21 Mayıs 2016 Cumartesi

SUÇ VE CEZA VE İHSÂN MASALI


SUÇ VE CEZA VE İHSÂN MASALI

Allahü Teala'nın yarattığı ilk kimse ,bir kişi ve bir sığırdı .
Keyûmers  demenin bir manası ,anlamı da ; ( Hayy canlı-diri) söyleyici ve ölücü demektir..O'na KEY KÛH da denilirdi..Dünya o zaman onun elindeydi..Key-Kûh o zaman bir dağ mağarasında yaşıyordu .KEY ŞAH demektir..KEY-KÛH DA DAĞ PADİŞAHI demektir..Key -Kûh dünyada 36 yıl yanlız başına yaşadı..Ondan sonra öldü..Arkasından nice nice katre su yer yarığına döküldü..O su 40 yıl o yerde kaldı...Ondan sonra iki şey birden ADEM ŞEKLİNDE çıktı.Onlarda büyüdüler..Ta 50 yıla kadar insan biçiminde iki ağaç oldular.. Biri erkek ,biri dişi idi..Birbirleri ile birleştiler bir araya geldiler.. Onlardan evlatlar ve torunlar üredi...Onlar meşi ve meşâya, müslümanlarsa ADEM ve HAVVA dediler..Bütün dünya halkı onların çocuklarıdır ! dediler.. (alıntı :taberi tarihi 1. Cilt)

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba…
nasılsın? Hem çok iyi ,hem de  çok meşgulsünJ ..bense, yapayanlız zamanlarda, boşlukta bir oyana bir buyana salınıyorum… Seni kaybettiğimi düşünsem de, bir yerden beni izleyip kontrol ettiğine eminim. hala aynı şekilde seviyorum ..bazı maddi şekillerde bu sevgim dönüşse de, ruhsal olarak gittikçe kökleşmekte.. hatta geçen hafta okuduğum Sümer Tabletlerindeki hayat ağacının  köklerinde yatan o çifti okumak beni şaşırtırken, aynı zaman da ,ruhsal köklerimin ne büyük bir hatıra –ı yâd hafızasına sahip olduğunu da anladım... senelerce peşinde dolaştığım ve anlamını zerre kimsenin  ne bildiği ne duyduğu şeyleri, yine kendi emeklerimle kadim kayıtlardan bulmam çok hayret vericiydi..


hala kendimden ve saklı olan gücümden çok korkuyorum Sevdiğim..ama o, bazen kontrolden çıkıp ,işlerini halledip gelip- ahit sandığı bedenine yatıp yine uyuyor gibi.. zaten bende, bir şey bilmeyen 7 uyur bekçisi kelb-i kıtmir beden kalıbı değil miyim?..ahit sahibi koruyucusu bir kerrubin …bilmiyorum..

sümer’de
kader tabletleri var Sevdiğim…. AUNNAKİ=GÖZCÜLER olan ilk Sümerlilerin Niburu gezeninden dünyaya geldiği çevrilmişse de: “ben uyudum- uyanırken, Niburu’yu gezegen değil de, NÜBÜVVET ve  NABÛ –habercinin de NEBİ olduğunu  anladım J .. dolayısı ile tabletleri tutan –yazan NEBU-NEBİ   ve tabletlerinde RİSALET –RESULLUK olduğunu  çaktım.. da, her zamanki gibi, kendi zannıma kendimden yapayalnız  iz süreceğim bir keşif yolu buldum..yani en kadim yol , ŞİT nebi ortayol  ÂSÂ su soyu  izlerini..bu dağda yaşayan halkı daha evvel yazmıştım esasında.. aunnaki denilenler, ŞİT SOYU idi ve aşağıya inip KABİL SOYU ile karışmaları babalarınca yasaklanmıştı.. büyük ihtimalle ,aşağıdakiler onları tanrısal olarak görüyordu ama zamanla –İDRİS ATA devrinde ,dağın soylu erkekleri, Kabil’in kızlarına aşık olup aşağıya indiler ve bildiklerini onlara öğrettiler ..benim için AUNNAKİ-SÜMERLİ ÜST IRK-yani uzaylı sanılanlar onlardı.. fakat şimdi  bu olaya;CİN-CAN-MELEK-DEVLERİN tekamülle bedenleşip, yetkin-anlayan-karar  veren ve uygulayabilen maddi insan olarak ortaya tam teşekküllü zuhurla çıkışları olarak  bakıyorum..


bundan kelli J, sümer tabletlerini utanmadan kendi çıkarları için yora yora değiştiren bazı kişilere değil de,  artık sadece kendi meşrebim HANİF-TEVHİDlik üzerine kendimden kendime olan buluntularıma inanacağım.. tabletlerin ilim adamları dahil sayısız kişiyi sürekli dinden imandan çıkartmasını da çok normal buldum..çünkü bende okumam bitince, kontrolsüz- içgüdüsel bir ağlamayla yine dağıtıp, her şeyi yağmaladım Sevdiğim.. günlerce süren  sâlâ dinlemeleriyle ancak düzelebildim…(nedense sâlâ benim ruhuma en iyi gelen müzik… sabahtan akşama sala dinleyebilme kabiliyetine sahibim J..belki de benim ölüler kitabımın adı SÂLÂ  dır..hala kendimin ölü olduğuma ve sık sık bu yüzden ruhumu teskin için sala dinlemem gerektiğine nedense inanıyorum.. bilmiyorum doğru mu ? )


bu arada yeni geldiğim ideada bu alemde hepimizin ölü –uykuda-beden kabirlerimizde –ahit sandıklarımıza kilitli olduğumuz üzerine olduğuydu.. kadim tüm kalıcı kitapların adı olan ÖLÜLER KİTAPLARI, ölülere yaptırılan ruhsal yolculuğa dairdir.. gerçi ben geçen sene Kur’an’ında böyle bir yolculuk kitabı olduğunu anladım ama  kimseye söyleyemedim Sevdiğim…artık kesin eminim.. dolayısı ile ölmeden evvel ölünüz emrinin muhatabına Kur’an haktır.. eğer her okuyan, anlaşılır olduğu söylenen bu kitabı ve diğer ölüler kitaplarını kolayca anlasaydı, dünyada bu karışıklık ve bölünme zerre olmazdı değil mi? ..çünkü bu kitaplar yazan ve söyleyen kişilerin, kendi tekamüllerinde- kendilerindeki yüksek potansiyel esma ile - kendilerinde bulup açtıkları vahiy –niburu-nübüvvet yolu ile -kendilerine ana kitabe olan ümmül kitaptan  ALIP-İNDİRDİKLERİ BAZI BÖLÜMLER OLAN kader tabletlerinden BAZI AKILLARdır..akıl –namos –kanunlar ise, pek kayıtlı olan bir anlam da değildir ..

dolayısı ile, her peygamber  kendisinden  evvel olanı ret etmeyip, onun tamamlayıcısı   ve devamı olarak  hanif- tevhid üzere birleştirici geldiğini ve KENDİ DEVRİNİN İLK İMAN EDENİ OLDUĞUNU söyler.... bir peygamber sadece tevhid edicidir.. görevi ayırmak değil,tevhid ehline yine yeniden aynı daveti o zamanın şartlarına göre yapmaktır…herkes kendi ailesine-ehline sahip çıkar değil mi?



bu alemde yani madde aleminde var İLLA olduğumuzu sanıyoruz.. evet.. zat’en var olduğumuz içinde, bundan sonraki ahirette buradaki işlerimizin hesabını vereceğiz ve oradaki hayatımızı buradaki fiillerimiz şekillendirecek.. sıfatların bir zat olarak tezahürü bize varlık atfetse de, aldığımız nefesi yine geri verince LA oluyoruz..bir var bir yok -nefes al nefes ver , süregiden ışık -karanlık oyunları ..o kadar hızlı oluyor ki, biz olan biteni fark edemiyor ve kendi ama karanlığımızda İLLA ile gözükmeye mahkum oluyoruz..

yani sorun bizde değil..bir ölü bir diri olmak zor bişey J… o halde hem batını ahiret kanunları, hem de zahiri dünya  kanunları bize lazım ki, kendi alemlerimizde Zülkarneyn olalım ve öldürmek gerektiğinde öldürelim, affetmek gerektiğinde affedelim ve cinni yanımıza da, meleki yanımıza da hükümdarlık kurabilelim.. aksi halde onlar bize hükümdar olup, bizi hayal alemlerinden asla çıkılmayan batıni rüyalara hapsederler.. insanın hayal alemlerini kontrol edebilmesi belki de imkansız bir şeydir, değil mi Sevdiğim? Bence de, ben bu bahsi kapatayım..


biliyorsun ki bu masal veledinin harflerle arası iyi..bazı kitaplar onun içine girerken seyreder  gibi okuduklarını kolayca bu zamana monte  edip, bazen de bugünkü düzende, kim kim seyredebiliyor…. Sümer tabletlerini okurken tüm kutsal kitapları, Ali sırrı denilen kamışlara sır ifşasını, hz Mevlana’nın ilk 18 beytinin kamışlık tarlasından başlamasını ve çok fazla evliya ergime –irşad sembolünü tek tek tesbit ettim. ki ; bu kamışlar tarlası, mısır da RUHUN ÖLÜMSÜZLÜK SÜTUN TARLASIndaki İLAHU rüzgar sesidir… 

böylece  saz-kamışlık tarlasını iki defa sümerde , bir defa mısır da ve  islam tasavvufunda pek çok yerde ,3’ leme - teslis- sacayaklı sağlam zeminde, temel olarak belgeledim.. pek çok kişi dudak büküp hakir görüp alayla  küfretse de, yaptığım işin ne kadar değerli olduğunu gün geçtikçe daha  çok anlıyorum.. ortaya çıkan anlamlar bugün değilse de, yakın gelecekte pek çok kişinin daha çok işine yaracak.. “bunu yazmayı hiç hak etmiyorum” da artık hiiç demiyorum Sevdiğim.. kimsenin bunu umursamadığını da anladım..çünkü devir bilim ve teknoloji devri ..insanlar illa  bizi uzaylı tanrılar altın çıkartmak için yarattı safsatasını zan etmek istiyor.. evet buda hala doğru ki, konu biterken unutmazsam bugün ki Sümerli altın çıkartıp toplama kölelerini eklerim inşallah ve amin
J..

BUGÜN AHMET BENİM AMA DÜNKÜ AHMET DEĞİL
..
Enelhak kadehiyle  /bir yudum içen sızdı /Tanrılık şarabından. / Şişelerle, küplerle içtim ben, sızmadım, /ben, sultanların aradığı sultan. 

