MAVİden öteye yol yokmuş geri dönmeli..aşağı inmeli..derinlere..deriin mavilere ve durmuş ,susmuş,halvet..beklemiş ego patlaması yaşayan güneş çarpmalarından korumak istemiş gölgeler gölgeleri sular seller gibi gidip gidip dönmeli bir bir bir bir giymeli gölgeler gölgelerini üşüyen çıplak kalanı giymeli yine kendinden olanı kendi eynine ve kapatılmış ışıkları bir bir uyandırmalı ellerini yine ağacın bedeni-sütunu gövdesine koyduğunda görmeli ve hissetmeli derinliktekileri uyanmalı mart baharına ağacın köklerindeki gölgeler uyanmalı yine ağacın en uzak uç doruklarına uyanmalı nur cihan karlı yollarda hep kâr edenler yürürler karlı tepelerde karlı yokuşlarda karlı uçurumlarda soğuktan donarken yanarlar yürürler yürürler yorulurlar durulmak için durulanmak için dururlar bir şeyler sükun bulduğunda mavi perdesini açtığında ışık ışık olurlar
RUH
Bak!! arı duru saf Gözleri yakmayan kutsal ışık.
Bak!! Sana aşkla bakan SEN. Has olan, saf olan,HUZUR Zamansız sakinlik..
Kimi sevebilir insan söyle?!! İçindeki ona aşıksa böyle.
Ve aşkını anlatmak için Kendinde ÖLüp, kendine DOĞmuşsa..
Ey Nergis misali kendine aşık OLan, koş! Koş!! aşk sana koşuyor zira. Bak gözlerine bak! ESİRin OL sun SENin.
O sana aşık, sen O’na maşuk Bak! ne kadar temiz ,ne kadar NAMUS Her şeyi arındıran,yakmayan Ateş-i Nur
Bak gözlerine, Kaçamaz bil..
Sen gözlerinden tut O'nu, ESİRin OLsun, sen O'na KUL..
LA İLAHE İLLALLAHU
yoklukta varlığını arayan bir yolcu için her şey ne kadar zor
varlıktan soyunmaya çalışıp yokluğu giymek ne kadar zor
ne varlığının nede yokluğunun kavuşamayacağına
inanan içinse yolculuk hepsinden de daha zor..
99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 46
I
: II
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..nasılsın?..ben bu hafta yine karışık alayım..yani hiiç durulmayan
bir gönle sahibim..sürekli fırtına-dalga-vurgun..ne zaman sütliman olacağım
bilmiyorum da, en çok lodostan korkuyorum tabii..yani vesevesenin beni sürüp
dilediği yere götürüp; o sahilden bu sahile vurup vurup, köpüklerimi=zanlarımı
dökmesinden .. artık, ilk iç sesim olan ruh-u kalbimin sesini dinleyip, ona itaat
edip-aklı maadıma secde eyleyip, bu yorgunluklara bir nihayet vermemin vakti
saat-i anı geldi de çattı gibi de hissediyorum (*makamları,mertebeleri vermek çok
kolay, benliğini vermiyor, benliğini de verecek sözü şimdilerde
karşımda asılı duruyor nedenseJ?!!)..yani Sevdiğim, bizim masalın veledi galiba
olgunlaşmayı artık bir nebze öğrenmeli değil mi?çok zor..benim kadar çocuk
kalmış bir ruh nasıl olgunlaşabilir ki?!
çocuk:kitap okumak istiyorum ama hiçbir kitabı okuyamıyorum.. efendi: yanlış seçim .. okuyamazsın..çocuk: resim yapmam lazım, resim yapmak
istiyorum ve yapamıyorum, neden? efendi:
yapamazsın tabii.. yanlış tercih..çocuk:
?!..efendi: sen klasörler
aç..bir dosyayı bitir ve yeni bir klasör aç..bir başlık bul..konu bitince yeni
bir dosya aç..
Sevdiğim bu
hafta şunun için yine dalgalandım bak..benim üzerimde tasarrufu olanlar bile
benim hangi işle iştigal edeceğimi bilip, bana yol-yön tayin edip- işaret
ederlerken, neden ben seneler geçtiği ve onların dediği gibi yazıp durduğum
halde, hala ne yazdığımı ve neden yazdığımı idrak edemiyordum?!.. neden
kendimin bilmeden ama başkalarının bilip, benden bekledikleri şeyi yapmak
zorundayım ve üstelikte tıpış tıpış da yapıyordum?..ve neden yapmak zorunda
hissediyordum evvela?!”(=el cevab=SEVDİĞİM VE AŞIK OLDUĞUM İÇİNJ) ve bunu ben kendim mi isteyerek
yapıyorum, akıl oyunlarımla kendimi mi kandırıyordum ?!. tabbi ki Sevdiğim
geçen okuduğum “sufi tıbbı kitabında” bu durumun ruhun makamlarına ait bir
hastalık olduğunu da öğrenmiştim biliyorsun..işte yine o makam-durakta takılıp
dinlenmekteyim galibaJ..sindirim meselesi ..offf!! off!!..bilmiyorum.. neyse ben
işime bakıp, harfleri geldikleri gibi dizeyim gitsin..bitince ne yazmışım
öğrenirim belki..
Haftamız kasvetli olduğu kadar, göz aydınlığıyla da doluydu tabii
10 şubat Pazar.İsmi azam bir dua değilmiş
biliyor muydun Sevdiğim..ben onu bir dua sanıyordum ..meğer o bir isimmiş..
ama o isim her şeye cami-toplayan görsel bişeydi de, nedense hiiç
hatırlamıyorum(hani geçende dünyanın
tepesindeki kutup boşluğu ve etrafını saran paydalar vardı ya işte onun cemi)..sadece
Abdullah bin Abbas nedense aklıma geliyor..peki neden O?..O’nun hakkında henüz
hiçbir şey okumadım ki, neden O?..
*HAFTANIN HABERLERİ:cuma günü,facebooktan bir mesaj var.. İsrail in mavi
islami tevhid bayrağı ve TC nin ay yıldızlı tevhid bayrağı beraber ve
savaş..tık..aaa..virüs..pc gittiJ..virüs bir anda her programı sardı
ki üstelik koruma programım var..tam iki gün bilgisayarımı aldığım yere gittim.. yeniden
format attılar J..(face dahi riyazat işini otomatiğe bağladı yanii )..ve ertesi gün bir haber..Haybabamın köydeki evine kültürlü
ötesi ehli erbab hırsızlar girmiş..tabbiki alacak para vesaire bişey
olmadığından, kitapların en değerlilerini bilip, ayırıp, yüklemişler..en
seçilmişleri yanlarında.. diğerleri kolilerle yerlerde. .şimdilik iki seferde
bu kadar yapabilmişler.. ikinci de baskın. bakalım, sonrası kütüphanecilerin
işi.. ve beklenen son geldi papa istifa
etti.. evvet işte böyle Sevdiğim.. bir devir kapandı yeni bir devir böyle
başladı…ve Rusya’nın Ural dağlarına 30 Hiroşima bombası etkili bir göktaşı
düştü.. mal ve can kaybı olduğu söyleniyor.. kovulmuş şeytanları düşünmeden
edemiyor ve “heyyy yine neler oluyor “ demekten kendimi alamıyorum
Sevdiğim.sonuç MEVLİT KANDİLİ BİLANÇOSU DEVRİ DAİMİ MİSALİYDİJ.. her doğum sancılı olur.yani korunduğu söylenenlerin traji komik
hali buysa, diğerleri ne yapsınla yüzleşiyoruz değil mi?.. olup bittikten sonra
düşünmek kolay tabii..
*Sevdiğim, biliyor
musun ben kendimi bildiğimden beri böyle tabiatın üstün olaylarına karşı çook
hassasımdır..ve olup bitenleri daima dünyanın neresinde kimin canı yandı ve neresinde bu nasıl
yankılandı diye nedense hep anlarım.. bu tür olayları sıkı takip
edebildiğimizde gerçek tarihi olayları-Gavs-ı Azâm Makam Sahibinin ana
kimliğinde, karakter-i meşrebinin dünyanın gündemini nasıl allak bullak
ettiğini ve o dönemin akım-modasını nasıl tayin ettiğini dahi anlayabileceğimizi
bir-iki sene evvelide yazmıştım sanırım.. işte öyle tuhaf bir düşüncemde var,
hatırlatmak istedim sadeceJ….
12 şubat Salı...hoşgeldin..bence
Sende beni bazen seviyorsun ve çoook ama çook özlemiş-mutlusun.Seni hiç bu
kadar neşeli, özlemiş,çocuksu bir sevecenlikte hissetmemiştim . ve tabii ki
andan daha kısa bir anlık duygulanım..ve sabaha doğru çok tuhaf şeyler.. anlatamam..
anlatmak istemem(bu ne şimdi yani?..onu istemiyorum..
YANLIZ SEN)..ve yine Abdullah bin Abbas hz ile alakalı bir şey var. hatırlayamıyorum..
ama dün
kardeşimin yolladığı sohbet kayıtlarından hz Abdullah bin Abbas hakkında bir
şey okumuş ve çok hayret etmiştim .. şifreye sahip tek kişi var değil -bazı
özel şahsiyetlerde vardı ki, hz bunlardanmış.. hıımm.. galiba ruhum
ondan çok etkilenmiş olabilir.. O'da çocukken çook soru sorarmış ve hz
peygamberimiz O'nu dizleri üzerine oturtarak, ellerini ellerinin içinde açtırıp
Allaha dua etmişler..Ya Rabbi bu çocuğun
tüm sorularına cevap ver ve ona da başkalarının sorularına cevap verebilme
ilmini ver diye yakarmışlardı sanırım.. ve O yaratılış sırları hakkında en
çok soru sorup- cevap alarak ,direk hadis nakletmiş en yüksek alimde
sayılırmış..yani ben çoook soruları olan biri olarak, belki de O'nun
meşrebindeydim..bilmiyorum..
14 şubat perşembe: karanlık ve her yer yağmurdan
ıslak..değişik bir grup insan, parlak kırmızı bir otobüse binmek için bekliyor.öyle
çok beklemişler ki, genelde çömelerek yere oturmuşlar. aydınlık-beyaz-tertemiz
simalı bir adam gelip çocukla konuşuyor..o adam Mısır’ın en yüksek alimiymiş ve
çocukla tanışmak istemiş..tv belgesellerindeki şapkalı arkeolog namlı Z.Hawas
ise sadece göstermelik, maddi ilim sahibi bir adammış..bu ise görünmeyen ve bilinmeyen en
yüksek alimmiş.. o yanına gelip konuşan adamı böyle tanıtıyor duraktaki biri
çocuğa , ve öyle birinin çocuğu
tanıyıp-gelip onunla konuşmasına ise hayret ediyor..
*Sevdiğim…ben bu hayalden şunu anladım bak..artık Muhammedi olmayı
öğrenmem gerek diye geçmişteki tüüm ilgi duyup yazdığım o mitolojik tanrı esmalar-eski
Mısır tasavvufundan vazgeçmem lazım diye düşünmüştüm .. işte bu rüya ile; aynı metotla karşılaştırmalı tasavvuf öğrenmeye
devam etmemi, bana bu yolda en yüksek yerden yardım edileceğini ve onların
bizim masallarımızı takip ettiklerini de öğrenmiş oldum..yani işte bu yüzden
Sevdiğim, bugün dahi yapmaya çalışacağım şey için kalbim huzurlu, lütfen bana yardım et olur mu..
