15 Haziran 2014 Pazar

İLMİ HU… HARFLERİN MİTOLOJİSİ SEYRÜ SÜLÜKÜNDE ESMA İLAHLARI PANTEONU… ÂNKÂ = 30 HARF= 3 SÜTÛN İLMİ..


İLMİ HU… HARFLERİN MİTOLOJİSİ SEYRÜ SÜLÜKÜNDE ESMA İLAHLARI PANTEONU…   ÂNKÂ = 30 HARF= 3 SÜTÛN İLMİ..

ALLAHU ..O ALLAH ki, O ,belli olan tek bir İlah, tek bir Tanrıdır..  O HU dur..
AL-LAH
 eski devirlerde diğer putlardan bir puttu ve saygındı..çünkü AL-LAH lafzıda aynı bilinebilecek her şey gibi harf ve kelimelerden yaratılmıştı.. ve bütün esmalar baş esma olan AL-LA-HU tarafından YARATILDI.. .o yüzden de yaratılmış her şey  başlangıç noktası O'NA DÖNER..  yanii İSİMSİZ ve SIFATSIZ OLAN'A....hakikatte 
O'nun adı sırdır ve ismi azam O'dur.kim ki O'nu bildi, O, ADEM'İN SIRRINA ERDİ..


oysaki  AL-LA-HU’daki HU=boşluk dairesi” O “harfi başkaydı..HU nefesdi
.ve bu nefesin içinde hikmet zerreleri-dürri yekta incileri=İLMÜ LEDÜN vardı. işte O beyaz incinin içinde de Velayeti İnsan denen kimlik sureti sırlıydı. kim bu manaya erdi, kendi Zâtını Âli bildi, ilim-hikmet O’nun oldu. O bildirdiğinde bilinir, buldurduğunda, O, gizli hazineyi genç bulunurdu.

 ÂNKÂ O’DUR.O kendini nereye sakladıysa yine oradan kendi bulur ..

kendine Hızır olup, Hazırû Huzur durup, öğretir.. bu özel bir talim- zevktir.. ve tüm zevklerden, tüm renklerden, tüm kokulardan, tüm suretlerden beridir. .O sahneden görünen değil, O sahnede ki kuklaları oynatan değil,O sahneye ışığı tutan değil, O sahnedeki senaryoyu yazan değil, O TÜM BUNLARA CAMİİ ama yaratılmış hiçbir esma-şeylere sahip değildir

O Ali CemGiz Üstadı Efendim ,kendini sayısız defa sayısız biçimde pazarlayıp, pazara çıkartıp satmış 
ve ederini ödeyip gittiği her evden hiiç  bilinemeden, bekaretini  aynen koruyarak, hiç dokunulamamış, kapağı hiç açılamamış bir hazine sandığı olarak eve  dönmeyi bilmiştir ve halen bilir J ..
ŞAH-I MER'AN
İNSAN


Sevdiğim..
artık sona gelirken kendimi  serbest bıraktığım ve harflerime “işinize bakın, ben sadece yazarım” dediğim şu an da, geldiğim nokta sonsuzluk  biliyorsun.


 sanki harfler gökten dizi dizi akıyor ve ellerimden Sana, ak bir kağıda kendisini sunuyorlar. harflerin aşık olup geldiği biri olarak ,onların ilk geldiği günleri hatırlıyorum. ne kadar ağırdı. HARF KUMBARASINA dönmüştüm ..harflerim yukarıdan RAHMAN-yağmur gibi içime inerken, aynı yazarkasa gibi sesler geliyordu. ben bu kadar harfle ne yapacaktım ve canım çok yanıyordu.. böyle bir şeyi insan kime anlatabilir ki?. zaten adınız çıkmış deliye ,kim inanır veliye gibi bir şeydi buJ..
Sevdiğim şimdi harflerime, bana 8. senedir eşlik eden o mübarek yazgıma  teşekkür etmek istiyorum.ben onlarla inanılmaz şeyler yaşadım. insan harfleri bu kadar mı sever. işte ben onları öyle sevdim.ve harflere ,yazıya, yazgıya aşık olan birinin asla hiçbir varlığa tahammül edip çekemeyeceğini de anladım. zira bizler halen Levhi Mahfuz'da bedenlenmemiş harfler olarak kayıtlı dururken, nasıl aşağıya, bu süfli hale düşmek istediğimizin kavgasını veriyorduk. 

