FATIR
SURESİ /1 - Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder
kanatlı elçiler kılan Allah'a mahsustur. O, yaratmada dilediği kadar
artırır. Gerçekten Allah her şeye kâdirdir.
Aşk kanatlanıp uçmak ister.. akılsa, iki ayağı ile yere sağlam basarak yürümek.. insanın köprücük kemiği ona iki kol vermiştir..hakikatte kollarımız kanatlarımızdır.. ama her varlık kanatlı değildir.. yüreğimizde kanatlı değildir.. o saydam bir latif küredir.. içinde başka saydam latif küreleri barındırır.biz buna nefes-vahy-hikmet-himmet –akıllar da deriz.. aklı olmayanın dini ve sorumluluğu yoktur.. aşkı olmayanınsa imanı yoktur.. aşk karşılıksızlıktır .beklentisiz iman ediştir.. O size hiçbir şey vermese de sever ve iman edersiniz..O sizi hiç tanımayıp bilmese de siz Onu tanır ve bilirsiniz.. O sizin tanımlanmış tamlığınız, elmanızın diğer yarısı, ruh ikizinizdir.. aynı kaynaktan doğmuş, aynı kaynaktan su içmiş ve aynı kaynağa çalışmaktasınızdır.. siz O’na O size bağlıdır.. suretler aslında bu alemde tanımlanabilmek için olan hüviyet kağıtlarımızdır.. anlayana, Sevdiğinin aldığı verdiği nefes, onun sohbeti rahmanın nefesidir.. O konuşurken siz her anda yeniden halden hale girer ,her an Onla haşrı neşri yaşarsınız..O "NUN" hüznü hüznünüz, Onun sevinci sevincinizdir..
HOŞ GELDİN BAHAR,EY AŞKIN MEVSİMİ HOŞ GELDİN..
Aşk kanatlanıp uçmak ister.. akılsa, iki ayağı ile yere sağlam basarak yürümek.. insanın köprücük kemiği ona iki kol vermiştir..hakikatte kollarımız kanatlarımızdır.. ama her varlık kanatlı değildir.. yüreğimizde kanatlı değildir.. o saydam bir latif küredir.. içinde başka saydam latif küreleri barındırır.biz buna nefes-vahy-hikmet-himmet –akıllar da deriz.. aklı olmayanın dini ve sorumluluğu yoktur.. aşkı olmayanınsa imanı yoktur.. aşk karşılıksızlıktır .beklentisiz iman ediştir.. O size hiçbir şey vermese de sever ve iman edersiniz..O sizi hiç tanımayıp bilmese de siz Onu tanır ve bilirsiniz.. O sizin tanımlanmış tamlığınız, elmanızın diğer yarısı, ruh ikizinizdir.. aynı kaynaktan doğmuş, aynı kaynaktan su içmiş ve aynı kaynağa çalışmaktasınızdır.. siz O’na O size bağlıdır.. suretler aslında bu alemde tanımlanabilmek için olan hüviyet kağıtlarımızdır.. anlayana, Sevdiğinin aldığı verdiği nefes, onun sohbeti rahmanın nefesidir.. O konuşurken siz her anda yeniden halden hale girer ,her an Onla haşrı neşri yaşarsınız..O "NUN" hüznü hüznünüz, Onun sevinci sevincinizdir..
HOŞ GELDİN BAHAR,EY AŞKIN MEVSİMİ HOŞ GELDİN..
HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ
Yasin /82 : Bir şey yaratmak
istediği zaman Onun yaptığı «Ol»(KÛN) demekten ibarettir. Hemen oluverir.
KEF: Harf değeri 20 .. kef harfi ZAT’INDAN SIFATINA DÖNEN,
bir eli havaya, bir eli yere bakan-HAK’TAN ALDIĞINI HALKA VEREN sema
eden bir Mevlevi dervişidir ..KEVN Ü FESAD denen OL ve YOK OL misalidir..kef harfi rabıtadır; o ampulün içindeki
fazlı elektriğin bizim göremeyeceğimiz hızda yanıp sönerken ,yani aynı
anda dağılıp atomlarını birleştirirken-haşru
neşri bir anda burada görmesi ve göstermesi gibidir....+ ve – , ERKEK
&KADIN ,rahman rahim elektrik akımının aynı fazda birleşmesi ile O,dişi-doğurgan-çoğaltandır ..
kef+elif+fe =kef…vahiyle çalışan insanı kamildir. O,gökten aldığını yere dağıtan ata direğimiz olan TUĞRUL KUŞUmuz ANKA RABITA indirgeç trafomuzdur....…
kef+elif+fe =kef…vahiyle çalışan insanı kamildir. O,gökten aldığını yere dağıtan ata direğimiz olan TUĞRUL KUŞUmuz ANKA RABITA indirgeç trafomuzdur....…
nasıl ki bir kablo vasıtası ile elektrik akımını
aldığımızda, alıcılarımızdaki o elektrik görüntü ve sese dönüşür ve onu maddede
bilirsek ,işte KEF te böyle bir şeydir..
