KENDİNİ BİLMEK İLMİ denen Ezoetrizm, Sufilik ve TASARRUFAT-ı TURUKU ÂLİYE Yolu Seyrü Sülük Sembol Masalı
Her insan bir cevherdir... İşlendiğinde
MÜCEVHER olur...(Pir
Mevlana)
Sevdiğim nasılsın? Bugün sufizm denen
ezoterik-tasavvuf-insiyasyon-ermek anlamları üzerinde Seninle dolaşmak
istiyorum ne dersin ?lütfen elimi ve kalbimi tut..yapageldiğim bu iş için: “ama
ben hiçbir şey bilmiyorum ki” dediğimde SEN, “artık
birlikte yol alacağız, birlikte başaracağız” diye söz vermiştin,
hatırla J..Seninleyim & benimlesin..
BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ..Evvel ZAMAN içinde Ahir ZAMAN içinde, adı LA İLLA olan varlık ile yokluk oyunları varmış.. ezelden buna, karanlık-zulmet
ile aydınlık
–nur-ışık oyunları demişler.. esasında
karanlığın içinde kendi ışığı varmış.. karanlık dahi kendisini bu ışık –nur ile
bilirmiş.. işte buna da, dünyanın her yanında KÜNFEYEKÜN
olmak-dönmek-dönerek ermek demişler..( *bugünse felsefede bu ilme
paradoks diyorlarmış J..)
zira her tohum karanlıktır.. karanlık toprağa düşer ..karanlığın içinde tohum çürüyerek kendini diriltir..insan bedeni bir kabirdir..sürekli kendi kendini yer ve tüketir..ta ki ölüm gelip, insan denen tabut sandığı kabre konulunca çürür.. yine kendisinden her çürüyen varlık gibi kendi kurtlarını doğurur.. kurtlar onu yer.. toprağa dönüştürür.. yani el simya-i kimya olan ekolojik İNS’AN ÂNKAsı, en mükemmel ayrışan, en doğal gübredir..işte mısırın Kara Küreli GÜBRE BÖCEĞİ neden İNSAN a remizdir, sende artık kendini onunla anla!!
Rahmanın nefesi olan PO GEMİSİ-SEFİNE ESİYOR.. nefesi rüzgar bazen dölleyip diriltir, bazen de öldürüp yok eder.. ve hava karışır.. kaos.. paradox..ama kargaşasının içinde ortaya çıkacak kendiliğinden bir düzen ve disiplin vardır.. hava siklonları –kutuplar-dünyanın farklı noktalarındaki farklı frekanslardaki kalp atımlı frekans rezonans dalgalarıdır.. yani , sanal alemde de ,esma ayrılık çatışmaları olan mitolojik hava-letaif savaşları halen böyle devam eder....zeUS şimşeklerini çakar..dirilten ve öldüren yıldırımlar havayı ve yeri aydınlatır. Artık, ışığın düştüğü yer eski bilinçte değildir ki ,yıldırım çarpan kişininde,
potansiyel şaman-kam olmak için ilahi enerjiyi
yüklendiğine dahi inanılır..
işte esma panteonunda NUR isabet
eden esmalarda, kendilerine
uyanınca- kendilerini bilip, kendilerini ayrı bir ilah görme sevdasına
düştüler.. fakat ışıkta gördükleri diğer
eşya-şeyler-isimler onları birbirlerine karşı haris ve secde kılmaz-birbirlerini
kabul edip onaylamaz ve TEVHİD ETMEZ yaptı. her
biri, BEN BEN dedikçe, kızılca kıyamet
BİNGANG olarak ilk karanlıkta koptu..
ve Yaratıcımız, İlk BEN BEN olan KARATAŞA adını ve anlamını, bu NURU İLAHİ ile, KELAM OLARAK YAZDI.. vaktaki isimler böylece RABBİ
HAS İSMİ TANIYIP BİLDİLER..O, KALEM OLAN NUN idi.. NÜBÜVVET içinde RİSALET içinde VELAYET gizli idi.. 3 noktalı
prizma,..üç hilal- üç boynuz gibi.. NUN HOKKASI ve DİVİDİ ile kılıç ile kın
idi..eril ve dişildi. yazan ve yazılandı.. deniz ile damla idi.. iki denizdi..
daire, nokta, ruh, nur O idi..
BİRENGİM
BEN.
RENKLENDİM
DÜŞÜNCE KARANLIĞA
VE AŞIK
OLDUM SONSUZ KARANLIKTAKİ RENKLERİME
SEYRETTİM
KENDİMİ
KENDİME
EĞİLDİM SUDA
GÖRDÜM
İLK DEFA BEN BENİ
VE
YANSIDIM SONRA ATEŞTEN GÖZLERİMLE
BU İLK
ANI KAZIDIM KARATAŞIMA
*(ya rabbim bu anlamı bu anda
bana yazdırdığın için çoook teşekkür etmek isterdim ama bu anlam için
teşekkürden acizim / nur cihan/ 25.12.2015)
tüm kadim mitolojiler; göklerdeki kıran kırana geçen bu mitolojik esma savaşları ile iş başı yapar.. KÜN FEYEKÜN olmuş ve yaratım başlamıştır .. sonsuzluktaki gazların buhurlara, buhurların havaya,havanın ateşe,ateşin suya ve toprağa dönüşmesi ÇOK SERT ZAMANLARA AİTTİR.... göklerden yere uzanan sürekli birleşme-itme ve çekme yedili mekanizması ile, dölleyen 7’li , döllediği her 7 dişiyi dünyaya doğurur.. ALLAH’IN YEDİ,ALLAH’IN ELİDİR….ilahi sâlad denen vuslat-tevhidi evlilik ,ezeli nikah-akid-biatse hiç durmaz.. her yaratılmış eşya-isim ve şeyler kadın hükmündedir ve RAHMAN’IN HAREMİ,GELİNLERİ KARILARIDIR…
buradaki elektriksel deşarj boşalmaları ise; fiiller, eylemler ve maddeleşme ilmidir.. yani, sürekli yeni doğan çocuklar olarak fiiler cereyan eder.. yaratılan her iş, her eylem ve her biliş bir çocuktur...
RUHLAR, yani EMİRLER eril ve etkendir... EMRİ ALAN her döllenen İLAHİ KELAM OLAN NEFES-İ RUH’tur.. edilgen olan yaratılmış unsurlarsa dişidir.. bu bazen madde de ADEM de, bazen se MERYEM de ifşa edilmiştir..
şu halde
hakikatte EMİR-ER makamı dünyadaki
cinsiyete ait bir şey değil, YETKİ ve EMİR makamı olup, sadece RUHa-RUHANİLERE
aittir..
işte bizlerde, Yaratım esnasındaki en yetkin olan
sıralamadaki ÂLİ-YÜKSEK RUHLARA RİCALİ GAYB diyoruz- diyebiliriz..bu
makamların yeryüzünde yaşayan biri tarafından temsil edildiğine de inanıyoruz..
o ölünce yerine başka biri geldiğine de...yani, devletlerin-ordunun
hiyerarşik idaresinin dahi esasında bu sisteme dayandığı zaten ehlince
bilinip anlatılır değil mi?. Vaktiyle Evvel Zamanım, havaya 100 basamaklı
dediği bir üçgen piramit çizerek, ricaül gayb denen ordu sistem hiyerarşisini ,o basamaklı
piramit üstünde bu masal çocuğuna anlatmıştı..
biz bugün piramit-üçgeni hem bu hiyerarşiyi
anlamak için, hem de nefs
mertebelerindeki tevhid noktası olan O-HU
ya varıp varılmadığını kontrol edebilmek için kullanabiliriz.. ama tüm bunlar
unutmayız ki bir varsayımdır.. hakikat tüm bunlardan beridir..
KALPLER O’NUN İKİ PARMAĞI ARASINDA ÇEVRİLİR-İKİ BOYNUZ –İKİ EL İLE YARATMAK İLMİ
KALPLER O’NUN İKİ PARMAĞI ARASINDA ÇEVRİLİR-İKİ BOYNUZ –İKİ EL İLE YARATMAK İLMİ
O, İLK AKIL OLAN NUN KALEMİ dir ve Kalem suresi NUN ile başlar
değil mi?..o halde KALEM-NUN-RUH-RAHMAN-NUR-NOKTA-DAİRE hep aynı manadan başka bir şey de değildir..
