30 (O’tuz) KUŞ ,30
HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI MASALI 23
İlim bizatihi hâdi değildir.. vahyin irşadına muhtaçtır..
ŞİİR
Tanrı buyurdu ve
tüm peygamberler tavsiye etti
İşte bu yüzden bu
tavsiyelere uymak en faziletli amel sayıldı
Bu emirler,bu
tavsiyeler olmasaydı körlük içinde kalırdı halk
Krallar bile bu
emirlerle ve bu tavsiyelerle idare ederler devleti
Öyleyse gel sen de
uy bunlara sakın ihmal etme bu tavsiyeleri
Çünkü bu tavsiyeler
Allah’ın hükmüdür tâ ezeldeki
Ben yanlızca
hatırlatıyorum eski insanlara Allah’ın emrettiği şeyleri
Yoksa ben yeniden
ihdas ediyor değilim bu tavsiyeleri
Bence bir şey yok
onların söylediklerinden başka
Yok fazladan bir
şey onları bu sağlam yolda tutan tavsiyelerden başka
Evet Ahmed gösterdi
en doğru yolu ,en son dini o getirdi
Dini o tamama erdirdi
en aydın millettir Mustafa ‘nın milleti
Söndürmedi gözlerin
nurunu aksine güçlendirdi görmelerini
Hatta düzeltti din
konusunda çıkabilecek olası eğrilikleri
Öyleyse gel sende
al hisseni onun kaynağından
Manen yüksel
gökteki Ay’a kadar ulaş,ulaş ta Zühal yıldızına
Çık tâ Sabit
Yıldızlara ;sakın inme oradan aşağı meydanlara
Yüklerinle koyul en
yüce yollara
Tâ Kürsi’ye çık
,sonra tâ Arş-ı A’la’ya ki kuşatır âlemleri
Gör orada nice
şekilleri,nice resimleri,nice isimleri
Oradan seyret
tabiatı ki hoş görünür ruha
Ârazlarla ve
illetlerle bağımlı olan akla
Amâ’yı düşün bir
kez ki üstünde yok hiç bir varlık
Oradan Ezel denen
yere var artık
Oradan seyret üst
üste yığılı gibi duran bunca dağları
Mustafa gördü,bir
daha kaybetmedi gözünden ve kaybetmiyor onları
Eğer asıl yükseliş
aşağıya eğilişte olmasaydı
Hep yukarıda durmak
isteyen başımız eğilmezdi aşağı
İşte bunun için
emretti Allah secde etmemizi bize
Hem aşağıda hem de
yukarıda Hakk’ı tanıyalım diye
Eğer görüş
sahibiysen bunlar öğütlerimizdir sana
Kuşkusuz bunlar en
güzel öğütlerdir insana
Bilinebilecek her
şeyi bilirsin,görürsün bütün çıplaklığıyla
Her şeyi olduğu
gibi hakikat üzere görürsün başka şekilde değil
Görülebilecek en
güzel manzaraları görürsün bunlarla
Senin dışında onlar
için olmaz artık bir tecelli yeri artık ayrılma
Seni çağırırlarsa
suyunu içmeye başka bir pınarın
Sakın cevap verme o
çağrılara,daima kuşku duy onlardan
Biz
dişileriz bizde doğurma özelliği olduğu için
Ve
Tanrı’ya hamd ediyoruz âlemde erkek diye bir şey olmadığı için
Kuşkusuz
erkekleri erkek olarak belirleyen örf,âdettir
Aslında
onlar da bizim gibi dişidir;ki bizim canımız biricik özlemimizdir
HAKİKAT ve TEFEKKÜR
/İBN ARABİ/ Türkçesi Mahmut Kanık
HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR
MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ
LAM harfi..değeri
30:ilim
demektir.. İLİM -lam harfi gibi -BİR OLTADIR.. HAK ın zat denizindeki balıklar olan bizleri avlamak için ,Yaratıcımızın kullandığı bir zevkdir ki, adına kendini bilmek avı denir..o yüzden her mürşid bir avcıdır..her mürid de onun tuttuğu bir balık yani avdır..
harflerin üç kutbu olan Elif ALLAH , lam CEBRAİL, mim MUHAMMED olarak bilinir....
günümüzde nasıl ki lam merceği mikroskopa takılır ve nesneleri büyüterek görmemize izin verirse ,Allahımızın vahyettiği ilim olan LAM’a da, hakikat gözlükleri olan Cibril kanadı takılarak bakılır....
harflerin üç kutbu olan Elif ALLAH , lam CEBRAİL, mim MUHAMMED olarak bilinir....
günümüzde nasıl ki lam merceği mikroskopa takılır ve nesneleri büyüterek görmemize izin verirse ,Allahımızın vahyettiği ilim olan LAM’a da, hakikat gözlükleri olan Cibril kanadı takılarak bakılır....
tüm antik kavimlerde din adamları kuş tüyü takar ve kuş tüyleri ile süslenirler..hani vaktiyle Attar“gökten bir kuş tüyü düştü,o kimin avucuna düştü ise ona her şey de
verildi” der ya!..zira Yaratıcımız nakıs değildir.hiç bir şeyi eksik vermez.
herkesin potansiyeline göre kaseyi tam ve dolu verir..vermek O’nun şanındandır..
almak ise biz kulların vazifesidir..
