19 Nisan 2015 Pazar

30 (O’tuz) KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI MASALI 23

30 (O’tuz)  KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI  MASALI  23

İlim bizatihi hâdi değildir.. vahyin irşadına  muhtaçtır..
ŞİİR
Tanrı buyurdu ve tüm peygamberler tavsiye etti
İşte bu yüzden bu tavsiyelere uymak en faziletli amel sayıldı
Bu emirler,bu tavsiyeler olmasaydı körlük içinde kalırdı halk
Krallar bile bu emirlerle ve bu tavsiyelerle idare ederler devleti
Öyleyse gel sen de uy bunlara sakın ihmal etme bu tavsiyeleri
Çünkü bu tavsiyeler Allah’ın hükmüdür tâ ezeldeki
Ben yanlızca hatırlatıyorum eski insanlara Allah’ın emrettiği şeyleri
Yoksa ben yeniden ihdas ediyor değilim bu tavsiyeleri
Bence bir şey yok onların söylediklerinden başka
Yok fazladan bir şey onları bu sağlam yolda tutan tavsiyelerden başka
Evet Ahmed gösterdi en doğru yolu ,en son dini o getirdi
Dini o tamama erdirdi en aydın millettir Mustafa ‘nın milleti
Söndürmedi gözlerin nurunu aksine güçlendirdi görmelerini
Hatta düzeltti din konusunda çıkabilecek olası eğrilikleri
Öyleyse gel sende al hisseni onun kaynağından
Manen yüksel gökteki Ay’a kadar ulaş,ulaş ta Zühal yıldızına
Çık tâ Sabit Yıldızlara ;sakın inme oradan aşağı meydanlara
Yüklerinle koyul en yüce yollara
Tâ Kürsi’ye çık ,sonra tâ Arş-ı A’la’ya ki kuşatır âlemleri
Gör orada nice şekilleri,nice resimleri,nice isimleri
Oradan seyret tabiatı ki hoş görünür ruha
Ârazlarla ve illetlerle bağımlı olan akla
Amâ’yı düşün bir kez ki üstünde yok hiç bir varlık
Oradan Ezel denen yere var artık
Oradan seyret üst üste yığılı gibi duran bunca dağları
Mustafa gördü,bir daha kaybetmedi gözünden ve kaybetmiyor onları
Eğer asıl yükseliş aşağıya eğilişte olmasaydı
Hep yukarıda durmak isteyen başımız eğilmezdi aşağı
İşte bunun için emretti Allah secde etmemizi bize
Hem aşağıda hem de yukarıda Hakk’ı tanıyalım diye
Eğer görüş sahibiysen bunlar öğütlerimizdir sana
Kuşkusuz bunlar en güzel öğütlerdir insana
Bilinebilecek her şeyi bilirsin,görürsün bütün çıplaklığıyla
Her şeyi olduğu gibi hakikat üzere görürsün başka şekilde değil
Görülebilecek en güzel manzaraları görürsün bunlarla
Senin dışında onlar için olmaz artık bir tecelli yeri artık ayrılma
Seni çağırırlarsa suyunu içmeye başka bir pınarın
Sakın cevap verme o çağrılara,daima kuşku duy onlardan
Biz dişileriz bizde doğurma özelliği olduğu için
Ve Tanrı’ya hamd ediyoruz âlemde erkek diye bir şey olmadığı için
Kuşkusuz erkekleri erkek olarak belirleyen örf,âdettir
Aslında onlar da bizim gibi dişidir;ki bizim canımız biricik özlemimizdir
HAKİKAT ve TEFEKKÜR /İBN ARABİ/ Türkçesi Mahmut Kanık

HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ

LAM harfi..değeri 30:ilim demektir.. İLİM -lam harfi gibi -BİR OLTADIR.. HAK ın zat denizindeki balıklar olan bizleri avlamak için ,Yaratıcımızın kullandığı bir zevkdir ki, adına kendini bilmek avı denir..o yüzden her mürşid bir avcıdır..her mürid de onun tuttuğu bir balık yani avdır..
harflerin  üç kutbu olan  Elif ALLAH , lam CEBRAİL, mim MUHAMMED olarak bilinir....
günümüzde nasıl ki lam merceği mikroskopa takılır ve nesneleri büyüterek görmemize izin verirse ,Allahımızın vahyettiği ilim  olan  LAM’a da, hakikat gözlükleri olan Cibril kanadı takılarak bakılır....

tüm antik kavimlerde din adamları kuş tüyü takar ve kuş tüyleri ile süslenirler..hani vaktiyle Attar“gökten bir kuş tüyü düştü,o kimin avucuna düştü ise ona her şey de verildi” der ya!..zira Yaratıcımız nakıs değildir.hiç bir şeyi eksik vermez. herkesin potansiyeline göre kaseyi tam ve dolu verir..vermek O’nun şanındandır.. almak ise biz kulların vazifesidir..

Lam denince ,ilk akla gelen vahy meleği Cebrail’dir..O aynı zamanda aklı kül, yani aklı maat olan  tam akıldır..Cebrail adı üzerinde vazifesini cebren-  zorla yapandır...yahudiler O’nu çok sert bulup   sevmezmiş .. yahudiler Mikail meleki sevip , O’nla çalıştıklarına inanırmış..Mikail melek İbrahim atamızla  ilişik olup, dünyada rızık ve maddi eşyadan mesulmüş..o halde, Yahudilerin maddeye bu derece düşkünlükleri de boşuna değil..

Cebrail as. vereceği ilmi, salikini sıkarak yani, tâb ederek ilk başta yüklediğinden dolayı, O’ndaki haşyet kişileri ürkütüp kaçırtırmış.. çünkü kimse mesuliyetli bir vazifeyi almak istemez ..etrafındakilerin-bilhassa en yakın olanların kendisini zerre anlamayıp - kötü muamele edeceklerini bilip, hepsi taa  baştan  bu işi red edermiş..


o yüzden de Cebrail meleğin vazifesi ,Yaratıcıdan aldığı emirleri cebirle yerine getirmek ve daha sonra salikiyle  mürşid & mürid ,sohbet şeyhi gibi dostluk-yol yarenliği etmekmiş..O, bir defa da yüklediği ilmi,safha safha –seviye seviye –perde kaldırarak mürşitlik yani rablık edermiş.. biliyoruz ki RAB esması öğreten her meslekle alakalıdır..her öğretici bir rabdir.. evin rabbi  ev sahibesi kadındır…ama rabürrab sadece Allahımızdır..

Bizler  vahy ilmini  ancak kadim kitaplardaki yazılarla bilip anlayabiliriz.dolayısıyle peygamberlik mühürlendiğinden, böyle bir şeyin tekrarına imkan yok gibi duruyor.. ya da varsa, başka bir türde devam ediyordur..çünkü nübüvvet kanalı velayetle halen devam ettiğinden ,muhakkak ki melekler halen bazı kişilerle dostluk ediyorlardır.. inşallah ve aminn..

her ne kadar tasavvuf esma ilmi Adem atamızla başladıysa da ,onu kurumlaştırıp ders metodu haline getiren İdris atamızdır..onlar tufan öncesi yaşamış olan uygarlıklardandır.. o zamandan günümüze kalan en yüksek semboller daima HALA-HALVET –DAİREDİR...NOKTA-daireden çıkan eller (KA) zamanla kanat olmuş ve daha sonra ise ışık-şua oklarına dönüşmüştür..tüm kavimlerde  güneş dairesi –güneşten çıkan feyz -hikmet-vahiy ok ışınları - göksel bilgi olan  OK ve YAY sembolüyle gösterilir.. bu işaretler, o kavimlerin vahy alan bir peygamber sahibi olduğuna en büyük delildir..tıpkı Zulkarneynle özdeşen iki boynuz sahibi taç takmak misali, aynı anlamı taşır..


Bugünde insanlık ilimde ancak daire ve içindeki noktaya kadar gidebilmiştir..buda bize gösterirki, Yaratıcımız ilimde adildir..O,herkese, NOKTA dan gelip, NOKTAYA gidebilme seyrü sülükünü, o devrin ilmi ile bilâ istisnasız, hiçbir yarattığını kayırmadan, tekrar tekrar yaşatarak öğretir. o yüzden de, en büyük ve tek gerçek mürşid Allahımızdır..

Günümüzde atom altına inildi ve sicimler teorisi bulundu..yani levhi mahfuz, kopmayan iplerimiz olan  DNA ilmimiz..henüz levhi mahfuzlar okunamasa da, bilim adamları genetiklerimizden, meyyal olduğumuz pek çok şeyi okuyabiliyor.. gelecekte bunun kötüye kullanılmayıp, kişilerin kabiliyetlerini rahmani manada açığa çıkartılmasına dua etmekten başka şuan yapabileceğimiz hiçbir şey yok..çünkü biliyoruz ki, dünyayı elinde tutan bazı şirket aileleri  ve  onlar ne derse yapmak zorunda olan bilim adamları, bu ilmleride kötüye kullanacaklardır.. ama biz Müslümanlar ,oyun oynayanların en güzeli olan Yaratıcımızın oyununa daima güvenir ve esenlik duyarız.. iyi ki O var ve O’na inanmamızı bize öğretti ve O’na güven duymamızı sağladı.. çok şükür ..Yaratanımız dururken, bizleri mahlukatının elinde heba etmeyeceğine iman ediyoruz..amin..


