2 Mart 2015 Pazartesi

30 (O’tuz) KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI MASALI 20

30 (O’tuz)  KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI  MASALI  20

 BAKARA/156 :O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler.

bugün var yarın yok denen EY İNS’AN!!.. sen dün vardın, yarında var olacaksın unutma!..SEN YOK OLMAN İÇİN YARATILMADIN!!senin var olmanı dileyen seni her halinle sevdi..seni tüm kusurlarınla sevdi..insan sevince nasıl ki, hata kusur göremez .. işte O’da seni ayn’ı öyle  sevdi ..

İnsan kendi zâtında hala yüce ,hala mukaddes..insanın ruhu bir cevheri âkdes.. su’mu temiz ruhun mu temiz dense, suya temizliği verende ruhundur.. öyleyken, maddeşebilmek için, ruh neden kirlenmeyi göze aldı deme sakın..ruh pisliğe tamah etmedi!! O emre itaat etti ve kûl emrine kul oldu!!..her varlık dokunmak-dokunulmak ve sevmek sevilmek ister..her varlık bilinmek ve bilmek ister..her varlık gözlerinde kendisini seyredeceği bir aşk iksiri,ruhun aks’ı ayn’ı aynasını diler..

Ne sen sensin, nede ben ben..bizden var olan topyekün bir biri var..üçü birdir onların.. herkesin bir temel sacayağı vardır..o üçü tamam olunca işler hep âsândır..ilim ve bilim yaratım için esas olan fendir..ona hayat verense mukaddes olan candır..eğer bir ülkede üçgen’i kuran sacayak yoksa; bil ki, o ülke sağlam temeller üzerinde inşa edilmemiştir..her an yakılıp yıkılmaya hazır ve nazırdır..

ilimsiz, bilimsiz fensiz icât olmaz..manada olup bitenler daima  manada kalır..o yüzden rüyalar yoruma muhtaçtır. dünya rüyanı güzel yor ki, güzel manada tezahür etsin..batınılikte kalan tek kanatlı kuş uçamaz.. mana ile beraber eşit madde ilmine haiz olan ancak İskender-i Zülkarneyn olur ,o  Zülfikarı kuşanır ve Fûrkan kılıcı ile Hâk ile batılı bir tek o ayırabilir.. aslolan dengedir..mizan terazisinde ölçü âsân’ dır..

O halde sende ayağa kalk ve kendi üçgen prizmandan 7 tayfınla rengarek ışı, ısıt bizi..ayndınlat ki, aydınlansın kendi şuur dünyan..aydınlan ki, aydınlansın karanlık  bilinç dehlizlerin.. kendine arif ol!! Bil ki sen ne SİN? Neci SİN? Kendini tanı ,kendini ara, kendini bul ve kendini fethet!! Bu beden mülkü topraklarında Zât-ı Hakka mahrem sensin …kendini sev..O’nun sevdiği kadar kendini sevemezsen de, O’nun sana olan aşkına saygı duy ve kendine zulmetme!!

A'RÂF/23: (Âdem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.

HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ


FE: FE Harf değeri 80… insanın meleküt aleminden madde alemine bendenlenmesi ve yine geldiği yere- feyz haline dönmeyi başarabilmesi ilmidir.. RABITA yayınında yani, telepatik hipnozla yönetilmek bahsindeyiz...o halde Sevdiğim,  hikmet-i himmet SENDEN, hizmet de Senden J..

ters aynalanmış  vav harfinin,  üstü tek noktalı haline  Fe harfi denir..fe yi bugün faz (elektrik)  anlamı ile en güzel manada anlayıp anlatabileceğimize inanmaktayım.. ayette, Rabbimiz C.C  arıya vahy ettiğini söyler.. arı ruha remizdir..Arı’nın  esma- çiçekten  topladığı ilimle yaptığı altın sarısı BAL’a  MARİFET denir.. yani bir kişi ancak ,vahye –ilhamat-ı  rabbaniye mazhar olunca ehli marifet olabilir..