15 şubat Cuma..sabah
gözlerimi açmadan az evvel..kapkaranlık ..hiç bir şey yok.baktığım o karanlıkta
ŞERİATIN TANIMINI OKUYORUM.. ilk kelimeyi okuyunca duruyorum..çünkü orası
karanlık ve hiçbir yazı ,hatta harf de yok.. seste yok. Aynı, içinde hiçbir şey olmayan yokluk hırkası gibi..aynı o içinde
hiçbir şey olmayan yokluk hırkasının içindeki Senin, masalın çocuğunu sarmalaman
ve “… … …”demen gibi inanılmaz zevkli.. ve karanlıktaki olmayan o yazı; kelime
kelime devam ettikçe ancak okunabiliyor. .durunca her şey kesiliyor.. yani
Sevdiğim aynı benim masal yazmayı reddedince başıma gelenler gibi ve yazınca
sürekli akıp gelen anlamlar misali..işte okuyorum..iki satırlık bir şeriat tanımı..ama bizim bildiğimiz şeriatla alakası
hiç yok..inanılmaz zevkli ve lezzetli bir tanım..çok hoş ve acaip zevkliydi
de, ne yazık ki tek kelimesini bile yine hatırlamıyorum..
Öğleden sonra Ortadoğulu dr..ben böyle yeni dostlarım olduğu için
mutluyum..dr bana çay hazırlamak için mutfağa gidiyor..aaa..bir şey hissediyorum..olamaz..gülüyorum..yani
bu ne? ..vücuduma şimdi ,böyle bir anda müdahele eden kim?..ben miyim?bu
kıskançlık mı yoksa doğru zaman mı değil?..Allah…Allah..karşılıklı oturup
sohbet ediyoruz..dr a tüm hafta yaşadıklarından özetliyor çocuk ve
hayallerinden..dr anlatıyor.geçen sefer kelimesi kelimesine hatırladığım
şeylerin şu an neden hiçbir izi yok Sevdiğim..yaa..ama Sen çook kıskançsın
biliyor musun? çok ayıp bence..çok ayıp.. ve dr. çocuğun yeni hali üzerine “hacamatın şeriatına göre kararı söylüyor..
bugün olmaz.. haftaya gelin”..yani iki sütunum-iki bacağım-iki kademim
belki de daha sağlıklı olacakken henüz bu gerçekleşmedi Sevdiğim..
*aaa!..
birini hatırladım ki benim için en özeliydi.. dinle bak..dedi ki dr:”siz onu hiç
sevmemişsiniz ki..sizin sevdiğiniz
başka..ve O SİZİ TAMAMLAYACAK OLAN”.. Sevdiğim, o hiç yalan söylemedi ve sadece tek doğruyu
söyledi biliyor musun….
Ve diyetisyenimdeyim..hımm..bana inanılmaz şeyler söylüyor.. galiba biz yol
arkadaşıymışız ..onun için anlamımı anlatıyor.Sevdiğim ben o zaman korkuyorum
ve hemen kaçıyorum biliyorsun değil mi?..ve müjde..1 kg vermeyi
başarmışım..yani serbest riyazatta irademe ancak ucu ucuna sahip
olabilmiştim..fena değil..eskiden hiç yapamıyordum mesela..
ve bugün “şeriat nedir?” düşünüyorum..ve anlamını hiç
bilmediğim-hiç ilgilenmediğim MUKATTA HARFLERİ ilk önce aklıma geliyor
nedense..ve hz peygamberimizin her kişiye özel ve umuma bir şeriatını ve VEDA
HUTBESİNDEKİ YAŞADIĞINIZ YERDEKİ MEŞRU ÖRF VE
GELENEKLERE GÖRE HANIMLARINIZI YEDİRİP, İÇİRİP, GİYDİRİNİZ deki anlamı …bence o okuduğum
şeriatın izdüşümü bu olmalı diye düşünüyorum Sevdiğim..yani kesin haram olan
–Kur’an da bilfiil belirtilmiş ana esasların yanında, her anın ve her oluşun
kendi içindeki ahval ve duruma göre bir şeriatı –kanunu vardı (işte
tarikatler ve meşrepler ilk böyle, milletlerin halklarına göre içtihat-ı
ihtiyaçtan doğmuştu)..eski antik dönemlerde ise
kanun koyucular ,bu hükümlerini bir sütuna yazar-onu bir mabet-anayasa
evi-meclise dikerlermiş diye eski yazdığımız mitolojik masallardan şimdi
hatırlıyoruz işin garibiJ(Ya Rabbim yaaa..ama çok komikim Sevdiğim.. kendim kendime
masal yazıp, kendime neler öğretiyorum ya huu baksana biJ..Allah ..Allah .. ne acaip bi iş..)
16 şubat cumartesi…bir tuhaf hayal..sadece bir şey var. II
sütundan bilgi almak.. hıımm..
hıımm..Sevdiğim keşke daha çok sembol ve daha karmaşık bir dile sahip
olabilseydim bence.. şimdi ben ne yapacağım? bunu kime sorup danışayım?..
parasını ödeyebileceğim bir danışmanım dahi yokJ ve söz dinlemediğim için kimse benle
çalışmak istemiyormuş.. aslında ilerde toparlayabilirsem; beynimin bana
gördürdüğü rüyalar ve okuduğum-duyduğum şeylerin bende açtığı tünel delik
bilgileri hakkında da yazmak isterim.. yani bunlar dürtülmüş isteklerdi.. oysa dünyada henüz hiçbir karşılığı olmayan saf mana ise çook daha
yüksek ve özeldi.. işte bunları en azından ayırmaya başlamak çok harika bir
şey bence.. yani gelen ilham en yüksek makamdan mı, meleki mi, erenlerden mi,
cinni mi, negatif mi-pozitif mi?..yani o
hikmet direk ilk elden mi, yoksa o bilgi safha sayha aşağı inerken geçtiği
mertebelerde yorum kaybına mı uğramıştı..ne kadar zor ve karışık-grift bir
manzaram var değil mi Sevdiğim..işte ben zor bir sevgili olmaya çalışıyorum
ki, Sen beni çözmekten hiiç sıkılıp, hiiç
bıkma ve bende Senii..nasılsa kavuşacağımız filan yok, bari tarih doğruyu yazsınJ..
((*Sevdiğim tam bu
bölümdeydim ki bir mesaj geldi Muğla’dan.. akrabam müsaitmisin? diyor. Kml Amcamın talebesi ama aynı zamanda gayri
resmi olarak da esma ve ayetlerle bu tür sütun vs. işlerinde senelerdir
çalışmalar yapan biriJ..tamam ara dedim
ve aradı.. konumuz sütun.. çocuk: “ışık sütunu yapabiliyor musun, yapıyorsan
nasıl oluyorsun-bunları sen kendin mi anlıyorsun, yoksa okuyup duyduklarına
göre mi bir yol çiziyorsun anlatır mısın? ” diyor.. anlatıyor..3 tane sütun varmış..
önemli olan sağdaki kadın-çoğul enerjili sütun ile soldaki eril enerjili
sütunu, ortadaki saflık çocuk-KÜREenerjisi
sütuna tevhid etmekmiş(atomun içi=elektron,nötron, proton = 3 akıl=aklı meaş,aklı mead,aklı kül) .. tepedeki taç çakranın üstündeki data banktan da
yıldız çıkartıp-lotus-yaşam çiçeği geometrik kesimi kristalleşmesi ile de tüüm
akaşik kayıtları girdileyip-yazılım DNA üstünde hüküm sahibi olmakmış.kendi anayasa sütun kütüğünü dikip-kendi yasalarının üzerinde hükmedecek olan kendi mührünü üstüne vurmak yani.. JSevdiğim
o dün gece böyle anlatmadı aslında, ben böyle işime geldiği gibi anlayıp
yazdım. çünkü konum bu, işim buJ..BİLİNDİK-okunan
tarih daima koskoca bir yalandır.. yazanın ve yazdıranın
yorumu-hisleri-DEVLETLERİN POLİTİKASI-DİKTATÖRLERİN ACIMASIZ REJİMLERİ daha ön
plandadır unutmamak lazım.. o yüzden otur kendi tarihini kendin araştırıp,
kendin yaz.. ve akrabamla kaç saatöyle
çok konuştuk ki, artık yoruldum. yazımı sabaha dek bitiririm sanırken uyumaya
gittim.. birbirimize sütunu anlama rüyası diledikJ …))
yaşam çiçeği
17 şubat Pazar..((bir hayal.. boşanması gereken bir çifte yardım
ediyorsunuz ama ne yazık ki yine, hem de Sen bu işi üstlendiğin halde
boşanamamışlar..hımmm.. ))Sevdiğim.. her şeyim.. bu sütunlar üzerine aslında
dün gece akrabamla konuşurken öyle çok şeyler yazabilirdim ki , aklıma
düşenlerden dehşete düşmüştüm.. üstelik ben bu konularda böyle acaip disiplinli
ve karmakarışık hiçbir çalışma dahi yapmamıştım ve hiç de umurumda değildi
doğrusu.. yani iyi ki yazmayı bırakıp, bir suda eriyen aspirini devirip, sızıp
uyumuşum..iyi olmuş ve şimdi canım o konu hakkında hiçbir şey yazmak nedense
istemiyor..neden? çünkü Sen yine engelledinJ.. tamam.. yani başvurum
onaylandı..heyyJ..ve şimdi sırası değil..
özel
bir not: Sevdiğim geçen netten,yine
kısa bir kuantum fizik-kara enerji hakkında bir belgesel izledim..orada
anlatılan sabun köpükcüklerini ve o kara enerjili maddeyi nasıl aynı suret ve
anlamla aynı bende onlar gibi üstelik kaç senedir yazıp, çizip
anlatabiliyordum..ben onların tahsili yanında o kadar cahilim ki ,yani bu nasıl
oluyor, çok hayret ettim..ve uzay bilimcilerinin en tepe noktalarında ise
manevi görevliler olduğuna –ehli irfanın gözetim ve denetiminde tüüm bilimin
yavaş yavaş açıldığına bir daha inandım..
uyarı notu*Sevdiğim evvela AŞAĞIDA
BAŞLAYACAĞIMIZ SİYER için; böyle bir şey yazacağımı anladığım bu hafta,
kendimle çok kavgalar yaşadığımı bilmeni isterim..çok ağırdı .. yani ben öyle
cahil ve öyle acizdim ki, özel hayatımdaki başarısızlıklarım da malum,her
konuda istikrarsız ve disiplinden de yoksunum..yani hiçbir konuda ehliyet
sahibi olmayan ben, nasıl olurda böyle bir konuda yazabilirdim.. çok utanç
vericiydi. oysaki yazmak o kadar zevkli ve doyurucuydu ki, artık başka hiçbir
şeyden, yazarken aldığım keyfide almaz olmaya başlıyordum galiba. yazmaktan
korkup kaçsam da, düşüncelerimde hep klavyeye tıklayıp yazan bir şey vardı ve
kontrol edemiyordum.. yazdıklarım o akıp gelenlerin zerrresi bile olamaz
aslında..
Sevdiğim,
tüm bu teferruatı, yapacağım bütün hatalarım için beni affedeceğini ummak için
yazdım biliyorsun..çünkü haddim olmadanJpek
çok defa yine hududu aşmak için sınırları çook zorlayacağımı ikimizde biliyoruz
bence..işte bu özel yapımdan dolayı diliyorum ki, ben kendimi kontrol etmek
istemediğimde ve gözüm kararıp-arı
namusumu yine yere çalmak istediğimde, lütfen beni her zamanki gibi dizginle
olur mu? biliyorsun ki bunu yapmazsan, ben kendimi hiç utanmadan helak
edebilirim.. yani buna çok müsait bir yaradılışım var.. elimde değil..şimdiden
teşekkür ediyorum ve Seni SEVİYORUM..