İslam dini bize BEŞİKTEN MEZARA İLİM  emreder..aklı olmayanın dini yoktur..aklı olmayandan hiçbir görev beklenmez..bu konu ise vazifelerden kaçmak için hepimize büyük kolaylık olarak ” ohh ne rahat!” gibi gelse de, aklı olmayanın bir hükmü  değeri de yoktur..her iş akılla olur..

Vahy kişinin nazargâhı ilahi olan kalbine iner.. edeben buna vahy denmeyip, ilhamatı rabbani denirmiş…vahiysiz kainatta  hiçbir şey  çalışamaz ve bizlerde  yaşayamayız.. Rahman’ın nefesi bizzat  umumi vahydir..O’nun bize ruhundan ruh üfürmesi demek, hepimize akl-ı cebrailinden-AKL-I SELİM'den bir akıl –ruh-cibril kanadı –feyz verildi demektir.. her kulun bizzat Yaratıcısı ile nefsi arasında özel bir bağı-rabıtası ve seyrü sülükü vardır..kişi bunu bilir veya bilmez ama, son nefese dek bu rabıta sürer..o yüzden insan kendi kıymetini bilmeli .. kendi kıymetini bilmeyen ,kendindeki Hak nuru olan Ruh’un hakkını teslim etmemiş olur ki, bu çok yazıktır…

kendini bilen kendindeki Rabbi Cebraili ve Nuru Muhammediyi bilir..kendini bulan kendine aşık olur ve kendinden kendine irşad olur..zatından sıfatına dönen umumadır.uyanık olanlar Zat’ından Zat’ına dönerler..

NECM:1 - İnmekte olan yıldıza andolsun ki,
2 - Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı, azmadı.
3 - O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz.
4 - O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir.
5 - Onu, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti
6 - (Ki o) akıl ve görüşünde kuvvetli (bir melek)dir. Hemen (gerçek meleklik şekliyle) doğruldu.
7 - O, en yüksek ufukta idi.
8 - Sonra (Cebrail ona) yaklaştı ve (aşağıya doğru) sarktı.
9 - Onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar, yahut daha az kaldı.
10 - (Allah), kuluna verdiği vahyi verdi.

Mürşitlik kurumu Cebrail ile peygamberler arasındaki  öğreti biçimidir..o yüzden de her dinin kendi mana  ilmi- tasavvufu-mistik-ezoterik okulu olan bir  USTA & ÇIRAK  kurumu vardır..bu kendini bilme  öğretim metoduna din dışı denemez..çünkü bu meslek bizzat Yaratıcımız tarafından , Adem’ e esma verip-şeyleri öğretmesi ile başlar ve süregelir.. değişen tek bir şey yoktur... ama kişi,kendini bilmede belli bir seviyeden sonra manen  şeriatsız olup- dinler  üstüdür gibi dursa da J  ,ne yazık ki halen o kişiler  madde aleminde  şeriata uymakla mükelleftirler vesselam......

tüm dinler  o kavmin şeriatı hukukudur..asıl olan haramlar daima nettir .. hiçbir dinde ana esaslar değişmez..bugün internet sayesinde değişmeyen namos sütunları-akıllar hukuku  ve dünyanın belli devriyelerinde, tekrar eden tarihi olayların tıpatıp aynen- tekrar tekrar oluşu ,okunan tablet ve yazılarla tek tek açılıp saçılıyor ..bu olağanüstü bilgilerin  umuma sergilenmesi çok büyük bir nimettir..böyleyken bazı geri zekalılar bunu dahi anlayamayacak ilkel yobazlıkta olup, “tüm dinler bu öğretileri Sümer’den veya Hind’den almıştır” diyebiliyor ..çünkü ateistinde-deistlerinde  yobazı yobaz oluyor tabii.. yapacak bir şey yok..

bizim ilk hislerimiz kalbimize aittir.o ruhumuzun sessiz sesidir..sezgilerimizdir..kalbe inen vahy-ilhamatı rabbanilerimiz çoğunlukla bizler tarafından duyulmaz ve red edilir…kalbimizi –ruhumuzu küstürürüz..çünkü o yalan söylemez..dümdüzdür..yorumsuzdur.. maddiyatçı davranmaz.. kişiler, kalplerine gelen manayı ilk anda ret edince,kalbin işleyemediği o bilgi beyine gider..beynimizin iki çıkarcı lobunda o ilimler işlenir ve günlük kullanımlarımızda egomuza-nefsimize*çıkarımıza göre artık o ilmimizi kullanırız.. yani manevi işlerde kullanamadığımız her bilgi, dünyada yaşamak için zihnimizce rızık olarak kullanılır.


HURŞİD’İMDEN MÜRŞİD’İME BİR TÛTİNİN GÜNCESİ
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. İbnü’l Arabi Zaman ve Kozmoloji( Muhammed Hacı Yusuf) kitabımı nihayet bitirdim..okuması son derece zordu.. çünkü benim hiçbir ilmim yok biliyorsun..üstelik fizik-matematik-ses ilmi hak getire.. bazen düşünüyorum  da;”Allah beni bu derece cahil ve tembel yaratıp ,nasıl oldu da bu derece yüksek ilimlere benle merak sardı ?”halimi çok ilginç buluyor ve kendime çok gülüyorum..hele öğrenme metodum evlere şenlik..son derece cahil- basit  bir ev kadınına,yemek tarif eder gibi –malzemeleri ile tanıtıp, gösterip, uygulayarak, gerekirse tattırarak ilim öğretmek akıl sınırlarını aşıyor tabii.. işte, karışmıyoruz Allahımızın işine…her vakit  madde mana ilim insanlarıyla –hacı hocayla kendini bilecek değil ya.. birde böyle ev kadınlığıyla bilinmek istemiş olabilir,kim ne diyebilir?!!..hem bizim masalla bu şeyleri takip eden pek çok ev hanımı var..bu flört hepimize  şifa gibi geliyor..


evet Sevdiğim nerde kalmıştık.Kozmoloji kitabı yanımda.bir açsam, alıntılamadık yer bırakmam ve sonra kendimde yazımı okuyamam malum.o yüzden kitabın kapağını bile açmamaya karar verdim..istiyorum ki bende kalanı Sana yazayım.. evvela Arabi hocamızın astrolojik kozmozu, bugün,henüz bilinen ve ucundan dahi geçilen bir bilim değil.. bilim daha ilerlediğinde dedikleri tek tek anlaşılacaktır.. Arabi hocamızda bu muazzam ilmini, gezegenlerin kutbu olan makamı güneş te yaşayan İdris-Thot atamızdan almış..çünkü kozmolojinin piri o olduğundan , bu ilimdeki usta çıraklıkta da, mecburen O devreye giriyor..

MUHAMMEDİ OLMAK KOLAY DEĞİLDİR..TÜM NEBİLERDEN VE ONLARA AİT OLAN İLİMLERDEN GEÇMEK LAZIMDIR..o yüzden her peygamber MuHAMMEDİ ÜMMETTEN BİRİ OLMAYI nebiliğine yeğlemiştir..

o halde hz İdris yani Thot-Hermes, hiç bozulmamış ilk saf astronomisini Arabi hoca ile bize aktarıyor..yani ben öyle anlayıp inandım…bir defa takvim ve saat bizim bildiğimiz gibi değil..

kitapta haftanın ilk 6 günü olan Pazar,pazartesi,Salı,Çarşamba,Perşembe  ve Cuma günü yaratılış günü olarak sayılıyor..cumartesi-satürn günü ise ebediyet - yaşanan gün-ŞEN olarak veriliyor..yani Arabi hocaya göre HAFTA GÜN demek..

bunu anlamak normalde zor geliyor tabii..ama her nefeste kıyametimizin kopup, kevnü fesat ile KÜNFEYEKÜN olduğumuzu idrak edersek eğer, Arabi hocamızın anlatmak istediği ilmide az çok anlayabiliriz. .o her şeyi tek bir’e tevhid etmekle yükümlü olduğundan dolayı, tekrar eden her şeyi tek tek saymıyor. aslında O,tekrarın bağlandığı sonucu ele alıyor..yani sebeplere ve araçlara takılmıyor. menzili maksatına-hedefe varmayı ise, kendisini, o nokta merkeze getiren hiçbir araç gerece  bağlamayıp, bizzat hedefin kendine bağlıyor.. böyle olunca da tabii ne put kalıyor ,ne de şirk  vesselam..