            HARFLERİN VAHDETNAMESİ

Evett.. biz harfler, bunu neden istemiştik ve kendimize böyle bir kader yazmıştık? neden yazdığımız yazgımız olup, o yazgıyı suretlendirmiştik? .neden bu kadar çok yaratılmak ve var olmak dilemiştik?  bizi bizden başka kim bilebilirdi ki zaten?….şunun şurasında kaç harftik  ve o harfleri oluşturan kaç noktadan ibarettik?.. biz yazdıkça yazdıkça kendimizi nasıl çoğalttık? ….ve bundan nasıl bir sâlâtla muazzam zevk aldık?. yaratmayı nasıl sevdik ve yaratmak hiç bitmesin diledik?. çünkü biz kendimizi bilerek sevdik.. ve yine kendimizi harflerle ,sözle, yazıyla, suretle yazarak-kaydederek kendimizi kendimize sevdirdik..

Her şeyden daha âlâ, iliyyin ip sarmallarında seyran ederken, neden okunmayı ve bilinmeyi diledik?Kendimize bir vücûd neden yazdık? O vücuda bir isim verdik. o namevcûdu mümkün kıldık. sınırlarımızı genişlettik. hiç bir esma diğerine denk olmayacaktı. hiç bir esma diğerinin yetkisine ve sahasına müdahele edemeyecekti.. ve böylece esma-nur sütun direkleri- kamışlık tarlası, ayna salonu olan Arş-ı Rahman, makamı gönül, AŞK  oluştu.


bu aynı soyut bir suda yüzen ruh sütunları salonu misali idi.uzaktan bakınca hepsi aynı.ama yakından bakınca, kimi sağa, kimi sola dönen iliyyin ve siccin sütunlarıydı.. bunlar Akıl, Namos ,Kanunlardı. bunlar yasa koyucu ve yasaların kayıtlı olduğu Nurlardı. hani sabaha dek zikreden evlerden yükselen o nurlar var ya!!.. işte o ismi anılmışlar aslında; BU NUR SÜTUNLARININ –BU BEYT-KABE GÖNÜLLERİN aşağıya YANSIMASINDAN BAŞKA ŞEYLERde değillerdi.. o zikreden-unutmayanlar da bunlardı...
NUR SURESİ (36-37.ayetler): Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.
ve her bir esma sütunu- kanun koyucu kitap, zamanla, bedenlenmekten zevk aldıkça, kendi tanrılığını ilan etti.böylece  esma panteonu da doğdu. insanlar, bu akıl sütunlarının içindeki her zerrede yaşayan varlıkları müşahede ettikçe, onları resim ve heykele çevirip ölümsüz kılmaya başladı... yanii  ilk putlar ortaya çıktı. başlangıçta bu bilinmek ve anlaşılmak için verilen bir izin olsa da, hakikatte bu, akılları Yaratanın onlara bir mekri idi .çünkü bilinmek murad eden O’ ydu ..
ama KENDİNİ BİLDİRDİKLERİ ile kendilerini bilenler, kendilerini O’NUN YERİNE KOYDUKLARINDA  işler değişti. ve söz dinleyenler için dinlenerek öğrenecekleri dinler ortaya çıkmaya başladı.. ve her akıl sütunu kendisindeki Nübüvveti ve Risaleti açığa çıkarttı... yani bu sütunlar zamanla, yeryüzünde peygamberler olarak, kendi kanunları olan- din koyucular olarak bilinecektir ve halen de MAKAM-I VELAYETLE aynen öyledir..


