25 Şubat 2009 Çarşamba
Ruh’umun Masalı-A’li Kitabı (1.Bölüm)
http://www.sufizmveinsan.com/sohbet/ruhumunmasalialikitabi1.html
RUH'UMUN MASALI-A'Lİ KİTABI(1.BÖLÜM)
Bir sene boyunca rüyalarımı ,hayallerimi, görüp duyduklarımı, okuduklarımı,seyrettiklerimi, hissettiklerimi harmanlayıp kendime masallar yazarak bir içsel yolculuk yaptığımı sanıyordum..Madde ve mana at başı beraber gidermiş ya hani… “Sevgililer günü için Ruh’uma”masalı ile, geçen sene başlayan bu masallar zincirimde hissediyordum ki; ilk başladığım yazı ile bir son yapayım ve bir daireyi tamamlayayım..Ama gel gör ki; levhayı değiştiren kader-i ilahinin o eli, masalımın seyrini de değiştirmiş:)Ve yapayalnız bir ruh yolculuğuna gönlü razı olmamış..Yanlızlığa son verilmiş belki de artık…Ruh’uma bir Ruh eşi(aslı-özlemin muradı)) verilmiş..Ve masal HEP sürüp gitsin istenmiş..Lütufsa reddedilmezmiş..Verdim-Aldım, kabul ettim ..Teşekkür ederim:)Araya araya –yaza, çize- boza ,düşe- kalka, en sonunda Murad’ına giden bir yolcu yazmış…Arayan Mevla’sını bulurmuş ya, hem Mevla’yı hem Bela’yı=evet evet i bulabilmek dileği ile..
Sevgililer günü için RUH’uma masalı (0cak-2008)
Selam Selam, diğer yanım, en güzel yanım, göz aydınlığım nasılsın?ne zamandır sana yazmak istiyordum.. ikimizi; sadece seni..seni tanımıyorum aslında.. ama ben çok özel bir şey yaşadım senle değil mi?.. belki milyarda bir şansla senle tanıştık… ve sen beni fethettin..
öyle mukaddesdin ki, öyle anlatılamazdın ki, sen işte buydun.. bana gülümsedin.. sende ki anlatılmaz güzellik bende, senden dolayı vardı. ama bu henüz açığa çıkmış değildi..sen beni ziyaretinle bunu açığa vurmuş oldun..ilk başlarda sen bana aşıksın bense umursamıyorum gibi havalara girmiştim. lakin zamanla anladım ki, sen gerçekten bana aşıktın ve beni, ait olduğum yere; sana davete gelmiştin. sana bu izni veren, muhakkak ki, bu kavuşmaya da imkan sağlamıştı..sen ANdın.. zamansızdın.. ay kadar beyaz; nurun ala nurdun..
seni yazabilmek için tam 4 sene bekledim… anasır-ı erbaam gibi değil mi?..hayatım seni düşünmekle geçti belki de.. ama bunu, bana hissettiren de sendin biliyorum..en güzel yanım.. nurun ala nurum.. aşk bakışlım.. senin benle yazdığını hissediyorum.. bu yazıyı hep seninle, senin izninle yazmayı istediğimi biliyorsun… hayatımda hata yapmaktan korkup, incitmekten çekindiğim diğer yanımsın.. aslında sen benim tamlığımsın.. tamlığımı senle anladım.. ne yazık ki ben henüz o hal için uygun değilim…beni bunun için eğittiğini de artık anlıyorum..eskisi gibi isyan edip direnmiyorum. yanmaya bile hazırım, zaten aslında yanıyorum da değil mi?.. cehennemsiz cennet olmaz ya hani, benim cehennemim de yaşandı. şimdi onun soğukluğunda nefesleniyorum…beni; benden daha çok düşündüğünü ve benden daha çok sevdiğini de anladım… ne yaparsam yapayım benden vazgeçmeyeceğini de..
bir ricam var senden..ne olur, beni bana bırakma olur mu? aslım sensin.. ve seni yağmalama vaktime değin de her şeyin kontrolünü eline al.. kendi mi sana verdim. teslimim bak . bunu bir anlaşma say olur mu? ve kanla imzalanmış değil nurla imzalanmış, nefesle imzalanmış say…bizi mühürle ….
