yumurtanın içindeki çift sarıya bakanların T si, AliCemGiz
Üstadı Efendim için..
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba ve hoş geldikJ…nasılsın? benden de, çok şükretmesi gerektiği söylenen birisi olarak, elbette ki, şükrünü daha da arttırman için Sana yazmaya devam etmektedir.. “neden” kaç zamandır yazmadım diye sor istersen? çünkü, masalımız bir ay kadar kadar uzayınca ömrümüzde uzamış oldu dolayısıyleJ…bişey değil Sevdiğim..:) bakalım mı biz yokken bu masal çocuğu neler yaşamış..hadii..((ve en çok benim kadar berbat bir Türkçeye sahip birini & devrilmedik devrik cümle bırakmayan imlalarıma tahammül edişini seviyorum..Senin bunları kabul edişine mesela tek bir kişi bile inanamaz aslında değil mi?bir tek ben inanırım ….:))
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba ve hoş geldikJ…nasılsın? benden de, çok şükretmesi gerektiği söylenen birisi olarak, elbette ki, şükrünü daha da arttırman için Sana yazmaya devam etmektedir.. “neden” kaç zamandır yazmadım diye sor istersen? çünkü, masalımız bir ay kadar kadar uzayınca ömrümüzde uzamış oldu dolayısıyleJ…bişey değil Sevdiğim..:) bakalım mı biz yokken bu masal çocuğu neler yaşamış..hadii..((ve en çok benim kadar berbat bir Türkçeye sahip birini & devrilmedik devrik cümle bırakmayan imlalarıma tahammül edişini seviyorum..Senin bunları kabul edişine mesela tek bir kişi bile inanamaz aslında değil mi?bir tek ben inanırım ….:))
ilk önce geçen
ay öğrendiğim bir şeyi yazmak isterim.. başlangıçta iki güneş varmışJJ ama biri diğerine secde edip :”bir gökte iki güneş olmaz” deyüp kendi
varlığını 10'dan fenabeka kılmış..işte eskiden güneş olan o güneşin ikizi şimdi ay olmuş..ve artık güneş de kendisini o ay denilen ayn’dan
seyreder olmuş..Sevdiğimm bence beni tebrik etmelisin..çünkü
insanların niburu-marduk diye
bekledikleri 2. Güneşin, 26.000 yıllık devasa eliptik döngüsünü tamamlayıp; foton kuşağı olan bu yıl
zarfında, gökte aniden gözükerek kıyameti kopartacağını söyleyen felaket tellallarını
işsiz bırakacağız da ondan..böylece uzay gemilerinin onları gelip kurtarmasını
beklemeyecekler... ayete bakacaklar.. ”illa
bir sultan güçle bu semayı delip çıkabilirsiniz” i doğru anlayacaklar.. bunu
da ancak secde etmeyi başarmış benlikler yapabilir vesselam..bana böyle bir
farkındalığı nasip ettiğin için çok teşekkür ediyorum ..
23. Şubat..”evvela..mantar halüsijenik masal ertesi günü..sabah uyanıyorum..facede hiç tanımadığım bir masal okuyucusu mesaj yollamış Sevdiğim..mantar etkisi tabiiJ (bak hayalini kopyalıyorum..çünkü senaryonun devamını kendi hayallerimde yaşadım da ondan..)
“taşınıyordunuz.. nereye
taşındığınızı bilmiyorum, evden sadece kişisel eşyalarınızı alıp gidiyordunuz...gözünüzün
içine baktım,” yazılarınızı okuduğumu söyledim ve yazın lütfen” dedim...ayrıldığınız daire tek kişilik olan ufak bir daire
idi; aynı katta başka bir odada kalıyorduk biz, ve burası bize ait değildi ,
buraya yerleştirilmiştik...
pencereden
dışarı baktığımda nakliye araçlarından eşyalar indiriliyordu yeni
gelenler...sizin dairenizde ilginç olan tıbbi cihazlarda vardı ve birileri dışardan
gelen bir kişiye tıbbi müdahale yaptılar evde...kalabalıktı ...ancak siz bir an
önce oradan gitmek istiyordunuz, sizin önünüze geçerek söyledim, dinlemek
istemiyordunuz ....hiç konuşmadınız, yazın lütfen dedim yazın...selametle,
gününüz hayr olsun...
24.şubat..bir otobüsteyim, laptopumu orada unutarak iniyorum..sahibi ana ve oğul olan bir bakkala giriyorum.. anlatıyorum.. çocuk tel açıyor yetkililere ve laptop bu masal çocuğunun adına kayıtlanmış olarak bulunmuş-muhafazaya alınmış meğerse..o bakkal çocuğa bu çabası için bozuk paralar veriyorum ..sonra bir villadayım.. yeni taşınmışım. bahçesini sevmiyorum.. ev sahibime başvurup bahçe tanzimi yapacakmışım.. çocuklar için oturma ve salıncak yeri, çiçekler istiyorum.. ve orada şişelerde su var.. yarım yarım.. birleştirirken onlar pis bulanık renkli suya dönüşüyorlar.. o suları atıyorum.. yeni bir damacana su ısmarlıyorum.. ve Sevdiğim, uyanınca sadece şunu anladım bak:
24.şubat..bir otobüsteyim, laptopumu orada unutarak iniyorum..sahibi ana ve oğul olan bir bakkala giriyorum.. anlatıyorum.. çocuk tel açıyor yetkililere ve laptop bu masal çocuğunun adına kayıtlanmış olarak bulunmuş-muhafazaya alınmış meğerse..o bakkal çocuğa bu çabası için bozuk paralar veriyorum ..sonra bir villadayım.. yeni taşınmışım. bahçesini sevmiyorum.. ev sahibime başvurup bahçe tanzimi yapacakmışım.. çocuklar için oturma ve salıncak yeri, çiçekler istiyorum.. ve orada şişelerde su var.. yarım yarım.. birleştirirken onlar pis bulanık renkli suya dönüşüyorlar.. o suları atıyorum.. yeni bir damacana su ısmarlıyorum.. ve Sevdiğim, uyanınca sadece şunu anladım bak:
IŞIK-AYNA-GÖRÜNEN-DÜNYA…4 UNSUR.ATEŞ,SU,HAVA,TOPRAK=MARS ve VENÜS… (kadınlar venüsten erkekler marstan..uzun yıllar evvel
okuduğum muhteşem bir kitabın adı..içinden, aklımda kalan tek cümle “erkekler
don lastiği gibidir,gelmeleri için önce gitmeleri gerekir” nedense?!!..mars erkeğin sembolü…venüs ise kadının..iki
farklı gezenden gelen bu iki varlığın anlamı üzerine bir şeydi sanırım:) venüs saat yönünde dönen tek gezegenmiş Sevdiğim..ve Venüs,Marstan
çoooook daha büyük..ikisi aynı O. Şeklinde duruyorlar..
26.şubat Pazar, yeni komşularımız
beni ve diğer komşumu Eyüp Sultan hz ne sabah namazına davet ettiler.işte
oradayız.. pembe bir konakta kahvaltı..sonra Kaşgari tekke..ve ev..büyük bir sevinçe
uyudum Sevdiğim..herkeslerin gördüğü ama benim bir türlü göremediğim ak saçlı
pirlerden muhakkak göreceğime inanıyordum bu sefer üstelikJişte seyrimiz:
Antakya gibi tarihi bir mekanda sokakta yürüyorum..siyah bir bulut yukarıdan yere doğru alçalıyor..bulutun içinden silahlı asker-gerillalar oluşarak buluttan aşağı atlıyorlar..bunlar sanki pkk..ama bu pkk &asala ile bağlantılı..önümdeki bir adam telaşla “saklanın teröristler “ diyor..solumdaki eski kagir yüksek kapılı eve giriyorum.. dışarıda taramalı silah sesleri her şeyi tarıyor..o adamda merdiven sahanlığında içeride, önümde..ahşap merdivenler yukarıya çıkıyor..yukarıda kumaş dokuyan genç bir hanım var..onun tam karşısında diğer dokumacı genç bir erkek..ama o gözükmüyor..bizim oraya çıkmamızı istemiyor. o hanımsa izin veriyor.. bu çift hem kumaş dokumacısı hem de boya kazanlarında kumaşları boyuyorlarmış.. hiç bişey görmüyorum ama anlıyorum..ve o genç kız, bir anda olgun bir hanım oluyor.şimdi ise evliler.. birazdan da o hanımın yetişmiş ve doktor olmuş kızına dönüşüyor.. ama o gencecik doktor kız pkk tarafından şehit edilmiş..ve o kattan birden pencereden aşağı bakıyorum..bahar havası ve ilk okul müsameresi kız çocukları pembe renkli bayram kostümleri ile folklor oynuyorlar.. çünkü ülkede terör bitmiş bayram gelmiş.ve birden bir traktöre bağlı iki römork geçiyor..görmeden anladım pankartta şu yazıyor "doğru yol partisi" iktidar olmuş..üstleri beyaz örtü ile örtülmüş birinci römorka Kuran-ı Kerim, elifba, din kitapları, takkeler dizilmiş.. ardındaki römorkta ise 3 yada 4 siyah mürşid hırkası dikine ikiye katlanarak bir birlerinin üstüne teğet gelecek biçimde yan yana dizilmiş..tam baş hizalarında da yeşil destarlı siyah tac-ı şerifleri var..ve üst tarafında da seccadeleri…
Sevdiğimmm..gözlerimi açıyorum..yataktan uzun süre kalkamıyorum..ben
neden hiç sevmediğim siyasete ait bir ilmi- bilimsel –perde arkası olaylarını
gördüm ki diye kendime kızıyorum..üstelik bir defa bile böyle şeyleri okumaz,
hiç haber izlemezken, neden??neden bir türlü herkes gibi evliyalı
kerametli-uçup kaçmalı şeyler göremiyorum ki?.. anlamıyorum.. daha çok ibadet
etmem lazım belki de, bilmiyorum.. .benim
kalbim sadece SENin ADINı söylemeyi kabul ediyor çünkü..
