9 Mart 2009 Pazartesi

AŞAĞI İNİYORUZ MASALI




















Her ki o erzân hared erzân dehed
Gevherî tıflî be-kurs-ı nân dehed

Her şeyin değeri ödenen bedel kadardır. Atadan dededen kalan, yolda belde bulunan şeyin değeri olmaz. Zira bir şeyi ucuza alan ucuza verir. Cahil çocuk yolda bulduğu incinin kıymetini ne bilsin. Bu yüzden bir hazine değerindeki o inciyi gider de bir somun ekmeğe değişir. İncinin kıymetini denizin dibine dalan dalgıça, ya da inci satıcısına sor sen.
Aslında o çocuk sensin; inci de ata mirası olan dinin. Sen o hazineyi beşiğinde hazır buldun, sahip olduğun şeyin farkında olmayışın bundan.

Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rumî (k.s.)


AŞAĞIYA İNİYORUZ MASALI


BİR VAR mışş… BİR YOK muşşş….masalın çocuğu var mış..
çocuk Kabe sine gitmeye karar vermiş..hava yağmurlu ve soğukmuş..çocuk şemsiye açmamış ve çokkk üşümek-ıslanabilmek istemiş…

süt (ilim-ruh) ve kedi (nefs) hasbihali

sokak kediciği, kutsal kadeh e-billur kasedeki süt e bakıyormuş:)
süt:”sen, hiç söz dinlemiyorsun kedicik “demiş..kedi:” dinliyorum”…
süt:”hayır, hiç söz dinlemiyorsun” demiş..”dinliyorum” demiş, kedicik yine..
”söz dinlesen, her şey daha kolay olacak, bir bilsen “demiş, süt..
ve hiç konuşmuyormuş kedicik..sadece bir yudumcuk süt e bakıyormuş…
çünkü, süt; kedinin düşüncelerini biliyormuş..
süt:”şeriate uymuyor,düşündüğünü yapamazsın..şeriate uymak zorundasın..”demiş…
kedicik her cümlesinin yalan olduğunu bile bile; sadece sütle hasbihal edebilmek için, zevkli bir oyun-sohbete girişmiş..

kedicik bilerek yalan söylüyor..süt ise doğrusunu ona sevgiyle öğretiyormuş..
”sevgili süt biz ikimiz aynıyız ama..istiyorum..”
”hayır “demiş süt gülerek:”aynı değiliz..Allah bir yarattığını bir daha yaratmaz” kedicik gülerek:” ruhlarımız aynı ama” demiş..
süt yine sakince gülerek:”hayır ruhlarımız da farklı..herkesin kendi ruhu var ..”
kedicik:”ruhum istiyor ama “demiş çok masum ve mahsun..
süt gülerek:”ruhum dedin, bak, benlik var.. senin ruhun değil ki o..”
”tamam” demiş kedicik:” ruh, istiyor o zaman..”
süt keyifle:” ruh; o, senin istediğini istemez ki.. nefsinle istiyorsun, o istediğini,” demiş..ve eklemiş..
”senin dediğin; o, her şeyin birliği, nefhayı ilahi de, o başka bir mana..”
kedicik :”evet, nefsimden ama ben yeniyim, biliyorsunuz…”ve nefhayı ilahi ile alakalı bir şeyler söylemiş….süt ona şefkatle bakmış..
süt:”işte sen yenisin diye, bunca iltimaslı davranıyorum ya”, demiş..
kedicik süte bakmış..bakmışşş….onunla asla boy ölçüşemeyeceğini bilerek susmuş..
süt kedisi istediğini yapmış mı bilmiyoruz..kedi susmuş..süt susmuş..o yüzden bizde susuyoruz…:)

************************
çocuk Mana Padişah’ına yüz sürmüş..artık konuşmayacaklarmış sanki..belki sadece bakışacaklarmış..konuşulacak hiçbir şey yokmuş belki de..çocuğun soruları yokmuş..hiç durmadan soru sorabilen çocuk, artık soru sormak istemiyormuş bile…sadece Padişah’ı seyretmek istiyormuş ve ağlamak..

çocuk, Padişah’a; O’nu göremediğini anlatmış..O’nu hayalinde bile göremediğini, sadece elbiseleri olduğunu söylemiş ağlayarak..aslında bu iyi bir şey miş..lakin çocuk ileri gitmeyi istediği kadar,geride de kalmayı istiyormuş sanki..Makam-ı İrşad, büyük bir hoşgörü ile çocuğu seyrediyormuş..” görmedin mi?” der gibiymiş..çocuk :”orada bir şey yok ki” demiş...ama bunu bilerek, yalandan söylüyormuş..çünkü karanlığın içinde ışık olduğunu,bu görünen, taptığı tenlere hiç benzemeyen muhteşem Yusuf güzellikleri olduğunu biliyormuş hem de…aynı vakitte hiç varolmadıklarını da..çok garip ve işin içinden çıkılamayacak bir halmiş bu..ne yazık ki;bilmek burada işe yaramadığı için de, çocuk akılla asla bu işi götüremiyormuş ....aklı iflas etmiş…gönlü ise O’nun tasarrufundaymış…Padişah çocuğa tam bir şey söyleyecekken kendisini tutmuş… “yakında göreceksin” der gibi bakıyormuş incecik bir nezaketle..