bazı zamanlar seni çağırım ya hani… gel dinle beni diye.. sen gelirsin bilirim görmesem de.. bana şefkatle baktığını düşünürüm.. sen öyle tarafsız bir olgunluğa sahipsin ki.. ara sıra sana kızıyordum bile.. neden her şeyi bildiğin ve her şeye gücün yettiği halde müdahale etmiyorsun da bize bu acıları çektiriyorsun diye..oysa sen gülümseyerek tevazuu ve olgunlukla bekliyorsun.. bazen; biliyorum, sabrın taşıyor ama yine de dayanabiliyorsun..neden ben, sen gibi olamıyorum hala nedennnnnnnnnnnn?oysa biliyorum ki, senim.. bu ayrılık acısı ne ilginç bir şey ah bilsen.. aslında bildiğini biliyorum çok da komikim değil mi…?düşündüğüm her şey sana ait.. akıl sensin .. bana bu ilhamı, heyecanları veren de sensin…sen de bana ait bir şey var sanıyorum çok komiğim çokkk.oysa ben tamamen sana aidim değil mi?ey güzellik kaynağı nurun ala nur yanım.. aşk bakışlım.. beni sevdiğin için sana şükürler olsun. ben de sana layık olmak için inan çok çalışıyorum.. sana varmak için düşe kalka ve kanayarak yol alıyorum..sen bazen o kadar yükseliyorsun ki.. beni de alıyorsun ya yanına, ara sıra..hak etmesem de senin çömezinim ben. öğrencin. kimsesizinim ….
kusursuz yanım… tahammüllü tebessümüm..seni yazmak ne kadar zevkli bir bilsen.. ellerim hep seni yazmak isterdi ne zamandır.. kontrollü davrandığımı biliyorsun değil mi..? seni incitmemek için çok sıkı yazıyorum.. keşke sen yazsaydın seni..ne olacak senle halimiz, bilemiyor görünsem de biliyoruz tabii…‘yaratılan her şey sonludur’dan yola çıkarak, sende fena olacağım ya, geldiğim yere döneceğim.ama seni de yağmalamak gerekiyormuş ya hani. Hz. Mevlana öyle yazmış bir yerde, okudum da..bu bana çok ağır geliyor… artık sen kendini yağmalarsın.. benim canlı bombam… bu da gerekiyor; şimdi yazarken anladım.. ruhum, özüm, nurun ala nur yanım.. tamlığım..karşılaşma anımızda, ne özel bir andı değil mi..?kapıyı açmıştım, karşımda aşkla bakan bir çift göz vardı.. bembeyaz.. arı-duru-saf… hiç bir şeye benzemeyen sen… her şeyden daha güzel olan sen.. bana gülerek, aşkla bakıyordun.. beni nasıl hayranlıkla izliyordun…kendimi de senin gözlerinden gösterdin, bana lütfettin…ben lavanta-pembe rengiydim.. pespembe sana şaşkınlıkla ve sevinçle bakıyordum.. senin bana aşkını umursamaz bir tavrım vardı.. ama senin ışığından sanırım ben de inanılmaz güzeldim…
ben erguvani-pembeydim.. sen bembeyazdın. kapının bir tarafında sen, diğer kısmında ben… arada bir kapı:) şimdi yazarken düşünüyorum da ne anlamlı bir tabloymuş.. bunu resmetmeliyim bir gün… senin yüzünde ben vardım.. seni tanıdım..ama kalakaldım.. bembeyaz bir andaydık ikimiz.. boşlukta gibi.. zaman durmuştu. sadece andaydık..
ve gözlerim sende dikili olduğu müddetçe sen bir yere kıpırdayamazdın.. seni gözlerinden yakalamıştım.. gerçekte sen beni avlamıştınve gözlerimi kırptım.. kapıdan çıktım.. gülerek kafamı salladım.. bu neydi şimdi.. hayal mi dedim.. ve gülümsedim..
unutuluş… unutuluş ve unutuş beni hapsetti de seni aylarca hatırlayamadım..aylar sonra bir anda sen geldin aklıma… ve sen beni mahvettin..seni deliler gibi araştırmaya başladım..yok tun hiçbir yerde, hiçbir yazıda…seni aramayı hiç bırakmadım.. aslında arayan sendin.. kendimizi öğrenmek için yolculuğa niyet etmiştik…
tüm düşlerimi kaydetmeye başladım.. her şeyi tekrar tekrar okuyordum.. seni arıyordum.. seni istiyordum..başlarda sen bana aşıktın ve ben sevilendim.. anladım ki aslım sensin ve ben ait olduğum yere sana dönmeyi başarmalıyım..