İşte Sevdiğim şimdi o hayali görürken anladıklarımı dinleyeceksin..
sonrada diğerlerini yazacağım tabii.. evvela; derin
devleti-perde arkasını-olayların neden-oluş-sonuç ilişkilerini, arz ve talebin
beraberce kotarılışını & her şeyin zıttı ile yaratılıp açığa çıktığını algıladım..en derin devletin Rical-i Gayb olduğunu da
..tekkelere izin verileceğini
anladım..ve dinin her türlü amaç için her daim kullanılan en geçerli geçer akçe
olduğunu da tabiii..ve geçmişteki başka bir hayalimi birden
hatırladım..orada elime bir gazete vermişlerdi.. artık gözden düşmüş eski bir
siyasinin hakkında haber vardı..O vakitler bu kişi devrini tamamladığı halde,
sürekli devreye girerek gündemi karıştırıyordu.... işte haberde onun eşinin
ayağı takılarak düştüğünü ve aslında onların ermeni kökenli olduğunu okurken
anlıyordum..
ve Sevdiğim böyle şeylerle kafayı
üşütmüş biri olarak, el mürşidi aklı maaş Google efendimi “bu parti ismi” için
tıklıyorum..ilk pkk olayları tarihini tıklıyorum..aaaa
tam bir yıl arayla oluşmuşlar..aaa..hemen bu işten en iyi anlayabilecek tanıdığım
en yetkin kişi olan Hakimi arıyorum..rüyamı anlatıyorum, bulduklarımı ..diyor
ki Hakim: sen farka gelmişsin . halk hak dır..dört unsur hakkın
libaslarıdır.. evet diyor o
anladıkların doğru.. asala, Ermenistan da 1982 de bu misyonunu pkk ya devrettiğini
ilan etti..ve ertesi yılda pkk ilk eylemlerine başladı.. çocuk onun dediği
dosyayı tıklıyor..aaa gerçekten de tarihler tutuyor ve rüyadaki o birliktelik de
doğru.. Sevdiğim ben hayatımda kendi
doğum günümde dahil, hiç bir takvimsel
güne ilgi duymam biliyor musun.. ben hayattan çok kopukumdur bu anlamda..ama
hayatıma Sen girdiğinden-zamanı anlamak için yazmaya başladığımdan beri- yani
rüyalarım-tefekkürsel idraklerim bile takvime göre oluyor..ve ben gördüğümü
yazdıktan çok sonra anlıyorum, ne acaip değil mi Sevdiğim?..mesela bunu ne
anlayabiliyor nede çözebiliyorum.. keşke medyayı takip edebilecek zekam-ilgim olsaydı.. ne yaptığını anlardım o vakit..
27.şubat.. kapkara,taptaze,havalandırılmış
bereketli toprakların üzerindeki çocuk ağlıyor.. karşısında bembeyaz entarili
iki kardeş var..hanım olan çocuğun arkadaşıymış ve diğeri de erkek kardeşi
cihan…çocuk: ”ben sınırı geçemiyorum.. izin vermiyorlar..yanlız kadınları
kaçırıyorlarmış.. lütfen bana yardım edin.. ablanız beni geçirebileceğinizi
söyledi” diyor.. genç, bunun çok
tehlikeli ve imkansız olduğunu anlatıyor.. çocuk;O’na erkek adaşı kardeşinin
adını söylüyor.. o genç ona hürmet ediyormuş.. çocuk “ben Haybabamın kızıyım”
diyor. .o genç ağlıyor.. yardım etmeye çalışacağını söylüyor ..uyanıyoruz
Sevdiğimm..ve yataktan çıkıp yarım panjuru yukarı çekmek istiyorum..ip aniden
koptu..ve panjur pırrrrr aşağı düştü....yatak odam kapkaranlık.. Sevdiğim..öyle
çok şey anladım ki bir bilsen ..ahh çok üzüldüm…BEKLEMEM LAZIM, ANLADIM.. dağıttım yine anlayacağın..sevgili kıskanç
ruhum beni yine terk etmişti ve hiçbir şey göstermeyecekti anladım..ve bedenim kendisini işte o an kilitledi..ve
obez fiziki bedenim daha bir büyüdü.. ayaklarım.bacaklarım
kaç haftadır bana kök söktürdüler..nefes bile almakta zorlanıyorum.. Medine de
bir otel odasında kaybedip uğurladığım, “ ayakları böyleyse kendisi kim bilir
nasıl güzeldir”i orada toprağa yollamıştım.. senelerdir görmek için beklediğimi
yine göremeyecektim demek..ve ruhum SENİNLE
o kadar yükseliyordu ki Sevdiğim, bedenim ona asla yetişemediği için
kendisini böyle cezalandırıyordu.. işte bu teşhis belki de tedavimizin yarısını
anlatır umarım..ben bedenime zulmetmek istemiyorum.. hakkını vermek istiyorum..
..?!! J
28 şubat Salı..tektaştayız..
İçinden Hızır Geçen Adam gelmiş.. hayalimi anlatıyorum.. Hakimin dediklerini.. anladıklarımı
ve tesbit ettiklerimi.. diyor ki:”bu sadece Türkiye için değil, tüm dünyayı
ilgilendiren genel bir konudur..ülkemiz için bu pkk sıkıntısı.. diğer taraftan
da arap baharı denen şu an gelen haliç ülkeleri: Bahreyn, Katar, Umman,Emirlikler,
bunlarında arkasından gelecekler var.. buda İslam’ın o beklenen güzel günlerini
anlatıyor.. çok güzel ve çok yakında
gerçekleşecek bir haber bu.. o dört mürşid..4 temel: doğudan, batıdan, kuzey
ve güneyden sorumlu 4 evtad -direk gerçek tasarruf ehli mürşidler..4
unsur..bunlar 300 lerden seçilmiş 4 temel vedetlerdir..normal veli değildir
bunlar..bu süreç aşağı yukarı
25 seneye girdi.. bizde bu dersin adı şudur..”adalet-diyalog .. ..
,savaş yok” ..300 lerden bir tanesi olan bir mürşidin dersidir bu. öyle bir
dönem gelecek ki bir insanın bir insana şöyle hafiften dokunması bile çok
kabalık olarak kabul edilecek..SAVAŞ
ŞİDDETİN EN SON MERHALESİDİR.. BU HOŞ OLMAYAN BİR ŞEYDİR.. o vakit asıl
maneviyat hüküm sürecek.
çocuk:” ben en derin devleti de anladım”..hoca:”hah..evet ..doğru..zaten en derin devlet ALLAH..ve onun
sebeb olarak kullandığı evliyaullahdır.. bunları masalına yazabilirsin”..
çocuk: birde 4 unsuru da anladım..hoca:hah..evet..Rahman,Rahim,Kerim, Vedüd…bu dördü asıl iş yapıyor şu anda..rahman ve rahimden adaleti-merhameti
sağlıyorsun.. kerim dünyanın
cömertliğini hem de teknik olarak gelişmişliğini anlatıyor..bir de vedüd ki bu da hepsinin
hamurudur..hepsi ondan şekillenir..vedüd=sevgi olmadan diğerleri hiçbir fayda ,anlam
sağlayamazlar...bu inançla alakalı değildir.. mesela çay içmeyi seviyorum.. çay
içmek için bir istek duyarım ve emek sarf ederim değil mi?. bunun gibidir
..kalpteki depodaki enerjinin ilk atılımı sevgi, istektir..bu sevgi-istek
verilmedikten sonra tüm dünyayı verseler
boştur..
RAHMAN-Cebrail-Muhammed
aleyhisselam
RAHİM-Mikail-İsa
aleyhisselam=mülk alemi
KERİM-İsrafil-Musa aleyhisselam
2 mart cuma..sabah namazı vakti ismini anan bir kalple
uyanmak ne güzel bir şey biliyor musun Sevdiğim ve teşekkür ediyorum. ama
isterdim ki vedalar ve dönüşlerdeki ziyaretlerde bende uyanık kalabileyimJ ..neden her defasında uyumam
gerekiyor ki? neden?
bu sabah komşum aradı..gece KUDDUSİ HZ NİN İCAZET masalımı okuyup uyumuş. rüyasında, Ahmed Kuddusi hz nin kelime-i tevhid yazılı bayrağını açmışlar..iki eli ile yanından tutmuş..demişler ki “onlardan adam olanına bunu anlat”.. işte bu hafta değişiklik var.. pazartesi dersimiz bugün..Tülin birden arıyor nedense.. arkadaşımda anlatmak istemese de o an emanet rüyasını hatırlayıp anlatıyor.. ama bizim içimizde hiç adam yok kiJ Allah Allah .. ve telim çalıyor.. Aşık Murat.. akşam için bizi Eyüp Sultanda yeni yapılan bir konağa davet ediyor.. kızlara söylüyorum.. hep beraber gidecekmişiz....Eril Babaya haber veriyoruz.. seviniyor.. birazdan Aşık Murat yine arıyor: “ya huu siz ne enteresan insansız bu akşam kim geliyor biliyor musunuz ?”diyor..aaaa..kızlarla seviniyoruz..hımmm ..hayrolsun.. demek adam nasıl olunur, akşam göreceğiz diyoruzJ..
mekandayız..Eril
Babanın misafiri Yaşam Işık Hatun…ikisi de öyle saatlerce susarak oturabilme
potansiyeline ve olgun kemalatına sahip biliyorsun Sevdiğim.. ama bende de
yaradılıştan gelen bir hamlık, acelecilik ,cahil cesur olur basitliği ve
sürekli acaip sorular sorabilme dürtüsü var.. sükun için çok çabalasam da
başaramıyor ve soruyorum..”o kapıdaki Yunus Emre amblemi neyi anlatıyor? ”Eril
Baba sakince gülümseyerek: ”hiç bilmiyorum ki.. siz ne anlıyorsunuz?.. onu bize
siz yazacaksınız” diyor.. cam kapıya boyanmış resme bakıyoruz Sevdiğim. .sapsarı
bir güneşin kıpkızıla boyayarak battığı
denizin nihayetine portre olmuş Yunus Emre suretine dalıyoruz.. yanında
iki avuç açılmış.. içinde bir açılmış gül..ve bir buluttan güle yağan damla
damla gözyaşı yağmur kan…hımm…füyuzatı tecelli..ete kemiğe büründüm Yunus diye
göründüm tabiii..ve bilmiyorum J…çocuk bunları hep içinden tefekkür
ediyor ve inanılmaz bir sükunn..
dayanamayıp
yine soruyor ..tabii bu defa misafire: “bizler
hiç içki içmeyiz, uyuşturucu da kullanmayız ama bu tasavvufi sohbetlerin
bağımlısı olduk..ve sizler bizlerin gördüğü rüyalardan tutun ,akla hayale
gelmez sorularımıza, sorunlarımıza ve içimizden geçen pek çok şeye bu sohbetlerde
cevap verip anlatıyorsunuz.. sizlerde bunu hissediyor musunuz,kendiniz mi
yapıyorsunuz, yoksa gelen, akan tecelliye mi bırakıyorsunuz? bizim aldığımız hazzı sizlerde alıyor musunuz? ..bizlerin
müşkillerini ve beklentilerimizi, bizlere bakınca yada salondan içeri girince
bilebiliyor musunuz yoksa başka bir şey mi oluyor?”