…..
işte sarattı seni /bir gümüş bedenlinin özlemi. /Altın haline geldin artık. /Sen altına âşıksın, /altın benim rengime âşık. 
…..
Gerçeğin tadını alan er /ne altına aldırış eder, /ne kalendar tacına bakar. /Ne tasası vardır, ne kini. (PİR MEVLANA)

ayrıca güvercin gerdanlığı vs gibi tasavvufi sembolleri hem bu tabletler de, hem Gılgamış destanında ,hem de Mısır’da zaten tesbit etmiştim.. bunlar yaratılmış alemlerin  paralelliği idi ve bir kadının samanyolu gerdanlığı gibiydi.. her zaman ezoterik veya manevi bir kadının gerdanlık hikayesi vardır mesela….kaydedilmiş ilk gerdanlık gılgamışın annesine GÖKSEL BABASI tarafından verilen  gerdanlık sunusudur.. Hatice validemizden kızı Fatıma’ya geçen gerdanlık da vardır..bir kadının sinesine –kader tabletine taktığı gerdanlığı onun süregiden nesli de demektir.. insanın göğsü yazı tahtası misali kabul edilir ve KADER TABLETİ / ”Göğüslerin içinde olanı sadece ALLAH BİLİR  “ayetince anlaşılırdı..




bu konuda geldiğim yerse, Maya,Aztek ve tüm dünya kültürlerinin aynı ortak bilgiye ve üstelik ayni batıni esma okuluna mensup olduğudur.. hakiki okul Mısır’da HELİOPOLİS te idi ve İdris ATAmız kurmuştu.. kendim de, bu masal çocuğunun sahibi olan  put satıcısı efendisinin de, bu okulda RA’nın gözü dersi gördüğüne inanmaktayım.. ki, zaten  İBRAHİM-BRAHMAN ATAMIZIN  amca babalığı da bir tapınağın baş rahibiydiler.. büyük ihtimalle annesi de en yüksek rahibeydi.…yani okulu onlar idare ediyordu…meslek olarak put yapıp put satıp, putlara taptırtıyorlardı…vakti gelince de yani ölmeden evvel ölme deneyimi için o taş tabuta yattıklarında ise, kendi putları dahil, bilip öğrendikleri her bilgi putunu kırmak zorundaydılar… çünkü tüm hayatta öğrendikleri hiçbir şey ,öğretildiği ve bilindiği gibi değildi.. onlar, yolda iz bulmak için sembolik ayet-işaretlerdi…eğer, eve giden yolu bulmak için konan işaret-ayetlere takılır kalırsak, HERŞEYİ YARATANA ASLA ULAŞAMAYIZ..


MEKTEPLİLER VE ALAYLILAR DAİMA VARDI VE HEP OLACAK..
dolayısı ile bir okul vardı ve birde o okula giremeyenlerin veya o okuldan bir şekilde çıkanların geliştirdiği şamanlıklar-şifacılık ve büyücülükte  vardı..bu okula hem girmek çok zordu, hem de uzun ve eziyetli ergimelerde tekamül edip delirmeden veya ölmeden okulu bitirmek daha zordu…insiyasyonun sonunda, salik zaten kendisi de dahil tüm putları tek tek kırıp ÖLMEDEN EVVEL ÖLMEYİ DENEYİMLEMEK ZORUNDA idi..

böylece o okulun rehberleri olan ŞEM- ŞAM-KEM-KAM =mürşidler, KENDİNİ OKUMAK İÇİN EVVELA lailahe İLAHLAR –PUTLAR bahsini inşa ettiriyorlardı… yani esmalar –isimler  hamili kart olup, ŞÜPHESİZ İNSAN ÇOK CAHİLDİR ayetince –esmaları emaneten İNS’AN OLMAK İSTEYEN ADAYA  yükleyip, onlara görev ve el amenlık –ilahlık atfedip veriyordu..


her esma ile yeni bir ilah put ve yalvarılıp aman dilenecek yeni bir TAPINAK-mihrap edindiriliyordu.. kişiler pek çok mabette, pek çok tanrıdan onun özelliğine göre bir yardım istiyordu.. bugünde aynısı yok mu sizce
J? Devletin tüm kurum sistemleri ve okullar buna göredir değil mi? her işin belli bir vazifelisi vardır ve işler birbirlerine asla karıştırılmadığı sürece ortalıkta düzen olur ki, buna hakiki laiklik denir..her işi –emanetleri sadece işlerinin ehline vermek lazımdır

bildiğimiz her tekke eski mısır okul tapınaklarına ve Budist puthanelerine ne kadar benziyor bir bakınız..resimler, vazolar çiçekler, tütsüler-mantra-isimler –tesbihler- mumlar-çerağlar. Rehberimize-rabbimize secdeler….kubbeler-minareler-mihraplar…. Eski mısır mabetlerinin olmazsa olması müzik korosu ve ibadet dans ayinleri… koşulsuz emre iradeyi teslim etmek biat sistemi.. her şey birebir aynen devam eder.. ve sadece bizde değil, tüm dünya kendini bilmek okulları bu yöntemle çalışır ki, burada din  yoktur..

bu dinin üstünde olan OKUMAK EMRİne itaat ve neyi okuyacağını yani hem kendisini, hem de kendisiyle  birlikte 18 bin alemi okumak-kendisinden sonra gelene de okutturmak  irşad-meslek sahibi edindirip-oldurmak ilmidir..….eğer bu okullar yanlış olsaydı, binlerce senedir aynı düzende hala dünyanın her yanında kendi meşreplerine göre KENDİNİ BİLMEYİ ÖĞRETMEYE devam edebilirler miydi sanıyorsunuz ? asla!!! Vahye dayanmayan hiç birşey binlerce sene bu kadar yetkin  kalamaz….


ancak kişiler bu okulu  okur bitirirse “BUGÜN SİZİN İÇİN İSLAMI= Allah’a teslim olarak selamete ermeyi-barışı huzuru SEÇTİM ve bugün dininizi tamamladım”  denir ve din günün sahibine selam verilir....selam ,barış  ve esenlik demektir....”artık korkma! emin beldemdesin” anlamı açılır..

Hiçbir Sureti-Ritüeli  Kabul Etmeyen Ve Tüm Putları Kıran MUHAMMEDİYETE Ulaşmak Neden Bu Derece Zor..Neden Müslümanlar Muhammedileşemiyor ilmi

her şey hiç değişmeden binlerce senedir aynen devam etmekte değil mi ? neden? Çünkü ADEM’E SECDE ET emri yüzünden ..bizler secde edenler, bu dünyada da ADEM makamımızı bulduğumuzda, hemen gider ve O, BUDA AYDINLANMA AĞACIMIZA SECDE EDER, adak adar , mumlar tütsüler yakarız….Hadi hadi utanmayalım.hepimiz putperestiz esasında..henüz kelime-i tevhidin ilk cümlesindeyiz.. bunu bitirmek kolay olmadığı için, ikinci cümle olan MUHAMMEDÜRRESULALLAH bahsine pek geçilemiyor da diyorlar…gerçi geçsek ne olur?. geçsek, bu defada, işi ayan beyan doğru yaptığımızı sistemin birlik içinde teklik –teklik içinde birlik olduğunu ferdi camisiz bir nokta –daire olunamayacağını anlayacağız zaten..


ve sisteme teslim olup, yenildiğini kabul edİP,  İSLAM=TESLİM TAŞI  OLAN KİŞİ için de artık HER ŞEY YERLİ YERİNDE durumuna gelecek ve o kişide olduğu yerin kutbul azamı MERKEZ EFENDİ olacaktır J.. ….böylece Muhammediliğin durulacak bir makam olmadığını, sadece bir zevk ve biliş bahsi olduğunu, sistemin yani maddi alemin sadece LAİLAHEİLLALLAH (HÜ) üzerinde kurulu olduğunu, MuhammedürresulAllah ın ise batını –içi nefsi olan kendini bilmek arzusu –evin hanımı-evin rabbi has esması olduğunu anlayacaksın… ve orası mahrem-haram daire olduğundan, asla senin  yerin olmadığını bilip, yerin olan LAİLA –LİLA-LEYLA oyunlarında rolüne devam edeceksin vesselam…


Gerçek anlamıyla en büyük "Put " " Mürşit ", en büyük " Kâfir " ise " İnsân - ı Kâmil "dir.
(alıntı )* 

* sümerdeki  EA suları yöneten esma olan ENKİ = MARDUK =MÜRŞİDi temsil eder..ona bazı kişiler ŞEM-KEM –KAM deyip, onları şeytaniyete yani KENDİSİNİ TANRISAL BİR VARLIK KABUL ETMEye atfetmişlerdir.. çünkü  EA-ENKİ , geldiği gezegenin yırtılan atmosferini onaracakları altını çıkartsın diye dünyaya gelmiş ve insan denen türü de kendi tohumunu , üvey kızkardeşi  gerdanlık sahibi NİNNA NIN İLAHİ İLKSEL RAHMİNE KOYUP, O’NU DÖLLEYEREK, köle –kul olarak YARATMIŞTIR.. insanı köle olarak topraktan yaratmış, fakat yarattığı bu varlığı  anlayış ve bilgelik nefesi olan ilahsal soluğu-ruhu-kutu verip, ADAPA -ADAM ve soyunu sevince de, insanı ilahlaştırıp göklere  ANU ya miraç ettirmiştir..bu işe yaramaz varlıkları göklere çıkartıp-ilahi sırları onlara öğretmesi yüzünden de ceza alıp, sonunda yok edilmiştir…


enKİ ,anu ‘nun cariyeden doğan ilk oğludur ve o yüzden göksel ilahi esma olması red edilmiş, ilk yalnız kalmış çocuktur…Anu ,kanunlar gereği üvey kız kardeşinden bir oğul daha yapar ve onun adına enLİL denilir..baba ANU, oğul Enlil’ e vazife olarak
EMİRlik verilir.. yani o havaya ait bir unsur olduğundan ulul emirler gibi aşağıdaki kanunları emreder …ENLİL BOĞA ÇAĞI DEMEKTİR......her şey sürekli bu emir ve onların arasındaki 7 göksel KARDEŞ ESMA İLE  ve 7 yerel KARDEŞ ESMANIN  birleşip ayrılması ile olur …bu sümerde de aynen kaydedilmiş,diğer kutsal kitaplarda ve Kur’anı kerim de de var...

tuzlu su ile tatlı suyun ilk birleşmesi ve iki denizin birleştiği saha..
EY ANAMIN OĞLU BAHSİ İLMİ….


