8 Şubat 2009 Pazar

HURŞİDİMDEN MÜRŞİDİME-BİR TUTİNİN-PAPAĞANININ GÜNCESİNDEN


Konu: Asıl ile görünen
İnsan Tanrı usturlabıdır, fakat usturlabı bilmek için müneccim gerek. Tere satanda, yahut bakkalda da usturlap bulunabilir, fakat ondan ne fayda görür usturlupla göklerin hallerini, dönüşlerini, burçları, tesirlerini, inkılâpları, bunlardan başka daha birçok şeyleri ne bilir ki? Şu halde usturlap münecime fayda verir. "Kendini bilen rabbini bilir." Usturlap, nasıl göklerin hallerini gösteren bir aynaysa "And olsun ki Âdemoğullarını ululadık" diye anılan insanın varlığı da Tanrı usturlabıdır. Ulu Tanrı, onu, kendisini bilen, anlayan bir yaratık olarak yarattığından insan, kendi varlığının usrurlabından Tanrı tecellisini, neliksiz- niteliksiz güzelliği, soluktan- soluğa, bakıştan-bakışa görür, seyreder; o güzellik bu aynadan hiç mi hiç ayrılmaz.

Üstün ve yüce Tanrının öylesine kulları vardır ki onlar, hikmet, bilgi ve anlayış, ululuklar elbiselerini giyinirler. Halkta onları görecek görüş yoktur amma onlar, pek kıskanç olduklarından bu elbiseleri giyerler de kendilerini gizlerler. Hani Mütenebbî,
Kadınlar ipekli elbiseleri süslenmek için değil,
Güzelliklerini korumak için giyindiler
der ya, tıpkı onun gibi işte.

FİHİ-MA-FİH den “HZ.Mevlâna”

HURŞİDİMDEN MÜRŞİDİME  BİR TUTİNİN-PAPAĞANIN GÜNCESİNDENBir mekan yazıyorum bize..arı duru bembeyaz..üzerine mor renkli çiçekler serpiyorum biraz.. Biz balız..baldan tatlıyız ve bir mor kasede, karışığız… hayal ediyorum..ama konuşurken farklı farklı olacağız..Siz-Sen ve ben yani toplam Biz olacağız yine..Bizi sırlamak için üzerimizi, hayretimin sevinç çığlıklarına karışan erguvani ışıktan tülünü örteceğim..flu olalım bakana flu..

Siz hayatımda sevmediğim kadar sevdiğim ve delice kıskandığım…sorgusuz sualsiz ağlayarak kendimi verdiğim..kollarında öldüğüme inandığım…İbrahim’in ayakları gibi birbirbirine dolanmış, o bembeyaz, beyaz yorganların içinde gözükmeyen..esenlik yurduna giden o güzelden hala haber yokk..arkasından bir fatiha okunan şimdi ne yapıyor?daima merak edip cevabını alamadığım…sizle mi?

”Bu gönül işidir, seç birini” demiştiniz ..”gönlün kimi istiyor ?”..benim 3 kralım vardı, ortadaki sizdiniz..solunuzdakini seçemezdim..sağınızdakini seçtim (maddeye dönük olanını yada artık hepsini kapsayanını-çünkü 3 ü 1 dir onların) en sevdiğinizi..çünkü siz senelerce sadece onu göstermiştiniz bana..gönlümüz aynı kişiyi sevdi ne garib-yakin değil mi?O da beni sevdi mi?.. bilemem..
Sen !!…senelerce kaçtığım en sonunda kaçacak yer kalmayınca kendi ayaklarımla sana-kendime geldiğim.. geldiğimde sende görmek istediğim vardı..gözlerinden bana bakan neden bendi?..o gözlerde asılı kaldığım, kendimi sende bulduğumdun..

