ALEVLİ AL EVİ ,kandil
ağacı SEMBOL MASALI
yumurtadan çıkmak evre günü olan 21 yaşımda ,sonsuz kere sonsuz derin uzaklıktaki bir ağacın köklerinden .... ....... ... beyaz ipincecik iplikler olan köklerimin lif lif koparılıp ,sonsuz uzağa atılışımın derin ızdırabıyla ağlaya ağlaya uyanmış ve diri diri hala ipliklerin büyük acı ile benden kopartılışını yaşıyordum.. ayrıldığım diğer yarım köklerde kalmıştı !!!(* yıllar sonra devamını gördüğüm o hayalin ,o simsiyah latiflerin hali yüzünden onu istiyordum. ) çünkü biz orada çok mutluyduk.. ve aylarca ilk defa nedensiz ağlamalarıma başlamıştım.evime -geldiğim yere dönmek istiyor ama henüz ne olup bittiğinden zır zır cahil ve o kadarda saf ,hayata tutunmasızdım .. hata üstüne hata yapıp, en çamur -en zifiri karanlık acıları bana yaşatacak yanlış seçimlerimi birer birer bu hayalin akabinde yapmaya başladım ki, ölüler diyarına, karanlık ülke KUZEY’e gidebileyim.. ve geldiğim yeri aramaya başlıyayım :)... ..
ve 30 lu yaşlarımın en sonunda başka bir hayal gördüm.. buda dibine dek acılı
ve ızdırab doluydu..hayalin sonunda minik bir dağ tepelemesi cumhuriyet altını
varken altınlara zum yapıldı ve en üstte KENARLARI ALTIN İÇİ GÜMÜŞ yani ay ve
güneş birbirleriyle tutulmuş bir sikke üzerinde İSKENDER PORTRESİ VARDI. (yıllar
sonra nette, hayalimdeki altın iskender sikkesinin birebir aynını görecektim ve
arada iskenderli hayallerim nadirde olsa devam ediyor şükür ) ...bu altın para
diğerlerinden çok daha büyük ve en tepedeydi ve onu alıp diğerlerini isteyene
dağıtsınlar diye bıraktım..
-->
Allah'ı bulmak için iki şey
gerekir der erenler; Ya cezbe-i Rahman (aşk), yada sille-i Hüda (ağır bir bela
imtihanı)
yumurtadan çıkmak evre günü olan 21 yaşımda ,sonsuz kere sonsuz derin uzaklıktaki bir ağacın köklerinden .... ....... ... beyaz ipincecik iplikler olan köklerimin lif lif koparılıp ,sonsuz uzağa atılışımın derin ızdırabıyla ağlaya ağlaya uyanmış ve diri diri hala ipliklerin büyük acı ile benden kopartılışını yaşıyordum.. ayrıldığım diğer yarım köklerde kalmıştı !!!(* yıllar sonra devamını gördüğüm o hayalin ,o simsiyah latiflerin hali yüzünden onu istiyordum. ) çünkü biz orada çok mutluyduk.. ve aylarca ilk defa nedensiz ağlamalarıma başlamıştım.evime -geldiğim yere dönmek istiyor ama henüz ne olup bittiğinden zır zır cahil ve o kadarda saf ,hayata tutunmasızdım .. hata üstüne hata yapıp, en çamur -en zifiri karanlık acıları bana yaşatacak yanlış seçimlerimi birer birer bu hayalin akabinde yapmaya başladım ki, ölüler diyarına, karanlık ülke KUZEY’e gidebileyim.. ve geldiğim yeri aramaya başlıyayım :)... ..
şimdi 51
yaşımdayım :). yani eve dönmek için tam 30 kuş zamanı 30 sene geçmiş.hala
hayallerimden evin izini takip ediyorum .başka kimseye güvenemem ..çünkü sadece
herkesin kendi ruhu kendi yolunu bilebilir..
Âlemde tek olan eşi bulunmayan sevgilimle?
“Tek mi, çift mi?” oynadık.
Bana: “tek mi istersin, çift mi?” dedi.
Ben de: “Seninle çift olmak ve bütün âlemden tek kalmak
isterim,” dedim.
Sema Pirimiz Mevlana..
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba ..nasılsın ?şükür ki çok daha iyiyim ..ve uzun süredir yapamadığım hoby sanatlarıma ahşap yakma kursu ile döndüm..en sevmediğim çeşit ahşap yakma idi ve ismek de o kurstan başka her kurs doluydu :) .yani.. istediğim ne oldu ki, bu olsun dedim ve buna da razı olayım bari deyip ,kursa başladım..ilkinde bir kaç ders sonra çıkmaya karar vermişken ,diğer bildiklerimle birleştirince, bana muazzam kazanımlar olarak sevmediğim bu işin döneceğini anladım şükür.. yine ahşabı zımparalaya, kese biçe ,yaka ,oya ve boyayarak ,aynı sizin bana yaptığınız gibi o ağaç hakkında tefekkürlerimde çığır açtım..