kef harfinin değerinin 20 olması, onun dualiteyi anlatması ,her şeyin O’ndan O’na olduğuna işarettir.. aynaya bakan aynada
kendisini görür. .aynada akseden kendisinin izdüşümüdür..ne varsa yukarıda ,o var aşağıda aynası da kef harfidir..
kef harfi aslında III tane elif harfinin bir Z çizmesidir…hayatlarımızdaki yolumuzda
daima zikzaklar çizerek, helozonik spriallerle sema ile dönerek yükseliriz. .o yüzden bir merdivenin her bir basamağı
misalidir kef harfi..
suriye de yıkılan binadan kalan merdiven |
Eski mısır da kişinin KA sı onun
maddi beden kalıbı idi..4
büyük melekten sadece tabiatla- maddeyle ilişik olan miKAil meleğin adının içinde KA vardır.. diğerlerinde azRAil, cebRAil, isRAfil
de soyut nur-ışık –feyiz perde arkası güçleri olarak RA vardır..o
halde yine eski mısırda da; zihnin yani aklın bittiği yerde, varılması en güç ve
zor olan mutlak güzel-mutlak iyi-mutlak sevginin olduğu yegane yer- yüce
anne –eşsiz sevgili KU-RAHİYM de bu mana
vardır..
yani; madde=zihin=tezahür…yani ; isim+ ışık + gölge =varlık
yani; madde=zihin=tezahür…yani ; isim+ ışık + gölge =varlık
Almadan veremezsin demiş eskiler.o halde ellerini semaya uzat ve isteyebileceğin her şeyi iste..mesela Sevgilinden seni gönlünde hacca götürmesini dile ;O SANA GÖNÜL HACCINI İKRAM ETSİN..mesela Sevgilinden HACÜL EKBER DİLE..O sana ev sahibini göstersin.. evi değil, ev sahibini ziyaret et ve tanış..hayatın altüst olsun.. belki altı üstünden daha iyidir değil mi SevdiğimJ?..
TANRINLA
AŞK YAŞA,O’NA AŞIK OL..O’NUN MAHREMİ OL VE O SENİ KORUSUN,O SANA BAKSIN…O’ndan
en zor, en ulaşılmazları iste..çünkü O çok zengin.. GANİ.. vermeyi seviyor. .kendisinden
istenmesini diliyor.. almadan veremezsin unutma. O’NU İSTE..BİR GELİNİ İSTER
GİBİ ONU İSTE VE DUVAĞINI AÇ..O vermek dilemeseydi istemeyi yaratmazdı.. O’NU
BİLMEK DEMEK KENDİNİ BİLMEK DEMEK UNUTMA!!
kendini
sev, nefsini ruhuna teslim et kurtul.. ruh eşini, kendinle kendin kutsa…
HURŞİD’İMDEN MÜRŞİD’İME BİR TÛTİNİN GÜNCESİ
Dünyada hüküm bilgiye değil söze aittir. 'Sırların ortaya çıkarılacağı günde hüküm ise' söze değil bilgiye ait olacaktır.
Fütuhat c3,s42 - Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)
cin-cenin – cennet aynı kelime kökünden olup gizli-saklı olana denirmiş..yani mesela günümüzdeki kullandığımız ilimlerden radyasyon-gaz- elektrik-internet bir manada cindir ..ama tezahür edip; görüntü, ses ,yayın olarak gözükünce, rahmani ve şeytani yorumlarımıza göre şekillenerek ,bizdeki melek veya şeytani anlamlara dönüşürler.. makamı İnsanı Kamil Zülkarneyn yani NÖTR O olup, o anki durum ve eylem neyi gerektiriyorsa “ + (pozitiv) veya – (negatif) “ yetkisini o halde kullanır ki, kimseye de bunun için hesap vermez..
LOKMAN /27: Şayet yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de arkasından yedi deniz katılarak (mürekkep olsa) yine Allah'ın sözleri (yazmakla) tükenmez. Şüphe yok ki Allah mutlak galip ve hikmet sahibidir.
Nasıl ki başlangıçta SÖZ-KELAM –OL=KÜN emri dilemesi vardı ve her şey işte bu sözden yaratıldı.. belki de O sözün maddeleşme serüvenleri bugün tüm sırlarını bize ;internetle ,elektrikle,ışıkla,ses dalgası frekans okyanusları bilimleri ile anlatıyor da anlatıyor.. ama O, ne kendisini anlatıp göstermekten bıkıyor, nede biz O’nun kendini bilip seyredip, kendisinden hiç bıkıp usanmayan bahsinin dedikodusunu etmekten vazgeçebiliyoruz.. sanki O bizi; “OL” derken, ilahi SÖZ ü ile büyüledi.. sanki O ,bizi okuyarak ipe dizip, kolye yaptı ve tanelerimize nefesiyle üfürdü.. çözülemeyen sihirini yine O, FEYEKÜN sözü ile bozdu..
