NÜBÜVVETİ VELİ MAKAM-I RASULUME İTHAFTIR……..
“ Ruhun güzelliğine erişmek, ruhu görebilmek uzak bir mertebedir. Ruhu gördükten sonra da Allah yoluna gitmek gereklidir ki, Allah gözle görülebilsin. «Bu hayatta ve bu dünyadayken,» görür demiyorum. Dünyadaki cevherlerin birer perdeleri varsa da her cevherin bir de ışığı vardır ki dışarı vurur…
Olgun görüşlü olanlar, dışarıya vuran bu ışığı görürler. Ama dışarıya vurmayan ışığı görüp bilmemelerine de şaşılamaz. Ancak dışarı vuran, avuçlarının içinde ve karşılarında bulunan ışığı göremiyenlere şaşılır. Yoksa Sokrat’ın, Hipokratesin, îhvanı Safa derneğinin, Yunan filozoflarının söz ve fikirleri Hazreti Muhammed’le (S.A.), onun evlâdı, torunları, can ve gönülden ona uymuş olan kimselerin sözlerine benzemez. Hatta sudan ve topraktan yaratılmış insanoğlunun sözlerine de benzemez. Bunlar, «Allah hazırdır,» derler.” (Hz. Pirimiz efendimiz Şems-i TEBRİZİ)
Euzübillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim
MÜRŞİDİ HAKİKİ OLAN NEBİ MUHTEREM S.A.V EFENDİMİZİN MEKTEBİ A’LİLERİNE,MECLİSİ MERDAN GAVSU SEMADANİ EŞŞEYH MUHİDDİN-İ ABDÜLKADİR GEYLANİ HAZRETLERİNİN TARİKAT-İ A’LİLERİNE İCLALEN, MÜRŞİDİMİZ AHMED KUDDUSİ HAZRETLERİNİN MEŞREBİ A’LİLERİNE EL FATİHA….“Kuddusi Gülistanı 1 CD “
*********
Sevgililer günü için RUH’uma
Selam Selam, diğer yanım, en güzel yanım, göz aydınlığım nasılsın..
ne zamandır sana yazmak istiyordum.. ikimizi; sadece seni..
seni tanımıyorum aslında.. ama ben çok özel bir şey yaşadım senle değil mi.?.. belki milyarda bir şansla senle tanıştık… ve sen beni fethettin..
öyle mukaddesdin ki, öyle anlatılamazdın ki, sen işte buydun.. bana gülümsedin.. sendeki anlatılmaz güzellik bende, senden dolayı vardı. ama bu henüz açığa çıkmış değildi..
sen beni ziyaretinle bunu açığa vurmuş oldun..
ilk başlarda sen bana aşıksın bense umursamıyorum gibi havalara girmiştim. lakin zamanla anladım ki sen gerçekten bana aşıktın ve beni ait olduğum yere; sana davete gelmiştin. sana bu izni veren muhakkak ki bu kavuşmaya da imkan sağlamıştı..
sen ANdın.. zamansızdın.. ay kadar beyaz; nurun ala nurdun..
seni yazabilmek için tam 4 sene bekledim… anasırı erbaam gibi değil mi?..
hayatım seni düşünmekle geçti belki de.. ama bunu bana hissettiren de sendin biliyorum..
en güzel yanım.. nurun ala nurum.. aşk bakışlım.. senin benle yazdığını hissediyorum.. bu yazıyı hep senle, senin izninle yazmayı istediğimi biliyorsun… hayatımda hata yapmaktan korkup, incitmekten çekindiğim diğer yanımsın.. aslında sen benim tamlığımsın.. tamlığımı senle anladım.. ne yazık ki ben henüz o hal için uygun değilim…
beni bunun için eğittiğini de artık anlıyorum.eskisi gibi isyan edip direnmiyorum. yanmaya bile hazırım, zaten aslında yanıyorum da değil mi?.. cehennemsiz cennet olmaz ya hani, benim cehennemim de yaşandı şimdi onun soğukluğunda nefesleniyorum…
beni; benden daha çok düşündüğünü ve benden daha çok sevdiğini de anladım… ne yaparsam yapayım benden vazgeçmeyeceğini de..
bir ricam var senden..
ne olur, beni bana bırakma olur mu? aslım sensin.. ve seni yağmalama vaktime değin de her şeyin kontrolünü eline al.. kendimi sana verdim. teslimim bak . bunu bir anlaşma say olur mu ve kanla imzalanmış değil nurla imzalanmış, nefesle imzalanmış say…
bizi mühürle ….
