4 Nisan 2015 Cumartesi

30 (O’tuz) KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI MASALI 22

30 (O’tuz)  KUŞ ,30 HARF OLAN ÂNKA ‘ NIN RÜYASI  MASALI  22

FATIR SURESİ /1 - Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah'a mahsustur. O, yaratmada dilediği kadar artırır. Gerçekten Allah her şeye kâdirdir.


Aşk kanatlanıp uçmak ister.. akılsa, iki ayağı ile yere sağlam basarak yürümek.. insanın köprücük kemiği ona iki kol vermiştir..hakikatte kollarımız kanatlarımızdır.. ama her varlık kanatlı değildir.. yüreğimizde kanatlı değildir.. o saydam bir latif küredir.. içinde başka saydam latif küreleri barındırır.biz buna nefes-vahy-hikmet-himmet –akıllar da deriz.. aklı olmayanın dini ve sorumluluğu yoktur.. aşkı olmayanınsa imanı yoktur.. aşk karşılıksızlıktır .beklentisiz iman ediştir.. O size hiçbir şey vermese de sever ve iman edersiniz..O sizi hiç tanımayıp bilmese de siz Onu tanır ve bilirsiniz.. O sizin tanımlanmış tamlığınız, elmanızın diğer yarısı, ruh ikizinizdir.. aynı kaynaktan doğmuş, aynı kaynaktan su içmiş ve aynı kaynağa çalışmaktasınızdır.. siz O’na  O size bağlıdır.. suretler aslında bu alemde tanımlanabilmek için olan hüviyet kağıtlarımızdır.. anlayana, Sevdiğinin aldığı verdiği nefes, onun sohbeti rahmanın nefesidir.. O konuşurken siz her anda yeniden halden hale girer ,her an Onla haşrı neşri yaşarsınız..O  "NUN" hüznü hüznünüz, Onun sevinci sevincinizdir..

HOŞ GELDİN BAHAR,EY AŞKIN MEVSİMİ HOŞ GELDİN..

HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ

Yasin /82 : Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı «Ol»(KÛN)  demekten ibarettir. Hemen oluverir.


KEF: Harf değeri 20 .. kef harfi ZAT’INDAN SIFATINA DÖNEN, bir eli havaya, bir eli yere bakan-HAK’TAN ALDIĞINI HALKA VEREN  sema eden bir Mevlevi dervişidir ..KEVN Ü FESAD denen OL ve YOK OL misalidir..kef harfi rabıtadır; o ampulün içindeki fazlı elektriğin bizim göremeyeceğimiz hızda yanıp sönerken ,yani aynı anda  dağılıp atomlarını birleştirirken-haşru neşri bir anda burada görmesi ve göstermesi gibidir....+ ve – , ERKEK &KADIN ,rahman rahim elektrik akımının aynı fazda birleşmesi ile  O,dişi-doğurgan-çoğaltandır ..

k
ef+elif+fe =kef…vahiyle çalışan insanı kamildir. O,gökten aldığını yere dağıtan ata direğimiz  olan TUĞRUL KUŞUmuz ANKA RABITA indirgeç trafomuzdur....…

nasıl ki bir kablo vasıtası ile elektrik  akımını aldığımızda, alıcılarımızdaki o elektrik  görüntü ve sese dönüşür ve onu maddede bilirsek ,işte KEF te böyle bir şeydir..


suriye de yıkılan binadan
kalan merdiven
kef harfinin değerinin 20 olması, onun dualiteyi anlatması ,her şeyin O’ndan O’na olduğuna işarettir.. aynaya bakan aynada kendisini görür. .aynada akseden kendisinin izdüşümüdür..ne varsa yukarıda ,o var aşağıda aynası da kef harfidir.. kef harfi aslında III tane elif harfinin  bir Z çizmesidir…hayatlarımızdaki yolumuzda daima zikzaklar çizerek, helozonik spriallerle sema ile dönerek yükseliriz. .o yüzden bir merdivenin her bir basamağı misalidir kef harfi..