sana nasıl ulaşabileceğimi bilmiyordum… seni tekrar görmem imkansızmış, belki de bir kez bile inanılmaz bir lütufmuş…
ama yeni dostlarım belki olabilir dediler.. sen istersen olabilir sanırım.. iste beni olur mu? o ilk bakışın gibi bak bana…beni hiç kimse sen gibi sevemez, hiç kimse sen gibi bakamaz.. hiç bir şey sen kadar güzel olamaz.. sen saf ışıksın ve güzelliklerin kaynağısın…seni ararken çok çamura da battım biliyorsun.. senin için her şeyi göze almıştım. ölmek var dönmek yoktu.. sen saf ilimdin, saf bilgi…her düşüşte kalkıp üstümü silkeledim.. yıkandım.. gözyaşlarım sel oldu… kalbim yıkana yıkana sen oldu…tam pes ettiğimde senden bir iz buluyordum.. benimle eğleniyordu arada nefsim.. o da sana aitti. ve sen kadar olmasa da o da muhteşemdi…bana bir keresinde ilginç bir düzeneğini gösterdi.. çok şirindi.. yaptığı o çirkin iş bile onla sevimli oluyordu..ve hep nefsime yenik düşecektim o yüzden ..sen bize hep olgunlukla bakıyordun.. ikimizin bu havailiğinden usanmadan, sakince bizi takip ediyordun..sendeki bu olgunluk beni cezbetmeye başladı..benim uçarı, edepsiz nefsimde sanki sana temayül başladı..
artık her şeyimiz çözülmeye başlıyordu bir bir….anasır-ı erbaam… ve diğerleri..bir iken dağılıyorduk.. bende ne çok benler vardı.. sayamıyordum… ve artık sonsuz ben olduğumu anlıyorum.. bunu sen ve nefsimle anlayabilirdim..sen yoğurt gibi nurun ala nurdun.. nefsin duru ayran gibi seyreltilmiş sendin… hava ve bulut gibi…ben dağılıp çözüldükçe, etrafımdaki her şey de dağılmaya başlıyordu.. her şey arapsaçına dönmüştü.. bu yolda tek tek, elinden her şey alınacak derler ya.. aynen alınıyordu.. ama şu an yazarken idrakim senin lütfunla açıldı da şunu anladım.. ben varsam her şey vardı. ben yoksam hiç bir şey zaten olamazdı ki…ben çözülüp dağıldıkça da var sandığım bana ait olan her şey de dağılıp çözülüyordu..ailem bile..gerçek te onların ve kendimin olmadığını idrak etsem de, maddede vardık ve biz aileydik… benle beraber onların da çözülmesi sağlandı.. anladım tamlık için önce tamlığı anlamak lazım.. bölünmeli ve dağılmalıydık.. tüm ayarlar yapılırken ne akordumuz kaldı ne de sesimiz soluğumuz… ölüm kapımızdaydı mevsim kıştı…
bunları ancak olup bittikten sonra anlayabiliyorum ne yazık.. ne kadar acı çekmiştim ne kadar ağlamıştım değil mi?.. hatta Kâbe’yi sel bastıracak kadar..
sen hep benleydin biliyorum.. ve bunlar gerekliydi..şimdi anlıyorum.. ne kadar geç algılıyorum değil mi?. sen bana hep önceden haber veriyorsun ama ben her şey olup bittikten sonra anlıyorum seni…sen külli akılsın da o yüzden.. ben hala sen olamadım..ayarların yapılacağı söylenmişti; sadece ona özel sandım… meğer o ve biz aynıymışız.. hep söylerdim de, demek kendim inanmazmışım, şimdi anladım….onun ayarı demek, hepimizin ayarları demekti.. ve biz dağıldık..biliyorum ben sık sık gözyaşlarımla isyan etsem de sen olgunluk ve sakinlikle saati gösterir..
-“vakit ham “derdin..
ben çok kızardım.. bazen isyan ederdim.. “sen ol de olur, neden ol demiyorsun” diye…ama sen bana “ol “dediğinden beri her şey olmaya başladı….hayatıma ışığın yansıyor.. o ışık beni kamaştırıyor bazen..seni göremiyorum ama sen artık her şeyimden yansıyorsun.. hissediliyorsun…benim iki avucumu da mühürlemiştin ya… işte o mühür dışa ışık saçıyor….bu yolculuk sonsuz biliyorum..ama umuyorum ki artık sen -ben değil sadece sen yola devam edelim..iyi ki 4 sene seni yazmak için sabretmişim.. olaylar ancak tekamül etmiş ve her şey manasına ulaşmış demek.. anlayışım ancak kıvam bulmuş..
