99 ACVE HURMASI (akik taşlarının)
MASALI 12
Aşık,RAkîb,Maşuk için..Allah,Muhammed,Ali için..3’ü 1 Ol’An için..
“Ben ruhların anası, bedenlerin babasıyım” Hz. Mahmud Ahmed Muhammed
Mustafa sallallahü aleyhi vesellem..
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..hoşgeldimm..henüz yazmak için hazır değilim
aslında..yazmaya ara verdiğimde işte böyle toparlayamıyorum nedense..en az 5
saattir bu dosyaya alıntıladığım yüzlerce sayfayı tarıyordum ki, çoook ama çok
sıkıldım ve birden kendimi Sana MERHABA derken buldum napiim.. ne olacak çok
merak ediyorum … ve ayrıca ben, kendimin Muhammedi Müslüman olmaktan inanılmaz
korkup kaçtığımı da anladım.. sorumluluğu çok ağır ve ortalıkta bu tür meşreb
gerçekten çook az.. ve Muhammedi Müslüman bir kişi belki de tüm varlığa eş
değer bir varlıkta olabilir.. ama bugün ki biz Müslümanlara çooook yüksek bir
mana sanki.. henüz bizler, diğer kavim dinlerinde devinmekteyiz bence değil
mi?.. bu masalımda Muhammedi Müslümanlığa geçiş yapmaya çalışacağım Sevdiğim.. tabii
ki Senin izlerine basa basaJ..Allahtan ümmid kesilmez..
Hani:” ahh.. ahh..
keşke asr-ı saadette yaşasaydık, ne Müslüman olurduk, ne ibadetler ederdik, en
hakiki mümin biz olurduk, ölürdük O’na bakarken” gibi sözler edenler var ya
Sevdiğim…ben o tiplere zerre değer verip inanmam…çünkü asr-ı saadet her dem
devam ediyor..hz peygamberle o makamın
mühürlenmesi demek O’nun makamının sonsuza dek sürmesi demek olduğunu ne yazık
ki çok az kişi algılayabiliyor.. burada; meşrebi-tariki-yoluna göre peygamberini
bulup görememiş, O’nun ashabı olamamışsa, o daha çoook bekler. .burada cehalet
perdelerini, ilim, makam, kariyer, şöhret, şehvet, para, mal, beden, marka,
skor, v.s putlarını kıramayan da orada eğer var olabilirse booll boll avucunu yalar..
ben, hz
peygamberimizin devrinde ne kadar sahabisi varsa; bugün ve her dem, ancak o
kadar olacağına her gün yaşayıp, anlayarak inanıyorum.. ve sahabi de derece derecedir..halaka halaka..ama
edeben hepsine sahabi deriz gibi..bazen asabı bozsalar dahi yine de direkt O’na
mazhar oldukları için edeben .. bugünde öyledir..işitir
işitmez secde edenler.. görür görmez secde edenler, onları görüp secde edenler
ve işitip, görüp, bildikleri halde secde etmeyenler.. bugün eğer peygamberimiz yine zuhur edip
gelseydiJ?!!; o,uğruna ölecem,
bitecem diyenler belki de, ilk önce O’na sırtlarını dönenler olurdu değil mi Sevdiğim…ilk önce şeriatçılar O’nu
reddederlerdi mesela.. akabinde de sırf batınicilikte kalıp kendi benliğine tapanlar….
ve konumuza
girerken Sevdiğim ,eğer yazdıklarım beni incitirse, hata yaptığımı anlarsam çok
pişman olur, ezilirim.. bilmiyorum.. ancak yazarak öğreneceğimiz, yazarsam
görebileceğim için buna da mecburum işte..kaldığımız yerden devam edelim mi?
biliyorsun ki nazar sahibi biri kafire kılsa
nazar ,mazharı iman olurmuş Sevdiğim..bekliyorum J..
8 mayıs salı..piste yeni inmiş bir
uçaktan çıkan bir kişi var..sağ elinde bir torba pişmiş buğday, sol elinde ise
eski ilah heykellerinin elindeki nal(altı kapalı) biçimli bir şey var.. çocuk
onları kendisine uzatandan alıyor.. bildiğim bir yerdeyim ve tanıdıklarım
dizilmişler ve çocuğa tavır almışlar.. çocuk:”ben sizden kitapları değil, içindeki
yazıları istiyorum “diyor..
Sevdiğim bugün yollardayız naneyle..vesaitler değişiyor,vapurun en arkasında
bembeyaz köpüklere baka baka Üsküdar’a geçiyoruz..Devati hz..dostlarla çay
içiyorken, kulübe penceresinden inanılmaz saf- temiz yüzlü biri gülerek,
gözlerini dikmiş bize bakıyor..çocuğu selamlayarak diyor ki:” gözlerinden
muhammedi nur ışısın”.. yanındaki minik kim diye soruyor..çocuk
tanıtıyor..adam:”hz. peygamberimize komşu olasın diye dua ediyor..ne güzel
değil mi Sevdiğim..bazen çektiğimiz tüm acılar böyle tertemiz insanların lütfu
ile şenleniyor..tabii ki bir anlıkJ..sonra, oradan tektaşa gittik..dün gece haber
verdiler ki,bu gece İçinden Hızır Geçen Adam gelecekmiş.. ne acaip bir tesadüf
değil mi?.. bende masalımın yankısı için cevabımı almaya geliyordum..sohbetin
özü şu idi Sevdiğim..
Allahın dostu olmak,O'nun yol
arkadaşı olmak istemez misin?.ama O'na dost olmak demenin; tertemiz , saf , çoook
incelmiş duygulara,sezgilere ,anlamlara sahip olmak demek olduğunu da
bilmelisin..O’na ancak samimi,içten,saf bir SADAKATLE DOST OLABİLİRSİN.. ancak o vakit buğdayı
pişen adam hikayesindeki gibi olursun..kalbine danış ve ona göre istediğin gibi
davran..çünkü artık o kalp nazargahı ilahi olmuştur…teşekkür ediyorum..
Seni çok seviyorum..
9 mayıs Çarşamba..Sevdiğim nasıl oldu anlamadım ama gece, bir
an..bembeyaz şeffaf bir tesbih.. her tesbih tanesinin üzerinde sanki ekvator
gibi simsiyah minik minik noktalar diziliydi.
10 mayıs Perşembe.. sanki 3x3 yada 4 x4 e bölünmüş bir tablo pano..her
bir karenin içinde güneş resmi var..(Sevdiğimm
bu bir anlık şey için aldığım nota şöyle yazmışım nedense..”hz Meryem
gönül..kendi mehdisini doğurdu ve O’na tabii oldu”..bunu nasıl anladığımı şimdi
hatırlayamadım ama..)
11 mayıs Cuma.. şehir gibi büyük bir camiideyim..içinde bir havuz var..sadece erkekler
girebilirmiş.. yanlızca bir genç var..orada merdivenlerden çıkarken, kaselerdeki
fındık içleri ve soyulmuş portakallardan ikram ediyorlar. alıyorum.. beni
caminin üst katına çıkartıyorlar.. bir sürü havuz var..muhteşem tertemiz,buz
renginde..benden başka hiiç kimse yok..birini seçeceğim..
12
mayıs cumartesi..pembecikle kitap basımhanesinde konukuz..birde Kırımlı
anakız var.. babaları T.Maraşi hz den, akademik kimyacı ve hem de mana
simyagerlerindenmiş bir vakitler.. kızı da akademik diabetik dietçiJ..yakında
bize manevi yolculuklarda maddi gıdalar
üzerine sohbete gelecek inşallah.. işte bugünkü ekip böyle.. buradaki müze mana
odasına alındık, yemekten sonra tabii..Ya Rabbim..hz Geylanin türbe örtüsü
geçen ay değişmiş ve koskocaman bir beyit işli parçayı da türbedarı buraya
hediye getirmiş.. her satırda Muhyiddin yazıyor ki, anlamını hiç anlamadığım
halde nerede ise ağlayacaktım.. burada
ev sahibimiz bize ney müziği ile mum yakıp ,elektriğimizi ve kapımızı
kapatıp çıktı.. biz dört hatun kişi onun bize az evvel öğrettiği,
hızlandırılmış seyahat tekniğini uygulayarak sessizce bekledik..Sevdiğimm, ben
neden hiçbir şey göremiyorum, nedenn?!!geçen bir arkadaşım bana bunun için şöyle
dedi bak: “ öyle bir şey olsa, sen hemen masalına yazarsın ,sır tutamazsın, o
yüzden de onları hiç göremiyorsun”.. bence çok haklı tabii.. yazmasaydım belki
onlar gibi görebilirdim değil mi Sevdiğim.. neyse bende kendimi Evvel Zamanımın
bu sorunum için verdiği teselli ile giderdim.. şöyle demişti:” evladım siz
rüyada göremezsiniz, çünkü burada görüyorsunuz ya, o yüzdenJ,burada
görenler rüyada göremezler”..ve aslında, ben Seni göremediğim için krize girmiştim..
hata üstüne hata yapıyordum.. bilerek, hıncımdan...ve cezam kapıdaydı
Sevdiğimm..sonra, minikler için bir koli hediye kitapla oradan evimize
bırakıldık..ve akşam.. ve gece ..gözlerim yerinden çıkacak kadar ağrıyor.. başım
dayanılmaz.. kusmak istiyorum ama bir türlü başaramıyorum.. bir sürü ilaç içtim..
sabaha dek perişan oldum..
