30 (O’tuz) KUŞ ,30
HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI MASALI 21
Kâf’tan Kâf’a
başlangıçtan beri masallar vardı..onlara esatirül evvelin ,eskilerin masalları denirdi..geçmiş zamanlardaki seyrü sülük yolcularının rüya sembol kayıtları, gördükleri alemler ,yaşadıkları sırlar masal yapılır ve geceleri uyumadan evvel, yeni gelenler olan çocukların kulaklarına, döllenmiş logos-kelam –söz tohumu ile sırlanırdı.. çocukların saf -öte aleme daha yakiin olan dimağı, bu masallarda kendisine yer bulur ve yeni gelenlerin hayatı ,henüz yaşamadan bilgelikle yoğrulurdu..
Kâf’tan Kâf’a
başlangıçtan beri masallar vardı..onlara esatirül evvelin ,eskilerin masalları denirdi..geçmiş zamanlardaki seyrü sülük yolcularının rüya sembol kayıtları, gördükleri alemler ,yaşadıkları sırlar masal yapılır ve geceleri uyumadan evvel, yeni gelenler olan çocukların kulaklarına, döllenmiş logos-kelam –söz tohumu ile sırlanırdı.. çocukların saf -öte aleme daha yakiin olan dimağı, bu masallarda kendisine yer bulur ve yeni gelenlerin hayatı ,henüz yaşamadan bilgelikle yoğrulurdu..
Bugün ne yazık ki bizler,yaşını
başını almış koskoca insanlar olarak masallarımızı yitirdiğimizden ,içleri kof
ve boşaltılmış nesiller olarak geldik gidiyoruz. kimse, bizleri küçükken hikmetli
sözlerle uyutmadı..bizlerde, kendimizden sonrakileri hikmetli
sözler-hikmetlerin yaşanmış hali olan, eskilerin o görkemli sembolleriyle süslü
masallarıyla uyutmadık.. evet… bugün hemen hepimiz çok mutsuzuz.. çünkü modern
eğitim denen ekol,hepimizin hayallerini elimizden gasp etti. düşünen, hayal
eden, kurgulayan ve ümit var olan tahayyül alemimize ise şöyle dendi: ”hayır sen düşünemezsin ve yeni bir idea üretemezsin..ben senin yerine
düşündüm.. bu dört şıktan biri olan -benim dediğim doğru-yu seçersen, seni
okullardan mezun eder ve okul bitirme yetkini verip, seni adam sınıfına
sokarım.. eğer benim sistemimin senin beynini preslemesine izin vermezsen,
bende seni okuldan atarım “..
Oysa eskiden hakiki bir usta,
yetiştirdiği öğrencinin kendisinde kalmasını değil, kendisini geçmesi üzerine
öğrencisini işlerdi..o
yüzden çıraklık, kalfalık, ustalık denen insiye ahilik teşkilatı o derece başarılıydı....o
yüzden kadim sufi mana ilminde FENAFİŞŞEYH (mürşidinde yok oluş), FENAFİRRESUL
(peygamberde yok oluş),FENAFİLLAH(Allah’ta yok oluş ) tedrisat sırası
vardı..
bugünse artık hepsi yok
edildi..intizamsız ve hak etmeden her
öğretiyi-her şeyi para ile umuma sundular. Kadim kendini bilme okulları kanunen
kapandı amma, kadim okulların ders
metotlarının binbir türlüsü, tonla paraya merdiven altı insiyatörler
tarafından, ülkenin her yanından kanuni farkındalık okulları ve seminerler
olarak tezahür etti!!.bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!!....sonuç; ruhları ve
letaif bedenleri paramparça edilip savrulmuş eneji vampirleri –hayalet hortlaklar –dabbtül arzlarla dolu -karmakarışık
–kimin ne olduğu belli olmayan yeni dünya düzeni dinine, güya hepimizi terfi ettirdiler….
İşte ülkemdeki uzuuun çooook
uzuuun zamanlardır olan şey bu .ve ülkem insanı kendisi düşünüp üretemediğinden
dolayı artık her an her fitneye ,her kaosa,her galeyana çanak tutan hazır asker
gibi alçaltılmış durumda.. kendi inançlarından bi haber, kendine dikte edilen-
din diye yutturulanlardan dolayı da- dininden-dinin gerekli emirlerinden nefret edip, alay eden şahsiyetsiz bir zavallı
konumunda.. yüzlerce yıldır türk milleti üzerinde oynanan oyun en sonunda
başarıldı ve artık türklerin en büyük gücü olan temel sacayakı, aile kurumu
içten ve dıştan paramparça edildi..bundan sonra bizimle kimsenin uğraşmasına
gerek yok..bizim en büyük düşmanımız nasılsa biz olduk vesselam..