Eski mısır da kişinin KA sı onun maddi beden kalıbı idi..4 büyük melekten sadece tabiatla- maddeyle ilişik olan miKAil meleğin adının içinde KA vardır.. diğerlerinde azRAil, cebRAil, isRAfil de soyut nur-ışık –feyiz perde arkası güçleri  olarak RA vardır..o halde yine eski mısırda da; zihnin  yani aklın bittiği yerde, varılması en güç ve zor olan mutlak güzel-mutlak iyi-mutlak sevginin olduğu yegane yer- yüce anne –eşsiz sevgili KU-RAHİYM de bu mana vardır..
yani; madde=zihin=tezahür…yani ; isim+ ışık + gölge =varlık


Almadan veremezsin demiş eskiler.o halde ellerini semaya uzat ve isteyebileceğin her şeyi iste..mesela Sevgilinden seni gönlünde hacca götürmesini dile ;O SANA GÖNÜL HACCINI İKRAM ETSİN..mesela Sevgilinden HACÜL EKBER DİLE..O sana  ev sahibini göstersin.. evi değil, ev sahibini ziyaret et ve tanış..hayatın altüst olsun.. belki altı üstünden daha iyidir değil mi  Sevdiğim
J?..

TANRINLA AŞK YAŞA,O’NA AŞIK OL..O’NUN MAHREMİ OL VE O SENİ KORUSUN,O SANA BAKSIN…O’ndan en zor, en ulaşılmazları iste..çünkü O çok zengin.. GANİ.. vermeyi seviyor. .kendisinden istenmesini diliyor.. almadan veremezsin unutma. O’NU İSTE..BİR GELİNİ İSTER GİBİ ONU İSTE VE DUVAĞINI AÇ..O vermek dilemeseydi istemeyi yaratmazdı.. O’NU BİLMEK DEMEK KENDİNİ BİLMEK DEMEK UNUTMA!!
kendini sev, nefsini ruhuna teslim et kurtul.. ruh eşini, kendinle kendin kutsa…

HURŞİD’İMDEN MÜRŞİD’İME BİR TÛTİNİN GÜNCESİ

Dünyada hüküm bilgiye değil söze aittir. 'Sırların ortaya çıkarılacağı günde hüküm ise' söze değil bilgiye ait olacaktır.
Fütuhat c3,s42 - Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)



cin-cenin – cennet aynı kelime kökünden olup  gizli-saklı  olana denirmiş..yani mesela günümüzdeki kullandığımız ilimlerden radyasyon-gaz- elektrik-internet bir manada cindir ..ama tezahür edip; görüntü, ses ,yayın olarak gözükünce, rahmani ve şeytani yorumlarımıza göre  şekillenerek ,bizdeki melek veya şeytani anlamlara dönüşürler.. makamı İnsanı Kamil Zülkarneyn  yani NÖTR  O  olup, o anki durum ve eylem neyi gerektiriyorsa  “ + (pozitiv) veya – (negatif) “ yetkisini  o halde  kullanır ki, kimseye de bunun için hesap vermez..

LOKMAN /27:
Şayet yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de arkasından yedi deniz katılarak (mürekkep olsa) yine Allah'ın sözleri (yazmakla) tükenmez. Şüphe yok ki Allah mutlak galip ve hikmet sahibidir.



Nasıl ki başlangıçta SÖZ-KELAM –OL=KÜN emri dilemesi vardı ve her şey işte bu sözden yaratıldı..
belki de O sözün  maddeleşme serüvenleri bugün tüm sırlarını bize ;internetle ,elektrikle,ışıkla,ses dalgası frekans okyanusları bilimleri ile anlatıyor da anlatıyor.. ama O, ne kendisini anlatıp göstermekten bıkıyor, nede biz O’nun kendini bilip seyredip, kendisinden hiç bıkıp usanmayan  bahsinin dedikodusunu etmekten  vazgeçebiliyoruz.. sanki O bizi;OL” derken, ilahi SÖZ ü ile büyüledi.. sanki O ,bizi okuyarak ipe dizip, kolye yaptı ve tanelerimize nefesiyle üfürdü.. çözülemeyen sihirini yine O, FEYEKÜN sözü ile bozdu..

Bugünse batınilik denen tasavvufi  mana ilminin neden insanlığa  sökmediğini ve batında kalan keramet-mucize adına ne varsa ,neden sapır sapır icad edilip- madde ilminde aniden makineleştirilip umuma sunulduğunun sırrını ise henüz bilemiyoruz .. ama şu bir gerçek ki, bir şeyler bitti ve  o şey sona erip kıyameti koptu.. bizler yeni bir devriyeye girdik. ister anlayalım, ister anlayamayalım..durum bu..