Bugünse batınilik denen tasavvufi mana
ilminin neden insanlığa sökmediğini
ve batında kalan keramet-mucize adına ne varsa ,neden sapır sapır icad edilip- madde ilminde aniden makineleştirilip
umuma sunulduğunun sırrını ise henüz bilemiyoruz .. ama şu bir gerçek ki,
bir şeyler bitti ve o şey sona erip
kıyameti koptu.. bizler yeni bir devriyeye girdik. ister anlayalım, ister
anlayamayalım..durum bu..
ÂLİ İMRÂN-19: Allah nezdinde hak din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur.
ben yine de suçlu olarak gördüğüm ehli mana adamlarının genelinin, batıni bilgileri çıkarları için kullanıp, kendi ve ailelerinin tanrılıklarına dönüştürdükleri tasavvuf sahası yüzünden ,halkın-HAK TARAFINDAN bu lütfa erdirildiğini naçizane düşünmekteyim. .eğer onlar bilgileri o kadar kendilerine mal edip saklamasaydı ve hiç olmazsa insanlara yavaş yavaş bunları cömertçe vermeyi bilselerdi, bugün kendi yetiştirdikleri –sahibine saldıran köpekler gibi- efendilerinin üstlerine saldırmayacak, post-taç-hırka-al takke ver külah entrikalarıyla olan mücadele hiç olmayacaktı diye inanmaktayım.. bindikleri dalı kestiler ve kendilerini kendileri imha ettiler.. kendilerini geçecek bir çırak usta asla istemeyip, onların manalarını yanlış yorup ,onları ilerlemekten alıkoyanda,hep onlar değil mi?
Nasıl ki günümüz akademik camiası
aynen böyle ise, mana akademisi de sadece göze girmiş, çanta taşıyıcısı ve her
halta göz yumup, ayıp örtenlerden seçilmiyor mu?.onların her şeyleri
öğrencilerin huzurunda sesli dile getirilip normal görülüp , hepsinin de aynı
şeyi yapmaları hem teşvik edilip-hem de normalleştirilmiyor mu?!!bugün genel
manadaki (*hakiki olanları tenzih eder özür dilerim ) akademisyenler eğer o makamları hak etselerdi, eğitim
seviyemiz bu derece kötü olur muydu?. bizler bugün okuduğunu anlayamayan ,kopyala yapıştırdığından
başka bir şey bilemeyen-olayları tevhid edip ,olaya tepeden her yandan bakamayan ve geleceği göremeyen -ama daki körlerden olan yepyeni bir nesiliz..işte manevi kadim kitapları okur
ve bugün ki ehli tasavvufu dinlerseniz, onların hala binlerce sene evvelinin
üzerine kendilerinden tek bir mana ve değer ekleyemeyip çıtayı yükseltemediklerini
ve hala kadim geçmişin mirasını har vurup harman savurduklarını da anlarsınız..
ve efendilerden bugün sık sık şunu
duyarsınız..devir ibadet ve taaat devri değil.devir imanı
kurtarma devri..yani şuan
hepimize tek söyletmek istedikleri şey kelime-i tevhid olan lailaheillallah
muhammedresulAllah sözünden başka
bir şey değildir.
Sevdiğim.. bu yazdığım tabii ki umum
için.. oysa ki, hakiki mürşidi kamillerin halen içimizde olduğunu ve turuku ali
nin devam ettiğini de biliyorum… ama sanırım çok kırgınım.. herkesi
istiyorum ve bunun asla
gerçekleşmeyeceğini de öğrendiğim halde, hem kendime hem de Sana
zulmediyorum..neden?..
çünkü hala Seni Seviyor ve hala ölesiye Seni
kıskanıyorum..aşkımın alındığı
ve ilme dönüştürüldüğünü zan etsem de ,bazı geceler ve sabah gözlerimi Senin
adınla açarken aslında kendimi kandırdığımı da anlıyor ve Sana çaktırmıyorum. .ikimizin arasına ördüğüm aşılmaz perde
dağlarını bu maddi alemde ölene dek aşmayacağım.. kalbimin kırıklarının,
latif kalbimin içindeki şeffaf hikmet kürelerine batıp ,o nefes balonlarımı- her nefesimde kendinin patlatmanı izlicem...