Her insanın evveli suretten ibarettir.
Ondan sonra can gelir ki can, manevi güzellik,ahlak güzelliğidir .
Her meyvenin evveli suretten başka nedir ki?
Candan sonra lezzet gelir ki,meyvenin manasıdır.MESNEVİ
Hurşitimden
Mürşitime bir tutinin güncesine eklenmiş
SİYER-İ NEBİ BÖLÜMÜ… Siyer,
İslam
dini literatüründe peygamberlerin, din büyüklerinin, halifelerin hayat
hikâyesidir. Siyer, divan edebiyatında sadece din büyüklerinin değil,
hükümdarlar gibi önemli kişilerin hayat hikâyesi anlamında da kullanılır.
Kısası Enbiya, hilye, mevlid, şemail kitapları Siyer başlığı altında ele alınan
yazım çalışmalarıdır.
Siyer,
sire ve siret kelimelerinin çoğuludur ve hayat tarzı demektir. Karşıt anlamı
suret'tir. Siyer-i Nebi adıyla,
Hz.Muhammed nebininin hayatını anlatan manzum ve mensur kitaplar ortaya
çıkmıştır…(ALINTIDIR)
Sevdiğim istiyorum ki, ilk önce,eskilerde yaptığım bir bölümü bir daha
gözden geçirelim..yani hz peygamberimizin içine doğduğu ŞEHİRLERİN ANASI
MEKKKE-BEKKE NASIL BİR YERDİ? halkı nasıldı? inançları nasıldı?..tabii ki
bunları her yerden uzun uzun alıntılayabilirim ama kendimde alıntıladığım
yerleri çok okuyamadığım ve zevk almadığım için okuduklarımdan –duyduklarımdan -bende kalmasını dilediklerimi ayrıştıtıp-konuya uygun bağlamalar yapılabilecek ayrıntıları
ise kurgulayarak buraya kaydetmeye çalışacağım.. tabii bozulmadan kalması
gereken ana –esas bilgileri ise olduğu gibi kopyalacağım inşallah.. evvela bu bölüm uzun olacak çünkü biz
Müslümanız diye nüfusumuzda kayıtlı olsak da, aslında hepimiz ne mal olduğumuzu
bal gibi biliriz de itiraf edemeyiz değil mi?..o yüzden hakikatte kendi
gizli putperest-şirk ehli-münafıklıklarımızla da yüzleşe yüzleşe gitmeliyiz
bence..yani bu benim meşrebim yüzünden
kendimle yolculuk tarzım..bunu okuyan herkesin de tabii..evvela biz Müslüman mıyız hakikateni çakacağız…
EĞER BİZ MÜSLÜMANSAK VE HEMEN HERKES BİR MEŞREBİ ÖĞRENİM KURUMUNA ANLADIĞIMA GÖRE
ÜYEYSE ,Kİ, BU GERÇEK-ister inanın ister
inanmayın-rahmanisiyle ve şeytanisiyle hiç kesilmeden- tam gaz -tarikatler tüüm dünyada halen devam ediyor- O VAKİT,
DÜNYADA VE ÜLKEMİZDEKİ AHLAKSIZLIKLARI; YEME, İÇME, TIP, ÖĞRENİM, SANAYİ, İSTİHTAM
vs deki İNANILMAZ HAKSIZLIKLARI,İNSAN KÖLELİĞİNİ, AKLA HAYALE GELMEDİK
ÇİRKEFLİKLERİ YAPANLAR KİM PEKİİ?!!..VE
BİZ GERÇEK MÜSLÜMANLAR OLSAYDIK ((ELİNE,DİLİNE,BELİNE HAKİM OLAN ))O VAKİT ORTALIK, CENNET DENİLEN ADALETİN
GÜZELLİĞİ İLE DOLUP DOLUP TAŞMAZ MIYDI.. ve kendimizi asla kandıramayacağımızı öğreneceğiz.. meşrebi
dinimizi ve taptığımız putlarımızı bulacağız..aslında biliyoruz da kendimizim
kafiri-örtücüsü olduğumuzdan üstümüzdeki ölü toprağı kaldırıp, kırabildiğimiz
kadar putlarımızı kıracağız.. mesela ben Sevdiğimin suret putunu yağmalayarak
bana gelmesine ve O’nu ilk suretsiz tanıyıp sevip bilip, görmeden aşık olmama
rağmen, halen bir suret kalıbı putuna ihtiyacımın sebebi ile yüzleşeceğim
diyelim.. neden cemalsiz olmuyor? neden
cemali vech-i yarsiz bir an geçmiyor gibi gibi..dee ..tabii anlatılamıyor
işte.. kelimeler kifayetsiz bu işte..Sevdiğim ben kontrolümü yitirdiğimde, hangi konuda olursam olayım, yine gelip gelip hep Sana gömülüyorum ne garip
değil miJ..SENİ SEVİYORUM..
Kabe nin içi
VE KONUMUZA
DÖNERSEK EĞER: Eski Mekke toprakları çoraktı ve hiç ağaç yetişmezdi..tarım
yoktu..çöl ve volkanik araziydi..her yan kapkara minik minik volkanik tepelerle
doluydu (*Bermuda
Şeytan Üçgenin tam karşıltığının bu bölge olduğunu da eskiden okumuştum,
bilmiyorum doğrumu eklemek isterim)..bugünse Kabe’nin genişleme projeleri
kapsamında Kabe’yi dairevi saran tüüm volkanik kara taşlar yok edilip düzleştiriliyor. bu çorak ve verimsiz
toprakları özel yapan tek şey Kabe malum.. bu konuyu daha sonra yazacağım
Sevdiğim.. çünkü dün kardeşimden bir telefon geldi..kendisine Kabe Tarihi-EZRAKİ alıyormuş sende
ister misin dedi..yani bu tesadüf olabilir mi Sevdiğim..teşekkürler..işte artık benim
bir KABE TARİHİ (Ezraki) kitabım var.. onu okuyarak bu bölümü yazacağım ki,
kitabıma henüz kavuşamadım tabii.. ve Taberi Tarihinden hem israiliyat-hem o
dönemim acemi-hem de islami kaynaklarından yorumsuz olduğu gibi aktardığı
bilgileri okuyorum malum..HAFIZAMIN TIIN TIIN OLDUĞUNU HATIRLIYORUZ
LÜTFEN..YANDIK YANİİ..ve senelerdir oradan buradan duyup-okuduklarımın bende
bıraktığı izler var..ve görebilirsem bu konuda hayallerim olacak inşallah .ve
böyle böyle benim kendi zannıma göre kendimce anladığım Muhammedi hüviyetim
ortaya yavaş yavaş çıkacak inşallah..
ben peygamberimi nasıl bilip ,nasıl
tanıyor muşum, O’nun hakkında Allahımızın dilediği gibimi, O’nun bize kendisini anlattığı
gibi mi, O’nu anlatanların BAZILARININ, ZAMAN İÇİNDE bize anlattığı VE BİZİ BELLİ KURALLARIN İÇİNE HAPSEDİP, GERİ VE
CAHİL BIRAKTIKLARI-SİYASİ BİR ALET gibi mi, yoksa
kendim O’nu tanıyarak, aşık olup sevip ,işte bu ancak benim tanımlanmış
tamlığım-yaratılış gaye-i nurum diyebileceğim bir Mayayı Nur-u Muhammed’e erişim gibi
mi? henüz bilmiyoruz.. yazdıkça öğreneceğiz inşallah ve aminn..
şeytan taşlama yeri
Sevdiğim her zaman bu kadar kısa
yazmayı(8 sayfa J)başaramadığımdan, şimdi bir başlangıç için buraya o
devrin Kabe’sinde de yer alan İslam
Öncesi Güney Arabistan (Yemen) putlaştırılmış Tanrı isimlerinden
alıntılıyorum ki, ben nedense bunları ilk 12 ay ismi olarak algıladım.. bilmiyorum
doğru mu?..1-Aştar,2-Şems,3-Rub,4-El Mukah (llmukah),5-Wadd, 6-Amm,7-Anbay
(Sözcü),8-Havkem,9-Ta’lib,10-Sum’ay,11-Dü Semavi (Cennetin Bir’i, Göksel Bir, İlahi
Bir),12-Ka’hil (Aştar Şarik)
Hicaz ve Kuzey Araplarının putlaştırılmış tanrı isimlerinden bazılarının
alıntılarına bir bakalım lütfen: Abgal,Adat, Aglibol (Elyibol- Elibol), Astarte
,Asaf ve Naile, Atargatis, Atarsemain, Auf,Aval, Beelşamen, Bel, Ba’al, Bel-
Şamin, Bes, Cedd,Dul Halasa, Düşara- Düşares, Dü Semavi ,El İlah, Hevl, İştar-Athar, El Kays, (Şay) El Kaum, Kuzah,
Melekbel, Menat, Menaf, El Malik, Mot, Nabu, Nebo, Nebi, Nasr, Nergal,
Nuha,Orotalt, Rub, Ruda, Şems- Samaş ,Sin-Nanna-Suen, Süva, At Süreyya (Ülker
burcu-Pleiades- Sirius), Uzza, El Ukaysir, Wadd, Yam, Yeük, Yegüs,
Yaribol- Melekbel, Zilhicce Halasa…..
gab kazları İlahuu- kamışlık tarlasında yürürken yürürken biri olayı çakıp sürüden ayrılmış.. ve Sevdiğine bakıp SENİ HER ZAMAN SEVECEĞİM demişşşş
bunlar benim için çok önemli.. neden mi? tabii
ki isimleri açısından.. tarihteki en eski isimlerin ilk sahiplerini bulur ve
bilirsek ve o kimliğe neden yüksek vazifesi veya idraki için zamanla tanrılık
izafe edildiğini de anlayabiliriz diye düşünmekteyim.. böylece zamanla meleklerin,
peygamberlerin, manevi yüksek
şahsiyetlerin, zamanla da fravunların ve kralın seçtiği kişilerin nasıl tanrı
sembolü olduklarını da çözebiliriz.ve kimilerinin
de gerçekte hiçbir insana ait isim olmadığını, sadece astrolojik açıdan göksel
olayların kimliği olduğunu, kimilerinin de yeryüzü tabiat olayları nedeniyle
takvimsel tarım döngüleri ve avlanma sembolüyle
isim aldıklarını da anlarız.
ve
bildiğimizi zannettiklerimizin çoğunun da,
bugünkü sadece maddi ilimden okuyarak-ezber sahibi arkeologların yanlış aktarım
hatalarıyla dolu olduğunu da öğreniriz tabii.. ve bugün ki teknolojik ilme-haberleşmeye sahip olmayan binlerce senelik
kadim atalarımızın; bugün bizlerin henüz 100 sene civarındaki sözde yüksek
teknolojik medeniyetimizle henüz çözemediğimiz pek çok şeyi nasıl bilip
anladıklarını, nasıl heykelleştirip, resmettiklerini ve onlardan aldıkları
haberleri ,bugün yine aynı yolun yolcularının aynı sembollerle, aynı usulde, nasıl
halen yaşadıklarını da anlamak için bir adım atabiliriz belki.. İNSAN
BİLMEDİĞİNDEN KORKARMIŞ..BİLDİĞİNDE İSE KORKMAZ VE SEVERMİŞ..
unutmayalım ki, bizim Peygamberimiz Efendimiz
putperest bir toplum içinde doğup büyüdü.. veiçinde bulunduğu topluluk öyle acaip bir sistemdi ki, bugün hiçbir
demokraside bu tür bir şey yok..hem putperestler, hem hak dine mensuplar - hanifler- sabiiler hep beraberdiler ve aynı Kabe de ibadet edebiliyorlardı. bir
aile içindeki her fert değişik bir dine mensup olabiliyor ve bu normal
karşılanıyordu..tüüm bu tanrılarla Kabe’nin içi ,dışı alabildiğine
doluydu..masallar, öyküler, şiirler,efsaneler sadece onların
üzerine kurguluydu.. işte madem ki bizde Muhammedi Müslüman olmak istiyoruz, o
zaman aynı O’nun yaşadığı devirde, aynı O’NUN GİBİ HİSSEDİP DÜŞÜNEBİLMEYİ, hak
ile batılı ayırt edebilmeyi de öğrenmeliyiz.. lütfen kafir olurum
diye korkmayınız. biz Peygamberimizden daha fazla Müslüman olamayız inanın.. gerçek şu ki,bizim hemen çoğumuz göstermelik Müslümanlarız.. kimsenin kimseyi kandırmasına
lüzum yok. .insanlığımız ortada.. her gün ki medyadaki hallerimiz ise, sadece yansımasına izin
verilenlerle dolu, ya saklayıp örttüklerimiz..(*ve
biraz tefekkür etsek, bir bakacağız ki, aaaa biz halen içi dışı put dolu o
devrin Mekke’sinde yaşayanlardan biri
değilmiymişiz yaaaa..işte böyle çocuklar.)
