7 Mayıs 2012 Pazartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 11



               99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 11  
        (( ALLAH,ADEM,ALEM ))…..Hurma ’ya  İNCİR’e  Zeytin’e…
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. artık masallarım tüm zaman-ı  hayatımı çalıyor.. bahar geldi ve ben ota, yeşile, papatyaya henüz bulanamadım.. bir defalık geldiğim bu darı ukba da, neden bende herkes gibi kendime izin vermeyi başaramıyorum ki, neden?.. çok mu önemli bunları yazmak?!!.. kimsenin umurunda değil ki.. yazdıklarımı ,henüz tek bir kişi ile bile konuşamadım biliyor musun?.. bahsetmeye kalksam insanlar benden kaçıp, korkuyorlar J..Allahtan ki yazıyorum da, henüz cinnet geçirmiyorum  yani.. ve masallarımın sıkı bir takipçisi olan kardeşimin bana yolladığı bektaşi- melamilik kitabını netten okumak  beni perişan etti.ve Sen benim, tek Bektaşi Melami Efendim olduğun için çook teşekkür ediyorum Sevdiğim

bu hafta öyle çok okudum ki, bana yeni  ve sağlıklı gözler lazım.. nerdeyse hiç hareket etmediğim için yakında,360 derecelik  obez bir noktadan başka hiç bişey de olamayacağım.. içimdeki ELİF i ne zaman ortaya çıkaracağımJ...mevsim, süslenip püslenip arzı endam etme vakti üstelikJ...ne sağlık kaldı, nede hayatın keyfi.. oysaki  bende hayattan nemalanmak isterdim..” her şey serbest.. özgürsün” denilip; görünmeyen iplerle bağlanıp, sımsıkı sarılmış, eve kapatılmışım.. hatta kendi içsel mağarama kendimi hapsetmişim…şu kıskançlığa bir son verip, Seni herkeste görüp sevebilme egzersizlerime artık başlayabilsem diyorum…çünkü, Sen, zaten bunu hep yapıyorsun.. bir tek ben başaramıyorumJ..ve tabii Sevdiğim, bu hafta, kış uykusundan uyanıp uyanmadığımızı anlayabilmek için bu masala muhtaçmışız sanki.. bir evvelki masal bitiminden itibaren seyrü sülükümüze devam ediyoruz…şimdi isyan etmeyeceğim.. masalın sonunda, girip çıktığım her çamur için isyan edip ağlayacağım tamam mı?!..bakalım  yazım bittiğinde ortaya ne çıkacak çok merak ediyorum …
ve geçen  masalım bitmişti..pestilim çıkmış ,içim kurumuş bir halde yatağıma gittim.. Ya Rabbim.. yazma düzenime ara verip, sonra da içimdeki baskıya dayanamayıp her yazdığımda olan o şey,  bir defa daha oluyor.. fakat bu seferki sevinç tezahürü farklı tabii.. o, içimdeki harflerin, akılla anlatılıp anlaşılamayan sevinçlerini hissediyorum yine.. Sevdiğim nasıldı biliyor musun?.. bir upuzun hol, koridor, sur, kuyu ..ve sayısız yamuk yumuk elif ,henüz harf formuna girmemiş ipçik, o holden sevinçle akıyorlar.. henüz renksizler.. siyah beyaz.. şimdi ben boşaldım mı doldum mu ,anlayamadım ki Sevdiğim…acaipti.. ama ipucum ve gelecek masal harfim, kendini böyle göstererek öğretmiş oluyordu..ELİF.. Seni seviyor ve teşekkür ediyorum..
28. Nisan cumartesi.. yemyeşil bir  yayla.. ortada incir ağaçları var.. .. incirler çok büyük ve yeşil..hepsinin ağzı yarılarak açılmış, olgunlar.. incirleri uzanıp koparıyorum.. rüzgar muhteşem bir serinlikle esiyor…yanımda  kendine benzemeyen güzel sesli Selma var.. ama o genç, sağlıklı ,güzelleşmiş.. koparttığım ilk inciri kendime ayırıp diğerini ona uzatıyorum.. aaa..yan tarafıma bakıyorum.. öyle çok köpek var ki anlatamam.. ve birden ileri doğru havlayarak sürü halinde koşuyorlar.. ben, belli etmesem de, köpeklerden çok korkarım biliyor musun Sevdiğim.. aslında onlardan değil, gözlerinden bakandan tabii.. ürkerim.. işte korkuyorum ve bir bakıyorum tüm köpeklerin etrafına tel ip çekilmiş, sakince koyun gibi o çitin içinde duruyorlar.. ileriye havlayarak koşanlar için Selma hanıma diyorum ki “keşke bir fotoğraflarını çekseydiniz konuya eklerdim”.. oda gülerek kendisinin trt ye belgesel çektiğini sözsüz anlatıyor ..anlıyor ve cahilliğim için mahcup oluyorum.. ve sonra birden bilgisayar ekranında bir kitap beliriyor.. dosya iken sayfa sayfa okunan KÖPEK KİTABIna dönüştürdüğüm yeni bir yazı oluşuyor..
*Sevdiğim beni koruduğun için engellediğini ben zaten anlamıştım.. teşekkür ediyorum.. ama hep böyle yaşanmaz ki…yani..

Ve 5.5.2012=O.O.O=O günü için aldığım davete; kendi içimden çıkmayan iznimin hakikatini de öğrenmiş oluyorum .. oysa ne çok gitmek istemiştim.. ben neden hiçbir yere gidemiyorum peki, nedeenn?!! neden tüm imkanlarım elimden sürekli alınıyor..(tıpp..isyan yokk..isyan yokk..:)

ve Sevdiğim buradan da anlaşılacağı gibi bu masalın mitoloji kahramanı da 3 yol ağzında, köpeklerine yemekler sunulan hekate olacak.. hani şu mısırda sihir-büyü –heka  demek olan, o kelimenin anası İSİSİN ANAERKİL ÖZatasını öğrenecekmişiz.. bak kızmayacaksın tamam mı?!!..olan bana oluyor.. tüm günahlara batan çıkan benim zatenJ..

pazar..devam eden gölgelerin iz sürücüsünü görüyorum..Zahira ambarını Kibariyeyle bir ve aynı anlıyorum.. ama aslında ikisi de değiller.. değişik, gizemli, güzel.. kucağında bir oğlan bebek var.. bana bir kitap uzatıyor.. devam eden gölgelere ait gizli bir mealmiş. ona emanet etmiş. o bana veriyor.. sayfaya bakıyorum.. yanında gizli bir yer açılıyor.. minik bir lamel altından gözüken harflere ve sayıya bakıyorum. .K ve 50 yazısı hatırımda kalıyor.. bilmiyorum doğrumu Sevdiğim. .bu bir kripto anlıyorum.. ve benimde elimde, kimsede olmayan iki tane sanat kitabım varmış.. birini ona hediye ediyorum. .pencereden aşağı bakıyorum.. kasabalarda çingenelerin kurduğu  panayırlardan var.. karanlık.. aşağıda bir  erkek çift dans ediyor.. ama bu dans çok tehlikeli ölümcül gibi bir gösteri aslında.. kişiler gözükmüyor.. omuzlarında ateşten- yay şeklinde ışıklı bir kavisle yapılan bir dans bu.. bilmiyorum anlatabildim mi?. zor bişey tabii.. ve orada aşağıda,meydanda, bir sandalyede kucağında bir minik oğlanla oturan bir masal çocuğu var.. 
30.nisan pazartesi..bir yerdeyim.. yine en kadim devirden beri yaşayan, o kara taş gibi hissiz adam.. o benim evimi parayla temizlemiş.. ama ben beğenmediğim için tekrar temizlemesini söylüyorum.. o öyle dehşet bir simaya sahip ki aslında Sevdiğim, bana kızar sansam da ,o, evimi istediğim gibi yine temizleyeceğini  söylüyor.. o kendi cinsinden biriyle evliymiş ve ona, işi bitene dek onu beklemesini dahi söylüyor.. gülsün arkadaşım bana otosunu veriyor.. arkada gül var.. “ben araba kullanmayı bilmiyorum ki” derken, aaa bir bakıyorum, arabayı  otobana sokup, sürebiliyorum..
*Sevdiğim..ben yıllar evvel bir hayal görmüştüm.. düşümde simsiyah bir suyla dolu olan dipsiz karanlıklar  homejenler havuzuna düşürülmüştüm.. ve uyandığımda ne yaşadıysam, dehşetten dudağımda aylarca geçmeyen iki uçuk çıkmıştı.. ben öyle şeyleri öğrenip bilmek istemiyorum.. lütfen.. bunları anlamasam da olur.. lütfen.. korkuyorum..