ÂLİ İMRÂN-19: Allah nezdinde hak din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur.


ben yine de suçlu olarak gördüğüm ehli mana adamlarının genelinin, batıni bilgileri çıkarları için kullanıp, kendi ve ailelerinin tanrılıklarına dönüştürdükleri tasavvuf  sahası yüzünden ,halkın-HAK TARAFINDAN  bu lütfa erdirildiğini naçizane düşünmekteyim. .eğer onlar bilgileri o kadar kendilerine mal edip saklamasaydı ve hiç olmazsa  insanlara yavaş yavaş bunları cömertçe vermeyi bilselerdi, bugün kendi yetiştirdikleri  –sahibine saldıran köpekler gibi- efendilerinin üstlerine saldırmayacak,  post-taç-hırka-al takke ver külah entrikalarıyla olan mücadele hiç olmayacaktı diye inanmaktayım.. bindikleri dalı kestiler ve kendilerini kendileri imha ettiler.. kendilerini geçecek bir çırak usta asla istemeyip, onların manalarını yanlış yorup ,onları ilerlemekten alıkoyanda,hep onlar değil mi?

Nasıl ki günümüz akademik camiası aynen böyle ise, mana akademisi de sadece göze girmiş, çanta taşıyıcısı ve her halta göz yumup, ayıp örtenlerden seçilmiyor mu?.onların her şeyleri öğrencilerin huzurunda sesli dile getirilip normal görülüp , hepsinin de aynı şeyi yapmaları hem teşvik edilip-hem de normalleştirilmiyor mu?!!bugün genel manadaki (*hakiki olanları tenzih eder özür dilerim ) akademisyenler eğer o makamları hak etselerdi, eğitim seviyemiz bu derece kötü olur muydu?. bizler bugün  okuduğunu anlayamayan ,kopyala yapıştırdığından başka bir şey bilemeyen-olayları tevhid edip ,olaya tepeden her yandan bakamayan ve geleceği göremeyen -ama daki körlerden olan  yepyeni bir nesiliz..işte manevi kadim kitapları okur ve bugün ki ehli tasavvufu dinlerseniz, onların hala binlerce sene evvelinin üzerine kendilerinden tek bir mana ve değer ekleyemeyip çıtayı yükseltemediklerini ve hala kadim geçmişin mirasını har vurup harman savurduklarını da anlarsınız..

ve efendilerden bugün sık sık şunu duyarsınız..devir ibadet ve taaat devri değil.devir imanı kurtarma devri..yani şuan hepimize tek söyletmek istedikleri şey kelime-i tevhid olan lailaheillallah muhammedresulAllah  sözünden başka bir şey değildir.
Sevdiğim.. bu yazdığım tabii ki umum için.. oysa ki, hakiki mürşidi kamillerin halen içimizde olduğunu ve turuku ali nin devam ettiğini de biliyorum… ama sanırım çok kırgınım.. herkesi istiyorum  ve bunun asla gerçekleşmeyeceğini de öğrendiğim halde, hem kendime hem de Sana zulmediyorum..neden?..

çünkü hala Seni Seviyor ve hala ölesiye Seni kıskanıyorum..aşkımın alındığı ve ilme dönüştürüldüğünü zan etsem de ,bazı geceler ve sabah gözlerimi Senin adınla açarken aslında kendimi kandırdığımı da anlıyor ve Sana çaktırmıyorum. .ikimizin arasına ördüğüm aşılmaz perde dağlarını bu maddi alemde ölene dek aşmayacağım.. kalbimin kırıklarının, latif kalbimin içindeki şeffaf hikmet kürelerine batıp ,o nefes balonlarımı- her nefesimde kendinin patlatmanı izlicem... izlerken ağlamıcam... sinirlenmicem…  acıyıp üzülmicem.... çünkü “ o şişirdiğin balonları eline bir iğne alıp tek tek patlatacaksın !..ben karışmayacağım ,bu senin işin..nasıl şişirip gözünün önünü hayalden göremez hale getirdiysen ,hepsini sen patlatacaksın” diyende Sendin biliyorsun…peki verdiğin nefeslerin heba olmasına Sen ne diyorsun? bana verdiğini söylediğin her şeyinle Seni, böyle umumda harcamama incinmiyor musun? Senin mahremiyetine binlerce gözü-kulağı ve rüyayı soktum ve bazıları bizle aynı rüyayı ucundan azıcık görmeye başladı..onları benden daha çok mu sevip istiyordun pekii?(*ağladığını biliyorum ve o inci göz yaşını  yine öperek içiyorum )