ooo “diyor
Yaşam Işık “sohbet başlamış bile”..ve anlatıyor Sevdiğim..bazen bunu hissedip
anladığını, bazense akışla öğrendiğini söylüyor.. bu tür yaşadığı örneklerden
anlatıyor.. ve kendi teslimiyetini de..başka bir şehirdeyken sadece bir tek
emirle valizini toplayıp, her şeyi bırakıp, kendisinden istendiği gibi bir
camiye gidip bekleyişini.. saatlerce bekleyişten sonra hiç tanımadığı birinin
gelip onu; hiç bilmediği evine götürüşünü.. ve ayda bir defa yapılan Ali
meclisindeki bir toplantıya bu şekilde katılışını.. Sevdiğim, bu toplantıda
diyelim ki, şöyle oluyormuş. her meşrebin en tepe ismi ayda bir defa bir köhne-izbe köşke gelirlermiş.. normalde hiç
biri diğeri ile görüşmezlermiş bile.. buz gibi soğuk olurmuş.. hepsi
birbirlerinden çok farklı tipte-yaradılıştaymışlar.. ve konumuz
şeker olsun derlermiş.... işte bu zatlar kendi meşrep zevklerine göre o
şekeri anlatıyorlarmış ki bunlar inanılmaz derin ve ağır manalar olurmuş. öylesine
bir beyin fırtınası estirdikten sonra ise; birbirlerini hiç tanımıyor gibi, bir
dahaki aya dek dağılırlarmış.. ve Sevdiğim biz bu hanımın anlatımını,
yaşadıklarını dinlerken ;hepimiz onun adam olduğuna karar verdikJ..ama arkadaşım rüyasını ona
anlatmadı, belki de içinden söylemiştir bilmiyorumJ..
ben onu dinlerken çok hüzünlendim aslında
Sevdiğim.. yaptığı iş ona çok ağır geliyor gibiydi ve sanki asabiyette yapıyordu
.. zaten bu meslek bence dünyadaki en ağır, en zor meslekti.. onun omuzlarında ağır bir yük misali canını
yakıyordu.. neyse ki ben hiçbir zaman kadın olmaktan vazgeçmeyeceğim için,
böyle bir emanetim olmayacak değil mi Sevdiğim.. beni böyle bir ızdıraptan
kurtardığın için Sana daima minnettar kalacağım.. ben hep Senin şımarığın kalayım
lütfen, ne olur…
5 mart..geçen masaldaki
sorunumu göstererek öğretiyorsun Sevdiğimm..bir selam dediğimiz kişinin
kendisini nasıl hastalandırdığını, sadece ona bakarken anlıyorum..ve gönlü kaymış-her şeyi birbirine katmak üzere
olan talebesini nasıl dize getirdiğini
de zevkle izliyorum.. ikisi de mutlulukla gidiyorlar.. ve Sen orada ders verecekmişsin..beni
aldattığını düşündüğüm için Seni dinlemeyeceğim.. gidip tam ters bir yere
ayaklarımı uzatıp oturuyorum.. Sen kürsünden ters dönüp bana doğru geliyorsun,
gülerek önüme oturuyorsun.. gülüyoruz. bana öğrenmek istediğim şeyi böyle
göstererek öğrettiğin için teşekkür ediyorum Sevdiğim.. biliyorsun ki ben başka
türlü öğrenemiyorum..
bugün belediyeye iki arkadaşımla
gittik.. geçen talep ettiğim ders isteğim için:” gelip beni ikna
etmelisiniz” denmişti. işte bizde gittik.. konuştuk.. ben siyasetten nefret
ederim. ama hayat siyaset, biliyorum.. oysaki ben dümdüz ve asla eğrilemeyen
bir kişiyim ne yazık ki..VE EĞRİLİRSEM ÇAT DİYE KIRILIRIM J))…bakalım henüz cevap gelmedi..
6-7 mart..bir bahçedeyiz..yanımda arkadaşım
Zeynep var....ikimiz beraber 1. Kattaki bir pencereye bakıyoruz..
pencere içine duvar örülmüş ama içeride öylesine altın rengi bir ışık
var ki duvarlardan geçip tuğlaları dahi aydınlatıyor.. arkadaşım, bana, eşi İbrahim’i
endişeyle soruyor.. ikimizde gözlerimizi
duvara dikmişiz seyrediyoruz.. ben diyorum ki :”ikinci eş olayı”..o anlamıyor Sevdiğim..
ben de anlamıyorum biliyorsun. .hala daha da öğrenemedim.. ama çok canımı
acıtıyor bilmiş ol yani..
uyanırken
yazılar görüyorum yine.. ilimler kavramlara bölünerek tasnif edilmiş.. okuyorum
ama hiiiç hatırlamıyorum Sevdiğim.. ben öyle zor şeyleri- kuralları hiçbir
zaman öğrenemem, biliyorsun değil mi?
bu gece
tuhaf..anlıyorum..bekliyorum..kaç defa uyudum uyandım bir bilsen .. 8 mart..sağ gözümün içine
ateş geliyor , alev alev yanıyor Sevdiğim..ama yakmıyor ve acıtmıyor..
ve hayale
geçiyoruz.. bir camii..erkek cemaatin içinden geçerek ileri doğru gidiyoruz. arkadaşım
benle beraber yürüyor..en ön sol köşeye
gidiyor ..aaa!! Sende büyük bir hevesle
onun peşinde yanına gidip oturuyorsun.. ben Senin o halini görünce en arkada durup kalıyorum.. tüm
arkadaşlarım ve diğer hanımlar saf saf Seninleler..tüm
safların bittiği en arkada - iki cemaatinde en ortasında, tek başıma oturuyorum.. Sen bu hanımlar
bölümüne geçtiğin için tüm erkek cemaat anında Senin arkanda namaza durmak için
dönüyor ve salattayız.. namaz bitiyor.. ben kırgınım.. dönüyorum.. yürüyorum.. biri koluma giriyor..aaa bir bakıyorumn Senmişsin, gülüyorsun.. ama ben tabii ki her
şeyi yağmalıyorum bildiğin gibi Sevdiğimm.. herhalde dünya kadınlar gününde
görülecek en tuhaf rüyada bu olsa gerek değil mi?:) hiçbir anlamı yok?!!!
ve Sevdiğim şimdi bunu
okurken yıllar evvelinin yine böyle sadece kadınlara ait bir rüyasını
hatırladım bak..bir eski ahşap çatı katına çıkartılıyorum..bu çatı katının dört
bir yanı silme kadınla dolu..böyle geçmişten günümüze gelip geçmiş tüm kadınlar
etnik kıyafetleri ve ilk doğal halleri ile birer biblo heykel misali oturmuşlar
bana bakıyorlar.. ben de hepsinin önünde durarak dolaşıp seyrediyordum.. kimi
devasa ebattayken, kimisi de parmak kadardı. boy boy.. kimi kadından birkaç taneyken,
kimisi tekti ..ne acaip değil mi? ..aklıma nerden geldi bilmiyorum…
Ertesi gün:Cihanlayım..burada akla
hayale gelmez ıvır zıvır var.. ben bir hediye seçecekmişim.. öyle
karışık ki ..birden yan yana simetrik dizilmiş 4 tane RA’nın GÖZÜ görüyorum.. en çok bunu beğeniyorum ..değişik renklerde..
ben sağ üstteki mavi olanı seçiyorum.. onu almak için, o 4 lü gruptan ayırmak için
elimi uzatıyorum..aaa o ra’nın gözü paralel dalgalı biçimde enine ,3 yada 4 e bölünmüş.. elime parça parça
geliyor.. kardeşim diyor ki.. annem bahçede git bak..aaa ..bahçeyi bu dünyaya
ait olmayan biçimde dizayn etmişler.. annemde bahçenin güzelliğinden oradan
çıkamıyormuş.. Sevdiğim bu bahçeyi bahçe ressamı bir karıkoca çift yapmışlar.. bir
ağaca da bu dünyaya ait olmayan malzemeler olduğu için anlatıp tanımlayamadığım
biçimde adlarının markalarını çizmişler.. bahçe inanılmaz bişeydi.. işte o esnada arkadaşım elinde bir paket kıymasıyla gülerek ,büyük bir hevesle geliyor.. Sen
bizi yemeğe davet etmişsin.. etlerinizi alın gelin burada pişireceğim demişsin
ve bizi aldırmak için birilerini de yollamışsın.. ben Sana gitmek istemiyorum..
kırgınım..
ra nın
gözü üç dalga ya kesilmiş..sanki paralel evrenleri anlatıyor değil mi
Sevdiğim?..
10 mart..buzdolabımı açıyorum..içi
meyve rengarenk çiçekle dolu..öyle güzel
ki.. bir sebzeliğim pembe ve mor sümbüllerle dolu, diğeri ise rengarenk minik
çiçeklerle.. tanımadığım bir hanım beni ziyarete gelmiş. o çiçeklerin birkaç
tanesi ve göz göz duran minik meyvelerle şeffaf cam bir kaseye şerbet yapmışım..
suyun içi çiçek-meyve dolu kadehlerimizden içiyoruz.. çok lezzetliymiş.. annem
söyleniyor.. onu arkadaşıma şikayet ediyorum..”yeni evli bir kızın her sabah
uyanınca perdesini açıp sana el sallamasını istiyorsun , bu olacak şey mi anne?”
bugün bir yere davetliyiz Sevdiğim..geçen aylarda okuduğum bir kitabın
yazarına yeni dostum muhteşem sesli Selma bizi götürecek.. gitmeden Ruhullah la
alakalı bir kitabını daha vermişlerdi ki
onu da okudum.. ve O’na hayalimdeki gibi
rengarenk çiçekler aldım.. tabii ki mor ve laciverttim..aaa O’da mor bir gömlek
giymişJ…80 lerindeymiş. bu mekanda her şey
koyu yeşil ve onlar tabii ki kadiri.. bize sohbet yaptı..4 saate yakın oturduk…O,
hep zamanın insanından ve O’na biat etmekten bahsediyor..aaa dedim heyecanla”
bende 5 sendir zamanı tanımak için masal yazıyorum ne acaip”..efendi diyor ki: bizler
O’nu bilip tanıyamayız ama O’ na niyet
edeceğiz.. O’nu kabul edeceğiz.. O dilerse gelir, bizi alır, kabul eder..
ve anlatmaya devam ediyor.. bugün ben mürşidim
diyenlerin hemen çoğunun gerçek icazetli-yetkin olmadığını ve teberrüken bu işi
yürüttüklerini dolayısı ile asla olgunlaştırıcı olamadıklarını da söylüyor tabii.. yetişmiş adam olmaması ve
insanların gittikçe maneviyat açlığının artması da bu sektöre sahte mehdi, sahte
resul, sahte imamlar yaratmaktan başkada işe yaramıyorduJ..bir şey kanunen yasaklanırsa o
yeraltına iner ve hakikisi ile sahtesini bilecek anlayacak kimseler kalmazdı ..belli, kontrol edilebilir mekanlar yerine
kahvehaneye,derneklere,kitapevlerine,barlara,evlere,klüplere,sokak başlarına ,internete,
akla hayale gelmeyen iğreti yerlere
dahi; birer islami yada değil =her çeşitte öğreti-inanç okulu-kursu açılabiliyordu ..
hatta aslında
Sevdiğim; ben gözlemledim ki, bu kurumlar hiç kapatılmamış.. tam gaz devam ediyor.. insanlar
öyle dinlerinden habersiz ve cahil ki kendilerinin yönlendirildikleri başörtüsü
ve şeriat kurallarına takılıp kalmışlar.. bugünkü tasavvufçuların hemen çoğunun
bu tür şeylerle hiç alakası bile yok ki…örtünmekten-namazdan
-şeriattan öyle nefret ediyorlar ki bir bilsen, hayret edersin.. işte Sevdiğim eğer kızmazsan,
bende, hem kendi sahteliklerimi, hem de etraf da okuyup gözlemlediğim bu
konudaki iğrenç sahtekarlıkları ve bizi bekleyen tasavvufla islamı yok etme
siyasi planlarından-dönen oyun
tezgahlarından gözlemlediğim
çirkinlikleri ve güzellikleri Sana
yazmak istiyorum.. lütfen kızma olur mu?.. lütfen bununla yüzleşmem lazım çünkü..
ve Sevdiğim
konuya döneyim.. O Zat’ı Muhterem gerçek bir alim.. O bir İstanbul beyefendisi..