BOĞA ÇAĞININ BİTİŞİ ,kader tabletinin gelip değişerek  KOÇ ÇAĞINA GEÇİŞİNİ HABER VERMESİ İLE KADER ENKİ’YE BAŞROLÜ VERİR.. artık çağ koç çağıdır…

cariyeden doğma üvey kardeş ENKİ de , sularda hüküm suren Tİ-AMAT=DÜNYA=NEFS=KADIN OLAN HAWWA ‘yı emri altına alıp, Tİ-AMAT CANAVAR YILANINI =HAWA OLAN NEFSİNİ ehlileştirip, sal yapıp üzerine biner(*bakınız RA ve RA ‘nın yılan suretindeki kayığı )  .böylece Tİamat-Gen-DNA yılanı ile Enki Marduk birleşir ve ilk maddi suret ADAM OLARAK ZUHUR EDER.. her şeyin bilgesi ve tüm isimlerin  babası ANU’nun bizzat öğrettiği göklerdeki diğer melekler ve gözcü cinlerle birlikte tahsil gören EA artık önce EN-Kİ,ardından MARDOK olmuştur.. MARDUK ,Mısır’daki HORUS RA ile aynı makam ve anlamdadır.. eskiden Mısırda anaerkil bir düzen vardı ve herkes dul kadın İsis’in çocukları idi.. fakat Marduk ,tufan sonrası yeniden kurulan Sümer dini gereği ataerkilliğe geçerek bu defa güneş kursunun içinden  İsis’i değil de MARDUK=ADEM’İ SURET OLARAK ÇIKARTMIŞ VE KAYDETMİŞTİR..


(*mesela Medine’nin eski adı YESRİB-DUL KADININ ŞEHRİ demek miş..çünkü oraya yerleşen eski mısır kadim bilgelik okulu okuyucuları olan o günkü Yahudiler, gelecek olan HORUSRA-bugünkü manada MEHDİ  makamını bilip  bekliyorlardı.. ve gerçekten de o zuhur edince, onu şehirlerine  ilk davet eden oldular ve ilk inananların devamı )


MİTOLOJİLERDEKİ, TANRILARIN-
İlahi İSİMLERİN TEVHİDİ olan  İNSAN KADIN ve ERKEKLERİNE  neden sürekli TECAVÜZ ettikleri  İLMİ

dünyalı kızların güzellikleri ve dünyalı erkeklerle yaptıkları şeylerin cazibesi diğer göksel varlıklardan  CANLAR ,CİNLER-MELEKLERi = AUNNAKİ=GÖZCÜLERİ çekince bu defa ,bu türler sürekli beğendikleri adam soyu kızlarını kaçırıp onlarla birlikte olmaya başlamışlar…ve bu kadınlara ilimlerini verip –sihir-büyü-makyaj-ve bilim teknoloji ne varsa öğretmeye başlamışlar.. BABİL=TANRI KAPISI …bu tecavüzlerden sürekli  doğan çocuklarsa korkunç varlıklar  titan devler olmuştur.. ..ve onların yeryüzü çırılçıplak yaşayan kadınları ile her yerde her an hayvanlar gibi korkunç seslerle çiftleşmelerinin ahlaksızlığı gökleri rahatsız edip, bu dünyalıların tufanla yok edilmesine ve tek bir insan dahi kalmamasına enlil-EMİR (HAVA) ce karar verilmiş..ve hiçbir esma bunu duyurmayacağına yemin etmiş.. fakat ea-enki  (YER),  soyundan gelen NUH’un uyuduğu saz kamışından kulübeye gidip, bu tufanı fısıldamış ve sazlar bunu nefes ile Nuh atamıza rüya olarak –vahy ile söylemiş ve Nuh atamız kendisine görünen ak saçlı –ak sakallı GİRUZU-HIZIR ın ilmi ile, tablette resmedilen gemiyi aynen yapmış ve kurtulmuştur..bunu bazı göksel isimler-ilahlar kızgınlıkla karşılayıp, ilahi mahkeme kurmuşlardır..

tek bir şeyin tekamüller yasası gereği yokluktan maddeleşme seyrine girdikçe isminin sürekli değişmesi ve çağ ile geleneğe göre de az değişiklikle form ve anlam değiştirmesi ilmi….




Enki ,İNSANA TANRISALLIĞINI-anlayışı-bilgeliği  ÖĞRETİR - YOL GÖSTERİR...o yüzden EN-Kİ İLK MÜRŞİDDİR.. ona şeytan da denmesi normaldir.. ÇÜNKÜ O şeylerin ilmini bilir.. o eski mısırda SET’   bir üst tekamülde ise çakal ANÜBİS’ tir  ve belki de ŞİT ATAMIZDIR..yani  Osiris’in madde deki bedeni ve kardeşi..  zira Osiris AHİRET BEDEN OLAN MAVİ MUMYADIR..IŞIK olarak SET VAKTİ ise ,şey-tanın birinci yalancı sabahıdır..ona fecri kezip yalancı sabah denir..bir sonra ise  gecenin tekamülünde bu defa olan ANÜBİS -MAVİ ŞAFAKtır.. dolayısı  ile ona şafakla doğan horus’ da denebilir.. ..MAVİ IŞIK  AKŞAM GÜNEŞİ ve  SABAH YILDIZI OLARAK İKİ DEFA GÖZÜKEN VENÜS-ZÜHRE –CUMA GÜNÜNE DE ATFEDİLİR. ( isis-iştar-zühre-venüs hep aynı manadır)... Venüs saatin ters istikametine dönen tek gezegen olup, dolu kadehleri boşaltmaya yarar J ki, Sakiye Süduru yeniden doluları doldursun ve sofra devam etsin J..ZİRA MECLİS O’NUN MECLİSİDİR …Venüs,varlıkların kendisine suret aldıkları çarşının da adı imiş..Venüs daima bir kadın suretinde  resmedilmiştir ..Sümer de o hayat ağacının en tepesinde oturan çift başlı kartal olarak ta biçimlenen ânkâ-yani Horus Ra yani Sakiye Suduri-CEBRAİL  adlı güzel bir kadındır.ki, biz ona LEYLA– LAİLAHE da deriz gibi gibi. hintliler LİLA=VARYOK OYUNU derler..

yani, Her Şey’ i Yaratan ,yarattığı her şeyi ,yine sadece kendi verdiği isimlerle görevlere taksim edip, yine kendi  arzu ve dileği ile yeni yaratımlarında kullanacaktır vesselam..

Sümer tabletlerinde ortaya çıkan şey ,insanın  dünyada kulluk etsinler diye yaratılıp,tekamülleri ve  azimleri ile de dünyaya  mirasçı oluşlarıdır.. ne yazık ki, bir vakitler göklerden gelen insan soyu, artık ilelebet burada kalmaya mahkum edilmiştir.. ve dünya  şartlarında aciz olarak yaşlanıp ölmeye….artık nadirin de nadiri bazı ender zamanlarda, göklerdekiler, aşağıdaki insiye liderlerinden sadece seçtiklerini yıkayıp paklayıp, göksel hilatlar giydirip J, göklere kendileri ile ölümsüzlük iksiri içmeye ve bazen haberci- nebulukla veya tablet yazıcılığı ile miraca almış ve indirmiş amma, asla kendileri ile sonsuza dek  göklerde kalmaya izin vermemişlerdir..

Sevdiğim bak  şimdi ne tesbit ettim..herkes nasıl sümeri ilk sanıp ölüp bayılıyor…bense tam tersine inanıyorum ..şimdi burda şu ilim ortaya açıldı bak!! Eski mısır da ölümlüler daima RA’nın kayığıyla  göklere -geldikleri yıldızlara yükseleceklerine inanmış ve bunu her yere kaydedip yazıp çizmişlerdir…burada ortaya çıkan şey, Mısır tufanı görmediğinden, ilimleri olduğu gibi -dejenere edip bozmadıkça saf kaldı…zira İdris atamız onları kimse  bozamasın diye harflerle değil sembollerle kazımıştıve okulu o kurduğu içinde; sistemin koruyucusu olarak ilk göklere çekilen- tekamülünü yıldıza  vurduran kayıtlı tek kişidir ..burada sümer tabletlerini çevirenler ya kasıtlı yorumlarla oynuyor veya tufandan sonra yeni gelen Kabil soyunun bilgilerle çok oynadığı açığa çıkıyor..

Yalnız Sümer tabletlerindeki en büyük değerli bilgiyi ben, İnsanoğluna AİLE OLMA HAKKI  verilmesi olarak anladım Sevdiğim.. AL-ALİ-Lİ-İL –TANRISAL SOY gibi süregiden bir genetik yol bu….öyle bir yol ki, miraç merdiveni DNA ve atalar yolu soyu –TURK EJDERHASI BİLGELİĞİ AHİLİK… tam da işte bu.. biraderler-ihvan –kardeşler anlamıdır.



BELDEN DOĞANLAR-RAHİMLERDEN  DOĞANLAR ve YOLDAN DOĞAN AİLELER ..
aşık olun, evlenin ve sevgiden doğan bilinçli nesillerle dünyayı yeniden yeşertin..
AİLE OLMANIN EN YÜKSEK  FİİLİ İBADET KULLUK ETMEK OLDUĞU ALİ-EV  İLMİ..

