münacat:) bugün günlerden çarşamba....işte Sen ve ben karşı karşıya...işte her şey hep aynı..sohbet hep aynı..sitemler..sitemler..sitemler..ama işte...konuşuyoruz ya önemli olan bu..ben Seni hiiç dinlemesem de, Sen beni hep dinliyorsun...Sen ne güzel dinliyorsun..ben SEN i dinlerken bile DİNLENİYORUM...beni bırakmadığın için teşekkür ediyorum...28-7-2010
merhaba Sevdiğim merhaba…yine bennnn..baştan ayağa kusur,entel dantel dikenli sarmaşığın,salkım saçak püsküllü belan:)….ne kadar kaçarsam kaçayım-Senden başka gidebileceğim hiçbir yer olmadığı için, işte yine geri döndüm..galiba en büyük yalancı benim değil mi?işte Seni terk edemeyeceğimi çook iyi anladığımdan, onun yerine; Sana yazmayı,kahveyi ve sigarayı bırakmaya karar vermiştim en son:)kahveye dayanamadım ,diğeri isteyince –bazen hemen bırakabildiğim bişey nedense…ama masallarım…Ya Rabbim!!.. yazmayı bıraktığımda hemen unutuyorum..okuduğumda o sözleri nerden bulup yazdığımı anlayamıyorum. yazmadığım vakit başıma gelmeyen kalmıyor..neden?hani ,bana iyi geldiği sürece yazacaktım…sanki göreve dönüştü..masal yazmak hayatımda düzenli yaptığım ve en uzun sürdürebildiğim eylem biliyor musun?oysaki benim tek taraflı anlaşmam da ne demiştim.. istediğim –onu alın,bunu da alın,şunu da istemiyorum= ne olduğunu hala bilmediğim her şeyi Sana veriyordum.. bir tek şartım vardı…Ya Rabbim!!.. şimdi düşünüyorum herhalde benim kadar komik bir derviş aday adayı olmamıştır değil mi?herkes bir şeyler almaya gelir- ben vermeye..(bilmiyorum ya, yeni işte..cahil.. lakin herkesin her şeyini verdiğini nihayet yeni öğreniyorum=bilmeden en doğru olanı yapmışım meğer:)..ama bir de şartım vardı!!?..gülmüştün..peki sen ne yapacaksın? demiştin ya hani..ben hiiç bişey yapmayacağım,”sadece Seni seveceğim “değil mi?işte aklımda bu var..aslında masal yazmak bişey yapmak değil belki de, düşüncelerim dağılsın diye demiştin ya…bilmiyorum..demek ki ben ancak yazarak sevebiliyorum, öyle de anladım…bu sefer ne yazacağımı bilmiyorum..ama söz dinleyerek işte gene yazıyorum..en iyisi, her zamanki gibi yine kaldığımız yerden başlayalım mı?bu arada hala gözlerim aç ve kaç senedir orucun gerçek manasının bunun üzerine kurulu olduğunu düşünmekteyim..ve bunun asıl deruni tabii..henüz yazabilecek kıvamda değilim.. o yüzden yazamam…açlığım giderilince bunu anlayabileceğimi çook ii biliyorum sevdiğim..iftara bir milyon baloncuk vakitvar bence:)
İşte en son masalımdan acayip bir huzura kavuşmuştum.böyle boşlukta gibi sakin ve huzurlu bir salınım vardı…içimdeki tüm harflerden beni mahveden düşüncelerden kurtulmuştum ..oraya yazamadıklarımı başka bir yere yazıyorum biliyorsun..sandım ki o gelen tüm dosyalar, tümm harflerim bitti..zaten onlar bana ait değildi ya…işte birkaç gün sonra her şey yine değişmeye başladı..acaip şeyler aklıma gelmeye başladı..yine düşüncelerimi durduramıyorum..