Her güzel padişahlı
masalda bir hümâ kuşu vardır..her yüksek idrakli masal da ise bir ânkâ kuşu
vardır..anka kuşunun özelliği,
küllerinden yeniden doğmasıdır.. anka kuşu gak deyince kemik yer ,guk deyince
su içer..anka kuşu kendini yer, kendini içer..o ismi var cismi yok denen bir
masal idea kuşudur.. ruhumuza atıftır..aynı insan bedenini çalıştıran ruha
ait çok az bilgi olması gibi, anka kuşu da öyledir..
İnsanın bedeni, dünya yaşam tekeri içinde sonsuza dek devreder ve devriyeye girer..hava+ateş+su+toprak unsurlarından olan çarmıha, ruh kendisini gerdiğinde, insan bedeni hayat bulur.. ruh, bu çarmıhtan azad olursa, geldiği ulviyet alemine yükselir..beden ölümlüdür,dünyevi hayata aittir..unsurlar ait oldukları devriyeye geri dönerler..toprak toprağa, hava havaya ,su suya,ateş-i hararet ateşe çözülür..biz dünyalılar sürekli birbirimizi yer & birbirlerimizi çıkartırız.. maddi dönüşüm budur ..eski mısırdaki scarabe-bok böceği sembolü, insanın bu maddi döngüsüdür... o reankarne değildir..
Reankarne=tekrar bedenlenmek bizim
tefekkürümüzde yoktur.zira Allahımız bir yarattığını bir daha yaratmaya
muhtaç değildir..her varlık gayesi, kulluğu neyse; bilsin bilmesin zaten onu
icra edip,bu kesif alemden geldiği latif aleme döner.. dünya hayatında maddeye
esir olmak demek ,cehennemde yanmak ve ruha ızdırap vermek demektir..yani, nari
boyuta hapsolmaktır..ve renakarne kesin yoktur diye de asla diyemeyiz..çünkü bizi Yaratanın
ilmi ve yaratım sanatı sonsuzdur.O, dilediğini tekrar tekrar da getirebilir..
BAKARA/ 28: Siz cansız iken size can veren Allah'ı nasıl inkâr edersiniz? Sonra sizi öldürecek, tekrar sizi diriltecek ve sonunda O'na döndürüleceksiniz.
mesela Adem atamızdan peygamberimize dek, gelen geçen tüm peygamberani kiram efendilerimize; aynı mananın, zaman içindeki tekamülü ve yaratıldığı nuru tamamlaması olarak da bakılabilir ki, biz buna reankarne demeyiz ..Muhammedi nurun, nurun ala nur olarak tamamlanması deriz..….
İdris Nebi yaşarken göklere çekilmiş ayetle tespit tek kişi olduğu halde; Hızır-İlyas-Elyase ve belki de Yahya( hay diri-yaşayan ,ölümü öldürmekle vazifeli tek kişi)’nın hep aynı kişi-tekrar tekrar bedenlenen olduğu da kayıtlarda vardır..
Pek çok velinin nutku
şeriflerinde bu aleme sayısız defa gidip gelmesi ve don değiştirdim –vücud
değiştirdim deyip, değiştirdiği vücutları –devriyeleri sayması da daima bilinen
bir şeydir..
O halde bizler, hiçbir şey
için “ o kesin yok ,bu kesin var!”
diye hüküm veremeyiz.. Allahımızın
ilmini sınırlamak demek, onu suçlamak demektir.. bizim hakkımızda hangisi hayırlı
ise, zaten o manalar bizlerde anlasak ta,
anlamasak ta açılır J..maksat, olana bitene basiret
gözleri ile bakabilmek ve seyredenin seyrettiğiyle ayn’ı nur - ışık –
gölge olduğunun farkına varmaktır.. gölgelerden,
yapma ziya ışıklardan geçip, hakiki nur’a varmalıyız..
nur ile ışık eğer
aşk yaşamasaydı gölgesi de aşağıya düşmezdi..ne yazık ki saatler daima 12’de akreb ve yelkovanın bir olmasında sabit
kalmıyor. o halde zihnin sürati zamanın sürati ile aynıdır ve tayyi mekan
tayyi zaman denen şeyde gerçektir..ANIN BENİ ANAYIM SİZİ ayeti, an’da anı
yaşamak belki de budur.. zira düşüncemizde, la tahayyün alemlerimizden
dünyevi idrak alemlerimize aynı anda gelmiyor mu? Evet geliyor.. o halde aklı küllerimiz , küllerinden doğan hakiki idrak ânkâlarımız
değil de nedir?..