 ****

Ve Sevdiğim geçen hafta internetten 
ÖLÜMÜN ÖTESİ -DOLORES CANNON kitabını okudum.. Sana biraz ondan  bahsetmek istiyorum..
http://m.friendfeed-media.com/1cb1ea8733e0a12c11e1aec33d8bda0ffd178a83
zihnin eğitilip programlanabilir olduğuna inanan  biri olarak hem kendimi, hem de etrafımı sıkı bir şekilde takip ediyorum.. bunu en mükemmel Kuddusi icazeti okuttuğum- rüya görüp -anlatanlardan sırası ile izleyebiliyorum.. dolayısı ile ,bu kitabında yazanı bir ezoterik. .hristiyan doğmuş gibi ama, budizmi yalayıp yutmuş olduğu okurken her yanından fışkırıyor.. işte bu psikolog,  hastalarını hipnozla uyutarak, onları henüz doğmadan evvelki dünyalara ve diğer reankarnelerine götürüyor, karmalarını temizliyor…onlara soru soruyor ve o konularda bilgi alıp kaydediyor.. bu türde  600 civarındaki deneği hipnoz ederek onlardan  bilgi almış ve bir kısmını değiştirmeden  kitabına koymuş..

Kitabı çok etkileyici buldum.. bir insanın  bu kitaptaki deneklerin halleri ile, kolayca kendini ve etrafındaki problemli kişilerin durumlarını tesbit edip, düğümlerini çözebileceğini de anladım.. kitaba  önce yanlı baktım.. çünkü o yazar bir dinsizdi.. sadece yaratıcıya yani lailaheillallah bahsine inanan amma dinleri ve peygamberleri red eden biriydi.. alt yapısı olmayan biri için kitabı çok tehlikeli buldum.. yeni idrakimle düşündüğümdeyse, o kelime-i  tevhidin ilk bölümünü  gerçekleştiriyordu ve Budizm deki nirvana bizde hiçliğe denkti. zaten ilk emir sadece Allah’ı bir ve tek bilmek değil miydi? O halde şimdi kitaba bakışımdaki tehlike kalkmıştı..

çünkü GÜNEŞ herkese eşit doğuyordu ve ALLAH herkesin ALLAH’ı idi..

Sevdiğim..kitabı reankarneye inanan bir ezoterik gibi okumadım.. ilk evvela şunu anladım..yazar hastaları üzerinde kendi zihnini ve aradığı cevapları yansıtıyordu.. yani aslında kendisi soruyor amma hastalarının zihninden yine kendisi zihni telkinle kendisine  cevap veriyordu. (*bunu da, masalımı okuyan ve aynı zamanda ezoterik psikologların tıbbi aile dramalarına katılan ve gittiği yerden aldığı telkinler yüzünden dönemeyen kayıp bir ruhtan öğrendiğim bilgilerle ve "bu konuda yaz -insanları uyar" dediği için anladım..  onu buradan selamlıyor ve teşekkür ediyorum..)

Kitaptaki hastalar ve doktorun yaşadığı yer Amerika..dinleri genelde Hristiyanlık adı altında Budizm ,ateizm ve paganlık..yani deneklerin hipnozda anlattıklarına ve doktorun yorumlarına baktığımda hz İsa ve Buda’dan başka büyük insiyenin zihinlerinin derinliklerinde dahi olmaması şaşırtıcı değil..