Lam denince ,ilk akla gelen vahy
meleği Cebrail’dir..O aynı zamanda aklı kül, yani aklı maat
olan tam akıldır..Cebrail adı
üzerinde vazifesini cebren- zorla
yapandır...yahudiler O’nu çok sert bulup
sevmezmiş .. yahudiler Mikail
meleki sevip , O’nla çalıştıklarına inanırmış..Mikail melek İbrahim
atamızla ilişik olup, dünyada rızık ve
maddi eşyadan mesulmüş..o halde, Yahudilerin maddeye bu derece düşkünlükleri de
boşuna değil..
Cebrail
as. vereceği ilmi, salikini sıkarak yani, tâb ederek ilk başta
yüklediğinden dolayı, O’ndaki haşyet kişileri ürkütüp kaçırtırmış.. çünkü kimse mesuliyetli bir vazifeyi almak
istemez ..etrafındakilerin-bilhassa en yakın olanların kendisini zerre
anlamayıp - kötü muamele edeceklerini bilip, hepsi taa baştan bu işi red edermiş..
o yüzden de Cebrail meleğin vazifesi ,Yaratıcıdan
aldığı emirleri cebirle yerine getirmek ve daha sonra salikiyle mürşid & mürid ,sohbet şeyhi gibi
dostluk-yol yarenliği etmekmiş..O, bir defa da yüklediği ilmi,safha safha
–seviye seviye –perde kaldırarak mürşitlik yani rablık edermiş.. biliyoruz ki
RAB esması öğreten her meslekle alakalıdır..her öğretici bir rabdir.. evin
rabbi ev sahibesi kadındır…ama rabürrab
sadece Allahımızdır..
Bizler vahy ilmini ancak kadim kitaplardaki yazılarla bilip
anlayabiliriz.dolayısıyle peygamberlik mühürlendiğinden, böyle bir şeyin
tekrarına imkan yok gibi duruyor.. ya da varsa, başka bir türde devam
ediyordur..çünkü nübüvvet kanalı
velayetle halen devam ettiğinden ,muhakkak ki melekler halen bazı
kişilerle dostluk ediyorlardır.. inşallah ve aminn..
her ne kadar tasavvuf esma ilmi Adem atamızla başladıysa da ,onu kurumlaştırıp
ders metodu haline getiren İdris atamızdır..onlar tufan öncesi yaşamış olan
uygarlıklardandır.. o zamandan günümüze kalan en yüksek semboller daima HALA-HALVET
–DAİREDİR...NOKTA-daireden çıkan eller (KA) zamanla
kanat olmuş ve daha sonra ise ışık-şua oklarına dönüşmüştür..tüm kavimlerde güneş dairesi –güneşten çıkan feyz
-hikmet-vahiy ok ışınları - göksel bilgi olan
OK ve YAY sembolüyle gösterilir.. bu işaretler, o kavimlerin vahy alan
bir peygamber sahibi olduğuna en büyük delildir..tıpkı Zulkarneynle özdeşen iki
boynuz sahibi taç takmak misali, aynı anlamı taşır..
Bugünde insanlık ilimde ancak daire ve
içindeki noktaya kadar gidebilmiştir..buda bize gösterirki, Yaratıcımız ilimde
adildir..O,herkese, NOKTA dan gelip, NOKTAYA gidebilme seyrü sülükünü, o devrin
ilmi ile bilâ istisnasız, hiçbir yarattığını kayırmadan, tekrar tekrar
yaşatarak öğretir. o yüzden de, en büyük ve tek gerçek mürşid Allahımızdır..
Günümüzde atom altına inildi ve sicimler
teorisi bulundu..yani levhi mahfuz, kopmayan iplerimiz olan DNA ilmimiz..henüz levhi mahfuzlar okunamasa
da, bilim adamları genetiklerimizden, meyyal olduğumuz pek çok şeyi okuyabiliyor..
gelecekte bunun kötüye kullanılmayıp, kişilerin kabiliyetlerini rahmani manada
açığa çıkartılmasına dua etmekten başka şuan yapabileceğimiz hiçbir şey
yok..çünkü biliyoruz ki, dünyayı elinde tutan bazı şirket aileleri ve onlar ne derse yapmak zorunda olan bilim
adamları, bu ilmleride kötüye kullanacaklardır.. ama biz Müslümanlar ,oyun
oynayanların en güzeli olan Yaratıcımızın oyununa daima güvenir ve esenlik
duyarız.. iyi ki O var ve O’na inanmamızı bize öğretti ve O’na güven duymamızı
sağladı.. çok şükür ..Yaratanımız dururken, bizleri mahlukatının elinde heba
etmeyeceğine iman ediyoruz..amin..
İslam dini bize BEŞİKTEN MEZARA İLİM emreder..aklı olmayanın dini yoktur..aklı olmayandan hiçbir görev beklenmez..bu
konu ise vazifelerden kaçmak için hepimize büyük kolaylık olarak ” ohh ne
rahat!” gibi gelse de, aklı olmayanın bir hükmü değeri de yoktur..her iş akılla olur..