KALEM ve NUN hokkası.. KALEM
erilliktir.. içindeki erlik suyu yazılımdır.. yazdığı levha RAHİMDİR.. ve
yaratım bu olup, mana da dünyada fark etmez..her şey birbiri ile
evlidir-tevhittir-secdededir…TA BAŞTA KOCA KARISINA KARI KOCASINA SECDE KILMIŞ
VE BİRBİRLERİNİ BİRBİLERİNE YAZMIŞLAR ,NİKAHLANMIŞLARDIR J…
tek bir nefeste HAYYU KAYYUM olan RABBİMİZ, bize tüm makam ve
mertebeleri gösterebilir ve tek nefeste bizi öldürüp diriltebilir. Üstelikte bu hallerimizi asla
bir başkası bilemez.. buna FETİH denir.. o yüzden de devletin içinde derun, derin devletlerin içinde de
EN DERUN olan TURUKU ALİYE vardır.. içiçe devletlerin olması misali, ricali
gaybin de bihaber olduğu HIZIR MEŞREPLER –RABBİN KENDİ KATINDAN KENDİ İLMİNİ
VERDİĞİ –TAHSİLİNİ BİZZAT KENDİSİ YAPTIĞI asi meşreplerde daima olmuş ve
olacaktır.. bu arızi durumlar
peygamberlerin dahi sahası –yetkisi dışındadır ve RABBİN EMRİ dahilindedir.. zira
ALLAH ALLAHLIĞINI KİMSEYE VERMEZ. her
bilenin üzerinde başka bir bilen yaratır ve gerektiğinde ifşa eder.. çünkü biz buraya her ne kadar kendimizi
bilmeye geldiysek te ,işin –ipin ucundan sadece RABBİN çıkması gerekmektedir ve
o çok Gayyur-kıskançtır.. yarattıklarını asla yarattıklarına bırakmaz.. işini
kendisi halledebilir.. o yüzden Allah’ın hakikat alimleri, Rablerinden en çok
korkanlardır…
*gizli mana ise; RABBİN BİR EMRİ OLAN RUH’UN söz-KELAM TOHUMU ile UNSURLARI DÖLLEMESİ ve
cariye olan 5. ANTİ MADDE ile de birleştirmesidir.. dolayısı ile maddeye ait ne
varsa dişidir, edilgendir.. Ruh olan
kocanın, kendine beden kurmak için
seçtiği 4 karısına 4 Unsur denir ki,
bunların adı Hava, Ateş, Su ve
Topraktır.. anti madde olan TABİATI ASLİYE
kara cariye-KARATAŞ HACER ise esasdır..
yani farzların yanında, nafile olup, işi götüren ve birleştiren ÂLİ ABA-5 li YILDIZ ı kurandır..
KADİR GECESİ KANDİLİNİ UYANDIRMAK İLMİ
TEK YUMURTA içinde, bir çift XY bulunan NOKTA- HABBE nin ifşası; kendinden kendini çoğaltmasıyla, her esma kendisini bir gök cismi küresi olarak semada konuşlar.. herkes kendi safını alır ve daire-i fena kurulur..her küre kendisinin kutbu ismi azamı olup, etrafını nurlandırdığı diğer ayna ruhlar ise, kendisini seyrettiği kadir gecesidir... kürelerin kurduğu bu göksel semahane aynı zamanda ruhların da semahanesidir.. ruhun gıdası göksel soyut denizde sebbaha yüzmektir.. tıpkı atomun içindeki diğer elementlerinin sonsuzlukta dönerek yüzmesi gibidir..
işte , OL emrini alan her RUH, göksel kamışlık denen İLAHU tarlasında ,o gün bugün DEVRAN EDER DURUR..bunlara İLİYYUN-ÂLİYYUNLAR denebilir..eğer sende hatıralarında o kadar geriye gidip yükselebilirsen ve kendine benlik atfetmezsen, sende hiç yaratılmadığın-maddeleşmediğin o LATİF ZAMANLARINI bilebilirsin.. TIPKI BABANIN DENİZİNDE ERLİK SUYUNDA SPERMİŞCESİNE.. .. ve devran durduğunda bil ki, sadece SENİN kıyametin SANA kopmuştur.. zira, VAR, varlığından çok memnun ve mesuttur.. FENA OLAN SENSİN..O BEKADIR VE YOLA DEVAM EDER.. kendisine, kendisini seyretmek için kurduğu bu bu ruhsal dönel dönen ayna SEYİR PERDESİNDE , her akıl küresi ruh yaratıcının vücûd denizinde yüzen bir balık ruhdur vesselam..
***
ve bulutlar bulutlarla ama savaşları yaparlar..her bulut bir PO gemisi –Nuh’un neslini taşıyan sefinesidir..bulutlar çarpışırlar ve esmaların döllenmiş mana yağmurları, damlalar halinde yeryüzüne inmeye başlarlar.. her damla tektir ve asla diğerine değmez.. ama biz, iniş hızları yüzünden onları İLİYYİN ve SİCCİN ,levha olan DNA yazılımları olarak görürüz.. oysa ki, denizin içindeki su damlalarına bile mikro ölçekle bakabilseydik eğer ,gördüğümüz yine kar tanelerinin birbirlerine asla benzemeyen suretlerinden başka bir şey olmayacaktı değil mi? her birimiz gibi FERDİ ama aynı birlik denizinde- birlikte bir CAMİİ..ehad =vahid.... varlık adedince, nefesler sayısınca, suret-i anlam misali sınırsız-sonsuz US..
KADİR GECESİ KANDİLİNİ UYANDIRMAK İLMİ
TEK YUMURTA içinde, bir çift XY bulunan NOKTA- HABBE nin ifşası; kendinden kendini çoğaltmasıyla, her esma kendisini bir gök cismi küresi olarak semada konuşlar.. herkes kendi safını alır ve daire-i fena kurulur..her küre kendisinin kutbu ismi azamı olup, etrafını nurlandırdığı diğer ayna ruhlar ise, kendisini seyrettiği kadir gecesidir... kürelerin kurduğu bu göksel semahane aynı zamanda ruhların da semahanesidir.. ruhun gıdası göksel soyut denizde sebbaha yüzmektir.. tıpkı atomun içindeki diğer elementlerinin sonsuzlukta dönerek yüzmesi gibidir..
işte , OL emrini alan her RUH, göksel kamışlık denen İLAHU tarlasında ,o gün bugün DEVRAN EDER DURUR..bunlara İLİYYUN-ÂLİYYUNLAR denebilir..eğer sende hatıralarında o kadar geriye gidip yükselebilirsen ve kendine benlik atfetmezsen, sende hiç yaratılmadığın-maddeleşmediğin o LATİF ZAMANLARINI bilebilirsin.. TIPKI BABANIN DENİZİNDE ERLİK SUYUNDA SPERMİŞCESİNE.. .. ve devran durduğunda bil ki, sadece SENİN kıyametin SANA kopmuştur.. zira, VAR, varlığından çok memnun ve mesuttur.. FENA OLAN SENSİN..O BEKADIR VE YOLA DEVAM EDER.. kendisine, kendisini seyretmek için kurduğu bu bu ruhsal dönel dönen ayna SEYİR PERDESİNDE , her akıl küresi ruh yaratıcının vücûd denizinde yüzen bir balık ruhdur vesselam..
***
ve bulutlar bulutlarla ama savaşları yaparlar..her bulut bir PO gemisi –Nuh’un neslini taşıyan sefinesidir..bulutlar çarpışırlar ve esmaların döllenmiş mana yağmurları, damlalar halinde yeryüzüne inmeye başlarlar.. her damla tektir ve asla diğerine değmez.. ama biz, iniş hızları yüzünden onları İLİYYİN ve SİCCİN ,levha olan DNA yazılımları olarak görürüz.. oysa ki, denizin içindeki su damlalarına bile mikro ölçekle bakabilseydik eğer ,gördüğümüz yine kar tanelerinin birbirlerine asla benzemeyen suretlerinden başka bir şey olmayacaktı değil mi? her birimiz gibi FERDİ ama aynı birlik denizinde- birlikte bir CAMİİ..ehad =vahid.... varlık adedince, nefesler sayısınca, suret-i anlam misali sınırsız-sonsuz US..