(*mesela Rahman suresindeki “- Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?ayeti, aynı sure içinde tam 31 defa geçiyormuş..her birinin anlamı çok farklıymış..çünkü ayeti okurken ve yazarken dahi her an her şey yeniden yaratılıp,o ana göre ilimle yeniden geliyorsa eğer,doğal olarak HER YENİ GELENde YENİ BİR İLİMLE GELİYOR)

KAF /38 : Andolsun ki (biz), gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde (evrede) yarattık. Bize (bu yaratma işinden dolayı) bir yorgunluk da dokunmadı.

Allah, kainatı 6 gün denen  6 evrede yarattı ayeti hükmünce,  haftanın 6 günü yaratılmamız sürüyor ve 7.gün olan Satürn-cumartesi –ebediyet gününde de her an bir şen günü olarak VAR oluyoruz.. dolayısıyle aslında sadece hep cumartesi-satürn –ebediyet günü var oluyor…bunu anlamak kabul etmek ne kadar zor biliyorum. çünkü bende anlayamıyorum
J.ama çok tuhaf biri olduğum için hiç anlayamadığım şeyleri senelerdir hiç durmadan yazabiliyorum.. neden?! çünküü cahil olmak inanılmaz zevkli ve sen her şeyi bilebiliyorsun  J..işte o yüzden bende anlamadan bilip kabul ediyorum.. ve eskiler bu her an ölüp tekrar yaratılma ilmine “halken cedidadermiş..


Bugün kuantum fizikle gelinen zaman dürülmesi, zaman katlanması,solucan delikleri gibi şeyler kitapta ince ayrıntıları ve ayetlerle ispatlı kaydedilmiş. mesela miraç bahsinde zamanın katlandığını ve her peygambere ait gezegenin sırası ile zamanda katlanarak( yani bir merdiven misali), Efendimize geldiğini de yazmış.. dolayısı ile bugünkü ilimde zan ettikleri gibi; manevi alemde de, zamanda ışınlanarak, uzaydaki kurt delikleri ile bir yere gidilip gelinmiyor,üstelik kişi yada eşyada hiçbir deforme-bozulma  olmuyordu..


her an bir şen’de hükmünce; her an yeniden yaratılan varlıklar, sayılıp takip edilemeyecek kadar kısa süren bir 6 gün evresinde olup, aynı anda tüm kainatta ölüp dirildiğinden,yanii sürekli bir yaratım halindeliğimizden dolayı ,bizlerin hiçbirimiz bu kevn –oluş ve  fesad-bozuluşlardan  haberimiz olmuyormuş.. birde, hayret ki, bunca ölüp ölüp dirilmeden en ufak bir sarsıntı dahi duymuyoruz....

Sevdiğim .kitaptaki zamanda yolculuk bahsini ve tayyi mekan tayyi zamanları ne kadar okusam asla anlayamıyordum.. hele yazarın fizik matematik formülleriyle anlattığı şeyler aklımın almayacağı kadar zorlaştırılmış-öğrenilemesin –bilinemesin-herkes bizim seviyemize ulaşamasın diyen ilaç prospektüsleri  gibiydi ve bende olayı anlamaktan vaz geçip pes ettim..

işte o an anında SANA YAKİN GELİNCEYE DEK ayeti kalbimden doğdu. ahh!!evet yaa!!şimdi anladım..aslında kimsenin bir yere gittiği yoktu.. zaman mekan ,NOKTA,YUVA,Güneş, Satürn,Mavi Güneş,Galaksi adacıkları ve tarihteki olaylar kişiye hologram zaman ve mekan olarak anda geliyordu…kişinin hiçbir dahli ve bilgisi yoktu ve zaten olamazdı..

HİCR 99:Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!


Kişiye yakin, yani fetih, yani ölüm gelince; kişi artık bilinen madde kişisi olmadığından, o kişide açılacak mana kabiliyet esmasına göre,o, her boyutta her iş için hazır ve nazır olabiliyordu..bazen zaman katlanır, bazen zaman dürülür .. zaman geometrik şekillerin sırayla, üst üste dizilimi ile dürbün delik geçit tüneline dönüşür.. ve tüm bunlar anda o kişinin içsel gözünde olur…tabii dolayısıyle ne bedeni deforme olur ,nede yaşından yaş gidip gelir, nede yanındakiler olan biteni zerre anlayıp bilebilir..tüm bunlar kişi ölüm anında –anda gelip geçen resmi geçit misali-ayanı sabite halindeyken olur ve daima olageldiği gibi, kişi ile rabbi hası arasında olup biter..

ve Allah dilerse kuluna, hiçbir şey yokken, AN’da insanı nasıl yarattığının safhalarını ve onun insanda nasıl fena olduğunu da göstererek yaşatabilir.. çünkü Allah dilediğine dilediğini verir, dilediğinden de dilediğini kendine çekip alır..

YA SİN / 37 - Gece de onlara bir delildir. Biz ondan gündüzü soyar çıkarırız, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.
38 - Güneş de bir delildir ki kendi yolunda akıp gidiyor. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.
39 - Ay'a gelince, ona menziller tayin ettik. Nihayet o eski hurma salkımının çöpü gibi (yay haline) dönmüştür.
40 - Ne güneşin aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler.

yaratılış safhalarımız asla takip edilemezmiş…diyelim ki bir kamera bu 6 gün=evreyi filme çekecek olsun..çekemezmiş..neden? çünkü, kamera da eşya -bir isim olduğundan dolayı, oda her an- aynı biz ve her diğer şey gibi- 6 evrede yeniden yaratılıyormuş.. ve yaratılırken bozulma başladığından, yaratıldığı an kıyameti  kopuyor… 

nasıl ki sürekli nefes alıp veriyoruz, nasıl her nefeste sur borumuzu-uzay zamanı uzatıyorsak ..ve nefesi içimize çekerek uzay zaman mekanı içimize dürüyorsak ve o vahyi yaşıyorsak,bu işte aynen işte öyle bir şey sanırım J….anladığımı yazamadığım için gülüyorum.. Sende gül Sevdiğim J.


bu çok karışık şeyi ben yazmıyayım en iyisi değil mi Sevdiğim..yani çok çok zor bir ilim bu..zaten bir karış bile aklım yok..kalkmış zamanı presleyip, sonrada onu küre şeklinde açtırmak istiyorum.. neden*çünkü ben Turuku Ali’nin kürevi tarikatındanım da ondan
J..

sonra Sevdiğim..aslında  bazen Arabi hocayı gayet iyi anlıyorum..Onun latif yeşil levhi masalın çocuğuna geçtiği rüya zamanında ,o çocuk aklını peynir ekmekle yemiş ve yitirmişti ya hanii..bugün artık bu ilim yüzünden delirmekten öyle çok korkup, “acaba delirecek miyim?” diye de hiiç ağlamıyorum..hatta inanılmaz eğleniyorum..acaip zevk alıyorum..o vakit neden bu ilimlerden öyle çok korktuğumu bugün anlayamıyorum.. çünkü o devirden  bu zamana kaç sayısız 6 evrede yaratılıp dürüldüm ve daima Satürn-ebediyet gününde her an bir şen’de sefadayım, bilemiyorum..

galiba SEN EFENDİM ZAMAN’A ALIŞIYORUM..yaratılmış kaç kişinin efendisi ve masal yazdığı ZAMAN OLABİLİR Kİ..bu talih kuşunun bembeyaz telek’i  bizim masalın çocuğunun avucunda şükür..SENİ HALA AYNI ŞEKİLDE SEVİYORUM ve hiiiç utanmıyorum..


Artık Satürn den de korkmuyorum..onu seviyorum.anlamı olan halvette bir nokta yı seziyorum.. o halvet dairesindeki eşsiz inci..TEK SEVGİLİ.. var ama yok.. yok ama var..(*Satürn maddesi olmayan safi gaz bir gezegen olduğundan ağırlığı da yokmuş)

Kitapta ,Arabi hocanın fena yani duhül’e inandığı için devrinde çok eleştirildiği de var…tabii bunlar konuşulması imkansız şeyler.çünkü bugünkü ilimle karşılığı henüz açılmadığından anlatılamıyor,yoksa yasak ve sır olduğundan değil..çünkü her devrin ayrı bilinme zevki var…gelecekte muhakkak çok daha kolay ifade edilecek kelimeler ve teknolojiler açılacaktır..böylece kendiliğinden reenkarnasyon safsatası da çürüyor tabii..tamamen milletin zihin-akıl oyunları…ve şimdilerde hızla yayılan yeni bir meslek var ..bazı enayileri hipnoza sokup;”sen geçmiş hayatlarından birinde  şunu yaşamışsın –bunu yaşamışsın.. aha!!  o TRAVMAYI TELKİNLE ZİHNİNDEN -KARMANDAN temizledik.. şimdi şu kadar para vereceksin enayiliğine artık kimse gitmeyecek?!!
(*tabbi ki çoğumuz ve bende daima koşa koşa gideceğiz..çünkü bilinmeyen bize hep cazip geliyor, sır olsun istiyoruz..basit ve sıradan –bilineni asla kabul edemiyoruz)..