Padişah büyük bir sevgi ve şefkatle davranıyormuş çocuğa..ortam öylesine hassasmış ki..sanki çok değerli bir şey var ve o kırılmasın diye; hava zerrecikleri bile nefes almaya korkuyor gibiymiş…Makam-ı Aşk:”neden suret istiyorsun ki ,neden bu denli ten istiyorsun?..neden yüz görmek istiyorsun, ne önemi var?maddeye takılma ..ben ölünce ne yapacaksın peki?yanarsın sonra”, demiş..ve çocuğa ilk mürşidine duyduğu derin aşkı ve onu nasıl tanımladığını-kendisi için ne anlama geldiğini anlatmış gülerek…onu hala unutamadığını da söylemiş..

çocuk ağlayarak:” bu ders ne kadar zormuş..hem çok acı, hem de çok zevkli..çok acı olduğu için hemen bitsin istiyorum ama bittiğinde beni bırakacaksınız yada bir yerlere yollayacaksınız diye korktuğum için, hiç de bitmesin istiyorum”, demiş..Padişah:” neden böyle düşünüyorsun ,nerden çıkarttın,neden bırakayım ki?” demiş…çocuk susmuş,O susmuş, çok hazinmiş tablo..çocuk:”neden Allah bana bu kadar zor bir şey verdi..başaramıyorum..çok acı”, demiş ellerini çaresizlikle iki yana açarak..Padişah-ı İlahi büyük bir merhametle:”büyük imtihanların büyük mükafatları olur unutma” demiş.. çocuk mükafat istemiyormuş ki…susmuşlar yine.. çaresizce bakarak susmuş çocuk..

bugün diğer derslerden farklıymış..dışarıda kıyamet kopsa,bulundukları yerde merhamet,sevgi,muhabbet,şefkatten dolayı melekler tavaf edebilirmiş çocuk ve Padişah için..
çocuk burada kendisini bir emar yada ona benzer bir aygıttan seyrediyor gibi oluyormuş..mesela bugün bu haldeyken, Bahr-i Umman ın kendi bedeni olduğunu; o duyguların kendi denizinin dalga boyları ve rüzgarı olduğunu anlamış..işte bu yüzden insan olmak bu kadar zevkliymiş..işte bu yüzden çocuk maddeden bir türlü çıkamıyormuş..duyguları çocuğu yönetiyormuş.her an bir dalga onu savurup kıyıya fırlatıp atıyormuş… yada içe doğru çekiyormuş…İleride başarabilirse o duygularını yönetecekmiş, aynı Padişah gibi..

***********
çocuk birkaç gün evvel gittiği bir türbede, kendisiyle alakalı yaşadığı bir olayı anlatmak istemiş..sevgi dolu Padişah gene kükremiş:”sakın bana anlatma, istemiyorum ...biz harikuladelik peşinde değiliz..artık türbelere gitmeyeceksin ..yasaklıyorum”, demiş..çocuk:”zaten çok nadir gidiyorum” demiş..”daha nadir git ..gitmeyeceksin ..sıradan ve basit olmanı istiyorum… rüyada görme..istemiyorum..” demiş Zat-ı Mürşid..çocuk gülerek:”size geldiğimden beri hiç rüya görmüyorum ki..rüyalarımı almışsınız”..Padişah :”çok iyi..rüyada görme..sen düşündüklerini görüyorsun..görmeyeceksin ..harikuladelik, olağanüstülük yok..çok basit ve sıradan olacaksın..çok basit olmanı istiyorum”, demiş tekrar..

çocuk da zaten, bu basitleşme işlemi için de gelmiş bugün..çocuk arada ağlayarak yeni isteklerini sıralamış Padişah’a..Padişahlar hazinelerini yıkık viranelere gömerlermiş ya hanii..işte çocuğunda belki ,böyle emanetleri varmış..ve emanetlerin ehline devri gerekiyormuş..Zaman ın Ehl-i A’li’sine ..çocuk:” ben, bir tek bununla-içinde bulunduğum halle bile başa çıkamıyorum” demiş çaresizlikle.. gözyaşları ile:” sorumluluk istemiyorum..hepsini alın..sadece beni sevin yeter…başka bir şey istemiyorum..”Padişah, Kabe kadar merhametliymiş..çocuğa, yapacağı işlemleri anlatmış başlık olarak..çocuk ayrıntı sormamış..artık, çocukta hiçbir şey kalmamış..sıradan ve basit olabilirmiş..zaten can verip canan alacağını bilerek, taa en başta geldiği için, hiç sorunda kalmamışmış..