aklı olmayanın ne dini ne
ameli vardır..akılsızdan ne din, nede amel istenir.akıl baliğ olan birisi ancak
rüştünü ispat için yola çıkabilir..diğeri kayıtsız ve hükümsüzdür..O halde
insana verilmiş en büyük nimet akıldır..aklını kalbi(
VAHİY) ile evlendirip, vuslat yaşatan kişi ise ebedidir..
kişi kendi ruhunun asaleti ve letafeti ile mazhar olursa, o artık ölümden korkmaz. hiç bir dünyevi güzeli güzel ve çekici bulamaz.yaratılmış hiçbir insan temizde değildir.. ruh mükemmel olandır.temizdir,arıdır, safdır..insan ruhu ile refik dost olmalıdır. hakiki mürşid –i ânkâ, kişinin ruhudur..insanın aklı, Külli Makamı Cebrailidir..O, insanın her şeyi bilen, kendi esma programı ile donanmış ana bankasıdır..yatırımlarımız bedenimize değil ruhumuza olmalıdır..haaa,islam da beden ilmi öncelikli olduğundan dolayı, bedeninden bihaber kişi tabii ki ruhuna da gerekli özeni saygıyı gösteremez.. bedenlerimizi koruyup sağlığımıza dikkat etmezsek, bedenlerimize layık olmadığı şekilde davranıp, başkalarının elinde eza ve cefaya terk edersek, o zaman ,o bedenimizi hayatta tutan ruhumuz ızdırap çekip, incinmez mi pekii?.nasıl ki makinelerimizi, arabalarımızı vs icadlarımıza bakım yapıp onları koruyorsak, insan icadı bu makine bedenleri de korumalı ve ona gerekli ihtiramı göstermeliyiz..
ruh =madde.. mana =enerji.. ışık=gölge
40+1 tüm sistem bununla olur anlamı içinJ) "bana bir kelime üfle lütfen"
ve "harflere bak" demiş harflerimin mürşidi sessiz ses: "harflerin uzadığı yerlerde ferahlık, harflerin kısaldığı yerlerde ise darlık var".
KAF Harf değeri 100.. eskiler ,güneş ötesi alemi temsil eden batıni KAF DAĞI’na RAHMUT dermiş..belki de
makam-ı Mahmud budur, bilmiyorum ama KAF
HARFİ ni birlikte hayal edebiliriz.. O,
ÂNKÂ’dır..yani RUH’umuz olan AKLI
KÜLdür..O, ismi var- cismi yok LAHÛTİ ALEMİMİZDİR....KAF harfi , aynalanmış
VAV harfinin başının üstünde iki nokta olan suretine denir ki, o aynı zamanda
BA-KA-RA dır.. DÜNYA VE AHİRETİ DENGEDE TUTAN iki kanadımızın takıldığı KÖPRÜCÜK KEMİĞİ misalidir..O, hak’mı
,batıl’mı ayrım ilmine sahibi makam Fûrkan olan Zülkarneyn’ likdir..
RUH hakikatte tektir.. her ruhun içinde kendi nefsi ve bedenide vardır.. o yüzden de kişi ademiyetine erdiğinde hem erildir- hem de dişil , XY birdir..
mesela bir nefs, maddeye bedenlenmeden çok daha evvelde dahi, beden silüetinin edası tavrına sahiptir.. o kişinin dünyada bürüneceği huyu suyu o nefsin bilgisinde , aynı suya yazılmış ilim misali vardır. Hani ,o yüzden denir ya” kişi 7 sin de neyse 70 şin dede o dur”.. NEFS'in, gireceği kalıbı dahi bu tavrı şekillendirir ki, buda içeriğindeki esma oran terkibine bağlıdır..çünkü su, gireceği kabın şeklini, rengini ve kokusunu alır..eğer nefsin girdiği kap safsa ,o zaman ruh, nurun ala nur olarak-secde izi ile tezahür eder..
kâf İNSAN-I KAMİLİN TA KENDİSİDİR.. vücudundaki ,kendisini bir vücud eden tüm diğer 30 ruhi meleki kuşun birleşim makamı odur..30 derviş kuş bir simurg eder.. KAF.. K+ Â +F =KAF ..(*ebcedleri : kaf 100+elif 1+fe 80=118 ….1+1+8=1O )
KAF VÜCUDDUR, VARLIK –MEVCUD-İ VÜCÛD
İLMİDİR.. ebcedi olan 100 sayısı I..