kaldı ki, aynı yayınevine bağlı bilgilerden okuyan bir uzay dindarı geçende beni face de eklemişti.. oda sadece hz İsa’yı uzaylı insiye ışık rehberi olarak görüyor , diğer tüm peygamberleri ve biz genel dünyalıları laboratuvarda uzaylı sürüngenlerin –replikyanların yarattığını ve bizim de aslında insan sureti giymiş sürüngenler olduğumuza inanıyordu.. onlarsa binlerce yıldır var olan uzak galaksilerden gelmiş ışık insanlarmış ve dünyamızı kurtarmak için rehber varlıklar olarak buraya gelmişler. .frekanslar ,duru görü ve uzaydan  telepatik mesajla eğitilip bilgi alıyorlarmış J

yani Sevdiğim biliyorsun ki, günümüz çizgi film ve  pc oyunları ile büyümüş nesillerinin genel uzay şamanlığı hali bu ve bunlar bir çığ gibi büyüyor.. birde konuştukları dili ve kutsal uzay bildirge kitaplarından yorumları okusan gülerken  gülmekten boğulabilirsin ,yani öööle trajikomikler ama çok ciddi şekilde inanıyorlar …

oysa islam tasavvufu talebelerineyse  uçmak- kaçmak yasak..Sizler bizlere hep “kuşlar uçar,biz kuş değil insanız ve yürürüz” diyorsunuz.. yani ,o zaman uzaylılara inananlar ile, uzaylıları da Yaratana inanan bizlere hiçte  adil ve dengeli bir tedrisat uygulanmıyor ,değil mi J?!!!

ee tabi ,dolayısıyle tüm bu  ezotermik kitapların içinden; o yazarın kendi zihninde var olan uzaylı  inancı- bizi yaratan uzaylılarını da -kendi telkini altındaki hipnozlu  hafızaların en deriiin kıvrımlarından- kendisine , kendini  ifşa ediyordu ..

iyi ki bu yıl yeni idrakimle tekrar tekrar hermetizm kitaplarını okumuşum..zira  THOT’nun oğlu TAD’a  ZİHNİ ve KU-KALB ‘i anlatışını şimdi bu kitapta yaratım safhaları olarak görebiliyordum.. ve ezoterik olan, bu hipnozla alınan bilgi kitabındaki mana kütüphanesi anlatımlarını –harfler-motif  deseni ve iplikleri  çok kolayca MATRİX deki akan harflerde ve LUCY filmindeki harf iplikleriyle, lucy’in elini uzatıp levhi okuyarak kadere müdahale etmesini bizzat film gibi izleyerek anlayabiliyordum.. ve Tibet lama rahiplerinin senede bir defa çizip boyadığı  kitapta goblen denilen  MANDALA’nın nereden geldiğini ,yazar yazmasa da  öğreniyorum..

aklın ve zihnin oyunları daima birdir..bu yolda gidenlerin;  ister şeytanın, ister rahmanın talebeleri olsun, aynı tedrisatı aynı hocalardan gördüklerini bir defa daha anladım ve euzübillahimineşşeytanirracim bismillahirrahmanirrahim ’ e şapka çıkarttım..

Sevdiğim kitap bitti ve kendi aile hayatıma her zamanki gibi sirayet etti..çok ağır bir hafta geçirdim..hani denmişti ya ”tak o şeyi parmağına ve sen sadece seyret”.. işte senelerce  varlık içinde yokluk yaşayarak her şeyin elinden tek tek alınmasına alışmış ve seyreden ben , zerre haberim olmadan en yakınlarımca üzerimden oynadıkları  yalan oyunları öğreniyorum.. yalandan korkup kaçtığı kadar hiç bir şeyden korkup kaçmayan  ve yalan söyleyenleri hayatından çıkartan ben ,şimdi  ağlayarak içimdeki senelerdir yalanla uyutulan yeni bene bakıyordum…..

Allahım yaaa!! Bana ne yaptın?!! Hiçbir şeye ilgim kalmamış,duvar gibi hissisim. sadece bu derece yakın olduklarımın senelerce bana yalan söylemesi ve beni ayakta uyutmasına içerleyip çok ağladım.. zaten kendimi bildim bileli her şeyimin alınmasına çok alışıktım..çünkü  çocukta  olan şey için, fazlalıkları onlara vererek onları olaydan  uzak tutmak gerekiyordu ..kimbilir, dünyayı temsil eden bir mananın dünyadan hiçbir nasibi olmaması ne garip ve acı değil mi?.. madde neden beni sevmiyor!?