 1. Mayıs amele bayramı.. bir harf emekçisi olarak, en zavallı halimi görüyorum Sevdiğimm..bir minik yılan.. yanına minik bir kertenkele geliyor. İkisi de toprak renksizliğinde, taş gibiler. ikisi  yan yana duruyor ve iç içe geçiyorlar.. onların, bu bir bedene sığma sıkıntılarını-daralmayı hissedip, azab duyuyorum nedense.. ve sonra güneş, bu yeni semender-ejder yavrusunun sırtının tam ortasına vuruyor. öyle hızla büyürken; güneşin değdiği yerden başlayıp, derisindeki renk pigmentleri de yeşil kızılla renklenmeye başlıyor ki, uyandım..  galiba çok günahkar oldum değil mi Sevdiğim. .tekrar emmare nefsime dönüyorum ve hayvani tabiatım sudan çıkıp, karasal iklime uyumlanıyor.. ama su ve toprağa hayat verense ateş bunu da anlıyorum tabii..

Bu gün tv de maydonoz ve naneyle son hava bükücü filmini izledik.. “ilim müminin yitik malıdır ,ilim Çin’de de olsa onu gidip alın “deniyor ya hani Sevdiğim.. ve teferruat –satır aralarında saklı kemalattan  ise eğer, bu filmde işte bu var.. Evvel Zamanım hep derdi ki ”aynı rüyayı göreceğiniz dostlarınız olsun”.. işte bu muhteşem söz; benim yol izi sürücü  kılavuzum sanki,  biliyor musun.. tüm  insanlık tarihinde aynı rüyayı, aynı sembollerle gördüğüm atalarımı MİTlerle işte böyle kolayca takip edebiliyordum hem…
bu masalı yazmaya başladığım gün..6 mayıs Pazar..HIDRELLEZ..faceme şunu astım..
 SEVGİLİ HIZIR 
BU YIL SENDEN HİÇBİR ŞEY DİLEMEYECEĞİM..
ŞİMDİYE DEK BİR DEFA BİLE TENEZZÜL ETMEDİN..
AMA..
AMA..
YENİ HARFLERİMLE SENİ FENA HALDE FENA YAKALADIM..
AMA MUHAKKAK Kİ SEN YİNEDE BANA KENDİMİ HINZIR BİLDİRECEKSİN 
VE BENİ YİNE FENA BAK'A BAST'IRACAKSIN..
bu defada gelmesen de, ben yine de seni öptüm.. gül dalım olmadığı için face dalıma mektubumu astım..sabah uyandığımda neler olmuş sana yazarım...kendine iyi bak..
sabah..ve  el cevabül hayalime şunları düşürdüm.. çocuğun Hızıristanı bir yerden yeni dönmüş.. tel geliyor.. ama hattı çocuğa bağlı ve çocuk da konuşulanları dinliyor..aynı zamanda onu görerek izliyor.. bu olan şey doğrumu değil mi, haber versin mi vermesin mi?!! diye düşünürken; Hızıristan çok sinirli, aynı hatta bağlı olanı seziyor ve yetkili yere tel açıp-hattaki  kaçağı haber verirken, bizim köyün karşı sahil ülkesi Ukrayna’da(OKlaşmış halk) bir sürü kadınla bir evdeyim.. muhteşemim.. gri kadife pantalonum var ve üzerinde simli yıldızlar parlıyor..çook güzelim de, gerçek değil ne yazık ki:)…(Sevdiğim benim bu UKrAyna ile ne ilgim var, hala çözemedim.. ama sanki AMAZONGİLLER den dolayı oraya da gideceğiz gibi ..bilmiyorum… çocuk gözlerini açıyor.. Ya  Rabbim.. Sevdiğimm.. Hızır ,benim hiçbir dileğimi kabul etmese de, beni duymuş, biliyor musun?.. neden?. çünküü bu masalda, O’nun makamı anlamı dahi var da ondan.. EL BİRLİĞİ İLE; BİR ÇOCUK KALBİ SEVİNSİN DİYE, ONA  kapkara bir  MASAL YAZIYORUZ DA ONDAN :)….**
geliyoruz haftanın en seçilmişlerine Sevdiğimm:)
Hz. ZEKERİYYA as.. kavminin dini lideri ve yöneticisiydi.. marangozdu.. hanımı , hz.Meryem'in teyzesi İşâ idi. Hz.Meryem onların himayesinde büyümüştür.. Hz. Zekeriya, annesinin Tanrı’ya ADAK olarak doğurduğu ve mabede hediye ettiği hz. Meryem için,  O'na Beyt-i Makdis'te  bir yer-mihrab yapmıştı.O'nun odasına her girdiğinde, yanında kış mevsiminde yaz meyvesini ve yaz mevsiminde de kış meyvesini buluyordu. Zekeriyya (a.s), "Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?" diye sorunca, Meryem, "Allah tarafındandır." diye cevap veriyordu ..Zekeriyya (a.s) ;buna gücü yeten yüce Allah, eşimin yaşı geçtiği halde, bize hayırlı bir evlat verebilir diye  düşündü ve Allah'a gizlice dua etti: "Ey Zekeriyya! Sana Yahya isminde bir oğlanı müjdeliyoruz. Bu adı daha önce kimseye vermemiştik" (Meryem, 19/7). 
HZ. YAHYA A.S… hz İSA’ dan altı ay büyüktü...hz. Musa şeraitiyle amel eden  son peygamberdi..
"(Ona çocukluğunda): Ey Yahyâ! Kitabı, kuvvetle tut! (dedik). Henüz çocuk iken, ona, hikmet'i verdik (Tevrat'ı öğrettik). Tarafımızdan (ona) bir kalb yumuşaklığı ve (günahlardan) temizlik (verdik). O, çok muttaki idi. Anasına ve babasına itaatlı idi, bir serkeş ve asi değildi. Dünyaya getirildiği günde, öleceği gün de, diri olarak (kabrinden) kaldırılacağı gün de, ona, selâm olsun!" (Meryem, 19/12, 13, 14, 15). 

hz. Yahya’ya, kendisi ve İsrail oğullarının amel etmeleri için 5 kelime emredilmişti. 1. Allah'a hiç bir şeyi Şerik koşmaksızın, O'na ibâdet etmeyi emretti. ..2.Allah namaz kılmanızı size emretti..3.Allah size oruc'u emretti.. 4.Allah size sadakayı emretti. ..5.Allah size Allah'ı çok zikretmenizi, anmanızı da emretti..
Eskiden "Göklerden gelen ruh için doğum, ölüm demektir..." demişler..

"Şimdi İsa kral Hirodes'in günlerinde, Yahudiye Beytlehem'nde doğduğu zaman, işte Şark'tan Yeruşailm'e müneccimler gelip dediler: Yahudiler'in kralı doğan zat nerededir? Çünkü onun yıldızını şarkta gördük ve ona secde kılmaya geldik." (MATTA, Bab: 2/1,2)
*Hz. İsa çıkartıldığı mahkemede "Tanrı'nın oğlu olduğunu söylüyormuşsun, bu doğru mu?" sorusuna net bir şekilde: "Evet" demiştir. "Ben Tanrı'nın Oğluyum..."
hz..Yahya  Allah'ın haşyetinden hep ağlarmış..hz.İsa ise hayatında hiç ağlamayıp her daim gülmüş..
Hz. İsa ve Hz Yahya karşılaşırlar. Hz İsa güler ve Hz. Yahya ise ona şaka yollu çıkışır, “Niçin gülüyorsun Allah’ın gazabından emin mi oldun?”. Hz. İsa cevap verir, “Ey Yahya sen niçin gülmüyorsun Allah’ın rahmetinden umut mu kestin?” ve birbirlerine sarılırlar.
“Mümin korku ve ümid arasındadır” (Hz Muhammed)

* hz YAHYA'nın katlinin bedeli olarak; hz ALLAH, o toplumdan 70.000 canı bedel almıştır....