bazı zamanlar seni çağırım ya hani… gel dinle beni diye.. sen gelirsin bilirim, görmesem de.. bana şefkatle baktığını düşünürüm.. sen öyle tarafsız bir olgunluğa sahipsin ki.. ara sıra sana kızıyordum bile.. neden her şeyi bildiğin ve her şeye gücün yettiği halde müdahale etmiyorsun da bize bu acıları çektiriyorsun diye..
oysa sen gülümseyerek tevazuu ve olgunlukla bekliyorsun.. bazen; biliyorum, sabrın taşıyor ama yine de dayanabiliyorsun..
neden ben, sen gibi olamıyorum hala nedennnnnnnnnnnn?
oysa biliyorum ki, senim.. bu ayrılık acısı ne ilginç bir şey ah bilsen.. aslında bildiğini biliyorum çok da komikim değil mi…?
düşündüğüm her şey sana ait, akıl sensin .. bana bu ilhamı, heyecanları veren de sensin…
sende bana ait bir şey var sanıyorum çok komiğim çokkk.
oysa ben tamamen sana aidim değil mi?
ey güzellik kaynağı nurun ala nur yanım.. aşk bakışlım.. beni sevdiğin için sana şükürler olsun. ben de sana layık olmak için inan çok çalışıyorum.. sana varmak için düşe kalka ve kanayarak yol alıyorum..
sen bazen o kadar yükseliyorsun ki.. beni de alıyorsun ya yanına, ara sıra..
hak etmesem de senin çömezinim ben. öğrencin. kimsesizinim ….
kusursuz yanım… tahammüllü tebessümüm..
seni yazmak ne kadar zevkli bir bilsen.. ellerim hep seni yazmak isterdi ne zamandır.. kontrollü davrandığımı biliyorsun değil mi..? seni incitmemek için çok sıkı yazıyorum.. keşke sen yazsaydın seni..
ne olacak senle halimiz, bilemiyor görünsem de biliyoruz tabii…
‘yaratılan her şey sonludur’dan yola çıkarak, sende fena olacağım ya geldiğim yere döneceğim.
ama seni de yağmalamak gerekiyormuş ya hani. Mevlana öyle yazmış bir yerde, okudum da..
bu bana çok ağır geliyor… artık sen kendini yağmalarsın.. benim canlı bombam… bu da gerekiyor; şimdi yazarken anladım.. ruhum, özüm, nurun alanur yanım.. tamlığım..
* * *
Ruhuma
selam ve selam
EY ÖZGÜRLÜK’ ÜM
ben geldim
senin bana olan aşkını gördüm
senin letafetini tanıdım
ağır, vakur tavrını hissettim
bakışlarındaki olgunluğu yaşadım
seni zamansız ve mekansız bir halde tanıdım
hiç konuşamadık
sadece bakakaldık tutkulu
ve ben seni anında unuttum
ta kiiiiiii aylar sonra neyi gördüğümü anlayana dek
şimdi sensizim
arada bana oyunlar oynuyorsun
ikizim benim özüm her şeyim
artık sana hazırlık için çalışıyorum
bugün sevgililer günü biliyorsun
benim tek aşkım vebalimsin
senin için ağlayacağımı bilemezdim
teselline muhtacım
canım letafetim incim özüm
seni seviyorum
imza: seni seneler sonra tanıyabilmiş karanlık yanın
* * *
ağlıyorum ben de deminden beri
beni tek hak eden benim o günden beri
benim saf yanım
sağ yanım, önüm, arkam, dairem, noktam
beni almak istiyor biliyorum
ama ben hazır değilim o her şeyim
özüm, bebeğim, meleğim, nefesim
o bana ipekten bir iplikle bağlı
koparırsam kaybederim
isterdim bugün ondan bir hediye almak
ya da ben ona ne verebilirim
ben ağlıyorum, gözyaşlarım onun için
kalbimin incileri onun için
yanlızlığım, letafetim, olgunum
tarafsız bölgem benim
imza: kirli yanım
* * *
ruh’um canım, öz’üm… saflığım…
nurun ala nur um…
seni özledim… bana baktığını biliyorum ve seni seviyorum
ey güzellik abidesi… arı-duru yanım
seni sevmeyi de seviyorum…
bu elbise nur… kalacak bu alemde…
sense ebedisin… asla bölünemez ve ölemezsin..
seni özledim… beni seyrettiğini biliyorum…
ayrışsak ta sen hep bizlesin ve biz sana aitiz…
sen güvenli yanımsın… tarafsız bölgem..
her şeyi bilen, gören olgun yanım..
olaylara esmaların resmi geçidinden bakan sensin…
yorup işi yokuşa süren ben…
azmettim.. çok mutlu olacağıma…
senin kadar mutlu, senin kadar güzelleşeceğime
sana layık olabilmek için sen olmaya
* * *
zaman hızla akıp gidiyor
ve senle ben yakınlaşıyoruz
uzuyor gölgeler ve sanki kısalıyoruz
belki de üst üste çekiliyoruz
ey ruh um, can ışığım…
olgunum… tarafsızım…
an be an değişiyorum…
sabitleneceğim o an a dek sürecek biliyorum.