*NOT: SEVDİĞİM bak!! bu reankarne ve karma kitabıyla kendi hayatımda izdüşüm olarak yaşadığım, acaip, içiçe geçmiş sayısız hayatın tekamül imtihanıyla şu dersi aldım: ben reankarneyi de, karmayı da aynı anda bu hayatın içinde zaten her anda yaşıyormuşum da haberim yokmuş..bir şeyi yavaşlatıp uzatmalarda izlemek başka idi, olayları cem edip, presleyip, pandoranın kutu kapağını anda açarak  yüzleşmek çok farklı idi..işte celalin içinden çıkan bu yüzleşmeli cemal benim evime hiç olmadığı kadar karşılıklı sevgi ve güven getirdi . çok teşekkür ediyorum..kim bilir çocuklarım içinde insiyasyon böyle oluyor, bilemiyorum. ama iplerimizin hangi elden tutulduğunu bilmenin verdiği huzur ve güven de hiçbir şeye benzemiyor.Seni seviyorum reankarnem..karmam..kalemim.yazım.tekrar eden ayetlerim..SEVGİLİM..


Sevdiğim dünya ile ilişkim beni çok yoruyor..
bu neden başıma geldi hala bilemiyorum.. ama dünya dünya olalı sanırım kendisi ile ilk defa yüzleşecek J. .
zamanı ve mekanı varlıktan soyutlayıp, sadece insanı vebal altında bırakıp, sadece insanı yargılamak ne derece doğru ki?  insanın aslı  dalga frekans boyu ve ışık parçacıklarıdır.. günümüzde binbir tür elektromanyetik akımın içinde kalakalmış bu dalga boyu - iletken ve iletilen varlık olan  insan, günah veya sevabı artık nasıl kolayca seçip ayırabilir ve makinelerin kontrolünden çıkıp hakiki bir insan olabilir, ki, nasıl!?

o halde zaman-mekan ve insan birlikte yargılanmalıdır..

nasıl ki AWM lerde ve ona benzer alışveriş mekanlarında insan kulağıyla duyulmayan ses frekansları ile tüketim telkini  yapılıyorsa,ki,biz bundan nasıl korunabiliriz söyle?!!

 eskiden parçalı bulutlu olan havalarımız vardı.. bugünse belli ülkelerin üzerimize saldığı ve  ne olduğu kimselere açıklanmayan acaip gaz çizgileri ile üzerimizde deneyler  yapılıyor..saatlerce  gökyüzünde kalan beyaz keskin çizgilerden havalarımız geçilmiyor ,ki,biz bunlardan nasıl korunabiliriz söyle?!!


hey neler oluyor??bize ne yapıyorsunuz? Devlet nerede? Bilim adamları üzerimizde ne yapıyor?..  Bilim ve teknoloji tanrıyı mı deccali mi oynuyor ve bize ne olacak? “diye ;neden akıl edip, hemen hiçbirimizin   bunları sorgulayamayışımız sizce normal mi  pekii ve neden?!!  HEEEYY!!! UYANIN ARTIK!!!


Belki de bugünkü hukukçuların elektromanyetik dalgalarla  insan üzerinde denenen psikolojik deneylere artık bir göz atması ve denekler üzerinde bu hallerin etkisini bilebilmesi lazımdır.. içimizden bazıları devletlerin öngördüğü eğitimi ret etmeli… özel kendini bilme- tabiatta hikmet okulları açılması gündeme gelebilir ki ,bende olsam bu tarz bir eğitimi seçerdim.. dünyayı yöneten birkaç ailenin sisteminin kölesi olmamak için ,insan denen varlığın kendisini korumayı öğrenmesi lazımdır..


kim bilir ,belki bundan sonra abdest almanın- koruyucu duaları okumanın; insanın dalga-frekans boyunu nasıl zırhlı bir aura -ışıkla çevirip koruduğunu anlayacağız.. zararlı radyasyonik ışın ve zararlı ses dalgalarının,  çekilen besmele ile nasıl rahmani bir  korunmaya dönüştüğü  kuantum bilimle kısa süre sonra ortaya çıkacaktır... nasıl ki iyi sözler söylenmiş su damlaları ile ,kötü söz söylenmiş su damlalarının halleri ilmen ispat edildiyse, % 70 'inden fazlası su olan bizler, işte şimdi de teknolojinin mankurtlaştırdığı sanal biorrobot insanlar ile hakiki insanların devrine ve tabii ki  sanal savaşlarına  girdik..