"Gerçi tövbe için su ile ben sizi vaftiz ediyorum; fakat benden sonra gelen, benden daha kudretlidir; onun çarıklarını taşımağa ben layık değilim; o sizi Ruhülkudüs ile ve ateş ile  vaftiz edecektir." Matta 3:11  (alıntı..)
*****
Sevdiğim..
şimdi bu peygamberlerle alakalı kendi tefekkürlerimi Sana yazacağım, olur mu? hatalarım için hepinizden özür diliyorum..bizler, hz. Muhammed peygambere inanan Muhammedi Müslümanlar olarak, hiçbir ümmetin nail olamadığı bir şerefe sahibiz. .o yüzden de sürekli şükretmeliyiz.. çünkü bizler hz ADEM BABAMIZ dan itibaren tüm peygambere iman etmekle mükellefiz.. bir tanesine dahi iman etmezsek dinden çıkarız da ondan.. ve işte sadece bu imandan dolayı hepsini, bozulmamış hali ile ilk kitaplarını ve gerçek ümmetlerini de kardeş biliriz..

Sevdiğim.. bildiğin gibi, ben bu masal sembollerim için pek çok bilgiyi ezoterikçilerden, ateistlerden  alıntılıyorum.. ben çok cahil olduğum içinJ; onların da, hz peygamberimizi inkar için çok çalıştıklarını da bildiğimden dolayı, bu takip bence çok zevkli .. dinler arası karşılaştırmalı& dinimizi  yok sayıp, aşağı çekme çabalarını gördükçe de, onların imansızlığa bu derece iman etmelerinden esef ediyorum.. neden biz müslümanlar bu kadar cahil kaldık.. neden sanattan, estetikten, tefekkürden ,inceliklerden  nadan- Odun bırakıldık.. tarihte ne yapmıştık ki,  kadim olan tüm incelikler bizden bir anda alınmıştı.. bilmiyorum J..??!! biz öğrenmekten korkuyorduk.. halbuki öğrendikçe hakikat tüm çıplaklığı ile ayan beyan, hiçbir eşya ve isim bırakmıyordu ki tanrı-put vesaire olsun..
“”Cennetin asıl manası (ilim)dir. Cennet dereceleri de ilim derecelerine göredir ve ilim
dereceleridir. Cehennem de cahilliktir ve cehennem dereceleri ve cahillik derecelerine göredir
ve cahillik dereceleridir.”” (Alıntı)


Sevdiğim.. bu hafta şunu idrak ettim..hz İsa aleyhisselamın dönemi, bir dönemin bitiş, diğer bir döneminse doğum devriydi..incil-müjde de zaten bunu anlatıyordu.. ve sürekli, baştan aşağı mucizeler-kerametlerle donanmış, aynı anda, aynı yerde 4 peygambere bulanılmıştı..Hak- batın, halk batılın ayrı ayrı  zirve yapması da diyebiliriz tabii.. ortalık eski mısırdan beri süregelen müneccimden ve sihirden geçilmiyordu.. amma…gerçeği anlayıp bilecek –simya ile kimyayı ayırt edecek çok az inanan vardı ne yazık ki.. bu her zaman böyleydi ve tekrarında da bir hikmet yoktu.. ve hepimiz milyar sprem içinden; ikiz olmadığımız müddetçe, bu dünyaya gelmeyi başarmış seçkin tek kişilerdik.. ve seçkin kişilerdik de.. acaba, üç kere  ululanmışların yanında biz hangi mesabedeydik?!!J…. ve aslında, şimdi teknolojinin getirdiği imkanlarla aynen bizde; hz Musa ve hz İsa dönemindeki  illüzyoncuların tam da göbeğindeyiz.. hologram ilmi hızla yayılıyor ve basitleşip hayata giriyor.. aslında belki de; bizleri yakında olacak büyük bir mucizeye, gerçek imana kaç kişinin ;peygamber kılıcı-hak ile batılı ayırma ilmi-la ilahe illallah ile bilebileceğini de ispat edecek gibi.. bilmiyorum.. ama görünen köy kılavuzu bunu işaret ediyor sanki..:)yaşam koçuma sormam lazım tabii SevdiğimJ

vee Eski Mısırı yakıp yıkan Eski Yunan- İskender'dir...O, İSKENDERİYE KÜTÜPHANESİNİ ATEŞE VERDİ..YANİ ORAYI HZ ÖMER TALAN ETMEDİ SALAKLAR ..zaten Hz.Ömer’e gelene dek ,İskenderiye kaç defa yakılıp soyuldu bakınız…. batı bunu daha evvelden yapmıştı.. ve Mısır’a giren  MAKEDONLAR; onlardaki ilme, sanata , debdebeye, inceliklere hayran kaldı.. kendilerinden verecek hiçbir şeyleri olmadığı için de onların dinlerini, tanrılarını, mısır tapınak seyrü sülük metodlarını hızla Helene taşıdılar.. zenginleşip, semirdiler .. kültürlendiler.. batı uygarlığı olmak içinde; “ eski kadim, güneş doğudan doğar kozmik tohumlarıyla mayalandılar”.. Herodot, Aristo, Eflatun ve daha niceleri.. hep bu tapınaklarda insiye olmuş-yada bu metot öğrenilip, Yunan’a monte edildikten sonra HİKMETE KAVUŞMUŞ  pi-FEYLOSOPHİA,  rahip derviş Hermes öğrencileriydi aslında…yani böylece kendi mitolojileri, kendi tanrı esmaları ile isim ve konu çoğaltıp, yeni yeni hayaller kurup, hayata geçirme kimyayı simyasını, kelam-hikmet sanatını öğrendiler… taaa ki Eski Sümer ve Mısır tanrılarını, kendi pagan tanrılarına-imparatorları ve sapık cinsel sevgililerini sevgili tanrıcıklarına  monte edip, halkı zorla, onlara secde ettirme  işini  çığrından çıkarana dek .. yani hz İsa’nın-Beytüllehemde doğan yıldızını;  doğu Bizans(boğa Zeus ve inek İO nun oğlu Bizans) –İstanbul kabul edene dek…sonra Yunan ve Roma mitolojisi ve tüüüm mitolojiler durdu…J..maddi boğa kültü sona erdi…..

Hz ZEKERİYYA.. Sevdiğim,ben  sadece bu isme bakarak kitaplar yazabilirim,  biliyor musun.. bu isimde AtA ve BaBa var..şeyler var..anmak ve hatırlamak,hayallenmek dahi var.. ve bu isme sahip birinin çocuğu olmuyor, düşünebiliyor musun Yaratıcının hikmetini.. O’nu Yahudi zalim kralı bir ağacın içinde,  ağaçla beraber keserek katletmiş.. mesela bu anlamla da alakalı hayatımızın sonuna dek senle konuşabiliriz .........
ve Hz Kur’an da ismi anılan 4 aileden biri olan, İmran ailesinden  hz MERYEM aleyhisselam..Cebrail’le kendi suretinde görüştüğü için peygamberlik makamına nail olan  mukaddes hanım.. Hz YAHYA.. yaşayan HAY olan.. ismi ALLAH tarafından verilmiş ve  öğülmüş kişi.. hz Yahya’nın ölümü öldürmekle görevli olduğu yazılmış Sevdiğim.. ben, nedense, O’nu ilk defa hz Hızır’la ilişkilendirdim.. bilmiyorum ..((belki de kara postlu, kızıl gözlü o koç yüzündendir..)) ..ve içimdeki şey öyle diyor ..susmuyor..