sabitemden bana bakıyorsun
hadi çabuk gel çabuk diyorsun…
* * *evett.. nerede kalmıştık..
karşılaşma anımızda belkide… ne özel bir andı değil mi..?
kapıyı açmıştım, karşımda aşkla bakan bir çift göz vardı.. bembeyaz.. arı-duru-saf… hiç bir şeye benzemeyen sen… her şeyden daha güzel olan sen.. bana gülerek, aşkla bakıyordun.. beni nasıl hayranlıkla izliyordun…
kendimi de senin gözlerinden gösterdin, bana lütfettin…
ben lavanta-pembe rengiydim.. pespembe sana şaşkınlıkla ve sevinçle bakıyordum.. senin bana aşkını umursamaz bir tavrım vardı.. ama senin ışığından sanırım ben de inanılmaz güzeldim…
ben erguvani-pembeydim sen bembeyazdın. kapının bir tarafında sen, diğer kısmında ben… arada bir kapı.. şimdi yazarken düşünüyorum da ne anlamlı bir tabloymuş.. bunu resmetmeliyim bir gün… senin yüzünde ben vardım.. seni tanıdım..
ama kalakaldım.. bembeyaz bir andaydık ikimiz.. boşlukta gibi.. zaman durmuştu. sadece andaydık..
ve gözlerim sende dikili olduğu müddetçe sen bir yere kıpırdayamazdın.. seni gözlerinden yakalamıştım.. gerçekte sen beni avlamıştın
ve gözlerimi kırptım.. kapıdan çıktım.. gülerek kafamı salladım.. bu neydi şimdi.. hayal mi dedim.. ve gülümsedim..
unutuluş… unutuluş ve unutuş beni hapsetti de seni aylarca hatırlayamadım..
aylar sonra bir anda sen geldin aklıma… ve sen beni mahvettin..
seni deliler gibi araştırmaya başladım..
yoktun hiçbir yerde, hiçbir yazıda…
seni aramayı hiç bırakmadım.. aslında arayan sendin.. kendimizi öğrenmek için yolculuğa niyet etmiştik…
* * *
tüm düşlerimi kaydetmeye başladım.. her şeyi tekrar tekrar okuyordum.. seni arıyordum.. seni istiyordum..başlarda sen bana aşıktın ve ben sevilendim.. anladım ki aslım sensin ve ben ait olduğum yere sana dönmeyi başarmalıyım..
sana nasıl ulaşabileceğimi bilmiyordum… seni tekrar görmem imkansızmış, belki de bir kez bile inanılmaz bir lütufmuş…
ama yeni dostlarım belki olabilir dediler.. sen istersen olabilir sanırım.. iste beni olur mu, o ilk bakışın gibi bak bana…beni hiç kimse sen gibi sevemez, hiç kimse sen gibi bakamaz.. hiç bir şey sen kadar güzel olamaz.. sen saf ışıksın ve güzelliklerin kaynağısın…
seni ararken çok çamura da battım biliyorsun.. senin için her şeyi göze almıştım. ölmek var dönmek yoktu.. sen saf ilimdin, saf bilgi…
her düşüşte kalkıp üstümü silkeledim.. yıkandım.. gözyaşlarım sel oldu… kalbim yıkana yıkana sen oldu…
tam pes ettiğimde senden bir iz buluyordum.. benimle eğleniyordu arada nefsim.. o da sana aitti. ve sen kadar olmasa da, o da muhteşemdi…
bana bir keresinde ilginç bir düzeneğini gösterdi.. çok şirindi.. yaptığı o çirkin iş bile onla sevimli oluyordu..
ve hep nefsime yenik düşecektim o yüzden ..
sen bize hep olgunlukla bakıyordun.. ikimizin bu havailiğinden usanmadan, sakince bizi takip ediyordun..
sendeki bu olgunluk beni cezbetmeye başladı..benim uçarı, edepsiz nefsimde sanki sana temayül başladı..
artık her şeyimiz çözülmeye başlıyordu bir bir….
anasırı erbaam… ve diğerleri..
bir iken dağılıyorduk.. bende ne çok benler vardı.. sayamıyordum… ve artık sonsuz ben olduğumu anlıyorum.. bunu sen ve nefsimle anlayabilirdim..