Nasıl ki hava denen şey  TEN’ENFÜS’ü, ciğerlerimize çektiğimiz dinlencelerimizde O oksijen,  ciğerlerimizde yanarak, yani bizde  ölerek bize hayat verirse ,bizde içimize aldığımız bu hawasül havas ilmi olan ilmü ledünü  yakarak –simya ile işler, lazım olduğu kadar bilgiyi, fiille  yaratıma dökeriz.. insan denen makinenin çalışma sistemi böyledir..insan  yaratılmış biyolojik bir robot misalidir ..


yaratıldığından  dolayı da, bu yaratım bilgisi- yapılışı ve kullanma kılavuzu da  herkesin kendi içinde saklıdır..nasıl ki, büyük mimari ustalar yaptıkları eserin en özel bir taşının altına, inşaat detaylarını tam çizimiyle anlatan bir projeyi  ustalık şaheseri olarak saklarlar.. işte buda aynen öyledir.. zira her ustanın en büyük hayali şudur ki; bir gün kendisini sobeleyecek büyük bir ustanın onu bulması, kendisini neşretmesi ve ustalık icazeti olarak ta kendisini geçmesi, kendisini de onunla beraber gelecek basamağa taşımasıdır ..

Ayrıca insanın inşa edilerek yaratılmış olması ,onunda kendinde var olan bu bilgiyle tekrar kendisini yaratmak arzusunu doğurmaktadır.. çünkü insan bunu hatırlayamaz..hatırlamak için çırpındıkça, sandık denen tabuta daha bir gömülür..insanın yaratım sırrını anlayabilmesi için, bu ahit sandığı denen beden kalıp tabutundan ölerek ruhen ayrışması ,kendisine dışarıdan bakabilmesi lazımdır..

Kişilerin kendi çağında hatem olması demek, sonsuza dek o manayı mühürlemesi demek asla olamaz..her çağda, o mühürleri kırıp, kendi adını mühür olarak basacak yeni esma terkipleri olacaktır.. mühürler zihnimizi ancak kilitler ve bizi sahadan uzak tutar ki, buda bir çeşit sihir-büyüdür. .sakın kendini başkasının sözü ile mühürleme!!…ilerle!!..yüksel ve tüm mühürleri birer birer kır!!…atalarını, kendilerini hapsettikleri benliklerinden özgürleştir… inan ki,onlar sana severek eşlik edeceklerdir..bunu  unutma!!..


Pekii..neden her usta, boynuz kulağı geçer misali, kendisinden daha üstün bir usta yetiştirmek zorundadır ? Çünkü ilim ve bilmek tutkusunun zevki  sonsuzdur.. ben bildim- ben oldum diyenler ,oldum dediği noktada donup kalarak o boyuta kendilerini hapsederler. O, ancak ve ancak  o boyuta gelen  yeni bir UStanın ona merhamet edip,onu anarak-hatırlaması ve onu  yanına alıp ,oradan çekip çıkartması ile hapsolduğu sabit idraklilik aleminden kurtulabilir..ve Usta,hatırladığı bu donmuş noktayı çözerek, ona tekrar ivme kazandırır ..onu günceller,onu insanların hatıralarına tekrar sokar.. böylece “ anın beni ki sizi anayım..bana yardım edin ki size yardım edeyim” gerçekleşir..ve o kadim usta tekrar tasarrufata başlayarak, kendi esma terkibinde yetişeceklere feyz akıtmaya başlar..

BAKARA/152:
Artık Beni anın, Ben de sizi anayım; Bana şükredin, nankörlük etmeyin..

eski ile yeni denen şey, kopmayan ip olan zincir-i habli metin yazılımının halkalarıdır.. kimse ipin ta kendisi ve bütünü  olamaz..  en yüksek bir piri azam dahi, ancak o ipteki bir altın halka olabilir..o yüzden de tarikat icazetlerinde ki  alasilsiletihim mühimdir.. Turuku Âli’yi , imamesi Muhammed Mustafa güneşi olan bir tesbih gibi düşünün …işte altın silsile  budur..

Allah Allahlığını kimseye vermez ama, kendisini tanıtır ve sistemini  öğretebilir..hiçbir nebi ve resul peygamberliğini vermez ama, kendisine misafir edip, olanı biteni göstererek öğretebilir.. hiçbir veli veliliğini ve hiçbir insan da kendi ismiyle manasını asla bir başkasına vermezmiş.. o halde alemde boşluk olmaması ve iğne atılsa, o iğnenin  düşecek nokta bulamaması hadisi ,bu halimize işaret değil de nedir?..



