAPTIĞIMIZ KİŞİDEN KARŞILIK OLARAK İHANET GÖRMEMİZÇOK ACI OLSA GEREK.KİMİSİ YEMEĞİNİ AŞK ATEŞİNDE PİŞİRİR DİĞER EKSERİYETTE BU YEMEĞİ SAVAŞ-SİLAH-KAN ATEŞİNDE PİŞİRMEYE DEVAM EDECEKLER AMA ONLARIN PİŞİRECEKLERİ TAAM HEM HAM HEM DİBİNE SARMIŞ.
ÜLKEDE AZİM BİR FİTNE MEVCUT.BULSUNLAR ÇAREYİ.ERKEN SEÇİMMİŞ.BEN NERDE HATA YAPTIM DİYEN YOK Kİ.
MEDİNEİ MÜNEVVEREYİ SARAN YANGININ FUKARALARA EKMEK DAĞITARAK SÖNDÜRÜLECEĞİNİ GÖSTEREN BİR ÖMER YOK Kİ?
SÖYLERMİSİN "TOPLUMLARI İMAMLARI İLE HUZURA ÇAĞIRACAĞIZ"AYETİNE BİZ MUHATAP OLDUĞUMUZDA BİRLİKTE HESAP VERECEĞİMİZ İMAMIMIZ KİM?
****
Dumlu Efendimizden demlenelim:
Bir peygamber:"Gelin benim şeriatıma girin"diye davet edebilir,ancak velayette davet yoktur ve haramdır.Çünkü velayet dışın içidir."süt içen çocuğa kebab yedirmek ne kadar yanlışsa ,istidatı olmayana da esrar-ı ilahi söylemek o kadar yanlıştır".
Ehil olmayana emaneti vermek emanete hıyanettir;ehil olana vermemek ehline ihanettir.
RAZ-I TEVHİDİ BUNLAR ÇÜN AÇMADILAR ALEME
ESRAR-I HAKK CÜMLE HALKTAN DAİMA MESTUR OLUR.(Hz.Gaybi)
Raz,esrar demekmiş.Hz.Gaybi ehlullahtan söz ederek kamil insanlar ,tevhit esrarını aleme saçıp ulu orta herkese anlatmadılar. İrfaniyet nispetinde Hakk'ın esrarını anlattılar.Dinleyenin kabının miktarınca konuştular.Fazlasının ziyan olacağını yahut karşıdakine zarar olacağını bildiler.Şu gerçek her zaman kabul edilmelidir ki;Cenab-ı Hakk'ın kamilleri her zaman ve her devirde mevcuttur.Zira onlar değişmez ölçülerdir. Belediyeler senede bir defa ölçü ve tartı aletlerinin kontrolünü mecburi tutarlar.Sebeb:halkın elindeki tartı aletlerinde bozulma olabilir.Bu nedenle Resmi dairede bulunan ve sıhhati sürekli kontrol edilen aletin verisi,diğer aletlerin kontrolunüde asıl rol oynar.ÖLÇÜ ALETLERİNİN KONTROLÜNÜ YAPTIRALIM.(Bu mevzu çok laf götürür.Devamı sonraya inşaallah)
**
REENKARNEDE BİR ADIM.(AZİZİM'e ait değil)
Eğirdir'deki Devran Baba'ya atfedilen "Bu dünyaya bin defa geldim,bin defa gittim.Anlayana HUUU,anlamayana HOOO"sözü ile Dünyayı değişmiş babasının halini soran dervişine :"-Senin baban şu duvarın dibindeki Tosbağa"cevabı üzerine belirttiği yerdeki kaplumbağa dile gelip:Evlat ,bari sen çalış hayvanlık derekesine düşme"şeklindeki nasihatleri önceden aktarmıştık.
"Yenilen pehlivan güreşe doymazmış"sözündeki duygudan hareketle,başarıncaya,tamamlanıncaya kadar devam etme,şansını tekrar deneme duygusu hepimizde vardır.Bilgimin olmadığı bu konuyla alakalı hislerim şudur ki;Seyrü süluku tamamlama konusunda yarım kalan yerden devam imkanı olsa gerek.Kaldığı noktadan devam.Eski kazanımlarla yüklü.Ancak,şartlar yeni.Bilgisayar aynı .ancak sıfırlanmış hard diskin kapasitesi genişletilmiş veri yüklemeye hazır.Eski hayat ve eski alışkanlıklar yeni kişilikte mevcut değil.Çile ve sıkıntılar tabiki mevcut.Yeni zamanın gerektirdikleri neyse aynen devam.
Düşünürüm,cesedin ölümü ile hürriyetine kavuşan ruh,tekrar bir başka ceset(sandık)içinde hapsedilip tekraren bir hayatın çilesine niçin talip olur?.Ülen,kurtuldun,niye arkana bakarsın sorusu mutlaka aklımıza gelir.Hadiseye ceset (Madde)bazında değil Ruh(Mana) bazında bakarsak tekrar gelmenin önemini kavrarız.Çünkü,varlığının bir parçası olduğumuz Yüce Sahibimize biraz daha yaklaşma fırsatı kazanmış olacağız.
Bu kelamlar kimler için veya kimler için değil.
İbadeti bir borç telakki edip ödeyip kurtulmak isteyenler,cennet hesabı içinde olanlar,korkutanlar ,zorlaştıranlar için değil.(out)
Arayış içinde,cemal'den yana,muhabbet merkezli ,kolaylaştıran,sevdirenler için(in) .
Tüm bunları yazan ben'e soruyorum.Bu sözleri ifadeden murat ve maksadın nedir?Yetkin misin?Değil.o halde niye?Bireylerinin inanç dünyasını inşa etme,koruma ve kollama devletin bir görevi olması gerekirken bu saha,varlıkları halktan para toplama üzerine endeksli bir teşkilata terkedilmiş.Bu beni rahatsız eriyor artık.İlginin veya ilgimin sadece iki rekatlık Cum'a nın farzı süresine denk olduğu bu yapı değişmeli. Alışılmamış sorgulamalar bence başlamalı.
****
Güneş enerji kaynağıdır.Nasıl,toprak bu enerji kaynağındaki ısıya muhtaçsa ki,toprak içindeki yeşermiş tohumun gelişmesi,meyvenin tatlılanması için o ısı gereklidir. biz buna Cemal sıfatları diyorsak,toprak içindeki tohumun yeşermesi için de Fırtına ve Yağmur'a ihtiyaç var.ki biz buna CELAL sıfatlarının tecellisi diyoruz.Celal ve Cemal'e EŞ ÖNEMLİ OLARAK İHTİYAÇ VARDIR..Her iki sıfat,ezelde takdir edilen istidadı değiştirmiyor,istidadın inkişafına yardımcı oluyor."Said anne karnında said,Şaki,anne karnında şaki"hadisi şerifini tam olarak algılayamadığım için bazen üzülüyoruml.
ALLAH (c.c)'ımı,Acizliğini,zaifliğini,çaresizliğini,günahını ifade edip göz yaşı döken bir kömürü elmas,bir bakırı, altına tebdil edecek olarak hayal ediyorum.(ŞİMDİLİK) .
AZİZLERİMDEN Hasan Efendi hazretlerinden duymuştum:(Turgut Özal'ı kastederek):MÜRŞİT kuvvetli olursa,müridi Cumhurbaşkanı dahi olsa o makamı terketmeksizin sülukunu tamamlatır(yahut irşad eder).
"Allah (c.c) ,Adem'in hamurunu 40 gün yuğurdu","Alemi altı günde yarattı"kelamlarında bir anda olmak usulü yok ki "teenni"yavaş yavaş gerçekleşme var.Ancak,Esmai Hüsna'nın ahirindeki isim "ES SABUR"olduğundan Hz.google okulunun müdavimleri bu noktada sabırsızlar.Kemalatın en zirvesi Efendimiz'de tecelli ederken 571 senesinin öncesinde dünyaya gelenler bu lütuftan niçin mahrum kaldılar"sualini soracaklara da bir cevap bulmak gerek.
Aklın fazla oluşu(Zeka fazlalığı),güncel ilimlerde(teknikte)ileri olmak ,doğuştan mevcut özel yetenekler(psişik yetenek)seyrü sülukta bir mana ifade etmezmiş.Niçin Teknik dedik:Çünkü ilerleyen zamanla şimdiki teknik demode oluyor.Niçin aşırı zeka dedik:Ebül Hikem'in ebu Cehil olması gerçeği.Niçin doğuşta mevcut özel yetenekler dedik:sanatkarların Allah'ı bulamaması gibi.
Hz.Beyazıt'ın sözü:Ya doğuştan olamalı(üveysi),ya gören gözü işiten kulağı olmalı,yahut söz tutmalı.Bu üçünden biri değilse Allah'ın mülkünde yaşamasın daha iyi.Bu üç kriter içinde en hafifi "söz tutabilmek"olmalı ancak bunun bile zorluğunu anlatmada kelimeler kifayetsiz kalabilir.
Gelelim Efendimizden önce yaşayanlara.Onlar Tamamlanan kemalattan mahrum kalanlar mıdır?
Efendimiz,Hz.Cebrail'e sormuş:"-Bu Kur'an ayetlerini nasıl alıyorsun"Cevap :"Yeşil bir perde arkasından veriliyor".Efendimiz devamla:"Aç Bak".Sonrasında hz.Cebrail,Kur'an ayetlerini kendisine verenin Cenab-ı Peygamber'in nuru olduğunu görüyor.
Bu hakikatten dolayı olsa gerek Dörtyol'da medfun Kırklardan Murtaza Aziz (vefatı 1946)hazretleri'nin kabir kitabesinde GELEN BİR GİDEN BİR KALAN BİR BU BİR GİZLİ SIR ibareleri yazılı .MÜRŞİD-İ KAMİLLERDE GÖZÜKEN CENAB-I PEYGAMBER OLMASIN? Çünkü,İlk yaratılan Nur'un o olduğu ifade buyurulur.
KIRKLARDAN MURTAZA AZİZ HAZRETLERİ İÇİN AZİZİM ŞÖYLE İFADE BUYURMUŞTU:VEFAT ZAMANI EMANETİ VERMEMİŞ VE ŞÖYLE BİR ÖNKOŞULU ileri sürmüş:"MUTLAKA KIRKLARDAN BİRİ BU HAVALİDEN BİRİSİ OLSUN".Lakin,o mertebeye atanacak derecede o havalide yetişmiş birisi o gün için yokmuş.Mübarek şu şekilde ikna edilmiş:"Şimdilik başka havaliden yetişmiş birisi bu makama atayalım.Bu havalideki yetişene kadar"MANEVİYATIN BÖLGECİLİĞİ OLUR MU?OLMAZ.Ama bu havalinin insanının ayranının çabuk kabarmasınin göstergesi,İşgal kuvvetlerinden Fransız işgalcilerine karşı İstiklal savaşında İlk kurşunun İzmir değil,Maraş değil,Genel kurmay kayıtlarında Dörtyol'da atılması hadisesidir.Kara Memmet Çavuş isimli bir şahsiyet direnişi başlatmıştır.Bu nedenle bir Maneviyat toplantısında ,Efendimizin huzurlarında Murtaza Aziz hazretlerinin pervasızca aşka gelip yumruklarını iki yana açıp "VERMEDİK YA RESULALLAH,vermedik ya Resulallah"diye aşka gelmesi olayını büyükler nakletmişlerdir
******
Hayırlı Cum'a lar- 31 temmuz 2015 cuma-mavi dolunay tezahür günü
Ay kırmızı olmuş mavi olmuş hiç merak konum değil.....EZ-ZAHİR'in EL-BATIND'da ki karşılığını merak etmek isterim.Ez-Zahir'deki örnekler üzerinde tefekkür edilerek El-Batın'daki (Hakikatteki)karşılığı bulmak (tefekkür)daha önemli.Biraz daha ilerisi Ceset dünyamızdaki karşılığı.Cümleyi toplarsak:Semadaki Ay'ın Beşeri(insansal)alemdeki karşılığı ve buradan hareketle içimizdeki karşılığı.Mürşitte yok olanlar hemen "O"diyecek .Eyvallah. Kesrettekiler ise habire yorum yapacaklar.Işık kaynağı olmayan ay bir yansıtıcı olmakla acaba bu gece Yüce Yaratıcının hangi rengine bürünecek.Cemal'e giden yol Celal'den geçermiş.Biz son gelen çocuklar.hep şımartıldık.Ne yapalım AZİZLERİMİZ çok zengin.O'nların mirasını harcadığımız için çokça laf ediyoruz.K
TEMMUZ 2015/ Avukat Şemsettin Keser
*******
MÜRŞİT MÜRİDE NE YAPAR?
AZİZİM Hasan Efendi anlatmıştı idrakimizin alacağı kadarıyla.Nefsin kötü hallerini, Hırs,Kibir,şehvet,Öfke,Adavet,cimrilik,Mevki makam isteği v.s gibi her insanın geninde mevcut olan menfi çekimleri insanın bedenine dolanmış ,onu sıkarak yahut zehirli dişleri ile sokarak öldürmeye çalışan bir yılan'a benzetmişti.Mürşit,elindeki kılıçla bu yılanın boyun ,sırt ve kuyruğuna vurarak yarısına kadar kesip yara açar.Bu darbenin tesiri ile yılan kıpırdayıp zarar verme gücünü kendinde bulamaz.Bundan sonrası için müritte,çalışarak ,gayret ederek bu yaranın kapanmasına mani olup(tembellik etmeyerek)yılanın kalan kısmınıda kendi kesecektir.Nefis yılanının bedenini Mürşit tamamen kopartmadığı için mürit tembellik edip,gayret içinde çalışmazsa bu yara zamanla iyileşir ve yılan tabiatında olan zararı icra eder demişti.
Mürşidin müride bir bilgi yüklemesi,bir bilgi transfer etmesi gibi bur durum yokmuş.Aksi durumda ,ümmi olan,konuşma yeteneği bulunmayan ,sadece nazarla iş gören evliyaullahın konumunu izahta zorlanırız.O halde etkileşim nasıl oluyor yahut sistem nasıl işliyor denirse Galiba Mürşitte oluşan bir çekim kuvveti,kişiyi diğer çekim alanlarından çıkarıp kendi alanında muhafazaya alıyor.Tıpkı Güneş'e bağlı,güneş etrafında dönen gezegenler gibi.Varlıkları güneşe tabi.
Ay'ı (Kamer'i)sorsan (niçin dünyanın etrafında dönüyor diye)Dünyasız bir şey gerçekleşmiyor ki.
Kabuksuz bir taam yokki.
Ayı'nın on türküsü varmış dokuzu ahlat(olmamış armut)üzerine imiş.Bir veliyullah sözünü okumak,nakletmek tüm işimiz."NUTK-I EVLİYA ENTAK-I HAKK'TIR"Evliyanın sözü,Allah'ın(C.C)sözüdür demişler.Evliyalar arasında zaman farkı olarak asırlar bulunsa dahi sözler hep aynıdır.Çünkü Hakikat Değişmezmiş.Bu nedenle arayış içinde olanlar(dert sahipleri)çok rahatlıkla asırlar öncesinde yaşamış bir veli'nin sözlerinde kendine ait bir şeyi mutlaka bulur.