Ahirette,ölüm siyah bir koç şeklinde gelecekmiş.. hz Yahya onu kurban ettikten sonra, artık ölüm ortadan kalkacak ve yaşayan-HAY  ismi onunla kemalini tamamlamış olacakmış..hz Yahya "öldüğünde, dünya da en çok kadınlar O’nun için ağlamışlar" diye okumuştum hani eskiden.. hep merak ediyordum ya birde.. sanki bir şeyler var ama henüz tam anlamıyorum Sevdiğim.. o insanları su ve zeytinyağı ile vaftiz edermiş..hz İsa’yı da ilk o vaftiz etmiş.. ve babasıyle bir akibeti paylaşmıştır..  zalim Yahudi kral,  kızı salamone  ile evlenmelerine izin vermeyen bu aileden ikinci intikimanı da; hz Yahya’nın başını kesip, altın tepside evlenmek istediğine sunarak zulmünü sürdürmüştür. .
ve hz İSA.. hayatı boyunca onca apaçık mucizeye rağmen kendisine ancak 12 havarisi  iman etmiştir..yahuda adındaki havarisi O’nu  Bizans  komutanına ispiyonlamıştır ve oda zalim Yahudi haham rabbilerinin kuklası olarak, çarmıha germe olayını düzenlemiştir..yahudiler hiçbir zaman hz İsa’yı kabul etmemişler ve iman da etmemişler.. hatta Sevdiğim ezoterikçilere baktım..hz İsa ‘ya dair hemen hiçbir şey yok.. çok incindim gerçekte… esenilik- sabiilik ekolüne tabii olan hz İsa’nın sırlarını faş edip,  esenilikten kovulduğuna ve reddedildiğine inanıyorlar.. ve tarihi kayıtlarda yazılı olmadığı içinde, pek çok maddi ilim sahibi O’nu yok sayıp, isis ve horusra nın yeni bir uydurması olarak yazıp, çizip, anlatıyorlar ne yazık ki.. ne acı değil mi? işte biz Müslümanlar ve eseni sabiileri hariç, diğerleri hz İsa’nın çarmıha gerildiğine inanıyorlar..

 biz ise hz İsa’nın Ruhullah Makamından dolayı ,ruhaniyetinin tüm ruhlar gibi ebedi olduğuna iman ediyoruz.. insanların,her bir  peygamberin, insanlığa bir manayı maddede göstererek anlatabilmek için geldiğini bilmesi lazımdır.. her biri bir esmada en kemal hali; bize yaşarak, seyrü sülükleri içinde geçirdikleri binbir türlü ızdırabla anlatırlar.. bir peygamberin çektiği ızdırabı hiçbir insan asla çekmemiştir ve çekemez.. insan diyor ki Sevdiğim…hani Allahın sevgilileri bunlar mı?!!en seçkinleri,3 kere ululanmışları bunlar mı?!! açlık, iftira, işkence, zulüm, yerinden kovulma, katledilme….. “halk neden bu derece cahil ve kaba ,bu derece gerçeğe örtülü peki?!!” diye sormalı mıyız  Sevdiğim?.. hidayet Allahtan sa eğer,  insanlığa kurban olsunlar diye yaratılmış bu sevgililere yapılan bu zulmün bedelini ne karşılayabilir ki? Bilmiyorum…………çok ağır ve zor..nerden bu konuya geldik ki…

hz Meryem a.s…O’ndan bugün dahi maddi ilimcilerin çözemedikleri bir hakikati, Yaratıcmız tecelli ile göstererek erbabına anlatmıştı.... babasız nasıl yaratıldık?!!..annesiz babasız hz Adem nasıl yaratıldıysa, binlerce yıl sonra, bu değişik, ama anlamı aynı  ŞEY bir defa daha zuhur ediyordu.. "HURMA DALINI KENDİNE  DOĞRU SİLKELE"  emri …hz Meryem normal bir yolla hamile kalmadığı için gebeliği ve doğumu da normal şekilde olmamış mesela.. O, sırt eğe kemiğinden hamile kalıp yüklendiği bu emaneti, yine buradan kısa vakitte silkeleyerek yada daha farklı bir şekilde bu eylemi gerçekleştirmiş.. Sevdiğim bizim masalımızda hurmalar esmaları-isimleri-şeyleri-anlamların vücud giymeden evvelki hallerini de  anlatıyor biliyorsun.. ve   halamız hurma var tabii..ve  her kadın aslında bir hurma ağacıdır ve kendine emr’olunan emanetlerini ,hayatı devam ettirecek meyvelerini  vakti gelince dünyaya verir..mesela bu manayı bir erkek asla anlayamaz bence Sevdiğim. .ancak hz Meryem gibi bir kadın- "Nİsa"  anlamındaki kişiler anlayabilir.

hz Meryem GÖNÜL DEMEKMİŞ..rahiym de gönül demek miş..dil de gönül demek miş..kulak- işitmek gönül kulağıymış ve oda rahiym demekmiş..aslında 1.lik işitmektir.. ve hz Meryem bir kelimeye duydu.. O kelime O’nu hamile bıraktı. .ve kelam-söz madde olarak hz İSA ismiyle bedenlendi.. Hz. Meryem’in MİHRAB ın içindeki HALVET tefekkür KİTABI hz. İSA idi aslında.. bunu sadece hakikatte hz. Meryem as. anladı ve bildi zaten.. bel soyu..ademin belinden yaratılmış HAVVA bu defa eğe suyundan ADEM ini  doğurmuştu.. ismi A olan ELİF-ASA ilk defa bu derece açık anlatıldı.. HZ.İSA ‘nın kendisini yargılayanlara verdiği cevap, aslında vermesi gereken cevaptı.. çünkü o vazifesini çoktan-doğarak ifa etmişti zaten.. bu Vahyi  ilmi kimyayı-simya-NEFESLE BAST- söz ile yaratmayı  ANLATMIŞ,UYGULAMALI GÖSTERMİŞTİ..ama eseni-sabii-kabalist Yahudilerin hiçbirisi aslında bu vahyi –gerçeği –hakikati anlayıp kibirlerinden kabul edip sindirip hazmedemediler ve intikamları acı oldu.. ama ALLAH, HAKİKATİN YANINDAYDI.. ONLARIN SAHİP ÇIKMADIĞI TÜM PEYGAMBERLERE, TÜM MUHAMMEDİLER İMAN EDECEKLERDİ VE BÖYLECE TEK DİN, TEK ÜMMET, TEK MİLLET DİYE BEKLENEN ŞEY GERÇEKLEŞECEKTİ…

"Ey israiloğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş olan, Tevrat'ı doğrulayan ve benden sonra gelecek ve adı Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah'ın size gönderilmiş bir peygamberiyim" (es-Saf, 61/6).

HurŞit’imden MürŞit’ime bir tutinin güncesi.. Sevdiğim, o Trabzon rüyam beni nedense SÜMELA MANASTIRI ..bakire Meryem (Panaghia)  a götürdüJ..Grekçe Sumela(karadağ) ;kara, siyah, karanlık anlamlarına gelen Melas kelimesinden aldığı söylenir. bu binanın  7 katı  ve her katta 8 er odası vardı ..hz. Meryem’in bebek İsa’yı kollarında tuttuğu ikonun bulunduğu yere 88 basamaklı bir merdiveni geçerek girilir..ve eski bir seyyahın hatırasını okudum.. ikonaya bakıyor.çerçevesi gümüş olan kapkara bir tahtadan başka da hiçbir şey göremiyor. şunları yazmış tabii.. buradaki tüm keşiş rahipler bu ikona resimleri yapıp satarak-dilencilikle bu hayali kerameti sürekli gündemde tutarak geçiniyorlarmış.. Sevdiğim bu konuda benim için asıl önemli olan, seyyahın manastırın baş rahibine KARABAŞ diye hitap etmesiydi… ve bu efsaneden dolayı doğu Avrupa’da siyah Madonna ikonalar yapılırmış..hz Meryemin yüzü siyaha boyanırmış.. ve aslında anladım ki Sevdiğim; bu keşişler ve binanın yapısı ve kara  yüzlü bakire aslında hint mitolojisindeki “ tanrı kaliyula” yı buraya taşımaktan başka bir şey değildi…


Karabaş  kelimesinin sözlük, deyim, mecaz, nebati vesaire olmak üzere manaları da şunlar Sevdiğim…Rahip, keşiş…Bir hücreli özel bir asalağın, hindinin karaciğerine yerleşerek yaptığı, büyük ölçüde ölümlere yol açan kümes hastalığı.. Evlenmemiş, evlenmek istemeyen erkek.. Ballıbabagillerden, çiçekleri mavi veya menekşe renginde başakçıklar durumunda olan güzel kokulu bir bitki Çoban köpeği…Kışa dayanıklı sert buğday.