Havada tüm bilgiler (yazılımlar + programlar + kokular + sesler + renkler + görüntüler ) çözülmüş halde askıda durur.. bugün onları; değişik  dekoderlik yapabilen teknolojik aletlerle  indirip, seyredip dinleyebiliyoruz..tv lerde yüzlerce kanal ve her kanalın bir tarzı- seçimi var..bizler seçimlerimize göre bir kanalı tıklayarak  seyrederiz.. seçtiğimiz kanal, bizim cüzi irade dediğimiz, seçimlerimiz kaderimizdir’i de bize anlatır … hayatı boyunca tek  kanala bağlı kalan ve hatalı kanala giren kişi,kendisini o kanal alemine hapsetmiş olur… o yüzden de ana trafoyu hedef almak lazımdır..işte bunu ancak alemin ata direği olan , turukul âli’nin bugünkü Tuğrul Direği ( Djed-Osiris’in belkemiği-ASA ola ŞAH TAŞI) ile anlayabiliriz. .O’NUN ADInı bilmek, İSMİ AZAM’ı bilmektir...

Ana yayının geldiği büyük trafo kablo her idrake göre ince dal- kollara  ayrılır.O, yaşayan Tuba Ağacı- dünyanın Kutup Direğidir (* KÖKLERİ YERİN MERKEZİNDEYKEN DALLARI GÖKLERİ –kökleri  DELENDİR).. şimdii, o ağacı, dünyanın ana yayın faz hattı olarak düşünün lütfen.. kendisi NÖTR olduğu halde, yaptığın yayın pozitif –online dır..ve ona şimdiye dek öğrendiğimiz öğretilerden olan, şaman merdiveni olarak ta bakın.. bu MİL denen KUTUP’un kökleri yeraltı alemine yayın yapar .. unutmayın ki,yaratım-ölüm –doğum daima karanlıktadır...o halde,  Âmâ denen  karanlık madde, aslında dev bir tohumdur…

EN’ÂM 59:Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.

Ağacımızın bedeni tek bir ana gövdedir.. o yaşam sahamız olan orta dünyadır.. Orta Dünya - tampon –Araf Bölgesidir.  O, yeraltındaki sayısız sinir -damar ağını temsil eden köklerinin,  kimseye zarar vermemesi için,  tek bir koruyucu ağaç kılıfla=bedenlenmiş olan tezahür mahalidir... dallar ve köklerde açığa çıkan sinir-alıcı verici ağlar, bu alemdeki ana kablo direğinin içinde absorbe edilerek korunur..

O CELAL,O CEMALdir... O RAHMAN,O ŞEYTANDIR.. her kim ki o direği tanıdı ve bağlandı, ona buradan  kendi potansiyeline göre faz hattı çekilir.. dilenirse de şarterleri anında kesilir.. bazen voltaj artırılır .tüm bunlar ana trafo direğin mesuliyetindedir.. kaçak yayın kablosu takanların devreleri atıp yandığında ve başkalarını da devreden çıkartıp yaktığındaysa, mesuliyet kaçak kablo çekenlerindir biline!!..


  
TUBA Ağacımızın dallarıysa göğe uzanan ters kökleridir.. bu ağaç bir arketip semboldür.. budistler buna MERU dağı demişken, Sümerliler SUMERU dermiş.. dünya yuvarlak olduğundan dolayı, her noktası merkez , kutuptur..işte ,camii olayından çıkıp, ferdi manada anlam idrakine yükseldiğimizde de, tüm bu manaları her birey kendi üzerinde deneyimleyip bulup, bilmelidir.. kendi kutbiyetini çıkaran ve anlayan kişi ,kendi kavmi olan beden ülkesindeki her hücreye camii-i ferd olup, imamlık eder....artık o kişinin kendi mehdisi uyanmış, kendisine kendisi gelmiştir…


NEBE /6,7 : Biz yeryüzünü bir beşik, dağları da onun için birer kazık (direk-sütun) kılmadık mı?

bu idrake eren kişi; kavmi içinde ilk iman edip- ilk teslim- Müslüman olur ve kavime kendi minaresinden ezan okuyarak onları kendine imana davet eder.. kavmi bilerek veya bilmeyerek ona gelirler..çünkü o artık ADEM olmuştur.. ADEM in bulunuşu ve bilinişi ise  TEN’ENFÜS denilen bilinmek isteği HAWASÜL HAWAS ilmi olan NEFeS’İ İLEDİR.