Gelelim içinde bulunduğumuz zaman'a.son zamanın içinde olduğumuz için,kurumsal olarak toplum ve devlet himayesinde adresi belirli arınma merkezlerinin kapatılması üzerinden 90 yıl geçtiğinden,dünyasını değişmiş büyüklerin yerine bilinen yeniler gelmediğinden mutlaka toprak 90 yıl önce bağrına bırakılmış tohumu çatlatarak yeşertecektir.Bunu bekliyorum.Vakıa suresinin 11 -12-13-14 ayetleri MUKARRABİN(ALLAH'A C.C. YAKINLIK PEYDA EDENLER)'inin çoğunun eski ümmetlerden,birazının sonrakilerden olacağını haber vermekte.Haşa,nefsimiz için bu kelamlardan bir paye ve iddiada yok.Ancak,işin zorluğunu ifade açısından belirttim.Peygamber mirasçısı olan Evliyayı toplum ne kadar kabulleniyor.Bu ölçü nasıl olduğumuz sualine cevaptır.Yol'un sınanmaları çok olduğundan ağzımızı tatlılaştırdığı sürece bu işe devam.EVLİYA sözü nakletmekte bir vazife.Yemiş satan çerçi,sattığından ara sıra acıktıkça ağzına atıştırmasıda normaldir.Yine aynı suali soracağım.Bu güne ait Kamillerin bugüne ait söylemleri nasıl olacak?
Ben yine başladığım yerde duruyorum.Sahtesi çok olsa da vazgeçmiş değilim.Hayırlar dilerim
******SALTANAT KISIRDIR.ÇOCUKLARI HİÇ OLMAMIŞTIR
Yüksek yeri mesken edinenleri bekleyen tehlike çoktur.Çünkü göz önündedir.çıkış uzun sürsede iniş süratli ve tehlikelidir.Sevmediklerinin kellesini teslim ettikleri Bostancıbaşılar zaman zamanda Sultanın kellesini almışlardır.Hayatı ,İhtiyarlara sormak lazım derler.Çünkü onlar,dünyanın tüm alayişlerini görmüş olsalarda aynı cümle ile özetlerler:"Göz kırpmak süresi kadar"
"Hayatı ve ölümü yaratmaktan maksat bir imtihan olup kim iyi amel işleyecek"(Mülk suresi ayet 2).İmtihan bir CELAL.Talut'un ordusuna verilen savaş emri,önüne çıkan ırmaktan sadece bir avuç su içme müsadesi ise Cenab-ı Hakk'ın bir imtihanı.Şüphesiz Ayetlerin zahiri manalarının yanı sıra Enfüsi(içsel)manalarının da ifade ve izahı zamanımızın bir ihtiyacı .Sadece bir "avuç su"kavramını milletvekillerine bağlanan "maaş"kabul etsek te fazlasının yasak olduğunu kim ifade edecek.Diyanet mi?Güçlülüğün ifadesi Mersedese binmek değil,yanlışları korkmadan ifade edebilmektir.İçinde "ben"in olmadığın bir dünyalığa sahip olmanın mahsuru yoktur.Aksi durumda Kader,hükümlerini icra edecektir.
2 yıl 6 ay Efendimizin Ravzasını müdafa eden Fahrettin Paşa,gözyaşları içinde kılıcını Resulullah'ın kabrine bırakır ve gözyaşı dökerken dağıstanlı bir asker şu dizeleri söyler:
"Unuttuk İlhan'ı,Kara Oğuz'u,
İşledik seni gözbebeğimize
Bağışla ey şefi kusurumuzu
Bin küsür senelik emeğimize
Nedense kimseler dinlemez eyvah
O kadar saf olan dileğimizi
Bir ümmi isen de Ya Resulallah
Ancak sen okursun yüreğimizi
Yapamaz Ertuğrul evladı sensiz,
Can verir,Canan'ı(s.a.v)veremez Türkler.
Ebedi hadim'ul haremeyniniz
Ölsek de Ravza'nı ruhumuz bekler"
Topkapı kutsal emanetler bölümündeki eserlerin büyük kısmı,Fahrettin Paşa'nın şehrin tesliminden önce binbir zorlukla İstanbul'a gönderdiği eşyalardır.Şöven değilim.Ama Suud,mutlaka hesabını vermeli.Şerif Hüseyin ve oğlu Faysal ve diğerleri ,Padişahın fermanına rağmen Medineyi müdafaa eden FAhrettin Paşa gibi aslanlarımıza ihanet edip arkadan vurup çöl kumlarına gömmenin BEDELİNİ ÖDEMELİDİR.Ecyad kalesini yıksalarda,revakları ortadan kaldırsalarda,Medine Tren istasyonunu yok etselerde o topraklarda bize ait birşeyleri geri almak için gideceğimize inanıyorum.SALTANATLA TASAVVUFUN BİRLEŞTİĞİ ALTIN DEVİR gelecek.(En'am 152)Malel Yetim(Yetim Malı)sahibine teslim edilecektir inşaallah.
******
Aslan"tabiri yapılırken "dişi"ve "erkek"ayrımı yapılmadığını her iki sınıfında bir mütalaa edildiğini önceki kayıtlarda ifade edilmişti."İrşat-Mürşit"lik yolunda mutlaka bir "Er"olması gerektiğini AZİZİM EFENDİM ifade etmişti.
SAHİBÜL MÜHÜR şeklinde bir tabiriniz geçmişti.Vaktin Sahibine ait olsa gerektir.Bu hususla alakalı şahit olduğumuz durum şu idi:Dörtyol'da medfun Seyit Ali Baba hazretleri 1980 yılında İskenderun Devlet hastahanesinde prostat ameliyatı olmuştu.ameliyat akabinde 4 yıl 4 ay 4 gün daha ömür sürdü.Ev içinde yatmayı istemedi.Bahçeye üzeri naylon etrafı naylonla kaplı bir çadır kurdurdu.Kış yaz bu durumda,sürekli oruç vaziyette uzun otururda.Üzerinde uzun bir gömlek.soba v.s yok.Uzun otururken sürekli sol eli kapalı vaziyette idi.Halbuki sağlığında elini öperdik normaldi.sanki avuç içinde bir şey gizleniyordu.Dünyayı değişmiş olan Esat hoca isimli köyümüzde imamlık yapan bir zatın ifadesine göre sol elinin avuç ortasında yeşil bir ben oluşmuş ceviz büyüklüğünde .Bu beni cenazenin gasli esnasında görmüş .Acaba Yaratıcımız Ricalül Gaybin bir kısmının vücutlarında sonradan bu şekilde bir mühür mü oluşturuyor.Bilmiyorum.Sahibül Mühür sahibi olduğunu söyleyenlere sormak lazım.
*****
Ebül vakt dünyayı değiştiğinde arzda ve semada acaiplikler zuhur ettiğini AZİZİM EFENDİM buyurmuştu.21.11.1984 tarihinde Ali Baba rahmetullah 105 yaşında dünyasını değiştirdiğinde anormal bir soğuk yaşanmıştı.
Dikkat buyurursan tüm mübarekler sona doğru gelindiğini ifade buyururken yolu sır kaplıyor.Var olan gerçi yok olmuyor.Vakit yaklaştığı için GELECEK OLAN EFENDİ 'ye karşı direnç oluşmasın diye İrşatta bilinen isimler gittikten sonra yerleri hep boş kalıyor. Hasan Efendi'nin buyurduğu gibi,"-gelecek olan kişi şeriatta değişiklik yapacak belki namaz üç vakit olacak.İnsanlar şeriatı,tarikati yaşamadan direkt Hakikatten başlayacaklar".
***
HAYIRLI SABAHLAR
Büyüklerin aile efradı ve yakın çevresi ile alakalı hususlarda hiç yorum yapmam.Niye?."Li hikmet-en"bir durum varsa diye.Hz.Pir Mevlana Efendimiz Hz.Muaviye ile alakalı mesnev-i şerif'te mü'minlerin dayısı tabirini kullandığı için Ehl-i Beyt aşıkları'nın bu sahabeye bakış tarzlarındaki farklılıklar içinde hep susarım.Efendimizin amcası Ebu Talip hazretleri içinde fatiha okurum.Dürr-i Yetim'in hamisi.Meşrep farklılıklarının getirdiği mücadelede bir cilve-i Rabbani olarak Çok garibime gitmişti Hz.Muaviye konusunda ihtiramı zirveye çıkaran Esad Erbili hazretlerinın bu saygısına kızan Mehmet Sabit Efendi'nin "Ben bu kürd'ü İstanbul'da bırakmam"sözü üzerine Esad Erbili hazretlerinin Menemen'e sürgünü ve istiklal mahkemesindeki yargılanması ve askeri hastanehanede dünyayı değişmesi.Bu hususlar cins atların birbirleri ile yaptıkları cilveleşmede ,ayak altındaki sıpaların telefine sebebiyet vermesi gibi yorum yapılmayacak konular."Tebbet Suresini"hatim tamam olsun diye okuruz demiş bir büyük.Asla Efendimizin akraba çevresinde gezmemişler.
Ne demişti Eşref Ede(Üsküdar'ın üç sırlısı):"Türbedar Ahmet Amiş Efendi İrşad'a,Mehmet Sabit Efendi İcra'ya memurdu".İşin icra kısmı ile alakalı olarak Sabit Efendi şöyle buyurmuştu:"Bu işi Selanikli Mavi gözlü bir sarışına havale ettim.O bu işin üstesinden gelecek".Hal böyle olunca susmak gerekmez mi.Yok hükümet ne olacak.Ya şöyle olursa ya böyle olursa gibi telaşlar hep bizler için.
*******
Devlet işlerini gören memurları, tayin suretiyle devlet atamasını yaptığı gibi Manevi alemde de Allah işleri ile ilgili olanların tayini yapılırmış.Bu meyanda şu hadisenin varlığına şahit olmuştuk.Anlatan Rize ,İkizdere,Şimşirli köyünda doğmuş Mehmet BİR isimli ,diyanetten emekli ,10 yılı aşkın zamandır Vakfımızda Teravih namazları ile Perşembe akşamlarının vakit namazlarını eda ettiren hocamız.onun diliyle hadisenin boyutu şu şekilde vuku bulmuş:Hafızlığımı bitirdikten sonra bir müddet İstanbul Üsküdar tarafından Zengin bir şahsın yaptığı bir semt camisinde fahri imamlık yaptım.Sonra Ankara,Yenimahalle 6,5 durakta Kur'an kursunda vazife aldım.Ramazan günü öğle yahut ikindi namazında Hacı Bayram Camiinde hafız arkadaşlarla mukabele okuyoruz.Namazdan sonra avluda foterli bir şahıs beni yanına çağırdı.İskenderun'da 1960 yılına kadar kilise sayısının cami sayısınfan fazla olduğunu,güzel kıraate sahip hocalardan yoksun bulunduğunu,Kur'an tilavetinin güzel olduğunu beyan ederek bana "Seni İskenderun'a götüreceğim "dedi.Ben,Kusura bakmamasını,İskenderun'un çok sıcak olduğunu,başka arkadaşlarla görüşmesini"söylesimde ısrarla bana "-sen geleceksin"dedi.Ben de "-Amca,ben tayinimi istemezsem beni kim tayin edecek İskenderun'a"deyince Yaşlı amca Hacı Bayram Veli hazretlerinin türbesini işaretle "-Seni o tayin etti"diye söyledi.Bende içimden "Adam sende "deyip geçtim.Bir ay sonra Diyanet'ten bir yazı .Tayinim İskenderun'a harcırahsız olarak çıkmış.Şaşırdım.Yapacak bir şey yok.İskenderun'a kalmak için değil tekrar geri memlekete gitmek için geldim aradan 55 yıl geçti halen bu memlekette kaldım".Bu konuşmayı 10 yıl önce yapmıştı.İleri yaşı nedeniyle vakfa gelemiyor.Cenab-ı Hakk şifalar bahşetsin.
Şüphesiz Manevi tayin'in zahiri nedenleri olabilir.bizce o bölüm çok önemli değil.
Maddi alem,Manevi işaretlerle yönetilebilir mi?şeklinde görünüşte masum bir sual,ama cevabı çok derin ve azim bir konu ile alakalı bir bahis açmak isterdim.Ama aklıma Üsküdar'ın üç sırlısındaki Eşref Ede'nin Mehmet Sabit Efendi'den naklettiği sözü geldi."-EĞER HİLAFET,EHL-İ BEYT'E NASİP OLMUŞ OLSAYDI,ŞU AYAKKABIMIN ALTINDAKİ ÇİVİLER(KABARALAR)BİLE ALTINDAN OLURDU".Yeryüzü kim için:Mü'min"için.Hangi mü'min.Saf,kıyamete kadar korunmuş ALTIN NESİL için....
****
KABE'NİN GÖZLERİ
Bu tabiri ilk defa Metli Baba'dan kanatlanmış Hasan Efendi hz.söylemişti.Mevzu Hac mı?yoksa başka birşey mi idi bilmiyorum.Gecenin bir vaktinde Kabe'nin gelerek kendisini uyandırdığını ve çok güzel gözlerinin olduğunu"ifade etmesi üzerine Kabe'nin gözleri nasıl olur diye düşünürken bir zaman sonra bir dükkanın duvarında rastladığım Takvim yapraklarını tutan poster kısmında bir kabe resminin üzerinde siyah iki gözle resmedilip tab edildiğini gördüğümde bu baskı'yı yapanın benim gibi,küp şeklindeki taştan bir yapının üzerinde göz şeklinde yüzeysel algıya sahip olduğunu anladım.Acaba hakikati ne ola?..
********
Ne kadar para o kadar köfte"
Ehli Beyte saygı ne kadarsa Cenab-ı Hakkın lutfu o kadar.Bir tarihte AZİZ'im ağzından kaçırmıştı:"Türkiyede mevcut Seyyit'lerin listesini tuttuğu "hususunu.ama sonra manevi emirle "yaktığını".Selçuklu dahil Osmanlı döneminde Nakibül Eşraflık hususunun özel olarak devlet yapılanmasında (protokolde)yer aldığı,hukuk sistemi içinde dahi bir müessese olarak varlığını devam ettirdiği.Ganimet paylaşımında Hz.Peygamber SAV ayrılan ilahi bir taksimat var.Efendimizden sonra bu kısım ALTIN NESİL'e sarfolunmalıydı.Osmanlı bu hususa riayet ettiği kanaatındayım.Çünkü ,kıyamete kadar insanlığı mayalayacak abide şahsiyetler bu nesilden çıkacak.Medrese istediği kadar ""-Ya Fatıma.Kıyamet günü için benim kızım olduğun hususuna güvenme "mealindeki hadisi örnek verip kendilerine göre "Eşitlik anlatımlarını"ifade etsinler.Biz,Ahmet Amiş hazretlerinin "-Biz Tebbet suresini,hatim tamam olsun diye okuruz"sözünün içindeyiz.Biz işin suistimal edilmesi yönüne bakmayız ve dinlemeyiz.Ehl-i Beyt'e saygı gönüllerde devam ediyor.