öyle hızla akıp geliyorlardı ki..beni çook yoruyorlardı..ama benim Sana ihtiyacım vardı..ve Sana benden çok ihtiyacı olanlar vardı..ve tabi yeniden okumaya başlamıştım hani…işte ilk cildini bitirdim.. ikincinin ortasındayım..ilginç şeyler öğreniyorum..nasıl ki herkesin DNA sı farklıysa,o kişiye ait tüm özelliklerde tek ve biricikti ya hani…tabii bu durumda herkesin anladığı Allah ı da farklı oluyor ve imanı ve algılayışı da değil mi?işte bu okuduğum Hz Kur’an yorumunda,kelime manası yerine anlamlar :nefsi kül ve nefsi cüz,mürşid mürid,ruh nefs,mertebeler arasında yorumlanmış..değişik …ben beğendim..benim meşrebimde ya, o bakımdan..henüz bitmesine bir buçuk kitap var….aynı benim buçukluğum gibi yani..yani Hacı Bayram Veli hz. nin o buçuk dervişi gibi sanırım..henüz onu bile çözemedim..lakin benimle aylarca ne alay etmişlerdi görmen lazımdı…kimse anlamını bilmiyordu..fakat ben buçuğu tamamlayacak olanın Sen olduğunu nedense biliyordum Sevdiğim..onlar benim bir türlü sevdiklerim tarafından ,onların bildikleri tarzda resmen okeylenmeyişimle ve elimde bunu ispat edebilecek hiçbir delilimin olmaması ile çook dalga geçiyorlardı biliyorsun değil mi?”git olmadı,bir daha sor,hahah.. git bir daha sor..sen çok inatsın ya uğraşamazlar senle,kim bilir ne dedin, söz dinlemeyeceğini anlamıştır ondan..git gene sor…”..beni çook ağlatmışlardı..kimse bana inanmıyordu, kimse.hatta yetkin bilinenler bile. Hatta bir defa bu anlaşılmaz halim için çook ağır sözlerinden daha ağırını bile duydum..üzülmüştüm ama Yaratanım onun bana izafe ettiği şeyi onda bana seyrettirdi..çoook teşekkür ediyorum…buçuğun olduğum için şükrediyorum..bununla gurur duyuyorum..Sevdiğim..tanımlanmış Tamlığım.. Efendim..
ve başkaaa…kitap çoook yüksek tefekkürlü bence.. fakat şu da var…feyizli değil nedense(edebi olmayıp edebi yatırdığından sanırım)..yani okurken, başka kamil kitaplarda olanlar olmuyor.. mesela hiiç ürpermedim,hiiç ağlamadım,kitaba ait rüya görmedim,hislerimde bir defa bile mıknatısıyet meydana getirmedi…kardeşim sık sık arayıp kaç sayfa okuduğumu soruyor…işte en çok mertebelerle anlatıyor yazar..yani benim öğrenemediğim şeyin(=neş’e min, mertebesiz olduğunu da biliyorum.. )fakat yinede okuyup emek vermem-delil lazım ya, o yüzden öğrenmeye gayret ediyorum..ona, anladığım kadar: cem,hz. cem,cem -ül cem ve ehadiyet -ül cemi ve temsil ettiği peygamberleriözetledim..sen daha anlayamamışsın, sakın başkasına anlatma dedi:)bence de..ama bu yazdıklarımı hiiç bakmadan yazdım..bunu ilk defa başardım…bu sıralamayı ve temsil ettikleri kişileri en azından öğrendim(bunu anlamamın Füsus’u anlamamı kolaylaştıracağını da çözdüm mesela..benim için bu çok anlamlıydı)..tabii fiillerde- bunu yaşarken anlayarak anlatabilmem lazım ki olsun..henüz olmadı yani..birde Senle yaptığımız şeyin bu tarz bişey olduğunu hissettim..tabii bizim ki masaldı ve daha hayata dönük uygulamalı cihan tarihi misaliydi..çünkü benim ilgi ve anlayış alanım yani esma terkibim camisi için bu gerekliydi sanırım…camimin içine yeterince harf ümmetim dolmadığını,olması gereken kelimelerden mürekkeb cümle için henüz çoook erken olduğunu bile idrak ettim..bu yorum biterse ve ben daha üst düzeyde algıya sahip olursam belki ileriki yıllarda Bursevi hz nin tefsirine yönelebilirim- çok fazla ciltmiş ya hani..bence henüz erken..bilmiyorum ki, lisanı nasıl?..çünkü ben korkunç bir Türkçe ye sahibim biliyorsun….tabii birinin o kitapları bana hediye etmesi de lazım=tercihim canlısından yana..seyrederek okusam olur mu?:)lütfen…..