Vahy kişinin nazargâhı ilahi olan
kalbine iner.. edeben buna vahy denmeyip, ilhamatı rabbani denirmiş…vahiysiz
kainatta hiçbir şey çalışamaz ve bizlerde yaşayamayız.. Rahman’ın nefesi bizzat umumi vahydir..O’nun bize ruhundan ruh üfürmesi demek, hepimize akl-ı cebrailinden-AKL-I SELİM'den bir
akıl –ruh-cibril kanadı –feyz verildi demektir.. her kulun bizzat Yaratıcısı
ile nefsi arasında özel bir bağı-rabıtası ve seyrü sülükü vardır..kişi bunu
bilir veya bilmez ama, son nefese dek bu rabıta sürer..o yüzden insan kendi
kıymetini bilmeli .. kendi kıymetini bilmeyen ,kendindeki Hak nuru olan Ruh’un hakkını teslim etmemiş olur ki, bu çok yazıktır…
kendini bilen kendindeki Rabbi Cebraili ve Nuru Muhammediyi bilir..kendini bulan kendine aşık olur ve kendinden kendine irşad olur..zatından sıfatına dönen umumadır.uyanık olanlar Zat’ından Zat’ına dönerler..
kendini bilen kendindeki Rabbi Cebraili ve Nuru Muhammediyi bilir..kendini bulan kendine aşık olur ve kendinden kendine irşad olur..zatından sıfatına dönen umumadır.uyanık olanlar Zat’ından Zat’ına dönerler..
NECM:1 - İnmekte olan yıldıza andolsun ki,
2 - Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı, azmadı.
3 - O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz.
4 - O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden
başkası değildir.
5 - Onu, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti
6 - (Ki o) akıl ve görüşünde kuvvetli (bir
melek)dir. Hemen (gerçek meleklik şekliyle) doğruldu.
7 - O, en yüksek ufukta idi.
8 - Sonra (Cebrail ona) yaklaştı ve (aşağıya doğru)
sarktı.
9 - Onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar, yahut
daha az kaldı.
10 - (Allah), kuluna verdiği vahyi verdi.
Mürşitlik kurumu Cebrail ile peygamberler arasındaki öğreti biçimidir..o yüzden de her dinin kendi mana ilmi- tasavvufu-mistik-ezoterik okulu olan bir USTA & ÇIRAK kurumu vardır..bu kendini bilme öğretim metoduna din dışı denemez..çünkü bu meslek bizzat Yaratıcımız tarafından , Adem’ e esma verip-şeyleri öğretmesi ile başlar ve süregelir.. değişen tek bir şey yoktur... ama kişi,kendini bilmede belli bir seviyeden sonra manen şeriatsız olup- dinler üstüdür gibi dursa da J ,ne yazık ki halen o kişiler madde aleminde şeriata uymakla mükelleftirler vesselam......
bizim ilk hislerimiz kalbimize aittir.o ruhumuzun sessiz sesidir..sezgilerimizdir..kalbe inen vahy-ilhamatı rabbanilerimiz çoğunlukla bizler tarafından duyulmaz ve red edilir…kalbimizi –ruhumuzu küstürürüz..çünkü o yalan söylemez..dümdüzdür..yorumsuzdur.. maddiyatçı davranmaz.. kişiler, kalplerine gelen manayı ilk anda ret edince,kalbin işleyemediği o bilgi beyine gider..beynimizin iki çıkarcı lobunda o ilimler işlenir ve günlük kullanımlarımızda egomuza-nefsimize*çıkarımıza göre artık o ilmimizi kullanırız.. yani manevi işlerde kullanamadığımız her bilgi, dünyada yaşamak için zihnimizce rızık olarak kullanılır.
HURŞİD’İMDEN MÜRŞİD’İME BİR TÛTİNİN GÜNCESİ
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. İbnü’l Arabi
Zaman ve Kozmoloji( Muhammed Hacı Yusuf) kitabımı nihayet bitirdim..okuması
son derece zordu.. çünkü benim hiçbir ilmim yok biliyorsun..üstelik
fizik-matematik-ses ilmi hak getire.. bazen düşünüyorum da;”Allah beni bu derece cahil ve tembel
yaratıp ,nasıl oldu da bu derece yüksek ilimlere benle merak sardı ?”halimi çok ilginç buluyor ve kendime çok gülüyorum..hele
öğrenme metodum evlere şenlik..son derece cahil- basit bir ev kadınına,yemek tarif eder gibi
–malzemeleri ile tanıtıp, gösterip, uygulayarak, gerekirse tattırarak ilim
öğretmek akıl sınırlarını aşıyor tabii.. işte, karışmıyoruz Allahımızın
işine…her vakit madde mana ilim
insanlarıyla –hacı hocayla kendini bilecek değil ya.. birde böyle ev
kadınlığıyla bilinmek istemiş olabilir,kim ne diyebilir?!!..hem bizim masalla
bu şeyleri takip eden pek çok ev hanımı var..bu flört hepimize şifa gibi geliyor..
evet Sevdiğim nerde kalmıştık.Kozmoloji kitabı yanımda.bir açsam, alıntılamadık yer bırakmam ve sonra kendimde yazımı okuyamam malum.o yüzden kitabın kapağını bile açmamaya karar verdim..istiyorum ki bende kalanı Sana yazayım.. evvela Arabi hocamızın astrolojik kozmozu, bugün,henüz bilinen ve ucundan dahi geçilen bir bilim değil.. bilim daha ilerlediğinde dedikleri tek tek anlaşılacaktır.. Arabi hocamızda bu muazzam ilmini, gezegenlerin kutbu olan makamı güneş te yaşayan İdris-Thot atamızdan almış..çünkü kozmolojinin piri o olduğundan , bu ilimdeki usta çıraklıkta da, mecburen O devreye giriyor..