RAHMANIN NEFESİ ,BULUT-gaz-AMA iken, bilinmek isteği ile şimşek RAAD ,NUR u çaktırdı ,KANDİL UYANDI.. NUR Zülfikar kılıcı ışığı ile, karanlık zulmet denizini ikiye parçaladı .. ve karanlık ile aydınlığın aşkı-kavuşabilmek için mücadele-i serüveni de böylece başladı..
işte bu yağın içinde fitilin tutuşması ve nur-ışığın uyanması tüm kadimde
ilk tapınılan KARATAŞı ortaya çıkarttı.. kadın ve erkeğin birleşimine atfen kandil suretleri yapılmış ve Hind de buna Yoni Lİngam taşları denilip tapınılmaya
devam edile gelmiştir..bu taşlara hz Yakub un yaptığı gibi yağ veya süt
veya bal dökülerek kutsanma geleneği de
vardır.. TÜM DİKİLİTAŞLAR-MİNARELER-MİHRAPLAR BU ERİLLİĞE
İTHAFENDİR.. bu bolluk ve bereket-kadının ve erkeğin, HAKİKATTE ASLA
BİRBİRLERİNE KARIŞMAYAN İKİ DENİZ OLAN TATLI VE TUZLU SUYU -yaşam suları
adınadır..
(*Sevdiğim, bir sonraki yaratım havuzları-kandiller masalımızda bu konuyu işleriz inşallah.,yardımına ihtiyacım var.şimdilik bu kadar..)
“KÜN -ol “ emrine ,ilk evvela hz.NUN-NUR: “ FEYEKÜN -oldum” cevabını verdi..ve bu sevişmeden doğan ilahi yağmur göksemasından, yersemasına döne döne indi…ve ilahi feyzin ŞUA-IŞIKLARI olan spermlerle toprak yıkandı.. toprağın içindeki ÇÜRÜMÜŞ ADEMİN BALÇIK HAMURUNDAKİ ALAKA-KURTLAR kımıl kımıl uyandı (* burada da sembolizmdeki yılan sırrı var ,anla )…
(*Sevdiğim, bir sonraki yaratım havuzları-kandiller masalımızda bu konuyu işleriz inşallah.,yardımına ihtiyacım var.şimdilik bu kadar..)
“KÜN -ol “ emrine ,ilk evvela hz.NUN-NUR: “ FEYEKÜN -oldum” cevabını verdi..ve bu sevişmeden doğan ilahi yağmur göksemasından, yersemasına döne döne indi…ve ilahi feyzin ŞUA-IŞIKLARI olan spermlerle toprak yıkandı.. toprağın içindeki ÇÜRÜMÜŞ ADEMİN BALÇIK HAMURUNDAKİ ALAKA-KURTLAR kımıl kımıl uyandı (* burada da sembolizmdeki yılan sırrı var ,anla )…
TORAH= tohumken, İNCİL = müjdelenmiş yeşil filiz olarak neşvü nema buldu..her şey bu filizin büyüyüp hayat ağacı olması ve KURAN= Muhammedi meyveyi vermesi için vardan var oldu..
*işte Güneş o yüzden NURU İLAHİ yi temsil eden göksel kandildir..ve ŞUAları yaratıcı kabul edilir..zira dünyamızdaki her iş ve oluş güneşin feyzi akdes olan –ilahi şualarının hayat verip diriltmesine-öldürmesine bağlıdır..bu anlatım için bir semboldür, lütfen güneşe tapınılıyor sanma ..bil ki, fezada güneşimizin nokta kadar dahi,bir değerinin kalamayacağı nice güneşler vardır.ve tüm güneşleri yaratan ANA GÜN-KÜN vardır..eski türkler güneşe GÜN derdi..yani KÜN-OL emri..
masal bu ya..şimdi de, Adem denen yokluk-hiçlik –tevazu makamına dem veren erenlere, yani, ricalü gayb denen Hak Erenlerin özüne de bir bakalım ..bunu uyuyan güzele gelen 100 perinin her birinin, isim gününde O’na,kendisine ait bir özelliği hediye etmesi gibi de düşünelim .. uyuyan güzeli ise, PANdora nın kutusu-Osirisin -Musa as ın tahta sandığı ve pek çok hikayedeki tahta kutu yani, kendi beden kabriniz olarak da hayal edin lütfen..ve 100. Esmanın olumsuz sanılan “100 yıl uyusun” dileğini de hatırlayınız..
hayat bize her yerden seslenip, ilahi sırları her zaman-BEŞİKTEN MEZARA hep fısıldadığı halde, neden uyanamadığımızı-üzerimizdeki ölü toprağını neden silkeleyemediğimize bir bakalım mı ?.. peki, bizi öpmeye gelecek RUH olan, 101. Esma melikimiz kim olacak ? bilmiyorum.. çünkü herkes mahremini ancak kendisi bilebilir ..şimdi zaten biz de bu konuya geleceğiz..
pekii,kimdir bu hakkında 1001 şayia olan ve sürekli yalan denen ricaül gayb erenleri? Var mıdır yok mudur? Kur’an da onlar hakkında tek bir ayet olmadığı söyleniyor..bilemiyoruz.. çünkü bizler KURANI Kur’an’ın oyuncularıyız ,Kur’anı KURANLARDAN DEĞİLİZ değil mi J?
NUN NURDUR.. buna İLK AKIL-KALEM-NUR-NUN-nokta-daire-ruh -LEVHA dendiği gibi İLK VARLIK da diyebiliriz.. diğer her şey bu ilk akıla bağlıdır..ilk doğumlar daima nokta olarak yani küre olarak doğar. ama ışık cisimleştikçe onu sınırlayan formlara göre görünmeyen sınırların içinde hapsolup, o şeyin bilinen arzusu ile geometrik sonsuz biçim formlarını doldurarak –çizgisel olarak her yeri işgal ederler.. ışık girdiği kabın şeklini-suretini alırken, rengini, kokusunu ve ona ait her özelliğini de alır.. dolayısı ile nokta küre daha sonra yüce talih mavi Jüpiter üçgen olarak kendinden uzar ve diğer suretleri, bu ruh sembolü ile kabul eder..
KARA
NOKTA-kara GÜNEŞ esastır.. KARA NOKTA dan çıkan her renk
7 nur taifesi
KARATAŞla evlidir ve daima onunla birleşerek
varları var ederler..
peki bizim, yani, eşya denilen bu isim suretlerinin görünmez LATİF sınır şekillerini kim çizer ve bu görünmez LATİFE suretler nasıl çalışır?! işte buna kimsenin aklı hiçbir zaman ermez.. erdirilmez.. çünkü bilinmeyi murat eden bu sırrını henüz ifşa etmediğinden, bu umuma açılmamıştır ..o süptil LATİF her ince şeye en incelerden daha ince nüfus eder ve ona hükmeder. o en sevimli, en güzel, en şakacı ruhtur..
peki bizim, yani, eşya denilen bu isim suretlerinin görünmez LATİF sınır şekillerini kim çizer ve bu görünmez LATİFE suretler nasıl çalışır?! işte buna kimsenin aklı hiçbir zaman ermez.. erdirilmez.. çünkü bilinmeyi murat eden bu sırrını henüz ifşa etmediğinden, bu umuma açılmamıştır ..o süptil LATİF her ince şeye en incelerden daha ince nüfus eder ve ona hükmeder. o en sevimli, en güzel, en şakacı ruhtur..
ilk akıl nur küresi ,aynı bir yumurtanın döllenince çoğalması ve sürekli kendisini bölerek üremesi gibi üremiş ve diğer akıl küreleri-noktaları meydana getirmiştir. bunlar kendi içlerinde tevhid ederek birleşmiş ve bundan aldıkları zevklerle yeni bilinme suretleri olan çizgileri meydana getirmişlerdir.. her nokta diğeri ile birleşerek dikey veya yatay miraç edip yükselirken, ilahi DNA –SARMAL MİRAÇ MERDİVENİ olan Turuku Âliye zinciri hızla örülmüş ve kendi içlerindeki bilinmek sırrını ilahi levhaya yazmışlardır ..
ve hakiki ATA RUHLAR YOLUna, Ricali Gayb olan TURUKU ALİYE ye, levha-i akaşaya HOŞGELDİNİZ J..
her varlığın
yaratılış sırrı KÜNFEYEKÜN- B’İsmillahirRahmaniRahiym dir.. bu sembol her
varlığın iki elinde mühürlüdür.. göklerde ise bu kürelerin asılları asılıdır
ki, biz onlara geldiğimiz ve gideceğimiz YILDIZLAR –ATALARIMIZ-GEMİLERİMİZ
–KADER BEKÇİSİ BURUÇlarımız-AKIL ŞURALARIMIZ olarak bakarız..
her yıldız gökcismi
bize esma-i ilahisinden bir kader tayin eder..sabit ve hareketli gezegenler
bizim karakterlerimizdir..bu göksel gemilerde
yaşayan oranın ahalisi ki, mitolojideki pek çok yarı hayvan yarı insan türlü acaip
mahlukat sureti oranın melekleri olup, her birimize kendi burç suretinden bir
suret ve karakterini hediye ederler.. unutmuyoruz
ki Ahseni Takvim –en güzel surette yaratılmış olan sadece insandır...bu yaratılmış insanın birde hakiki alemdeki güzelliğini
varın siz düşünün ve buradaki soluk kopyalarınıza asla aldanmayın.. aslınızı isteyin..aslınızı arayın ve ona
kavuşun...eeeee..her hediye sahibi ile hediye alan arasında muhabbet
halkeder ve bir bağ-alaka kurar değil mi? ..ne demiş peygamberimiz : EY MÜMİNLER,HEDİYELEŞİNİZ Kİ SEVİŞESENİZ ..
neden ruhunla aranı iyi tutup, ruhunla hublaşıp sevişmiyorsun ?!!