DÜNYA FİİLLER ALEMİ OLUP, iki elimizle yaptıklarımızdan başka bize madden geri dönecek hiç bir maddiyat faydası olmadığından; fiillerimle idealarımı birleştirerek bu, yanan ağaç alevi -kandil temalı tefekkür sanatı sergimi Sana sunu olarak açtım.. ve her an içimden olağanüstü yeni bir tasarım fışkırıyor, lakin onlara yetişip yapmam bu halimle na mümkün.. ama bana bunları finanse edecek bir geçim kapısı açarsan eğer , inanıyorum ki ben de kendi ekmek ağacımı yetiştirip, kendimi geçindirirken ,umuma da ekmek dağıtabilirim .tabii bu yazılar misali hibe olmamalı .. ürünümü alanların hibesi bu defa bana dönmeli ki , kar ettiğimi madden anlayayım :).. birde hafta da bir akşam resim sanatı okuma seminerlerine gidiyorum.. iyi geliyor.. teşekkür ediyorum..yani yüksek himmetlerinle hem Sana masal yazmaya devam edebiliyor ,hem de yine eski normal hayatımı daha üst perdeden devam ettirmeye dönüyorum şükür..sağlık, afiyet diliyorum ki, keyfinide çıkartabileyim ..zira en önemli şey sağlık..gerisi artık boş.
Sevdiğim.. bir evvel ki masalın haftasında 28 ekim Pazar günü yeni emanet evimin bahçesinde oturuyordum ki, kalbimde Evvel Zamanımın o hassas narin sesi ve tavrı yankılanıyor!! diyordu ki Evvel Zamanım:” affedelim evladım..affedelim evladım.affedelim evladım.o sürekli kalbimden bunu tekrar ederken zaman duruyor..akıl almaz şekilde ağlamaya başlıyorum.. her hücrem isyan ediyor…gasp edilerek elimden alınmış tüm maddi ve manevi varlığımla -yaşanmamış hayatım ve verilen sözlerin hiç birinin tutulmamasına –yalan söyleyene her hücrem ağlayarak isyan ediyor.. kalbimde Evvel Zaman tüm dipdiri varlığı ile sürekli yankılanıyor :affedelim evladım, affedelim evladım, affedelim evladım..” .. dinmeyen gözyaşlarım ve yükselen ağlayan sesim yine O’na itiraz edemiyor ve :”peki siz istiyorsanız affedelim efendim “ diyorum….ve bir masal çocuğu daha ağlayarak :" olup bitenlerde hiç bana sormamıştınız ki.. siz istiyorsanız affedelim efendim" diyor..
Sevdiğim..bu büyük
bir kırılma oldu benim için..yine zihnim beni kandırıp, ilizyon gösteriyor
sandım..ama eğer ben olsam; “affet derdim ,onun
geniş zamanlı biz edası aklıma dahi gelmezdi “dedim.. bir haftaya
yakın o ses ve hücrelerimi saran
elektriksel ürperme ile ağlarken bunun zihnimden olmadığını anladım.. şimdi
yazarken bile ağlatıyor...fakat bu öç
alma duygumdan da vazgeçince çok büyük rahatlamaya kavuştum.
geçmiş siliniyor .. bazı şeylerin tamamen bittiğinin ve hiç bilemeyeceğim türlü maddi manevi rızık kapılarının açıldığını anlayabiliyorum.. birileri beni mutlu etmek için büyük bir savaş veriyor gibi.. bilmiyorum.. ama seziyorum.. ve bu affedelimin açılımını da seziyorum..o infazı bu işler başlarken hayallerimde görüp kaydetmiştim ben.. kalem kırılmıştı.. ve ben herkese çok kırgın meclisi terk edip , asansörle tüm tali yolları atlayıp, en üst kapkara ana karayoluna tek başıma çıkıp ,hızla yürüyordum. artık kimseye bakmadan ve yapayanlız .çünkü beni hep yapayanlız bırakanları da aşağıda, o hayalime eşlik eden şarkıdaki gibi “ onu benden siz kopardınız, onu benden siz aldınız İSTANBUL SOKAKLARI"nda BIRAKMIŞTIM.. anlıyorsun değil mi Sevdiğim..
geçmiş siliniyor .. bazı şeylerin tamamen bittiğinin ve hiç bilemeyeceğim türlü maddi manevi rızık kapılarının açıldığını anlayabiliyorum.. birileri beni mutlu etmek için büyük bir savaş veriyor gibi.. bilmiyorum.. ama seziyorum.. ve bu affedelimin açılımını da seziyorum..o infazı bu işler başlarken hayallerimde görüp kaydetmiştim ben.. kalem kırılmıştı.. ve ben herkese çok kırgın meclisi terk edip , asansörle tüm tali yolları atlayıp, en üst kapkara ana karayoluna tek başıma çıkıp ,hızla yürüyordum. artık kimseye bakmadan ve yapayanlız .çünkü beni hep yapayanlız bırakanları da aşağıda, o hayalime eşlik eden şarkıdaki gibi “ onu benden siz kopardınız, onu benden siz aldınız İSTANBUL SOKAKLARI"nda BIRAKMIŞTIM.. anlıyorsun değil mi Sevdiğim..
