HERCA-İ ÇOCUK DÜŞÜNMEYİ ÖĞRENİYOR MASALI
http://www.sufizmveinsan.com/sohbet/hercaicocuk.html
Kelebek çocuklarım için yazılmış bir masaldır.Tüm masallarımı kendim için yazıyorum, okuyanı hep gönlümdeki O, bir kişi olsun istiyorum.Bugün çoook minik olduğunuz için anlayamadığınız, henüz kendisinin de kendini anlayamadığı annenizin, kendine seyahatine; sizler de bir gün niyet ederseniz diye, sadece size yazılmış, küçük ama koskocaman manalı bir masaldır bu masal..Üzerimde himmeti olan tüm A’Lİ DOST larıma sizi emanet ediyorum..
BİR VAR mış, BİR YOK muş..İKİ ZAMAN ın da gönlünde yaşayan bir çocuk varmış..
Bu çocuk bir kaç yıl evvel, eş zamanlı iki hayal görmüş..Belki de beyninin ona oynadığı akıl oyunlarıymış bunlar..Çünkü çocuk çok hayalperest, suretperest ve putperestmiş..Okuduklarını vehmederek, hayalinde canlandırabiliyormuş ..Duyduğunu,sevdiğini,puta dönüştürüp hayallendirip, kendinden kendine öğretiyormuş..Bu aynı sizin bir masalı okuyup,hayal edip, çizgi filmini izleyip, oyuncağını elle tutarak oynamanıza benziyormuş..
Çocuk ilk mana padişahı babasına gidip yüz sürüp,o güçlü nazar-ı ilahiyeye mazhar olduğunda ve eve geri döndüğünde, artık sevdiği-alıştığı- var sandığı hiçbir şeyi yokmuş,hatta evi bile yokmuş:). bu ne süratli yıkım ya huuu:). Çaresizlik içindeyken,aklı henüz başından yeni uçmuşken ,kel kabak yalın ayakken haber gelmiş ki ,diğer hayali babası da yaşadığı şehre gelmiş ve çocuğu davet ediyormuş..
Çocuk tanımanın çok az kişiye nasip olduğu bu babasını da, kendinden sonrakiler de bilsin istemiş. Ama çocuğun bu masalı yazmasında gizli bir niyeti varmış aslında..Hayalinde terk ettiği, bugün 90 yaşına gelmek üzere olan babasını terk etmediğini göstermek istiyormuş.Çocuğun yazdıkları zuhura dönüşüyormuş ve oda bunu güzel kullanabilmek istiyormuş .Ve o kimseden gidemezmiş..Beraber yürümek istedikleri varmış çocuğun…
Çocuk şehrin bir ucunda misafir edilen, bu en kadim manalı ismi olan adamı ziyarete gidiyormuş..Daha evvel hiç yüz yüze görüşmemişlermiş..Çocuk, onu, tüm mana dostları gibi önce hayalinde vehmetmiş.Ve sonra onun varlığı tesadüf ! sonucu öğretilmiş. İnternetten, sanal olan çocuğa; sanal babasının resimleri gelmiş ve sanal yazıları..Çocuk resmi görünce hayretten hayrete düşmüş, hele de anlaşılmasın diye, en ağır kelimelerle yazılmış kelimelere gömülünce daha çok hayrete düşmüş..Tanıdık bir sima ve tanıdık anlaşılmayan kelimeler..”Ahhh diye çıldırıyormuş çocuk yine, bu aradığım kitap..Kendimden kendime yansıma yaniii:)
”Kendimde buldummmm-kendimde buldummmmm -derd ile dermanı kendimde-gönlümde buldummmm.Diyormuş bir güzel ilahi….
Zorla da olsa telefonunu bulduğu adamı aramış çocuk ..Bu kimselere benzemeyen adam aynı çocuğun gerçek babası kadar aykırıymış, belki de çok daha fazla..Çocuk ona selam vermiş evvela..Adam demiş ki: “Bir büyük selam vermeden, küçük onu selamlayamaz”..”Nasılsınız?” demiş çocuk..”Bir büyük nasılsınız der, çocuk ona bunu soramaz yavrum”. demiş adam..”Nerelisiniz?” demiş çocuk?”Öyle saçma soru mu olur kız?”demiş adam.” Allah’lıyım.. Allah’tan geldim .Allah’a gideceğim.Allah’tayım.” demiş adam…”Yaşınız?” demiş cahil çocuk…”Allah’ın yaşındayım” demiş adam..”Sen de öylesin” diye de eklemiş hemen..
Çocuk, adama derdini anlatmış.Tüm dostlarında olduğu gibi, belki de çocuğun tek torpili saf niyeti ve o niyete sonsuz sadakatiymiş…Hayallerinden utanmadan, onları koskocaman manalı adamlara anlatıyor ve bu hayallerini saf bir sadakatle onlarla gerçekleştiriyormuş..Çocukta her şeye inanmak varmış.Yalana bile yalan olduğunu bilerek inanırmış..İnanmayı çok sevdiği için sık sık çamura bulanır, kalkar ve üstünü silkeleyerek gene yola devam edermiş…
Adam; çocuğa, öğrencilerini çiçeklerle yollamış, bir kitap ve sohbet cd leriyle..
Ve çocuk kitabı okumuş.Bu tuhaf, sanki okunmaması için yazılmış kitabı çocuk anladığını sanıyormuş..Ama adam asla anlayamayacağını söylüyormuş hep..Zira diyormuş ki:” Benim yazdıklarımı hiç kimse anlayamaz,bir kişi bile henüz anlamadı,sen nereden anlayacaksın yavrum.”Çocuk” anlıyorum “diyormuş.”Anlayamazsın ama devam et oku,okudukça kelimeler sana açılır,yazıların özelliği bu” diyormuş adam
.……………………..