O halde NEFES alıp verirken bundan sonra tefekkür edelim lütfen..bizleri hayata bağlayan ve öldüren bu NEFES DEDİĞİMİZ ŞEY HAKİKATTE NEDİR?
nasıl oluyor da Nefes’in ,bir leş hükmünde olan maddeye NÜFUS EDİŞİ ile, o leş ,aniden bir eşref-i mahlukata dönüşebiliyor  veyahut ta hayvandan daha aşağı bir tecelliye maruz kalıyoruz.. lütfen idrak edelim ve bizi çalıştıran  o şeye, her nefeste şükredelim..

Şimdi bir deneyim yapıyoruz...öğrendik ki, havada her bilgi varmış, değil mi?.. evet! yani ben,  nasıl bir dekodere havayı bağlarsam –havadaki o manayı- bilgiyi çekip alabileceğim lütfen bakalım?. 

Ewet!…hııım..aaa yayın yok, neden?!! Çünkü evinde kablo tesisatın yok da ondan.. o zaman, hemen niyet edip-dooğru gidip  başvurumu yapıyorum. evet.. yetkili makama başvurumu yapıp, verilen belgeleri kabul edip, onayımla imzaladım..
yani her iş ve oluşta olduğu gibi bir ahitleşme-akitname-sözleşme imzaladık değil mi? evet!! Tamam .doğrusu da böyle kanuni yolda olanlar zaten..çünkü kandırıldığında  şikayet edeceğin bir belgen olması lazım ki, hakkını koruyabilesin ve sana inansınlar.. o yüzden de merdiven altı rehberlere artık son J!!!gözünüzü ,kulağınızı hakikate dürüstlüğe açın..sahteleri artık yok edin..onlar bizim sahteliklerimizin yüzünden kendi şişirdiğimiz sanalbatıl= olmayan = zayii balonlar unutmayın.. şimdi onların hepsini tek tek patlatın ki, gözünüzün önü, ufkunuz açılsın..hiç bir şey olmadığını olamayacağını göreceksiniz..var olan HAK tır..gerisi batıldır..ve batılda batar..

TÂ-HÂ/ 81:Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yeyiniz, bu hususta taşkınlık ve nankörlük de etmeyiniz; sonra sizi gazabım çarpar. Her kim ki kendisini gazabım çarparsa, hakikaten o, yıkılıp gitmiştir.

Kaçak yayına hat çekenlere bibb!! Onlara ateşten alevler , yanış , yanarak atmosfere çarpıp bir gaz bulutu olarak yok oluş vardır.. onlar sanal geldiler sanal gidecek olan hewa ve heves virüsleridir..  yazılımınızda  sakın virüslere izin vermeyin..daima koruyucu program olan hakikat yayınına  hat çekin ..ölçü Kur’an ve Sünnettir ki, bunlarda peygamberimizin Veda Hutbesinde ümmetine bıraktığı  mizan ölçü emanetleridir.. sıratelmüstakim  âsâ yolu budur..

evet tamirciler geldi ,kablolar çekildi..rüyalarınızda sürekli bu işlemleri görüyorsunuz değil mi? evet!! İşte onlar sizin ağacınızı, kendi ağacına bağlayan rehberinizin, size yolladığı kökleri-sinir ağı –veri kolları olan FEYZ-hikmet-himmet OKLARIDIR....arada kontroller yapılır.. bazen faz fazla gelirse, devreleriniz bunu karşılayamayacağından devreler  yanabilir ve hattan çıkılabilir (meczubiyet).. hatta  başka hatları da yakarak, kendinizle birlikte başkalarını da devre dışına düşürtebilirsiniz.o yüzden de ayarlarınız olana dek uzun bir süre geçebilir…rüya sembollerinizi okuyarak, olayınızı,  rüya kılavuzunuzdan takip edebilirsiniz
J..