13 mayıs Pazar..anneler günü..bir ormanımız varmış bizim.. ailemden ayrılıyorum..yemyeşil
ormanda yürürken bana ait olan evime giriyorum..aaa ahşap kulübem ikiye
bölünmüşmüş.. bir odasında çok ihtiyar bir kadın kiraya gelmiş o gün..küçük
oğlan torunu ormandaymış..aa.evimin diğer yarısına gelenlerin verandası da bu
eve bitişik.. yaşlı teyzenin yerde bir minderi var…çok ilginç.. ama yan
komşudaki evde” yokuz, geleceğiz!” notu misali duran; sırt yerden duvara
dayandırılmış, karşılıklı siyah iki
koskocaman mindere bakıyorum.. üstündeki oturma izi hala duruyor..bu
kumaş değişik..tuhaf.. anlıyorum ki bu evin sahipleri çok zengin kumaşçılarmış,
daaa, bu kulübede ne işleri var?!..aynı gün evimi bu hale getirip taşınmışlar..
mindere dokunuyorum.. ve kumaş?!.. o bir kumaş değil!.. kapkara bir kürk.. inanılmaz
parlak.. ve o kürk bildiklerimizden değildi Sevdiğimm..ne olur beni koru
olur mu, lütfennn…
bugün beni Orhun baba
aradı..tüm anneler adına beni tebrik edip güzel sözler söyledi.. bence bu çok
ince bir şeydi...birde, daha sonra bir hediye geldi bugün için.. pembeciğin
kızları onu görür görmez beni anlatıyor diye hediye almışlar.. şeffaf camdan
bir Mevlevi.. ortasında cam çubuk var..üstünde içi boş şeffaf camdan bir
Mevlevi dönüyor.. buda muhteşem bir teselliydi ki teşekkür ediyorum.. ve
anlıyorum ki mevleviyeden şaşmayıp kaymıyoruz değil mi?.. birde bir yerden”
dank” diye şu söz karşıma çıkıyor..SÖZ VERMEK BORÇTUR..hadismiş…ama Sevdiğim
ben öbür tarafta söz verdiğimi hiç hatırlayamadım ki daha…her şey gittikçe
zorlaşıyor, üstelik ben hiçbir şey bilmiyorum hala..vee cezam olan hastalığım
arttı..üşütmüşüm galiba..hiç bir yanım tutmuyor.. ayaklarım, dizlerim ve
onların ana sebebi merdok=BELimJ.. eve kapandım,tam bir hafta sürdü üstelik..
14 mayıs.bu gece tv de hayatımı bir vakitler alt üst
eden matrix filmi var.. bir kitap okudum ,bir film izledim ve Sevdiğimi bir
defacık gördüm hayatımın formatı değişti misali.. bu film benim için çok
değerli Sevdiğim.. henüz yeni yeni anlayacağım üstelik.. orada beni
ilgilendiren tek şey harflerin yukarıdan aşağı inişi.. bu beni mahvediyor.. belki
bir gün anlayacak seviyeye gelebilirsem bana öğretirsin değil mi?.. aslında Sevdiğim,
sadece minicik bir algımı yazmak istiyorum.. hem kendimden hem de başkalarından
takip ettiğim.. mesela diyelim ki; bizde, bir şeyi tanımlayıp algılayabilecek
bir sembol, isim,veri henüz yok.. o zaman bize bir şey ne kadar gösterilip
öğretilse dahi, anlayıp kabul edemiyoruz.. fakat bir film, bu masalın içindeki
bazı uyarıcı ,tetikleyici şifre görsellikler yada kelimeler o açılacak manayı
tıklıyor sanki.. yeni algıladığımız sembollerle yeni rüyalar görüyoruz …ve
gelen o ilhamı ancak o vakit çözümleyebiliyoruz..
mesela hayatta güneş patlaması ne görüp bilmeyen birinin odasında bu görsel bir
şekilde, gül gül açılarak gerçekleşse dahi, kişi bunu asla bilemez..
perdelerini ertesi gün söker-başkasına verir ve aylarca perdesiz yaşar
korkudan.. ancak aynı dönem tv de, hubble teleskobun ilk defa çektiği, güneş patlamasını
izlerken ise bir şeyler yerine oturur..
ya da galaksi adaları-yıldızlar arası ok
işaretli yol levhalarını görse asla anlayamaz. .ama Hubble teleskobunun henüz çektiği ve dünya biliminde büyük bir olay olan,
o aynı sahneyi görünce hayret ederek anlar…yani manada-tahayyundan, maddeye bir
şey için izin verilip insanlığa madde halinde açılıp sunulduğunda, bunu insanların
hayallerine de sembolen aynen indiriyorlardı..çünkü
artık o şey maddi bir surete kavuşarak
idrak edilebilir kıvama getirilmişti= O KİŞİ İÇİN SADECE TABİİ....bu idrak
etrafınızdaki olan biteni takip edebilmeniz için muhteşem ötesi bir bilgiydi..
böylece insanların gördükleri, anladıkları şeyin ana yayıncısını ve
taklitlerini de kolayca anlayabiliyordunuz.. belki,
keşif ve icad böyle anlaşılabilirdi sanki değil mi Sevdiğim..yanii böbür böbür
“ben buldum, ben icad ettim,ilk ben yaptım” ın perde arkası=kim o iş için
çalışıyorsa, emek veriyorsa, kafa patlatıyorsa, kafir-mümin ayırt etmeksizin,
yada o an kim müsaitse piyango ona vurduruluyor gibi gibiydi….kii tüm verilerde
bunun doğruluğunu anlatıyor.. vazife –görev-hizmet-amel-kulluk her şeyden daha
önemliydi..
ve mesela geçen incir ağacı ve köpekler olan
rüyamın öğleni ,gerçekten de Selma bize geldi..o masallarımızı takip ediyor
biliyorsun.. bir rüya anlattı ..tahta paravanlardan, kara kübün binası henüz
yokken, orada var olanı seyretmiş.. faraza misal, böyle bir sembolü ancak bizim
masalımızı okuyan biri görebilirdi ve çocuktan başkasına da anlatamazdıJ.. çocuk gelen habere çok sevindi..
utanması ve cehaletinden bu derece rahatsız olması lüzumsuzdu.. anlamıştı ki,
doğru işaret taşı üzerine seyrediyordu J…bana böyle bir bilgiyi, böyle muhteşem bir
sembolle yolladığın içinde ayrıca minnettarım Sevdiğim.. demek ki, ilk devir ki o figürler doğruymuş..hımmm.J..bence hepimizin hayatta bir
dikili ağacı, bir dikilitaşı olmalı…
15 mayıs Salı..bir an..bir deniz..ve görünmeyen bir el denize biri kırmızı biri beyaz
parlak iki şey atıyor.. anlıyorum ki, biri inci diğeri mercan
..ve denize atlıyor, görmeden hissediyorum ki denize batamıyorum.. o iki şeyin
tam ortasına birden beyaz bir blok kütle iniyor.. üstünde kırmızı işaretler
var.. deniz o yüzden beni kabul etmiyor..
ama sonra izin veriyor..faceme ışıkelçi diye tanımadığım biri mesaj yazıyor…
*bu masalın mana sahiplerinden ve çocuğun Turuku A’li incilerinden biri olan A.U.Kurucu’yu
anma gecesi var..çok istediğim halde hastalığımdan-ayaklarımdan ve tuhaf
yağmurlu havadan dolayı gidemiyorum.. Sevdiğim hava acaib baskıcı ve
boğucu..ben hava ile kemiklerimizin içindeki suyun birbirlerinden çok
etkilendiklerini ve böyle basık rutubetli havanında benim gibileri çökerttiğini
de düşünmekteyim.. belki de burcumun ay ve su ile alakasından
böyledir…gel-git=benJ
17 mayıs Perşembe.. dün gece facede “biz seninle bir denizin
iki aşık balığıyız” klibine şöyle bir şeyi not düşmüştüm Sevdiğim:“denizde yüzer paluklar..ha bu aluklar-ha pu BALoklar..hepimiz
bir ağın içinde tutsak ve avlanmışız meğerseJ..sezon
iyi..mevsim av yasağı devri..mekan su..renki renksizlik. . musıkısi üfleme ve
inilti, birde kaz vraklaması gibi bişi..dokusu -kaygan ve jelimsi.. cinsiyetleri-cinsiyetsizlik
tabii ki....en boy yüksekliksel oranları henüz öle bişileri yok...yönleri- bir
kısmı sağa doğru bir kısmı sola doğru dönerek ilerlemekteler= MECZUB AŞIK
PALUKLAR KİTABINDAN ALINTI” sonra
uyudum..ama değişik.işte kapkaranlık duvarkapıdan ışık huzmeleri içinden siyah
gölgeli yan yana adamlar aniden çıkıyor.. konuşma ve görüntü yok.. bana
yazdığım bu metni kelime kelime kabsbast ederek soruyorlar.. çok korksam da
aslında onların kızmadığını ve hoşgörüyle eğlendiklerini anlıyorum Sevdiğim.. ve
meczubların deli filan olmadıklarını da tabii.. onlar yasa koyucu ve uygulayıcı
sanki.. gözlerimiz açılsa da yine kapanıyor galibaJ…….
… kimsenin haberi yokken aniden evimiz olan tektaşa
gelip çok az kişiyle divanlarda oturuyorsun.. Sen çok mutlusun.. ama ben ,Sen, ortam
hep viraneyiz Sevdiğim.. Beratlar gelip hürmetle elini öpüyorlar.. sizi, Senin
tam karşındaki camekanlı odadan izliyorum.. ama kıskançlığımdan, gururu inadımdan
yanınıza gelmiyormuşum.. karşımdaki tv
ye bakıyorum..aaa Senle aynı
sandalyedeyiz.. elim elinde.. başımı boynuna uzatıyorum..hıımm en sevdiğim şey…ve
o yılanla kertenkelenin birleşmesi gibi içiçe geçiyoruz.. ama onların ki gibi
sıkıntılı daraltıcı değildi.. inanılmaz lezzetliydi Sevdiğim ,peki Sende benim
gibi hissettin mi??