Ve çocuk gideceği yere geldiği için düşüncelerinden sıyrılmış..Eve girdiğinde bir masa dolusu insan varmış.Bu yeşil- incelmiş gözlü adam çocuğa ne kadar da benziyormuş.Diğer mana babası da aynen böyle imiş..Adam çocuğu sol yanına oturtmuş!?..Benzerliği konuşmuşlar…Adam yazdıklarından okusun diye kitabının bir yerini işaret edip, çocuğa oku demiş..Çocuk onun gösterdiği yeri değil de, parağraf başı olan diğer sayfadan okumaya başlamış..Adam kızmış: “Hayır, neden benim dediğimi yapmıyorsun.?Benim dediğimi oku, fark olmadığını göreceksin.Bu yazıların özelliği neresinden okursan oku hep aynı şeyi anlatır, fark etmez demiş..
Çocuğa bir şeyler daha söylemiş. Çocuk:”Ben onu anlıyorum, siz bunu anlatıyorsunuz” demiş ve bir kağıda bir şeyler çizmiş..Adam kağıda bakmış: “Bu imkansız”demiş..Çocuk: “Evet böyle” demiş.Adam tekrar: “Bu imkansız” demiş yine de çocuğa eğilip, güzel bir şeyler söylemiş ve çay getirilmesini istemiş..
Bir fincan çay gelmiş..Çocuk sonradan anlamış ki; öğretmeye karar veren önce aşılama yapar..İşte çay buna en güzel vesileymiş demek ki..Adam çocuğa bakmış: “Senin adın ne?”demiş.”Çocuk “demiş çocuk”..Adam çocuğa bakıp:” Hoş geldin çocuk” demiş ve başını sağa doğru akıp giden bir şeye bakar gibi çevirmiş..”Hoş bulduk” demiş çocuk..Ama çocuk öylesine, anlayamadan ona bakıyormuş..Adam bir kez daha:” Hoş geldin çocuk” demiş ve başını yine akıp giden bir şeye bakar gibi çevirmiş..”Hoş bulduk” demiş çocuk yine hayretle bakarak ..Diğerleri de bu çok cahil küçük çocuğa eğlenerek bakıyorlarmış. ”Hoş geldin çocuk” demiş bir kez daha ve akıp gidene bakıyormuş..”Hoş bulduk “demiş çocuk yine…Adam:” işte bak, sen her an görünemeyecek hızla yeniden yaratılıyorsun. Her an yeni bir kurgu ile. Az evvel hoş geldin dediğim sen öldün, şimdi sen yeni bir sensin..O yüzden senle tanışmıyoruz ve her seferinde yeniden tanışmamız lazım..Hatta bunları söylerken bile kaç kere kıyametin koptu ve yeniden haşr edildin biliyor musun?”.”Yok” demiş şaşkın çocuk “yok..”
“Hadi,çayını iç bakalım”..Çocuk bir yudum içmiş ve adam elindeki çay kaşığı ile fincandan bir yudum çay alıp içmiş..”Hımmm, hayatımda ilk kez böyle lezzetli bir çay içiyorum, ya sen? demiş..Çocuk oyundan zevk almaya başladığı için “Ben de “demiş..”Hadi bir daha iç bakalım” ..Çocuk yine içmiş ..Diğerleri gülüşüyorlarmış, çocuk hiç anlamıyor diye..Adam: “Sessizlik” demiş..Adam yine çay kaşığı ile bir yudum çay almış ve içmiş..”Hımm” demiş “Hayatımda ilk kez böyle lezzetli bir çay içiyorum, ya sen? demiş..”Evet”, demiş çocuk. “Ben de.”Adam yine.” İç” demiş ve çocuk bir yudum daha içmiş..Ve adam bir kez daha kaşığını daldırmış, o çay yudumunu da içmiş.”Hımm” demiş,” Hayatımda ilk kez böyle lezzetli bir çay içiyorum..Ne anladın?” Demiş çocuğa.
Çocuk öyle şaşkın bakıyormuş ki..Adam açıklamış..”Yavrum, sen sürekli yeniden yaratılıyorsun,ben de sürekli yeniden yaratılıyorum.O yüzden aynı fincandan çay içsek bile, ne sen eski bir önceki sensin, ne de ben o çayı içen bir önceki benim, ne de o çay bir önceki çay. Şimdi anlaşıldı mı?” demiş” Evet “demiş çocuk gülerek galiba anlayacak mış da, vakit henüz erkenmiş:)
Eklemiş adam, çayın çay olana dek geçirdiği serüvenini anlatmış..Şimdi o çayı içtikleri için çayın onlara secdesini =miracını, insanda fenasını anlatmış adam.. Çay artık bizim gören gözümüz,tutan elimiz,bedenimizdeki enerjimizdir demiş..Posa olan, bedenimizi terk edip atılan ise secde etmeyen yapılardır demiş..