Astroloji ve mecaz anlamıSevdiğim hz. İsa ‘nın ve Hristiyanlığın tarihsel mitolojik sembolü BALIK ( Neptün).. Su.. mekanı Batı (Kudüs)- rengi Eflatun.. biliyorsun eski Roma da bu erguvani renk sadece imparatora mahsustu.. eski türklerde ise  mor yas rengiymiş.. mor renk, bir deniz kabuklusundan çok zor şartlarda elde edilirmiş.. bu rengin elde ediliş belgeselini izlemiştim eskiden ki , kumaşın muhteşem  rengine rağmen  mide bulandırıcı kokusundan dolayı kimse yanına yaklaşamamıştı ..belki o zaman bir çare bulmuşlardır kim bilir?:).. vaftiz su iledir. havarilerin çoğu balıkçıydı. İncil'de; Hz. İsa son yemekte, havarilerinin  törensel bir şekilde ayaklarını yıkamıştı. ( hz peygamberimizse bu alemden ayrılmadan evvel ellerini bir tas suyun içine koymuştu..)  balık ayakları ve ruhu semboller. Balığın zıt burcu Başak (ekmek-buğday) bakire Virgo'dur. balık12.burçtur .. 12 havari. astrolojide 12.ev sınavları, düşmanlığı , ihaneti gösterir. .hz.İsa Grekçe'de J-ch-th-y-s yazılır bu da balık anlamına gelir.


ve şimdi gelelim HİNTLİLERE.. TANRI RAMA-BRAHMAN(evrenin ruhu) YAHUDİLER.. ÇİNGENELER… ORTAK GELENEK DROHAMA(erkeğin ululanması:)  Sevdiğim sakın kızma olur mu? ben de  konu buraya  nasıl geldi anlamadım ama rüyalarım beni nedense buraya getirdi..

Aristo “..bu Yahudiler Hint Filozoflardan gelmedirler, Hintliler onlara Kalani derler.”  demiştir..  ((Sevdiğim KALANİ kelimesi bana nedense koloni, kılan gibi geldi.. göçebelikte var tabii..))Zerdüşt ve Mazda rahipleri dini kitaplarını gökten indirdiği inanılan Abraham'a (Hz. İbrahim) atfederler.ve Yahudilerle aynı dine inandıklarını da..Yahudilerin  hindu kast sisteminden aldıkları bazı özelliklere göz atıp,  dinlerine dahi dışarıdan hiç kimseyi içeri almayacak kadar ırkçılıkta ileri gittiklerini de anladım.. ve ateşperestlerin de hz İbrahim’deki öz ateşi anlayamadıklarını, ateşi tanrı edip tapındıklarını ve o ateşe atılma ile beraber tüüm bu hikayelerin başladığını da tabiiiJ..nede olsa BABİL DE, HENÜZ YENİ TEK VE BİR OLAN MİLLETLER –DİLLER 72 YE AYRILMIŞTI…kaos bir daha, baştan, elbise değiştirmişti.. devir devretmişti..

 HİNDİSTAN..BRAHMAN(EVRENİN RUHU) yedi başlı yılan Narayana 'Nara ilahı; yana', her şeyin haliki, Naacals yedi yüksek idrak, Vedanta yedi zihni müstevi demektir." -  7 başlı yılan 7  yüksek idrak .7 yıldız, Güneşin, Ayın da bulunduğu diğer gök cisimlerini de anlatır..Sevdiğim Brahman ın hind mitindeki resimlerine baktım..ve sanki Afrodit'in dilimli istiridye  kabuğu içindeki haline tıpatıp uyuyor..hatta biri erkek biri dişi diyelim..ama istiridyenin dilim dilim olan o yerleri aslında birer yılan başı.. meğerse Brahmanın AHİ  hali ve incide kendisi ÇİNTEMANİ.. beni tebrikk ett lütfen..hep bunları yazarken  öğreniyorum…

Hinduların vedaları 3.000 yıldan daha eskiymiş.. bu bizim için çok yeni bir tarih.. o yüzden de  tanrıları brahma yı hz İbrahim’le ilişkilendirmelerini ve onu ata tanrı olarak kabul etmelerini ve Yahudiliği şimdi daha doğru anlıyorum. .ama onlar hz İbrahim’in hanifliğini asla anlayamamışlar ne yazık ki.. O’nun aya, yıldızlara ve güneşe bakıp "bu tanrım" demesinde kalıp, "bir ve tek, hepsini Yaratana hanif olamamışlar"..aslında olduklarını biliyorum Sevdiğim..ama rahip kesim ve krallar halkı kullanıp ,tanrılık yaşamak için, bu yüksek idraki sadece kendilerine mal edip saklamışlar değil mi?....

Ve pançik punçuk..parça tamlık adına bir nüans….Hindular tarafından Pancika veya Pani olarak bilinen veya Romalılar tarafından Puni (kökeni Rama olan başka bir kelime) çingeneler gibi dünyanın dört bir yanına dağılmışlardı…

ve eseniller..sabiiler.. hanifliğin kollarından bir meşreb:)..Sabiilikte; Pazar: Güneş ibadetine, Pazartesi: Ay ibadetine, Salı:Mars ibadetine, Çarşamba:Merkür ibadetine, Perşembe: Jüpiter ibadetine, Cuma: Venüs ibadetine ve Cumartesi: Satürn ibadetine ayrılmıştı.

Sabiiliğin tapınakları, Kuran'da "Tanrı adının çok anıldığı tapınaklar" arasında anılıyor
(Hac 40) “… O’ kendisine yardım edene yardım eder.
"başak , suret, nefs tapınağı 4gendir. Zühal tapınağı: 6gendir. Müşteri (Jüpiter) tapınağı: 3gendir. Merih (Mars) tapınağı: Dik4tgendir. Güneş tapınağı: 4gendir. Utarit (Merkür) tapınağı: 4gen içinde 3gendir. Ve Ay tapınağı: 8gendir."..
S
abiiler,7 yıldız ve 12 burca  inanır ve bunların suretlerini tapınaklarında yapıp bulundururlardı.. Bir gündüz ve gece içinde, Müslümanların namazlarına benzer 5 vakit namazları vardır. Ramazan ayında da oruç tutarlar. Namazlarında, Ka'be'ye, el Beytü'l-Haram'a  dönerler(kıbleleri Ka'be'dir).. Ölü etini, kanı, domuz etini haram sayarlar. Müslümanlara haram sayılan kurbanları onlar da haram sayarlar.
din ve tarih araştırmacılarına göre Sabiiler:- Meleklere tapanlar.- Nuh Peygamber'in dininde olanlar.- Yahudilerle Hıristiyanlar arasında kalan bir dine inananlar.- Yahudilerle Mecusiler(Zerdüştçüler) arasında kalan bir dine inananlar.- Hıristiyanlarla Mecusiler arasında kalan bir dine inananlar.- Bir dinden öbürüne geçen,din değiştirenler.- Bir kesim Yahudiler.- Bir kesim Hıristiyanlar.- Dinsizler.