ve gece yarıları
gözlerimden ateş alevleri hızla girmeye yine başladı Sevdiğim..bazen ateş alevi çok büyük parça ve ışıklı olup, canımı acıtıyor.. gözlerim iyi değil..büyük ihtimalle bu
ay bir göz doktoru ile görüşüp ,uygun görürlerse ,ameliyat olmak
isteyeceğim...mesela o zaman, daha evvel biri göz ameliyatı olduğunda,
bende o mercekleri yakazada zumlayıp, deneyimlediğim o şeyin gerçekleşeceğine ve horus’un evi hathor horoskobunun yani RA
‘nın AL EVİ olan ,RA’NIN GÖZÜNÜ TAHSİLİMİN başka bir mecraya kayacağına
inanıyorum… lütfen himmet ve şifam için
benimle ol ..teşekkür ederim..
ve kaybettiğim zaman vefkim… bu defa farklı şekillerde anlık belirse de, henüz bir şey yok.. ama benim için yeniden çalışmaya başlandığını anlayabiliyorum.. bu arada MİSTİK KABALA diye bir pdf okumaya başladım.. orada da okuduklarımı kendi anlayacağım şekilde çeviriyorum tabii. çok işe yarar şeyler var..kendim görüp anlayamadığım ve hiçbir yerde okuyup, dinleyemediğim şeylerin anlamını okuyabiliyor ve kendim nerelerden bilmeden geçtiğimi görebiliyorum.. mesela çemberini- dairesini kırıp dağıtan artık buraya ait olamazmış ..
mesela TAÇ ÇAKRA olan KETER beyaz ışık –sessiz beyaz gürültü –beyaz bulutut bulutu asla yaşanamayacak bir idea gibi –rabilerin ulaşmak istediği fantezi hayal diye anlatılmış.. değil mi ki, ben onun yaşanabilir olduğunu sayende öğrendim ve bu yorumu yapabiliyorum. ama nasıl deneyimlendiğine dair izi asla söyleyemem ..çünkü bu normal bir şey değil.. bizim elimiz de değil.. yani belki zihnin ve vücudun belli uyarı kodları var…bunlar esma ile müsemma birleşince şifre kırılıyor ve kapı açılıyor gibi.. aynı acı ile zevkin birleşimi haz olması gibi.. aynı tatlı ve tuzlu suyun birleşimi yeni bir varlık olması gibi..yani illa bir tarikat metodu ve illa belli esma terkipleri ve belli perhizler de asla şart değil.. ruhun ve nefsin o anki birleşimden aldıkları hazla alakalı ki ,kimde ne zaman ve nasıl açılıp ,nasıl deneyimleneceğini tek kişi dahi bence bilemez.. o yüzden Allah’a giden yolların nefisler –nefesler adedince olması ve her meşrep her kabiliyete ayrı verilmiş bir fırsat olması gayet normal… bu yüzden de ,yolların hepsini kimse tam anlamı ile kaydedip bilemez... işte yine ayetteki gibi, Allah’ın gök kubbesi altında kendinin bile kendini bilemediği ne cevherler var değil mi? ..evvet..
kadim ASA YOLU-SIDRE- SON sınır olan İNSAN AĞACINA bu ilk akıl esmaları temsil eden gök kürelerini (*letaifleri ) yerleştirip ,sonra bunun taç keteri ile köklerini aynı anda tutuşturunca kandil ağacı tutuşup yanmasın da kim yansın değil mi Sevdiğim?!
İşte bu noktada hadis şaşmaz şekilde gerçektir.. çünkü kimse son sınır olan ,SON İNSAN SİDRE-sedir AĞACININ ne zaman ve nasıl;” İLLA BİR SULTAN GÜÇ OLAN RÂD ŞİMŞEĞİ İLE ATEŞ ALIP “ ,SEFİROTLAR arasında , ZEUS=altın ceviz samedi aklın en saf iletkenliği ile birleşerek ,hangi şiddette ve hangi renklerde yıldırımlarını o bedene akıtıp ,o insan ağacını bir bütün halinde nasıl çarpacağını ve onu doğal bir FETİHLE organik bir KAM İL - şaman yapacağının nasıllığını asla bilemez.. onu yakarak kül edip ,küllerinden yeniden nasıl hangi yol kodları olan ZZZZ NNNN yolları-kanalları ile aydınlatacak ve bu yeni ağaçtan kız mı erkek mi çocuk doğacak kim bilip anlayabilir ki, kim ?! Tabii ki ALLAH TAN BAŞKA KİMSE..