ewett.en sevdiğim mevzu..ne anlamışım bakalım.ismi ve cismi henüz yok iken 
KAF’ı NUN’a vurup OL davulunu çaldığından itibaren OL- ALLAHU, kendine  evvela RAHMAN (KAF) veRAHİYM(NUN) icad etti yani yaratım başladı.


kendini bilmesi için evvela aynı Adem’e öğrettiği gibi isimleri yaratması ve o isimlerin işlevlerini onlara bildirmesi lazımdı ve öyle de yaptı. vaktaki bu isimler ,yani letaif çakraları, CD deniz dalga havzaları ,her biri kendi yayınını yapıp, diğerine baskın olup ,kendi tanrılıklarını ilan ettiler. MİTOLOJİK ESMA ÇOCUKLARI SAVAŞLARI ÇIKTI.. cd yayınları yapan letaif –şakra çarkları bıztlayıp, negatif etkili yanlarını ve dualitelerini ortaya çıkartıp,bunu kullanmayı da böylece öğrendiler= nar ile nur oluştu.. yani ilk negatif pozitif kanunlar ve imtihan düzeneği kendini bilmiş oldu..
oysa Yaratanın maksadı başka idi: ve yarattığı ama kendilerine henüz kendilerine ne iş için yaratıldıklarını bildirmediği  OL  esmayı  külliyen, ADEM SURETİNDEN YARATTIĞI KENDİ VÜCUDUNA NEFES, “HU” ETTİ ve kendi nefsini var edip, onunla buğday(her bir başağında 99 ila 111 tanesi olan esmayı) yedi.. böylece isteseler de istemeseler de –yani bilerek te bilmeyerek te hepsi ADEM’E SECDEYE MAHKUM OLDU .. SECDE KILDI.. EL’AN ÖYLE!
 


HACCÜL EKBER - ADEM-İ CAMİİ: 
tüm şeyler=isimler Adem’de fena bulup secde kılarken ADEM’İ VAR ederek -eşya Adem’i tevhid etmiştir..ve Hazret-i İNSAN olan bu Adem, eşyayı kendinde her cihetiyle bilmiştir.. kendini bilip-kendine arif olan, eşyayı da böylece bilecek ,onlara isimlerle haklarını vererek, kendine vakıf olup ,vakfesine duracaktır..O ADEM ki artık O, Arefe sırrına mazhar olup, KENDİNE –ARAFAT'A-ARİF  OLMUŞTUR…

ve  Adem’in dünya hayatına nüzulü ile ilk ataerkil dini yapı açığa çıktı.ata direği BABA KUTSALDI..O TANRISAL RAHMAN OLANDI.atalar kültü doğdu ve kavmin en yaşlısı ataya secde başladı.bugünde pek çok kavimde halen devam eder.ve hepimizin içinde DNA larımızda ataya saygı o yüzden vardır..bu ilk yaratılan ADEM sırrından bize kalan mirasdır. bugünde makamı Ademiyetine eren hemen ona secde etmek ister, mesela ki, ben J(SECDEM ARTIK BU USÜL KALKTIĞINDAN RED EDİLDİ TABİİ )..

bu tanrı insan dinleri de, hz peygamberimiz MUHAMMED MUSTAFA ile son bulmuştur. zira o has kuldur.yani özgürdür. dilediği kanunu koyucudur.. tekamüllerin zirvesidir ve O GELDİKTEN SONRA ARTIK  TANRI İNSAN-İLAHLIK KURUMUNA GEREK KALMAMIŞTIR.. ve insanlık tarihi artık HU ‘NUN SONSUZ HAYATI YAŞAMA NEFES  İDARESİNİ BAŞLATMIŞTIR.. bundan kelli, refiki âlâ ,sonsuz –bitimsiz bilişler ve oluşlar-ÂNKÂ lık devri başmıştır ki, buda şahit-şehitlikle eştir..

 ÂNKÂ = 30 HARF= 3 SÜTÛN İLMİ..
nur cihan

mayıs 2014
nuralem7@hotmail.com