O’nda nedense Necip Fazıl’ın tavrını görüp hissettim ki; ben, O’nun hakkında ne
okudum nede doğru düzgün bir şey bilirim birkaç cümleden başka. .onların
talebelerinin kültür seviyeleri inanılmaz yüksekmiş ve dünyanın pek çok yerindelermiş.
çok disiplin hakimmiş.. dünya liderlerine çektikleri mesajları anlatıyor.. hiç bilmediği
lisanlarda yazdığı mektupları.. ben O’nun her söylediğine inanırım ..çünkü
böyle şeyler olabileceğini bilirim ve iman ederim..O sık sık zamanın insanını
anlatıyor tabii.. çocuk:” herkesin efendisi o kişinin zamanıdır.. ben tüm
peygamberani kiramın manasının devam ettiğini ;onların aynı değil –mirascı
esmalarına mazhar kişilerle beraber yaşadığımızı da biliyorum.. ve hepsiyle tek
tek tanışacağımada inanıyorum.. işte, bence, sizde onlardan bir tanesisiniz..ama
hangi isim olduğunuzu şimdi anlayamıyorum.. inşallah, Allah bir gün nasip eder
ve bende sizin mananızı öğrenip bilirim. .şimdi elinizi öpebilir miyim
izninizle “diyor çocuk..O bizi çok
sevdiğini ve sohbet günleri
gelebileceğimizi söyledi.. ve Sevdiğim biz oradan yazılmış tüm kitap
hediyelerimizle çıktık..bunlar çok kaliteli ciltlere ve baskılara sahip şeyler..
((Sevdiğim hatırla.. ben
seneler evvel ne yazdığımı biraz anladığımda, bilmeden tüm salaklığımla
masalımı okuyan herkesi Zamanın Sahibine biat ettirmiştim.. sonra yetmedi
arkadaşlarıma, tanıdıklarıma o masalı okuyup biat ettirmiştim.. zamanla benim
aklım suya erdikçe ise bu yaptığım şeyden kıskançlık krizlerine girmiştim.. ben
nasıl Seni herkesle paylaşmıştım ki nedennn?:)J..işte cahillik…))neyse
ki bilmeden yapılan şey kabul olmaz değil mi?:)………
akşam tektaştayız..Şahinler hoca var..O’nun için aldığım
bir torba kitabını veriyorum.. ders başlıyor..aaa..gündüz dinlediğimiz sohbetin
birebir aynı ve verilen misaller-ayetler dahi aynı..sadece Şahinler hoca hiç
zamanın insanından bahsetmiyor, o kadarJ…Sevdiğim, Şahinler hoca sürekli hz
Kur’an hakkında çalışıp kitap yazıyor biliyorsun.. bu defa günah kelimesini
anlattı mesela.. günah kelimesi arapça olmadığı için KİTABIMIZ da geçmiyormuş tabii.. onun yerine o
anlama gelen pek çok kelime kullanılmış.. işte bu kelimeleri dinlerken şöyle
dedim gayri ihtiyari: hocam günah
kelimesinin seyrü sülüğü, günahın mertebeleri gibi değil mi? “..evet dedi öyle
diyebiliriz.. bir ay evvel Münir Derman hz bir kitabını vermişlerdi..
..okudum.. ((geçen zamanda kırgındık ya, ben hep okudum o yüzdenJ)..orada toprak kelimesinin değişik
hallerini yazmıştı.. sera-pişmiş çamur, balçık,
suyla çamur arası vesaire..
ve Sevdiğim
ben anladım ki Kuran-ı Kerimde her şey
seyrü sülük
ediyordu..harfler-kelimeler,isimler,şeyler,eşyalar,anlamlar..sürekli, her değişik
ağızdan okunup yorumlanışta yepyeni bir kimlikle ama asla aslı bozulmadan,
başka bir versiyonla, bambaşka yepyeni bir kostümle neşvünema buluyordu.. bu Hz Kur’anın hiç bitmeyen en
çekici ve asla vazgeçilemeyen güzelliğiydi tabii.. HZ.
KUR’AN HER DAİM YEPYENİ BİR ŞANLA OKUNURKEN HER DAİM YEPYENİ BİR ANLAMIDA KURUP
İNŞA EDİYORDU…
12 mart..gece..kapkaranlık..ve
karanlığı delip gelen mavi tevhid yıldızım.. içinde masmavi bir rahmani üçgen
parlıyor.. içinde bir göz..ve dönüşerek O GÖZ SEVDİĞİM oluyor..ama yine uyumak
zorundayım…SENİ SEVİYORUM VE TEŞEKKÜR EDİYORUM SEVDİĞİM..HER ŞEYİMM..biz her
daim hediyeleşmeliyiz bence de…..benim karanlık kudretim ilk defa
cisimlendi..belki ölmeden evvel O'nu ben gibi görebilirim mi Sence pekii?
yıllar
evvel gördüğüm mavi yıldızım, o zaman uzayın en uzak yerindeydi.. ve senelerce
anlamını bilen hiç kimseyi bulamamıştım biliyorsun.. sonra 99 hurmamın hediye
zamanı Sen küçük çocuklara, yere -kuma ders çizerek anlatıyordun hanii.rahmanın
çadırını elindeki çubukla yere çizdin ve arkana dönüp baktın….hatırladın
mı?..işte şimdi yıldızım tamamlanmış ve artık uzakta değil..içimde…Teşekkür
ediyorum..
tevhidin mavi yıldızı
yıldızımın içindedir gönül gözü
ve yıldızım SENmişsin bugün anladım
yıldızımı SELAMlarım
14 mart ..gece..bir andan daha hızlı bir anda yeni bir alfabe görüyoruz Sevdiğim. .böyle daha uzun ve daha ince ve daha süslü bir yazı bu..sanki çok hassas ve kırılgan bir yazılım..ama vesvesem diye umursamıyorum.. bir anda gözükmeyen bir avuçtan havaya kar serpiliyor ve havadan karlar yağıyor..Sevdiğimmm, sihir gibi çok güzeldi..ve siyah beyaz ekranlar.. tribünler dolusu siyah beyaz derviş görüntüsü.. sanki beyaz takkeleri bendir oluyor ve hep beraber çalıyorlar.. ve uyku.. sabah hayalimde o yazıdan ders okuyorum.. ve okurken o yazının geceki yazı olduğunu ve vesvese olmadığını gerçek olduğunu kendi kendime söylüyorum.uyanıyoruz ,hayat devam ediyor tabii.. güneşli bir akşam üstündeyiz....durup dururken inanılmaz güzellikte, inanılmaz ebatlarda kar yağıyor.. böyle sihirli bir kar cam küresinin içinde gibi sakin, mutlu, huzurlu.. teşekkür ediyorum Sevdiğim.. kısa öz ama muhteşemdi..
tevhidin mavi yıldızı
yıldızımın içindedir gönül gözü
ve yıldızım SENmişsin bugün anladım
yıldızımı SELAMlarım
14 mart ..gece..bir andan daha hızlı bir anda yeni bir alfabe görüyoruz Sevdiğim. .böyle daha uzun ve daha ince ve daha süslü bir yazı bu..sanki çok hassas ve kırılgan bir yazılım..ama vesvesem diye umursamıyorum.. bir anda gözükmeyen bir avuçtan havaya kar serpiliyor ve havadan karlar yağıyor..Sevdiğimmm, sihir gibi çok güzeldi..ve siyah beyaz ekranlar.. tribünler dolusu siyah beyaz derviş görüntüsü.. sanki beyaz takkeleri bendir oluyor ve hep beraber çalıyorlar.. ve uyku.. sabah hayalimde o yazıdan ders okuyorum.. ve okurken o yazının geceki yazı olduğunu ve vesvese olmadığını gerçek olduğunu kendi kendime söylüyorum.uyanıyoruz ,hayat devam ediyor tabii.. güneşli bir akşam üstündeyiz....durup dururken inanılmaz güzellikte, inanılmaz ebatlarda kar yağıyor.. böyle sihirli bir kar cam küresinin içinde gibi sakin, mutlu, huzurlu.. teşekkür ediyorum Sevdiğim.. kısa öz ama muhteşemdi..