bu MİNAREYE KILIF GİYDİRİP, RENKLİ AMPULLERİ TAKIP AYDINLANMAK İLMİ taaa sabi mısır ve sabilikten bozma hindu çin budizmi ve oradan devam eden kendini bilmek öğreti metotlarını islamla da birleştiren Medine Yahudileriyle devam edegelmiş.. mısırlı OSİRİS’İN BELKEMİĞİYKEN, şamanın ata direğine dönüşen, oradan hintte KUNDALİNİ adını alıp, zamanla KABALA - sefirotlar ağacında karar kılan bir MİNARE-DİKİLİTAŞ DİKME sistemi bugünde çok modaymış Sevdiğim.. bizim en şeriatçı kesim ki, onlar ortodox Yahudi islami kesim ya hani!.. onlar bu işe büyük merak sarmış.. işte bende güya onlara destek olayım diye olayı araştırıyorum :)..tabii ki bizimkilerin İsrailli rabilere uyumlanarak biat etmelerine ve uyumlandıkları enerjilerin onlara neler neler yapacağını asla bilip takip edemeyeceğimi de hatırlatmak isterim..
18 Kasım Pazar: gece.. gözlerime giren şiddetli ateş topunun tutuşturduğu, kuru- kömürleşmiş bir fitil ağacın ALEV ALIP TUTUŞMASI VAR SEVDİĞİM.. canım yanıyor.. yarın mevlid –doğuş kandili.. ve ben, kandil ağacından yılbaşı ağacına ,tüm mitlerde kaydedilip çizilmiş olan şu tepesinde bir kuş yaşayan anka yuvasına veya tepesinde kutup yıldızı kandili yanan ve hep yeşil kalan ağaca dair tefekkür edeceğimi anladım.. ve aniden okumakta olduğum mistik kabala bilgileri ile ,o alev alıp tutuşan kuru ağaç şu şekilde açılıp canlandı Sevdiğim bak!! Ve göstereceklerin için, gösterirken korkudan ödümü kopartmaman ve SEN AĞACIMDAN HEDİYELERİMİ ALMAK İÇİN ,SANA ÖNDEN KENDİMİ ÖD AĞACI sunusu olarak SUNUYORUM :)
.. ATEŞ TEFEKKÜRLERİ …
hz Musa yanan çalı
ağaç sefirotlar ilmine vakıftı .çünkü sabiliğin bozulmuş halini yaşayan
Mısır’da bu ilim firavunca en alası şeklinde zaten bilinip uygulanıyor ve bilim-teknoloji
olarak da sihirde kullanılıyordu .. ....
ve her nebi yaşadığı yerin ilmine göre mucizeyle geldiğinden, hz Musa ‘ya da RABBİ ,YANAN ÇALI AĞAÇTAN –SAF ,ÇIPLAK HAKİKAT OLARAK GÖZÜKTÜ.. önce “LENTERANİ ” (beni göremezsin !! ) dedi Rabbi ona …. çünkü henüz tevhidin teslisinin ilk ayağındaydı insanlık tekamülü.. HÜVİYETİ BİR KAYITLI SURET alacak ve o ilmi kaldıracak halde değildi…
ve Mısır’ın sembolü olan üçgen piramitler ; BENLİK DAĞLARI olan EGOLAR , manada birer RUH ATEŞGEDE EVLERİ , HER ŞEYİ GÖREN GÖZÜN TAHTI olsa da, bu bilgi firavunlaşmayı da birlikte getirmiş ve halk üzerinde zulüm olarak yaşanmaktaydı..
hz Musa TUR DAĞINDA AYDINLANDI .. senelerce yanında SABIRLA irşad edildiği kayınpederi ŞUAYB nebiden ülkesine dönerken, ŞUAyb' ın şurası-kalbine doldurduğu hikmetlerle doluydu.. letaiflerle -sefirotların dürülü olduğu göğsündeki - Sinesinde bu bilgiyi artık taşıyamadığından, turi sine dağında sinesi infilak edip parçalandı..
ve O'da ,Heliopolisin güneş kuşu olan bir anka gibi yanarak ve küllerinden yeniden doğarak, Mısır'ın Heliopolis kendini bilmek okul ilminin en saf ve bozulmamış haliyle kendinde yüzleşti..işte o yüzden de ilk levhalar hep letaiflerin çizildiği mezar taşı tahtaları-ekmek kesme tahtaları-yazı tahtaları misalidir.. çünkü o levhalar ,hakikatte onun sinesi-SADRI- göğüs tahtası idi.
o ilahi KELAM , kızıl ışıklı nazar ile sinesine kaydedildi .. yani, o ilahi kelam, celali kızıl nazarla ,ÜÇGEN BİR KALP-DİL OLAN ,RAHMANIN ARŞI GÖNÜL DAĞINA KAYDEDİLMİŞTİ..hz musa nın elindeki taş levhalarsa onun sembolik anlatımıydı..ve aşağıya indiğinde KIZGINLIKLA KIRDIĞI TAŞ LEVHALARSA,O'nun kırılan gönül dağı-kırılan kalbiydi !!!