Adam artık anlatmaya başlamış ..”Haşa Allah, Allah’lığını kimseye vermez” demiş. “Ne de Muhammed, Muhammed’liğini verir..Sen O, olamazsın..Ama sana verilmiş izinle, aldığın emirle kendini nasıl kurguladığını bil,başına gelen her şey senin kurgundur” demiş adam..”Sen yapıyorsun. Suçu Allah’a atıyorsun,.Allah sana isimleriyle bu yetkiyi vermiş,sen beceremiyorsan,O’nu neden suçluyorsun ki ?”demiş.. Çocuğun dostları her şeye eyvallah diyorlarmış, gülerek “o eyvallahçılara söyle bunu “demiş:)
Ruh’un aşağı iniş serüvenini anlatmaya başlamış..Yazılarında ne kadar anlaşılmaz ve karmaşık, okuyanı sıkıp, yazılarını okutturmayan biri ise; sohbet ederken de tam tersiymiş adam..Dere tepe dümdüz gidiyormuş.. Çocuğu; Ruh’undan aldığı emirle, “nur” iken den alıp, aşağı babasının beline dek getirmiş:) “Sen babanın belinden nereye geldin söyle? “demiş. “Anneme “demiş çocuk.” Hayır, ondan önce başka bir yerdeydin, söyle” demiş..Çocuk susmuş. Adam söylemiş ve çocuk kırmızı- mor başını eğmiş..”Utanma” demiş adam bu iş böyle..Ve anneye gelip oradan dünyaya gelişini anlatmış..Ne uzun ömürlüymüş meğer insan..Doğana dek ne alemlerden aşağı iniyor ve bin asra yakın bir yaşta doğuyormuş neredeyse (Hz. Nuh,un yaşı bazmış örnekte).. Aslında her insan Allah’ın yaşındaymış..Herkes aynı yaşta yani başı sonu fark etmiyormuş..
Çocuğa anasır-ı erbaayı ve onun zıttı diğer dörtlüyle ezvacını anlatmış.8 li sistemle her şeyin oluşumunu, ama çocuk artık duymuyor ,anlamıyormuş.. Kolunu uzat demiş ve bir cm derisindeki olan,bilmem kaç tirilyon hücre sperm- insancığın, her an bir vuslat halinde oluşunu…Ama bu vuslatın en argo halini anlatmış, böylece çocuk bunu hiççç unutmamış..Çocuk yeniden doğsun diye sürekli işleyen hayatın sistemini anlatmış..18.000 alemin kendi bedeninde olduğunu,ne ararsa ,ne bilirse,canlı Kur’an ın kendisi olduğunu da anlatmış adam..Okuduğu tüm ayetleri bedeninde kendinde bulması gerektiğini anlatmış..
”Haram nedir? demiş adam .”Bilmiyorum” demiş çocuk..”Hakikatteki haram, Allah ın ilm-ü ledününü hak etmeyene öğretmeye kalkmaktır “demiş..”Hak etmeyene vermek haramdır.. “
Demiş ki adam:”Şimdi eve gidecek ve tüm kitaplarını çöpe atacaksın tamam mı? Bak bunların hepsi, sadece beni okuyorlar demiş.”Ne okursan oku öğrenemezsin, sadece o ilim bende var çünkü..”
Çocuk çok edebsiz ya şöyle demiş..”Ama ben, sizi okurken mesnevi okur gibi oluyorum, aynısı “demiş..Adam kızmış:”Nerden çıkardın, alakası yok.””Var” demiş çocuk “Var.Ben,sizi hep öyle okuyorum, çok benziyor” demiş..Çocuk haklıymış.. Çünkü o mürşid kitapları okuyarak, onlarla hayallerinden öğrenebiliyormuş, öğrendiklerini…Adam en sonunda demiş ki “Belki, bir esintisi gelmiş olabilir-rüzgarı, ama beni okuyacaksın. O’nu ve diğerlerini çöpe atacaksın” demiş.Ve saymış büyük kitapları,mürşid kitapları: ”Hepsini çöpe atacaksın..Onlar öldü, bak burada canlısı var..Canlısı varken ölüden öğrenilemez..Onların zamanı geçti çocuk” demiş adam..
”Ya rabbim demiş çocuk, bir babam tevazuda papazları geçmek için yarışıyor. Diğeri de kibirde ….yarışıyor..Daima bu kadar uçlarda mıyım ben yani demiş.. İkisinin ortası olamayacak mıyım?
……………………..
Çocuk daha sonra telefonlaştığında bu babasıyla, ona şu dersi öğretmiş mesela:”Çocuk;bak! çocuk dedim seni andım ve sen etinle ,bedeninle saçınla gözümün önündesin..Sakın oradayım sanma,benimle berabersin ,yanımdaki senle konuşuyorum haa..Kimseye gidip el öpmek yok tamam mı? demiş…Mürşid felan yok ..Bu ilim sadece ben de var ..Beni oku ,hepsini çöpe at ….
Çocuk adamı sevmiş,ama taaa başından beri bir eksik varmış,aradığı eksikliği anlayamıyor ve sıkılıyormuş..Çocuğun aradığı ilim bu değilmiş, kesin bunu biliyormuş…
Mesela çocuk, kadim makam manalı isme sahip dostunun yazılarından bir bölümü; dünyada makam ve mekanda otorite olan maddi ilim sahibi birine göstermiş.. Otorite adam yazılara şöyle kibirle göz gezdirmiş..Ve masaya atmış yazıları, "nereden buluyorsun böyle kendin gibi deli saçması şeyleri yahu " demiş..Çocuk ilk kez orada anlamış hakikat ilminden nasibi olmayan madde alimlerindeki basiretsizliği…Onlar öylesine kendilerine tapıyorlarmış ki, kelimelerin köklerini, kılı kırk yararak okusalar ve okutsalar da, Aşk-ı Muhammediyye –İnsan-ı Kamil’i, kibirlerinden tanıyamadıkları için hayata geçiremedikleri ilmin kibrinde boğuluyorlarmış..Okuyorlar,araştırıyorlar v.s.,ömür törpüsü…İnsanı, insandan geçmeden geçemeyeceklerini kabul edemiyorlarmış nedense..Allah ın yarattığı-secde emrini verdiği insana secde etmeyen, Allah a secde eder mi?Şeytan da en büyük alim ve meleklerin hocasıyken Allah’ın emrine itaat etmedi değil mi, ademe secde etmedi…
Bir insanın bunca bilmesi neye yarıyormuş peki.?Baktığında diğer sıradan insanlardan hiç farkları yokmuş onlarında..Aynı mana padişahının dünya hayatına tenezzülüne benziyormuş.ahengi-oyunu bozmadan yaşamak mış marifet aslında..Bileceksin, ama bilince susacaksın,kimsenin ahengini,zevkini bozmayacaksın…Her şeyi paketleyip, hediye poşetlerine koyup sunacaksın..Emaneti ehl-i olan alacakmış, diğerleri ne harammış çünkü..Bu çok değerli bir mal..Herkes kendi kozasını kendisi delmeli ki, sağlam olsun kanatları, değil mi?