18 mayıs Cuma..yukarıdan aşağı iki defa harfler akıyor..inanılmaz bir sahne..ve bir
harf yaklaşıyor..yaklaşıyor..yaklaşıyor..U HARFİ ve sanki yanındaki Ü
de öne çıkıyor..
Sevdiğim, Hekatenin gerçek anlamını öğreniyorum.. bir mitoloji
kitabından okuyorum ve inanılmaz basit bir şey ki, uyanınca nedense zerre
hatırlamıyorum her zamanki gibi..sonra bir yer…mana hırsızının beni nasıl kuytu
saklı köşelerden gözetlediğini görüyorum.. artık bu manaları yürüten,
değiştirerek kendine mal eden, beni kendi hırsı için kullanmaya çalışanlara ve
anladıklarını başkasına istediği biçimde sunanlara daha dikkat etmem lazım
anlıyorum…ve bir pınar başındayım.. tahtadan koskocaman havuz oluklu bir köy pınarı.. tahta üstü açık
üst oluktan çok ince bir su akıyor.. her yer yemyeşil ve ben orada bir şey
yıkayacağım.. adamlar, renkli köşelerde gizli çok lüx evler..
Bugün pembecikle Kariye
müzesine gittik..sonra yağmur..ama ne yağmur..en sevdiğim padişahım Yavuz
Sultan Selim Han hz..camisine kadın kısmını namaz esnasında
almıyorlarmış..turistleri de almadılar zaten.. halbuki adamların kalpleri islama ısınacağına buz gibi oluyor bence..
içeri giren sarık-cübbelilere dedim ki:” istediğiniz kadar ibadet edin, siz hz
peygamberin öğrettiği dine zarar veriyorsunuz, sizi şikayet edeceğim”.. onlar: ”yan
tarafa dediler”J..yan taraf nerede
biliyor musun Sevdiğim.. caminin bahçesini dönüyorsun oradaki camiye bitişik ek
binada.. türbeye gittim.. kimse yoktu.. dua ve isteme konusunda ben kadar
başarısız bir kul henüz yaratılmamıştır sanırım.. Geylani hz nin tazarru ve
niyaz duasını ses kayıd cihazımdan iki defa O’na dinlettimJ…ve Fatih Sultan hz..tadilat dolayısıyle
kapalıymışız.. yağmur oluk oluk…su gibiyiz.. sırılsıklamız..gözlerimi
kapattım.. ağladım.. suya girdik.. su olduk.. suların neden böyle yağdığını
öğrendik..susuzluğumuz geçti şükür..
19 mayıs cumartesi.. seher vakti bir an..muhteşem bir şey.. anlatamayacağım,
tasvir edemeyeceğim muazzamlıkta bir haz.. görsel şölen ..büyük keyif…Arabi
hocamın tüm yıldızlı hayalini nedense hatırlattı..Sana tablo olarak çizsem
mesela şöyle olurdu..Sen sur borusuydun.. leblebi külahı gibi
zarifçe kağıdı çözülerek açılanJ.. ve içinden sayısız muhteşem yıldız bu
masalın çocuğuna kaydı.. öyle muazzamdı.. hani sihirli değnek dokununca böyle
ışıl ışıl olur ya işte öyle bir şey…süper.. Seni seviyorum ve teşekkür
ediyorum.. hayal ama olsun.. biz fakirlerde böyle geçiniyoruz işteJ…
bu gece müzik evine gittik Sevdiğim..ev sahibimiz her zamanki gibi bize çok zarif
davrandı..bir hikayesini Sana aktarmak isterim bak..ser verir sır vermez
masalı..bir padişahın bir ajanı varmış..onu
istediği yere yollarmış.. o da ,oradaki her şeyi yazıp,çizer, rapor eder
padişahına sunarmış.. işte ajan yeni vazifesinden ise asla geri dönmüyormuş.. padişah
raporu vermiyor diye ona çok kızmış ve ceza
vereceğini söylemiş.. derviş yine de sırrımı vermem demiş..padişah onu
astırtmış ve dilinin altından şu yazılı paporunu almışlar..”ser verdi, sır
vermediJ?!!! “Gece ilerliyor..o
yine muhteşem..bize perdeleri ve kendi içimizdeki mana hırsızlıklarımızı
anlattıJ!!.. musıki muhteşem.. biliyor
musun ne oldu?.. ”bugün nuri imam oldu duyan gelsin bu meydaneee” de hat
koptu.. ben oturduğum yerde dairevi salınabiliyordum..aaa.. ben kalbime doğru
soldan sağa dönenlerdenim..aaa..ve “gönlümün içinde arşı rahman gizlidir”
bölümüne geldiler..kontrol fora..ayağa kalktım yine ne yazık ki
Sevdiğim..ellerim göğsümde çapraz.. durduğum yerde,hiç ayağımı kaldırmadan
dairevi salındım.. sakın kızma.. geçen seferden sonra en az üç ay ceza oldu.. ilk
defa geliyoruz ne zamandır ..gördüğün gibi bende sır baklası ıslanmıyor ne
yazık ki.. Sana yalan söyleyemem ki.. Sen bana çok kızsan da, canımı yakıp mahvetsen de, yine affedersin değil mi? . galiba benim
ruh& bedenimde Mevlevi.. ve aslında suç Senin..benim ruhumun besin vakti
geldiğinde mekanımdan men edilmeseydim böyle olmayacaktı yaaa..
22 mayıs Salı..naneloviçle yollardayız yine..Haliç köprüsünde tamir
varmış…karşıya tam 3 saatte geçebildik.. sıcak anormaldi.. akşam
tektaştayız..E.Işık hoca gelmiş.. Sevdiğim biliyor musun, ben nasıl:” sizi
hayalimde gördüm, birlikte rüyamı gerçekleştirelim mi?!” yi kolayca
söyliyebiliyorsam bazı hayallerimi de işte böyle kolayca uygulayabiliyorum.. tektaşın;
teneffüste ciğerleri ve damarları
ziftleme bölümünün duvarlarını çocukça resimledim.. birde hanımların bir
bölümüne açılan sürgülü kapıya kocaman kapkara bir nokta yaptım.. sürgülü kapıyı çekince, karşına çıkan beyaz
holdeki dört duvardan sana bakan rengarenk- kocaman noktalar üstünde gülen
yüzler var..JJJ….vee tektaşa
gelen, bütün bu devrin yaşayan Adamlarının ellerine mavi bir boya sürüyorum.. sonra
beyaz bir dosyaya bu el izini alıyorum.. altına onu hayatta etkileyen yada en
sevdiği şeyleri yazmasını rica ediyorum…ve imzalıyoruz tabiiJ..henüz
hiç itiraz eden olmadı..kolleksiyonumuz gittikçe artıyor.. sonra bunlar
çerçevelenip tektaşa asılacak inşallah ve aminn..eğer Sende bizim gibi olsaydın
Senin de böyle ELİN ELİMDE OLURDUJ…tabii izin verirsen..
Sevdiğim ders bitince hocaya bizim köyde Receb’e Ercep dendiğini(ercep elması
ağacı var.. bu elma yeşil ve çok ekşi) bunun ne demek olduğunu sordum..Hoca, il-ile
li –ea başlayan kelimeleri anlattı...eski ilk türklerde hiçbir
kelime Re yada Ra ile başlamazmış da o yüzden Recebe Ercep deniyormuş.. eski Türk şamanizmi aslında Tek
Bir Tanrıya –göksel olana inanır ve O’na ÇALAP derlermiş..(çal=sürekli hareket halinde olan yaratış)+(ap=su)=hayatı sudan yaratan ve sudan seyreden.... ben
çelebi kelimesinin de buna dayandığını böylece anlamış oldum.. Sevdiğim bu
kelime beni Sümer yaradılış tanrılarında hep var olan er-enlil e götürüyor
tabii ve Eski Mısır da ER in RA –RE oluşuna..aslında EL-İL de tanrıya
ait=tanrısallıkla alakalı bir kelimeydi.. uluhiyeti anlatıyordu…her şey tek
bir yaratıcı göksel tanrının DİLEMESİ- KUDRET ELİ-İRADESİ,AKLI ile yaratılıp
açığa çıkabiliyordu.. zaten en eski gök tanrı sembolü BİR DAİRE içinden çıkan
kanat- ışık- ELLER şeklindeydi değil mi?bu yaratıcı Eli anlatıyordu tabii
ki..bu Hristiyanlıkta meşhur bir resimde tanrı oğula elini uzatırken
betimlenmiş mesela .. ve ilk insandan itibaren her varlık aslında hakikati ball
gibi ,içgüdüsel bir şekilde
biliyordu..ama şeytanın fısfısları ile, kendi tanrılığını kolay kolay Yaratıcı
olan gerçek BİR’e devredemiyordu..
çünkü kendi tanrılık
putunu kıracak, “ elinin üstünde benim elim var dendiği Zat’ı A’li NURU
MUHAMMEDİ bulmak –teslim olmak” lazımdı da ondan….bu tek bir kişi ile yapılabilecek bir şey olsaydı eğer ;hz
Peygamber Efendimiz de tek başına, o tek kalan putu kırardı.. bu O’nun için son
derece basit ve kolaydı.. olayı sadece kendisine mal de edebilirdi ki, bizlerin
her daim yaptığımız gibi mesela… ama nedense öyle yapmadı değil mi?. nedeen?