(*Sevdiğim bunu nasıl anladığımı en iyi Sen bilirsin değil mi ?! nasıl ?)
düşünsene Sevdiğim hz Musa' nın yaşadıklarını ..Rabbi onu dağda zorla tutup, onunla hiç kimse ile konuşmadığı şekilde konuşup, akıl almaz şeylere tanık edip yaşatıp, onu peygamberi ilan ediyorken ,aşağıda onu bekleyen kavmini yine samiri ile azdırıp, altın buzağıya tapmaya onları gerisin geriye döndürüyordu.. sonra da hz Musa o kızgınlıkla, değişik sesler çıkartan altın buzağıyı, dev bir ateş yaktırıp- içine atarak eritip, ona tapan binlerce israiloğlunu sabaha dek kılıçtan geçiriyordu... ve yine düşünsene Sevdiğim....yukarıda ki kadiri mutlak her şeye gücü yeten ve her şeye ALİ-ALİM olan tanrı ,nasıl aynı anda aşağıdakilerden habersiz olabilir? ve tekrar düşünsene Sevdiğim.. Musa gibi yaratıcısına saf aşık kulların çilesini.. zor iş zor!! ve tanrı israiloğullarıyla hep dövüşüp kavga etmeyi seviyor ....o yüzden "savaşma seviş" demişler zaten...
..piramit sembollerinde her bir üçgen ateşgede-güneşin HOROSKOPİK AÇI EV ALEVi ,güneşin ELİ yani zamanla adı ALİ olan İLMİYDİ.. her biri ,GÜNEŞ IŞIĞI VAKTİNİN ÖLÇER SAATLERİ MİSALİYDİLER.. içinde ilahi kelam olan has alevin saklandığı, o ilahi KELAMIN CİSİMLENDİRİLDİĞİ kalp, dil ve ruh idi o 3 üçgen piramit..
.bir meleğin kanadının bir kuş tüyü kalem ile sembollendiği gibi, bir kuş kanadı telekte güneş in ışın –nur okları olan ilahi bilgi ile imgelenmiştir.. BU BİLGİ RÜYA KODU OLARAK HERKESTE BELLİ ZİHİN DURAKLARINDA KAYITLIDIR..
.
-her ne kadar ilk yazı HAVVA anamıza ,ADEM babamızca yazılıp, ilk maddi çocuklar dünyaya gelmişse de…
-ve her ne kadar ilk sözler resimsel
olarak kayalara demir kalemlerle oyularak yazılmışsa da ..
ve her nebi yaşadığı yerin ilmine göre mucizeyle geldiğinden, hz Musa ‘ya da RABBİ ,YANAN ÇALI AĞAÇTAN –SAF ,ÇIPLAK HAKİKAT OLARAK GÖZÜKTÜ.. önce “LENTERANİ ” (beni göremezsin !! ) dedi Rabbi ona …. çünkü henüz tevhidin teslisinin ilk ayağındaydı insanlık tekamülü.. HÜVİYETİ BİR KAYITLI SURET alacak ve o ilmi kaldıracak halde değildi…
ve Mısır’ın sembolü olan üçgen piramitler ; BENLİK DAĞLARI olan EGOLAR , manada birer RUH ATEŞGEDE EVLERİ , HER ŞEYİ GÖREN GÖZÜN TAHTI olsa da, bu bilgi firavunlaşmayı da birlikte getirmiş ve halk üzerinde zulüm olarak yaşanmaktaydı..
hz Musa TUR DAĞINDA AYDINLANDI .. senelerce yanında SABIRLA irşad edildiği kayınpederi ŞUAYB nebiden ülkesine dönerken, ŞUAyb' ın şurası-kalbine doldurduğu hikmetlerle doluydu.. letaiflerle -sefirotların dürülü olduğu göğsündeki - Sinesinde bu bilgiyi artık taşıyamadığından, turi sine dağında sinesi infilak edip parçalandı..
ve O'da ,Heliopolisin güneş kuşu olan bir anka gibi yanarak ve küllerinden yeniden doğarak, Mısır'ın Heliopolis kendini bilmek okul ilminin en saf ve bozulmamış haliyle kendinde yüzleşti..işte o yüzden de ilk levhalar hep letaiflerin çizildiği mezar taşı tahtaları-ekmek kesme tahtaları-yazı tahtaları misalidir.. çünkü o levhalar ,hakikatte onun sinesi-SADRI- göğüs tahtası idi.
o ilahi KELAM , kızıl ışıklı nazar ile sinesine kaydedildi .. yani, o ilahi kelam, celali kızıl nazarla ,ÜÇGEN BİR KALP-DİL OLAN ,RAHMANIN ARŞI GÖNÜL DAĞINA KAYDEDİLMİŞTİ..hz musa nın elindeki taş levhalarsa onun sembolik anlatımıydı..ve aşağıya indiğinde KIZGINLIKLA KIRDIĞI TAŞ LEVHALARSA,O'nun kırılan gönül dağı-kırılan kalbiydi !!!