aslında şuan okuduğum kitaplar bana 2 sene evvel gelmişti.. Sana hikayesini yazayım bak..bir rüya görmüş çocuğun biri..bir daire paydalara ayrılmış ..ve dışarı çıkmış dilimler..işte hz. Pirimiz Mevlanamızın …. sayıdaki ölümleriymiş..o vakit kısıtlı olan birkaç kişiye sormuştum..kimse bilmiyordu..ama bir akrabam bana “İsmail Hakkı Bursevi hz ve Tamamü’l Feyz(2. Kısım)”adlı eserini birde şuan okuduğum kitabın 2 cildini hediye etti..Bursevi hz nin kitabında bu 4 ölüm anlatılıyordu..beyaz,kırmızı,siyah ve yeşil..işte tabii anlamasam da ,okumuştum o bölümü sadece..diğer kitaplara ise açıp ta bakmamıştım bile ..onları bir yıl kadar sonra geri istediler.. verdim:)demek ancak yeni okuyabilecek hale gelmişim ki geri geldiler..bu kitap herkes için değil, onu anladım..pek çok kişi kendi zannına göre her yere çekebilir..çok sert bir kitap..edebli okumak ve takılmamak lazım bence..benden de sadece okuyor ve öğrenebildiklerini alıyor..çünkü ben başka bir varlığım ve algım da, esma terkibimde farklı..öz-hakikat hep aynı fakat teferruatta zenginlik olmalı..bir Yavuz Sultan Selim Han severi olarak hazineyi hep biraz daha biraz daha doldurmak lazım sanırım değil mi sevdiğim?işte bu dört renk ölüm üstüne biraz bir şeyler yazmak istiyorum..beyaz ölüm açlık demekmiş..Ramazan a giriyoruz ya hani..kendi kendini yakan ay..o kandil ayeti misali..yada benim tarzımda harflere ve kelimelere dalıp: kara kıvırcık saçlarının alevinde yar e ram-kurb an=yakın olmak misali….kırmızı ölüme mevt-i camii de deniyormuş..ne ilginç değil mi?:)..Arabi Hocaya göre bu ölüm daha fazla melamiyedekiler de görülüyormuş..ve ölüm demek tövbe demekmiş..yeşil ölüm yamalı giysilerle sembollenmiş..aynı tabiatın her daim değişen yeryüzü nebatatını simgeliyormuş bu yamalar..ve siyah ölüümm..ezası= cefası fark etmeyen?!! ve sevenin sevdiğinde fena olmasıymış..bak burayı unutma olur mu?:)...başka ölümlerde vardır muhakkak..ben kendi rengarenk noktalarda kalan son anım üzerine baktım:)gerçekten bana o kadar acı çektirecek misin yani… çook ayıp bence..yapma olur mu? Lütfen!!..
bu ölümlere bakıp toprağı düşündüm mesela..topraktan yaratıldık ya hani..nasıl beyaz,kızıl,sarı ve siyah ırk varsa…onların mayalarındaki ilk toprak zerresinin temsil ettiği manayı düşünmek istedim..tabii henüz bulamadım..Sen anlat diye yazıyorum..Sen benim tüm hatalarımı seviyor ve düzeltiyorsun ya ondan..alay etmeden düzelt lütfen olur mu?(gerçi alay bile etsen ben çok gülüyorum:)kendimi kötü hissediyorum sonra tabii..şimdi herkes kendi sedefinin içinde bir inci olacaksa eğer, onu meydana getiren toprağın üstüne sedefini saracak değil mi? İncilerde renk renk biliyorsun…mesela dünyamız biricik eşsiz mavi inci değil mi?:)sanki Güneş ve Ay ın evladı..İKİ AYN’A ARASINDAKİ SIR..O DEMİR MİL…iki cazibe arasında ,sürekli aynı iki elin parmakları= burçları üzerinde meşk-ü sema eden bir cihannüma-ü kalp…esasında değirmen….öyle bir değirmen ki üstündeki herkesi elekten geçirir misali kevgire çeviriyor=şerha şerha olmuş gönül lazım ya, o bakımdan değil mi Sevdiğim:)
sonra..ilk hafta cumartesi pembecik ve beni bir şoför gelip aldı..Evvel Zamanın dostu Hüseyin Salahi Beyin işyerindeyiz….girişte 350 yıllık bir fıskiyeli çeşme var..özel imalat gülsuyu akıyor ve acaip kokularla yukarı çıkıyorsunuz.. güzel bir yer..antikalar var..geçen hafta Devam Eden Gölgeler onu davet etmiş ve kendi yaptığı bir minyatürü hediye etmiş..duvarda asılı.. onu tanıyorum..(O, şimdi memleketteydi..davet var...12.masal tam bittiğinde olması ne ilginç değil mi?...gitmedim.. Her Şey de TEK , Sen SİN çünkü..)….