Mesela Sevdiğimde, bir vakitler rüyamda hediye verilen
şeffaf bir kutudaki her bölmeye ayrı konmuş ve çok değerli kahverengi akik taşlarının izdüşümü olan MADDİ ,99 acve hurması dolu şeffaf kutuyu hediye ettiğinde, benim
içinde bu hediyeleş ve seviş devri başlamıştı J..daha sonra akabinde aynı anlamın 99 KuKa tesbihi ise bu hediyeleşmeyi bu
manalara kadar aldı götürdü.. demek ki hediyeleşmek aradaki bağı bostan edip, ağacın
köklerinde seyran ettirip, ağacın zirvesinde zevki taam edip, meyveleri devşirtebiliyormuş
değil mi SEVDİĞİM J Seni hala
aynı şekilde Seviyorum…
Evet
nerde kalmıştık..Ricalü Gayb da sanırım..Ricaül
Gayb in ilk hali tabiiki Yaratıcımızın ilk yaratım safhaları ve onlara verilmiş
isimlerdir. zati
ve subuti isimlerle sıfatlardır... bunlar birbirleri ile birleştikçe diğer isimleri doğurur.. ve halen
yepyeni isim tasarımları, yepyeni mana hikayeleri HEYULA denen TOHUM HABBE den
ortaya çıkmaktadır..
varlık bir tohumdur..o yüzden de torah-tevrat-ŞERİATI MUSAVİLİK
dünyasal yasa kanundur.. zira ilahi nizamın kanunları denen ilahi hükümler
–dinler olmasaydı her şey anlamsız ve yoz olurdu.. bir hedef olamayacağı gibi
,bir anlam –mana zevki de olmazdı.. nasıl
ki dünyamız bugün geldiği disiplinsizlik ve sınır tanımazlıkta yavaş yavaş
şiddetli disiplinli kanunlara doğru gidiyorsa,
işte her dejenerasyonun sonu da katı şeriat ve tekamülün-devrelerin sonu da
çürümüşlüktür..
oysaki başlangıçta bilinmeyi murat eden VAR ,aynı dileği hepimize de yerleştirdiğinden, bizler bilsek te bilmesek te en büyük hazzı sadece KENDİMİZİ ARAMAK ,BİLMEK,BULMAK ve KENDİMİZE ERİP KAVUŞMAKTA BULABİLİRİZ.. işte ezoterizm denen sufilerin yolu o yüzden tüm dünyada bu kadar rağbet görüyor ve her türlü sahtekarların hile-desise-şeytani oyunlarına rağmen kan revan içinde, yara berelerle her birimiz bu yola- BİR BEN VAR BENDEN İÇERUya- kendimize kendimizde kavuşmaya devam ediyoruz..
**
NEFESİM DEVLETİ TURUKU ÂLİYE
üflediğin nefes …elinde bir salkım kara üzüm
düşün dur…bir salkımda her nefes bir kara üzüm
nefesin sende….üzümler elinde
nefesin yaratır..her var olan ve olacağı /16 aralık 2015
üflediğin nefes …elinde bir salkım kara üzüm
düşün dur…bir salkımda her nefes bir kara üzüm
nefesin sende….üzümler elinde
nefesin yaratır..her var olan ve olacağı /16 aralık 2015
evet.. şimdide kadim dünya tarihinde ezoterik –sembol-mana-kuş dili denen insiyasyon-erme sırları nasıl seyran etmiş bakıyoruz lütfen… tasavvuf demedim?!..çünkü günümüzde tasavvuf çok yozlaştırılıp içi boşaltıldı.. zaten ben tasavvufa değil TASARRUFATÇILARA İNANIP, ONLARI ANLATIRIM.. eğer tasarrufatçılar olmasaydı,ruhsal- âli =yüksek zevkler bilgisi de olmazdı…bizler bugün bu bilgilere internet sayesinde, dünyanın her yanındaki kendini bilme okullarının, aynı sembollerle aynı tedrisatı işlediğine kolayca eriyorsak, unutmayınız ki tüm bunlar tasarrufatçılar sayesindedir .. yoksa kimse bu manaları bu kadar kolay elde edip ağzına sakız edemezdi..ŞUNU HİÇ UNUTMAYINIZ..BİR ŞEY ÇOK UCUZLAYIP BEDAVAYA PAZARA DÜŞTÜĞÜNDE ARTIK O ŞEYİN DEVRİ DEĞİŞMİŞTİR..stokta mal kalmasın diye sürüme verilir..az sonra ,çok daha farklı ama aynı anlamlı,çok daha işlevlisi ve cezbelisi vitrinde arzı endam edecektir..
bir devir bitti..ve biz çürüyüp kokuştuk..dejenere olduk..o sistem deşifre edildiğinden, umuma açıldı.. alan bu ilmi bulduğu yerde hemen anlayıp zaten alacak… almayana –anlayacak seviyeye henüz gelememiş idraklere ise yapacak bir şey yok…evet masalın çocukları …demir çarık demir asa ,demir çağındaki dünya yolculuğuna bir göz atıyoruz.. bakışınız ateş olsun ve keskin bir kılıç gibi her mana tohumunu yararak içindeki hazineyi uyandırsın inşallah ve aminn..
dünyamızdaki en eski yazılı
destan olan GILGAMIŞ (KılKamış), daha evvel işlediğimiz gibi
yeryüzündeki ilk kaydedilmiş seyrü sülük ,kral nebi olmak hikayesidir.. içinde,
ilk erme rüyası ve tanrısal isimlere güzel koku kurbanı sunma ritüeli yani ilk
en yüksek kurban öyküsü ve ölümsüzlük
otu YILAN DNA sırrı da vardır.. ve ilk mürşid ENKİDU nun göksel isimler tarafından Gılgamışı adil bir yönetici
yapması-KUT VERMESİ ve yol arkadaşlığı-rehberlik için yeryüzüne görevli yaratılması da
kayıtlıdır.. yeraltı, orta ve üst dünya hayatlarından betimlerini de
içerir (ki, bugünde şaman ayinlerinde
parayı bastırırsanız size yeraltı alemini ve belki orta dünya alemini az çok deneyimletiyorlarmış..) .. eski kavimlerde kişiler bir
kahramanlık göstermeden, Erliğini ispat edip MAHLAS-İSİM almadan asla kavminde
ER kabul edilmezdi.. işte KAM –KAMİL yani VELİ-VARİS olmak kolay bir şey değildir..eski
Türklerin lider seçimleri ve çocukların yetiştirilmesi töreleri meşhurdur.KUT
sahibi olmak gibi..
mesela hakiki irşad da mürşid,müridinin vasisi yani hazinesinin bekçisi ve koruyucusudur. mürid ne zamanki er reşid-olgunluğa –bluğa ererse, o zaman emaneti müridine devreder…
mesela hakiki irşad da mürşid,müridinin vasisi yani hazinesinin bekçisi ve koruyucusudur. mürid ne zamanki er reşid-olgunluğa –bluğa ererse, o zaman emaneti müridine devreder…
HU esmasının
içinde var olan VAV harfi, her
nefeste bize akıtılan mirasımız olan ER
REZZAK rızkımızdan başka şey değildir.. bu ise MİKAİL melekle yani KA maddeleşmek ilmi ile olur.. bizi Yaratanın ezelden ebede olan
sonsuz zenginliği ,biz yarattıklarına her nefeste üflenmekte ve o nefesi
hikmetleri deşifre ederek-fiiliyata-maddeye dökecek kabiliyet aramaktadır.. mürşidi
has olan ALLAH, tıpkı Ademe isimleri talim ettirdiği gibi ,sana da isimleri
verip öğretip irşad etmek için SENİ ARIYOR,SEN
NEDEN O’NU BULAMIYORSUN?!. sen asıl onu düşün ,neden ?