şeklinde yazılır ki, bu her şeyi (KÜN
FEYEKÜN) anlatır.. ANKH=
hayatın kilidi ve anahtarı olanlarsa; işte bu BA sı
verilmiş ,kilidi açılmış, anahtar sahibi kamil olan İNS’Andır.. ve bugün ki ilimle, kullandığımız tüm PC yazılımları
da, işte bu anahtar kilit (eril+dişil) prensip yani 1O O1 üzerine kuruludur..1O,
hakikatte nokta ve açılımı daire suretinden başka hiçbir şey de değildir..zaman
da mekan da O’dur..o yüzden de NOKTA ilmi
ÂLİ olup,her ilimden üstündür..
KAF, insanın ruhi vücududur. .unsurlar alemi feyzi
mutlak dünya aleminin güneşiyle başlar; ki, kainatta sayısız güneş sistemi olduğunu
da unutmayınız lütfen.bu öğrendiğimiz bir şablon kalıptır ve bizim alemimizin
sistemidir..ama ne var alemde o var
adem de hükmünce, aynı zamanda herkesin değil de, sadece ER KİŞİ nin bu manada olduğuna işarettir..)....
KAF HARFİ ; Ruhumuzun çar anasır bentleri denen, ateş+hava+su+toprak unsurlarında çarmıha gerilip =insan olarak bedenleşmeden evvelki ruhi ,yani feyzi mutlak halimizdir ..
Kaf harfinin üzerindeki iki boynuz, onun zülkarneyn olduğunu bize ispat
eder..kaf vücudunun üstünde iki hilal yani ,kürsü vardır…bu iki nokta, ALLAH’ ın
zati ve subuti sıfatlarıdır ki,bunlar Hayat-ilim-kudret-irade-semi-basar-kelam-tekvin
(yaratma) ve aksattır(nötr
denge)..fizik beden bunlarla kaimdir. bunların hepsi, yaratıcı güç ve meleküti
vasfın la, fizik bedeninde -ruhi yapın olarak seninledir…
BEYNİMİZİN İKİ LOBU
VARDIR..biri duygusal ,biri ise mantık düşüncelerimiz olan dualitedeki zihni faaliyetlerimizin
mekanıdır.. esas ana kontrol ense kökümüzdeki beyinciktir…bu 3’er bizim ricaül gaybimizdir. üçü birdir onların..
Yani, asıl var olan NUR-i MUHAMMEDİYET’ inle- seninle sende ,senin kendi kainatın kurulur ..sen varsan alem vardır… sen ölünce kıyametin kopmuş ve bu alemdeki işinde bitmiştir, senin alem defterin de dürülür ..hunnes ve kunnes denen kara delik ak delikse, senin sur borunda geçen senin hayatındır.. foton kuşağı nötron-nur-ışık parçacıkları tohumları her daim seninle ve sendedir..O, nasıl ki her an yeni bir yaratımla yeni bir neş’e de ise, sende her an kendinde kendini inşâ neşvesindesin.. sakın bunu unutma ve kendinin kadrini kıymetini bilip, kendinden kendine Ol, An’a er..
SEDNEYİ SEB’A-KAF alemi-Muhammedi sistemdir..KUL’ daki
KAF, sedneyi seb’a,7 manayı-7 boyutu ve katlarını anlayıp, TEKRARLANAN
AYETLER hükmünce, yine senden sanadır.. 7 nefs derecesini anlamak; 7 kat
yerleri ve 7 kat gökleri anlamak da demektir …cehennem 7 kattır, cennette 7 kat.(8. si özeldir) .her
iş ve oluş bu iki 7’li arasında emir olarak iner ve çıkar .. aynı nefsinin 7
kat mertebeleri arasında sürekli gidip gelmen gibidir..
TALÂK /12:Allah O'dur ki yedi göğü ve yerden de
onlar kadarını yarattı. Emir bunlar arasında iner ki Allah'ın her şeye kâdir
olduğunu ve Allah'ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz.
kâf ’tan kâf’a
demekse ,PARÇALANMAMIŞ BİR BÜTÜN ve her şey vücûd-i kainat demektir.. yani, her
şey ,tek kanun- tek madde şekliyle insandır..
HİCR 87:Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi âyeti (Fatihayı «seb'ul mesâni»'yi ve Kur'anı azımi verdik..
.
bir padişahın kaftan giymesi neyse, bir ermişin hırka giymesi ,bir velinin hülle giymesi aynı şeydir.. giydiği kainat görevlisi olma yetkisidir..
bir padişahın kaftan giymesi neyse, bir ermişin hırka giymesi ,bir velinin hülle giymesi aynı şeydir.. giydiği kainat görevlisi olma yetkisidir..