sohbet… işte acaip şeyler konuşuyoruz..o kendi üç beyaz adamını anlatıyor..manasını:)…ameliyesini de..ve pek çok güzel şey…Ege Bölgesinden; hakkında hiçbir bilgi edinemediği, lakin kendisini ismini adresine dek bilen yaşlı bir ama ‘nın, yaşlı bir hanımla geçen hafta yolladığı yeşil ipek püsküllü antika şalın ve çok eski- harika işçilikli yatağanın hikayesini dinliyoruz..gönderenin kim olduğu hala bilinmiyormuş..burada birde güzel bir odacık var tabii..misafirleri gelecekmiş, bizi oraya aldılar..bir saatten fazla o güzel yerde iki kişi oturduk.kahve içtik..kilitsiz olan her şeye baktım..kılıçı kınından çektim..harika bir nakşı vardı..yazıları da muhteşemdi ve hala çook keskindi..kandiller mumlar,emanetler,yazılar,acaip güzel bir yer.. bir asa vardı..muhteşem işçilikli,ahşap..başı ejder şeklinde.biliyorsun,nefsime çook düşkün olduğumdan bunu bayağı inceledim:)....altında; ahşap üzerine Mevlevi destarlı sikke tablosu asılı.. böyle bir iş yeri ..buranın benzeri yokmuş..zaten olamaz, çünkü gerçekten farklı..sonra ev sahibimiz ;çok feyizli bir yer dediği ,hz.Pir Abdülmecid Sivasi ve aynı yerde meftun olan Pir Abdülehad-i Nuri Sivasi hz in türbesine bizi götürdü..o hafta masalımda çok siyahlık vardı ya:)işte bugünde öyle karaydı..ev sahimiz gibi burasıda halveti şabaniymiş....her yer siyah..ama güzel..huzurlu ve bakımlı bir bahçesi var..bahçede çay içtik…biri var..bize tarihini anlattı..değişik biri..çook esmer…isminin önünde pek uzun pek çok lakabı var..ona farklı davranıyorlar..içeride duvarlarda şirine şiirleri çerçevelenmiş.bize kitap hediye ediyorlar..içindeki ithaf bu beye ait..o devam ettiriyormuş anlıyoruz.. hep çook beğendiğim ve anlamını bilemediğim içerde yazılı olan şu satırların hikayesini soruyorum..Bakai Baba da anlatıyor…
Semâdan sırr-ı tevhidi duyan gelsin bu meydana,
Bugün Nûrî imam oldu, uyan gelsin bu meydana!
sonra yine kitaphaneye dönüyoruz..yemek…yeni cd si çıkmış biri geliyor..bereket parası alacakmış ..bizde istiyoruz tabii:)nasıl bişey henüz görmedik.. siz bekleyin, size farklı diyor..bize sürpriz yapıyor..içeriye geçiyoruz..emanet duran çoook eski ve acaip sembollerle içi dışı tıka basa dolu şifa tasına bir avuç bozuk para atıyor :” eşit sayıda bölüşün” diyor ev sahibi.. bölüşüyoruz.. bil bakalım ne düşüyor?..tam masalımın sayısı kadar yani 12.. işte benimkini beyaz bir keseye bağlıyor..bakalım ne olcek:)ona, yaşadığımız bu olaydan sonra; Ahmed Kuddusi hz nin icazetnamesini basıp dağıtır mı diye soruyorum..”neden olmasın, inceleyelim, soralım bakalım “diyor..sahte mürşidler den konuşuyoruz..herkesin canını çook fena yakıyorlar ya o bakımdan..ve bizi evimize bırakıyorlar..harika bir gündü bugün ..teşekkür ediyorum..