Sevdiğim..kitabın girişinde uyuyakaldığımda ,gördüğüm o rüya sembolüne kitabın ilerleyen safhalarında sık sık rastladım ..Arabi hoca ona Dürri Beyza-İlk Akıl-Unsuru Azam da diyordu.. bu ilk cevher olan Cevheri Ferd imiş..işte her şeyin kendisinden türediği şey.. diğer küreler olan akıllar ve gezegenlerin etkisi O’na-ilk küreye varınca kalmasa da ,her şeyin ilk hammaddesi  Unsuru Azam’da sır olan bir şey saklıymış.…

Böylece Arabi hocamın ne muhteşem bir öğretici olduğuna bir defa daha şahit oldum..iki hafta boyunca okuduğum kitabın ilk gece rüyeti sayesinde ve O’nun da her şeyi bu CEVHERİ FERD olan DÜRRİ BEYZA ile açıklaması ile, hiç anlayamadığım bu kitabı kolayca takip edebildim..anladım ki,her şey tek bir nokta olan bu hakikat incisinde gizli.. ama o noktanın içinde sırlı unsurları henüz göremediğimi de şuanda yazarken idrak ettim..


Başka..yazım bitene dek kitabın kapağını dahi açmamaya karar verdiğimden nereleri çizip işaretlediğimi hala hatırlayamıyorum.. ama tabii ki benim peşinde olduğum asıl astrolojiyi O’nun bildiğini biliyorum..

Allah Teala burçları yaratmış, üzerlerine yemin etmişti ve üzerimizde tesirleri vardı ki biz buna kaza-kader diyoruz..Yaratıcımız bize bu ilimleri öğrenmeyi yasak etmemiş, sadece olan biteni yıldızlara bağlamamızı red edip küfür –şirk saymıştır..

çünkü Hintlilerin devalar ,TANRILAR dediği –çakralarımız-latif enerji tekerlerimiz aslında uzayın insan bedenindeki bir prototipidir..insan uzay- zaman-mekan -vücuddur..kainat nasıl çalışıyorsa, kainattaki tüm galaksi adacıkları ve yolları da insanın işletim sisteminde aynen vardır. ruhun çalışması, bu galaksi ada çarkı felekleri misali olan suretlerle- cinni veya meleki dalga boyu halinde yayın üreterek-YORUMLARIMIZLA  bizi sürekli güncelleyip yazarlar..

yazılımlarımız, yani ipçiklerimiz bizi ip kuklaları gibi kullanarak işletir
..hayatta bize ne lazımsa ona çekiliriz..o yüzden düşüncelerimizi bile belli bir idrak seviyesinden  sonra kontrol edip dizginleyebilmeliyiz.. zira  zihin öğrenmeye açtır ve sürekli egomen olmak ister..o yüzden alimlerde olup,şeytanda dahi olmayan özel bir kibir türü UCÛB AÇIĞA ÇIKAR…

"İlim ikidir. Birisi dilde olup (ki bu zâhirî ilimdir) Allah-u Teâlâ'nın kulları üzerine hüccetidir. Bir de kalpte olan (mârifet ilmi) vardır. Asıl gayeye ulaşmak için faydalı olan da budur." (Tirmizî)

zihini tek dizginleyen şey kör kütük aşık bir ruh-kalpdir.. zihin –ego ,yani NEFSİMİZ ancak ve ancak  O RUH  olan kalbin-AŞK’ın önünde diz çöker ..işte aklın, kendisini  kalbe vahye-ruha bağladığı o biat anında, zihin-ego ölür ve kalple bir halvet saray olur..kişi kendi ruhu ile nefsini birbirlerine fena etmeden ruh padişahı dizginleri ele almaz….


"İlimde derinleşenler ise: 'Ona inandık, hepsi Rabb'imizin katındandır.' derler. Bu inceliği ancak akl-ı selim sahipleri düşünüp anlarlar." (Âl-i imran: 7)

 Sevdiğim ..Mahmut Amcamdan dinlemiştim ki, insanın kendisinde olan 12 burucunun 7 si  başımızda imiş.. 2 kara ve ak delik olan gözlerimiz ,2 ak ve kara delik olan burun deliklerimiz  ve 2 kulak deliği ile  6 evremiz tamam olup, iki  işit-6 cihetten düşün demek olan;” bir konuş pir  konuş “diyen tek 1 ağzımız varmış.. bedenimizin üçlerinde ; 2 göğüs deliğine 1 göbek deliği eşlik edermiş..üç katlı beden evimizin en alt katında ise, iki boşaltım ve üremeye yarayan kara ve ak deliklerimiz bulunurmuş..

işte insan gün içinde bu 12 burç deliğine giren ve çıkanın tesirinde olup –giren çıkandan mesulmüş..insan her şeye camii bir varlık olduğundan, her şeyde, insan olmak ve insana secde ederek=fena bulup  miracını tamamlamak istermiş.. böylece, bu 12 burçtan giren çıkan nimetler-rızıklar olan  söz, bakış, koku, dokunuş, tatlar secde eden ve secde etmeyen yapılar olarak ikiye ayrılırmış.. secde edenler, insan da rahmani işler için enerji olurken ,secde etmeyen yapılarda posa olarak alemin devrine, aşağıdaki iki dehlizden,,reankarne olanlar için tekrar boşaltılırmış..(ANLAYAN ANLATANDAN ARİF GEREK.ARİFE TARİF NE GEREK demiş eskiler J)..

"Ancak akl-ı selim sahipleri öğüt ve ibret alırlar." (Zümer: 9)

6 nisan pazartesi:
bugün rüyamda bembeyaz keten bir mendil hediye edildi..çok zarif el işçiliği ile tüm üzerine yine beyaz incecik nakışlarla sema eden Mevlevi işlenmişti.. Sevdiğim yakında  hz. Pir’e gidebilirim.. benimle gel lütfen..
17 nisan Cuma..sabah namazı vakti gözlerimi açıyorum ve uyumak için yine onları karanlığa yumuyorum..oo aylardır unuttuğum o harf şifrelerim gözkapaklarımın içinden bana yine oyunlar oynuyor.. “hadi göster!! hadiii göster!! Ama..” derken hiçbir şekilde tam ve net göremediğim şeyin, “Ya Sin” olduğunu anlıyorum ve tabii anda şahmeranı da..(görünmeyen levhanın ortasında “ya sin” dört köşesinde görünmeyen başka harfler var…)hıım..


(* geçen masal sonrası gece, yazdığımı okurken, NUN harfine geldiğimde acaip bir sesle irkilmiştim..aaa..eski bir masalıma MARdin’den gelen bakır tabak işçiliği şahmeranım, kaç sene sonra onu yapıştırdığım daire yuvasından çıkıp kendini yere atmıştı..yani 50 rakamı ve NUN.onun sırasını bekleyemediğini ve çok acele ettiğini düşünüyorum…Sevgili NUN seni seviyorum.ve bunu yazınca gidip tekrar şahmeranımı daire yuvasına yapıştırdım. böylece  o yine daire içinde nokta ,yani nun ,yani 50 oldu..)


19 nisan Pazar..NUN-LALE ZAMANI...KUTLU DOĞUM İNCİSİ..  hemen tüm dünya ülke geleneklerinde baharın bu vakti,hele ki Pazar evresi -yaratıma başlama günü olup, yeni doğumlar –uyanışlar demektir.. nisan  paskalya yumurtası ayıdır....

aslında her varlık yumurtadan doğarmış..ama kimisinin yumurtası içte gizli olurmuş..eskiler bu ilmi de her ince ilim gibi bilip kaydetmişler ..kulakları dışarda olanlar içten yumurtalı memeli varlıklar olup, doğurarak çoğalırlarmış.. kulakları içine gömük olanlar ise yumurtlayarak üreyip çoğalırlarmış…

YA SİN /41 - Onlar için bir delil de bizim, onların neslini dolu bir gemide taşımamızdır.
42 - Yine kendileri için onun gibi binecek şeyler yaratmamızdır.
43 - Eğer dilesek onları boğarız da o zaman ne onların feryadına yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılır.
44 - Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak başka.

insan da her varlık gibi tohumunu içindeki yumurtada döller ve  çatlatarak onu yetiştirir..baba’nın yumurtalarında doğan sperm insancıklar ,nedense ilk anne olarak babalarını asla tanıyıp bilemezler .. sadece  taşıyıcı-bakıcı rızık ağacı olan annelerini bilip tanırlar.. oysaki çocuk babanın sırrıdır.. 

mesela: güya en ilkel sanılan Afrika Doğon kabilesindeki inançta aynı yasin suresinde ki gibi ” NOMMO gemisindeki eril PO TOHUMları ile hayatın başladığına inanılırmış”…