Kaf harfi bir sırdır,onun kemali
başındadır
Arapların ilimleri onun
merkezinin/çapının başlangıcıdır
Doğulular onu iki noktalı yazar
Biri gösterir ortadan gayb alemini,
diğeri ortadan şehadet alemini
Öyleyse iyi bak! Onun gövdesinin hilal
gibi eğri yazılışına
Ve dolunay gibi duran kafasının şekline
Hayret onun almış olduğu son şekle
O mebdeinin varoluşu için bir başlangıç
ve bitişinin de mebdeidir.
Sayısal değeri 100 feleği ikinci
felektir. Feleğinin hareketinin devir süresi 11bin senedir.. Havas ve
havassu'l-havas aleminde temeyyüz eder. Mertebesi dördüncü mertebedir. Onun
sultanının zuhuru cinlerdedir. Tabiatı ise ilk ana ilkelerdir. Onun sonu
sıcaktır ve kurudur; diğer kısımları ise, soğuk ve rutubetlidir. Onun unsuru
su ve ateştir. İnsan ve Anka kuşu ondan var edilir." (MUHYİDDİNİ
ARABİ HZ. HARFLERİN İLMİ)
****
Bu bize şunu gayet net anlatır..yaratılan şeylerin en evveli olanı=varlık makamları = hz Makamı MAHMUD u Ahmed i Muhammed Mustafa’dır..
dolayısıyle de ezel ve ahir O’dur..batın ve zahir de O’dur..
gelen giden ne varsa& eşyanın hakikati de O’dur..
bir kişinin-eşyanın-esmanın başlangıcı ve sonu sadece O’dur..
başlangıcın Hatemi , gidebileceğin her noktanın tek Hatem-i Mührü de O’dur...
işbu hakikati bir nebze anlayan da O’dur…
HURŞİD’İMDEN MÜRŞİD’İME BİR TÛTİNİN GÜNCESİ
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..bu hafta Sana gerçek bir budistle olan sohbetimi yazacaktım değil mi J?!..evet. yine benim istediğim red edildi tabii, tam buluşacağımızdan bir gün evveli budistimin annesi yoğun bakıma kaldırıldı.. ve bende Kılıç hocanın Hermesler Hermesi’i kitabına başladım…dün gece bitirebildim..aslında bu sene iyi ki pek çok defa hermes’in kitabını,tibet ölüler kitabını ,enok’un kitabını okumuşum.. gördüm ki, hoca da tezini yazarken bu kitaplardan faydalanmış.ama Kılıç hoca hem geleneksel sufi , hemde akademik tedrisat yapan nadir kişilerden olduğundan dolayı, Allah’ta ,bu derece yüksek bir idrakli anlatımı ona lütfetmiş. zaten seyrü sülük görmeyen hiçbir kişi İdris Nebiyi böyle anlatamaz.. çünkü ehli tevhid olmayanlar nedense her şeyi detay detay-ayrı ayrı bilip, konuları asla birleştirip-tek bir manaya getiremiyorlar..
Şimdi Sevdiğim, Sana İDRİS Nebi-Thot-Enok-Ahnuh-Hermes ‘den ne
anladığımı yazmak istiyorum..bir defa O’nu son derece celalli ,aşırı
disiplinli buluyorum.. neden ululazim peygamberlerden sayılmadığını
anlayamıyorum. bence O ululazim bir nebidir..bugün tasavvuf dediğimiz kendini
bilme ilmine ait ne varsa,tüüm felsefeciler ve KİMYA-FİZİK-ASTRONOMİ vs , halen
sadece O’nun dediklerini tekrar etmekten başka hiçbir şey ne yazık ki
yapmamışlardır…nasıl oluyor da tüm dünya O’nun ilmini alıp,O’nu yok saymış
hayret etmek lazım değil mi?
İnanıyorum ki O, şuan bizimle yazıyor,diğer O’nun hakkında yazdıklarım gibi..Eski Mısır beni neden seviyor bilemiyorum amma, bende onları sevdiğimi anladım.. hep büyük efendim Halilurrahman’dan dolayı sanıyordum, belki de, İdris Nebi ve Satürn’ün direk kendisi yüzündendir.. henüz bilemiyorum…rüyamda Mısır’daki müzede bana hediye verilen deniz tarağı kabuklusunun üstündeki uçuk mavi göksel kuşu buraya –anka bahsine kaydetmek isterim.. çünkü, ağzı sımsıkı kapalı-binlerce senelik eski deniz tarağının içinde ne var görememiştim..