***
"İNSANIN KALBİNDEN EN SON VE ZOR ÇIKACAK DUYGU MANEVİ SALTANAT İSTEĞİ İMİŞ"SÖZÜ BENİM SÖZÜM DEĞİL AMİŞ EFENDİMİZİN,YAHUT MEHMET SABİT EFENDİMİZİN YAHUT ABDÜLKADİR BELHİ EFENDİMİZİN YAHUT OSMAN KEMALİ HAZRETLERİNİN YAHUT AHISKALI ALİ HAYDAR EFENDİNİN.....SÖZÜ.NE KADAR ZENGİNİZ DEĞİLMİ ?BU KADAR ÇOK SULTANIMIZ VAR.YETER Kİ KAPILARINDA KITMİR'LİĞE TALİP OLABİLELİM.EFENDİLİK Mİ?O NEDİR Kİ !ŞEYTANIN KAYBETTİĞİ "VARLIK" İMTİHANI ...
***
TÜM İNSANLAR ŞÜPHESİZ PEYGAMBER TORUNU.KAFİRLERDE.ŞEKİL OLARAK ALIRSANIZ BU SONUÇ ÇIKAR.EFENDİMİZ İLK BAŞTA DEĞİLDE EN SONDAGELDİ SORUSU değişik şekilde cevap bulmuştur.Ağaçtan murat meyve olup meyvenin en sonra oluşması gibi.Yaratılan ilk nur şüphesiz Efendimiz.Adem atamızda tecelli edip bu nurun intikallerini Mevlüd-i Şerif anlatır.En son Amine annemizde karar kılıp zuhura gelmesi.Efendimize gelene kadar korunmuş olan bu nurun Kıyamete kadar devamınında korunacağı iddia edilemez mi.Özel olmak (nübüvvet ve velayette)cehd işi olmayıp baht işi olduğu malum.AZİZİMİN "Seyyitlerle alakalı tuttuğum listeyi yaktım"demesinden anlamıştım zaten sistemin değiştiğini.Medrese'nin Niyazi Mısri hazretlerini suçladığı maddelerden biride Mısri'nin "Hz.Hasan ve Hz.Hüseyn efendilerimize"peygamber demesidir.Söyler misiniz VELİLER VAKTİN PEYGAMBERLERİ değil mi?Yaptıkları vazife olarak bu söylenemez mi?
İNSAN kelimesinin "unutmak"kelimesinden türediği ifade edilir.İnsanlar unuttukça Cenab-ı Hak hatırlatmak için Peygamber göndermiştir.Efendimizden sonra bu unutmalar olmadı mı?Nasaraya benzemek,Yahudiye benzemek modası."kertenkele deliğine girecekler"hadisi taklit hastalığının sonucu değilmi.amellere şirkin ve riya'nın karışması.....EFENDİMİZ BUYURUYOR:Benim ümmetimde diğer ümmetlerin uğradıkları hastalığa uğrayacaktır ki bu hastalık NANKÖRLÜK,ŞIMARIKLIK,HASEP NESEPLE ÖĞÜNMEK,DÜNYA İÇİN BİRBİRİ İLE BOĞUŞMAK,YEKDİĞERİNE BUĞZ ETMEK,BİRBİRİNİ KISKANMAK BELASIDIR.ÜMMETİM BU BELALARA TUTUNARAK NİHAYET HADDİ AŞACAK VE BU TAŞKINLIĞIN ARKASINDAN SEBEBİ,MAHİYETİ MEÇHUL BİR KITAL ZUHURA GELECEKTİR".
KIYAMETE KADAR HAKKA DAVET EDEN BİR TOPLULUĞUN MEVCUT OLACAĞI müjdesi bizleri ayakta tutuyor.Kimler bunlar:Ahlakı Kur'an olanlar.Ehli muhabbetler.Ehli muhabbette ehli beytte mevcut.şecere taşıyıcısı olmakla da bu işin olmayacağını hissediyorum.
******
İnsanın yapısında faydasız bilginin peşine düşme istidadı vardır.Bu nedenle En-Naziat suresinin sonundaki ayetler inmiştir.Kureyş müşrikleri "Haşir ne zaman vukua gelecek,kıyamet ne vakit kopacak?"sualleri ileefendimizi rahatsız ediyorlar ve bu sualler Cenab-ı Peygamber için ukde-i hatır oluyorda.Cenab-ı Hak,Peygamberini tahakkuku mümkün olmayacak temennilerden nehy ediyordu."SANA HİÇ TAALLUKU BULUNMAYAN ,ANLAŞILMASINA SENCE BİR İHTİYAÇ OLMAYAN BU MESELEYİ NEDEN KENDİNE UKDE EDİP DURUYORSUN.BU EDEBİ BİR SIRDIR Kİ HALLİ İLMİ İLAHİYE DAYANIR.SENİN VAZİFEN KIYAMETİ DÜŞÜNÜP KORKANLARI O MÜTHİŞ GÜNÜN ŞİDDETİNDEN HABERDAR EDEREK UYANDIRMAK,YAŞADIKLARI MÜDDETÇE SALAH İÇİNDE MEKARİM-İ AHLAK İÇİNDE YAŞATMAK SURETİYLE YEVM-İ HESABA HAZIRLAMAKTIR..
Bir alime birisi bir şey sormuş,cevap alamayınca "Peygamber Efendimizin(SAV);'her kim bildiği faydalı bir ilmi saklayıp öğretmezse ,kıyamet günü ateşten bir yularla getirilir'buyurduğunu işitmedin mi?"diye tehditvari konuşunca alim şu cevabı vermiş:"ŞİMDİLİK YULARI BURADA BIRAK GİT.EĞER İLMİ HAK ETMİŞ BİRİSİ GELİR DE ONDAN GİZLERSEM ,BANA O ZAMAN O YULARI TAKSIN.
******"
KIYMETLİ OLANIN SAHTESİ OLUR"SÖZÜ.
GELELİM BİLDİKLERİNİ ÖĞRETMİYORLAR SÖZÜNE.(sözüm hakikilere) EVLİYA HAKK ALETİDİR.HAKK BİLDİRİRSE BİLİRLER.HAKK İSTERSE BİLDİRİRLER.ALET VAZİFE GÖRÜRSE ALET OLUR,VAZİFE YAPMAZSA BİR KENARA ATILIR.DİYELİM Kİ BAKIRI ALTINA ÇEVİRME BİLGİSİNİ CENAB-I HAKK EVLİYASINA ÖĞRETTİ.BU İLMİ NEFSİNE DE KULLANAMAZ ,UMUMUN İSTİFADESİNE DE SUNAMAZ.SİSTEME MÜDAHALE ETMİŞ OLUR,DÜZEN BOZULUR.AYETTE İFADE BUYURULAN "BOZGUNCULUK ÇIKARANLAR"KAVRAMINI GENİŞ ALGILAMAK GEREKMEZ Mİ?.MESNEVİ-İ ŞERİFTE YEDİLERE İMAM OLAN ZATIN NAMAZ ESNASINDAKİ KEŞFİNDE KAFİRLERİN ELİNDEN KURTARDIĞI MÜSLÜMAN GEMİSİ HİKAYESİNDE ANLATILMAK İSTENEN NEDİR?HÜDA'NIN İŞİNE KARIŞMAMAK.CENNETMEKAN SULTAN ABDÜLHAMİT HAN,NİÇİN SARAYI KORUYAN ÖZEL ASKERLERİNE,İSTANBULA YÜRÜYEN HAREKAT ORDUSUNA KARŞI SAVAŞMA EMRİ VERMEDİ:(görmüştü ki gelen ordunun önünde Hz.Hızır mevcut).Takdiratı gördü.Mesnev-i Şerifte Hz.Ali Efendimizi katledecek seyisinin hikayesi var.Hz.Şah,niçin gerekli tedbiri almadı.Yüksek mefkurenin bahisleri,bize göre değil.
GELELİM MÜSLÜMANLARIN TEKNOLOJİDEKİ ATALETLERİNE.DİNİ İNANÇLAR MI BUNA SEBEB.HAYIR.ÖYLE OLSA İDİ İNSANLIK DÜNYASINDAKİ BİLİMSEL KEŞİFLERİN ÖNCÜSÜ MÜSLÜMANLAR OLMAZDI.O HALDE NEDEN?BİZ GERÇEK İNANÇ VE AMELDEN UZAKLAŞTIK.ŞEKİLPEREST OLDUK.
Cebir ilmini insanlığa kim öğretti.5.nci İmam Cafer-i Sadık hazretleri.
Bilir misiniz Türk milletinin(Selçuklu-Osmanlı) indi ilahide özel oluşunun nedeni nedir?İmam Zeynelabidini Kerbela meydanından kaçıran bir avuç çeçen Türkü.Bu nedenle Tasavvuf büyükleri hep Maverahunnehir kaynaklı.Ama sonrasındaki durak Anadolu.Hz.Harakani doğuda,Emir Sultan Batı'da .Kadastro ölçümlemelerinde ölçüm noktalarını gösteren poligon taşları var.Dünya üzerinde poligon taşlarımız var.Hz.Mısri Limni'de,Gülbaba macaristan'da,Hz.muhittin Şam'da ,hz.Geylani Bağdat'ta,Hz.Rufai Basra'da,Hz.Ömer halveti Bakü'de.saymakla bitmeyecek.Dünya bizim.Dörtyol'da medfun Seyit Ali baba'nın üçgen mezar taşı kitabesindeki ayetin şablon yazılımını kötü eskimez yazımla ben yazıp mermerci hakketmişti:NASRUN MİNELLAHİ VE FETHUN GARİB.
****
ŞEMSETTİN YEŞİL hazretleri .Seyyit..Abdülkadir Geylani soyundan.Çok güzel giyinirmiş.Parmaklarında değerli taşlardan oluşan yüzükler mevcut.Cemaatının çoğunluğu bayanlar,üniversite talebeleri.40 yıllarda Etyemez'de İkindi vakti girmesine yakın zamana kadar cuma namazını uzatıp 2 saat kürside vaaz için kaldığını kimler bilir.
Şık giyiminden dolayı elbiseleri ile alakalı Cenab-ı Hakk'a naz makamından şu mealde söz söylemiş:YA RABBİ.ZAHİR İSMİ ŞERİFİNİN HÜRMETİNE BU ÇABUTLARA BİR SERVET HARCADIM".
Dinin Hakikatini istibdat devirlerinde anlatan bir zatın,yadırganmayacak bir kıyafetle şık bir şekilde hakikatleri anlatmasından daha güzel ne olabilir.KÜLLİYE'ye harcanan paraya ise:Devletimizin yakın geleceğinde ulaşacağı ihtişam karşısında sönük bile kalacak
****
İngilizin,Alman'ın,Fransızın diline bir şey olmadıki.Onlar atalarının 200 yıl önce ifade ettiklerini kolaylıkla anlayabilmekteler.Bizim ise geçmişle bağımız 1923 te kesildiği için zor devirlerde "Allah"davasının varlığını yaşatma gayreti içinde sayısız eziyetlere ve meşakketlere muhatap olan İrfan dünyamızın abide şahsiyetlerini öğretmemiz gerekir.1930-2000 arasında,bugünkü neslimizin mayalanmasına sebebiyet veren çileli insanlar.İsmi bilinenlerve ismi bilinmeyenler.1940 ta harab olan Japonya ve Almanya zirvede .Niçin?Ruhları mevcut.Bir hadise ve bir sözle sohbet tamamlansın.
Mevlana Vakfımızın 1998-2005 yılı arasında hizmetlerini yürüten Elktronik.Yük.Müh.Şadi KARAÇORLU kardeşimiz anlatmıştı."Özel sektörde işyerimi açmıştım.(1980 li yıllar olabilir).Makina almak için Almanya'ya gittim.işlerimi gördükten sonra yurda dönüş hazırlığı yaptığımda eşe dosta hediye edecek bir şeyler almak istedim.Sigara çakmakları revaçta.Nereden temin ederiz diye düşünürken telefonla bulunduğumuz şehrin bir pazarlamacısına ulaştık.Davet ettik.Elinde içinde çakmak nümuneleri olan çantası ile geldi.Baktık.Bu esnada seyyar pazarlamacı benden dolayı yanımda almanca bilen tercümana :"-Bu arkadaş ne yapar?"diye sorunca o kişide latife amaçlı cevap vermiş:"-Bir türk fabrikatör.SİMENS 'i almaya gelmiş".deyince satıcının yüzü kızardı ,duraladı"SİMENS o kadar kötü mü?"diye mırıldanarak çantayı kapattı ve bize ben size mal satmıyorum dedi ve izin bile almadan gitti.SİMENS Alman ekonomisinin amiral gemisi.Bir alman,kendi gurur kaynağı şirketinin iflasından o kadar etkileniyor.Ya biz..
İngilizin,Alman'ın,Fransızın diline bir şey olmadıki.Onlar atalarının 200 yıl önce ifade ettiklerini kolaylıkla anlayabilmekteler.Bizim ise geçmişle bağımız 1923 te kesildiği için zor devirlerde "Allah"davasının varlığını yaşatma gayreti içinde sayısız eziyetlere ve meşakketlere muhatap olan İrfan dünyamızın abide şahsiyetlerini öğretmemiz gerekir.1930-2000 arasında,bugünkü neslimizin mayalanmasına sebebiyet veren çileli insanlar.İsmi bilinenlerve ismi bilinmeyenler.1940 ta harab olan Japonya ve Almanya zirvede .Niçin?Ruhları mevcut.Bir hadise ve bir sözle sohbet tamamlansın.
Mevlana Vakfımızın 1998-2005 yılı arasında hizmetlerini yürüten Elktronik.Yük.Müh.Şadi KARAÇORLU kardeşimiz anlatmıştı."Özel sektörde işyerimi açmıştım.(1980 li yıllar olabilir).Makina almak için Almanya'ya gittim.işlerimi gördükten sonra yurda dönüş hazırlığı yaptığımda eşe dosta hediye edecek bir şeyler almak istedim.Sigara çakmakları revaçta.Nereden temin ederiz diye düşünürken telefonla bulunduğumuz şehrin bir pazarlamacısına ulaştık.Davet ettik.Elinde içinde çakmak nümuneleri olan çantası ile geldi.Baktık.Bu esnada seyyar pazarlamacı benden dolayı yanımda almanca bilen tercümana :"-Bu arkadaş ne yapar?"diye sorunca o kişide latife amaçlı cevap vermiş:"-Bir türk fabrikatör.SİMENS 'i almaya gelmiş".deyince satıcının yüzü kızardı ,duraladı"SİMENS o kadar kötü mü?"diye mırıldanarak çantayı kapattı ve bize ben size mal satmıyorum dedi ve izin bile almadan gitti.SİMENS Alman ekonomisinin amiral gemisi.Bir alman,kendi gurur kaynağı şirketinin iflasından o kadar etkileniyor.Ya biz..