evet Sevdiğim nerde kalmıştık.Kozmoloji kitabı yanımda.bir açsam, alıntılamadık yer bırakmam ve sonra kendimde yazımı okuyamam malum.o yüzden kitabın kapağını bile açmamaya karar verdim..istiyorum ki bende kalanı Sana yazayım.. evvela Arabi hocamızın astrolojik kozmozu, bugün,henüz bilinen ve ucundan dahi geçilen bir bilim değil.. bilim daha ilerlediğinde dedikleri tek tek anlaşılacaktır.. Arabi hocamızda bu muazzam ilmini, gezegenlerin kutbu olan makamı güneş te yaşayan İdris-Thot atamızdan almış..çünkü kozmolojinin piri o olduğundan , bu ilimdeki usta çıraklıkta da, mecburen O devreye giriyor..
MUHAMMEDİ OLMAK
KOLAY DEĞİLDİR..TÜM NEBİLERDEN VE ONLARA AİT OLAN İLİMLERDEN GEÇMEK LAZIMDIR..o
yüzden her peygamber MuHAMMEDİ ÜMMETTEN BİRİ OLMAYI nebiliğine
yeğlemiştir..
o halde hz İdris yani Thot-Hermes, hiç bozulmamış ilk saf astronomisini Arabi hoca ile bize aktarıyor..yani ben öyle anlayıp inandım…bir defa takvim ve saat bizim bildiğimiz gibi değil..
kitapta haftanın ilk 6 günü olan Pazar,pazartesi,Salı,Çarşamba,Perşembe ve Cuma günü yaratılış günü olarak sayılıyor..cumartesi-satürn günü ise ebediyet - yaşanan gün-ŞEN olarak veriliyor..yani Arabi hocaya göre HAFTA GÜN demek..
bunu anlamak normalde zor geliyor tabii..ama her nefeste kıyametimizin kopup, kevnü fesat ile KÜNFEYEKÜN olduğumuzu idrak edersek eğer, Arabi hocamızın anlatmak istediği ilmide az çok anlayabiliriz. .o her şeyi tek bir’e tevhid etmekle yükümlü olduğundan dolayı, tekrar eden her şeyi tek tek saymıyor. aslında O,tekrarın bağlandığı sonucu ele alıyor..yani sebeplere ve araçlara takılmıyor. menzili maksatına-hedefe varmayı ise, kendisini, o nokta merkeze getiren hiçbir araç gerece bağlamayıp, bizzat hedefin kendine bağlıyor.. böyle olunca da tabii ne put kalıyor ,ne de şirk vesselam..
o halde hz İdris yani Thot-Hermes, hiç bozulmamış ilk saf astronomisini Arabi hoca ile bize aktarıyor..yani ben öyle anlayıp inandım…bir defa takvim ve saat bizim bildiğimiz gibi değil..
kitapta haftanın ilk 6 günü olan Pazar,pazartesi,Salı,Çarşamba,Perşembe ve Cuma günü yaratılış günü olarak sayılıyor..cumartesi-satürn günü ise ebediyet - yaşanan gün-ŞEN olarak veriliyor..yani Arabi hocaya göre HAFTA GÜN demek..
bunu anlamak normalde zor geliyor tabii..ama her nefeste kıyametimizin kopup, kevnü fesat ile KÜNFEYEKÜN olduğumuzu idrak edersek eğer, Arabi hocamızın anlatmak istediği ilmide az çok anlayabiliriz. .o her şeyi tek bir’e tevhid etmekle yükümlü olduğundan dolayı, tekrar eden her şeyi tek tek saymıyor. aslında O,tekrarın bağlandığı sonucu ele alıyor..yani sebeplere ve araçlara takılmıyor. menzili maksatına-hedefe varmayı ise, kendisini, o nokta merkeze getiren hiçbir araç gerece bağlamayıp, bizzat hedefin kendine bağlıyor.. böyle olunca da tabii ne put kalıyor ,ne de şirk vesselam..
(*mesela Rahman suresindeki
“- Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” ayeti, aynı sure içinde tam 31 defa
geçiyormuş..her birinin anlamı çok farklıymış..çünkü ayeti okurken ve yazarken
dahi her an her şey yeniden yaratılıp,o ana göre ilimle yeniden geliyorsa
eğer,doğal olarak HER YENİ GELENde YENİ BİR İLİMLE GELİYOR)
KAF /38 : Andolsun ki (biz), gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde (evrede) yarattık. Bize (bu yaratma işinden dolayı) bir yorgunluk da dokunmadı.
KAF /38 : Andolsun ki (biz), gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde (evrede) yarattık. Bize (bu yaratma işinden dolayı) bir yorgunluk da dokunmadı.