çünkü O’NSUZ BU İŞİ YAPAMAYACAĞIMIZI ANCAK BÖYLE ANLATABİLİRDİ DE ONDAN.. yaptığı
şey :bize ne yapmamız gerektiğini göstererek-ala silsiletihim-elele- öğretmek
için bir uygulamaydı ve biz bunu öğrendiğimiz içinde artık, aslında buna
mecburduk da.. tabii anlayanlar için.. diğerlerine hava hoşş VE BOMBOŞŞJ...
.. işte
bilip öğrenmenin vebali fiiller başlıyordu ne yazık ki.. gerçek İslam daki
tam teslimiyet ,insanı kulluğa kul ediyordu…başka hiiç bir seçenek ve yol artık
sizin için olamıyordu.. işte o yüzden, tek bir gerçek inanmış adam, bir
başına tüm kainatın seyrini değiştirip, tüm bilinenlere çizik atıp, kendi
imzasını atabilirdi.. ALLAH’IN KULU OLAN BAŞKASINA KUL OLAMAZDI…ve kulluk
bilinen tüüm makamların üstündeydi...
Sevdiğim bu gece 24 mayıs perşembeye yeni girdik.. ve ben bir iki
saattir, birden yazmaya başladığım bu masalla meşgulüm.. bir kaç gün sürer
sanıyorum.. şimdi biraz dertleşmek istiyorum, lütfen.. biliyorsun ki buna
mecburum.. çünkü beni yanlızca bir tek Sen anlayabilirsin. Sevdiğim, bu
yazdığım sürekli açılıp saçılan ve dipsiz kuyu misali derinleşen mevzular beni
çook aşıyor.. benim hiçbir ilmim ve yetkinliğim yok.. bunları benim yazmam çok
utanç verici.. gittikçe yalnızlaşıyorum.. herkesle aram açıldıkça açılıyor, uzaklaştıkça
uzaklaşıyorum.. bana ne kadar yaklaşırlarsa ben o derece uzağa
çekilebiliyorum..bazen sık sık kendimi yok-boşluk-karanlık hissediyorum..
kimseyle aramda hiçbir bağ aslında yok ama vazifeler yüzünden mecburiyet
yükümlülükler var.. korkuyorum..
((ve yazdığım için bu derece ağır bedeni rahatsızlığa düçar kılındığımı da
nedense fena halde düşünmekteyim??!! Bu masal çocuğunun akıl almaz zenginliği
neden hep harflerden yana da, o harflerin şifasından yana değil peki?!. neden
verilen ve artık bezdiren bu rahatsızlık geri alınmıyor acaba?!!.. ve vadedilen
o güzellikler hep yalan mı peki?!..mümin bir tek yalan söylemezdi değil mi??!..
bilmiyorum.. ve bir İnsan tanrı olamaz ki Sevdiğim, hastalıklar bizi
tanrılıktan korusun.. vücudundan her türlü pis kokulu
ifrazatlar çıkan, ne bulursa yiyen, ayağına basılınca her türlü seviyesizliği
yapabilen, her hayvanın her huyuyla
huylanmış ölümlü biri zaten tanrı olamayacak kadar defolu değil mi? neden birde
üstüne hastalanmak zorundayız ki?!! ve Sevdiğim birde mitolojideki tanrı
çocukları olan tam ve yarı ve çeyrekJ tanrılarında böyle sorunları var..hem bedeni hem de anti huysal..yani hastalıklar,bedeni kusurlar tanrılığa engel
değilJ..sonra bunları da konuşalım olur mu?))
ve Sevdiğim tuhaf şeyler oluyor kaç aydır..eğer ben, sessizce bekleyip seyretmeyi
başarırsam, herkes kendisi gelip benim hakkımda çevirdiklerini &başkaları
için olup biteni bilmeden bana anlatıp
sonra unutuyor..eğer onlar olduklarından farklı görünüyorlarsa, öyle şeyler
yapıyorlardı ki gerçek sakladıkları yüzlerini öğreniyorum..acaip şeyler
yaşıyorum.. bu yazdıklarımı hiç hak etmediğimi biliyorum.. maddi
kariyercilerden daha korkuncu bu mana mertebelerine-esmaya-taca-tahta-keramete
düşkünlerin nefisleri bence Sevdiğim.. benim ne ibadetlerim onlar kadar çok ve düzgün, nede onlar gibi bilinen kariyer
yapılabilecek tastiklenmiş bir metodum var.. ve maddi sefil hayatım, dünyevi
başarısızlıklarımda onları böyle şeyleri hak etmediğimi –torpille çalıştığımıJdüşünmeye sevk ediyor..bu benim elimde değil ki..
birde mana hırsızları var.. buradaki şeyleri yürütüp kendilerine mal
edebileceklerini sanıp ,onları değiştirerek bir şeyler yapmaya çalışanlar..kimseyi
üzmek istemem.. halbuki onlar sadakatin değerini ne yazık ki anlayamıyorlar.. herkesin
anladığı kendi esmasına göredir.. onların ki bana uymaz benimki de onlara.. meşrebler..
mizaclar.. genetik yapılar.. insan aslına-ana manasına-esmasına-ana yurdu olan
huy-su-meşrebine ihanet etmemeli..
ve Sevdiğim,sağlığım..kendimi bildim bileli en çok hastalıklardan
ve mesleğini kötüye kullanan doktorlardan korkmuşumdur ve iğneli kanla alakalı
şeylerden.. bakamam bile.. ölmeye ramak kala ancak onlara başvurabilirim..işte
artık bedenim son sinyallerini veriyor. .galiba yakında oraya neler olup
bittiğini öğrenmek için gitmek zorunda kalacağım..yoksa gelip beni evden
almaları gerekebilirmiş J.. hatırlar mısın?!!
hani bir hayalim vardı.. yürümekle yürüyememek arasında korku dolu olan..Sen
öyle bir şey olmayacağını söylemiştin.. unutma olur mu, lütfen…..unutma..bu gün
mübarek regaib kandil gününe hamile..şimdi uyumaya gidiyorum..sabah görüşürüzJ… ve sabah bitti..öğlen bitti..ikindi
sularındayız..devam edelim mi?..
26
mayıs cumartesi..bir yerdeyim..upuzun bir yemek masası..başta
bir adam ve yakınları..koskocaman sürekli
biçimi değişenbir pastayı masaya koyuyorlar..dayımın kızı Elif ve kardeşleri..bir sürü yemek
getirmişler..Elif masaya onları koyuyor. Koca bir çanak buğday çok pişmiş.. yarma..
yiyorum..diğer mavi-yeşil-sarı mercimek yemeği..bu renkleri nasıl yaptın
diyorum..içine bir şey sıkmış galiba limon..işte bu renkler o zaman oluyormuş..
yedim..
*Sevdiğim az evvel geçen ısmarladığım
kitaplarım geldi bak..biri 4 ciltlik Taberi Tarihi..diğeriJ Şefik Can’ın Klasik
Yunan Mitolojisi..Ezraki’nin Kabe Tarihi kitabı yokmuş..ama Bursa’da bir yerde
izini bulmuş kitapçım..eğer onu
getirtebilirse bana yollayacakmışJ…teşekkür ediyorum.. gözlerim ve aklım ve
gönlüm Sana ait, sakın unutma olur mu lütfen..
HurŞit’imden MürŞit’ime bir tutinin
güncesi..Sevdiğim ne yaptığımızla
alakalı yeni bir şey hatırladım bu hafta .. biz bu tüm tarih boyunca olan ve
hala süren putperestliğimizi iyi bilmeliyiz ki hz peygamberimizi ve sahabiyi
anlayabilelim.. ve şimdi o devrin Mekke’sine uzanalım mı Sevdiğim.. bakıyoruz..hım..Kabe.
ALLAH
kendi nurundan ayırdığı bir nurdan Nur’u Muhammediyi yarattı.. ve O’NDAN,ONUN
SURETİNDE DE Adem’i..ve ilk MÜRŞİD ALLAH & ilk MÜRİD-derviş ADEM
Dİ.. Adem Mürşidi olan ALLAH’tan Esmasını aldı..işte O VAKİT O ZAMANIN EFENDİSİ
OLDU .Yaratıcı, tüm melek ve cinlere” O’na secde kılmalarını”
emretti. ve O ADEM’in nefsinden Havvasını yaratı.. ve onlar yeryüzüne indiler..
Havva evinin hanımı olduğu içinJ ER’ini burada
–EVDE bekledi.. Adem Hindiçinden O’na binbir çile ile ağlaya ağlaya ulaştı..ama
Havvacıkda çok ağladı.. gözyaşları inci, dünya şartlarına düşen kanıda mercan
oldu.. inci de mercan da bitki değillerdi.. ama tam hayvan da değillerdi.. taş
misaliydiler.. ama taş da değillerdi..bilmem ki ne idiler..
velhasılı kelam
ADEMHAVVA nın nesli yeryüzünde çoğalarak yayılmaya başladı.. onlar diğer var
olan İNSANSI türlerden farklıydılar…ATAları Adem, Yaratıcısı tarafından insiye
edilmiş bir derviştiJ..yani kendisine ESMA
şeyleri-eşyayı bilme ilmi verilmişti.. üstelik bir suhuf kitabı da olan bir
peygamberdi (Sevdiğim ben
bu kitabın harfsel değilde sembolik resimsel olduğunu artık düşünmekteyim
biliyor musun..çünkü bilinen ilk devir resimler hep aynı helezonik
sarmallar,daire-noktalar,gamalı haç=4 anasırrı erbaa unsurlar üzerine ..)..ve
onlar bugünkü KABE binasının olduğu yere
arştan inen bir nuru tavaf ederek ibadet dahi ediyorlardı..