(*Sevdiğim bunu nasıl anladığımı en iyi Sen bilirsin değil mi ?! nasıl ?)
düşünsene Sevdiğim hz Musa' nın yaşadıklarını ..Rabbi onu dağda zorla tutup, onunla hiç kimse ile konuşmadığı şekilde konuşup, akıl almaz şeylere tanık edip yaşatıp, onu peygamberi ilan ediyorken ,aşağıda onu bekleyen kavmini yine samiri ile azdırıp, altın buzağıya tapmaya onları gerisin geriye döndürüyordu.. sonra da hz Musa o kızgınlıkla, değişik sesler çıkartan altın buzağıyı, dev bir ateş yaktırıp- içine atarak eritip, ona tapan binlerce israiloğlunu sabaha dek kılıçtan geçiriyordu... ve yine düşünsene Sevdiğim....yukarıda ki kadiri mutlak her şeye gücü yeten ve her şeye ALİ-ALİM olan tanrı ,nasıl aynı anda aşağıdakilerden habersiz olabilir? ve tekrar düşünsene Sevdiğim.. Musa gibi yaratıcısına saf aşık kulların çilesini.. zor iş zor!! ve tanrı israiloğullarıyla hep dövüşüp kavga etmeyi seviyor ....o yüzden "savaşma seviş" demişler zaten...
..piramit sembollerinde her bir üçgen ateşgede-güneşin HOROSKOPİK AÇI EV ALEVi ,güneşin ELİ yani zamanla adı ALİ olan İLMİYDİ.. her biri ,GÜNEŞ IŞIĞI VAKTİNİN ÖLÇER SAATLERİ MİSALİYDİLER.. içinde ilahi kelam olan has alevin saklandığı, o ilahi KELAMIN CİSİMLENDİRİLDİĞİ kalp, dil ve ruh idi o 3 üçgen piramit..
.bir meleğin kanadının bir kuş tüyü kalem ile sembollendiği gibi, bir kuş kanadı telekte güneş in ışın –nur okları olan ilahi bilgi ile imgelenmiştir.. BU BİLGİ RÜYA KODU OLARAK HERKESTE BELLİ ZİHİN DURAKLARINDA KAYITLIDIR..
.
-her ne kadar ilk yazı HAVVA anamıza ,ADEM babamızca yazılıp, ilk maddi çocuklar dünyaya gelmişse de…
-kağıdı ve kalemi ve mürekkebi icad eden THOT-hz İDRİS ( Hermes) ile de yepyeni bir devir başlamıştır.. belki de insanlığın ilk rönesansı bu sabilik diniyle oldu.. hermetizm de bugün kendilerine mason diyen Kabalacıların asıl dinleri hala eski mısır OSİRİS DİNİDİR.. hala yapabildikleri kadar o öğretide insiye edilirler.. onlar için SIRRI ALİ denen ,yüce yaratanın yanında, tahtın önünde GÖZCÜ OLARAK duran hz İdris ,küçük tanrı ve tanrının görünen yüzü ZAT-I ALİ kabul edilirmiş .ve ayrıca hz İdris yaşarken göğe çekildiği kaydedilen tek kişi olduğundan METADRON MELEK de o imiş… yani hem KALEM, hem NUN meleği..ve ayrıca o HIZIR la sembollenen hakiki mürşiddir..
(mite göre ;*Cebrail adlı melek bir kuş şeklindedir ve suya girince masallardaki gibi peri kızı muhteşemliğine dönüşür ve zülkarneyn oğuz kaanla evlenip ona ilk türk ata soyunu verir.. O,türklerin ilahi göksel annesidir.. ve oğuz kaan ın her derdini ve cevabını O halleder.. ve O,SIDRE ağacının tepesinde, bir kuş yuvasında yumurtaları ve yavruları ile yaşar..iskender-i zülkarneyn in seyahatinin sonunda , üstünde kuşların yaşadığı son durak ülkeye gidip yumurtayı çalıp-alması ile hayatının bitmesi efsaneside bu mite dayanmaktadır.. )
***ve hatta
,türkler islama girince bu mitolojiye şunu da eklemiştir.. sakiye süduru adlı güzeller güzeli bir kız olan bu kuş şeklindeki
melek, önündeki rahlede daima yazı-bilgi yazar ve nebimize verir
hz İSA ki, O , 4 unsuru= RUHUNU haça geren ahşapçı marangozdu kendisi.. o devir roma da infazlar için marangozlar ağaçlardan böyle haç yaparlardı ..hz MERYEM –hz İSA ,sidre ağacının tepesinde yaşayan ANKA ve YUMURTASI misaliydiler.. O asla ağaçtan inmek, ağaçtan ayrılmak istemedi.. ve istediği oldu.. BALIK kavağa çıktı gerçekleşti..
hz MUhamMED sıdreyi geçen ve ağaca yağmur yağdıran İLLA BİR SULTAN GÜÇ OLAN SALAVAT BULUTUTU BULUTTUR..