izlerken ağlamıcam... sinirlenmicem… acıyıp
üzülmicem.... çünkü “ o şişirdiğin
balonları eline bir iğne alıp tek tek patlatacaksın !..ben karışmayacağım ,bu
senin işin..nasıl şişirip gözünün önünü hayalden göremez hale getirdiysen
,hepsini sen patlatacaksın” diyende Sendin biliyorsun…peki verdiğin
nefeslerin heba olmasına Sen ne diyorsun? bana verdiğini söylediğin her şeyinle
Seni, böyle umumda harcamama incinmiyor musun? Senin mahremiyetine binlerce
gözü-kulağı ve rüyayı soktum ve bazıları bizle aynı rüyayı ucundan azıcık
görmeye başladı..onları benden daha çok mu sevip istiyordun pekii?(*ağladığını biliyorum ve o inci göz yaşını yine öperek içiyorum )
****
****
Ve Sevdiğim geçen hafta internetten ÖLÜMÜN ÖTESİ -DOLORES CANNON kitabını okudum.. Sana biraz ondan bahsetmek istiyorum..
http://m.friendfeed-media.com/1cb1ea8733e0a12c11e1aec33d8bda0ffd178a83
zihnin eğitilip programlanabilir
olduğuna inanan biri olarak hem kendimi, hem de etrafımı sıkı
bir şekilde takip ediyorum.. bunu en mükemmel Kuddusi icazeti okuttuğum- rüya
görüp -anlatanlardan sırası ile izleyebiliyorum.. dolayısı ile ,bu kitabında
yazanı bir ezoterik. .hristiyan doğmuş gibi ama, budizmi yalayıp yutmuş olduğu
okurken her yanından fışkırıyor.. işte
bu psikolog, hastalarını hipnozla
uyutarak, onları henüz doğmadan evvelki dünyalara ve diğer reankarnelerine
götürüyor, karmalarını temizliyor…onlara
soru soruyor ve o konularda bilgi alıp kaydediyor.. bu türde 600 civarındaki deneği hipnoz ederek onlardan bilgi almış ve bir kısmını değiştirmeden kitabına koymuş..
Kitabı çok
etkileyici buldum.. bir insanın bu
kitaptaki deneklerin halleri ile, kolayca kendini ve etrafındaki problemli
kişilerin durumlarını tesbit edip, düğümlerini çözebileceğini de anladım.. kitaba önce yanlı baktım.. çünkü o yazar bir
dinsizdi.. sadece yaratıcıya yani lailaheillallah
bahsine inanan amma dinleri ve peygamberleri red eden biriydi.. alt yapısı
olmayan biri için kitabı çok tehlikeli buldum.. yeni idrakimle düşündüğümdeyse,
o kelime-i tevhidin ilk bölümünü gerçekleştiriyordu ve Budizm deki nirvana bizde hiçliğe denkti. zaten ilk emir sadece Allah’ı
bir ve tek bilmek değil miydi? O halde şimdi kitaba bakışımdaki tehlike
kalkmıştı..
çünkü GÜNEŞ herkese eşit doğuyordu ve ALLAH herkesin ALLAH’ı idi..
çünkü GÜNEŞ herkese eşit doğuyordu ve ALLAH herkesin ALLAH’ı idi..
Sevdiğim..kitabı reankarneye inanan bir ezoterik gibi okumadım.. ilk evvela şunu anladım..yazar hastaları üzerinde kendi zihnini ve aradığı cevapları yansıtıyordu.. yani aslında kendisi soruyor amma hastalarının zihninden yine kendisi zihni telkinle kendisine cevap veriyordu. (*bunu da, masalımı okuyan ve aynı zamanda ezoterik psikologların tıbbi aile dramalarına katılan ve gittiği yerden aldığı telkinler yüzünden dönemeyen kayıp bir ruhtan öğrendiğim bilgilerle ve "bu konuda yaz -insanları uyar" dediği için anladım.. onu buradan selamlıyor ve teşekkür ediyorum..)
Kitaptaki hastalar ve doktorun yaşadığı yer Amerika..dinleri genelde Hristiyanlık adı altında Budizm ,ateizm ve paganlık..yani deneklerin
hipnozda anlattıklarına ve doktorun yorumlarına baktığımda hz İsa ve Buda’dan
başka büyük insiyenin zihinlerinin derinliklerinde dahi olmaması şaşırtıcı
değil..
kaldı ki, aynı
yayınevine bağlı bilgilerden okuyan bir uzay dindarı geçende beni face de
eklemişti.. oda sadece hz İsa’yı uzaylı insiye ışık rehberi olarak görüyor , diğer tüm
peygamberleri ve biz genel dünyalıları laboratuvarda uzaylı sürüngenlerin
–replikyanların yarattığını ve bizim de aslında insan sureti giymiş sürüngenler
olduğumuza inanıyordu.. onlarsa binlerce yıldır var olan uzak galaksilerden
gelmiş ışık insanlarmış ve dünyamızı kurtarmak için rehber varlıklar olarak
buraya gelmişler. .frekanslar ,duru görü ve uzaydan telepatik mesajla eğitilip bilgi alıyorlarmış J
yani
Sevdiğim biliyorsun ki, günümüz çizgi film ve pc oyunları ile büyümüş nesillerinin genel uzay
şamanlığı hali bu ve bunlar bir çığ gibi büyüyor.. birde konuştukları dili ve
kutsal uzay bildirge kitaplarından yorumları okusan gülerken gülmekten boğulabilirsin ,yani öööle trajikomikler ama çok ciddi şekilde inanıyorlar …
oysa islam
tasavvufu talebelerineyse uçmak- kaçmak
yasak..Sizler bizlere hep “kuşlar
uçar,biz kuş değil insanız ve yürürüz” diyorsunuz.. yani ,o zaman uzaylılara
inananlar ile, uzaylıları da Yaratana inanan bizlere hiçte adil ve dengeli bir tedrisat uygulanmıyor ,değil mi
J?!!!