*******
TURUK-İ ALİ'NİN POLİGON TAŞLARI
KENAN RİFAİ HAZRETLERİNİN sohbetlerinde geçmişti.Mescid-i Nebevi'de bir yabancı gözyaşları içinde dua ederken kendi şeyhinin ismini zikrediyordu."Ya şayh Debban,Ya Şeyh Debban"bunu duyan Mescid görevlisi zat,müdahale eder ve ona söylerki:"-Bu şekilde olmaz.Burada Cenab-ı Hakkın isimlerini zikretmen gerekir.Yanlış yapıyorsun"deyince fukara mahcub ve mahzun olur.O gece idrara çıkamayarak çok sıkıntı çeker ,SEBEBİNİ ANLAR hemen o fukarayı bulup gönlünü aldıktan sonra bildiği şekilde tespihini çekebileceğini belirtir vücudundaki bu sıkıntı gider.
Tarikattaki şeklin yarısını Kuşadalı İbrahim Halveti kaldırdı.Kalanını da ben kaldırdım "diyen Fatih Türbedarı Ahmet Amiş Efendi'nin sözünü ettiği Kuşadalı hazretleri:"Bir derviş günde tespih çekerken 15 defa İBRAHİM,İBRAHİM dese yine maksadı husule gelir"sözlerinden cesaret alarak zorsunmadan Osmanlı'nın bilinen irfan adamlarının isimlerini poligon taşı olarak yazıp zikretmeyi zevk olarak gördüm.(Sabah, Yozgatlı Hacı Ahmet Efendi'nin mahdumlarının kurduğu Vakfı aradım ve efendinin kitaplarından sipariş ettim.Ali Şevki Ergin diye bir muhterem çıktı.oğlu yahut torunu.bir sual sordu :"Efendim,nereden merak ettiniz?o belkide bir hadise neticesi bu yönlenmenin olduğunu düşünüyor ve onu öğrenmeye çalışıyordu.Zahiren bir sebeb söyledik amma hakikatte İSİMLERİNİ DUYMAK bile yeterliydi.)
Besmeleyle başlayalım
HACI BAYRAM-I VELİ(1430),KAYGUSUZ ABDAL(1444 MISIR),EŞREFOĞLU RUMİ(1469 İZNİK),KEMAL ÜMMİ(1475),SEYYİD NESİMİ(1404),ÖMER RUŞENİ(1486),İBRAHİM TENNURİ(1482),CEMAL HALEVETİ(1496)EMİR SULTAN(1429 BURSA),HAMİD-İ VELİ(SOMUNCU BABA-1413 AKSARAY),YUSUF-I HAKİKİ(1487),AKŞEMSEDDİN(1459 GÖYNÜK),ŞEMS-İ HÜDA AKBIYIK(1488),ŞEYH VEFA(1490),KEMAL-İ ÜMMİ(1475),İBN İSAYI SARUHANİ(1559),DUKAKİNZADE AHMET(1557),MERKEZ EFENDİ(1550 ZEYTİNBURNU),SARBAN AHMET(1545 ),KAYGUSUZ VİZELİ ALAADDİN(1563),EMİR AHMET BUHARİ(1516),ABDURRAHİM-İ TİRSİ(1519),SÜMBÜL SİNAN(1529 kOCAMUSTAFAPAŞA)İBRAHİM GÜLŞENİ(1533),İBRAHİM ÜMMİ SİNAN(1551),ÜFTADE HAZRETLERİ(1580),ŞEMSEDDİN SİVASİ(1597),SEYYİD NİZAMOĞLU SEYFULLAH HALVETİ(1601),EROĞLU NURİ(1605),HAŞİMİ EMİR OSMAN(1594),UŞAKLI MATLAİ,UŞAKLI ŞEYHİ(1725),VAHİP ÜMMİ(1595),ELMALILI SİNAN ÜMMİ(1657),NİYAZ-İ MISRİ(1694 LİMNİ),GÜLABOĞLU ASKERİ(1693)MÜFTİ DERVİŞ,İDRİS-İ MUHTEFİ(1615),BEZCİZADE MUHYİ(1611),ZAKİRİ (1622),HÜSEYİN LA MEKANİ(1624),DERVİŞ OSMAN(1627),AZİZ MAHMUD HÜDAİ(ÜSKÜDAR 1628),BOSNALI ABDULLAH(1645)ABDÜLAHAD NURİ(1650),AKKİRMANLI NAKŞİ(1651),ZAKİRZADE ABDULLAH BİÇARE(1657),SUNULLAH GAYBİ(1676),DİVİTÇİZADE MEHMET TALİP(1679),DERVİŞ HİMMET EFENDİ(1684)MEHMET NAZMİ(1700),OĞLANLAR ŞEYHİ İBRAHİM EFENDİ(1684)FENAYİ CENNET MEHMED(1664)LA Lİİ FENAYİ(1701),ABDÜLHAY CELVETİ(1705)ABDÜSSAMET(1670),AHMED-İ RUMİ(1632)ENVERİ(1694),BÜLBÜLCÜZADE FETHİ(1694),ÖMER FUADİ(1636),GAFURİ-İ CELVETİ(1667),KUL NESİMİ,CAHİDİ AHMET(1659)BEZCİZADE MUHİDDİN(1611)BURSALI İSMAİL HAKKI(1724).ZATİ SÜLEYMAN EFENDİ(1738),NASUHİ-İ ÜSKÜDARİ(1717),ÜNSİ HASAN EFENDİ(1721),İBRAHİM HAS(1762),SEYYİD EMİRKASIMZADE(1718),NECCARZADE ŞEYH RIZA(1746),ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI(1772),EDİRNELİ GÜLŞENİ HASAN SEZAİ(1738),HİMMETZADE ABDULLAH(1710),HİMMETZADE ABDÜSSAMED(1743),CEMALEDDİN UŞŞAKİ(1750)HAŞİM BABA(1782)KABULİ MUSTAFA EFENDİ(1712)KENZİ HASAN(1714),İSA MAHVİ(1715),NUREDDİN CERRAHİ(1720)KULALI NUZULİ(1744),SALAHİ-İ UŞŞAKİ(1782),SELİM DİVANE(1756),KUŞADALI İBRAHİM HALVETİ(1845),MUSTAFA ZEKAİ(1812),MUSTAFA SELAMİ(1813),BURSALI ŞEYH KAYGULU(1818),MARAŞLI AHMED KUDDİSİ(BOR 1848),MEHMET ALİ HİLMİ DEDEBABA(1907),EDİP HARABİ(1918),ERZİNCANLI HAYYAT VEHBİ-TERZİ BABA(1847),ŞEMS-İ İ HAYALİ(1874),EDREMİTLİ ACZİ(1866),ADİLE SULTAN(1825),ENDERUNLU ALİ BABA(1856)AYDİ BABA(1243),GİRİTLİ ALİ(1798),SELANİKLİ MEHMET ESAD MEVLEVİ(1911),HÜSEYİN FAHREDDİN DEDE,ÜZÜM DEDESİ DENİZLİLİ HULUSİ EFENDİ(1907),ŞEYH MUSTAFA RUMİ-İ HALVETİ(1879),MÜŞTAK BABA(1831),ŞEYH İBRAHİM ŞEVKİ(1897),KÖSTENDİLİ MOLLAZADE SÜLEYMAN ŞEYHİ(1820),MEHMET CELALETTİN DEDİ(1908),BASRİ TAPDIK BABA(1924),ABDÜLKADİR BELGİ(1923),MUHAMMED ESAD ERBİLİ(1931),LÜTFİ FİLİZ-FANİ(2007),GANİYYİ MUHTEFİ,ABDÜLAZİZ MECDİ TOLUN(1941),Rüşdi İbrahim Önal(1964),Muharrem Sırrı Hilmi Efendi(Harput-1951)MEHMET ŞEMSETTİN MISRİ(1936 BURSA),HÜSEYİN ŞEMSİ ERGÜNEŞ(1968),ŞEVKET TURGUT ÇULPAN(1990),ŞEVKİ KOCA(2003),HÜSEYİN VASSAF(1929)OSMAN kEMALİ(1954)ŞEVKET DEMİRCİ ,BANDIRMALI ALİ EFENDİ,KÜTAHYALI MEHMET DUMLU,İHRAMCIZADE İSMAİL HAKKI, VE DEVAMI.....KABUL BUYURSUNLAR EFENDİM.
sadakallahül azim
*******
HAYIRLI KANDİLLER.... Evliyaullahın her birinin özel meşrepleri var imiş.Tıpkı peygamberlerde olduğu gibi.Bazı Peygamberlerin meşrebi Ledünni imiş (Adem A.S)gibi.Bazısı Hakk'la konuşmak gibi(Hz:musa a.s),Bazısı Ruhi (hz.İsa a.s gibi).Halen bu peygamberler,muhiplerini,meşreplerine göre terbiye etse gerek.Cenab-ı Peygamber Efendimize (SAV) bütün meşrepler bağışlandığından Esma-ı Hüsna'nın hepsinden öbür yana geçmiştir.Mevlana Efendimiz'de Cenab-ı Peygamberin meşrebinin feyzinden pay aldığı için Mevlevi meşrep üzere olanlar tüm insanlığı kucaklar.Nitekim:Hz.Pir efendimiz buyurmuştur:
"Hak Teala'nın hazinesini açtılar ;geliniz,hepiniz hil'at giyiniz.
Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v)yine geldi,göründü;hepiniz iman ediniz"Bu söz Metli baba'nın kabir kitabesinde de mevcuttur.
Evliya vaktin İsrafil'i gibidir
ölüler onlardan hayat bulup dirilirler.
Beden mezarlarındaki ölülerin canları
Evliyanın sesiyle kefenlerinden sıçrayıp çıkarlar.
Aslında onların sesleri kendi sesleri değildir:
Çünkü diriltici olan ancak Hakk'ın sesidir.
Özdamar,(Allah cennetine soksun)Kırkkandil'de hep ışık insanları bilinir hale getirip bir hizmet ifade etmiştir.
İç alemini bilmem ama bir anektod aktarayım.
Yıl 1993.Refah Partisinden Milletvekili olan (1995)Dr.Mehmet Sılay "Hatay Evliyaları"diye bir kitap çıkartmıştı.Hatay'da yaşamış bilinen büyük zatlardan bahseden.Bu arkadaşımızı biz,iç dünyasındaki uzantıları bilmeksizin sadece eşi tesettürlü,kendisi abdestli diye 1994 yılında Belediye Başkan adayı olarak kabul ve baş taç etmiştik.Bu kitabı bir vesile ile AZİZİ'ime sunmuştum.İçerisinde Seyit Ali Baba hazretleri ile alakalı olarak bir bölüm hazırlamıştı.AZİZ'im kitabı şöyle bir inceledikten sonra "BU KİTABIN YAZARI MİLLETVEKİLİ Mİ OLMAK İSTİYOR"diye buyurdu.sonraki süreçte (6 yıl sonra)bu kardeşimiz Milletvekili oldu ama "Parti'nin kapatılmasına"sebebiyet vermesi iddiasıyla siyaset dışında kaldı.Cenab-ı Hak,kişilere bazı hizmetlerinden dolayı bazı makamlar lutfeder ancak bu makamların akibeti onun için hayırlımıdır? değilmidir?zamanla anlaşılır.Bu işlerle alakalı AZİZİMİN şu yorumu harikadır."SEN TALEP ETMEDEN VERİLEN BİR NİMETİN ÇİLESİ OLMAZMIŞ.EĞER TALEP EDERSEN O NİMET ÇİLESİ İLE BİRLİKTE GELİRMİŞ
******
Eski hükemada yaygın olan bir kanaat varmış.Çocuk anne rahminde iken doğuma kadar olan sürede her ay bir yıldızın terbiyesinde olurmuş.Yıldızlar nasıl terbiye eder bilmem.
Ancak,Peygamber meşreplerinin bugün ne tür etkileşim içinde olduğunu bilmiyorum.Ancak AZİZİM,Terzilik mesleği ile alakalı olarak İdris Peygamber'den icazet aldığını söylediğine göre sistem çalışıyor demektir.
Yozgatlı Hacı Ahmet Efendi'nin kitabında ,efendinin Cenab-ı Peygamberle mülaki kendi dilinden şöyle ifade edilmiştir:"Bu gece Peygamber Efendimiz'in (sav)hane-i saadetlerinin kapısı açıldı ve her taraftan gelen seçkin kimseler kapıdaki bir münadinin ismen çağırmasıyla teker teker huzura kabul edildiler.Sıra bana gelip benim adım çağrıldığında ,dedesiyle beraber gelsin,buyruldu.Ve Huzur-u Saadet'e beraber kabul edildik".
Metli Sultan'da yetişen Hasan Efendi hazretleri AZİZİM için şu ifadeyi kullanmıştı:"Biz kapıda sıra beklerken Necip Efendi,huzuru saadete kapıyı çalmadan girerdi."
*****"
Gönül ufkunda BİR ŞEYH BİR ŞEYHZADE isimli kitabı açtığımda , kitabın 33 ncü sayfasında bir şey dikkatimi çektiHz.Peygamberin sünnetinden sofra adabı(sofraya kişi sayısından bir fazla kaşık koymak)babını okuduğumda AZİZİMİN bir hareketini anlamış oldum.Mesela Çay içilecekken iki kişi isek tepsiye üçüncü bardağın konmasını söylerken bu üçüncü bardağın kullanıcısının Hz.Hızır A.S olabileceği şeklinde bir ricalül gaybe işaret ederdi.İrfan dünyasındaki Resulullah sünnetleri biraz daha değişik.
********
TÜRK MİLLETİNİN ,DİĞER MİLLETLERDE OLMAYAN TARİH BOYUNCA MEVCUT ÜÇ BÜYÜK ÖZELLİĞİ:
EN FAZLA MUHACİRE(GÖÇ)EV SAHİPLİĞİ
EN FAZLA HAFIZ YETİŞTİRMESİ
EN FAZLA ŞEHİT VERMESİ"imiş.
