14 Ocak 2009 Çarşamba

ÇOCUĞUM SANA SÖYLÜYORUM EVLADIM SEN ANLA MASALI

Aklın sermâyesi, divaneliğin sırrıdır. Aşkın divânesi ise, dünyanın en akıllı, en derin düşünceli adamıdır.

Bir kimse iztırab ve derd yolundan giderek, gönül sırlarına aşina olursa, onun kendinden haberi olmaz, hatta onun, kendine karşı bile binlerce yabancılığı vardır.

Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî (k.s.)

***********************
Gerçek Aşıklara Sala Denildi
Gerçek aşıklara sala denildi
Dertli olan gelsin dermanı buldum
Ah ile vah ile cevlan ederken
Canımın içinde cananı buldum

Akar gözlerimden yaş yerine kan
Zerrece görünmez gözüme cihan
Deryalar nuş edip kanmaz iken can
Aşıklar kandıran ummanı buldum

Aşıklar meydana doğru varırlar
Erenler cem'olmuş verir alırlar

Cümle evliyalar divan dururlar
Cevahir bahşolan dükkanı buldum


Açılmış dükkanlar kurulmuş pazar
Canlar mezad olmuş dellaller gezer
Oturmuş ümmetin beratın yazar
Hakk'a mahbub olan sultanı buldum

Emir Sultan der ne hoş pazar imiş
Aşıklar meydan edip gezer imiş
Cümlenin maksudu ol didar imiş
Hakk'a karşı duran divanı buldum

Emir Sultan

Bir Var mış,Bir Yok muş,İki Zaman ı da gönlünde yaşatan bir çocuk varmış…
Bir gün çocuk ağlayarak mana padişahını aramış:”Giderek yalnızlaşıyorum,kimseyle paylaşamadığım sorularım-cevaplarım ve dertlerim var..Aklımı yitirmekten korkuyorum,hiç mi dostum olmayacak,yapayalnız mı kalacağım?” demiş..Dost-u Alisi :”Olur mu hiç öyle şey,aklınızı yitirmeyeceksiniz ve yolun sonuna dek gideceksiniz korkmayınız ,ve dostlarınız çok olacak,yalnız da kalmayacaksınız,merak etmeyiniz” demiş..Ve çocuk hayatının sonuna dek bu Dostu A’lilerine teşekkür masal- mektupları yazacakmış belki de..

Çocuğun başkalarının kitaplarının içine girip, o kitapları hayalinde yaşaması gibi; onun da masallarının içine girip, bu masalları yaşayanlar oluyormuş ve çocuk buna hiçç şaşırmıyormuş..Ruh dostları her yerden birbirlerini tanıyormuş nasılsa..Yani sonuç,hiç birimiz yalnız değiliz..Ve başıboş da değiliz..Geldiğimiz yer aynı,gideceğimiz yer aynı,hatıralar aynıymış değil mi?

Çocuk en büyük soruları,hayalleri,günahları,çıkmazları ile boğulduğu döneminde, bir baba dostu ile tanıştırılmış..

Lakin çocuk tasavvufa şiddetle karşı,mürşide şiddetle karşı,zikre kat be kat şiddetle karşı imiş o vakitler..Kitaplardan öğreneceğini sanıyormuş..Oysaki okuduğu kitaplar,o kitapları yazanlar ve o yazara himmet edenler çocuk okudukça hayallerinden çocuğu okuyorlarmış hem de okutuyorlarmış...Ve çocuk kendinden kaçtıkça ana merkeze doğru bilmeden sürükleniyormuş.Hatta son aylarda sürekli Ali Baba ve 40 Haramiler masalını düşünmekteymiş..Çünkü çocuk aynı 40 ı ,1 Ali Baba olanların elindeki top gibi hissediyormuş kendisini..Kendisinden kaçarken öyle bir köşeye sıkıştırmış ki yine kendisini..O ben özgürüm,ben izinliyim,ben sorumluk almam,başıma buyrukum havaları poffffffff diye indirilmiş:)