Çocuk giderken “Allah’ım, ne olur bana bir işaret ver, hangisi gerçek mana babam?” Demiş..
Çünkü çocuktaki proğram, her şeyi zıttı ile öğrenmek üzerineymiş ve önce celalin şiddetinden geçmesi gerekiyormuş.Bir anda telefon gelmiş..Çocuk iç odaya gitmiş..Telefon en güvendiği ve en çok canını yakandan geliyormuş, gel diyormuş hemen gel…Çocuk tamam demiş ve aynaya gözü ilişmiş..”Aaaa oda ne!!?”Giysisini ters giymemiş mi..Çok utanmış.. ev sahibesine :”Neden beni ikaz etmediniz ki, çok ayıp oldu” demiş..Ev sahibesi:”Hiç anlamadık inanın, biz onun modeli öyle sandık “demiş..Çocuk işaretini almış ve hemen kalkmış tabiiii.
Geri döndüğünde son kalan kanatları da koparılmış ve çocuk kuyunun en diplerine yuvarlanıp gitmişşşşşşş…
Az vakit sonra çocuğa hediye gelmiş..Umreye gidecekmiş, 13 günlük ama her şeyi ona hediyeymiş..Çocuk iki babasını da aramış giderken..
Mana-i a’li padişahı sadece .“Biz den selam söyle” demiş.
Hiç bir ilim sahibine benzemeyen,eşsiz,benzersiz,tek ilmi olan babası ise çocuğa şunları söylemiş..”Sen sadece niyet et.Ve Kabe’ye de ki :Ey Kabe, ben sana gelmedim. Senin sahibine geldim..Ey toprak, sana secde etmiyorum,senin sahibine secde ediyorum..Sakın hiçbir konuda bu oldu mu,nasıl oldu diye vesveseyede düşme” demiş çocuğa.”Gelincede hemen beni ara olur mu?”
Çocuk 13 gün sonra ilk evvela mana padişahını aramış,daha sonra diğer ilim babasını..İkisi de ne gariptir ki telefonu açar açmaz çocuğa” kamil hacı oldun, hadi mübarek olsun” demişler..İtiraz etmiş çocuk “ben umreye gittim ..Hacı değilim..””Sakın bir daha öyle söyleme “demişler. “Sen kamil hacı oldun.. sen haccül ekber yaptın!!” Çocuk havada kapmış müjdeyi tabii,onlar öyle diyorsa öyledir, daha ne olsun ki…
Çocuk mana dostlarına bu bitmek bilmeyen,ne mana olursa hep aynı şeyi anlatan yazılardan bahsetmiş..Artık onları okuma demişler ,geçtin sen onları,bu yolda geri dönmek yok,Hep ileriye gideceksin,hiçbir şeye bakıp hayret etmeyeceksin,daima ileri doğru,suretlerini,sevdiğin ,taptığın putlarını kıra kıra gideceksin..
Çocuk yazıları okumayı çoktan bırakmış.Okumasına gerek kalmamış belki de. çünkü adam çocuğa öyle güzel anlatmış,formüle etmiş ki, her şablona uydurmasını kolay hale getirmiş…Çocuk söz dinliyormuş..Okuma dediklerini okumuyormuş dostlarının..Çünkü onlar canlı kitaplarmış..Onları bişnev-dinle!! dinlemesi çocuğu da dinlendiriyormuş..
Ve çocuk istiyormuş ki güzel dostlarından …………………………………….
Ben sizi seviyorum güzel dostum seviyorum…O ilmin içinde aşkın eksik olduğunu anladım..Aşkın olmadığı yerde muhabbet ve ilmi canlanma da olmuyor ki..Ne kadar bilirsen bil, Allah öğretmedikçe o ilim yeşermiyor ne yazık ki..Tonla kitap okunsa ve yazılsa,makam ve diplomalar boyları da geçse, o mana kalbe girmeyince tohum filizlenmiyordu işte. Ariflerin bir cümlesi,bir nazarı her şeyi yakıp geçiyordu …
Şimdi çocuk daha güzel düşünüyormuş…Kıramadığı,taptığı putlarını hep dostları onun yerine kırıyorlarmış.Bazen elinden zorla alıp,bağırta bağıta ,ağlatarak kırıyorlarmış hem de..
Ama padişahı giderken; asıl Ruh’unu yağmalayıp giderken, en büyük putunu yağmalamış çocuğun.En büyük zarafet ve incelmiş nezaket ise çocuğun mana aşkından gelmiş..Dost’unun ardılı, cazibe-i azrail iken ve dostunu nefesine katıp götürürken, kendi putunu da kırıp gelmiş..Çocuk ona secde bile etse, artık onun hakikatine secde edebilecekmiş..
Çocuk her geçen gün derin bir aşkla gönlüne aktığı “padişahının nefes-i huuuu” “Sunday” mış artık….
O çocuğa huuu demiş huuuuuuuuu……..