Adem’in
neslinden sağcı ve solcular KABİL&HABİL nesli geldiği gibi birde
orta direkBEL-MERDOK –ŞİT a.s yani
ESMA İLMİNE SAHİP Turuku A’li soyu
geldi…bu orta yolcular, sıratı müstakim üzere giden, hem bel hem de yol
soylarıydılar.. aslında orta yoldan gelenlerde; manada onların bellerindendi…
bilmeseler de.. ve işte tümm tanrı
mitolojileri Pİ=baba,RA= varlık, MİT hikayeleri böylece
başlamış oldu..hepsinin aynı ve tek bir manayı anlatmaları
tesadüf olamaz değil mi?. hepsi aynı hakikati değişik versiyonlarla nasıl başka
türlü anlatabilirdi ki?. işte sağ ve solda kalanlar tanrılarla oyalandılar.. ama
orta yolun yolcuları işin hakikatini hep bildiler.. ve onlara da öğretmek
istediler.. yani bu 3 tür yolcu=1 ASA’ya dolanmış 2 YILAN ezelden ebede her daim beraber iz sürecekler…
hz peygamberimiz demiş ki: ”Bütün insanlar
uykudadır.. ne zaman uyanırlar o zaman dirilirler…din uyanıklaradır”.. diğerleri
zaten uykudalar nasıl anlasınlar..
ve Sevdiğim çok teşekkür ediyorum ki; biz eski mitolojilerle geçmişin
putlarını bir nebze öğrendik.. bu gerekliydi benim için? Neden?. çünkü tüm
peygamber gibi hz peygamberimizde putperestlerin içinde doğup büyümüş ve onları
orta yola davet etmişti. .ve bizler eğer hz peygamberimizi tanımak istiyorsak
ilk önce onun doğup büyüdüğü zamanı da bilmeliyiz değil mi?.. o dönem
bizim bu devrimizden çok daha rahat ve özgürdü..ahlaki
ve diğer şeyler bakımından da bizlerin hafsalasının alamayacağı şeyleri
yapabiliyorlardı... bir ailede her dinden insan olabiliyordu ..hanif, sabii, İsevi,
Musevi ,putperest…hatta her kişi kendisine özel bir put yapıp tanrı dahi
edinebilirdi.. KABE ağzına dek putla dolmuştu.. sığmayanlar etrafına
dizilmişlerdi.. bölge, her zamanki
gibi o zamanda en büyük fuar-ticaret merkeziydi.. Kabe yi örnek alarak
başka başka yerlerde yapılmış tapınaklar gibi, burasıda ülkenin kalbiydi…iklimi
çöl- toprağı tarıma uygun değildi..
ancak gelip giden kervan ticaretiyle ayakta kalabilirlerdi.. ticareti canlı
tutmak içinde en akıllıca şey putlara yatırım yapmaktı.. ve her ülkenin ,her
gidilip gelinen yerin putları kısa zamanda burayı doldurmuştu.. en büyük
putları HüBEL, elİLAH adıyla bilinen SİN-AY tanrısıymış.. bu Şam da
tapınılan, yağmur yağdırdığına inanılan bir sembolmüş.. ve zamanla diğer
putları ya kendileri gidip almışlar,yada gelenler kabe’ye hediye getirmişler..
SİYASETİ..kabile şeflerinin kurdukları
mecliste asalete göre yapılan görev dağılımıyla imiş..kabile reisi bir despot
olmadığından sadece kuralları hatırlatmakla ve danışıldığında kararını
söylemekle yükümlüymüş…bazen parasız kaldıklarında diğer kavimlere tuzak kurup
kervan soyabiliyorlarmış.. bu milletin korkunç bir sözel hitabet sanatı, ve
acaip bir hafızası varmış.. ve kadim bilgileri de tabii.. mesela Mekke’de okur
yazar çok az kişiden biri olan hz Ömer- o dönem çok genç olmasına rağmen bir
putperest olarak kabe’nin siyasi elçisi
görevindeymiş.. ve O’nun sahip olduğu ilimlerden biride bir insanın simasına
bakarak binlerce senelik atasoyunu sayabilmesi ve huyunu suyunu da
bilebilmesiymiş.. mesela hz peygamberimiz ileride bu ilmi kullanmayı
yasakladığı için hiçbir zaman kullanmamış…bunu o devrin insanın neden okuma
yazmaya çok ihtiyaç duymadıklarını anlatabilmek için yazdım Sevdiğim..))
birde tüm kadim sembolleri dibine dek bilen bu
insanlar bugün bizlerin asla anlayamadıkları bir açık idrakle ayetleri çözebiliyorlardı.
.çöl adamları dahi..çünkü bildikleri bir şeyin aslını öz hakikatini anlatıyordu
Kur’an..ama bu kibirli,asalet meraklısı kavimler çok da kindar
kibirliydiler..putlar onlara ayrıcalık ve para getiriyordu..oysa bu yeni gelen
din her şeylerini istiyordu ki, bunu gayet iyi anlıyorlardı.. aynı bugün bizim
islam görünüp aslında zerre kadar mümin olmadığımız gibi.nerden anlıyoruz?!
.eğer bugünkü Müslümanlar tam olarak zekat ve sadakalarını hakkı ile verselerdi
yeryüzünde bu sefalet ve varlıklar arasındaki açık uçurumda olmazdı.. nerden
anlıyoruz?..en azından Ortadoğu ve kendi ülkemizdeki sapık insan ticaretlerine,
kalleş kardeş kavgalarına, miras iğrençliklerine baksak anlarız...Eğer biz
gerçek Müslümanlar olabilseydik bugün islam tartışılmazdı… demek ki biz teslim
olup selamete ermişlerden değiliz değil mi?.hıı??AHH TESLİMİYET..TESLİMİYET
İMANDAN, O DA İSLAMDANDIR..
vee Hz.Adem’den beri gelen haniflik çok az kişiyle sürse de hala varmış..
ve kabe’yi tavaf ritüeli bozulmuş olsa da
halen hiç kesintisiz devam etmekteymiş.. namaz, oruç ve diğer her şeyi de
okuyunca anlıyoruz ki, var ve biliniyor.. zaten Kur’an da da Allah “bunları
siz bilirsiniz” diye Mekkelilere tekrar etmediğini =İŞLERİNE GELMEDİĞİ İÇİN
KILIFINA UYDURDUKLARI HAKİKİ DİNLERİNİn bozulmuş ritüellerinide hala
yapageldiklerini hatırlatıyordu.. yani, bugün bizim gerçek islamı bozduğumuz
gibi…mesela Sevdiğim ben şimdi kendimizi o devirden hiç farklı görmediğim
için, bu bakış açısı benim için çok kolay.. bugünde hepimizin beyni, kalbi, evi, işi, koltuğu, ailesi
vesairesi ile bu putlarla tıka basa dolu.. gerçek islam yok gibi..
zaten olsaydı(istisnalar hariç
büyük çoğunlukla biz hakiki islam değiliz ne yazık ki )hiçbir gıdacı hile yapamazdı ,zina, haksızlık,zulüm,miras davaları, fakirlik
& zenginlik arasındaki inanılmaz uçurumsal fark asla olamazdı..
..kendilerine sosyete yaratmaya çalışan görgüsüz yeni zengin bazı islami kesim; har
vurup har savurarak, şiddetli islam düşmanları kazandırmaktan başka hiçbir işe yaramıyorlar bugün ne yazık ki..onların iflah olmaz gösteriş tutkusu pek çok değere
zarar veriyor.. bir defada bu parayla bir fakire ev alıp ,ona iş verip bir
aileye balık tutmayı öğretip, bana verilenin bu nimetin zekatını tam ve gerçekten vereyim demiyorlar…adamın
birisi metresine ,yada yanında herkese teşhir edip nefsini kabartacağı birine,
koskoca servetini o yemekte, bu tatilde ,şu markaya kolayca yatırıyor.. ama
evde zulmettiği-ailesinden üzerinde hakkı olan akrabaları ve sürekli ağlayan
kaç kişisi var tınmıyor bile…yada sadece tanıdığı veya özel sebeplerden
nefsi için hiç hak etmeyen kişileri belli konumlara getirenler..dünyanın, adaletin
,sistemin idaresi ile nasıl katledercesine oynuyorlar biliyorlar mı?..hz peygamber hicreti bir puta tapıcı –müşrikin ayak izlerini takip ederek
gerçekleştirmişti.. bunu bize işi ehil olanlara vermemiz için örnek olarak
uygulamalı yapmıştı.. ve O, Yahudilerin
çoğunlukta olduğu bir şehire göç etmişti.. komşusu olan Yahudileri evlerinde ziyaret edip onlara hürmet ederdi=YARATILANI SEVERİZ
YARATANDAN ÖTÜRÜ.. bugün bizim ülkemiz tüm azınlıkları darmadağınık etmiş ve
koskoca bir kültürün içine etmiştir. .eski
Türk Osmanlı döneminde sokaktaki bir çocuk ;komşularından en az 3-4
lisan öğrenebilirken, bugün bir İngilizceyi öğrenebilmek için korkunç servetler
harcayabiliyoruz.. oysa birlikte insan gibi yaşayabilseydik; onların kültürlerini,
geleneklerini, ilimlerini, sanatlarını da
kendiliğinden, ister istemez bilebilecek, çook zengin bir bilgi
birikimine sahip olacaktık…
İşte o vakit ki Mekke toplumu da böyle her ülkenin efsanesi, masalı, geleneği
,kültürü ile harmanlaşıp karışmıştı.. aslında çoğu-yönetici asil kabileler Sümer-Türk
hz.İbrahim kökenliydiler.. Şam’dan gelmişler ve hala akrabalarını sık sık orada
ziyaret edip, ticareti yönetiyorlardı..