İşte,ilk tanıştıklarında bu Dost-u Muhsin -işaret taşı,çocuğu sakince dinlemiş ..Çocuk onun manasından habersiz anlatıp durmuş,öyle teklifsizmiş yani, her zamanki gibi. ..İşaret taşı adam çocuğun geçmişini üstü kapalı tek tek sermiş ortaya. Çocuk ona utanarak bakmış,nasıl biliyor diyerek ve eklemiş adam: “Sen bu yolda neler istiyorsun ama bunu tek başına yapamazsın ki ..Var mı gücün ?..Hadi!!! Neden hala konuşarak kendini yoruyorsun ki.?Kalbinle, yorulmadan derdini bana anlat,kalbinle konuş..Ben senle konuşabilirim mesela, beni anlıyor musun?” demiş..Çocuk hayretle başını sağa -sola sallamış..”Hayır,ben kalbinizden geçenleri anlayamam ki”..”Ee” demiş adam: “O zaman bunlarla uğraşma yada yolu edebi ile öğren…”

Ve bir gece işaret taşı ve birkaç dostu SALA eşliğinde bir seromoni gerçekleştirmişler..Çocuk önce dehşetle izliyormuş.çünkü sesli zikirden nedense çok ürküyormuş..Ama işaret taşı,sala okumaya başladığında çocuk darmadağınık olmuş,nedeni bilmediği ilk gözyaşlarını işte o gün dökmeye başlamış..Sala çocuğa neden böyle etkiliyormuş hiçç anlamıyormuş nedense ve o gün Dost-u Muhsin’le kalbinde ilk bağ oluşmuş..

Seneler geçtikçe çocuk onun küçük,ahşap meyhanesinin müdavimlerinden olmuş..O harika bir pir-i mugan mış..Çocuk müziğe hayranmış..Müzikte anlamını bilmediği en büyük cazibe gizliymiş çocuğun..Ahengin,nazım hikmetli dairelerin arasında yok olmak en sevdiği şey olmuş zamanla.

İkisinin dostluklarının antlaşması da çok ilginçmiş.Meşreb-i zevk-ü sefa olan bu ikili, bir gün yan yana oturuyorlarmış..Dostu aynı bir kızılderilinin barış çubuğu antlaşması gibi bir seromoni yapmış..Ve çocuk onun hatırını kırmamış..Demiş ki işaret taşı:”Artık bir dostun oldu, mübarek olsun:)”


Çocuk cennetin kendisi olan Allah dostlarını çok seviyormuş. Kevserin kendisi olan Allah dostlarının sohbetini de çok seviyormuş.Her şeyi unutuyormuş bu meclislerde nedense..İşte bu masalda, bu İşaret Taş’ına adanmış bir masalmış. Bu gün den yarına, selam selam diyerek kendisine.

Çocuk ve dostları bayram ziyaretine gitmişler bir gece, işaret taşı olan Muhsin Dost’a..O çocuğun padişahının da sevdiği,dudağından öptüğü,onları ebedi istirahatgahlarına koyarken sırlı seromonilerini gerçekleştiren-kazanları gömenmiş aynı zamanda..Pek çok gizli ilme vakıf ama bunları asla söylemeyenmiş hem de..Çocuk bazen postunu sermiş üzerine oturmuş bu mana adamına bakar, neyin üstünde oturduğunu düşünürmüş ve ürkermiş..O aynı vakitte gerçek bir tesbih ustasıymış..Ayaklı kabirlerden canları çalan muhteşem bir avcıymış aynı vakitte..Gerçek bir müzisyen..Harika bir aile reisi..Titiz bir ev sahibi..Hayatın içinde, asla hayattan kopmadan mana ehli biri işte..Öyle sakin,kendisinden kimselerin haberdar olmadığı bir muammaymış..

Çaylar gelmiş,sohbet ilerlemiş çocuk demiş ki:” Bir rüya gördüm bu bayram sabahı.”.”Hayırdır “demiş büyük işaret taşı “anlat..”Çocuk:” Bayram için yazdığım yazıya dair bu rüya” demiş..Büyük işaret taşı “dur “demiş..”Yavaş yavaş anlat, ben konuşacağım.Sen,ben anlat dedikçe anlat, tamam mı” demiş..”Tamam” demiş çocuk..