Sevdiğim ,İdris Nebi
asrolojik seyahatler yapmış..her nebi gibi miracını güneş feleğinde icra
ettikten sonra, Satürn ‘e yani en son felek’e varmış..işte orada O’na, tüüm
astroloji ilmi verilmiş ve oradan da tekrar aşağıya inip,aldığı ilimleri
kendisine inananlara öğretmiş..o yeryüzünde canını teslim etmemiş…her nefs
ölümü tadacaktır ayeti üzerine, O’nun canı da, güneş feleği ziyareti
esnasında kabzedilmiş ve mekanı orada olmuş..
Adem Atamızdan sonra nebilik oğlu
Şit’e geçmiş.. hikmet ilminin ŞİT NEBİ ile başladığı kabul edilirmiş..Adem atamızın 7. Göbek torunu İdris
Nebi zamanında Kabiloğulları gerçekten yoldan çıkmışlar ve bugünde olduğu gibi hakiki inanan çok nadir
insan kalmış..ŞİT NEBİ oğullarıyla
bir kutsal dağda yaşar ve asla kabil oğullarının içine inmezlermiş.. ailesine
vasiyeti ise; yeryüzüne Kabil soyunun yanına inmeyip, o ulu dağda yaşamaları ve
nesillerini onlardan korunması üzerine imiş…ama ne yazık ki İdris
nebi devrinde ve sonrasında, SİŞ-ŞİT oğulları, o ulu dağdan aşağıya inmiş,
Kabiloğullarının kızlarından beğendikleri ile ilişkilere girmişler,onlara
vahyin sırlarını bilgilerini anlatmışlar.. ve bu Kabilsoyundan olan yeni
tür çocuklar ise, korkunç zalim zorbalar denen soy olarak dünyaya gelip
tanınmış (*TİTANLAR)..
burayı eğer anlarsak, ilk Olimpos dağında yaşayan insana benzer tanrıları,o tanrıların aşağıya inerek beğendikleri kadınlarla –erkeklerle ilişkiye girişlerini ve hamile kalıp devler denen korkunç titan adlı yaratıkları dünyaya getirişlerini de anlarız.. ve mitolojilerdeki tanrıların kendilerine dahi faydaları olamadığını, sakatlıkları gideremediklerini-kendilerinin dahi özürlü çocukları olduğunu, kıskançlıklar içinde YALANA İNANDIKLARINI-VESVEYE DÜŞEREK FİTNE ÇIKARTTIKLARINI-TARAF TUTUP ADAM KAYIRDIKLARINI , birbirlerine ve insanlara sürekli neden zarar verdiklerini de çözer, artık mitolojileri insanların nasıl hayal edip yaratmış olduğunu bir nebze anlayabilirz..
bunu anlayınca Tanrısal soy Ağartalılar ile şeytani soy Şambala seyrü sülük düzeneğine de ereriz..
burayı eğer anlarsak, ilk Olimpos dağında yaşayan insana benzer tanrıları,o tanrıların aşağıya inerek beğendikleri kadınlarla –erkeklerle ilişkiye girişlerini ve hamile kalıp devler denen korkunç titan adlı yaratıkları dünyaya getirişlerini de anlarız.. ve mitolojilerdeki tanrıların kendilerine dahi faydaları olamadığını, sakatlıkları gideremediklerini-kendilerinin dahi özürlü çocukları olduğunu, kıskançlıklar içinde YALANA İNANDIKLARINI-VESVEYE DÜŞEREK FİTNE ÇIKARTTIKLARINI-TARAF TUTUP ADAM KAYIRDIKLARINI , birbirlerine ve insanlara sürekli neden zarar verdiklerini de çözer, artık mitolojileri insanların nasıl hayal edip yaratmış olduğunu bir nebze anlayabilirz..
bunu anlayınca Tanrısal soy Ağartalılar ile şeytani soy Şambala seyrü sülük düzeneğine de ereriz..
İdris Nebiye verilen
üç defa ululanmışlık sembolü NÜBÜVVET (peygamberlik) –HİKMET
(vahy) ve VELAYET (kudretli
yönetim ) tir..onun
kurduğu disiplin sadece seçilmişler içinmiş..o seçilmişlerinde çok nadiri
ölümsüz olabilirmiş.. bunun için sıkı perhiz, aşırı ibadet ve riyazat şartı
varmış.. koyduğu katı kuralları kendisi de tüm hayatı boyunca uyguladığından,
o derece başarılı olduğu ise su geçirmez bir hakikattir..Yaratan O’ndan bu
ilmi dilediği için ,O’ndan bu meleki kuvvetleri açmış ve kullandırtmış ,daha
sonra bu yolundan gelecek herkese de mihenk taşı yapmıştır..
bizim daima
komplexli oluşumuz ,birini yüceltirken diğerini batırma zaafımız yüzünden, bugünkü
Müslüman aleminin O’na haksızlık yaptığına inanmaktayım. .. oysaki
yiğidi öldür hakkını ver derler ya hani,malı hamudu ile al kullan,şöhret
ol,para kazan amma kurucusunu yok say, hiç yakışmıyor.. çok ayıp..bir başka
nebiyi de sevince ve onun ilminin ne kadar üstün olduğunu da anlayıp anlatınca,
hiç birimiz islamdan çıkmayız yahuu, KORKMAYIN !!o kadar mı zayıf imanımız
yani,o kadar mı yalan dolana batmış inançlarımız?!!