sonraaaa..kitabımı okuyorum..kimseyle görüşmüyorum..acaip bir imtihanın kıskaçları arasında çırpınıp duruyorum..kendimi teselli için hep şunu diyorum:Ya Rabbim bunu tanıyorum,artık alıştım..Sen beni hiiç bilmediğim, tanımadığım şeylerle imtihan etme.. Sevdiğim!! artık olmuyor..eğer kızmazsan yakında bu konudaki o devasa gururumu yerle bir edip – utanç içinde şikayete geleceğim..çünkü sabrın bittiği yerde yeni yeni sabırlar çıkıyor ve artık bizim kabağın canı fena halde acımıyor…kanıyor…saçlarım her geçen gün biraz daha kış oluyor yani..yeter artık dersem biter mi ,lütfen..lütfen..lütfen…
Seni fena halde özledim..yoksun..yoksun..yoksunn..hep yoksun..YOKUZ..YOK..çözüldüğüm halden toparlanamıyorum..hiçbir yere ait olamadığım için darmadağınıkım yine..aslında bu halimi çook seviyorum…çözünük durmak çok güzel ,lakin bu alemde olmuyor…canım çook yanıyor ..bir tek Sana ait olabiliyorum …imdat dileniyorum..el yardım gözyaşları..meşgulüz…yardım edemezmişiz..çünkü Sevdiğimin de fena halde gönlü yanıyor..lakin ben yardım edeceğini biliyorum…bu ızdırabın, yazmadığım için olduğunu düşünüyorum..o gün yazmaya karar veriyorum.gece yarısı bir hayal..kürsüdesin..masala devam etmemi söylüyorsun..sonra görüntü gidiyor karanlık..yazıyorsun..kalemin hışırtısı hala kulaklarımda.. hışır hışır yazıyorsun..ve mürekkebi kırmızı….yaz dediğini anlıyorum..sonra bir ayet gibi bir şey okuyorsun..unutuyorum..uyanıkım..ne olur? anlamı ne ?diye çırpınıyorum..öyle hızlı çok zarif bir şiir okuyorum ki ..çoook hızlı akıyor..hiiç hatırlayamıyorum yine..sadece anladığım manasını Sana söyleyebilirim..nar nurun içinden çıkıyormuş..batılla-zulmetle ;nuru hakkı anlatıyormuş..aslında acıtmıyormuş..aynılarmış..saatlerce odama doğan taçlı şeyi ve perdelerime nasıl güneşi getirdiğini düşünüyorum..benim güneşimin içi dışına çıkmış-serin ve yakmıyordu aslında..peki ben neden hala cayır cayır , bu idraksizlikten dolayı kavruluyordum…neden?..işte Sevdiğim, ben Sana layık bir talebe hiiç olamadım..ne yapsan başaramıyorum..istidadım yok bence..daha sevmeyi bile öğrenemedim….ama yakarışıma cevap verdiğin için çook teşekkür ediyorum..gördüm ya, benden yazıyor işte..yine barışıp anlaştık yani..
pembe şekerden kolyemiz var artık biliyor musun? üzerinde minik minik gözler var….ne demek bilmiyorum..Sen Varsın…gerisi mühim değil..
ve hafta sonu için Bandırma’dayım. akşam..Tekke Camisinin güzel ve bakımlı bahçesindeyiz..”sarı gülüm yok ya artık “beyaz gül koparıyorum..onu iki sene evvel buraya bir çocuk getirmiş…başucunda uzamış ve açmış..sonra, Evvel Zamanın dostu Mehmet Ali Amcasına götürüyor pembecik..O,bir İHL eski müdürü..70 yaşlarındaymış..çocuk, O’na okulunu bitiremediğini anlatıyor..”olsun” diyor..o okulun bir kapısından girip diğerinden çıksan bile yeter..masonların oyunlarla nasıl İHL ni yok ettiklerini anlatıyor..dostluklarını anlatıyor..Haybabamı anlatıyor..başka bir yere tayinle gidecekken Ali Ulvi Amcanın “sakın gitmeyiniz.. Ali Efendiye hizmet için burada kalınız “sözü ile nasıl burada kaldığını anlatıyor..sohbet çok harika ..imtihanlardan soruyoruz..O, peygamberlerin ağır imtihanlarını anlatıyor..hz.İbrahimi..dost ya hanii..melekler O’nun malı var …malı ile imtihan et demişler..Mikail veCebrail a.s insan kılığında gelip O’ndan bir şeyler istemişler..hz İbrahim’in çok büyük bir sürüsü varmış ve o sürünün yarısını onlara vermiş..melekler hayran kalmışlar ve tebrik edip kimliklerini açıklamışlar…imtihanı kazandın ve biz sürünü alamayız demişler..hz İbrahim” ben verdiğimi geri almam” demiş ve o sürüyü vakfetmiş..işte ilk vakıf buymuş ve hz İbrahim tarafından kurulmuş:)..sonra sevdikleri ile ve sonra canı ile nasıl imtihan olduğunu anlatıyor..ev sahibemiz çok özel bir duruşa sahip..ben onu çook seyrettim..sanki çook eski tarih sayfalarından çıkıp gelmiş gibi ve gözleri çok güzel- derin siyah mercek..