"cihan-ârâ cihan içindedir ârâyı bilmezler
ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler"(Hayali)

YILDIZLAR ARASI KOZMİK İNSAN SEYAHATİ MECMUASI
ilk evvela baba’nın iki yumurtasında kız(-) ve erkek(+) değer olarak doğar sperm insancık larvası..
SPERM İNSANCIK LARVASI -UZAY GEMİSİ- BALIK ADAM,insan olabilmek için babanın karadeliğinden annenin kara deliğine sicimler iplik yolu ile zamanı birleştirerek akar.. ve kozmik yarış başlar..kainatın içindeki sayısız diğer uzay gemisi ile savaşmak ,hiçbir göktaşına çarpmadan yola devam etmek lazımdır.. kazanan, ANA YUMURTA –merhamet sembolü olan RAHİYMDE yeni bir yaratılışla yeniden yaratılmayı ve  İNSAN OLMAYI HAK EDECEKTİR..

ve en sağlıklı ,en güçlü esma tohumu sperm insancık ,galaksiler arası yıldız sperm savaşlarını kazanan tek nefer olarak, ana rahmindeki o eşsiz tek yumurta incisine vardığında, oraya “ööle elini kolunu sallaya sâlâya hemen giremez”...baba hayatında edindiği eski idraki şartlanmışlıklarını bırakıp-o hayattan soyunması lazımdır ..ve kamçı kuyruk-sperm insancık da başını- verip, zan ayakkabıları olan AKIL KUYRUĞUNU  başından ayırması gerekir.. yani baba da ölmesi ve annede fena-duhul olması için, başını yumurtaya, tohum ilk hammaddesi olarak vermesi lazımdır.

yani hz Mevlana'nın dediği gibi:AKIL MUSTAFA'NIN ÖNÜNDE KURBAN OLSUN gerçekleşir vesselam..

işte şimdi eşsiz incimiz, safha safha örtülere-elbiselere bürünecek ve zaman içinde sayısız esma hüllesi ile donanıp, yeryüzünde arzı endam edip “YA SİN!! EY İNS’AN” diye gözükecektir…
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
19.04.2015

4 Nisan 2015 Cumartesi

30 (O’tuz) KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI MASALI 22

30 (O’tuz)  KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI  MASALI  22

FATIR SURESİ /1 - Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah'a mahsustur. O, yaratmada dilediği kadar artırır. Gerçekten Allah her şeye kâdirdir.


Aşk kanatlanıp uçmak ister.. akılsa, iki ayağı ile yere sağlam basarak yürümek.. insanın köprücük kemiği ona iki kol vermiştir..hakikatte kollarımız kanatlarımızdır.. ama her varlık kanatlı değildir.. yüreğimizde kanatlı değildir.. o saydam bir latif küredir.. içinde başka saydam latif küreleri barındırır.biz buna nefes-vahy-hikmet-himmet –akıllar da deriz.. aklı olmayanın dini ve sorumluluğu yoktur.. aşkı olmayanınsa imanı yoktur.. aşk karşılıksızlıktır .beklentisiz iman ediştir.. O size hiçbir şey vermese de sever ve iman edersiniz..O sizi hiç tanımayıp bilmese de siz Onu tanır ve bilirsiniz.. O sizin tanımlanmış tamlığınız, elmanızın diğer yarısı, ruh ikizinizdir.. aynı kaynaktan doğmuş, aynı kaynaktan su içmiş ve aynı kaynağa çalışmaktasınızdır.. siz O’na  O size bağlıdır.. suretler aslında bu alemde tanımlanabilmek için olan hüviyet kağıtlarımızdır.. anlayana, Sevdiğinin aldığı verdiği nefes, onun sohbeti rahmanın nefesidir.. O konuşurken siz her anda yeniden halden hale girer ,her an Onla haşrı neşri yaşarsınız..O  "NUN" hüznü hüznünüz, Onun sevinci sevincinizdir..

HOŞ GELDİN BAHAR,EY AŞKIN MEVSİMİ HOŞ GELDİN..

HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ

Yasin /82 : Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı «Ol»(KÛN)  demekten ibarettir. Hemen oluverir.


KEF: Harf değeri 20 .. kef harfi ZAT’INDAN SIFATINA DÖNEN, bir eli havaya, bir eli yere bakan-HAK’TAN ALDIĞINI HALKA VEREN  sema eden bir Mevlevi dervişidir ..KEVN Ü FESAD denen OL ve YOK OL misalidir..kef harfi rabıtadır; o ampulün içindeki fazlı elektriğin bizim göremeyeceğimiz hızda yanıp sönerken ,yani aynı anda  dağılıp atomlarını birleştirirken-haşru neşri bir anda burada görmesi ve göstermesi gibidir....+ ve – , ERKEK &KADIN ,rahman rahim elektrik akımının aynı fazda birleşmesi ile  O,dişi-doğurgan-çoğaltandır ..

k
ef+elif+fe =kef…vahiyle çalışan insanı kamildir. O,gökten aldığını yere dağıtan ata direğimiz  olan TUĞRUL KUŞUmuz ANKA RABITA indirgeç trafomuzdur....…

nasıl ki bir kablo vasıtası ile elektrik  akımını aldığımızda, alıcılarımızdaki o elektrik  görüntü ve sese dönüşür ve onu maddede bilirsek ,işte KEF te böyle bir şeydir..


suriye de yıkılan binadan
kalan merdiven
kef harfinin değerinin 20 olması, onun dualiteyi anlatması ,her şeyin O’ndan O’na olduğuna işarettir.. aynaya bakan aynada kendisini görür. .aynada akseden kendisinin izdüşümüdür..ne varsa yukarıda ,o var aşağıda aynası da kef harfidir.. kef harfi aslında III tane elif harfinin  bir Z çizmesidir…hayatlarımızdaki yolumuzda daima zikzaklar çizerek, helozonik spriallerle sema ile dönerek yükseliriz. .o yüzden bir merdivenin her bir basamağı misalidir kef harfi..

Eski mısır da kişinin KA sı onun maddi beden kalıbı idi..4 büyük melekten sadece tabiatla- maddeyle ilişik olan miKAil meleğin adının içinde KA vardır.. diğerlerinde azRAil, cebRAil, isRAfil de soyut nur-ışık –feyiz perde arkası güçleri  olarak RA vardır..o halde yine eski mısırda da; zihnin  yani aklın bittiği yerde, varılması en güç ve zor olan mutlak güzel-mutlak iyi-mutlak sevginin olduğu yegane yer- yüce anne –eşsiz sevgili KU-RAHİYM de bu mana vardır..
yani; madde=zihin=tezahür…yani ; isim+ ışık + gölge =varlık


Almadan veremezsin demiş eskiler.o halde ellerini semaya uzat ve isteyebileceğin her şeyi iste..mesela Sevgilinden seni gönlünde hacca götürmesini dile ;O SANA GÖNÜL HACCINI İKRAM ETSİN..mesela Sevgilinden HACÜL EKBER DİLE..O sana  ev sahibini göstersin.. evi değil, ev sahibini ziyaret et ve tanış..hayatın altüst olsun.. belki altı üstünden daha iyidir değil mi  Sevdiğim
J?..

TANRINLA AŞK YAŞA,O’NA AŞIK OL..O’NUN MAHREMİ OL VE O SENİ KORUSUN,O SANA BAKSIN…O’ndan en zor, en ulaşılmazları iste..çünkü O çok zengin.. GANİ.. vermeyi seviyor. .kendisinden istenmesini diliyor.. almadan veremezsin unutma. O’NU İSTE..BİR GELİNİ İSTER GİBİ ONU İSTE VE DUVAĞINI AÇ..O vermek dilemeseydi istemeyi yaratmazdı.. O’NU BİLMEK DEMEK KENDİNİ BİLMEK DEMEK UNUTMA!!
kendini sev, nefsini ruhuna teslim et kurtul.. ruh eşini, kendinle kendin kutsa…

HURŞİD’İMDEN MÜRŞİD’İME BİR TÛTİNİN GÜNCESİ

Dünyada hüküm bilgiye değil söze aittir. 'Sırların ortaya çıkarılacağı günde hüküm ise' söze değil bilgiye ait olacaktır.
Fütuhat c3,s42 - Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)



cin-cenin – cennet aynı kelime kökünden olup  gizli-saklı  olana denirmiş..yani mesela günümüzdeki kullandığımız ilimlerden radyasyon-gaz- elektrik-internet bir manada cindir ..ama tezahür edip; görüntü, ses ,yayın olarak gözükünce, rahmani ve şeytani yorumlarımıza göre  şekillenerek ,bizdeki melek veya şeytani anlamlara dönüşürler.. makamı İnsanı Kamil Zülkarneyn  yani NÖTR  O  olup, o anki durum ve eylem neyi gerektiriyorsa  “ + (pozitiv) veya – (negatif) “ yetkisini  o halde  kullanır ki, kimseye de bunun için hesap vermez..