Nur Cihan
28.12.2008
http://www.sufizmveinsan.com/sohbet/hercaicocuk.html
Kelebek çocuklarım için yazılmış bir masaldır.Tüm masallarımı kendim için yazıyorum, okuyanı hep gönlümdeki O, bir kişi olsun istiyorum.Bugün çoook minik olduğunuz için anlayamadığınız, henüz kendisinin de kendini anlayamadığı annenizin, kendine seyahatine; sizler de bir gün niyet ederseniz diye, sadece size yazılmış, küçük ama koskocaman manalı bir masaldır bu masal..Üzerimde himmeti olan tüm A’Lİ DOST larıma sizi emanet ediyorum..
BİR VAR mış, BİR YOK muş..İKİ ZAMAN ın da gönlünde yaşayan bir çocuk varmış..
Bu çocuk bir kaç yıl evvel, eş zamanlı iki hayal görmüş..Belki de beyninin ona oynadığı akıl oyunlarıymış bunlar..Çünkü çocuk çok hayalperest, suretperest ve putperestmiş..Okuduklarını vehmederek, hayalinde canlandırabiliyormuş ..Duyduğunu,sevdiğini,puta dönüştürüp hayallendirip, kendinden kendine öğretiyormuş..Bu aynı sizin bir masalı okuyup,hayal edip, çizgi filmini izleyip, oyuncağını elle tutarak oynamanıza benziyormuş..
Çocuk ilk mana padişahı babasına gidip yüz sürüp,o güçlü nazar-ı ilahiyeye mazhar olduğunda ve eve geri döndüğünde, artık sevdiği-alıştığı- var sandığı hiçbir şeyi yokmuş,hatta evi bile yokmuş:). bu ne süratli yıkım ya huuu:). Çaresizlik içindeyken,aklı henüz başından yeni uçmuşken ,kel kabak yalın ayakken haber gelmiş ki ,diğer hayali babası da yaşadığı şehre gelmiş ve çocuğu davet ediyormuş..
Çocuk tanımanın çok az kişiye nasip olduğu bu babasını da, kendinden sonrakiler de bilsin istemiş. Ama çocuğun bu masalı yazmasında gizli bir niyeti varmış aslında..Hayalinde terk ettiği, bugün 90 yaşına gelmek üzere olan babasını terk etmediğini göstermek istiyormuş.Çocuğun yazdıkları zuhura dönüşüyormuş ve oda bunu güzel kullanabilmek istiyormuş .Ve o kimseden gidemezmiş..Beraber yürümek istedikleri varmış çocuğun…
Çocuk şehrin bir ucunda misafir edilen, bu en kadim manalı ismi olan adamı ziyarete gidiyormuş..Daha evvel hiç yüz yüze görüşmemişlermiş..Çocuk, onu, tüm mana dostları gibi önce hayalinde vehmetmiş.Ve sonra onun varlığı tesadüf ! sonucu öğretilmiş. İnternetten, sanal olan çocuğa; sanal babasının resimleri gelmiş ve sanal yazıları..Çocuk resmi görünce hayretten hayrete düşmüş, hele de anlaşılmasın diye, en ağır kelimelerle yazılmış kelimelere gömülünce daha çok hayrete düşmüş..Tanıdık bir sima ve tanıdık anlaşılmayan kelimeler..”Ahhh diye çıldırıyormuş çocuk yine, bu aradığım kitap..Kendimden kendime yansıma yaniii:)
”Kendimde buldummmm-kendimde buldummmmm -derd ile dermanı kendimde-gönlümde buldummmm.Diyormuş bir güzel ilahi….
Zorla da olsa telefonunu bulduğu adamı aramış çocuk ..Bu kimselere benzemeyen adam aynı çocuğun gerçek babası kadar aykırıymış, belki de çok daha fazla..Çocuk ona selam vermiş evvela..Adam demiş ki: “Bir büyük selam vermeden, küçük onu selamlayamaz”..”Nasılsınız?” demiş çocuk..”Bir büyük nasılsınız der, çocuk ona bunu soramaz yavrum”. demiş adam..”Nerelisiniz?” demiş çocuk?”Öyle saçma soru mu olur kız?”demiş adam.” Allah’lıyım.. Allah’tan geldim .Allah’a gideceğim.Allah’tayım.” demiş adam…”Yaşınız?” demiş cahil çocuk…”Allah’ın yaşındayım” demiş adam..”Sen de öylesin” diye de eklemiş hemen..
Çocuk, adama derdini anlatmış.Tüm dostlarında olduğu gibi, belki de çocuğun tek torpili saf niyeti ve o niyete sonsuz sadakatiymiş…Hayallerinden utanmadan, onları koskocaman manalı adamlara anlatıyor ve bu hayallerini saf bir sadakatle onlarla gerçekleştiriyormuş..Çocukta her şeye inanmak varmış.Yalana bile yalan olduğunu bilerek inanırmış..İnanmayı çok sevdiği için sık sık çamura bulanır, kalkar ve üstünü silkeleyerek gene yola devam edermiş…
Adam; çocuğa, öğrencilerini çiçeklerle yollamış, bir kitap ve sohbet cd leriyle..
Ve çocuk kitabı okumuş.Bu tuhaf, sanki okunmaması için yazılmış kitabı çocuk anladığını sanıyormuş..Ama adam asla anlayamayacağını söylüyormuş hep..Zira diyormuş ki:” Benim yazdıklarımı hiç kimse anlayamaz,bir kişi bile henüz anlamadı,sen nereden anlayacaksın yavrum.”Çocuk” anlıyorum “diyormuş.”Anlayamazsın ama devam et oku,okudukça kelimeler sana açılır,yazıların özelliği bu” diyormuş adam
.……………………..