sen yoğurt gibi nurun ala nurdun.. nefsim duru ayran gibi seyreltilmiş sendin… hava ve bulut gibi…
ben dağılıp çözüldükçe, etrafımdaki her şey de dağılmaya başlıyordu.. herşey arapsaçına dönmüştü.. bu yolda tek tek, elinden herşey alınacak derler ya.. aynen alınıyordu.. ama şu an yazarken idrakim senin lütfunla açıldı da şunu anladım.. ben varsam herşey vardı. ben yoksam hiç bir şey zaten olamazdı ki…
ben çözülüp dağıldıkça da var sandığım bana ait olan her şey de dağılıp çözülüyordu..
ailem bile..
gerçekte onların ve kendimin olmadığını idrak etsem de, maddede vardık ve biz aileydik… benle beraber onların da çözülmesi sağlandı.. anladım tamlık için önce tamlığı anlamak lazım.. bölünmeli ve dağılmalıydık.. tüm ayarlar yapılırken ne akordumuz kaldı ne de sesimiz soluğumuz… ölüm kapımızdaydı mevsim kıştı…
bunları ancak olup bittikten sonra anlayabiliyorum ne yazık.. ne kadar acı çekmiştim ne kadar ağlamıştım değil mi.. hatta Kâbe’yi sel bastıracak kadar
sen hep benleydin biliyorum.. ve bunlar gerekliydi..
şimdi anlıyorum.. ne kadar geç algılıyorum değil mi.?. sen bana hep önceden haber veriyorsun ama ben herşey olup bittikten sonra anlıyorum seni…
sen külli akılsın da o yüzden.. ben hala sen olamadım..
ayarların yapılacağı söylenmişti; sadece ona özel sandım… meğer o ve biz aynıymışız.. hep söylerdim de demek kendim inanmazmışım şimdi anladım….
onun ayarı demek, hepimizin ayarları demekti.. ve biz dağıldık..
biliyorum ben sık sık gözyaşlarımla isyan etsem de sen olgunluk ve sakinlikle saati gösterir..
-vakit ham, derdin..
ben çok kızardım.. bazen isyan ederdim.. sen “ol” de olur, neden “ol “ demiyorsun, diye…
ama sen bana” ol” dediğinden beri herşey olmaya başladı….
hayatıma ışığın yansıyor.. o ışık beni kamaştırıyor bazen..
seni göremiyorum ama sen artık her şeyimden yansıyorsun.. hissediliyorsun…
benim iki avucumu da mühürlemiştin ya… işte o mühür dışa ışık saçıyor….
bu yolculuk sonsuz biliyorum..
ama umuyorum ki artık sen -ben değil sadece sen yola devam edelim..
iyi ki 4 sene seni yazmak için sabretmişim.. olaylar ancak tekamül etmiş ve her şey manasına ulaşmış demek.. anlayışım ancak kıvam bulmuş..
düşüncelerimi açıyorsun..bulutlarımı dağıtıyorsun bugün.. sen ne güzelsin.. her şeyi biliyorsun ve hayır, her şeyi ‘ben biliyorum’ diyen bana, sabırla bakıyordun.. ne zaman ki sen biliyorsun öğret deyip senle hasbıhal yapmaya başladım.. işte şimdi her şey yerli yerine konuyor… iyi ki varsın.
çözüldüğümüz gibi toparlanacağız.. ve her şey yerli yerinde ve merkezinde olacak… benle beraber bana ait her şey de tekamül ediyor.. benle beraber bana ait her şey de imtihan da… imtihan bu, soru doluydu. ve en tembel öğrenci bendim.. ama sen torpildin.. hem de tepeden inme.. kimse bize dokunmuyor…
sen varsın diye… bekle diyorlar her şey olacak sabret.. o kendini tamamlar..
artık daha büyük bir sevgi ile bekleyeceğim seni… ve sen kadar olgun oluncaya değin asla kirletmeyeceğim seni…
“ aralık 2007 ”
*****
Merhaba Sevdiğim Efendim Merhaba.. her zaman pes edip durduğumda ve her yeni tura başladığımda “bu ilk masalımla” başlıyorum biliyorsun..çünkü ilk masalımın bir gün nihayetim olacağını tahmin ediyorum..henüz kapının eşiğine adımı yazamadım…Senle yazacağımı anladığım için; Senle, Senden Sana doğru, tekrar yola çıkıyorum..Seni Senin anladığın ama benim asla anlatamadığım binbir ama ile seviyorum:)bu, o itiraz amalarından değil yalnız..AMA SENİ ACAİP SEVİYORUMMMM……:)ve senin huysuzun,geçimsizin,en çok da şımarığın olmama izin verdiğin için çoookk teşekkür ediyorum..bir papatyacığın Leylağa duyduğu aşk gibi mesela…ahde vefalı olup akdime sadık olacağım inşallah ve Senin kapsama alanında, mahfuzluğumun eminliği ile……………….
|