LOKMAN /27:
Şayet yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de arkasından yedi deniz katılarak (mürekkep olsa) yine Allah'ın sözleri (yazmakla) tükenmez. Şüphe yok ki Allah mutlak galip ve hikmet sahibidir.



Nasıl ki başlangıçta SÖZ-KELAM –OL=KÜN emri dilemesi vardı ve her şey işte bu sözden yaratıldı..
belki de O sözün  maddeleşme serüvenleri bugün tüm sırlarını bize ;internetle ,elektrikle,ışıkla,ses dalgası frekans okyanusları bilimleri ile anlatıyor da anlatıyor.. ama O, ne kendisini anlatıp göstermekten bıkıyor, nede biz O’nun kendini bilip seyredip, kendisinden hiç bıkıp usanmayan  bahsinin dedikodusunu etmekten  vazgeçebiliyoruz.. sanki O bizi;OL” derken, ilahi SÖZ ü ile büyüledi.. sanki O ,bizi okuyarak ipe dizip, kolye yaptı ve tanelerimize nefesiyle üfürdü.. çözülemeyen sihirini yine O, FEYEKÜN sözü ile bozdu..

Bugünse batınilik denen tasavvufi  mana ilminin neden insanlığa  sökmediğini ve batında kalan keramet-mucize adına ne varsa ,neden sapır sapır icad edilip- madde ilminde aniden makineleştirilip umuma sunulduğunun sırrını ise henüz bilemiyoruz .. ama şu bir gerçek ki, bir şeyler bitti ve  o şey sona erip kıyameti koptu.. bizler yeni bir devriyeye girdik. ister anlayalım, ister anlayamayalım..durum bu..

ÂLİ İMRÂN-19: Allah nezdinde hak din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur.


ben yine de suçlu olarak gördüğüm ehli mana adamlarının genelinin, batıni bilgileri çıkarları için kullanıp, kendi ve ailelerinin tanrılıklarına dönüştürdükleri tasavvuf  sahası yüzünden ,halkın-HAK TARAFINDAN  bu lütfa erdirildiğini naçizane düşünmekteyim. .eğer onlar bilgileri o kadar kendilerine mal edip saklamasaydı ve hiç olmazsa  insanlara yavaş yavaş bunları cömertçe vermeyi bilselerdi, bugün kendi yetiştirdikleri  –sahibine saldıran köpekler gibi- efendilerinin üstlerine saldırmayacak,  post-taç-hırka-al takke ver külah entrikalarıyla olan mücadele hiç olmayacaktı diye inanmaktayım.. bindikleri dalı kestiler ve kendilerini kendileri imha ettiler.. kendilerini geçecek bir çırak usta asla istemeyip, onların manalarını yanlış yorup ,onları ilerlemekten alıkoyanda,hep onlar değil mi?

Nasıl ki günümüz akademik camiası aynen böyle ise, mana akademisi de sadece göze girmiş, çanta taşıyıcısı ve her halta göz yumup, ayıp örtenlerden seçilmiyor mu?.onların her şeyleri öğrencilerin huzurunda sesli dile getirilip normal görülüp , hepsinin de aynı şeyi yapmaları hem teşvik edilip-hem de normalleştirilmiyor mu?!!bugün genel manadaki (*hakiki olanları tenzih eder özür dilerim ) akademisyenler eğer o makamları hak etselerdi, eğitim seviyemiz bu derece kötü olur muydu?. bizler bugün  okuduğunu anlayamayan ,kopyala yapıştırdığından başka bir şey bilemeyen-olayları tevhid edip ,olaya tepeden her yandan bakamayan ve geleceği göremeyen -ama daki körlerden olan  yepyeni bir nesiliz..işte manevi kadim kitapları okur ve bugün ki ehli tasavvufu dinlerseniz, onların hala binlerce sene evvelinin üzerine kendilerinden tek bir mana ve değer ekleyemeyip çıtayı yükseltemediklerini ve hala kadim geçmişin mirasını har vurup harman savurduklarını da anlarsınız..

ve efendilerden bugün sık sık şunu duyarsınız..devir ibadet ve taaat devri değil.devir imanı kurtarma devri..yani şuan hepimize tek söyletmek istedikleri şey kelime-i tevhid olan lailaheillallah muhammedresulAllah  sözünden başka bir şey değildir.
Sevdiğim.. bu yazdığım tabii ki umum için.. oysa ki, hakiki mürşidi kamillerin halen içimizde olduğunu ve turuku ali nin devam ettiğini de biliyorum… ama sanırım çok kırgınım.. herkesi istiyorum  ve bunun asla gerçekleşmeyeceğini de öğrendiğim halde, hem kendime hem de Sana zulmediyorum..neden?..

çünkü hala Seni Seviyor ve hala ölesiye Seni kıskanıyorum..aşkımın alındığı ve ilme dönüştürüldüğünü zan etsem de ,bazı geceler ve sabah gözlerimi Senin adınla açarken aslında kendimi kandırdığımı da anlıyor ve Sana çaktırmıyorum. .ikimizin arasına ördüğüm aşılmaz perde dağlarını bu maddi alemde ölene dek aşmayacağım.. kalbimin kırıklarının, latif kalbimin içindeki şeffaf hikmet kürelerine batıp ,o nefes balonlarımı- her nefesimde kendinin patlatmanı izlicem... izlerken ağlamıcam... sinirlenmicem…  acıyıp üzülmicem.... çünkü “ o şişirdiğin balonları eline bir iğne alıp tek tek patlatacaksın !..ben karışmayacağım ,bu senin işin..nasıl şişirip gözünün önünü hayalden göremez hale getirdiysen ,hepsini sen patlatacaksın” diyende Sendin biliyorsun…peki verdiğin nefeslerin heba olmasına Sen ne diyorsun? bana verdiğini söylediğin her şeyinle Seni, böyle umumda harcamama incinmiyor musun? Senin mahremiyetine binlerce gözü-kulağı ve rüyayı soktum ve bazıları bizle aynı rüyayı ucundan azıcık görmeye başladı..onları benden daha çok mu sevip istiyordun pekii?(*ağladığını biliyorum ve o inci göz yaşını  yine öperek içiyorum )

 ****

Ve Sevdiğim geçen hafta internetten 
ÖLÜMÜN ÖTESİ -DOLORES CANNON kitabını okudum.. Sana biraz ondan  bahsetmek istiyorum..
http://m.friendfeed-media.com/1cb1ea8733e0a12c11e1aec33d8bda0ffd178a83
zihnin eğitilip programlanabilir olduğuna inanan  biri olarak hem kendimi, hem de etrafımı sıkı bir şekilde takip ediyorum.. bunu en mükemmel Kuddusi icazeti okuttuğum- rüya görüp -anlatanlardan sırası ile izleyebiliyorum.. dolayısı ile ,bu kitabında yazanı bir ezoterik. .hristiyan doğmuş gibi ama, budizmi yalayıp yutmuş olduğu okurken her yanından fışkırıyor.. işte bu psikolog,  hastalarını hipnozla uyutarak, onları henüz doğmadan evvelki dünyalara ve diğer reankarnelerine götürüyor, karmalarını temizliyor…onlara soru soruyor ve o konularda bilgi alıp kaydediyor.. bu türde  600 civarındaki deneği hipnoz ederek onlardan  bilgi almış ve bir kısmını değiştirmeden  kitabına koymuş..

Kitabı çok etkileyici buldum.. bir insanın  bu kitaptaki deneklerin halleri ile, kolayca kendini ve etrafındaki problemli kişilerin durumlarını tesbit edip, düğümlerini çözebileceğini de anladım.. kitaba  önce yanlı baktım.. çünkü o yazar bir dinsizdi.. sadece yaratıcıya yani lailaheillallah bahsine inanan amma dinleri ve peygamberleri red eden biriydi.. alt yapısı olmayan biri için kitabı çok tehlikeli buldum.. yeni idrakimle düşündüğümdeyse, o kelime-i  tevhidin ilk bölümünü  gerçekleştiriyordu ve Budizm deki nirvana bizde hiçliğe denkti. zaten ilk emir sadece Allah’ı bir ve tek bilmek değil miydi? O halde şimdi kitaba bakışımdaki tehlike kalkmıştı..

çünkü GÜNEŞ herkese eşit doğuyordu ve ALLAH herkesin ALLAH’ı idi..

Sevdiğim..kitabı reankarneye inanan bir ezoterik gibi okumadım.. ilk evvela şunu anladım..yazar hastaları üzerinde kendi zihnini ve aradığı cevapları yansıtıyordu.. yani aslında kendisi soruyor amma hastalarının zihninden yine kendisi zihni telkinle kendisine  cevap veriyordu. (*bunu da, masalımı okuyan ve aynı zamanda ezoterik psikologların tıbbi aile dramalarına katılan ve gittiği yerden aldığı telkinler yüzünden dönemeyen kayıp bir ruhtan öğrendiğim bilgilerle ve "bu konuda yaz -insanları uyar" dediği için anladım..  onu buradan selamlıyor ve teşekkür ediyorum..)