*eveett.. yıllardır
okuduklarımın içinde, her masal takipçisinin de bildiği gibi, en mükemmel
deşifreli tasavvufu yapanların eski Mısır olduğuna inanıyorum....neden?! çünkü
kadime saygıdan dolayı da ondan..
evi GÜNEŞ olan İDRİS NEBİmiz bu ilk esma okullarını kuran
ve ders sembol sistematiğini öğreten kişidir..esma hullerine O’nun yüzünden drese-elbise,
okullarına dershane, mana ahşap
dolaplarına ise drop-dolap deriz..yıldız ilmini en mükemmel o yerinde
tahsil edip ,ilk icad ettiği sembol yazı ilmi ile kaydetmiştir.. takvimi ve
zamanı o anlatıp derslere eklemiştir.. iğne ipliği o icad edip, babası ŞİT NEBİ
nin ilk dokuduğu kumaşı kesip biçip GÖMLEK haline ilk O getirmiştir.. KUyuya
atılan Yusuf nebide dahil ,her ateşe atılan İbrahimi meşrepte o gömleği giyip
çıkartmıştır.. ilk ehram denen piramiti o yapmıştır.. bu, Rahman-RAH-RUH’ul KUDÜS’ ü anlatabilmek için O’na verilmiş bir
ilimdi.. böylece, nefs mertebelerini ve dereceli miraç ilmini sonsuza O ,kaydetti..O’nun
kurduğu kendini bilme okullarından geçmeyen Nebi olduğunu sanmıyorum ..
İbrahim Atamızın Heliopolis deki tekkede RA’nın gözü tedrisatından geçmediğini kim bilebilir ki, kim?!.. Musa nebi, firavunun oğulluğu olarak sarayda yetişecek ve sadece sarayın belli kişilerinin gitmesi mecbur olduğu seyri sülük kendini bilmek okullarına gitmeyecek öyle mi?.. peki hz Musa, mimari ve tapınağın kahin rahiplerinin ilmi olan- yılan ilmiyle onlara nasıl tecelli etti sanıyorsunuz?!. Orada ona söylenmeyen, sır denilenlerin hakikatini ona tapınak kahinleri değil, bizzat RABBİ ÖĞRETTİ ..hem de onun asası ile, o devrin en yüksek bilinemez sır ilmi ile- o tapınak kahinlerinin 7 sini birden islam ederek ,bu ilimle onları öldürdü ve hakikate mutlu diriltti....
MASONLAR VE DERVİŞLER KİTABI - İLMİ FÜTÜVVET - AHİLİK
İbrahim Atamızın Heliopolis deki tekkede RA’nın gözü tedrisatından geçmediğini kim bilebilir ki, kim?!.. Musa nebi, firavunun oğulluğu olarak sarayda yetişecek ve sadece sarayın belli kişilerinin gitmesi mecbur olduğu seyri sülük kendini bilmek okullarına gitmeyecek öyle mi?.. peki hz Musa, mimari ve tapınağın kahin rahiplerinin ilmi olan- yılan ilmiyle onlara nasıl tecelli etti sanıyorsunuz?!. Orada ona söylenmeyen, sır denilenlerin hakikatini ona tapınak kahinleri değil, bizzat RABBİ ÖĞRETTİ ..hem de onun asası ile, o devrin en yüksek bilinemez sır ilmi ile- o tapınak kahinlerinin 7 sini birden islam ederek ,bu ilimle onları öldürdü ve hakikate mutlu diriltti....
MASONLAR VE DERVİŞLER KİTABI - İLMİ FÜTÜVVET - AHİLİK
her
devirdeki ilme göre o kadim yeniden güncellenir ve şifreler değişti sanılır.. oysaki
Yaratan öylesine bir kurguya sahiptir ki, nerden gelirsen gel,nerden bakarsan
bak,nerden bilirsen bil , her daima sadece ona o günkü bilgi ve lisanla ama
aynı manayla gelirsin …Abbasi halifeleri
devrinde Ortadoğu ve tüm MISIR da dahil her yere nüfus edildi. Zenginlik bilim
ve fenni ve icadı ve refahı imariyi sanatı da birlikte uyandırdı...eski Yunancadan ve KIPTİ
dillerinden İDRİS NEBİ ye ait her bilgi çevrildi ve saklandı.. bu ilimlerle birleşen islam Müslümanlığı
böylece ilk defa FÜTÜVVET-AHİ TEŞKİLATINI KURDU ki, buna en uygun millet de
TÜRK MİLLETİ SEÇİLDİ.. zira fütüvvet dervişleri ELİNE –DİLİNE –BELİNE hakim
olup ,ellerinin emeğini kazanarak yerlerdi.. eski Budist dervişlerde ise
çalışmak yasaktı ve dilenerek ekmek yenirdi.. buna GÖÇEBE İSLAMIN, ilk yerleşik
topraktan sanayiye- kendi üreterek tüketmeye başlaması da diyebiliriz…
böylece Horasan erenleri denilen- ilk kadimden beri var olan AHİ-EJDER –ALEV KARDEŞLİĞİ, tüm kadim dinler ve kendini bilme öğretilerinden geçmiş her ermiş, yeni adı İSLAM MÜSLÜMANLIĞI ile kolayca adapte oldu.. ve tarikatlerde, her meşrebe her kavme göre tekrar uyandırıldı ki, büyük insiyeler olan İBN ARABİ,AHİ EVREN, EVHADDÜ’D DİN KİRMANİ o devirde Anadoluya yollandı ve Anadolu tasarrufatla MİLLETİ İBRAHİM için, YOL EVLADI OLARAK AŞILANIP MAYALANDI…
*şunu unutmamalıyız, kendisini bilmek ilmi ferdidir ve özel bir taleple olur..ve kim o taleple niyet ederse, o başlangıçtan beri geçirilen sembol safhalarından dünyanın neresinde olursa olsun geçer ve dillerini bilmeseler de, bu yolcular ruhsal anlamda aynı dile sahiplerdir.. DİNLER, İLAHİ ŞERİATNAME olan YARATICININ YERYÜZÜ KANUNLARI SÜNNETULLAHIDIR.. dinler geldiği yere ve peygamberin esması ilahisine göre güncellense de, özde ve farzlarda ve taleplerde genelde aynı ve birdir.. O ,ondan kopya çekti salaklığı ancak kitap bilimcilerine ait ayrı bir ahmaklıktır.. TEK BİR YARATICININ TEK BİR DİNİ VARDIR..ODA İSLAMDIR.. TEVHİDDİR.. o şuur bozuldukça, aynı mana yeniden yüklenen program gibi o devre göre kodlanmıştır.. göreceli geniş zaman, ancak evrensel idrakli, yüksek ruha sahip insanlara aittir ki, buda devlet okullarında öğretilmez. diploma ile para ile alınmaz..kendin kendine ulaşmak için çalışıp, sen kendin başaracaksın…
Ve bizden istedikleri
kadar bazı alim sanılanlar bazı şeyleri saklasınlar, bizler
kendimiz araştırdıkça ve okudukça, o manalar kendilerini ifşa eder.. insan
insana muhtaçtır.. ve Allah İnsana en mükemmel İnsandan tecelli eder..ama,
bazen de insanın kibrini kırmak için, aracısız
da öğretir.. yeter ki biz yaptığımız işte samimi
ve kalbi selim olalım..yanlış bilinen her mana, artık bizimle ilk
saf hali ile bilinmek isteyecek ve kendisini aklamak için ,kendisi gelip
kendini anlatıp, bize öğretecektir.. zira ayet ne der?.. isteyerek veya istemeyerek gelin “değil mi?. yani sistem bu..SECDE
Yİ KENDİNDE DE GÖRÜP, ÖĞRENİP, YAŞAMALISIN..