Maddi aile de mana ailesi kadar değerlidir..zira ayet bize sadece kan bağı ile birbirlerimize yakınlaştırılıp sevdirildiğimizi söyler....eğer AL-AİLE-ALİ= EV HALKI  olmasaydık kolayca birbirimizi yok ederdik..….

mesela bu neyi ifşa ediyor..malum olduğu gibi Avrupa da aile denen şey pek yok..ensest serbest ve  bazı ülkelerde bu sümerdeki gibi asil kanı korumak için teşvik dahi ediliyor.. sonuç ortada .artık üreyemiyor, hızla eşcinselleşiyorlar ,hata cinselliklerini de türlü sapıklıkla kaybedip, vücut dönüştürücülük modası ile, başka yaratıkların- yani asli suretlerine -daha burada iken bilip isteyerek dönüyorlar… çünkü, tüm doyumları bitiren varlık bedelini de öder değil mi? .. ee. Amerika ‘da ona yakın….


dolayısı ile ailenin en kuvvetli olduğu bölgeler onları çok korkuttu..
aile bağları dinlerinin gücünden geldiğinden dolayı, Ortadoğu ve islam ülkelerini yavaş yavaş değişik sanal görseller ve teknolojik oyuncaklarla sürekli dejenere edip, ahlaksızlığı normalleştirip, umumi ve sıradan hale getirtip, ailelerimizi en sonunda parçaladılar.. çok az sağlam aile kaldı.. onların tek  istediği ise,saf ırkları ve kadim aileleri ve onlarda saklı olan gücü yok etmektir.. AMAÇLARIDA yaratmak üzere oldukları yeni Adapa insan robotları ,yeni altın toplayıcısı avcı  kulları aynı şekilde tekrar sömürmektir..
**

… böylece insanlar ölümlü tanrılardır  anlamı LAİLAHEİLLALLAH sözü ile kırılır ve ENKİ ilk cariyeden doğan ilk oğuldur ?!!! ( *tefekkür lütfen-tefekkür edin hadii!! )....cariyeden doğduğu için göklere EMİR OLMAYI KAYBEDİP, bu hakkını kardeşi ENLİL =HAVA EMİRİ ne terk etmek zorunda kalır ve o ENKİ de da DÜNYANIN EFENDİSİ olan MARDUK olarak SEÇİLİR.. ama asla bir daha geldiği yere dönemez..bunun üzerine,  yeryüzüne inen baba ANU ve hanımı ve yanlarındaki diğer ilahi isimler, yeryüzü insanlığını kutsayarak, onlara   bazı icatları ve eşya yapmayı, tarımı, astrolojiyi, sulama kanalları yapmayı ve hayvancılığı ,kumaş dokuyup giysi yapmayı öğretmişler.. ve sık sık insanlara gerekli şeyler için KARTAL GİYSİLİ  ve BALIK GİYSİLİ rehber öğretmenleri de yollamaya başlamış ve yetişen nebi-nebuları da Anu ya göklere çekip, onlara bazen yazılı tabletler verip aşağıya risaletle indirmişlerdir  vs vs.. (*tamamını ancak sümer tabletlerinde okuyabilirsiniz )


o yüzden de ana temalar ,semboller ve ruhsal izler daima dünyanın her yanında aynı idi…KAMlık’ a bugün şamanlık dense de, KAMlar türklerin dini liderleridir ki, islam giyinince onlara KAMİL –MÜRŞİDler denmiştir..bu kişiler kendini bilmeyi,kendini okumayı tahsil etiren manevi rehberlerdir..islam dininin ŞERiat kısmına hemen hiçbiri karışmaz.. zaten işi öğrendiğinde, yani “ DİNDE ZORLAMA YOKTUR”- “SEN SADECE TEKLİF ET”,”SEN HİDAYETE ERDİREMEZSİN-HİDAYET VERİCİ ALLAH’TIR”  ayetini bilirsin.. o zamanda, bugün dünya da islamdan nefret ettiren bazı devletlerin ve bazı fanatik şeriatçı tarikatların ne halt yediğine cevap veremezsin.. bugün Amerika-İngiltere-Fransa-İsraİL’ in islam coğrafyasını dejenere ederek yok etmek için kullandığı İŞİDe  kimse islam diyemez…olsa olsa, negatif alemin rabbi has kutbunun yaşadığına inandıkları Belçika’dan, ermeni bir emirle, yeniden Kostantinapol ve yeniden BİZANS  EMİRİ  çıkabilir.. uyanık olun, uyanık !!!



Sevdiğim..bu çok uzun ve yıpratıcı mana arkeolojisi kayıtlarım bazen ve sık sık beni dinden imandan ve inandığım her değerden etti biliyorsun .. sıkı durmak ve yoldan sapmamak için çok çabalamam gerekli.. Tek dayanağımsa Evvel Zamanımın yolun sonuna dek gideceğim ve beni bırakmayacağı, vazifesinin sonsuza dek hay ve diri olarak süreceğidir… ve O’nun ardılı olan Senin, bundan sonra yola birlikte devam edip- birlikte başaracağımıza verdiğin sözdür…Sevdiğim…Sen beni o kadar yapayanlız ve başıbozuk ortada bırakıyorsun ki,o zaman inadımdan ve öfkemden her günaha girmek istiyorum biliyorsun… belki de giriyorumdur..

 bu sanal alemde hayatımda akıl edemeyeceğim kadar farklı insan türleri  ve  ilgi alanları ile karşılabiliyorum..o zaman kendimin o kadar saf ve salak, her şeyden bihaber olduğumu anlıyorum ki.. ben en kötü dediğim günaha dahi girsem ,bu zalimlerin yanında onlar sevap oluru  anlıyor ve halimize acıyorum…dinlerin değiştirilmiş tabuları yüzünden iyi insanlara dünya cehennem yapılmış.. kötüler ise her haltı yap gel ,seni affedip anandan doğmuş gibi ak kaşık edeceğim-yaptığında yanına kar kalacak ,hadi koçum birde bizim zenginlik ve makamımız - bizim aileyi sağlamlaştırmak içinde  biraz günah işle de öyle gel, ben seni paklarım numaraları da var malum
J?!!!

insanlar nasıl bu kadar zalim ve kötü olabiliyor ve yaratıcımız buna nasıl izin veriyor?..o varlıkların iblisleri yanında bizim saçma sapan hatalarımıza nasıl günah ve ceza olarak cehennem verilebilir ki…? diyorum ki!!! Sevdiğim, her şeyim..…kalbim, günah ile sevaba ve ödülleri-ihsanları olan cehennem ve cennete bakışını değiştiriyor.. bizim gibi sıradan vasat insanların günahlarının bile artık günah olmadığını anladım..o yüzden hiç cazip gelmiyorlar ..bazen tanıdığım insanı kamillere gidip dertleşmek zorunda kalıyorum....Allahtan ki,  onlar beni çok iyi anlıyorlar...ve bizler din ile kendini bilmek ilmini birbirlerine asla karıştırmaması gereken gerçek laiklerdik..KAFiRUN da KAFİ NUN da bizdik…kafir –küfür bir şeyin üzerini örtüp gizlemek demek ya hani..belki de küfür giz perdesi lazım,bilemiyorum..o yüzden sık sık kamışlara nefes ile  AHHH!AHHH !diye çığlık etmek lazım gelebiyor ki , ejder nefesindeki o bilgi ateşi  yangını durulsun..


Sevdiğim bende tüm  bunları unutacağım ve hiçbişi hatırlamadan normal salak umumi vatandaş hayatıma geri döneceğim değil mi? yoksa bak ne kadar yapayanlızım..Evvel Zamanım neden bana “dilediğinizi söyleyiniz, bizden izin sormayınız, size izin olmaz, siz ezelden izinlisiniz,onlar sizi anlayamayacak ,hep dediklerinizi unutacaklar,çok az kişi sizi bilip anlayacak “dediğini yine hatırladım.. buraya nasıl, neden düştüğümü çözemiyor, bu rüyadan çıkamıyorum..burada insanlar çok zalim..biz avamın dışında başka güçler var ve o insanlar başlangıçtan beri çok kötüler…kan dökücü ve bozgunculuk çıkartıcılar.aynı meleklerin isyanla karşı gelip söylediği gibi..ama ALLAH MELEKLERİN  ve ŞEYTANLARIN BU ASİLİĞİNE KIZIP,SİZİN BİLMEDİĞİNİZİ BEN BİLİRİM demişti ya Sevdiğim..muhakkak ki O’NUN, biz zalim ve kan dökücü-yeryüzünde fitne çıkartanlardan ,beklediği ve imar ettireceği başka bir şey daha var değil mi?..biz o kadar zalimiz ki, bugün bile pek çok kişi kıyamet kopsa da bu çirkin düzen,bu haksızlık ve zulüm son bulup, geldiğimiz yere yuvamıza –ayanı sabitemize dönsek diye dört gözle bekleşiyoruz.. ölümü dilemeyin demiş ya peygamber Sevdiğim..ne yazık ki RAHMANIN MERHAMETİ  uzun uzun zamanlardır YARATTIKLARINDAN yana DEĞİL, DE YARATTIKLARINA ELİYLE ZULMETTİKLERİNDEN YANA gibi ..bilemiyorum..


İnsan neden cahil ve zalimdir ?..çünkü yaratıldığı halde ilahlık taslayıp, yaratılandan hariç yaratana sahip çıkar ve ortaklık-ilahlık iddia eder ilmi..

 hiçbir peygamber  yeni bir şey yapmadı...başlangıçtan beri HERŞEYİ YARATAN ADİL BİR YARGIÇTI..kimseye haksızlık yapıp, değişik bir inanç ve sistem getirmedi..
sadece esmalar değiştikçe, insan tekamül ettikçe, yeni eklenen esmaya damgasını vuran zamanın –DÜNYANIN  efendisi EN-Kİ, bir şekilde girdiği korunmuş evden ele geçirdiği kanun-kader tabletlerini söylemiş ve yazmış-yazdırmıştı.. bunların hepsi vahye dayalı idi.. çünkü ortak noktalar çok fazla.. ve tevhid inancını ispat ediyorlar.

kimsenin kimseden metin kopyaladığı ve hikayesini kendi kutsal kitabına monte ettiği de yok.. arkeolojik bilim –sanat insanları da eğer  irşad sistemini –KENDİNİ OKUMA İLMİNİ BİLSEYDİ asla bu komik ve zavallı duruma düşmeyeceklerdi.. onlar zan ediyor ki, her şey bu son 100 yıldaki üstün zekalı ? salaklarca keşfedildi ve tanımlanıp bilindi.. heyhat ki ,o mübarek zamanları hala millete yontma, cilalı taş devri diye öğretip ,bundan kariyer yaptıran ilim insanlarının elindeyiz.. emaneti ehline vermemenin bedeline  yazık.. yazık..


Sevdiğim geçen ay bayağı bir gezdim.. sana hatırladığım izleri kaydetmek  ve gezmenin insan tekamülüne nasıl yüksek irtifa kaydettirdiğini anladığımı bil istiyorum..aslında seyahat etmek en yüksek tahsilli okulda okumak demek..hiç bir şey yeni topraklar, gelenekteki yeni kavim ve ırkları görmek kadar öğretici olamaz…”Ben sizi meşrep meşrep-kavim kavim yarattım ve 12 ark birbirlerine karışmadan kendi suyundan içer “ayetlerini bir nebze ancak böyle çözebiliriz gibi..