ee tabi ,dolayısıyle tüm bu ezotermik kitapların içinden; o yazarın kendi zihninde var olan uzaylı inancı- bizi yaratan uzaylılarını da -kendi telkini altındaki hipnozlu hafızaların en deriiin kıvrımlarından- kendisine , kendini ifşa ediyordu ..
iyi ki bu yıl yeni idrakimle tekrar tekrar hermetizm kitaplarını okumuşum..zira THOT’nun oğlu TAD’a ZİHNİ ve KU-KALB ‘i anlatışını şimdi bu kitapta yaratım safhaları olarak görebiliyordum.. ve ezoterik olan, bu hipnozla alınan bilgi kitabındaki mana kütüphanesi anlatımlarını –harfler-motif deseni ve iplikleri çok kolayca MATRİX deki akan harflerde ve LUCY filmindeki harf iplikleriyle, lucy’in elini uzatıp levhi okuyarak kadere müdahale etmesini bizzat film gibi izleyerek anlayabiliyordum.. ve Tibet lama rahiplerinin senede bir defa çizip boyadığı kitapta goblen denilen MANDALA’nın nereden geldiğini ,yazar yazmasa da öğreniyorum..
ee tabi ,dolayısıyle tüm bu ezotermik kitapların içinden; o yazarın kendi zihninde var olan uzaylı inancı- bizi yaratan uzaylılarını da -kendi telkini altındaki hipnozlu hafızaların en deriiin kıvrımlarından- kendisine , kendini ifşa ediyordu ..
iyi ki bu yıl yeni idrakimle tekrar tekrar hermetizm kitaplarını okumuşum..zira THOT’nun oğlu TAD’a ZİHNİ ve KU-KALB ‘i anlatışını şimdi bu kitapta yaratım safhaları olarak görebiliyordum.. ve ezoterik olan, bu hipnozla alınan bilgi kitabındaki mana kütüphanesi anlatımlarını –harfler-motif deseni ve iplikleri çok kolayca MATRİX deki akan harflerde ve LUCY filmindeki harf iplikleriyle, lucy’in elini uzatıp levhi okuyarak kadere müdahale etmesini bizzat film gibi izleyerek anlayabiliyordum.. ve Tibet lama rahiplerinin senede bir defa çizip boyadığı kitapta goblen denilen MANDALA’nın nereden geldiğini ,yazar yazmasa da öğreniyorum..
aklın ve zihnin oyunları daima
birdir..bu yolda
gidenlerin; ister şeytanın, ister
rahmanın talebeleri olsun, aynı tedrisatı aynı hocalardan gördüklerini bir defa
daha anladım ve euzübillahimineşşeytanirracim
bismillahirrahmanirrahim ’ e şapka çıkarttım..
Sevdiğim
kitap bitti ve kendi aile hayatıma her zamanki gibi sirayet etti..çok ağır bir
hafta geçirdim..hani denmişti ya ”tak o şeyi parmağına ve sen sadece seyret”.. işte
senelerce varlık içinde yokluk yaşayarak
her şeyin elinden tek tek alınmasına alışmış ve seyreden ben , zerre haberim
olmadan en yakınlarımca üzerimden oynadıkları yalan oyunları öğreniyorum.. yalandan korkup kaçtığı kadar hiç bir
şeyden korkup kaçmayan ve yalan
söyleyenleri hayatından çıkartan ben ,şimdi ağlayarak içimdeki senelerdir yalanla uyutulan
yeni bene bakıyordum…..
Allahım
yaaa!! Bana ne yaptın?!! Hiçbir şeye ilgim kalmamış,duvar gibi hissisim. sadece
bu derece yakın olduklarımın senelerce bana yalan söylemesi ve beni ayakta
uyutmasına içerleyip çok ağladım.. zaten kendimi bildim bileli her şeyimin
alınmasına çok alışıktım..çünkü çocukta olan şey için, fazlalıkları onlara vererek onları olaydan uzak tutmak gerekiyordu ..kimbilir, dünyayı
temsil eden bir mananın dünyadan hiçbir nasibi olmaması ne garip ve acı değil
mi?.. madde neden beni sevmiyor!?