Neden dedim neden?.. beni hazırlamadan gittiniz bu hale, neden.?.başıma geleceklerin sadece başlıklarını biliyordum..anladım ki bilmek,görmek hiç bilmemekle eşmiş.sadece yaşayan bilebilirmiş.. O da yaşadığını bir türlü hakikatiyle anlatamazmış nedense..ne tuhaf değil mi?aynı, ders proğramını bilmek gibi bu..ilk görüntülerin kayıtları vardı bende-hayalimde..yaşanıp geçip gitti sandığım ama neden sadece anlık diye hep hayret ettiğim sahneler..dendi ki o seni hazırladı-hala da hazırlamaya devam ediyor..öylemi kelebeğim doğrumu?...korkunun ecele faydası yok biliyorum..aklımı esneteli kaç sene oldu unuttum..akıl ile delilik bir lazer ışığı kadar keskin düzlemde uzuyor..çizgiyi geçmek lazım aklı esnetmek için.. bu da bir çığlık mesafesinde değil mi?…o karanlık yerde bir şey yok,döner aklına sığınırsın sonra akılda gider sadece gönlün kalır ne garib-yakin değil mi?

Bir vakitler duygularımın rengini hissederdim çok oldu bu safiyetimi kaybedeli..ama şimdilerde o anlarım geri dönüyor sanki..rengimiz pembeden mora dönük bizim..zeminimiz daima beyaz..
Kalbime kızıl harflerle yazmıştın bir gece “sen bensin bende sen”..”Sen!!.. O musun gerçekten?”
Bir gece odama tacınla doğan güneş.. ey güneş gerçekten sen misin gönlüme doğan?
yatağımın başucu duvarlarına kızılharflerle şiirler yazan sen misin?
Leyla mecnun hikayelerini, eşi bulunmaz bir sesle ve müzikle dinleyerek uyuya kaldığım, o okuduğum aşk sen misin?

Dostlarımdan biri bana “oradan yazma” dedi..”oranın ne dini olur ne imanı..sen oradan sakın yazma.”.biliyorum ve yazmıyorum..söz ,uslu duracağım ..söz..ama siz demiştiniz ki “ezelden izinlisiniz dilediğinizi yazın, size izin olmaz…”bu olmayan iznimi bu seferlik delip geçebilir miyim ,sınırlarımın üzerinde düşmek ve düşmemek arası dolanabilir miyim.?.aynı küçükken evin teras duvarlarının dört yanında,bir ipe tutunarak yürüdüğüm gibi..ipimi sıkı tutun olur mu?hani yaramaz ruhumun kendi ip çıkrığında ayak başparmağından salınarak başka evlerin içini gözetlemesi gibiyim şimdi değil mi?kendimden başka eğlencem yok ki benim..

Sen ulaşamadığım,derdimi henüz anlatamadığım..bildiğini adım kadar iyi biliyorum..hatırla beni!!.. gördüğünde; o salondan içeri girdiğimde ne demiştin.?.”onlar el tuttuklarında sarhoş olurlar, sarhoş yaşarlar ve sarhoş ölürler..sana yazdım..

karenin içinde-ortasında bir başımayım
yönsüzüm ve yörüngesizim..
ne kimseyi görebilir ne de duyabilirim
tüm yönler bana çıkar bense her şeyim
hareketsizim…

Bunlar nedir dedim?..hiç bir şey bana neden yetmiyor,nereye gidersem gideyim neden durulamıyorum..aradığım ne benim?benim istediğim bu değil anladım..sende anladın..seni izledim…dedin ki “Hasta ruhlar ve gönüller vardır..kendileri mana doktorlarına gelmeseler de gönül tabibleri onları bilir ve gider tedavi eder..maksat o halde kalmak değildir bekaya ulaşmaktır ..” ne kadar kırıldım..yağmalandım..bir daha asla dönüp de bakmamaya bilmem kaçıncı sözlerimi verdim..neden hiç görüşmediğimiz halde söylediğin her sözü bana söylemişsin gibi üzerime alıyorum..neden sadece yüzlerce-binlerce kişi yerine sadece bana hitap ediyormuşsun gibi algılıyorum.?.bilmiyorum…aynı gece rüyama geldin..”Aşkını seccadede yaşa” dedin..neden diyemem..Mor Seccadem neden diyemem…en tenha yer orası değil mi?ve sen daima oradasın değil mi?

Siz apaydınlık güneşlerim..biriniz batarken diğeriniz doğdu ne garip-yakinn..benim vücudsuz vücudlarım ..yağmalanmış putlarım..kala kala en büyük put bir ben kendim mi kaldım?..kim baltayı vuracak biliyorum.. senn..çünkü benim için cazibe sensin..benim güneşim sensin..rengim ne olacak acaba o esnada.. yada müziğim nasıl olacak.?.
Azrail başka cellat başkamı oldu şimdi..ne güzel..kaç kere ölmek lazım bilmiyorum ki..