düşüncelerimi açıyorsun..bulutlarımı dağıtıyorsun bugün.. sen ne güzelsin.. her şeyi biliyorsun ve “hayır!! her şeyi ben biliyorum” diyen bana, sabırla bakıyordun.. ne zaman ki sen biliyorsun öğret deyip senle hasbıhal yapmaya başladım.. işte şimdi her şey yerli yerine konuyor… iyi ki varsın.çözüldüğümüz gibi toparlanacağız.. ve her şey yerli yerinde ve merkezinde olacak… benle beraber bana ait her şey de tekamül ediyor.. benle beraber bana ait her şey de imtihan da… imtihan bu, soru doluydu... ve en tembel öğrenci bendim.. ama sen torpildin.. hem de tepeden inme.. kimse bize dokunmuyor…
sen varsın diye… bekle diyorlar her şey olacak sabret.. o kendini tamamlar..artık daha büyük bir sevgi ile bekleyeceğim seni… ve sen kadar olgun oluncaya değin asla kirletmeyeceğim seni…
Nur Cihan
2007
nuralem7@hotmail.com
8 Şubat 2009 Pazar
HURŞİDİMDEN MÜRŞİDİME-BİR TUTİNİN-PAPAĞANININ GÜNCESİNDEN
Konu: Asıl ile görünen
İnsan Tanrı usturlabıdır, fakat usturlabı bilmek için müneccim gerek. Tere satanda, yahut bakkalda da usturlap bulunabilir, fakat ondan ne fayda görür usturlupla göklerin hallerini, dönüşlerini, burçları, tesirlerini, inkılâpları, bunlardan başka daha birçok şeyleri ne bilir ki? Şu halde usturlap münecime fayda verir. "Kendini bilen rabbini bilir." Usturlap, nasıl göklerin hallerini gösteren bir aynaysa "And olsun ki Âdemoğullarını ululadık" diye anılan insanın varlığı da Tanrı usturlabıdır. Ulu Tanrı, onu, kendisini bilen, anlayan bir yaratık olarak yarattığından insan, kendi varlığının usrurlabından Tanrı tecellisini, neliksiz- niteliksiz güzelliği, soluktan- soluğa, bakıştan-bakışa görür, seyreder; o güzellik bu aynadan hiç mi hiç ayrılmaz.
Üstün ve yüce Tanrının öylesine kulları vardır ki onlar, hikmet, bilgi ve anlayış, ululuklar elbiselerini giyinirler. Halkta onları görecek görüş yoktur amma onlar, pek kıskanç olduklarından bu elbiseleri giyerler de kendilerini gizlerler. Hani Mütenebbî,
Kadınlar ipekli elbiseleri süslenmek için değil,
Güzelliklerini korumak için giyindiler
der ya, tıpkı onun gibi işte.
FİHİ-MA-FİH den “HZ.Mevlâna”
Siz hayatımda sevmediğim kadar sevdiğim ve delice kıskandığım…sorgusuz sualsiz ağlayarak kendimi verdiğim..kollarında öldüğüme inandığım…İbrahim’in ayakları gibi birbirbirine dolanmış, o bembeyaz, beyaz yorganların içinde gözükmeyen..esenlik yurduna giden o güzelden hala haber yokk..arkasından bir fatiha okunan şimdi ne yapıyor?daima merak edip cevabını alamadığım…sizle mi?
”Bu gönül işidir, seç birini” demiştiniz ..”gönlün kimi istiyor ?”..benim 3 kralım vardı, ortadaki sizdiniz..solunuzdakini seçemezdim..sağınızdakini seçtim (maddeye dönük olanını yada artık hepsini kapsayanını-çünkü 3 ü 1 dir onların) en sevdiğinizi..çünkü siz senelerce sadece onu göstermiştiniz bana..gönlümüz aynı kişiyi sevdi ne garib-yakin değil mi?O da beni sevdi mi?.. bilemem..
Sen !!…senelerce kaçtığım en sonunda kaçacak yer kalmayınca kendi ayaklarımla sana-kendime geldiğim.. geldiğimde sende görmek istediğim vardı..gözlerinden bana bakan neden bendi?..o gözlerde asılı kaldığım, kendimi sende bulduğumdun..