Dünyevi arkeologlar, eski yazı şekillerini ve sembolizmleri anlayamadıklarından, maalesef eskilerin güneşe taptıkları hakkında yanlış bir şayia çıkarmışlardır.  ARACILAR DER AYETTE MESELA… Hakikatte güneş yalnız bir semboldü ESKİDEN.. RE-RA ULUHİYETTE EN SAYGIN SEMBOLDÜ.. ve güneşe bir mabet ithaf ettikleri zaman; o ya yegane sahip Allah, Uluhiyet olarak yahut da onun yaradılışta erkek eşi olarak kadını mutlaka ithaf ediliyor demekti." Ve Sevdiğim, eski mısır bölümümüzde "ölüler kitabından"  bir cümleyi hatırlayalım mı?yolculuğun sonunda kitap şöyle der..”aslında o tanrıların hiç birisi, hatta skarabede yoktu..tanrılar sen öğrenebil diye anlatılmış sembollerden başka bir şey değillerdi”..yaaa işte öyle..zaten yaratan kitabında ne demiş:

"Bizi Tanrı'ya yaklaştırsınlar diye bunlara tapınıyoruz."(Zümer Suresi,3.ayet)

 NEBATİ ANLAMLARJ…..ZEYTİN ..vahdet..teklik bilinci… Eski Mısır'a zeytini ve nasıl işleneceğini öğreten İsis'tir..Mısır dini ayinlerde arınma aracı olarak kullanılırdı. Homeros zeytinyağına sıvı altın der. Solon'un kanunları zeytin ağacını kesenleri cezalandırır.. Tufandan sonra hz. Nuh gemiden beyaz bir güvercin salar. Güvercin gagasında zeytin dalıyla döner. .İsa'nın Kudüs'teki Zeytin Dağı'ndaki bahçede o zamandan kalma zeytin ağaçları bugün hala yaşamaktadır…

 Adem 900 küsür yaşlarındayken öleceğini hissettiğinde oğlu Şit'i tüm insanların bağışlanmasını dilemek üzere cennete gönderir. Cennet bahçelerinin bekçiliğini yapan melek, Bilgi Ağacı'ndan üç tohum koparıp Şit'e verir. Babası öldüğünde bu tohumları ağzına koyarak defnetmesini söyler. Adem ölüp Tabor Dağı'na gömüldüğünde orada üç ağaç yeşerir; selvi, sedir ve zeytin. Üçünden ilk yeşereni zeytindir.
 binlerce yıl yaşayabilir. 1000 yılın üzerinde yaşayana  çelebi adı verilir.. Yaprakları barış, zafer, zenginlik simgesidir.   Zeytindalı paralarda simge olarak kullanılır. Zeytindalı taçlar, zaferlerde ve spordaki birinciliklerde zafer simgesidir.Vaftiz ve aydınlatmada kullanılır. Ortodokslar belirli günlerde sadece zeytin yer. Kuran'da Nahl, Tin, Enam, Müminun, Abese, Nur surelerinde geçer.

**KÖPEK KİTABISevdiğimm.. ben  aslında aylar evvel aslanla köpeğin ve dahi kurdun aynı sembol olduğunu anlamıştım.. avcı Artemisin köpekleri.. Herkülün  12 imtihanından ikisi köpeklerle alakalıymış.... Zeus un baldırından doğurduğu oğlu şarap- tiyatro tanrısı diyonis  bir dişi aslanı yener mesela ve onu köpeği yapar… ve tabii esası ..şuan bilinen en eski kadın tanrıça ki, kibele den daha eski bence, HEKATE nin köpekleri ... bu köpek ilmi bize neden lazım. tabii ki, Şir’A,  köpeğin kalbi-sirUS yıldızını anlamak için..

Sirius ..şir’a , Necm (yıldız) suresinde vardır.. bu iki yıldızın “iki yay” ifadesi ile dolanımlarına ve ayet sayılarına ezoterikçiler çok ilgi duyarlarmış Sevdiğim..bu yıldız nedense  birçok uygarlık için de en kutsal yıldız olmuş. Anlamı: parlaklık, ateş, yaz aylarındaki köpek sıcaklarıda  denen  aşırı sıcak gün idi.  Arapça Şi’ra ise işaret .rehber kılavuz demekmiş..  Japonlar  mavi yıldız, Persler Köpek Yıldızı ,Kızılderililer  köpek ya da kurtla ilişkilendirir.Orta Çağ Avrupa da beril taşlarıyla (yeşil zümrütgil bir taş ) ve ardıçla ilişkilendiriliyordu... Türkler 'gök böri' ya da 'bör-teçene- Demir-Kazık yıldızı demişler...
İskenderiye’de basılan Grek madeni paralarında, İsis, bir köpeğe binmiş durumdadır.. Eski Mısır’da kurt ise Sirius–B’yi temsil ettiği sanılan Osiris ile ilişkilendirilirdi..Büyük Köpek Takımyıldızı’nın en parlak yıldızı olan Sirius, “köpek yıldız” olarak belirtilir..  Mitoloji’de de "avcı Orion"un köpeği olarak betimlenir…kızılderilier her  ikisini “ruhların yolu”nun sonunun bekçisi olan köpek yıldız olarak kabul ederler. Alaska’lı Inuit’ler ise Sirius’u “Ay Köpeği” olarak adlandırırlar..

Ve Sevdiğim şimdi daha eskiye gidelim..yani şimdiye dek okuduklarımızın daha kadim ilk el anlamlarına ..hiç değişmeyen şey karşımıza çıkıyor yine tabii..bir avcının gerçek sembolü nedir OK ve YAY… 10 ilmi.. ve  vahiy…yukarıdan alınan göksel bilgi..
Asur-Babil , pers,Çin , Dogonlar da,Mısır  Dandera Tapınağı’nın dairesel burçlar kuşağında Sirius yay ve okla temsil edilir…Antik Çin’de güney yarıküre bir ok ile bölünen yay şeklinde canlandırılırdı
Sirius sembolleri: üç uçlu yaba, yay ve ok, hayvansal semboller kurt ya da köpek ve yunus, sayısal semboller ise 3, 22, 23, 44, 49 ve 50'dir.
Afrikalı  çok ilkel Dogon kabilesinin  geleneksel olarak bildiği, teleskopa sahip olunmaksızın bilinmesi imkânsız  ve henüz keşfedilip bilenemeyen şeyleri nasıl bildiklerine hayret edelim mi Sevdiğimm..demişler ki dagonlar: Dünya yuvarlaktır ve Güneş etrafında döner, Ay da Dünya etrafında döner./Satürn’ün halkaları….Jüpiter’in uyduları/Sirius bir çift yıldızdan oluşur, birbirleri çevresinde 50 yılda bir dönerler, biri çok küçüktür, gözle görülemez ve onun maddesi çok ağırdır.
Po tohumunun en yüksek gök katındaki ifade edicisi, temsil edicisi ve kopyası Sirius-B yıldızıdır (Po-tolo). Po tohumu alemi döndürmeyi bitirmiş olduğundan dış zar Sirius-B’ye dönüştü. Sirius-B’de Po’nun döndürmüş olduğu alemin kanından arta kalan kısım vardır. Bu, onun yarattığı her şeyin kanından arta kalan kısımdır. Sirius-B küçük olmasına karşın en ağır yıldızdır. Tüm yıldızların ilki Sirius-B’dir. Alemdeki her şey onda vardır. O, âlemin desteği, dayanağı, yıldızların direğidir. Âlem Sirius-B yıldızının sayesinde dönmektedir. Sirius Sistemi Güneş Sistemi’mizle evlenmiş bulunmaktadır. Dünya’ya Sirius-B yıldızından Nommo'nun gemisi ile aktarılan tohumlar yalnızca Dünya üzerinde değil, yaratılan tüm “üst üste konulmuş alemler” de çimlenip çoğaldılar. Dünya’ya kelâmın hepsi açıklanmadı, daha gelecektir. "Emirler Sirius-B'den Sirius-A'ya Sirius-C vasıtasıyla aktarılmaktadır".