Yemen-Süveyş kanalı-Basra müdafası-Medine müdafası-kurtuluş savaşı-Çanakkale,Kafkas cephesi.Bu millet bedelini ödeyerek imtihanını vermiştir.Yozgatlı Şeyhzade Ahmet Efendinin dilinden eli silah tutanların cephede olduğu sadece sakat,yaşlı,kadın çocuk kaldığı bir ortamda cephedeki yakınlarından haber bekleyen insanımızın bu bekleyiş dramını anlatan şu sahne nesillerimize unutturulmasın diye aktarmada fayda gördüm.(Sayfa 69):
"Haftada bir gün posta gelirdi.Her ailenin kadın ve çocukları,gurbette ve cephedeki yakınlarından bir haber alabilmek için erkenden saat kulesi dibindeki meydanda toplanırlardı.Oraya gideceği zaman annem elimden tutar,benide beraberinde götürürdü.Herkesle beraber binadan çıkarılacak posta torbasının açılmasını heyacanla beklerdik.Posta torbası açıldığı zaman heyacanlı bekleyiş soğuk bir sükuta dönerdi.Görevli,torbadan çıkardığı mektup zarfının üzerindeki isim ve adresi teker teker dikkatle,yüksek sesle ,bağırarak okur ve elindeki zarfı havaya kaldırarak "At at bu tarafa"diye sahip çıkacak sesi beklerdi ve memur elindeki mektup zarfını heyacanlı çığlıkların geldiği tarafa fırlatır fırlatmaz,zarfı havada kapabilmek için kalabalık arasında itişip kakışanlar sebebiyle bir kargaşa ve dalgalanma başlar,havada uçan mektubu kim yakalarsa elden ele sahibine ulaştırırdı.Mektubu alan kişi büyük bir çoşkuyla zarfı öper,koynuna koyar ve onunla birlikte gelen mahalleliyle birlikte cepheden,kiminin evladından ,kiminin kardeşinden ya da eşinden ve sevgilisinden gelen hayırlı haberleri bir an önce diğer aile efradı ve yakınlarıyla paylaşmak üzere mahallenin ve evin yolunu tutardı.Bir çok bekleyenler postadan mektup çıkmadığı için ümitlerini bir dahaki haftaya tehir ederek meydandan meyus ve mükedder olarak ayrılırlardı.Bizim de çok kere böyle boş döndüğümüz olurdu."(Bu satırlar,Erkan Oğur'un yemen türküsü eşliğinde okunmalı)
METLİ DEDE DE YEMEN VE SÜVEYŞ HARPLERİNE KATILDIĞINI AZİZİM ifade buyurmuştu.
Biz yeni nesil,bu hali yaşayan atalarımızın bu haline sadece gözyaşıyla katılabiliyoruz.
YA RAB,BU GÜNLERİN ,BU AYIN,SEVGİLİ RESULÜNÜN,EN GÜZEL İSİMLERİNİN,ZATININ YÜZÜ SUYU HÜRMETİNE İÇİMİZDEKİ GİZLİ SAHİPLERİMİZİ GÖRÜNÜR HALE GETİRİP DERTLERİMİZİ SAHİPLENDİR.Hz..MUSA'YA,Hz.HARUN'u yardımcı ve yar yaptığın gibi bizlere de sahiplerimizi gönder YA MUİN.AMİN.
*******
Hz.Pir Mevlana Efendimizin etrafındaki müritlerinden Şeyh Bedrettin Tebrizi isimli şahıs kimya ve simya ilminde üstaddı.Hazretin yakınlarının fakirliğini,mücahede ve riyazatlarını görünce onlardan bazılarına şöyle dedi:"-Eğer hazreti Mevlana izin verirse ,geçimlerinizin kolaylaşıp genişlemesi için kimyadan bir tedbir öğreteyim".Bu teklif birçok müridin ilgisini çekerek Bedrettin'in yanına gitmeye başlayınca Hz.Pir bunu duydu kızdı ve Bedrettin'i yanına çağırarak şöyle dedi:Ben dostlara dünya metaını hor ve hakir gösteriyorum,sen ise bana karşı gelip onların dünyalarına rehberlik ediyorsun ve gerisin geriye cehenneme çekiyorsun.Bu seferlik affediyorum.Eğer yine böyle yaparsan hakikat kokusunu duyamazsın nefsin hevasına kapılır gidersin.
AZİZLERİMİZİN kal ve hal'lerini aktarmaktan muradımız bu yolda DERDİ OLANLARA.Tuzu kurularla ne işimiz olabilir.Kimseyi doğru yola iletmekle ilgili bir iddiamız da yok.Hakikate talip yolcular,etraftan havlayanların sesiyle meşgul olup zaman kaybetmemeli.
*******
BİRAZ NEŞELENELİM.BEKTAŞİ FIKRASI OLSA GEREK
Mübarek erenlerin birinin Allah'a bir işi düşmüş.Allah'ta o işi yapmamış.Naz ehli olan bu eren Allah'a küsmüş.Allah'ta "-ÇIK BENİM TOPRAĞIMDAN"demiş.Nereye gitse duramıyor.Her yer Allahın.Neticede bir suyun başına oturmuş su içip ekmek yiyeyim diye.Bir nida:"YEME BENİM EKMEĞİMİ,İÇME SUYUMU".Bu esnada Azrail A.S gelmiş "-Şu emaneti ver"demiş .Mübarek "-Ne emaneti"deyince Hz.Azrail :"niye bu can sana emanet değil mi?"deyince Eren bakmış ki iş iş değil elini kaldırmış:"Ya Rabbi!, gel barışalım"BEKTAŞİ MEŞREBİNDEKİ SADELİK VE SAMİMİLİĞE BAYILIRIM.ANCAK DEDEBABA OLMUŞ BİRİYLE HİÇ SOHBETİM OLMADI.
******
ERZURUMLU EŞO Haruniyeli Kürt Bahri anlatmıştı.
Sene 1968.Erzurum'a gitmek için Osmaniyeye indim.Petrol İstasyonunda araba beklerken tek kapılı Anadol bir taksi geldi.Benzin almak için petrole girdi.sordum "Nereye gidiyorsun?"dedi ki "Erzurum'a gideceğim ancak bir şöför arıyorum"deyince ben şöförlük bildiğimi belirtmem üzerine "Erzurum'a niçin gittiğini"sordum.O da anlattı.1951 yılında Kore'ye asker olarak gittim.O zaman Üsteğmendim.Savaşırken bir yerde muhasara altında kaldık.etrafımız çevrili idi.Beyaz giysili bir adam peyda oldu beni takip edin dedi bende 12 askerle birlikte bu kişinin peşine düştük ,düşmanın üzerine basa basa oradan ayrıldık ve düşman bizi göremedi.Beyaz giysili adam bizi Türk tugayına getirdi ve bize şunu söyledi:"Ben Erzurumlu EŞO'yum."bir anda kayboldu.Şimdi Binbaşı rütbesinden emekli oldum.Erzurum'a bu kişiyi soruşturarak bulmaya gidiyorum "dedi.Birlikte Erzurum'a vardık.Efendi hazretlerinin (Niyazi baba'nın)dergahına indik.Eşo' isimli birisinin varlığını sorduk.Dediler ki Eşo dağda yaşayan bir adamdır.her sabah şehir mezbahanesine bir defa gelir.Mezbahane artığı et,kemik ne varsa toplar bir sandığa koyar dağdaki kurtlara götürür.,kurtlarla yaşar.Görürseniz orada görürsünüz demesi üzerine Efendi hazretleri,oğlunu emekli binbaşının yanına rehber olarak verir gidin mezbahanede Eşo'yu arayın der.Mezbahaneye gittiğimizde yalın ayak üzerinde uzun bez beyaz bir gömlek giymiş,saçı sakalı birbirine karışmış birisinin Eşo olduğunu anladık.Binbaşı koşarak yanına gitti,sarıldı,ağlayarak Eşo'ya :"EFENDİM GEL SENİ GÖTÜREYİM,BU HAYATTAN KURTUL,DAHA GÜZEL BİR HAYAT YAŞA"dedi.EŞO :"-Bana bunu söyleyeceğini bilseydim seni Kore'de kurtarmazdım"dedi.sandığını sırtladığı gibi kayboldu gitti.BU ŞAHSİYETLER İÇİMİZDE OLDUĞU MÜDDETÇE BU MİLLET ASLA DEVRİLMEZ.
******
17 TEMMUZ 2015 RAMAZAN BAYRAMI
******
Hayırlı Haftalar
Latife mahiyetinde,naz ve niyaz makamında söylerler KÜRTTEN OLMAZ EVLİYA-KOMAYIN AVLUYA.
Bahri Baba(Bahri Ersoy-namı diğer KÜRT BAHRİ) Erzurumlu Niyazi Baba'dan anlatmıştı:
Efendi hazretleri Erzurumdan Haruniye'ye bizleri görmeye geldi.Bir cuma akşamıydı.Camiye gittik yatsı namazına.Cemaat içinde Efendi hazretlerinin tabilerinden Cevdet Ağa isimli bir ağa vardı.Evinde yemekle alakalı tüm hazırlıkları yapmış bekliyordu.Niyazi Baba oraya gitmedi.hiçbir hazırlık yokken bizim eve geldiler.28 kişi.Sordum:Efendim,Cevdet ağanın evinde tüm hazırlıklar yapılmadı oraya niçin gitmedinde buraya teşrif ettin?bana buyurdu ki:"Bahri baba.Cevdet ağanın evinde silah var.Eğer oraya gidersek jandarma orayı bastığında ağayı tutuklarlar.silahtan dolayı kurtulamaz.Bana Lambayı söndür bir zikir çekek dedi.Lambayı söndüreceğim zaman Yunus A.S ın kıssasını anlattı.Birazdan jandarmalar evi sardı.Niyazi Baba'nın sözünden jandarmaların geleceğini sezmiştim.Çünkü Niyazi baba içeride bulunan kişilerden dolayı bunların hepsi dervişmi? müritmi ?diye sordu Bende bilmiyorum dedim.Mübarek Birazdan anlarız"dedi.Jandarmalar bizleri aldı 28 kişiyi gece saat on ikide ayakta durma imkanı bile kısıtlı 8 metrekare bir yere tıktılar.gündüz cuma namazına gitmeye izin yok.Jandarma nezaretinde bizleri Bahçe ilçesine götürdüler.İfadelerimi alan bir Diyarbakırlı vekil öğretmeni 12 Eylül ihtilali Kaymakam yapmıştı.İfade akabinde İkindi vakti Adana Sıkıyönetim'e gönderildik.Sıkıyönetimde minübüsten inmedik.Bir Albay içeri girdi dosyalarımızı tek tek inceledi.Bunları buraya kim gönderdi diye uzmana sordu.Efendim Kaymakam gönderdi"denince telefonla Bahçe jandarma komutanlığını aradı Kaymakam'ın kim olduğunu sordu.Bölük komutanı:"Diyarbakırlı vekil öğretmen "deyince bizi minübüsten indirmeden geri gönderip serbest bıraktı.
ALLAH DEMENİN YASAK OLDUĞU DEVİRLERDEN BUGÜNE GELDİK.NİYAZİ BABALAR GÖÇTÜ GİTTİ.DUMLU HAZRETLERİ,TATLICI ALİ EFENDİ,MEDLİ DEDE GİBİ BİLİNENLER VE NİCE BİLİNMEYENLER GÖRÜNEN ALEMDEN ÇEKİLDİLER.YÜKÜ ONLAR ÇEKTİ.O GÜNLERİN ZORLUKLARINI UNUTMADAN BUGÜNKÜ SERBESTLİĞİMİZİN KIYMETİNİ BİLİP ŞÜKRÜNÜ EDA ETMEMİZ GEREKMEZ Mİ?
********
EHLULLAH ZİYARETİNİN ADABLARINDAN
Haruniye'den Kürt Bahri anlatmıştı.Birgün Erzurumdan bizim efendimiz Niyazi Baba misafir gelmişti.Beni Dörtyol'a Ali baba'ya götür dedi.O zamanlar Kamyonculuk yapıyordum.Kamyona bindik,Ali Baba'nın bulunduğu mahalle geldik,yola sapacakken buyurdu ki:"Nizamiye nöbetçisine gidelim izin alalım"demesi üzerine Dörtyol İstikametine devam ettik.Nizamiye Nöbetçisinin Dörtyol'da Terzilik yapan Necib Efendi(YÜZBAŞIOĞLU) olduğunu anladım.Kamyonu çarşı içine park ettim.Niyazi baba bana:"-Git müsaade iste"dedi.İndim dükkanına doğru yürürken yarı yolda Necip Efendinin bize doğru hızla geldiğini gördüm."-Müsadeye gerek yok buyrun gelin"dedi.Hep birlikte dükkana geçtik 1 saate yakın dükkanda oturdular.Tek kelam konuşmadılar.sadece Yüzbaşıoğlu,Niyazi Babaya hitaben"-Senin alnındaki nur'a kurban olayım"demesiyle ayıkdım ve her iki insanın büyüklüğüne şahit oldum.Niyazi Efendi,Ali baba'yı müsade ederse ziyaret etmek istediğini belirtti."-Tabi sultanım dedi.ben de sizinle geleyim"deyince hep birlikte kamyonla Ali baba'nın uzun oturduğu çadır'a gittik.Ziyarete varıp oturduk.uzunca bir süre hiç kelam olmadı.bu esnada Ali Baba'ya hizmet eden sakallı Ali,tepsi içinde ikram için Karpuz getirmişti.Ali Baba,oturduğu yerden karpuz tepsisine bakarak sükutu bozdu ve "-Karpuzda oluk mu ne ?"sözünü kullandı.Bir yıl sonra bu sözü çözebildim.Ali Baba ,ziyaretine gelen Niyazi Baba için bu söz kullanmış ve onun kemalatını ifade etmişti.
Bu ziyaretten sonra Niyazi Baba'ya sordum:"-Efendim,Terzi Babayla konuşmadınız,Ali baba ile de konuşmadınız"deyince Niyazi baba bana:
"-Bahri Efendi.biz çok şeyler konuştuk sen anlamadın.Ali Baba'da Naci sırrı var.İneğin karnındaki dananın kırmızımı siyahmı olduğunu bilir"dedi
******
KİTAPLAR MI ?HİTAPLAR MI ?1980 VE ÖNCESİ HUKUKÇULARININ OFİSLERİNDE HUKUKA AİT KİTAPLAR BULMAK MÜMKÜN.DAHA SONRASINDAKİ NESİLLER MESLEĞİ İNTERNET ÜZERİNDEN YÜKSEK MAHKEME İÇTİHATLARIYLA MESLEĞİ SÜRDÜRÜYORLAR.HELE YENİLER TAMAMIYLA ELLERİNİN ALTINDA KANUN KİTAPLARI DAHİ OLMAKSIZIN HER ŞEYİ İNTERNET ÜZERİNDEN ÖĞRENMEYE ÇALIŞIYORLAR.
Düşünüyorum.Büyükler son devir olduğunu ifade ediyorlar.Her ne kadar,Devletin görevi,bireylerinin maddi ve manevi ihtiyaçlarını gidermek ise de,Manevi sahadaki açlığı giderici kitapları ,harf devrimi suretiyle günlük hayattan çıkarttıysa da,iç dünyanın eğitiminin kitaplarla olmayıp kitap mesabesinde olan insanlarla devam ettiği gerçeğini önleyemedi.İnandıklarını yaşayan kişilere karşı bir takım suçlamalarla cezai takibatlar yapsa da Turuk-u Ali kutup yıldızları ile devam etti.Halende devam etmekte ancak devam eden kitaplar değil hitaplar.