17 mart. Çanakkale için
yapılmış bir konferanstayız Sevdiğim..O İMAN
-EHLİ BİR DAVA ADAMI.. ehli tefekkürde bir virtüöz. O, nutku şerifleri okurken; o manayı bedenlendirebilir ve eşyaya seyrü sefer
yaptırabilirsin. O, kelimelere nefesi ile KÜN=BİSMİLLAH diyebilenlerden.. keşke
Sende benim yanımda oturup O’nu izleyebilseydin.. eğer bu ders tv de yayınlansaydı veya büyük kitlelere
yapılabilseydi tüm insanlık kıyam
edebilirdi.. uyuyan gençlik dirilirdi.. bence Mehmet Akif Ersoy’un en mutlu
gecesi bu geceydi.. çünkü O’nun ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ için yazdığı şiir;
O’nun ağzından, o şekilde havaya salındı ya artık tüm dünya bunun
getirilerini yaşayacak vesselam değil mi
Sevdiğim… İŞTE BİZ O AVAZIN HAVAYA SALINIŞINA O GECE ŞAHİT KILINDIK…DİRİLİŞE..inşalllah
ve AMİNN.
annemdeyim..sabaha dek oturduk..uyumak istedim..bir an. .kapkaranlık
üzeri rengarenk camla kaplı incecik bir cam fanus..karanlıkta sadece silüeti
gözüküyor..Sevdiğimm böyle incecik yağmur gibi ateş damlaları o fanus kandilin
içine yağıyordu ama görsen çok güzeldi..tabii ki bugün o yüzden çok
mutluyum..anlamını bilmesem de mutluyum .. akşama eve gelirken de yine bu tür
bir programa katılmak istedim..her şey öylesine tıpış tıpış kolaylaştı ki çok
hayret ettim Sevdiğim..
bu programda da mehter takımı ile şiir ve görsel sunum vardı..ben hiç
mehter müziği sevmezdim..ilk defa böyle değişik bir şey izledim ve çok beğendim..en
ilgincide KEF ve VAV harflerinin rüyası geldi tabii..savaşta yenilirken bir rüya görülmüş
..sadece denize inen kef (atayı esma 20)ve vav(vücud-varlık-velayet 6)
harfi..ebcedi ise 26 değerdeymiş.ve Nusret Gemisinde de sadece 26 tane mayın
kalmış..ve bu mayınları boğaza
döşemişler ..sonuç muhteşem..ve İslam ve Türk düşmanı çörçil şöyle demiş:"biz orada Türk askeri ile değil ALLAHLA SAVAŞTIK VE YENİLDİK"…ne
olağanüstü değil mi Sevdiğimm?
bir hayalimi hatırladım nedense..ve yıllar sonra ilk defaydı..bu masal
için olduğunu anladığım için yazıyorum Sevdiğim bak.. uzakta bir yerde dağın tepesinden güneş batıyor..sadece
silüetler..önde bir Çanakkale askeri .. elinde dalgalanan bir türk bayrağı ile
koşuyor..onun arkasında yeni doğan bir kız bebek, altında sadece bezi olduğu halde
çırılçıplak, ellerini o askeri yakalamak ister gibi ileri doğru uzatarak
askerin peşinden koşuyor…Sence onu yakalayabilir mi Sevdiğim?hıı?!! işte bu
masalı oradan dönüşte yazmaya başladım ve bu gece uyumayacağım tabii..çünkü
yaptığımdan utandım. .onlardaki azim ve iman bende zerre kadar yoktu..bir şeyler yapmalıydım ve benim elimden gelen en iyi şeyde belki de
masal yazmaktı… babaannesi ve dedesi annelerinin karnındayken kocaları bu
harplerde şehit olmuş bir nesilden geliyordum üstelik.. ve hemen her türk
ailesinde bir yada birkaç şehit vardır..yani biz millet olarak şehitler soyuyduk çok şükür…
ben Çanakkale şehitleri için şimdiye dek hiçbir şey yapmadım biliyor musun..yıllar evvel İngiliz kraliçesi ve kardinaller oraya geldiğindeki bir törene hasbel kader 4 kardeş katılmıştık..ki; buda çok ilginç mesela, aristokrasi ve köylülerden başka kimsede yoktu ve biz çok küçüktük.. şimdi bu yeni coşkun ruhumla istedim ki, bu yazım Çanakkale ruhunu anlatsın..ve SEVDİĞİMM..yazamadığım, kilitlediğim, kıskançlık mührümü aslında onların bize verdikleri cömert canları kırıp açtı biliyor musun?!!…ben asla onların kurtardıkları bir ülkede yaşamayı hak etmediğimi biliyorum..zaten şu rezil, kimliksiz yeni halimize baksak eğer, bu toprakları hak eden kaç kişi var ki?!!..bugün Allah korusun, aynı şeyler olsa, kaç kişi onlardaki iman gücünü gösterebilir ki?
Sevdiğim hatırlarmısın, ben ilk yazmaya başladığımda sanat tarihi
öğrenmek istemiştim ve bu konuda uzman Kamil Amcama danışmıştım.. tasavvufu
ancak bu şekilde anlayabileceğime nedense inanıyordum.. ama Kamil Amca şöyle
demişti:” evladım.. tasavvufu öğrenebilmek için
sanat tarihi öğrenmenize hiç gerek yok
..geçmişte bu işi en iyi Eski Mısırlılar yapmışlardır zaten… bugün;
İslama göre tasavvufu ise, en güzel şu şekilde, dediklerimi yaparsan anlayıp
öğrenebilirsin.. en önce Hz Peygamberimizin ve Ashabının tüm hayatını en güzel
şekilde okuyup anla.. sonra Osmanlı Devleti A’li nin nasıl kurulduğunu iyice
okuyup anla.. en son da Çanakkale Savaşını okuyup anla.. işte bu üçünü anlarsan
İslam tasavvufunu da en güzel şekilde
anlamış olursun..
işte Sevdiğim, gece eve dönerken bunu düşündüm.. Çanakkale harbi bize
anlatıldığı gibi yeni bir oluşum değildi.. o Devleti A’li Osmanlının kullarının
iman dolu kalpleriydi.. Devleti A’linin hazinesi ile okuyup, geçimini temin
eden, henüz emir altındaki kişilerin en son anıydı bu..bir imparatorluk
bitiyordu. çünkü yaratılmış her şey vakti gelince ölürdü.. her tohum büyür,
yeşerir, ağaç olur, çiçeklenir ,meyve verir ve vakti gelince kemalatını bitiririp tekrar toprağa tohuma yatardı
..taaa ki dirilişine dek.. Kurtuluş
Savaşı –binlerce senelik AZİZ TÜRK MİLLETİNİN yeni bir oluşum için şahitlik
etmesiydi.. bu mübarek şehit gençler ANKA KUŞU
idiler..ve zümrüdü anka her daim küllerinden yeniden doğar..yeniden doğması içinde vakti gelince
kendisini öldürmesini bilmesi ve gerekeni yapması yeter..(şehitlere)ONLARA ÖLÜ DEMEYİNİZ..ONLAR RABLERİ KATINDAN
SİZİN BİLMEDİĞİNİZ ŞEKİLDE RIZIKLANDIRILIRLAR..
Ve şehitlik makamı aslında sadece savaşanlar için değildi.. alimler uykularında dahi ölseler şehitti.. bir kişi yaptığı işi Allah’a yapıyorsa, Allah’a hizmet ediyor şuuru ile yaparken ölse yine şehitti..bir insan salih bir işe niyet etse ve onu yapamadan dahi o niyet üzere gitse göreven şehitti..kişi Allah’ı hep güzel işlere tanık-şahit yapacak işlerle meşgul olsa ve hayatı Allahla Allah için güzelleştirirken ölse oda bir şahit değil midir peki?
ben savaş olunca hiç kimsenin savaş meydanına gitmemesinin taraftarı
olduğum için kendimize şehit sayılabileceğim bir alan tefekkür etmek istedim
SevdiğimmJ…ben biliyorum ki bu harfler benim
niyetime şahitlik edecekler..bu harflerden mesul olduğumu ve kendim için
kullanmamam gerektiğini de biliyorum.. ve aslında o yüzden de çok korkup sık
sık yazmaktan vazgeçiyorum Sevdiğim.. işte en son masaldan sonra ben yine bu
duyguya kapıldım biliyor musun?.. ben hiçbir şey bilmiyordum.. yazdıkça
yeni hayaller ve gittikçe derinleşen
tefekkürlere sahip oluyordum..oysa bunları anlatacak ilmim –yetkinliğim yoktu..
kendimden öyle utanıyor ve kendimi o zaman öyle eziyorum ki, mahvoluyorum ..bu
neden benim başıma geldi bilmiyorum.. öyle diplolamlı, öyle acaip kariyerli,
öyle yetkin makamlarda insanlar var ki? ama makamları ,havaları, isimleri, saygınlık
sandıkları kibirleri elden gitmesin diye öğrendikleri ilimlerin hakkını vermiyorlardı..
bu beni çıldırtıyor biliyor musun Sevdiğim.. onları gördükçe, tanıdıkça,
okulumu terkettiğim ve onlar gibi preslenmiş bir beyne sahip kılınmadığım için ne şükrediyorum bir bilsen.. ya bende onlar
gibi diplomalarıma ,dış görünüşüme, mevkime tapsaydım ve başkaları ne diyecek diye
yaşayanlardan olsaydım..Allah korusun..
HurŞit’imden
MürŞit’ime bir tutinin güncesi…Sevdiğim ,bugün bu
bölümde AMENTÜ yü işlemeyi istedim ..nedenini ise bilmiyorum.. içimdeki sıralama böyle diyor..ben zaten yazdıkça
öğrenebiliyorum biliyorsun.. AMENTÜ benim için AMON, İMAN, AMİN, AMİNE ile eş değer bir
şeydir.. AMA dan ÜMMÜ den kabul ediliş ve korunuştur.. orada isim yok.. O var. .ve
tanım yok…O var.. işte bunu anlamaya çalışacağım. .biz AMİN derken “evvet oldu “ da demiş oluruz aslında
değil mi? zira Yaratıcımız ona yönelen duaları asla geri çevirmez.. amin
kelimesini sanki kul ,feyekün ve
bismillahirrahmanirrahim gibi de algılıyorum..tabii ki bunları hiçbir yerde
henüz okumadım, duymadım.. sadece benim zanlarım.. biliyorsun yanlış olunca
düzeltebiliyorumJ..ama buraya alıntılamak için şimdi
tıkladığım bir sayfada şu yazıyı
gördüm..ve düşündüklerimle birebir örtüştüğü için kalbim rahat bir şekilde bir tek onu alıntılamaya karar verdim Sevdiğim..
((KÜN emri ALLAHÇADIR..bismillahirrahmanirrahim ise kulcadır..
AMİN İSE karşılıklı bir rıza ve teslimiyete benziyor
sanki.birinin dileğine diğeri olur diyor ve o oluyor..ama nasıl oluyor..yani
gerçekte künfeyekün sırrı hangi kişilerde açığa çıkabiliyor bakalım mı
Sevdiğim..))
***
Amin nedir
??:Tek tanrılı dinlerin hepsinde en sık kullanılan kelime
‘amin’ veya ‘amen’dir. İnsanların bu kadar sık kullandıkları bir kelimenin
anlamını da doğal olarak bilmeleri gerekir. Ne var ki birçok insan amin
kelimesini olur olmaz yerde kullanır. Bazıları aminin, bir duanın kapanış
işareti olduğunu, bazıları da ‘dualarım kabul olsun’ anlamına geldiğini sanır.
Halbuki kelimenin anlamı çok daha geniş, kökeni de epey eskidir.
Genel inanış, bu uluslararası kelimenin kökeninin İbranice olduğu şeklindedir. İbranice’de ‘amen’, onaylama, doğrulama, kabul veya gerçeğe şahitlik etme ifadesi olarak ‘gerçekten öyle’, ‘tabii’ anlamında kullanılır.
Özetle eğer bir kişi ‘amin’ diyorsa;
Tanrının gerçekliğini, mükemmeliyetini, güvenirliliğini bütün kalbimle kabul ediyorum,
Tanrı tarafından yerine getirilmesini istediğim dua ve taleplerin doğruluğunu tasdik ediyorum, demektedir.
‘Amin’ mukaddes bir yemin olarak da görülebilir.