Ve çocuk gideceği yere geldiği için düşüncelerinden sıyrılmış..Eve girdiğinde bir masa dolusu insan varmış.Bu yeşil- incelmiş gözlü adam çocuğa ne kadar da benziyormuş.Diğer mana babası da aynen böyle imiş..Adam çocuğu sol yanına oturtmuş!?..Benzerliği konuşmuşlar…Adam yazdıklarından okusun diye kitabının bir yerini işaret edip, çocuğa oku demiş..Çocuk onun gösterdiği yeri değil de, parağraf başı olan diğer sayfadan okumaya başlamış..Adam kızmış: “Hayır, neden benim dediğimi yapmıyorsun.?Benim dediğimi oku, fark olmadığını göreceksin.Bu yazıların özelliği neresinden okursan oku hep aynı şeyi anlatır, fark etmez demiş..
Çocuğa bir şeyler daha söylemiş. Çocuk:”Ben onu anlıyorum, siz bunu anlatıyorsunuz” demiş ve bir kağıda bir şeyler çizmiş..Adam kağıda bakmış: “Bu imkansız”demiş..Çocuk: “Evet böyle” demiş.Adam tekrar: “Bu imkansız” demiş yine de çocuğa eğilip, güzel bir şeyler söylemiş ve çay getirilmesini istemiş..
Bir fincan çay gelmiş..Çocuk sonradan anlamış ki; öğretmeye karar veren önce aşılama yapar..İşte çay buna en güzel vesileymiş demek ki..Adam çocuğa bakmış: “Senin adın ne?”demiş.”Çocuk “demiş çocuk”..Adam çocuğa bakıp:” Hoş geldin çocuk” demiş ve başını sağa doğru akıp giden bir şeye bakar gibi çevirmiş..”Hoş bulduk” demiş çocuk..Ama çocuk öylesine, anlayamadan ona bakıyormuş..Adam bir kez daha:” Hoş geldin çocuk” demiş ve başını yine akıp giden bir şeye bakar gibi çevirmiş..”Hoş bulduk” demiş çocuk yine hayretle bakarak ..Diğerleri de bu çok cahil küçük çocuğa eğlenerek bakıyorlarmış. ”Hoş geldin çocuk” demiş bir kez daha ve akıp gidene bakıyormuş..”Hoş bulduk “demiş çocuk yine…Adam:” işte bak, sen her an görünemeyecek hızla yeniden yaratılıyorsun. Her an yeni bir kurgu ile. Az evvel hoş geldin dediğim sen öldün, şimdi sen yeni bir sensin..O yüzden senle tanışmıyoruz ve her seferinde yeniden tanışmamız lazım..Hatta bunları söylerken bile kaç kere kıyametin koptu ve yeniden haşr edildin biliyor musun?”.”Yok” demiş şaşkın çocuk “yok..”
“Hadi,çayını iç bakalım”..Çocuk bir yudum içmiş ve adam elindeki çay kaşığı ile fincandan bir yudum çay alıp içmiş..”Hımmm, hayatımda ilk kez böyle lezzetli bir çay içiyorum, ya sen? demiş..Çocuk oyundan zevk almaya başladığı için “Ben de “demiş..”Hadi bir daha iç bakalım” ..Çocuk yine içmiş ..Diğerleri gülüşüyorlarmış, çocuk hiç anlamıyor diye..Adam: “Sessizlik” demiş..Adam yine çay kaşığı ile bir yudum çay almış ve içmiş..”Hımm” demiş “Hayatımda ilk kez böyle lezzetli bir çay içiyorum, ya sen? demiş..”Evet”, demiş çocuk. “Ben de.”Adam yine.” İç” demiş ve çocuk bir yudum daha içmiş..Ve adam bir kez daha kaşığını daldırmış, o çay yudumunu da içmiş.”Hımm” demiş,” Hayatımda ilk kez böyle lezzetli bir çay içiyorum..Ne anladın?” Demiş çocuğa.
Çocuk öyle şaşkın bakıyormuş ki..Adam açıklamış..”Yavrum, sen sürekli yeniden yaratılıyorsun,ben de sürekli yeniden yaratılıyorum.O yüzden aynı fincandan çay içsek bile, ne sen eski bir önceki sensin, ne de ben o çayı içen bir önceki benim, ne de o çay bir önceki çay. Şimdi anlaşıldı mı?” demiş” Evet “demiş çocuk gülerek galiba anlayacak mış da, vakit henüz erkenmiş:)
Eklemiş adam, çayın çay olana dek geçirdiği serüvenini anlatmış..Şimdi o çayı içtikleri için çayın onlara secdesini =miracını, insanda fenasını anlatmış adam.. Çay artık bizim gören gözümüz,tutan elimiz,bedenimizdeki enerjimizdir demiş..Posa olan, bedenimizi terk edip atılan ise secde etmeyen yapılardır demiş..