Ve başlamış konuşmaya adam:
”Neden yazıyorsun ki,yazma ..Sen …ı kaydediyorsun,yapma ,O yazmış ama sen sakın yazma.” ”……. kaydedilmez.yapma
”..Kaydetmiyorum” demiş çocuk ,”yazmıyorum..
””Sen ….. lik yazıyorsun demiş işaret taşı, bunu yapma..Buna izin yok..Kimse imtihanı bozamaz ..Kim kulluk yapacak o zaman ,esas kul lazım demiş..
”Yapmıyorum “demiş çocuk .”Yapıyorsun,biliyorum” demiş gülerek işaret taşı:” Yazdıklarını biliyorum “.
”Nasıl?” diyecekmiş, diyememiş.Çünkü onun sanal alemlerin sanal düzenleyicilerinden olduğunu biliyormuş çocuk .Susmuş..Birbirlerine bakıp gülüşmüşler hepsi..Kimse nereden biliyorsunuz dememiş tabii.Hep beraber gülmüşler sadece..

Çocuk demiş ki” sadece Hz. Mevlana dan copy- yapıştır yapıyorum demiş.”Onu yap, onda bir şey yok. Ben onu demiyorum ki “demiş işaret taşı..Çocuk:”Bana dünyanın neresinde ne olursa olsun ,hangi sembolü görürsem göreyim aynı manaya getirmek kolay geliyor o yüzden onları yazıyorum demiş çocuk..İşaret taşı:”Ben onu demiyorum ki,onlarda da bir şey yok onları da yaz “demiş..Bir türlü çocuk neyi yazmaması gerektiğini ve neyi yanlış yazdığını çözemiyormuş velhasılıkiram..

Şimdi rüyaya devam et demiş adam..”İki hediye paketi gelmişti ,birde mektup. Budist rahiplerden..Mektupta bayram için yazdığınız,”Rahim Ümmi Anne’ye” yazınızı en masum ,en safiyetle yazılmış yazı seçtik,sizi kutluyoruz diyorlar” demiş çocuk..”Ama onlara Budist rahip demem doğru olur mu?”

”Şimdi dur” demiş işaret taşı..”Evet onlara rahip de.Neden demiyeceksin ki..Tevhid ehli nice rahipler var..Bizimde evlatlarımız var pek çok, rahip elbisesi ile görevlerine devam eden..Ama onların adı rahip kendisi tevhid ehli- İslam dır..”Devam et “demiş çocuğa..

”İşte birinci paketi açtım, çiçeklerden yapılmış harika bir kolye çıktı ,boynuma taktım..İkinci paketi açtım..İçinden renkli çiçek baskılı bir kağıda yazım basılmış bir tablo çıktı..Çok güzeldi..Yan bölümüne anaokulu çocukları için yazı takımı ve boya malzemeleri asılmıştı..Onları çıkartıp sizin minik kız torununuza hediye ettim. Kendime sadece daha evvel kullandığım mavi silgiyi alıkoydum..Ve devam etmiş çocuk……………….

İşaret taşı demiş ki “dur.Baş parmağı ile işaret parmağını birleştirerek daire yapmış.Çocuğa doğru göstermiş:

”Bu nedir? demiş..Hamse=5(O)” diye eklemiş..”Hırka’nın altına Hz Peygamber kaç kişiyi aldı,tam 5 kişi değil mi..Sen kalkıp 6. yı ,o Hırka’nın içine sokamazsın sakın bunu yapma” demiş..

Çocuk anlamadığı için şaşkın bakıyormuş..”Ama demiş içinden Selman-ı Farisi var. Hz Resul, O’nun elini de tuttu hırkanın dışından..”Buna cevabı daha sonra olayı konuştukları diğer işaret taşı vermiş çocuğa:”Selma-i Farisi; O, hamseyi-5 i kendisinde açığa çıkartan demektir “demiş..”Hıııııı” demiş çocuk
“hımmm..”……………………………..

Çocuğun bu kısımda Budist rahiplerin tevhid ehli olanlarından özür dilemesi ve geçmişte yazılarıyla onları incitmiş olması hasebi ile hatalarını tevhid silgisi ile silmesi bekleniyormuş, o anlamış işin inceliğini…Kırmadan, taltifle anlatılmış..Çocuk anaokulu düzeyinde çünkü:)

Şimdi tüm kalbimle yanlış anlaşılmış olmamdan dolayı özür diliyorum ve bağışlanma umuyorum demiş kalbinden çocuk..Zaten affedildiğini bilerek bunu sevinçle yapıyormuş üstelik..