Eski mısırda , firavun,
kendini bilme ilmini kendisine mal edip-kendi tanrılığını ilan edince ve bu gelenekleşip babadan
oğula olan çirkin padişahlık yerleşince ve HÜSEYNİLERİN DE BAŞ VERDİĞİ, aşağılık muaviye oğlu yezidin
sistemine dönüşünce, her güzel şey bozuldu…çürüdü.. FİRAVUNUN PARASI VE GÜÇ TUTKUSU ,tekke tapınak mürşidleri-
şam- sem’leri asimile etmeden evvelde, ilahi isimler birer tanrı değillerdi.. onlar sadece yaratım
safhalarını ve görevlerini anlatabilmek için birer ders metodu- astrolojideki esma
ilimleriydi.. kendisine
esma verilen ADEM MEŞREPLERİN OKUL TAHSİLİYDİ ..bugünde pek çok yeraltı kendini bilmek okulunda ,bu ilmi kendine
tanrılık ithaf etmek için kullanan firavun mürşid ve firavun karısı aileleri
halen var ve dervişlerin canına ot tıkıyorlar..oysaki bu okul ve ders metotlarının sadece sembol-mana
ilimleri olduğunu, öğrenene dek bir anlamı olduğunu-gerçeğe uyanınca ise hiçbir
değeri kalmayacağını, ne yazık ki, saklayıp öğretmiyorlar..kaldı ki, belki çoğu
kendileri de bilmeyip,putperestlik makamında takılı kalmışlardır-bilemiyorum …
ESMA-ŞEYLER İLMİ yaratım safhalarını
anlatabilmek için tek tek verilmiş İSİMLERDİ.mesela büyük ruhun 5 li
sistemi şu idi..duman (bulut-nem), ateş, rüzgar, su ve karanlık-anti
madde (* ESKİ MISIRDA BU KARATAŞ-TOPRAK yani asıl varlık olarak
bilinir.. mısırda aydınlık değil, karanlık asıl maddedir.. yani bugünden uzayın
bilinemeyen %94 karanlık anti maddesi
vardır) buna geldiğimiz tefekkürümüzde artık HALAMIZ HURMA-SİMSİMA-HEYULA-HABBE-HUB da diyebiliriz ki RAHİYM ESMASI
na denktir.. nasıl ki RAHMAN
Adem’se, bu da öyledir.. bir şeye
1001 değişik isim versek te ZAT değişmez.. makama ve ve giydiği elbiseye
göre rengi, kokusu, görünüşü katı-sıvı-gaz değişir o kadar..
..bu asli kuvvetler birleşiyor ve RUH bunların hepsinden samsara
denen ilahi galaksiler misali - devriye zaman döngülerini-rüzgar gülleri ZAMAN yaşamını başlatıyor. .NEFES in içinde hem ateş, hem nem-su,hem rüzgar, hem de sayılamayacak her madeni cevher unsur ve anlamı
vardır…zira varlık evvela nefha denen NEFES
–kendisini bilmek isteyen ilahi SOLUK- KELAM dır.. yani kısaca üfürükçünün
sihirli üfürüğü hepimize bir HUUU demiş ve HAYat başlamıştır.. işte HAY’dan
HU’YA ,ezelden ebede hepimiz bu İSRAFİL DENEN SUR BORUSUN İÇİNDE yani nefes
gemisindeyiz…
kadim devirlerde Mısırdaki bu okullara girmek her babayiğidin harcı değildi..bazı talipler daha giremeden okuldan atılır ve bazıları içeride esir edilir, bazıları da bir şekilde dışarıda sırları ifşa ederlerdi..yarı ergimiş ve kabiliyeti –içgörüsü olan herkeste var olan ŞEM-ŞAMAN-KAMlık da, böylece ahaliye yayılmaya başladı..ana esas aynı olsa da, kırsal kesimdeki şemler genelde avcılık ve kayıp hayvanları bulmak ve bedenden kaçmış ruhlar ve bedeni hastalanmış kişilere yardım için vardılar.. halkın içinde hiç bir değerleri olmadığı gibi ormanda yalnız yaşarlardı..hiç bir kutsallıkları da yoktu.. kimseyi irşad etmek gibi bir ilim ve bilgileri de yoktu..
fakat göçebe
türklerde bazı gecelerde ellerinde yanan çerağ-kandillerle bir araya gelip
toplanmak ve dönerek sema etmek adeti vardır ki, bu Mani dinindeki Mevlevi gibi
giyinen mani dervişlerinin ritüellerden gelmedir.. pervane etrafında dönerek
kendini ateşe sunmak misali zaten tasavvuf kültüründe kayıtlıdır. .Mecusilikte
de bu böyledir.. zira hakikatte her şey
döner ve bu mana biliniyordu.. bunun dinle değil, hakiki görmek zevki ile
bağı vardır. .görenler, tabiki sevinir
ve o sevinçle dönerler.. dönmek, dolan
bir şeyin boşalması içinde gereklidir.. zira
dolan taşar ve bazen de kendine zarar verir.. o enerjiyi topraklamak lazımdır...
eski türklerde akşam misafirlikleri toplantılarının adına, toplanıp oturmak- cem anlamına KANDİL denirdi. .özel günlerinde TURUKU ATA- TUĞRUL DİREĞİne BAĞLADIKLARI 40 İPİ DÖNDÜREREK , iplikleri bağladıkları daire şeklinde ANA DİREĞİN etrafına dikilmiş 40 DİREK ÜSTÜNDE 40 KANDİL YAKAR ve içinde otururlarmış.. ki ,Tibet budizminde de en büyük bayram olan ışık bayramının adı KANDİL dir..*budist şaman Tibet’e ait bir yerli film izlerseniz içinde Anadoluya –geleneklerimize ait çok fazla iz bulacaksınız..
-
eski türklerde akşam misafirlikleri toplantılarının adına, toplanıp oturmak- cem anlamına KANDİL denirdi. .özel günlerinde TURUKU ATA- TUĞRUL DİREĞİne BAĞLADIKLARI 40 İPİ DÖNDÜREREK , iplikleri bağladıkları daire şeklinde ANA DİREĞİN etrafına dikilmiş 40 DİREK ÜSTÜNDE 40 KANDİL YAKAR ve içinde otururlarmış.. ki ,Tibet budizminde de en büyük bayram olan ışık bayramının adı KANDİL dir..*budist şaman Tibet’e ait bir yerli film izlerseniz içinde Anadoluya –geleneklerimize ait çok fazla iz bulacaksınız..
-
.. fakat tekke
mabetlerdeki kendini bilmek okulları öyle değildir.. İskender in Mısır’ı fethi ile o okullara gelip insiye olan pek çok
MısırlıYunanlılar, Avrupa denen
medeniyeti kuran ve yükselten Romalılar hep bu okullardan az veya çok
yetişmişlerdir.. tabii dibine dek dejenere olup, dibine dek
panteizme-putperestliğe bürünerek Romaya
gelebilmişlerdir.. mitoloji denen
astroloji esma ilimlerine ,romalı krallar kendi diledikleri hikayeleri
yazıp, kendilerini ve sapık sevgililerini de birer ilah yapmak için
yarışmışlardır. Takvimlere kendi adlarını eklemiş ve akıllarınca esma
panteonunda- olimposta tanrısal bir görev almışlardır..ki, o devirde çürümüşlük ve
kokuşmuş serbestti.. işte bu yüzden de kısa süre sonra onları, kaskatı bir
dejenere edilmiş hristiyanlık disiplinine ,oradan da tüm Avrupayı engizisyona
sürükler..
iyi tefekkür edin, bundan
sonra aynısı olur mu?..bugün yine serbestlik ve
hadsizlikte dünyamız roma devrine döndüğünden dolayı, dünyanın pek çok yerinde
yeniden engisizyoncular güya dinler şeriatını kullanarak, kendi
şeytaniyetlerini açığa çıkartmıyorlar mı?!.
Ewweet..Tarih tekerrürden
ibarettir –sadece elbiseler değiştir.. elbiseye
bakma, içindeki manaya bak artık.. takılma ve geç..
biz türklerde islam olmadan evvelde genelimiz şamandık.. bugünkü hemen pek çok geleneğimiz ve inançlarımızda ,bildiğimiz
ve yapageldiğimiz hemen her şey şamanizme ve Uygur türklerinin
budizmine, Güneydoğuda ise SABİLİK
DİNİNE, Azeri Türkmenlerin mecusilikten sonra mani dinlerinin üzerine giydirilmiş islamdır.. mesela bu hafta okuduğum pek çok
kaynakta, alevi Türkmenlerinin islamı
aslında red ettiği ve her şeyin mani
dininden geldiğine halen inandıkları yönündeydi.. MUHAMMED ALİ iki nuru ve
SELMANı, maninin adı olan salamon ve 3 nur olarak ele aldıklarını …Mani’nin
incilde müjdelenen PARACLET-KUTSAL RUH olduğuna inandıklarını ve Muhammed Nebimizin bu manayı sahiplendiğini
ve kendilerince red edildiğini de netten okuyabilirsiniz..Şiiliğin-şii
Aleviliğinin kökenini maninin hala
yaşadığını anlarsınız..