Neden dedim neden?.. beni hazırlamadan gittiniz bu hale, neden.?.başıma geleceklerin sadece başlıklarını biliyordum..anladım ki bilmek,görmek hiç bilmemekle eşmiş.sadece yaşayan bilebilirmiş.. O da yaşadığını bir türlü hakikatiyle anlatamazmış nedense..ne tuhaf değil mi?aynı, ders proğramını bilmek gibi bu..ilk görüntülerin kayıtları vardı bende-hayalimde..yaşanıp geçip gitti sandığım ama neden sadece anlık diye hep hayret ettiğim sahneler..dendi ki o seni hazırladı-hala da hazırlamaya devam ediyor..öylemi kelebeğim doğrumu?...korkunun ecele faydası yok biliyorum..aklımı esneteli kaç sene oldu unuttum..akıl ile delilik bir lazer ışığı kadar keskin düzlemde uzuyor..çizgiyi geçmek lazım aklı esnetmek için.. bu da bir çığlık mesafesinde değil mi?…o karanlık yerde bir şey yok,döner aklına sığınırsın sonra akılda gider sadece gönlün kalır ne garib-yakin değil mi?
Bir vakitler duygularımın rengini hissederdim çok oldu bu safiyetimi kaybedeli..ama şimdilerde o anlarım geri dönüyor sanki..rengimiz pembeden mora dönük bizim..zeminimiz daima beyaz..
Kalbime kızıl harflerle yazmıştın bir gece “sen bensin bende sen”..”Sen!!.. O musun gerçekten?”
Bir gece odama tacınla doğan güneş.. ey güneş gerçekten sen misin gönlüme doğan?
yatağımın başucu duvarlarına kızılharflerle şiirler yazan sen misin?
Leyla mecnun hikayelerini, eşi bulunmaz bir sesle ve müzikle dinleyerek uyuya kaldığım, o okuduğum aşk sen misin?
Dostlarımdan biri bana “oradan yazma” dedi..”oranın ne dini olur ne imanı..sen oradan sakın yazma.”.biliyorum ve yazmıyorum..söz ,uslu duracağım ..söz..ama siz demiştiniz ki “ezelden izinlisiniz dilediğinizi yazın, size izin olmaz…”bu olmayan iznimi bu seferlik delip geçebilir miyim ,sınırlarımın üzerinde düşmek ve düşmemek arası dolanabilir miyim.?.aynı küçükken evin teras duvarlarının dört yanında,bir ipe tutunarak yürüdüğüm gibi..ipimi sıkı tutun olur mu?hani yaramaz ruhumun kendi ip çıkrığında ayak başparmağından salınarak başka evlerin içini gözetlemesi gibiyim şimdi değil mi?kendimden başka eğlencem yok ki benim..
Sen ulaşamadığım,derdimi henüz anlatamadığım..bildiğini adım kadar iyi biliyorum..hatırla beni!!.. gördüğünde; o salondan içeri girdiğimde ne demiştin.?.”onlar el tuttuklarında sarhoş olurlar, sarhoş yaşarlar ve sarhoş ölürler..sana yazdım..
karenin içinde-ortasında bir başımayım
yönsüzüm ve yörüngesizim..
ne kimseyi görebilir ne de duyabilirim
tüm yönler bana çıkar bense her şeyim
hareketsizim…
Bunlar nedir dedim?..hiç bir şey bana neden yetmiyor,nereye gidersem gideyim neden durulamıyorum..aradığım ne benim?benim istediğim bu değil anladım..sende anladın..seni izledim…dedin ki “Hasta ruhlar ve gönüller vardır..kendileri mana doktorlarına gelmeseler de gönül tabibleri onları bilir ve gider tedavi eder..maksat o halde kalmak değildir bekaya ulaşmaktır ..” ne kadar kırıldım..yağmalandım..bir daha asla dönüp de bakmamaya bilmem kaçıncı sözlerimi verdim..neden hiç görüşmediğimiz halde söylediğin her sözü bana söylemişsin gibi üzerime alıyorum..neden sadece yüzlerce-binlerce kişi yerine sadece bana hitap ediyormuşsun gibi algılıyorum.?.bilmiyorum…aynı gece rüyama geldin..”Aşkını seccadede yaşa” dedin..neden diyemem..Mor Seccadem neden diyemem…en tenha yer orası değil mi?ve sen daima oradasın değil mi?
Siz apaydınlık güneşlerim..biriniz batarken diğeriniz doğdu ne garip-yakinn..benim vücudsuz vücudlarım ..yağmalanmış putlarım..kala kala en büyük put bir ben kendim mi kaldım?..kim baltayı vuracak biliyorum.. senn..çünkü benim için cazibe sensin..benim güneşim sensin..rengim ne olacak acaba o esnada.. yada müziğim nasıl olacak.?.