Nommo’nun Gemisi, Kuşaktan kuşağa aktarılagelmiş Dogon tradisyonuna göre, bu gemi, insan soyunun birer imalat olan atalarını içermektedir. Fakat atalar gemiye insan formunda değil tohum halinde koyulmuşlardır; geminin Dünya’ya iniş yolculuğu boyunca, embriyonun, insan cenininin ana rahminde geçirdiği oluşum evrelerini andıran çeşitli dönüşüm evreleri geçirirler ve gemi yeryüzüne konduğunda gemiden insan biçimine gelmiş olarak çıkarlar. 60 bölmeli bu gemi yalnızca ataları değil, 22 kategoride sınıflanan “yaratılış unsurları”nı ve “kelâm”ı da içerir. Gemideki bölmelerde tüm varlık türleri ve “oluş usulleri” vardır; fakat bunların yalnızca bir kısmı yeryüzüne indirilmiştir, dolayısıyla insanlar yalnızca bir kısmını bilmektedir..

*nakir:
hurma çekirdeğinin arkasındaki beyaz çukur..
*KITMİR..hurma çekirdeği üzerindeki ince zar.bu iki kelime ile bir nesnenin azlığı ifade edilmek istenir..burada nakir ile murad MADDE dir..zira demişlerdir ki hurma ağacının maddesi arkasında olan noktadır,yani hurma ondan biter.. şerh-i kıtmir,az bir şerh manasına..yani bu makamda bir madde yoğruralım,o madde de az bir şerh ile şerh edelim..zira bu kitap her maddenin icmali kefildir,tafsiline değil…(hz..İsmail Hakkı Bursevi )

*kûçik : (Kürtçe) it, köpek
ASHAB-I KEHF (MAĞARA HALKI)...ASHAB-I RAKİM -SAYILARLA UĞRAŞAN HALK: 3. mü , 4.’ sü köpek mi? 4. mü? 5.’si köpek mi? Diyen ayrıca yıl hesabını da 300 mü, 9' daha var mı ? diyerek hesaplayanlar..
 Kehf 18. Kendileri uykuda oldukları halde sen onları uyanık sanırdın. Onları sağa sola çevirirdik. Köpekleri de mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış yatmakta idi. Eğer onların durumlarına muttali olsa idin dönüp onlardan kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.

Sevdiğim..ben Ashab-ı Kehf den, tabii ki şimdilik, mağara olan bedenimdeki uyuyan 7 başlı ejderimi-bilgeliğimi anlıyorum.. onlar aslında birler ve uyuyor sanılsalar da aslında her şeye gözcü ve bilicilerdir..kıtmir ise burada bedenin dışında onu koruyan beden-madde gibi sanki.. ve aslında bu beden kölesi çok değerli bir yükü koruyup taşıyor.. ama arada bir, beden köpeğimizin nefsimizin de isteklerini belli ölçülerde ona vermeliyiz.. mitolojideki köpekleri doyurmak da sanki bu, bilmiyorum. tüm bunları şimdi yazarken anladım mesela..ve hakikatte o mağarada yatanı, bu uyku tam teslimiyet halinde yani en doğal haliyle kim görse dehşetle belki de aklını yitirirdi(aynı arşı çevreleyenin dehşeti misali..)…ve tabii madde beden ve içimizdeki 7uyur zor ve ağır şeyler..ve hakikati bilip görende bu dünyada galiba duramaz gibi gibi..
Ve yeni duydum ve sonra iz düşümünü okuduğum Bektaşilikte bir kara kilim var tabii..bu bence onla daha fazla ilişkili..
Ve Sevdiğim az evvel salatta birden anladığım mana..beni ağlattı..ben bu anlamları hiç hak etmiyorum biliyorsun..ne okumuş,ne yetkin insanlar var..bence onlara öğretmelisin..ve bizim Pİ ra MİT ve önünde yatmış babası Osiris’in bakışı olan kızı kedi-aslan sfenksi Sekmet…beklediği köpeğin kalbi-gözü sembolüymüş.. ama aslında başka bişey ya, neyse bu da farklı bir alt mertebeden bir algı ve bence çok değerli..


Kabe..O sırada İsmail oğullarının başında Amr b. Luhay bulunuyordu. Kendisi Huzaa kabilesinin büyüğüydü. Mekke'nin yönetimini ele geçirip Kâbe'nin işlerini kendi uhdesinde topladı. Kâbe'nin üzerine putları koyup insanları onlara tapmaya çağıran ilk kişi odur. Kâbe'nin üzerine koyduğu ilk put "Hubel"dir. Onu Şam'dan getirmiş, Kâbe'nin damına koy-muştu. Ardından başka putlar da getirmişti. Böylece putların sayısı artmış ve Araplar arasında puta tapıcılık yayılmış ve tek ilaha kulluğu esas alan Hanif dini yok olmuştu.
Curhum kabilesinden Şahne b. Halef konuyla ilgili olarak Amr b. Luhay'a hitaben şöyle der:

"Ey Amr, ilahlar icad ettin sen. Çeşit çeşit Mekke'de, evin çevresine putlar diktin. Oysa Kâbe'nin bir tane Rabbi vardı, ebedi... Ama sen, insanlar içinde, onun birçok Rabbinin olmasını sağladın. Yakında bileceksiniz ki, Allah kısa süre sonra, sizin dışınızda evi için bir koruyucu seçecektir."

Kâbe'nin yönetimi Halil el-Huzai zamanına kadar Huzaa oğullarının elindeydi. Halil kendisinden sonra yönetimi kızına verdi. Kızı da Kusay b. Kilab'ın karısıydı. Kâbe kapısını açıp kapatmayı Huzaa oğullarından Ebu Gabşan el-Huzai adlı birine verdi. Ebu Gabşan bu görevi, bir deve ve bir fıçı şarap karşılığında Kusay b. Kilab'a sattı. Bu olay Araplar arasında bir darb-ı mesel olmuştur: "Ebu Gabşan'ın alış verişinden daha zararlı..." diye.
Böylece yönetim Kureyş'e geçti...
****** 

HEKATE... Manisa Turgutlu’da kültü vardır..Amazonlarla beraber Zeus’a yardım ederken görülür.Mısırlı ebe tanrıça Hekat’ın kökeni Mısır anaerkil dönem klanın bilge kadını “Heq” e uzanır.
Hekate:“İradesini hakim kılan” en çok kabul görenidir. “Çok uzakta olan” ve “en parlak olan” anlamlarını da içerir.  Hades’in kapısında bekleyen Kerberos adlı köpekten dolayı, bütün köpeklerin sahibidir. Kendisine köpek kurban edilmesi Karya bölgesinde yaygın bir gelenektir. 3 yol ağzına kendisine yemekler konur..Köpeklerin gece ulumaya başlamaları halk arasında Hekate’nin dolaşmaya başladığına yorulur. Çünkü sadece köpekler onu ve serbest bıraktığı ruhları görebilirler. Dişi köpek ve dişi kurt, Hekate’nin özdeşleştiği sembollerdendir… Hekate gecelerin, karanlıkların kızıdır. Bir ay tanrıçası olarak güneşle tamamlayıcı bir ilişkisi vardır..
Erken dönemlerde tek vücutlu ve başlı iken, sonraları üç gövdeli tasvir edilir. Bu üçlü form, cennette, dünyada ve ölüler diyarında güce sahip olmasını betimler.

Aynı zamanda, doğum, ölüm yaşam üçlemesi de onda vücut bulur. Yeni ay kız çocukluğunu Artemis, Dolunay  anneliğini Selene ve ayın son hali  anneanneliği ise Hekate’dir. O,hiç durmadan dönen tekerleğin gizemlerini öğretti. Tekerlek; yaşam, ölüm, ve yeniden doğuştur. O, daireler çizen kasırgadır, püsküren yanardağ, yükselen büyük dalga, yeryüzüdür…tabiat anadır.(alıntı)
Başlangıçta tüm bereketlerin, iyiliklerin, güzelliklerin, zevk ve sefanın ANAERKİL DÜZENDEKİ TEK VE MUTLAK İLAHESİ iken ,yeni dönemlerde üretilen, yeni isimli tanrı ve tanrıçalara yenilmiş eski, yaşlı, çirkin ,kötülüklerden başka hiçbir şey bilmeyen bir tanrıçaya dönüştürülmüştür..
O, daha sonra yunan mitoljisine sessizce girecek ve tek ayrıcalıklı ilahe olacaktır.. gökte ve yerde dilediğince hüküm sürme  yetkisi de sadece onundur..