bu bir ütopik hayal değildir..her devrin ilimi ve bilgisine göre imtihan düzeneği de onlarla birlikte açılır..bugün insanlığın geldiği hal bu..her şeyi laboratuvara sokup paramparça edip, delil ve belge isteyen bir insanlıkla karşı karşıyayız..oysa imana delil olmaz.aşka delil olmaz.duygulara hislere delil olmaz..içimizin coşup kabarmasına ,gözlerimizin dolmasına delil olmaz. ruhun itmesi  ve çekmesine delil olmaz… işte delili Allah olanlar ile, delili teknoloji ve bilim olanlar arasındaki bu yeni imtihan sahası sanırım hepimizi çok zorlayacak ve hepimiz hakiki insanı mumla arayacağız vesselam..


28 mart cumartesi...  bugün yatmadan evvel büyük bir hevesle istediğim, astrolojik manaları bulacağıma inandığım İBNÜ’L ARABİ ZAMAN ve KOZMOLOJİ (Muhammed Hacı Yusuf) kitabına başladım..uzun olan önsözlerden sonra uykum geldi .. uyudum..

29 mart 2015 pazar ,gece saat 01;30 da şu rüya ile uyandım
.. Sevdiğim rüyamı??!! yazmayacağım.. böyle bir lütfa nail oldurulduğum için çok teşekkür ediyorum.. ama rüyamda NUN harfinin temsil ettiği organı ve anlamını ve içindeki küre nin hareketini görerek yaşadım.. anladıklarımsa şuydu: evvela Arabi hocanın anlattığı, hiç bitmeyen sonsuz cennetteki hazdı ki, bu en muazzam çekici olanıydı.. diğerleri, hiçbir şey yokken, ilk hammadde olan, ilk akıl küresinin dürri yekta da denen manası idi..ona neden yetim inci denmiş?. çünkü ondan evvel akıl yoktur ve bilinmezlik vardı.. o ilk madde ve diğer akıl kürelerinin babası idi..eski mısır da zihinden daha üst seviyede olan KU, bizde ise RAHİYM esması ile Mısır’ın göksel annesi NUN u kavradım.. döllenmeyi-mayayı ve döl yolunu da .. 
(*internet gazetede dün okudum ki ilk defa bir yıldızın doğumunun fotoğrafları çekilmiş..Allahım olamaz böyle bir şey..sanki ben yine nasa nın teleskopu ile aynı anda aynı şeyin manasını gördüm..Sevdiğim o resmi senin için kopyalıyorum..ve rüya ilmim için yeni bir madde=mana=bilim ve teknoloji delilim olduğunu haber ederim J)


1 nisan Çarşamba  ve rüyamın etkisi ile nisan yağmuru için şu yazıyı karalıyorum..
ZERRE KÜL'ÜN AYNISIDIR denir manevi ilimlerde.ve denir ki" her insan Rahman'ın nefesinde bir zerredir"
J (*kimse bu şekilde demedi-ben diyorum -hatalar bendendir:))...işte o zerre ilk maddedir..ama onu büyütüp ,şekillendirip, ortaya çıkartan itme ve çekme mücadelesidir..nasıl ki ,sedef kabuğunun içine düşen bir kum tanesi o kumu içinden dışarıya atabilmek için hiç bitmeyen bir mücadele verir..ve sonunda onu kendisinden olan bir salgı ile kaplayarak eşşiz bir parlaklıktaki İNCİye çevirir...

(*veya MANEVİ ANLAMDA NİSAN AYININ BELLİ GÜN VE ANINDA AĞZINI AÇMIŞ SEDEF'İN İÇİNE DÜŞMÜŞ NİSAN YAĞMURU DAMLASI BU İTME VE ÇEKME MÜCADELESİ KEVNÜ FESAD=OL VE BOZUL İLE İNCİ'YE DÖNÜŞÜR),

işte insan denen kamil varlıkta aynen böyle büyük mücadelelerle nisan yağmurlarından oluşur..

eskiden nisan yağmurlarını toplarlar-üzerine dualar okur ve şifa tası -şifa kazanına doldurup, tüm yıl boyunca kullanırlarmış..