Kitaptaki hastalar ve doktorun yaşadığı yer Amerika..dinleri genelde Hristiyanlık adı altında Budizm ,ateizm ve paganlık..yani deneklerin hipnozda anlattıklarına ve doktorun yorumlarına baktığımda hz İsa ve Buda’dan başka büyük insiyenin zihinlerinin derinliklerinde dahi olmaması şaşırtıcı değil..

kaldı ki, aynı yayınevine bağlı bilgilerden okuyan bir uzay dindarı geçende beni face de eklemişti.. oda sadece hz İsa’yı uzaylı insiye ışık rehberi olarak görüyor , diğer tüm peygamberleri ve biz genel dünyalıları laboratuvarda uzaylı sürüngenlerin –replikyanların yarattığını ve bizim de aslında insan sureti giymiş sürüngenler olduğumuza inanıyordu.. onlarsa binlerce yıldır var olan uzak galaksilerden gelmiş ışık insanlarmış ve dünyamızı kurtarmak için rehber varlıklar olarak buraya gelmişler. .frekanslar ,duru görü ve uzaydan  telepatik mesajla eğitilip bilgi alıyorlarmış J

yani Sevdiğim biliyorsun ki, günümüz çizgi film ve  pc oyunları ile büyümüş nesillerinin genel uzay şamanlığı hali bu ve bunlar bir çığ gibi büyüyor.. birde konuştukları dili ve kutsal uzay bildirge kitaplarından yorumları okusan gülerken  gülmekten boğulabilirsin ,yani öööle trajikomikler ama çok ciddi şekilde inanıyorlar …

oysa islam tasavvufu talebelerineyse  uçmak- kaçmak yasak..Sizler bizlere hep “kuşlar uçar,biz kuş değil insanız ve yürürüz” diyorsunuz.. yani ,o zaman uzaylılara inananlar ile, uzaylıları da Yaratana inanan bizlere hiçte  adil ve dengeli bir tedrisat uygulanmıyor ,değil mi J?!!!

ee tabi ,dolayısıyle tüm bu  ezotermik kitapların içinden; o yazarın kendi zihninde var olan uzaylı  inancı- bizi yaratan uzaylılarını da -kendi telkini altındaki hipnozlu  hafızaların en deriiin kıvrımlarından- kendisine , kendini  ifşa ediyordu ..

iyi ki bu yıl yeni idrakimle tekrar tekrar hermetizm kitaplarını okumuşum..zira  THOT’nun oğlu TAD’a  ZİHNİ ve KU-KALB ‘i anlatışını şimdi bu kitapta yaratım safhaları olarak görebiliyordum.. ve ezoterik olan, bu hipnozla alınan bilgi kitabındaki mana kütüphanesi anlatımlarını –harfler-motif  deseni ve iplikleri  çok kolayca MATRİX deki akan harflerde ve LUCY filmindeki harf iplikleriyle, lucy’in elini uzatıp levhi okuyarak kadere müdahale etmesini bizzat film gibi izleyerek anlayabiliyordum.. ve Tibet lama rahiplerinin senede bir defa çizip boyadığı  kitapta goblen denilen  MANDALA’nın nereden geldiğini ,yazar yazmasa da  öğreniyorum..

aklın ve zihnin oyunları daima birdir..bu yolda gidenlerin;  ister şeytanın, ister rahmanın talebeleri olsun, aynı tedrisatı aynı hocalardan gördüklerini bir defa daha anladım ve euzübillahimineşşeytanirracim bismillahirrahmanirrahim ’ e şapka çıkarttım..

Sevdiğim kitap bitti ve kendi aile hayatıma her zamanki gibi sirayet etti..çok ağır bir hafta geçirdim..hani denmişti ya ”tak o şeyi parmağına ve sen sadece seyret”.. işte senelerce  varlık içinde yokluk yaşayarak her şeyin elinden tek tek alınmasına alışmış ve seyreden ben , zerre haberim olmadan en yakınlarımca üzerimden oynadıkları  yalan oyunları öğreniyorum.. yalandan korkup kaçtığı kadar hiç bir şeyden korkup kaçmayan  ve yalan söyleyenleri hayatından çıkartan ben ,şimdi  ağlayarak içimdeki senelerdir yalanla uyutulan yeni bene bakıyordum…..

Allahım yaaa!! Bana ne yaptın?!! Hiçbir şeye ilgim kalmamış,duvar gibi hissisim. sadece bu derece yakın olduklarımın senelerce bana yalan söylemesi ve beni ayakta uyutmasına içerleyip çok ağladım.. zaten kendimi bildim bileli her şeyimin alınmasına çok alışıktım..çünkü  çocukta  olan şey için, fazlalıkları onlara vererek onları olaydan  uzak tutmak gerekiyordu ..kimbilir, dünyayı temsil eden bir mananın dünyadan hiçbir nasibi olmaması ne garip ve acı değil mi?.. madde neden beni sevmiyor!?

*NOT: SEVDİĞİM bak!! bu reankarne ve karma kitabıyla kendi hayatımda izdüşüm olarak yaşadığım, acaip, içiçe geçmiş sayısız hayatın tekamül imtihanıyla şu dersi aldım: ben reankarneyi de, karmayı da aynı anda bu hayatın içinde zaten her anda yaşıyormuşum da haberim yokmuş..bir şeyi yavaşlatıp uzatmalarda izlemek başka idi, olayları cem edip, presleyip, pandoranın kutu kapağını anda açarak  yüzleşmek çok farklı idi..işte celalin içinden çıkan bu yüzleşmeli cemal benim evime hiç olmadığı kadar karşılıklı sevgi ve güven getirdi . çok teşekkür ediyorum..kim bilir çocuklarım içinde insiyasyon böyle oluyor, bilemiyorum. ama iplerimizin hangi elden tutulduğunu bilmenin verdiği huzur ve güven de hiçbir şeye benzemiyor.Seni seviyorum reankarnem..karmam..kalemim.yazım.tekrar eden ayetlerim..SEVGİLİM..


Sevdiğim dünya ile ilişkim beni çok yoruyor..
bu neden başıma geldi hala bilemiyorum.. ama dünya dünya olalı sanırım kendisi ile ilk defa yüzleşecek J. .
zamanı ve mekanı varlıktan soyutlayıp, sadece insanı vebal altında bırakıp, sadece insanı yargılamak ne derece doğru ki?  insanın aslı  dalga frekans boyu ve ışık parçacıklarıdır.. günümüzde binbir tür elektromanyetik akımın içinde kalakalmış bu dalga boyu - iletken ve iletilen varlık olan  insan, günah veya sevabı artık nasıl kolayca seçip ayırabilir ve makinelerin kontrolünden çıkıp hakiki bir insan olabilir, ki, nasıl!?

o halde zaman-mekan ve insan birlikte yargılanmalıdır..

nasıl ki AWM lerde ve ona benzer alışveriş mekanlarında insan kulağıyla duyulmayan ses frekansları ile tüketim telkini  yapılıyorsa,ki,biz bundan nasıl korunabiliriz söyle?!!

 eskiden parçalı bulutlu olan havalarımız vardı.. bugünse belli ülkelerin üzerimize saldığı ve  ne olduğu kimselere açıklanmayan acaip gaz çizgileri ile üzerimizde deneyler  yapılıyor..saatlerce  gökyüzünde kalan beyaz keskin çizgilerden havalarımız geçilmiyor ,ki,biz bunlardan nasıl korunabiliriz söyle?!!


hey neler oluyor??bize ne yapıyorsunuz? Devlet nerede? Bilim adamları üzerimizde ne yapıyor?..  Bilim ve teknoloji tanrıyı mı deccali mi oynuyor ve bize ne olacak? “diye ;neden akıl edip, hemen hiçbirimizin   bunları sorgulayamayışımız sizce normal mi  pekii ve neden?!!  HEEEYY!!! UYANIN ARTIK!!!