ışık –alev-ejder-ahilik-fütüvvet-feta-delikanlılık –mertlik tarikatınınsa insanlık tarihi kadar eski olduğunu bilmeniz gerekir.. bugünde dünyayı masonluk adı altında sol elin ahi teşkilatı yönetmektedir.. bunu bilmelisiniz....alevilerin islam altında ALİ diye sevdikleri esasında bir NUR-RUH –IŞIK idi.. fakat bu bilgi zamanla ALİ PUTPERESTLİĞİNE dönüşmüştü…
ışık –alev-ejder-ahilik-fütüvvet-feta-delikanlılık –mertlik tarikatınınsa insanlık tarihi kadar eski olduğunu bilmeniz gerekir.. bugünde dünyayı masonluk adı altında sol elin ahi teşkilatı yönetmektedir.. bunu bilmelisiniz....alevilerin islam altında ALİ diye sevdikleri esasında bir NUR-RUH –IŞIK idi.. fakat bu bilgi zamanla ALİ PUTPERESTLİĞİNE dönüşmüştü…
RİCALİ GAYBİN SOL (ashabı şimal) ve SAĞ EL (ashabı yemin ) OKULLARI
İLMİ
kadim devirde ak şamanlar ve kara şamanlar vardı..bunlar aynı okula aittiler ve daha sonra yollar ayrılmıştır ve adları SOL EL =AGARTA=ŞAMBALA ile SAĞ EL olmuştur.. yani Kurandaki ashabı şimal, ile ashabı yemin …Kur’andaki ricaül gayb bir manada mesela benim zannıma göre burada vardır..fakat Yaratıcımız kendisini tanımlarken İKİ ELİMLE YARATTIĞIM ifadesini kullansa da, kendisinin sadece SAĞ ELİ olduğunu da anlatır.. çünkü dualite –ikilik-kesret-dişilik sadece anlatabilmek için vardır..çünkü ERLİK olan ADEMin içinde zaten XY saklı ve mahfuzdur..HAVVA ise XX olan bölünemeyen tektir..o yüzden de mahrem ve karataştır..
mesela Tibet budizminde yerin altında yeşil ışıkta yaşayan yeşil varlıklardan bahsedilir.. cihanın efendisinin burada yaşadığı ve onu Dalay Lamanın temsil ettiğine inanılır.. her sene Tibette çizilerek, renkli kumlardan yapılan mandala dünyanın o seneki kaderidir.. ve bunu yerin altındaki cihanın efendisi belirler.. ve en eski türklerde bu kişiye ENKİ denir (Gılgamışın mürşidi yol arkadaşı ENKİDU’nun yeraltına hapsolmasını hatırlayınız lütfen J) .. demir küre olarak düşünürsek eğer, bekTAŞi likte bu küre meclisin demirbaşıdır, dünyanın merkezindeki manyetik demir kutup-atom da odur değil miJ.. HACERÜL ESVED ..ve okuduğuma göre sol elin müridleri tekrar karataş ayinlerini başlatabilmek için ,KABE nin karataşını ele geçirmek üzere ellerinden gelen her şeyi de yapıyorlarmış, bilmiyorum doğrumu ?
***
AGARTA-ŞAMBALA-SOL EL TARİKATINDA İNSİYASYONUN ZİRVESİ
kadim devirde ak şamanlar ve kara şamanlar vardı..bunlar aynı okula aittiler ve daha sonra yollar ayrılmıştır ve adları SOL EL =AGARTA=ŞAMBALA ile SAĞ EL olmuştur.. yani Kurandaki ashabı şimal, ile ashabı yemin …Kur’andaki ricaül gayb bir manada mesela benim zannıma göre burada vardır..fakat Yaratıcımız kendisini tanımlarken İKİ ELİMLE YARATTIĞIM ifadesini kullansa da, kendisinin sadece SAĞ ELİ olduğunu da anlatır.. çünkü dualite –ikilik-kesret-dişilik sadece anlatabilmek için vardır..çünkü ERLİK olan ADEMin içinde zaten XY saklı ve mahfuzdur..HAVVA ise XX olan bölünemeyen tektir..o yüzden de mahrem ve karataştır..
mesela Tibet budizminde yerin altında yeşil ışıkta yaşayan yeşil varlıklardan bahsedilir.. cihanın efendisinin burada yaşadığı ve onu Dalay Lamanın temsil ettiğine inanılır.. her sene Tibette çizilerek, renkli kumlardan yapılan mandala dünyanın o seneki kaderidir.. ve bunu yerin altındaki cihanın efendisi belirler.. ve en eski türklerde bu kişiye ENKİ denir (Gılgamışın mürşidi yol arkadaşı ENKİDU’nun yeraltına hapsolmasını hatırlayınız lütfen J) .. demir küre olarak düşünürsek eğer, bekTAŞi likte bu küre meclisin demirbaşıdır, dünyanın merkezindeki manyetik demir kutup-atom da odur değil miJ.. HACERÜL ESVED ..ve okuduğuma göre sol elin müridleri tekrar karataş ayinlerini başlatabilmek için ,KABE nin karataşını ele geçirmek üzere ellerinden gelen her şeyi de yapıyorlarmış, bilmiyorum doğrumu ?
***
AGARTA-ŞAMBALA-SOL EL TARİKATINDA İNSİYASYONUN ZİRVESİ
“İşte, dinleyiniz : Cihan hâkimi, bütün yıl Agarti panditalar ile gorolarının vazifelerini sevk ve idare eder. Yalnız, bazı vakitler, selefinin kara taştan bir sanduka içinde yattığı mağaradaki mabede gider. Bu mağara daima karanlıksa da cihan hâkimi içeri girer girmez duvarlarda ateşten çizgiler peyda olup sandukanın kapağından da alevler çıkmaya başlar. Goroların en eskisi, baş ve yüzü örtülü, elleri de göğsüne kavuşturulmuş olarak, onun önünde durur. Goro yüzünden örtüyü hiç kaldırmaz. Zira başı hareketli gözler ve söyleyen bir dil ile çıplak bir kafa tasından ibarettir. Dünyadan göçüp gitmiş olan ruhlar ile münasebete girişir.
Cihan hâkimi uzun
zaman söyler, ve sonra, ellerini ileriye doğru uzaratak sandukaya yaklaşır.
Alevler daha parlar, duvarlardaki ateş çizgileri sönüp yanar ve birbirine
girerek yanan alfabesinin esrarlı işaretlerini meydana getirirler. Sandukadan
ancak göze görünür saydam ışık şeritleri çıkmaya başlar. Bunlar onun selefinin
düşünceleridir. Bir müddet sonra,
cihan hâkimi bu ışığın hâlesi içindedir ve ateşten harfler duvarlara Tanrının
arzu ve emirlerini durmadan yazar yazar, yazarlar. O esnada cihan hâkimi insanlığın kaderine bütün hâkim
olanların düşünceler ile temas halindedir: krallıkların, çarların, hanların,
savaşçıların, şeflerin, büyük rahiplerin, bilginlerin, kudretli kimselerin
düşünceleri ile. O, bunların niyet ve fikirlerini öğrenir. Bu niyet ve fikirler
Tanrının hoşuna gidiyorsa cihan hâkimi bunları görünmez yardımı ile
gerçekleştirecek. Tanrının hoşuna gitmiyorsa muvaffakiyetsizliğe uğramalarını
temin edecektir. Bu kudretli
Agerti'ye esrarlı "Om" bilimi verecektir, Om ki bütün dualarımıza bu
sözle başlarız, eski bir azizin adıdır. Om, üç yüz bin yıl önce yaşamış olan
ilk Goro'dur. O, Tanrıyı tanıyan, beşeriyete inanmayı, umutlanmayı ve kötülükle
savaşmayı öğreten ilk insan olmuştur. Tanrı ona göze görünür dünyayı idare eden
kuvvetlere hâkim olmak iktidarını o zaman verdi.