Gecenin mütealasını yaptıkları ilerleyen dönemlerde diğer işaret taşı çocuğa yazı paketleme sanatı üzerinde bir örnekleme çalıştırmış.Üzerinde çalıştığı bir divan dan, bir beyti yollayıp “bunu benim için şerh edermisiniz? demiş..Çocuk” benim hiç ilmim yok ki, nasıl şerh edeyim,hiç lisan bilmem” demiş..”Hadiii!!” demiş işaret taşı benim için, çözemedim(oyuna bak sen:)Çocuk:” Yorum yaparsam oyuna gelmiş olacağım,yorum yapmama kızıyorsunuz ama” demiş..”Başkalarına yormayın, ama benim için bir beyti yormanızı istiyorum, bakın bakalım ne çıkacak” demiş..Çocuğun en büyük zaafı harfler ve kelimelermiş, o da bunu biliyormuş zaten..Çocuk cümlelere ve kelimelere ve harflere zoomlamış hemen..”Aman Allahım” hiç anlamadığı Osmanlıca!!?(Dostu A’lilerinin deyimi ile Osmanlıca=sırlı dil) kelimeler..

En sevdiği halk hikayesi Kerem ile Aslı’nın son bölümünü hatırlamış..Kerem sazı çalıyormuş hani, Aslı’nın hırkasını soyabilmek için, tüm düğmeler sona dek açılıyor, tam Kerem sazı bırakacakken tüm düğmeler gene kapanıyormuş ve Kerem pes ettiğinde sabah ışıkları ile ağzından çıkan ahh ateşi ile küle dönüşüyormuş hani.Ya rabbim aynı hal.Bu kelimeler çok tehlikeli işte..O nu bıraksalar bu harflerle neler yapabilirmiş neler ama gönlünün efendisi ona şöyle diyormuş hep:”Bu edeb işidir ve disiplin ister..Yar ile muhabbet tenhalık ister..Edebi olmayanı küstahların kapısı, arka kapıdan kovarlar:(

Çocuk cümleleri ve kelimeleri soymuş..İşaret taşı beğenmemiş “biraz daha” demiş..Çocuk son katları da soymuş..”Aman Allahım “demiş “yaa” demiş adam.”O kendisinde bunu açığa çıkarttığı için, bu beyti, aslında kendisine yazmış..Çocuk” ama ben hiçbir dile vakıf değilim, bu manayı nasıl görebildim” demiş..İşaret taşı:”Çünkü orada lisan yok ,bu Allah ça , aslı ,ondan açık demiş..Hadi bakalım şimdi bunu paketle, mecazlarla sembollerle ört-giydir, kat kat bohçala demiş.Çocuk henüz soymayı öğrendiği için giydirme bölümünde hiç başarılı olamamış tabii.Zaten ona; bu örnek, nerede hata yaptığı hakkında yaşatılarak-incitmeden öğretilmiş..Çocuk nerede hata yaptığını en sonunda anlamış..

Artık büyümek lazımmış vesselam….

Büyük işaret taşı-Muhsin Dost:”Rüyan güzel ama önemli bir rüya değil” demiş…
”Ben sana yazma demiyorum ki yaz, ama kendiliğinden yazma sakın..Düşünerek,senden yazma…Sen zaten yazdıklarını kendine mal etmiyorsun ki değil mi? demiş..Çocuk hüzünle “evet “demiş..Nasıl mal edebilirmiş ki, onda hiç ilim yokmuş..Dostu ona:”Bu yazılar size ait değil” diye en başta söylemiş zaten..Çocuk kalbinden bunları geçiriyor yazılarına verilen izni, kalbi ile ona söylemeye çalışıyormuş..

Dost-u Muhsin tekrar:”Ben sana yazma demiyorum yaz, neden yazmayacaksın ki ?demiş..”Yaz ama sen peygamberin şeriatını, O’nun sünnetini yaz..O ne demiş nasıl davranmış sadece onları yaz..O’nun yaptığının dediğinin dışına çıkma, tamam mı demiş..Bak şunu yaz mesela “diye birkaç kez ısrarla tekrar etmiş..”Mesela sadakayı yaz .Bunu cami hocaları bile söyleyip anlatmazlar,çoğu kendileri de bilemez zaten “demiş..