YA, RABBİMİZİN SETTAR İSMİ İLE BİZLERİ UTANDIRMAYIP, BİZİ ÖRTTÜKLERİ..HANGİMİZ HANGİMİZİN YÜZÜNE BAKABİLİRDİK Kİ GERÇEK
YÜZLERİMİZLE ORTAYA ÇIKTIĞIMIZ DA..HİÇ BİRİMİZ TABİİ..işte sadece bu yüzden
bilip öğrenmekten korkmuyoruz.. ne, neden,
niçin?.. ne idim, ne oldum, ne olacağım?..sormaktan
korkmadan..sorularımızın içindeki sadece kendimize özel, bize has cevabı yine
kendimizde seyredip okuyarakYA B’İSMİ ALLAH HUU..
Merhaba Sevdiğim
ve Merhaba. bir
yarıyıl tatilini daha geride bıraktık..karnem var mı bilmiyorum ama meşrebim
yüzünden bu hiç umurumda değil zaten.. yeni dönem için farklı bir müfredata
geçtiğimizi ise tabii ki hissediyorum.. zor ama bir o kadar da zevkli olacak
diye de düşünmekten kendimi alamıyorum..her şey daha bir yerli yerine oturacak,
senelerdir süren ne yazdığımı bilememenin karmaşası sanki biraz durulacak
gibi.. olayların iç yüzlerini kaldırıp kaldıramayacağımı ise henüz
bilemiyorum.. sadece şimdiye dek kesin şunu anladım.. bizim başımıza ne gelirse
gelsin, asla Yaratıcımız bunu bize musallat etmiyordu.. o çorabı başımıza biz
kendi ellerimizle, işlediklerimizle kendimiz örüp kafamıza geçiriyor; birde
bizi kör eden kötü zan –vesvese
gözlüklerini takıyorduk amma kendimizi neden kör ettiğimizi ise bilmiyorduk.. tüm
bunları kendimde ve etrafımda seyrederken çenemi kapatıp, olaya müdahale
etmeden durabilme olgunluk sabrı selimini ise gösterebilecek miyim?!!. benim
için çok zor bir şey bu..
Sevdiğim
..şimdi takvimsel hatırladıklarımın izini sürelim mi bakalım ne çıkacak..
28 ocak pazartesi.. arkadaşımda
dersimizdeyiz..onun annesi de gelmiş.. birazdan yeni dostlarımız teşrif
ettiler, diğer arkadaşımın eşinin büyük annesi..o gerçek bir valide sultan..çok
hoş.(geçen masalın yansıması yaniJ)Sevdiğim,
çok muzurum biliyorsun.. ileride onlarla röportaj yapabilmeyi Sen nefesle röportaj
isteğimden sonra ikinci haneye ekledimJ..evvela
tüüm yaşayanların hanım sultanı- baş haseki kadını- Evvel Zamanımın hatunundan
başlayacağım tabii.. oraya ziyarete gidince ilk iş bunu gerçekleştireceğim
inşallah.. ondaki zeka hiç birinde
olamaz …ve bu konuda tüüm manevi ademler dahi hem fikirdir…bence mürşid
olmak dünyadaki en ağır meslek amma onlara hanım olmak çoook daha ağır bir
görev..üstelik en büyük işleri bir İnsan-ı Kamil ortaya çıkartmaksa, gerçekten
de çook yüksek bir enerjileri-özel istidatla yaratılmış karakterleri olmaları
gerekiyordu değil mi?.. bazıları eşlerinin anlamını ve makamını bilip çok güzel
sindirebiliyor.. ama bazıları da başlarına ne gelirse gelsin, yukarıdan vahiy gelse
dahi eşlerinin hallerini asla kabul etmiyorlar.. mesela ben bunlardan birini
çok iyi tanıyorum..hayatı boyunca etrafına kök söktürdü ve bazen, bunun
yansımasını anlamam için; başkalarının neler çekip, nasıl rencide edilip
utandırıldıklarını hissederek bilip öğrenmenin bana uygulamalı yaşattırıldığını dahi
düşünüyorum.. başka türdeki değişik algılı- daha modern-şeriat tıın tıın genç valide
aday adaylarının da entrikalarının bazılarını, birebir öğrenci adayı olan
dostlarımın anlattıklarından takip
ediyorum.. Allah hepsinden razı olsun. bize, biz insan olmayı öğrenebilelim diye
Adem yetiştiriyorlar. işleri gerçekten çok zor.. bizim gibi değil onlar..hizmet
en ağır iştir.. hele bu hizmet insan denen cinse ise..
ve bu hanım anne de çok zarif..yıllar onu tam kemal –ehliyet sahibi bir ehil
yapmış ki çok belli. maşallah.. onun pederi âlileri Kuddusi hz soyu. Ehl-i olduğu Efendisi ise büyük bir tarihçi.yani çift taraflı yetişmiş..ona soruyorum:”biz bu yola girerken hep aşık ol,sev, sevebildiğin
kadar çok sev deniyor da nasıl sevmemiz gerektiği, o sevginin nasıl bir şey
olduğu asla öğretilip söylenmiyor.. işte buda biz öğrencileri çok
zorluyor..kadın ,erkek ve diğer türden öğrenciler hep birlikte aşk-ı sevdamızı
var yüreğimizle ortaya koyuyoruz..tabii bunu açıkça yap diye öğrendiğimiz
içinde, bunun bedelinin bize ve etrafımıza neye mal olacağınıda ne yazık ki
bilmiyoruz. birde herkesin bildiği meşhur hayaller var.. utanma bizede anlat-hepimiz
biliyoruz denen ve duyulunca da dünyası başına yıktırılanlar var...ve tabii
zamane insanı olarak da, o köklü edep ve erkandan zerre nasibimizde yok.. siz
bu durumda ne yapıyordunuz?.. kızıyor muydunuz?..o duruyor.. yüzünden
incecik bir dalga geçiyor ki, anlıyorum..diyor ki: benim efendim hiç öyle biri değildi.. bizde hiç öyle bir şey olmadı, ben
memnuniyetle karşıladım hepsini, ne erkeğini, ne kadınını kıskandım. ama babama
öyle şeyler çok olurdu ve çok aşık gelirlerdi.. ona bakıp hep ağlarlardı.. gece
yarısı başka başka şehirlerden at arabalarıyla gelirler ,ayak ucunda oturur
ağlar ağlardılar. eskiden fakirlik..bir oda..çok çocuk..sürekli
misafir..hepimiz perişanız..annem çok sabırlı ve hoşgörülü bir hanımdı, hiçbir
zaman sinirlenip ,kimseye kötü davranmadı.. çocuk: bu vazife verildiğinde eşinize çok ağlayıp, yalvarıp
kabul etmemesini rica etmişsiniz ya hanii..işte bugünkü aklınızla olsa ve yine
o vazife size verilse itiraz etmeden kabul eder miydiniz?.. “evet “diyor
o valide huzurla gülümseyerek..Rabbim
çok kolaylıkları da beraberinde veriyor çünkü. bugünkü aklımla seve seve kabul
eder ve vazifeyi alırdım..hem zaten ben, halen vakıfta bu işe devam ediyorum .. ama eskiden yoklukta hizmet çok zor ve ağırdı..şimdi daha kolay şükür "diyor.
ve bizi çok sevdiğini bir dahaki dersin onun misafir olduğu evde olmasını
istiyor. hepimiz sevinçle kabul ediyoruz tabii.. Sevdiğim o bize ilk defa
duyduğumuz muhteşem bir tarihi anektod anlattı ki buraya da onun izni ile
kaydediyorum..
Kurtuluş Savaşı sürerken, Ankara'da,İbrahim
Ethem(Gerçekoğlu ) Efendi hz ne daima o
devrin Başkumandanı paşa gelir ve “lütfen bir dua buyursanız da şu savaş bitse”
dermiş.. bir gün dua etmiş ve şu cevap gelmiş: ”kulum Cemal’i verirsen
savaşı durduracağım”. O, bu cevaba çok üzülmüş. çünkü o devirde açlıktan , bakımsızlıktan,
salgın hastalıklardan tüm çocuklar ölüyorlarmış ki, onlarında evvelki
çocuklarının başına bunlar gelmiş.. kıyamıyor..ertesi gün yine dua ediyor..O,
çok mübarek ve nurlu bir zattı.. ve harp çok şiddetlenince ve huzur da bir
türlü gelmeyince bir gün “verdim Ya Rabbi “diyor. .ama hanımına da diyor ki: ”sen bugün İskilip’e git”.. hanımı
gidiyor ve o sabah namazından sonra
çocuk ruhunu teslim ediyor.. daha çocuğunun vefat ettiğini öğrenmeden, o esnada
Ethem Efendi bir rüya görüyor.. göğün bir yerinden diğerine bir salıncak
kurulmuş ve o çocuğu melekler sallıyorlar..bakın.. büyüklerin imtihanlarına
bakın kızım.. onların imtihanları çok büyük olur.. sonra da .. ..
Sevdiğim beni böyle bir hanımefendiyle tanıştırdığın için çok teşekkür
ediyorum..
((*ve yaşayan ölü olmak çok zor sanat..ya ölümün tüm
işlemleri tam kemaliyle kişide gerçekleştirilemezse ?!!..bu hepimiz için ağır olur..nasıl ki her
İbrahim’e bir nemrud, her Musa’ya bir firavun, her Muhammediyet içinde bir ebu cehil lazım..işte
sistemin ana ilkesi de bu.. bu tür kimlikler, bu tür kişilerle beraber yol
almak zorundalar..ve nefsin tüüm derecelerindeki kişisel
isteklerin-beklentilerin ölümü de genelde bu kişiler vasıtası ile oluyor..ama
kimisi işinin ehli olmayıp tam öldürme yapamadıklarından ortaya hortlak,
vampir, bedensiz rahatsız edici –musallat varlıklar olarak bize ve etrafa ziyan
hilkat garibeleri yaratabiliyorlar..o yüzden de işinin ehli,işini yarım
bırakmayan tam öldürücülere şükretmeliyiz yani..((*bu konu
mühim..bunu karıkocalar, mürşit-öğretmenler, iş veren –yönetici-patron-ustalar,
anababa ve evin lideri olan ve diğer
kardeşlerin tüm hayatını mahveten genelde büyük olan kardeşler ,baskın
karakterli arkadaş ve komşucuklar çook tefekkür etmeliler.. kendimize bakıyoruz,
başkasına değil..))