Evvela Van şehrine gittik.. aylardan nisan ortası. bahar  taptaze, en güzel yeşiliyle bizi selamladı.. Van’ ayak basar basmaz Haybabam sevgisi yüzünden bizi velayetin 2. si, arabası ve şoförüyle karşılatıp makamına aldı..orada iki ,ikinci velayet ve bir kaimmakam vardı..güzel bir sohbet oldu..böylece gezilerimizde en tepe makamdan, her şehirde bir alta düşerek geçtiğimiz hali de izleyebileceksin J



Van düz bir arazi..Türkiyenin en büyük iç denizine sahip..suyu sodalı..o bir göl değil..çünkü oradakilerde deniz diyor ve sizde görünce bu göl değil deniz diyorsunuz….içinde Akdamar adlı harikulade bir minik ada var..dünyanın tek dış cephesi kabartma fresklerle süslü kilisesi de burada..tüm peygamberler bu kilisenin dışında kayıtlı..yani ,esasında dünyamızın geçirdiği astrolojik çağ sembolü olan peygamberler  burada yontulmuş...ada kıyısında, kilise mabet okulunun tekke bölümü hücreleri dizili bir labirent gibi…ada badem ağaçlarıyla kaplı ve şuanda tüm görkemiyle badem çiçekleri açmış ve düğün var gibi..buraya bu mevsimde gelmek, en büyük hediye kadar görkemli ve güzel….adadan motorla kıyıya dönerken  ,etrafa bakındım..ısısız.. terör yüzünden bomboş olan bu sıfırdan imar muhteşem şehre,  güleyim mi ağlayayım bilemedim.. cennetin içinde, sevgisiz ve merhametsiz bir  genetik kan davasını güden bu  kindar milletin, neden  bu halde yaşamayı seçtiğini çözemedim Sevdiğim..

mayıs ayı başında ise Van denizindeki inci kefalleri aynı somon balıkları gibi tersine yüzerek yumurtalarını tatlı suya bırakmak için göç yolculuğu yaparlarmış ve halk da bazı seyir teraslarından bu özel  neslin devamı yolculuğunun mücadelesini izlermiş…


Van Kalesinde bizim için çay demletilip, birde çayı tepeye çıkarttılar...tüm bu keyif hazırlanırken, bizi yukarı çıkaran rehberimiz,kalenin arka duvarındaki kilitli yeri açtı ve ve bizi içerdeki kral mezar odasına götürdü..duvarlarından Urartu çivi yazıları vardı..Said-i Nursi de tam 15 sene bu kral mezar odasında talebelerine ders vermiş..işte bu özel yerden kalenin arkasına gelen, en eski Van’a bakarak kalan son izleri görebiliyorsun..

Kaleden Van harikulade gözüküyor. dümdüz ...olağanüstü yeşillik.. çok az ağaç var ve tarım yapılan yer pek gözükmüyor..soruyorum..” bu bereketli topraklarda neden ağaç ekmiyor ve bir şeyler üretmiyorsunuz? “..sorduğum pek çok kişi dedi ki : “biz ağaç olsa onu ya keser ya yakarız..ağaç bırakmayız…biz öyle milletiz..kaçakçılık yapardık eskiden..devlet kaçakçıları görmek için ağaçları kesip yakardı ve  şimdi de biz yakıp yıkıp kesiyoruz..ekersek yonca ekiyoruz.. hayvancılık için kolay gelir oluyor. Ağaçla, tarımla kim uğraşacak..definecilik çok yaygın. devlet –müze görevlileri, bulduklarımıza yok pahasına bedel teklif ediyor..bizde, emeğimizin  hakkını verene satıyoruz “..



Van’a baktığınızda ,neden biz büyük şehirlilerin korkunç vergiler-zulümlerle- sanayileşmiş makine artıkları ile beslendiğimize şaşırıp kızıyorsunuz.. bu şehir sıfır inşaat..devlet her yatırımı yapmış. Genel Halkı hem saymadığı ve ihanet ettiği devletten, hem de diğer örgüt aşiretlerinden- onları pazarlayan yabancılardan her türlü yardımı alıyormuş.. geneli bir şey üretmek istemiyor ve çalışmıyormuş.. bol bol çocuk doğurup, onlar için para yardımı almaksa en kolayı..


birileri de burada, sümerdeki gibi altın çıkartmak için yeni köleler yaratıyordu, farkına  varansa henüz yoktu
..bazı bölgelere girilmesi yasakmış..can korkusu ..orada halk genelde çok kurnaz, herkese göre oynayan olmuş..ki, bu normal..kimse kimseye ne güveniyor -ne seviyor..kimi kürtlüğe hayranken ,yerlisi Urartulu olarak ,ermeni olduklarını övünçle söylüyor..
gerçi bunu söyleyenler şimdi Müslüman kimliğinde olsalar da ,derin derin Urartulu –onlara göre ermeni Urartuyu yeniden dirilmenin özlemiyle yanıyorlar..Van’ ın yerlisi çok az..yan komşu şehirlilerden gelen göçtense, yerli Urartu ermeni Müslüman kavimleri nefret ediyor.. onlar Kürtçeyi de red ediyor.. bazıları Araplaşmış kürtleri de red ediyor..yani kimse, yine diğer kavmi ne seviyor ne benimsiyor . aslında TC ,kökleşmiş kindar kavimleri kendi başlarına başbaşa bıraksa, bu kin dolu kavimler ,birbirlerini ayrımcı -bölücü kan davaları yüzünden kısa sürede helak ederler ve türk askeride  bir hiç uğruna ölmekten kurtulur....

kimi Hakkarili kırmızı rujlu kadınların yüksek özgüvenini anlatıyor. Yerlisi ise onları sevmiyor….Hakkaride bir erkek kadınına, kızına, kızkardeşine şiddet uygularsa, o kadınlar şehirdeki örgüte o erkeği şikayet edermiş ve o erkek o gece dağa kaldırılıp dövülürmüş.. böylece bu devrin her şehirde olan mafya robinhutları tabii  ki,o  yörenin kadınlarının gönüllerini bu sayede fethedip, onları asker altın kölesi olarak çoktan  dağda kullanıma almışlar bile …birde o yörede daire meclisi kurulur ve harika bir ot ateşi yakılır,o ot nefes edilip hep birlikte mutlu olunurmuş…bir gün orayı ziyarete gittiğimde bende o ateşi  meclisine gireyim olur mu Sevdiğim..
J?...

yani para kazanmak bazı kişilere bu derece kolaylaştırılmışsa, bu insanlar neden salak fatura köleleri  batı insanı gibi ölümüne  bir şeylere bedel ödemek için çalışsınlar ki, değil mi? ahmaklık batı cenahına yığılmakta…geldiğimiz topraklar bolluk içinde ve bedava…

tek sorun her an tetikte yaşamak… örgütün her yapacağı eylem ve patlatmayı hem halk  hem de devlet bilse de, herkes sessizce seyrediyormuş..çünkü aşiret-kavimcilik yüzünden ses çıkaranların çocukları dağa alınıyor veya bir şekilde yok ediliyormuş.. burada herkesin kurgu bir fimin sahnesinde rol kestiğini çok açık anlıyorsun Sevdiğim..çok yapmacık ve tehlikeli bir yalan oyun bu.. o kadar sanal ki,var kabul etmek bile manyaklık .o kadar..artık asla devlet bize  bakmıyır lafına ne inanırım, nede değer veririm.. herkes kendi eliyle yaptıklarının bedelini yaşıyor u bir daha görerek öğrendim.. ve giderek her şey yerli yerinde ve kararında anlamına doğru çekiliyorum…


Sevdiğim burada inanılmaz şeyler dinledim öğrendim..
ilk evvela az kalsın pkk lı kürt olacaktım ki, zaten bana saf kan tamara soyundan kürt olduğumu da söylediler
J..hiç Türke benzemediğim gibi, türk şivesi ile de konuşmuyormuşum… şaka bir yana Sevdiğim…. gelgitlerim geçince,  türk askerimizin içine düşürüldüğü içler acısına canım çok ama çok yandı

her gün ,biz  batıda şımarık hayatlarımıza devam edelim diye, içimizden seçilmiş fakir ailelerin çocuklarını şehitlik bedeli ile imza attırıp, onları ellerimizle bile bile adımıza ölsünler diye  BABİL KUYUSUNA SAHİP ÇIKAN  ORANIN EJDERHASINA gönderiyorduk..ve bu çok normalleşmişti.. o çocukların aileleri çok fakirdi ve anlaşma imzalıyorlardı.. ölürlerse haber verilmeyebilir diye..ama devlet ailesine- eşine –çocuğuna ömür boyu bakacağına garanti veriyordu ve öyleydi de…ölmek bile –şehitlik adı altında satılır olmuştu..geçen ki olaylarda, tam 5 tabur yani 500 gencecik çocuğumuzu yok etmişler ki ,burada öğrendim…kalbim çok acıdı..çünkü oraya giden çocuklardan birinin  gitmeden yaptığı aile ziyaretindeki konuşmayı o gün  dinlemiştim…savaşlardan nefret ediyorum..hele bir hiç uğruna bu  siyasal kurgu savaşlardan….isterdim ki, insanlar devletine sahip çıkıp, artık huzura ersin ve devleti ülkeyi paramparça etmek için, kendilerini kullanan bazı güçlere artık pirim vermesin ve amiin..

SÖZÜM MECLİSTEN DIŞARI İLMİ….
Sevdiğim bu şehirde anladım ki, Allah bazı kişileri cennetin göbeğinde ve tüm bereketleri sunarak yaratsa da ,o insanlar fıtratları gereği hain ve nankördür.. cenneti dahi, yola yaka kısa sürede cehenneme  çevirebilirler.. bu kişiler huzuru sevmezler ve beslendikleri şey kan dökmek, fitne çıkartmak ve bozgunculukla bölmektir..  