Allah, kainatı 6 gün denen 6 evrede yarattı ayeti hükmünce, haftanın 6 günü yaratılmamız sürüyor ve 7.gün olan Satürn-cumartesi –ebediyet gününde de her an bir şen günü olarak VAR oluyoruz.. dolayısıyle aslında sadece hep cumartesi-satürn –ebediyet günü var oluyor…bunu anlamak kabul etmek ne kadar zor biliyorum. çünkü bende anlayamıyorum J.ama çok tuhaf biri olduğum için hiç anlayamadığım şeyleri senelerdir hiç durmadan yazabiliyorum.. neden?! çünküü cahil olmak inanılmaz zevkli ve sen her şeyi bilebiliyorsun J..işte o yüzden bende anlamadan bilip kabul ediyorum.. ve eskiler bu her an ölüp tekrar yaratılma ilmine “halken cedida” dermiş..
Bugün
kuantum fizikle gelinen zaman dürülmesi, zaman katlanması,solucan delikleri
gibi şeyler kitapta ince ayrıntıları ve ayetlerle ispatlı kaydedilmiş. mesela
miraç bahsinde zamanın katlandığını ve her peygambere ait gezegenin sırası ile
zamanda katlanarak( yani bir merdiven misali), Efendimize geldiğini de yazmış..
dolayısı ile bugünkü ilimde zan ettikleri gibi; manevi alemde de, zamanda
ışınlanarak, uzaydaki kurt delikleri ile bir yere gidilip gelinmiyor,üstelik
kişi yada eşyada hiçbir deforme-bozulma olmuyordu..
her an bir şen’de hükmünce; her an yeniden yaratılan
varlıklar, sayılıp takip edilemeyecek kadar kısa süren bir 6 gün evresinde
olup, aynı anda tüm kainatta ölüp dirildiğinden,yanii sürekli bir yaratım
halindeliğimizden dolayı ,bizlerin hiçbirimiz bu kevn –oluş ve fesad-bozuluşlardan haberimiz olmuyormuş.. birde, hayret ki,
bunca ölüp ölüp dirilmeden en ufak bir sarsıntı dahi duymuyoruz....
Sevdiğim .kitaptaki zamanda
yolculuk bahsini ve tayyi mekan tayyi zamanları ne kadar okusam asla
anlayamıyordum.. hele yazarın fizik matematik formülleriyle anlattığı şeyler
aklımın almayacağı kadar zorlaştırılmış-öğrenilemesin –bilinemesin-herkes bizim
seviyemize ulaşamasın diyen ilaç prospektüsleri gibiydi ve bende olayı anlamaktan vaz geçip
pes ettim..
işte o an anında SANA YAKİN GELİNCEYE DEK ayeti kalbimden doğdu. ahh!!evet yaa!!şimdi anladım..aslında kimsenin bir yere gittiği yoktu.. zaman mekan ,NOKTA,YUVA,Güneş, Satürn,Mavi Güneş,Galaksi adacıkları ve tarihteki olaylar kişiye hologram zaman ve mekan olarak anda geliyordu…kişinin hiçbir dahli ve bilgisi yoktu ve zaten olamazdı..
HİCR 99:Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!
işte o an anında SANA YAKİN GELİNCEYE DEK ayeti kalbimden doğdu. ahh!!evet yaa!!şimdi anladım..aslında kimsenin bir yere gittiği yoktu.. zaman mekan ,NOKTA,YUVA,Güneş, Satürn,Mavi Güneş,Galaksi adacıkları ve tarihteki olaylar kişiye hologram zaman ve mekan olarak anda geliyordu…kişinin hiçbir dahli ve bilgisi yoktu ve zaten olamazdı..
HİCR 99:Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!
Kişiye yakin, yani fetih, yani ölüm gelince; kişi artık bilinen madde kişisi
olmadığından, o kişide açılacak mana kabiliyet esmasına göre,o, her boyutta
her iş için hazır ve nazır olabiliyordu..bazen zaman katlanır, bazen zaman
dürülür .. zaman geometrik şekillerin sırayla, üst üste dizilimi ile dürbün
delik geçit tüneline dönüşür.. ve tüm bunlar anda o kişinin içsel gözünde
olur…tabii dolayısıyle ne bedeni deforme olur ,nede yaşından yaş gidip gelir, nede
yanındakiler olan biteni zerre anlayıp bilebilir..tüm bunlar kişi ölüm
anında –anda gelip geçen resmi geçit misali-ayanı sabite halindeyken olur ve daima olageldiği gibi, kişi ile rabbi hası arasında olup biter..
ve Allah dilerse kuluna, hiçbir şey yokken, AN’da insanı nasıl yarattığının safhalarını ve onun insanda nasıl fena olduğunu da göstererek yaşatabilir.. çünkü Allah dilediğine dilediğini verir, dilediğinden de dilediğini kendine çekip alır..
ve Allah dilerse kuluna, hiçbir şey yokken, AN’da insanı nasıl yarattığının safhalarını ve onun insanda nasıl fena olduğunu da göstererek yaşatabilir.. çünkü Allah dilediğine dilediğini verir, dilediğinden de dilediğini kendine çekip alır..
YA SİN / 37 - Gece de onlara bir delildir. Biz ondan
gündüzü soyar çıkarırız, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.
38 - Güneş de
bir delildir ki kendi yolunda akıp gidiyor. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen
Allah'ın takdiridir.
39 - Ay'a
gelince, ona menziller tayin ettik. Nihayet o eski hurma salkımının çöpü gibi
(yay haline) dönmüştür.