29 ocak Salı .henüz uykuya dalmadan :bir siyah zeminli ekran üstüne, tüm satırlarının alt alta intizamla dizildiği beyaz noktaların olduğu bir yazılım kaydı gözüküyor.. bu yeni ders programım anlıyorum da; diğerleri gibi OOO, O.O.O. filan değil..veya aradığın sembol bu “daire içindeki nokta” da değil.. sadece” ::::::::: ”. tabii bu yazılım aslında benim için her şey demek Sevdiğim..bir sürü şey hatırlıyorum. noktalı hayalimi mesela.. karanlık bir noktanın içine girmeyi.. hüznü, ağlamayı, sessiz çığlıklarımdaki dayanılmaz acımı.. ve karanlığın içinden ,derinliğinden hızla girip yayılan o beyaz ışığın yolunu( geçen hafta bir dr. dan öğrendim ki sünnetullahmış )..
belki de nokta denilen, zat-ı insan olan şu madde aleminin aslına seyahat etsek ve noktanın içine bir girsek, atomun çekirdeğinin içine bir girsek, tüm harfleri ve çizgileri oluşturan ilk noktanın içine bir girsek, yine o noktanın içinde kendimizden başka hiçbir var olan göremeyeceğiz belki de değil mi? ve hepimiz kendi noktalarımızın-kürelerimizin içindeki yazılımlar gibi-levhalar gibi-kader ve kaza gibi, kendi mutlaklığımızı yaşıyorduk.. bir başkası, senin kendi dairevi noktana asla giremezdi..asla..ama bu derin yanlızlık, muhakkak ki, bazı özel sırlara ermiş kişiler için değildi..çünkü tüm bu olup biteni seyreden varsa eğer, bu gerçeğe eren için artık yanlızlık değildir..biz kendi zannımıza göre öyle zannederiz..aksine bundan emin olunca; kişi daima, kendisinin bir yol arkadaşı, iz sürücüsü, kollayıp gözeteni olduğu bilincine de erişir..yanlızca bunun anlaması bir 10 sene filan sürüyor ne yazıkJ..oda dürte dürte, o beladan bu belaya koşa koşa ancak açılıyor ..ne yapalım kabuk kalın ve tahta ..
İşte sonuç.. kişi kendi atom altı DNA noktalarından birine dahi girse, orada karşılaşacağı kimlik, yine tıpkı aynı kendisi olacaktı.. yani boşu boşuna şuna buna özeniyorduk.. bize kodlanmış noktanın açılımı ise; insanın benlik dağı-egosu içindekilerinin kıyameti ile- içini dışına pamuk gibi savurması – BİNG BANGdı.. ve gerçekte her birimizin tek tek-ferden yaşadığı dünyevi hayatlardı.. bizler canlı kitaplar olarak; bilsek te bilmesek te, kendi yazılımlarımızı yaşayarak okuyorduk.. sadece farka gelmeyi başaramadığımız için, ne işlerde kulluk ile vazifeli olduğumuzu fark edip, iş ve oluşları zevk edemiyorduk.. ve asla bir başkasının kitabını da okuyamazdık ..neden? çünkü hepimizde var olan vehmi zan perdelerimiz-kendimize olan ezeli hayranlığımız-tanrılık iddealarımız, bizi bu okumalardan ne yazık ki mahrum ediyordu.. Tanrı değildik lakin, tanrısal-ilahiydik.. evvet. kendi kitabımızı ise, genel anlamda, birbirlerimize olan gizli münafıklık-riyakarlıklarımız yüzünden okuyamıyorduk tabii..
amma velakin, hep beraber okuyabileceğimiz bir kitapda yaratılmıştı-daha doğrusu o kitap bir yaratık değil yaratandı ki, işte o yüzden de adı KUR’AN dı..yani her an bir şende olup, yaratımını sürdürendi.... bu kitapsa; hepimizin kibir, riya, haset ateşimize tek çare-i deva olan hz Muhammed Mustafa ‘nın kendi Zât-ı Seniyelerinden okuduğu HÂK KİTAP KUR’AN-I KERİM di..işte bu kitap bizi, hepimizi, tüm kainatı ve yaradılmışlık hududu içindekileri ve dahi henüz yaratılmamışlık hududu içindeki yaratılacakları da kapsıyordu.. bu öyle bir okumaydı ki artık hiçbir resul-okuyucu asla bu mükemmellikte-tam ekmel halde okuyamayacağı için; peygamberliğin risaleti hz PEYGAMBERİMİZ EFENDİMİZ TARAFINDAN, KENDİ İSMİ MUHAMMED İLE MÜHÜRLENMİŞTİ.. bundan sonra ise, bu kendi kitabını okumalar sadece O’nun izni denetimi ve O’nun yoluna-sünneti şeriatine devam ile olacaktı.. O’NUN BASTIĞI YERDEN makam-ı kademini kaldırdığında ancak, peşindeki iz sürücüsü O’nun ayağını bastığı yere ayağını koyacak ve bu çölde kaybolmadan ilerleyebilecekti.. deryayı umman çölü oluşturan kumlarda noktalardı ve insanın mayasında da bilsin bilmesin bir kum-toprak zerresi daima vardır..aynı inci misali..yani ederin değerin kadardır.. kendi KADRİNİ bilmezsen kimsede bilmez ..
bizler her gün, her yere mesajlar-notlar –bildiriler yazıp duruyoruz değil mi?..ne yazık ki her yazılan kelime ve her söylenen söz canlı hükmünde değildir..dölleyici kelam olan sözleri ancak ve ancak İnsan-ı Kamil olan zevat-ı kiram bize söyleyebilir.. çünkü onlar nefes sahipleri-hikmet ehli EL HÂKİM MAKAMINDAKİLERDİR.. sistem onların nefesi ile çalışır..ister bil-inan,ister bilme ve inanma..senin gerçekte hiçbir varlığın bile yok..henüz secde edeceğin Adem’i bulup ,ona secde edip –onun Ademiyetini onaylayıp, Allah’ın emri yerine getirmediysen tabii.. daha insan değilsin ki sen, birde Adem makamına erişesin yani.. “Ben cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım” ayetini tefekkür edelim lütfen….HİKMETLİ SÖZ SAHİPLERİ OLAN İNSAN-I KAMİLLER bizleri kulaklarımızdan hamile bırakırlarmış diye duymuştum yıllar evvel ..yani meleklerin peygamberi İsrafil a.s derler ya hanii..işte SÛR BORUNA- NEFES, BU DÖLLEYİCİ KELAM İLE OLUYOR. kişideki istidata göre, o söz kişide mayalanır ve açılım yaparmış.. bazen ani yıkımlara da sebep olur ki, bu kişiler zaten kıyameti kopmasına ramak kalmış yolculardır..bir ruh tetikleyici cümle dahi onların kendilerini yine kendilerinden doğurmalarını sağlayabilir.. ama sahipsiz, yetim, öksüz, dul kadının çocuğu olmak zordur..her an kötü yola da düşülebilir.. işte o yüzden BU TÜR YOLCULAR İÇİN bir mihmandar-ı himayeci elzem ötesi, şarttır..
HaMiMi himayeci –emanet-i yedi eminimizin tabii ki huyu huyumuza, suyu suyumuza, esması esmamızdan olup, tabiat unsur-i yaratılışındaki baskın materyallerin oranları dahi bizle aynı rözonans- titreşimli vibronik salınımda olmalıdır.yoksa kontak attırıp birbirlerimizi yakıp ,etrafa ve kendimize zarar verebiliriz sevgili enerjik çalışmalar yapan bazı çocuklar. bilmeden seviyemiz üstündeki dersleri almaya çalışırsak, bu yolun şeytani öğreticilerinin ancak ve ancak aşağılık kuklaları-hizmetçileri oluruz değil mi?. onlar, o vakit bizlerin hem bedenlerimizi hem de ruhlarımızı kullanabilirler..hortlak olarak kalırız yanii..kendimizi koruyamadıktan sonra öğrendiğimiz şeyin bize ne hayrı dokunabilir ki? siz, sevgili bütünün hayrına enerji çalışmaları yapan yeni tür sevimli cadıcıklar ,sizde dikkat edin olur mu?.tabii bende.
30 ocak Çarşamba..Orhan Babayla kandil için konuşmuştuk.kapalı dönemde bir davetle umreye gitmiş..”sana neler anlatacağım neler” dedi..bugün O’ndayım.. aaa..evde yok..tel..iki günde iki cenazedeymiş. ertleme için geri dönmediğinden üzgün.. inanılmaz bir hafızası ve aşırı hassas nezaketi olan birinin bu halini ise çok farklı anlıyorum Sevdiğim.. çok kıskancız çoook. üstelik tek kişiye bile haber vermemiştim.. kıskançlığım bence benden değil yanii. beni getiren aracı arıyorum.. otobandan geri dönüp geliyor ve diyor ki: bir başkası olsa dönmezdim, sizin için döndüm.. Azeri şiası olan şoföre diyor ki çocuk: üstümdeki siyah giysiler ve başımdaki kırmızı bez parçası için değil mi? şöför: evet öyle..ama bizde ayrı gayrı yok.biz aynıyız diyor..çocuk: evet biriz ama kendimizi belli renklerle ve sembollerle nedense ayırmışız değil mi?..
evdeyim..Ya Rabbim bana ne oldu.. soğuktan donuyorum..titreme geldi ve halsizim..üstüme karlı buz taneleri yağıyor sanki.. nane bir örtüyle üstümü örterken bayılır gibi uyumuşum.. Sen karşındaki az sayıdaki dervişine ders anlatıyorsun ki, ben en arkada tam Sana doğru lakin yan dönmüş ve ayaklarım uzun oturmuşum..Senin baş hizmetlin gelip bir kağıdı bana uzatıyor..Sen yazmışsın..yarısı ise Osmanlıca ve ben gayet güzel okuyorum..durmam gerektiğini nedense anlıyorum..Osmanlıca yeri okurken ise Doğu Anadolu’da bir şehri görüyorum..cadde üstünde iki katlı bir ev..altı dükkan..orada galiba bir yaşlı hanım var ki Senin dervişinmiş.dr evi..işte bu hanım henüz sünnet çağında olan Suphi adındaki bir çocuğu sahiplenmiş.. başka da bir şey hatırlayamıyorum ve uyanıyorum.. kıskançlıktan nefret ediyorum……nefret..