Van da da halklar hemen her yerde olduğu gibi tek tek bireyken çok iyiler.. yalnızken korkmuyorlar ve oldukları gibiler. Çok cömertler. inanılmaz konukseverler.. evleri ve sofraları gani.. ne yazık ki bu güzel kadim halkı ,korku ve belirsizlik can belası kişiliklerinden soyutluyor ve onları bu belirsizlik  kullanıyor.. bize söylemeseler de, anlaşılan o ki, çoğu türk kelimesinden dahi nefret edip kullanmak istemiyorlar. onlar çoktan Diyarıbekiri başkent ilan etmiş ve kendilerine ermeni kürdistan denilen bir ülkede yaşadıklarına farz ediyorlar..yani bizim taraf onlar için … … …

ilk iki gün araba kiralayıp içini gezdiğimiz Van’ın üçüncü gününde, butik tur denilen bir şeyi deneyimledik Sevdiğim.. burada yaşadığımız bazı sıkıntılar yüzünden oralı bir rehberi arabası ile iki gün tuttuk..olağanüstü güzel bir geziye de böylece başladık.. ilk gün Ağrı Doğubeyazıt’a  İshakpaşa Sarayına gittik.. ve anladım ki bu saray kıskanıldığı kadar var..çünkü Topkapı Sarayından daha görkemli ve derli toplu..
insan inanamıyor ..mesela...altımda zindanım. etrafımda kalem.bahçemde aile türbelerim ve salonumda meclisim,yan odalarımda haremimim, gözümün alabildiği topraklarımda kullarım  var :)... ve şimdiki  çarşıyı da bir yarım saat gördük..  kaçakçılık işindeymişler ,öyle dediler. genelde kaçak sigara  ve çay satılıyor.. doğuda kahve içmek kültürü yok.herkes sürekli çay içiyor..



sonraki günse rehberimiz bizi Bitlis’e götürdü.. burada kimsenin pek bilmediği en doğal haliyle yaşayan bir köye girdik…herkeste çok fazla çocuk var.. küçük ve çok fakir bir yerdi….ama tüm kadınlar ve çocukları acaip mutlu idi..anladım ki,kendin gibilerle olunca cennettesin ve mutlusun..ama kendinden daha yukarıda senin asla ulaşamayacağın bir  varlığa seyirci olursan ,içine kurt düşer ve sen cehennemi bir yiyişle kendi kurdunla kendini yersin…bu köyü görmek bana aşireti-marabaları ve kölelik sisteminin nasıl bazı aşiret ağalarınca –bazı güçlerle bilerek korunduğunu canlı ispat etti.. çünkü bu kadar verimli su kenarında topraklara sahip bir yerde, fakirlik ve pislik içinde bir yaşam  olmasına asla  imkan yoktur…ayrıca yakında yardım ettiğimiz ,bu tarz bir sınır ilkokulunun halide buydu.. aşireti yönetenler kendi çocuklarını avrupa’da ,büyük şehirlerdeki en lüx okullarda okuturken, marabalarının çocukları okuyamayıp cahil-köle kalsınlar diye ellerinden her geleni yaptığı gibi, pkk örgütü korkutması ile korkudan yardım da kabul ettirmemeye çalışıyorlar .. yani yönetilen kesimin cahil ve fakir bırakılması da her zaman geçerli olan bir devletler politikasıdır  vesselam..

**Sevdiğim burada Hint karma ve tekamül safhalarının maddi hayatta ki yansımasını çok düşündüm…beynim evet dese de, kalbim emin değil..masal  çok uzadığı için, o  bölüme girmeyeceğim.. ama bil ki, fena halde artık o kast sistemi ile insan tekamül derecelerini birlikte anlamaya başladım..

Bitlis bana nedense Kudüs şövalyelerinin orta çağ italya şehri gibi geldi..TC den itibaren ne kadar iğrenç yapı varsa kanun çıkmalı ve yıkılmalı..işte o zaman Bitlis dünyada turizm merkezlerinden biri olabilir.. eski merkezdeki  üst üste arabaları çok hayret verici buldum. burada araba kullanan, dünyanın her yanında süper şoför sayılır herhalde J..


ve Ahlat mezar taşları..
.sessizlik ve  huzur..ve ölümün dingin sabrı..susanlar..bir zaman burada yaşayan insanları çok yüksek ilimlere sahipmiş ve çok zarif.mezar taşlarına yazdıkları sözler onların ilim ve irfanlarını bugüne taşımış.. insan onların zarafeti ve bilgeliği ile onore oluyor… biz, kısa sürede bu kadar kaba ve görgüsüz insanlara ne ara -ne zamanda dönüştük bilemiyorum..  Bitlis güzel .. ne yazık ki hiç tanıtılmayan bir yer..Ahlat mezar taşlarının bittiği yerden az aşağıda arabayla gidince, ayrı bir güzellik bizi karşılıyor.. çok güzel bir dere,harika bir taş köprü ve  kayalara oyulmuş mağaralar.. yeşillik..huzur ve edebilik…

Eve dönüş..dört gün sonra bu defa da aylar evvelden ayarlanmış Merzifon, Amasya, Çorum, Samsun  gezimiz başlıyor..

Merzifon da merkezde bir çaybahçesindeyiz..23  nisan için çocuk törenleri var ve Van’daki velayetten sonra bu defa bir alt kademe karşılaması olarak Belediye başkanı, askeri ve emniyetçi başlar bu törende ve yan masada çay içiyorlar
J ..az sonra oradaki saat kulesi ve Fatih medresesindeyiz.. içeride uçaktaki yaşlı grup da var. .aniden  belediye başkanı geliyor ve bize burayı  bizzat kendisi anlatıyor.. sonra mekanına bizi alıyor ve bir rehber verip anahtarla tarihi yerleri açtırtıp gezdirtiyorlar.. aynı zamanda bu rehber her şeyi filme sesli kaydedip, kendi partilerine canlı yayında yapıyor J....diğer yaşlı gezgin gurubun istanbul’ dan ayarladığı araçta ,buradaki rehberimizle geziyoruz..

biz bir süre sonra ayrılıp taxi tutuyoruz ve türbelere ziyarete başlıyoruz..taxicimize hep hizmet ettiği yaşlı bir hanımdan telefon  geliyor ve o izinle gidiyor. bekle Allah gelmez ,bekle Allah gelmez..birazdan bir polis aracından iki polis iniyor ,biz kahvehane önünde oturan iki hatuna gülerek diyor ki: “siz neler yaptınız bakim söyleyin? “Gülerek “ne yapmışız ki,ne oldu? diyoruz..polisler “hakkınızda ihbar var..şikayet edildiniz..siz canlı bombaymışsınız ,hüviyetleri çıkarın inceleyeceğiz “diyorlar.. gülüyoruz.. “canlı bomba mı?..yahu az evvel belediye başkanı kendisi bizi ağırladı..hem hiç turist gelmiyor derken, gelen turiste sevindiniz ..hem de şimdi böyle yapıyorsunuz, bu ne iş ?”  diyoruz..ama kimlikler alınıp inceleniyor..polisler gülüyor..”yeni doğmuş gibi tertemizmişsiniz  ..özür dileriz biz turiste ,hele öyle sırt çantalı ve fotoğraf çekenlere hiç alışık değiliz” diyor
J…. Sevdiğim, millet paranoyak olmuş anla yani…taxicimiz geliyor..bu kadar beklettiği için ona kızıyoruz..diyor ki :” teyzenin eşyalarını hem taşıdım hem de ödemesi varmış bankaya onu yatırdım.. ben 20 yıllık şöförüm ilk defa şehrimi gezmek isteyen turist geldi taxime bindi ve onların  başına da bu geldi “diyor kızarak J…ve kendilerini değiştirip geliştirecek, bol bol para bırakacak turist neden gelmiyor sebeplerini saydırıyor tabii..

ŞİFA ŞEHRİ AMASYA
Sonra bizde orada kalmaktan vazgeçip, otelcinin geri vermediği günlük paramızı da yakıp  taxicimize bizi Amasya’ya götürmesini söylüyoruz…burada otel ararken, bu konuda bize yardım eden  faceden tanıdığım bir doktorla karşılaşıyorum..böylece bu şehirde de kendimce karşılanmış oluyoruz tabii.. ah güzel biblo şehzadeler şehri Amasya.. ne kadar bildik ve tanıdık sevimli şehir.. görkemli devasa  Kastinneydimoninin minicik hali gibi.. çok bereketli bir yer ve halkı bilinçli.. çok küçük alanda vadi kenti olduğu içinde büyümesine yayılmasına imkan yok.. o yüzden ev fiyatları yüksekmiş..yerli halkı nadirmiş.. genelde civar kentlerden gelip buraya yerleşmişler.. bu şehir o kadar sıcak ve bizden ki, kendi kendimize korkmadan her yerine girip çıkabiliriz ve öylede oldu…ilk defa bir şehri sabahtan akşama tek başıma gezdim diyebilirim.. bazı uzak yerleri taxi ile anlaşarak gezdik ve burada üç gün kaldık.. hayatımda ilk defa hamama burada gittim- gördüm.. çok komik bir deneyimdi .. ama böyle bir izi kalsın istedim..

Sevdiğim ben otelleri hiç sevmem..çok huzursuz oluyorum.otellerdeki sürekli geçen olumsuz görüntülü rüyalar beni çok yorabiliyor.. sanırım oradan gelip geçen şeylerin izlerini hissedip çok acı çekiyorum.. ama Amasya’da iki defa peşpeşe sabahleyin yüzüme ayna tutulup, aynada kendimi görme rüyası ile uyandım.. belki de bu Yeşilırmak kenarındaki tarihi evin güzelliğinden kalan izdir bilemiyorum..


şimdi  gardan bindiğimiz otobüsle geldiğimiz Çorum’dayız…büyük ve gelişmiş bir şehir.. sabah gardan minübüsle Hattuşa’ya gittik... yerli bir taxiciyle anlaştık…zaten türk turiste alışık değiller ve taxi tutanına da… herkes terör yüzünden bizden şüpheleniyor J.. gelenler Çorum’a pek girmeden direk HATTUŞA-ETİ ye giderlermiş.. turlar direk oraya gider ve başka yerde gözükmeden dönerlermiş.. Çorum ile Hattuşa çok farklı..bu antik kalıntılı yeri görene dek Çorum’u sevmemiştik , şimdi  sevdik.. yolda bir adam  bizi durdurdu ki, buda anlayacağın gibi tekamülde aşağıya inip oranın MUHTARInca selamlanışımız ve dönüşte bizi köy koporatifine kilim görmeye davet edişi idi..  gözlerinde anlam  vardı ve kalıcı idi..


Hattuşa, ETİ –HİTİT MEDENİYETİ oluyor ve benim rüyamdaki MISIR DEVRİ İLE BİRLEŞTİĞİMİZ YER sanki..burada genelde Alman ve diğer yabancılar olurmuş..her yeri yürüye yürüye, yaza -çize kaydedip, ölçe biçe yürüyorlar.. Almanlar burada kazı yapmış ve ne var yok soyup soğana çevirip, ülkelerine taşımışlar diye anlatıyorlar.. bir Alman arkeolog kadın ,buradaki en kadim fresklerin üzerine sürdüğü asitli sıvılı kalıpla birlikte her şeyi alıp kaçırmış.. bize kala kala duvarda ancak izi gölgesi kalmış. .ve o kadına ülkemiz sadece beş sene Türkiye’ye  men cezası vermiş. yaaa..