istirdye kabuğu ve içindeki inci bize her şeyin ilk nasıl yaratıldığını en zarif-en görkemli anlamla sunar..inci ve mercan hayvani makamdan insani makama geçişin de sembolüdür..nasıl ki hurma ağacı bitkisel hayattan hayvani makama geçişin remzi ise,işte incide hayvan-diri makamından insan'a geçişe işarettir..


her yağmur damlasının içinde bir nefesi hikmet var.. yumurta ilmi...inci. .ilm-ü ledün.. himmet.. kuldan istenense birazcık hizmet, gayret.. ama asıl hizmet yukarıdan... vermeyince Mabud & neylesin kul mahluk durumunu asla unutmamak lazımdır.. ve bazı taş-kayadan envai çiçek bitki çıkabilirken, bazı verimli sanılan ve bin bir ihtimam gösterilerek bakılan özel, seçilmiş sandığımız topraklardan asla ürün alınamaz.. neden?.. hata ya bahçıvanda, ya toprakta, ya tohumda, ya sudadır veya havada mı? olabilir ..belki de hiç biri.. kendini bilip kendini okursan ancak anlarsın nedeni gibi gibi ..dipsiz delik J ….
kış uykusundan uyanan tabiat ölümden dirilmektedir ve kabirlerinden nisan yağmuru ile dirilerek uyanmaktadır vesselam.
***
Sevdiğim…. henüz kitabın başlarındayım ve okuması çok ağır, zor ..çünkü kitabın yazarı bir fizik profu ve ben matematiksel zekaya sahip değilim.ancak görerek öğrenebildiğimden ,kitap boyunca  bakire NUN’nun  ilk gece rüyası gibi J rüyalarımın olmasından başka da konu hakkında bir dileğim yok..

3 mart Cuma..bu gece aylar sonra musiki okulundayız..o gerçek bir aşık. ilhamatı rabbani ile sarhoş sarhoş anlatıyor ve bir ara diyor ki “aşkı biten ve aşkını kaybedenler akıl ayakkabılarını giyerler ve o akıl ayakkabıları da onları kendi nefislerine aşık ederek yoldan saptırtır.. işte onlar dosdoğru yol üzerindeyken yoldan düşenlerdir”..Sevdiğim bu söz banaydı biliyorum..çok fena üzerime alındım.. ama aşk çaresi, devası olmayan bir hastalık biliyorsun ve kimse anlamıyor…herkes senden nefret ediyor, işkenceyle  itip kakıyor, seni umumi mahallerden bile tart ettiriyorlar J?!!o akıl ayakkabısını ben giymek istemiştim ki… Sevdiğim beni o zalimlerin elinden kurtarmak için, kendi elleri ile giydirdi değil mi?!! evet..


4 mart cumartesi..hayalimde Senin mekanında en öndeydim..bir özel ritüel varmış ama Sen, bekle bekle gelmiyorsun(*biliyorum ki ben oradayım diye yine gelmiyorsun )..acaip tarihi şeyler getiriliyor, açılacakmış. .iki tane küçük-baş tarafı sivri üçgen - koyu yeşil ahşap tabut var.. hani Yahudilerin torah rulolarını koydukları sandıklar var ya, ona benzeyen veya alem konulan…işte bu tabut sandıklardan birini  kucağıma alıyorum…Sen gelene dek bende duracakmış. .herkes geliyor, yeniçeriler ve ritüelciler geliyor ama bekle bekle Sen gelmiyorsun.. kalkıyor, her zamanki gibi mekanını terk ediyorum.. antik Bahailerin sokağına ,son derece kötü gühankarların evlerinin olduğu sokaklara düşüyorum..her yeri görüp kaçıyor, yolumu kaybediyorum.. anayol ve  beni eve götürecek araçların olduğu yerde ise uyanıyorum..

Ve Şu anda kanlı ay tutulması denen bir tabiat olayı yaşandı ve yazım bitti..


Sevdiğim..aşk ve akıl birlikte ne yazık ki gitmiyor..ya biri ya biri olmalı değil mi? akıl ayakkabılarımı aşkınla boyasan olmaz mı peki ?
nur cihan
nuralem7@hotmail.com
04.04.2015