gece..uykudayız..Evvel Zamanımın odasında..içinde O’nunda oturduğu ciddi siyahlı bir meclise sadece bir anlık şahitlik ediyorum..Pazar günü..Hüseyin Salahi Beyler geldiler…kahve..sütevine gittik..dağıtılmak üzere getirdikleri kitapları bırakıp yola çıkıyorlar..giderken çocuğa diyor ki “o dediğin şeyi unutmadım..beraber konuşup yapalım “diyor..çocuk “gerçek mi ?“diyor..tabii diyor matbaacı..çocuk:” böyle özel vakitlerde dağıtılmak üzere hz Peygamber a.s ın şebeke resmini ve açıklamasını basar mısınız?…çünkü herkes hz pir Mevlana’nın kabrini O’nun sanıyor..hatta ikisini de basalım olur mu? diyor..”çok güzel bir fikir, senle bunu konuşalım “diyor ve gidiyorlar…çocuklar sütevinde yeni dostlarıyla otuyorlar..adı Özer Candan Beymiş..bu masala yazdığım kişilerin hemen çoğundan onları kurgulamak için hep izin aldığımı söylemek istiyorum..O, 80 li yaşlarında..beyaz at kuyruğu saçları var..oldum bittim uzun saçlı –salkım saçak kişileri severim ..lakin hiçbir vakit ööyle uzun saçlı arkadaşım olmamıştı..nedense beğendiğim tüüm uzun saçlı tipler saçlarını kesiyorlar ve ortaya güzellik çıkmıyor:)O az evvel Hüseyin Salahi Beye şöyle demişti..kutuplar birbirlerinin hazinelerini ölçüp biçmeyi severlermiş....kasasında ne kadar ayet var,ne kadar hadis var..ne kadar öğrenci kapasitesi var ve nereye dek çıkartabilir?... ne ilginç biri değil mi Sevdiğim?..sohbet çook güzel..o zeytin çekirdeklerinden tesbih yapıyormuş..ve birden cebinden bir tesbih çıkartıp çocuğa hediye ediyor..O, Devleti Aliyye’nin buharlı makinelerinden anlayan ve tüm selsebillerini onaran tek kişi ünvanını muhafaza ediyormuş(=ne müthiş bir tesadüf değil mi sevdiğim ve teşekkür ediyorum:)..Haybabamı, çıraklıktan ilk kalfalığa geçişinden itibaren tanıdığını anlatıyor:”çok yokluk çekti,hiç yılmadı ve çok çalıştı-başardı” diyor....mekanına davet ediyor..acaip, kütüphane misali bir adam..maşallah..mesela ondan, yeni tamamlayıcı bilgiler öğreniyorum…hz. Eba Eyyüb el Ensari, İstanbulu fetih için iki defa gelmiş..3 değişik yerde de karargah kurmuş..1. Karacaahmed karşısında..hz. Fatih in mescid yaptırdığı yerdeymiş..2. Kaşgari Tekke..3. Haliç tarafındaki Tekbir Tepe (bugün ismi anlamsız Tokmak Tepeye çevriliymiş)Ona sebilleri soruyorum..Aziz Mahmud Hüdai hz nin şu sözlerini söylüyor..”sebil : ilm-i simyaya ait şahıs demektir”:)……..”bu fani alemde nefesini sebil etme,nefesi kimya et”..70 değişik yerde + - kullanılır..adam yetiştirmek,manevi evlat yetiştirmek,evlat yetiştirmek .. ….işte bunlarda kendini selsebil etmek demektir..her işte selsebil olur..mürşidim Muhiddin bin İhya hz derdi ki:13-14-15 nisanda kevser havuzundan bir damla dünyaya iner ve dünya onunla hayat bulur..ne güzel değil mi sevdiğim…TEŞEKKÜR EDİYORUM…
camideyiz..Eraydın Hocanın muhteremi geliyor..onunla ilk defa tanışıp konuşuyorlar..çocuk O na :”ben sizleri hiç tanımıyorum fakat geçen hafta bir hayalden … … belki size mesaj vardır “diye anlatıyor….”Seyyid …. Eraydın Aşkın Gözyaşları” o ağlıyor ve anlatmaya başlıyor:Haybabamla Selçuk yeni tanışmışlardı..Haybabam O nu hergün istiyordu..sürekli gel diye arıyordu..haftada bir mesnevi dersine gidiyordu oraya..birbirlerine çok düşkünlerdi..o kadar çok ısrar ediyordu ki Haybabam, bir gece şöyle dedi Hoca:”mesnevi yazıyorum ..eğer çok istersen bırakır şimdi gelirim.. sen karar ver”…Haybabam da bir çocuk gibi mahzun” tamam, tamam yaz” dedi..bir gün Selçuk, O na demiş ki:bak sana öyle birini getireceğim ki görür görmez aşık olacaksın..ve Bandırmalı Ali Efendimi götürmüş..işte o zaman diyor Selçuk, Haybabamı görmen lazımdı..sanki bedeni -gövdesi -birbirlerinden ayrılmış- havada yürüyor gibi oldu..işte o an sarhoş oldu..aşk sarhoşu..”