SUPHİ İÇİN ÖZEL NOT:sevgili Suphi(ŞAFAK VAKTİJ) ,bu isimde tanıdığım ilk kişisin..merhaba ..ben bir hayalperest sanal masal yazarıyım.. bilmiyorum gerçekten varmısın ama ne olur ne olmaz diye sana not düşmek istedim..seni şimdilerde 5-6 yaş civarında olduğun için kıskanmıyorum tabii ki amma anneni kıskanabilirim, eğer varsa tabii..Suphicik benim masallarım genelde 40 yaş civarındaki seyreden yolcular içindir ve diğerleri ne kadar okursa okusunlar onlara deli saçması gelir.. bir gün beni okuyacağını nedense düşünüyorum.. o gün geldiğinde muhakkak yaşıyorsam çoook yaşlı olacağım kesin.. gelip beni bulmanı çok isterim..sadece bunu okuduğunda şunu anlayacaksın..yani yazdıklarım sende çok şeyi-rüyalarını-amacını idrak ettirecek olabilir..bazı insanlar normal bir anne ve babadan doğmuş olsalar da onlar hakikatte nefese aitlerdir..ve yaradılış amaçları vardır.horusRAlık özel bir meslektir ve bir horusRA'dan duyduğumuz gibi" GÜNEŞ,HER SABAH HOROZ ÖTMESEDE DOĞAR AMA HOROZ HOROZLUK GÖREVİ GEREĞİ, GÜNEŞİN DOĞUŞUNU HABER VERMEK İÇİN ÖTER "sevgili Suphi..ve sen benim böyle tanıdığım ilk minik erkek veledsin J.. hoş geldin..sanırım bu kadar yeter..(*geçen masalda bu masalları kimin için yazdığımı sormuştum da ,o,meğer senmişsinJ)..
31 ocak perşembe.. akrabam arıyor..bir yere gitmişler ve oradaki kişiler benimde gelmemi söylemişler..mihri bir Hilye-i Şerif olan masal veledi de, bu kağıt parçasıyla aralarında gittikçe artan bağdan dolayı, alnını O’na dayayıp, gidip gitmemesini sormuş.. gece uyur uyumaz aniden yataktan fırlamış.. iki kaşı arasına ve ağzına bir bardaktan enjekte edilen işlemi düşünmüş ve izin verildiğini anlamış..
1 şubat Cuma..bir evdeyim. mutfakta tv de yemek proğramı yapan ödüllü bir aşçı varmış ve bize yemek yapıyormuş…gülümsüyorum..davetimi şimdi anlıyorum.aynı uzun yıllar evvel gittiğim İranlı bir prof un evi gibiydi..her yer resim,heykel,vs doluydu . hatta koskocaman buda heykeli bile vardı..bu çift henüz 4 yıllık evliymişler ..ev hanımın..onların ikisi de Ortadoğulu..madde ve manada da dr olan bey Türkçe bilmiyor, hanım tercüme ediyor çünkü annesi Türk.. kendimi çok güvende ve huzurlu hissediyorum..ikisi de yan yana karşımdaki koltuğa oturuyorlar..çocuk akşam yaşadıklarını anlatıyor ve eskiden izin verilmeyen hayallerinden örnekleri..bir kaç sene evvel arkadaşları onu zorla hacamat ve bazı şifa tekniklerine götürmek istemiş ve çook baskı yapmışlardı..kandan çok korkan çocuksa böyle bir şeye dayanamayacağını sanıyordu..ve onu sabah kesin gelip alacakları gün şu hayali görmüştü..ellerinde kağıt,sokakta bu işlemin yapılacağı kişileri seçip, sıraya sokup, onları dr götüren, izbandut gibi gözlerinden kimler olduklarını tanıdığı askerlerin çocuğu almadıklarını gördü ve anladı ki oraya gitmesine gerek yok..ve ne zaman dostları zorla onu böyle yerlere götürmek isteseler, her defasında hayallerinde bu men edilmişti..buna çok gülüyorlardı üstelik.
çocuğun anlattıklarını dinleyen dr gülerek şöyle dedi: ”onlardan sizde var mı ki?”çocuk gülümseyerek ve inanamaz şekilde: ”bilmiyorum, olmadığını, bana yaklaşamayacaklarını söylediler”..dr:”evet doğru demişler..onlar size yaklaşamaz.. hatta kimse size yaklaşamaz.. ama sizde kimseye yaklaşamazsınız..(Sevdiğim neden bizim masalın veledini bir türlü baş göz edemediğimizi şimdi anladım biliyor musun ve onun bir sıkıntısıda var..o konuştuğu kadın,erkek ve çocuk insanlarında bir cinsiyet algılayamıyor. yani his ve çekim alanı olarak..hepsi aynı tip insan..dolayısıyle de bunun normal bişey olup olmadığını çözemiyorum.. ama Sen başka)..
bir ruh un seyrü seferi
Dr: o sizi götürecekleri yere gitmemeniz gerekiyordu çünkü onlar size bu işlemi yapamazlardı..ama şimdi doğru yerdesiniz ve bu gerçekleşecek..ohh çekiyorum Sevdiğim.. çünkü benim kendimle alakalı bir tabum kırılıp yıkılacaktı şimdi..demek ki ben özel biri değilmişimJ..sadece doğru adres….dr ses kaydı ve not almama izin vermiyor ve diyor ki: “ben size kalbimle konuşacağım.. kalbinize konuşacağım.. unutmayacak ve anlayacaksınız.. siz de kalbinizle hissederek doğru ve yanlışı ayırt etmeyi öğreneceksiniz.. size bunu vereceğim”..
Çocuk ve ev sahipleri konuşuyorlar.. dr:şimdi siz bize hz Ali’yi anlatın diyor. çocuk: ben O’nu hiç görmedim bilmiyorum. Ama dün gelene sahabe rüyası sormuşsunuz. bende yüzünü ve kimliğini bilmediğim bir şehit sahabe hayaline sahibim diyor..”etimi ye, kanımı iç” diyeni anlatıyor..dr:dikkat edin bakın. size bana sahabe rüyası anlatın demedim.. siz bize hz Ali’yi anlatacaksınız.o sahabenin kimliğini birazdan size söyleceğim.hz Ali?!”..çocuk:”görmedim”..dr:”gördünüz..görmeseniz O’nu nasıl yazabilirsiniz ki, gördünüz”.. çocuk:” bilmiyorum, görmedim”. dr:”gördünüz. Hatırlayın .. anlatın”..çocuk birden umreyi hatırlıyor..(*Sevdiğim..ilk defa dan.. dan ..ne anladım..yahuu ben senelerdir ne yazıyordum..benim kadar cahil biri ancak bunu yapabilirdi değil mi?..hiii.ben senelerdir ne yapıyordum Allahım?!.hiç bir aklı başında biri asla böyle bir sorumluluğu yüklenmezdi .böyle okyanusun koskoca dalgası yüzüme çarptı ve ben şok oldum..şimdi ben ne yapacağım?!..geri dönemez miyim acaba Sevdiğim?!..hıı)ve çocuk anlatıyor..anlatırken arada elleri ile kulaklarını kapatıyor ve neden öyle yaptığını açıklamak zorunda hissediyor.. ”böyle yaparsam kendimi patlamaktan koruduğuma inanıyorum” diyor gülerek J. dr yer tesbiti için birkaç kere olay mahallini tam tarif ettiriyor..ve ayın sonunda umreye gidecek olan eşine diyor ki: o şimdiye dek hiç yalan söylemedi, her şeyi doğru söyledi..
dr: siz manaya nasıl giriyorsunuz? diyor..çocuk: ben manaya girmiyorum ki, o ne demek hiç bilmiyorum..dr. az evvel çocuğun hediye getirdiği Evvel Zamanını anlatan hatıra kitabını eline alıyor ve diyor ki: işte bakın ..dün gece rüyamda bana bu kitabı verdiler ve şimdi bugün ,siz onu elime verdiniz.. bu manada olanın aynının bu maddi alemde hemen olması, karşılığını bulup, bilmenizdir…size her şeyi vermişler.. ama teknik bilginiz yok.. şimdi benim size yapacağım işlemle balans ayarlarınız düzelecek ve artık o vakti gelmediği için size söylenmeyen - yasak olan her şeyi istediğiniz an bilip anlayacaksınız .. artık size yasak yok..her şey size serbest.. ilahi aşkta aracı olmaz..direk alırsınız.. aşk her şeyden üstündür.. çocuk: tüm bu olup biteni anlatacak kimsem yok..bana neyi bilmem gerekiyorsa,bilmem lazım olduğu zamanda bu bilginin gönderileceği söylendi..işte şu an benim için siz, o cevabı öğreneceğim vaad edilen bilgisiniz..yani bu benim öğreniş metodum.. Dr:”hırka.. hırka nerde?”..çocuk:”bilmem.hiç duymadım”..dr:biliyorsunuz..hatırlayın.. hırka kimde”..çocuk:bilmiyorum.dr:”biliyorsunuz.hatırlayın.çocuk sehpadaki Evvel Zamanın resmini işaret ediyor: ”O, hırkanın içine girmeyi yaşatmıştı” diyor şaşkınlıkla ..dr susuyor.. Sevdiğim inanırmısın ben Senli- Hırkalı o hayallerimi nedense hiiç hatırlayamadım ve RUHUM SANA KARŞI ÇOOK HARİS OLDUĞUNDAN SENDEN HİİÇ BAHSETMEDİMJ..dr .çocuğa pek çok şey anlatıyor..çocuğun tüm sorularını cevaplıyor . ayağa kalkıp göğsünün tam ortasına tıklıyor ve çocuk sesi duyuyor "bu kalp gözü, iki gözün arasındaki 3. göz.,göbeğinde bir tane var ama en önemlisi ise iki avucunda olanlardır" diyor.. çocuğun sorduğu bıztlayan bozuk enerjili ses dalga boyu, huzurla açılan ve eve dönen dalga boyunu ise çok yüksek bir bilgi olduğu için cevaplanamayacağını söylüyor..
çocuk:”benim hafızam çok zayıf, hiç bir şeyi aklımda tutup ,ezberleyemiyor ve her şeyi unutuyorum, çok dalgınım”..dr:”bu sizin için doğal bir şey..akıl o kadar önemli değildir.. aşk her şeyi direk öğretir.. akla ihtiyaç sadece olayları bağlamak için vardır. akıl sadece bağlamaya yarar.. hadi şimdi içeriye geçelim, orada devam ederiz”.