*NOT: SEVDİĞİM bak!! bu
reankarne ve karma kitabıyla kendi hayatımda izdüşüm olarak yaşadığım, acaip,
içiçe geçmiş sayısız hayatın tekamül imtihanıyla şu dersi aldım: ben
reankarneyi de, karmayı da aynı anda bu hayatın içinde zaten her anda
yaşıyormuşum da haberim yokmuş..bir şeyi yavaşlatıp uzatmalarda izlemek başka
idi, olayları cem edip, presleyip, pandoranın kutu kapağını anda açarak yüzleşmek çok farklı idi..işte celalin içinden
çıkan bu yüzleşmeli cemal benim evime hiç olmadığı kadar karşılıklı sevgi ve
güven getirdi . çok teşekkür ediyorum..kim bilir çocuklarım içinde insiyasyon
böyle oluyor, bilemiyorum. ama iplerimizin hangi elden tutulduğunu bilmenin
verdiği huzur ve güven de hiçbir şeye benzemiyor.Seni seviyorum reankarnem..karmam..kalemim.yazım.tekrar
eden ayetlerim..SEVGİLİM..
Sevdiğim dünya ile ilişkim beni çok yoruyor..bu neden başıma geldi hala bilemiyorum.. ama dünya dünya olalı sanırım kendisi ile ilk defa yüzleşecek J. .
zamanı ve mekanı varlıktan soyutlayıp, sadece insanı vebal altında bırakıp, sadece insanı yargılamak ne derece doğru ki? insanın aslı dalga frekans boyu ve ışık parçacıklarıdır.. günümüzde binbir tür elektromanyetik akımın içinde kalakalmış bu dalga boyu - iletken ve iletilen varlık olan insan, günah veya sevabı artık nasıl kolayca seçip ayırabilir ve makinelerin kontrolünden çıkıp hakiki bir insan olabilir, ki, nasıl!?
o halde zaman-mekan ve insan birlikte yargılanmalıdır..
nasıl ki AWM
lerde ve ona benzer alışveriş mekanlarında insan kulağıyla duyulmayan ses
frekansları ile tüketim telkini yapılıyorsa,ki,biz bundan nasıl korunabiliriz söyle?!!
eskiden parçalı bulutlu olan havalarımız vardı.. bugünse belli ülkelerin üzerimize saldığı ve ne olduğu kimselere açıklanmayan acaip gaz çizgileri ile üzerimizde deneyler yapılıyor..saatlerce gökyüzünde kalan beyaz keskin çizgilerden havalarımız geçilmiyor ,ki,biz bunlardan nasıl korunabiliriz söyle?!!
eskiden parçalı bulutlu olan havalarımız vardı.. bugünse belli ülkelerin üzerimize saldığı ve ne olduğu kimselere açıklanmayan acaip gaz çizgileri ile üzerimizde deneyler yapılıyor..saatlerce gökyüzünde kalan beyaz keskin çizgilerden havalarımız geçilmiyor ,ki,biz bunlardan nasıl korunabiliriz söyle?!!
“hey neler oluyor??bize ne yapıyorsunuz? Devlet nerede? Bilim adamları üzerimizde ne yapıyor?.. Bilim ve teknoloji tanrıyı mı deccali mi oynuyor ve bize ne olacak? “diye ;neden akıl edip, hemen hiçbirimizin bunları sorgulayamayışımız sizce normal mi pekii ve neden?!! HEEEYY!!! UYANIN ARTIK!!!
kim bilir ,belki bundan sonra abdest almanın- koruyucu duaları okumanın; insanın dalga-frekans boyunu nasıl zırhlı bir aura -ışıkla çevirip koruduğunu anlayacağız.. zararlı radyasyonik ışın ve zararlı ses dalgalarının, çekilen besmele ile nasıl rahmani bir korunmaya dönüştüğü kuantum bilimle kısa süre sonra ortaya çıkacaktır... nasıl ki iyi sözler söylenmiş su damlaları ile ,kötü söz söylenmiş su damlalarının halleri ilmen ispat edildiyse, % 70 'inden fazlası su olan bizler, işte şimdi de teknolojinin mankurtlaştırdığı sanal biorrobot insanlar ile hakiki insanların devrine ve tabii ki sanal savaşlarına girdik..
bu bir ütopik hayal değildir..her devrin ilimi ve bilgisine göre imtihan düzeneği de onlarla birlikte açılır..bugün insanlığın geldiği hal bu..her şeyi laboratuvara sokup paramparça edip, delil ve belge isteyen bir insanlıkla karşı karşıyayız..oysa imana delil olmaz.aşka delil olmaz.duygulara hislere delil olmaz..içimizin coşup kabarmasına ,gözlerimizin dolmasına delil olmaz. ruhun itmesi ve çekmesine delil olmaz… işte delili Allah olanlar ile, delili teknoloji ve bilim olanlar arasındaki bu yeni imtihan sahası sanırım hepimizi çok zorlayacak ve hepimiz hakiki insanı mumla arayacağız vesselam..