Ayın otuzunda, güneş ayı yakaladığı ve beraber doğdukları zaman, ona üzerinde mumlar olan düz bir pasta sunulur..Hekate tapınağının  7 km. uzunluğunda bir yer altı tüneli vardır. tapınağa bu tünelden, yerin altından geçilerek girilir. Bu ölülerin tanrıçası olmasındandır. yer altı dünyasının kapısının anahtarını elinde tutardı. .. Hekate  sembol olarak elinde meşale, hançer, kırbaç, yılan ve anahtar figürleri taşımaktadır. Ayrıca Hekate kabartmasında kısrak ve bir dişi it görülmektedir.   Anadoluda gelenekte; Hekata hep geceleri dolun ay çıktığında dolaşmaktadır. Gece etrafta dolaşan Hekate için de evde akşam süprüntüsü olan çer-çöp ve sofra artıkları götürülür küllüğe dökülürdü. Bir antik Hekate heykelinin sol elinde görülen çanak ve başında ise aya (hilale) benzer boynuzlar vardır. Üzerinde ise palaz gibi uzun bir elbise vardır. Hekate hakkındaki bilgiler 10 bin yıl öncesine uzanıyor. ve Anadolu  Tanrıçalar ülkesi demekmiş meğerseJ..
şimdi gelelim sadede Sevdiğim..bu kadim "Ay Ana"lık her daim bir kadına nasip oluyor bence..bu aslında bir anlam.. konuyu kısaca anlatabilmek için alıntıladığım ""*Cahit Beğenç  güzel özeti yapmış mesela :
 Anadolu'da Cybele Ana, bakiredir, babasız oğlu, hem de aşığı Attis'tir.
Babil ülkesinin Koca-Anası: İştar Ana Bakiredir. Babasız doğan oğlunun adı Tammuz'dur.
Mısır ülkesinin Koca-Anası: İsis Ana'dır. Bakiredir. Babasız doğan oğlunun, aynı zamanda sevgilisinin adı, Osiris'tir.
Batı Anadolu ve Güney Anadolu bölgesinin Koca Anası, Artemis'tir, bakiredir. Babasız oğlu aynı zaman da sevgilisinin adı, Adonis'tir.
(...)
(...)Hazreti Meryem de Koca Ana'dır, bakiredir. Oğlu İsa babasızdır. Adına Meryem-Ana derler.
Koca-Ana'lar, Ay-Ana'lardır. Bereket mabudeleridir. Hıristiyanlar, Meryem Ana'ya 'nutre lune', yani 'Bizim ay' derler.""
2500 yıllık cehennem kayıkçısı hekate


*Oysaki Sevdiğim, kendini bilme okulları kapanmamış olsaydı ve gerçek kamil kişiler başımızda olsaydı ve bizler laftan anlasaydık bunca sapkınlık asla olmazdı..ESMA –KALB-NEFES –VELEDİ KALBİ DE, BELKİ BİR NEBZE ANLARDIK.. ama belki de bunlarda gerekli.. yaradılıştan beri tanrılık-ilahlık ve ilahelik seyrü sülükünden geçmemiş hiçbir şey-isim-eşya kalmamış aslında değil mi Sevdiğim…AY analığı-hathorun iki boynuzu arasındaki ay diski aynasını anlamak için(AŞAĞIDA NE VAR İSE YUKARIDA O VARDIRJ); bence hathorluk –OSİRİS den İSİSİN  KALBİNE ÜFLENMİŞ NEFES-HİKMET-GİZLİ SIR İSİMLE HAMİLE KALMAK GEREKİYOR BELKİDE; Kİ, KİŞİNİN  bir gözü ay bir gözü güneş HOR’US-RA oğlu doğabilsin.. makamına da ermek gerekiyor belki de.. yoksa anlaşılmıyor tabii.. arkeologlar, hiçbir  tapınak-tasavvufi-mistik – esma sembolik anlamları bilmedikleri için, her şeye diledikleri yaftayı yapıştırmışlar ve bize de öyle öğretmişler ne yazık ki..


Tabiatla insan aslında bir bütündür.. insan tüm kainatı cem etmiş en üstün varlıktır..KEF(20) NUN(50) a VURDU VE ARTIK KAF& NUN=küN OLDU.. mesela eski mısırdaki NUN-nut  GÖKSEL ANA TÜM KAİNATI KENDİNDEN YARATIP SEYREDER ..HERŞEY ONUN KENDİ İÇİNDEDİR..YANİ O ANLAMA ERMİŞ  KocaKarı=KocaAna=AnaDolu'dur....YANSIYAN YANSITAN SAF AYNA ODUR.. bunun bildiğimiz erkeklik yada kadınlıkla alakası yoktur.. erkek dahi kendisi annedir.. spermlerini o doğurmuştur.. bizlerin ilk anneleri,  bize ilk hamile kalan babalarımızdır aslında.. ve yaratılmış her şey çoklukta olduğundan kadın hükmündedir.. tüm kainatı kendisinde cem edip, tek ve bir olanı tekbirlerse ancak ER makamına ulaşabilir ki, orada zaten cinsiyet ve bedende sanırım ki yoktur. .mesela geldiğimiz yere dönmeyi manen başardığımızda, babamızın belsuyuna yine döneriz..oradaki mayi denizinde, bulutsu bir hiçlikte, ne madde, nede, ne olacağı henüz belirlenmiş bir canlı vardır değil mi? ama her sperm, AtaBabaAnasına dönmeyi başardığında bir setle karşılaşır.. bundan öteye gidemezsiniz.. devre girer tekrar tabiatta  dışkı, toprak, nem ,hava, bulut, yağmur, kar, çamur ve balçık ve gübre ve bitki ve  değişik hayvanata yemek veya direk babamıza ekmek olarak bir daha geliriz.. işte bu reenkarnasyon değildir…
Binlerce defa var olan madde değişip dönüşerek , sayısız donlar değiştirerek gözükmüştür.. var olan asla yok olmaz.. dönüşür..simya ile kimya..ama birde babayı da geçenler vardır. .işte hz YAHYA  VE HZ MERYEM VE HZ İSA   BU MAKAMIN SAHİPLERİDİR..Onlar, UNSURLARI, maddeyi geçebilmişlerdir..

*Sevdiğim.. ben aslında  ezoterikçilerin kozmik tohumlama dedikleri, bu yazdığımız olayı masal yapacaktım..ve normal yoldan olan doğumlarla- yumurtadan doğanları mitolojiyle karşılaştırmalı inceleyecektim biliyor musun..ne yazık ki masalım bitti ve ben ancak şimdi şu dakika bunu hatırlayabildim.. demek ki bu daha doğru diyoruz ve o konuları mayalanmaya bırakıyoruzzzJ


HU…HÜVE..ESMA-İLAHLAR-TANRILAR MİTOLOJİSİ SANAT TARİHİNDE HARFLERİN SEYRÜ SÜLÜĞÜ

 ELİF..
harf değeri 1.. görünen her şey aslında elif dir..vahdetten başka bir şey yoktur..1,1,1,..GELEN VE GİDENLER HEP BİR ELİFTİRLER…7 noktanın miracı 1 elif yapar..ve tüüm harflerde bir elifin değişik  şekillerde kendini eğip bükmesi ve kendisini değişik suretlerde seyretmesiyle olur..elif tüm harflerin ruhudur…her noktanın içinde yeni bir elifler vardır mesela. .atomun içinin, içinin, içinin, içinin, içi… kat kat, kendisini hep yeniden var eder o nokta..
insanın; bizim YUNus misali, eğri odun olan tüm harflerini, TEK ELİF MİSALİ I:IIIII….doğru oduna çevirebilmesi tam 40 yıl sürse de, kendi kitabını doğru okumak için bu gereklidir..
nur cihan
6.5.2012
nuralem7@hotmail.com