Sevdiğim buradaki  en büyük tapınakta dilek taşı denen bir yeşil nefrit kare taş var….mesela o çok önemli bence..anlamını  bilemiyorum tabii.fakat en ilginç ve değerli şey sadece o kalmış gibi geldi nedense.. dönüşte taxicimiz bizi o kooperatife götürdü ki,hayretle muhtar ve eşi  bizi bekliyordu..içeri alındık .sadece iki kardeştik..bize çay ikram ettiler.sonra büyük bir sevgi ile kooperatifte dokunan köy kadınlarına katkı kilimlerini gösterdiler...bu köy kilimleri dünyaca meşhurmuş ..kilim sevmeyen ben,  bir kadının dokuduğu apaçık halıya benzeyen bir kilimi beğendim.. o kadına ait iki kilim var..sanki o kadın bana aktı-kadını  acaip bir hisle hissettim.... az kalsın kilim ve kadın hikayelerine inanacaktım.. param da yok dedim.. tuhaf bir ortam oluştu..o fiyatı bayağı indirdi.. ısrar etmedim. .çünkü daha fiyatı çekecekti..tam hakkı olan kalbimin evet dediği meblağa kredi kartına çektiler…  kilimim çift yüzlü ve mükemmel.. aldığıma hiç pişman değilim..tek sorun eve serdiğim yerde hiç düz duramıyor.. oğlum kedi remçüş kilime bayıldı,sürekli altını üstüne getirip dertop yapıp bırakıyor
J.. tavsiye ediyorum.
adresi
J.(*Kooperatif Arinna halı kilim/ Boğazkale HATTUŞA  /muhtar: 0536 469 32 92 )


Samsun..
inşaat mühendisi olan belediye başkanı bu şehri ihya etmiş..7 km uzunluğunda çok  geniş doldurma bir sahil  gezi-turizm yolu yapmış.. sahili şehirden kopartmış.ilerde ağaçlar büyüyüp orman olduğunda muhteşem olacak. sık sık denizi içeri alarak ,havuzlar ve kanallar da yapmış..arap firması bir yeri almış ve dünyanın en büyük golf sahasını yapıyormuş…sahile amazon köyü kurmuşlar.. ..burada ikiz tepeler denen bir kümbet mezar odasına girdik.. çok etkileyici idi..taberi tarihinde eski atalarımızın ve eski türklerin bu kümbet mezarda nasıl oturtuldukları ve gömüldüklerini yaşadım.. aslında yeni buluntular sayesinde, taberi tarihinin ilk zamanlarının doğruluğunu seyredebiliyorum..




Samsun büyük ve çok gelişmiş bir liman şehri..yepyeni.. aşırı kalabalık..yani bize göre cazip hiçbir şey yok..o yüzden belli bir yere dek tramvaya bindik ve sonra Bafra’ya giden minibüslere… halkla gitmek çok eğlenceli..o yer hakkında çok şey öğreniliyor.. Bafra,kapkara.. TC sonrası korkunç çirkin yapılaşma ile olan güzelliklerde yok edilmiş her  göç yerinden biri…oradan bir yerli taxi ile anlaştık.. onlarda buraya vaktiyle Yunanistan dan mübadelede sürgün yollanmışlar … Kızılırmak kenarları ve KUŞ CENNETİ muhteşem sulak yerler ...köyüne gidiyoruz.. yani insan bu kadar yakında böyle bir göl ile akarsu kenarında yemyeşil bir köye sahip olurda, gider o kapkara kasabada nasıl yaşar?!.. oda ;”her gelen öyle diyor.. haklısınız..yakında bizde buraya ev yapmaya karar verdik” diyor..sanki Orta Karadenizin uçsuz bucaksız Bafra Ovası ve görkemli sulak yerlerini Yaratan insan gözlerinden saklamış.. burası fotoğraf turizmi için biçilmiş kaftan.. hele kuş cenneti, tam safarilik belgeselin-bir tablonun içinde gibi hissediyorsunuz.. vahşi yılkı atları ve suda gezinen kapkara kömüş-mandalar…burasını da o belediye başkanı yeni yapmış.. sıfır ve inanılmaz güzellikte…

gördüğün gibi Sevdiğim ,velayetten iki ikinci yardımcı -bir belde başkanı, sonra sadece belde başkanı ve emniyet-milli eğitim  ve nihayet muhtar ve sonuncuda hiçbir şeysiz İstanbul’a dönmek üzere sıradan vatandaşız….bu sabah otelde şu rüya ile uyandım.. bir karlı dağ görüyorum. insanlar var...iki üçgen  dağ var...heryer kar..genç ve çok esmer bir erkek rehberim yanımda…öyle karların içinde duruyoruz..aniden dağda su dalgası gibi kımıldayan şeyler görüyorum..”bunlar nedir?” diyorum rehberime..bilmiyorum diyor..onlar kar kurdu diyorum. aynı anda kar kurtları açılmaya başlıyor, karlar eriyor..dağın içide heryer kar..  “ölüyoruz “diyorum rehberime..ve dağ üstüme eriyorken karlar beni içine alıyor ölüyorum.. sonra içinde hiçbir şey olmayan bir mağarada gözlerimi açarken uyanıyorum….


gezim bitti ..eve dönmek zamanı..çok yoruldum Sevdiğim.. ama tüm hayatım boyunca dilediğim pek çok şeyi de yaptım….butik turdan tut,yürümeye,otobüs,dolmuş,taxi her tür seyahati ve halkın içinde yine o halkın kendi yerlisi ile gezmenin keyfni-güzelliğini yaşadım.. hiç bir yerde yanlızlık çekmedim..doğuyu çok sevdim.. hayran kaldım..Tunceli,Bingöl ve diğer her şehre gidebilmeyi çok isterim…anladım ki modern şehir hayatı hem insanı hem de eşyayı düzeni soysuzlaştırıp bozuyor…SANAYİLEŞMİŞ ŞEHİR İNSAN ENERJİSİNİ TÜKETİP YORUYOR-SÖMÜRÜYOR..insan fıtratına aykırı bir yaşam var büyük şehirlerde..sadece koşturmak ve zulüm var. .geniş zamanda geniş hayatlara ayıracak görünen gökyüzümüz  bile yok..ama bunu medeniyet diye yapanda bizleriz..


NEML SURESİ 88:Dağları görür ve hareketsiz, yerlerinde sabit sanırsın; halbuki onlar, sürekli hareket halindedir ve bulutların geçip gittiği gibi, (yerin hareketiyle birlikte) geçip gitmektedirler. (Ve Kıyamet Günü de, Âhiret’te oraya has bir şekil almak üzere parçalanıp toz–duman haline geleceklerdir.) Her şeyi muhkem ve kusursuz yapan Allah’ın yapmasıdır bu. Muhakkak ki O, işlediğiniz her şeyden hakkıyla haberdardır.

4 mayıs Çarşamba :
dağ= ruhül kudüs-ruh ve insanı kamil demektir.....BAŞSIZ KALAN HERKES YANIP YOK OLMAYA MAHKUMDUR..BAŞI OLANIN AYAĞIDA OLUR VESSELAM..
 
Sevdiğim..Miraç kandili ertesi şu acaip rüya ile uyandım bak!! Ankara’da ÜÇGEN ÜÇGEN YANYANA sıra dağlar var….her dağ kapkara yanmış ve içi boş..burası Ankara çarşı pazarı, tüm çarşı yanmış … yanlızca sıradağların en soluma gelenin içinde bir sevdiğimiz rahmanın nefesi hükmedicisi var….yanında birileri daha ve O’nun üzerinde omuzlarında mavi
TRT ..kırmızı ile de SANAT yazıyor….ve  aniden Ankara  ve bu sıra dağlı şehir  ve yol rulet masası gibi yavaşça dönerek istikamet belirliyor ve yol yeni rota ile, son dağın içinde kalan yegane mana rehberi ile SOL'A =MANEVİ TASARRUFAT ALEMİNE devam ediyor..... İSTİKAMET BATI yani BATIN… uyanıyor ve gözlerimi ilgi ile açıyorum…

artık Ankara daha boş ..daha temiz...az,öz..kötü kalabalıklar yerine iyi has bir kaç adam gibi adam..


Sevdiğim  rüyamın sabahı  4 mayısta sanal haberleri takibe  başladım..aa ne göreyim. başbakanımız Davutoğlu istifa etti....gerçi onu hiç dinleyip nasıl biri olduğunu da aynı diğerleri gibi öğrenememiştim ama şimdi bugün, masalı yazdığım gün olan 20 mayıs Cuma 1000ALİ  Yıldırım diye hiç tanımadığım  birisi başbakanımız seçilmiş..adına hürmeten kim diye baktım.. o ulaştırma bakanımızmış ve gemicilik okumuş..kendisini bilmiyorum ama adı ilginç.. sanırım tüm Osmanlı ve TC tarihinde adı ALİ hem de 1000ALİ olan tek kişi… bakalım ülkemize ne tecellisi ile gelecek birlikte seyredeceğiz.. bugün aynı zamanda 2o mayıs ve milletvekillerinin de dokunulmazlıklarının az evvel kalktığı tarih…yani ortalık pisliğe batacak…
bir kişiyi darağacına çekip hep birlikte halay çekmeyi bekleyenler var ya hanii,şimdi aynı suçlardan kaçacak delik aramaya başlayacak, hepsi birbirlerini aklamak için yarışacaklar..PİSLER PİSLERİ AKLAYACAK .HERKESİN ORTAK İLİŞKİLERİ İFŞA EDİLECEK...sanırım biz salak kullan at halklar da, ancak böyle böyle uyanacağız…pisler pislerle -temizler temizle olmaya ayet gereği , hep devam edecek vesselam..