ilk putları da Kabe’ye getirip, halka nasıl tapınacaklarını da orada
öğrendikleri gibi onlar öğretmişlerdi üstelik.. bir kısmı da Yemen’e yerleşmiş
siyahiler ve onlarla karışmış Hind halkı idi.. o zamanki insanlar için okuma
yazma henüz itibar edilen bir şey olmadığından hafıza full çalışıyordu tabii..
bu toplum sözeldi.. sabahtan akşama dek birkaç gün hiç durmadan süren doğaçlama
şiir okuma yarışmaları yapılırdı.. senede bir defa yapılan büyük yarışmada,
birinci seçilen şiir bir yıl Kabe duvarına asılırdı.. KUR’AN ayetleri
gelince bu halk çok şaşırdı ama hak da yemediler.. üç sene üst üste aynı ayet
birinci gelince bu yarışmayı kibirlerinden sonlandırdılarJ…güzel konuşabilsinler diye yeni doğan çocuklarını; hemen en güzel konuşabilen kabilelere birkaç sene
süt annelerine emanet ederlerdi.. mesela bugün bunu kim yapar?. eğer yapılsa
diğer insanlar o kişiye neler ederJ?!.
kölelik yaygındı.. HÜRLER..MEVLA(azad edilmiş efendiler).. KÖLELER
üçleme kastı vardı.. köle sahipleri kölelerini fuhuş için kolayca çalıştırarak para
kazanırlardı ki kur’an da bu anlatılmış,hayırlı olanın köleleri azat etmek
olduğu vurgulanmıştır..hz peygamber parası olduğunda köle satın alır ve onu
azat ederdi.. onu gören sahabisi de bunu daima yapardı mesela..tefecilik,faizcilik
yaygındı aynı bugünkü mafya bankacılık misali.. kadınlar ve kızkardeşler erkek
çocuğa miras kalırdı.. erkek çocuk isterse onları köle pazarında satabilir yada
evlenebilirdi.. kadının hiç biri değeri yoktu.. ilk çocuğun erkek olması çok
büyük bir ayrıcalıktı.. soyadı olmadığı için baba bu ilk oğlunun künyesini
taşırdı.. bazı kabilelerde ilk doğan kızı öldürmek yaygındı.. kanunlara
uymayan kişiyi kabile dışlayabilirdi.. ama çok gururlu ve gösteriş=DESİNLER cömertliğinde had safhada
yaşayan bu insanlar; kabilenin dışladığı –kendilerine sığınan biri mevzuu
olduğunda onu hemen himaye ederlerdi… bir aile
yada başka bir kabile yada nüfuslu biri tarafından korunma altında olana
ise kimse dokunamazdı.. yani bugün
bizler açısından da değişen hiç bişi yok değil mi Sevdiğim. .bugünde biz
Müslüman türklerin çoğunda evin ilk erkeği ağabeye her şeyi vermek üzere
yetiştirilir diğer kardeşler, bilhassa kız çocukları... onlar her şeyden geri
çekilmek üzere programlanırlar ki o seçilen parlasın.. ve sonrada hepsini ezip
geçsin-diğerleri edeb adı altında sesiz kalabilsin, aile-gelenek-kabile
terbiyesi..ama DİN BÖYLE DEMEZ.. EHLİYET DER..RIZIK ALLAHTADIR DER..bir kardeş
diğerini harcamak istediğinde diğerlerinin sürünmesi pahasına intikam için –kan
davalı yaşar mesela.. bugün bu Ortadoğu –türk+hint=arap-kürt ilkel kabile düzeni hala sürer ….bir
hiç uğruna..hiiç..değişen bişi yok.
Ve bugünkü köle
pazarına bakalım mı Sevdiğim..her yer fakir ülkelerden gelmiş pasaportlarına el
konmuş maaşlı köle ile dolu değil mi?. ne kadar fahişe varsa o kadar erkek
fahişede vardır unutmayalım…ve bir o kadarda diğer ilişkilerdeki sapkınlıklar..
eski Roma hamamları devrine; aşırı
bolluk ve refahlıktan dolayı tekrar döndüğümüzü ,açılan spor&sauna ve bakım
evlerinin mantarane bitişinden hali
ahvalimizi herkes anlar ama işimize gelmediği için asla söyleyemeyiz değil
mi?...evvet.. hem de sahte manevi kimliklerin evlerinde de bu böyle..
maddi kişilerin de.. büyük şirketlerin, kariyer için çalışanlarından
istedikleri tavizleri kimse nedense görmek istemiyor…devletin haraca
kestiği fatura köleliği ise içler acısı….ya
medyanın kölesi olan ve işleri
bitince iğrenç pis bir mendil gibi silip pisletilmiş bir halde çöpe atılan
sahte şöhretcikler… ya sağlımızı kullanarak şöhret, para edinen ama tüm
gelişmizliğimize rağmen bir türlü geçmeyen her geçen gün yeni yeni dala budağa
ayrılan hastalıklarımız..
ya zalimlerin ellerindeki çalışanlar..bir mal gibi etinden kanından, organından
her şeyinden faydalanılıp işi bitince hiçbir sosyal hakları verilmeden bir
köpek gibi sokağa atılanlarda çok değil mi?. evvet.. kan emen vampirler gibi
ucuz iş gücünden onları çalıştıran bu ülke insanlarının genel nüfus kağıdı dini
islam değil mi?..peki bu adamlar
Müslüman mı?.. BİZ SİZCE MÜSLÜMANMIYIZ?!! mesela bu ülkede iyi
bir lokantada bir davet vermek korkunç
bir paraya çıkıyor..bakalım bu sene Ramazanda kaç şirket,kaç ünlü,kaç aile,kaç
kişi o birkaç saatlik masadan tuvalete gidecek parayla bir ailenin en az bir
aylık mutfak masrafını yada ödeyemediği faturalarını karşılıksız ödeyecek.. bence
bir kampanya yapılacaksa böyle tanımadığımız mağdur insanların borçlarını silme
kampanyası yapılmalıdır.. insan olmak budur..İslam budur…etrafa yayın yapmadan,
kimseyi incitmeden işini görmektir KULLUK BİLİNCİ..eğer birilerine teşvik için
hatırlatma olacaksa o zaman naklen de olmalıdır.. çünkü o hanzo odun başka anlamıyor ne yapsın..
gösteriş için bari yapsın da biri kurtulsun…
Başka Sevdiğim tüm tarih boyunca hiiç değişmeyen
klancılığımıza da bir bakalım mı?bu çok çirkin bir şeydir..kan davaları..benim
ırkım,benim rengim,benim atasoyum aptallığı..hiç değişmeden öölece hala
insanlığın içine ediyorlar..
Bugünkü putlardan en büyüklerinden biride teknolojik cihazlarımız Sevdiğim..geçen
facede bir fotoğraf yayınlandı.. İstanbul’ da bir camide hutbe dinleyen bir saf
erkek cemaat..hepsinin önünde cep telefonu.. ya ellerinde ya eğilmiş oradan
bişi takip ediyorlarJ..demek ki henüz İslami edebimiz yokk.. masada, misafirlikte
her yerde karşımızdakilerin yüzüne artık bakmaya tahammül edemiyoruz.. hepimiz
elimizdeki hiiç tanımadığımız, görsek ,özel hayatlarını bilsek asla yüzüne
bakmayacağımız-fellik fellik kaçacağımız kişilere yazıp
duruyoruz…yanımızdakilerin kıymetini değerini bir türlü nedense anlayamıyoruz
taaa ki kaybedene dek neden??!!..