‘Amin’, Kuran’a ait bir kelime değildir. Kuran’ın hiçbir yerinde geçmez. Halife hz. Osman’ın toparlayıp derlettiği Kuran’da ‘amin’ kelimesi yoktur. Müslümanlıkta bu kelime Hz. Peygamber’in ölümünden 200-300 sene sonra ortaya çıkmaya başlayan hadislerle gündeme gelmiştir.
İslam düşünürlerine ve hadislere göre, Hz. Muhammed aleyhisselam Fatiha Suresi’ni okurken sonuna geldiğinde Cebrail görünmüş ve kendisini ‘amin de’ diye ikaz etmiştir. Bu olaydan sonra Hz. Peygamber, Müslümanlara ‘imam amin dediğinde cemaatin de sesli olarak amin demesi gerektiğini’ buyurmuş, cemaatin ‘amin’ sesleriyle meleklerin sesleri birbirleriyle uyuştuğu takdirde Tanrının geçmiş günahları affedeceğini bildirmiştir.
Genel inanış, bu uluslararası kelimenin kökeninin İbranice olduğu şeklindedir. İbranice’de ‘amen’, onaylama, doğrulama, kabul veya gerçeğe şahitlik etme ifadesi olarak ‘gerçekten öyle’, ‘tabii’ anlamında kullanılır.
Özetle eğer bir kişi ‘amin’ diyorsa;
Tanrının gerçekliğini, mükemmeliyetini, güvenirliliğini bütün kalbimle kabul ediyorum,
Tanrı tarafından yerine getirilmesini istediğim dua ve taleplerin doğruluğunu tasdik ediyorum, demektedir.
‘Amin’ mukaddes bir yemin olarak da görülebilir.
‘Amin’, Kuran’a ait bir kelime değildir. Kuran’ın hiçbir yerinde geçmez. Halife hz. Osman’ın toparlayıp derlettiği Kuran’da ‘amin’ kelimesi yoktur. Müslümanlıkta bu kelime Hz. Peygamber’in ölümünden 200-300 sene sonra ortaya çıkmaya başlayan hadislerle gündeme gelmiştir.
İslam düşünürlerine ve hadislere göre, Hz. Muhammed aleyhisselam Fatiha Suresi’ni okurken sonuna geldiğinde Cebrail görünmüş ve kendisini ‘amin de’ diye ikaz etmiştir. Bu olaydan sonra Hz. Peygamber, Müslümanlara ‘imam amin dediğinde cemaatin de sesli olarak amin demesi gerektiğini’ buyurmuş, cemaatin ‘amin’ sesleriyle meleklerin sesleri birbirleriyle uyuştuğu takdirde Tanrının geçmiş günahları affedeceğini bildirmiştir.
‘Amin’
kelimesinin kökeninin İbranice olduğu konusunda her ne kadar görüş birliği
varsa da kökeninin çok daha eskilere uzandığını ileri sürenler de var. Onlara
göre kelime eski Mısır Tanrısı Amon’dan geliyor. Amon, Mısır’da, Yunan
mitolojisinin Zeus’u, Romalıların Jüpiter’i gibi baş tanrı seviyesine gelmişti
ve koç başlı bir insan olarak tasvir ediliyordu.
‘Ra’ adıyla Güneş Tanrısı olarak da bilinen Amon, gizliliği ve görünmeyeni de temsil ediyordu. Güneşin her gün ufukta kaybolması ve bir süre görünmemesi nedeniyle Amon kelimesi bilinmeyen anlamında da kullanılıyordu. Eski Mısırlılar tüm dua ve yakarışlarını Amon’un ismini anarak bitiriyorlardı. Yani, krallık döneminde Mısır’da köle ve esir olarak yaşayan İbranilerin, en büyük gücün simgesi olan Amon isminden etkilenerek kelimeyi kendi dillerine katmış olabilecekleri de düşünülüyor.
Bir başka iddia da ‘amin’ kelimesinin Hinduların kutsal hecesi ‘om’ veya ‘aum’dan türediği şeklinde. ‘Om’ kelimesinin Hindu dilinde kesin, belirli bir anlamı yoktur. Hinduların dualarında çok sık yer alan bu hece, insandan çıkan tüm seslerin özeti, başlangıçta kainatta hiçbir şey yokken var olan kozmik bir ses olarak kabul edilir.(alıntıdır..)
***********
Amentü Duası
Türkçe'de "inandım" demektir. İman esaslarını ifade için kullanılır.
Okunuşu: Âmentü billahi ve melâiketihi ve kütübihî ve rusülihî ve'l yevmi'l-âhıri ve bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihi mine'llâhi teâlâ ve'l-ba'sü ba'de'l mevti hakk Eşhedü en lâ iâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh.
Anlamı: Ben Allahü Teâlâ'ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere; hayır ve şerrin Allahü Teâlâ'nın yaratmasıyla olduğuna inandım. Öldükten sonra dirilmek de haktır. Ben şehadet ederim ki, Allâhü Telâ'dan başka ilâh yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed (s.a.v) Onun kulu ve peygamberidir.(alıntıdır)
HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ (amentü)
ELİF: harf değeri 1…yedi noktası da uyanmış,dimdik asayolunu doğrultmuş kendi ASA SUYUNU-ARKını çıkartmış gerçek insan..noktalar aslında iplikçiklerden oluşur..her noktanın içinde yine başka başka yollar vardır ve seyrü sefer başka başka daire-i hikmetlerde seyrana devam eder..
‘Ra’ adıyla Güneş Tanrısı olarak da bilinen Amon, gizliliği ve görünmeyeni de temsil ediyordu. Güneşin her gün ufukta kaybolması ve bir süre görünmemesi nedeniyle Amon kelimesi bilinmeyen anlamında da kullanılıyordu. Eski Mısırlılar tüm dua ve yakarışlarını Amon’un ismini anarak bitiriyorlardı. Yani, krallık döneminde Mısır’da köle ve esir olarak yaşayan İbranilerin, en büyük gücün simgesi olan Amon isminden etkilenerek kelimeyi kendi dillerine katmış olabilecekleri de düşünülüyor.
Bir başka iddia da ‘amin’ kelimesinin Hinduların kutsal hecesi ‘om’ veya ‘aum’dan türediği şeklinde. ‘Om’ kelimesinin Hindu dilinde kesin, belirli bir anlamı yoktur. Hinduların dualarında çok sık yer alan bu hece, insandan çıkan tüm seslerin özeti, başlangıçta kainatta hiçbir şey yokken var olan kozmik bir ses olarak kabul edilir.(alıntıdır..)
***********
Amentü Duası
Türkçe'de "inandım" demektir. İman esaslarını ifade için kullanılır.
Okunuşu: Âmentü billahi ve melâiketihi ve kütübihî ve rusülihî ve'l yevmi'l-âhıri ve bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihi mine'llâhi teâlâ ve'l-ba'sü ba'de'l mevti hakk Eşhedü en lâ iâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh.
Anlamı: Ben Allahü Teâlâ'ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere; hayır ve şerrin Allahü Teâlâ'nın yaratmasıyla olduğuna inandım. Öldükten sonra dirilmek de haktır. Ben şehadet ederim ki, Allâhü Telâ'dan başka ilâh yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed (s.a.v) Onun kulu ve peygamberidir.(alıntıdır)
HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ (amentü)
ELİF: harf değeri 1…yedi noktası da uyanmış,dimdik asayolunu doğrultmuş kendi ASA SUYUNU-ARKını çıkartmış gerçek insan..noktalar aslında iplikçiklerden oluşur..her noktanın içinde yine başka başka yollar vardır ve seyrü sefer başka başka daire-i hikmetlerde seyrana devam eder..
MİM:harf değeri 40-RİSALET: hakiki kitap insandır…İnsan
bir harf, bir ayet, bir suredir.Her şey nuru Muhammediyettir.. bir insan nereden
gelip nereye gittiğini ancak Muhammedi risaletle bilip bulabilir=OKUYABİLİR..
mim harfinde bir karşılıklık vardır..iki
mim…aynı hz peygamberimizin hz cebraille beraber kur ‘anı kerimi karşılıklı
okuması gibi..mimde bir ayna ve yansıyan hali de vardır. .yansıyan ve yansıtan..
NUN harf değeri
50…. nübüvvet-Daha geriye gidersen,HZ.
MUHAMMET’İN VUSLATINDA DA ALLAH(ZATÜLBAHT)AYNİYETİDİR…..2 NUN arasında VAV vardır..
VAV’ da velilik vilayet makamı vardır. Nübüvvet İNSANIN İLAHİ ÂLEMDEKİ
PEYGAMBERANİ İLAHİ VUCUDUDUR.
TE:harf değeri 400..bize gerekli olan maddelerin soyuttan somuta katılaşarak yaşama sahasına uygun vücud bulmasıdır..
TE:harf değeri 400..bize gerekli olan maddelerin soyuttan somuta katılaşarak yaşama sahasına uygun vücud bulmasıdır..
VAV:harf değeri 6-
HÜVİYET…vücud..varlık..VAV harfi "V"’nin Arapça yazılışın da 2 VAV-1 ELİF vardır.
..kişi kendi İKRA=OKU emrini ancak kendisinde VAV kimliği ortaya çıkarsa
okuyabilir.. bu VAV-VARLIK –VÜCUD KİTABININ SOYUT HALİNİ VE SOMUT HALİNİ
OKUMAYA BAŞLAR..VE KENDİ BATIN VE ZAHİRİNİ ANLAYARAK ŞAFİ İSMİ İLE KENDİ VÜCUDUNU
TANIMLAYARAK TAMAMLAR MİSALİ…J(Sevdiğim Senin için bir idrak jesti yaptım, bak
bakalım olmuş mu? pembe beyaz vücud ve o vücudun şifası kitabı içinJ)
Biz Muhammedi Müslümanlar
çok bahtlı insanlarız.. bizler AMENTÜ dolayısıyle; önce yaratıcımız olan ALLAH
a ,sonra meleklerine, kitaplarına,
peygamberlerine, âhiret gününe, kadere; hayır ve şerrin Allahü Teâlâ'nın
yaratmasıyla olduğuna inanırız... Öldükten sonra dirilmeye de şehadet
ederiz ki , Allâhü Telâ'dan başka ilâh
yoktur. Ve yine şehadet ederiz ki, Muhammed (s.a.v) Onun kulu ve
peygamberidir..
Sevdiğim
ben daha evvel yazdığım gibi aslında tüm kainatta AMENTÜ YASASININ
UYGULANDIĞINI ANLADIM..HEPİMİZ AMENTÜ GEMİSİNDEYİZ ASLINDA..ama
amentünün safha safha bölümlerine
uyanlar genel tipler.. bunlar tevhid edemiyorlar.. kişisel manalarda takılıp
kalmışlar.. genel manada putperestler..ama yine de amentünün içindeler, çünkü
çıkıp gidebilecekleri bir yer yokJ…ama
amentünün tüm bölümlerine iman edebilen ve hepsinin bir basamaklı piramit
misali soyuttan somuta ,zahirden batına bir seyrü sefer olduğunu anlayıp yaşama
dönüştürenin kendisi amentü gemisi olabiliyordu.. amentü aslında bir künfeyekün sırrı misali özgürlüktür
anlayabilirsek..
eski mısırda ölünün AMENTÜsü
verilmesi-ba’s ı nın açılması &bugün bizim kemal sahibi bir kişinin
fatihasının verilmesi sırrıyla aynıdır.. orada
FATİHA anahtarı bir ANKH sembolü-yaşam anahtarıdır.