Düşüncelerinden neler neler doğuyor insanın..madde ne kadar kısır ve zavallı düşüncelerin yanında değil mi?seni hayal edebilirim..tüm bedenim ürperirir mesela..ve soğur kalbim ..ıslak nemli bir bulut gibi sararsın beni..beklerim..ağlarım…yalnızım.yara-maz-ım..
battığınız yerden doğdunuz ve rüyam gerçekleşti..senelerce beklediğim o güneşler birleşti..bir titrek-korkak küçük aydı istediği o güneşin..yanına çağırdığı ....ay gitmedi..görünmeyen eli meleğin ayı sürükledi..güneşin yanına götürdü…………………………………….

Güneş gelince Ay’ ın esamesi okunmazmış ya haniii..Sen güneşimsin..ben senin zerren..sen aydınlığımsın ben karanlık..sen kıskançlığımın zirvesisin..kendime zulmettiğim yanımsın..sen arefemsin ve bayramım..görmediğim ama hissettiğimsin…hayatımdaki her şey yavaş yavaş sana dönüşüyor..sen oluyor..senden başka düşüncelerimden bir şey çıkmıyor..tüm yollar hep sana çıkıyor..sana ne zaman kendi kendime küssem, bir şarkı yada bir kitaptan hep şu sözler karşıma çıkıyor.. ahde vefa—söz vermiştin unutma.. ne garib-karib- yakin değil mi?daha yolun başındayım ve çok acı çekiyorum..gittikçe sana sürüklenirken senin beni gözetip koruduğunu da biliyorum..bunun eminliğinden ayrıca sarhoşum..sarhoşa kahve verilir diyorsun ayılsın diye..bakıyorum, sen hiç kahve içmiyorsun:)

Siz kelebeğim…masumiyetim..sizi çok özledim..her gün arayabildiğim,ağlayabildiğim o kalp artık görünmüyor..sesi işitilmiyor ama buradasınız biliyorum..sizi herkesle paylaştım içim acıyarak.. kıskançlığımı yenebilmek için..onların hayatlarını da değiştirin diye..okuyanların hayallerine giriyordunuz ve onlara muhteşem şeyler yaşatıyordunuz...bir kere sizi aradım.. utancımdan başımı duvarların içine gömmeye çalışıyordum hani..ağlayarak ,”yapmayın ne olur “diyordum “sadece beni sevin.. sadece beni..çok utanç verici biliyorum ama elimde değil”..sizde ağlıyordunuz.. bu sevgi için dualar ediyordunuz..sandım ki bitti..hayır hiççç bitmemiş kelebeğim meğer o başlangıçmış..

Sen… seni her görüşümde yeni alev topları gözlerimden geçip kalbime iniyor..ne kadar ateş lazım bilmiyorum..neler olacak tahmin ediyorum ...ama söz vermiştin unutma..canımı acıtmayacaktın..yüzdürmeyecektin, el üstünde gidecektim..sen beni gemine aldın..balık tutmayı öğretmek istemişsin bu garibe..ama bu gönülsüzün balık tutmaya gönlü yook..o balıkçının gönlünü istiyor sadece..başka hiçbir şey onu mutlu etmez ve huzura erdirmez..bunu çok düşündüm şu sıralarda..her şeyi reddedip seni istemek aslında her şeyini istemek demek. bu ne korkunç bir şey..yaratılmışların en bencili benim biliyorum..bunu yapabilir misin?
Bunu edebsizliğimden yazıyorum biliyorsun…..bunu yapmamış olsaydın,o kayıtlardan haberim olmamış olsaydı şu harfler buna cesaret edebilir ve senin yüreğine yola çıkabilirmiydi? ben cömertlerle alışveriş yapıyorum..onlar sadece vermek -karşısındakine kazandırmak için pazara çıkarlarmış öğrendim.......

biz balız
baldan tatlıyız
acıyı bal eyleyenlerin ellerindeyiz…
bu nameyi Ruhum Latife BİZe yazmış..

not:bu yazı ,başlığından sonuna tamamen bir hayal-kurgudur..lütfen okuyup takılmayın…. beyninizi rötara sokup düşüncelerinizin ayarı ile oynamayınız ve geçiniz:)

Nur Cihan