40 - Ne güneşin
aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi
yörüngesinde yüzerler.
yaratılış safhalarımız asla takip
edilemezmiş…diyelim ki
bir kamera bu 6 gün=evreyi filme çekecek olsun..çekemezmiş..neden? çünkü,
kamera da eşya -bir isim olduğundan dolayı, oda her an- aynı biz ve her
diğer şey gibi- 6 evrede yeniden yaratılıyormuş.. ve yaratılırken
bozulma başladığından, yaratıldığı an kıyameti
kopuyor…
nasıl ki
sürekli nefes alıp veriyoruz, nasıl her nefeste sur borumuzu-uzay zamanı uzatıyorsak ..ve nefesi içimize
çekerek uzay zaman mekanı içimize dürüyorsak ve o vahyi yaşıyorsak,bu işte
aynen işte öyle bir şey sanırım J….anladığımı yazamadığım için gülüyorum.. Sende gül
Sevdiğim J.
bu çok karışık şeyi ben yazmıyayım en iyisi değil mi Sevdiğim..yani çok çok zor bir ilim bu..zaten bir karış bile aklım yok..kalkmış zamanı presleyip, sonrada onu küre şeklinde açtırmak istiyorum.. neden*çünkü ben Turuku Ali’nin kürevi tarikatındanım da ondan J..
sonra Sevdiğim..aslında bazen Arabi hocayı gayet iyi anlıyorum..Onun latif yeşil levhi masalın çocuğuna geçtiği rüya zamanında ,o çocuk aklını peynir ekmekle yemiş ve yitirmişti ya hanii..bugün artık bu ilim yüzünden delirmekten öyle çok korkup, “acaba delirecek miyim?” diye de hiiç ağlamıyorum..hatta inanılmaz eğleniyorum..acaip zevk alıyorum..o vakit neden bu ilimlerden öyle çok korktuğumu bugün anlayamıyorum.. çünkü o devirden bu zamana kaç sayısız 6 evrede yaratılıp dürüldüm ve daima Satürn-ebediyet gününde her an bir şen’de sefadayım, bilemiyorum..
bu çok karışık şeyi ben yazmıyayım en iyisi değil mi Sevdiğim..yani çok çok zor bir ilim bu..zaten bir karış bile aklım yok..kalkmış zamanı presleyip, sonrada onu küre şeklinde açtırmak istiyorum.. neden*çünkü ben Turuku Ali’nin kürevi tarikatındanım da ondan J..
sonra Sevdiğim..aslında bazen Arabi hocayı gayet iyi anlıyorum..Onun latif yeşil levhi masalın çocuğuna geçtiği rüya zamanında ,o çocuk aklını peynir ekmekle yemiş ve yitirmişti ya hanii..bugün artık bu ilim yüzünden delirmekten öyle çok korkup, “acaba delirecek miyim?” diye de hiiç ağlamıyorum..hatta inanılmaz eğleniyorum..acaip zevk alıyorum..o vakit neden bu ilimlerden öyle çok korktuğumu bugün anlayamıyorum.. çünkü o devirden bu zamana kaç sayısız 6 evrede yaratılıp dürüldüm ve daima Satürn-ebediyet gününde her an bir şen’de sefadayım, bilemiyorum..
galiba SEN EFENDİM ZAMAN’A
ALIŞIYORUM..yaratılmış kaç kişinin efendisi ve masal yazdığı ZAMAN OLABİLİR
Kİ..bu talih kuşunun bembeyaz telek’i bizim masalın çocuğunun avucunda şükür..SENİ
HALA AYNI ŞEKİLDE SEVİYORUM ve hiiiç utanmıyorum..
Artık Satürn den de korkmuyorum..onu seviyorum.anlamı olan halvette bir nokta
yı seziyorum.. o halvet dairesindeki eşsiz inci..TEK SEVGİLİ.. var ama yok.. yok
ama var..(*Satürn maddesi olmayan safi
gaz bir gezegen olduğundan ağırlığı da yokmuş)
Kitapta ,Arabi hocanın fena yani
duhül’e inandığı için devrinde çok eleştirildiği de var…tabii bunlar konuşulması
imkansız şeyler.çünkü bugünkü ilimle karşılığı henüz açılmadığından
anlatılamıyor,yoksa yasak ve sır olduğundan değil..çünkü her devrin ayrı
bilinme zevki var…gelecekte muhakkak çok daha kolay ifade edilecek kelimeler ve
teknolojiler açılacaktır..böylece kendiliğinden reenkarnasyon safsatası da
çürüyor tabii..tamamen milletin zihin-akıl oyunları…ve şimdilerde hızla yayılan yeni bir meslek var ..bazı enayileri
hipnoza sokup;”sen geçmiş hayatlarından birinde şunu yaşamışsın –bunu yaşamışsın.. aha!! o TRAVMAYI TELKİNLE ZİHNİNDEN -KARMANDAN
temizledik.. şimdi şu kadar para vereceksin “ enayiliğine artık
kimse gitmeyecek?!!
(*tabbi ki çoğumuz ve bende daima koşa koşa gideceğiz..çünkü bilinmeyen bize hep cazip geliyor, sır olsun istiyoruz..basit ve sıradan –bilineni asla kabul edemiyoruz)..
(*tabbi ki çoğumuz ve bende daima koşa koşa gideceğiz..çünkü bilinmeyen bize hep cazip geliyor, sır olsun istiyoruz..basit ve sıradan –bilineni asla kabul edemiyoruz)..