O,kadim inançların ilahi annesi KU dur..O, ZİHNİN ÜSTÜNDE ulaşılması en zor yerde olan YÜCE KALP.. O, Mezopotamya da ilk kurulan KUR dur..O kendisini ilk okuyan KU’r An ‘ dır..
O, RÂD şimşeklerini çaktıran ve aşağıdaki ağaçları yağmurla dölleyen ve onları ilahi kelama hamile bırakandır
..RAHİYMLER de bu bir damla yağmur suyunu bir inci veya bir mercana çevirende O’dur...
O, RAHİYMLER de bu yağmur damlasından kayıtlı bir suret alıp, onu cisimlendirip form kazandıran ,adeta bu beni adem deyip ,ona nüfusu hüviyet verip dünyaya salandır..
hz İbrahim satürn küresi BİNAH.. 7 kat sema..7. kat cennet makamı sembolüdür...
cennetin 8 . katı ..son
ve ilk İNSAN olan son sınır sidre
ağacının hem kökleri ,hem tepesindeki
ama bulutuyla O, hz Muhammed Mustafa KETER –TAÇ ‘tır.. …kadim mısır da
çocuklar ,ilk babanın kendisini milyon kere milyonlar la sonsuza dek yeniden
doğurmasına ” ÇOCUK BABANIN SIRRI” yani
DEVAMIDIR anlamıyla bakarlardı..
ve Sevdiğim.. taç-keter çakranın sembolü olan Efendimiz
Aleyhisselamın, o devirde yaşayan ve bu insiyasyon sembol ilimlerine sahip olan rahip Bahira tarafından, başı üzerinde duran ve onla hareket eden beyaz bulut -taç-keter ile
bilinip tanınması ise, bu ilim için en büyük delil ve belge değil de
nedir ?!!neden bizimkiler bu ilimleri tevhidden bu kadar cahil ,neden her şeyi
unutmuşlar, neden ?!! veya emanetleri sahiplerine vermemek için ,her şeyi halktan saklaya saklaya o ilimler neden ellerinden alınmış ?!!
KANDİL GECELERİ KANDİL OLURUZ ..
KANDİL GECELERİ KANDİL OLURUZ ..
ve insanın soy kütüğüne ŞECERE denir ki, cennetteki yasak ağacın adı zaten ŞECERE-i MEMNÛA-EBEDİYET AĞACI'dır.. ..ayrıca türklerde ölülerin kabri üzerine selvi ağacı dikmek geleneği vardır..çünkü yaz kış yeşil kalan selvi aynı zamanda hem elife, hem de kaleme benzetilir.. selvi ağacı dikmenin asıl nedeniyse ; ölüleri ile iç içe yaşamayı seven türklerin ,ölülerin kokusunu en mükemmel absorbe eden selvi ağacından en mükemmel faydalanmalarıdır.... birde ölünün göbeği üzerine dikilen bir ağaç ,onu yine sıdre ağacına - tuba hayat ağacına -bir manada ANNE karnındaki PLESANTA AĞACINA- yine ehlibeyte yani ANA ŞECEREYE -SOY kütüğü olan ağacın köklerine BAĞLAYACAKTIR..
ağaç ve şamanın ata direği ile özdeşen geyiğin dalları; ETİ -HİTİT uygarlığında güneş kursu iken ,zamanla şaman-kam ın geyikleri ve boynuzları tekke kapılarına takılıp, başlara da kelime-i tevhidi sembollüyor diye dallı arakiye tacı yapılmıştır..HAKİKATTE ,TÜRKLERİN YAŞADIĞI OBA ÇADIRIN TEPE-ÇATISI 4 ANA UNSUR ve AÇILIMINI yani biz türkler nereye göçersek göçelim ,gök kubbe evimizi -TAÇ-KETER i başımızda taşıyoruz demektir.. ...ayrıca bugün tariki halvetilerin tacı denen sembol,türk oba tepelerinden dahi çok eski geçmişe sahip.. taa eski mısır da dahi, ruh kuşunun başında sembol olarak halveti tacı çizimi var.İstanbul Arkeoloji de mezopotamya mühürlerinde dahi var ..o ,4 ana unsurun -yönler ve renklerle açılımı aslında .. TANRI sembolü..mesela AĞAÇ ATA'nın alnında o daire var..
niçin ilk insanlar
için, yaz kış hep yemyeşil kalan ATEŞ –KANDİL AĞAÇLARI- ATEŞGEDELER KUTSALDI?..