Adam artık anlatmaya başlamış ..”Haşa Allah, Allah’lığını kimseye vermez” demiş. “Ne de Muhammed, Muhammed’liğini verir..Sen O, olamazsın..Ama sana verilmiş izinle, aldığın emirle kendini nasıl kurguladığını bil,başına gelen her şey senin kurgundur” demiş adam..”Sen yapıyorsun. Suçu Allah’a atıyorsun,.Allah sana isimleriyle bu yetkiyi vermiş,sen beceremiyorsan,O’nu neden suçluyorsun ki ?”demiş.. Çocuğun dostları her şeye eyvallah diyorlarmış, gülerek “o eyvallahçılara söyle bunu “demiş:)
Ruh’un aşağı iniş serüvenini anlatmaya başlamış..Yazılarında ne kadar anlaşılmaz ve karmaşık, okuyanı sıkıp, yazılarını okutturmayan biri ise; sohbet ederken de tam tersiymiş adam..Dere tepe dümdüz gidiyormuş.. Çocuğu; Ruh’undan aldığı emirle, “nur” iken den alıp, aşağı babasının beline dek getirmiş:) “Sen babanın belinden nereye geldin söyle? “demiş. “Anneme “demiş çocuk.” Hayır, ondan önce başka bir yerdeydin, söyle” demiş..Çocuk susmuş. Adam söylemiş ve çocuk kırmızı- mor başını eğmiş..”Utanma” demiş adam bu iş böyle..Ve anneye gelip oradan dünyaya gelişini anlatmış..Ne uzun ömürlüymüş meğer insan..Doğana dek ne alemlerden aşağı iniyor ve bin asra yakın bir yaşta doğuyormuş neredeyse (Hz. Nuh,un yaşı bazmış örnekte).. Aslında her insan Allah’ın yaşındaymış..Herkes aynı yaşta yani başı sonu fark etmiyormuş..
Çocuğa anasır-ı erbaayı ve onun zıttı diğer dörtlüyle ezvacını anlatmış.8 li sistemle her şeyin oluşumunu, ama çocuk artık duymuyor ,anlamıyormuş.. Kolunu uzat demiş ve bir cm derisindeki olan,bilmem kaç tirilyon hücre sperm- insancığın, her an bir vuslat halinde oluşunu…Ama bu vuslatın en argo halini anlatmış, böylece çocuk bunu hiççç unutmamış..Çocuk yeniden doğsun diye sürekli işleyen hayatın sistemini anlatmış..18.000 alemin kendi bedeninde olduğunu,ne ararsa ,ne bilirse,canlı Kur’an ın kendisi olduğunu da anlatmış adam..Okuduğu tüm ayetleri bedeninde kendinde bulması gerektiğini anlatmış..
”Haram nedir? demiş adam .”Bilmiyorum” demiş çocuk..”Hakikatteki haram, Allah ın ilm-ü ledününü hak etmeyene öğretmeye kalkmaktır “demiş..”Hak etmeyene vermek haramdır.. “
Demiş ki adam:”Şimdi eve gidecek ve tüm kitaplarını çöpe atacaksın tamam mı? Bak bunların hepsi, sadece beni okuyorlar demiş.”Ne okursan oku öğrenemezsin, sadece o ilim bende var çünkü..”
Çocuk çok edebsiz ya şöyle demiş..”Ama ben, sizi okurken mesnevi okur gibi oluyorum, aynısı “demiş..Adam kızmış:”Nerden çıkardın, alakası yok.””Var” demiş çocuk “Var.Ben,sizi hep öyle okuyorum, çok benziyor” demiş..Çocuk haklıymış.. Çünkü o mürşid kitapları okuyarak, onlarla hayallerinden öğrenebiliyormuş, öğrendiklerini…Adam en sonunda demiş ki “Belki, bir esintisi gelmiş olabilir-rüzgarı, ama beni okuyacaksın. O’nu ve diğerlerini çöpe atacaksın” demiş.Ve saymış büyük kitapları,mürşid kitapları: ”Hepsini çöpe atacaksın..Onlar öldü, bak burada canlısı var..Canlısı varken ölüden öğrenilemez..Onların zamanı geçti çocuk” demiş adam..
”Ya rabbim demiş çocuk, bir babam tevazuda papazları geçmek için yarışıyor. Diğeri de kibirde ….yarışıyor..Daima bu kadar uçlarda mıyım ben yani demiş.. İkisinin ortası olamayacak mıyım?
……………………..
Çocuk daha sonra telefonlaştığında bu babasıyla, ona şu dersi öğretmiş mesela:”Çocuk;bak! çocuk dedim seni andım ve sen etinle ,bedeninle saçınla gözümün önündesin..Sakın oradayım sanma,benimle berabersin ,yanımdaki senle konuşuyorum haa..Kimseye gidip el öpmek yok tamam mı? demiş…Mürşid felan yok ..Bu ilim sadece ben de var ..Beni oku ,hepsini çöpe at ….
Çocuk adamı sevmiş,ama taaa başından beri bir eksik varmış,aradığı eksikliği anlayamıyor ve sıkılıyormuş..Çocuğun aradığı ilim bu değilmiş, kesin bunu biliyormuş…
Mesela çocuk, kadim makam manalı isme sahip dostunun yazılarından bir bölümü; dünyada makam ve mekanda otorite olan maddi ilim sahibi birine göstermiş.. Otorite adam yazılara şöyle kibirle göz gezdirmiş..Ve masaya atmış yazıları, "nereden buluyorsun böyle kendin gibi deli saçması şeyleri yahu " demiş..Çocuk ilk kez orada anlamış hakikat ilminden nasibi olmayan madde alimlerindeki basiretsizliği…Onlar öylesine kendilerine tapıyorlarmış ki, kelimelerin köklerini, kılı kırk yararak okusalar ve okutsalar da, Aşk-ı Muhammediyye –İnsan-ı Kamil’i, kibirlerinden tanıyamadıkları için hayata geçiremedikleri ilmin kibrinde boğuluyorlarmış..Okuyorlar,araştırıyorlar v.s.,ömür törpüsü…İnsanı, insandan geçmeden geçemeyeceklerini kabul edemiyorlarmış nedense..Allah ın yarattığı-secde emrini verdiği insana secde etmeyen, Allah a secde eder mi?Şeytan da en büyük alim ve meleklerin hocasıyken Allah’ın emrine itaat etmedi değil mi, ademe secde etmedi…
Bir insanın bunca bilmesi neye yarıyormuş peki.?Baktığında diğer sıradan insanlardan hiç farkları yokmuş onlarında..Aynı mana padişahının dünya hayatına tenezzülüne benziyormuş.ahengi-oyunu bozmadan yaşamak mış marifet aslında..Bileceksin, ama bilince susacaksın,kimsenin ahengini,zevkini bozmayacaksın…Her şeyi paketleyip, hediye poşetlerine koyup sunacaksın..Emaneti ehl-i olan alacakmış, diğerleri ne harammış çünkü..Bu çok değerli bir mal..Herkes kendi kozasını kendisi delmeli ki, sağlam olsun kanatları, değil mi?