Evet İdris Nebi gerçekten de
kendi devrinde gidilecek en son noktaya dek gitmiş, ululazam bir nebidir.. hatta
o derece ilimde ileriye gitmiştir ki, o devrin sonunu O’nun getirip, kıyametini
koparttığını da inanıyorum.. ayrıca kendisinden sonra gelecek olan Nuh Nebi
atamıza, tufan olacağı bilgisini verenin O olduğunu bu kitaptan okudum.. o
halde Gılgamış destanına bir daha bakmak
lazım geldiğini anladım.. aslında şu ortaya çıkmıştı. .İDRİS NEBİ TUFAN ÖNCESİNE AİT BİRİ İDİ ve gerçekten de
hükmü daha evvelki Adem zamanında kalmıştı.. Tufandan sonra yeni
devrenin ADEM’İ NUH ATAmız olmuştu..
Kitaptaki alıntı kayıtlardan en ilginci de şuydu Sevdiğim..tufanın olacağı
haberini göklerden alan İdris Nebi, öğrendiği o muhteşem ilimlerin kaybolmasından korkup,onları gelecek nesillere
aktarabilmek için ilk piramitleri yapmış.. piramitlerin her duvarına şifreli
yazılarla tüm öğrendiklerini yazıp resimlemiş. O’nun harf ilmine de sahip
olup,ilk harf ilmi kitabını yazdığını da var.. aslında O, öyle acaip biri
ki, nerdeyse icat etmediği hiçbir şey ve ilim yok gibi..O, sohbetlerini göksel
meleklerle yaparmış,onlarla dostmuş.şeytanları dahi hükmü altına alıp,işlerinde
kullanmış..buda dev mimari yapıları bize açıklıyor..
Sevdiğimm..budizm ve hinduizmi aslında
incelemeye dahi gerek olmadığını anladım.. hepsinin kökeni, İdris Nebinin
kendini bilme okullarından kalan tedrisatlardan başka bir şey değildi.. yorumlardaki
nüanslar farklıydı o kadar..öz aynı ama yaşanan sonsuz farklı idrak vardı..
İslam alemi ise, hermetizmle Bağdat ‘a gelince tanışmış.. Hermetizm ilmi
ile Muhammediliğin tevhid edildiği , ilk kendini bilme- İşrak Okulları ve ihfanı sâfa tam bu sırada kurulmuş..
eski mısır insiyasyonu Mekke’den çıkan Muhammedilikle asla ters düşmemiş ki,
bir tek vücud olmayı hemen başarmışlar.. halkın binlerce senedir bildiği hikmete, şimdi Muhammedi irfan elbisesi de
giydirilmiş ve kendini bilme okulları hiç olmadığı kadar, anda dipdiri ayağa-
kıyama kalkıp,hızla yayılmaya başlamış..
eski ile yeninin birleşmesi, geleneğin sonradan gelenin içinde harmanlanması, aslında her yeni dinin başına gelen şeydir.. çünkü peygamberler sadece tebliğ eder ve ana hatları söylerler..onlar vazifelerini yapar,nasıl uygulanacaklarını gösterir ,öğütler verir ve giderler.. ona tabii olanlar ise, kendilerine kalan bu irfan mirasını nasıl kullanacaklarına ,o nebiye ne kadar uyacaklarına kendileri karar verirler…aynı bugün olduğu gibi..kim ne kadar anlarsa, kimde ne mana varsa, kimde o hikmet, kimde o aşk, kimde o basiret varsa, ancak irfani idraki de o kadar olur...