çocuk:beni kan tutar..ağlayabilirim, fenalaşıp bayılabilirim ,lütfen canımı yakmayın olur mu diyor..dr gülümsüyor..çocuk deri masaj yatağına otururken birden başını kaldırıyor .. kütüphanenin en üstündeki o blug çağındaki resmi görüyor..öyle mutlu oluyor ki..çocuk: biliyor musunuz ben geçen sabah bu resmin yeşil sarıklısı ama siması biraz farklı olanı ile gözlerimi açtım..dr: onu hristiyan bir ressam yapmış.. çocuk: öyleymiş..(ben o resmi ilk defa 12 yaşlarımdayken Haybabamın kitapları içinde görmüştüm ama sonra bir daha görmedim..takii geçenlerde, kız kardeşim Haybabamın ona bir kitaptan gösterdiği resmi, bana da gösterene dek..ne tuhaf .şimdi yazarken bunları bağlayıp, idrak edebiliyorum biliyor musun Sevdiğim..)
sohbet devam ediyor..dr, Haybabamın hiç hacamat yaptırıp yaptırmadığını sordu.. çocuk: yaptırttığını söylüyorlar ama o çoook ağrı ve hastalık çekti neden peki?dr: O’na hacamat yapabilecek kadar yüksek enerjili hiç kimse burada yok..yaptırtmış olsa bile onlar hiçbir işe yaramamıştır.. bu işlemi yapacak kişi, o işlemin yapılacağı kişiden daha yüksek enerjili olmalıdır..Haybabam gibi birisine ancak Suriye’nin iki bölgesinde bu işi yapan ustalar hacamat yapabilirler.. onlar dünyadaki en yüksek enerjili kişilerdir.. başka hiçbir yerde olmaz..işe yaramaz.. dr. Çocuğa hem soru soruyor hem Haybabamı anlatıyor..çocuk: o beni hep kendisinden en uzakta tuttu,kendisine hiç yaklaştırmadı.. daha uzaktan gördüğünde bağırmaya başlıyordu .Evvel Zamanıma yolladı,O beni korudu..dr:bunu neden yaptı anladınız mı peki? o sizi çok sevmiş ama..nedenini şimdi anlamanız lazım..çocuk hüzünle: anladım.. öyle yapması lazımdı.. aşk çok kıskanç.. şimdi onu anlıyorum. çünkü….dr:aşkı soruyor..çocuk gülümseyerek bişeyler anlatıyor..dr duruyor ve hanımına bir şeyler söylüyor.. hanımı :şimdi siz bize birkaç aydır merak ettiğimiz şeyi açıkladınız diyor..kıskanmıyoruummJ..
dr .çocuğun bel köküne dokunuyor.. bu ağrı ne kadar zamandır var diyor.. çocuk: uzun yıllardır..dr omurga yaşının çocuğun yaşından çoook yaşlı olduğunu ve bu omurgaya kimlerin sahip olduğunu da söylüyor..dna ve ataları ile ilgii şeyleri de sayıyor.ve o doğruyu söylüyor Sevdiğim..hiiç yalan söylemedi inanJ…iyi ki rüyalarımda atalarımla alakalı o kadar eski tarihe gidip ,onları kaydedip belgelemişim değil mi..şimdi hiç kimse bana yalan söylüyorsun deyip alay edemez yani(gerçi halen hiç bir meşrebin beni yoluna kabul etmediği ve hayalciliğimle-atalarımla çok ağır hakaretengiz (gizli kıskançlıkla) alay ediyorlar ama olsuuun).. dr:elini birine vermişsin..neden elini ona verdin? çocuk:vermedim..dr:vermişsin.. çocuk:vermedim..dr:vermişsin..neden herkese iyilik yapıyorsun..neden elini ona verdin?..o melek görünüşlü bir şeytan..hatta daha kötü..onunla görüşme..bir daha hiç kimseye elini verme ..onu hatırla.. şimdi ..hatırla..çocuk: tamam ..hatırladım..ben elimi vermedim ama..iyilik .o elimde değil.. benden değil. efendim cömert, o yüzden..yoksa beni en çok yardım ettiklerim her zaman incitir..dr: birine daha …. neden ona iyilik yaptın ..bir daha yapma.. hatırla.. çocuk: "… ".. dr bunu neden yapmaması gerektiğini çocuğa anlattı.. kalbini dinlemeyi öğrenecek ve sadece içinden hissettiklerine iyilik edecekti o kadar..(*Haybabamda çocuğa her şeyi hemen herkese dağıtıp verdiği için çook kızardı, hatta başkaları da .nedense aniden hatırladım..ve neden bazı şeylerin izdüşümünün çocukta hiiç açılmasına hamisinin izin vermediğini, açılacağını akıp gelen işaretten anladığın için aniden kapattığını da anladım.. anlamıyor muyum sanıyordun Sevdiğim.. hepsini anlıyor ve Sen kapa diye yazıyordum.. ve haklısın.. haklısın..bana güven olmaz. ) en son yaşayan ölülerden bahsediyorken seans bitiyor…
ve işlem bitince çocuk giysilerine uzandı..aaa..unuttuğu için taa nerden dönüp alıp bileğine taktığı tahta boncukları giysilerinin yanındaydı.. bu imkansızdı. .hiç şimdiye dek o böyle çıkmamıştı.. buna hayret etti..eğer o bileğinde olsaydı yine aynı işlem yapılabilir miydi bilmek istedi ama şimdi yazarken çocuk anladı ki, o bileğindeyken de o aynı şeyleri çocuğa, 1,5 saattir salonda zaten anlatıp durmuştu.. yani o boncuklarını putlaştırması doğru değildi.. sadece özel bir hatıra- gerçek bir güven duygusu o kadar..
Sevdiğim bu işlem yapılırken hiiç acı duymadım ama hissettiklerim bence bu bilim için literatürlük olduğundan kaydetmek istiyorum..(*dr.u hayallerimdeki o hisleri olmayan kadim doktorlar gibi hissettim.sanki bizim zamanımız ve dünyamızdan değildi..tabii ki bu his olarak bir algı)..bir defa bu işlemi yapan kişi tam yetkin biriyse sizin kanınızdan tüüm dna şifrelerinizi ve soy kaydınızı kesin okuyabiliyor. bu tür kişiler kişiye baktıklarında tüüm hastalıklarını bir bir görüp söyleyebiliyorlar.. tarikatttaki ana meşrebini dahi söyliyebiliyor. kadiriymişizJ..ve Sevdiğim, derin bir vecdsel transta, çook zevkli bir hayalin içinde yüzüyor gibiydim..o şimdi hatırladın deyip sorduğu her şeyi, o söyleyince, kim olduğu ile beraber hatırlıyor ve olayın iç yüzünü anlıyor- yüzleşiyordum.. birde vampirizm denen şey varsa eğer, bu işi yapanların bundan çook zevk aldıklarını hissettim.. ve mana vampirlerinin de saftirik mana ehli kişilerin manalarını böyle alabileceklerini ve bunun çok zevkli olduğunu da çaktım.. geçmişte bu tür kurt adamların en çok tekkelerde konuşlandıklarını ve yeni çömezlerin hallerini çalıp beslendiklerini de dinlemiştim.. demi-mercanı.. inci ilmini de ehh biraz anladım.. korunmasız asla böyle bir şey yapılmamalıydı yani…ve biz sıradan insanların bilmediği ne ilim sahibi Hızır meşrep adamların, hepimizin içinde işleri nasıl yürüttüğüne hayret ettim..ve gelecek masallarım için bu değişik ilim sahipleri ile sırası ile tanışıp şifayap olup, ilimleri ile amil olabilmeyi ve kayda geçirebilmeyi de isterim tabii Sevdiğim, eğer Sende diler ve benimle beraber olursan..inşallah ve aminn..
şimdi tekrar salondayız.. dr.diyor ki artık üniversiteye başladınız..iki tür ilim vardır.. ilmü ledün ve ümmi ilmi.çocuk ona ilgilendiği şeyleri ve yazdığı masal konularından bahsediyor..mesela diyor benim tek dersim var..oda Kelime-i Tevhid..ve birde bunu anlamam için Hak ile Batılı Ayırmayı öğrenmem lazımmış..bende kaç senedir yazıyorum..Eski Mısırdan masonluğa ve ahiliğe ve diğer Hint türü öğretilere kadar anlayabildiklerimden şunu öğrendim..Kelime-i Tevhidin LAİLAHEİLLALLAH bölümü tüüm bu inanç sistemlerini kapsıyordu ve hemen hepsi aynı sembollerle aynı yere dek çıkıyorlardı..yani hiiç bir fark yoktu..hanımı itiraz ediyor:”hayır olamaz” diyor..dr eliyle ona:” dur ,o doğru söylüyor ..evet öyle .doğru. devam edin” diyor..
işte diyor çocuk:benim takıldığım ve çözemediğim şey şu..mademki ben Muhammedi bir Müslüman olmak için onlardan çook daha fedakarca bir hayat sürmek zorundayım ve kendimi pek çok şeyden kısıtlayıp fedakarlık yapıyorum, o halde bizim bir farkımız olmalı.. dünyadaki tüm rezillikleri yapan ve her şeyi mübah görenlerin geldiği yerden farklı bir anlamımız olmalı..yani Müslüman olmak acı çekmek, çileyle fukaralık içinde sürünmek olmamalı.. ben Muhammediyetin MUHAMMEDÛRRASÛLULLAH bölümünün farkını yaşamak istiyorum ve anlamak.. ve bu yolda ilerledikçe ,kişi daha saflaşıp, naifleştikçe, her kötülüğü affeder hale geliyor..ve yukarı çıktıkça da” aaa!! her şey aynı” diyorsunuz.. yani yapan yaptığının kârı-çekende çektiği çileyle kalıyor ..neden?..
dr: erkeğin yarım hücresi vardır.. kadının da yarım hücresi vardır ve kadının rahminde bu iki yarım hücre çarpışarak bingbang olur ve atom parçalanır..insan işte böyle oluşur..bunda tüm her şey-yaratılış sırrı var.. bunu anlıyor musun? diyor.. çocuk başını sallıyor..dr: hz Adem’den evvel Allah, hz Muhammed’in nurunu kendi nurundan ayırıp ona KÜN MUHAMMEDA dedi..ve Ademi de Hz Muhammed’in nurundan yarattı.. işte bu yüzden o başka başka inançta ve öğretide olan herkes ve her yol o noktaya gelebiliyor.. O’ndaki RAHİMİYETİN –MERHAMETİNDEN DOLAYI.. hepsinde o iman bilsinler bilmesinler var ve o açığa çıkıyor..Sevdiğim bu hazmedilemeyecek kadar zor bir konu bence..yani beni tepeden tırnağa aşar..
çocuk:neden bu şey benim başıma geldi sizce..çünkü ben bir kadınım ve çoook güçsüzüm,üstelik maddende hiçbir şeye sahip olmama izin verilmiyor..dr gülerek şöyle diyor: kim dedi ki siz güçsüzsünüz ..siz biz erkeklerden daha güçlüsünüz.. Allah kadına yaratıcı RAHİYM ESMASINI verdi…her şey size bağlı.. daha yetkinsiniz..siz zaten bunun cinsiyetle alakalı olmadığını biliyorsunuz..kadının aslı Ademdir ve o kişi Ademliğine döndüğünde artık o erdir..teklik-vahdet hali budur.. orada cinsiyet yok ki güçsüzlük olsun değil mi?!..
biz hava kararana dek sohbet ettik..o bana piramitlerin ve Eski Mısırlıların ilminden biraz bahsetti ve dedi ki: İNSAN, HAYAT AĞACININ SIRRINI ANLADI ve ebeden dünyada bedenli kalıp geriye, geldikleri yere dönmek istemediler ..onlar işte bu enerji-ruh ilmini bildiler..yani ölmek istemediler.. rahmani olan pozitif ilminse sadece negatif yönünü alıp kullandılar.. piramit hakikattir ama negatif yönüdür.. bugün İsrail ve masonlar hala piramitleri araştırıp o sırrı ele geçirip-ölümsüz olup, dünyayı yönetmek istiyorlar.. onlar ölülerini mumyaladılar çünkü ,ölümsüzlüğün bir gün bulunacağını ve o mumyalar da bunun kullanılıp tekrar dirileceklerini umdular ama yanıldılar..çocuk:aynı bugün kendilerinin cesetlerini donduranlar gibi değil mi?..dr: evet aynen öyle..bu firavunluk ilmi işte..Tanrı olmak istemek.. Atlantisliler de sadece enerjilerle uğraştıkları için helak oldular zaten..