Sözü nereye getirmek istiyorum.
İçinde bulunduğumuz bu zaman için hitap sistemi sistemi nasıl işleyecek.
Cumhuriyet öncesinde Manevi hayatı yönlendiren kurumlar,Devlet yapılanması içinde yer bulmakta idi.Atanmaları,kayıtları ,icazetleri v.s nin yazılı kuralları veya kurulları vardı.Eskişehirli Sadıkt Efendi'nin milletvekili Recep Peker'e 1925 de dediği gibi"Gerçek aşıkları gönül tekkelerine aldık,pilav ve çorba aşıklarına zahiri tekkeleri kapattık" sözü gereği gönül tekkeleri devam ediyor.92 yıllık fetret devrinde Halkımızın inançları için teveccüh göstererek iktidara taşıdığı üç hareketin üçünüsünün öncekisinden alacağı ders olmalıydı.MENDERES HAREKETİ-ÖZAL HAREKETİ-ERBEKAN VE UZANTISI TAYYİP BEY HAREKATI.
Menderes bir kapı idi.Hiç açılmamak üzere kapatılmış bir kapı aralandı.Yaptığı hata ne idi ki bitti.Gerçi,Dini,tamamıyla Türk toplumunun hayatından çıkartmak hedeflendiğinden inancın önünü engelleyen siyasi,hukuki ve askeri kurumlarla mücadele edecek güce ulaşamamıştı.Ancak ben şuna inanıyorum ki,Menderes harekatının bitmesinde zahiri güçlerden ziyade,üç dönem tek başına iktidarını oluşturan kadrolarının sulanmışlığı ve özden uzaklığı bitişte etken olmuştu.Manende,Eyüp Sultan Camiinin baş imamı sait Çayırlı hocaefendinin sözünü tutamamakta işin tuzu biberi oldu.Ama bir hizmet ifade etti.Kapıyı araladı.Şehit oldu.İnsanımızın gönlündeki sarayda müstesna yerini her zaman devam ettirdi.
Yirmi yıllık bir dinlenmeden ve hazırlıktan sonra Özal Harekatı başladı.Üç dönem O'na da mehil verildi.Vesayet makamları dediğimiz siyasi,hukuki ve askeri makamlarda anlayış değişiklikleri ,Özal'ın "Zamana göre davranma"sıyla yeni bir görüntü arzetse de ,İktidar imkanlarının kişileri nimetlerle çözmesi,yolsuzluk bu harekatı da bitirdi.Ancak Manevi dünyaya'ya Özal'ın muhabbeti vardı.Belki de meyvanın olgunlaşması için zaman gerekti.ERBAKAN VE ÖZAL BİRLİKTE KOTKU HAZRETLERİNİN SOHBETİNE DEVAM EDİYORDU.AZİZİMİN İFADESİNE GÖRE KOTKU HAZRETLERİNİN ÖZAL'A İLTİFATI BAMBAŞKA İDİ.özal cemaata geldikten sonra sohbeti başlatırmış.
Üçüncü Dönem.Tayyip Bey harekatı.Gençliğimiz, O'na muhabbetle geçti.istanbul il başkanlığından-Belediye Başkanlığından-Parti Başkanlığında gerek ülkemiz içinde gerekse ülkemiz dışındaki islam dünyasının gönlünde o vardı.Cenab-ı Hak yolu açtı.Daha önceki iki harekattan çok daha güçlü kıldı ve kurumlar üzerinde hakimiyet verdi.Maneviyat dünyası ile irtibatı Şeriat boyutunda idi.Tasavvufa muhabbeti vardı ama Aşk boyutunda olmamıştı.Siyasi kadrosu içine aşkı katamamıştı.TEVAZU BÜYÜMEMİŞTİ.Bu yüzden her üç devirde de yaşadığımız muhitte bu harekat içinde yer alan kişileri hep iç dünyamda uzak hissettim.Niçin böyle diye de her zaman bir eksiklik duydum.
Devir değişiyordu.Değişen bu devirde,kurallar de değişecekti.(söze burada ara verelim)
******.
Daha önce ifade etmiştim Azizim'in sözünü.10 evliya'nın ancak bir tanesinin hane halkı ile arası düzgündür.Kalan dokuzu'nun ailesi(ıyali)Ret'çidir.Sahip oldukları değerden habersizdir.Niçin mi?Sistem böyle.
-İtirazın mı var!.
Kime?
Sistemin sahibine mi ?Haşa. bu dünyada cesedin rahatlığı murat edilmemiş ki
ADIMIZ MİSKİNDİR BİZİM
DÜŞMANIMIZ KİNDİR BİZİM
BİZ KİMSEYE KİN TUTMAYIZ
CÜMLE ALEM BİRDİR BİZİM (Yunus Emre k.s)
Hakikat-i Muhammediye sırrına ermiş kişiler,dış yüzleri ile birbirinden ayrı,iç yüzleri ile vahdet durumuna ulaşmış büyük insanlardır.
Cemale gel.Celal'de zaman kaybetme.
Mehmet Dumlu Efendi ve Şabani silsilesi |
BİRİ ANCAK GÖRÜR DARİ BİRE DEYYAR OLUR PEYDA(Hz.Mısri)
Veli'nin de avamı ve arifi olduğunu Mısri hazretleri ifade buyurur.İki kişi bu yaratılışa baksa birine gelip geçici olan konak birine de konak sahibi görünür.
Kendimden söylemiyorum.Dumlu Efendi'den aktarıyorum.Ne buyuruyor:Halı,yünden ibaret.Halı'nın gerçeği yün.Ancak,yün unutulup üzerindeki renklerin oluşturduğu nakışlar tartışılıyor.
Sanırım Hızır A.S 'ın öldürdüğü çocuğada ah vah deyip fiilini kabullenemiyorsun.Hz.Ömer Efendimizin fiilini,Aişe validemizin nişan ve nikahını,Cemel vakıasının haklıydı haksızdı tartışmalarında da sözün var.Buralar mayınlı sahalar.Ancak Hz.Hüseyn Efendimiz ,Kerbela'da kendi nefsini feda ederken bu yolda gelecek olanlar üzerinden sorumluluk kalksın diye Bedel ödedi.Kerbela,bir eleme unsurudur.Kimler ağlayacak kimler ağlamayacak.
Kutbun ve gavs'ın varlığını Hakk'tan ayrı görürsek şirk olmaz mı?Bunlardan olan tecelliyatları Yapanı-Yaptıranı Hakk bilmezsek bu işin dengesini kaybederiz.Sözüm HAKİKİLERE.Sahtelerle zaten işimiz olmaz.
Şüphesiz KABADAYI tip her zaman Türk toplumununda bir adım ilerdedir.Hele,90 yıllık bir fetret dönemi akabinde ezilmiş,horlanmış bir gurubun içinden böyle bir DELİKANLI tiplemesi şüphesiz başlangıçta bizi memnun eder amma,Hayat tekamül değil midir.Hamlık'ta kalmayıp tatlı meyvenin zamanı gelmeyecek mi?
********
GAVUR TABİRİ
"Cübbeli"bir renk,bir çiçek.Ancak,o türdekileri cezbedecek ve götürecek.
"Allah(C.C)'a giden nefesler sayısınca yol vardır" kelamı gereği bu renk ve çiçekleri hep hoş görürüm.Ancak,sofralarına bakmak gerek.Hz.Ademden bu yana yaşanan tüm inançların adı İslam imiş.(miş tabirini kullanma nedenim bu sözlerin bana ait olmadığını göstermek olup daha önce de ifade etmiştim.Bu sözler geniş açıya sahip Mevlevi büyüklerinin sözleridir).Kemalata ermesi,zirve Efendimize ait.Diğer bir anlatımla İslam'ın tekamül etmiş şekli Efendimiz zamanı .Hakikatte Hırıstiyanlık ve Yahudilikte bir anlamda İslam.Efendimiz SAV'in sadece bir görüntüsü yokki.Herkesin tekamülüne göre anlam çıkartabileceği sayısız görüntüleri mevcut.Tıpkı,Cenab-ı Hakk'ın bir nesnede sonsuz anlamlara gelecek hikmetleri gibi.Anlayacağımız şekilde buna büyükler şu örneği verirler:Su-Buz-Buhar.Maddenin katı-sıvı-gaz hali gibi.Temel nesne (HO2)bir hidrojen iki oksijen.Ancak bu temel nesnenin isimleri her meratipte farklı.Söz nereye gelecek diye merak edersen Cübbeli'nin Gavurlar sözüne.Gavur kim,inanması,giyimi,kuşamı,ameli islam'a uymayan.Peki İslam kim?Cübbeli mi?Hz.Dıhye,Cenab-ı Peygambere olan muhabbetinden dolayı Hz.Peygamber'in ev işlerini,torunları Hz.Hasan ve Hz.Hüseyn efendilerimizin gezdirilmesi ve bakımı işlerini yaparken başlangıçta islamı kabul etmemişti.Ama ona hiçbir zaman Gavur ve necis denmemişti.Vakit geldi.İslamı kabul etti.ASLINDA İMAN,MUHABBETİN İÇİNDE MECZOLMUŞ BİR ECZA OLSA GEREK.Suda erimiş bal gibi."VAKTİ GELMEMİŞ"olarak değerlendirme yaparsak ortada gavur diyeceğimiz bir şey kalmaz.Gerçi ezelde o tohuma ne istidat bahşedilmişse o ceryan edecek.Acelecilik bizdi.Kendi kitabımızı okumadan alemin kitabını okumaya çalışıyoruz.
Gelelim sofra deyimine.
Toplumun acizleri,güçsüzleri,zayıfları ile bir sofrada olmak Resulullah'ın(SAV)günlük hayatının bir parçası değil mi?Melamet yolunu seçip,üzerine ne bulmuşsa takmış(ayna,tespih,düdük,resim,v.s)bir meczuba toplum içinde hal hatır sorup gönlünü hoş etmeyi de ibadet telakkisi ile yapmayı başarabiliyorlar mı?Yoksa,gençliğimizde "Bakımlı Çocuklar"tabirini kullandığımız gibi,kumaşları pahalı olduktan sonra adı cübbe veya şalvar,sarık,fular olmuş malzemeler "tanınma"afetini setredebilirler mi?
Netice şudur ki;İDDİA,İMTİHANI CELBEDER.İMTİHAN'DA DA KAÇ KİŞİ AYAKTA KALABİLİR.İşte orası meçhul.Hz.Süleyman A.S ın duasını unutmamak gerekir:Yarabbi ,benden sonra bu saltanatı kıyamete kadar kimseye nasip etme !
"EY İMAN EDENLER.SALİHLERLE BERABER OLUNUZ"Güvenli Liman bu."VE HAZEL BELEDİL EMİYN(TİN SURESİ).Güvenli Belde Ehlullah gölgesidir,Nuhun gemisidir.Girince o gemiye yatsanda yol alırsın.Cenab-ı Hak hepimize o emin beldede bulunmayı nasip etsin. Dumlu Efendimiz ne diyor:EDEB üç kelime Elif-Del-Be ELİNE-DİLİNE-BELİNE Sahip olmak.
*****
AZİZİMİN fem'i saadetlerinden
İNSANIN İHTİYAÇ DUYDUĞU ÜC İNSAN.ARKADAŞ-SIRDAŞ-AYNA
ARKADAŞ'lıkta esas olan Denenmişlik.Hani daha önce bu deneme hadisesini (Celal Tevfik Karasapan'ın İskenderun hadisesini) aktarmıştık.daha öncesini şöyle anlattı.1952 yılı ,Konya'daki gazete bayisine 10 adet Cumhuriyet gazetesi gelir.Bu gazetenin kadrosu içinde Derin devlet insanları olduğu için zuhur edecek hadiseleri 1 ay öncesinden bu gazete yazıları içinde bulmak mümkün olduğu için bende onbirinci abone olmaya karar verdim.Ancak gazete bayi bana gizli veriyordu.Konyada Necip Fazıl'ın önderliğinde yurt genelinde kurulan Milliyetçi Gençlik Derneği'ni kurduk.(İsmi belki farklı olabilir.)10 tane esnaf arkadaş dernek binası olarak bir yer tuttuk.masrafını kendi aramızda karşılayarak masa sandalye,çay malzemeleri aldık.Akşamlarıda dernek binasında kitap okuma alışkanlığını başlattık.Derneğin Erzurum şubesi dışarıdan yardımda aldığı için Bankada ayrıca 40.000 TL paralarının olduğunu söyleyerek en faal olan şube diye söylenmişti.Demokrat parti İktidarda.Ali beyin oğlu milliyetçi olmuş,biz milliyetsizmiyiz laflarıda kulağıma geliyor.Gençleri örgütlüyoruz.Çalışmaların hızlı bir zamanında Demokrat partinin isteği ile yurt genelinde derneğin tüm şubelerine baskın yapılıp o gece emniyette geçirildi.Ertesi gün mahkeme ve dernek kapatılarak mallarına el konuldu.Necip Fazıl bu hadise üzerine "Menderesin suyu ısındı"demişti.Dikkat edilirse ,o dönem,islami kesim iktidardan çok şeyler bekliyordu.Bu sükuti hayali Necip Fazıl o zamanki yazılarında görmek mümkün.
DENENMİŞ ARKADAŞ kavramını şöyle öğrendim.Güneş ve ayı gösteren ,İsviçre malı olmayan ,altın renkli krom kaplı çok gösterişli bir saat piyasaya yeni girmişti.fiatı 50 TL.saatçi arkadaşıma gittim.çok fonksiyonlu olduğu için bozulma halinde parça durumunu sorduğumda parçasının olmadığını söyleyince reo marka İsviçre malı mekanik bir saati bana ayda 5 TL taksitle 100 Lira fiatla sattı.Ertesi gün dernekle beraber olduğumuz bir arkadaşın kolunda gösterişli sati gördüğümde "saatleri değişelim mi?" teklifini yaptığımda "saati yeni aldım,hevesim gitsin ondan sonra"diye cevap aldım.sonraki gün bu arkadaş bana gelerek "Tamam teklifini kabul ediyorum Değişelim "deyince ben "-o zaman isteğim vardı ama şimdi istemiyorum "diye cevap verip ayrıldıktan sonra ben doğruca bu satleri satan arkadaşın dükkanına gittim ve sordum:"-Filan sana geldimi?ne sordu ne dedin?"deyince saatçi arkadaş:"-Evet o bana geldi.bu saatlerin fiatını sordu.gösterişli olan saat 50 TL,mekanik reo marka saat 100 TL diyerek mekanik saatin daha iyi olduğunu söyledim"deyince arkadaşımın "ferağat"noktasında denemeyi kaybettiğini anladım.Denenmiş arkadaşı bulmak çok zordu.