Sevdiğim..kitabın
girişinde uyuyakaldığımda ,gördüğüm o rüya sembolüne kitabın ilerleyen safhalarında
sık sık rastladım ..Arabi hoca ona Dürri Beyza-İlk Akıl-Unsuru Azam da diyordu..
bu ilk cevher olan Cevheri Ferd imiş..işte
her şeyin kendisinden türediği şey.. diğer küreler olan akıllar ve gezegenlerin
etkisi O’na-ilk küreye varınca kalmasa da ,her şeyin ilk hammaddesi Unsuru Azam’da sır olan bir şey saklıymış.…
Böylece
Arabi hocamın ne muhteşem bir öğretici olduğuna bir defa daha şahit oldum..iki
hafta boyunca okuduğum kitabın ilk gece rüyeti sayesinde ve O’nun da her şeyi
bu CEVHERİ FERD olan DÜRRİ BEYZA ile açıklaması ile, hiç anlayamadığım bu
kitabı kolayca takip edebildim..anladım ki,her şey tek bir nokta olan bu
hakikat incisinde gizli.. ama o noktanın içinde sırlı unsurları henüz
göremediğimi de şuanda yazarken idrak ettim..
Başka..yazım
bitene dek kitabın kapağını dahi açmamaya karar verdiğimden nereleri çizip
işaretlediğimi hala hatırlayamıyorum.. ama tabii ki benim peşinde olduğum asıl
astrolojiyi O’nun bildiğini biliyorum..
Allah Teala burçları yaratmış,
üzerlerine yemin etmişti ve üzerimizde tesirleri vardı ki biz buna kaza-kader
diyoruz..Yaratıcımız
bize bu ilimleri öğrenmeyi yasak etmemiş, sadece olan biteni yıldızlara
bağlamamızı red edip küfür –şirk saymıştır..
çünkü
Hintlilerin devalar ,TANRILAR dediği –çakralarımız-latif enerji tekerlerimiz aslında
uzayın insan bedenindeki bir prototipidir..insan uzay- zaman-mekan -vücuddur..kainat
nasıl çalışıyorsa, kainattaki tüm galaksi adacıkları ve yolları da insanın
işletim sisteminde aynen vardır. ruhun çalışması, bu galaksi ada çarkı
felekleri misali olan suretlerle- cinni veya meleki dalga boyu halinde
yayın üreterek-YORUMLARIMIZLA bizi
sürekli güncelleyip yazarlar..
yazılımlarımız, yani ipçiklerimiz bizi ip kuklaları gibi kullanarak işletir ..hayatta bize ne lazımsa ona çekiliriz..o yüzden düşüncelerimizi bile belli bir idrak seviyesinden sonra kontrol edip dizginleyebilmeliyiz.. zira zihin öğrenmeye açtır ve sürekli egomen olmak ister..o yüzden alimlerde olup,şeytanda dahi olmayan özel bir kibir türü UCÛB AÇIĞA ÇIKAR…
"İlim
ikidir. Birisi dilde olup (ki bu zâhirî ilimdir) Allah-u Teâlâ'nın kulları
üzerine hüccetidir. Bir de kalpte olan (mârifet ilmi) vardır. Asıl gayeye
ulaşmak için faydalı olan da budur." (Tirmizî)
zihini tek dizginleyen şey kör kütük aşık bir ruh-kalpdir.. zihin –ego ,yani NEFSİMİZ ancak ve ancak O RUH olan kalbin-AŞK’ın önünde diz çöker ..işte aklın, kendisini kalbe vahye-ruha bağladığı o biat anında, zihin-ego ölür ve kalple bir halvet saray olur..kişi kendi ruhu ile nefsini birbirlerine fena etmeden ruh padişahı dizginleri ele almaz….
"İlimde
derinleşenler ise: 'Ona inandık, hepsi Rabb'imizin katındandır.' derler. Bu
inceliği ancak akl-ı selim sahipleri düşünüp anlarlar." (Âl-i imran: 7)
Sevdiğim ..Mahmut Amcamdan dinlemiştim ki, insanın kendisinde olan 12 burucunun 7 si başımızda imiş.. 2 kara ve ak delik olan gözlerimiz ,2 ak ve kara delik olan burun deliklerimiz ve 2 kulak deliği ile 6 evremiz tamam olup, iki işit-6 cihetten düşün demek olan;” bir konuş pir konuş “diyen tek 1 ağzımız varmış.. bedenimizin üçlerinde ; 2 göğüs deliğine 1 göbek deliği eşlik edermiş..üç katlı beden evimizin en alt katında ise, iki boşaltım ve üremeye yarayan kara ve ak deliklerimiz bulunurmuş..
işte
insan gün içinde bu 12 burç deliğine giren ve çıkanın tesirinde olup –giren
çıkandan mesulmüş..insan her şeye camii bir varlık olduğundan, her şeyde, insan
olmak ve insana secde ederek=fena bulup miracını tamamlamak istermiş.. böylece, bu
12 burçtan giren çıkan nimetler-rızıklar olan söz, bakış, koku, dokunuş, tatlar secde eden
ve secde etmeyen yapılar olarak ikiye ayrılırmış.. secde edenler, insan da
rahmani işler için enerji olurken ,secde etmeyen yapılarda posa olarak alemin
devrine, aşağıdaki iki dehlizden,,reankarne olanlar için tekrar boşaltılırmış..(ANLAYAN ANLATANDAN ARİF
GEREK.ARİFE TARİF NE GEREK demiş eskiler J)..