ve başka..işte hz peygamberimizin dönemi ile bugün bizim şirket kabe
tapınaklarına ve kariyer putlarına şimdilik bir nebzecik baktık
Sevdiğim..sanırım sorası gelir.. ASLINDA KENDİMLE YÜZLEŞİYORUM DEĞİL MİJ…
Şimdi masalımızın sayısal değeri yüzünden 12 rakamına bakalım
mı peki?..12..1+2=3 olay benim için budur Sevdiğim..zaten tasavvufta da sayılar 3 ile
başlarmış..3 ise 1 demekmiş..hayat teslisle sudan nasıl başlamışsa aynen
öyle…NUR,KALEM,ARŞ..arş suya yazı yazma sanatı.. kim yazar?. Kalem..Kalemin
mürekkebi yine yazılanın kendisidir.. kimseye zulmedilmez.. her nokta sadece
kendi manasını yazıp çizebilir.. HİÇ BİR NOKTA DA ASLA DİĞERİNE KARIŞAMAZ..ve
bazı damlalar sağ bazıları da sola doğru dönerler..bunun sebebi ise henüz bu
masal çocuğuna meçhullJ…
|
sirius A VE B |
Sevdiğim geçen okuduğum bektaşimelamilik kitabında yazmışlar ki, 12
rakamına çok önem verilirmiş Bektaşilikte.. Hacı BEKTAŞi Veli HZ DEN SONRA BALım Sultan Bektaşiliğe etraftaki
türkmen göçebelerinden pek çok geleneksel ŞAMANİK-SABİİLİK inancı da sokmuş Sevdiğim.. bunu o devrin
padişahı için 2.adam olarak , etraftaki türkmen kabilelerini-boylarını bir
bayrak altında toplamak adına yapmış diye yazmış okuduğum araştırmacı ….Hacı
Bektaşi Veli hz “bir kuyuya bir damla şarap düşse o
kuyunun suyu haram olur, bir koyun içse eti murdar olur” demiş mesela.. ama Balım
sultan, tekkeye şarabı ilk sokan ve resmileştiren kişiymişte….belki ;NAS’A AYKIRI
OLMAYAN TÜM ÖRFLERİ KABUL EDEN İSLAM ,BU ENGİN
HOŞGÖRÜSÜNDEN DOLAYI İLK ÖNCE BATINİCİLER TARAFINDAN YARA ALMIŞ GALİBA DEĞİL Mİ
SEVDİĞİM.. orada başlayan bozulma yavaş
yavaş şeriatte de yozlaşmayı otomatikman
getirmiş tabiii... bugünde en büyük
tehlike batıni tasavvufla yatıp kalkan bir modaya uyan yeni tür islam
ezoterikçileridir...şeriata zerre değer vermeyen bu kişiler istedikleri kadar batıni
bilgileri toplasınlar aslında ederleri değerleri kadar..tek kanatla uçulmuyor…
ve konumuz Sevdiğim 12…biraz buna değinelim mi? aslında 12 imam ve mehdi diye bir şeyin kutsallaştırılması bizim islam
inancımızda asla yokmuş.. çünkü 12 imam demek; 12 ile olayın sınırlanması demek ki, bu asla ve
kat’a “her an yeni bir şanda olan”a uygun bir şey değildir.. kıyamete dek
sürecek imamlar her daim ve her vakit değişecektir…hz Peygamber Efendimizi ve Kitabını anlamayan kişiler, O’nu geçmiş
öğretilerle ,kendi istedikleri şekilde örtmüşler ve dinlerine kafir=perdeli
kalmışlardır..bazen bunu sırları
saklamak adına :halk=amma indirmemek- asilkan-klancı zihniyetle yapmışlar,
bazen de devrin padişahının ,bugünkü gibi siyasi kimliğinin siyasi arzularına
göre dini biçimlendirmişlerdir.. halkı elde tutup yönetebilmek için; onların
değişmez köklü gelenek ve efsanelerine kadim bilgiler sırlandırılmıştır..sadece
anlayana, bu ilmi alacak kabiliyette kişilere de binlerce senedir aktarıla
gelmiştir..Turuku A’li imamları tesbihinin imamesi hz Peygamber Efendimizdir..ve sadece O’nun izini
takip eden, O’nun ipine tutunmuşlar, O’nun tesbih taneleri imamları
olabilir.onlar kendi vakitlerinin ve kendilerinden sonra gelenlerin
hamisidirler ve BELOK=belyol atalarıdır..ister anlasınlar ister anlamasınlar..
bugünkü akıl ve bilim henüz bu seviyede değil…
ama biz yine de her sayı da aynı şeyleri bulacağımız şeylere bir göz
atalım mı Sevdiğim..insan bedeninde 12 delik varmış..12 astrolojik
yıldız tesiriyle huylanır ve idare olunurmuşuz ki ,Sevdiğim ben anladım ki; Allah’ın ayetlerinden BİR AYET DENİLEN Şİ’ RA-NECM deki yapılanmada
bu açılımı anlatıyor..aynı tüm kainatın bir insanın açılımı olması gibi..tek
bir tohumun milyonlarca değişik tad ve renkte,kokuda meyve vermesi gibi..
başımızda 2 kulak,2 göz,2
burun,1 ağız deliği vardır.. bedenimizde ise 5..işte toplam 12 kara ve ak
deliğe sahibiz.. ve bu deliklere girip çıkan şeyler bizim huy, davranışlarımız üzerinde
astrolojik tesir yapıyorlar.. haram duyan, haram bakan,haram yiyen, haram koklayan, haram
ilişkilerde bulunan, haram ilim sütü emenler ,maddi manevi haramilere göbek
kordonlarından bağlanıp onun mıknatısına
tutulanlar onların hali ile hallenir ve yokluğa mahkum olurlar.. bu delikler giriş ve çıkış kapılarıdır...yani alışveriş..yani biz masumuz
,bize zorla yaptırttılar diyemeyiz değil mi?insan herkesi kandırır ama asla
kendisini kandıramaz. .herkese yalan söyleyebiliriz ama vicdanımız bizi
pençeleriyle yakalar ,depresyona sokar..hatamızla yüzleşip olayı tamir edip
kendimizi affettiğimizde ise cehennemimizden azad oluruz..içimizdeki şi’ra
hislerin yönetimi işte bizi böyle idare eder..sen kendi hayvanlarının şiri aslanı olmadıktan sonra ,kendi hayvani
tabiatına hüküm süremedikten sonra asla şir’a olamazsın..
AtaBabaAna =A’BA ve
Sevdiğim bir de 12 aylar var tabii..AY KÜLTÜ..neden?çünkü tüm veriler ay’ın
güneşten daha fazla hayat ve suyla yani yaşamımızda etkin olduğunu anlatıyor..eski
tabletlerde de AY-HİLAL(bakire),
her daim güneş ve dünyanın ortasında..bu 3 lü aslında her şey..biri
olmadan diğeride olamaz..insanlar bunların etkilerini anlatabilmek için
besmelenin sırrını BABA GÜNEŞ,ANNE AY,ÇOCUK DÜNYA yı böyle
sembollemişler..aylar en çok kadınları etkiler..hayatlarının verimliliği belli
dönemler içinde daima AY TAKVİMİNE BAĞLIDIR..ay güneşin tesirlerini bizim
yaşayabileceğimiz seviyeye indirgeyen ve bizleri koruyan anne gibidir.. anne ay;baba
güneşin tehlikeli celalinden bizleri korurken, bazen bu celali gel gitleri
kontrol edemeyen içsel bedeni= yani, biz su çocukları dünyalılar ,bundan
nasibimizi alırız..anababa arasına girilmezzzJ…..
ve ay..aslında ay tutulması bize her şeyi anlatıyor galiba
Sevdiğim..mesela bizim bayrağımız..ay hilal ve ucunda bir yıldız ,içindede
daire var değil mi? GÜNEŞ&AY&DÜNYA 3’ü 1..işte
bu sembol bize baba-ana-çocuk-besmele 3
lemesi ile olan nizamı da anlatıyor.. ay nötrdür..aynadır..safdır..sadece
aldığını yansıtır..kendisinden hiçbir şey ekleyip katamaz..çünkü ay ölmeden
evvel ölmüş ve peyk olmuştur.. Sevdiğim geçen öğrendimki ayında bir peyki var
imiş..lakin benim efendim aklı maaş mürşidim Google hz bunu bulamadıJ
..neden?çünkü aklı evvel biri henüz bu manayı bu beyne yüklememiş de ondan…
*- Dogon'lar, dünyanın uydusu Ay için “Bir
ölünün kurumuş kanı kadar kuru ve ölü” diyorlardı.
işte Sevdiceğim bizde şimdi Receb-i
Şerif ayındaymışız..3 ayların en değerlisi..
3ü bir ama diğer 2 sinden ayrı bir
başına tek ay da denirmiş.. ALLAH’A ait olan.. çok sulu-yağmurlu ve bol
bereketli bir aymış ..aynen bu seneden anlaşılacağı gibi.. yazıyoruz ki afat
tufan olmasın J….ve
Sevdiğim bu 1. aya RECEB-İ MUDAR da denirmiş.. bence buradaki ilk halk bu
bölgeden göçmüşler ki; ben de hemencecik
Mudarlılar nerden gelmiş diye baktım….” Rebia ve Mudar kabilelerinin ANA ÇIKIŞ mekanları, yani Diyar-ı Mudar ve
Diyar-ı rebia, Diyarbakırdır”..(klancılık-kanperest kindarlık- aile içi hiyerarşide böylece açığa
çıkıyor değil mi SevdiğimJ..)
*hadis :“Benim ümmetimde Üveys adında bir kişi vardır.
Kıyamet gününde Rebia ve Mudar
Kabileleri’nin koyunları tüyü sayısınca günahlı kişilere şefaat edecektir.”
|
sirUS A&B |
KÖPEK KİTABI… alıntılarla beraber konumuza devam ediyoruz Sevdiğim.. “Shemsu
Hor” (Horus'un gözüne tapmak)eski Mısır isis dinidir.. şi’ra-
sirius tapınıcılığı ve masonlukla devam eder.. Mitolojiye göre Sümerli bir
geçmişte, dünya ,siriustan gelen ilahi ziyaretçiler balıkadamlar tarafından “Oannes”
kurulmuştur.. İsis de balık şeklinde bir başlık taşıyordu Kİ BUGÜN PAPA
VE SİHİRLE UĞRAŞAN KAHİNLERİN BAŞLIĞI VE KRAL TAÇLARININ KÖKENİDE
BUDUR..KEHANET TACI YANİİ…eski Mısırlılar
bu sebeple hem takvimlerini, hem de tapınaklarının yönünü Sirius'a göre
ayarlamışlardı…Dogon'ların kuzeni “Bozo” kabilesi, Sirius'a “Göz
Yıldızı” demekteydi ki, bu kavram, bize “Üçgen içindeki göz”le
sembolize edilen “İsis”di..
“Illuminati” =3 defa ululanmışJJJ..Hermetik siyon.. Sirius yıldız sisteminden gelen ölümsüz kan bağına
dayanan eski planlarının tamamlanabilmesi için (Süleyman Tapınağının yeniden
inşası ve “Dünya Kralı”nın taçlandırılması) “TEK DÜNYA HÜKÜMETİ”'nin
kurulması gerekiyordu..