Cihan hâkimi, selefi ile görüştükten sonra, büyük Tanrı kurultayını toplar, büyük adamların fiil ve fikirlerini muhakeme eder onlara yardım eder veya karşı gelir. Mahitma ile Mahinga dünyayı idare eden nedenler arasında bu fiil ve fikirleri bulurlar. Daha sonra, cihan hâkimi büyük mabede girip yalnız başına dua eder ve alevler arasında da ağır ağır Tanrının yüzü meydana çıkar. Cihan hâkimi Tanrıya kurultayın kararlarını saygı ile bildirir ve en kudretliden, karşılık olarak, ilâhî emirlerini alır. Mabedden çıktığı zaman cihan hâkiminin yüzünde Tanrı ışığı parıl parıl parlar.[1]” ALINTIDIR
****
KARATAŞ-HAMTAŞ-AMİKTAŞ
: birde eski türklerdeki inanca göre yerler yaratılırken içinden üç kara taş
yükselmiş.. işte aranan ve sırlardan en mühim sır diye
saklanan masonluktaki secde edilen karataş şimdilik bu kadar.. tabii bunlar hep
sembolik anlamlar.. mesela mısırda kare veya dikdörtgen bir kayadan yarı
yontulmuş insan heykelleri de çok fazladır.. bu Tanrının ilk evvela taşa yani
cemadata tecelli etmesi ile alakalıdır.. mesela o devrin ümmetlerinden olan
Salih nebiye de tecelli KAYA nın yarılması içinden hamile bir devenin çıkması
değil midir?.. Musa nebi ye tecelli TUR DAĞININ infilak ederek, parçalarının
değişik yerlere düşmesi değil midir?
*lütfen okuduğunuz ezoterik-ruhsal
sembolleri tek gözle şeytan gibi okumayın..her iki gözünüzle ve 3. Göz olan
gönül gözü ile okuyunuz ki, sizin gawasınız da, sizin ilmü ledün denizinizden
size inci mercan manalarını çıkartsın ve dişi ile eril anlamlardan size yepyeni
isimler-eşyalar –yepyeni alemler kursun.. alemlerinize siz nüfus edin ve hayal
alemlerinizi siz yönetip kontrol edin..babaoğul =muaviye ile yezid SİZ olmayın.. bugünkü engizisyon için batı
aleminin kullandığı kukla klu klux
kılan, işid siz olmayın…siz
sağ ele geçin..tarafınızı seçin ve saflarınızı iyi tutun..
binlerce
senelik bir geleneği –dini, inatçı-savaşçı ve göçebe bir ırktan kolay kolay silemezsiniz
.. etobur bir kavmi, otobur yaparak – inzivalarda pasifleştirip uzun süre
silikleştiremezsiniz . kaldı ki vegan ve sürekli meditasyonla arınmış bilinç
olan olan pek çok Budist Uzakdoğu
ülkesinde Müslümanlara yapılan katliamlarda
bize, veganlığın-meditasyonların
daha insancıl olmadığını yeterince açıklamıyor mu?... bu kişisel bir
deneyim. umuma aynı sonucu vermiyor..kendinize gelin ve kendi dairenizde sadık olun…
peygamberimiz
veda hutbesinde, KADINLARINIZI BULUNDUKLARI YERE GÖRE GİYDİRİN VE YEDİRİP
İÇİRİN demiştir.. Evet..bunu basiret
gözü ile anlarsak, içinde bulunduğumuz yere göre uyumlanmalıyız .. Mümin hiçbir
zaman göze batmamalı ve sade-basit olmalıdır..maksat ALLAHI BİRLEMEK TEVHİD
ETMEKTİR.. başka bir şey yoktur..varlık zaten O’nundur ve O dur..eee.araç olan
elbise dinlere –modalara çok takılmamak ve bizi sadede getirecek tevhide gelmek
meseledir..
işte kendini bilme okulları
esasında din değildir.. bize söylenmeyen ve hepimizi yanıltan şeyde zaten
budur..bu bir
metoddur..tarikatlardaki vazifeler ve anlamlar kişisel,ferdi,içsel
çalışmalardır..umuma ait değildir..çok zordur..ve herkes içinde değildir..şimdi
umuma döküldü gerçi ve bizde sanal alemden ne bulursak copy pastede bas –tıkla
yapıyoruz amma J,iş bizim bildiğimiz kadar basit değil..
KENDİNİ BİLMEK OKULU OLAN İLMÜ LEDÜNÜ İLK KURAN YARATICIMIZDIR VE İLK MÜRŞİD O’DUR..ALLAH, ADEM’e ESMA talimini ilk verip isimleri-eşyayı-şeyleri öğrettiğinde ve bunu meleklere ve cinlere öğretsin diye onu öğretici-mürşid tayin ettiğinde, zaten varlıklarda ilk seyrü sülükte –ilk kendini bilmek okullarını da kurmuş oldu..
KENDİNİ BİLMEK OKULU OLAN İLMÜ LEDÜNÜ İLK KURAN YARATICIMIZDIR VE İLK MÜRŞİD O’DUR..ALLAH, ADEM’e ESMA talimini ilk verip isimleri-eşyayı-şeyleri öğrettiğinde ve bunu meleklere ve cinlere öğretsin diye onu öğretici-mürşid tayin ettiğinde, zaten varlıklarda ilk seyrü sülükte –ilk kendini bilmek okullarını da kurmuş oldu..
hani okuruz ya..şeytan denen İblis –Haris eskiden cennette meleklere hocalık ediyordu.. fakat isimleri o bilmiyordu.. vaktaki Adem yaratıldı ve Rabbi ona isimleri telkin etti ve ADEM cennette MELEKLERE ve CİNLERE ÖĞRETEN OLDU ..ne öğretiyordu ? İSİMLERİ ve ANLAMLARI yani bedenlenecekleri EŞYA İLMİNİN TERKİBİ HAKİKATİNİ ve YARADIĞI İŞLERİ..
böylece İblis ve Adem aynı okulun iki baş öğreteni olup, ilk ricalü gayb sistemi zıt unsurlar-itme ve çekme olan SOL EL ile SAĞ EL + - üzerine kuruldu..İKİ EL İLE YARATILAN ışığın ve karanlığın oğulları ,BU YARATMAda, ZULMET NURU ile RAHMET NURUNU kendilerinde BİRLEŞİK BULDULAR..ve maddeye, eşya-esma –kendini bilmek ilimleri ile birlikte dünyaya nüzul ettiler..
SİMYA-İ KİMYA CEHENNEM DENEN DÜNYA İMTİHAN ALEMİNDE BU BİRLEŞMEYEN İKİ DENİZİ –nefesi sebil edip kimya ederek MİHENK TAŞINA VURUP ,herkes kendi tarafını SAFINI BİLİP BULUP-SAFDAKİ YERİNİ ALMAK ZORUNDADIR.. bazıları BEL yolu ile topraktan ELLE yaratılarak, bazıları YOL çocuğu nurun ,bel çocuklarından gizlenmiş tezahürü olarak nüzulle –nübüvvetle gelirler.. bunları ayırmak sadece kendilerine mahsus olup, bizler okuduklarından izler bulup kayıt edicilerdeniz J..
ve
bu meslek ADEM denen bir insan dan tahsil edildi değil mi? işte bu müessese ER
REŞİD olan yaratıcımızın olduran esması başlığında MÜRŞİD –MÜRİD hoca-talebe
–RUH ,NEFS tedrisatını da bize verir.. her öğreten Ruhul Emir olan Erdir..her
öğrenen emir alan kadındır-cariyedir-kuldur..sanırım meseleyi anladık.. bu okul dışarıda değildir.. bizim kendi
beden mülkiyetimizdeki, kendi okulumuzda olur ve biter.. SENİN RUHUN SENİN
HAKİKİ MÜRŞİDİNDİR..SENİN NEFSİN DE MÜRİDİNDİR..tek kişilik bir okulsun
sen, bunu unutma..o yüzden de ferdiyetini çıkartırsan
camii, camiini bulursan içinde namaz kılan ferdi İMAM olursun.. damla deniz hikayesi yani..ehad vahid misali..isimlere takılma,
sen alacağını al ve olmaya bak.. kendini öğren.. GERİSİ SAF MASAL …
31
ARALIK 2015
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
klibi hazırlayan ALİYA adlı masal çocuğuna ayrıca teşekkür ediyoruz..
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
klibi hazırlayan ALİYA adlı masal çocuğuna ayrıca teşekkür ediyoruz..