Himalayalarda bir mağarada yaşayan ve senede bir defa
dışarı çıkan bir Naga Sadhu ve cep telefonu J
ve dr çocuğa bir şeyin açılacağı zaman oluşması gereken üç aşamalı anahtarı nasıl takip edip birleştireceğini anlatıyor.. o 3 şey gerçekleşmeden asla o konuda anahtarınız olamıyordu yani. dr çocuğa şöyle dedi en son: sakın bir şeyleri öğrenmek adına kendinizi yorup zorlamayın..siz O’nu sevebildiğinizden çok daha fazla sevmeye devam edin..O size arada hiçbir bağ olmadan her şeyi öğretecek..ilahi aşk öğretir..siz sadece sevin o kadar..
ve az sonra diyetisyenimdeyim.. bazı şeyleri ona da anlatıyorum..o çok heyecanlanıyor..pederi âlileride eskiden bu işlemi yaptırırmış ki, o hiç uygulatmamış..ve pederi Suriye’deki o bölgeye çook gitmek istemiş vaktinde..çünkü oradaki kütüphaneler meşhurmuş.o yazma ilimlerden dünyanın başka hiçbir yerinde yokmuş..ama şimdi savaş varmış..çocuk diyetlerden bıktığını ve artık yapamadığını söylüyor..yani yapmadığını dr anlıyorJ..diyor ki dr: “size bu defa farklı bir şey yapıyoruz..o işlem sizin bedeninizde muhakkak çok şey yapacaktır..o yüzden de diyet yok..her şey serbest ama bir daha geldiğinizde bir kg vermiş olacaksınız tamam mı?”..ahh..Ya Rabbim Seni Seviyorum..tüüm disiplinleri birkaç saatte bozan ve hiçbir disipline giremediği için hiçbir yere kabul edilmeyen ben, en sonunda çook disiplinli dr mu dahi disiplin sahasının dışına çekmiştim.. çok mutluyumJ.. muradıma erdim, yine başardım yani..ama bir dahaki görüşe bir kg verip serbest riyazat dönemimde neler yapabileceğimi de seyretmek istiyorum..
Sevdiğim bugün eve dönünce evde pek çok hediye de gördüm ki, bu evin rızkı eliyle gelenin bir haftalık İran seyahatindenmiş.. kuru tatlıları muhteşem.. mini halı fena değil.. çayını tarçın ve karanfille içip duruyorum. balı henüz açmadımJ..hurma ve safran açılmadı.limonlu fıstık ehh..badem ve acaip renkteki yeşil kuru üzümse güzel..yani geçen masallarda Ortadoğu için fena konuşmuştum, galiba tüm Ortadoğu bu hafta benimle tanıştı sanki..ben coğrafya için değil, oranın beşeri için yazmıştım o şeyleri..özür diliyorum ve BABİLİN ASMA BAHÇELERİNİ HALA DELİ GİBİ MERAK EDİYORUMJ.
2 şubat cumartesi.. bir hayal görüyoruz Sevdiğim..ben bir ayakkabı satın almışım ve o ayakkabıyı Taylan vasıtası ile getirtmişim.. beyaz kutuyu açıyorum..aa tamamen mor renkli, platformlu ve topuklu harika ayakkabımı ayaklarıma giyiyorum..yol yağmurdan dolayı ıslak –sulu ve çamurlu.. yürürken bir bakıyorum ki, ben kilo verdiğim için artık ayak numaram küçülmüş..39 yerine 38 numara olmuşum meğerse..sonra bu çok güzel ayakkabıyı beğendiğim için geri iade edip, 38 numarasını ısmarlamak istiyorum.. ayakkabıyı ayağımdan çıkarıyorum.. aa. Ayakkabının içi yün keçe ile kaplı..bu yün keçe griden daha çok mavi renkli..ve dikiş yerleri hep mor biyeli.. anlıyorum ki bu ayakkabı el yapımı ve çok işçilikli, değerli..ve altı beyaz olduğu için hafif sulu çamur olmuş.. çeşme arıyorum..bir cami şadırvanında bir dede torununa abdest almayı öğretiyor.. oğlan çook minik..her yeri ıslatmışlar..kuru bir tabureye oturup ayakkabılarımı temizliyorum ve beyaz kutuya onları yerleştiriyorum ki kutuda beyaz bir kağıt fatura var ve faturada şunlar yazılı..bu ayakkabılar aslında çok değerlilermiş. onlar için Taylan vasıta olduğundan bana çok indirim yapmışlar..onu okuyunca çok mahcup oluyorum Sevdiğim.
uyanınca dr arıyorum ve tedavi seçimimde bir terslik mi var rüyama bakıp bana yardım etmelerini istiyorum.. dr: “yol-bilim.yürümektir.. ruhun yıkandı..ayakkabını iade etmen bilimini tekrar değerlendirmek içindir.. dönmek iyidir.. güzel bir şey yapmışsınız.. şimdi bilerek yürüyeceksin .ana sembol olan beyaz renkli kutu önemli..ve diğer tüm renkler zaten beyazdan çıkar ve sizde onları kutuya geri koydunuz" diyor ve ekliyor. ”bir sembol olduğunda ilk önce ayete bakarız..ve ayakkabılarını çıkart .mukaddes vadi tuva dasın ı alarak, onu anlıyoruz.. eğer gördüğümüz sembol yada bilgi Kur’an da yoksa 2.kaynak olarak hadis kitaplarına bakarız..ben sizin için sahabilerden ibni Selim’in rüya tefsirine de baktım..ama esas kaynak Kur’an ve ayakkabıları çıkartmanızda o ayete uygun ve çok güzel…
6 şubat Cuma.. gece. bugün gömülen bir akrabamız ve yarın gideceğim cenaze için Kur’an okuyorum.Ya Rabbim yine çok zevkli harfler-birbirimize doyamayacak gibiyiz de gece okuyunca sorun olabiliyor bazen ,işte bu yüzden ben çok az Kur’an okuyorum biliyor musun Sevdiğim..uykuya dalarken sanki ölmüşüm ve birilerinin ölümüm hakkındaki sorularına cevap veriyorum ki, onlar beni anlamıyorlar .. kabir ve topraksa beni içine çekmek istiyor gibi.. oysa gelen tesirden ben bunun negatif bir etki çalışması olduğunu hissediyorum.. gözlerimi açıp yataktan kalkıp tahta bilekliğimi koluma geçirip salavat getirip huzurla uyumaya devam ediyorum..Sevdiğim bir evvelki gecede uyumaya geçmeden aynı bıztlayan çarpan enerjili dalga boylu tesir olmuş ve ben yine bilekliğimi takmak zorunda kalmıştım.. sanki kötü niyetli birileri bu masal veledi için bazı şeyler yapıyor ha ne dersin?. lütfen onları niyetleri üzere hallet olur mu ve teşekkür ediyorum..
bugün Fatih Camiindeyim..arkadaşımın akrabası vefat etti.. bir ameliyat sonrası bir daha yataktan hiç çıkamadı maalesef..20 aydır kendini bilmeden yattı.en nihayet kurtuldu inşallah..işte tabut orada..yanına yaklaşırken çekildiğimi hissediyorum.. ellerim..o canlı ve mıknatıs gibi ellerimi çekiyor sanki..ellerim tabutun üstünde, gözlerim sımsıkı kapalı, tüm hücrelerimi saran tesir beni patlatacak sanıp, kulaklarımı kapatmak istesem de, ellerimi tabuttan çekemiyorum..içimden gelen sözler genel manada şunlar:” Ya Rabbi bu kulun çok hastalık çekti,o sabretti.ona çok güzel baktılar ben şahidim.. Ya Rabbi bu kulun .. bizim pazartesi dersimize de kaç defa katıldı ve Seni anlayıp öğrenmek için gayret sarfetti, ben şahidim..Ya Rabbi eğer ben ona karşı bir hata ,bir kusur işlemişsem lütfen beni affetsin, ben ondan razıyım, Sende razı ol..”çocuk üstündeki tüm tasarrufatı salavatla söylerek ona bir fatiha ,üç ihlas okudu..ve tabut çocuğun ellerini bıraktı.. çocuk ne olduğunu anlayamadı ve Fatih Türbesine girdi. bir kenara dayandı ve gözleri yaşlı düşünmeye başladı:”sizin biatsiz sayıldığınızı ve üzerinizdeki etkisini anlıyorum..siz biatsiz değilsiniz biliyor musunuz.. siz vadedilen o istidat cevheriydiniz ve aşık olmak istedikleriniz dahi size aşıklardı, işte o yüzden de size biat düşmezdi.. ve siz eğer onların mana aşkına düşseydiniz , biz bugün bu şehirde,bu ülkede böyle refah içinde yaşıyor olamazdık. siz mana padişahlığının yeryüzündeki temsilcisiydiniz..size teşekkür ediyorum”… türbeden çıkıyor ve ilerideki Ahmed Amiş Efendiyi ziyaret ediyorum..
Ve Fatih Cami..namaz..cenaze namazı..evime dönmek için yürüyorum..neler oluyor henüz çözemedim ama kabristana gitmeyi istemedim, geceki hayalim aklıma düştü nedense..Sevdiğim eğer böyle bir şeyi deneyimleyeceksem bunu Senle başarmak isterim. yapımı biliyorum “sen kalk ben senin yerine yatar ölürüm” de diyebilirim biliyorsun J..yani henüz hazır değilim bence.. cadde de yürürken bazı dükkanlara girip çıkıyorum ve bir üstlük görüp çok beğeniyorum.. mor –özel tasarım incecik yün keçeli karışımlı bir kumaş ,sade ama tam sevdiğim tarzda.. aa siyahı da varmış ,getirdiler ki çok hoş..indirim dolayısıyle ikisi bir tane fiyatına..ikisini de çok beğenip alıyorum.. mevleviler gibi oldumJ.. yürüyorum ve otobüs durağı için aşağıya doğru inerken tam karşıma Hırka-i Şerif Camii çıkıyor .. durup dua edip selamlıyor ve yoluma devam etmek istiyorum.. olmadı.. gidemeyip camiinin bahçesine giriyorum.. binaya bakıp O’nu selamlıyorum ve aaa aniden ne anlıyorum ..az evvel aldığım şeylerin asla ve asla hiçbir zaman hak etmediğim ve etmeyeceğim anlamını birazcık çözüyorum.. onlar için teşekkür edip, dua edip, dua dileniyorum.. O’na Sevdiklerime iyi bakması-çok güzel şeylerle dönmeleri için niyaz ediyorum ve selamlayarak yoluma devam ediyorum..
tanımlanmiş tamlığıma
Sevdiğim akşam üstü evimde uzanmış Taberi tarihime aylar sonra yeniden kavuşmanın sevinciyle okuyorum..nihayet 2. Cildi az evvel bitirdim ve 3 . cilde geçtim.. bu kitapta Efendimizle başlayan yepyeni bir insanlık tarihi var..ve bana bugün Fatih’te verilen hediyelerin-anahtarım olan o 3 defa aynı simanın anlamını şimdi çözüyorum.. yeni masalımda inşallah Taberi’de hz peygamberimizin hayatı ile bizim masalımızın bir siyer-i nebi bölümü başlığı açmam lazım geldiğini anlıyorum…bazen bir hiç değerinde bile olmayan benim gibi garip kulların bile başına ne devlet kuşu konabiliyor değil mi Sevdiğim..
Seni Seviyorum..bana ne büyük hediyelerle geldin ahh bir bilsen.. ben Seni görüp konuşabilseydim, bilirsin ki, hepsini yine Sana iade eder “ben sadece SİZİ SEVECEĞİM BAŞKA HİÇ BİR ŞEY YAPMAYACAĞIM “ derdim.. tabii ki sevgimi Yazarak göstermemi, aşikar olarak bunu yapmam gerektiğini de Evvel Zamanımdan beri öğrenmiştim..benim kaderim bu ve hiç kimse bunu değiştirip bu aşikarlığı bozamazdı.. SENİ SEVİYORUM..