"Ancak akl-ı selim sahipleri öğüt ve ibret alırlar." (Zümer: 9)
"Ancak akl-ı selim sahipleri öğüt ve ibret alırlar." (Zümer: 9)
6 nisan pazartesi:bugün rüyamda bembeyaz keten bir mendil hediye edildi..çok zarif el işçiliği ile tüm üzerine yine beyaz incecik nakışlarla sema eden Mevlevi işlenmişti.. Sevdiğim yakında hz. Pir’e gidebilirim.. benimle gel lütfen..
17 nisan Cuma..sabah namazı vakti gözlerimi
açıyorum ve uyumak için yine onları karanlığa yumuyorum..oo aylardır unuttuğum
o harf şifrelerim gözkapaklarımın içinden bana yine oyunlar oynuyor.. “hadi göster!! hadiii göster!! Ama..”
derken hiçbir şekilde tam ve net göremediğim şeyin, “Ya Sin” olduğunu
anlıyorum ve tabii anda şahmeranı da..(görünmeyen levhanın ortasında “ya sin”
dört köşesinde görünmeyen başka harfler var…)hıım..
19 nisan Pazar..NUN-LALE ZAMANI...KUTLU DOĞUM İNCİSİ.. hemen tüm dünya ülke geleneklerinde
baharın bu vakti,hele ki Pazar evresi -yaratıma başlama günü olup, yeni
doğumlar –uyanışlar demektir.. nisan paskalya yumurtası ayıdır....
aslında
her varlık yumurtadan doğarmış..ama kimisinin yumurtası içte gizli
olurmuş..eskiler bu ilmi de her ince ilim gibi bilip kaydetmişler ..kulakları
dışarda olanlar içten yumurtalı memeli varlıklar olup, doğurarak
çoğalırlarmış.. kulakları içine gömük olanlar ise yumurtlayarak üreyip
çoğalırlarmış…
YA SİN /41 - Onlar için bir delil de bizim, onların neslini dolu bir gemide taşımamızdır.
YA SİN /41 - Onlar için bir delil de bizim, onların neslini dolu bir gemide taşımamızdır.
42 - Yine
kendileri için onun gibi binecek şeyler yaratmamızdır.
43 - Eğer
dilesek onları boğarız da o zaman ne onların feryadına yetişen bulunur, ne de
onlar kurtarılır.
44 - Ancak
tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak başka.
insan da her varlık gibi tohumunu içindeki yumurtada döller ve çatlatarak onu yetiştirir..baba’nın yumurtalarında doğan sperm insancıklar ,nedense ilk anne olarak babalarını asla tanıyıp bilemezler .. sadece taşıyıcı-bakıcı rızık ağacı olan annelerini bilip tanırlar.. oysaki çocuk babanın sırrıdır..
mesela: güya en ilkel sanılan Afrika Doğon kabilesindeki inançta aynı yasin suresinde ki gibi ” NOMMO gemisindeki eril PO TOHUMları ile hayatın başladığına inanılırmış”…
"cihan-ârâ cihan içindedir ârâyı bilmezler
ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler"(Hayali)
YILDIZLAR ARASI
KOZMİK İNSAN SEYAHATİ MECMUASI
ilk evvela baba’nın iki yumurtasında kız(-) ve erkek(+) değer olarak doğar sperm insancık larvası..
SPERM İNSANCIK LARVASI -UZAY GEMİSİ- BALIK ADAM,insan olabilmek için babanın karadeliğinden annenin kara deliğine sicimler iplik yolu ile zamanı birleştirerek akar.. ve kozmik yarış başlar..kainatın içindeki sayısız diğer uzay gemisi ile savaşmak ,hiçbir göktaşına çarpmadan yola devam etmek lazımdır.. kazanan, ANA YUMURTA –merhamet sembolü olan RAHİYMDE yeni bir yaratılışla yeniden yaratılmayı ve İNSAN OLMAYI HAK EDECEKTİR..
ilk evvela baba’nın iki yumurtasında kız(-) ve erkek(+) değer olarak doğar sperm insancık larvası..
SPERM İNSANCIK LARVASI -UZAY GEMİSİ- BALIK ADAM,insan olabilmek için babanın karadeliğinden annenin kara deliğine sicimler iplik yolu ile zamanı birleştirerek akar.. ve kozmik yarış başlar..kainatın içindeki sayısız diğer uzay gemisi ile savaşmak ,hiçbir göktaşına çarpmadan yola devam etmek lazımdır.. kazanan, ANA YUMURTA –merhamet sembolü olan RAHİYMDE yeni bir yaratılışla yeniden yaratılmayı ve İNSAN OLMAYI HAK EDECEKTİR..
yani hz Mevlana'nın dediği gibi:AKIL MUSTAFA'NIN ÖNÜNDE KURBAN OLSUN gerçekleşir vesselam..
işte
şimdi eşsiz incimiz, safha safha örtülere-elbiselere bürünecek ve zaman içinde
sayısız esma hüllesi ile donanıp, yeryüzünde arzı endam edip “YA SİN!! EY
İNS’AN” diye gözükecektir…
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
19.04.2015