Çocuk giderken “Allah’ım, ne olur bana bir işaret ver, hangisi gerçek mana babam?” Demiş..
Çünkü çocuktaki proğram, her şeyi zıttı ile öğrenmek üzerineymiş ve önce celalin şiddetinden geçmesi gerekiyormuş.Bir anda telefon gelmiş..Çocuk iç odaya gitmiş..Telefon en güvendiği ve en çok canını yakandan geliyormuş, gel diyormuş hemen gel…Çocuk tamam demiş ve aynaya gözü ilişmiş..”Aaaa oda ne!!?”Giysisini ters giymemiş mi..Çok utanmış.. ev sahibesine :”Neden beni ikaz etmediniz ki, çok ayıp oldu” demiş..Ev sahibesi:”Hiç anlamadık inanın, biz onun modeli öyle sandık “demiş..Çocuk işaretini almış ve hemen kalkmış tabiiii.
Geri döndüğünde son kalan kanatları da koparılmış ve çocuk kuyunun en diplerine yuvarlanıp gitmişşşşşşş…
Az vakit sonra çocuğa hediye gelmiş..Umreye gidecekmiş, 13 günlük ama her şeyi ona hediyeymiş..Çocuk iki babasını da aramış giderken..
Mana-i a’li padişahı sadece .“Biz den selam söyle” demiş.
Hiç bir ilim sahibine benzemeyen,eşsiz,benzersiz,tek ilmi olan babası ise çocuğa şunları söylemiş..”Sen sadece niyet et.Ve Kabe’ye de ki :Ey Kabe, ben sana gelmedim. Senin sahibine geldim..Ey toprak, sana secde etmiyorum,senin sahibine secde ediyorum..Sakın hiçbir konuda bu oldu mu,nasıl oldu diye vesveseyede düşme” demiş çocuğa.”Gelincede hemen beni ara olur mu?”
Çocuk 13 gün sonra ilk evvela mana padişahını aramış,daha sonra diğer ilim babasını..İkisi de ne gariptir ki telefonu açar açmaz çocuğa” kamil hacı oldun, hadi mübarek olsun” demişler..İtiraz etmiş çocuk “ben umreye gittim ..Hacı değilim..””Sakın bir daha öyle söyleme “demişler. “Sen kamil hacı oldun.. sen haccül ekber yaptın!!” Çocuk havada kapmış müjdeyi tabii,onlar öyle diyorsa öyledir, daha ne olsun ki…
Çocuk mana dostlarına bu bitmek bilmeyen,ne mana olursa hep aynı şeyi anlatan yazılardan bahsetmiş..Artık onları okuma demişler ,geçtin sen onları,bu yolda geri dönmek yok,Hep ileriye gideceksin,hiçbir şeye bakıp hayret etmeyeceksin,daima ileri doğru,suretlerini,sevdiğin ,taptığın putlarını kıra kıra gideceksin..
Çocuk yazıları okumayı çoktan bırakmış.Okumasına gerek kalmamış belki de. çünkü adam çocuğa öyle güzel anlatmış,formüle etmiş ki, her şablona uydurmasını kolay hale getirmiş…Çocuk söz dinliyormuş..Okuma dediklerini okumuyormuş dostlarının..Çünkü onlar canlı kitaplarmış..Onları bişnev-dinle!! dinlemesi çocuğu da dinlendiriyormuş..
Ve çocuk istiyormuş ki güzel dostlarından …………………………………….
Ben sizi seviyorum güzel dostum seviyorum…O ilmin içinde aşkın eksik olduğunu anladım..Aşkın olmadığı yerde muhabbet ve ilmi canlanma da olmuyor ki..Ne kadar bilirsen bil, Allah öğretmedikçe o ilim yeşermiyor ne yazık ki..Tonla kitap okunsa ve yazılsa,makam ve diplomalar boyları da geçse, o mana kalbe girmeyince tohum filizlenmiyordu işte. Ariflerin bir cümlesi,bir nazarı her şeyi yakıp geçiyordu …
Şimdi çocuk daha güzel düşünüyormuş…Kıramadığı,taptığı putlarını hep dostları onun yerine kırıyorlarmış.Bazen elinden zorla alıp,bağırta bağıta ,ağlatarak kırıyorlarmış hem de..
Ama padişahı giderken; asıl Ruh’unu yağmalayıp giderken, en büyük putunu yağmalamış çocuğun.En büyük zarafet ve incelmiş nezaket ise çocuğun mana aşkından gelmiş..Dost’unun ardılı, cazibe-i azrail iken ve dostunu nefesine katıp götürürken, kendi putunu da kırıp gelmiş..Çocuk ona secde bile etse, artık onun hakikatine secde edebilecekmiş..
Çocuk her geçen gün derin bir aşkla gönlüne aktığı “padişahının nefes-i huuuu” “Sunday” mış artık….
O çocuğa huuu demiş huuuuuuuuu……..
Nur Cihan
28.12.2008