28 mart cumartesi... bugün yatmadan evvel büyük bir hevesle istediğim, astrolojik manaları bulacağıma inandığım İBNÜ’L ARABİ ZAMAN ve KOZMOLOJİ (Muhammed Hacı Yusuf) kitabına başladım..uzun olan önsözlerden sonra uykum geldi .. uyudum..
29 mart 2015 pazar ,gece saat 01;30 da şu rüya ile uyandım.. Sevdiğim rüyamı??!! yazmayacağım.. böyle bir lütfa nail oldurulduğum için çok teşekkür ediyorum.. ama rüyamda NUN harfinin temsil ettiği organı ve anlamını ve içindeki küre nin hareketini görerek yaşadım.. anladıklarımsa şuydu: evvela Arabi hocanın anlattığı, hiç bitmeyen sonsuz cennetteki hazdı ki, bu en muazzam çekici olanıydı.. diğerleri, hiçbir şey yokken, ilk hammadde olan, ilk akıl küresinin dürri yekta da denen manası idi..ona neden yetim inci denmiş?. çünkü ondan evvel akıl yoktur ve bilinmezlik vardı.. o ilk madde ve diğer akıl kürelerinin babası idi..eski mısır da zihinden daha üst seviyede olan KU, bizde ise RAHİYM esması ile Mısır’ın göksel annesi NUN u kavradım.. döllenmeyi-mayayı ve döl yolunu da ..
(*internet gazetede dün okudum ki ilk defa bir yıldızın doğumunun fotoğrafları çekilmiş..Allahım olamaz böyle bir şey..sanki ben yine nasa nın teleskopu ile aynı anda aynı şeyin manasını gördüm..Sevdiğim o resmi senin için kopyalıyorum..ve rüya ilmim için yeni bir madde=mana=bilim ve teknoloji delilim olduğunu haber ederim J)
1 nisan Çarşamba ve rüyamın etkisi ile nisan yağmuru
için şu yazıyı karalıyorum..
ZERRE KÜL'ÜN AYNISIDIR denir manevi ilimlerde.ve denir ki" her insan Rahman'ın nefesinde bir zerredir" J (*kimse bu şekilde demedi-ben diyorum -hatalar bendendir:))...işte o zerre ilk maddedir..ama onu büyütüp ,şekillendirip, ortaya çıkartan itme ve çekme mücadelesidir..nasıl ki ,sedef kabuğunun içine düşen bir kum tanesi o kumu içinden dışarıya atabilmek için hiç bitmeyen bir mücadele verir..ve sonunda onu kendisinden olan bir salgı ile kaplayarak eşşiz bir parlaklıktaki İNCİye çevirir...
(*veya MANEVİ ANLAMDA NİSAN AYININ BELLİ GÜN VE ANINDA AĞZINI AÇMIŞ SEDEF'İN İÇİNE DÜŞMÜŞ NİSAN YAĞMURU DAMLASI BU İTME VE ÇEKME MÜCADELESİ KEVNÜ FESAD=OL VE BOZUL İLE İNCİ'YE DÖNÜŞÜR),
işte insan denen kamil varlıkta aynen böyle büyük mücadelelerle nisan yağmurlarından oluşur..
eskiden nisan yağmurlarını toplarlar-üzerine dualar okur ve şifa tası -şifa kazanına doldurup, tüm yıl boyunca kullanırlarmış..
istirdye kabuğu ve içindeki inci bize her şeyin ilk nasıl yaratıldığını en zarif-en görkemli anlamla sunar..inci ve mercan hayvani makamdan insani makama geçişin de sembolüdür..nasıl ki hurma ağacı bitkisel hayattan hayvani makama geçişin remzi ise,işte incide hayvan-diri makamından insan'a geçişe işarettir..
ZERRE KÜL'ÜN AYNISIDIR denir manevi ilimlerde.ve denir ki" her insan Rahman'ın nefesinde bir zerredir" J (*kimse bu şekilde demedi-ben diyorum -hatalar bendendir:))...işte o zerre ilk maddedir..ama onu büyütüp ,şekillendirip, ortaya çıkartan itme ve çekme mücadelesidir..nasıl ki ,sedef kabuğunun içine düşen bir kum tanesi o kumu içinden dışarıya atabilmek için hiç bitmeyen bir mücadele verir..ve sonunda onu kendisinden olan bir salgı ile kaplayarak eşşiz bir parlaklıktaki İNCİye çevirir...