ve tüüm hatlar vücûd ülke evinize döşendi..aa ama halan yayın alamıyorum neden? Çünkü  fişi pirize takmadın da ondan ..hadi, fişini pirizine tak ve onları kavuştur J.. evet..fiş pirize takılır ve rahman ile rahim kavuşur (+ -).. besmelenin sırrı açılır.. KÜN-OL emri ile yayın gelmeye başlar. fakat hala yayını alamıyorum diyoruz değil mi? mesela “göremiyorum göremiyorum” deriz sürekli.. neden göremediğimizi ise düşünmeyiz..çünküü, her alet görüntü verme dekoderliğine haiz değildir..telsizler ,görüntüsüz telefonlar,radyolar görüntü veremez..tv de sayısız noktanın çözünürlüğü havadaki zerreleri temsil eder.. onlar atom zerreleri misali bize kendindeki ilmi faş eder..radar denilen şeyler ve yeni geliştirilen ışın röntgen gözlük aletleri ise  termal –aura –renk  bilgi hallerimizi verebilir..radyo-telsizler ise ses halindeki bilgimizi verir..ama ne var ki hepsi sanal ve hepsi metafizik bilgilerdir ve asla bizi tatmin edemez değil mi? ewett!! çünküü hepimiz gördüğümüzü ellemek-ona sahip olmak isteriz. Neden pekii?

çünkü tüüm Havanın Ten’Enfüsümüzün maddeye dökülmüş cem hali ,biz insan denen bu beşer şaşar  dekoder de çözümlenmiştir de ondan..o yüzden insan beytül mamur denen evdir.. nasıl ki dünya sürekli yakılıp yıkılıp, her devirde yeniden inşa ediliyorsa ,insan denen yapıda sürekli tadilatla güncellenip ,yeni zamanın akım wolt amperine  göre programlanıyor..

*((not:uzaylıların bizim gelecekteki torunlarımız olduğunu ve zaman sarkması yüzünden bize musallat olduklarına inananlar,ben asla böyle bir şey demiyorum ..çünkü uzaylılar kadar, başka başka mahlukatın aynı anda –aynı mekanda fakat,  farklı boyut alemlerinde tezahür ettiğimize inanıyorum..uzaylıların bizi yarattığına asla inanmıyorum,üzgünüm.sevinmeyin,sevinciniz kursağınızda kalsın diye bilerek bu notu size düştüm J….))

o yüzden peygamberimiz “çocuklarınızı içinde yaşadığınız devre göre hazırlayıp yetiştiriniz” diye bize emretmiştir.. bugün islamın bu derece geri ,bu derce sığ ,bu derece  güzelliklerden-inceliklerden-temizlikten  yoksun oluşu ve tüm dünyanın nefret ettiği bir bağnazlıkta kalması,işte  bu emre itaatsizliktendir.. islamı, onu bize tanıtan peygamberi, hala ilk çıktığı tarihe hapsedip, öyle kalmasını dileyen cahiller yüzünden bunca zulüm, bunca ilkellik ve sefalet olmaktadır..

HÛD /112: O hâlde, emrolunduğun gibi dosdoğru ol!..

üstelikte  bugün, islami otokontrol ,hakiki Müslümanların cehaletleri ve miraslarına sahip çıkmamaları yüzünden, sahte nifak yuvası –bölücü ve parçalayıcı sanal müslümanların elindedir.. islam ülkelerinde yaşamayan , islam ülkelerine yabancı, islam halk geleneğinden bihaber olup; bir eli yağda bir eli balda –elini bir işe sürmeden uydu kanalları ile halka feyz dağıtan tonla sanal islam uleması  sanılan şarlatan var biliyorsunuz.. islam = fiil.. din =ilim ve bilim…Halkıyla Hâk olmayan nâdânlar, işte öyle anamızı ağlatırlar vesselam..

sanal tezahür programları biliniz ki, daima sanal alem dekoderinde kalacak, hologram görüntü ve seslerse fişi pirizden çekince yok olacaklardır..ancak, Zat-ı ile Vücûd Fiil edenler Zülfikar makamında Tevhid Kılıcı olabileceklerdir.. onlar sanıyor ki halkın içine karışmadan, masa başından savaş kazanacaklar ve her yetkin makamı ele geçirecekler.. yok öyle bir şey.. halkın irfanı;  hak nedir, hak ne değildiri gayet iyi bilir..susan halkın üçkağıdı çok ağırdır… halkın ne zaman üç kağıt açacağını kimse bilemez…

HAK’KIN FEYZİ HALK’ADIR..HALAKA-İ DAİRE her şeyi çevreler.. halka inzal olan herkese nüfus eder.. bana ilham edilmedi diye kimse diyemez.. arıya vahyeden Allah, insana neden vahy etmeyecek ki? herkes hatam nedir diye kendisine bakıp, kendi idraksizliğine yansın!!.. aldığın nefesin anlamını bilmiyorsan nefes alma!!.. aldığın nefesin manasından bihabersen, senin taştan, ottan, hayvandan ne farkın var ki!!.. sen ,bende insanım sakın deme!!