”Allah Resulu sadaka almazdı ve onun mirasçıları da sadaka almazlar ama her an alışveriştedirler..Bir gülümseme ,bir dua,bir dert dinleyiş sadakadır..Birinin omuzuna destek olabilmek,selam vermek selam almak,onunla tebessümle sohbet etmek sadakadır,eşlerin birbirlerine muhabbeti,aile içi muhabbet,birini sabırla dinleyebilmek.İlla parayla malla olan bir şey değildir ki sadaka..Bu sohbet sadakadır, aldığını vereceksin ki artsın demiş..Geleni vereceksin ki artsın, eksilmesin..Bu yol cömertlerin yoludur..Yolun başında cömertler oturur.”Aslında tam olarak bunları söylememiş:)çocuk her zaman onun dediklerini unuttuğu için kalbinde kalan anlam olarak bunları kaydediyormuş şimdilik..

Rahatlayan çocuk bir kahve kolik olduğu için “kahve içebilir miyim” demiş sonunda..”Hay hay “demiş işaret taşı ve hep çay içilen bu meclislerde; çocuğun kahve isteyecek teklifsizliği olduğu yegane yermiş burası..Kahveler gelmiş..Bu inceliği atlamamak için kaydediyorum büyük işaret taşı:)Kendi özel fincanı ile kendisine sunulan o güzel kahveyi çocuğa yollamış dostu, çocuk bu zarif jesti reddetmiş evvela.. Dostu ısrar etmiş ve çocuk bayram hediyesi olan bu kahveyi büyük bir keyifle içmiş..Ve sohbet devam etmiş..Hepsi mutluymuşlar.

Arada iki işaret taşı susuyorlarmış..Diğerleri muzip gülüşüyorlarmış ne konuşuyorlar acaba diye..Ama onlarda henüz basiret açılamadığı için işin dedikodusundan sadece bakıyorlarmış tabii..”Yaz “demiş tekrar işaret taşı. “Ama sakın kendiliğinden yazma .O sana gelir ,çeşmeler akmaya başlar,o zaman hiç düşünmeden hatasız yazarsın hem de “demiş..Çocuk selsebile ait olmayı hatırlamış susmuş..

Adam :“Biliyorsun bu senin kaderinde var” demiş..Çocuk hüzünle gözleri dolarak:”Hak etmiyorum “demiş..”Neden?”demiş adam.”Çok günahkarım biliyorsunuz,hiç hak etmiyorum,hiçbir ilmim,bilgim,görgüm yok,bundan utanıyorum..”Gerçekten de çocuk bunun utancından eziliyormuş.Hak etmediği manalara –dostlara sahip olmak onu eziyormuş..Adam demiş ki: ”Günahların- cehennemin olmasaydı, cennetin ne önemi olurdu ki, unut !!Onlar geçti artık, onları düşünme demiş. Gözleri hüzünlüymüş onunda..Çocuk gözyaşları ile yine .”Ama ben hak etmiyorum demiş acıyla”..Aynı gözlere benzeyen bakışla bakmış adam..”Kim hak ediyor ki demiş,bak bana, ben hak ediyor muyum” demiş..Çocuk susmuş ne diyebilirmiş ki..Çocuk her şeyin bir lutufla olduğunu öğrenmiş çünkü..Acı ile bakışmışlar.Ve merhamet dile gelmiş..

Adam çocuğa anlayamadığı şeyi sözle anlatamayacağını anlamış..Çocuk görerek anlayabiliyormuş zaten O’da, ona ,o manayı sergilemeye karar vermiş..

Bak demiş!!

Küçük bir kuşun göğsünü şişirmesi gibi olanca nefesi ile göğsünü kabartmış..İşte bak bülbülün, gül ün dikenine göğsünü geçirmesini ve o dikende asılı kalmasını düşün demiş ve göğsünü öyle kuvvetle dikene geçirmiş ki çocuk gözyaşlarına engel olamamış..Ve demiş adam:”İşte ancak ondan sonra bülbül hak hakk hakk diye ötmeye başlayabilir..”Çocuk anlamış ve o acıyla ağlayarak susmuş,hepsi susmuşlar…

Nur Cihan14.01.2OO9