(*veya MANEVİ ANLAMDA NİSAN AYININ BELLİ GÜN VE ANINDA AĞZINI AÇMIŞ SEDEF'İN İÇİNE DÜŞMÜŞ NİSAN YAĞMURU DAMLASI BU İTME VE ÇEKME MÜCADELESİ KEVNÜ FESAD=OL VE BOZUL İLE İNCİ'YE DÖNÜŞÜR),
işte insan denen kamil varlıkta aynen böyle büyük mücadelelerle nisan yağmurlarından oluşur..
eskiden nisan yağmurlarını toplarlar-üzerine dualar okur ve şifa tası -şifa kazanına doldurup, tüm yıl boyunca kullanırlarmış..
istirdye kabuğu ve içindeki inci bize her şeyin ilk nasıl yaratıldığını en zarif-en görkemli anlamla sunar..inci ve mercan hayvani makamdan insani makama geçişin de sembolüdür..nasıl ki hurma ağacı bitkisel hayattan hayvani makama geçişin remzi ise,işte incide hayvan-diri makamından insan'a geçişe işarettir..
her yağmur damlasının içinde bir
nefesi hikmet var.. yumurta ilmi...inci. .ilm-ü ledün.. himmet.. kuldan
istenense birazcık hizmet, gayret.. ama asıl hizmet yukarıdan... vermeyince
Mabud & neylesin kul mahluk durumunu asla unutmamak lazımdır.. ve bazı
taş-kayadan envai çiçek bitki çıkabilirken, bazı verimli sanılan ve bin bir
ihtimam gösterilerek bakılan özel, seçilmiş sandığımız topraklardan asla ürün
alınamaz.. neden?.. hata ya bahçıvanda, ya toprakta, ya tohumda, ya sudadır
veya havada mı? olabilir ..belki de hiç biri.. kendini bilip kendini okursan
ancak anlarsın nedeni gibi gibi ..dipsiz delik J ….
kış uykusundan uyanan tabiat ölümden dirilmektedir ve kabirlerinden nisan yağmuru ile dirilerek uyanmaktadır vesselam.
***
kış uykusundan uyanan tabiat ölümden dirilmektedir ve kabirlerinden nisan yağmuru ile dirilerek uyanmaktadır vesselam.
***
Sevdiğim…. henüz kitabın başlarındayım ve
okuması çok ağır, zor ..çünkü kitabın
yazarı bir fizik profu ve ben matematiksel zekaya sahip değilim.ancak görerek
öğrenebildiğimden ,kitap boyunca bakire NUN’nun ilk
gece rüyası gibi J rüyalarımın olmasından başka da konu hakkında
bir dileğim yok..
3 mart Cuma..bu gece aylar sonra musiki okulundayız..o gerçek bir aşık. ilhamatı
rabbani ile sarhoş sarhoş anlatıyor ve bir ara diyor ki “aşkı biten ve
aşkını kaybedenler akıl ayakkabılarını giyerler ve o akıl ayakkabıları da onları kendi
nefislerine aşık ederek yoldan saptırtır..
işte onlar dosdoğru yol üzerindeyken yoldan düşenlerdir”..Sevdiğim bu söz banaydı biliyorum..çok fena
üzerime alındım.. ama aşk çaresi, devası olmayan bir hastalık biliyorsun ve
kimse anlamıyor…herkes senden nefret ediyor, işkenceyle itip kakıyor, seni umumi mahallerden bile tart
ettiriyorlar J?!!o akıl ayakkabısını ben giymek istemiştim ki…
Sevdiğim beni o zalimlerin elinden kurtarmak için, kendi elleri ile giydirdi
değil mi?!! evet..
4 mart cumartesi..hayalimde Senin mekanında en öndeydim..bir özel ritüel varmış ama Sen, bekle bekle gelmiyorsun(*biliyorum ki ben oradayım diye yine gelmiyorsun )..acaip tarihi şeyler getiriliyor, açılacakmış. .iki tane küçük-baş tarafı sivri üçgen - koyu yeşil ahşap tabut var.. hani Yahudilerin torah rulolarını koydukları sandıklar var ya, ona benzeyen veya alem konulan…işte bu tabut sandıklardan birini kucağıma alıyorum…Sen gelene dek bende duracakmış. .herkes geliyor, yeniçeriler ve ritüelciler geliyor ama bekle bekle Sen gelmiyorsun.. kalkıyor, her zamanki gibi mekanını terk ediyorum.. antik Bahailerin sokağına ,son derece kötü gühankarların evlerinin olduğu sokaklara düşüyorum..her yeri görüp kaçıyor, yolumu kaybediyorum.. anayol ve beni eve götürecek araçların olduğu yerde ise uyanıyorum..
Ve Şu anda kanlı ay tutulması denen bir tabiat olayı yaşandı ve yazım bitti..
Sevdiğim..aşk ve akıl birlikte ne yazık ki gitmiyor..ya biri ya biri olmalı değil mi? akıl ayakkabılarımı aşkınla boyasan olmaz mı peki ?
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
04.04.2015