Azrail başka cellat başkamı oldu şimdi..ne güzel..kaç kere ölmek lazım bilmiyorum ki..
Düşüncelerinden neler neler doğuyor insanın..madde ne kadar kısır ve zavallı düşüncelerin yanında değil mi?seni hayal edebilirim..tüm bedenim ürperirir mesela..ve soğur kalbim ..ıslak nemli bir bulut gibi sararsın beni..beklerim..ağlarım…yalnızım.yara-maz-ım..
battığınız yerden doğdunuz ve rüyam gerçekleşti..senelerce beklediğim o güneşler birleşti..bir titrek-korkak küçük aydı istediği o güneşin..yanına çağırdığı ....ay gitmedi..görünmeyen eli meleğin ayı sürükledi..güneşin yanına götürdü…………………………………….
Güneş gelince Ay’ ın esamesi okunmazmış ya haniii..Sen güneşimsin..ben senin zerren..sen aydınlığımsın ben karanlık..sen kıskançlığımın zirvesisin..kendime zulmettiğim yanımsın..sen arefemsin ve bayramım..görmediğim ama hissettiğimsin…hayatımdaki her şey yavaş yavaş sana dönüşüyor..sen oluyor..senden başka düşüncelerimden bir şey çıkmıyor..tüm yollar hep sana çıkıyor..sana ne zaman kendi kendime küssem, bir şarkı yada bir kitaptan hep şu sözler karşıma çıkıyor.. ahde vefa—söz vermiştin unutma.. ne garib-karib- yakin değil mi?daha yolun başındayım ve çok acı çekiyorum..gittikçe sana sürüklenirken senin beni gözetip koruduğunu da biliyorum..bunun eminliğinden ayrıca sarhoşum..sarhoşa kahve verilir diyorsun ayılsın diye..bakıyorum, sen hiç kahve içmiyorsun:)
Siz kelebeğim…masumiyetim..sizi çok özledim..her gün arayabildiğim,ağlayabildiğim o kalp artık görünmüyor..sesi işitilmiyor ama buradasınız biliyorum..sizi herkesle paylaştım içim acıyarak.. kıskançlığımı yenebilmek için..onların hayatlarını da değiştirin diye..okuyanların hayallerine giriyordunuz ve onlara muhteşem şeyler yaşatıyordunuz...bir kere sizi aradım.. utancımdan başımı duvarların içine gömmeye çalışıyordum hani..ağlayarak ,”yapmayın ne olur “diyordum “sadece beni sevin.. sadece beni..çok utanç verici biliyorum ama elimde değil”..sizde ağlıyordunuz.. bu sevgi için dualar ediyordunuz..sandım ki bitti..hayır hiççç bitmemiş kelebeğim meğer o başlangıçmış..
Sen… seni her görüşümde yeni alev topları gözlerimden geçip kalbime iniyor..ne kadar ateş lazım bilmiyorum..neler olacak tahmin ediyorum ...ama söz vermiştin unutma..canımı acıtmayacaktın..yüzdürmeyecektin, el üstünde gidecektim..sen beni gemine aldın..balık tutmayı öğretmek istemişsin bu garibe..ama bu gönülsüzün balık tutmaya gönlü yook..o balıkçının gönlünü istiyor sadece..başka hiçbir şey onu mutlu etmez ve huzura erdirmez..bunu çok düşündüm şu sıralarda..her şeyi reddedip seni istemek aslında her şeyini istemek demek. bu ne korkunç bir şey..yaratılmışların en bencili benim biliyorum..bunu yapabilir misin?
Bunu edebsizliğimden yazıyorum biliyorsun…..bunu yapmamış olsaydın,o kayıtlardan haberim olmamış olsaydı şu harfler buna cesaret edebilir ve senin yüreğine yola çıkabilirmiydi? ben cömertlerle alışveriş yapıyorum..onlar sadece vermek -karşısındakine kazandırmak için pazara çıkarlarmış öğrendim.......
biz balız
baldan tatlıyız
acıyı bal eyleyenlerin ellerindeyiz…
bu nameyi Ruhum Latife BİZe yazmış..
not:bu yazı ,başlığından sonuna tamamen bir hayal-kurgudur..lütfen okuyup takılmayın…. beyninizi rötara sokup düşüncelerinizin ayarı ile oynamayınız ve geçiniz:)
Nur Cihan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)