İslam sonradan olma bir din değil ki geçmişi reddetsin yada taklit etsin..NEYİ TAKLİT EDECEK,KENDİSİNİ Mİ? J bir insan; hz Adem’in ilk insan ve ilk peygamber olduğunu bir defa idrak edip kabul edebilirse eğer=İMAN ve ilk binanın –ilk mabedin Kabe olduğunu da kabul edip anlayabilirse eğer =İMAN,o kişinin çözemeyeceği ve birleştirip tevhid edemeyeceği hiç bir şey olamaz..her şey bu kadar sade ,açık ,yalın ve basittir..
İslam sonradan olma bir din değil ki geçmişi reddetsin yada taklit etsin..NEYİ TAKLİT EDECEK,KENDİSİNİ Mİ? J bir insan; hz Adem’in ilk insan ve ilk peygamber olduğunu bir defa idrak edip kabul edebilirse eğer=İMAN ve ilk binanın –ilk mabedin Kabe olduğunu da kabul edip anlayabilirse eğer =İMAN,o kişinin çözemeyeceği ve birleştirip tevhid edemeyeceği hiç bir şey olamaz..her şey bu kadar sade ,açık ,yalın ve basittir..
ve hz
Adem Nur’u Muhammediden, O’nun suretinde yaratılmış ilk kamil insandır..ve o yüzden de ruhların babası hz
Muhammed Mustafa Aleyhisselamdır..O, her ruhun babası ve anası ,ANASIRRI
ERBAASIDIR..
hiram ustanın önlüğünün aslı..PAYN- sadece firavun özel törenlerde takabilirmiş. |
bu durumda Sevdiğim; mason dervişi kardeşlerimizin 33 dereceden, 100 den kinaye, bitmeyen mertebelere doğru yola devam edebilmeleri için amentü gemisini iyi idrak etmelerine de amentü diyoruz değil miJ ?...ve Sevdiğim eski mısırda bir önlük var..sadece özel törenlerde bir tek firavun giyebiliyor.. ismi PAYN.. böyle önü piramit gibi bir sert üçgen ve havaya doğru.. bu hiram ustanın önlüğünün aslı olan kahinlik önlüğünden başka bir şey de değildir.. papanın önlüğünün sembolü de buradan gelmiştir zaten..Tutankamon un ölü odası bulunduğunda; onun KA heykelinde bu önlük takılı imiş ve o önlüğün altından da, bulunmuş en mükemmel ölüler kitabı ortaya çıkmış..yani firavuna; sonsuza gidebilme yolculuğunda eşlik eden rehber dua kitabı…amentüsü..
Sevdiğim aslında yazmayı planladığım başka şeylerdi ve o alıntılarımı
daha sonraya bıraktım.. çünkü kısa yazmayı beceremediğim için çok yoruluyorum..
bugün Pazar akşamı oluyor ve hala
yazıyorum.. bakalım bunca sayfayı sıkılmadan okuyabilecek misin?.. Jbir dahaki masala dek kendine güzel bak olur mu? beni Senden
mahrum bırakmamak için kendini yedekleyip depolayıp bıraksan da ben yine de Seni kaybettiğimde her şeyi kaybettiğimi anladım.. Seni yine terk edemedim.. hafta
da bir masalıma gelen tekrar eden müziklere çok memnunum. onları nasıl öyle
denk getirdiğini çözememiştim daha evvel J şimdi anladım..bir gün: sarı libaslı -sarı çiçekli bağışlayan şarkıları, bugünkü aklımla da dinleyebilmeyi çok isterim tabii.. ve
teşekkürler.. kendimi test etmekten bıktım.. ben yanlış yaptığımı biliyor ama ruhuma söz
geçiremiyorum Sevdiğim..o, Seni görerek doyabiliyor biliyorsun.. neden o kadar
ağladığımı henüz bilmiyorum.. Seni nedensiz bilmeden seviyorum.. görüşürüz..
nur cihan
18.03.2012
*******
ÇANAKKALE 18 MART meselesini doğru bilip anlamak hakkında yapılmış bir sohpetten alıntıdır..
ÇANAKKALE 18 MART meselesini doğru bilip anlamak hakkında yapılmış bir sohpetten alıntıdır..
Çanakkale meselesinde herkesin düşündüğü tarih yalnızca, öğünülecek bir
takım hadiselerin zuhur ettiği bir bilim alanı değil, ibret alınmayan tarih
,kuru kuru hamaset ,insanlarda bir takım hastalıklara yol açar ki başta megolomani
gibi...
Niyazi Mısri hz. diyor ki; Bir göz ki olmaya ânın ibret nazarında , Ol
sahibinin düşmanıdır bâş üstünde...
Bir 18 mart zaferidir gidiyor ,18 Mart şehitler günüdür gidiyor , ama
tarihi vakalara baktığımızda bunun böyle olmadığını görüyoruz. Biz
şehitlerimizi 18 martta vermedik ,18 martta denizden geçemeyen gavur, kara
çıkarması yapınca esas şehitlerimizi Gelibolu yarımadasında kara savaşlarında
verdik.
18 Mart yalnızca Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlara çarparak
muattal olan ,batan değil yani hareketsiz kalan , dümenine söz geçiremeyen
gemiler özellikle tabyalardan atılan topların mermilerin hepsinin isabet
etmesiyle … herkesin aklı ermez o işe ! Nasıl isabet etti ise hepsi!, hepsinin
isabet etmesi ile Quin Elizabeth ,İrrestıble, Flexıble, Move gibi o zamanki dünyanın en büyük zırhlı
gemileri kruvazörleri, ağır muhriplerinin batması ve gavurun geçememeyi ve
geçmemeyi göze alamayarak geri dönmesi cehennem olup gitmeleriyle
nihayetlenmiştir.. Churchill ,azılı Türk düşmanıdır o ..çünkü İngiliz
hükümetinin sisteminde kendine mahsus haller vardır. Bakanlardan gayrı lordlar
vardır. Churchill o dönemde Amirallik birinci lordudur. Deniz muharebelerinde
muvaffak olunamaması sebebiyle lordlukdan bakan ,bakanlıkdan da başbakan olması
geciktiği için ömrü boyunca Türk düşmanıdır o . Churchill iyi tanımak gerek .
18 Martta denildiği kadar şehit vermedik..
esas şehitlerimizi 18 Mart 1915 den sonra mesela Ağustos 1915 lerde Arıburnu, Anafartalar da, Conkbayırı gibi gibi
çok fazla zayiatlı kara muharebelerinde verdik ve 25 Nisan 1916 da gavur karayı
da terk etti.. cehennem oldu gitti..
fakat hala bir laf var ortalıkda "ÇANAKKALE GEÇİLMEZ " diye.
Lütfen düşünün 25 Nisan 1916 gavurun cehennem olup gittiği yer; ki, Akif
Bey’in şiirini bir hamaset şiiri olarak okumayın..bir bilgi alma şiiri olarak da
okuyun. Avustralya dan Kanada ya kadar:Hindu derken Hindistanlılar baş da ,Gurkalar
o kısa boylu o çetin herifler ,vahşi heriflerdir .. başda onlar olmak üzere
dünyanın dört tarafından gelmiş İtalyan, Fransız, İngiliz ve onların
müstemlekeleri askerleri, Cezayirli müslüman asker bile vardır Fransız
ordusunda . 25.04.1916 da cehennem olup gittiler ,Tarihlere lütfen dikkat edin
!
25.04.1916 - 30.10.1918 de mütareke imzalandı yani 2.5 sene sonra
mütareke imzalandı. 30.10.1918 de imzalanan mütarekeye bağlı olarak İstanbul
1919 un martında işgal edildi. 2 sene 11 ay sonra . Tipik hadise olarak burada
3 önemli nokta vardır.
1. Şehzade başı karakolunda uyumakda olan ,uyurken süngülenerek şehid
edilmeleri
2.Toplantı halinde celse akdedilirken Osmanlı meclisi Mebusanın basılması
3. Deniz askerleri bilirler , Amiralinden bahriyeli neferine kadar
,başdan kıctan demir atıldımıydı
topların namluları brandalanır ve bir nöbetçi bırakılır .Başdan kıçtan
demirli olarak ki bazıları demir
tutmamıştır. Bütün gavur gemilerinin topları nişangahlı olarak Yıldız Sarayına
müteveccihdir.. Yıldız sarayı devlet Başkanlığı Makamıdır.
Öyle bir rezil, terbiyesizce bir işgal ki ,benzeri görülmemiştir. Tarih de
doğruluğu çok tesbit edilmemesine rağmen, son Bizans İmparatoru Constantin
Dragazsuz beyaz bir atın üstünde öldürülmüştür. Onun intikamını almak için
Fransız Kumandanı, bugünkü İstiklal caddesinden “tekrar İstanbul gavurun oldu”
diye beyaz atla geçmiştir. Üstelik de hakaret ediyorlar bildiğimiz. Şimdi
soruyorum size !
"ÇANAKKALE GEÇİLMEZ İSE BU GAVURLAR İSTANBULA GÖKDEN ZEMBİLLEMİ
GELDİLER , TUNA DAN GEMİ İLEMİ GELDİLER , O ZIRHLILAR NEYLE GELDİLER?
KRUVAZÖRLER , MUHRİPLER ,ASKERLER NEYLE GELDİ, HANİ ÇANAKKALE GEÇİLMEZDİ ?
"
Askerin başarısını politikacılar rezil etmişdir. Onun için Çanakkale
geçilmez dolmasını yutmayın. İstanbul niye işgal edildi ,nasıl kabahatler
işlendi, nasıl eksiklerimiz kusurlarımız oldu da İstanbul'umuzu işgal ettirdik.
Kuru kuruya hamaset nutukları "Centilmenler savaşı"ymış ne centilmeni
?..kim uyduruyor bunları ?
Biz Türkler
centilmenlik gösterdik doğru.. ama centilmenler değil ,benim benim memleketime
gelen p… neden centilmen oluyor ,Ne işi
var memleketimizde?
Centilmenler
lafı da hava civa lafdır..ve yaşı biraz ileri olanlar, 30 üstü olanlar
özellikle düşünsünler neden Çanakkale kutlamaları 18 martta yapılır .