camide mevlid-i şerif var..ilk defa mevlidin sözlerine ağlıyorum.hayret ediyorum..sözler..kelimeler..cümleler ne muazzammış, şimdiye dek hiç fark etmemişim..üzerinde tefekkür edilse neler neler anlaşılır değil mi?çıkışta Latif Sultanın mekanına gittik..adı gibi sadece beyaz..şaka gibi ..yazılar bile zor okunuyor..toprağına, dostundan, pembe beyaz akide şekeri bırakıyorum..arabadayız.. kardeşim yeni bitirdiği- hayran kaldığı ve sık sık nasıl söz dinlenir? bölümlerini bana okuduğu 40 mektubu tavsiye ediyor..kitabı istiyorum, vermiyor:)onu İbrahim’e hediye etmiş..ondan istiyorum..tabii ki alıyorum…işte böyle…sonra gece Latif Sultanın odasındayım..hayatımı değiştiren bu insanlar için,onları sevmekten başka hiçbir şey yapamayacağımı bilmek tesellim..erişilebilecek en A’li Makamlarda ve Vazifelerde bir ve beraber olunuz inşallah…ve aminnnnnnnn..işte şimdide söz dinleyip Sana yazıyorum..hiçbir ilmim olmadığı için ancak bu kadar dedikodu yapabildim…beni bırakmadığın için ve sözünün eri olduğun için Seni Seviyorum..aslında hiçbir zaman bırakmayacağını biliyorum…ben huysuz ve çook geçimsizim..çabucak dağılıyorum….işte yavaş yavaş..usul usul sanırım olgunlaşıyorum..bu hafta ilk defa büyümeğe karar verdim..ama her zaman büyümeyeceğim..canım istediğinde..tamam mı?
ve bir teşekkür:Sevdiğim, ben anladım ki ,yazmak benim için en kolay amelmiş..asla istediğim yeterlilikte resim ve ilgi duyduğum hiçbir şeyi yapamayacağımı biliyorum..oysaki,yazarak resmi çizebilirim..hayaller tasarlayabilirim.. en ufak bir kabiliyetimin olmadığı çook sevdiğim müzik yapabilirim..okuyanda rüyalar cereyan ettirebilirim…inanılmaz rayihalar duyurabilirim..tabii bunun için benim Sende pişmem lazım…gerçi nohut gibi vur kafasına –tencereden kaçamasın pişiyor görünsem de, rondodan çekildiğimin farkındayım…mixer Sen olunca başka oluyor tabii:)..benim çorbam bile içilmez bence:)
önce kelam - kalem vardı ve o levhe yazdı ya hani..işte olan da tüm bu yazgıdan oldu onun misali sanki..ben bunu idrak edemediğim, o kadar direndiğim için özür diliyorum..gerçi yine öyle şeyler yapacağım ne yazık ki, ama daha çabuk geri döneceğim..çünkü ben yaratılmış aciz bir kulum..hatalarımla Sana sevimliyim..Sen de hep beni affedersin değil mi?Seni pespembe akide şekerleri gibi seviyorum… ÖZLEDİM..
|