.((Sevdiğim Sen
oraları fethettiğin için aslında ben bu yazıyı sevinçle yazıyorum
biliyormusun..çook teşekkür
ediyorum…))
Fransız UFO
araştırmacısı Jacques Vallee, Paris'te ilginç bir UFO grubu ile temas kurmuştu.
Bu gruba“Melkisedek Tarikatı” deniyordu ve amblemi “David
Yıldızı” ) idi. Tarikatın programı“TEK BİR DÜNYA HÜKÜMETİ” kurmayı
ve -UFO eğilimli kendi dinleri hariç- dünyadaki bütün dinlerin ortadan
kaldırılmasını hedefliyordu.Tarikat OTO ve Hür-Masonlar gibi diğer okült
grupların da kullandığı Yahudi mistik kozmolojisi Kabala'yı kullanıyordu.(matrix
filmini kimler çevirmiş uyanalım inşallah ve aminnJ)
Dünya
dışı klonlama kültü ; RAel'ciler… dünyada ilk defa bir bebek klonlandığını bütün dünyaya duyuran bu Raelciler
olmuştur. BUNLAR ,ELOHİM-TANRILARA YANİ KLONLANMIŞ –DNA ile
oynanmış ölümsüz bir NESLE İNANIYORLARDI..
mesajları:” Allah olmadığını,
insanların ancak klonlama yoluyla ölümsüzlüğe ulaşabileceğiydi”..
şeriatsız
sadece batınicilik işte adamı böyle sapıttırıyordu değil mi?.... Sevdiğim bugün
bu makinede böyle çok kişi var.. İslam tasavvufunu-ayetleri-hz peygamberi
kullanan… uzaylı cinlere tabii olmuşlar..ve onlar, yakında gelecek gemilerle
insanları tanrı yapacaklarını vaad ediyorlar,
ah bir bilsenJJ…
Sevdiğim eski arapların kabeye koyup taptıkları
tanrılardan birisinin adı da bak bakalım neymiş..
At Süreyya (Kelb-i ekber-Büyük Köpek, Şirayı Yemani, Pleiades,
Ülker Burcu- Sirius)=bu yıldız öküz başını andırımış..10 yıldızdan
oluşan burçta her yıldızın birde Ayı varmış..yağmurları yağdıran, bereketi
verdiğine inanılırmış... Araplar Süreyya takımyıldızına “En
Necm” de derlerdi.
-"Hîmyer ve Huzâa kabileleri ona taparlardı .."Onu ilk evvel
tanrı edinen Huzâa kabilesinden Ebu Kebşe olmuştu.".. Araplar'da Şi'râya
hürmet eden ve dünyada onun tesirine inanırlar bulunduğu ve doğuşu esnasında
gayba dair sözler söyledikleri cihetle burada özellikle Şi'râ'ya izafetle
"Rabbü'ş-Şi'râ" buyurularak Şi'râ'nın Rab (terbiye eden) olduğunu
söylerlerdi.(E.H.Yazır. Necm Suresi tefsiri)
HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT
TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ
ALLAH
Sevdiğim şimdi çok özel bir lafzıa;geçmişten bugüne
nasıl anlaşılmış, anlayabildiğimiz kadarıyle izninle bakalım mı lütfen.. kızmıyacağını
ummaktan başka çarem de yok biliyorsun..lütfennn..konu kendiliğinden buraya
geldi biliyorsun.. ben korkup durmayayım da kim dursun değil mi?.. bildiğin ve
geçmişte yazılıp kaydedildiği gibi, Kabe nin içinde elLAH putu da varmış ki,
sadece ona inanlar olduğu gibi, onunla beraber diğer putlardan da medet umup
onlara ibadet edip kurban sunanlar varmış..
HUBEL( baba), Habbal- Habbel (İbr), El
Lah-Allah ve üç kızı Lat, Menat Uzza.. Gökgürültüsü
Tanrısı.Özellikle Suriye Araplarında “Ba’al” a karşılık gelen SİN-
Ay tanrısıydı. “erkekti”. En yüksek onura sahip Yağmur tanrısıydı..Suriyelilere
göre Babil’i kuran ve gökyüzü ve varlıkları düzenleyen çift karakterli güneş
tanrısı Baal- Bel” olarak tapınıldı. ..Arapların Jüpiteriydi.. Kâbe’ye
Suriye’deki putperet moABi kabilesinden
yağmur yağdırması için getirildi…oradki adı hübel ken araplar ona EL ELLAH
adını
vermişlerdir..Kırmızı akik taşından yapılmış insan şekilli erkek bir heykeli
vardı. Sağ eli kopunca altından bir el yapılarak yerine
takıldı.
Müşriklere
göre, putlar ilâhî kuvvetlerin ve meleklerin suretleridir. Melekler de
Allah'ın kızlarıdır.
"Lât, Uzza Menat
ın ulu kuğu olduklarına
inanıyorlardı..yani eski osiris dinindeki gab kazı hikayesi. . yani ruhlar
alemini maddeye monte etme çabası..şekilsiz ve cinsiyetsizliğe elbise giydirme
beşeriyeti..
"Siz de gördünüz değil mi Lât ve
Uzza'yı? Üçüncü olarak da diğer putunuz Menat'ı? Demek size erkek, Allah'a dişi
öyle mi? Öyle ise bu çok insafsızca bir taksim! Onlar, hiçbir şey değil, sırf
sizin ve babalarınızın uydurduğu kuru isimlerdir. Allah, onlar hakkında hiç bir
delil indirmedi." Necm suresi..
Sevdiğim şimdi gelelim bu masal çocuğu ALLAH lafzı şerifine bakınca ne anlıyor.. 3 yıl evvel de aynını
yazmıştım..ama şimdiki aklımla bir daha bakalım madem..EL LAH..aslında EL İLAH
dır..yani O ALLAH ki O ALLAH bilinen belli bir tapınılacak tek bir olan İLAH dır..zaten hz Kur’an da Cenab-ı
ALLAH “ size İLAH olarak ben yetmiyor muyum? ..sizin İLAHINIZ BENİM BEN”
demiyor mu? demek ki anlaşılmayacak hiçbir şey de yok.. elif-lam-lam-elif-he-vav-elif …
LA
yok..İLLA HÜVE var..sadece kelimeye ve ayete baksak bile tüm anlam apaçık
ve tüm sadeliği ile aşikardır.. bir defa
3 kere ululanmışlık bu lafzın ta kendisidir..3 defa ululadığı ise H harfini U-Ü
okutan VAV velayeti ile kendisini gösteren İÇ SIR MANA ELİF dir..içinin içinin
içi..ve
artık öğrendiğimiz gibi Sevdiğim ELİF HARFİNİN DEĞERİ 1 dir..yani bir defa daha
I:IIII gelen giden O’dur..ve kendinden başka bir varlık tanımamaktadır ki başka
bir varlık ilah olabilsin…bu kadar sade,yalın ve net..anlayamayanlar “lütfen”
bile demeyeceğim..umurumda değilsiniz..onca şeyi öğrenmek için ne para,ne
zaman,ne emek harcıyorsunuz..birazda kendinizi tanımak ,bu dünyaya neden
geldiğinizi anlamak için çaba gösteriniz vesselam..
var olan, bilinen
yaratılmış her şey seyrü sefer halinde bir hareketin devrindedirler..esmalar da
yaratılmıştır..ALLAHUEKBER ASLINDA BUNU ANLATIR.
hz peygamberin omuzunda
elindeki kılıçla KaBE’nin damından
indirilen HÜB'EL putunun
anlamı da budur.. putu kıran o esnada neyi kırdı? ..putu kıran benin
altındaki nokta o esnada neyi gördü?.. nokta
nın herkeste ve her şeyde seyredip
gördüğü o tek mana görüntüsü kimdi?.. bazen tüm kainat tek bir kişiye bir
şeyi öğretmek için olabilir …çünkü O öğretilen kişinin anlamı da, O’na bunu
yaşatarak gösterenle aynıdır..ve HER İNSAN BİR KAİNATTIR.. başlangıçta
2 güneş vardı..ve biri diğerine yaratılır yaratılmaz secde etti:”eğer
dünyada insanın bir diğerine secdesi emr olunsaydı bu karının kocasına
secdesinden başkası da olmazdıJ”(hadis)..((LAMELİF
TEK BİR HARFTİR..SAKIN ONU AYIRMAYINIZ hadis))
her şey tekamüller açısından
anlaşılmalıdır.. cinsiyetlere, bedenlere ,eşyaya, isimlere, esmaya takılmış
birisi asla ruhu anlayamaz.. akıl –beyin asla yaratılmışlık hududu sidre-i
geçemez. .orası
AŞKIN MEKANIDIR VE AŞK ÇOK KISKANÇTIR.. ben varım diyen oraya giremez..putunu kır
öyle gel!!..sende bu putu kıracak kişi değilsin!!..putunu kırmış birinin eli
ancak buna izinlidir…ve putperest=her şeyi beyinsel maddeye –eşyaya çevirip
anlayabilen fitneci pis zihniyetler her şeye
şirk gözüyle bakar.. BE nin kapısı NOKTA
,onların içeri girmelerine asla izin vermez ki içeri HU ya erebilsinler...o
yüzden de onlar, kendi kalplerindeki pisliği kötü niyeti asla göremezler. ince
manaları anlayamadıkları içinde her yana, ALLAH&PEYGAMBERi ne ve İslam’a çamur atarlar ki ,oraya çamur asla
yapışmaz.. direk kendi pis suratlarına döner yapışır..