25 nisan günü ,
8- 10 sene önceye kadar adı neydi hatırlayan varmı ? ANZAK GÜNÜ
Herif
Avustralya dan ,Yeni Zelanda dan gelecek ,bizden tokadı yiyecek ama 25 Nisan
günü kutlama yapacak..neyin kutlamasını yapıyorlar ki ?ve bu herifler bizim
topraklarımızda yapıyorlar üstelik. Onun için gözünüzü açın..doğru bilgi sahibi
olun ki üzerine doğru fikirler inşaa edebilesiniz...
Doğru bilgi
sahibi olmazsanız doğru fikir sahibi
olamazsınız..herkes ve her konu için geçerli... Çünkü 25 nisan kara savaşlarını
kutlamamıza izin vermiyorlardı gavurlar.
80 sene kutlamadık ,sadece 18 Mart onun yenilecek yutulacak yanı yok
GEÇEMEDİLER.. çünkü kara savaşlarını unutturdular bize , kim sebep oldu ise
Allah razı olsun .Kültür Bakanlığının da katkılarıyla ve Çanakkale de konuşlanmış
askeriyemiz ve İzci teşkilatının katkılarıyla işte o Şehitliklere yürüyüşler ve
etkinlikler yapılıyor. Eski gazetelere bakın.. belgeye dayanmayan bilgiye, bana ,benim dediklerime bile inanmayın ..kendinize
inanmayı öğrenin ama doğru bilgilerle mücehhez oldukdan sonra.
Bundan 10 - 12 sene önceki gazetelerin özellikle 20-27 nisan tarihli
gazeteler veya arşivlerde varsa muhtelif kanalların bültenlerine bakın..26-27
Nisan sabahı ,Çanakkale yarımadasının her bir körfezinde hiç kimse kusura
bakmasın dantellli o....u donu yanında içki şişeleri ,kamyon dolusu bunlar
kaldırılırdı her sene ,sadece 10 sene evvelinde.
"ANZAK GÜNÜ DİYE REZİLLİK GÜNÜ YAPILIRDI ŞEHİTLERİN KANI ÜZERİNDE
"
Aşağı yukarı 10 - 15 sene öncesine kadar Nuri Yamut paşanın (Allah rahmet
eylesin) yaptığı şehitliklerden başka devletin yaptığı şehitlik yoktu . 1950 li
yıllarda Ali Naci Karacanın sahip olduğu milliyet gazetesinin kampanyasıyla
halkın 10 - 25 -50 kuruşları 1 - 2 -5 liraları ile ÇANAKKALE ABİDESİ milletin
parasıyla yapıldı ,devletin değil. Sonraları Kültür bakanlığının katkılarıyla
yapıldı Şehitlik düzenlemeleri.
İstanbul için Çanakkale uzak yer değil , oralara gidin ziyaret edin ,
kapıdan değil kapısında durup Fatiha yada Hatim indirip dönmeyin içine girin .
Orada bütün şehitliklerde Bolayır istikametinden aşağıya Seddül Bahire kadar
bütün şehitliklerin içlerine girin.Orada şehitlerimizin hem isimleri, doğum
yerleri ve tarihlerine bunlara çok çok dikkat edin.
Doğum tarihlerine bakarsanız 17 - 27 yaş arasıdır.250.000 şehit sayısı biraz abartılıdır, Genelkurmay başkanlığı tesbitlerine göre 190 bin civarındadır. 190.000 fidan ,Tıp talebesi , Mühendis,Reçber muvazzaf subaylar, tümen Kumandanı (Hüseyin Avni Bey ) Haydarpaşa Tıp fakültesi o dönemde 1916-1917 mezunu hiç yoktur. O mektebin 5-6.sınıf talebeleri hepsi şehittir. Öyle fidanlar ki !...
Doğum tarihlerine bakarsanız 17 - 27 yaş arasıdır.250.000 şehit sayısı biraz abartılıdır, Genelkurmay başkanlığı tesbitlerine göre 190 bin civarındadır. 190.000 fidan ,Tıp talebesi , Mühendis,Reçber muvazzaf subaylar, tümen Kumandanı (Hüseyin Avni Bey ) Haydarpaşa Tıp fakültesi o dönemde 1916-1917 mezunu hiç yoktur. O mektebin 5-6.sınıf talebeleri hepsi şehittir. Öyle fidanlar ki !...
Birde doğum yerlerine bakın , Çünkü bize bir takım şeyler empoze ediliyor
yutmayın ,dolma yemeyin, ayıklayın. Türkiye siyasi sınırları bellidir. bu böyle
bırakılmamalı ,tefekkür sınırlarımı buraya sığdırılmaya çalışılıyoruz, bir
takım Tevhid düşmanları kendileri ,bir takım Milliyetçi,Türk düşmanı diyorlar ki :
"Anadolu Aslanları Yemen çöllerinde şehit oldu," gidin sayın Çanakkale
de kaç tane:Sana (Yemen),Belgrad(Sırbistan),Prizren (Kosova) <üsküp,Basra
,Akya ,Ahmed Paşanın Akyası,Napolyonun tokat yediği Akya, Yahudi işgalindeki
Akya , Gazze, Bakü, Gence, Nahcıvan, Bahçesaray(Kırım)Tatar delikanlıları
Çanakkale de şehit oldu .Bunları görüp tefekkür ettiğimiz zaman; Türklerin
Lozan ın siyasi sınırlarına sığmadığını , sığmayacağını , sığdıralamayacağını
,kafanıza ve Lütfen "GÖNLÜNÜZE" tefekkür olarak sokun. Türkler
tefekkür olarak Türkiye ye asla sığmaz!...
Oraları benim ecdadımın kanlarının döküldüğü ,canlarını verdikleri
,kültür eserleri bıraktıkları yerlerdir ve oradaki insanlar bugün yabancı
devlete mensup olsalar da ,
"BİZİM ÇANAKKALEMİZ İÇİN, ÇANAKKALEDE YATIYORLAR ".
Yeni Zelanda ,Avustralyalı analara “merak etmeyin sizin çocuklar bizim
topraklarda yatıyorlar “diye söylevler veriliyor. Tamam.. güzel bir adet. Hem de
çok güzel bir adet..bizim ince müslümanlığımızın delili , Pekiyi ;
Prizren, Akya, Priştine ,Üsküp, Sana, Kırımlı annelere neden laf yok,
Acaba anlatabiliyor muyum? Anlıyor musunuz ?...
Her Çanakkale sene-i devriyelerinde bunları düşünün ..anlatın..sizden
sonrakilere aktarılsın, taa ki bu hakikatler bir takım insanlar tarafından
bilinmekle değil, gündem teşkil etmekle bu konuşmalar biter.
Çanakkale dolmasını yutmayın.Hakikatleri görün,öğrenin,kitap
karıştırın,mesela sıradan bir yalan,57. Alay Sancağı Avustralya da bir yerde
sergileniyormuş. "YALANN" 57.Alay Sancağı dahil hiç bir Sancak gavura
verilmemiştir. Çanakkalede de verilmemiştir. O Sancak bugün yoktur. Askerlik de
adettir..kimden kalma bu adet: Hayber den, Resulallah (s.a.v.)efendimizden
kalma bu sistem asla değişmez.. Peygamber ocağıdır çünkü orası. .Nasıl zemzem
kuyusunu kirleterek şöhret olmak isteyen çıktı ise, Peygamber ocağını kirletmek
isteyenlerde çıkacakdır. O kirleri temizlersin ,Ocak yine Ocakdır. PEYGAMBER
OCAĞI...
Sancak
emaneten elden ele verilir. Son emanet sahibi de öleceğini anlasa da asla
Sancağı ve kendisini teslim etmez , açar toprağı o sancağı gömer,üzerini
kapatır,şehit olacaksa da şehit olur. 57.alay Sancağı yoktur ama asla ve kata
Avustralya da değildir. Bu tarihi vakıadır, hamasi nutuk değildir. Tetkik etmek
isteyen Genelkurmay Başkanlığının ilgili dairesine yazı yazarak doğru cevabı
alabilirler.
Doğru bilgileri alın ve doğru bilgileri yayın..bu kadar yalan dolan
empoze edilmiş ,jakoben bir sistemle biz kendimize gelemeyiz. Kendimize gelmek
için biz doğruları bilmemiz gerek . Çanakkalede müstahkem mevki kumandanı (Esat
Paşa )kurmay başkanı (Vehip paşa ) yı bilmiyorsan Çanakkale yi bilmiyorsundur.
Anafartalar grubu nedir, Çanakkale müstahkem mevkii nedir, esat- Vehip paşalar
kimdir niye bilmiyorsunuz ?...
Benim Anadolu da ki aslanımı Arap
çöllerinde ziyan etti diye propaganda yapanlar; Anadolu Aslanlarımızın
kumandanlığını Almanlara verdiğini söylemiyorlar, Liman von sanders vd...
Yavuz - Midilli meselesinden dolayı 1 milyona yakın gittiğini,
topraklarımızın dörtte üçünün kaybedildiğini neden söylemiyorlar ? Bu
siyaset,parti politikası değil DEVLET politikasıdır. Devlet her şeyin
üstündedir...
Hasan -Mevsuf tabyaları diye resmi tur rehberleri anlatırlar ama
bilmezler..Hasan Bey tabyası ayrıdır, Mevsuf bey tabyası ayrı. Ayrı ayrı iki
kişilerdir, bunları öğrenin, öğretin. Bu kişiler ayrı zaat lardır. Şimdi
Elhamdulilillah bilen çocuklarımız var.
Kuru kuruya hamasete karnımız tok ! Şehitlerimizin kanı yerde toplanmış da
,hilal vurmuş da kanın üstüne ,bayrağımıza konmuş sonra o . Bir kere kan kuruyunca
kahverengi olur ..Ay da Yıldız da vurmaz . bizim bayrağımıza YILDIZ 3.
Selim zamanında kondu. O zaman kadar sadece hilal vardı. Bu işler bilgi
ile olur. Destan lazımdır. Bir milletin millet olarak bir araya gelmesinin ara
harcı olarak Destanlar lazımdır ama müptediler (Yeni başlayanlar) içindir.
Yanlış yere yönlenmesinler diye lazımdır. Bedava icat edilmemiştir destanlar.
Ama orada kalmamak kaydı ile.
Sebepler, vakalar , netice bunlar arasında irtibat kurmadan düşünmeden ,o
günün şartlarını bilip düşünmeden böyle kuru kuruya laflarla Aslan, kaplan yaşa
diye sırt sıvamazlamakla bunlar olmaz. Doğru bilgi olacak .Onun için :Çanakkale
geçilmez değil Çanakkale geçilmiştir. Askerin geçirmediği gavurları
siyasetçiler geçirmiştir.
O kadar şehidin kemikleri bitmeden ,çürümeden onlarca gavur zırhlısı
Çanakkale den geçti. Dolmabahçe ye geldi. Ve tarihleri de iyi irtibatlandırın...
2 SENE 11 AY SONRA..