SIRDAŞ'a gelincebunun faydası insan bazı problemleri konusunda sır sahibi birisini bulup bu problemleri istişare ettiği takdirde ,Beden bu problemin yükünden en azından yarı yarıya kurtulurmuş.SIRDAŞ tek kişi olurmuş.AZİZİM ,böyle bir kişi bulamadığı için Mürşitlerini SIRDAŞ olarak kabul edip bu sorunu çözdüğünü söylemiş,şu hikayeyi ilave etmişti.Padişahın biri ,vezirine emir vermiş:"-En iyi berberi saraya getirin.Sarayda çalışacak".Berber gelir,ancak 15 gün sonra kafası vurulur.Tekrar yeni bir berber aranır,bulunur gelir bir ay sonra kafası vurulur.Bu mihvalde berber kalmamış ülkenin uzak yerlerinden berber aramaya karar vermişler.Bir berber bulmuşlar.Çalışıyormuş.Bir ay,bir sene,üç sene işine devam etmiş.Hiçbir şey yok.Padişah,Bir gün buğday tarlaları içinde gezerken esen rüzgar'ınh tesiriyle buğdayların bir ses çıkardığını duymuş ve dinlemiş"Padişahın kulakları eşek kulağı gibi".Padişah saraya dönmüş ve derhal berberi çağırtmış.Berber huzura gelip cellatların hazır olduğunu görünce doğruyu söylemeye karar vermiş.Meğer padişahın kulakları çok büyük merkep kulağı gibi imiş.Daha önce gelen berberler padişahın bu sırrını kendi aile efradına ifşa ettiği için Padişah başını vurdururmuş.Sarığın kapladığı bu kulakları hiç kimse dışarıdan görme imkanı olmamış.Son berberde padişahın bu sırrını hep muhafaza etmiş kimseye dememiş ancak,saraydan uzak bir tarlaya yer altına bir mahzen kazdırıp oraya girer ve yer altında "Padişahın kulakları eşek kulağı gibi"sözünü söyleyerek bu sırrın vücuduna verdiği ağırlıktan kurtulurmuş.Ancak,toprak ve rüzgar canlı oluğu için o tarlanın başına gidenler tarladaki buğdayların rüzgarda sallanırken bu cümleyi söylediklerini duyarlarmış.
AYNA'ya gelince.Bu bir cisim değil İNSAN'mış. MİR'AT'I MUHAMMEDDEN ALLAH GÖRÜNÜR DAİM.sözü gereği Cenab-ı hakk'ı İnsan-ı kamilde müşahede etme gerçeği.Sağlıcakla kalın
**********
KERBELA ŞEHİTLERİNİN CENAZE NAMAZI
Hz.Peygamber SAV,Hz.Hamza r.a ın şehitlik cenaze namazının ardından 72 defa namaz kıldırıyor ve Kerbela şehitlerinin namazı kılınmayacak diyor
SU MOLEKÜLLERİ CENAB-I HAKK'IN HUZURUNA ŞÖYLE BİR NİYAZ GÖTÜRDÜLER:
"-YA RABBİ!BİZ SEBEBİ HİLKAT FAHRİ KAİNAT EFENDİMİZİN GÖZBEBEĞİ HZ.HÜSEYN'E ULAŞAMADIKTAN SONRA BİZ İNSANA İNTİKAL EDEREK AZİZ OLAMAYIZ.LÜTFEN BİZİ AFFET VE GÖREVİMİZE SON VER".
CENAB-I HAKK HZ.HÜSEYİN'İN NİYAZINI SU MOLEKÜLLERİNE DİNLETTİ DİYORDU Kİ:
"-YA RABBİ ,BÜTÜN BELALARINI BANA VER.ÇÜNKÜ TAKDİRDE NAMÜTENAHİ BELA SIRRI VARDIR.GELECEKTEKİ MÜMİNLER BU BELALARA TAHAMMÜL EDEMEYEBİLİRKEN İSYANA DÜŞERLER.BÜTÜN BELALARI BANA VER Kİ BUNDAN SONRA KIYAMETE KADAR GELEN MÜMİNLER İMTİHANLARINI EN HAFİF ÇİZGİDE ATLATSINLAR.TAKDİRDEKİ BELALAR BİTMEDEN BU CANI ALMA"
Anlıyor musun ehli Beyt'i sevmenin farziyetini(Faziletini değil farziyetini)
********
TERZİ'DE BİLE YENİ BİR ELBİSENİN ISMARLANMASI,ÖLÇÜ VERMESİ,KESİMİ,BİR KAÇ PROVASI VE TESLİMİ 15 GÜN ALIRKEN BİR TOPLUMUN ELBİSE DEĞİŞİMİ ÜÇ BEŞ YILLIK SÜREDE OLABİLİRMİ?NESİL DEĞİŞCEK.3 NESİL DESEN EN AZ 100-150 YIL.HER YÜZ SENEDE GELECEĞİ HABER VERİLEN MÜCEDDİT İÇİN "YÜZ YIL"TABİRİ KULLANILMIŞSA MUTLAKA BİR HİKMETİ OLSA GEREK.
ŞEKER GETİREN HELVA GÖTÜRÜR.FİİL VE SÖZLERİMİZİN CANLANMASIDIR TOPLUMSAL OLAYLAR.İÇ DÜNYAMIZIN DIŞA YANSIMASIDIR.SANAL BİR DURUM DEĞİL BU ANLATTIĞIM.
HIRSIZI,GASPÇIYI ,ZALİMİ HEP DIŞARIDA ARATTILAR.İÇİMİZDEKİLERDEN BAHSETMEDİLER.BİZ SAHİPLİK İDDİA ETTİK.VARLIK İDDİA ETTİK.BEN DEDİK.BİZİM İKTİDARIMIZ DEDİK.GÜÇLÜYÜZ DEDİK.BİZDE OLANLARIN SAHİBİNİN HAKK OLDUĞUNU İDRAK EDEMEDİK.HALBUKİ BİZ ZARFTIK.BİZDE MEVCUT TÜM YETENEKLER,KABİLİYETLER,HEP O'NA AİTTİ.AMA KEDİDEKİ NANKÖRLÜK DUYGUSU HEP BİZDE TECELLİ ETTİ.DUMLU HOCAMIZ,NANKÖRLÜĞÜN,MÜNAFIKLIĞIN ÜSTÜNDE OLDUĞUNU İFADE BUYURDUĞUNDA ŞAŞIRMADIM.HEP İYİLİK YAPTIĞIMIZ KİŞİDEN KARŞILIK OLARAK İHANET GÖRMEMİZÇOK ACI OLSA GEREK.KİMİSİ YEMEĞİNİ AŞK ATEŞİNDE PİŞİRİR DİĞER EKSERİYETTE BU YEMEĞİ SAVAŞ-SİLAH-KAN ATEŞİNDE PİŞİRMEYE DEVAM EDECEKLER AMA ONLARIN PİŞİRECEKLERİ TAAM HEM HAM HEM DİBİNE SARMIŞ.
ÜLKEDE AZİM BİR FİTNE MEVCUT.BULSUNLAR ÇAREYİ.ERKEN SEÇİMMİŞ.BEN NERDE HATA YAPTIM DİYEN YOK Kİ.
MEDİNEİ MÜNEVVEREYİ SARAN YANGININ FUKARALARA EKMEK DAĞITARAK SÖNDÜRÜLECEĞİNİ GÖSTEREN BİR ÖMER YOK Kİ?
SÖYLERMİSİN "TOPLUMLARI İMAMLARI İLE HUZURA ÇAĞIRACAĞIZ"AYETİNE BİZ MUHATAP OLDUĞUMUZDA BİRLİKTE HESAP VERECEĞİMİZ İMAMIMIZ KİM?
****
Aziz Mehmet Dumlu hz |
Bir peygamber:"Gelin benim şeriatıma girin"diye davet edebilir,ancak velayette davet yoktur ve haramdır.Çünkü velayet dışın içidir."süt içen çocuğa kebab yedirmek ne kadar yanlışsa ,istidatı olmayana da esrar-ı ilahi söylemek o kadar yanlıştır".
Ehil olmayana emaneti vermek emanete hıyanettir;ehil olana vermemek ehline ihanettir.
RAZ-I TEVHİDİ BUNLAR ÇÜN AÇMADILAR ALEME
ESRAR-I HAKK CÜMLE HALKTAN DAİMA MESTUR OLUR.(Hz.Gaybi)
Raz,esrar demekmiş.Hz.Gaybi ehlullahtan söz ederek kamil insanlar ,tevhit esrarını aleme saçıp ulu orta herkese anlatmadılar. İrfaniyet nispetinde Hakk'ın esrarını anlattılar.Dinleyenin kabının miktarınca konuştular.Fazlasının ziyan olacağını yahut karşıdakine zarar olacağını bildiler.Şu gerçek her zaman kabul edilmelidir ki;Cenab-ı Hakk'ın kamilleri her zaman ve her devirde mevcuttur.Zira onlar değişmez ölçülerdir. Belediyeler senede bir defa ölçü ve tartı aletlerinin kontrolünü mecburi tutarlar.Sebeb:halkın elindeki tartı aletlerinde bozulma olabilir.Bu nedenle Resmi dairede bulunan ve sıhhati sürekli kontrol edilen aletin verisi,diğer aletlerin kontrolunüde asıl rol oynar.ÖLÇÜ ALETLERİNİN KONTROLÜNÜ YAPTIRALIM.(Bu mevzu çok laf götürür.Devamı sonraya inşaallah)
**
REENKARNEDE BİR ADIM.(AZİZİM'e ait değil)
Eğirdir'deki Devran Baba'ya atfedilen "Bu dünyaya bin defa geldim,bin defa gittim.Anlayana HUUU,anlamayana HOOO"sözü ile Dünyayı değişmiş babasının halini soran dervişine :"-Senin baban şu duvarın dibindeki Tosbağa"cevabı üzerine belirttiği yerdeki kaplumbağa dile gelip:Evlat ,bari sen çalış hayvanlık derekesine düşme"şeklindeki nasihatleri önceden aktarmıştık.
"Yenilen pehlivan güreşe doymazmış"sözündeki duygudan hareketle,başarıncaya,tamamlanıncaya kadar devam etme,şansını tekrar deneme duygusu hepimizde vardır.Bilgimin olmadığı bu konuyla alakalı hislerim şudur ki;Seyrü süluku tamamlama konusunda yarım kalan yerden devam imkanı olsa gerek.Kaldığı noktadan devam.Eski kazanımlarla yüklü.Ancak,şartlar yeni.Bilgisayar aynı .ancak sıfırlanmış hard diskin kapasitesi genişletilmiş veri yüklemeye hazır.Eski hayat ve eski alışkanlıklar yeni kişilikte mevcut değil.Çile ve sıkıntılar tabiki mevcut.Yeni zamanın gerektirdikleri neyse aynen devam.
Düşünürüm,cesedin ölümü ile hürriyetine kavuşan ruh,tekrar bir başka ceset(sandık)içinde hapsedilip tekraren bir hayatın çilesine niçin talip olur?.Ülen,kurtuldun,niye arkana bakarsın sorusu mutlaka aklımıza gelir.Hadiseye ceset (Madde)bazında değil Ruh(Mana) bazında bakarsak tekrar gelmenin önemini kavrarız.Çünkü,varlığının bir parçası olduğumuz Yüce Sahibimize biraz daha yaklaşma fırsatı kazanmış olacağız.
Bu kelamlar kimler için veya kimler için değil.
İbadeti bir borç telakki edip ödeyip kurtulmak isteyenler,cennet hesabı içinde olanlar,korkutanlar ,zorlaştıranlar için değil.(out)
Arayış içinde,cemal'den yana,muhabbet merkezli ,kolaylaştıran,sevdirenler için(in) .
Tüm bunları yazan ben'e soruyorum.Bu sözleri ifadeden murat ve maksadın nedir?Yetkin misin?Değil.o halde niye?Bireylerinin inanç dünyasını inşa etme,koruma ve kollama devletin bir görevi olması gerekirken bu saha,varlıkları halktan para toplama üzerine endeksli bir teşkilata terkedilmiş.Bu beni rahatsız eriyor artık.İlginin veya ilgimin sadece iki rekatlık Cum'a nın farzı süresine denk olduğu bu yapı değişmeli. Alışılmamış sorgulamalar bence başlamalı.
****
Güneş enerji kaynağıdır.Nasıl,toprak bu enerji kaynağındaki ısıya muhtaçsa ki,toprak içindeki yeşermiş tohumun gelişmesi,meyvenin tatlılanması için o ısı gereklidir. biz buna Cemal sıfatları diyorsak,toprak içindeki tohumun yeşermesi için de Fırtına ve Yağmur'a ihtiyaç var.ki biz buna CELAL sıfatlarının tecellisi diyoruz.Celal ve Cemal'e EŞ ÖNEMLİ OLARAK İHTİYAÇ VARDIR..Her iki sıfat,ezelde takdir edilen istidadı değiştirmiyor,istidadın inkişafına yardımcı oluyor."Said anne karnında said,Şaki,anne karnında şaki"hadisi şerifini tam olarak algılayamadığım için bazen üzülüyoruml.
ALLAH (c.c)'ımı,Acizliğini,zaifliğini,çaresizliğini,günahını ifade edip göz yaşı döken bir kömürü elmas,bir bakırı, altına tebdil edecek olarak hayal ediyorum.(ŞİMDİLİK) .
AZİZLERİMDEN Hasan Efendi hazretlerinden duymuştum:(Turgut Özal'ı kastederek):MÜRŞİT kuvvetli olursa,müridi Cumhurbaşkanı dahi olsa o makamı terketmeksizin sülukunu tamamlatır(yahut irşad eder).
"Allah (c.c) ,Adem'in hamurunu 40 gün yuğurdu","Alemi altı günde yarattı"kelamlarında bir anda olmak usulü yok ki "teenni"yavaş yavaş gerçekleşme var.Ancak,Esmai Hüsna'nın ahirindeki isim "ES SABUR"olduğundan Hz.google okulunun müdavimleri bu noktada sabırsızlar.Kemalatın en zirvesi Efendimiz'de tecelli ederken 571 senesinin öncesinde dünyaya gelenler bu lütuftan niçin mahrum kaldılar"sualini soracaklara da bir cevap bulmak gerek.
Aklın fazla oluşu(Zeka fazlalığı),güncel ilimlerde(teknikte)ileri olmak ,doğuştan mevcut özel yetenekler(psişik yetenek)seyrü sülukta bir mana ifade etmezmiş.Niçin Teknik dedik:Çünkü ilerleyen zamanla şimdiki teknik demode oluyor.Niçin aşırı zeka dedik:Ebül Hikem'in ebu Cehil olması gerçeği.Niçin doğuşta mevcut özel yetenekler dedik:sanatkarların Allah'ı bulamaması gibi.