çünkü ateşin kolayca yakıldığı ÇIRA, çerağ ÇAM AĞACININ GÖVDESİNDEN
ALINIRDI.. ilk insanların AYDINLIĞINI ve
ISINMASINI ve aile olmasını da sağlayan
YAZ KIŞ YEŞİL bir AĞACI KUTSALLAŞTIRMALARI gayet normaldi.. orada ayrıca ilk hürmet vardır ki bu, türk mitolojisinde adem ve havva nın heykel
kalıplarının da ağaçtan –tabuttan –sandıktan oyularak yapılmasıdır...çünkü bir
evvelki mit olan mısır da OSİRİS ,LÜBNAN SEDİRİ
yani SİDRE AĞACINA HAPİS OLARAK, ilk AKIL-YASA-NAMOS SÜTUNU OLMUŞ ve
Lübnan kralının sarayına güzel kokusundan dolayı en baş sütun olarak
dikilmiştir.. isis de;” ben yârimi kokusundan tanırım” diyerek ,dervişlerin
birbirlerinin kokusunu takip etmesi misali onu orada bulup, sevdiğini hapsedildiği sütunun içinden çıkartıp kurtarmıştır..
ve bu olay ağaca tapınma da olabilir veya ağacın köklerinde yaşadığına inandıkları ata ruhları ile temas da olabilir..bu tür belli ağaçların dallarına renkli iplikler bağlanır ,güneşin ışınları misali, dairevi şekilde yere sabitlenirmiş ki, yakut türklerinde hala yapılıyor.… ve ülkemizde de bazı geleneklerde bugün dahi yeni gelinin beline renkli kurdeleler bağlanarak düğünde herkes bir kurdeleden tutup, gelin ağacı sakiye südûrunun etrafında dönerek dans edip, turnalar semahı yapıyor değil mi?!neden ?çünkü türklerin ilk ANA ATASI bir kartalın yumurtasından doğan ilk kadın şaman anadır..hatta bu kartaldan doğan kadına ait pek çok antik figür bugüne de gelmiştir..
ve avatar filmindeki o ata ruhlarının seslerinin geldiği o muazzam ağaç ve köklerinde can bulan hayatlar ..malezya-endonezya da hala o ritüel ve ağaca tapınan animist kabilelerden o filme alınmış sahneler ..ve tibette yeşil ağaç değil , ot dahi yetişmeyen yerlere dikilen taştan ağaç kuleler ve üstlerine dikilen renkli dua bayrakları.. 4 ana unsur ve sarı zihne ait , yönleri de anlatan kadim semboller… biz bugün ne tabiatı okuyabiliyoruz ne atalarımızın bize bıraktıkları hiç değişmeyecek yol işaret sembol –ayetlerini..yazık bize ki, ne yazık ….
ve facebooktan ,Komboçya da
takip ettiğim bir Budist tapınakta aynı bu yazdığım ritüel ayini
her hafta bir gün, tam da yazdığım
şekilde bugünde yapılıyor.. gece görselleri çok güzel oluyor tabii. Sevdiğim
biliyor musun ,ben bu kandil ağacı ve yanındaki Budist tapınağının sıra ile her
yerinin yapılışını face den izledim..o ağacın nasıl kademeli kutsallaştırılıp
nasıl etrafının daire ve kandillerle donatıldığını ve her hafta halkın onun
etrafına elindeki kandille oturup mantra okuyuşunu..
ve sonuç Sevdiğim..günümüzde IOOOIIOIO yazılımından oooo…
hatta …yazılıma geçildi..bu normal değil…batıni yönetim ipleri eline aldı
bence..bugünün rehberlerine düşen aslında şu; hiç bir şeyi sahiplenmeden ,ortak
tevhid noktaları bulup, her yaratılmışı
yaratanın kendi usulünce bir şekilde aynı sembol duraklarından geçirerek irşad ettiğini anlatmalarıdır.. ve
herkesin nereye giderse gitsin, ne yaparsa yapsın ,hep aynı zihin duvarlarının
işaret-sembol duraklarında nefesinin kesilip, HAY dan HU ya bir nefes alıp
veriş kadar ömrü olduğunu bilmesine yardım edilmelidir. Eğer ana durak zihin
sembollerini bilirlerse, o zaman daha dikkatle yol alabilirler .yolları kesen
haramilere değil de ,kendisi kandil ağacı olup yanan ve yandıran yürüyen piri
mugan meşale insanlara eşlik
ederler....…
Sevdiğim kandilimin uyanması dileği ile MÜRŞİDLER GÜNÜNÜ KUTLARIM..iyi ki ruhum Seni sevdi ve seçti..
(*not: anlaşmalı verildiğimi yazmadım ki havam olsun Sevdiğim, aramızda kalsın..)
ve face de ki acaip uçuk kürevi tefekkürlerimize katılmak isteyenler için
https://www.facebook.com/nur.cihan.963
Sevdiğim kandilimin uyanması dileği ile MÜRŞİDLER GÜNÜNÜ KUTLARIM..iyi ki ruhum Seni sevdi ve seçti..
(*not: anlaşmalı verildiğimi yazmadım ki havam olsun Sevdiğim, aramızda kalsın..)
ve face de ki acaip uçuk kürevi tefekkürlerimize katılmak isteyenler için
https://www.facebook.com/nur.cihan.963
nur cihan
24 kasım mürşidler günü 2018
nuralem7@hotmail.com
24 kasım mürşidler günü 2018
nuralem7@hotmail.com