HURŞİD’İMDEN MÜRŞİD’İME BİR TÛTİNİN GÜNCESİ
18 Şubat Çarşamba..dün gece aniden KÖPRÜCÜK KEMİĞİ kelimesi ile uyandım...onu bir filüte benzeyen ses çıkartan bir boyun kemiği  müzik aleti olarak anladım ve içinde bulunduğumuz boğaz çakrasıyla alakalı buldum… budizmde köprücük kemiği denge demekmiş..belkide insan terazisindeki yatay çizgideki tek kemik olmasıyla alakalıdır..

Sevdiğim.. ben köprücük kemiğini dişi-kadınsı özellikte;kadının bel suyu olarak anladım..o dişil su, kadının sırt eğe kemiği arasından doğarmış ya hanii..ve nasıl ki, asa yolumuz olan omurga dikey yolculuğumuzu anlatıyorsa, belki de, yatay ve kırılgan yolculuklarımızda mizan terazimiz olan köprücük kemiğimizle anlatılmıştır..

insan denen terazi  T şeklindedir..kadını erkekten ,erkeği kadından çıkartamazsın..onları ayırmak LAMELİFİ birbirinden  ayırmak gibidir..ama bu mana dahi,zahirin  ve batının tezahür ölçü birimine göre değişir.. zira dünyevi kadın cinsi, bedenen erkekten çok daha güçsüzdür, savunmasızdır.. ve dünyevi erkekte, duygusal  hisler-incelikler bakımından daima kadından çook daha fazla güçsüz, üstelikte içeriği (hawasül hevesi-bilinmek ilmi) olmadığından dolayı da anlamsızdır....o yüzden de omurga ile köprücük kemiği ( t)  birbirleriyle dengelenir, birbirleriyle huzur ve sükuna ererler..zira dikey yol, sarmal zikzakların yatay  basamak dönüşleri ile çıkılır..
İnsan bedenindeki en  nazik ve en kırılgan kemik köprücük kemiği imiş.. lütfen kadınlarınıza karşı daha hassas olunuz.. onları incitmeyiniz ki, oda adeletin mâât tüyü ile dengeyi tam tutsun ve kalp ile kuş tüyü eşit gelsin J…..


19 Şubat Perşembe.. oo ..ne çok aylar geçti Seni rüyamda dahi görmedim biliyorsun Sevdiğim.. işte bu sabah Senin mekanında olmanın şaşkınlığı ve kaygısı ile,yine canımı nasıl yakacaksınız diye güvensizce panikliyorum.. Sen bir odadasın.meşgulsün birine anlatıyorsun..sürekli yeni birileri getirmelerine kızgınsın ve yeni kimseyi istemiyorsun.. yılgın, belki de bıkkınsın ..şöyle diyorsun karşındaki adama :”NEDEN ANLAMIYORSUNUZ?! DERVİŞ DEDİĞİN EN FAZLA 30 KİŞİDİR..DAHA FAZLASI OLMAZ..ODA YA ÇIKAR YA ÇIKMAZ!!!
sizi kapıdan görerek dinliyorum..kalbim Sen diyor ama, Senin her zamanki gibi kapıda bekletilen benden yine haberin yok!! kendimi kandırdığımı yine anlıyor ve benim, beni istemeyenlerin içinde ne işim var deyip, o mekandan çıkmaya çalışıyorken uyanıyorum..

Aniden yazdığım 30 harf ,30 kuş demek olan simurgun manasının aslında DERVİŞ demek olduğunu anlıyor,çok şaşırıyorum..acaba KAF HARFİnde miyim diye harf sözlüğüme bakıyorum..yooo..kaf da değil, bir evvelki harf olan FE deymişim.. yani  feyz sahibi insanda, feraset görüşünün açılmasında. .