Evet şimdi de Savaş sanatları ve felsefesi derslerinden bir derleme sunmaya çalışacağım Sevdiğim (dövüş teknikleri,savunma teknikleri,strateji,insan davranışı psikolojisi, satranç, spor, kılıç yapma ve diğer tüm sanatlar-tefekkür vs )..bakalım becerebilecek miyim.. peygamber efendimiz her Müslümana savaş sanatı öğrenmeyi, yüzmeyi ve ata binmeyi emretmiştir malum.. ne yazık ki bugün bu ilimlerden bihaber bir gençliğimiz ve dahi insan türümüz var.. atın yerini motor aldı ve savaş sanatlarının yerini de sanal  savaş oyunları…AT-AVRAT-SİLAH üçlemesinin Türkleri tarif ettiği devirlerse unutuldu..savaşçı ve göçebe bir milleti asimile ede ede soysuzlaştırmak nereye dek sürecek bilemiyoruz..artık ne dinimiz kaldı ne de imanımız desek te, çok  şükür ki inanılmaz bilinçli tasavvufi öğretimlerden ve etnik sanatlardan dibine dek geçmiş acaip bir gençlikte yetişiyor ve halihazırda da var.. belki de  bu konuda şuan dünyadaki en ileri gençlik bizdedir..çünkü genç nüfus olarak dünya halklarında ileriyiz..

savaş sanatlarını  herkes öğrenmeli..kendimizi savunmayı her türde bilmeliyiz..kimseye zarar vermemeyi de..ilk ilke : öğrendiğini nefsin için asla kullanmayacaksın..gerekmedikçe kimseye de belli etmeyeceksin..
eşyaya at gözlüğü ile değil, her cihetten oluşum safhası ile bakıp, gideceği istikameti de sezeceksin.. bugün ülkemizin etrafındaki her ülke düşürüldü, içleri boşaltıldı.. çoğu ülkemizde sürgün -mülteci yaşıyor..vakti ile bizlerin de başka başka sınır ülkelerinden ,bomboş olan  Anadoluya-diyarı ruma gelişimiz gibi (mesela biz bu ülkeye geleli en fazla 150 sene olmuş )o zaman bu topraklar bomboştu ve islam nadirdi..ve bizlere muazzam topraklar verip,yetkilerle donatmışlardı,hatırlayınız!!! şükretmeyeli ne uzun zamanlar oldu ve şimdi yeni sürgünlere  her zulmü yapmaya kendimizde -toprak sahibi olarak hak görüyoruz...kimse onları istemiyor..çocukları , porno ve organları için avlanıyor, kadınlarına tecavüz edip,erkeklerini işçi köle olarak kullanıyoruz ama çok değil bir-iki  yy evvel hemen çoğumuz aynı şekildeydik hatırlayınız!!! kim yerli ki burada veya başka bir yerde..insan daima göçebedir..doğduğun yer değil ,karnın doyduğu ve yârinin olduğu yer asıl memleketindir değil mi ? evett..


zaman zaman savaşlar, sürgünler olur, durağan hayatlar akar, aileler genetik bir kaynaşma yaşar ..bu insan genetiği üzerinde gereklidir.. sirkülasyon-bağışıklık sistemimizi güçlendirir.  gelecek zaman göre bize yeni ayarlar çekilir.. Avrupalı , etme bulma dünyasında kendisini imha etmiştir…ve genel manada, o bölgelerde ,köle işçiler olarak kullandıkları üçüncü dünya nesillerini, geleceğin Avrupalısı olarak konuşlandırıp, aşağıdaki ülkelerini oradan finanse edip yönetmekte ve bazı güçler içinde maşa olmaktadırlar..


Mezopotamya vaat edilmiş topraklar olarak bazı kişilerce tanrının uğruna her şeyi yapmalarına izin verdiği yerdir.. altında Dicle ile Fırat’ ın altın madenleri aktığına inanılır.. BABİL=TANRI KAPISI yani Sümer tabletlerine göre ENKİ’NİN göklere çıkmak için  gizli kapı bulduğu tek yerdir ki,orası daha sonra  ENLİLce kapatılmış ve ENKİ YENİLMİŞTİR..…ilk her şeyi gören göz de –sümer metinlerine göre bu kapı üzerindeydi?!!!


Babil haritası daire etrafında sıra üçgen dağlar çevrili bir yıldız şeklindedir ve o haritaya da Urartular yüzünden ermeniler el koyup, BABİL ERMENİA DEVLETİ HARİTASI YAPMIŞLARDIR.. yukarıdaki rulet masası Ankara rüyası da, bu buluşmaya  kinaye ruhsal bir gösteridir.. yani konumuz BABİL KUYUSU  olan rulet vuruşu-dolayısı ile TANRI KAPISIdır…

Şimdi savaş sanatları rehberimizden kalan izleri kaydediyorum..
“…çocuklar, ben sizin dininizden Müslüman değilim ,başka bir dinde doğup büyüdüm. şuan inançsızım..inançları komik buluyorum ve çok saçma..dünyayı karşına al ve her yanından  bak..o küçücük yerlere hükmeden inançlar  ne kadar saçma geliyor anla, gör..

*siz eskiden mahallenizden bir çocuğa  başka mahalleden bir çocuk küfredince veya dayak atınca tüm mahalle birleşir ve ona saldırırdınız hatırladınız mı? işte siz eskiden kendi aranızda kavga etseniz de, bir başkası için anında birleşir ve karşı tarafa çullanır yenerdiniz.. peki bakın her gün ülkenizdeki KİLİS ŞEHRİNE BOMBA ATIYORLAR, adamlar ölüyor.. orada insanlar ekonomik olarak çöktü ve evler kilitlendi-göç edildi.. şehir hayalet-ölü şehir gibi oldu…neden sizler buradasınız peki? Neden hiç olmuyormuşçasına susuyor ,duymayan bir görmemezliğe  geliyorsunuz?…pekii!! siz neden birleşip KİLİS’E YÜRÜMÜYOR ve HEY!!! BU VATAN BİZİM,NE OLUYOR BURADA HESAP VERİN diyemiyorsunuz, aklınız nerde ,size ne yaptılar böyle, uyanın!!!

 *Çocuklar ..yarın o bombalar burada sizin tepenize düşecek biliyor musunuz, sıra size de gelecek.. az kaldı..size kadın erkek tecavüz ettiklerinde, yanında annene ,bacına tecavüz ettiklerinde de öyle bir şey yapmadan durup, sıranın sana gelmesini mi bekleyeceksin ? hani siz yiğit mert ve erkek bir milletiniz, size en oldu hey korkaklar ,uyanın biraz..!!


dünyanın efendiliğine soyunan ülke sizi her yandan kandırıyor ve kullanıyor..yaptıkları kaçış gemisinin dışı için aynı Sümerlilerin, niburu atmosferi için sürekli lazım olan altına ihtiyaçları var.. çünkü yalıtım için sadece altın işe yarıyor.o yüzden daha çok altın lazım…ve bizler Iraktan tüm altınları sadece çalmadık…aynı zamanda tırlar dolusu çocuklarıda çaldık..onlar buz dolu küvetlere kesilip kesilip organları için çöpe atıldı..şuan kayıtlı Avrupa’ya  giden mülteci 20.000 çocuk kayıp. .nerde onlar biliyor musunuz ? artık o çocuklar yok.. sizin ülkenizde de yüksek oranda çocuk organ ticareti yapılıyor. artık sokak çocuklarından ve tinercilerden çok bahsedilmiyor, hiç takip ediyor musunuz? çünkü savaş var ve daha çok organa sürekli ihtiyaç var…çünkü gelişmiş ülkelerde genç nüfus yok ve o ihtiyarlara genç organ  lazım..

uyanın ,uyumayın!!!
Biz domuz yeriz ve bu bedenimizde sürekli bakteri kurtçuk oluşturur.. bunu neyle temizleriz biliyor musunuz?..cinsellik tabusu olan müslüman kadınlarla  ters ilişki ile…çünkü onlar domuz yemezler.. araplar pis kandır,asil kan soyumuz,bu yüzden onlardan gelmez..onları sadece detox için kullanırız...avrupa da neden o kadar çok arap kadın tutuluyor ve çekiliyor  bilin !!! mesela bunu anlatın,yayın ,bilsinler..buda bir savaş sanatıdır..

 
biz altına tapar ve altın için ölürüz..Irak’ ta altın bulan köpekler, evlerde saklanan her altını buldu ....O ÜLKELER BUNU HAK ETTİLER. çünkü adil değillerdi ..dinlerini kötüye yorup ,dinlerini maskara edip ,kötülük için kullandılar.adaletli değillerdi.. her şeylerini bize sattılar.. zaten uzun yıllardır dünyayı yöneten efendinin kölesiydiler.. sizde öylesiniz..aldığınız her yeni teknoloji ve o kafanızı kaldıramadığınız, sizi salaklaştırdığımız bir üst model telefonlarınızla kendinizi biraz daha bize satıyorsunuz..sizin neyiniz var ki? her şeyiniz bizim..kendiniz ne üretiyorsunuz?.. hiç bir şey.. neden? çünkü size hiçbir şey ürettirmiyoruz..size para ve sanal oyuncakları yağdrıyoruz..kürtlere çocuk yardımı ve sürekli para ödeniyor.kimse çalışmıyor..her şeyinizi  bunlara bedel olarak satın alıyoruz..o yüzden de biz ne dersek onu yapmak zorundasınız…..”


… böyle devam etse de Sevdiğim, bu kurgu biliyorsun ?!!..
gerçeği çok daha ağır.. anlatılamayacak kadar vahşet ve korku dolu..bazen Allahımın beni ne acaip kişilerle tanıştırdığını, en tehlikeli görüp bilip öğrendiğiminse, nasıl en dürüst ve dost olarak bilge öğreticiye dönüştüğünü gösteriyor..EN BÜYÜK HAYALİM VE AMACIM OLAN KENDİNİ BİLMEK KADİM BİLGELİK OKULUMUN YEŞERDİĞİNİ, BİR  BİLGESİ VE 5 ÖĞRENCİSİ OLDUĞUNU BİLMEKSE GÖZLERİMİN AÇIK GİTMEYECEĞİNE MÜJDESİ…..ÇOK TEŞEKKÜR EDİYOR VE SENİ HEP SEVİYORUM SEVDİĞİM J



masalın başında da yazdığım gibi, bazıları boğazına dek vakti ile pisliğe ve safahata batırılıyor ama yaptığı iyilikler ve düşmanına ettiği merhametler sayesinde de, o pislikten çekip alınıp- bu defa düşmanın silahı ile  düşmanı vurmak silahına dönüşüyor.. işte tekamülde en zirveye vurunca olan şeyde bu… saf kulluk ve saf bilinç…

savaş sanatları ve felsefesi  derslerimize diğer masallarda da devam edeyim Sevdiğim…
dediğim gibi bu alemi tarikatlar yönetiyor..karakartallar şampiyon olmuş  dense de ,o karakartalın içinde ak bir güvercin saklı değil mi Sevdiğim J …aynı okulun , iki farklı zıt öğrencisi sizi selamlar efendim !!

İyi ki varsın ve beni koruyorsun… Sevdiğim, geçen sabaha karşı o iki kaşım arası kapı yine açıldı .ama ilk defa onu önemsemedim, uyumak istedim.çünkü artık kendimi hiçbir hayalle kandırmamaya-oyalanmamaya karar verdim. daha katı ve maddeci yani , delilli belgeci oldum..işte, sanırım ilk defa diğer tarafa aniden geçtim.. ve orası kapkaranlıktı..o kadar karanlık olmasına  rağmen, kapkara badem şeklinde çekik bir kadın gözü, her yerden ilgiyle bana bakıyordu ki, uyandım…ve uyanınca deliklerden gözetleyenleri düşündüm.ama hayallere kapılmamaya karar verdiğim için, sadece iz olarak kaydediyorum.. çünkü ben,  RA ‘NIN GÖZÜ HELİOPOLİS OKUL öğrencisiyim biliyorsun…
*
*fotomontaj kart için masal çocuğu Aliya'ya teşekkür ederim

nur cihan
20.05.2016
nuralem7@hotmail.com