Hz.Beyazıt'ın sözü:Ya doğuştan olamalı(üveysi),ya gören gözü işiten kulağı olmalı,yahut söz tutmalı.Bu üçünden biri değilse Allah'ın mülkünde yaşamasın daha iyi.Bu üç kriter içinde en hafifi "söz tutabilmek"olmalı ancak bunun bile zorluğunu anlatmada kelimeler kifayetsiz kalabilir.
Gelelim Efendimizden önce yaşayanlara.Onlar Tamamlanan kemalattan mahrum kalanlar mıdır?
Efendimiz,Hz.Cebrail'e sormuş:"-Bu Kur'an ayetlerini nasıl alıyorsun"Cevap :"Yeşil bir perde arkasından veriliyor".Efendimiz devamla:"Aç Bak".Sonrasında hz.Cebrail,Kur'an ayetlerini kendisine verenin Cenab-ı Peygamber'in nuru olduğunu görüyor.
Bu hakikatten dolayı olsa gerek Dörtyol'da medfun Kırklardan Murtaza Aziz (vefatı 1946)hazretleri'nin kabir kitabesinde GELEN BİR GİDEN BİR KALAN BİR BU BİR GİZLİ SIR ibareleri yazılı .MÜRŞİD-İ KAMİLLERDE GÖZÜKEN CENAB-I PEYGAMBER OLMASIN? Çünkü,İlk yaratılan Nur'un o olduğu ifade buyurulur.
KIRKLARDAN MURTAZA AZİZ HAZRETLERİ İÇİN AZİZİM ŞÖYLE İFADE BUYURMUŞTU:VEFAT ZAMANI EMANETİ VERMEMİŞ VE ŞÖYLE BİR ÖNKOŞULU ileri sürmüş:"MUTLAKA KIRKLARDAN BİRİ BU HAVALİDEN BİRİSİ OLSUN".Lakin,o mertebeye atanacak derecede o havalide yetişmiş birisi o gün için yokmuş.Mübarek şu şekilde ikna edilmiş:"Şimdilik başka havaliden yetişmiş birisi bu makama atayalım.Bu havalideki yetişene kadar"MANEVİYATIN BÖLGECİLİĞİ OLUR MU?OLMAZ.Ama bu havalinin insanının ayranının çabuk kabarmasınin göstergesi,İşgal kuvvetlerinden Fransız işgalcilerine karşı İstiklal savaşında İlk kurşunun İzmir değil,Maraş değil,Genel kurmay kayıtlarında Dörtyol'da atılması hadisesidir.Kara Memmet Çavuş isimli bir şahsiyet direnişi başlatmıştır.Bu nedenle bir Maneviyat toplantısında ,Efendimizin huzurlarında Murtaza Aziz hazretlerinin pervasızca aşka gelip yumruklarını iki yana açıp "VERMEDİK YA RESULALLAH,vermedik ya Resulallah"diye aşka gelmesi olayını büyükler nakletmişlerdir
******
Hayırlı Cum'a lar- 31 temmuz 2015 cuma-mavi dolunay tezahür günü
Ay kırmızı olmuş mavi olmuş hiç merak konum değil.....EZ-ZAHİR'in EL-BATIND'da ki karşılığını merak etmek isterim.Ez-Zahir'deki örnekler üzerinde tefekkür edilerek El-Batın'daki (Hakikatteki)karşılığı bulmak (tefekkür)daha önemli.Biraz daha ilerisi Ceset dünyamızdaki karşılığı.Cümleyi toplarsak:Semadaki Ay'ın Beşeri(insansal)alemdeki karşılığı ve buradan hareketle içimizdeki karşılığı.Mürşitte yok olanlar hemen "O"diyecek .Eyvallah. Kesrettekiler ise habire yorum yapacaklar.Işık kaynağı olmayan ay bir yansıtıcı olmakla acaba bu gece Yüce Yaratıcının hangi rengine bürünecek.Cemal'e giden yol Celal'den geçermiş.Biz son gelen çocuklar.hep şımartıldık.Ne yapalım AZİZLERİMİZ çok zengin.O'nların mirasını harcadığımız için çokça laf ediyoruz.K
TEMMUZ 2015/ Avukat Şemsettin Keser
*******
MÜRŞİT MÜRİDE NE YAPAR?
AZİZİM Hasan Efendi anlatmıştı idrakimizin alacağı kadarıyla.Nefsin kötü hallerini, Hırs,Kibir,şehvet,Öfke,Adavet,cimrilik,Mevki makam isteği v.s gibi her insanın geninde mevcut olan menfi çekimleri insanın bedenine dolanmış ,onu sıkarak yahut zehirli dişleri ile sokarak öldürmeye çalışan bir yılan'a benzetmişti.Mürşit,elindeki kılıçla bu yılanın boyun ,sırt ve kuyruğuna vurarak yarısına kadar kesip yara açar.Bu darbenin tesiri ile yılan kıpırdayıp zarar verme gücünü kendinde bulamaz.Bundan sonrası için müritte,çalışarak ,gayret ederek bu yaranın kapanmasına mani olup(tembellik etmeyerek)yılanın kalan kısmınıda kendi kesecektir.Nefis yılanının bedenini Mürşit tamamen kopartmadığı için mürit tembellik edip,gayret içinde çalışmazsa bu yara zamanla iyileşir ve yılan tabiatında olan zararı icra eder demişti.
Mürşidin müride bir bilgi yüklemesi,bir bilgi transfer etmesi gibi bur durum yokmuş.Aksi durumda ,ümmi olan,konuşma yeteneği bulunmayan ,sadece nazarla iş gören evliyaullahın konumunu izahta zorlanırız.O halde etkileşim nasıl oluyor yahut sistem nasıl işliyor denirse Galiba Mürşitte oluşan bir çekim kuvveti,kişiyi diğer çekim alanlarından çıkarıp kendi alanında muhafazaya alıyor.Tıpkı Güneş'e bağlı,güneş etrafında dönen gezegenler gibi.Varlıkları güneşe tabi.
Ay'ı (Kamer'i)sorsan (niçin dünyanın etrafında dönüyor diye)Dünyasız bir şey gerçekleşmiyor ki.
Kabuksuz bir taam yokki.
Ayı'nın on türküsü varmış dokuzu ahlat(olmamış armut)üzerine imiş.Bir veliyullah sözünü okumak,nakletmek tüm işimiz."NUTK-I EVLİYA ENTAK-I HAKK'TIR"Evliyanın sözü,Allah'ın(C.C)sözüdür demişler.Evliyalar arasında zaman farkı olarak asırlar bulunsa dahi sözler hep aynıdır.Çünkü Hakikat Değişmezmiş.Bu nedenle arayış içinde olanlar(dert sahipleri)çok rahatlıkla asırlar öncesinde yaşamış bir veli'nin sözlerinde kendine ait bir şeyi mutlaka bulur.
Gelelim içinde bulunduğumuz zaman'a.son zamanın içinde olduğumuz için,kurumsal olarak toplum ve devlet himayesinde adresi belirli arınma merkezlerinin kapatılması üzerinden 90 yıl geçtiğinden,dünyasını değişmiş büyüklerin yerine bilinen yeniler gelmediğinden mutlaka toprak 90 yıl önce bağrına bırakılmış tohumu çatlatarak yeşertecektir.Bunu bekliyorum.Vakıa suresinin 11 -12-13-14 ayetleri MUKARRABİN(ALLAH'A C.C. YAKINLIK PEYDA EDENLER)'inin çoğunun eski ümmetlerden,birazının sonrakilerden olacağını haber vermekte.Haşa,nefsimiz için bu kelamlardan bir paye ve iddiada yok.Ancak,işin zorluğunu ifade açısından belirttim.Peygamber mirasçısı olan Evliyayı toplum ne kadar kabulleniyor.Bu ölçü nasıl olduğumuz sualine cevaptır.Yol'un sınanmaları çok olduğundan ağzımızı tatlılaştırdığı sürece bu işe devam.EVLİYA sözü nakletmekte bir vazife.Yemiş satan çerçi,sattığından ara sıra acıktıkça ağzına atıştırmasıda normaldir.Yine aynı suali soracağım.Bu güne ait Kamillerin bugüne ait söylemleri nasıl olacak?
Ben yine başladığım yerde duruyorum.Sahtesi çok olsa da vazgeçmiş değilim.Hayırlar dilerim
******SALTANAT KISIRDIR.ÇOCUKLARI HİÇ OLMAMIŞTIR
Yüksek yeri mesken edinenleri bekleyen tehlike çoktur.Çünkü göz önündedir.çıkış uzun sürsede iniş süratli ve tehlikelidir.Sevmediklerinin kellesini teslim ettikleri Bostancıbaşılar zaman zamanda Sultanın kellesini almışlardır.Hayatı ,İhtiyarlara sormak lazım derler.Çünkü onlar,dünyanın tüm alayişlerini görmüş olsalarda aynı cümle ile özetlerler:"Göz kırpmak süresi kadar"
"Hayatı ve ölümü yaratmaktan maksat bir imtihan olup kim iyi amel işleyecek"(Mülk suresi ayet 2).İmtihan bir CELAL.Talut'un ordusuna verilen savaş emri,önüne çıkan ırmaktan sadece bir avuç su içme müsadesi ise Cenab-ı Hakk'ın bir imtihanı.Şüphesiz Ayetlerin zahiri manalarının yanı sıra Enfüsi(içsel)manalarının da ifade ve izahı zamanımızın bir ihtiyacı .Sadece bir "avuç su"kavramını milletvekillerine bağlanan "maaş"kabul etsek te fazlasının yasak olduğunu kim ifade edecek.Diyanet mi?Güçlülüğün ifadesi Mersedese binmek değil,yanlışları korkmadan ifade edebilmektir.İçinde "ben"in olmadığın bir dünyalığa sahip olmanın mahsuru yoktur.Aksi durumda Kader,hükümlerini icra edecektir.
2 yıl 6 ay Efendimizin Ravzasını müdafa eden Fahrettin Paşa,gözyaşları içinde kılıcını Resulullah'ın kabrine bırakır ve gözyaşı dökerken dağıstanlı bir asker şu dizeleri söyler:
"Unuttuk İlhan'ı,Kara Oğuz'u,
İşledik seni gözbebeğimize
Bağışla ey şefi kusurumuzu
Bin küsür senelik emeğimize
Nedense kimseler dinlemez eyvah
O kadar saf olan dileğimizi
Bir ümmi isen de Ya Resulallah
Ancak sen okursun yüreğimizi
Yapamaz Ertuğrul evladı sensiz,
Can verir,Canan'ı(s.a.v)veremez Türkler.
Ebedi hadim'ul haremeyniniz
Ölsek de Ravza'nı ruhumuz bekler"
Topkapı kutsal emanetler bölümündeki eserlerin büyük kısmı,Fahrettin Paşa'nın şehrin tesliminden önce binbir zorlukla İstanbul'a gönderdiği eşyalardır.Şöven değilim.Ama Suud,mutlaka hesabını vermeli.Şerif Hüseyin ve oğlu Faysal ve diğerleri ,Padişahın fermanına rağmen Medineyi müdafaa eden FAhrettin Paşa gibi aslanlarımıza ihanet edip arkadan vurup çöl kumlarına gömmenin BEDELİNİ ÖDEMELİDİR.Ecyad kalesini yıksalarda,revakları ortadan kaldırsalarda,Medine Tren istasyonunu yok etselerde o topraklarda bize ait birşeyleri geri almak için gideceğimize inanıyorum.SALTANATLA TASAVVUFUN BİRLEŞTİĞİ ALTIN DEVİR gelecek.(En'am 152)Malel Yetim(Yetim Malı)sahibine teslim edilecektir inşaallah.
******
Bandırmalı Tatlıcı Ali Öztaylan hz |
ÖLEN KİM?
BAŞ 'ı'mız sağ olsun.DÖRT AĞUSTOS 2008 BANDIRMALI AZİZİMİZ Tatlıcı Ali ÖZTAYLAN efendimizin dünya gözümüzden çekilme günü....AZİZİM ifade buyurmuştu:""TEKRAR GELMEYECEĞİM".
Hz.Pir Mevlana efendimiz,Cenab-ı Şemsin kaybolmasındaki boşluğu Cenab-ı Selahaddin'le ,onun kaybolmasındaki boşluğu Cenab-ı Hüsameddin'le doldurmuştu."Acı acıya,su sancı'ya iyi gelir"halk sözündeki gibi aşk acısını bir başka aşk dindirirmiş.
*****
"KELLİMİNİ YA HÜMEYRA""Konuş benimle ey Hümeyra"sözünü Efendimiz içinde bulunduğu manevi çekimin etkisinden kurtulup normala dönmek için kullanırmış derler.AZİZİM'de ortam kalabalıklaştığında veya ehil olmayan birisi geldiğinden "ŞİMDİ PARA KAZANMANIN YOLLARINDAN KONUŞALIM"diyerek boyut değiştirirdi.Efendi'nin vefatı akabinden sonra vazife birisine tevdi edilmişse aynı efendiye hizmet edenler o vazifeli nazarında KARDEŞ,vazife akabinde gelenler ise EVLAT olarak muamele göreceğini AZİZİM İFADE BUYURMUŞTU.İrşatçılarla hiç işim olmadı.azizlerim HEP İDARECİ(İCRAATÇI)idi.Bu nedenle günlük hadiselerle alakalı merakım bundan kaynaklansa gerek.Sizi rüyalarında makam arabası ile gezdiren Beyefendi'yi konferans için İskenderun'a davet etmiştik.Ertesi sabah İstanbul uçağına yetişmesi gerekiyordu........... aracımı,ilçe teşkilatına bırakmıştım.Misafiri götürmesi için.Adana girişinde uçağa yetişme telaşı içinde ,karşıya geçmek isterken yolu tamamen kapatmış Tır aracına tüm hızıyla vuran bu araç Pert olma derecesinde zarar görmüştü.Araç içindekiler sağlamdı.Misafir taksi ile yola devam etmişti.Hiç önemli değil vazifemizi yapmıştık.
Başlayan Yeni devrin ,siyaset söylemlerini hiç soramadım.Ancak gözlemim ve hislerim şu: Hamaset, muhabbetin yerini tutmuyor.Dinin özünü yaşayan ve yaşatacak olanların önündeki en büyük engel şekil dindarları.Siyasette birbirlerini bitirdiklerinde(CELAL sıfatının tecellileri sonucu)topyekun başlayacak kurtuluş savaşının önderi yahut önderleri ortaya çıkacak.
Sarıkamışta 90.000 Mehmetçiğin soğukta donmasına sebeb olan ve çöküşü hızlandıran Enver-Talat-Cemal Paşaların hamaset macerası inşaallah tekerrür etmez de bu fitne söner .
AĞUSTOS 2015
Avukat Şemsettin Keser
METLİ DEDE BLOGUMUZDAN KONUYA DEVAM EDEBİLİRİZ ,LÜTFEN BUYRUNUZ
http://metlidede.blogspot.com.tr/
MUHAMMEDİ FİKRİ METLİ BABA |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)