27 şubat Cuma…dereotu kızımın geçen yıl takı tasarımı ve imal etmeyi öğrendiği ustasına telefon açıyorum.. o Müslümanken ,Budist olmayı seçmiş ve Tibet’te bir manastırda senelerce kalarak bu öğretiyi hayatına monte etmiş birisi.. beni en mükemmel anlayıp,istediğim şekilde anlatacağından dolayı hayatıma verilmiş bu yeni  rehberime şükrediyorum.. telefonda ki sohbetimizde, o benim bu idrakimin normal olmadığını,onlara göre benim çok yüksek sayıda bu aleme gelip gitmiş biri olduğumu söylüyor..bizim inancımızda ise böyle şeyler yok Sevdiğim ?!! veya asla sesli söylenmiyor ..herkes bu manaların peşinde olduğu halde, öğrenebileni ise bende dahil henüz göremedim..

masalımızın gerçek bir Budist olan rehberiyle Çarşamba günü inşallah kapalı çarşıda buluşacağız.. ben soracağım ve o anlatacak.. kaydettiklerimden sonra sana yazacağım   tabii ki
J..


28 şubat cumartesi..
kaç aydır ilk defa uçarcasına bir sohbete gidiyorum..ne kadar zamandır hemen hiç evden çıkmadım..yürümeyi unutmuş olabilirim.. Unkapanında otobüsten iniyor, Eminönü Tahtakaleden yukarı geze geze çıkıyorum..Sultanahmed ve Beyazıt..bugün Kubbealtında  Kılınç Hocanın sohbeti var..çok özel bir sohbetti ki, iki senedir ilk defa dinlemiş oldum.. sohbette benim için can alıcı olan mana şu idi..kendisi yurt dışındayken yanına  EREN olduğunu söyleyen biri yaklaşmış ve:  “ biz bazı zamanlar dünya erenleri toplanırız.. sizin ülkeden kaç senedir kimse gelmiyor.eskiden sizden de gelen olurdu.. neredesiniz, size ne oldu ,neden toplantıya katılacak bir eren çıkartamıyorsunuz?.. merak içindeyiz, nerdesiniz?” demiş..

Sevdiğimm..iki sene evvel rüyamda latif üçgenin anlamını ona sor dediklerinde dinlemeye gidip sormuştum ve o sohbeti masal yapmıştım ya hani. .şimdi o sorunun belki de kitaba dökülmüş hali olan Hermesler Hermesi orada bulup hemen aldım.. hocaya imzalatırken ona yeni hayalimi anlattım.. o çook sevindi..”Allah Allah daha ne olsun,daha ne olsun..harika” dedi..(*oysa bu rüyanın sadece yarısını arabici hocama anlattığımda ,kaç gün "sansürcü abla" diye başımın etini yemişti..galiba hala onu kıskanıyor ve Senden uzak tutuyorumJ)

*(
kitabı henüz okumaya başlamadım..bu masaldan sonra okuyacağım..içinde latif üçgenimin manasını bulacağımı sanıyorum..çünkü geçen ayki hayalimin işareti olduğuna inanıyorum..”bembeyaz bir kağıda bunlardan daha iyisi yok denilip, iki arabici hocamın ismi yazılıyor ve onlar seçiliyor..sonra kalbim bunu red ediyor.hayır diyor kalbim, birisi daha olmalı..ve beyaz kağıt yine gözüküyor.bu defa tek başına Sevdiğimin adı sözsüz yorumsuz yazılıyor”..kalbim mutmain ve susmuş –razı uyanıyorum.çünkü ben hala sadece Seni sevebiliyorum)

1 mart Pazar..Orhun Baba ile, bizi davet eden Selman Dede talebesi , mevlevi  Keriman Anneyi ziyarete gittik.Karababalılarda geldi..öğle saatinden akşama dek muhteşem bir sohbet oldu..böylece Arabi hoca talebeleri, Melamiler ve mevleviye birolduk.. güzel bir tevhiddi..aslında herkes aynı dilde aynı şeyi söylüyordu.. nasıl o dal,bu dala ayrıldık anlayamıyorum .. meşk,ardından mini bir fasılla sohbet nihayete erdi..bugün pazartesi ve Keriman Anne telefon açtı..teşekkür ediyor.. benden daha atik oluşu, beni mahcup etse de biliyorum ki,bir mevlevinin edebini asla geçemem.. en kısa süre sonra yine görüşmek istediğini söylüyor.. başım gözüm üstüne değil mi Sevdiğim..
nur cihan
02.03.2015
nuralem7@hotmail.com