Şehrazat yeni masallarını uzatmış..Padişah-ı Şehriyar, alırken farklıymış bu sefer masalları..çocuk yine sormuş-O’nu incitmeyi istemediği için:”istemezseniz yazmayacağım”.. “hayır, devam et, yaz” demiş padişah…

*************************
Padişah ilerleyen vakitlerde evlatlarına şunları anlatmış..aslında bu çocuk içinde bir dersmiş..içinde bulunduğu halden çıkabilmesi için ipuçları varmış:”doğuda ilim dinleyerek öğrenilir-sınırlı değildir-söze dayanır..hep genişler..zevklidir..edebiyat vardır..ve edeb den gelir..batıda ise görerek öğrenilir,gördüğünü sınırlar ve şablona sokar ..batıda yazılı “literatür” vardır.batının litarütürüne edebiyat denemez...doğu dinleyerek, insan muhayelesini çalıştırıp,sezgilerini kuvvetlendirir..ve ilim canlanır..kendisini görüntü ile gördükleriyle sınırlayarak kayıtlamaz ..insan ancak, görerek gördüğü şey ve alanla kendisini sınırlar..doğu toplumlarında sözlü edebiyat vardır..binlerce yıldır kulaktan kulağa akar ve unutulmaz, hep taze ve hep canlıdır.. her yeni duyan kişi, kendine göre bunu yorumlayarak yeniden yeniden yaşayabilir.. Kur’an da önce sözdü, daha sonra yazıya döküldü.. ….kör peygamber vardır ama sağır peygamber hiç yoktur” demiş Padişah-ı İlahi....işitmenin ve o işittiği ile kişinin hayal aleminde yaratacağı alemleri anlatmış..

burası, aslında olmazı olur kılan alan gibi gelmiş çocuğa..aynı bir müziği duyduğumuzda, o müziğin bizi alıp götürdüğü hayaller gibiymiş..aynı, yeni pişmiş ekmek kokusunun, bizi taa çocukluğumuzdaki bir hatıraya götürmesi gibi, demiş çocuk..taptaze,hala capcanlı,aynı anda gibi, diye de düşünmüş çocuk..yada senelerdir korkusundan-celalinden kaçıp durduğu Padişah’ta bakan gözdeki ışıkta; kendi ışığını görüp, ona ,pervaneye dönüşmesi gibi diye düşünmüş çocuk..tek bir an yaşanan bir ses,bir koku,bir hareket nasıl da insanı alıp götürüyormuş… hayret!!…

aynı okuduklarını-seyrettiklerini, rüyasında görmesi gibiymiş..onun artık, o rüya alemine vedası gerekiyormuş..çünkü bu alem asıl gerçek rüya imiş ve her şeyi burada varlıkta görebilmeyi öğrenmesi gerekiyormuş..varlıkta yokluğu-yoklukta ise varlığı görebilme sanatı yaniii..aklını terk ederek; aklını gönlüne bağlayabilirse ancak bunu başarabilirmiş..çocuk daha evvel Padişah’a geldiğinde istediği şeyin de bu olduğunu hatırlamış..belki yakında hiç konuşamayacak hale gelecekmiş çocuk..çünkü kelimelere ihtiyacı kalmıyormuş pek..sadece bakmak yeter…ama bunu sadece Hekim-i İlahi’sinde seviyormuş çocuk..eğer beden-madde kayıtlarından kurtulabilirse ancak Padişah’la gönül bağını kurabileceğini anlamış çocuk, bu geceki dersten..bu da hiç kolay değilmiş..zaten bu yolculukta zor u başarmak değil miymiş?..o yüzden de bir rehbere müracat etmemiş miymiş?..kendi başına yapamayacağı ,dikenli ve tehlikeli yolları bir bilenle gidebilmek..yok-var olmanın dayanılmaz hafifliği denen şey belki de buymuş..aslında bu en büyük saadetmiş ..

Selsebil’e ait olan ana kaynağa ulaşmışşş..
Mevlana’ya ait olan Mevla’sına ulaşmışşş……

gökyüzünü kandillerle donatmış ya yaradan…
çocuğun çerağının yandığı-nurdan kandil i de uyanmış
ve cihanın gönlüne doğmuş…
merhaba ey sevgili, merhaba
merhaba.. hoş geldin alemime… merhaba


nur cihan