Belki de bugünkü hukukçuların elektromanyetik dalgalarla  insan üzerinde denenen psikolojik deneylere artık bir göz atması ve denekler üzerinde bu hallerin etkisini bilebilmesi lazımdır.. içimizden bazıları devletlerin öngördüğü eğitimi ret etmeli… özel kendini bilme- tabiatta hikmet okulları açılması gündeme gelebilir ki ,bende olsam bu tarz bir eğitimi seçerdim.. dünyayı yöneten birkaç ailenin sisteminin kölesi olmamak için ,insan denen varlığın kendisini korumayı öğrenmesi lazımdır..


kim bilir ,belki bundan sonra abdest almanın- koruyucu duaları okumanın; insanın dalga-frekans boyunu nasıl zırhlı bir aura -ışıkla çevirip koruduğunu anlayacağız.. zararlı radyasyonik ışın ve zararlı ses dalgalarının,  çekilen besmele ile nasıl rahmani bir  korunmaya dönüştüğü  kuantum bilimle kısa süre sonra ortaya çıkacaktır... nasıl ki iyi sözler söylenmiş su damlaları ile ,kötü söz söylenmiş su damlalarının halleri ilmen ispat edildiyse, % 70 'inden fazlası su olan bizler, işte şimdi de teknolojinin mankurtlaştırdığı sanal biorrobot insanlar ile hakiki insanların devrine ve tabii ki  sanal savaşlarına  girdik..




bu bir ütopik hayal değildir..her devrin ilimi ve bilgisine göre imtihan düzeneği de onlarla birlikte açılır..bugün insanlığın geldiği hal bu..her şeyi laboratuvara sokup paramparça edip, delil ve belge isteyen bir insanlıkla karşı karşıyayız..oysa imana delil olmaz.aşka delil olmaz.duygulara hislere delil olmaz..içimizin coşup kabarmasına ,gözlerimizin dolmasına delil olmaz. ruhun itmesi  ve çekmesine delil olmaz… işte delili Allah olanlar ile, delili teknoloji ve bilim olanlar arasındaki bu yeni imtihan sahası sanırım hepimizi çok zorlayacak ve hepimiz hakiki insanı mumla arayacağız vesselam..


28 mart cumartesi...  bugün yatmadan evvel büyük bir hevesle istediğim, astrolojik manaları bulacağıma inandığım İBNÜ’L ARABİ ZAMAN ve KOZMOLOJİ (Muhammed Hacı Yusuf) kitabına başladım..uzun olan önsözlerden sonra uykum geldi .. uyudum..

29 mart 2015 pazar ,gece saat 01;30 da şu rüya ile uyandım
.. Sevdiğim rüyamı??!! yazmayacağım.. böyle bir lütfa nail oldurulduğum için çok teşekkür ediyorum.. ama rüyamda NUN harfinin temsil ettiği organı ve anlamını ve içindeki küre nin hareketini görerek yaşadım.. anladıklarımsa şuydu: evvela Arabi hocanın anlattığı, hiç bitmeyen sonsuz cennetteki hazdı ki, bu en muazzam çekici olanıydı.. diğerleri, hiçbir şey yokken, ilk hammadde olan, ilk akıl küresinin dürri yekta da denen manası idi..ona neden yetim inci denmiş?. çünkü ondan evvel akıl yoktur ve bilinmezlik vardı.. o ilk madde ve diğer akıl kürelerinin babası idi..eski mısır da zihinden daha üst seviyede olan KU, bizde ise RAHİYM esması ile Mısır’ın göksel annesi NUN u kavradım.. döllenmeyi-mayayı ve döl yolunu da .. 
(*internet gazetede dün okudum ki ilk defa bir yıldızın doğumunun fotoğrafları çekilmiş..Allahım olamaz böyle bir şey..sanki ben yine nasa nın teleskopu ile aynı anda aynı şeyin manasını gördüm..Sevdiğim o resmi senin için kopyalıyorum..ve rüya ilmim için yeni bir madde=mana=bilim ve teknoloji delilim olduğunu haber ederim J)


1 nisan Çarşamba  ve rüyamın etkisi ile nisan yağmuru için şu yazıyı karalıyorum..
ZERRE KÜL'ÜN AYNISIDIR denir manevi ilimlerde.ve denir ki" her insan Rahman'ın nefesinde bir zerredir"
J (*kimse bu şekilde demedi-ben diyorum -hatalar bendendir:))...işte o zerre ilk maddedir..ama onu büyütüp ,şekillendirip, ortaya çıkartan itme ve çekme mücadelesidir..nasıl ki ,sedef kabuğunun içine düşen bir kum tanesi o kumu içinden dışarıya atabilmek için hiç bitmeyen bir mücadele verir..ve sonunda onu kendisinden olan bir salgı ile kaplayarak eşşiz bir parlaklıktaki İNCİye çevirir...

(*veya MANEVİ ANLAMDA NİSAN AYININ BELLİ GÜN VE ANINDA AĞZINI AÇMIŞ SEDEF'İN İÇİNE DÜŞMÜŞ NİSAN YAĞMURU DAMLASI BU İTME VE ÇEKME MÜCADELESİ KEVNÜ FESAD=OL VE BOZUL İLE İNCİ'YE DÖNÜŞÜR),

işte insan denen kamil varlıkta aynen böyle büyük mücadelelerle nisan yağmurlarından oluşur..

eskiden nisan yağmurlarını toplarlar-üzerine dualar okur ve şifa tası -şifa kazanına doldurup, tüm yıl boyunca kullanırlarmış..


istirdye kabuğu ve içindeki inci bize her şeyin ilk nasıl yaratıldığını en zarif-en görkemli anlamla sunar..inci ve mercan hayvani makamdan insani makama geçişin de sembolüdür..nasıl ki hurma ağacı bitkisel hayattan hayvani makama geçişin remzi ise,işte incide hayvan-diri makamından insan'a geçişe işarettir..


her yağmur damlasının içinde bir nefesi hikmet var.. yumurta ilmi...inci. .ilm-ü ledün.. himmet.. kuldan istenense birazcık hizmet, gayret.. ama asıl hizmet yukarıdan... vermeyince Mabud & neylesin kul mahluk durumunu asla unutmamak lazımdır.. ve bazı taş-kayadan envai çiçek bitki çıkabilirken, bazı verimli sanılan ve bin bir ihtimam gösterilerek bakılan özel, seçilmiş sandığımız topraklardan asla ürün alınamaz.. neden?.. hata ya bahçıvanda, ya toprakta, ya tohumda, ya sudadır veya havada mı? olabilir ..belki de hiç biri.. kendini bilip kendini okursan ancak anlarsın nedeni gibi gibi ..dipsiz delik J ….
kış uykusundan uyanan tabiat ölümden dirilmektedir ve kabirlerinden nisan yağmuru ile dirilerek uyanmaktadır vesselam.
***
Sevdiğim…. henüz kitabın başlarındayım ve okuması çok ağır, zor ..çünkü kitabın yazarı bir fizik profu ve ben matematiksel zekaya sahip değilim.ancak görerek öğrenebildiğimden ,kitap boyunca  bakire NUN’nun  ilk gece rüyası gibi J rüyalarımın olmasından başka da konu hakkında bir dileğim yok..

3 mart Cuma..bu gece aylar sonra musiki okulundayız..o gerçek bir aşık. ilhamatı rabbani ile sarhoş sarhoş anlatıyor ve bir ara diyor ki “aşkı biten ve aşkını kaybedenler akıl ayakkabılarını giyerler ve o akıl ayakkabıları da onları kendi nefislerine aşık ederek yoldan saptırtır.. işte onlar dosdoğru yol üzerindeyken yoldan düşenlerdir”..Sevdiğim bu söz banaydı biliyorum..çok fena üzerime alındım.. ama aşk çaresi, devası olmayan bir hastalık biliyorsun ve kimse anlamıyor…herkes senden nefret ediyor, işkenceyle  itip kakıyor, seni umumi mahallerden bile tart ettiriyorlar J?!!o akıl ayakkabısını ben giymek istemiştim ki… Sevdiğim beni o zalimlerin elinden kurtarmak için, kendi elleri ile giydirdi değil mi?!! evet..


4 mart cumartesi..hayalimde Senin mekanında en öndeydim..bir özel ritüel varmış ama Sen, bekle bekle gelmiyorsun(*biliyorum ki ben oradayım diye yine gelmiyorsun )..acaip tarihi şeyler getiriliyor, açılacakmış. .iki tane küçük-baş tarafı sivri üçgen - koyu yeşil ahşap tabut var.. hani Yahudilerin torah rulolarını koydukları sandıklar var ya, ona benzeyen veya alem konulan…işte bu tabut sandıklardan birini  kucağıma alıyorum…Sen gelene dek bende duracakmış. .herkes geliyor, yeniçeriler ve ritüelciler geliyor ama bekle bekle Sen gelmiyorsun.. kalkıyor, her zamanki gibi mekanını terk ediyorum.. antik Bahailerin sokağına ,son derece kötü gühankarların evlerinin olduğu sokaklara düşüyorum..her yeri görüp kaçıyor, yolumu kaybediyorum.. anayol ve  beni eve götürecek araçların olduğu yerde ise uyanıyorum..

Ve Şu anda kanlı ay tutulması denen bir tabiat olayı yaşandı ve yazım bitti..


Sevdiğim..aşk ve akıl birlikte ne yazık ki gitmiyor..ya biri ya biri olmalı değil mi? akıl ayakkabılarımı aşkınla boyasan olmaz mı peki ?
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
04.04.2015