20 mart Cuma…bugün uluslararası astroloji haftasının seminerler gününe katılacağım.sadece Kılıç hoca en son konuşmacı olarak çıkacağından dolayı ,ölçüp biçebilmek adına sabahtan akşama hepsini dinledim.. astroloji asla bilemediğim bir ilim biliyorsun Sevdiğim. geçen yılki öğrenme girişimim hem benim ,hem de iki tanıdığımın gördüğü aynı rüya ile red edilip engellendiğinden, bende bana uyan astroloji ilminin zaten bu bilinen olmadığını gayet iyi bildiğimden dolayı nihayetlenmişti..…
eski ile yeninin birleşmesi, geleneğin sonradan gelenin içinde harmanlanması, aslında her yeni dinin başına gelen şeydir.. çünkü peygamberler sadece tebliğ eder ve ana hatları söylerler..onlar vazifelerini yapar,nasıl uygulanacaklarını gösterir ,öğütler verir ve giderler.. ona tabii olanlar ise, kendilerine kalan bu irfan mirasını nasıl kullanacaklarına ,o nebiye ne kadar uyacaklarına kendileri karar verirler…aynı bugün olduğu gibi..kim ne kadar anlarsa, kimde ne mana varsa, kimde o hikmet, kimde o aşk, kimde o basiret varsa, ancak irfani idraki de o kadar olur...
20 mart Cuma…bugün uluslararası astroloji haftasının seminerler gününe katılacağım.sadece Kılıç hoca en son konuşmacı olarak çıkacağından dolayı ,ölçüp biçebilmek adına sabahtan akşama hepsini dinledim.. astroloji asla bilemediğim bir ilim biliyorsun Sevdiğim. geçen yılki öğrenme girişimim hem benim ,hem de iki tanıdığımın gördüğü aynı rüya ile red edilip engellendiğinden, bende bana uyan astroloji ilminin zaten bu bilinen olmadığını gayet iyi bildiğimden dolayı nihayetlenmişti..…
Seminerler Merküry otelindeydi yani HERMES’İN GEZEGENİNDE ve bugün 20 martta tam biz konferanstayken güneş tutulacaktı..buradaki haritalara göre şiddetli sert olaylar bekleniyordu. .inşallah hakkımızda güzel neticeler ve kolaylıklar olur diye dilerim..yani bunca üstün astrolog, yapacağı toplantıyı elbetteki tesadüfe bırakamazdı değil mi J?!...
son arada Kılıç hoca da geldi..ona gidip hermesler hermesi kitabı için teşekkür ettim..Arabi hoca tarzı astrolojiyi nerden okuyabileceğimi sordum.çünkü ruhum bu bilinen astrolojiyi red ediyordu..hoca da; bu maddi bilineni de öğrenirsem çok işime yarayacağını,onların içinde var olan ezoterik- saklı olanı anlayarak bulup ,alabileceğimi söyledi.. ve okumam için seminerde de duyuracağı şu kitabı önerdi ki,içinde Arabi hocanın bozulmamış haldeki astroloji ilmi varmış..Arabi hoca zamanı dakikalar,saatler,günler üzerinden değil ,7 li hafta üzerinden işlermiş..kitabın adı : İbnül Arabi Zaman ve Kozmoloji/ Muhammed Hac Yusuf
tüm gün,hiçbir lisandan anlayamayan bana, simültane çeviriden gına gelmiş olsa da, pür dikkattim..ruh-u kalbim ne diyor takipteydim....en son Kılıç hoca nihayet çıktı…ve onu dinlerken bir daha anladım ki, islamın tevhid dolu irfanının zerresi dahi batı bilginlerinde yoktu. gerçekten de batılı ilim sahiplerinde ne zevk,ne neş’e,nede hayret vardı.. onlardaki kaskatı mekanik kendini bilme - zihinsel ilmin karşısında, bizde; vahye dayalı,vahy kaynaklı mutlak güzel zevkler vardı..buna ne kadar şükretsek azdır..
İLİM BİZATİHİ VAHYE MUHTAÇTIR diye boşuna denmemiş olduğunu ilk defa burada kavradım.. astroloji ilminin en üst seviyedeki nurlar-devalar ilmi olduğunu sezdim..bir kişinin, astrolojileri yöneten gezegenlerin esma terkiplerinden çıkabilmesinin; onları tanrı kabul etmeyip- kader denilen buruç putlarını kırmasının neredeyse imkansız olduğunu anlamama rağmen, mutlak hürriyet için bunun şart olduğunu bir kez daha bildim..
*21 MART NEVRUZUMUZ,TÜRKLERİN
ERGENEKONDAN ÇIKIŞI KUTLU OLSUN..HZ ALİ NİN DOĞUMU ÂLİ OLSUN..HIZIR İLYAS
YOLDAŞIMIZ,YAHYA DİRİLTENİMİZ, İDRİS HULLE BİÇİP GİYDİRENİMİZ,İSA NEFES
ÜFÜRENİMİZ, NUR MUHAMMED NURUÂLİMİZ OLSUN ..AMİİİNN
nur cihan
21 .03.2015
nuralem7@hotmail.com
nur cihan
21 .03.2015
nuralem7@hotmail.com